Önsöz Yıl: 49 • Sayı: 578 • Temmuz 2010 Sahibi Türk Standardları Enstitüsü Adına Tahir BÜYÜKHELVACIGİL Genel Yayın Yönetmeni Ahmet PELİT Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nesrin SEVİMLİ Yayına Hazırlayanlar O. Murat PERÇİN • A. Sabit YÖNEY Türkay BİRBEN • Aslıhan KÖKER Canan DOĞAN • Ebru CEM Yönetim Yeri TSE Pazarlama ve Tanıtım Dairesi Başkanlığı Necatibey Cad. No:112, 06100 Bakanlıklar / ANKARA Tel: 0.312. 416 63 12 • 416 63 25 Faks : 0.312. 416 65 84 e-mail: [email protected] Reklam ve Abone Ayşe Nedret GÜNEŞ tel: 0.312. 416 63 17 e-mail: [email protected] 2010 Yılı Abone Şartları Aylık : 7 TL (KDV dahil) Yıllık : 70 TL (KDV dahil) (Bir yıllık aboneliklerde Öğretim görevlileri, öğrenciler ve Enstitümüzden belgeli firma, kurum ve kuruluşlara % 50 indirim uygulanır.) 2010 Yılı Reklam Tarifesi Arka Kapak: 2000 TL + KDV Kapak İçleri: 1500 TL + KDV Son Sayfa: 1500 TL + KDV İç Tam Sayfa: 1300 TL + KDV Grafik Tasarım Serdar ARITÜRK Tasarım, Baskı, Dağıtım KORZA YAYINCILIK Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. Büyük San. 1. Cadde 95/1 İskitler-Ankara Tel:0.312 342 22 08 • Fax: 0.312 341 14 27 www.korzabasim.com.tr K üresel ekonomide ve iş dünyasında yaşanan değişim ve gelişimler, varlıklarını sürdürülebilir kılmayı hedefleyen kurumların “iletişim” kavramını daha fazla dikkate almalarını, hedef kitlelerinin algılarının pozitif yönetimini zorunluluk haline getiriyor. Bu süreçte, markalaşma ve markaya yatırım daha da önem kazanıyor… Kuruluşlar artık rekabet ortamında farklılaşmayı gerçekleştirebilmek için marka değeri, marka bilinirliği ve marka bağımlılığı için marka ve itibar yönetimini daha sağlıklı ve gerçekçi yürütüyorlar. Marka olmak, itibarlı olmak, farklılaşma ile başlıyor, iletişimle gelişiyor, özenle korunuyor ve yönetiliyor. Bu süreçte, bütünsel bir anlayışla, çalışanlara ve hedef kitlelere yönelik yürütülen kurumsal iletişim stratejilerinin başarısı, kurumsal başarılara dönüşüyor. Var olan algıların, hedeflenen algılara dönüşebilmesi için İletişime yatırım yapılması gerekiyor. Bu aynı zamanda geleceğe yatırım yapılması anlamına da geliyor. Sürdürülebilir rekabet gücü için yapılacak kurumsal iletişim stratejilerinin en etkili araçlarından biri reklam… Çünkü reklam, algıyı biçimlendiriyor ve farkındalık yaratıyor. Doğru analizler gerçekleştirilerek yapılırsa, hedef kitlelerin duyarlılıklarına özen gösterilirse algılar pozitife dönüşüyor ve yaratılan farkındanlık daha verimli hâle geliyor. Sadece masa başı yaratıcılığına bırakılan reklamlar ise sabun köpüğü misali uçup gidiyor. Vizyonu, misyonu ve hedefleri ile 1954’lerden bu yana kurumsallaşma sürecini tamamlamış ve “Marka” olmuş bir kurum olarak Standard Dergimizin bu sayısında reklamcılık sektörünü ele alıyoruz. Türk Reklam Sektörünü ve Gelişimini Reklamcılar Derneği özetlerken, Sanayi ve Ticaret Bakanlığından Uzman Oğuz Şahin, reklamın tanımlarını yapıyor, Türk Reklam Mevzuatındaki düzenlemeleri, reklamların denetimini anlatıyor. Doç. Dr. Ferruh Uztuğ, “Markalaşma ve Marka Yönetimi”ni anlattığı yazısında Türkiye’nin enerjisinin önemli markalar ortaya çıkarabilecek güçte olduğunu vurguluyor; İrem Ayşegül İnsel, “Bilgi Toplumunda Marka İletişimi” konulu yazısında marka oluşturmak için reel ve sanal ortamları iyi kullanmak, bilgi birikimi ve bilgi yönetimini sürekli geliştirmek gerektiğinin altını çiziyor. Reklam Özdenetim Kurulu ve Açıkhava Reklamcıları Derneği kendilerini tanıtıyor. Yelda Özlem Gönen ve Sena Erden, genç nüfusun hâkim olduğu ülkemizde reklamcılıkta çocukların önemli bir hedef olduğunu belirterek konunun önemine vurgu yapıyor. Bilinçsizce hazırlanan, ülke sağlık politikalarıyla örtüşmeyen ve özellikle de çocukları hedef alan reklamlar ile ilgili değerlendirmeyi ise “Reklamlar ve Beslenme” başlıklı makale ile Sağlık Bakanlığı uzmanlarından okuyoruz. Hande Bilsel Engin “trend” olgusunu aktarırken Okan Sönmez, “İletişim Eğitimi, Yaratıcılık ve Organizasyon”u anlatıyor. Yrd. Doç. Dr. İdil Karademirlidağ Suher, kurumsal iletişim ile reklam bağlantısına, Doç. Dr. Serdar Pirtini siyaset ve medya ilişkisine yaklaşım getiriyor. Adwords reklamların hukuka aykırı kabul edilip edilemeyeceği tartışmasını Doç. Dr. Tekin Memiş yapıyor. F. Özlem Güzel, gizli müşteri uygulaması ile işletmelerin performanslarını müşteri gözüyle sağlıklı bir şekilde ölçerek eksiklikleri giderebileceklerini vurguluyor. Prof. Dr. Emrullah Güney, Toroslara, Yörüklere güzelleme yaparken elektronik ticaret uygulamalarında karşılaşılan sorunları Nurcan Süklüm ve Zehra Türk sıralıyor. Farklı bir konu: Biyosidlerin üretimi, ithali, kullanımı ve denetiminde standardların sağlanması yönündeki çalışmaları Sağlık Bakanlığından uzmanlar özetliyor. Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 20.07.2010 Söyleşi köşesinde Devlet Halk Dansları Topluluğu Sanatçısı ve Sanat Yönetmeni Kemal Sekmen’den ülkemizin değişik köşelerinden derlenen halk danslarının sahnenin estetik alanıyla buluşma hikayesini öğreniyoruz. Standard hakemli bir dergidir. Dergimize gönderilen makaleler ihtiyaç duyulduğunda uzmanlık alanına göre, konusunda uzmanlaşmış kişilere incelettirildikten sonra yayınlanır. Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler yazarına ait olup Derginin ve yazarın adı alınarak iktibas edilebilir.Dergimize gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. “Reklamın iyisi- kötüsü olmaz” mantığının çok gerilerde kaldığını, yapılan ya da yapılamayan iletişim çalışmalarının algıları oluşturduğunu düşündüğümüzde kurumsal başarı için farkındalık oluşturma işlevini yürüten reklamın ne kadar önemli olduğu, bir kez daha ortaya çıkıyor. Sürekli yenilik, sürekli arayış, yaratıcılık, farklılık ve sürekli araştırma gerektiren Reklamcılık Sektörünü uzmanların farklı bakış açılarıyla sizlerin değerlendirmelerinize sunuyoruz. Saygılarımla. Ahmet PELİT Genel Yayın Yönetmeni içinde Reklamcılık Sektörü Ekonomik ve Teknik Dergi • Yıl: 49 • Sayı: 578 Temmuz 2010 • ISSN: 1300-8366 6 www.tse.org.tr 4 Başkan'dan: Altın Ambalaj ve Dünya Ambalaj Yarışmaları Sonuçlandı Markalaşma ve Marka Yönetimi Mutlu Müşteriler, Mutlu Yarınlar Reklamda Çocuk ve Etik Siyasal İletişim ve Reklamcılık Toroslara, Yörüklere Güzelleme 28 39 34 Ticari Reklam ve İlanlar Markalaşma ve Marka Yönetimi 66 58 Söyleşi: 71 86 82 Hukuki Bakımdan Adwords Reklamlar Bilgi Toplumunda Marka İletişimi Reklamlar ve Beslenme Kemal SEKMEN Haberler Tüketici Eğilimleri ve Fikirleri 92 Pazarlama Araştırmalarında Büyüyen Trend: Gizli Müşteriler Toroslara, Yörüklere Güzelleme ekiler 20 23 Küresel Düzeyde Planlanan Yeni Bankacılık Kuralları Türk Bankalarını Nasıl Etkileyecek? 43 51 44 73 Türk Reklam Sektörü ve Gelişimi Akıllı Trafik Açıkhava Reklamcılar Derneği Reklamlar ve Denetim Reklamda Çocuk ve Etik 78 76 İletişim Eğitimi, Yaratıcılık ve Organizasyon 96 24 Kurumsal İletişim ve Reklam 106 100 Türkiye’de Haşerelere Karşı Kullanılan Biyositlerin Üretimi, İthali, Kullanımı ve Denetiminde Standardların Sağlanması Siyasal İletişim ve Reklamcılık Açısından Siyaset ve Medya İlişkilerine Eleştirel Bir Yaklaşım Yaşlılara Özel Web Siteleri – Turizm Boyutuyla Bir Değerlendirme Elektronik Ticaret Uygulamalarında Karşılaşılan Sorunlar Başkan'dan Tahir BüyükhelvacigİL TSE Başkanı K MUTLU MÜŞTERİLER, MUTLU YARINLAR üresel rekabet ortamında var olmak, sürdürülebilir başarılara imza atabilmek için ürün ve hizmetlerin kalitesi, fiyatı ve piyasada yaygın bulunması artık yetmiyor. Çünkü onlar “olması gerekenler’’ kategorisinde çoktan yerini almış durumda. Rekabet, ‘‘elle tutulamayan varlıklar’’ ile ‘‘farkındalıklar’’ arasında gerçekleştiriliyor. “Değerler” üzerine inşa edilen küreselleşme stratejileri sadece özel sektör kuruluşlarını değil, kamu yönetimini ve sivil toplum kuruluşlarını da ‘’eski alışkanlıklarını’’ terketmeye zorluyor. Hiçbir şey kendi başına değerli değil! Herşeyin değeri ona dışarıdan insanlar tarafından veriliyor… Bu anlayışı özümseyen ve önemseyenler “itibarlı” konuma gelebiliyor, rekabet edebilmek, iş hedeflerine ulaşabilmek için olumlu algılama birikimleri ve farkındalık yaratabiliyor. İnsanlar tarafından beğenilmek, takdir edilmek, tercih edilmek, büyümeyi, kârlılığı, başarıyı sürdürülebilir kılıyor. Dünyanın ve ülkenin saygın kuruluşları tarafından ‘‘En Beğenilen’’, ‘‘En Takdir Edilen’’, ‘‘En Değerli’’ şirket, kurum seçilmek tüm iş sonuçlarını doğrudan etkiliyor. Müşteri memnuniyeti, çalışan memnuniyeti, ürünhizmet kalitesi, yenilikçilik, iletişim-halkla ilişkiler, sosyal sorumluluk, şeffaflık, uluslararası pazarlara enteg- rasyon gibi öne çıkan başlıklar, ‘‘En Beğenilen’’ algılamasının kriterlerini oluşturuyor. Bu başlıklar arasında yer alan ‘‘müşteri memnuniyeti’’, ‘‘müşteri odaklılık’’ ise iş dünyasının yeni felsefesi… Tarihe iz bırakan liderlerden biri olan ve bugün dünyanın pek çok büyük şirketi tarafından savaşlarda uyguladığı askeri stratejileri rehber olarak kullanılan Cengiz Han, “Bir mıh, bir nal kurtarır! Bir nal, bir at kurtarır! Bir at, bir asker kurtarır! Bir asker, bir ordu kurtarır! Bir ordu, bir ülke kurtarır!” derken tam da günümüzün var olma stratejilerini özetlemiş gibi. Her bir iş sürecinin doğru stratejilerle yönetilmesi sürdürülebilir başarıyı ortaya çıkarıyor. Müşteri memnuniyeti ve müşteri odaklılık derken, üretimin sona erdiği pazarda, farklı tüketim alışkanlıkları ve beğenileriyle tatmin edilmesi gereken, farklı açılımları içermesi gereken küçük gruplardan hatta neredeyse tek tek bireylerden oluşan bir kitlenin memnuniyetinden söz ediyoruz. Son yılların en önemli trendi olan bu kavramlar, Kalite Yönetim Sisteminin, Çevre Yönetim Sisteminin, Gıda Güvenliği Yönetim Sisteminin, İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi gibi tüm yönetim sistemlerinin ana noktası… Müşteri odaklılık, Toplam Kalitenin de ana temellerinden biri. “Müşteri velinimetimizdir’’ anlayışının 500 yıl önce atalarımız tarafından belirlendiğini düşündüğümüzde, bizim hiç de yabancı olmadığımız, iş yapma biçimimizde, kültürümüzde, özümüzde var olan, “Bizi aldatan bizden değildir” kutsallığı ile inancımızda yer bulan bir değer zinciri; müşteri odaklı çalışma, müşteri memnuniyeti. Dünyanın ilk standardı olan “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’’ ile “Kalite” anlayışımızı yazılı hale getirerek uygulamaya başladığımız, hem de bunu Avrupa ve Amerika’da kalite yaklaşımının ortaya çıkışından tam 500 yıl öncesinde yaptığımız tarihsel gerçeği, bu kavramları ne kadar önemsediğimizi, millet olarak yüzyıllardır bu konuda var olan yaklaşımımızı daha net ortaya koyuyor. Ülkemizde gerek kamu, gerekse özel sektör, “vatandaş müşteri” kavramının önemini her geçen gün biraz daha fazla hissediyor. Pazarda var olmanın ana noktalarından birini “vatandaş-müşteri odaklılık” kavramının oluşturduğunu artık tartışılmaz bir gerçek olarak kabul ediyor. Biz Türk Standardları Enstitüsü olarak, bugün modern kalite sisteminin yanına “müşteri odaklılık” kavramını ekledik. TS ISO 10002 “Müşteri Şikayet Yönetim Sistemi” ile “müşteri velinimetimizdir’’, “Bizi aldatan bizden değildir” algılamamızı günümüz koşullarıyla birleştirdik. İşte bu noktada, müşteri memnuniyetini esas alan, “Her şikayet bir armağandır” mantığı ile oluşturulan “Müşteri Memnuniyeti - Müşteri Şikayet Yönetim Sistemi TS IS0 10002:2006’’yı kuruluşlarımızda, işletmelerimizde uygulamaya başladık. Müşteri Şikayet Yönetimi ile; müşteri tatmini ve sadakati artırılır. Müşteriye yönelik farklı çözümler geliştirebilir. Şikayetle karşılaşılan durumlarda nasıl davranılması gerektiğine yönelik yol gösterilir. İşletmeler, kurum içi eğitimde çalışanlarına bu konudaki felsefesini aktarabileceği bir hazineye sahip olur. Eksik ve yetersiz kaldığı fonksiyonlarını müşterileri sayesinde ücretsiz geri bildirimle öğrenir. Yapısal değişim zamanının sinyallerini alır ve şikayetleri armağana çevirmiş olur. Her müşteri özeldir! Önemsendiğini, ciddiye alındığını hissettirmek olumlu algı yaratır. “Kötü haberlerin kanatları vardır! İyi haberlerin ise ayakları bile yoktur’’ derler. Memnun olmayan bir müşteri kuruluşu “sessizce” terkedebilir. O sebeple “müşterilerin sesini’’, “müşterilerin sessizliğini’’ duyabilmek önem taşır. Çünkü, hangi müşterilerin sessizce kuruluşu terk edeceği ve hangilerinin çözüm bulmak için kuruluşla temas edeceğini kestirmek mümkün değildir. Şikayette bulunmak için dakikalarca telefonlarda beklemek, problemi defalarca farklı farklı kişilere anlatmak, şikayeti yazmak için köşe bucak şikayet formu ve benzeri formları aramak hiçbir müşteri için cazip değildir. Şikayet süreci olan firmaların, kuruluşların portföylerinden sessizce ayrılan müşterilerin oranı, bu konu ile ilgili süreci olmayan firmalardan, kuruluşlardan daha azdır. Şikayetleri dinlemek ve çözmek de tek başına yeterli değil. Müşterilerimizin tüm ihtiyaç, beklenti ve şikayetlerinin firmanın iş süreçlerine eksiksiz, zamanında aktarılması ve benzer hataların tekrarının önlenmesi gerekir. Yani hataya düşmek değil, hatada ısrarcı olmak telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Sürekli müşteri kaybeden kuruluşların kurumsal itibarlarının da zedelendiği ve yeni müşteri kazanma maliyetinin, mevcut müşteriyi elde tutma maliyetinden daha fazla olduğu gerçeği hiç akıllardan çıkarılmamalı! Müşteri işletmelerin, kuruluşların hayatta kalabilmelerinin en önemli şartıdır! Müşterisini tanımlamayan, müşterisini dikkate almayan, önem vermeyen hiçbir kuruluş ayakta kalamaz, geleceğini planlayamaz. Müşterinizle aranızda gönül köprüsü kurulmazsa, sizin yerinize birileri o köprüyü kuracaktır. Vatandaşı müşteri olarak algılamayan hiçbir kamu kuruluşu da kaliteyi kurumsallaştıramayacağı gibi, vatandaşı da memnun edemez. Unutmayalım; "kaliteyi müşteri belirler!" “Müşteri Memnuniyeti - Müşteri Şikayet Yönetim Sistemi TS IS0 10002:2006’’, bu konuda bilinçli ve pozitif bakış açısına sahip bir kurumsal kültür oluşturmayı, başarılı iş hedeflerine ulaşmayı sürdürülebilir hale getirir. Her bir mutsuz ya da şikayetçi müşteri size müşteri memnuniyeti konusunda yeni bakış açıları ve yeni fırsatlar sunar. “Her şikayet bir armağandır.’’ Bu yaklaşımla yola çıkmanızı, TSE farkıyla mutlu müşterilerle mutlu yarınlar kurma ve iş hedeflerinizde başarıyı yakalama fırsatına sahip olabilmenizi diliyorum. HABERLER TEMMUZ 2010 STANDARD 6 TSE İle Senegal Standardizasyon Birliği (ASN) Arasında Teknik İş Birliği Mutabakat Zaptı İmzalandı S enegal Devlet ve Dışişleri Bakanı Madicke Niang, ülkemizi ziyareti kapsamında, 15 Haziran 2010 tarihinde beraberindeki 10 kişilik bir heyetle birlikte Enstitümüzü'de ziyaret etti. Enstitümüz ile Senegal’deki muadil kuruluşu olan Senegal Standardizasyon Birliği (ASN) arasında Teknik Iş Birliği Mutabakat Zaptı da imzalandı. Heyetler arasındaki görüşmelere Enstitümüzü temsilen TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, Genel Sekreter Yardımcısı Hakan Ergin, Dış İlişkiler Müdürü İhsan Övüt ile Dış İlişkiler Müdürlüğü personeli katıldı. TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, yaptığı konuşmada; TSE’nin yurt içi ve yurt dışı faaliyetleri hakkında bilgilendirmede bulundu, TSE’nin üye olduğu uluslararası kuruluşlardaki etkinliğini ve TSE markasının uluslararası alandaki geçerliliğini vurguladı. Türkiye’nin büyüyen ekonomisinde TSE’nin yeri ve önemini, TSE’nin dünyadaki ve Avrupa’daki standard kuruluşları ile olan yakın iş birliği çalışmalarına değindi. Büyükhelvacıgil, standardizasyon ve uygunluk değerlendirmesi alanlarında, uzmanların eğitimi ve karşılıklı uzman değişimi konularında her türlü teknik iş birliği ve yardıma TSE olarak hazır olduğumuzu belirtti. TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, 26-27 Ekim 2010 tarihlerinde İzmir’de TSE’nin organizasyonunda gerçekleşecek olan Avrupa Kalite Kongresine Senegali de bizzat davet etti. Senegal Devlet ve Dışişleri Bakanı Madicke Niang'da konuşmasında, TSE’nin kendilerine göstermiş olduğu yakın ilgi ve misafirperverlikten duydukları memnuniyeti dile getirdi. Niang, standardizasyonun ekonomilerin gelişmesi yönündeki öneminden, Türkiye’nin zenginliğinden ve milli standard kuruluşu olan TSE’nin standardizasyon ve uygunluk değerlendirmesi alanlarındaki bilgi birikiminden faydalanmak istediklerini, iki kuruluş arasındaki teknik iş birliğinin iki ülkeyi birbirine yakınlaştırarak ticaret hacmini de artıracağını belirtti. Madicke Niang, TSE Başkanının uzmanların eğitimi konusunda vermeyi taahhüt ettiği destek için memnuniyetini dile getirerek kendi uzmanlarını TSE’nin bilgi ve birikimlerinden faydalanmak üzere ülkemize göndereceklerini ifade etti. TSE ile ASN arasındaki teknik iş birliği mutabakat zaptı, TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil ve Senegal’in Ankara Büyükelçisi Issakha Mbacke tarafından imzalandı. HABERLER TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil Gaziantep’te... T TSE Başkanı Büyükhelvacıgil, daha sonra Gaziantep ekonomisinde önemli yer teşkil eden Sanko Tekstil İşletmeleri San. ve Tic A.Ş.’nin TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistem Belgesi, IQNet Sertifikası törenine katıldı. Sanko Tekstil İşletmeleri San. ve Tic A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Konukoğlu’na başarı dilekleriyle yenileme-geçiş yapılan TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistem Belgesi, IQNet Sertifikası ve bayrağını takdim etti. Tahir Büyükhelvacıgil Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı'nın makamında 7 STANDARD İlk olarak TSE Gaziantep Ürün Belgelendirme Müdürlüğünü ziyaret eden Büyükhelvacıgil yetkililerden çalışmalar hakkında bilgi aldı. TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil daha sonra başta Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı olmak üzere Gaziantep İl Emniyet Müdürü Halil Yılmaz, Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer, Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Mehmet Arslan, Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Ömer Çelik, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi Müdürü Cengiz Şimşek ve MÜSİAD Başkanı Sadullah Tayşi’yi makamlarında ayrı ayrı ziyaret ederek görüşmelerde bulundu. TEMMUZ 2010 SE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil bir dizi ziyarette bulunmak ve belge törenlerine katılmak üzere 16-17 Haziran tarihlerinde Gaziantep’e gitti.. TSE Başkanı Büyükhelvacıgil Sanko Yetkililerine Belgelerini takdim ederken Daha sonra Naksan Plastik San. ve Tic. A.Ş. firmasının Temmuz 2009 tarihinden itibaren belgelendirme faaliyetlerine başlanan TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi ve TS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi (OHSAS) konularında belge törenine katılarak Naksan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Nakiboğlu’na belge ve bayrakları takdim etti. Belge törenlerine çok sayıda protokol üyeleri, özel şirket yetkilileri, üst düzey yöneticiler ve davetliler katıldı. TSE Başkanı Büyükhelvacıgil Naksan Yetkililerine Belgelerini takdim ederken HABERLER TSE ile Okan Üniversitesi Arasında İş Birliği Protokolü İmzalandı T TEMMUZ 2010 ürk Standardları Enstitüsü tarafından Okan Üniversitesi personeli (idari-akademik) ve öğrencilerine yönetim sistemleri konusunda eğitim hizmetleri sağlayacak protokol, Okan Üniversitesi İstanbul Tuzla Akfırat Kampusü’nde 23 Haziran 2010 tarihinde imzalandı. Protokolde ayrıca Üniversite ve Enstitünün ortaklaşa panel, sempozyum, seminer vb. organizasyonları yapması ve Üniversite ile Enstitünün ortaklaşa projeler yürütmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak gibi maddeler de yer alıyor. STANDARD 8 Büyükhelvacıgil: Türkiye’deki Üniversitelerde de Artık ‘Kalite Mühendisliği’ Bölümünün Açılması Gerekir’’ TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, imza töreninde yaptığı konuşmada 56 yıl önce kurulan TSE’nin bugün kendi alanında dünya çapında ilk 10, Avrupa’da ise ilk 5 kuruluş arasında yer aldığını belirterek şunları söyledi:’’ Üretici ve tüketici arasındaki ilişkilerin gelişmesinde bir köprü görevi üstlenen ve Türk Sanayisinin dünya ile rekabet edebilmesinin anahtarı konumunda olan Türk Standard- ları Enstitüsü, ülkemizin kıt kaynaklarının gereksiz yere yurt dışına transfer edilmemesi için, sanayicimizin talep ettiği her türlü belgelendirme ve deney hizmetlerini en hızlı ve ekonomik şekilde sunmak için çalışıyor. Türk mallarının küresel pazarlarda karşılaştığı engellerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmak, sürdürülebilir büyümelerine katkıda bulunmak en büyük amacımız’’dedi. Büyükhelvacıgil konuşmasında ayrıca kalite kavramının önemine dikkat çekerek Türkiye’deki üniversitelerde de artık ‘Kalite Mühendisliği’ bölümünün açılması gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Sadık Kırbaş: “İş Yaşamına En Yakın Üniversite’’ Okan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadık Kırbaş ise, üniversitenin arkasında Okan Holding gibi güçlü bir grubun olduğunu belirterek, şunları söyledi: “İş yaşamına en yakın üniversite’’ sloganıyla başladık. Bu sloganın içini doldurmaya çalıştık. Öğrencilerimizi okurken iş yaşamına hazırlıyoruz. Kaliteye ve TSE ile yapılan bu iş birliğine çok önem veriyoruz. Kalite yönetimi sadece öğrencilerimiz için değil, idari ve akademik kadromuz için de gerekli.” Kırbaş, TSE ile yapılan iş birliği protokolü kapsamında TSE’nin ihtiyacı olan özel konuları içeren lisansüstü ve doktora programları oluşturabileceklerini de belirtti. Bir yıl geçerliliği olacak olan protokole TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil ile Okan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadık Kırbaş imza koydu. MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, Türkiye’nin bölgesinde önemli bir güç haline gelmeye başladığına dikkat çekerek dış ilişkilerdeki ve ihracattaki başarıların ülkeyi dünyada pozitif bir platforma taşıdığını vurguladı. Vardan, her yıl yaptıkları araştırma raporlarıyla ilgili Ankara’da bir dizi temaslarda bulunduklarını belirterek, özellikle her yıl hazırladıkları ekonomi raporuna çok önem verdiklerini kaydetti. Vardan, 2010 Türkiye Ekonomisi Raporu-Ekonomide ve Demokraside Yükselme Zamanı, Ulusal İstihdam Stratejisi Görüş ve Öneriler, Türkiye’ye Vize Uygulayan Ülkeler, 2009 Ekonomi Almanağı, Küresel Rekabette Alternatif Güç: Kümelenme Politikaları, İş Dünyası ve Üniversite Arasında Iş Birliği başlıklı çalışmalar hakkında da bilgi verdi. Söz konusu çalışmaları Büyükhelvacıgil’e takdim eden Ömer Cihad Vardan, TSE’nin çalışmalarını taktir ettiklerini vurgu- TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil ise bu ziyaretten onur duyduklarını belirterek, MÜSİAD’ın camiaya büyük katkıları olduğunu açıkladı. TSE olarak sorunun değil çözümün bir parçası olmayı hedeflediklerini belirten Büyükhelvacıgil, TSE’nin çalışmaları, standardlar ve belgelendirme hakkında bilgi verdi. TSE’nin yurt içi ve dışındaki çalışmaları ile Avrupa’nın ilk beş, dünyanın ilk on standard kuruluşu arasında olduğunu, göreve geldikleri iki yıl içinde çalışmalara ivme kazandırdıklarını, 25 ülke ile protokol imzaladıklarını belirtti. Büyükhelvacıgil, TSE’nin belgelendirme çalışmalarında amacın para kazanmak değil, firmalara artılar kazandırmak olduğunun üzerinde durdu. TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, “Bilhassa iş dünyası ile güzel ilişkiler içindeyiz” diyerek, “Tarafsız, bağımsız bir şekilde sektörle birlikte çalışan TSE, Türk iş alemi için oldukça önemli ve milli tek kuruluştur” dedi. Ziyarette MÜSİAD Başkanı Vardan, Büyükhelvacıgil’e çini bir pano hediye etti. Büyükhelvacıgil de Vardan’a plaket taktim etti. TEMMUZ 2010 etti. ladı ve bu emeklerin karşılığını bulması dileklerini iletti. 9 STANDARD M üstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan başkanlığında bir heyet, 24 Haziran Perşembe günü Türk Standardları Enstitüsü Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil’i ziyaret HABERLER MÜSİAD Heyetinin TSE Ziyareti Kamu İhale Kurumu Başkanı Dr. Hasan Gül, Türk Standardları Enstitüsü Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil'i makamında ziyaret etti. Kamu İhale Kurumu Başkanı Dr. Gül'ü Enstitüde görmekten büyük mutluluk duyduklarını belirten Başkan Büyükhelvacıgil, Kamu İhale Kurumu ve Türk Standardları Enstitüsü’nün iş birliği yapmasının, ortak çalışmalara imza atmasının ülke kazanımları için önemine dikkat çekti. Büyükhelvacıgil, “Kamu İhale Kurumu’nun Türkiye’de kamu alımları alanında düzenleme ve uyuşmazlıkları çözme noktasında çok önemli bir işlevi var. Çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Enstitümüz de ülke sanayimizin ve ticaretimizin gelişmesi, küresel pazarda rekabet şansını artırabilmesi için standardizasyon alanında önemli çalışmalara imza atıyor. Türk Standardları Enstitüsü-Kamu İhale Kurumu iş birliği ile yapılacak ortak çalışmalar, ülkemize çok önemli kazanımlar sağlayacaktır ” dedi. Kamu İhale Kurumu Başkanı Dr. Hasan Gül, iki kurumun iş birliği yapmasından, birikimlerini paylaşmasından mutlu olacaklarını kaydederek, “Gelişmiş ülkelere baktığımızda standardizasyonun önemini görüyoruz. Bu anlamda, Türk Standardları Enstitüsü de ülkenin ekonomik gelişimi açısından çok önemli stratejik kurumlardan biri. Iş birliği yapmaktan, birikimlerimizi paylaşmaktan mutlu oluruz” dedi. Türk Standardları Enstitüsü Başkanı Büyükhelvacıgil, TSE Pazarlama ve Tanıtım Dairesi Başkanı Nesrin Sevimli'nin de bulunduğu görüşme sırasında Kamu İhale Kurumu Başkanı Dr. Gül'e, günün anısına dünyada bugünkü manada yazılı ilk standard olarak kabul edilen, Kanunanme-i İhtisab-ı Bursa'yı hazırlatan II. Bayezid Han'ın rölyefini takdim etti. TEMMUZ 2010 HABERLER Kamu İhale Kurumu Başkanı Dr. Gül, TSE Başkanı Büyükhelvacıgil'i ziyaret etti STANDARD 10 Özbek-Türk Test Merkezi Yönetimi TSE’de Enstitümüz ile Özbekistan Standardizasyon, Metroloji ve Belgelendirme Ajansı’nın (ÖZSTANDARD) ortak iştiraki olan Özbek-Türk Test Merkezinin 13’üncü Yönetim Kurulu Toplantısı, 7 Temmuz 2010 tarihinde, Ankara’da, TSE Merkezinde gerçekleştirildi. Toplantıya, TSE’yi temsilen TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, Başkan Yardımcısı İbrahim Şenel, Genel Sekreter Ahmet Pelit, Dış İlişkiler Müdürü İhsan Övüt ve TSE Özbekistan Temsilcisi Kürşat Yılmaz, ÖZSTANDARD Ajansı Başkan Yardımcısı Rüstem Husanov, Mali İşler Daire Başkanı Abdumomin İmamaliyev, Cumhuriyet Deney ve Belgelendirme Merkezi Müdürü Cihangir Polatov ve Özbek-Türk Test Merkezi Müdürü Mirsamad Saidov katıldı. Toplantıya katılan Yönetim Kurulu üyeleri, birer konuşma yaparak şirket faaliyetlerinin geliştirilmesi ile ilgili düşüncelerini ifade etti. Şirket yöneticileri, Özbek-Türk Test Merkezi’nin 2009 yılı faaliyet raporunu sunarak, 2010-2011 dönemi için planlanan faaliyetler hakkında Yönetim Kurulu üyelerini bilgilendirdi. Şirketin Denetleme Kurulu üyeleri tarafından gerçekleştirilen mali denetim raporu görüşülerek, laboratuvar hizmeti imkânlarının geliştirilmesi için yeni cihazların temini ve yeni iş imkânları için fizibilite çalışmalarının yapılması kararlaştırıldı. TSE ve Özbek-Türk Test Merkezinin 2010 yılı Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, TSE ile ÖZSTANDARD arasında uzun yıllara dayanan iş birliğinin iki kardeş ülke için büyük önem taşıdığını ve bu yakın iş birliğinin ileride daha da güçlenerek devam edeceğine olan inancını ifade etti. Heyet bu ziyareti Kosova Sanayi Bakanlığının Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlanması konusunda kapasite artırımına yönelik olarak yürüttüğü çalışmalarına dair ülkemizin tecrübelerine binaen, inşaat ürünlerinin denetimi, sertifikasyon ve standardizasyonunu sağlamak amacıyla kurulması düşünülen Enstitüye ilişkin ülkemizdeki benzer uygulamalarını yerinde görmek ve incelemelerde bulunmak üzere gerçekleştirdi. Ürün Belgelendirme Merkezi Başkanlığınca inşaat sektöründeki belgelendirme esasları ile Avrupa Standardlarına uyum konularında Merkez Başkanı Mehmet Çetin tarafından heyete bilgi verildi. Ayrıca; TSE Genel Sekreteri Ahmet Pelit, heyeti makamında kabul etti. Görüşmede Genel Sekreter Yardımcısı Hakan Ergin, Mithat Özaydın, İhsan Övüt ve Mehmet Aykutalpoğluda hazır bulundu. Görüşme esnasında Pelit, TSE’nin özellikle son dönemde ülkeler ile ikili iş birliği anlaşmalarına büyük Kosova Heyeti Başkanı Zylbehar Hasallari, bu kardeşçe karşılamadan ve eğitimi veren değerli uzmanlar ile tanışmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek, kendileri ile paylaşılan bilgi ve deneyimleri Avrupa Normlarına uygun olarak Kosova Sanayi Bakanlığından bağımsız bir şekilde kurulması düşünülen Kosova Standardizasyon Ajansında kullanacaklarını belirtti. Kosova heyetine, Ankara Laboratuvarlar Grup Başkanlığı ve İnşaat Laboratuvarı Müdürü Musa Çakır tarafından uygulamalı olarak bilgilendirme yapıldı. HABERLER TEMMUZ 2010 K osova Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İnşaat Dairesinden Kosova Sanayi Bakanı Danışmanı Zylbehar Hasallari başkanlığındaki 5 kişilik bir heyet, Türk Iş birliği ve Kalkınma İdaresi (TİKA) Başkanlığının organizasyonunda 16 Haziran 2010 tarihinde Enstitümüzü ziyaret etti. önem verdiğinden bahsederek, Enstitünün 68 ülke ile iş birliği anlaşmasının bulunduğunu ve bu anlaşmalara binaen üstüne düşen görevleri büyük bir titizlikle yerine getirdiğini belirtti. Ahmet Pelit TSE’nin, Kosova Standardizasyon Ajansına her türlü desteği vermeye hazır olduğunu ve bu toplantının yeni iş birliği alanlarının geliştirilmesi için yeni imkânların hazırlayıcısı olacağına ilişkin inancını dile getirdi. 11 STANDARD Kosova Heyeti Enstitümüzü Ziyaret Etti HABERLER TEMMUZ 2010 STANDARD 12 ‘Kamu Kurumları Bilgi Teknolojileri Güvenlik Konferansı’ TÜBİTAK’ta Yapıldı T ÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) tarafından düzenlenen 5. Kamu Kurumları Bilgi Teknolojileri Güvenlik Konferansı, 25 Haziran Cuma günü gerçekleşti. TÜBİTAK’ta düzenlenen toplantının açılış konuşmalarını TÜBİTAKUEKAE Enstitüsü Müdür Yardımcısı Mert Üneri, Türk Standardları Enstitüsü Genel Sekreteri Ahmet Pelit ve TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş yaptı. TÜBİTAK-UEKAE Enstitüsü Müdür Yardımcısı Mert Üneri’nin konuşmasıyla başlayan konferansta Üneri; Bilgi Güvenliğinin önemini aktararak bu konunun dört paydaşı olan müşteriler, bu iş ile ilgilenen mühendisler, kolluk kuvvetleri ve hukuk sistemi hakkında bilgi verdi. TSE Genel Sekreteri Ahmet Pelit ise Türk Standardları Enstitüsünün, Bilgi Teknolojileri (BT) konusundaki uluslararası standardizasyon çalışmalarına aktif olarak katıldığını vurguladı. Pelit, Enstitünün; Uluslararası platformda ISO (Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı), IEC (Uluslararası Elektroteknik Komisyonu), JTS (Enformasyon ve Teknoloji Komitesi) tarafından hazırlanan Bilgi Teknolojisiyle ilgili standardlardaki esasları ortak kriter alarak, Bilgi Teknolojisi Türk Standardları serisini hazırladığını belirtti. Genel Sekreter Ahmet Pelit, kurum ve kuruluşların sistemlerini; Bilgi Teknolojileri standardizasyonuna uygun şekle dönüştürmek için TSE tarafından hazırlanmış standardların yol gösterici olacağını vurguladı. TSE Bilgi Güvenliği konusunda; TS ISO/IEC 15408 Uluslararası Bilgi Teknolojileri Güvenlik Değerlendirme Standardı olan “Ortak Kriterler” ve TS ISO/IEC 27001-Bilgi Güvenliği Yöne- tim Sistemleri konularında Enstitünün çalışmalarını özetleyen Pelit, 2003 yılında Ortak Kriterler Tanıma Sözleşmesini imzaladıklarını, “Sertifika Müşterisi Ülke” statüsünde taraf olarak Ortak Kriterler çalışmasına başlandığını söyledi. Pelit, “TSE, 12-16 Nisan 2010 tarihinde gerçekleştirilen Uluslararası Ortak Kriterler Denetiminden “Başarı” ile geçti ve “Sertifika Üreten Ülke-Authorizing Country” unvanını almaya hak kazandı” dedi. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş ise hızla gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerine uyum sağlayan güvenlik mekanizmalarını geliştirmenin ancak araştırma ve geliştirme yoluyla, güvenlikle ilgili araçların milli olarak üretilmesiyle sağlanabileceğini söyledi. Yetiş, “Özellikle Ortak Kriterler konusundaki son gelişmeler, Türkiye’de geliştirilen Bilgi Teknolojileri ürünlerinin güvenliğinin standardizasyonunun sağlanmasına ve ülkemizde geliştirilen BT ürünlerinin yurt dışında çok daha kolay bir şekilde rekabet edebilmesine imkân sağlayacaktır” dedi. Nüket Yetiş, siber savunma faaliyetlerinin ancak kolektif ve koordineli bir çalışmayla başarılı olabileceğini, bu konuda herkese, her kuruma düşen görevler olduğunu ve öncelikle Ulusal Sanal Ortam Güvenlik Politikası’nda yer verilen hususların yerine getirilmesinin gerektiğini vurguladı. Açılış konuşmalarının ardından TSE Genel Sekreter Teknik Yardımcısı Hakan Ergin “Türk Standardları Enstitüsünün Bilgi Güvenliği Konusundaki Belgelendirme Faaliyetleri” ile ilgili bir sunum yaptı ve oturumlara geçildi. HABERLER 2009 Worldstar Ödül Töreni Çin’de Gerçekleştirildi W orld Star 2009 Ödül Töreni, Asya Ambalaj Federasyonu ev sahipliğinde 01 Haziran 2010 tarihinde Pekin Uluslararası Fuar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Ödül töreninde; 14 ülke temsilcisi ödüllerini aldı. Yöresel danslar ve müzisyenlerle renklendirilen törene; yarışmada dereceye giren firma temsilcileri ve Çin Ambalaj Federasyonu ve WPO üyeleri katıldı. TEMMUZ 2010 TSE tarafından düzenlenen Altın Ambalaj Yarışması’nda dereceye giren firmaların katılabildiği Uluslararası World Star Yarışması’na ülkemizden 14 firma 15 ürünü ile katıldı. Ülkemizin ambalajları diğer 35 ülkenin ürünleri ile yarıştı. WPO’ya üye 14 ülke temsilcisinin jüri üyesi olduğu yarışmada, 237 ürün arasından 129 ürün dereceye girdi. Ülkemizden de 10 firma 10 ürünü ile yarışmada “Dünya Yıldızı” unvanını aldı. 13 STANDARD World Star 2009 Ambalaj Yarışması’nda dereceye giren firmalardan Tukaş Gıda San. ve Tic. A. Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Karadağ ve Genel Müdür Ahmet Yılmaz ödüllerini almak üzere törene katıldılar. Törene katılamayan firmaların ödüllerini ise; TSE Deney Merkez Başkanlığı Yapı Malzemeleri ve Kimya Grup Başkanı Adnan Akbaş ve Ambalaj Laboratuvarı Müdürlüğü’nden Mühendis Buket Yılmaz temsilen aldılar. 2009 WPO AMBALAJ YARIŞMASINDA KAZANAN FİRMALAR Firma Ürün Adı 0,5 lt Su Ambalajı DANONE HAYAT İÇECEK VE GIDA SAN.TİC. A. Ş. ELDA İÇECEK VE ENERJİ HİZMETLERİ SAN. VE TİC. A. Ş. Efe yaş üzüm rakısı 70 cl+Ehlikeyf KÜTAHYA AMBALAJ Kahve Takımı Ambalajı ÖZGE PLASTİK AMBALAJ SAN. LTD. ŞTİ. Saplı Kova SARTEN AMBALAJ SAN. VE TİC. A. Ş. SÜPER FİLM AMBALAJ SAN.VE TİC. A. Ş. TASARIM ÜSSÜ LTD. ŞTİ. TUKAŞ GIDA SAN.VE TİC. A. Ş. UNILEVER SANAYİ VE TİC.TÜRK A. Ş. UZAY FEZA ELEKTRONİK Şekillendirilmiş Aerosol Kutu Twist Özelliği Kazandırılmış BOPET Filmler Tekirdağ Rakısı Trakya Serisi Şişesi Güvenlik Düğmeli Kapak Cif Krem Şişesi Peynir Dilimi Ayırma ve Çıkartma Aparatı HABERLER TEMMUZ 2010 Altın Ambalaj 2010 STANDARD 14 Ambalaj sektörü temsilcilerinin merakla beklediği, 23. Altın Ambalaj Yarışması sonuçlandı. Ülkemizin tek ambalaj merkezi olan TSE İzmir Ambalaj Laboratuvarı tarafından, 1988 yılından bu yana her yıl düzenlenen ve bu yıl yirmi üçüncüsü yapılan Altın Ambalaj Yarışması’nın sonuçları basın toplantısı ile açıklandı. Türkiye’nin en iyi ambalajlarının seçildiği yarışma sonucunda; 26 firma, 36 ürünü ile ödül almaya hak kazandı. Konularında uzman jüri üyelerinin katılımıyla düzenlenen “Yarışma Jüri Değerlendirme Toplantısı”, 16 Haziran 2010 Çarşamba günü TSE İzmir Birimleri’nde gerçekleştirildi. Ambalaj sektörünü yeniliklere ve daha iyiye yönlendirmek amacıyla düzenlenen TSE Altın Ambalaj Yarışmasına, bu yıl 31 firma 57 ürünü ile katıldı. Ambalaj sektöründeki yenilikler, ürün yelpazesinin farklılığı ve başarılı tasarım çalışmaları, jüri üyelerinin seçimini oldukça zorlaştırdı. Gün boyunca devam eden değerlendirme sonucunda kazanan ürünler, her yıl WPO’ya üye farklı bir ülkede gerçekleştirilen ve bu yıl da Eylül 2010 İstanbul’da Dünya Ambalaj Örgütü (WPO) tarafından düzenlenen WorldStar Yarışması’na da katılmaya hak kazandılar. Bu sene yarışmamızın duyurularını yaparken “emeğinize değer katın” sloganını kullandık. Çünkü bizler biliyoruz ki ambalaj sektörü temsilcileri yarışmamıza katılarak geliştirdikleri son ürünlerini, emeklerini bizlerle paylaşıyorlar. Bizler de yarışmamız aracılığıyla onların özenerek ürettikleri ürünlerine, emeklerine değer katmak için çabalıyoruz. TSE, 23 yıldır düzenlediği "Altın Ambalaj" Yarışması ile ambalaj üreticisinin, tasarımcısının ve kullanıcısının emeğine değer katıyor. Bu yıl sayfalarımızda emeklerini bizlerle paylaşan firmalarımızın ürünlerinin bilgilerine yer vermek ve ambalaj sektöründeki gelişimleri ve “ALTIN AMBALAJ”ları sizlere tanıtmak istedik. Anadolu Cam Sanayi A.Ş Çıt Kapak Bal Ambalajı 25 cl. Organik Meyve Suyu Şişesi Balın, cam veya teneke kabından aktarılması sırasında damlama veya yapışma gibi durumlarla karşılaşılmaktadır. Çıt kapağın en büyük avantajı; balın herhangi bir yere aktarma yapmadan direkt olarak istenen yiyeceğin üzerine tatbik edilebilmesidir. Çevirilerek kapatılan kapak, mekanik kilit mekanizmasından çıt sesi geldikten sonra herhangi bir darbe ile açılma şansına sahip değildir. Organik Meyve suyu şişesi, çevre dostu özelliğiyle bilinen cam maddeden üretilmek için tasarlanmıştır. En ileri cam teknolojisi uygulanıp optimum cidar kalınlığının hesaplanması, ham madde kullanımını en aza indirgemiştir. Böylelikle doğal kaynakların ve enerjinin israfı önlenmiştir. Cem Ofset Matbaacılık ve Ambalaj A.Ş Silikonlu Kağıt Parsiyel Lamine Edilmiş Bükülebilir Polyester Film Omo Rinso Tanıtım Kiti Açıklama Alüminyum üzerine şifre atıldığı için her ne kadar gıdaya uygun mürekkep kullanılsa da ürün ile temas etme riskini ortadan kaldırma, çift sıra şifre basabilme, olası bir sahtecilik durumunda, katmanlar arasına şifre atabilme özelliği ile gerçek üretimi kanıtlama, laser cut ile kolay açılabilmesiyle dökülme riskini engelleme özelliklerine sahiptir. Sessiz bir satış elemanı olan ambalajın ürünün, raftaki görünürlüğünü ve kendini sattırması için ürün kullanım alanı olan çamaşır makinesi tarzında bir ambalaj tanıtım kiti olarak hazırlanmıştır. Bütün yüzeylerde mukavemetli gri karton kullanılmıştır. Dış ve iç yüzeyleri 300 gr. kuşe kağıt üzeri selefonla kaplanmıştır. Ambalajın kolay taşınabilmesi için üst kısma plastik taşıma sapı ilave edilmiştir. Kapak kilitli cırtcırtla kuvvetlendirilmiştir. Çevikbaş Matbaacılık ve Ambalaj A.Ş Silikonlu Kağıt Parsiyel Lamine Edilmiş Bükülebilir Polyester Film Ürün, Metalize Polyester Filme silikonlu kağıdın parsiyel laminasyonlu olarak birleştirilmesinden oluşmaktadır. Ürün için kullanılan iç kağıt parsiyel lamine edildiği için müşteri ayrı bir iç kağıt alım ve stok işiyle uğraşmamaktadır. Ayrıca makinede sarım işlemi tek bobinle çözüldüğü için çalışma daha rahat, hızlı ve daha düşük arıza riski ile yapılmaktadır. Gıdaya direkt temas edebilir. Holojen grubu elementleri (klor) içermemektedir. Ürünün raf ömrünü pozitif etkilemektedir. Büküm özelliği diğer alternatiflerine göre çok daha iyidir. Duran Doğan Basım ve Ambalaj San. A.Ş Godiva Gems Çikolata Kutusu Özel olarak üstten açılabilme özelliğine sahip orjinal tasarımlı bir ambalajdır. Üst kapak tasarımında kullanılan kilitlenebilme özelliği sayesinde ambalaja açılıp kapanabilme fonksiyonu şık bir biçimde entegre edilmiştir. Ambalaj; bristol karton üzerine metalize film laminasyonu, film üzerine yedi renk, mat ve parlak UV lak, pencere, sıcak altın varak uygulamalarını içermektedir. Üst kapağın yan bölümlerine yapılan pilyaj uygulaması ile katlanabilirlik sağlanmış, son kullancıya ek bir işlem gerekmeksizin kolay kurulum ve dolum imkânı sunulmuştur. Dentaş Ambalaj ve Kağıt San. A.Ş Kablo Sarım Makarası Ürün plastik makaralara alternatif olarak tasarlanmıştır. Ambar stoklarında plastik makaralara oranla daha az yer kaplamaktadır. Tasarım beş parçadan oluşmaktadır. (CB) çift dalga ve (C) dalga tasarımdır. Tasarlanan ürün, istenilen sarım hızına erişebilecek şekilde uygulanmıştır. Kablo sarım makinelerinde bulunan frenleme çubuklarına uyacak şekilde tasarım üzerinde delikler açılarak makinenin dolum yaptıktan sonra kurulması sağlanmıştır. Ön Konik yapısı ile makara üzerindeki kuvvet dengelenmiş olup üst üste dört sıra konacak şekilde tasarlanmıştır. Duran Doğan Basım ve Ambalaj San. Sushico Paket Servis Kutusu Kutunun cephesinde dört bölgeye uygulanan pilyaj sayesinde, kutunun tavanına doğru geometrisi değişerek yuvarlaktan köşeli bir görünüme doğru geçişi sağlanmıştır. Üst kapaktaki kilitleme kulakları sayesinde ambalaj kapanarak, geometrisi korunmaktadır. Ambalaj, iç yüzeyi PE (Polyethylen) kaplı bristol kağıda iki renk ofset baskı uygulaması, kesim ve özel şekillendirme prosesine tabi tutulmuş olunup, tutkal veya başka bir yapıştırıcı kullanılmaksızın ısıyla yapıştırılarak üretilmiştir. TEMMUZ 2010 Asaş Ambalaj Baskı San. ve Tic. A.Ş 15 STANDARD Altıparmak Gıda San. ve Tic. Koll. Şti Camiş Ambalaj Sanayi A.Ş. Efes Pilsen 5 Şişe+1 Bardak Ambalajı Efes Pilsen Dark 4 Lü Taşıma Saplı Teneke Kutu Ambalajı Beş adet cam şişe ve bir bardağı korumak ve kısmen teşhir etmek düşüncesi ile tasarlanmış bir ambalajdır. Kendinden seperatörlü ambalaj, cam ürünlerin birbirine değmesini güvenli bir şekilde önlemektedir. Yan dar yüzlerine taşıma kolaylığı sağlayan tutma delikleri, köşe ve ön kısımda cam şişe ile bardağın görülebileceği özel kesimli pencere, açılamayan kapak kilidi özellikleri eklenerek yeni bir tasarım oluşturulmuştur. Dört adet teneke içeceği bir araya getirerek teşhir etmek ve aynı zamanda taşımak düşüncesi ile tasarlanmış bir ambalajdır. Pencereli ambalaj görünümündeki tasarım, benzer tipteki tasarımlara göre daha az malzeme kullanılarak tasarlanmıştır. Alt kısımda oluşturulan delikler sayesinde teneke içeceklerin üretimle ilgili bilgilerine kolayca ulaşılabilmektedir. Üst kısımda yer alan kilitleme sistemi, aynı zamanda taşıma sapı oluşumu da gerçekleştirmektedir. Suya ve neme dayanıklı, kopma değeri yüksek, özel bir karton kullanılmıştır. Fiskobirlik Entegre Fındık İşleme Tesisleri San. ve Tic. A.Ş Fiskobirlik Fiskokrem Ambalajı TEMMUZ 2010 Ambalajda, dünyada ve ülkemizde son yıllarda kullanım oranı giderek artan Kalıp İçi Etiketleme (IML - In Mould Labeling) sistemi kullanılmıştır. Etiket ve kap aynı ham madde tabanlı olduğundan geri dönüşümü kolaydır, stok, fire ve işçilik maliyetini düşürür, diğer etiketleme sistemlerine göre IML’de fire oranları çok daha düşüktür, ürünün taklit edilememe avantajı dikkate alınarak IML baskı tekniği kullanılmıştır. STANDARD 16 Camiş Ambalaj Sanayi A.Ş. İzvar Ambalaj San. ve Tic. A.Ş Işıklar Ambalaj Paz. A.Ş Valfli, Çift Kıvırmalı, Kolay Açılır Dipten Saplı Gıda Torbası Çok kat kâğıttan imâl edilen kolay taşınabilen valfli, çift kıvırtmalı, kolay açılır dipten saplı gıda torbası; Türk Gıda Kodeksi’ne uygun kağıt, su bazlı mürekkep ve patates nişastasından elde edilen yapıştırıcı ile gerekli hijyen koşulları sağlanmış, özel bir hatta üretimi gerçekleştirilmiştir. İçine konulacak gıdayı mikrobiyolojik etkilerden, nem ve atmosfer koşullarından, mekanik deformasyonlardan koruyarak, raf ömrü süresince ürünün bozulmadan saklanmasını sağlamaktadır. Nano perforasyon sistemi ile torbayı oluşturan katlara, elektrik, mekanik sistemlerle 1m²’lik bir kâğıt yüzeyine on binlerce gözenek açılarak ürünün hava tahliyesini artırılmıştır. Kaat'ı Kağıttan Ürünler Fd Fiber Varil Decobox Çanta Kutu FD Fiber varil; hot-melt gibi pompa aracılığı ile boşaltılan malzemeler için tasarlanmış olup, iç cidarına malzemelerin yapışmaması için silikon malzeme ile kaplanmıştır. Varilin üst ve altındaki kapaklar sayesinde varil içindeki malzeme tamamen boşaltılabilmektedir. Varil, gövdesi kraftliner kağıt sarılarak imal edilir. En iç yüzeyde, yapışmayı önleyen silikon lamine edilmiş kraft kağıt kullanılır. Ambalaj; perakende, promosyon ve ambalaj gibi sektörlerde yoğun olarak talep gören çanta (poşet) ve kutunun bir araya getirilmesi amacıyla tasarlanmıştır. Kutu ve çantayı bir araya toplaması dışında, sağlamlığı ve deforme olmaması gibi özellikleriyle, istif, depo ve nakliyede büyük avantajlar sağlar. Ürünün tasarımı, malzeme seçimi ve üretim şekli tamamen uzun süreli kullanıma yönelik olarak planlanmıştır. Bu sayede, alışveriş dışında, saklama kutusu olarak kullanılması da hedeflenmiştir. Kaplamin A.Ş Otobüs Cam Kutusu Ambalaj maliyetinin yanı sıra ahşap kasanın parçalarının birbirine çakılması, camı ahşap kasanın içinde stabil kılan sünger parçalarının, dökme ve cam ambalajından çıkarılırken, temizleme işlemi gibi işçilik maliyetleri de ortadan kaldırılmıştır. Camın ambalaj içinde hareket etmesini, dış ve iç etkenlerden korunmasını sağlamak amacıyla biri konveks, diğeri konkav formda olmak üzere 2 set seperatör hazırlanmıştır. Seperatörlerde yüksek mukavemetli triplex levha tercih edilmiştir. Kendinden takozlu kapak sayesinde ambalaj dik pozisyonda da zarar görmeden sevk edilebilir. Korozo Ambalaj San. ve Tic. A.Ş Şişe Taşıma Torbası 34 mikron şeffaf PE + 21 mikron beyaz HDPE (lamine değildir; iki malzeme kaynak esnasında birbirine tutturulmuştur) Şişeleri birbirlerine çarpıp kırılmaması için fazladan paketlemenize ya da ayrı torbalarda taşımanıza artık ihtiyaç yok. Bu taşıma torbası ile 6 adete kadar olan şişeler en güvenli şekilde taşınabilir. Kütahya Ambalaj San. A.Ş Pirinç İçin Kilitli ve Kolay Yırtılır Torbalar El Dekoru Kahve Fincanı (12 Mic. PET+150 Mic. LDPE) Paketi açılmış pirinci, erzak dolabında saklamak her zaman zordur, ya paketin kenarından pirinçler saçılır, torbanın ağzını kapatmaya uğraşırsınız; ya da pirinç nemlenir, kurur. Yeni kilitli, yan körüklü bu torba sayesinde ev hanımları bu dertlerden kurtuluyor. Hem ağır yüklere dayanıklı, hem de 11 renge kadar baskılı, geniş yan körüklü torbalar ile erzak dolapları renklenecek. Dekor ve ürün formu görülebilecek şekilde iki yan kolona üçer adet üst üste yerleştirilmiştir. Kahve fincan tabakları da dikey olan iki kolon arasına çekmece şeklinde düşünülmüş kutu içerisine yerleştirilerek ürünlerin ön ve arkadan rahatça görülebilmesi sağlanmıştır. Tabakların bulunduğu çekmece çekildiğinde tamamen dışarı çıkmamasını sağlayan kilit sistemi kutuyla bütünlüğü sağlamıştır. Kutu İçi Torba Çok katlı yapıya sahip flexible özelliklerde gıda ambalajlamasına uygun koşullarda üretilen akıllı ambalajlardır. Kitpak ambalajlar, polietilen/metalize/polyester/EVOH/Poliamid katmanlardan oluşmaktadır. Ürün özelliğine ve kullanıcının talebine göre, aseptik veya nonaseptik üretim yapılmaktadır. Bu torbalar yüksek bariyer özelliği sayesinde içerisine konulan gıdaların uzun süre tazeliğini yitirmeden muhafaza edilmesini sağlar. 1 ile 20 litre arası hacimli torbalar karton kutu içine konur veya plastik kasa ve kapların içine konarak taşınır. 220 ve 240 litrelik torbalar metal variller veya özel kaplar ile taşınır ve stoklanır. Olmuksa -IP Sabancı Ambalaj San. Tic. A.Ş Namet Gıda San. ve Tic. A.Ş Macar Salam 200 G. Ayrılabilen Avantajlı Paket İçerisine, filtrelenmiş hava sirkülasyonu ve hijyenik koşulların en üst seviyede sağlandığı bir ortamda el değmeden ürün yerleştirilen ambalaj, Modifiye Atmosfer altında aç/ kapat özelliğine sahip üst film uygulanarak kapatılır ve perfore edilir. Paket istenildiğinde ikiye ayrılabilecek şekilde, hem sağ hem sol taraftan ayrı ayrı açılabilecek şekilde dizayn edilmiştir. Üst filmin aç/kapa özelliği dolayısıyla içerisinden ürün alınan ambalaj tekrar kapatılabildiği için ambalaj içerisinde kalan ürün kurumadan tazeliğini korur. Olmuksa -IP Sabancı Ambalaj San. Tic. A.Ş Oto Amortisör Kutusu Cam Televizyon Sehpası Bu ambalaj, toplamda 10 adet oto amortisörün taşınması ve korunması amacıyla tasarlanmıştır. Tasarımı oluşturan CB dalga oluklu mukavva seperatör ve CB dalga oluklu mukavva dış kutu, geri dönüşümlü kâğıtlardan üretilmiştir. Amortisörün yapısı gereği üründeki boşluklardan faydalanarak tasarlanan seperatör, ürünün diagonel yerleşimle daha fazla taşınmasını sağlamıştır. Malzemesi CAM olan televizyon sehpasına ait ambalaj, sevkiyat sırasında zarar görmeden taşınması gerekliliğinden yola çıkılarak tasarlanmıştır. Dış kutu ve seperatör CB dalga oluklu mukavvadan üretilmektedir. Kutu kolaylıkla elle kurulup, sabitlenebilmektedir. Seperatör ise camları ve sehpa aksesuarlarını koruyan ve sabitleyen bir göreve sahiptir. Böylelikle kutunun içindeki camlar her kenardan çift kat olarak korunmaktadır. Seperatör camları korumanın yanı sıra aksesuar kutusunun sabitlenmesini de sağlamaktadır. Ayrıca farklı yüksekliklerdeki satıhları aynı seviyeye getirerek, kutunun üst kısımdan çökmesini de engellemektedir. Olmuksa -IP Sabancı Ambalaj San. Tic. A.Ş Gazlı Ocak Kutusu Dış kutu CB dalga, ocak üstü seperatör B dalga, koruma bariyerleri ise BE dalga, geri dönüşümlü oluklu mukavva ambalaj malzemesi kullanılmıştır. Ocak üstünde bulunan ızgaralar, tek parça tasarlanan seperatörle bulunduğu cam yüzeyden teması kesilerek, tekrar üstüne gelen seperatör de açılan gerekli yarıklarla oldukları yerlere sapitlenmiştir. Ocağın kutu içinde havada kalacak şekilde, tek parçadan oluşan koruma bariyeri, ocağı ve üstündeki ızgarayı, seperatörü ile beraber içine alarak sabitlemektedir. Cam ve metal perçalardan oluşan ocak, müşteri tarafından yapılan drop test’lerinden başarıyla geçmiştir. Pınar Süt Mamulleri San. A.Ş 200 gr. Pınar Beyaz IML Kasesi Piyasadaki mevcut termoform kaselerden daha yüksek, tasarım yüzeyi daha büyük enjeksiyon (IML etiketli) bir kase dizayn edilmiştir. Bu kategorideki ambalajlarda IML etiketlemede kasenin köşelerinin de etiketlenmesi, ülkemizde sadece bu ambalajda gerçekleştirilmiştir. TEMMUZ 2010 Makplast Makine Plastik San. ve Tic. A.Ş 17 STANDARD Korozo Ambalaj San. ve Tic. A.Ş Pınar Süt Mamulleri San. A.Ş Krem Peynir Ambalajı Piramit Zeytinyağ Şişesi Piyasadaki benzerlerinden ayırmak üzere tasarlanan ambalaj; sleeve etiket giydirilmiş PS kase, alüminyum üst folyo ve etiketli renkli kapaktan oluşmaktadır. Tabana doğru gittikçe daralan formu, kasenin elle rahat kavranmasını ve kullanım kolaylığı sağlamaktadır. Pürüzsüz ve kesintisiz kase iç yüzeyi, peynirin tümünün kullanılabilmesi için bıçakla sıyrılabilmesini desteklemektedir. Yapılan tasarım, cam görünümlü olması dolayısıyla özellikle zeytinyağı ürününün çok daha canlı ve natürel görünmesini sağlamaktadır. Şişenin geniş bir tabana sahip olmasından dolayı özellikle rafta ve masa üzerinde sağlam bir duruş ve kolay devrilmeme özelliğine sahiptir. Etiket yapışma yüzeylerinin üst ve alt kısımlarında etiket koruma setleri mevcut olup, yapıştırılan etiketlerin koli içinde veya rafta birbirine sürtmesini engellemektedir. Sanset Gıda Turizm San. ve Tic. A.Ş TEMMUZ 2010 Sarelle Bitter Fındık Ezmesi Ambalajı STANDARD 18 Plaş Plastik Ambalaj San. ve Tic. A.Ş Sektörde, Fındık Ezmeleri ürünlerinde metal kapak kullanımı ürüne daha şık bir sunum ve Premium duruş sağlar. Özel dizayn edilmiş olması Cam Kavanoza kullanım avantajı sağlamaktadır. Kavanozun her yerine kolaylıkla ulaşılabilir. Kavanozun üstü, ilk defa tüketici tarafından açılacak olan folyo ile kaplıdır. Bu nedenle, cam kavanoz olması ve metal kapak kullanılması ile hijyenik, sağlıklı ambalaj niteliği taşımaktadır. Tasarım Üssü Ltd. Şti Altınbaş Rakı Ambalajı Sadece yaş üzümlerden, damıtma sürecinde göbekteki alkolden ve 50 derece alkolden yapılmış olmasından dolayı sert ve lezzetli özel bir rakı olduğu mesajını üzerinde altın renkli logosuyla siyah bir şişe yaparak vermeye çalıştık. Tabandan şeffaf başlayarak tüm şişe siyah organik boya ile degrade bir şekilde boyandı. Tabanın şeffaf olması, içindeki içeceğin tortusuz ve şeffaf renkli olduğunu göstermek için düşünüldü. Degrade rengin siyaha dönüştüğü gövdenin yaklaşık olarak ortasında “Altınbaş Rakı” markasının logosu yer almaktadır. Tasarım Üssü Ltd. Şti Opet Madeni Yağ Ambalajları Hız vurgusunu; ileriye atılmaya hazır, alışılmışın dışında kapaktan aşağıya geriye doğru eğimli gövde formu ile elde edilmiş. Bu geriye eğimli yapıyı iki adet üçgenimsi el tutma boşluğu ile ‘güç’ çağrıştıran bütünsel bir yapıya ulaştırmaya çalışılmış. Bu iki saplı ambalaj formunun aynı zamanda önemli ve güçlü bir motor parçasını hatırlatması istenmiş. Saplar kullanan kişi tarafından el ile kavrandığında onunla güçlü bir etkileşime geçmeli, rahat kavranıp taşınabilmeli ve el içinde tatmin edici haptik bir algı yaratmak hedeflenmiş. Sarıbekir Ambalaj San. ve Tic. A.Ş 99 X 50 2 Parçalı Hazır Yemek Konserve Kutusu Kutu ve üstüne kapatılan kolay açılır kapaktan oluşan ambalaj, iki parça olarak tasarlanmıştır. Teneke levha olarak kalaylı veya tfs levha kullanılabilir. Tenekenin kalınlığı, dayanım testleri ile belirlenir. Levhalara içine konulacak gıdanın özelliğine göre gıdaya uygun lak atılır. Dışına müşteri isteğine göre baskı yapılır. Kutu, bazı operasyonlardan sonra sıvama kase halini almaktadır. Kutunun kolay açılır kapağı ayrı bir proseste üretilir. Sevkiyat aşamasında kase kutuların üzerine küçük çatal ve onun üzerine de plastik kapak konulur. Tasarım Üssü Ltd. Şti Komili Zeytinyağı Ambalajı Markaya ve satışa katkısı açısından yenilikçi ve PET ambalaj imalatında estetik ile malzeme üretim limitasyonlarının bir arada çözümlendiği, dolayısıyla da PET tedarikçilerinin ufkunu açacak, norm yaratan yenilikçi bir tasarım çalışması hedeflendi. Zeytinyağı kabının gerek saklama gerekse kullanım ile ilgili özgün bir form ile buluşabileceğini, bereket ve sağlıklı yaşam iksiri olduğunu tasarımımızda çağrıştırabileceğimizi kurguladık. PET şişirme teknolojisindeki yenilik ise; preform gramajlarında, “topload” (üstten gelen yük) ve yağın zamanla ısı değişiminden dolayı vakum yapması nedeniyle, zorunlu olan yüzey ve form direncini artıran rib (kaburgaların) tasarımı konusunda oldu. Teknopak Ambalaj Ltd. Şti Çevre Dostu Ayakkabı Kutusu Çevreci üretiminde su bazlı tutkal ve 100% geri dönüşüm kâğıdı kullanılan kutu, ürünü koruması adına yeterli sağlamlığı; 300 gr Kuşe Krome, 100 gr Fluting ve 125 gr Beyaz Testliner ile sağlıyor. Pratik bir kulp sistemi ile kolayca taşınabilecek kutu, ekstra kurulum ve paketleme zahmetinden, daha önemlisi bunun getirdiği maliyetten kurtarıyor. Kutunun yan tarafında açılan pencere, kapak kapatıldıktan sonra en ergonomik şekilde ip kulpun tutulup çekilmesini sağlıyor. Tek parça olarak kesilen kutu, iki parça kutularda yaşanan düşme/devrilme anlarında kolayca açılıp içindeki ürünü zedeleme riskini engelliyor. Dentaş Kağıt San. A.Ş Dentaş Kağıt San. A.Ş Çoklu Şişe Seperatörü Köşebent 65 Kalıplanmış selülozik fiber ambalaj (viyol) olarak adlandırılan ürün grubunda bulunan ve hammaddesi geri dönüşümlü kağıt olan, kalıpla şekil verilerek imal edilen bir ambalajdır. Köşeli her türlü ürünü tüm köşelerinden sararak; darbelere, vibrasyona ve yüke karşı koruma sağlamaktadır. Üründe terlemeye sebep olmaz, ortam sıcaklığına bağlı deformasyon göstermez ve dayanıklılığında düşüşler yaşanmaz, plastik ve köpüğe nazaran statik elektrik yüklenmez, köpüğe göre yüksek boyut hassasiyetine sahiptir, İç içe geçebildiğine bağlı olarak köpüğe nazaran %75’e varan oranda daha az yer kaplar. Kalıplanmış selülozik fiber amba- laj (viyol) olarak adlandırılan ürün grubunda bulunan, hammaddesi geri dönüşümlü kağıt olan ve kalıpla şekil verilerek imal edilen bir ambalajdır. Şişelerin birbiri ile temas etmesini önleyen tasarımı, darbe sönümleme (yastıklama) özelliği sayesinde şişelerin darbe ve şok gibi dış etkilerden zarar görmesini engeller ve ortam sıcaklığına bağlı deformasyona uğramayan yapısı ile şarap şişelerinin özellikle uzak mesafelere sevk edilmesinde tercih sebebidir. Estuz Eskişehir Tuz Gıda San. ve Tic. A.Ş 175 gr. Sofrada Öğütme Deniz Tuzu Şişesi Estuz Eskişehir Tuz Gıda San. ve Tic. A.Ş 175 gr. Sofrada Öğütme Deniz Tuzu Şişesi 200 gr. Sodyumu %50 Azaltılmış İyotlu Tuz Şişesi Ambalaj; 175 gr.’lk tekrar kullanlabilir değirmen kapakl özel bir şişe tasarm olarak hazrlanmştr. Kapak tasarm, öğütme yapabilen özellikte bir kapak olarak ilk defa uygulanmştr. Şişede, Body Sleeve Etiket Giydirme uygulamas gerçekleştirilmiştir. Şişesi; iyi bir nem bariyeri olarak kullanlan, darbelere karş dayankl, tamamen geri dönüşebilen, çevreye duyarl, Gda Güvenliği ve İnsan Sağlğ dikkate alnarak Polietilen (PET) esasl malzemeden üretilmiştir. 200 gr. Sodyumu %50 Azaltlmş İyotlu Tuz Şişesi Şişe tasarımını; 200 gr. tuz alacak şekilde, 3 farklı akış kapağı olan özel bir şişe olarak tasarımı gerçekleştirilmiştir. Şişe tasarımı modern ve inovatif çizgilerle, daha farklı, tercih edilebilirlik algısı yüksek, dökülme riski olmaması açısından kullanımda güven duygusunu perçinlemekte ve diğer kapaklardan farklılaşmaktadır. TEMMUZ 2010 Ambalaj; 175 gr.’lık tekrar kullanılabilir değirmen kapaklı özel bir şişe tasarımı olarak hazırlanmıştır. Kapak tasarımı, öğütme yapabilen özellikte bir kapak olarak ilk defa uygulanmıştır. Şişede, Body Sleeve Etiket Giydirme uygulaması gerçekleştirilmiştir. Şişesi; iyi bir nem bariyeri olarak kullanılan, darbelere karşı dayanıklı, tamamen geri dönüşebilen, çevreye duyarlı, Gıda Güvenliği ve İnsan Sağlığı dikkate alınarak Polietilen (PET) esaslı malzemeden üretilmiştir. Şişe tasarmn; 200 gr. tuz alacak şekilde, 3 farkl akş kapağ olan özel bir şişe olarak tasarm gerçekleştirilmiştir. Şişe tasarm modern ve inovatif çizgilerle, daha farkl, tercih edilebilirlik algs yüksek, dökülme riski olmamas açsndan kullanmda güven duygusunu perçinlemekte ve diğer kapaklardan farkllaşmaktadr. 2010 Yılı STANDARD Ekonomik ve Teknik Dergi ABONE TALEP FORMU Firma Adı : ……………………………………………………………………………………………………………… Adres : ……………………………………………………………………………………………………………… Tel. : ……………………………… Faks : ……………………………… Tarih : ……………………………… e-mail : ………………..………………@.......................................... 2010 YILI ABONE ÜCRETLERİ TEK SAYI YILLIK 7 - TL (% 1 KDV Dahil) 70 - TL (% 1 KDV Dahil) Bir yıllık aboneliklerde Öğretim Görevlileri, Öğrenciler ve Enstitümüzden belgeli firma, kurum ve kuruluşlara % 50 indirim uygulanır. Sipariş Veren (İsim-İmza-Mühür) Banka Adı Şube Adı Şube Kodu IBAN No Vakıflar Bankası DPT Bürosu 884 TR15 0001 5001 5800 7293 6399 68 Not : Bu formu büyük harflerle ve okunaklı bir şekilde doldurup, imzalayıp, kaşeleyerek banka dekontu (İndirim şartlarını taşıyanların bu durumlarını ispatlayan belgesinin fotokopisi) ile birlikte 0.312.416 65 84 faks numarasına Abone Birimi dikkatine fakslayınız veya TSE Pazarlama Müdürlüğü, Necatibey Cad. No.112 06100 Bakanlıklar-ANKARA adresine posta ile gönderiniz. Dergi aboneliği bir sonraki yılı bağlamaz. Örnek; 2010 yılının Kasım ayında para yatırıp abone olanların aboneliği geçmiş 11 sayı ve Aralık 2010 sayısının gönderilmesi ile sona erer. Abone Talep Formu’nu e-mail ortamında göndermek isteyenler için adresimiz : [email protected] www.tse.org.tr STANDARD 19 TEMMUZ 2010 EKO-ANALİZ Küresel Düzeyde Planlanan STANDARD 20 Yeni Bankacılık Kuralları Türk Bankalarını Nasıl Etkileyecek? Cahit UYANIK Referans Gazetesi Ankara Haber Müdürü M erkez Bankası (MB) yaklaşık 5 yıldır, yılda iki defa olmak üzere ‘Finansal İstikrar Raporu (FİR)’ yayımlıyor. FİR, Merkez Bankası’nın yılda 4 defa yayınladığı enflasyon raporları kadar kamuoyunun ilgisini çekmiyor. Ancak FİR, mali sektörü yakından izleyenler için önemli bir referans niteliğini taşıyor. Bu raporda Türk bankacılığının son durumu, taşıdığı risklerin düzeyi, risklerin çeşitli senaryolar (olumlu-olumsuz) altında nasıl azalıp arttığı yer alıyor. Belki bankacılık sektöründe işler yolunda gittiği için şöyle bir bakılıp geçilen değerlendirmelerin yer aldığı raporda, sektörün gelecekte nasıl düzenlemeler altında çalışmalarını sürdüreceği de ele alınıyor. 2007 yılında başlayan ve 2008 Eylül ayında Lehman Brothers adlı dev bankanın iflas etmesiyle kabullenilen global ekonomik krizden çıkış için mali sektörde yapılacak yeni düzenlemeler büyük önem taşıyor. Kriz nasıl önce mali sektörde başlayıp reel sektöre yayıldıysa, krizden kalıcı çıkışın da önce mali sektör, ardından reel sektörde başlaması gerektiği herkesin kabulü. Mali sektörde kalıcı iyileşme ise regülasyonlar ile yakından ilgili. Bu konuda dünya mali sektörü toplu bir çaba içinde bulunuyor. İşte Mayıs ayında yayınlanan FİR’de, tüm dünyada tartışma konusu olan yeni bankacılık sektörü düzenleme (regülasyonlar) hazırlıkları ayrıntısıyla ele alınıyor. Rapora göre bu düzenleme çalışmalarının ilki “Sistemik Öneme Sahip Finansal Kuruluşlar” ile ilgili. Yaşadığımız küresel krizle tecrübe edildiği gibi, sistemik öneme sahip finansal kuruluşların (SÖFİK) sorun yaşamaları durumunda, bunların kurtarılmaları kamu kaynakları üzerinde ciddi maliyetler yaratıyor. SÖFİK’ler, normal zamanlarda büyük olmalarının sağladığı avantajla daha düşük maliyetle borçlanabiliyor, yüksek kaldıraçla (bir tür borçluluk oranı) çalışabiliyor, kâr amacıyla daha riskli faaliyetlere yönelebiliyorlar. Bu kuruluşlar için “Batmak için çok büyük” oldukları yönündeki piyasa algılaması ve kriz döneminde verilen destekler de ‘suiistimal riski’ sorununu ortaya çıkarıyor. Bu nedenle G-20 ülkeleri liderleri, Finansal İstikrar Kurulu’nu (FSB) 2010 yılı Ekim ayına kadar SÖFİK’lere ilişkin riskleri değerlendirecek çalışmalar yapmak ve önlemler ortaya koymakla görevlendirdi. 2009 yılı Ekim ayında yayınlanan bir çalışmada ise bir kuruluşun sistemik öneminin belirlenmesinde “büyüklük”, “diğer finansal kuruluşlarla ilişki düzeyi” ve “ikame edilebilirlik” olarak 3 ana kriter ele alındı. Bu çalışmada görüldü ki; kullanılabilecek esas ve kıstaslar içiçe geçmişti ve kıyaslanabilme zorluğu, küresel veri koordinasyonundaki eksiklik ve uyumsuzluklar gibi sorunlarla da birleşerek, ilk etapta sistemik öneme sahip kuruluşların ayrıştırılmasında büyük güçlükler ortaya çıkarıyordu. Bu tartışmalar bir yana finansal sektör içerisindeki payları, sistemik risk yaratma kapasiteleri ve kayıp durumunda 1) Düzenleme çerçevesinin güçlendirilmesi suretiyle SÖFİK’lerin batma olasılıklarının ve batma durumunda yaratacakları etkilerin azaltılması. 2) Kriz döneminde sınır ötesi faaliyet gösteren SÖFİK’lerin çözümlenebilme kapasitesi ve 3) Temel finansal altyapıları ve piyasaları güçlendirmek suretiyle bulaşma riskinin azaltılması olarak sıralamak mümkün. Peki, Türkiye’nin SÖFİK’lerden kaynaklanan risklere ilişkin pozisyonu ne? MB Finansal İstikrar Raporu’na göre; uluslar arası aktif SÖFİK’lerin Türkiye’deki konumu şöyle: Ana ülkede sistemik öneme sahip olan uluslararası finansal kuruluşların Türkiye’de genellikle iştirak biçiminde kurulmuş olmaları, kriz durumunda çözümlenmelerini kolaylaştırıyor. Ancak ‘bulaşma etkisi’ nedeniyle her zaman yakından takip ediliyorlar. Türkiye’deki finansal kuruluşlar içerisinde SÖFİK olarak nitelendirilebilecek sistemik öneme sahip kuruluşların durumu ne? Türkiye’de bankacılık sektörü, yüzde 88’lik pay ile finansal sektörün en önemli kısmını oluşturuyor. Türkiye’de faaliyet gösteren TEMMUZ 2010 yında 2008 Eylül a e v n a y a şl a b le iflas etmesiy 2007 yılında ın n a k n a b v li thers adlı de çıkış için ma n e d Lehman Bro z ri k ik m r. global ekono önem taşıyo k ü y ü b r kabullenilen le e üzenlem töre ılacak yeni d p a y e rd ayıp reel sek şl tö a k b se e rd tö k tör, ce mali se nce mali sek ö Kriz nasıl ön a d ın ış ık ç ulü. zden kalıcı herkesin kab i ğ ti k yayıldıysa, kri re e g sı şlama an l sektörde ba lar ile yakınd n o sy la ü g re ardından ree e ise çaba içinde e kalıcı iyileşm ir b rd tö lu k p se to li a rü M li sektö da dünya ma u n o k u B i. il ilg bulunuyor. ’nda tikrar Raporu İs l sa n a in F nan rü yında yayınla nkacılık sektö a b i n e y n İşte Mayıs a la nusu o la ele a tartışma ko d a y n ü ları ayrıntısıy d k lı m ır z tü a h r) la egülasyon düzenleme (r alınıyor. 49 bankadan 10’u toplam aktifler içerisinde yüzde 83’lük paya sahip. Söz konusu bankalar büyüklükleri, sistemik riske yol açabilme potansiyelleri ve ödeme sistemlerindeki önemli rolleri göz önüne alınarak, ilgili otoritelerce yakından takip ediliyor, etkin gözetim ve denetime tabi tutuluyor. Rapora göre Türk bankacılık mevzuatı SÖFİK yaratılmasını teşvik edici olmaktan uzak ve söz konusu kuruluşlardan kaynaklanacak risklerle mücadeleye engel teşkil edici bir nitelik de taşımıyor. Likidite ve sermaye yeterliliği açısından büyük ya da küçük tüm bankaların sağlamlığı, mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde takip ediliyor. Sorunlu bankaların çözümlenmesine ilişkin çerçeve, sisteme giriş ve çıkış konusundaki esaslar da detaylı olarak düzenleniyor. Küresel kriz sonrasında, bankaların özkaynaklarının şoklara karşı dayanıklılığını artırmak ve sermayelerini daha güçlü kılmak amacıyla çeşitli düzenleme çalışmalarına başlandığını daha önce anlatmıştık. Bu konudaki ikinci çalışma ise Basel Bankacılık Denetim Komitesi tarafından 21 STANDARD yaratabilecekleri maliyet dikkate alındığında, SÖFİK’lerin maliyet paylaşımında önemli katkı yapmalarının beklenmesi, bu çalışmanın esasını oluşturdu. Söz konusu maliyet paylaşımına yönelik olarak IMF, sistemik vergi ve harçları içeren bir takım öneriler sundu. FSB önderliğinde yürütülen çalışmalara ilişkin hazırlanacak ara rapor, bu dergi size ulaştığında Haziran ayı sonunda KanadaToronto’da gerçekleştirilmiş olacak G-20 toplantısına görüşülecek. G-20’nin önümüzdeki Kasım ayı toplantısında ise nihai tavsiyeler oluşturulacak. Söz konusu çalışmaların üç temel amacı var. Bunları; TEMMUZ 2010 STANDARD 22 sürdürülüyor. ‘Sermayenin kalitesinin artırılması’ çerçevesindeki çalışmalarda nın gelişmiş ülkelerin bankacıözkaynakları n rı la a k n a b a lık sektörlerinin özkaynak sında, ayelerini dah sel kriz sonra rm re se ü e K v k a m yapısı incelendiğinde, zarar ı artır rına dayanıklılığın ı rş a k me çalışmala ra le la karşılama kapasitesi yükn k e şo z ü d i tl şi ci amacıyla çe sek olan ödenmiş sermakonudaki ikin u B güçlü kılmak . k tı ış tm ye ile kâr yedeklerinin özfından ha önce anla Komitesi tara şlandığını da a b m ti e n e D ık kaynaklar içindeki payının asel Bankacıl çalışma ise B düşüklüğü dikkat çekti. Bu sürdürülüyor. kliği ve ülkelerde borç ile sermaye sunun yükse o sy ra ik il rl r karışımı ‘melez ürünler’in , sermaye yete ktörünü diğe se ık ıl Rapora göre c a k n a özkaynaklarda önemli bir nı, Türk b ırıyor. k kaldıraç ora şü ü d yönde ayrışt ağırlığa sahip olduğu görüllu m lu o n e ülkelerd de yürütülen y e z ü dü. Bu nedenle Basel Band l se re ürkiye’nin kü kacılık Denetim Komitesi, esi ve Bu durum, T in yükseltilm in iğ il rl te e y zarar karşılama kapasitesi önelik sermaye dırılmasına y n la ır n sı yüksek olan ürünlerin özın n ları ıyor. kaldıraç oran nı kolaylaştır sı a kaynak tanımında yer almam la ğ sa re uyum düzenlemele sına yönelik bir düzenleme taslağı üzerinde çalışıyor. Komite, yasal özkaynaklarda yer alabilecek borçlanma araçlarını ise finansal stres durumunda hisse senedine ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’de bankacılık sektöçevrilebilir tahvillerle sınırlamayı planlıyor. rünün güçlü özkaynak yapısına sahip olduğu görülüyor. ‘Kaldıraç oranı’ çalışmalarında ise küresel kriz sırasında Avrupa’da sermaye yeterlilik oranı yüzde 11, ABD’de ise zora düşen birçok bankanın sermaye yeterlilik oranının yüzde 12 civarında. Türkiye’de ise sermaye yeterlilik rasyüksek olmasının yanı sıra kaldıraç seviyelerinin de çok yosu kredilerdeki büyüme ve uluslararası standardlara yüksek olduğu göze çarptı. Komite, risk bazlı sermaye uyum çerçevesinde yapılan çeşitli düzenleme değişiklikyeterlilik oranlarının yanı sıra bilanço değerlerine daya- leri nedeniyle yıllar itibarıyla düşüş eğilimi göstermekle nan kaldıraç oranı düzenlemesini yürürlüğe sokmayı dü- birlikte, son yıllarda yüzde 20 oranına yakın gerçekleşişünüyor. ‘İktisadi çevrim karşıtı sermaye yeterlilik oranı’ yor. Türkiye’de sermaye yeterlilik oranının yüksekliğinin çalışmaları kapsamında ise hâlen yüzde 8 olan asgari yanı sıra kaldıraç oranının düşüklüğü de dikkat çekici. sermaye yeterlilik oranının ‘hareketli’ olarak uygulanması Avrupa’da bankacılık sektörü özkaynak başına yaklaşık öngörülüyor. Tasarlanan yeni düzenleme ile ekonominin 30 birim aktifle, ABD bankacılık sektörü ise yaklaşık 10 genişleme döneminde daha yüksek, daralma dönemlerin- birim aktifle çalışıyor. Türk bankacılık sisteminde ise de ise daha düşük asgari oran uygulanması düşünülüyor. özkaynak başına düşen aktif tutarı yaklaşık 7-8 birim. Böylece gelecekteki olası daralma dönemlerindeki zarar- Rapora göre sermaye yeterlilik rasyosunun yüksekliği ve ları karşılayacak yedek akçelerin ekonominin genişleme düşük kaldıraç oranı, Türk bankacılık sektörünü diğer üldönemlerinde biriktirilmesi ve daralma dönemlerinde kelerden olumlu yönde ayrıştırıyor. Bu durum Türkiye’nin bankaların kredi büyümelerini sürdürebilmeleri ve böyleküresel düzeyde yürütülen sermaye yeterliliğinin yüksellikle ekonominin küçülmesinin sınırlanması amaçlanıyor. tilmesi ve kaldıraç oranlarının sınırlandırılmasına yönelik Rapora göre sermaye yeterlilik ve kaldıraç oranları diğer düzenlemelere uyum sağlamasını kolaylaştırıyor. BİLİŞİM Akıllı Trafik Memet ÖZKAN Yönetim Danışmanı [email protected] Örneğin büyük şehirlerde yaşanan trafik sıkışıklığı, insanların zamanı ile benzinini boş yere harcaması anlamına geliyor. Yapılan bir araştırmaya göre sadece Los Angeles’in bir bölgesindeki araçların park yeri bulabilmek için harcadıkları benzin, dünyanın etrafını 38 defa dolaşmaya yetecek kadarmış. Bunun yarattığı hava kirliliği cabası. Buna karşılık, İsveç’in başkenti Stockholm’de geliştirilen akıllı teknolojiler sayesinde şehrin her hangi bir noktasındaki sıkışıklık halinde, otomobiller alternatif güzergâhlara yönlendiriliyorlar. Bunun, benzin sarfiyatı ve trafik sıkışıklığında yüzde 20’lik bir azalma sağladığı belirtiliyor. Benzer şekilde ABD’de yapılan Mobile Millenium Projesi var. Mobile Millenium, GPS destekli mobil cihazlar aracılığı ile trafik tıkanıklıklarına yönelik sürücülere gerçek zamanlı bilgi sağlayarak onları alternatif rotalara, toplu taşımacılığa ya da yolculuk zamanını değiştirmeye yönlendiriyor ve daha akılcı kararlar vermelerini mümkün kılıyor. Mobile Millenium’a katılmak, Java uygulamalarını yükleyip çalıştırabilen GPS destekli mobil cihaza sahip olan herkese açık. Java uygulaması, ABD’nin pek çok bölgesinde katılımcıların ana yollara ait gerçek zamanlı trafik verileri ve olay raporları almasını sağlıyor. Ağdaki kullanıcı sayısı çoğaldıkça, Kuzey Kaliforniya bölgesinde halihazırda sensörlerle İtalya’da otoparklardaki boş yerleri gösteren dijital levhalar, sürücülerin boş yere otoparkları dolaşmasına, zaman ve enerji kaybına uğramasına engel oluyorlar. San Francisco’da 24 bin adet parkmetreden 6 bini küçük alıcılarla kablosuz şebekeye bağlanmış durumda. Parkmetrenin önündeki alan boşaldığında sürücüler, hem sokaklara konulması düşünülen elektronik bir işaret levhasıyla, hem de smartphonelar aracılığıyla haberdar edilecekler. Değnekçisi bol bir toplumdan, dijital unsurları basitçe kullanabilen bir topluma geçiş, sürekli olarak dediğimiz gibi sadece bir teknoloji sorunu değil. Otopark ücretini SMS aracılığıyla ödeyerek bilgi toplumuna ucundan kıyısından geçmeye çalışan sürücülerimize verecek daha çok akıllı trafik hizmeti olduğu kesin. Akıllı trafiğin önemli bir unsuru, navigasyon teknolojileri. Nokia tarafından yaptırılan bir navigasyon araştırmasında, insanların dolaşırken en çok kayboldukları kentler Londra, Paris, Bangkok, Hong Kong ve Pekin olarak saptanmış. Kaybolanların yitirdiği zaman ortalama 13 dakika olarak saptanıyor. On kişiden biri iş görüşmelerini, önemli bir iş toplantısını ya da bineceği uçağı, yolda kaybolmak yüzünden kaçırdığını belirtiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 25’inden çoğu yollarını bulurken çevrimiçi araçlara ve mobil navigasyon araçlarına güvendiklerini ifade etmişler. Katılımcıların yüzden 13’ü ise, en çok kullandıkları navigasyon cihazının cep telefonu olduğunu belirtmiş. Navigasyon teknolojileri, klasik pusula ve haritaları ve yol sorarken gerçekleşen sosyalleşmeyi öldürürken, hızlı güncelleme, alternatif modeller ve kolay kullanım olanaklarıyla giderek daha çok kullanım alanı buluyor. TEMMUZ 2010 “Akıllı Dünya” vizyonu, iş ve günlük yaşamda daha akıllı prosesler kullanabilme olanaklarını araştırıyor. Hızlı nüfus artışı ve kentlere doğru durmadan akan göç nedeniyle akıllı olmaya ihtiyaç duyan trafik sorunu da, bu arayış içerisinde bilişim teknolojilerine başvuruyor. izlenmeyen ana yollar ve arterlerin bir kısmına dair trafik verileri de gösterilmeye başlayacak. 23 STANDARD “ Akıllı Dünya” kavramı, geçtiğimiz yıllarda giderek daha çok tartışılmaya başlandı. Temel olarak teknolojinin günlük hayatımıza uygulanması anlamına gelen “Akıllı Dünya”nın birçok alt unsuru var. Akıllı şehirler, akıllı yönetimler, akıllı evler, akıllı arabalar… TÜRK REKLAM SEKTÖRÜ TEMMUZ 2010 STANDARD 24 Türk Reklam Sektörü ve Gelişimi Reklamcılar Derneği REKLAMCILAR DERNEĞİ Modern Türk reklamcılığının tohumlarının 19. yy’ın ikinci çeyreğinde atıldığını söyleyebiliriz. Tabelalar ve el ilanları ile başlayan reklamcılık, kısa sürede yerini gazete ilanlarına bırakmış, hediye dağıtımıyla sürümü artırma (promosyon) dönemi, kurumların amblemle tanışması ve duvar reklamları da birbirini izlemiştir. Osmanlı döneminde reklam içeren ilk gazete, Fransızlar tarafından İzmir’de çıkarılan Spectateur Oriental’dir. İlanat başlığı altında ilanların toplu şekilde verilmesi uygulaması, 1840’larda Ceride-i Havadis Gazetesinde başlamıştır. 1850’li yıllarda yabancı kökenli ilanlarda artma ve çeşitlenme görülmüştür. 1860’da yayınlanmaya başlanan Tercüman-ı Ahval, başlığında ilan fiyatını açıklayan ilk gazetedir ve Türk basınındaki ilk resimli ilan da 1864’te Tercüman-ı Ahval’de yayınlanmıştır. 1860-1880 dönemi Türkçe gazetelerin ilanları arka plana iten bir anlayıştan sıyrılmaya başladıkları; ilan/editoryal dengesini kurmaya başladıkları dönemdir. 1909-1911 arasında 3 farklı reklam gazetesi de yayınlanmıştır. TEMMUZ 2010 İLK ACENTELER 1913’te Fransız Havas Haber Ajansı’nın Kahire’deki yöneticilerinden Ernest Hoffer, İstanbul’a gelerek David Samanon ile ilan sektöründe bir iş birliğine girer. Savaşın çıkması üzerine ertelenen girişim, 1919’da Jak Hulli’nin katılmasıyla Hofer Samanon ve Hulli İlanat Acentesi olarak başlatılır. 1933 yılında, İstanbul’daki gazete sahipleri aralarında toplanıp İlancılık Reklam Ajansı Limited Şirketi’ni kurarlar. Amaçları acenteye verdikleri % 25 servis ücretini paylaşmaktır. İlancılık Reklam Ajansı’nın sermayesi İş Bankası’ndan temin edilir. Satır ya da kelime hesabı yerine, sütun/cm kavramını İlancılık Şirketi getirir. 1945’te Vitali Hakko ve Mario Began Faal Reklam Ajansı’nı kurar. Faal Reklam daha sonra Manajans adını alır. MEDYANIN GELİŞİMİ Çok partili yaşama geçişle birlikte özel sektörün girişimleri, dolayısıyla reklama olan talep de artarken, radyo reklamları 1951’de belli sınırlar çizilerek özel sektöre açılır. İlk reklam saatleri, bankalar, resmi, yarı resmi kuruluşlar ve büyük firmalar tarafından özel program yapmak üzere kiralanır. STANDARD 25 TEMMUZ 2010 STANDARD 26 Reklamcılık, 1960’lardaki toplumsal değişimler ve reklam ajanslarının nicelik ve niteliksel olarak artmasına paralel olarak meslek haline gelir. 1968’de yayına başlayan ilk TV kanalı TRT, 1972’de reklam yayınına başlar. Türk reklam tarihinin dönüm noktası, 24 Ocak 1980’dir. Liberalizasyonla birlikte çok uluslu firmalar, yatırımları ve yeni ürünleriyle beraber, yaratıcı üretim yapacak ajanslarını da Türkiye’ye getiriler. Yerli ajansların bir kısmı bu dönemde yabancı ağların ajanslarıyla ortaklıklar kurarak, çokuluslu müşterilerine hizmet vermeye başlar. 1990’larda renkli yayına geçilmesi ve TV kanallarının sayısının artmasıyla beraber reklamcılık yeni bir döneme girer. Bu dönemde, reklam ajanslarının yanı sıra reklama bağlı yan sektörlerin gelişimi de ivme kazanır. Promosyon, afiş, billbard, prodüksiyon, cast firmaları, dublaj gibi alanlar bağımsız sektörler halinde güçlenir. 1990’ların sonunda interaktif reklamcılık başlar, mobil pazarlama ve sosyal medya hız kazanır. REKLAMCILAR DERNEĞİ ve REKLAMCILIK VAKFI Reklamcılar Derneği, modern ekonominin ve toplumun değişen ve gelişen ihtiyaçlarını pazarlama iletişimi uygulamaları yoluyla yanıtlamak üzere birleşen; kişilik itibarıyla ve ticari yönden saygın üyelerden oluşan, kâr amacı taşımayan bir meslek kuruluşudur. 1980’lerin başında örgütlenmek, bir dernek kurmak kolay bir iş değilken, reklamcılar kuruluş izni alabilmek için yıllarca bekledi. Nihayet, 8 Ekim 1984 tarihli İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazısıyla “sıkıyönetim yasaklama ve sınırlamalarının ihlal edilmemesi için dernek mensuplarının özen göstermeleri koşuluyla”, Sıkıyönetim Komutanlığı’nın emriyle Reklamcılar Derneği’nin kurulmasına izin verildi. Uluslararası reklam kuruluşlarıyla fiilen süren ilişkilere hukuksallık kazandırılması için Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları’nın olumlu görüşlerinin alınması gerekmekteydi. 3 Şubat 1987 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile Reklamcılar Derneği, Avrupa Reklam Ajansları Birliği (EACA) ile iş birliği iznini aldı. Bugün Reklamcılar Derneği’nde ülkemizin önde gelen ve reklam iş hacminin yaklaşık % 85’ini gerçekleştiren 93 tüzel ve 26 gerçek kişi üyesi mevcuttur. Reklamcılar Derneği, pazarlama iletişimi sektöründeki insan kaynağını destekleyen projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla, 1998 yılında Reklamcılık Vakfı’nı kurdu. Sektördeki insan kaynağı gelişimine yönelik projeler gerçekleştiren Reklamcılık Vakfı, kuruluşundan bu yana uluslararası iş birliklerine önem vererek, sektörün nitel büyümesine destek oldu. Bügüne dek 8.000’i aşkın katılımdan oluşan eğitim programları yönetti. Reklamcılık Vakfı 2000 yılından beri IPA (Institution of Practitioners in Advertising) ve D&AD (Design and Art Directors)’nin bilgi ve deneyimlerinden yararlanmaktadır. EFCCE (European Foundation for Commercial Communi- sağlamaktır. Üyesi ve parçası olduğumuz Avrupa özdenetim sistemi, bütün 2005 2008 2009 reklamların yasallık, doğruluk, dürüstPay Milyon Pay Milyon Pay Milyon Pay Milyon Milyon YTL Pay (%) (%) YTL (%) YTL (%) YTL (%) TL lük zemininde şekillendirilmesi temelinTV 1.140 50,71 1.442 52,32 1.760 53,2 1.687 52,06 1.442 52,11 de işlemektedir. Bu nedenle oluşturulan Basın 890 39,59 1.020 37,01 1.113 1.066 818 bir etik yasa, öncelikle müşterilerin Gazete 805 35,81 914 33,16 990 29,93 952,08 29,37 746 26,96 muhtemel çıkar çatışmaları, sonrasında Dergi 85 3,78 106 3,85 123 3,72 113,66 3,51 72 2,6 onların müşterileri ve genel olarak da Açıkhava 110 4,89 160 5,81 235 7,1 242,37 7,48 198 7,16 toplum arasında tutarlı bir denge içinde Radyo 80 3,56 101 3,66 111 3,36 111,51 3,44 88 3,18 kurulması gerektiği idrakiyle, tüm RD Sinema 28 1,25 33 1,2 36 1,09 39,43 1,22 39 1,41 üyesi ajanslar tarafından benimsenInternet* 53 1,6 94,9 2,93 182 6,58 TOPLAM 2.248 100 2.756 100 3.308 100 3.241 100 2.767 100 miştir. Bu; belge imzalayan ajanslarda sergilenmekte, ajanslar kabul edilen cations Education)’nin üyesi olan Vakıf, sektördeki genç insan kaynağının gelişimine yönelik uluslararası projelerde ve tanımlanan etik ilkeleri benimsemektedir. Reklamcılık yer almaktadır. Reklamcılık Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi mesleğinin müşterilerle, rakiplerle, meslekdaşlarla ve genel ortaklığıyla pazarlama iletişimi alanında master dereceleri olarak toplumla ne tür bir ilişki içinde olacağını bu kurallar çerçevelemektedir. veren bir okul yönetmektedir. Medya Yatırımları 2006 2007 Reklamcılar Derneği üyelerinin başlattığı, Reklamverenler Derneği ve medya kuruluşlarının katılımıyla güçlenen ve doğru ve dürüst olmayan reklamlara karşı oluşturulan Reklam Özdenetim Kurulu, 1994 yılından beri görev yapmaktadır. Kısa adıyla RÖK, sektörel özdüzenleme yoluyla, Uluslararası Reklam Uygulama Esasları’na aykırı reklamların düzeltilmesini ya da yayınlanmamasını reklamvereninden talep etmektedir. RÖK’ün bu hizmeti aynı zamanda reklamverenlere ve medyaya, diğer denetim organlarının yaptırımlarından korunmak için tavsiye niteliği taşımaktadır. Reklamda özdenetimin misyonu pazarlama iletişiminin, evrensel hâle gelmiş uluslararası kaynaklara dayanan kurallara göre yürütülmesi ve bunun sürekliliğinin sağlanması, özdenetim bilincinin yerleştirilmesi, kurallara aykırı reklamların kamu denetimine gerek kalmadan reklamveren - reklam ajansı - mecra üçlüsünün özdenetimi ile durdurulması ve/veya düzeltilmesidir. ETİK YASAMIZ Etik ilkelere bağlılık, günümüz iş dünyasında, tüm iş kollarında bir gereklilik halini almıştır. Yukarıda sözünü ettiğimiz Avrupa reklam ve iletişim dünyasını temsil eden çatı örgüt olarak EACA’nın (European Association of Communication Agencies) görevi, üyesi dernek ve örgütlere kılavuzluk etmek, etik standardlara yönelik taahhütlerin azami düzeyde gerçekleştirilmesini, paydaşlar nezdinde bilinir kılınmasını ABD’de iş gücü pazarının % 30’unu yaratıcı endüstriler teşkil etmektedir. Reklamcılar Derneği, çağın gereğine uygun olarak, ülkemizdeki yaratıcı endüstrilerin fikri mülkiyet bilincinin gelişimi ve yaratıcı çıtanın yükseltilmesi eksenlerinde iş birliği yapmalarını sağlayacak bir hareketi başlatmıştır. 10 meslek örgütünün katılımıyla hız kazanan girişimin 2010 Haziran ayında bir stratejik plan hazırlanayarak, kamuoyuyla paylaşılması planlanmaktadır. YARIŞMALAR Reklamcılar Derneği ve Reklamcılık Vakfı, yaratıcılığın etki alanını genişletmek hedefiyle yarışmalar düzenlemektedir. Kristal Elma Türkiye Reklam Yaratıcılığı Yarışması 22. yılını doldurmuş ve ülkemizin bir kaç kurumsallaşmış yarışmasından biri haline gelmiştir. Effie Reklam Etkinliği, Genç Kırmızı, Cannes Genç Yaratıcılar, Call4 katkıda bulunduğumuz diğer etkinliklerdir. SOSYAL SORUMLULUK Reklamcılar Derneği ve Reklamcılık Vakfı, meslekteki bilgi ve donanımı kamunun hizmetine sunmak amacıyla çeşitli kampanyalar yürütmekte, kamu kuruluşlarına destek ve danışmanlık sağlamaktadır. TÜBİTAK, T.C. Turizm ve Kültür Bakanlığı, T.C. Dışişleri Bakanlığı, ‘Alın Verin Ekonomiye Can Verin Kampanyası’ bunların başlıcalarıdır. KAYNAKLAR: 1- Reklamcılığın İlk Yüzyılı 1840-1940 / Orhan Koloğlu 2- Reklamgunlugu.wordpress.com /Bülent Fidan 3- www.kirbas.com TEMMUZ 2010 Reklam Özdenetim Kurulu YARATICI ENDÜSTRİLER GİRİŞİMİ 27 STANDARD Vakıf mesleki eğitimde, online uygulamaları başlatmak hedefiyle AB’ye fon başvurusunda bulunmuştur. STANDARD 28 TEMMUZ 2010 TİCARİ REKLAM VE İLANLAR Ticari Reklam ve İlanlar Oğuz ŞAHİN Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü Sanayi ve Ticaret Uzmanı Pazarlama Aracı Olarak Reklam: Günümüzde serbest piyasa ekonomisi nedeniyle rekabet giderek artmakta, piyasaya her gün yüzlerce yeni ürün girmektedir. Bu nedenle tüketicilerin karar alma aşaması da aynı oranda zorlaşmaktadır. Tüketicilerin bu durumundan yararlanmak ve ürünlerini tüketicilere duyurmak isteyen işletmeler için reklam ayakta kalmanın en önemli araçlarından birisi olmaktadır. Konuyu piyasaya mal ve hizmet sunan işletmeler açısından ele alırsak; işletmeler, tüketiciye ya da aracıya bilgi vermek, üretilen mal ve hizmetleri tüketiciye duyurmak, piyasada aynı tür ürünlerden çok sayıda olması sebebiyle tüketicilerin kendi ürünlerini tercih etmelerini sağlamak, olası alıcıların ilgisini sağlamak ve onları isteklendirmek, piyasadaki talebi canlı tutmak ve sürekli hâle getirmek, markaların tutunurluluğunu sağlamak, işletmenin saygınlığını sağlamak ve o sektörde genel talebi artırmak amacıyla reklam yaparlar. Reklam halka ulaşırken, işletmenin satış örgütünün ve satış personelinin tüm umulur alıcılara ulaşması olanaksızdır. Üreticinin yapacağı reklam, toptancı ve perakendecilere de yarayacak, onların daha çok satması ve sonuçta üreticiden daha çok mal alınması anlamına gelecektir.1 Reklam kavramını, tüketiciler açısından ele alırsak; tüketici, serbest piyasa ekonomisi sebebiyle piyasa hakkında tam bilgiye sahip değildir. Reklam bu bilgi eksikliğini gidererek piyasada ihtiyaçlarını karşılayabileceği sayısız ürünler hakkında tüketicinin maksimum doyum sağlayacağı ürünü seçmesini ve bilgi eksikliği nedeniyle oluşan riski minimize ederek rasyonel bir seçim yapmasını sağlar. “Ayrıca çeşitli mal ve hizmetleri tanıtan, bu mal ve hizmetleri nereden, nasıl, ne fiyata satın alabileceğini ve ne şekilde kullanacağını tanımlayarak”2 çağımızın en önemli hazinesi olan zamandan tasarruf etmesine de yardımcı olur. 1 2 Prof. Dr. Karalar, R. İşletme, Temel Bilgiler, İşlevler, Eskişehir, 1995, s:277,278 Kocabaş F, Elden M, “ Reklamcılık Kavramlar, Kararlar, Kurumlar” İletişim Yayınları 1997 s.14 29 STANDARD REKLAM KAVRAMI TEMMUZ 2010 G ünümüzde çok etkili bir şekilde ağırlığını hissettiren rekabetle birlikte piyasaya her gün çok sayıda yeni ürün girmektedir. Bu rekabet ortamında firmaların ürünlerini pazarlayabilmeleri için hayati rol oynayan araç, reklamlardır. Tüketicilerin satın alma kararı verirken etkilendikleri en önemli araçlardan birisi olan reklamlar, tüketici tercihlerini direkt etkilerler ve tüketicilerin bilgilendirilmesinde önemli bir rol oynarlar. Firmalar, ürünlerini pazarlayabilmek ve tüketicileri etkilemek için çeşitli reklam türleri ve stratejileri uygulamaktadırlar. Satışı artırmak ve tüketiciyi bilgilendirmek amacıyla yapılan bu reklamların tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici olmaması gerektiği gibi, örtülü reklam biçiminde de yapılmaması gerekir. Reklamı çeşitli şekillerde tanımlamak mümkündür; REKLAMIN FONKSİYONLARI6 “Reklam bir işin, bir malın veya hizmetin para karşılığında, genel yayın araçlarında, tarif edilerek geniş halk kitlelerine duyurulmasıdır.”3 Bilgilendirme Fonksiyonu: Özellikle yeni bir ürün ya da ürün kategorisinin pazara çıktığı zamanlarda, yeni ürüne hedef kitlenin dikkatinin çekilmesi, yeni ürünün özelliklerinin, yararlarının dile getirilmesi gibi birincil talebi oluşturma amacıyla başvurulmaktadır. Bir diğer tanıma göre; “Bir mal ya da hizmete ilişkin mesajı (ileti) sözlü ya da görüntülü olarak pazar birimlerine sunmak için yapılan eylemlere reklam yapmak denir.”4 Reklamın motive etme ve bilgilendirme yönünü ortaya koyan başka bir tanımında ise reklam, “Tüketicileri bir mal veya markanın varlığı konusunda uyarmak ve mala veya markaya, hizmet veya kuruluşa doğru eğilim yaratmak amacıyla göze veya kulağa hitap eden mesajların hazırlanması ve bu mesajların yayınlamasıdır.”5 şeklinde tarif edilmiştir. Mevzuatlardaki Reklam Tanımları TEMMUZ 2010 Uluslararası Ticaret Odası’nın hazırladığı ve pek çok ülkenin de taraf olarak reklamcılıkla ilgili düzenlemelerine dayanak teşkil eden Reklamcılık ve Pazarlama İletişimi Kodu’nda reklam “Medya tarafından iletilen, genellikle bir ücret karşılığında ve başka bir bedel karşılığında yapılan pazarlama iletişimi niteliğindeki her türlü duyuru” şeklinde tanımlanmıştır. STANDARD 30 Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi’nin 3 Ekim 1989 tarih ve 89/552/EEC sayılı Üye Devletlerin Görsel-İşitsel Medya Hizmetlerinin Sağlanmasına İlişkin Belirli Yasal, Düzenleyici ya da İdari Hükümlerin Eşgüdümüne İlişkin Yönergesi’nde (Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi) Görsel-işitsel ticari iletişim; “Ekonomik bir faaliyette bulunan özel veya tüzel bir kişinin, mal, hizmet veya imajını, doğrudan veya dolaylı olarak tanıtmak amacıyla tasarlanmış sesli veya sessiz görüntüler anlamına gelir. 4822 sayılı Kanunla değişik, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a dayanılarak çıkartılan Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’te “Ticari reklam ve ilân: Mal, hizmet veya marka tanıtmak, hedef kitleyi oluşturanları bilgilendirmek ve ikna etmek, satışını veya kiralanmasını sağlamak ya da artırmak amacıyla reklam veren tarafından herhangi bir mecrada yayımlanan pazarlama iletişimi niteliğindeki duyuruyu ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. 4756 sayılı Kanunla değişik 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşları ve Yayınları Hakkında Kanun’un Tanımlar başlıklı 3. maddesinin u bendinde ise reklamın tanımı; “Bir ürün veya hizmetin alım, satım veya kiralanmasını geliştirmek, bir amaç veya düşünceyi yaymak veya reklamcının istediği başka etkileri oluşturmak amacıyla, ücret veya benzer bir karşılık ile iletim zamanında reklamcıya tahsis edilen kamuya yönelik duyurular” şeklinde yapılmıştır. İkna Etme Fonksiyonu: Özellikle ikincil talep yaratma amacıyla rekabetin yoğun yaşandığı ortamlarda, markanın bilinirliğini, tercih edilirliğini artırmak, tüketicilerin belli ürün ve markalarla ilgili tutumlarını, algılarını etkilemek ve değiştirmek ve söz konusu ürün ya da hizmetleri denemeye ikna etme amacını taşır. Hatırlatma Fonksiyonu: Ürünün olgunluk dönemine eriştiği ya da mevsimsel taleplerin söz konusu olduğu ürünler için (dondurma, vantilatör vb.) talebin olmadığı dönemlerde de ürünün ve markanın hatırlanmasını, tüketicinin beyninde canlı tutulmasını, tüketicilerin ürünü düşünür olmalarını sağlamak üzere kullanılır. Değer Katma Fonksiyonu: Markaların rakiplerine göre daha özellikli, yeni, moda, prestijli, belli bir stili olan, güçlü ve üstün görünmesini sağlama çabası, reklamın değer katma fonksiyonuna işaret eder. Örgütün Diğer Amaçlarına Yardımcı Olma Fonksiyonu: Kurumun diğer satış ve tutundurma çabaları içinde yer alan kupon, çekiliş, doğrudan satış gibi fonksiyonlarına yardım etme ve destek olma işlevini görür. REKLAMIN UNSURLARI Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra reklamın unsurlarını şu şekilde sıralayabiliriz. Tanıtımın (Mesajın) Bulunması: Reklam mesajı, tüketiciye, mal veya hizmetle ulaştırılmak istenen bilgi veya bilgilerin uyandırılmak istenen etkilerinin bir kısmı veya tümüdür.7 Reklamlarda yer alan mesajlar mal veya hizmetlerin tanıtımını yapar, üstün yönlerini söyleyerek tüketicinin tercihi ve ilgisi mala çekilmeye çalışılır. Burada önemli olan husus tanıtımın birden çok kişiye yönelik olmasıdır. Tanıtım tek tek kişilere yönelik olarak yapılıyor dahi olsa, tanıtımın ürünün sürümünü arttırmaya yönelik olabilmesi için, doğal olarak bu tanıtımın, birden çok kişiye yönelmiş olması gerekir.8 Tanıtımın Ticari Açıdan Yarar Sağlamak Maksadıyla Yapılması: Reklamdaki amaç, reklamı yapılan ürünün satışlarını, işletmenin saygınlığını artırmak gibi ticari gayeler olmalıdır. Ticari açıdan fayda sağlamaya yönelik olarak yapılan reklamlar direkt mala veya hizmete ilişkin bilgiler vermek şeklinde olabileceği gibi, o ürün ya da hizmeti üreten veya sağlayan fir- Ünsal Y, Bilimsel Reklam ve Pazarlamadaki Yeri, Tivi Reklam, 1994 s.12 Classer R, Planlı Pazarlama, İstanbul Reklam Yayınları, İstanbul, 1972, s.30 5 Kurtuluş K, Pazarlama Araştırmaları, Samet Matbaası Yayınları, İstanbul, 1981 s.27 6 İbid, s.20 7 Ankara Ticaret Odası’nın 03.02.1986 tarihli 38 sayılı toplantısında kabul edilen Dürüst Reklamcılık Konusundaki Riayeti Mecburi Kararı madde 5.d 8 İnal, E. Reklam Hukuku ve Aldatıcı Reklamlar, Beta Yayınevi, İstanbul, 2000, s.15 3 4 Reklam Verenin Kim Olduğunun Reklamdan Açıkça Anlaşılması: Bir ticari reklam veya ilandan söz edebilmek için reklam mesajından mutlaka reklam verenin kim olduğu açıkça anlaşılmalıdır. Eğer reklam mesajında reklam verenin ismi, adresi, markası, telefonu gibi reklam veren hakkındaki bazı bilgiler varsa bu unsur gerçekleşmiş sayılır. TÜRK REKLAM MEVZUATINDAKİ DÜZENLEMELER Tüketicinin Korunması Mevzuatında Yer Alan Düzenlemeler 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da Yer Alan Düzenlemeler: 4077 sayılı Kanun’da “Ticari reklam ve ilanların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır. Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanlar ve örtülü reklam yapılamaz. Aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı amaca yönelik rakip mal ve hizmetlerin karşılaştırmalı reklamları yapılabilir. Reklam veren, ticari reklam veya ilanda yer alan somut iddiaları ispatla yükümlüdür. Reklam verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşları bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdürler.” hükmü mevcuttur. Anılan hükümle reklamlarda uyulması gereken genel kurallar belirlenmiştir. Bu kurallara ilişkin detaylar ise bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’te yer almıştır. Ayrıca aynı Kanunun 17’nci maddesi ile tüm ticari reklam ve ilanların denetimi ile görevlendirilmiş olan Reklam Kurulu kurulmuştur. 9 İbid s.15 İbid s.15 10 Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’te Yer Alan Düzenlemeler Anılan Yönetmelikte ticari reklamlarda uyulması gereken temel ilkeler, ahlaka uygunluk, dürüstlük, doğruluk, satış özendirici reklamlar, doğrudan satış reklamları, sipariş edilmeden gönderilen mallar, karşılaştırmalı reklamlar, tanıklı reklamlar, indirimli satış reklamları, ispat külfeti, kötüleme, ticari itibardan haksız yararlanma, taklit, kamu sağlığı, çocuklara veya reşit olmayan gençlere yönelik reklamlar, çevreye ilişkin reklamlar, reklamı yapılamayacak mal ve hizmetler konularında düzenlemeler yapılmıştır. Radyo ve Televizyon Mevzuatında Yer Alan Düzenlemeler 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’da Yer Alan Düzenlemeler 3984 sayılı Kanunun Reklamlar başlıklı 19’uncu maddesinde “Bütün reklamlar adil ve dürüst olacak, yanıltıcı ve tüketicinin çıkarlarına zarar verecek nitelikte olmayacak, çocuklara yönelik veya içinde çocukların kullanıldığı reklamlarda, onların yararlarına zarar verecek unsurlar bulunmayacak, çocukların özel duyguları göz önünde tutulacaktır. Reklamcı, programların içeriğine herhangi bir müdahalede bulunamaz. Reklamlar günlük yayın süresinin % 15’ini geçemeyecektir. Ancak, ürünlerin alımının, satımının, kiralanmasının veya hizmetlerin topluma doğrudan sunulmasını sağlamak üzere bu oran spot reklamların % 15’ini aşmaması kaydıyla % 20’ye çıkarılabilir. Bir saatlik yayın içerisinde spot reklamlara ayrılan süre % 20’yi aşamaz. Ürünlerin alımını, satımını, kiralanmasını veya hizmetleri halka doğrudan sunan türdeki reklamların yayını günde bir saati geçemez.” hükmü ile genel olarak reklamlarda uyulması gereken kurallar belirlenmiştir. Reklamların Biçimi ve Sunuluşu başlıklı 20’nci maddesi, Reklamların Yerleştirilmesi başlıklı 21’inci maddesi, Belirli Ürünlerin Reklamları başlıklı 22’nci maddesi ve Program Desteklenmesi başlıklı 23’üncü maddesi ile radyo ve televizyon yayınlarında yer alan reklamlar hakkında uygulanacak genel hükümler belirlenmiş, programlara ne şekilde destek olunacağı, reklamların nasıl sunulacağı ve reklamı yapılamayacak mal ve hizmetler hakkında düzenlemeler yapılmıştır. Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelikle de reklamlar hakkında uyulacak kurallar ve düzenlemelere ilişkin detaylara yer verilmiştir. TEMMUZ 2010 Reklam Yapma İradesinin Varlığı: Bir reklamdan söz edebilmek için, bir şahsın kendisi, malı veya hizmeti hakkında verdiği bilgi veya yaptığı tanıtımın, reklam yapma gayesiyle yapılmış olması gereklidir. Bu unsur, reklamı haberlerden, kamuya açıklanan diğer bilgilerden ayırır. Özellikle gazetelerin, radyoların veya televizyonların ekonomi bölümlerinde sıkça rastladığımız, şirketlerin mali durumlarına, borsadaki değerlerine, ithalat ihracat durumlarına ilişkin bilgiler (reklam yapma iradesi bulunmadığı sürece) reklam olarak nitelendirilmezler. 10 16’ncı maddede yer alan reklamların Kanunlara uygun olmalarının gerektiği hükmü gereği Reklam Kurulu diğer Kanunlarda yer alan reklamla ilgili maddelere göre de denetim yapabilmektedir. Sağlık, gıda, eğitim, iletişim gibi pek çok alanda pek çok Kanun, Yönetmelik, Tebliğ bulunmaktadır ve Reklam Kurulu bu düzenlemelere aykırı reklam ve ilanları da incelemektedir. 31 STANDARD ma, dağıtımını veya pazarlamasını yapan firma ya da yaymak istediği ticari bir fikre (‘cam şişe sağlıklıdır’, ‘gazete okuyun’) ya da rakibinin olumsuzluklarına ilişkin bilgiler vermek şeklinde de olabilir. 9 Avrupa Birliğindeki Düzenlemeler Televizyon Üst Kurulu görevlendirilmiştir. Avrupa Birliği’nde de reklamlara ilişkin pek çok düzenleme bulunmakla beraber genel olarak reklamlarla ilgili 3 direktif bulunmaktadır. Bunlar; Reklam Kurulu • Aldatıcı ve Karşılaştırmalı Reklamlarla İlgili 10 Eylül 1984 tarihli 84/450/EEC sayılı Konsey Yönergesi ve Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin 6 Ekim 1997 Tarih ve 97//55/EC sayılı yönerge •2005/29 sayılı Haksız Ticari Uygulamalara İlişkin Direktif • Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi’nin 3 Ekim 1989 tarih ve 89/552/EEC sayılı Üye Devletlerin Görsel-İşitsel Medya Hizmetlerinin Sağlanmasına İlişkin Belirli Yasal, Düzenleyici ya da İdari Hükümlerin Eşgüdümüne İlişkin 2007/65 sayılı Yönergesi’dir. REKLAMLARIN DENETİMİ TEMMUZ 2010 Reklamların Denetiminde Yöntemler STANDARD 32 Genel olarak, aldatıcı ve yanıltıcı reklamlar bütün hukuk sistemlerinde yasaklanmıştır. Ve bu yasak olan reklamların denetimi, dört şekilde olmaktadır. Sektörün Kendi Kendini Denetlemesi (Oto Kontrol): Reklamların denetiminde oto kontrolün yeri çok önemlidir. Bu tür oto kontrol yapan kuruluşlar reklamların denetiminde ne kadar etkin olursa mahkemelerin ve idarenin yükü o derece hafifler. 1994 yılında kurulan Reklam Özdenetim Kurulu, ülkemizde faaliyet gösteren oto kontrol kuruluşudur. Yanıltıcı reklamlarla ilgili tüketici şikâyetlerine ilişkin Kurul kararlarının, kamuoyuna yapılan duyuru ve taahhüdün doğal sonucunu oluşturan bağlayıcılığı vardır. Bu bağlayıcılığın geçerliliği, tarafların mesleki ve ticari ahlâk değerlerine verecekleri önemle sağlanır. Ayrıca kendi faaliyet sınırları içinde kalması kaydıyla Ankara Ticaret Odası ve İstanbul Ticaret Odası’nın “Dürüst Reklamcılık Konusunda Riayeti Mecburi Mesleki Kararlar” isimli ilkeler doğrultusunda bölgesel olarak bu görevi görmektedirler. Özel Hukuk Davaları: Aldatıcı ve yanıltıcı reklamlara karşı açılabilecek özel hukuk davalarının sebepleri ayıp, hile, borca aykırılık ve haksız rekabettir. Tüketicilerin yukarıdaki sebeplerle dava açabilmeleri için zarar görmüş olmaları gerekir, zarar görme ihtimali olan rakipler ise zarar görmeden önce reklamın durdurulması için dava açabilirler. İdari Denetim: Ülkemizde reklamların denetimi konusunda en etkili yöntem, idari denetimdir. İdari denetim yapma konusunda ülkemizde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 17. maddesiyle oluşturulmuş olan Reklam Kurulu ve 3984 sayılı Kanun ile kurulmuş olan Radyo ve 11 Prof. Dr. Avşar, Zakir, a.g.e. RTÜK İletişim Dergisi, s.16 4077 sayılı Kanun’un 17. maddesi ile kurulmuş olan ve Başkanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanın görevlendireceği ilgili Genel Müdür tarafından yürütülen Reklam Kurulu, reklamın bütün taraflarının temsil edildiği, sivil toplum kuruluşlarının ağırlıklı olarak yer aldığı, ayrıca konuyla ilgili olarak akademik ve hukuk çevrelerinin temsil edildiği ve aralarında TSE temsilcisinin de bulunduğu 29 üyeden oluşan bir idari denetim birimidir. Kurulun görevleri; a) Kanun’un 16’ncı maddesinde belirtilen esaslara uygun olarak ticari reklam ve ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek ve Bakanlık kanalı ile duyurmak, b) Ticari reklam ve ilanları, (a) bendinde belirlenen ilkeler çerçevesinde re’sen ve yazılı başvuru üzerine incelemek, c) İnceleme sonuçlarına göre Kanunun 16’ncı maddesinin hükümlerine aykırı hareket edenleri cezalandırmak, söz konusu reklam ve ilanları üç aya kadar tedbiren durdurmak ve/veya aynı yöntemle düzeltmek ve/veya idari para cezası vermek. Reklam Kuruluna 2009 yılında toplam 2110 başvuru yapılmıştır. 2110 ADET BAŞVURUNUN SEKTÖREL DAĞILIMI 405 adet başvuru ile sağlık, 328 adet iletişim ve haberleşme, 155 adet gıda, 154 adet turizm, 144 adet teknoloji ürünleri, 130 adet eğitim 794 adet diğer. şeklinde gerçekleşmiştir. 2009 yılında Reklam Kurulu tarafından 866 adet dosya karara bağlanmış ve bu dosyaların 801 adedinin 16. maddeye aykırı olduğuna, 65 adedinin ise 16. maddeye aykırı olmadığına karar verilmiştir. Aykırı bulunan dosyalarla ilgili olarak 2009 yılında Reklam Kurulunca, Reklam verenlere 13.687.691 TL, Mecra kuruluşlarına 5.126.055 TL ve toplam 18.813.746 TL idari para cezası uygulanmıştır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Reklamların denetiminde ana denetim organı Reklam Kurulu olmakla birlikte 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 19., 20., 21., 22. ve 23. maddeleri hükümlerince radyo ve televizyon reklamlarına ilişkin kurallar düzenlenmiş ve aynı Kanun’un 8. maddesi ile Üst Kurul oluşturulmuş, bu kurallara aykırı yayın yapılması halinde gerekli müeyyideleri almakla Üst Kurul yetkili kılınmıştır. Cezai Takibat11: Aldatıcı reklamların önlenmesinde cezai takibat oldukça nadir rastlanan bir yöntemdir. Özellikle, Fransız Hukuku’nda aldatıcı reklamlarla mücadele de ceza hukuku alanında yürütülmektedir. Ülkemizde ise Türk Tica- ret Kanunu’nun konuyla ilgili maddeleri hükümlerinin iyice irdelenmesi sonucunda Türk Hukuku’nda aldatıcı reklamlarla mücadelenin cezai bir karakteri olduğu söylenemez. Reklamların Denetiminde Dünya Örnekleri İngiltere: Advertising Standards Authority (ASA) ASA bir özdenetim kuruluşudur. Özdenetim; reklamla ilgili bütün tarafların bir araya gelerek kuralları ve standartları belirlemesidir. Reklamverenler, reklam ajansları ve mecra kuruluşları bir araya gelmiştir. İngiltere’de ASA’nında reklam yayınlanmadan önce reklamların aldatıcı olup olmadığı konusunda inceleme yapma yetkisi vardır. Özdenetim hiçbir zaman reklamlarla ilgili olarak yasalarda belirlenmiş olan yetkili kurumların yerini almıyor. Eğer yasalarda özel düzenlemeler mevcut ise o konu yasalarda yetki verilmiş kurumlarca inceleniyor. Finans ve ilaç reklamlarında ayrı kurumlar mevcuttur. Bir reklam dosyasının şikâyeti Kuruma ulaştığı tarihten itibaren ortalama 150 gün içinde karara bağlanmaktadır. Aksi takdirde dosya zamanaşımına uğramaktadır. Bu süre içerisinde aldatıcı reklam için karar vermeden önce de tedbiren durdurma kararı verebilmektedir. Acil durumlarda 30 gün içinde durdurma kararı da verilmektedir. İtalya: Piyasa Rekabetini Sağlama Kurumu Aldatıcı reklam konusunda ceza verme yetkisi sadece Piyasa Rekabetini Sağlama Kurumu’na verilmiştir. İdari para cezası, reklamın süresine ve etkisine göre 1000 Avro ile 100.000 Avro arasında değişmektedir. Tehlikeli maddeler konusunda yapılan reklamlara ve çocukları suiistimal eden reklamlara en az 25.000 Avro ceza verilmektedir. Piyasa Rekabetini Sağlama Kurumu, piyasada faaliyet gösteren firmaların aralarındaki rekabetin arttırılması ve tüketicinin korunması konularında faaliyet göstermektedir. Kurum, 1990 yılında bağımsız idari otorite olarak kurulmuştur. 1992 yılında, Kurumun faaliyet alanına aldatıcı reklamlar konusu dahil edilmiştir. Aldatıcı reklamları denetleme yetkisi tamamen Kuruma verilmiştir. Kurumda 18 kişiden oluşan bir Kurul reklamları değerlendirmektedir. Sonuç olarak AB düzenlemeleri ile ülkemiz düzenlemeleri karşılaştırıldığında ülkemizin reklamcılık alanındaki uyum durumunun iyi bir noktada olduğu söylenebilir. Ancak, özellikle Haksız Ticari Uygulamalara İlişkin 2005/29 sayılı AB Direktifinin ülkemiz mevzuatına aktarılması gerekmektedir. Bu Direktifin 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da yapılacak değişiklikle mevzuatımıza aktarılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Aldatıcı reklamlara ilişkin düzenlemeler 2005 yılında yürürlüğe giren Tüketici Yasası’nda yer almaktadır. Kanunun 18-27. maddeleri aldatıcı reklama ilişkin konuları düzenlemektedir. Kuruma, aldatıcı reklam konusunda özel sektör, dernekler ve resmi kurumlar başvuruda bulunabilmektedir. Karşılaştırmalı reklamlara ilişkin olarak ise karşılaştırma doğru ve ispatlanabilir olduğu takdirde AB ülkelerinde marka ve firma ismi belirtilmesi serbesttir. Ancak bizim düzenlemelerimizde karşılaştırmalı reklamlarda marka ve firma ismi belirtilmesi yasak olduğu gibi ima edilmesi bile yasaklanmıştır. AB mevzuatına tam uyum amacıyla bu düzenlemelerimizin de gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca etkili ve iyi çalışan bir denetim mekanizmamız da bulunmaktadır. Yapılacak iyileştirme çalışmaları ile bu yapı daha da etkili olacaktır. Tüketicinin bir malı veya hizmeti alması konusunda etkileyen her türlü reklamı Kurumun inceleme yetkisi bulunmaktadır. Ancak, kamu kurumları tarafından yapılan reklamlar ile başka TEMMUZ 2010 kamu kurumlarından yetki alınarak yapılan reklamlar Kurumun yetki alanı dışında kalmaktadır. 33 STANDARD İngiliz düzenlemelerine göre de reklamverenler reklamlarda yer alan iddiaları ispatlamakla yükümlüdürler. Şikâyet edilen firma şikâyet konusu reklamla ilgili görüşlerini sektörün temsilcilerinin de olduğu jüriye gönderiyor. Herhangi bir para cezası vermeyen jüri reklamverenlerden reklamların düzeltilmesini ya da durdurulmasını istiyor. Firma kararlara uymadığı takdirde “Name-Shame” ismini verdikleri, firmanın ismini yayınla ve utandır mekanizmasını işletiyorlar. Bu durum da tüketiciler nezdinde firmanın itibarını düşüreceği için para cezasından daha etkili oluyor. STANDARD 34 TEMMUZ 2010 MARKALAŞMA VE MARKA YÖNETİMİ Doç. Dr. Ferruh UZTUĞ Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölüm Başkanı Üründen Markaya Pazarlamanın tanımı içinde yer alan temel kavramlardan belki de en önemlisi olan ürün; ilgi, dikkat, kullanım ya da tüketim için pazara sunulabilecek, istek ya da talebi karşılayabilecek herşeyi kapsamaktadır. Ürün ile ilgili belirleyici özellikler somut ve soyut bileşenlerden oluşur. Tüketiciler ürünleri sadece fiziksel şeyler olarak değil, doyumlar demeti olarak görmektedirler. İletişim açısından ürünün, marka ve ambalajı; öğrenme, algılama sürecinde tüketiciye uyarıcı ve ipuçları olma görevini üstlenirler. Ürün, işlevsel bir yarar sunarken marka, ürünün işlevsel amacının ötesinde o ürünün değerini artıran bir isim, sembol, tasarım ya da işarettir. Bu anlamda ürün ile marka arasında bir fark söz konusu olup, ürün üretilirken, marka ise yaratılmaktadır. Diğer yandan bir ürün zaman içinde değişebilirken, marka daha kalıcıdır. Marka temel olarak bir ürünü temsil etmesine karşın bir isimden çok daha fazla bir anlama sahiptir. Tüketiciler, alternatif markalar arasından tercih yaparken pazarlama iletişiminden kaynaklanan bilgileri kullanmaktadır. Tüketici, ürünleri değerlendirme sürecinde ürün niteliklerini, bunların önem derecesini, markaya dair inançları ve ürünün işlevsel değerini dikkate alır. Bu değerlendirme sürecinde özellikle markanın sahip olduğu nitelikler ile tüketicinin markaya ilişkin inançları önem kazanmaktadır. Tüketicilerin deneyimlerine ve seçici algısına, çarpıtma ve akılda tutmalarına bağlı olarak şekillenen tüketici inançları, ürünün gerçek nitelikleri arasında farklılık oluşturabilir. Bu açılardan marka, ürünün önemli bir parçası olarak görülür. Bu nedenle marka, ürün stratejisi geliştirilmesinde temel bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde ürünler arasındaki somut, açık farklar oldukça azalmıştır. Bir diğer deyişle ürünleri birbirinden rekabetçi an- 35 STANDARD Reklamcılık prestiji, sürekli sorgulanan pazarlama iletişim aracı olarak, tam da bu yüzden daha da güçlenmiştir. Markalaşmanın tek yolu reklamcılık olamaz, olmadı da. Dolayısıyla markalaşmanın reklamcılıktan etkin bir şekilde yararlanması için şartları konuşmak gerekiyor. Pazarlama yönetimi kültürünün ülkemizdeki sorunları açısından reklamcılık ayrıcalıklı bir yere sahip. En göz önünde olan, bilinen ve tanınan bir araç reklamcılık. Ancak reklamcılığın gücünden yararlanmak için başka bir anlayış ve değişim yönetimi gerekiyor. Bu çalışmada dar alanda bu değişim alanlarını konu edindik. TEMMUZ 2010 Bu çalışmada marka ve markalaşmaya ilişkin temel kavramları Türkiye yönetim kültürü bağlamında ele almaya çalışıyoruz. Kuşkusuz markaya ilişkin kavramsal çerçevenin bu noktada tanımlanmasına tepki duyanlarımız olabilir. O kadar da değil denebilir. 90’lı yılların ortalarından itibaren bu kadar yayın, seminer ve gündem işgailine karşın markalaşmanın bir yönetim anlayışı değişimi gerektirdiğini yeterince anlattığımızdan emin değilim. Bu nedenle markalaşmaya bakış açımızı ve temel bilgileri hâlâ konuşuyor olmamızda mahsur yok. lamda farklı kılan ürüne bağlı özellikler önemini yitirmiştir. Bu nedenle, öznel ya da psikolojik değer yaratmada güçlü bir etkiye sahip olan reklam ve diğer iletişim çabaları, tüketicilerin satın alma kararına etki eden, ürünü farklı algılatan, tüketici değer ilizyonunu yaratmakla ilişkili bir görev üstlenmektedir. TEMMUZ 2010 Bir marka akılcı ve duygusal iki tür öge tarafından oluşturulur. Akılcı öge (düşünülen) markanın ne yaptığı, ne söylediği ve ne gösterdiğiyle ilgilidir. Akılcı ögeler, marka iletişiminin tema ve içeriğini, önerisini ya da vaadini ortaya koyar. Beynin sol tarafına ya da akılcı yönüne seslenir. Markanın en görülebilir parçasıdır. Duygusal ögeler (hissedilen) ise markanın kendisini nasıl ifade ettiği, anlattığı ve sunduğu ile ilgili olup, markanın tarzını, ton özelliklerini ve yapımını biçimlendirir. Beynin sözel olmayan ya da sağ tarafına seslenen bu ögeler, daha soyut olduğu için anlatımı ve ölçümü zordur. STANDARD 36 Günümüzde marka, kişiliğinin oluşturulmasında ve pekiştirilmesinde pazarlama iletişimin her bir ögesinin birbiriyle tutarlı biçimde (bütünleşik) ele alınması önem kazanmıştır. Ürün ya da hizmete ilişkin yalnızca reklamla yaratılan değer, diğer pazarlama iletişimi çabalarıyla desteklenmediğinde olumsuz sonuçlarla karşılaşılabilir. Bütünleşik pazarlama iletişimi, medya reklamcılığını, doğrudan pazarlamayı, sergilemeyi, halkla ilişkileri, satış geliştirmeyi eş güdümlü bir şekilde planlayarak bu süreci ve tüketiciye yönelik tutarlı marka mesajları ile iletişim kurarak tutundurmanın marka değeri yapılandırmasını yönetmeye çalışmaktadır. Tüketiciler, ürünleri ve markaları satın alma karar sürecinde oluşturdukları imajlara göre değerlendirme eğilimindedirler. Ürün özelliklerinden dolayı kolayca ayırt edilemiyen ürün grupları için (ayırt edici bir özellik yaratma) marka imajı geliştirme, pazarlama iletişimcilerinin temel görevleri arasında yer almaktadır. MARKA DEĞERİNİN REKABETÇİ ÜSTÜNLÜĞÜ Firma perspektifi açısından marka değeri, ürün ile marka bağlantısı ile satışlar artar. Bu aynı zamanda marka değerinin somut bir ölçüm “kriterini” de içermektedir. Bunun için aynı ürün üzerinde farklı iki markanın etkilerinin karşılaştırılması uygun olacaktır. Güçlü marka adları tüketici bağımlılığını yaratır ve yönlendirir. Satın alma karar sürecinde, alternatiflerin değerlendirilmesi doğrudan marka değerinin gücü ile ilgilidir. Dağınık medya ortamında ve gittikçe ağırlaşan rekabet koşullarında marka bağımlılığı yaratmak ve pekiştirmenin yolu marka değerinden geçmektedir. Firmanın rekabetçi üstünlüğünü de etkileyen marka değerinin bu görünümü, doğal olarak marka değer çalışmalarında sayısallaştırılması zor olan belirsizlikleri içerir. İlk olarak, güçlü marka, yeni ürünler ve lisans için bir platform sağlar. Bu nedenle de bir marka platformunun stratejik potansiyeli marka değeri ölçümünün parçası olarak değerlendirilmektedir. Yaratılan marka değeri ürün genişletmelerinde, yeni ürün için açılış kampanyalarının maliyetlerinde düşüş sağladığı gibi markanın bir başka firmaya satılması ya da devredilmesi gibi ticari fırsatlar da sunmaktadır. Güçlü bir marka, kurumsal desteğinin azaldığı ya da tüketici tercihlerinin değiştiği kriz koşularına dayanmayı-yaşamayı sürdürmeyi- sağlayan bir gücü de (resilincy) beraberinde taşır. Bu nedenle bir diğer önemli değer bileşeni, güç zamanlarda varkalmayı sağlayan marka gücü-dayanıklılığıdır(brand resilency). Güçlü marka, rekabetçi saldırılara karşı direnç sağlayarak bir diğer üstünlük sunar. Diğer yandan, sahip olunan baskın bir marka adı, bazı pazarlara yeni rakiplerin girişine engel olabilir. Ürün kategorisine sahiplik durumu, bir diğer stratejik marka değeri bileşeni olan marka baskınlığı, hakimiyeti olarak adlandırılır. Böylesi bir baskınlık, firmanın rekabetçi gücünü doruğa çıkarmaktadır. Üretim yapılan pazara yeni rakiplerin girme girişimleri, daha baştan güçlü markayı dikkate alma gereğini beraberinde getirir. Böylece firma pazarda daha rahat hareket edebilme olanağını elde edebilmektedir. Bir ürün kategorisinde güçlü marka, firmaya olduğu kadar, ticarete de açık bir değer sunar. Marka değeri ticari açıdan pazardaki diğer markaların ötesinde markanın zorlayıcı gücünde ölçülebilir. Bu eklenen değerin kaynağı, güçlü bir markanın geniş dağıtımından ve kolaylıkla kabul edilmesinden gelir. Tanınmış markalar, doğal olarak ürünlerine yer bulmada, daha az yer izin ücreti öderler ve yeni ürünleri için daha fazla rafa sahiptirler. Bu boyutuyla marka değeri perakendeci açısından, pazar payı lideri anlamına gelir. Rafların bütünleşik pazarlama yaklaşımı içinde bir “medya” olarak kazandığı (shelf space) yeni ve önemli boyut dikkate alındığında marka değerinin pazarlama çabalarının etkinliğine verdiği destek daha iyi anlaşılacaktır. Diğer yandan markanın zorlayıcı gücü, özel etiketli ürünlere (mağaza markaları) karşı koruma sağlar. Son dönemlerde özellikle büyük süper market zincirlerinin kendi ucuz ürünlerini yoğun olarak mağazalarına soktukları gözlenmektedir. Bu da ulusal ve mağaza markaları arasında bir gerilime neden olmaktadır. Ülkemiz perakende markalarında da rastlanan bu durum marka değerinin önemini gösteren bir diğer önemli noktadır. Markalaşma yolunda izlenecek yolları çeşitli açılardan kısa başlıklar altında ele alacağız. Marka tanımlarından hepimiz sıkıldık, ancak bir çerçeve olarak markalaşma rotamızda yol gösterici üç kavramın anlaşılması gerekiyor. Marka farklılaşma ile başlar, iletişimle gelişir, disiplin ile korunur. Rakiplere göre ayırt edici bir üstünlüğün temel noktası ürün geliştirmededir. Burada kullandığımız ürün terimi mal, hizmet, kişi, şehir-ülke, toplumsal konu-olay gibi pazarlamaya konu olan her “şeyi” açıklıyor. Bu durumda ürün geliştirme ile söz ettiğimiz şey sadece somut, üretilen bir ürün olarak anlaşılmamalıdır. Sözgelimi Nilüfer Turizm otobüs şirketleri arasında konuklarına ücretsiz gazete, kadın pedi, çocuk bezi gibi olanaklarını sunarken rakiplerine göre farklılaşma yaratmıştır. Bu özelliklerini güvenli sürüş garantisi gibi unsurlarla birleştirerek ulaşım markaları arasında uygun fiyat ile birlikte öne çıkmayı başarmıştır. Farklılaşma, tüketicilerin beklenti ve gereksinimlerinin ötesine geçme konusunda sürekli çabayı gerektiriyor. Yaratıcı ve yenilikçi bir pazarlama anlayışının tüm kurum tarafından benimsenmesini gerektiriyor. Çağdaş pazarlama, müşterilerimizin istediği hatta ifade edemediği beklentileri sunma başarısıdır. Bu yaklaşım kalitenin de tanımıdır. Böylesi bir anlayış, markalaşmanın ön koşulu olarak görülmelidir. Taklit ederek, izleyerek sadece bulunduğumuz mevzileri koruyabiliriz. Markalaşma, cesareti, yaratıcılığı ve müşteri odaklılığı kurum kültürlerinin en temel değerleri olarak benimsememizi gerektiriyor. İçsel Markalama Markalaşma çalışmalarında ihmal edilen bir nokta da kurum kültürü ve çalışanlardır. Marka yaratma, iç hedef kitlelerin (paydaşlar - çalışanlar, bayiler vb) marka kültürü, değerleri ve hedeflerini benimsemeleri ile daha sağlıklı bir süreçte yol alır. Kurum kültürü, değerler, vizyon ve hedeflerin kurumun tüm üyelerince paylaşılması, marka kimliğine bağlı değerlerin üyelerin iş yapma davranışlarına rehberlik etmesi son derece önemli. Kalite bilincinin yerleşmesinin yanı sıra marka aidiyetinin tüm birim ve üyelerce paylaşılmasının sağlanması gerekiyor. Marka yapılandırma çabalarının başlangıç noktası, katılımcı bir şekilde oluşturulmuş marka değerleridir (bazı durumlarda kurum kültürü değerleri ile özdeş olabilir). Markanın sorumluluğu sadece pazarlama biriminin değil, tüm çalışanların ortak sorumluluğu haline Marka Yönetimi Farklılaşma ve içsel markalaşma olarak iki temel gerekliliğin ardından en temel mesele yönetimdir. Firma yönetimi içinde pazarlama ve iletişim yönetiminin nasıl bir işlev üstlendiği ya da işlev üstlenilecek bir birimin olup olmadığıdır. Pazarlamayı sadece satış olarak anlayan bir yönetimden farklılaşmayı düşünen, yeni iş fırsatlarını kovalayan, marka sadakatini artırmayı hedefleyen bir anlayışa geçmek gerekiyor. Bu geniş iş alanının sorumluluğunu etkin bir marka yönetimi ile ilişkilendirerek yürütmek bir zorunluluktur. Bunun yolu, firmada pazarlama ve iletişim yönetimine ilişkin bir yapılanmayı, marka vizyonu ve işletme hedeflerine bağlı görev tanımlarının yapılmasını gerektirir. Markaların kurumsal iletişim yönetimi anlayışı, kurum içinde kültürün, kurum dışında başta müşteri ilişkileri olmak üzere reklam ve halkla ilişkiler yönetimini içermelidir. İletişim yönetimini bütünleştirecek, tüm iletişim uygulamalarını denetleyecek ve geliştirecek bir marka yönetimi sisteminin kurulması önceliklik taşır. Her Seçiş Bir Vazgeçiştir (Pascal) “Her seçiş bir vazgeçiştir” sözünü markalaşma açısından şimdiye kadar söz ettiğimiz tüm gereklilikler için anlamlı bir özet olarak görüyorum. Marka yönetim sisteminde marka genişleme ve marka iletişim stratejilerine ilişkin her kararımızda bu sözü hatırlamak gerekiyor. Temelde bir şeylerden vazgeçemediğimiz için seçim yapamaz hâle geliyoruz. Sözgelimi “hedef pazar olarak kadınları seçmişsiniz, niye erkekleri de kaçıralım?” diyoruz. Belirli fiyat değer algısı içinde pazarda bir yere konumlanmak üzereyken, aynı marka adıyla daha ucuz ya da yüksek fiyatlandırma arayışlarına gidebiliyoruz. Reklamların hazırlanmasında markamızın odak yararı olmadığı için her tür mesajı vermek gibi büyük bir yanlışa düşüyoruz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Markalaşma, çeşitli kararları alabilme yeteneğini geliştirmek ve uygulama kararlılığını sürdürmektir. Bunun için de marka yönetim sisteminize rehberlik edecek marka vizyonu, değerleri ve kimliği (konumlandırma ile birlikte) çeşitli araştırma ve analizler sonucunda geliştirmek gerekiyor. Kararların sağlıklı alınabilmesi için araştırmalara, uzmanlığa, bilimselliğe mali kaynak, zaman ve dinleme TEMMUZ 2010 Önce Ürün getirmek amaçlanmalıdır. Bunu yapabilmenin yolu, katılımcı, açık, şeffaf bir iletişim anlayışının benimsenmesinden geçiyor. Günümüz marka yönetimi modelleri kurumsal kültürü, yönetim iletişimini, örgütsel iletişimi içerecek şekilde geniş bir alana yayılıyor. Dolayısıyla markalaşma yolunda öncelik, kurumsal iletişim anlayışında olmalıdır. 37 STANDARD MARKALAŞMANIN GEREKLİLİKLERİ enerjisi harcamayı kabul etmek durumundayız. Markalaşma kararı, aynı zamanda eski iş yapma biçimlerinden vazgeçmek anlamına geliyor. Marka Konumlandırma TEMMUZ 2010 Marka, rekabetçi üstünlüğü ifade eden bir değer önerisine sahip olmalıdır. Bu üstünlüğün bir diğer ifadesi, marka konumlandırmadır. Marka konumlandırma, tüketicilerin beklentileri ile birlikte rakiplerin boş bıraktığı bir değeri ifade eder. Bu değer, tüketiciler açısından uygun, geçerli ve anlamlı bir yarar olarak tüm marka iletişimi stratejilerine yol gösterici olmalıdır. Oysa ülkemizde birden fazla yarar ya da marka ekseninin reklamlara yansıdığını görüyoruz. Volvo “güvenirliliktir”, Dove “sabun gibi kurutmayan nemdir”. ABC’nin farkı fiyatıdır, Vestel “Teknolojinin Türkçesidir”, Cumhuriyet aydınlık insanların gazetesidir. STANDARD 38 Marka konumlandırma, firmamızın ve ürünlerimizin rekabetçi üstünlüğünü, tüketici beklentileri ile örtüştüren bir değer önerisine sahip çıkan ve onu sürekli vurgulayan ve geliştiren bir yapıda anlamlıdır. Konumlandırma arayışınızdaki sorular şunlar olabilir: Hangi müşteri yararı (Ne için); Kimin için?; Ne zaman? (Ürün kullanım zamanı) Kime karşı? (Rakiplere karşı). Hem tüketici beklentilerini, hem de rakiplere göre farklılaşmayı sağlayacak yarar yapısı marka çağrışımlarına yönelik kapsamlı bir çalışma sonucunda ortaya çıkabilir. Anlamlı bir marka konumlandırma için sunulan yararı damıtmak ve rekabetçi üstünlüğü en iyi şekilde ifadelendirmek gerekir. Bunun da yolu seçim yapabilmekten geçiyor. nelleri iyi yöneterek sağlayabiliriz. Markaya yönelik iletişim yönetimi modeli basitçe logo gibi görsel kimlikleri, reklamcılığı içermez. Fiyat, dağıtım, ürün gibi pazarlama değişkenleri de marka konumlandırma açısından temel belirleyicidir. Marka ile ilgili her şeyin (çağrışımın) denetlenmesi ve korunması için belirli bir iletişim yönetimi anlayışı geliştirilmelidir. Sonuç Marka ve markalaşma, salt reklamcılık, ambalaj ya da logo olarak sınırlandırılacak bir çaba değildir. Hatta marka tescilinin bile marka olmakla ilişkilendirildiği bir ülkede konuşuyorsak bu cümlenin altını birçok kez çizmeliyiz. Marka yönetimini daha bilimsel, sistematik ve yaratıcı bir anlayışla gerçekleştirecek kurumsal kültür ve profesyonelleşmenin gereği açıktır. Marka konumlandırma kararının ardından profesyonel bir iletişim yönetimine geçilmek zorunda. Reklam, halkla ilişkiler ve diğer tüm iletişim araç ve ortamlarının bütünleşik bir şekilde yönetilmesi amaçlanmalı. Bu noktada hizmet alınan kurumların seçimi, onlarla ilişkilerin yürütülmesi sürecinde profesyonelliğin gereklilikleri içinde bütçe olanaklarını etkin bir şekilde kullanmak önem kazanıyor. Bu boyutlarıyla markalaşmak için yönetimin tümünü kapsayan bir yaklaşıma geçmek gerekiyor. Son dönem marka yönetimi tanımı “içeride kültür, dışarıda müşteri ilişkileri” yönetimi olarak yapılıyor. Bu da bize gösteriyor ki tüm şirketin iddiasını, bilgisini ve benimsemesini sağlamadan marka olmak kolay değil. Markalaşmak için sadece reklam, logo, fiyat gibi bilinen pazarlama araçlarına değil, yönetime, kültüre, verimliliğe, kalite bilincine, etkin bir iletişim yönetimine yönelmek şart. İletişime yönelik harcamaları bir yatırım olarak görmek, profesyonel hizmet almaktan kaçınmamak, bu yönetim anlayışının temellerini oluşturmalı. Markamızı hedef pazara etkili ve verimli bir şekilde aktarmanın yolunu hem kurum içindeki iletişim yöneticileri hem de kurum dışı profesyo- Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeller ve girişimci enerjisi, dünya, bölgemiz ve küresel pazarlarda önemli markalar ortaya çıkarabilecek güçtedir. Yeterki değişim yönetimi konusunda kararlı, yaratıcı ve yenilikçi olma konusunda cesur olalım. İletişim Yönetimi Bilgi Toplumunda Marka İletişimi B ilgi çağı, kendisinden önce gelmiş çağlarda yaşanmış kitle iletişiminden çok daha farklı, zengin, ayrıca bilgi yönetimi konusunda yetenekli, becerikli insanların kullandığı kitle iletişimiyle oluşan bir toplumsal yapıyla etkileşmektedir. Bu yeni toplum, aynı zamanda bir “tüketim toplumu”dur, çünkü küresel kapitalizmin yaşaması ve bireylere istihdam sağlaması, markalara olan talebin artmasıyla mümkündür. İletişim bilimlerinde aynı zamanda “kitle toplumu” adı verilen bu toplumsal yapının dinamikleri olan ekonomik ve sosyal yaşam ve bireysel düşünce, kişisel farkındalık ve çevresel farkındalık, yeniliğe açık olma, yeniliği yaratma isteği, duyguları, anlayışı tüketim üzerindeki etkisini artırmıştır. Markalar da bu toplumsal olguları beslemektedir. Markaların talep görmesi, satın alınması için tüm bu sözü edilen dinamiklerin karmaşıklığı ve tüketici odaklı etkileşimi sonucunda bütünleşik pazarlama iletişimi bundan yalnızca 20 yıl öncesine göre daha karmaşık; araştırmalara dayalı, disiplinler arası koordinasyonun dikkatle planlanması suretiyle hayata geçirilerek yeni kitle toplumunun tüketim alışkanlıklarını karşılayabildiği gibi bunun da ötesine geçerek yeni ihtiyaçlar yaratmaktadır. Yeni ihtiyaçlar konusu süregiden bir tartışma konusudur, karşı çıkanlar, özenmenin ve ekonomik imkânsızlıkların hoşnutsuzluk yarattığı, çarpık kapitalizmi körüklediği söylenmekte, taraftar olanlar marka deneyimlemenin yani satın almanın, kullanmanın insanlara mutluluk duygusu, moral ve keyifli bir yaşam deneyimi sunduğu, yaratıcılığı ön plana çıkardığı, istihdamı, ekonomiyi beslediğini söylemektedir. Sosyal bilimciler ve araştırmacıların sözünü ettiği ve kişinin yararına gördüğü bir başka olgudan söz edelim. Bilinç altımızda tatmin edilmemiş ve kendimizi eksik hissettiren durumların verdiği sıkıntının belirli bir markayı satın alma yoluyla gidermeleri, hatta bunu kendilerini ifade biçimi olarak görerek kendilerini daha iyi hisseden bireyler olmalarının çevreleri için de İrem Ayşegül İNSEL Marka Eğitimcisi, Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi yararlı oldukları düşüncesidir. Bu tür ihtiyaçlara cevap vermek için yaratılan kozmetik, sağlık, giyim, mobilya, mutfak eşyası, tatil ve sayısız ürün ve hizmet, uygun iletişim disiplinleriyle markayı tanıtarak, markanın yararına, marka değerine katkıda bulunmaktadır. Karmaşık ve çok yönlü insan gerçekliğinin kuşkusuz bilinçli ve bilinç altında olan çok sayıda ihtiyacı olması doğaldır. Markalarla bu ihtiyaçların karşılanmasına olumlu gözle bakılması gereğine inanan insan sayısı, karşıt düşüncelilerden daha fazladır. Bütünleşik pazarlama iletişimi disiplinlerini sayarsak: Reklam, kitle iletişim medyası kullanarak, bir ürünün faydasını tüketiciye anlatarak, ikna edip, pazardaki diğer markalara göre tercih etmesini sağlayan, medyayı çoğu kez para ödeyerek satın almış ve reklam verenin adının bilindiği iletişim üretimidir. TV, sinema, gazete, dergi, açıkhava, internet ve radyo kullanır. Halkla ilişkiler: bir markanın veya üreticisinin yararına kamu oyu yaratma faaliyetleridir. Bir tanıtım yemeğinden, personeli pikniğe götürmek, sosyal tanıtım fikirleri ve şirket içinde ve dışında değer yargıları oluşturmak, personelin motivasyonunu sağlayan şirket prensiplerini yerleşmesine katkıda bulunmak, lobi faaliyetleri yürütmek, haber oluşturmak ve yayınlatmak gibi çalışmalar bu disiplinin kapsamına girer. Bayi toplantıları, eğitim ve beceri kazandırma seminerleri de bunlar arasındadır. Philip Kotler “Halkla İlişikiler, kurumsal itibarın yaratıcısı ve koruyucusu olmakla yükümlüdür” tanımlamasıyla halkla ilişkilerin önemini vurgulamıştır. Kurumsal itibar yönetimi, kurumun imajının, markalarının ve servisinin kalitesi, güvenilirliği, çalışanlarının mutluluğu, kriz yönetimi, içeriye ve dışarıya karşı dürüstlüğü, finans ahlakı ve yöneticisinin aşırılıklardan kaçan, toplum tarafın- BİLGİ TOPLUMUNDA MARKA İLETİŞİMİ AD YO -İ -B NT GA RO ER ZE T ŞÜ NE ERT D ER BİL Gİ BO AR DT AB EL A TEMMUZ 2010 -R 39 STANDARD KA TA LO G TV dan olumsuz bakılan davranışlarının olmadığı bir yönetim gerektirir. İnsan kaynaklarından marka yöneticisine kadar tüm marka paydaşlarının içselleştirmesi ve özen göstermesi gereken, markalara ve/veya kuruluşa ait davranışların tümüdür. Çevresine ve dünyaya duyarlı, toplumsal hizmetler sunmayı görev edinmiş, yakın çevresini rahatsız edici davranışlardan kaçınması, yöneticilerin ve çalışanlarının giysilerinden, kurum dışı konuşma ve tüm diğer davranışlarıyla marka ve/veya şirket ilkelerini yansıtması gerekir. Kurumsal itibar, çalışanlarının sosyal ve maddesel haklarını gözeten, motive eden, sürekli eğiten, ayrımcılığın yapılmadığı kurumların çok güçlü bir iletişim aracıdır. TEMMUZ 2010 Yöneticileri basınla ilişkileri iyi, sözcülük becerisine sahip olduğu kurumların itibar geliştirme şansı artar. STANDARD 40 Tüm bunların yanı sıra eşit önemde bir kurum kimliği el kitabı olmalıdır. Bu kitap, yazışma biçimleri, logo ve amblemin her türlü iletişim aracına göre düzenlenmiş tasarımı, şirket dekorasyonu ve çevre düzenlenmesi için kullanılacak bir rehberdir. Doğrudan pazarlama faaliyetleri, tüketiciyle yüz yüze kurulan ilişkiler vasıtasıyla marka tanıtımı ve satışı uygulamalarıdır. Satış görevlilerinin müşterileriyle ilişkileri, müşterilerin geziye götürülmesi, armağanlar verilmesi, kapıdan kapıya satış, ürün dağıtma, ürün tattırma, otomobillerin test sürüşleri, fuarlar ve dükkanlardaki tanıtım ve satışlar, dükkan vitrinleri, yöresel ürün promosyonları, katalogla satışlar, mağazaların yaptığı showlar, çok görülen doğrudan pazarlama fikirleridir. Kapıdan kapıya satış suretiyle çok başarılı lansmanlar gerçekleştirmiş, çok sayıda global ve yerli marka vardır. Doğrudan pazarlama doğası gereği daha az sayıda kitleye hitap eder. Bu nedenle basılı malzeme, hediye, özel günlerde indirimli satış bazen yerel medya gibi kitle iletişimiyle desteklenebilir. Event marketing, doğrudan pazarlama aktivitesi sayılabilir. Marka adının geçtiği konserler, gösteriler, hep bu başlık altında toplanılır. Köpek sahipleri piknikleri, içecekler için dans partileri, gezi aktiviteleri, açık hava yarışları örnek olarak verilebilir. Harley Davidson “HOG” yani Harley Davidson Grubu toplu gezileriyle çok zengin bir marka değeri yaratmıştır. Sponsorluk tanıtımlarında ünlü firmalar, markayla doğrudan ilişki kurmaksızın yatırım yaparlar. THY’nin, Barcelona gibi marka bir takıma sponsorluğu buna en güzel örnektir. Sanat faaliyetlerinin, sergilerin sponsorluğu ve ünlülerin konferanslarının sponsorluğu çok dikkat çekmekte ve hedef kitlesi üzerinde artarak etkin olmaktadır. Promosyonlar, satış promosyonları ve tüketim promosyonları olarak iki ayrı amaçlı olarak düzenlenmektedir. Tüm ülke çapında yapılan bir promosyon kitle iletişimi olarak değerlendirilirken, yalnızca bir süpermarketin kendi müşterileri için düzenlediği çekiliş bir doğrudan pazarlama aktivitesidir. Bu farklı disiplinlerin birlikte ya da tek başına uygulanması markanın doğası, faydası, konumlanması, hedef kitlesi ve belirli bir döneme ait özel bir stratejisi olması gibi nedenlere göre değişir. Bir ürünün lansmanını süpermarkette tat testiyle ve aynı zamanda TV reklamıyla yapmak gerekirken, yalnızca açık hava ya da internet yeterli olabilir. Günümüzün marka tanımlaması, fabrika veya atölyeden bitmiş halde çıkan bir emtia (mal) ya da temel gereksinimi karşılayan bir hizmetten daha fazla boyutlar içermektedir. Bir ürünün markaya dönüşebilmesi için edinmesi gereken fiziksel veya duygusal ve tüketicinin gözünde anlamı olan özellikler vardır. Ürüne katılan bu özelliklerin toplamına “Tüketici Değeri/Müşteri Değeri” adını veriyoruz. Bu değerler katkısı tüketicinin markaya ilişkin deneyimlerinden kaynaklanır, markayı denemiştir, adını çevresinden duymuştur, iletişimini bilmektedir. Tüm bu bilgiler markanın farkındalığının toplumda yaratılması ve tüketicinin daha fazla bilgi istemesini sağlaması açısından yaşamsal önem taşırlar. Marka, ürünün fiziksel ve/veya duygusal faydası, bu faydaların performansı, buna ilişkin tüketicinin algısı, duyguları, yaşamında verdiği yer ve tüketicinin yaşamında kapsadığı yerin toplamıdır. Marka, her şeyden önce o ürünü satanların tanıtma aracıdır. Böylece tüketici seçimini yapabilmek için bilgi edinmiş olur. Pazarlamasını yapan kuruluş aynı zamanda önceden tayin etmiş olduğu hedef kitleyle ilgili bilinebilecek en çok bilgiyi toplamalıdır. Bu araştırmalarla rakip markaların satış hacimleri, bir servisten söz ediliyorsa tercih edenlerin sayısı, etkin olma durumları, fiyatları, perakende ve toptan satışlardaki duruş ve teşhir yöntemleri, hangi boy veya ölçekte tercih edildikleri, ambalajlarının hangi nedenle tasarlandığı ve iletişim yöntemleri, kullandıkları medya mutlaka analiz edilmelidir. Böylece pazardaki verilerle birlikte tüketici alışkanlıkları ve beklentilerinin analizi yapılır. Bu analizin sonucunda segmentasyon (potansiyel tüketicilerin sınıflandırılması) mümkün olur. Bu veriler hem üretimde hem de marka iletişiminde mutlaka kullanılacak yaşamsal bilgilerdir. İletişim uygulamaları ve yukarıda sözü geçen tüm değişkenler için kantitatif ya da kalitatif düzeyde araştırmalar planlanır. Genellikle önce kalitatif olan yapılır ve kantitatif araştırmada odaklanılacak hususlar belirlenmiş olur. Reklam etkinliği ölçüm yöntemleri gittikçe her gün daha fazla geliştiğinden; tüketicinin satın alma niyetini oldukça yakın tahmin edilebilir, faydanın ikna etme gücü de kesine yakın ölçülebilir olmuştur. Reklam yaratılırken, markanın faydasının tüketiciye cazip gelen, net ve güçlü bir fikir halinde ifade edilmesi çok önemlidir. Bu öneriye tek önermeli ana tema, benzersiz satış önerisi (USP, Uniquie Selling Proposition) ya da başka isimler verilmektedir. Reklam aslında bu önerinin yaratıcı biçimidir. İkna ve satışı asıl gerçekleştiren bu yaratıcı fikir, markanın yararını çarpıcı biçimde ifade eder. USP daima tüketici iç görüleri üzerine kurulur, böyle olmadığında tüketiciye anlamsız, ilgisiz, kendi yaşamında yeri olmayan bir fikir olarak görünür. Hafızada kalsa bile yalnızca farkındalık oluşur ki satışa hemen hiç yol açmaz. Ne yazık ki ülkemiz reklamverenin önemli bir çoğunluğu hâlâ farkındalığın yeterli olduğunu düşünerek, eksik ya da yalnış fikir ve uygulamalara boşuna para harcamaktadır. “Reklamın iyisi-kötüsü olmaz” anlayışıyla büyük yanlışlar yapılmakta Araştırmaları düzenli olarak yapmak gerekir, marka değerini oluşturmak ve sağlamlaştırmak isteyen her şirket ve kuruluş bu verileri olmadan strateji oluşturmanın riskini almak istemez. Ne yazık ki bu çok gerekli alışkanlık, pek çok sayıda Türk şirketi tarafından göz ardı edilmekte ve ihmal edilmektedir. Nedenler olarak bütçede yeterli para olmayışı ya da gerekli miktarı kendilerinin harcamayı yanlış görmeleri veya yanlış medya da özellikle ahbap hatırına alınmış dergi reklamı, bazen yalnızca indirim verildiği için bir medyayı kullanmak istemeleri ürüne zarar vermekte, gelişmesini önlemektedir. Pazar ve markayla ilgili araştırmaları değerlendirecek bilgili ekipleri olmayışı, en fazla karşılaşılan nedenlerden biridir. Özellikle aile şirketleri profesyonel ekiplerden ürkmekte, babadan gelen kontrolü bırakmak istememektedir. İstanbul dışındaki pek çok şirket bu tür bilgileri edinmeyi fazla sofistike, gereksiz bulmaktadır. Marka yönetimi ve iletişimi bilincine gerçekten varılması için alınması gereken yolun uzunluğu, tüm Türkiye ekonomisine mal olmakta ve küresel pazara az sayıda şirketimizin girebilmesi gibi gelecekte daha fazla zararını görülmesine yol açmaktadır. Tüm bu bakış açıları, pek çok marka olabilecek potansiyeli olan ürün ve servisleri, kentlerin markalaşma planlarını daha başta güdük bırakmakta, gelişimlerine engel olmaktadır. Ürünün markalaşması sürecinin farkındalık oluşturmadan sonra gelen ikinci adımı, o markanın konumlandırılmasıdır. Konumlandırma, tüketicinin zihninin bir dilimine yerleşen ve marka değerini özetleyen anlamdır, bir markayı diğer markalardan ayıran duruşudur. Bu duruşu algılayarak anlam veren tüketici konumlamayı zihninde adeta bir çekmeceye yerleştirir ve ne zaman o markanın adı geçse ya da bütünleşik pazarlama aktivitelerinden kaynaklanan bir iletişim vasıtasıyla karşılaşılırsa ilk akla gelen, markayı temsil eden o sihirli kelimedir. Volvo otomobil “güven” duruşuyla vardır. Beko “bir dünya markasıdır”, ACE çamaşır suyu “güven, dayanışma”, Rolex “prestij”, Starbucks “Arkadaşlık, kendi grubunuzla birlikte olma duygusu, gidilecek yer” konumlama örnekleri arasındadır. TEMMUZ 2010 Tüm bu araştırma ve analizler, ürün çıkarılma kararıyla birlikte mutlaka yapılmalıdır. ve ürün markaya dönüştürülememektedir. Marka faydasına uygunsuz ünlülerin kullanılması, yapılan en büyük yanlışlar arasındadır. 41 STANDARD Ayrıca tüketicinin ürünü nasıl kullandığı, nerede ve ne zaman tükettiği, tavsiye üzerine mi, yoksa reklamlardan mı öğrendiğine dair bilgiler, hedef kitlenin gelir ve eğitim ve yaş durumu, medeni durumu, varsa çocuklarla ilgili bilgiler, bitirilen okul, yaşam biçimleri, ev, iş yeri ve sokak alışkanlıkları, alış-verişi nasıl, ne zaman, nerelerden yaptıkları, gazete, dergi, kitap okuma alışkanlıkları, sinema ve televizyonla ilgili tercihleri, hangi tür program sevdikleri, neden ve ne zaman tüm bunları deneyimledikleri, internet kullanımı, giyim tarzı, yeniliklere nasıl baktıkları, boş zamanlarını nasıl kullandıkları gibi pek çok konuda araştırma yapmak gerekir. Konumlarken markanın pazardaki durumu, ürünün yaşam eğrisi gibi önemli değişkenleri dikkate almak gerekir. Markanın kendine has, başkalarından farklı ve tüketicinin bu farkı başka markada bulamayacağına olan kanaati “üstünlük” durumu olarak adlandırılır. Marlboro, Coca Cola, Disneyland, Ariel, Omo, BMW, Mc Donald’s böyle markalardır. TEMMUZ 2010 Marka ve en yakın rakipleri arasında farklı algılanan bir fayda öneremediğinde, önceden sözü edilmemiş bir özelliğe değinmek, öne çıkarmak gerekir ve bu da genellikle duygusal bir boyut katılarak hedef kitle tüketicinin duygu ve düşüncelerini markadan yana olumlu yöne çeker. STANDARD 42 Aynı zamanda rasyonel ve duygusal ögelere yer veren markaların çok başarılı örnekleri de vardır. Toplumumuz artık bir iletişim ağları toplumudur ve etkileşim yaşamımızda kendini ifade açısından çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle reklamlarda duygusal boyutun eskiye oranla öne geçtiğini görmekteyiz. Bu çalışmalarda tüketicinin zihninin bir diliminden söz ediyorduk. Burada algı, hafızada yerleşme ve hatırlanma işlevlerini iyi bilmek ve marka faydasının beyine yerleşmesini sağlamak için, ana fikrin görsel ve sözel ögelerini ve prodüksiyon tarz ve biçimini seçerken özen göstermek ve düz anlam, yan anlam, metaforlar, semboller, ikonlar, benzetmeler gibi gösterge bilim ve hedef kitlenin ait olduğu toplumun kültürel birikimini yakından izleyerek bu ögeleri iyi kullanmak gerekmektedir. Marka değeri oluşturmak için atılması gereken başka adımlar da vardır. Bilgi ve iletişim ağları toplumu insanı için, internet yoluyla iletişim, yaşamın çok ilgi çeken ve hedef kitlesi gittikçe çoğalan bir mecra haline gelmekte ve reklam veren, dijital reklamcılık yatırımlarını her geçen gün artırmaktadır. Sanal ortam, doğrudan pazarlama ve event marketing ve itibar yönetimi disiplinleri açısından da çok elverişli bir medyadır. Bu medyanın kullanımı ve üretiminindeki teknolojik yeniliklerin duyuruya katkısının önemi çoktur. Marshall Mc Luhan’ın dediği gibi, mecranın kendisi de bir mesajdır. Bilgi çağında bir ağlar toplumu olmamız (network society), interneti zengin, genişleme kapasitesi yüksek bir medya olarak karşımıza çıkarmıştır. Sanal ortamla içinde bulunduğumuz reel ortam arasında- ki sınırlar artık net değildir. Bir bilinç durumundan ötekine kolaylıkla geçilebilmektedir ve aynı anda iki yerde bulunabilme algı ve duyguları oluşturarak yeni bir farkındalık ve bilinç akışı ortaya çıkarmaktadır. Katherine Hayles’in ve başka sosyal bilimci ve iletişimcilerin dediği gibi artık (posthuman) yani postmodern toplumun, algıları farklı, yorumları farklı Rönesans ve Aydınlama Çağ’ından bildiğimiz, gerçekçi ve dünyayı iki boyutla gören insanından uzaklaşmış, kesinlik duygusunu reddeden bir insan ortaya çıkmıştır. Zygmund Bauman, iletişim ağları toplumunun yeni bir farkındalık ve bilince sahip olması durumuna sıvı yaşam, (liquid life) adını vermiştir. Akışkan bir ilişkiler ağıyla sanal dünyaya geçtiğimizde kendimiz de bir medya olmaktayız. Zira biz bilgi aradıkça sanal ortam genişlemekte, etkileşimle daha da zenginleşmektedir. Sanal dünyada zaman düzgün doğrusal olarak gitmez, döngüseldir, hiperlinkten bir başkasına geçerek, geçmiş ve geleceği her zaman sırasını değiştirerek yaşıyabiliyor olmamız interaktif reklamın, ve diğer iletişim olanaklarını şimdiden sağlamıştır. Teknolojik gelişim ve yeni bilinçle gittikçe etkinleşecektir. Örneğin kendinizi başka yollardan ifade etmek için bir Avatar yaratarak, başka sosyal ortamlara girebilirsiniz. Bu ortamlara giren markalar, etkinliklerini artırmak yolunda gitmektedir. HSBC, Second Life ortamında “şube” McDonald’s “zincir” açmıştır. Diğer global markalar da buna benzer çalışmalar yapmaktadır. Sosyal medya da özel sayfalar, gruplaşanlar vardır, sosyal medyanın sanal ortamında, mesaj alırken, göz, kulak ve dokunma aynı anda devreye gimektedir. Sınırsız yaratıcı internet üzerinden marka iletişimi, marka değerine yepyeni boyutlar katmaktadır. Reel ve sanal dünyada marka değeri oluşturma ilkeleri aynıdır. Yukarıda sözü edilen araştırma, değerlendirme, yaratım konseptlerinin düşünce biçimi aynıdır. İnternetin doğasından kaynaklanan teknolojik olanaklardan yararlanmanın yeni boyutlarıyla zengin görsellik ve etkileşim yöntemlerinin de katılımıyla başka yaratıcı elementlerin tek satış fikrine ve iletişim prodüksiyonuna yeni katkıları olmaktadır. Markalar global yaşamın, Thomas Friedman’ın “düz dünya” dediği iletişim dünyasının ayrılmaz bir bütünüdür. Reel ve sanal ortamları iyi kullanan, bilgi birikimi ve bilgi yönetimini sürekli geliştiren markaların şansı olacağı gerçeğinin farkında olarak marka oluşturmak gerekmektedir. Reklam Özdenetim Kurulu RÖK, Nisan 1994’te kurulmuştur. 1997 yılında da Avrupa Özdenetim Kuruluşları Birliği’ne (EASA) üye olmuştur. RÖK, reklamları pazar ekonomisinin egemen olduğu batı ülkelerinin artık evrensel hâle gelmiş kurallarına göre denetlemektedir. Bu kurallar Uluslararası Ticaret Odası’nca (ICC) çıkarılan ve 2006 yılında revize edilen, “Uluslararası Reklam Uygulama Esasları” adlı 26 maddeden oluşmaktadır. RÖK olarak Türkiye koşullarına ve 15 yıllık tecrübeye dayanarak “Dürüstlük”, “Doğruluk”, “Kanıtlama/Destekleme” ve “Karşılaştırmalı Reklamlar” başlıklı maddelere eklemeler yapılmıştır. Bu kurallar temel ilke olarak reklamların “yasal”, “ahlaki”, “doğru”, “dürüst” ve ”toplumsal sorumluluğun bilincinde ve dürüst rekabet ilkelerine uygun” olmasını öngörmektedir. RÖK, reklamları ya tüketicilerin başvurusuyla ya da rakip firmaların (birbirini) şikâyetiyle ele alır. Ayrıca sekreteryası tarafından yapılan taramalar sonucunda reklamları şikâyet beklemeden de (re’sen) ele alabilir. Şikâyet edilen reklamın reklamvereni ve/veya reklam ajansının görüşü alınır. Bunun için 2 iş günü süre tanınır. Gelen görüş ve ekindeki destekleyici belgelerle birlikte Kurul toplantılarında değerlendirilir. Şikâyetin Kurul’a iletilmesi Kendisinden istenirse, yayından önce de reklam hakkında tavsiye niteliğinde görüş verir. Yayın öncesi danışma hizmeti Kurul kararlarını bağlamamaktadır. Bu hizmet, hazırlanan reklamın başta Özdenetim Esasları olmak üzere tüm reklam mevzuatı açısından değerlendirilmesini kapsamaktadır. Reklam ajansları, reklamverenler ve medya kuruluşları bu hizmetten yararlanmaktadır. RÖK’ün hukuksal yaptırım gücü yoktur. Çünkü oluşumu bir yasaya dayanmamaktadır. Ancak reklamın sorumluluğunu taşıyan reklamveren/reklam ajansı/medya üçlüsünün, hiçbir zorunluluk olmadığı halde, “reklamlarımızı biz denetleyeceğiz” iradesiyle kamuoyuna taahhütte bulunması, en büyük yaptırım gücüdür. Reklamda özdenetimin etkinliği, tüketicinin desteği ile artacağına inanıldığından, 2003 ve 2004 yıllarında Kurul’un bilinirliğinin artırılması için RÖK’ün işlevini tanıtan kampanyalar düzenlenmiştir. RÖK, Remlamverenler Derneği üyelerinin yıllık parasal katkıları ile finanse edilmektedir. Rakip firma başvurusu Tüketici başvurusu Değerlendirmeye alınmayan tüketici başvuruları* Meslek kuruluşları başvurusu Kurul’un kendiliğinden ele aldığı TOPLAM Adet 111 145 241 6 41 544 Esaslar’a aykırı bulunan Esaslar’a aykırı bulunmayan TOPLAM Adet 145 158 303 (*) Esaslar kapsamında olmayan, Kurul’un çalışma alanı dışında kalan başvurulardır. TEMMUZ 2010 Reklam Özdenetim Kurulu (RÖK); a. bağımsız başkan b. reklam ajansları, c. reklamverenler, d. yazılı ve görsel medya, e. İstanbul Barosu, f. Üniversite g. Tüketici Dernekleri temsilcilerinden oluşan 28 kişilik bir kuruldur. ile birlikte başlayan değerlendirme ve görüş oluşturma süreci 7-10 gün arasında tamamlanır. Böylelikle yanıltıcı bulunan bir reklamın olumsuz etkisi 7-10 gün içinde ortadan kaldırılmış olur. Reklam tanımına; TV ve sinema reklam filmleri, basın ilanları, radyo, açıkhava ve internet (banner, pop-up vs.) reklamları ve basılı reklam malzemesi girmektedir. 43 STANDARD Reklam sektörünün dernekleri olan Reklamverenler Derneği (RVD), Reklamcılar Derneği (RD) ve Uluslararası Reklamcılık Derneği (IAA)’nin oluşturduğu platform Reklam Özdenetim Kurulu’nun (RÖK) kurucu organıdır. REKLAMLAR VE DENETİM Reklamlar ve Denetim STANDARD 44 TEMMUZ 2010 AÇIKHAVA REKLAMCILIĞI A çıkhava reklam sektöründe faaliyet gösteren firma temsilcilerini bir çatı altında toplamak, üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak, sektörün sorunlarına çözümler bulmak, açıkhava reklam sektörünü özel ve resmi kurum ve kuruluşlarda temsil etmek amacıyla 2000 yılında İstanbul’da kurulan ARED, Türkiye genelinde örgütlemiştir. Merkez İstanbul olmak üzere, İstanbul, Adana, Ankara, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Rize, Samsun ve Tekirdağ’da ARED İl Temsilcilikleri bulunmaktadır. ARED, açıkhava reklam sektörünü yurt dışında temsil etmek amacıyla merkezi Amerika’daki ISA (International Sign Association - Uluslararası Tabela Üreticileri Derneği), merkezi İngiltere’deki FESPA (The Federation of Screen and Digital Printers Associations - Serigrafi ve Dijital Baskı Dernekleri Federasyonu) ve yine merkezi İngiltere’deki ESF’ye (European Sign Federation Avrupa Işıklı Reklam Üreticileri Federasyonu) üyedir. ARED Üyeleri; Açıkhava reklam sektörünün önemli sorunlarından bir diğeri olan nitelikli insan kaynağı eksikliğini gidermek üzere son yıllarda eğitim çalışmalarına ağırlık verilmektedir. ARED bu amaçla öncelikle sektör çalışanlarının niteliğini, bilgi ve tecrübelerini artırmak amacıyla 2007 yılından bu yana iki ayda bir farklı illerde “ARED İl Toplantıları ve Sektörel Eğitim Seminerleri” düzenlemektedir. ARED sektörel eğitimlerinin sonuncusu Kıbrıs Türk Reklamcılar Birliği’nin daveti üzerine 22 Nisan 2010 tarihinde Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nda gerçekleşmiştir. 2010 yılında Antalya ve Diyarbakır illerinde sürdürülecek sektörel eğitim seminerlerinde katılımcılara katılım belgesi de verilmektedir. ARED’in girişimleri ve İzmir Ticaret Odası’nın da desteği ile 2006 yılında Ege Üniversitesi Ege Meslek Yüksekokulu’nda “Açıkhava Reklam Ürünleri ve Serigrafi – Grafik Tasarım” bölümü, Milli Eğitim Bakanlığı Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü ile ARED arasında 18.06.2008 tarihinde imzalanan protokol ile İstanbul Bayrampaşa İnönü Anadolu Teknik, Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde “ARED Endüstriyel Reklam Ürünleri Teknik Öğretim Programı” açılmıştır. Bölüm öğrencilerine ARED Bursu, sektör temsilcilerinin sunumlarıyla uygulamalı ve teorik eğitimler, yıl sonu stajlarında sektör firmalarına yerleştirilmeleri ve eğitimlerini aldıkları sektörü yakından tanımaları için firma gezileri konularında destek verilmektedir. Bölüm atölyeleri için gerekli makine, alet ve ekipmanlar ARED’in girişimleriyle sektör temsilcilerinin bağışlarıyla sağlanmaktadır. ARED’in desteğiyle Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul İl Özel İdaresi ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) iş birliği ile İstanbul Bayrampaşa’daki İnönü Anadolu Teknik, Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde 2008 yılında ÖZİMEK adı altında ücretsiz olarak başlatılan ve yaklaşık dört ay süren ‘Endüstriyel Tabela Reklamcılığı’ kursu düzenlenerek kursu başarı ile bitiren 21 sektör çalışanının sertifikalandırılması sağlanmıştır. ARED, 2009 yılında AB hibeli “Sektörle Büyüyecek İstihdam! Açıkhava Reklamcılık Sektörünün Nitelikli İnsan Kaynağına Kavuşturulması” konulu İŞKUR projesi çerçevesinde düzenlediği kurslarla 17-29 yaş arası, lise mezunu işsiz gençlerin açıkhava reklamcılığı eğitimi alarak sektörde istihdam 45 STANDARD ARED, Açıkhava reklam sektörünün en önemli sorunlarından biri olan ilan ve reklam yönetmelikleri ile ilan reklam vergilerinin uygulanması sırasında yaşanan sektörel sorunlarda belediyelerle çözüm ortaklığı çalışmaları gerçekleştirmektedir. ARED bu çalışmalar çerçevesinde İstanbul, İzmir ve Bursa Büyükşehir Belediyelerinin ilan ve reklam yönetmeliği revizyonu çalışmalarında destek vererek katkıda bulunmuştur. TEMMUZ 2010 • mecra kiralama, • indoor - outdoor ışıklı ve ışıksız endüstriyel reklam üretimi, • serigrafi ve dijital baskı, • makine ve malzeme tedariki konularında faaliyet göstermektedirler. TEMMUZ 2010 STANDARD 46 edilmesini sağladı. Eğitimler sonunda başarılı olan 118 kursiyerden 46 kursiyer sektördeki firmalarda istihdam edildi. 31.12.2009 tarihinde tamamlanan proje, Türkiye’de 25 ilde yürütülen 101 proje arasından başarılı 20 örnek projeden biri seçildi. 7-8 Nisan 2010 tarihlerinde Ankara Rixos Hotel’de düzenlenen ‘’Avrupa İstihdam Stratejisi Konferansı’’ ve ‘’Proje Kapanış Toplantısı’’ süresince, başarılı 20 örnek projenin tanıtıldığı Proje Fuarı’nda ARED’in proje standı ilk sırada yerini aldı. ARED, sektörün gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi, yurt dışında tanıtılması ve sektörde yerli-yabancı iş birliklerinin kurulmasında önemli bir katkı payı olan Sign İstanbul Fuarı’nın da destekçisidir. Avrupa’nın her yıl düzenlenen en büyük açıkhava reklamcılığı fuarı unvanına sahip olan, 25 bin m2 toplam alanda hayata geçirilen, sektörün tüm kesimlerini ve reklamcıları buluşturan Sign İstanbul Fuarı her yıl kasım ayında Tüyap Fuar Merkezi’nde ARED’in iş birliği ile gerçekleştirilmektedir. ARED’in sosyal sorumluluk projesi olarak hedeflediği ve 2009 yılında başlattığı ‘Okullara Atatürk Köşesi Oluşturulması’ projesi çerçevesinde bugüne kadar 19 okula Atatürk Köşesi armağan edilmiştir. Tasarım, baskı ve çerçeveleme işlemleri ARED tarafından gerçekleştirilen 1,90x2,50 m ebatlarındaki Atatürk Köşesi’nin montajı da Dernek üyelerince yapılmaktadır. AÇIKHAVA REKLAMCILIĞI TERİMLERİ AÇIKHAVA REKLAMI Kamuya açık iç/dış mekanlarda teşhir edilen ve herhangi bir ürün ya da hizmet için talep ve/veya imaj yaratmak ya da güçlendirmek amacıyla oluşturulmuş yazılı ve/veya görsel mesajlar içeren uygulamalardır. AÇIKHAVA REKLAM ÜRETİCİSİ Müşterinin talepleri doğrultusunda reklam alanı ve panolarının, kurumsal kimlik elemanlarının tasarımı, üretimi, montajı ve servis hizmetlerinden birini / birkaçını ya da tümünü veren firmadır. AÇIK ALAN TANITIM AKTİVİTELERİ Toplum geneline hitap eden açık alanlarda ilgili belediyelerce belirlenen yerlerde yapılan tanıtım aktivitelerini (görsel şovlar, gösteriler, tanıtım konserleri vb.) ifade eder. İLAN Ticari amaçlı olmayan duyuru veya bilgilendirme elemanlarını ifade eder. İLAN PANOSU Ticari amaçlı olmayan duyuru veya bilgilendirme elemanlarının konulabileceği, asılabileceği, sergilenebileceği teşhir ünitelerini ifade eder. REKLAM Bir ürünü veya hizmeti tanıtmayı, halkı bu ürünü veya hizmeti satın almaya yöneltmeyi amaçlayan etkinliktir. REKLAM AJANSI TANITIM Reklam ve ilanları reklamverenin duyduğu ihtiyaç doğrultusunda hazırlayan ve reklamveren adına yayınlanmasına aracılık eden ticari iletişim uzmanı gerçek ya da tüzel kişilerdir. Herhangi bir ürün, hizmet, kişi, kurum vb. unsurlar hakkında hedeflenen kamuoyu algılamasını oluşturmak, mevcut algının korunmasını sağlamak ya da değiştirmek amacıyla tasarlanmış, yazılı ve/veya görsel mesajlar içeren uygulamalardır. REKLAM (MECRA) KURULUŞU Reklam veya ilanı hedef kitleye ulaştıran iletişim kanallarının ya da her türlü aracın sahibi, işleticisi veya kiralayıcısı olan kişi veya kurumları ifade eder. REKLAM PANOSU / LEVHASI / TABELASI Üzerinde kısmen ya da tamamen reklam niteliği taşıyan (kişi, kurum, sektör ile ilgili bilgi veren) yazılı ve/veya görsel mesajların yer aldığı, değişik şekil ve ebatlarda ışıklı ya da ışıksız teşhir üniteleri (tabelalar) olarak ifade edilir. REKLAM VEREN Ürettiği ya da pazarladığı ürün ya da hizmet için talep veya imaj yaratmak ya da güçlendirmek amacıyla reklam üretmek ve yayınlatmak için bedel ödeyen gerçek ya da tüzel kişilerdir. TANITIM PANOSU / LEVHASI / TABELASI Üzerinde tanıtım niteliği taşıyan (kişi/kurum/sektör ile ilgili bilgi veren) yazılı ve/veya görsel mesajların yer aldığı, değişik şekil ve ebatlarda ışıklı ya da ışıksız teşhir üniteleri (tabelalar) olarak ifade edilir. AÇIKHAVA REKLAMCILIĞI ÜRÜNLERİ A TABELALAR Eşit ölçülere sahip iki panonun, aralarında iç açı 90 dereceyi aşmayacak şekilde “A” formatında birleştirilmesiyle oluşan çift taraflı tabelalardır. AKARYAKIT İSTASYONLARI Motorlu araçlar için benzin ve türevlerinin satışının yapıldığı, tanıtım ve reklam uygulamalarında totem, kanopi reklam panoları, yönlendirme panoları vb. reklam elemanlarının bir arada kullanıldığı işletmelerdir. ATM KABİNİ REKLAM UYGULAMALARI TEMMUZ 2010 İlan, reklam ve tanıtım panoları ile panosuz reklam tabelalarının konulup asılabildiği her türlü hareketli hareketsiz yer ve alanlardır. 47 STANDARD REKLAM ALANLARI Bankaların otomatik para çekme makinelerinin yer aldığı kabinlere yönelik reklam ve tanıtım uygulamalarıdır. BANNER Hafif kumaş veya benzeri malzemeden yapılmış; direk, bina ya da sabit çerçevelere uçlarından geçici olarak monte edilmiş reklam elemanlarıdır. BAYRAK / FLAMA Resmi kurumların, işletmelerin, eğitim kuruluşlarının veya hizmet kurumlarının resmi / kurumsal tasarımlarını taşıyan ögelerdir. BEZ / PVC AFİŞ Çeşitli baskı ve boyama teknikleri kullanılarak tasarlanan, hafif ve geçici kullanıma uygun tanıtım ve reklam elemanlarıdır. Bilboardlar reklam alanı 4,5 m2’den büyük olan ve üçüncü şahısların reklam ihtiyaçlarında kullanılmak üzere belirli bölgelerde konumlandırılan reklam/tanıtım üniteleridir. Reklam alanları daha da büyük olanları bigboard veya megaboard olarak adlandırılırlar. 48 BİNA GİYDİRME UYGULAMALARI STANDARD TEMMUZ 2010 BILLBOARD/BIGBOARD/MEGABOARD Bina sağır duvarları, cephe kaplamaları, cam yüzeyleri ve vitrinlerine yapılan reklam ve tanıtım uygulamalarıdır. BUNTING SIGN Genellikle açılış ve kutlamalar sebebi ile bayrak, flama vb. dekoratif reklam ürünlerinin birarada çok miktarda kullanılması ile oluşturulan reklam elemanlarıdır. CAM GRAFİKLERİ Pencerelerin iç ya da dış yüzeylerine sabitlenmiş cam grafikleri ya da direkt cam yüzeylerin boyanması ile oluşturulmuş, binanın dışından görülebilen reklam tabelalarıdır. ÇATI REKLAMLARI ÇİFT TARAFLI PANOLAR Her iki yüzü de kullanılabilen çift taraflı reklam/tanıtım panolarıdır. ÇOK YÜZLÜ PANOLAR Üç veya daha fazla cephesi bulunan reklam/tanıtım panolarıdır. DUVAR/ALIN REKLAMLARI Bina veya benzer yapıların dış cephelerinde yer alan herhangi bir duvarına, bina cephesine paralel ya da dik (çıkıntılı) olacak şekilde takılmış reklam / tanıtım panolarıdır. GÖLGE, TENTE Üzerinde cadde ya da sokaktan geçerken okunmak üzere tasarlanmış bir tanıtım ya da reklam mesajının yer aldığı, binaların kapı ve/veya pencerelerinden çıkıntı yapacak şekilde dikilmiş ya da sabitlenmiş kanvas, kumaş vb. malzemelerden yapılan ve tente olarak da adlandırılan ünitelerdir. HAREKETLİ VE YANIP SÖNEBİLEN REKLAMLAR Hareket edebilen, hareketli parçalar içeren, mesajını değiştirebilen, yanıp sönebilen bir mesajı ya da yanıp sönebilen hareketli bir çerçevesi olan reklamlardır. IŞIKLI PANOLAR/LEVHâlâR/TABELALAR Işıksız üretildiği halde yakınına monte edilen projektör vb. harici ışık kaynakları kullanılarak dışarıdan aydınlatma sağlanan ya da ürün içinde yer alan floresan, neon, led vb. aydınlatma elemanları ile dahili aydınlatma sağlanan reklam panolarıdır. İSİM – UNVAN PANOLARI Yapılarda bulunan kişi ve kuruluşların tanıtımı ve duyurusu için kullanılan ve yapıların ön cephelerinde yer alan ilan ve reklam levhalarıdır. Bina ve benzeri yapıların çatılarına ya da bina cephesinin üst kısımlarına monte edilen ve bulunduğu binanın mimari yapısına uygun şekilde tasarlanmış reklam/tanıtım panolarıdır. KABİNLİ REKLAM PANOLARI ÇATI ÜSTÜ REKLAM PANOLARI KANOPİ ALIN REKLAMLARI Bina ve benzeri yapıların mimari yapısından bağımsız olacak şekilde, bina çatı ya da üst korkuluk duvarı seviyesinden daha yukarıya monte edilen reklam/tanıtım panolarıdır. Belirli bir bölümünden binaya birleştirilmiş ya da binadan bağımsız inşa edilmiş kanopilerin cepheden görünen yüzeylerine takılmış reklam/tanıtım panolarıdır. Reklamın sergilenmesi için bir duvara sabitlenmiş ve saydam yüzeyli, kilitlenebilir teşhir üniteleridir. KIOSK NEON REKLAMLAR Üzerinde dokunmatik ekran ve/veya bilgisayar konsolu yer alan, isteğe göre tasarlanabilen taşıyıcı gövdesi çeşitli baskı ve folyo uygulama teknikleri kullanılarak akaryakıt istasyonu, süpermarket vb. kamuya açık alanlarda reklam ve tanıtım aracı olarak kullanılabilen ürünlerdir. Dekoratif neon ışıkları kullanılarak yapılan reklam ve tanıtım uygulamalarıdır. TEMMUZ 2010 OTOBÜS DURAĞI REKLAMLARI 49 Durakta bulunan paneller üzerinde teşhir edilen ve muhtelif baskı teknikleri kullanılarak oluşturulan reklam ve tanıtım uygulamalarıdır. STANDARD KÖPÜK REKLAMLAR Strofor malzemenin şekillendirilmesi ve boyanması yöntemiyle oluşturulan dekoratif reklam ve tanıtım elemanlarıdır. KULE REKLAMLARI Açık kulelere sabitlenmiş ya da kulelerde reklam konulması için özel olarak tasarlanmış bölümlere yerleştirilmiş reklam/ tanıtım panolarıdır. KUTU HARFLER Ayrı ayrı monte edilebilen harf veya sayılardan oluşan reklam/tanıtım üniteleridir. LED EKRANLI REKLAMLAR Dekoratif ışık yayan diyod kullanılarak yapılan reklam ve tanıtım uygulamalarıdır. MESLEK VE / VEYA İSİM LEVHASI/TABELASI Bir binada faaliyet gösteren doktor, avukat vb. serbest meslek bürolarını ve benzer işletmeleri belirten levhalardır. PENCERE REKLAMLARI Pencerelerin iç ya da dış yüzeylerine sabitlenmiş ya da direkt cam yüzeylerin boyanması ile oluşturulmuş, binanın dışından görülebilen reklam tabelalarıdır. PİLON / TOTEM / HIGHRISE Bir veya daha fazla destekleyici ayak ya da direkle binadan bağımsız -genelde yakınında- bir alanda yere sabitlenmiş, yüksek reklam/tanıtım panolarıdır. POSTER PANEL Standard ebatlarda posterlerin üzerinde sergilendiği teşhir üniteleridir. RAKET/CLP Billboardlardan daha küçük reklam alanlarına sahip, üçüncü şahısların reklam ve tanıtım alanları için çoğunlukla kaldırım vb. yerler üzerinde oluşturulmuş kısa ayaklı reklam ve tanıtım üniteleridir. SAĞIR DUVAR CEPHE REKLAMLARI Yapıların sağır duvarlarına konstrüksiyon kullanılmadan doğrudan uygulanan ve vinil ve boya ile gerçekleştirilen ilan ve reklamlardır. SANDWICH BOARD SIGN İşletme, ürün, promosyon, servis ya da diğer ticari ve toplumsal faaliyetlerin reklamının yapılması veya tanıtılması için geçitlerde veya diğer kamuya açık alanlarda sergilenen portatif, kendi başına durabilen tabelalardır. STAND / DISPLAY / P.O.P TEMMUZ 2010 Ürün sunumu / teşhiri / sergilenmesi için tasarlanan reklam ve tanıtım ürünleridir. STANDARD 50 ŞEHİR MOBİLYALARI REKLAMLARI Şehirlerdeki halka açık yerlerde kullanılan bank vb. gibi sabit şehir mobilyalarının üzerine uygulanan reklam ve tanıtımlardır. TAŞIT GİYDİRME UYGULAMALARI Binek ve ticari oto, kamyon, otobüs, uçak, zeplin, balon vb. araçlar üzerine yapılan, dış cepheden bakıldığında imaj/ baskı görülürken iç cepheden dışarıya bakıldığında hiçbir görüntü kaybı meydana getirmeyen, muhtelif baskı ve folyo uygulama teknikleri kullanılarak yapılan reklam uygulamalarıdır. ÜÇ BOYUTLU REKLAMLAR Gerçek bir cisim ya da şeklin kopyalanması ile oluşturulmuş ve bir reklam gereci olarak kullanılan üç boyutlu bir röprodüksiyon anlamına gelir. Röprodüksiyon, ölçek olarak büyütülmüş, minyatürize edilmiş veya aynı boyutta olabilir, bir binaya takılmış veya binanın bir parçası olarak inşa edilmiş olabilir. Röprodüksiyon, kendi başına durabilir veya pilonlar gibi kendi başına durabilen panoların bir parçasını oluşturabilir. V TABELALAR Eşit ölçülere sahip iki panonun, aralarındaki iç açı 90 dereceyi aşmayacak şekilde “V” formunda birleştirilmesiyle oluşan çift taraflı tabelalardır. VİNİL REKLAMLAR Sağır bina cepheleri ile metruk ve inşaat halindeki binaların üzerine uygulanan perdelerdir. YER GRAFİKLERİ Kamuya açık alanlarda (bina girişleri, süpermarketler, alışveriş merkezleri vb) özel malzemeler kullanılarak zemine uygulanan reklam ve tanıtım uygulamalarıdır. YERE MONTE REKLAM PANOLARI Bir ya da daha fazla ayak, direk vb. ile yere (zemine) sabitlenmiş, bina ve benzer yapılardan destek almayan bağımsız reklam/tanıtım panolarıdır. YÖNLENDİRME PANOSU/LEVHASI/TABELASI Araçlara ya da yayalara yol gösteren ve yönlendiren tabelalardır. ZEPLİN VE BALON REKLAMLARI Zeplin ve balon üzerine yapılan reklam ve tanıtım uygulamalarıdır. R eklamcılıkta etik anlayış perspektifinden bakıldığında; çocuğu hedef kitle olarak seçen reklamlar, akademisyenlerin ve profesyonellerin en fazla tartıştıkları, özdenetim kurulları ve devlet kademesinde ulusal-uluslararası boyutta birçok düzenlemenin getirildiği bir alanı oluşturmaktadır. Dünyada bilinçlenen tüketici kitlelerinin, bir baskı grubu olarak hareket etmeye başlamaları, devletin söz konusu konuda yasal düzenlemelere gitmesine neden olmuştur. Yasalar bazında ulusal ve uluslararası alanlarda alınan önlemler kadar reklam dünyasının kendi özdenetim mekanizmalarını çalıştırarak belirlediği reklam etik kodları içinde, çocukların ve gençlerin tecrübesizliklerini, saflıklarını kullanan, fiziksel, psikolojik ve ahlaki gelişimlerinin kötü yönde etkilenmesine neden olacak rol modelleri, davranışlar ve yaşam biçimlerinin reklam mesajlarında aktarımını engelleyici düzenlemeler oluşturulmuştur. Tüm bu çabaların bağlayıcı olabilmesi ve uygulanması, reklamverenin, reklamcının ve medya da çalışan tarafların kişisel bazda konuyla ilgili kendi etik bakış açılarını belirlemeleri ile başlamaktadır. Zira reklamcıların ve reklamverenlerin, reklamların etkisini sadece para kazanmak ve iş yapmak olarak algılaması durumunda, etik prensiplerin çalıştırılması düşünülemez. Eğer taraflar geleceğin yapı taşları olarak çocukları sadece maddi unsur olarak görmezler, onlara karşı toplumsal sorumluluklarının da farkında olarak hareket ederlerse, reklam ve çocuk ilişkisinde dile getirilen eleştirilerin çoğunun büyük oranda ortadan kalkması ve reklamlara karşı oluşan genel olumsuz bakış açısının değişmeye başlaması sağlanabilecektir. Söz konusu düşüncelerden hareketle; reklamlarda çocuk temsili konusundaki yasal düzenlemelerin ve özdenetim mekanizmalarının oluşturulmasına neden olan, reklamlarda çocuklara yönelik etik tartışmaların ve eleştirilerin çıkış noktalarını aşağıda belirtilen model kapsamında değerlendirmek mümkündür: Çocuğun kullanmadığı ürünlerin reklamlarında çocuklara rol verilerek, ailede satın alma sürecinde anne-babayı etkileyici bir birey olarak ailenin tüketimini yönlendirmesi ve çocuk merkezli bir tüketimin ortaya çıkması: Satın alma güçleri belirli bir yaşa kadar sınırlı olan çocukların istekleri, onların ebeveynleri ya da diğer aile büyükleri yoluyla karşılanmaya çalışılmaktadır. Reklamlarda tanıtılan ürünün satın alınması konusunda çocuklar ebeveynlerine istekte bulunmakta, hatta zaman zaman daha da ileri giderek onları zorlamaktadırlar. Çocuğu, satın alım gücüne sahip ebeveyne karşı baskı aracı olarak kullanmayı hedefleyen ve bu yönüyle yanıltıcı olmakla eleştirilen bazı reklamlar “direkt tüketici”ye değil, “direkt tüketicinin doğal bağına” yani “çocuğuna” seslenmektedirler. Sözgelimi, asıl ürünün 5–6 yaşlarında bir çocuğun okuyamayacağı bir gazete olması durumunda bile yan ürün ile çocuğun cezbedilmesi ve “haydi çocuklar yarın annenize şu gazeteyi aldırtın” sloganıyla satın alma davranışını gerçekleştirmeye yönlendirilmesi mümkündür. Ebeveyn ise çocuğunu tersleme ya da üzme gibi bir seçeneğe yöneldiğinde hem kendisi hem de çocuk için sevimli görülmediği için bilinçli ya da bilinçsizce çoğunlukla çocuğun istekleri doğrultusunda seçim yapılmaktadır. REKLAMDA ÇOCUK VE ETİK TEMMUZ 2010 Öğr. Gör. Yelda Özlem GÖNEN Öğr. Gör. Sena ERDEN Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çanakkale Meslek Yüksekokulu İktisadi ve İdari Programlar 51 STANDARD Reklamda Çocuk ve Etik TEMMUZ 2010 Reklam ve çocuk ilişkisinde dile getirilen eleştirilerden bir diğeri reklamların, deneyimleri yetersiz, kişiliği tam olarak şekillenmemiş olan çocuğa, büyük oranda ve en kolay yol olarak tüketerek mutlu olmak üzerine kurulu bir dünya sunmasıdır. Zira reklamlarda yer alan sloganların, mesajların altında mutlu hayatlar vaat edilmekte ve bu hayata ulaşmanın tek yolunun o ürüne sahip olmaktan geçtiği ifade edilmektedir. STANDARD 52 Çocuğu satın alım gücüne sahip ebeveyne karşı baskı aracı olarak kullanmayı hedefleyen reklamların maddi boyutları da dikkat çekicidir. Zira bundan 50–60 yıl önce çocukların tahta oyuncaklarla oynadıkları ve en şanslılarının da belki bir elektrikli treni olduğu bilinmekteyken, günümüzde teknolojinin oyuncak geliştirme konusunda oldukça cömert olduğu ve reklamların bu konuda çocukları bir numaralı hedef olarak gördüğü ortadadır. Bu anlamda çocuklara yöneltilen baskının, çocuklar tarafından anne ve babalara yönlendirildiği ve yalnız oyuncaklar konusunda değil yiyecekiçecek konularında da ebeveynlerin tüketim alışkanlıklarını çocuklarına göre planladıkları dikkat çekmektedir. İşte bu noktada cevap arayan sorular ortaya çıkmaktadır: Ürünleri satın alacak maddî güce sahip olmayan ebeveynler çocuklarının bu baskılarından nasıl etkileneceklerdir? Çocuklarının reklamlardan kaynaklanan ısrarlı taleplerine karşılık veremeyen babanın ruhsal yapısı bozulmayacak mıdır? Bir kısım etik sorgulayıcısı söz konusu reklamların fakir ebeveynler üzerinde olumsuz etkiler yarattığını iddia ederken, diğerleri bunun başarı ve kazanma hırsını tetikleyici olumlu bir etkisi olduğu görüşünü savunmaktadırlar. Gelecek hayallerini şekillendirirken reklamların çocuğa büyük oranda ve en kolay yol olarak “tüketerek mutlu olmak” üzerine kurulu bir dünya sunması ve uzun vadede gereksiz tüketimi alışkanlık haline getirmiş bir tüketici tipinin ortaya çıkması: Reklamlarda çocuğa sunulan gerçeklik, tüketim ile kazanılan mutluluk, güç, başarı ve sevilme ile ilişkilendirildiği takdirde ise, bu durumda çocuğa sunulan gelecek hayali sadece tüketim odaklı bir yaşam haline gelmektedir ki, bu da marka düşkünlüğü ve tüketmek üzerine kişiliğini biçimlendiren materyalist bir neslin ortaya çıkmasına neden olacağından reklamın etik eleştirisinin yapılması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Sözgelimi, çocuklara yönelik kredi kartı uygulaması başlatan bir bankanın reklamında 12–16 yaş arası gençlerin kendi kredi kartlarına sahip olmalarının bir ayrıcalık, kişilik simgesi ve kendi yaş grupları içinde fark edilme, hayran olunan kişi olma iletisiyle sunulmasıdır. Söz konusu reklamda tüketimin beğenilme, toplumda yer edinme ve bir kimlik kazanmanın özdeşleştirildiği görülmekte ve bu durumun çocukların kişilik gelişimlerinde psikolojik hasar yaratabilmektedir. Konuyla ilgili olarak; Uluslararası Ticaret Odası Reklam Uygulama Esasları’nın “Çocuklar ve Gençler” başlığını taşıyan ilgili maddesinde yer alan reklamlar; çocukların mal veya hizmetlerin satış ve kiralamaları için sözleşme yapmalarını ima edecek ifadelere yer veremez” ve “ana-babanın çocuklarına yönelik sevgi, şefkat, bağlılık gibi hassasiyetlerini istismar edemez” ve “reklamlar, bir ürüne sahip olmanın ya da kullanmanın tek başına, çocukları veya gençleri aynı yaştaki diğer çocuklar ya da gençlerden fiziki, toplumsal veya psikolojik bakımdan avantajlı yapacağını; ürüne sahip olmamanın bunun tersi bir etki yaratacağını ileri sürmemelidir.” hükümleri reklamcıların dikkate almaları gereken önemli etik ilkeleri vurgulamaktadır. Fiziksel olarak çocuğu tehlikeye atacak eylemlerin reklamlarda gösterilmesi ve animasyon unsurların gerçeklikle ayrımına varılamamasının yarattığı tehlikeler: Reklam etiğinde, reklam ortamının yarattığı etkinin çocukların zihinsel gelişimini olumsuz yönde etkileyerek, tutum ve davranışlarının gelişiminde ortaya sorunlar çıkarabileceği hususu tartışılmaktadır. Buna ilişkin olarak Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik kapsamında çocuklara ilişkin reklamlarda olması gereken esaslar Madde 7’de belirtilmiştir. Yönetmelikteki hükümler incelendiğinde, çocuklara aktarılacak bilgilere ilişkin düzenlenmede iki önemli husus göze çarpmaktadır. Bunlar: • “Reklamı yapılan ürünün gerçek boyutları, değeri, özellikleri, dayanıklılığı ve performansı hakkında çocukların yanıltılmasına sebep olabilecek ifade veya görsel sunumlara yer verilmemelidir. Eğer ürünün kullanımı ek bir malzeme gerektiriyorsa (örneğin pil) ya da gösterilen veya tarif edilen sonucu alabilmek için başka malzemelere gerek varsa (örneğin boya) bu durum açıkça belirtilmelidir” • Ürün veya hizmetin kullanımının gerektirdiği beceri, olması gerekenden az gösterilmemelidir. • Ürün veya hizmetin kullanım sonuçları gösterilirken, hedef kitlenin yaş grubu dikkate alınarak ortalama bir çocuğun ulaşabileceği sonuç açık ve anlaşılabilir bir sunumla verilmelidir”. Anlatılanlarla paralel olarak çocukların televizyon reklamlarına karşı davranışının, algılama yeteneğinin gelişmesi ile ilişkili olduğu araştırmalarda tespit edilmiştir. Sözgelimi 5 ile 8 yaş arası çocukların hayal, gerçek, yalan ve taklit arasında ayrım yapmada zorluk çektikleri, program ve reklamlar arasındaki farklılığı, reklamlar kısa, programlar uzun şeklinde algıladıkları, 9–12 yaş arası çocukların mesajların anlamlarını “programlar hikâye içerir, reklamlar ürünleri içerir” şeklinde algıladıkları bildirilmiştir. Okul öncesi yaştaki çocukların, televizyon programlarında kuklalara, çizgi filmlere, gülmece türünden hareketli şarkı ve oyunlara ilgi ve kuvvetli tepki gösterdiği belirlenmiştir. Çocukların çoğunun algılama düzeyleri gereği, televizyonda gördükleri programların ve reklamların gerçek olduğunu sandıkları ortadadır ve bu durum onların ya giderek gerçek yaşamdan kopmalarına ya da gerçekle karşılaştıklarında düş kırıklıkları yaşamalarına sebep olmaktadır. Söz konusu durum, belli bir algılama düzeyine erişilmeden izlenen programlarının çocuğa yanlış kavramlar ve çağrışımlar yolu ile olumsuz etkiler yapabileceği gerçeğini karşımıza çıkarmaktadır. Uluslararası Ticaret Odası Reklam Uygulama Esasları’nda “çocuklar ve gençler” maddesi bağlamında bu konuyla ilgili değerlendirilebilmektedir. Bu madde: “Reklamlar, çocuklara ve gençlere zihinsel, ahlaki ya da fiziksel zarar verebilecek; onları tehlikeli durumlarla ya da sağlık ve güvenliklerini ciddi biçimde tehdit edecek etkinliklerle karşı karşıya bırakacak; ya da tanımadıkları kişilerle ilişki kurmalarını ya da bilmedikleri ya da tehlikeli yerlere girmelerini teşvik edecek ifade ya da görsel sunumlar içermemelidir” ifadelerine yer vermektedir. 53 STANDARD Göstergeler ve sembollerden oluşan bir bütün olarak reklamlarda sunulan yaşam biçimleri ve bu kurgu içinde var edilen karakterler, çocuklara var olan ya da alternatif yaşam biçimleri ile ilgili birtakım iletiler sunmakta, gelecekteki yaşamları ile ilgili hayaller kurmalarına neden olmaktadır. Sözgelimi otomobili kullanan, sörf yapan 3–4 yaşlarında bir bebeğin reklamlarda gösterilmesi, animasyon karakterin yaptığı bir hareket sonucu yaralanmaması, ölmemesi ya da beyaz eşya markasının ürünlerinin dayanıklılık testini çocukların çamaşır makinesini futbol kalesi olarak kullanarak bulaşık makinesinin kapağını hızla açıp kapayarak yapmaları, çocukları fiziksel olarak tehlikeye atan ya da yanlış davranışları doğruymuş gibi gösteren reklamların zararlı etkileri açısından eleştirilmektedir. TEMMUZ 2010 Reklamlarda özdeşleşeceği rol modellerinin etkisinde kalan ve kişiliği henüz yeni yeni şekillenen çocuğun bu süreçte, ilerdeki yaşamını etkileyecek olumsuz bir kimliğe bürünmesi: TEMMUZ 2010 STANDARD 54 Çocuklara yönelik reklamların bazı çizgi film kahramanlarıyla birlikte desteklenmesi de bu kapsamda ele alınabilmekte ve çocukların zihinlerinde farklı imajlar oluşturabilmektedir. Çocukların zihninde oluşan imajı destekleyemeyen çok sayıdaki ürünün ise çocukların geleceklerine yön verecek sosyal ve psikolojik yapılarını olumsuz etkileyeceği açıktır. Diğer yandan, çizgi film kahramanlarının gerçekleştirebildiği bazı insanüstü davranışların da satın alınan ürünlerle elde edilememesi, çocukların hayal dünyalarını alt üst edebilmekte ve olumsuz davranışlar sergilemelerine neden olabilmektedir. Çizgi film kahramanı ve reklam benzerliği bulunan “Pokemon” kartları yüzünden yaşanan felaket, benzer şekilde 1998 yılında Adana’da 4 yaşındaki bir erkek çocuğun, müzik klibinde gördüğü pop sanatçısına öykünerek balkondan atlaması, bu olumsuzlukları örnekler niteliktedir. Çocuklara yönelik gıda reklamlarında Pediatri Birliği, Diş Hekimleri Birliği ya da uzman çocuk doktorlarının ticari bir markanın reklamlarında güven unsuru olarak kullanılmasının yaratacağı sakıncalar ve reklamların çocuklarda kötü beslenme alışkanlıklarını ve obeziteyi körüklemesi: Reklamlara getirilen eleştirilerden biri de fast food tarzı gıda tüketimini özendirici nitelikte mesajlar sunmasıdır. Özellikle çocukların yemekten zevk aldığı, ancak sağlıklı beslenme karşıtı olan ve ileride obezite gibi sağlık sorunlarına neden olabilen bu ürünlerin reklamlarında renkli, hareketli bir dünyanın kurgulanarak animasyon karakterleri ve çocukların özdeşim kuracakları yaşıtlarının oyuncu olarak seçilmesi, dikkati reklamlara çekmekte ve bu durum ise çocuğun bu tarz gıda ürünlerini ısrarla tercihi sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca bu tarz ürünlerin pazarlama iletişimi etkinliklerinde markaların promosyon olarak çocukların ilgisini çeken çizgi karakterlerinin oyuncaklarını mönülerle vermeleri de çocuğu fast-food yiyecekler yemeğe özendiren bir diğer noktayı oluşturmaktadır. Yoğun çalışma temposunda ailelerin büyük alışveriş merkezlerini hem gezmek, boş vakit geçirmek hem de ihtiyaçlarını satın almak için bir tür sosyal mekân olarak görmeye başlaması da bu hızlı tempoda yerlerini almış fast-food endüstrisinin, ailelerin yemek alışkanlıklarında hatırı sayılır bir yer kazanmalarına neden olmaktadır. Reklamlarda çocuğun mutlu olmak, eğlenmek için bu tarz yeme alışkanlığını tercih etmesi, anne-babasından bunu istemesi, anne-babanın ise çocuğuna bunu almadığı için kötü ebeveyn olarak hissetmesine neden olacak bir havanın yaratılması, eleştirinin bir diğer boyutunu oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra çocuğun kalsiyum ve vitamin yönünden zenginleştirilmiş, fiziksel ve zihinsel gelişimini hızlandırdığı iddia edilen ve çeşitli sağlık kurumları, uzman doktorlar Reklamların gelişen teknoloji ile daha da renklenen ve sanal bir gerçeklik olarak sunulan sihirli dünyasında tüketici sosyalleşmesi sürecinde çocuklar kendilerini tanımlayarak, dünyadan edindiklerini yaşamlarına taşımaktadırlar. Bu bağlamda özellikle reklamcıların, çocukların yaşamında bu derece dikkat çeken renkli ve çarpıcı bir dünya olan reklamları üretirken etik açıdan özellikle dikkatli olmaları gerekmektedir. Markaların web siteleri çocuk kulüpleri gibi üyelik sistemleri ya da çevrimiçi ödüllü oyunlar, yarışmalar için çocuklardan demografik nitelikli bilgiler başta olmak üzere tüketim tercihleri ve siteye nasıl ulaştıkları gibi tercihlerini belirleyen bilgileri elde etmekte ve birebir pazarlama uygulamaları ile web siteleri üzerinden çocuklar ve gençlerle iletişime geçmektedirler. Ancak özellikle belli yaşın altındaki çocuklardan ev adresleri, telefon numaraları gibi özel bilgilerin alınması, bilgilerin kötü niyetli kullanımlar amacıyla ele Bir başka eleştiri konusu ise, bir tür elektronik reklam türü olan “advergaming uygulamaları” ile karşımıza çıkmaktadır. Pazarlama iletişimi içinde reklam mesajını doğrudan değil de dolaylı olarak vermeyi hedefleyen advergaming uygulamalarında, oyunun başında kullanıcının aslında bir ticari uygulamayla karşı karşıya olduğunun açıkça belirtilmesi gerekmekte, bu açıdan da özellikle çocukları hedefleyen advergaming uygulamalarında reklamcılıkta etik sorumluluk açısından reklamcıların daha duyarlı davranmaları önem taşımaktadır. Çünkü çocukların advergaming uygulamalarını sadece bir oyun olarak algılama olasılığının daha yüksek olduğu söylenebilir. Ayrıca markalar advergaming uygulamalarını yerleştirdikleri çeşitli oyun sitelerini de gözden geçirerek bu sitelerde çocukların kişisel gelişimlerini kötü yönde etkileyecek içerikte yayınlar yapılıp yapılmadığı ya da yasal olarak sakıncalı sitelere yönlendirmelerin söz konusu olup olmadığı hakkında da dikkatli olmalıdırlar. Bu özenin oluşturulan advergaming içeriğinin yanıltıcı, aldatıcı ve çocuğu yanlış yönlendirecek şekilde oluşturulmaması açısından da gösterilmesi gerekmektedir. Neil Postman’ın ortaya attığı “çocukluğun yok oluşu” kavramı kitle iletişim araçlarının çocuklar üzerindeki etkilerini güzel bir şekilde ortaya koymaktadır. Postman’a göre; gelişmiş toplumlarda çocuğun iletişim araçlarına kolaylıkla ulaşabilmesi, bir yandan çocuğun elektronik dünya ile ilişki kurma becerisini artırırken, diğer yandan da daha hızlı bir şekilde çocukluklarını kaybetmelerini ifade etmektedir. Bir bakış açısına göre, çocukların kurmaca ile gerçek arasındaki farkı çoğu kez yetişkinler kadar kolay bir şekilde algılayamadıkları dile getirilirken, bir diğer görüş ise bunun tam tersi olarak çocuğun bunu kolaylıkla anlamlandırdığını ve buna göre davrandığını dile getirmektedir. Reklamlarda rol alan çocuk oyuncuların kişiliklerinin kötü yönde etkilenmesine yönelik düşünceler: TEMMUZ 2010 Yeni iletişim teknolojileri ve özellikle interneti yoğun olarak kullanan çocuğun kendisi ve ailesi ile ilgili kişisel bilgilerinin markalar tarafından izinsiz edinilmesi ve reklam içeriklerinin çocuğun kişisel gelişimini kötü yönden etkileyecek sitelere yönlendirme yapması: geçirilme riski ve çocukların bu bilgileri vermenin sakıncalarını tam olarak değerlendiremeyebilecekleri gerekçesiyle yasal düzenlemelerle denetim altına alınmalıdır. Bunun yanı sıra anne-babanın izni olmadan bu bilgilerin belli bir yaşın altındaki (13 yaş) çocuklardan alınmaması gibi sorumlulukların web sitesine verilmesi yolunda düzenlemeler de gerçekleştirilebilmektedir. Türkiye’de web siteleri “gizlilik ve telif” bölümlerinde bu tür gizlilik politikası, kişisel bilgilerin toplanması, bilgilerin nasıl kullanıldığı, çocukların korunması, bilgi güvenliği gibi konularda sitenin benimsediği ilkeleri duyurmaktadır. 55 STANDARD tarafından bu özellikleri tasdik edilen bazı gıda ürünlerinin de reklamlarında tam olarak gerçekleri yansıtmayan, abartılı söylemleri dile getirdikleri zaman zaman yapılan araştırmalarla ortaya çıkmaktadır. Çocukların markayı tercih etmesi için anne-babayı etkilemenin önemini kavramış olan reklamcılar “çocuğu için en iyisini isteyen, sağlıklı gelişimine önem veren ebeveyn olmak için x marka gıda ürününü satın alın” mesajını verirken, aslında gerçeklerden uzak mesajlarla sadece satışlarını artırmaktadırlar. Bu durum ise reklamcılıkta etik anlayışa aykırı bir resim çizmektedir. Söz konusu reklamlarda onay veren kurumun ekonomik bir kazanç elde edip etmediği ve bu kazancın elde edilmesinde çocukların kullanılıp kullanılmadığı da bir diğer etik tartışmayı gündeme getirmektedir. TEMMUZ 2010 Son dönemde ülkemizde bir GSM operatörü markasının reklamlarında çocukların rol almaları ve çocukların o markanın çalışanları gibi ya da markanın bir yansıması gibi gösterilmeleri hakkında kamuoyunda ve basında eleştiriler yapılmaktadır. Bunun yanı sıra çocukların reklamlarda saflıkları ve sevimlilikleri dışında yaşlarına uymayacak cinsiyet rolleri ile bağdaştırılarak reklamlarda oynatılmaları da üzerinde düşünülmesi gereken etik bir konudur. Özellikle ülkemizde yayınlanan bazı çocuk bezi reklamlarında markaların rakiplerinden farklılaşmak için ürünün özellikleri, bebeğin sağlığını düşünen bir ürün olması gibi unsurlardan ziyade moda, güzellik beğenilme gibi bir bebek için anlam taşımayan unsurlarla mesajlarını sunmaları ve cinselliğin ön olana çıkartılması, reklamlarda rol alan çocukların kişilikleri ve reklamı izleyen çocukların etkilenmeleri açısından eleştirilen başka bir konudur. STANDARD 56 Reklamlarda rol alan çocukların psikolojik gelişimlerinin olumsuz etkilenebileceği ile ilgili birtakım etik tartışmalar da söz konusudur. Çocuklara yönelik ürünlerin reklamlarında çocukların rol alması, yaşıtları olan hedef kitlelerin reklamlara yönelik dikkatlerinin çekilmesi ve reklamın izlenmesinin sağlanması açısından özendirici bir nitelik taşımaktadır. Çocuğun televizyondan dağılmış ilgisinin kendisi gibi bir çocuğun sesini duyarak reklama çekilmesi mümkün olabilmektedir. Çocuk reklamda bir çocuğun oynadığını görünce, reklamın çocuklara göre olduğu izlenimine kapılmakta ve dikkati reklam filmine yönelmektedir. Ayrıca gerçek çocuk oyuncuların rol oynadığı reklamlar, çizgi film ya da animasyon karakterlerin rol aldığı reklamlara göre çocuklar tarafından daha inandırıcı olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra çocuk, reklamdaki çocuğun yaşına ve cinsiyetine bakarak ürünün kendisi için olup olmadığını belirleyebilmektedir. Bu açıdan çocukların reklamda kullanılması, hedeflenen kitlenin reklama çekilmesini kolaylaştırmaktadır. Reklamlarda çocuk imgelerinin kullanımına ilişkin olarak genel bir değerlendirme yapacak olursak şunları söylemek mümkündür: Ülkemiz gibi genç nüfusun ağırlıkta olduğu ülkeler açısından önemli bir pazarı oluşturan çocuklar, reklamların önemli bir hedef kitlesi haline gelmiştir. Çok sayıdaki yerli ve yabancı markalı mal ve hizmet üretici ya da dağıtıcısı firma, bu kitleyi doğrudan etkilemenin yollarını reklamlarla yoğun bir şekilde aramaktadır. Çocuk imgesi içeren reklamların topluma verdiği zararlar konusunda farklı görüşler mevcut olmakla birlikte söz konusu reklamların ortak noktası, çocukların kolay incinen ve hassas bir yapıya sahip olması yönündedir. Çocukların, yetişkinlere göre akılcı ve tutarlı kararlar alabilme yetileri daha az olduğu için reklamlardan daha fazla etkilendikleri bilinmektedir. Bu bağlamda reklamda çocuk kullanımına ilişkin, yasal anlamda birçok ülkede ciddi düzenlemeler ve denetlemelerle önlemler alınmaya çalışılmaktadır. Bu düşünceler doğrultusunda; • İsveç ve Norveç’te 12 yaşın altındakileri doğrudan hedefleyen reklamların yapılması, • Yunanistan’da ise saat 22.00’ye kadar oyuncak reklamı yapılması yasaklanmıştır. KAYNAKLAR 1- ÇAPLI, Bülent; “Medya ve Etik”. 1. Baskı. İmge Kitabevi. Ankara. 2002. 2- ELDEN, Müge- ULUKÖK Özkan; “Çocuklara Yönelik Reklamlarda Denetim ve Etik”, Küresel İletişim Dergisi. Sayı:2. Güz. 2006. 3- ELDEN, Müge; ULUKÖK, Özkan ve YEYGEL, Sinem; “Şimdi Reklamlar”. İletişim Yayınları. İstanbul. 2005. 4- KAPFERER, Jean- Noel; “Çocuk ve Reklam”. Çev: Mine Haksal. Afa Yayınları. İstanbul. 1991. 5- KARPAT, Işıl; “Ürün Sorumluluğunun Aktarılmasında Reklam ve Etik Kaygılar”. http://cim.anadolu.edu.tr/pdf/2004/1130844843.pdf- 10. 10. 2009). 9- ÖCEL, Nilüfer; “İletişim ve Çocuk: İletişim Ortamlarında Çocuk Reklam ve Etkileşimi” İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayını No: 15. İstanbul, 2002. 10- PULAT, Umut; “Reklamcılıkta Etik Kavramı”. (Pulat, http://www.grafist. net/yazilar/pmakale01.html–10.10.2009). 11- TORLAK, Ömer; “Pazarlama Ahlakı: Sosyal Sorumluluk Ekseninde Pazarlama Kararları ve Tüketici Davranışlarının Analizi”. Beta Yayınları. 4. Baskı. İstanbul. 2007. 12- URAL, Tülin, “İşletme ve Pazarlama Etiği”. Detay Yayıncılık. 1. Baskı. Ankara. 2003. 13- YEYGEL, Sinem; ““Halkla ilişkiler ve Reklam Üzerine Etik Değerlendirmeler”. Ed: İdil Sayımer ve Pınar Yayımoğlu Eraslan. Beta Yayınları. 1. Baskı. İstanbul. 2007. 14- YEYGEL Sinem ve KÖSEOĞLU Özgür; “İnteraktif Pazarlama Çağında Yeni Bir Reklam Ortamı Olarak Virütik Oyunlar ve Advergaming Kavramı”. Yeni İletişim Ortamları ve Etkileşim Uluslararası Konferansı Kitapçığı. İstanbul. 2006. 6- KURUOĞLU, Huriye; “Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkileri”. (http://www.egitimhane.com/reviews-53.html- 10.10.2009). İNTERNET KAYNAKLARI 7- KOCAMEMİ, F. Bülent; “Reklamlar ve Reklam Etiği: Sınırları Nerede ve Nasıl Çizelim? (http://www.iticu.edu.tr/kutuphane/dergi/d2/M00035.pdf, 10.10.2009). (http://www.rtuk.org.tr/yonety.htm); (www.rok.gov.tr, 10.10.2009). (http://www.iccwbo.org/id905/index.html, 10.10.2009 TEMMUZ 2010 • Belçika’da çocuk programları esnasında, bu programların 5 dakika öncesi ve sonrasında ticari reklamların yayınlanması, 8- ODABAŞI Yavuz, OYMAN Mine; “Pazarlama İletişimi Yönetimi”. Mediacat Yayınları. İstanbul, 1994. 57 STANDARD • İngiltere’de alkol ve tütün gibi belli ürünlerin reklamlarının çocuklara yönelik yapılması, SÖYLEŞİ TEMMUZ 2010 STANDARD 58 H alkın yaşantısından izler... Sevgi, kahramanlık, hasret, sevinç, bereket, bolluk, hüzün o adımlarda, dönüşlerde, kostümün bir ayrıntısında, elindeki kaşıkta, müziğin eşsiz tınısında, ritminde gizli.. Halk Dansları; gelenek ve göreneklerimizin belki de en özgün bir şekilde aktarıldığı, geniş paylaşımlı ve görsel zenginlik kaynağı.. Her yörenin bir oyunu, her oyunun bir hikayesi var. Devlet Halk Dansları Topluluğu, repertuvarındaki zengin örneklerle bizi yöre yöre gezdiriyor. Bizler izleyici koltuklarımızda rahatça otururken, onlar sahnede kostümleriyle, müzikleriyle, oyunlarıyla ülkemizin yöreleri arasında izleyenleri büyülü bir gezintiye çıkarıp, yöre halkının adetlerini tanımaya olanak sunuyorlar. Ülkemizin değişik yörelerinden derlenen halk danslarının, sahnenin estetik alanıyla buluşma hikayesini Devlet Halk Dansları Topluluğu Sanatçısı ve Sanat Yönetmeni Kemal Sekmen’den öğreniyoruz... STANDARD: Devlet Halk Dans Topluluğu; Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı en eski sanat kurumlarımızdan biri. Topluluğun kurulma fikri nasıl oluştu? K. SEKMEN: O dönemde dünyada birçok ülkede dans topluluklarının örnekleri biliniyordu. Özellikle Doğu Bloku ülkelerinin büyük dans toplulukları mevcuttu. Batı ülkelerinde de, büyük koreografik düzende hazırlanan yerel dansların sahnelendiği önemli topluluklar vardı. Türkiye’de de unutulmaz koreograflarımızdan, rahmetle andığımız Duygu Aykal’ın öncü olduğu bir grup sanatçı ve ilim insanı, böyle bir dans topluluğunun yurt dışında tanıtıma büyük katkılar sağlayabileceğini düşünerek, ülkemizde dans topluluğu kurma girişimini başlattılar. Turizm N KİMDİR? KEMAL SEKME 1 Bakanlığı, Tanıtma ve Pazarlama Genel Müdürlüğü çatısı altında 1973 yılında toplanan kültür sanat yaşamında zamanın önemli sanatçıları, ilim adamları, ilgili kuruluş yetkilileri ve folklor uzmanları çalışmaları sonunda Türk halk danslarına yüksek bir sanat düzeyi kazandırmak amacıyla, birçok ülkede olduğu gibi yurdumuzda da çoktan beri eksikliği duyulan “Devlet Halk Dansları Topluluğu”nun kurulmasını Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’na önerdiler. Bu öneri Bakanlıkça olumlu karşılanarak çalışmalar başlamış, 1975 yılında yapılan bir sınavla stajyer dansçı elemanlar alınmış ve halk dansları çalışmalarına başlanmıştır. İlk temsillerini ise; 7-13 Mayıs 1976 tarihleri arasında Ankara Büyük Tiyatro’da vermiştir. Topluluğun TEMMUZ 2010 orta ra’da doğdu, ilk 963 yılında Anka aBandırma, Diyarb ve lise öğrenimini u tamamladı. Anadol kır ve Ankara’da tir bi esi Bölümü’nü Üniversitesi İş İdar asında halk oyunla di. Lise öğrenimi sır rı la Halk Oyun başladı. Okulda ve rı ile ilgilenmeye rası gösterilerulusal ve uluslara Derneği’nde birçok dans etti. 1984 larında amatörce ns da re yö li şit çe de amı törenlerine nçlik ve Spor Bayr yılında 19 Mayıs Ge unu hazırladı. halk oyunları grub k ili kiş mi yir z yü iki ığı, Devlet Halk r ve Turizm Bakanl 1984 yılında Kültü Devlet Halk na sınavla girdi. u’ uğ ul pl To rı la Dans ok yurt içi - yurt u’nda yıllarca birç Dansları Topluluğ etti. Toplufaaliyetlerinde dans ve de in ler sil tem dışı itmenlik, sanat kadar; dansçılık, eğ lukta 2009 yılına görevlerinde nat kurulu üyeliği sa , ğü rlü tö na di koor uğu Gençlik lk Dansları Toplul bulundu. Devlet Ha raf Nurdan uluğu’nda Koreog pl To rı la ns Da Halk lamaları yaphalk dansları uygu Sinkil ile modern da jüri üyeliği unları yarışmaların oy lk ha li şit Çe tı. , spor salonları) (stadyum, meydan yaptı. Büyük çaplı celemeleri ve an koreografileri in al ık, aç e yr se i es çevr adolu halayları danslar ve Orta An çalışmaları, dinsel na Kültür ve 2009 yılından bu ya ı. pt ya rı la ma tır araş nel Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Ge Turizm Bakanlığı, nel Sanat Yönetları Topluluğu Ge ns Da lk Ha t vle De rdürmektedir. menliği görevini sü STANDARD 59 ilk koreografı da Duygu Aykal’dır. Topluluğumuzun amacı; Türk kültürünü, öz değerleriyle birlikte sahneleyen eserlerle yurt dışında tanıtmak. Bunu da gerçekleştirirken çağdaş sahne dilini kullanarak yapmaktı. İlk temsilinden sonra ciddi etkiler yaptı, büyük beğeniler oluştu. Ben de o zaman seyirciler arasındaydım. 1984 yılında, bir dans sanatçısı olarak bu topluluğa katıldım. Dans etmenin yanı sıra, 2009 Haziranından bu yana da Devlet Halk Dansları Topluluğu’nun Sanat Yönetmenliği görevini sürdürüyorum. Devlet Halk Dansları Topluluğu’muzun amacı, halk danslarımızı öz değerlerinden yararlanarak çağdaş sanat anlayışına dayanan bir yorumla uygulayarak, ülkemizin sahip bulunduğu kültürel ve folklorik değerleri tanıtmak- tır. Geleneksel Türk kültür ve sanatının doğru bir şekilde tanıtılmasını amaçlayan Topluluk, gerek Türk halk danslarını ve müziğini, gerek giysilerini özüne bağlı kalarak, çağdaş teknik imkânlardan da yararlanarak yeni bir sahne düzeni ve anlayışı içinde biçimlendirerek sergilemektedir. Bugün müzisyenlerimiz, sahne arkası destek ekibimiz ile yaklaşık 120 kişilik bir topluluğuz. Sergilediğimiz temsillere göre zaman zaman misafir sanatçı da kullanabiliyoruz. STANDARD : Topluluğa dansçı seçimi nasıl yapılıyor? TEMMUZ 2010 K. SEKMEN : Herhangi bir konservatuvar ve dans eğitimi aramıyoruz. Geleneksel sanatlarda böyle bir kriter koyduğumuzda, bu alanda dansçı bulmak çok sınırlı. Ama bir dans eğitimi alınmışsa bu kişi için önemli bir avantaj oluyor tabi ki. Klasik bale ya da dansa yönelik bir eğitim almışsa burada yararını görecektir. Çünkü bu eğitimle bedenini dansçı gibi yetiştirmiş, kendini hazırlamıştır. STANDARD 60 Bizim kriterlerimiz genellikle yaş ve boy gibi unsurlardır. 18-23 yaşları arasında, bayanlarda 1.68, erkeklerde ise 1.73-1.75’in altında olmamak koşuluyla dengeli vücut ölçülerine, güzel bir yüze sahip olmak ve iyi bir müzik kulağına sahip olmak önem taşıyor. Hareket kabiliyetinin yanı sıra ritm testi ve ses alma testlerinden de geçiriyoruz. Seçtiğimiz dansçı adaylarına, bazı dansları öğretip, sonrasında onların performanslarını gözlemleyerek seçmeye devam ediyoruz. Başarılı olanlar stajyer dansçı olarak başlıyor, bir yılın sonrasında da asil sanatçı olarak kariyerlerini sürdürüyorlar. STANDARD : Dans meslek olarak seçilirse, yaşam tarzının da ona göre biçimlenmesi kaçınılmaz bir sonuç. Sanatçıların yaşamlarına dikkat etmesi, mesleklerini sürdürebilmeleri için önemli bir kriter değil mi? K. SEKMEN : Dans etmek, çok kırılgan bir meslektir. Bale, geleneksel dans gibi.. bütün dansçılar için bu böyledir. Kendini dansa vermiş kişinin yaşamı çok sınırlıdır. Bütün hayatına, uykusundan beslenmesine kadar dikkat etmek zorundadır. Sağlık bütünlüğünde ufacık bir bozulma, onu mesleğinde aylarca ya da yıllarca geriletebilir. Mesleğine geri dönemeyebilir. Genetik koşullar nedeniyle dans sizi çok çabuk terk edebilir. Bayanlar için anne olmak, erkekler için askerlik, sağlık sorunları, kelleşme.. Basit gibi görünse de sanatçılarımızın saçlarını kaybetmeleri bile bizi zorlar. Dansçılığın çok uzun süren parlak bir dönemi yoktur. 15 ile 17 yıl gibi en parlak dönemini yapar ve sonrasında siz istemeseniz de, dans sizi terk eder. Kişiden kişiye değişen bir süreçtir. Riskli bir meslektir. Sadece profesyonel olarak değil, gönülden de yapılması gereken bir meslek. Dans tarafından her an terk edilebilirsiniz. Bir sakatlık durumunda mesleğinizden olup, geçiminizi sağlayamama durumuna gelebilirsiniz. Ayrıca onursal bir yanı da var. İstediğiniz hedefe ulaşamadan, çeşitli olumsuzluklar karşısında dansı bırakmak zorunda kalabilirsiniz. Pasif konuma düşüp, kırılabilirsiniz. Biz gerçekleştirdiğimiz yeni projelerle, pasif konuma düşen sanatçılarımızı en etkin şekilde değerlendirmeyi hedefliyoruz. Böylelikle onların deneyimlerinden de yararlanıyoruz. STANDARD : Devlet Halk Dansları Topluluğu repertuvarını nasıl hazırlıyor. Bu hazırlık sadece dans figürü olarak kalmıyor sizin temsillerinizde.. Geleneksel dansların araştırılması, kostüm, aksesuar bir bütün dansları adım ve müziklerinden hazırlanan konulu folklorik eserlerden oluşmaktadır. Daha önceki sanat yönetmenlerimiz güzel eserler bırakmışlar. Gül Oya Arıoba’nın birçok eseri var. Ulvi Cemal Erkin’nin “Köçekçeler” adlı eseri onun koreografıdır. Ayrıca 20 değişik dünya ülkesinin halk dansları ve halk şarkıları da repertuvarımızdadır. Mevcut repertuvarın zenginleştirilmesi için çeşitli yöre danslarımız üzerinde araştırma çalışmalarımız da devam etmektedir. STANDARD : Repertuvarınıza katmayı planladığınız yeni eser var mı? K. SEKMEN : Hazırlığını sürdürdüğümüz yeni bir çalışmamız var. 1.5 saatlik "TÜRKLER" adlı dans gösterisinin çalışmalarına geçen sene başladık. Daha öncesinde araştırmalarını yapmıştık. Güzel Sanatlar Genel Müdürü Sayın Doç. Dr. Ayşenur İslam’ın önemli destekleriyle bu hazırlığı başlattık. Kendisi yeni projeler üretmemiz gerekliliği konusuna önem veriyor, bu konuda bize kaynak ve olanak sağlıyor. Kullanabileceğimiz misafir sanatçı sayımızı artırıp, bize dışarıdan destek gerektiren birçok eksiğimizi tamamlamamıza yardımcı oldu. 55 kişilik dansçıyla, sahne arkası ekip ile birlikte 75-80 kişilik kadroya sahip “Türkler” adlı bu eseri sahnelemek üzereyiz. Eser, Türklerin tarih boyunca serüvenini anlatıyor. Dansla birlikte zamanda ve mekanda tarih içinde geçişler yaparak, günümüze kadar gelen konulu bir eser. Metinin yazılması ve sahneye uyarlanması aşamaları uzman tarihçilerin danışmanlığında sürdürüldü. Türk toplumunun, tarihi süreç içindeki kültürel değerleri, toplum hayatının dönüm noktalarını, çeşitli inanç ve ritüellerini, kurduğu medeni- 61 STANDARD K.SEKMEN : Topluluğun repertuvarı, ülkemizin değişik coğrafi bölgelere göre dağılımı ve geleneksel danslarımızın giysi ve adım ile müzik yapı özellikleri dikkate alınarak hazırlanmaktadır. Değişik yörelere ait Türk halk danslarından seçkin örnekler bulunmaktadır. Topluluğun sahne düzenlemelerinde belli bir estetik kaygıya bağlı kalarak, dansları sahneye uyumlu ve anlamlı olarak yerleştirmek amaçlanmaktadır. Bugüne kadar Topluluğun uygulamalarında geleneksel danslarımızın özünü, biçimsel formlarını bozmadan çağdaş bir yorumla düzenlemeler yapılmıştır. Bu çalışmalar sayesinde geleneksel Türk halk dansları sahne sanatları arasındaki seçkin yerini almıştır. Repertuvar hazırlanırken ilgili sanat kurulları, araştırmaları ve değerlendirmeleri gerçekleştiriyor. Bakanlığımızın içinde Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğümüz var. Onlara başvuruyoruz. Mümkün olduğu kadar kurulun uzmanlarından dans, kostüm, oyunlar olsun dışarıdan destek alıyoruz. Dansın uygulanışında yöre dansçıları ve oyuncuları getirtip, onlardan orijinal yöre adımlarını alıp, çalışıyoruz. Müzik ve kostüm, geleneksel danslarımızın ayrılmaz iki önemli unsurudur. Topluluk temsillerinde yörenin müzik, çalgı aleti ve ezgilerini koruyarak bir araya getirdiği çeşitli geleneksel halk çalgılarımız ile yöre müziklerini icra etmektedir. Mahallinden getirilen ve incelemeye alınan yöre giysilerinin renk, işleme, süsleme ve kullanış özellikleri yok edilmeden dans tekniği ile bütünleştirilerek giysilerimizin orijinal ve güzel yanları ortaya çıkartılmış ve kullanımda pratik olacak şekilde yeniden düzenlenerek üretilmiştir. Yöre danslarında, kendi yöresinin esas kostümlerini değerlendiriyoruz. Ama dramatik yapısı olan yeni eserlerde; Kına Gecesi, Bağ Bozumu, Köçekçe gibi düzenleme eserlerde, o eser için kreatörler kostüm tasarlıyorlar. Topluluğun mevcut repertuvarı, çeşitli yöre dansları; Adıyaman, Artvin, Bingöl, Bitlis, Dinar, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, Kars, Kırklareli, Silifke, Tokat, Trabzon ve Ege Zeybek yanında, Anadolu’dan Esintiler, Çiftetelli, Kına Gecesi, Aşık-Maşuk ve Bağbozumu adı altında ülkemizin değişik yörelerinden derlenen Türk halk TEMMUZ 2010 olarak çıkıyor karşımıza. Geniş bir araştırma söz konusu değil mi? TEMMUZ 2010 STANDARD 62 yetlerin büyüklüğüne yakışan bir sanatsal anlatımla izleyiciye aktarmak için hazırlanan bir proje bu. Bu görkemli proje tarihi kaynaklar ışığında; Göktürkler, Uygurlar, diğer Türk boyları ve devletleri, Büyük Selçuklu Devleti, göçlerle Anadolu’ya varış, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, İstanbul’un fethi, Milli Mücadele yılları, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna dek Türklerin tarihi serüvenini dans ve müzik gösterisiyle sunuyor. Projenin Sanat Yönetmenliğini ben yapıyorum. Eserin müzik, beste ve düzenlemeleri Can Atilla, koreografisini Topluluk Sanatçısı Koreograf Yıldız Çankaya yapıyor. Çankaya, geçtiğimiz yıllarda ‘Sultan’s of the Dance (Dansın Sultanları)’ gösterisinin yardımcı koreografı, Hürrem Sultan Müzikali’nin yazarı ve koreorafıdır. “TÜRKLER” eserinin dansçı kadrosu, Devlet Halk Dansları Topluluğu sanatçıları, topluluğun yetiştirdiği gençlik halk dansları topluluğu dansçıları ve konservatuvar mezunu misafir sanatçılardan oluşmakta. Her sene hem yöre dansların düzenlenmesi, otantik dansların değerlendirilmesi ve aynı zamanda belli periyotlarda da yeni eserler hazırlamayı planlıyoruz. Dansçı sayısını arttırdıkça, olanaklar arttırdıkça repertuvarımıza yeni eserler katabiliyoruz. Uzun zamandır çok özgün eserler hazırlayamıyorduk. Ama şu anda Genel Müdürümüz Sayın Ayşenur İslam’ın bu çalışmalara önem vermesi bizi çalışmalarımızda cesaretlendiriyor. STANDARD : Temsillerinizi ne zaman ve nerelerde sergiliyorsunuz, periyodik bir program takviminiz var mı? K. SEKMEN : Ankara’da düzenli olarak temsillerimizi sergiliyoruz. Eylül ile Haziran ayları arasında, ayın iki günü halka açık temsiller veriyoruz. Bu seçilen günleri internet sitemizde yayınlıyoruz. İsteyenler bizim temsil günlerimizi oradan takip edebilir. Bu periyodik temsillerimizin dışında Devlet Halk Dansları Topluluğu’nun çok büyük bir yükü var. Uluslararası kongrelerde, Habitat, Su Forumu gibi büyük çaplı önemli uluslararası buluşmalarda Devlet Halk Dansları Topluluğu’ndan temsiller istenir. Türkiye’de birçok yerde özel temsiller veriyoruz. Yurt dışından da büyük talepler geliyor. Talepler doğrultusunda büyük ya da küçük gruplarımızla temsiller hazırlıyoruz. Kaliteli bir temsil için; doğru müzik ve kostüm, iyi bir dans önemli tabi ki. Repertuvarımızda Türk danslarının yanı sıra 20 değişik ülkenin dansları da yer alıyor. STANDARD : Evet, repertuvarınızı incelerken rastladım. Dünya danslarını konusunda nasıl bir çalışmanız var. K. SEKMEN : Bazen önemli devlet adamlarının konuk olduğu toplantılar ya da önemli kültürel paylaşımlı programlar oluyor. Bu toplantılarda jest amaçlı, karşılıklı sunumlar gerçekleştiriliyor. Bizler de bu tip organizasyonlarda sunulmak üzere değişik ülke danslarından örnekleri repertuvarımıza aldık. Yabancı ülke danslarının hazırlanması için, o dansların görüntü ve ses kayıtlarını istiyoruz ve kısa sürede hazırlanabiliyoruz. Ayrıca önceki yıllarda Dünya Dans Günü’nde, dünya danslarından örneklerle oluşan temsiller hazırladık. Rusya’dan Bulgaristan’a, Macaristan’dan Kanada’ya, İrlanda’dan Mısır’a uzanan geniş coğrafik alanları kapsayan danslarını sunduk. Bu gösterimiz de ilgiyle karşılandı. STANDARD: Devlet Halk Dansları Topluluğu’nun içinde oluşturulan “Dans Tiyatrosu Grubu”nun kuruluşu ve etkinlikleri hakkında bilgi verir misiniz? 63 K.SEKMEN : Topluluğumuz bünyesinde oluşturduğumuz Dans Tiyatromuz var. Geleneksel halk hikayelerinin ve danslarının konularını, dansların nereden doğduğunu, nasıl şekillendiğini yine dansla anlatan dans tiyatrosu grubu bu. Dans Tiyatrosu grubumuz; bizde uzun yıllardır dans eden, dansçılıkta deneyimli, ama artık yavaş yavaş çok aktif dans hayatından uzaklaşmaya başlayan arkadaşlarımızın öncülüğünde oluşturuldu. Bu grubumuzun kurulmasında yine Güzel Sanatlar Genel Müdürümüz Sayın Doç. Dr. Ayşenur İslam’ın desteği var. Türk Halk Dansları üzerine eğitim amaçlı bir faaliyet. Burada çok yüksek eforlar olmadığı için, deneyimli dansçılarımızı değerlendirebiliyoruz. İleri yaş grubu sanatçılarına göre eserler üretiyoruz. Oynanan hikayelerde gençler de olduğu için diğer gruplardan da sanatçı kullanıyoruz. Yeri gelmişken Devlet Halk Dansları Topluluğumuza bağlı, gençlere ve çocuklara halk dansları eğitimi verdiğimiz gençlik ve çocuk topluluklarımız var. Bu toplulukta birçok genç yetişiyor, deneyim kazanan gençlerimiz Dans STANDARD K. SEKMEN : Anadolu’daki dans zenginliği araştırmakla, oynamakla bitmez çok fazla figür, çok değişik renkler var. Çoğu kayda dökülememiş. Birçoğu kendiliğinden yok olmuş durumda. Şov gücü yüksek olanlar kalıcı oluyor. Karadeniz yöre oyunları gibi.. Karadeniz-Trabzon oyunlarının şov gücü yüksek. Şov gücü yüksek olduğu için de daha fazla değerlendiriliyor. Ama bazı oyunlar ilginizi çekmeyebilir. Çünkü bu oyunlar yörelerin kendi kendilerine oynadıkları oyunlar. Başkası için sıkıcı gelebilir. Siz şimdi Ankara Seğmeni’ni kaç kere izleyebilirsiniz, bir süre sonra sıkılırsınız. Çünkü temposu düşüktür. Ama kendi oynayan yöre halkı için anlamlı bir oyun. Sahneye uygulanışı, renklendirilmesi, müziklerinin düzenlenmesi, ışığı, kompozisyonu gibi detaylar girince izleyende büyük etki yaratan eserler ortaya çıkıyor. Dünya ülkelerine göre çok zengin bir kaynak. Karadeniz yöresinin dansını yapıyorsunuz müzik kemençe ile, kostüm siyah bıçaklarıyla kemerleriyle aksesuar zengini ayrı bir kıyafet, oradan Güney’e Silifke’ye geçin, elinde kaşıkla, sivri şapkası ile başka bir motif, başka bir renk, başka bir sazla kekliği, Türkmenler için önemli bir geçim kaynağı olan yoğurt ve Türkmen kızının hikayesini anlatıyor. Doğu’ya geçin, çok farklı bir hava davul, zurna, meyi ile.. oradan Ege’ye geçin iki tonda zurna ve zeybeklerle karşılaşıyorsunuz. Oradan Trakya’ya geçiyorsunuz; karşılamalar, Trakya oyunları, kostümü farklı, ritmi tamamen farklı... Çok fazla renk var. Yabancılar bu kadar zenginlik karşısında şaşırıp kalıyorlar. Biz de sergilemeye kalktığımızda hangisini seçeceğimizi şaşırıyoruz. TEMMUZ 2010 STANDARD : Ülkemizin geleneksel halk dansları konusundaki çeşitliliği yurt dışında büyük etki yaratıyordur değil mi? TEMMUZ 2010 STANDARD 64 Tiyatrosu gruplarında da rol alarak yeteneklerini geliştiriyorlar. Amatör gençlik ve çocuk gruplarımız çeşitli şenlik ve uygun ulusal ortamlarda gösteriler yaptıkları gibi yurt dışında da gençlik ve çocuk şenliklerine katılıyorlar. STANDARD : Faaliyetlerini başarıyla sürdüren özel dans grupları da kuruldu. Bu konudaki değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? K.SEKMEN : Dünyada özel dans toplulukları heryerde var. Bizde biraz geç oldu. Dans Topluluğu olarak ilk bizdik. Bu bir kapı açtı. Birileri bu işe girdi ve bence başarılı oldular. Ne kadar çok böyle topluluk olursa o kadar iyi şeyler olur. Ülkemizde Anadolu Ateşi, Shaman Dans Tiyatrosu gibi önemli iki özel grup ve bizim Devlet Halk Dansları grubumuz var. Geleneksel dansları ele alıp, sahneleme şovlarına dönüştürüyorlar. İlk başta çeşitli tartışmalar oldu. Ne kadar orijinal, ne kadar geleneklere sahip çıkılıyor diye. Ancak; geleneksel danslar halkın kendi içinde oynadıkları oyunlar. Onların oynayış nedenleri ile şu an bizim oynadığımız nedenler farklı. Halkın kendi içinde oynadığı belli günlerde, belli zamanlarda, birbirlerine tutundukları, bereketi, çoğalmayı, geleceği birbirleriyle oynadıkları oyunlar. Biz bunları değerlendirip, sahnede estetik alana taşıyoruz. Işığı, sesi, kostümü, efekti ile anlamlarını farklılaştırıyoruz. Sema dini bir törendir, ama bugün sema gösterileri estetik alana taşınarak gösteri haline getirildi. Biz geleneksel olarak halka karşı sorumluyuz. Sorumluluğumuz, kendi kültürümüze ve dansın esas kaynağına karşı. Tabi bir de sanatsal çerçeve içinden bakıyor ve bu sanatsal çerçeve içerisinden yorumluyoruz. Dünyada çok önemli etkiler yapmış birçok topluluk var. Ama tanıtım çalışmaları çok önceden başlıyor. Böyle büyük toplulukların tanıtımı ciddi bir iş. İletişim araçları çok hızlı gelişti. Sadece televizyon değil, internet de her şeyi çok değiştirdi. Teknoloji çok gelişti. Sahne üzerinde uygulanan efektler ve teknolojik yeniliklerle bereber sahnelemeler de değişti. O zamanın yapısına göre topluluğumuzda çok önemli gelişmeler gösterdi. Daha sonra, halk dansları sahneleme alanında bu işe gönül veren, bu işle ilgilenen kuruluşları belirledi, peşinden sürükledi. Bugün halk dansları üzerine şov grupları TEMMUZ 2010 oluştuysa bunun temellerinde önemli ölçüde Devlet Halk Dansları Topluluğu vardır. Bu sağlam temellerin üzerine, onlar da önemli katkılar koydular. Önemli tartışmalar da yaşanmadı değil. "Bizim öz kültürümüz böyle mi? Modernize etmek doğru mu?" gibi sorularla çeşitli tartışmalar yaşandı. Ulvi Cemal Erkin’nin Köçekçeleri’nin halk oyununa uygulanması, Çifte Telli halk oyunu mu değil mi? "Yerel danslarımız, otantik danslarımız arasında olmalı mı, olmamalı mı?" gibi değişik tartışmalara yol açtı. Ama öz değerleri konu alan, sanatsal ve estetik bir bakış açısıyla sahnelenen eserler bunlar. Sanatçıların yorumları vardır. Sanatçıların yorumları özgündür ve beğeniye açıktır. Bu beğeni olumlu ya da olumsuz olur. Bu sizi ilerletir, daha başka bir eserle cevap verilebilir. Ama temelimiz dansın esas anlamını değiştirmeyen, özgün rengine ve motifine sadık sunumlar hazırlamak. STANDARD : Televizyonlarda Halk Oyunları ile ilgili yarışma programları da yer aldı bir dönem. Bu programları nasıl değerlendiriyorsunuz? K.SEKMEN : Tanınırlık açısından yerinde bir programdı. İzleyen kitleler yöre oyunlarından örnekler izlediler. Güzel bir program oldu. Ancak programın devamı televizyonların reyting kaygıları ile bağlantılı. Normal program akışı içinde Halk Dansı gösterilerinin yer bulması, sık rastlanan bir durum olmadığından yarışma ilgiyle izlenmişti. Umarım tekrarı gelir. Gençlerin benimsemesi önemli tabi ki. Dünyadaki müzikleri, dansları bilecekler, ama kendi ülkelerinin danslarını, renklerini, motiflerini de öğrenmeleri gerekir. Ve bunları kendileri birleştirip, yoğuracaklar. Çünkü artık kültürler birbirlerine çok yakın. Kültürler de kaset değiştirir gibi değişmiyor. Bıçakla keser gibi kültürden kültüre geçilmiyor. Zaman içinde kültürün gücü ve popülerliği ile birbirinin içine geçiyor ve yeni bir sentez ile yeni bir kültür oluşuyor. Tamamen kendi kültüründen bağımsız yetişen kuşaklar bu yorumu yapamayacaklar. Onun için halk danslarımızın, halk müziğimizin, kostümlerimizin ve renklerimizin gelecek kuşaklara aktarılması ve popülerliğinin sürmesi açısından yararlıydı yarışmalar. Bence olmalı ve teşvik edilmeli, desteklenmeli. STANDARD 65 REKLAMLAR VE BESLENME TEMMUZ 2010 STANDARD 66 Reklamlar ve Beslenme Uzm. Gıda Mühendisi Cengiz KESİCİ Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Beslenme ve Fiziksel Aktiviteler Dairesi Başkanı Dr. Dyt. Şeniz ILGAZ Dr. Dyt. Meltem SOYLU Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Beslenme ve Fiziksel Aktiviteler Dairesi Başkanlığı Ç ocuklarda ve adölesanlarda uygun olmayan beslenme alışkanlıkları, büyüme ve gelişmeyi etkileyebilmekte ve özellikle de beslenmeyle ilgili sağlık problemlerine (obezite, vitamin mineral yetersizlikleri gibi) neden olabilmektedir. çocukların dış dünya üzerinde bilgilenmelerini sağlayarak tüketici olarak sosyalleşmesinde katkıda bulunabileceği gibi, gereksiz tüketime teşvik, beslenme, sağlık, milli kültür ve ahlaki davranışlar açısından da olumsuz etkilerde bulunabilmektedir. Beslenme ile ilgili sağlık problemlerinden en sık karşılaşılanlarından birisi olan çocukluk çağı obezitesi, arka planda çocuklara reklam yapmanın kabul gördüğü ve hatta aktif olarak desteklendiği sürekli büyüyen ve gelişen bir gıda endüstrisi ile birlikte hızla artmıştır. Etrafı medya ve reklamlarla çevrili olan bir çocuğun sağlıksız beslenme alışkanlıkları edinmesi ve obezite insidansının giderek artması kaçınılmazdır. Çoğu kez yetişkin bireyleri bile etkileyen bu reklamlar ve içerdikleri mesajlar, henüz toplumsallaşma ve yetişkin birey olma yolundaki çocuğu daha fazla etkilemektedir. Çocuklara yöneltilen reklamların çoğu gıda maddelerine ait reklamlardır. Bu gıdaların da yarısından fazlasının yağ ve şekerden zengin olduğu, çocukların televizyonlarda reklamlarda gördükleri ürünleri satın almaları için anne ve babalarına ısrar edebildikleri saptanmıştır. Amerikan Pediatri Akademisinin reklamlarla ilgili izlem çalışmasının sonuçlarına göre, bir yıl içinde bir çocuğun sadece TV’de yaklaşık olarak 40.000 ürün ile karşılaştığı gösterilmiştir. Çoğu gıda reklamı, çocuğun sağlıksız beslenmesine neden olmakta, daha da kötüsü bunun bir alışkanlık haline gelmesine yol açmaktadır. Ülkemiz gibi genç nüfusun ağırlıkta olduğu ülkeler açısından önemli bir pazarı oluşturan çocuklar, reklamların önemli bir hedef kitlesi haline gelmiştir. Çok sayıda yerli ve yabancı markalı mal ve hizmet üretici ya da dağıtıcısı firma bu önemli kitleyi reklamlar yoluyla etkileme çabası içindedir. Televizyon reklamları ile sık karşılaşan çocuklar için reklamlar birincil bilgi kaynağı olmaktadır. Televizyon reklamları, Gıda reklamlarının çocuklar üzerinde çeşitli etkileri olduğu tespit edilmiştir. Bu tür reklamlar; çocuğun besinlerle ilgili bilgisini, yiyecek tercihini, alışveriş davranışını, beslenme dengesini değiştirmekte ve marka tercihleri ile tüketimlerini etkilemektedir. Yapılan birçok çalışma, çocuklara yönelik reklamlarda özellikle beş gıda sektörünün ön planda olduğunu göstermektedir. Çocuklara ait reklam kuşağında en fazla reklamı görülen ürünlerin; alkolsüz içecekler, bisküviler, şekerlemeler, atıştırmalık diğer besinler ve fast food reklamları olarak sıralanmaktadır. Çocuklara yönelik reklamlarda çizgi film karakterlerinin kul- Araştırmalar, çocuklarıyla alışverişe çıkan ailelerin % 82’sinin fazladan harcama yaptıklarını ortaya koymaktadır. Bunun nedeni, ailelerin, çocuklarını reddedememesi ve ürünü çocuğunun isteğine bağlı olarak sorgulamadan satın almasıdır. Geleceğin tüketicileri olan çocuklar, ailenin satın alma kararlarını ciddi anlamda etkilediği için reklamcılar özellikle çeşitli pazarlama teknikleriyle çocukları etkileri altına almayı amaçlamaktadır. Amerika’da yapılan bir değerlendirmede; 52.5 saatlik Cumartesi sabah çocuk programlarında 564 yiyecek reklamının yapıldığı ve tüm reklamların % 57.6’sını yiyecek reklamlarının oluşturduğu saptanmıştır. Bulgaristan’da yiyecek reklamlarının tüm reklamların % 33.4’ ünü oluşturduğu, bu reklamların da % 96.8’ini sağlıksız yiyeceklerin oluşturduğu tespit edilmiştir. Yine Amerika’da yapılan bir çalışmada periyodik olarak haftada bir kez yayınlanan çocuk kuşağında yapılan reklamların % 46’sının yiyecek reklamlarının olduğu saptanmıştır. Televizyon reklamlarının çocukların yiyecek tercihlerini etkilediği ifade edilmiştir. Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya, İspanya gibi ülkelerden elde edilen verilere göre çocukların genelde 14.00-18.00 saatleri arasında televizyon izledikleri ve her 10 dakikada (İtalya’da her 5 dakikada) bir gıda reklamının yapıldığı, böylece çocukların her yıl 33.000 ticari gıda reklamına maruz kaldığı belirlenmiştir. Gıda reklamlarının yaklaşık % 60’ının 16.00-21.00 saatleri arasında yapıldığı ve TV reklamlarının yaklaşık % 40’nın 6 kategorideki (asitli içecekler, şekerleme/ pasta, atıştırmalıklar, fast food, hazır yemek, tahıllar) ürüne ait olduğu tespit edilmiştir. Avrupa’da yiyecek reklamlarının % 85’inin TV’de, ancak % 10’unun yazılı basın, radyo ya da internette yer aldığı gözlenmiştir. Avustralya’da yapılan bir çalışmada ise, Avustralya çocuklarının Amerika ya da Avrupa’daki çocuklara göre daha fazla yiyecek reklamına maruz kaldıkları, televizyonlarda her bir saatte 9-12 yiyecek reklamının çocuklara ulaştığı, bunların da % 74-99’unun enerjiden yoğun olan fast food, asitli içecekler, dondurma, çikolata ve atıştırmalık besinler olduğu tespit edilmiştir. Yine Avustralya’da yapılan bir çalışmada, reklamların de- TEMMUZ 2010 Amerika’da radyo reklamları üzerine yapılan bir çalışmada, 4.08 saatlik reklamın 1.99 saatini gıda reklamlarının oluşturduğu, 572 reklamın 281’ini (% 49’unu) yiyecek reklamlarının oluşturduğu, en fazla reklamı yapılan ürünün ise içecekler olduğu saptanmıştır. 67 STANDARD lanılması, ünlülere ya da oyuncak kazandıran yarışmalara yer verilmesi gibi pazarlama teknikleri, çocuklar üzerinde oldukça etkili olmaktadır. Reklamların çocuklar üzerindeki etkisi yadsınamayacak kadar fazladır. sık görülmesi, dolaylı yoldan reklama yol açtığını göstermiştir. Bu uygulamanın da film yapımcıları tarafından sürekli olarak kullanılan bir yöntem olduğu belirtilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü “Çocuklara Yönelik Gıda PazarlamasıGlobal Yasal Düzenlemeler” raporuna göre; dünya üzerindeki 73 ülkenin 62’si (% 85) çocuklara yönelik televizyon reklamlarında düzenlemeler yapmış, 46’sı (% 63) yasal ülke rehberleri hazırlamış, 51 ülkede (% 70) konuyla ilgili ulusal düzenlemelere sahiptir. 32 ülkede (% 44) çocukları dolaysız etkileyecek televizyon reklamlarının içeriğine ve zamanına yönelik olarak sınırlamalar getirilmiştir. TEMMUZ 2010 ğerlendirilmesi için 645 saat boyunca analiz yapılmış ve bu süre boyunca toplam 10.593 adet reklam yapıldığı bunun 3287 adedinin gıda reklamı olduğu, gıda reklamlarının % 81’ inin sağlıksız, enerji ve yağ oranı yüksek gıdalara ait olduğu saptanmıştır. STANDARD 68 Televizyonda çoğunlukla çocukların kendi harçlıkları ile alabilecekleri ürünlerin reklamları yapılmaktadır ki bunlar: şekerleme, sakız, bisküvi, gazlı içecekler, dondurma, bisküvi ve fast-food tarzı yiyeceklerdir. 7-9 yaş arasındaki çocukların paralarını en çok bu ürünlere harcadığı belirlenmiştir. Birçok çalışmada reklam kampanyalarının çocukların dikkatini daha fazla çektiği ve tercihlerini etkilediği ortaya konmuştur. Ayrıca televizyon seyretmenin hareketsiz yaşamın en önemli bileşenlerinden olduğu, toplam kalori alımı ve abur cubur tüketimi ile aralarında pozitif bir ilişki bulunduğu değişik çalışmalarda ortaya konmuştur. Birleşik Devletler Sağlık Enstitüsü’nün yayınladığı bir derlemede, 2-11 yaş arası çocukların yiyecek ve içecek tercihleri ve isteklerinin televizyon gıda reklamlarından etkilendiği ile ilgili kuvvetli kanıtlar olduğu ortaya konulmuştur. Bütün bunlar, gıda reklamları ile çocukluk çağı obezite epidemisi arasında nedensel bir ilişki olabileceği görüşünü kuvvetlendirmektedir. Okul öncesi çocuklarda yapılan bir çalışmada da, izlediği filmler içinde reklamlarla karşılaşan çocukların içinde reklam olmayan film izleyenlere göre reklamı yapılan ürünü daha fazla tercih ettikleri gösterilmiştir. Filmlerdeki gizli reklamlar da, diğer önemli çevresel bir etki mekanizmasıdır. Özellikle favori artistlerin ticari markaları kullanmalarının çocuk ve adölesanlar üzerinde çok büyük etki yarattığı ifade edilmektedir. ABD’de son dönemlerde yürütülen bir çalışmada, asitli içeceklerin markasının sık 25 Avrupa ülkesinde çocuklar için hazırlanan televizyon programlarının 30 dakikadan daha kısa sürelerde reklamlar tarafından kesilmesine izin verilmemektedir. İtalya’da çocukları psikolojik ve ahlaki yönden olumsuz etkileyecek reklamların 16.00-19.00 saatleri arasında yayınlanmaları yasaklanmıştır. Avusturya, Belçika, Lüksemburg, Norveç’te çocuk programlarından önce ve sonra reklamların yayınlanması yasaklanmıştır. İngiltere’de reklamların çocukların yatma zamanına yakın yemelerini ya da içmelerini teşvik edecek nitelikte olmaması gerektiği, ayrıca temel besinler yerine gün boyu şekerleme ve meze türü yiyecekler yemelerini teşvik edecek nitelikte olmaması gerektiği düzenlenmektedir. Özel çocuk kanallarında 21.00’den önce herhangi bir reklamın yayınlanması yasaklanmıştır. Ticari amaçlı çocuk televizyon programlarında 2 saat süresince reklamlar konulamamaktadır. İsveç’te; çocuklara yönelik yiyecek reklamlarında kısıtlama mevcuttur. Söz konusu kısıtlamalar saat 21:00’den sonra serbest bırakılmaktadır. Ancak uydu kanallarındaki reklamlar yasaklanmadığından amaca tam olarak ulaşılamadığı söylenilmektedir. Kanada’da; son 20 yıldır çocukları direkt olarak etkileyecek yiyecek reklamlarının çocukların televizyon izleme saatlerinde yayınlanmaması uygulanmaktadır. Amerika’da; reklamlar hedef grubu çocuklar olan programlar süresince 12 yaşın altında olanlarda hafta sonunda saat başına 10.5 dakika ve hafta içinde 12 dakika şeklinde kısıtlanmıştır. Danimarka ve Finlandiya’da çocukları, 18 yaşın altındakileri korumak amacıyla reklamlarda çikolata, şeker, meşrubat vb. ürünlerin ana öğün yerine konulamayacağının belirtilmesi konusunda kurallar konulmuştur. İrlanda’da; reklamlar, çocukların sağlıksız bir yaşam biçimini teşvik etmemelidir, sağlıksız yeme ve içme alışkanlığı kazandıracak nitelikte olmamalıdır, dengeli beslenme alışkanlığını sarsacak nitelikte olmamalıdır. Kraker türü yiyeceklerin temel besinlerin yerini aldığı izlenimini vermemelidir. Belçika’da; çocuk programlarından beş dakika öncesinde ve sonrasında ticari reklamlar yasaklanmıştır. İtalya, Hollanda, Portekiz ve Yunanistan’da; reklamlar çocukların ruh ve beden sağlığına zarar vermeyecek nitelikte olmalıdır. Yunanistan’da çocuklar için oyuncak reklamlarının 07:00-23:00’a kadar, savaş oyuncaklarının ise tüm saatlerde yayınlanması yasaklanmıştır. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bir çalışmasında Cumartesi günü sadece çocuk programlarında toplam 314 reklamdan % 26’sının yiyecek reklamı olduğu gösterilmiştir. Aktaş; çalışmasında, çocuk programlarına yaklaşık olarak 121 dakikanın ayrıldığını, bunun da yaklaşık 35 dakikasını reklamların oluşturduğunu tespit etmiş, 775 televizyon reklamından 344’ünü yiyecek reklamlarının oluşturduğunu, en fazla reklamı yapılan yiyeceklerin ise şeker/çikolata, cips, peynir ya da yoğurt gibi süt ve süt ürünleri ve kahvaltılık gevrekler olduğunu belirlemiştir. Mersin’de “İlkokul Öncesi Çocukların Tüketim Tercihlerini Etkileyen Faktörlerin Tüketici Kimliklerinin Oluşumu Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi” amacıyla bir araştırma yapılmış, araştırmada kentte çocukların gıda ve oyuncak tüketim tercihlerini etkileyen en önemli faktörün televizyon olduğu tespit edilmiştir. Afyonkarahisar ilinde 3-13 yaş arası çocuk sahibi ebeveynlere televizyon reklamlarının çocuklar üzerindeki etkileri sorulmuş ve % 80.9 oranında “yanlış beslenmeye özendirir”, % 75.3 oranında “tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkiler” cevapları alınmıştır. Aynı çalışmada ebeveynlerin gözlem ve görüşlerine göre çocukların en fazla oyuncak ve gıda reklamlarından etkilendiği aktarılmıştır. RTÜK Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi tarafından 17 ilde ülke genelini yansıtan, ilköğretim çağındaki çocukların TV izleme alışkanlıklarının değerlendirildiği çalışmada; ilköğretim çağı çocuklarının boş zaman etkinliklerine bakıldığında; kitap okumanın % 64.9 ile birinci sırayı, televizyon seyretmenin % 64.6 ile ikinci sırayı aldığı belirlenmiştir. En çok izlenen TV programlarına bakıldığında ilk sırayı % 72’lik izlenme oranı ile çizgi filmler alırken, reklamların % 22’lik oranla 11. sırada yer aldığı tespit edilmiştir. En sevilen reklam değerlendirmesinde ise bir asitli içecek reklamının 3. sırada, bir çikolata reklamının 4. sırada olduğu belirlenmiş, diğer sıralarda da çeşitli gıdaların reklamlarının yer aldığı gösterilmiştir. Reklamlarda gördükleri şeyleri almak istediğini söyleyen çocuk oranının ise % 31.2 olduğu ifade edilmiştir. Ülkemizde tematik kanallardaki reklam kategorilerine bakıldığında; belgesel ya da haber kanallarına göre çocuk kanallarındaki gıda reklamlarının süresinin çok fazla olduğu belirlenmiştir. Bülbül; çocuk ve reklam ilişkisini incelediği bir derlemesinde, okul öncesi çocukların TV’de kısa süreli bile olsa, yiyecek reklamları ile karşılaşmasının onların yiyecek tercihlerini etkilediğini söylemektedir. Kurugöl ve arkadaşları; çocuklarda televizyonun etkile- TEMMUZ 2010 Ülkemiz gibi genç nüfusun ağırlıkta olduğu ülkeler büyük bir pazarı oluşturan reklamların önemli bir hedef kitlesi haline gelmiştir. Çünkü günümüzde bir çocuk ortalama okumaya ya da oyuna ayırdığı zamandan daha fazlasını televizyon karşısında geçirmektedir. 69 STANDARD Dünya Sağlık Örgütü, Gıda ve Tarım Organizasyonu 2002 yılında reklamlarda besin içeriği düşük, enerji içeriği yüksek yiyecek ve içeceklerin pazarlanmasının obezite için önemli bir risk faktörü olduğunu bildirmiştir. Bu konu ile ilgili çalışmalar 2006’dan günümüze Dünya Sağlık Asamblelerinde görüşülmüş ve çocuklara yönelik reklamlarla ilgili ulusal düzeyde yasal düzenlemelerin yapılması, koşullara uygun olarak çalışmaların desteklenmesi konusunda kararlar alınmıştır. rini göstermek için yaptıkları çalışmanın sonuçlarına göre çocukların % 59.3’ü reklamlardan etkilendiğini, özellikle şekerleme, bisküvi, sakız gibi çocuklar için zararlı olan gıda reklamlarının daha fazla etkili olduğunu söylemektedir. Ülkemizde reklamlara yönelik olarak bazı düzenlemeler çeşitli kanunlarda belirtilmiştir: TEMMUZ 2010 -3984 sayılı Kanun ve 17 Nisan 2003 tarih ve 25082 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik”in ilgili maddesinde gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyredilebileceği zaman ve saatlerde yayımlanmaması” ifadesi yer almakta ve söz konusu yönetmelikte “Çocukların fiziksel, zihinsel, psikolojik ve toplumsal gelişim özelliklerini olumsuz etkileyebilecek unsurlar bulundurulmamalıdır” denilmektedir. STANDARD 70 - 5179 sayılı “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun”un 21. maddesinde gıdaların reklam ve tanıtımı ile ilgili hususlar yer almakta ve “Gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin etiketlenmesi, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı veya gıdanın karakterine, yapısına, özellikle doğasına, özelliklerine, bileşimine, miktarına, dayanıklılığına, orijinine, üretim metoduna göre hatalı bir izlenim yaratacak, gıdanın sahip olmadığı etki ve özelliklere atıfta bulunacak, tüm benzer gıda maddeleri ile aynı özelliklere sahip olduğu halde gıda maddesinin özel karakteristiklerine sahip olduğunu bildiren veya ima eden ifadeleri ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içermemelidir.” ifadesi bulunmaktadır. -TRT Kanununun 26. maddesinde ise “Reklam yayınlarında; halkı aldatıcı, yanıltıcı, haksız rekabete veya karşılıklı cevaplaşmaya yol açıcı, diğer ürün veya nitelikleri kötüleyici herhangi bir ürünün israfını telkin veya ima edici ve genel olarak memleketin ekonomik durumuna zarar verici hususlara yer verilmez, siyasi propaganda yapılamaz” denilmektedir. Sağlık Bakanlığı’nca kişilerin sağlık ve beslenme davranışlarının olumlu yönde değiştirilmeye çalışıldığı eğitim çalışmaları sürerken, bilinçsizce hazırlanan ve ülke sağlık politikalarıyla örtüşmeyen ve özellikle de çocukları hedef alan reklamların bu çalışmaların etkinliğini azalttığı bilinmektedir. Birçok örneği bulunan bu tür reklamlara diğer ülkelerde olduğu gibi süre ve nitelik açısından sınırlama getirilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir. KAYNAKLAR 1. Marketing Food to Children: the Global Regulatory Environment, WHO, 2004. 2. Marketing Food to Children: Changes in the Global Regulatory Environment 2004-2006. WHo, 2007. 3. The Extent, Nature, and Effects of Food Promotion to Children: A Review of The Evidence To December, WHO, 2009. 4. Kopelman CA, Roberts LM, Adab P. Advertising of Food to Children: is Brand Logo Recognation Related to Their Food Knowledge, Eathing Behaviors and Food Preferences? Journal of Public Health. 29(4): 358-367, 2007. 5. Bülbül SH. Advirtisement in Media and Children. J Pediatr Sci.4(6):76-8, 2008. 6. Kurugöl Z, Yenigün A, Kusin N, Özgür T. Effects of TV on 3-12 Aged Children and Consideration of the Parents About TV.Türk Pediatri Arşivi.1994; 29:23. 7. Tokuç B, Berberoğlu U, Ekuklu G. Reklam ve Çocuklar: Çocukların Gıda Markalarını Tanıması, Beslenme Alışkanlıklarını ve Gıda Tercihlerini Etkiliyor mu? TAF Prev Med Bull, 8(6):459-464, 2009. 8. Karaca Y, Pekyaman A, Güney H. Ebeveynlerin Televizyon Reklam İçeriklerini Çocuklar Üzerindeki Etkilerini Etik Açıdan Algılamalarına Yönelik Bir Araştırma. Sosyal Bilimler Dergisi, IX:2,233-250, 2007. 9. Powell LM, Szczypka G, Chaloupka F, Braunschweig C. Nutritional Content of Television Food Advirtisements Seen by Children and Adolescents in the United States. Pediatrics 120:576-583, 2007. 10. RTÜK, Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanlığı, İlköğretim Öğrencilerinin Televizyon İzleme Eğilimleri ile Boş Zaman Etkinlikleri Arasında İlişkisi Araştırma Raporu, 2006 T rend konsepti iletim ve konumlandırma paradigmasının bir uzantısı olarak düşünülebilir. Buradaki ana fikir pazarlamacıların “trend” olduğu için ilgi çekebilecek iletiler yaratabilmelerine yardımcı olabilmektir. Ancak bugün kültürlerin içine nüfuz ederek katılım oluşturma kaygısı göz önünde bulundurulduğunda, pazarlamacıların artık sadece “yeni sokak sporu” olarak tanımlanan trendleri “okumaları” yeterli olmayacaktır. Bugünün pazarlamacılarının birer insan olarak tüketicilerini anlamaya yönelik zaman geçirmeleri, gerekirse “o” sokağa inip “o” topu “onlarla” birlikte koşturması gerekecektir. Toplumlar çok büyük bir hızla değişiyor, dönüşüyor. Klasik bir iş planlama sürecinin başında genellikle belli başlı bir takım değişim noktaları ya da genelgeçer trendler (eğilimler) üzerinde durulur: • Toplumsal: Örneğin çalışma saatlerinin artması sonucunda aile ile geçirilen zamanın azalması. • Teknolojik: Örneğin 3G teknolojisine uyumlu cep telefonlarının insanların cep telefonlarını bir banka/ödeme aracı gibi kullanmasını sağlaması. • Ekonomik: Örneğin ücretlerdeki artış. • Politik: Örneğin daha tutucu ve korumacı gündemlere doğru kayılması. Ancak bu somut ve ölçümlendirilebilir değişimler, insan- ların nasıl tepki göstereceklerini tahmin etmek açısından genellikle güçlü birer gösterge olmayabilir. Örneğin son on yıl içerisinde ücretlerde aşırı bir artış olmasına karşın, ekonomiye olan güvende bir sarsılma da gözlenmektedir. Doksanlı yılların başlarındaki lüks tüketim çılgınlığı duraklama dönemine girmiş, lüks tüketim ürünleri ve onları barındıran heybetli bulvar perakendecileri ayakta kalabilme savaşı içine sürüklenmiş ve sonuç olarak tasarruf tekrar gündemdeki yerini almış gibi görülmektedir. Tüketici davranışının ve tutumunun değişken ve dinamik yapısını açıklamaya çalışmak olası olmakla birlikte bunları tahmin etmek neredeyse imkânsız gibi görülmektedir. Kültür fazlasıyla karmaşık, değişken ve çoğunlukla akıl dışı işleyebilen bir alandır. Gerçek olarak tanımlanabilecek kültürel trendler medya hikâyeleri, yayılarak bir jargon oluşturmuş olan “tutmuş” bir fikir gibi son derece açık gündemlere oturan bir takım konseptlerdir. Bunları algılamak için bir trend ajansına gerek duyulmaz. “New Age”(Yeni Çağ), “Geek”(Bilgisayar Çılgınlığı), “Organik”, “Retro” ve “Girl Power”(Güçlü Kadın) bunlara örnek olarak verilebilir. Pazargünkü gazateye göz atıldığında bunların çoğunu bulmak mümkündür. iPod, Viagra, Mini gibi markalar bu değerler üzerinden kendilerini konumlandırır. Örneğin iPod’un duygusal minimalizmi temsil ettiğini görebilmek için bir trend araştırmacısına ihtiyaç duymayız. Trend endüstrisi bir yandan genelgeçer trend değişimleri ve gerçek moda akımları üzerine araştırmalar ve raporlamalar yapar, ancak enerjisinin daha çoğunu bir takım kurmaca TÜKETİCİ EĞİLİMLERİ VE FİKİRLER TEMMUZ 2010 Öğr. Gör. Hande Bilsel ENGİN Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü 71 STANDARD Tüketici Eğilimleri ve Fikirleri TEMMUZ 2010 STANDARD 72 kültürel trendler yakalamaya, bir başka deyişle yaratmaya ve isimlendirmeye harcar. Araştırmacılar ve tahminciler (forecasters) başarılı şirketler ya da eğlence donanımları gibi birbirinden tamamen farklı gelişmeleri bir takım genel temalar altında toplayarak trendler yaratırlar ve bu görünümün altında ortak bir trend yattığını savunurlar. Örneğin “Adventures for Sale” (Satılık Maceralar) fikrinin yaratıcısı olan Copenhagen Institute belirli pazarların genişlemesine yeni bir kültürel trendin önayak olduğunu öne sürmektedir. Ancak bu aynı ebedi gereksinim örnekleri farklı pazarlarda doyurulmaktadır. Yepyeni bir “macera” türü ortaya atmak hiç de zor bir şey değil günümüzde. Ayrıca bunun son 30-40 yıldır gungee jumpingten bilgisayar oyunlarına, etik safarilere kadar birçok örneğini de görmekteyiz. Sonuçta maceraya atılma ihtiyacı ya da ilgisinin yalnızca “temelde yatan bir trend”den kaynaklandığını söylemek mümkün değil. İnsanlar çağlar boyunca macera hayalleri kurmuştur, ki birçok söylence de bu tema üzerine temellenmiştir. Bu kurmaca trendler bir bakıma ünlü Fransız filozof Michel Foucault’nun “açıklayıcı kurmaca” (explanatory fiction) olarak tanımladığı duruma iyi bir örnek teşkil eder. Foucault’ya göre açıklayıcı bir neden olmadan da bazı şeyler devam edebiliyorsa, gerçekte o neden hiç yok demektir. Dolayı- sıyla macera, güvenlik gibi temel insan gereksinimleri insanlık için yeni şeyler değildir. Ancak trendler bunları bir takım yeni pazarlarda ve bağlamlarda yeniden tanımlayarak bizlere yepyeni bir lezzet, keyif, haz, güvence, macera vb. olarak sunmaktadır. Kurmaca ve zorlama kokan trendlerle ilgili başlıca sorun, genellikle bunların insanları, farklılıkları kucaklamaktan ve insan doğasının daha derin yapılarını anlamaktan alıkoymasıdır. Bu kısa devreli yapılar, düşünceye ket vurarak kişiyi ya da kurumu nadiren verimli sonuçlar veren doğrusal düşünmeye yönlendirir. Birebir trend raporlarına bağlı yaşayan ve üreten bir şirketin tüketiciler ve onların yaşam alan/ kültürleriyle bağı er ya da geç kopacak, pazarlama alanında yaratıcı olması imkânsızlaşacaktır. Küresel dünyanın yeni açılımları ne olursa olsun, insani durum çeşitliliğini törensel şiddetten (çeteler vb.), hazcı bireysellikten (klüpler, gece hayatı vb.), serbest girişimciliğe (corner shop’lar vs.) kadar bu olasılıklarda buluyoruz. Bunları basitçe, kurmaca bir trend çerçevesinde özetlemek ne derece mümkün olabilir? Ve bunun bizlere getirisi ne olacaktır? Düşünmeye değer. İLETİŞİM EĞİTİMİ İletişim Eğitimi, Yaratıcılık ve Organizasyon Okan SÖNMEZ Genel Koordinatör/Akademi İstanbul Peki, iletişim denen olgu reklamın neresinde? Doğal olarak her dokusunda, zerresinde ve eyleminde… Çünkü her şeyin en ince detayına kadar hesaplandığı, ölçülüp biçildiği, sorgulandığı, parlatılıp cilalandığı ve “kavramlar arası cambazlıkların” büyük bir ustalıkla yapıldığı böylesi bir ortamda “iletişimin”de bundan nasibini alması ve amaçlar doğrultusunda yeni anlamlar kazanması kaçınılmaz gibi gözüküyor. Ne de olsa 20. Yüzyılın son çeyreğinde şahlanan ve her geçen gün de baş döndürücü bir hızla ivmesini artıran “iletişim çağında” yaşıyoruz. Bugün internet âleminin ve cep telefonu lüksünün dışında bir dünya hayal etmek ne kadar gerçekçi? 90’lı yıllarda dünyaya gelen nesiller için bu teknolojik ilerlemeler ne kadar doğal ve vazgeçilemez ise, yaşı 40’lara 50’lere ulaşmış nesiller için ise o kadar “ortama uyum sağlamak adına mutlaka yakalanması gereken” zorunluluklar. Neden böyle? Çünkü algı ve kavrayışlar fark- lı; elbette zamanın ağırlığı ve “değişimin” doğası gereği... Genç nesiller bu “paradigmalarla” var olurlarken, orta yaş ve üzerindekiler parçalanan paradigmalarını yani “değerler dizisini” onarmak ve yeniden kurmak telaşındalar… Peki, bir şeyin standardlaştırılması mutlaka gerekli midir? Eğer belli bir hedef doğrultusunda üretim yapıyor ya da hizmet veriyorsanız ve bu faaliyetiniz sonucunda “ihtiyaç sahibi” konumundaki insanların gereksinimlerini karşılamak gibi de bir amaç güdüyorsanız; evet, “o şeyin” standardlara kavuşması doğru olur. Söz konusu “o şey” eğitim olursa ne yapacağız? Eğitim “Standartlaşmayı” hazmedebilir mi acaba? Eğer bir “sistemden” söz ediyorsak; “Türk Eğitim Sistemi” gibi bir cümle kuruyor ve bundan “bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni” gibi bir anlama ulaşıyorsak, evet hazmedebilir… Acaba bu arzu edilen bir şey midir? Yani “iyi bir şey” midir bu? Bakış açısına ve içinde bulunulan koşullara göre hem “evet” hem “hayır”… Örneğin medrese ve okul ikiliğine son vererek öğretim ve eğitim birliğini sağlayan 1924 tarihli “Tevhidi Tedrisat Kanunu”, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temellere oturması bağlamında şüphesiz ki çok önemli bir kazanımdır. Peki, bu “birliği” hiç değişmeyen, dönüşmeyen, kalıplaşmış bir yapının uzantısı şeklinde algılar ve her koşulda bunu “ilk günkü ruhuyla” korumak için çaba harcarsak iyi bir şey yapmış olur muyuz? Tartışmalı bir durum… Ama belki de şöyle bir yorum yapmak, pek yadırgatıcı olmayacaktır: Her hamle, kendinden sonraki ortamı yeniden ve yeniden biçimlendirmeyi gerektirir. Yani söz konusu olan “eğitim” ise, genel geçer standard bir yapının/kalıplaşmış bir bünyenin hegemonyasını kabul edemeyiz. Çünkü böyle bir şey insanın doğasına ve eğitimin ruhuna aykırı olur. Değişen TEMMUZ 2010 EĞİTİMDE STANDARDLAŞTIRMA MÜMKÜN MÜ? 7337 STANDARD G ünümüz dünyasında “reklam” her alanda, sektörde ve aktivitede artık “olmazsa olmaz” konumda. Sanatsal, bilimsel, sosyal, kültürel, ahlaki ve insana özgü her tür yapıp etmeden beslenen reklamcılık, dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli meslekler arasında yerini almış bulunuyor. Son yıllarda üniversite düzeyinden çeşitli kurs aşamalarına kadar yaygın şekilde reklam eğitimine ağırlık veriliyor ve günümüzün/geleceğin gelişen sektörü olarak gençler tarafından da yoğun ilgi görüyor. Elbette kendine has sorunları, açmazları, etik kuralları, yapılanma zorlukları, iş üretme tarzları, reklamveren-ajans diyalogları ve paydaşlarıyla paylaşımları çerçevesinde pek çok sancı ve dönüşümü farklı dozlarda ve boyutlarda da olsa diğer sektörler gibi “Reklam Sektörü” de yaşıyor… TEMMUZ 2010 STANDARD 74 ihtiyaçlar ve gelişen ortamla birlikte, eğitimin genel tavrı, amaçları ve uygulamaları da dönüşmek zorundadır. Elbette evrensel nitelikteki adalet, sevgi, ahlâk, doğruluk, iyilik, güzellik, nesnellik gibi “amaç değerlerin” korunup gözetilmesi koşuluyla… “İLETİŞİM FİLOZOFU” BILL BERNBACH DER Kİ! Dünya reklamcılığına büyük katkılarda bulunmuş olan “iletişim filozofu” Bill Bernbach bakın, değişim/dönüşüm konusuna nasıl yaklaşıyor: “Bugün en etkili kabul edilen reklam stili, yarın yararsız ve boş bir hâle gelebilir.” Yani?.. İster eğitimle ister tecrübeyle ya da kendinize özgü bir takım yöntemlerle edindiğiniz kimi bilgiler, her koşul ve ortamda geçerliliğini koruyamıyor demek ki… Zaten biz reklamcıların, bu işten en çok haz aldığımız/tatmin olduğumuz cephe de “her işin kendine özgü bir çözüm yolu olduğu” gerçeğidir. Hatta aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların benzer ürün/hizmetleri bile, kalıplaşmış bir “çözümü” kaldırmaz. Çünkü bir kurum ya da marka için ürettiğiniz çözüm ve iletişim tarzı, sadece o kurum ya da markaya özeldir. Dolayısıyla siz ne kadar ısrarcı da davransanız, elinizin altındaki o “çözümü” bir başka bünye reddedecektir. Hem “kan uyuşmazlığı” hem de “ruh bağdaşmazlığı” nedeniyle, bir an gelecek ve “masum” bir manevra duygusuyla “kotarı- verdiğiniz” o iş size pek çok olumsuzlukla geri dönecektir. O zaman “reklam/iletişim dünyasında” kalıplaşmış düşüncelere bel bağlamak doğru gözükmüyor. Ne yapacağız peki? 100 yılı aşkın bir süredir biriktirdiğimiz bilgileri, yöntemleri vb. çöpe mi atacağız? Elbette ki hayır! Doğal olarak tüm o tecrübe ve donanımdan “feyz” alacağız. Düşünme tarzımızı, bilgilerimizi kullanma tavrımızı hep diri tutacağız ve geçmişten yararlanıp bugüne/yarına ışık tutacağız. Bunu başaramazsak ne olur? Yine Bill Bernbach’tan yardım alırsak; “Fark edilmeyen bir reklam ve iletişim çabası, akademik aktiviteden başka bir şey değildir.” Yerine göre bu da iyi bir şeydir, ama bizim amacımız ne yazık ki bu değil. Bizim amacımız “teorinin pratiğe dönüşmüş” şeklidir; yani mesajlarımızla ulaşmaya çalıştığımız kitleler üzerinde, etkili bir “sonuç” elde edebilmektir… GENÇLER NE İSTER? Bu durumda bizler uğraş alanımız olan reklam/halkla ilişkiler/iletişim alanında “pratiğe dönüşmüş” bilgi ve becerileri amaçlıyoruz, diyebiliriz. Evet, öyle gözüküyor… Peki, nihai olarak hangi araçları kullanarak başarabiliriz bu amacımızı? Bu noktada olay “medya”ya bağlanıyor. Klasik ya da konvansiyonel reklamcılık bağlamında elimizin altında bulunan tek tek mecraların oluşturduğu devasa bütünlük anlamında Ne yaparsak varlığımızı sürdürebiliriz? Değişimi durduramadığımıza, genel gidişat ve eğilimleri yönlendiremediğimize göre acaba ne yapmalıyız ki ayakta kalabilelim? Yanıt kolay: Biz de değişeceğiz, yenileneceğiz, dönüşeceğiz. Yoksa yoğuz… İyi de, dile getirivermek kadar kolay mı bu gerçekten? Değil tabii ki! Bu, ancak bilinçli ve seçici çaba sonucu gerçekleşen bir şey... İşte tam da bu noktada “eğitim” her yönüyle devreye giriyor, elbette “öğrenim” ile birlikte. Her ne kadar birbirini tamamlayan özelliklere sahip olsalar da, özleri itibarıyla yine de ikisi farklı şeyler. İlki “terbiye” etmeyi, ikincisi “tahsil” vermeyi amaçlıyor. Demek ki ilkinde dönüştürmek ve bütüne ulaştırmak gibi bir “kendine ait kılma/içselleştirme” durumu var; ikincisinde ise biriktirilmiş bilgiyi paylaşmak ve bir anlamda öneri sunmak… Gerçekçi ve dürüst davranmak gerekirse, ülkemizdeki “eğitim – öğretim sistemi”, ikincisini adeta ilki gibi algılayıp genelleştirmeye dayanıyor. Yani “yoruma” değil “ezbere” dayalı bir sistem. “Öğretici” konumundaki insanın anlattığı – aktardığı her şeyi “genel geçer doğru” kabul edip, sınava dayalı ölçme – değerlendirme uygulamasında “satır satır” talep etme yöntemi… Yani çözüm arayışında “Iraksak/dışa doğru” değil, hep “Yakınsak/içe doğru” bir yöntemin kulla- BİR EĞİTİM ANITI: AKADEMİ İSTANBUL Bir eğitim kurumu olarak, Akademi İstanbul bünyesinde işte biz de bunu başarmak için çaba harcıyoruz. 1911 yılında kurulan Akademi İstanbul, üniversitelerin ön lisans eğitimlerine eş değer nitelikte meslek edindirme kursları ve sertifika programları düzenlemektedir. Reklamcılık, Halkla İlişkiler, Sinema – TV, İç Mimarlık, Moda Tasarım, Yabancı Dil, Fotoğrafçılık, İnsan Kaynakları gibi mesleki eğitimlerin yanında Karikatür, Resim, Müzik, Porselen Boyama, Konuşma Sanatı ve Diksiyon alanlarında da “eğitim – öğretim” veriyoruz… Bugün kendi alanlarında başarılı işler yapan mezunlarımızın varlığı, “Akademi İstanbul Eğitim Ruhunun” doğruluğunu bize kanıtlıyor ve daha iyisini yapmak yönünde ekibimizi motive ediyor. Çünkü biz, verimli edebiyat insanı ve düşünür Goethe’nin şu sözünü kendimize şiar edindik: “Etkinliğimi artırmadan ya da doğrudan doğruya hayatımı canlandırıp bir şey katmadan bana yalnızca bilgi veren her şeyden nefret ediyorum.” TEMMUZ 2010 YARATICILIK İÇİN TERBİYE Mİ TAHSİL Mİ? nımı. Örneğin “Fransız Devrimi hangi yıl gerçekleştirildi?” sorusunun yanıtı tek (1789) ve yöntem de yakınsaktır. Fakat “Fransız Devriminin sosyoekonomik etkileri nelerdir?” sorusunun yanıtı ise sonsuzdur. Çünkü o noktada yorum devreye girer; kendi içinde tutarlı, birbirini destekleyen açılımlara sahip akıl yürütmelerinin sonucu oluşan bir “yorum”… O halde sadece “sol beynimizin” kılavuzluğuyla yetinmeyip, “sağ beynimizi” de yardıma çağırmalıyız. Zira “akılcı düşünme” kadar “yaratıcı düşünmeye” de ihtiyacımız var. Hatta her şeyin hızla değiştiği günümüz dünyasında ve mesleki sorgulamalarımıza gereksinim duyan iletişim alanında yaratıcı çözümler arayışında olmamız daha önemli… 75 STANDARD medya… TV filmleri, radyo spotları, gazete – dergi ilanları, açık hava uygulamaları, basılı malzemeler vb, hep medya aracılığıyla hedef kitlesine ulaştırılıyor. Ne var ki, bu mecralar artık can çekişiyor... Önümüzdeki dönemlerde belki tamamen ortadan kalkmayacaklar, ama eski ağırlıklarını da koruyamayacaklar. Neden? Çünkü hızla gelişen teknolojinin getirdiği nimetlerin sonucunda, özellikle genç kesim başta olmak üzere “yaşam tarzlarımız” değişiyor. Alışkanlıklarımız dönüşüyor, düşüncelerimiz farklılaşıyor ve bilgi akış hızı inanılmaz boyutlara erişiyor. Yukarıda değindiğimiz gibi; bunun en büyük iki nedeni/aracı, internet ve cep telefonu… Ve elbette henüz tanışmadığımız, fakat yakın bir gelecekte kullanıma girecek olan daha nice teknoloji ürünleri… Yoksa sonumuz geldi mi? Elbette ki hayır. Ya da şöyle söylemek daha doğru bir ifade olabilir: Aslında bu tamamen bize bağlı! Yani iletişim sektörünün bireyleri ve kurumları olarak, değişen ve dönüşen ortama uyum sağlayanlar varlıklarını sürdürecek, sağlayamayanlar ise elenecek. Bir çeşit “yapay seleksiyon”… KURUMSAL İLETİŞİM VE REKLAM TEMMUZ 2010 STANDARD 76 Kurumsal İletişim ve Reklam Yrd. Doç. Dr. İdil Karademirlidağ SUHER Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü Bölüm Başkanı K urumlar kendilerini çevreleyen tüm paydaşlarının istek ve ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde stratejik olarak yönetildikleri sürece ayakta kalabilirler. Bu da toplum içindeki tüm eğilimleri analiz ederek, değişimlere kolay adapte olmak, aynı zamanda proaktif ve esnek bir yönetim anlayışı benimsemekle mümkündür. Kurumsal iletişim, kurumun amaç ve hedeflere ulaşılabilmesi için ilgili hedef kitleye yönelik olarak gerçekleştirilen bilgi akışını, motivasyonu, koordinasyonu ve denetimi kapsar. Kurumların tüm paydaş grupları, kurumun gerçekleştirdiği bütün iletişim biçimlerinden etkilenerek o kurum hakkında bir izlenime sahip olur. Günümüzde ürünler ve hizmetler arasında pek de belirgin farklar kalmamıştır. Üstelik tüketiciler daha fazla bilinçlidir ve kurumların toplumdaki yeri hakkında daha fazla soru sormaktadır. Bu nedenle de kurumlar ürettikleri mal ve hizmet kalitesine yeni değerler ekleme çabasındadır. Hiç bir kurum, kurum kimliğini oluşturmadan, ürünlerini markalaştırmadan, verimlilik ve kârını artıramaz. Tüketiciyle marka arasında daha güçlü bağların oluşması, tüketicilerin markaları üreten firmalardan beklentilerinin doğru belirlenmesi ve bunlara anında cevap verebilmesiyle mümkündür. Markanın tüketiciyle buluşmasını sağlayacak binlerce yol vardır. Önemli olan buluşmanın en etkili biçimde gerçekleşmesidir. Örneğin bir deterjan markasısınız. Reklam filminizde rodeocunun, kaptanın, futbolcunun ya da bir çocuğun üzerinde birçok farklı kiri gösterip, “bu kirleri nasıl temizlersiniz?” sorusuna çö- zümü markanızı sunarak verebilirsiniz. Ama bir deterjandan beklenen “en beyaz yıkar” vaadini destekleyen bir yan vaad bulamazsanız rakiplerinizden sıyrılamazsınız. Omo ilk kez ülkemizde “kirlenmek güzeldir” sloganıyla bu farklılığı yakalamıştır. Yine uluslararası bir başka deterjan firması Weick’in sanayileşmenin neden olduğu çevre kirliliği gibi önemli bir konuya, “en gerçek temizlik nedir?” sloganıyla sahip çıkarak markasını bu sorunun çözümüne bağlamıştır. Sonuç olarak tüketiciler açısından çevre temizliğinin, giysilerinin temizliğinden daha fazla öneme sahip olduğu görülmüştür. Böylece rakiplerinden farklılaşmış ve tüketicileri markalarına kuvvetle bağlanmıştır. Yeni milenyum beklentisi, kurumların daha üst düzey konulara önem vermesi gerekliliğidir. Bu da kurumları toplumdaki rollerini tekrar düşünmeye itmektedir. Yaratıcı reklam vurgusu da bu doğrultuda yapılandırılmaktadır. Reklam kurguları kurumsal imajın ve itibarın geliştirilmesinde oldukça etkilidir. Yaratıcılık adına bunlara zarar verecek bir kurgunun yapılandırılmaması gereklidir. Şu an bile biri size en kötü, en beğenmediğiniz reklamları sıralayın dese birçok reklam aklınıza gelir. Örneğin Chery otomobilinin tellaklar tarafından yıkanması, AtlasJet’in “Bu 69’u çok seveceksiniz” benzeri reklamlar farklıdır. Hatta hedef kitlenin beklentisini “ucuza uçmak” gibi çok somut ve basit olarak sınırlayanlar için hedef kitle beklentisini de karşılıyor gibi görünebilir. Kurumsal iletişimciler için yıllar süren stratejik bir ileti- Reklamda mesaj doğrudan satışı yapılacak ürün veya hizmetle ilgili olmalıdır. Reklamda ünlü kullanımı, yaratıcı reklam stratejilerinden biridir. Eğilimleri analiz ederken hedef kitlenin oldukça beğendiği, gündemde olan bir ünlüyü marka yüzü olarak kullanmak sık uygulanan bir yöntemdir. Gülse Birsel, Kadir İnanır, Cem Yılmaz, Beren Saat vb., ama dikkat edilmesi gereken noktalardan biri reklamı yapılacak ürün ve marka ile ünlünün örtüşmesi diğeri de ünlünün markanın önüne geçmemesidir. Bir de ünlüye yönelik skandallar kontrol edilemeyen bir değişken olarak kurum açısından her zaman oldukça büyük risk barındırır. Tabi kurum için bir başka risk de markasıyla özdeşleşmesini beklediği ünlünün başka markalarca kullanılmasıdır. Kurumsal itibar, bir kuruma yönelik oluşan bütün algıların toplamıdır. Birçok mesajın değerlendirilmesi sonucu oluşur. İtibar sürdürülebilir rekabet gücünün gösterge- Sonuç olarak şunu söylemek te yarar var; kapsamlı bir araştırma yapmadan doğru bir analiz gerçekleştirmeden masa başında yaratıcı olmak, reklamın başarısı için artık yeterli değil. Kurumsal iletişimciler öncelikle kurumlarını, sonra hedef kitlelerini doğru analiz etmeli, eğilimleri ve gündemi takip etmeli, kurum beklentileri ve paydaş beklentileri arasında bir köprü oluşturmalıdır. Kurumsal iletişim çok yönlü ve oldukça kapsamlı stratejik bir süreçtir. Bu süreci iyi yönetebilmek için doğru araştırma verisine yani bilgiye ihtiyaç vardır. TEMMUZ 2010 Kurumlar değişimleri ve eğilimleri iyi analiz etmelidir. Gelişen teknolojiye paralel olarak internet çağı ve yeni bir iletişim biçimi şekillenmiştir. Yeni nesil yeni bir sosyal çevre oluşturmuştur. Başarılı kurumlar bu iletişim köprüsünü kurabilenler olacaktır. Örneğin Turkcell’in gnç’li reklamı, Sütaş’ın “Sütaşkı” reklamı sanal dünyada gençlerin kendi aralarında Youtube’a da koydukları “sütü seven kamyon şöförü” ve benzeri uygulamalar dikkate alarak hazırlanmıştır. Yine bir sabah programında eşiyle ve kaynanasıyla yaşadığı problemi anlatan bir kadının “al dedi git dedi” diye tekrar edip durduğu kelimeler ve konuşma biçimi gençler arasında sanal ortamda tekrar biçimlendirilmiş, farklılaştırılmış ve çeşitlenmiştir. Bu eğilimi doğru ve yerinde değerlendiren Fiat, “al dedi git dedi” temalı reklamı yayınlamış ve ilgi çekmiştir. Burada Fiat’ın hedef kitlesini nasıl tanımladığını da değerlendirmek gereklidir. sidir. Her yıl kurumlar en beğenilen 500 şirket listesinde yer almaya çalışmaktadır. Özellikle global pazarda hizmet veren kurumlar için bu daha da fazla önem taşır. İtibarı belirleyen kriterler; ürün hizmetler yani ürün kalitesi, fiyatı vb, finansal performans, çalışma ortamı, sosyal sorumluluk, vizyon liderlik ve duygusal özelliklerdir. Yani artık bir kurum için yalnızca finansal açıdan güçlü olmak yetmemektedir. Finansal performans, bu 6 kriterden yanlızca biridir. Oysaki yapılan araştırmalar şunu göstermiştir ki bir kuruluşun finansal göstergelerinde hiçbir değişiklik olmaksızın kurumsal itibarı daha yüksek çıkan kurumların sermaye piyasasında hisse senedi değeri artmaktadır. Ürün hizmet kalitesi, çalışanların memnuniyeti ve kurumun yaşadığı topluma karşı daha duyarlı, daha fazla sorumlu olması ve bunlara paralel olarak da duygusal özelliklerininde güçlü olması yani hayranlık duyulan, beğenilen, saygın bir kurum olarak algılanması gerekmektedir. Reklamlar da bu algıyı biçimlendiren en önemli araçlardan biridir. Bu nedenle de bir kurum reklam verirken eskisinden çok daha fazla düşünmelidir. Yani reklamveren ve reklamcı artık aynı hedefe ulaşmak için ne amaçla çalıştıklarını unutmayarak hareket etmelidir. Bu noktada “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” kilişesini yeniden gözden geçirmek gerekmektedir. Tabi bir yandan da iyi reklamdan ne anlamamız gerektiğini ya da başarılı bir reklamı nasıl değerlendirmemiz gerektiğini. İyi reklam en çok konuşulan, çok yaratıcı, farklı mı olmalı, yoksa mesajı çok net ileten mi? Yaratıcı ve rakiplerinden farklı olmak adına mesajı iletmeyen bir reklam mı ya da mesajı çok net iletilen ama hiç beğenilmeyen bir reklam mı? (Tabi mesajıda doğru belirlendiğini varsayarsak). Bunun cevabı araştırmada yatmaktadır. 77 STANDARD şim süreciyle inşa edilen marka ve kurum imajı birkaç saniye içinde yerle bir olabilir. Kurumun içinde yaşadığı toplumun değerlerini dikkate alarak hareket etmesi önemlidir. Marka bağlılığı o kurum ve markaya bir taraftar gibi bağlılığı içerir. Herhangi bir yanlışta o taraftar en büyük, en acımasız eleştirmen olur. Kurumların temel sorumluluklarından biri toplumsal normları, değerleri, inançları dikkate alarak, hedef kitleyi doğru değerlendirerek iletişimde bulunmasıdır. SİYASET VE MEDYA İLİŞKİLERİ TEMMUZ 2010 STANDARD 78 Siyasal İletişim ve Reklamcılık Açısından Siyaset ve Medya İlişkilerine Eleştirel Bir Yaklaşım Doç. Dr. Serdar PİRTİNİ Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F., İşletme Bölümü, Üretim Yönetimi ve Pazarlama Anabilim Dalı, Öğretim Üyesi, Ç ağdaş katılımcı demokrasilerin gelişmesi ve iletişim toplumunun güçlenmesiyle birlikte gelişen iletişim teknolojilerinin de etkisiyle siyaset ve medya ilişkileri artmış ve adeta birbirinden ayrı düşünülemeyen iki alan haline gelmiştir. Enformasyon teknolojilerindeki bu hızlı gelişim süreci sonucunda siyasal ve sosyal olaylar karşısında eskiden olduğundan çok daha fazla bilgi sahibi olmayı başaran bireyler, çağdaş bilgi toplumunun yeni yapı taşlarını oluşturmuşlardır. Günümüzde bilgi toplumunun yanında ekonomideki hızlı dönüşüm ve teknolojinin tabana yayılması sonucunda kitle iletişim araçlarına kolaylıkla ulaşabilen bireyler hem gündemi yakalamakta hem de gündemle ilgili düşünce ve yargılarını rahatlıkla yönetime yansıtabilmektedirler. Böylesi bir açılım, gelişmiş toplumlarda giderek daha ileri bir demokratik ortamı yaratırken, gelişmekte olan toplumlarda ise gerekli yasal düzenlemeler oluşturulamadığı ve demokratik kurumlar tam olarak kurulamadığı için medya ve siyasi otorite arasında toplumsal denetimden uzak özel ilişkilerin doğmasına neden olabilmektedir. Öyle ki; medya kitle iletişimi fonksiyonunu yerine getirirken tekel haline gelebilmekte ve kamuoyunu kendi siyasi hedefleri ve beklentileri çerçevesinde yönlendirebilmekte ve seçmen davranışlarının istediği yönde oluşmasını sağlayabilmektedir. Siyaset ve Medya İlişkileri Yaşadığımız çağ bilgi çağı olarak adlandırılmakta ve bu tanımlamanın nedeni de kitle iletişim araçlarının, bir başka ifadeyle medyanın yaygınlaşmasıyla geniş halk kitlelerinin birçok konudan haberdar olmaya başlamasıdır. Kitle iletişim araçları yeni bir medya dünyası yaratarak bireylerin yaşadıkları toplum ve dünya ile ilgili ortaya çıkan her türlü gelişmeden haberdar olmalarına imkân yaratmaktadır. Böyle bir iletişim toplumunu tanımlamak gerekirse, bir anlamda içinde bulunduğumuz toplum aslında yaşadığımız çevrenin ötesinde, haberdar olduğumuz bir toplum haline gelmektedir. Kitle iletişim araçları geliştikçe, etkileşimde bulunduğu alanlar da genişlemiş ve bu alanların sınırları içerisine siyasal, sosyal ve kültürel unsurlar da girmiştir (Gönenç 2002: 136). Her geçen gün hayatımıza daha çok giren ve günlük kararlarımızda daha fazla etkin olmaya başlayan medyanın, siyasal, sosyal ve kültürel etkilerini göz önüne alarak gerçekçi bir eleştirel yaklaşım geliştirebilmek için, medyanın içinde bulunduğu toplumsal yapının bir parçası olduğunu da asla unutmamak gerekmektedir. Daha açık bir ifadeyle, medya olarak tanımlanan kitle iletişim araçları, içinde bulunduğu toplumu yansıtan birer ayna konumundadırlar. Buna göre, siyaset ve medya ilişkileri değerlendirilirken medyaya dönük eleştirilerin toplumsal Siyasal İletişimin Siyasetteki ve Seçmen Davranışları Üzerindeki Rolü Sosyal bir çerçevede gerçekleşen iletişimde amaç, sadece bilgi vermekle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda duygulara seslenmeyi, ikna etmeyi ve yönlendirmeyi de içermektedir. İşte bu noktada, aslında iletişim ve siyasetin ortak paydaları ortaya çıkmaktadır. Bu anlayışa göre, siyasal parti ve kuruluşlar, iletişim kanallarını kullanmak suretiyle hedef seçmen kitlelerine siyasal ve sosyal mesajlarını vermektedirler. Böylece siyaset, iletişimi bir araç olarak kullanmakta ve siyasal amaçlarını gerçekleştirmek için de iletişimden yararlanmış olmaktadır. Bu süreçte de en önemli iki unsur, siyaset oyuncuları ve kitle iletişim araçlarıdır. Siyasi partilerin ve kuruluşların mesajlarını hedef seçmen kitlesine iletmekte kullandıkları kitle iletişim araçları, bu sırada seçmenlerin görüşlerini yansıtarak da siyasi sistemi denetleme işlevini yerine getirmektedirler (Özkan 2004: 28-32). Siyasal iletişimin siyasetteki rolünü siyasal pazarlama anlayışına göre ele aldığımızda ise, siyasi partiler parti felsefesi doğrultusunda seçmenlerin arzu, istek, ihtiyaçları ve beklentileri kapsamında geliştirdikleri iletişim stratejilerini kamuoyuna uygun zamanda ve yerde Siyasal iletişimi seçmen davranışları bakışıyla değerlendirmeyi sürdürdüğümüzde, siyasal iletişim seçmenleri parti, aday ve politikalar konusunda bilgilendiren, oy verme davranışını etkileyebilen, seçmenlerin ikna edilmesi için seçim kampanyalarında yoğun olarak kullanılan bir iletişim süreci olarak ele alınmaktadır. Bu yönüyle siyasal iletişim, seçmenler bakımından siyasal parti bağlılığının oluşmasına ve güçlenmesine katkıda bulunurken, özellikle kararsız seçmenler üzerinde oldukça etkili olabilmektedir. Seçim dönemlerinde kararsız kalan seçmenler, siyasal iletişimin etkisi altında gerekli bilgiyi ve çözüm yollarını rahatlıkla edinebilmektedirler. Özet olarak, bir siyasal parti ne kadar etkili çalışmalar yapsa da bunları siyasal iletişim uygulamalarıyla seçmen kitlesine duyuramadıkça ve seçmenleri ikna edip üstün bir imaj oluşturamadıkça başarılı olabilmesi mümkün değildir. Bu çerçevede, siyasal iletişimin faktörleri, seçim kampanyaları, kamuoyu araştırmaları, bire bir oy toplama teknikleri ve kitle iletişim araçları üzerinden yürütülen mesaj stratejileri olarak kabul edilmektedir (Kalender 2000: 89-90). Bu çalışmada da, siyasal iletişim faktörlerinden medya değerlendirme kapsamına alınmış ve siyasal iletişimde medyanın işlevlerine eleştirel bir yaklaşım sunulmuştur. Siyasal İletişimde Medyanın İşlevlerine İlişkin Eleştiriler Kitle iletişim araçları, toplumsal yaşamımızda geçirdiği dönüşümler ve yarattığı teknolojik ataklarla gazete, dergi, afiş, fotoğraf, kitap, sinema, radyo, televizyon ve ardından internet yoluyla mesajların milyonlarca kişiye ulaşmasını sağlayarak kurumların iletişim faaliyetlerinin önemli bir aracı haline gelmiştir. Demokratik gelişim sürecini tamamlayan ve eğitim düzeyi yüksek olan gelişmiş ülkelerde yazılı, görsel ve işitsel elektronik araç- TEMMUZ 2010 21. yüzyılda medyanın enformasyon görevini yerine getirerek toplumsal ilerleme ve gelişmeyi sağlayabilmesi için gerekli demokratik koşulların oluşturulması, çağdaş toplumun temel görevleri arasında yer almaktadır. Bu yüzden de konu üzerinde yapılan tartışmalarda medyanın postmodern bir dünyada birey ve grupların haber alma ve bilgilenme özgürlüğüne katkıda bulunan ve toplumla iş birliği yapan bir demokratik yönetim anlayışına sahip olmasının önemi savunulmaktadır (Ayten 2003: 251). sunabilmeyi başarabilmelidirler. Bu anlamda siyasal pazarlama yaklaşımında siyasal iletişim, bir siyasi partinin geliştirdiği politika ve hizmetlere ilişkin mesajları hedef seçmen kitlesine ulaştıran bir haberleşme sürecidir. O halde, siyasal pazarlama yaklaşımına göre hazırlanmış bir siyasal iletişim süreci, hedef seçmen kitlesinin tutumlarını partiye karşı olumlu biçimde yönlendirebilmeli, parti ile seçmenleri özdeşleştirebilmeli ve partiyi seçmen zihninde en üst pozisyonda konumlandırabilmelidir (İslamoğlu 2002: 138-141). 79 STANDARD yapı gerçeğini ve bu yapıdaki siyasal ilişkiler sistematiğini dikkate alması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de, çağdaş toplumların en dikkat çeken özelliğinin temiz toplum olduğu gerçeğinden hareketle, temiz bir toplumun yalnız medya tarafından yaratılamayacağı ve bu durumun diğer toplumsal doku unsurlarıyla desteklenmesi gerekliliğidir (Uluç 2002: 148). Bu noktada da kilit rolü siyaset faktörü yerine getirmekte, siyasal kurumların şeffaflaşması ve kamu denetimine girmesi, medya ile olan ilişkilerin de toplumsal haklar ve hukuksal normlar altında gerçekleşmesini sağlamaktadır. TEMMUZ 2010 STANDARD 80 lar son derece etkili kitle iletişim araçlarıdır. Bunlardan birisi olan internet, çağımızda kazandığı ivmeyle siyasal ve sosyal hayatta çok önemli fonksiyonları yerine getirmektedir. Siyasal iletişim açısından bakıldığında global bir dünyada çok geniş kitlelere ulaşabilen televizyon tek yönlü bir iletişim sergilerken, internette çift yönlü bir iletişim söz konusudur. Sonuç olarak açıklanan özellikleriyle kitle iletişim araçları; geçirdikleri teknolojik evrim sürecinde toplumsal ve siyasal hareketlerin ortaya çıkmasında, geniş seçmen kitlelerinde hakim görüşlerin oluşturulmasında kritik önemde bir rol oynamışlardır (Tan 2002: 70). pazarlama yaklaşımına göre, partilerin siyasal iletişim süreci yoluyla başarı elde edebilmeleri, gündemi hedef seçmen kitlesinin isteklerine yönelik olarak belirleyip, bu isteklere uygun siyasal iletişim stratejileri geliştirebilmelerine bağlıdır (Gürbüz, İnal 2004: 177-179). Tüm yapılan değerlendirmeler sonucunda anlaşılacağı üzere, medya gündemi önemli ölçüde etkilemektedir (Wanta, Golan, Lee 2004: 367-368). Bu gelişmeler karşısında, medyanın tarafsızlığını koruyarak bir siyasi grubu açıkça desteklemekten çok, objektif olması, siyasal iletişimin de bilimsel ve etik kurallar çerçevesinde uygulanmasını sağlayacaktır. Siyasal kurumlar ile hedef seçmen kitlesi arasında aracı konumunda olan medyanın günümüz toplumsal yapısında yerine getirdiği en önemli işlevlerden birisi gündem oluşturmadır (Sheafer, Weimann 2005: 361-362). Burada unutulmaması gereken, gündem oluşturmanın objektif kriterlerle medya tarafından gerçekleştirilmesinin yanında, kimi zaman bu işlevin bizzat siyasal güçler tarafından bilinçli olarak yapay bir şekilde yerine getirilebilmesidir. Daha geniş bir anlatımla, siyasal otoriteler belirli konuların kamuoyuna açıklanması ve toplum fikirlerinin yönlendirilebilmesi için medyayı, kurdukları özel ilişkilerle kullanabilmektedirler (Aziz 2003: 42-43). Teorik bir yaklaşımla değerlendirildiğinde siyasal mesajların aktarılması görevini yürüten medya, hedef seçmen kitlesiyle olan iletişimde çift yönlü bir iletişim yerine getirmektedir. Bu süreçte, siyasal partilerin mesajları hedef seçmen kitlesine ulaştırılmakta, seçmen kitlesinin iletileri de kamuoyu araştırmaları ve basın yayın organlarının yorumlarıyla siyasal alana taşınmaktadır. Bu sırada, mesaj çoğaltıcıları olan kitle iletişim araçları ile siyaset arasındaki ilişkilerin toplumsal başarısı tümüyle medyanın özerkliğine bağlı olmaktadır. Bunun en önemli nedeni de, siyasal iktidarların her zaman medyayı denetimlerinde tutmak istemeleridir. Öyle ki; teknolojinin de gelişmesiyle beraber siyasal iletişim toplumsal yapıda adeta birer medya savaşları haline dönüşmektedir. Konunun bu boyutlarda medya savaşları haline gelmesinde en büyük etken, medyanın tekelleşmesi sonucunda medya yönetimlerinin ilişki içerisinde oldukları siyasal partilere çok yakından destek olabilmeleridir (Aziz 2003: 89). Şu halde, toplumun şekillenmesinde rol oynayan medya, bireylerin siyasal katılım ve davranışlarını etkileyebilmektedir. Bu sonuca göre, demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurları haline gelen medya gerçeği Bir ülkedeki siyasal gündem, ekonomik gelişmelerle birlikte eğitim, günlük yaşam, sağlık ve diğer sosyal ve kültürel gelişmelerden etkilenebilmektedir. Siyasal gündem bu konularla birlikte dünyadaki global gelişmelerin de yoğun bir şekilde etkisi altında kalabilmektedir. İşte bundan dolayı, doğru ve gerçekçi siyasal pazarlama stratejileri tarafından geliştirilen siyasal iletişim kararları, ülkenin içinde bulunduğu siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik gündemi iyi analiz edebilmelidir. Siyasal Sonuç Tek kutuplu yeni dünyanın en büyük mimarı olan kitle iletişim araçları insanlara yeni yaşam tarzlarını global bir dünya adına sunmaktadırlar. Çokuluslu şirketler global markalarını tüm dünya pazarlarına sunmakta ve bu markalarla birlikte sadece ürün ve hizmet satmakla kalmamakta, aynı zamanda birlikte taşıdıkları yaşam biçimlerini de geniş kitlelere kabul ettirmektedirler. Bunu yaparken de dünyayı global bir köy haline getiren medyayı en geniş anlamda kullanmaktadırlar. Değişen toplumsal alt yapının toplumsal üst yapıyı belirleme sürecinde siyasal yapı da önemli ölçülerde etkilenmiş, siyaset ve medya arasında yoğun ve o ölçüde de karmaşık bir ilişkiler sistematiği doğmuştur. Böyle bir gelişmenin ortaya çıkmasında özellikle medyanın KAYNAKLAR • AYTEN Adem, “Media-Democracy Relations and The Reflection of Turkish Parliamentary Elections in The Print Media”, 1st International Symposium Communication in the Millennium A Dialogue Between Turkish and American Scholars, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1440, February 19-21, 2003, s.244-263. • AZİZ Aysel, Siyasal İletişim, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003. • GÖNENÇ Özgür, “Kitle Kültürü ve Kitle İletişimi”, İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı.13, 2002, s.129-138. • GÜRBÜZ Esen, İNAL M. Emin, Siyasal Pazarlama Stratejik Bir Yaklaşım, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004. • İSLAMOĞLU A. Hamdi, Siyaset Pazarlaması Toplam Kalite Yaklaşımı, 2. Baskı, Beta Basım A.Ş., İstanbul, 2002. • KALENDER Ahmet, Siyasal İletişim Seçmenler ve İkna Stratejileri, Çizgi Kitabevi, Konya, 2000. • ÖZKAN Abdullah, Siyasal İletişim Partiler, Seçimler, Stratejiler, Nesil Yayınları, İstanbul, 2004. • SHEAFER Tamir, WEIMANN Gabriel, “Agenda Building, Agenda Setting, Priming, Individual Voting Intentions, and the Aggregate Results: An Analysis of Four Israeli Elections”, Journal of Communication, Vol. 55, Iss. 2, Jun 2005, s. 347-365. • ULUÇ Güliz, “Temiz Toplum Hedefi ve Medya Gerçeği”, İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı.15, 2002, s.135-151. • TAN Ahmet, Politik Pazarlama, Papatya Yayıncılık, İstanbul, 2002. • WANTA Wayne, GOLAN Guy, LEE Cheolhan, “Agenda Setting and International News: Media Influence on Public Perceptions of Foreign Nations”, Journalism and Mass Communication Quarterly, Vol. 81, Iss. 2; Summer 2004, s. 364-377. * Bu çalışma ilk defa: Medya da Olmayanlar (Medya Eleştirileri 2006), Derleyen: Can Bilgili, Beta Basım, 1. Baskı, Şubat 2006, İstanbul, s.127134, yayınlanmıştır. TEMMUZ 2010 Medya eleştirilerinin toplumsal gündemin çok farklı pencerelerinden yoğun olarak yapıldığı bir dönemde, kitle iletişim araçları yoluyla gerçekleştirilen siyasal iletişimin toplumun geleceği üzerindeki uzun vadeli etkileri düşünüldüğünde, siyasal iletişim açısından yapılan eleştiriler bir o kadar daha anlamlı olmaktadır. Konuya ilişkin literatür de incelendiğinde, kitle iletişim araçları aracılığıyla yürütülen siyasal iletişim, toplumu oluşturan bireyler olan seçmenlerin tercihini etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. “Konuya oy verme” modeli olarak adlandırılan bu modele göre, seçmenlerin gündemdeki önemli konular doğrultusunda oy kullandıkları açıklanmaktadır. Söz konusu “konuya oy verme” modeli son zamanlarda da literatürde yaygınlıkla ele alınmaya başlamıştır (Kalender 2000: 68). Bu durumda, toplumların geleceklerine yön verecek olan siyasi iktidarların seçilme sürecinde kitle iletişim araçlarının yönlendirdiği siyasal iletişimin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğu tüm gerçekliği ile anlaşılmaktadır. O halde, toplumsal organların sadece yasal yollarla yetinmeyerek toplumsal bilinçle medya üzerindeki denetimi gerçekleştirebilmeleri önemli bir sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Böylesi bir durum, soğuk savaş sonrası oluşan yeni dünya düzeninde ortaya atılan demokrasi, medya ve seçimler üzerindeki sorguların da ortadan kalkmasında büyük ölçüde etkili olabilecektir. gündem belirleme işlevi ön plana çıkmış ve siyasi otorite de her zaman bundan yararlanmaya çalışmıştır. Öte yandan, medyanın bu işlevi sadece ulusal sınırlar içerisinde kalmamış, günümüzün global dünyasında sınırlar ötesinde gelişen yeni oluşumların içerisinde de kullanılmıştır. Konu siyasal iletişim açısından tartışıldığında da değişen pek fazla bir şey olmamakta, siyasal iktidar ve medya arasında hukuk devleti ilkeleri içerisinde demokratik bir ortam yaratılamadığında, kamuoyu ve seçmen davranışı açıkça yönlendirilebilmektedir. Bu şartlar altında yapılması gereken, demokrasilerde adeta dördüncü bir kuvvet olarak görülen medyanın konumunun bilimsel ölçütlerle yeniden belirlenmesi ve toplumun özgür ve objektif haber alma ve bilgilenme hakkını sürdürmesi için de gerekli koşulların oluşturulmasına her zaman olduğundan daha fazla önem verilmesidir. 81 STANDARD unutulmadan, hukuk devleti kuralları içerisinde siyasal iletişim için gerekli olan demokratik ortam yaratılabilmelidir. ADWORDS REKLAMLAR Hukuki Bakımdan Adwords Reklamlar Doç. Dr. Tekin MEMİŞ Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı TEMMUZ 2010 R STANDARD 82 eklam, bir ürün ya da görüşün iletişim araçları ile kişisel olmayan bir biçimde kitlelere aktarılması olarak tanımlanabilir1. Duyuruculuk ve ikna etme özellikleri ile malın veya hizmetin içeriğini ve özelliklerini, üretim biçimini, kullanıldığı yer ve fiyatı konularında bilgi vererek insan davranışlarını belli bir yönde etkilemek amacıyla kullanılan kitle iletişim teknikleri olarak da bir tanımlama yapılabilir2. Reklam, değişik mecralarda gerçekleşebilir. Basılı yayın organlarında, işitsel ve görsel yayınlar reklamlar için klasik mecralardır. Yeni bir reklam mecrası da internet ortamıdır. İnternet, diğer reklam mecralarına göre daha yeni bir mecra olsa da reklamın hedef kitleye ulaştırılmasında diğerlerinden daha etkili bir mecradır. Doğrudan hedef kitleye ulaşılma imkânları bulunmaktadır. Bilhassa arama motorlarında internet kullanıcısı, belirli kelime ve kavramlara odaklanmaktadır. İşte internet kullanıcısının odaklandığı kelime ya da kavrama göre reklamlar web sayfasında kullanıcının karşısına çıkarılmaktadır. Bu ise, diğer mecralarda gerçekleştirilemez. İnternet ortamında birbirinden değişik reklam teknikleri bulunmaktadır. Elektronik posta yolu ile reklam yapmak, popup reklamlar ve alan adlarının reklam olarak kullanılması, ilk akla gelenlerdir. Arama motorlarının ne sıklıkla kullanıldığı ve internetin vazgeçilmez parçası olduğu bilinmektedir. Arama motorlarının en tanınmışı, “google”dır. Bu çalışmada ise google’ın uygulamaya koyduğu “adwords” reklamlar konu edilecektir. Bu reklam türü, kullanılmaya başlandığından beri ciddi tartışmalara neden olmuştur. Bu tartışmalar, internette özgürlük söylemlerinden marka ve haksız rekabet hukukunun sınırlarına kadar geniş bir çerçevede cereyan etmektedir. İnternette özgürlük tartışmalarının internetle tanışılan 1995’li yıllarda yapılmış olması ve internetin hukuk alanının dışında olmadığı genel kanaatine ulaşılması nedeniyle bu açıdan konu ele alınmayacaktır. Bu tartışma, hukukçular nezdinde çoktan yapılmış ve sonuçlanmış bir tartışma olarak değerlendirilmektedir3. İncelemelerimizde öncelikle “adwords” reklam uygulaması bütün yönleri ile, özellikle teknik ayrıntılarıyla ele alınacak ve bilhassa örnekler ile ortaya konulacaktır. Daha sonra “adwords” reklam uygulaması bilhassa marka hukuku açısından değerlendirmeye tabi tutulacak, nihayetinde ulaşılan sonuçlar açıklanacaktır. ADWORDS REKLAM UYGULAMALARI Dünyanın tanınmış arama motoru Google, “Sponsore Edilmiş Bağlantılar” şeklinde hazırlanmış “AdWords” adını verdiği ve reklam verenlerin reklamlarını, aramada kullanılan kavramlarla bağlantılı olarak kullanıcılara gösteren bir sistem kullanmaktadır. Adwords, İngilizce “advertising words”’un kısaltılmışıdır ve işletmelerin, anahtar kelimelere bağlı olarak internet arama motorlarında yaptıkları reklamları ifade eder4. Keyword advertising5, internet arama motorlarının temel gelir kaynağını oluşturmaktadır. Pazarın lideri konumundaki Google kendi reklam programını “Google Adwords “ olarak adlandırmaktadır. Diğer internet arama motorları da benzer sistemler kullanmaktadırlar6. Reklamın mukayeseli hukukta tanımı, hukuki niteliği hakkında bkz. Savaş Bozbel, “Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Karşılaştırmalı Reklam Hukuku”, Ankara 2006, s. 28 vd.; Serap Çabuk/Mahmet. İ. Yağcı, “Pazarlamaya Çağdaş Yaklaşım”, İstanbul 2003, s. 228. TDK sözlüğünde ise reklam “bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yol” olarak tanımlanmaktadır. 2 Müberra Babaoğul, “Reklamların Kadınlar Üzerindeki Etkileri, Reklamlarda Yer Alan Cinsellik Öğesi Paneli”, Reklamların İzleyiciler Üzerindeki Etkileri Paneli, Ankara 2004, s. 12. 3 Bkz. Tekin Memiş, Fikri Hukuk Bakımından İnternet Ortamında Müzik Sunumu, Ankara 2002, s. 27 vd. 4 Bkz. Memiş, Tekin –Bozbel, Savaş, “Marka ve Haksız Rekabet Hukuku Bakımından Adwords Reklamlar” Kasım 2008, Sayı 81, www.e-akademi.org. 5 Keyword advertising, bir üst kavram olarak adwords ve adsense reklamlarını da kapsayan, başta Google olmak üzere, Yahoo ve Microsoft gibi önde gelen arama motorlarınca kullanılan, arama içeriğine bağlı, anahtar sözcüklerle yapılan reklam sistemini ifade etmektedir. 6 Bu konuda bkz. Meyer, Sebastian; „Google & Co. – Aktuelle Rechtsentwicklungen bei Suchmaschinen“, K&R (Kommunikation und Recht), 2007, 178 ve aynı yazar; “Google AdWords: Wer haftet für vermeintliche Rechtsverletzungen?”, K&R 2006, 557. 1 Web sitesi birden çok reklama imkân verdiğinden, reklamların kaçıncı sırada yer alacağını, işletmelerin kendileri belirlemektedir; zira sıralama, işletmenin reklama her tıklama için ödemeye hazır olduğu fiyata göre belirlenmektedir. Google Adwords reklamlarında, bir anahtar sözcük için en yüksek ücreti ödeyen kimse reklam sıralamasında yukarılarda, hatta ilk sırada yer almaktadır. Reklam veren işletmeci, internet kullanıcısının reklamı dikkate alıp reklamdaki linke tıklayarak işletmenin internet sitesine girdiği tıklamalar için reklam ücreti ödemek durumundadır7. Örneğin “google”da “cep telefonu” kelimeleri ile arama yapıldığında sağ tarafta “sponsor bağlantılar” başlığı altında çok sayıda link görülecektir. Bu linkler, değişik şirketlere aittir. Burada arama kelimesi olarak kullanılan cep telefonu ile ilgili ilk sırada gelen sonuçlar, internet kullanıcısının ilk ziyaret edeceği sayfalardır. İnternette reklam vermek isteyen kimselerin bu şekilde reklam vermeleri ve bunun için bir hizmet karşılığı ödemeleri tabii karşılanabilir. Verilen bu örneklerde görüleceği üzere bir marka ya da isim hakkı ihlali olup olmadığı tartışması devam etmektedir. MARKA HUKUKU BAKIMINDAN ADWORDS REKLAMLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Markanın İşlevleri Markanın kabul edilen işlevleri olarak malın menşeini gösterme fonksiyonu, ayırt etme fonksiyonu, malın kalitesini garanti etme fonksiyonu, reklam fonksiyonu ve alıcıyı çekme fonksiyonu sayılır8. Malın menşeini gösterme fonksiyonu, mal ya da ürünü bir işletmeye bağlamaya; ayırt edici fonksiyonu, mal ya da ürünü diğer mal ya da ürünlerden ayırt etmeye; garanti fonksiyonu, markanın belirli bir kalite ve değerinin sembolü haline gelmesini; reklam fonksiyonu, markanın müşteri kitlesi oluşturmasını; alıcıyı çekme gücü ise markanın zamanla o mal ya da ürünü kullanan ya da kullanmak isteyen kimseler tarafından aranmasını ifade etmektedir. Markanın reklam fonksiyonu ile alıcıyı çekme gücü, birbiri ile ilgilidir. Markanın bizzat kendisi bir reklam aracıdır. Alıcılar psikolojik olarak markalı mal ya da ürüne yönelmektedir. 7 Hüsch, Moritz; “Der Gebrauch geschützter Kennzeichen als Advertising Keywords (AdWords)”, K&R 2006, 223 vd. 8 Bkz. Yasaman/Yusufoğlu (Altay/Ayoğlu/Yüksel), Marka Hukuku, 556 sayılı KHK Şerhi, C.I, İstanbul 2004, s. 18 vd; Arkan, Marka Hukuku, C.I, s. ; Lerzan Yılmaz, Marka Olabilecek İşaretler ve Mutlak Tescil Engelleri, İstanbul 2008, s. 53 vd. TEMMUZ 2010 Buna karşın iphone kavramı yazıldığında Büroteknik, Teknosepet gibi linkler sponsor bağlantı olarak çıkmaktadır. Bunların kullanıcı karşısına çıkması bir tesadüf değildir. 83 STANDARD Başlangıç itibarıyla arama motorlarında reklamlar, cins, meslek ya da bir ürün veya ürünün özelliğine göre kullanıcının karşısına çıkarılmakta iken zaman içinde rakip firma isimleri, tanınmış kişiler ya da rakip markalara göre çıkarılmaktadır. Rakip firmanın unvanı ya da markasına ayarlı sağ tarafta çıkarılan reklamların her “tık”lanmasında google’a kararlaştırılmış bir ücret ödenmektedir. Markanın zamanla alıcıyı çekme gücü ile de artık mal ya da ürüne ulaşmak isteyen kimselerin bu markayı araması ise yine markaya ait ayrı bir işlevdir. Kanun koyucu markanın bu işlevini dahi korumaktadır. Bunlara örnek olarak MarKHK.m. 8/4 verilebilir9. Markanın Hangi Kullanımlarda İhlal Olarak Niteleneceği Markanın sahibinden izinsiz olarak bir mal ya da hizmet için kullanılamayacağı, mal ya da ürünün ambalajlarında bulundurulamayacağı, bir başka teşebbüsün iş evraklarına dahi konamayacağı kabul edilmektedir. Ancak google adwords reklamlarda kullanılması ayrı bir sorundur. Zira bu kullanımda, marka, doğrudan bir mal ya da hizmette kullanılmamakta, sadece onun çekiciliğinden yararlanılmaktadır. Bu durum bir ihlal olarak değerlendirilebilecek midir? HAZİRAN 2010 Markanın benzeri kullanımları olarak sayılabilecek metatag ya da diğer yönlendirme teknikleri için yargı kararları ve öğreti daha önceden ihlal nitelemesi yapmıştır10. STANDARD 84 Bu konuda Danimarka’da verilmiş güzel bir karardan bahsetmek gerekmektedir. Karara söz konusu olan olayda, Melitta Grubu’nu arayan internet kullanıcıları, meta-taging usulüyle kahve filtre torbaları imal eden firma tarafından “Melitta” ismi ile kendi sitelerine çekilmektedir. Mahkeme tarafından, dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde bu grubu arayan kimselerin firmanın sayfasına çekildiğine karar verilmiştir11. Bir başka olayda ise Mannheim’da oturan ve tescilli markasını arama motorlarına veren davacının karşısına 10 adet web sayfası çıkmıştır. Davacı ile aynı işi yapan ve davacıya ait tescilli markayı kullanan davalının Markalar Kanunu ve Haksız Rekabet Yasası’na aykırı hareket ettiğine karar verilmiştir12. Meta-taging’e doktrinde verilen güzel bir örneğin buraya aktarılması gerekmektedir13: “Bir işyeri sahibi “Biz Canon ürünlerini satıyoruz. Siemens ürünleri de iyi olmasına karşın bunları satmıyoruz” şeklinde bir ibareyi web sayfasında kullanmıştır. Arama motorlarına “Siemens” kelimesi verildiğinde otomatik olarak söz konusu işyeri sahibinin web sayfası da sonuç listesi içinde yer almaktadır. Diğer yayın araçlarında bu şekilde bir ibarenin kullanılması rekabete aykırı değildir. Ancak internette bu şekildeki bir ibare Siemens müşterilerini yanlış yönlendirebilmekte ve uyuşmazlıklara sebep olabilmektedir. Mukayeseli Hukukta Adwords Reklam Yabancı bir markanın adwords olarak kullanılmasının, markaya tecavüz teşkil edip etmediği hususunda bir sonuca varabilmek için markasal kullanımın varlığı araştırılmalıdır. Alman yargı kararlarında iki görüş ortaya çıkmıştır14 . Bazı mahkemeler, yabancı bir markanın adwords olarak kullanılmasını, markasal kullanım olarak kabul etmişlerdir. Bir adwords reklamında anahtar sözcük olarak kullanılmakla işaret, söz konusu mal veya hizmetlerin, diğer teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlamaktadır15. Reklamı yapılan web sitesinin, marka sahibinin mallarının sunulduğu şeklinde bir intiba oluşturan zihinsel bir bağlantı meydana getirildiği belirtilir. Bu suretle “adwords”u kullanan kimse, yıllardan beri oluşturulan markanın şöhretinden kendisine yarar sağlamaktadır16. Bu şekilde, bir markanın üzerinde bulunduğu mal ve hizmetler için müşterileri, kendisine “çekme” işlevi suistimal edilmiştir. Netice itibarıyla bir ürünün işaretlenmesinin modern bir şekli söz konusudur17. Almanya`da OLG Braunschweig18, OLG Dresden19 ve OLG Stuttgart20 yeni kararlarında, Alman Federal Mahkemesinin “Impuls [Metatag] -Kararı” na21 atfen, markasal kullanım olduğunu kabul etmişlerdir. Diğer Mahkemeler ise yine Alman Federal Mahkemesinin vermiş olduğu “Metatag-Kararına” açıkça atıfta bulunarak, yabancı bir marka ya da işaretin adwords reklamlarda anahtar sözcük ya da kavram olarak kullanılmasının, arama sonuçlarıyla adwords reklamın açıkça birbirinden ayırt edilmiş olarak sunulması halinde, markasal bir kullanım olmadığı kanaatindedirler. Bir işaretin ana işlevi olan mal veya hizmetin kaynağını göstermesi halinde ancak markasal bir kullanımdan bahsedilebileceğini belirtirler. Yabancı bir marka ya da işaretin adwords reklamlarda kullanılmasında bu husus çoğunlukla gerçekleşmemekte, burada markanın müşterilerini kendisine çekme işlevi, reklam ve arama sonuçları açıkça ayırt edilebili şekilde, işletmenin kendi reklamının sunumunu yapmak için kullanılmıştır22. Burada, genele karşı görülebilir 9 Yasaman/Yusufoğlu (Altay/Ayoğlu/Yüksel), C.I, s. 20. 10 Bu konuda bkz Memiş, Tekin, “İnternette Cins ve Meslek İsimlerinin Alan İsmi Olarak Kullanılması ve Ortaya Çıkan Sorunlar”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt IV, Sayı 1-2, Erzincan 2000, s. 476 vd.; Memiş, Tekin, Alan Adları ve Tr. Alan Adı Politikalarına Eleştirel Bir Yaklaşım, E-Akademi Dergisi, Mayıs 2005, Sayı 39. www.eakademi.org; Tekin Memiş, Alan İsmi Etrafında Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar”, Bilişim Toplumuna Giderken Psikoloji, Sosyoloji ve Hukuk’ta Etkiler Sempozyumu 2001, Ankara, s. 203 vd. 11 Ø.L.D. UfR 1999, A 531, 535 f. (Mankowski’den naklen, s. 999). 12 LG Mannheim, 1.8.1997 (www.raekoeve.de). Benzer davalar için bkz. OLG Frankfurt am Main, 5.10. 1989 (www.online-recht.de/vorent.html?LGBraunschweig970128). 13 Laga, Eine Spielweise für Juristen?”, Abs. 48. 14 Birçoğu yerine bkz. Ott, Stephan; “Die Entwicklung des Suchmaschinen- und Hyperlink-Rechts im Jahr 2007”, WRP 2008, 401 vd. 15 OLG Braunschweig 2. Zivilsenat, 11.12.2006, 2 W 177/06 = CR 2007, 177; OLG Dresden 14. Zivilsenat, 09.01.2007, 14 U 1958/06; aynı şekilde Avusturya’da OGH, 20.3.2007, 17 Ob 1/07g) 16 LG Braunschweig, 9. Zivilkammer, 28.12.2005, 9 O 2852/05 (388), 9 O 2852/05. 17 OLG Braunschweig 2. Zivilsenat, 11.12.2006, 2 W 177/06 = CR 2007, 177; OLG Dresden 14. Zivilsenat, 09.01.2007, 14. 18 OLG Braunschweig 2. Zivilsenat, 11.12.2006, 2 W 177/06 = CR 2007, 177. 19 OLG Dresden 14. Zivilsenat, 09.01.2007, 14 U 1958/06. 20 OLG Stuttgart 2. Zivilsenat, 09.08.2007, 2 U 23/07. 21 BGH 1. Zivilsenat, 18.05.2006, I ZR 183/03, = BGH GRUR 2007, 65 = CR 2007, 103 = JurPC Web-Dok. 137/2006. bir şekilde yabancı bir markanın kullanılması şartı gerçekleşmemektedir23. Markasal bir kullanım ancak, reklamın arama sonuçlarından açıkça ayrı olarak sunulmadığı hallerde kabul edilebilir. göre adının kullanımının engellenmesinden başka maddi ve manevi tazminat davalarının açılabilmesi de mümkündür. TÜRK HUKUKU BAKIMINDAN DEĞERLENDİRMELER Google adwords reklamlarında, üçüncü kişilerin marka ya da işaretinin kullanılmasının markaya tecavüz teşkil ettiği hallerde ya da bir kişi isminin haksız olarak kullanıldığı hallerde google’ın sorumlu olabilecektir. Google’ın sorumluluğunun nedeni, adwords reklamlardan google tarafından ciddi bir gelirin elde edilmesi ve ihlallerin öngörülebilir olmasıdır. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de 21.01.2009 tarihinde yapılan değişiklikle marka sahibine işaretin markasal kullanımını yasaklama hakkı verildiği gibi ilave olarak bazı kullanımları da yasaklayabilme imkânı getirilmiştir (m.9). Bu kullanımlardan biri de elektronik ortamdaki kullanımdır. Bu hükme göre, “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması yasaktır"24. Rakip markanın adwords reklamda anahtar ve yönlendirici sözcük olarak kullanıldığı aşikardır. Hal böyle olunca 556 sayılı KHK’da yapılan son düzenlemeden sonra “adwords” reklamın bir marka ihlali olarak kabul edilmesi zorunlu olacaktır. ŞAHSİYET HAKLARININ İHLALİ Adwords reklamlarda bir kişi isminin kullanılabilmesi de mümkündür. Örneğin İbrahim Tatlıses, Funda Arar gibi sanatçıların ismi halihazırda adwords reklamlarda kullanılmaktadır. Herhangi bir kimseden izin alınmaksızın kişinin adının kullanılamayacağı MK.m.26 ile açıkça hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre “Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddi zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevi tazminat ödenmesini isteyebilir”. Bazı hallerde özellikle de kişinin isminin şahsiyetini rencide edecek reklamlarda kullanılabilmektedir. Kişi isminin şahsiyetini rencide edecek linklerde ve web sayfalarında adwords kelime olarak seçilmesi halinde MK.m.26’ya Diğer taraftan genel sorumluluk ilkeleri açısından, Google ile reklam verenin eylemleri, birbirinin eylemleri olmaksızın gerçekleştirilemeyecek olan bir eylemdir. Zararlı sonuç, yani haksız rekabet ya da marka ihlali, sadece reklam verenin ya da Google’un eylemi ile değil, her ikisinin birbirine eşlik eden eylemleri ile doğmaktadır. İki eylem arasında hayatın genel akışı, genel hayat tecrübelerine göre bir sebep-sonuç ilişkisi kurulabilmektedir. Bu halde burada ortak illiyetten bahsedilir. Buna göre, hiç biri tek başına yeterli olmayıp, ancak bir araya gelmek suretiyle zararlı sonucu doğuran sebepler topluluğuna, ortak illiyet adı verilmektedir25. Google’ın sorumluluğunun ön şartı ise ilk eylemin yani markayı ya da bir kişi ismini anahtar kelime olarak seçen kimsenin fiilinin ihlal teşkil etmesidir. Bu hallerde ihlali yapan kimse ile birlikte Google’ın da sorumluluğu gündeme gelir. TEMMUZ 2010 Adwords reklamların nasıl işlediği dikkate alındığında, bilhassa rakip şirketin markasının çekiciliğinden faydalanıldığı, teknolojinin yardımı ile reklamı yapılan markanın öne çıkarıldığı görülmektedir. Bu halde aslında adwords reklam, mahiyet itibariyle “metatag-yönlendirici kod” olarak kullanımın farklı bir uygulamasıdır. SONUÇ 85 Teknolojinin beraberinde getirdiği yeni reklam imkânları ve mecralarının baştan hukuka aykırı olduğunu söylemek mümkün değildir. Her olay özelinde incelenmeli ve daha sonra bir sonuca ulaşılmalıdır. Google adwords reklamlar da aslen hukuka aykırı kabul edilemezler. STANDARD Google adwords reklamların bir marka ihlali olup olmadığına ilişkin mukayeseli hukukta farklı yaklaşımların olduğu görülmektedir. Bu yaklaşımların temeli ise, adwords reklamda markanın fonksiyonlarının kullanılmasının ihlal teşkil edip etmediğidir. ADWORD REKLAMLARDAN SORUMLULUK Google adwords reklamlar, teknolojinin getirdiği yeni bir reklam türü olmakla birlikte kullanılacak eşleşme kelimeleri, bir kimsenin marka, ticaret unvanı ya da isim hakkını ihlal ediyor olabilir. Bu hallerde ihlali yapan kimse ile birlikte google’ın da sorumluluğu gündeme gelir. Yabancı hukuk sistemlerinde her ne kadar adwords reklamlardaki marka kullanımlarının ihlal olmasına ilişkin farklı hükümler bulunsa da Türk hukuku bakımından 556 sayılı KHK’da 2009 değişikliğinden sonra 9. maddeye göre bir ihlalin varlığından şüphe edilmemelidir. Kanun koyucu markanın internet ortamında kullanım hallerine ilişkin açık bir düzenleme yapmıştır. Yapılan bu düzenlemenin de isabetli olduğu ve korunan taraf menfaatleri arasında adil bir dengeyi tesis ettiği söylenebilir. 22 OLG Frankfurt, 6. Zivilsenat, 26.02.2008, 6W 17/08. 23 LG Leipzig, 5. Zivilkammer, 08.02.2005, 05 O 146/05; Schäfer, Mathias; “Kennzeichenrechtliche Haftung von Suchmaschinen für AdWords - Rechtsprechungsüberblick und kritische Analyse”, MMR 2005, 808. 24 Bkz. Bozbel, Savaş, “Markanın Alan Adı, Yönlendirici Kod (Metatag) ve Anahtar Smzcük (Keywords) Olarak Kullanılması (MarkaKHK m.9/II, E bendi)” Haluk Konuralp Anısına Armağan, Ankara 2009, C.III, s. 218vd. 25 Eren, Fikret, “Borçlar Hukuku Genel Hükümleri” 6. Bası, C. I, İstanbul 1998, s.527 TEMMUZ 2010 GİZLİ MÜŞTERİLER Pazarlama Araştırmalarında Büyüyen Trend: STANDARD 86 Gizli Müşteriler Öğr. Gör. F. Özlem GÜZEL Muğla Üniversitesi, Ortaca Meslek Yüksekokulu K üresel rekabet ortamında işletmeler, müşteriler tarafından tercih edilen işletmeler sürekli olarak müşteri değeri yaratmak ve korumak zorundadırlar. Müşteri değeri yaratmanın çeşitli yolları bulunmaktadır. Son yıllarda pazarlama araştırmalarında öne çıkan trendlerden birisi de gizli müşteri uygulaması yani işletmeye müşteri gözüyle bakmaktır. Bu yolla işletmeler gerek işleyiş ve faaliyetleri gerekse çalışanları değerlendirerek daha iyi hizmet verip müşteri değeri yaratmaktadırlar. "Müşterilere hizmet ulaşma süreci nasıl işliyor, ürünler ilgi çekici bir şekilde tanıtılıyor mu, müşteri şikâyetleri ciddiye alınıyor mu, müşteriye verilen sözler tutuluyor mu, çalışma ortamında yönetici yokken işler istenildiği gibi gelişiyor mu, müşterilere gerekli bilgi sağlanıyor mu" gibi soruların cevaplanması işletmede verilen hizmetin kalitesini ortaya koymaktadır. Gizli müşteri uygulaması, işletme yöneticisi olarak bu sorulara hızlı cevap alabileceğiniz uygun pazarlama araştırmalarından birisidir. GİZLİ MÜŞTERİ KAVRAMI Günümüzün rekabet piyasasında, müşterilerle olan ilişkileri yönlendirmek ve değerlendirmek, gerçekten büyük önem taşımaktadır. Çünkü “müşterileri kazanmak” çok maliyetli ve zahmet gerektiren bir süreçken, “müşterileri kaybetmemek” ondan daha fazla kritik önem taşıyan ve daha fazla odaklanılması gereken önemli bir tehlikedir. Çünkü kaybedilen müşteri yerine yeni müşteri kazanmak çok zaman almakta ve pahalıya mal olmaktadır. Dolayısıyla, “eldeki müşteri her zaman en iyi müşteridir” olgusundan hareketle firmalar satış sırasında müşterilerin karşılaştığı sorunlara “Gizli Müşteri Araştırması” ile önlem alma yoluna gitmektedirler (http://www.keys.com.tr). Gizli müşteri çalışmaları hizmet kalitesini ölçmek için kullanılan bir pazar araştırması yöntemidir. İlgili hizmet noktasında “gerçek bir müşteri” rolüyle denetim gerçekleştiren kişiler “Gizli Müşteri”, “Gölge Müşteri”, “Ajan Müşteri” vb. isimlerle adlandırılırlar (http://www.gizlimusteri.net). Pazarlama Araştırmaları Birliği’ne (MRS) göre, gizli alışveriş ya da müşteri, eğitimli müşterilerin herhangi bir tüketici hizmet sürecini potansiyel müşteri şeklinde deneyimleyerek ve ölçerek yaşadıklarını objektif bir şekilde rapor haline getirmesidir ((http://www.mspa-eu.org). Gizli müşteri çalışmaları, bir müşteri gözü ile karşılaşılan hizmet mekânının ve o alanda hizmet veren personelinin durumunun, müşteriye davranışının tespit edilmesini sağlar. Bundan sonra da, çalışanların ve mekânın nasıl geliştirileceği ve böylece daha yüksek standardlara nasıl ulaşılacağı önerilir (http://www.ipsos-kmg.com). Gizli müşteri uygulaması, özellikle yaygın ve geniş ölçekli firmaların satış noktaları ya da şubeleri arasındaki hizmet ve kalite farklılığını ortaya koymak üzere başvurduğu bir araştırma türüdür. Gizli Müşteri Araştırması, müşteri hizmet sisteminin etkinliğini belirlemek amacıyla, hizmet kalitesinden bayii, şube ve bürolarda çalışan personelin fiziki görünümüne kadar pek çok faktörün değerlendirilmesine dayanır (http://www.keys.com.tr). Yani gizli müşteri araş- Bir mağazada alışveriş yapıyormuş gibi görünen bir kişi (gizli müşteri) diğer müşterileri gözlemleyebilir. Buna gizli müşteri programı (mystery shopping) adı verilir. Bu durumda gözlenen kişi gözlendiğinden haberdar olmadığı için doğal davranışını sürdürür (Gegez, 2007:161). Örneğin, gizli müşteri, bir bankaya giderek burada sıradan bir müşteri gibi banka çalışanlarından kredi hakkında bilgi istiyor. Bu bilgiyi edinirken gizli müşteri, şube personelinin hal ve hareketleri, müşteriye yaklaşım tarzına kadar takip ederek işletmeye müşteri gözüyle bilgi vermektedir. Hatta bazen gizli müşteriler, bir sorun senaryosu üreterek, çalışanların sorunu çözme tarzlarını dahi ölçebilmektedir. Uyar’a (2005) göre, böylelikle hizmet sürecinde ve anlayışında aksayan ya da geliştirilmesi gereken noktaları bulunup, gereken önlemler alınmaktadır. Gizli Müşteri Araştırması çok geniş bir alanda uygulanmaktadır. Özellikle birden fazla birimle ya da şubeyle son müşteriye hizmet veren her firma bu çalışmayı başarıyla Gizli müşteri programı Türkiye’de bazı zincir mağazalarda yaklaşık on yıldır uygulanmaktadır. Özellikle 2000’li yılların başından itibaren yabancı firma uygulamalarının Türkiye’deki yerli firmaları da teşvik etmesiyle gizli müşteri programları, Türkiye’de sadece müşteri sirkülasyonunun yoğun olduğu hipermarketler ve benzin istasyonlarında değil hemen hemen her sektörde uygulanmaya başlanmıştır. Metro, Cash & Cash, Opet, BP ve Boyner gibi firmalar Türkiye’de gizli müşteri programına sahip firmalar arasında yer almaktadır (Business Week Türkiye, 2006). GİZLİ MÜŞTERİ UYGULAMASININ YARARLARI Firmalar kendilerini “müşteri gözü” ile görerek daha etkili sonuçlar elde edilebileceğini görmüşler ve bunun sonucunda özellikle Amerika’da gizli müşteri araştırmaları patlama yapmıştır. Gizli müşteri araştırmaları ile firma pazardaki konumunu, markasının durumunu görebilmektedir. Firma böylece oluşturmaya çalıştığı sistemin ne derece başarılı olduğunu, ürün ya da hizmetinin müşteri üzerinde nasıl bir izlenim bıraktığını yine müşteri gözüyle görmekte ve bir nevi öz değerlendirme yapmaktadır (Uyar, 2005). TEMMUZ 2010 Gizli müşteri, belirlenen işletmelere giderek normal bir alışveriş süreci geçirmektedir. Tek fark ise, yapılan ziyaret sonrasında deneyimlerini form üzerine kaydederek, araştırmacı firmaya göndermesidir. Alışveriş esnasında gizli müşterilerden beklenen işletmedeki işleyişe müşteri gözüyle tanık olmaktır. Gizli müşteriler bu uygulamayı para, hediye ürün ya da indirim karşılığında yapmaktadırlar. uygulayabilir. Gizli müşteri uygulaması Pazarlama Araştırmaları Birliği’ne (MRS) göre, perakende sektörü gibi birçok sektörde uygulanan uzun dönemli bir araştırma tekniğidir. Bu araştırmayı en yoğun şekilde yapan sektörler: (Uyar, 2006) Bankacılık, Restoran, Perakende, Otelcilik, Çağrı Merkezi, E-Ticaret, Sinema-Tiyatrolar, Kargo-Nakliye şirketleri, Hastaneler, Sosyal Tesislerdir. 87 STANDARD tırmalarının sunduğu en büyük imkân kendilerini “müşteri gözü” ile görebilmektir (Uyar, 2006). TEMMUZ 2010 STANDARD 88 İşletmeler gizli müşteri uygulaması yöntemi ile performans değerlendirmesi yapmaktadır. Aynı zamanda çalışanlarına verilen eğitimlerin ne derecede işe yaradığını gözler önüne sermektedir. İşletmeler edindikleri vizyona ne kadar uyduklarını yani söyledikleri ve yaptıkları arasındaki farkı bu yolla kolayca görmektedirler. “Kapıdan giren müşterinin izlenimini”, “gerçek alışveriş veya işlem anını” yaşatan etkili ve güvenilir bir bilgi toplama aracıdır. Dönemsel olarak Gizli Müşteri projeleri yürüten firmalarda, verilen hizmetle ilgili zayıf yönler saptanır, rakiplerin hizmet kalitesi ile karşılaştırma yapılır, alınan önlemlerle rekabet gücü geliştirilir, çalışanlar firma normlarına uygun ve beklenen şekilde davranma alışkanlığı geliştirir, hazırlanan teşvik mekanizmaları ile çalışanların motivasyonu yükselir; bunlar müşteri mutluluğunun artmasına ve dolayısıyla satışların yükselmesine yol açmaktadır (http:// www.tr-trio.com/). Uyar’a (2006) göre, genel olarak bakıldığında bu çalışmanın yararları olarak: • Müşteri memnuniyetinde artış, • Çalışan performansında artış, • Çalışanların müşteriye verdiği önemde artış, • Rakipleri izleyebilme, • Eğitim ihtiyaçlarının etkin şekilde tespiti, • Organizasyon gelirinde artış, • Organizasyon hedeflerine ulaşmada kazanılan hız, • Organizasyon performansının müşteri gözüyle ölçülmesi, • Organizasyonun gelişim sürecini izleyebilme gösterilebilir. Pazarlama araştırmalarında önde gelen şirketlerden biri olan Ipsos KMG’ye göre, gizli müşteri uygulamasının yararları şunlardır; • Müşterilere yönelik servis düzeylerini değerlendirmek ve iyileştirme • Hizmet standartlarına uyulup uyulmadığını izlemek ve performans takibi, • Hizmet kalitesini ölçmek ve iyileştirmek, • Ürün ya da servis yetersizliklerini açığa çıkarmak, • Çalışan dürüstlüğünü kontrol etmek, • Daha iyi bir müşteri hizmeti sağlamak için çalışanları motive etmek. TEMMUZ 2010 Gizli müşteri uygulamasından haberdar olan işletme çalışanları, her an gizli müşteriyle karşılaşabilecekleri bilinciyle daha verimli ve etkin çalışırlar. Araştırma sonuçları çalışanları ödüllendirmek için kullanılabilir. Ancak bunun tam tersi yani çalışanların cezalandırılması hem çalışanların motivasyonunu kırmaktadır hem de MSPA’nında belirttiği gibi etik dışı bir davranıştır. Bunu önlemek için olumsuz değerlendirmeler işgörenler ile paylaşılabilir. Firmalar kurumsal stratejilerini oluştururken, pazar araştırmalarının sunduğu olanaklardan yararlanırlar. Pazar araştırması kapsamında değerlendirilen “Gizli Müşteri Araştırmasının” doğru ve güvenilir bir biçimde yapılması, firmaların önündeki tehlikeleri ve fırsatları, firmaların güçlü ve zayıf yönlerini göstermesi açısından hayati öneme sahiptir. Gizli Müşteri Araştırmasının bir diğer amacı ise; yöneticilere bayilerin, çalışanların ve yöneticilerin motivasyon artırımını sağlayacak ipuçları sunarak, iyi servis yapan, verimli ça- lışanların ödüllendirilmesi ile mevcut zayıf noktaların ortadan kaldırılmasını sağlayacak stratejilerin oluşturulmasına katkı yapmaktır (http://www.keys.com.tr). Gizli müşteri uygulaması ile işletme yöneticilerine kendi işleyiş süreçlerini rakipleri ve endüstri standardlarıyla karşılaştırma imkânı sunmaktadırlar. Müşteriler tarafından algılanan kalite hakkında sağlanan geri bildirimler müşterilerin bakış açısının görülmesini sağlamaktadır. GİZLİ MÜŞTERİ UYGULAMASI SÜRECİ İlk olarak işletme bu uygulamayı hayata geçirmek için neyi araştırmak istediğini ortaya koymalıdır. Uygulama için bir ekip oluşturulur, denetim formaları hazırlanır. Projenin uygun gerekliliğine sahip olan gizli müşteriler araştırma hakkında bilgilendirildikten sonra normal müşteri olarak araştırma yerine giderler. Gizli müşteri, araştırma dahilinde hazırlanan gerçekçi senaryoyu gerçek tüketici davranışlarıyla yanıtlamalıdır. Normal akışında seyreden senaryoyu uygulayan gizli müşteri, yaşanan deneyimlerini doğru olarak anımsayıp rapor etmelidir. İşletme gerekli gördüğü takdirde bu bilgileri çalışanlarıyla paylaşmaktadır. Eğer araştırma rakip bir firmada gerçekleşecekse, MSPA tara- 89 STANDARD Gizli Müşteri Araştırmaları çok etkin bir benchmarking (kıyaslama) aracıdır (http://www.plusvalue.net). İşletme bu uygulama ile rakipleri hakkında bilgi sahibi olmaktadır. Rakip şirketlerin güçlü olduğu yönleri keşfederek işletmeler müşterileri kendilerine çekme yollarını edinebilirler. TEMMUZ 2010 STANDARD 90 fından tavsiye edilen öneri, rakip firmanın ürününün satın alınmasıdır. Pazarlama Araştırmaları Birliğine (MRS) göre, bu yöntem araştırmacının kimliğini gizlemesi ve karşı tarafın normal müşteriyle irtibat kurduğunu düşünmesidir. Ancak bu uygulama esnasında gizli müşteri oluşabilecek etik, teknik ve yasal problemlerden haberdar olmalıdır. MSPA (Mystery Shopping Providers Association)’in de belirlemiş olduğu zorunlu olan teknik kurallar şu şekildedir (http://www.mspa-eu.org); • Gizli Müşteri çalışmalarında kullanılacak senaryolar, gizli müşterilerden yasa dışı herhangi bir şey yapmalarının istenmemesi, gizli müşterilerin fiziksel risk altına girmemeleri, kişisel bilgilerini iradeleri dışında açıklamalarının istenmemesi veya isimlerinin arzu edilmeyen listelere kaydedilerek daha sonra kendileriyle tekrar irtibata geçilmemesi açısından güvenilir olmalıdır. • Çalışmanın amacı, elde edilen bulguların nerelerde kullanılacağı ve raporlama biçimi, proje dahilinde yer alan tüm personele açıklanmalıdır. • Personelin isim ve kimliklerinin video, bant ve benzeri ortamlarda açıklanması, ancak çalışanlar bu durum hakkında önceden bilgilendirilmişse mümkündür. Bir rakip firmanın personeline araştırma hakkında bilgi verilemeyeceği için, onların kimlikleri açıklanamaz. • Araştırmacı ve müşteri, çalışmaya ait soru formları, video bant, kaset kayıtları ya da diğer her türlü yöntem için kullanılan tüm belge ve malzemelerin gelecekte depolanması ve imhası hakkında anlaşmış olmalıdır. MSPA (Mystery Shopping Providers Association)’in de belirlemiş olduğu etik kurallara göre (http://www.mspaeu.org); • Bir Gizli Müşteri çalışması, müşteriyle kurulan ilişki sırasında personelin ve süreçlerin önceden belirlenmiş standartlara ne derece uyduklarını değerlendirir. Çalışmanın amacı, bunları geliştirmek ve müşteri memnuniyetini artırmak olmalıdır. ÖRNEK OLARAK TURİZM SEKTÖRÜ Turizm sektöründe işletmelerin ürettikleri mal ve hizmetler ile bunların müşteriye sunum zincirinde yapılan gizli müşteri değerlendirilmesi, gizli denetimin en önemli unsurunu oluşturmaktadır. (Hemedoğlu, 2009). Turizm sektöründe hizmeti alan da veren de insandır. İnsanların hizmet verdiği bu sektörde müşteri memnuniyetini sağlamak oldukça zordur. Bu yüzden müşterilerin kaybedilmemesi için özellikle konaklama işletmeleri gizli müşteri uygulamasıyla iş süreçlerini ve çalışanlarını sürekli kontrol altında tutabilmek için kullanabilir. Otele gelen gizli müşteri, otele kaydının yapılmasından çalışanlarının kendisine gösterdiği tutumlara kadar birçok konuda işletmeye değerlendirmede bulunabilir. Otel çalışanları da gizli müşteri uygulamasından haberdar olursa misafirlerine daha güler yüzle yaklaşabilir. Otellerde gizli müşterilerin araştırabilecekleri konulara örnek olarak; Not : Kuzey-Güney Amerika, Avrupa, Asya Pasifik’de faaliyet gösteren ve Dünyanın en büyük Gizli Müşteri Sağlama Birliği olan MSPA (Mystery Shopping Providers Association) 2010 yılında İstanbul’da bir konferans etkinliği ile Türkiye’de bulunacaktır. KAYNAKLAR 1- Ercan Gegez, (2007). Pazarlama Araştırmaları, Beta Yayıncılık, İstanbul. 2- Enes Hemedoğlu, (2009). General Management, Sayı:29, s.4243. 3- Galip Uyar, (2006). http://www.plusvalue.net/yayinlarimiz/Gizli_Musteri/ Gizli_Musteri_Arastirmalari_Uzerine/, Erişim Tarihi: 25.08.2009. tirmalarina_Bir_Bakis/, Erişim Tarihi: 25.08.2009. TEMMUZ 2010 • Etik davranma adına, müşterinin kendi personeli, sundukları hizmetin zaman zaman gizli müşteri yöntemiyle denetlenebileceği konusunda bilgilendirilmiş olmalıdır. hizmet bilgileri, mekân ve çevre düzenlemeleri gibi birçok konuları da değerlendirebilir. Amerika’da bir anda patlayan ve hızla yayılan bu uygulamayı Türkiye’de profesyonelce yapan ciddi araştırma merkezleri bulunmaktadır. İşletmelerine bir de müşteri gözüyle bakmak isteyen firmalar bu araştırma merkezleriyle iletişime geçebilirler. 5- BusinessWeekTürkiye, (2006). Dikkat Hepimiz Teftiş Altındayız, 91 4- Galip Uyar, (2005). Gizli Müşteri Araştırmasına Bir Bakış, http:// www.plusvalue.net/yayinlarimiz/Gizli_Musteri/Gizli_Musteri_Aras- • Ürün: Otel odalarının temizliği, dekorunun uygunluğu, malzemelerin çalışırlık durumu, malzemelerin eksikliği vb. 17-23 Ocak, sayı:2, s.38. • Fiyat: Otel hesaplarının doğruluğu, fiyat ve hizmet kalitesi ilişkisi vb. GizliMusteriYaklasimi.pdf, Erişim Tarihi: 25.08.2009. • Hizmet: Oda rezervasyonun doğruluğu, uyandırma servisinin zamanlaması, resepsiyonistin müşteriye davranışları, house keeping, sunulan içkilerin ölçülere uygunluğu, check in süresi vb. verilebilir. SONUÇ Sürekli gelişen ve küreşelleşen dünyada şirketler rekabette öne çıkabilmek, müşterilerini tatmin edici ürün ve hizmet üretmek için işletmeyi müşteri gözüyle görerek daha gerçekçi sonuçlar elde edebilirler. Şirket yöneticileri hizmet kalitelerini daha da yükseltmek için kedilerine iç kanal gözüyle değil dış kanal gözüyle bakabilmek adına yeni pazarlama araştırma uygulamalarından yararlanmalıdırlar. Bu noktada gizli müşteri uygulaması ile işletmeler, performanslarını müşteri gözüyle sağlıklı bir şekilde ölçerek, eksiklikleri giderebilir. Bunun yanı sıra, işgörenlerin performansı, ürün ve 6- Kalite ve Performans Ölçümü ‘Gizli Müşteri’, http://212.58.4.76/ 7- Gizli Müşteri Araştırması Nedir?, http://www.plusvalue.net/Gizli_Musteri/, Erişim Tarihi: 25.08.2009. 8- Mspa Europe “Gizli Müşteri” Kurallarının Özeti, http://www. mspa-eu.org/pdf/Guidelines/Guidelines_TURKISH.pdf, Erişim Tarihi: 25.08.2009. 9- Gizli (Gölge) Müşteri, http://www.ipsos-kmg.com/kmg74_ tr.php?m=10, Erişim Tarihi: 25.08.2009. 10- Gizli Müşteri Araştırması, Keys Danışmanlık ve Araştırma Ltd. Şti., http://www.keys.com.tr/Data/KeysGizliMusteriArastirmasiTanitimi.pdf, Erişim Tarihi: 25.08.2009. 11- Mystery Shopping Research Guidelines, October 2008, http:// www.mrs.org.uk/standards/downloads/20081030%20Mystery%20 shopping % 20guidelines.pdf, Erişim Tarihi: 25.08.2009. 12- Gizli Müşteri Çalışmaları, http://www.tr-trio.com/hizmet4.asp?gc lid=CL30xOOowZwCFQcTzAod3S7xtw, Erişim Tarihi: 25.08.2009. 13- http://www.mspa-eu.org/, Erişim Tarihi: 25.08.2009. STANDARD • Gizli Müşteri çalışmaları, işten çıkarma ve cezalandırmalar için tek gerekçe olarak kullanılmamalıdır. DOĞA Toroslara, Yörüklere Güzelleme Prof. Dr. Emrullah GÜNEY Dicle Üniversitesi, Öğretim Üyesi Dağlar siz ne dağlarsınız, TEMMUZ 2010 Kardan kuşak bağlarsınız... STANDARD 92 Aldım başımı düştüm yollara yollara. Deli gönül haydalandı yine... Kapanıp kalmak bencileyin bir gezgine, bir piyadeye mapusluk gibi... Ulukışla İstasyonunda trenden inmişim... Darboğaz üzerinden Toroslara vurmuşum kendimi. Sırtlarda, doruklarda kar birikintileri ayna gibi parlamakta... Nevalemi düzmüşüm. Bir küçük kutu süt, bir portakal, yarım somun, bir cep dolusu tuzlu fıstık, leblebi... Gittikçe yükseliyor yolum... Dinginlik... İlerledikçe çamlar sıklaşıyor... Ormanın o kendine özgü uğultusu... Ürpertici... Bir orkestra kendi melodisini çalıyor sanki. Arazi önceleri dilikbayırdı. Eski haritalarda piyade dahi mürur edemez, diye yazarmış böyle yerlerin üzerinde... O bayırlar ormandı bir zamanlar... Bilememişiz değerini... Kesip kesip yakmışız... Kesip kesip indirmişiz aşağılara, taşıyıp Mersin Limanına öküzlerle, hediye etmişiz ağaç yoksulu Arap ülkelerine... Vaaah vah... Üzüntümü biraz sonra unutmuşum... Pınarlar gürül gürül... Mor yarpuzlu pınarlar... Büngüldek... Suları bolca... Bir davar sürüsünün çıngırakları geliyor uzaklardan... Çobanın sesi, köpeklerin havlaması... Ve işte ilk yörük çadırı... Saatlerdir yollardayım... Yorgunluğum yüzümden mi belli? Sevecen bakışlı bir yörük bakıyor yüzüme... Selamdan önce... “Vakit geç oldu oğul... Gitme ilerilere... Konuğum ol...”Benim niyetim de öyle...” Kim derler?”... “Bize Toros Afşarlarının Güney boyu” derler... Aman... Ben burada akrabalarımı bulmuşum... Adımı soyadımı söylüyorum... Kucaklıyor coşkuyla... Sanki kırk yıldır tanışıyor gibiyiz... Türkmen Boran Ağanın konuğuyum artık... Anlatıyor: “Kış- lak olarak Çukurova’yı, şimdiki Mersin taraflarında deniz kıyılarını kullanırmış Yörük... O zaman Mersin küçük bir köy... Çevre çayır çimen. Kış ılık geçiyor. Koyun sürüsü yağmur yağsa da otluyor. Yörük ot, saman almaz. Sonra mayıs ortalarında Çukurova’nın sıcağı bir bastırdı mı kaçacak yer ararsın oğul... Biz buna Yörükkaçırtan sıcakları deriz. Koyunlar, kuzular yönlerini Torosa çevirirler; melerler... Bu melemeler yalvarış, yakarış gibi... Bizi gayrı yaylalara çıkarın der gibi... Melemelerine yürek dayanmaz... Sonra yükleriz yatağı yorganı, tavayı kazanı... Yörüğün eşyası az olur... Amma unutmayalım... En önemlisi tak sök kilim tezgâhı... Göç yola düşer... Arada mola verir, dinleniriz... Pınarlardan su içerek... Koyunlarımızı yayarak... Yolda kuzulayanlar da olur... Çocuklar onları kucaklarında, heybelerin gözlerinde taşırlar... Delikanlılar, genç kızlar türkü söylerler, karşılıklı atışmalar olur... Göçerken insan hiç yorulmaz... Biz kocalar eski günleri anarız... Yaylaya vardık mı, tüm yorgunluğumuzu unuturuz... Koyun, kuzu, köpek sevinç içinde dağılır çevreye... Gayrı melemeleri ağlatmaz insanı... Gelirler adama sürtünürler, sanki teşekkür eder gibi... Köpekler dört dönerler çevremizde... Kara kıl çadırlarımızı kurarız. Şimdi çadırlar sivri, akca... Sonra ocaklar yanar... Çorbamızı, pilavımızı kaşıklarız... Yaylada yarenlik tatlı olur... Saz çalanlar var; Karacaoğlan söylerler... Günler geçer gider böyle evlat... Kuzular semirir, koyunlar kilolanır... Arada zayiat verdiğimiz de olur... Sanma ki, hepsi bize kalır... Tüccar gelir alır koyunumuzu, asıl kazanç onlaradır... Sonraları Ekim ayı ortalarında Torosların başı dumanlanır... Sabahları kalkarız ki, sular donmuş... Gece çiğ düşmüş... Sonra bu çiğ kırağıya dönmüş... O günlerde bir çiçek açar... Biz ona “Vargit” çiçeği deriz... “Gazi Kemal Paşam Mersin’e gelmiş. Hangi yıl tam bilemiyorum. Fakat o yıl öyle bir sıcak yapmış ki... Hem de nemli hava... Adı güzel Kemal Paşa’nın niyeti Mersin’de kalıp biraz deniz havası almak... Fakat bunalmış... Ne yapsın... Dönmek istemiş Ankara’ya... Mersin Belediye Reisi demiş ki, “Paşam, bu sıcaklar geçer. Biz buna Yörükkaçırtan sıcakları deriz. Sizi daha da konuk etmek isteriz, gitmeyin.” Gazi Atatürk gülmüş... “Reis bey, bu Yörükkaçırtan sıcakları Reisicumhur kaçırtan sıcakları oldu artık,” demiş... Anlatırlar bu hadiseyi... Şimdi, mühendis olan bir torunum var Adana’da; o da bunu bana bir kitabından okuduydu...” Tadına doyum olmaz bir dille anlatıyor Boran Ağam... Mutluyum burada olmaktan... Çok şeyler de öğreniyorum bu arada... Boran Ağa anlatıyor keyifle... Belli ki, yarenlik edecek adam arıyormuş, karşısına ben çıkınca anlatıyor keyifle... Fakat, şikayetçi değilim... Bilmediğim yayla yaşamını öğreniyo- Sürüyü çoban çelteğine bırakıp yürüyoruz... Duygu yüklü bir gün yaşıyorum... Boran Ağanın konuğuyum... Çok görmüş geçirmiş... Yaşı 90’larda... Amma dinç... Benden hızlı yürüyor...” Zaten, yörük hızlı yürüyen demektir oğul... Yola düştün mü, duraksamadan yürüyeceksin...” Bir pınardan su içiyoruz... TEMMUZ 2010 rum böylece... Peki, nasıl olmuş da ayrı düşmüşüz? Onlar Akdeniz kıyılarında, Toroslarda... Biz Nevşehir yaylasında... “Damat İbrahim Paşa Muşkara’yı köylükten çıkarıp şehir yaparken, kazan kaynatmış, cümle yörük aşiretlerine çağrı çıkartmış... Gelin, buraya yerleşin... Size toprak dağıtılacak... Vergi alınmayacak... Yerleşip kalın... Bazı boylar, oymaklar çağrıya uymuşlar, kalmışlar Nevşehir’de... Demek ki, siz de Göre’de yerleşmişsiniz... Amma benim dedelerim dönmüşler... Demişler, biz yaylaya çıkarız, zamanı gelince de Çukurova’ya ineriz. Belli ki, bir zorlama olmamış... Fakat, yerleşenlere taa Ürgüp’e kadar olan meşe ormanları kırılıp ekenek olarak toprak verilmiş... Biz göçer konar olduğumuzdan toprak sahibi olamamışız. Yörüklüğümüzü devam ettirmişiz... Askerliğimi İzmir taraflarında yaparken Alaman harbi sırasında, Nevşehir’li, Aksaray’lı arkadaşlarım vardı bölüğümde... Onlar anlatırdı ki Erdaş Dağı diye bir dağ çevre köylülerce yayla olarak kullanılmış... Demek, Toros olmasa da, çevredeki bir dağ yayla yerine geçmiş...” 93 STANDARD Adana’daki Üniversiteden geçen yıl bir hoca geldi. Konuğum oldu sencileyin. İşi gücü ot, çiçek, ağaç, çalı... Torbalar dolusu aldı götürdü... Ona Vargit çiçeğini anlattım... Çok ilgilendi... Defterine yazdı... Niye vargit adı? Şundan... O ot çiçek açtı mi, “artık durma bu yaylalarda... Toroslar yaşanmaz oldu; kışlağına in,” demek... Kusura bakma oğul, yörük konuşkandır...” Kendini dinleyecek birini buldu ya, sevinçle, coşkuyla anlatıyor... TEMMUZ 2010 STANDARD 94 Kızlar gitti diye pınar ağladı, Acıştı yüreğim, yandı pınara... Karacoğlan pınarın başında görmüş olmalı Yörük güzellerini... Omuzlarında testileriyle... Sularını doldurup giderken pınar sanki ağlar gibidir; mahzun... Yalnızlığın hüznü... Bir su uğultusu... Artık değirmenin çarkını çevirmiyor sular... Buğday öğütmüyor... Havada sıcak un kokusu da yok... Burada rastlamış olmalı Karacaoğlan, kendisine emmi diyen kıza... Artık sakallarına ak düşmüştür... Değirmenden geldim, beygirim yüklü Şu kızı görenin del’olur aklı... Turnada tele benzeyen kızlarıyla Toros güzelleri Karacoğlan’ın şiirlerinde sıra sıra... Boran Ağa konuşuyor, sonra susuyor... O sustuğunda ben Karacoğlan’ı düşlüyorum... Çıkıp yücesine seyranı ederken Gördüm ak kuğulu göller perişan Bir firkat gedi de durdum ağladım Öpüp kokladığım güller perişan Yüzlerce yıl geçmiş aradan... Ormanlar azalmış... Çamı, sediri, göknarı, çınarı seyrelmiş... Eski ormanlar kalmayınca kurt kuş, börtü böcek de kalmamış... Turnalar, doğanlar, ceylanlar yok artık Toroslarda... Sevgiliye selam götürecek allı turna nerede kaldı? Göllerinde ak kuğuların yüzdüğü Toroslara ne oldu? Gül, bülbül, sümbül, toy... Toroslarda Karacaoğlan söyleyen diller var yine de... Konuk olduğum çadıra karanlık çökende, gençler, kocalar geldiler... Hoşgeliş ettiler... Yarenlik tatlıydı... Yumuş buyurdu Boran Ağa, bir genç sazını kucağında yaylata yaylata çaldı, çağırdı... Ala gözlerini sevdiğim dilber Sana bir tenhada sözüm var benim Kumaş yüküm dost köyüne çezildi Bir zülfü siyaha nazım var benim... Bir yörük kocası, yaşı yüzden çökmüş, Panzın çukurundaki savaşları anlattı. Fransız Çukur’a el koyduğunda Yörük karşı durmuş... O beğenmedikleri kara donlu yörükler Gülek geçitlerinde, Tekir Yaylasında Fransız tankına/topuna kağnısıyla, elindeki mesisiyle, değneğiyle karşı koymuş... “Binbaşı Menil’i biz tutsak aldık yeğenim,” diyor. “Karısı da Fransız yaralılarına hemşirelik yapıyordu. Tutsak alınca saygıda kusur etmedik... Binbaşının bir kolu yokmuş... Sonradan bizim torun öğretmen çıktı, o bir gazeteden okumuş. Meğerse bu Fransız komutan Fransa’da Verdön adlı bir şehere Alamanları sokmamış, kolunu orda yitirmiş bir gazi imiş... Neyse biz Menili, karısını aldık Toros Kuvayı Milliyesi’ne teslim ettik. Hanım, Türklerin kendisine ne kadar saygılı davrandıklarını, kılına zarar gelmediğini, çok rahat ettiğini anlatmış. Dilmaç çevirdi bize. Binbaşı bunları dinlerken yüzü apal oldu. Öğrendik ki, Fransız askerlerinin, Ermenilerin Çukurun halkına, Toros yörüklerine yaptığı Bir gün içinde Karacoğlan, Toros Kuvayı Milliyesinin Fransız ilerleyişine karşı durması, durdurması... Toros bu... Tekin değil düşmana... Yörük güzellemesi, Yörük yiğitlemesi... Boran Ağa, çadırdakilere göz ediyor. “Konuğumuz yol yorgunudur,” O sırada bir genç kız giriyor içeri. Elinde bir tepsi... Üzerinde süt dolu bardaklar; yanında gözlemeler yağlı ve taze kaymak, bal... “Oğul, istersen çay da pişirsinler,” diyor... Zahmet vermemek gerek artık... Çadırdakiler de gitmeden birer bardak süt alıyorlar... Höpürdete hö- Mutluyum... Uykumda gördüğüm rüya da Adnan Yücel şiirini okuyor Toroslardan doğup gürül gürül akan akan akan Berdan Çayını anlattığı… Kopup geldin Toros denilen o boğalar yüreğinden Hep aynı denizin sıcaklığına aktın Turaçlar saz çalar Keklikler halay tutardı kıyılarında Bir yerde nergis Bir yerde sümbül Bir yerde kekik koksu sinerdi sularına Tam da karlar erirken Ve kar suları karışırken koynuna Nal sesleri ve kılıçlar girdi kanına Bir el dokundu Soğuk anlamında “Berdan” dedi adına “Kar yağar berdan berdan Yollar kapandı kardan” TEMMUZ 2010 pürdete içiyorlar... Gözlerim kapanıyor... Uzaklardan köpek havlamaları geliyor... Biraz önce saz çalan genç, obanın öbür tarafında kendi çadırında saz çalmaya devam ediyor. Hızını alamamış demek ki... Toros yelleri esiyor, üşüten... Otlar kokuyor... Ot kokusuna davarsı davarsı yün kokular karışıyor... Ben neredeyim? Şu alabildiğine motorize dünyanın neresindeyim? Toroslardayım, Yörüklerin arasındayım... 95 STANDARD ezgi utandırmış onu... Sonra bir nutuk çekti. Dilmaç anlattı bize... “Kahraman Türk ordusuna teslim olmaktan şeref duyarım...” Halbuki karşında ordu falan yok... Yörük milisleri... Tüfek namlusu sansınlar diye, kayaların arasından çeğnekleri çıkardıydık. Sonra elimizdeki bir tüfekle, arada sırada yer değiştirerek ateş edince, çevrelerinin kalabalık bir ordu tarafından çevrildiğini sanmışlar... Teslim olmuşlar... Fransız tankları bile vardı... Fakat ileriye geçemediler yeğenim... Niyetleri Çiftehan, Ulukışla, Bor, Niğde, Kızılırmak boyları, Arapsun, belki Konya, Ankara... Olmadı, ilerletmedik... Şehit de verdik elbet... Savaş bu... Şimdi yörük mezarlıklarında yatarlar... Daha bıyığı çıkmamış gepegenç delikanlılarla, yetmişlik yörük kocaları yanyana... Sonra durmadık, Mersin’in, Adana’nın kurtulması için de vuruştuk...” Açıp göğsünü, kolunu gösteriyor.” Yaralandık... izleri kaldı.” Hiç de övünür gibi değil. Sıradan bir şeyi anlatır gibi... Oysa, karşımda Toros Kuvayi Milliyesi’nin bir yiğit milisi var. Bir gazi o... Türkiye’de Haşerelere Karşı Kullanılan BİYOSİTLERİN TEMMUZ 2010 BİYOSİTLERİN ÜRETİMİ Üretimi, İthali,Kullanımı ve Denetiminde Standardların Sağlanması STANDARD 96 Dr. Muammer ASAROĞLU Dr. Tacettin KAKİLLİOĞLU Uzman Biyolog Ferhat Şahin KAYA Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı, Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ÇETİN Akdeniz Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, B iyosidal ürünler, bir veya birden fazla sayıda aktif ve yardımcı maddelerin karışımıyla oluşmuş, böcek, akar, bakteri ve maya gibi canlıların çoğalmalarını engelleyen, uzaklaştıran, zararsız kılan veya öldüren maddelerdir. Biyositler, mikroorganizmalar ve eklem bacaklılarla mücadelede kullanılarak hijyen koşullarının sağlanmasında, birçok cihazın dayanıklılığının artırılmasında, aşınmaların önlenmesinde, çalışabilirlik kalitesinin ve ömrünün uzatılmasında, insan yaşam kalitesinin artırılmasında avantaj sağlarlar. Oldukça geniş kullanım alanına sahip biyositler, pestisit sanayi, kozmetik sanayi, boya endüstrisi, ahşap işleme sanayi ve plastik sanayi gibi birçok sektörde kullanılmaktadır. Biyosidal ürünlerin birçoğu doğal bileşikler olup doğru kullanıldıklarında insan ve çevre sağlığını korumada oldukça başarılıdır. Ancak bazen uygun üretim şartlarında üretilmediklerinde, standardlara uygun depolanmadıklarında ve doğru yöntem ve oranlarda kullanılmadıklarında çeşitli kimyasal tepkimeler göstermekte, alerjik reaksiyonlara neden olmakta, çevreyi kirletmekte ve direnç oluşumuna neden olmaktadırlar. Bu sebeplerle biyosidal ürünlerin üretimi, kullanımı ve denetiminin uzman kişiler nezaretinde yapılması, biyositlerden kaynaklanabilecek negatif etkilerin ortadan kaldırılması açısından önem taşımaktadır. Ülkemizde Avrupa Birliğine uyum sürecinde biyosidal ürünlerin her türlü işlem sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’na yüklenmiştir. Bu sebeple Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanmakta olan Biyosidal Ürünler Eşleştirme Projesi 1,5 milyon Avro bütçe ile 23 Kasım 2005 tarihinde başlatılmıştır. Proje Avusturya Çevre Ajansı ve Tarım, Orman, Çevre ve Su Yönetiminden Sorumlu Federal Avusturya Bakanlığı ile ortak yürütülmüştür. Proje kapsamında 11 ülkeden 54 uzman görev yapmıştır. Avrupa Birliği’nin 98/8/EC sayılı Biyosidal Ürünler Direktifine uyumlu “Biyosidal Ürünler Yönetmeliği’’ hazırlanmış ve yayınlanmıştır. Yönetmeliğin Ek-V'inde yer alan listeyle 4 ana grup ve 23 ürün tipinden oluşan biyositler tek yetkili otorite olarak Sağlık Bakanlığı denetimine tabi olmuştur. Bu sayede daha önce hiçbir izne tabi olmayan 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 no'lu ürün tipleri ile 20, 21, 22, 23 no'lu ürün tipleride izne tabi olmuştur (Çizelge 1). Biyosidal ürünlerin takibi yönünde www.biyosidal. saglik.gov.tr web sayfası hizmete girmiş ve ülkemiz piyasasında mevcut biyosidal ürünleri tespit amacıyla ilk envanter çalışması yapılmıştır. Proje kapsamında biyosidal ürünlerle ilgili Sağlık Bakanlığı’nın önümüzdeki 10 yılına ışık tutacak “Biyosidal Ürünler İçin Kılavuz ve Eylem Planı” hazırlamıştır. Biyosidal ürünlerin denetimi amacıyla Ankara Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Laboratuvarlarına 2 Çizelge 1. Biyosidal Ürünler Yönetmeliği kapsamında yer alan ürün tipleri ve kullanım amaçları 1 İnsan hijyeni ile ilgili biyosidal ürünler 2 Kişisel alanlarda ve umumi alanlarda kullanılan dezenfektanlar ve biyosidal ürünler 3 Veteriner hijyenine yönelik biyosidal ürünler 4 Gıda ve yem alanlarında kullanılan dezenfektanlar 5 İçme suyu dezenfektanları 6 Konserve koruyucuları 7 Film koruyucular 8 Odun koruyucuları 9 Elyaf, deri, lastik ve polimer madde koruyucular 10 Duvar koruyucuları 11 Sıvı soğutucu ve arıtma sistemleri koruyucuları 12 Salyangoz önleyicileri 13 Sıvı metal işleme koruyucuları 14 Fare, sıçan ya da diğer rodentlerin kontrolünde kullanılan ürünler 15 Kuşların kontrolünde kullanılan ürünler 16 Yumuşakçaların kontrolünde kullanılan ürünler 17 Balıkların kontrolünde kullanılan ürünler 18 Böceklerin, akarların ve diğer eklem bacaklıların kontrolünde kullanılan ürünler 19 Kovucular ve çekiciler 20 Gıda ya da yem stokları koruyucuları 21 Bozunmayı önleyici ürünler (Tekne, su kültürü ekipmanları ve suda kullanılan diğer yapılar gibi yapıların korunması için) 22 Mumyalama ve hayvan postu doldurma sıvıları 23 Zararlı diğer omurgalı hayvanların kontrolünde kullanılan ürünler 97 Kaynak: * http://ec.europa.eu/environment/biocides/main_subjects.htm milyon Avro’luk analitik cihazların alımı tamamlanmış, biyosidal ürünlerin analizlerinde çalışacak teknik personele cihazlarla ilgili yabancı uzmanlar tarafından 8 adet eğitim programı düzenlenmiştir. Başta İstanbul, İzmir ve Ankara sektör bilgilendirme toplantıları yapılmış, ülkemizde 81 il Sağlık Müdürlüğü, Gıda ve Çevre Kontrol Şube çalışanlarından 184 kişiye denetçi eğitimleri verilmiştir. Halk sağlığı alanında kullanılan biyosidal ürünler, 1930 yılında yayınlanan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na dayanılarak çıkarılan “Gıda Maddelerinin ve Umumi Sağlığını İlgilendiren Eşya ve Levazımın Hususi Vasıflarını Gösteren Tüzük” kapsamında hazırlanan Bakanlık Genelgesi ile yürütülmekteydi. Sayıları gün geç- TEMMUZ 2010 Kullanım amacı tikçe hızla artan ve halk sağlığı açısından büyük önem kazanan bu ürünler hakkında Sağlık Bakanlığı tarafından Avrupa Birliği’nin 98/8/EC sayılı Direktifine uygun olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği, 31.12.2009 tarihli 4. mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin hazırlanması aşamasında ve Biyosidal Ürünler Eşleştirme Projesi uyum çalışmaları kapsamında haşere mücadelesinde uygulama, çalışan teknik personelin eğitimine yönelik mesul müdür eğitimleri ile başlanmıştır. İlki 2005 yılında yapılan bu eğitimlerde ülkemizin farklı üniversitelerinden ve Sağlık Bakanlığı çalışanlarından oluşan toksikoloji, entomoloji ve haşere mücadelesi konusunda uzman eğitmen kadrosu tarafın- STANDARD Ürün Tipi Çizelge 2. Ülkemizde kullanılan biyosidal ürünlerden haşerelere karşı mücadele amacıyla kullanılan ürünler ve zararlılar hakkında düzenlenen eğitimler ve yıllara göre katılımcı sayıları Yıl Katılımcı sayısı 2005 Mayıs (160), Haziran (200), Temmuz (150), Kasım (131) 2006 Mart (171), Mayıs (217), Kasım (225) 2007 Mart (240), Kasım (197) 2008 Mart (151), Kasım (256) 2009 Mart (202), Kasım (238) TEMMUZ 2010 2010 Mart (253) *www.biyosidal.saglik.gov.tr/Türkiye’de izinli ürünler STANDARD 98 dan Biyolog, Kimyager, Tıp Doktoru, Veteriner Hekim, Ziraat Mühendisi gibi birçok meslek gurubundaki kişilere gerek teorik ve gerekse pratik anlamda bir hafta süren eğitimler düzenlenmiştir. Biyosidal ürün sektörünün her aşamasında karşılaşılan sorunlar dikkate alınmıştır. İlk yıllarda sektörün fazla ihtiyacı olan sayıyı yakalamak için yılda 3-4 defa yapılan bu eğitimler artık yılda iki kez genellikle kasım ve mart ayları içerisinde yapılmakta ve her eğitimde yaklaşık 200 kişiye güncel bilgiler aktarılmaktadır (Çizelge 2). Gün geçtikçe sayıları artan ve ülkemiz geneline yayılan sertifikalı kullanıcılar ve yöneticiler sayesinde ülkemizde haşere mücadelesinde kullanılan yöntemlerin standardizasyonu ve başarı oranının artırılması açısından oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Biyosidal Ürün Yönetmeliği kapsamında Halk Sağlığı Alanında kullanılacak her türlü ürünün, ithali, üretimi, ruhsatlandırılması, ambalajlanması, piyasaya arzı, kullanımı ve denetlenmesi gibi durumlara yönelik yasal düzenlemeler yapılmıştır. Biyosidal ürünlerden haşerelere karşı kullanılan böcek öldürücü (insektisit), kene öldürücü (akarisit) ve fare öldürücü (rodentisitler) ürünler bazında aşağıda belirtilen uygulamalar yapılarak standardizasyon yolunda oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bu çalışmalar kapsamında, halk sağlığı alanında zararlılarla mücadele amacıyla kullanılacak ürünlerin ruhsatlandırılması için ilgili kurum ve kişiler tarafından bir ön başvuru formu doldurularak Sağlık Bakanlığı’na müracaat edilmektedir. Ön başvurusu uygun görülen ürünle- rin kimyasal aktif madde analizleri, potens, stabilite ve biyolojik etkinlik denemeleri Sağlık Bakanlığı tarafından yetki verilmiş olan laboratuvarlarda yapılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından zararlılarla mücadele için önerilen ve ülkemizde yapılan tüm test ve analizlerini başarı ile tamamlayan ürünlere ithal veya üretim izni verilmektedir. Gerek Sağlık Bakanlığı çalışanları gerekse bilimsel danışmalar tarafından Dünya Sağlık Örgütü, Çevre Koruma Ajansı ve Avrupa Birliği ilgili komisyonları tarafından halk sağlığı alanında zararlılarla mücadele amacıyla yayınlanan bilimsel çalışmalar takip edilmekte, ruhsatlandırılan ürünlerin takibi yapılmaktadır. Bu çalışmalar kapsamında 2009 yılı Kasım ayı itibarıyla Avrupa Birliği tarafından yasaklanması uygun görülen ürünlerin ülkemizde ithali ve üretimi yasaklanma yoluna gidilmiştir. Piyasaya sunulmuş ürünlerin yine Sağlık Bakanlığı ekipleri tarafından yapılan piyasa kontrolleri sonucunda, Sağlık Bakanlığına bildirilmiş olan standardlara uymadığının tespit edilmesi hallerinde; ilgili kuruluşlara gerekli tebligatlar yapılarak ve piyasadaki söz konusu ürün toplattırılarak, kanuni işlem yapılmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından ülkemizin beş farklı bölgesinde konusunda uzman bilim insanlarına ve donanıma sahip üniversite laboratuvarlarına verilen yetkiler sayesinde gerek kamuda gerekse özel işletmelerde çalışan kişiler, ürün ruhsatlandırmak, test etmek, araştırma yapmak amacıyla bakanlık bilgisi dâhilinde bu kuruluşlarda bilimsel araştırmalar yaptırabilmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalarda ürünlerin; 1. Ürünün hedef zararlılar üzerinde yeterli etkinliğe sahip olması, ürünlerin yıllara göre dağılımı* 7. Ürünün uygun kullanım, depolama ve taşıma amaçları doğrultusunda fiziksel ve kimyasal özelliklerinin uygun bulunması şartları aranmaktadır. Zaman aralığı Yıllar arasında ruhsatlandırılan ürün sayısı* 1970-1979 23 1980-1989 39 1990-1999 113 2000-2009 >300 *www.biyosidal.saglik.gov.tr/Türkiye’de izinli ürünler 2. Hedef organizmalar üzerinde, direnç veya çapraz direnç veya omurgalılar üzerinde ölçüsüz acı ve ıstırap verici etkilerinin olmaması, 3. İnsan ve hayvan sağlığına veya yüzey ve yeraltı sularına kendisinin veya kalıntılarının doğrudan veya dolaylı olarak gıda, yem veya içilmek suretiyle su, iç mekân veya çalışma yerindeki hava kalitesi gibi sonuçlar üzerinde olumsuz etkilerinin olmaması, 4. Kendisinin veya kalıntılarının çevre üzerinde özellikle yeraltı ve yüzey suları olmak üzere içme ve kullanma su kaynakları üzerinde olumsuz bir etkisinin olmaması, 5. Hedef dışı organizmalar üzerinde istenmeyen etkilerinin olmaması, 6. Aktif maddelerinin özellikleri ve miktarı ve her türlü toksikolojik veya eko-toksikolojik olarak belirgin safsızlıkları ve yardımcı formülleri ve ruhsatlı kullanımından kaynaklanan toksik veya çevre açısından önemli tortuları, aktif maddelere ilişkin bu Yönetmeliğin eklerinde belirtilen Özellikle biyosidal ürünlerden haşerelere karşı kullanılan ürünlerin ülkemizde 1970’li yıllarda ruhsatlandırılmaya başlandığı görülmektedir. Ruhsatlandırma çalışmalarında yaklaşık 20 yıl sonrası olan 1990’lı yıllara gelindiğinde yaklaşık 60 adet ürün formülasyon bazında sivrisinek, karasinek, hamamböceği gibi zararlılara karşı kullanılması amacıyla ruhsatlandırılmıştır. Ancak 1990’lı yılların sonrasında şehir hayatına geçiş ve sıtma hastası sayısındaki yükseklik nedeni ile 2000 yılına kadar olan 10 yıllık sürede yüzde 200 oranında bir artışla, 120 adet formülasyon ruhsatlandırılıp kullanılmaya başlanmıştır. Geçtiğimiz 10 yıllık süre içerisinde özellikle konutlar etrafında haşerelerle mücadelenin öneminin artması, sıtma, veba, kırım kongo kanamalı ateşi hastalığı gibi birçok hastalık ve belediyelerin halk sağlığı alanında bilinç seviyelerinin artması nedeni ile bu oran 300’den fazla formülasyonun ruhsatlandırılmasına neden olmuştur (Çizelge 3). Yapılan bu yeni çalışmalar sayesinde ülkemizde halk sağlığı alanında kullanılacak her türlü ürünün üretim aşamasından kullanımlarına kadar geçen tüm aşamaların denetlenmesine yönelik yasal düzenlemeler sayesinde artık bir standart getirilmiş olup, ülkemizin insanlarını ve doğasını korumaya yönelik araştırma ve çalışmalar devam etmektedir. TEMMUZ 2010 ilgili şartlara uygun olması, 99 STANDARD Çizelge 3. Ülkemizde haşerelere karşı ruhsatlandırılan STANDARD 100 TEMMUZ 2010 YAŞLILARA ÖZEL WEB SİTELERİ Yaşlılara Özel Web Siteleri – Turizm Boyutuyla Bir Değerlendirme 1974 yılında TCP/IP (Transmission Control ProtocolGönderme-Denetleme Protokolü; Ağlararası-İnternet Protokolü) geliştirilerek farklı özelliklerdeki ağların ve bilgisayarların birbirleriyle iletişim kurabilmelerini sağlayan ortak bir dil oluşturulmuştur. 1971 yılında elektronik posta, 1979 yılında ise newsgroups (haber grupları) oluşturulmuştur. 1982 yılından itibaren TCP/IP Protokolü ARPANET kapsamında resmen kullanılarak bugünkü anlamda internetin uygulamaya başlaması sağlanmıştır. İnternetin gelişiminde son aşamayı 1993 yılından itibaren işlerlik kazanarak yaygınlaşmaya başlayan WWW (World Wide Web) oluşturulmuştur. WWW ile birlikte internet kullanımının dünya genelinde yaygınlaşması çok hızlanmıştır (Deniz, 2001). Tablo-1 incelendiğinde, dünyada en çok internet kullanıcılarının olduğu bölge 578,538,257 kişi ile Asya Bölgesidir. Yani dünyada internetin kullananların % 39.5’i Asya Bölgesinde yer almaktadır. 2000 ile 2008 yılları arasındaki internet kullanımındaki artış yüzdesine bakıldığında en fazla artışın % 1,176.8 ile Orta Doğu bölgesinde gerçekleştiği görülmektedir. Dünyada ise toplam 1,463,632,361 kişi internet kullanmaktadır ve 2000 yılına göre 2008 yılında internet kullanıcılarının sayısı % 305.5 artmıştır. Türkiye’deki internet kullanıcılarının sayısına bakıldığında (Tablo-2) ise yaklaşık 71,892,807 kişilik nüfusun 26,500,000’ü internet kullanmaktadır. Bu da Türkiye nüfusunun % 36,9’una tekabül etmektedir. Dünyadaki internet kullanıcılarının ise % 1,8’ini oluşturmaktadır. 1990’lı yıllarda küresel bilgi paylaşımı anlamı olan internet ve World Wide Web (WWW)’teki gelişmeler sosyoloji bilimine büyük katkılar sağlamıştır. İnternet, elektronik yolcular ve seyahat hizmeti ve ürünü sağlayıcıları için yeni bir iletişim ve dağıtım kanalı olarak hareket etmektedir. İnternetin turizm organizasyonlarına sağladığı avantajlar, küresel erişilebilirlik, kolay güncellenebilirliği, gerçek zamanlı bilgi servisi, interaktif iletişim özellikleri ve isteğe göre eşsiz bir şekilde uyarlanabilirlik olarak sayılmaktadır. Dünya turizm örgütü, internetin başarısının altında hızlı bir şekilde müşteri ihtiyaçlarının belirlenmesi ve tüketicilerle direkt olarak kontak kurma, onlara kapsamlı, kişiselleştirilmiş ve güncel bilgiler sunma imkânı olduğunu belirtmiştir (Dolores, Miguel ve Castaneda, 2007). TÜRK TURİZMİNDE YAŞLILAR ve YAŞLILARA ÖZEL WEB SİTELERİ İÇİN TURİZM İŞLETMELERİNE ÖNERİLER Günümüzde önemli bir tüketici grubu olarak kabul edilen yaşlılık çağındaki bu kitleye turizm hareketlerine katıldıkları form ve biçimleri ile üçüncü yaş turizmi şeklinde isim verilmektedir. Üçüncü yaş turizmi, insan hayatında üçüncü dönem sayılan, daha çok emekli olmuş kişileri turizm olayı içine katarak bunların ekonomiye katkıda bulunmalarını sağlayan bir turizm şekli olarak tanımlanmaktadır (Küçüktopuzlu, 2006). Üçüncü yaş turizmi genelde, 65 yaş ve üzeri insanların katıldığı ve büyük çoğunluğunun emeklilik haklarını kazandıkları için çalış- 101 STANDARD T urizm işletmeleri açısından bir değerlendirme yapıldığında yaşlılar, mevsimselliğin biraz daha azaltılmasına olanak sağlayan üçüncü yaş turizmi kapsamı içerisinde yer almaktadırlar. Turizm işletmeleri de web sayfalarını oluştururlarken yaşlı turistleri ve onların ihtiyaç ve beklentilerini de göz önünde bulundurmak durumundadırlar. Yaşlı kişilerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayan web sayfaları, bu kişilerde bulunan satın alma arzularının gerçekleşmesini sağlamada önemli bir etken olacaktır. TEMMUZ 2010 Prof. Dr. Cevdet AVCIKURT Arş. Gör. Nuray TETİK Arş. Gör. Göksel Kemal GİRGİN Balıkesir Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Protokolü) geliştirilerek farklı özelliklerdeki ağların ve bilgisayarların Afrika 955,206,348 4,514,400 51,065,630 birbirleriyle 5.3 % iletişim 3.5 kurabilmelerini % 1,031.2 % sağlayan ortak bir dil oluşturulmuştur. 1971 yılında elektronik posta, 1979 yılında ise newsgroups (haber grupları) Asya 3,776,181,949 114,304,000 578,538,257 15.3resmen % 39.5 % bugünkü 406.1 % oluşturulmuştur. 1982 yılından itibaren TCP/IP Protokolü ARPANET kapsamında kullanılarak anlamda internetin uygulamaya başlaması sağlanmıştır. İnternetin gelişiminde son aşamayı itibaren Avrupa 800,401,065 105,096,093 384,633,765 48.1 % 1993 26.3yılından % 266.0 % işlerlik kazanarak yaygınlaşmaya başlayan WWW (World Wide Web) oluşturulmuştur. WWW ile birlikte internet Orta Doğu 197,090,443 3,284,800 kullanımının dünya genelinde yaygınlaşması çok hızlanmıştır 41,939,200 (Deniz, 2001). Tablo-1 “Dünya İnternet Kullanımı ve Nüfus İstatistikleri„ Kuzey Amerika 337,167,248 108,096,800 248,241,969 Nüfus Latin Amerika Dünya/Bölgeleri (2008 576,091,673 Tahmini) Karayipler Internet Kullanıcıları 18,068,919 Aralık/31, 2000 21.3 % 2.9 % 1,176.8 % 73.6 % 17.0 % 129.6 % Internet Dünya % Nüfus Kullanımı, Kullanım 139,009,209(Yüzde) 24.1 % Son Veriler %’si Kullanım 9.5 Artışı % 2000-2008 669.3 % Afrika 955,206,348 4,514,400 51,065,630 5.3 % 3.5 % 1,031.2 % Okyanusya / 33,981,562 7,620,480 20,204,331 59.5 % 1.4 % % 165.1 % Asya 3,776,181,949 114,304,000 578,538,257 15.3 % 39.5 % 406.1 Avustralya organizasyonlarına sağladığı avantajlar, küresel erişilebilirlik, kolay güncellenebilirliği, gerçek zamanlı bilgi 800,401,065 48.1 % 26.3 % sayılmaktadır. 266.0 % Dünya servisi, interaktif iletişim özellikleri ve105,096,093 isteğe göre eşsiz384,633,765 bir şekilde uyarlanabilirlik olarak DÜNYA Avrupa 6,676,120,288 1,463,632,361 21.9 % %tüketicilerle turizm örgütü, internetin başarısının360,985,492 altında hızlı bir şekilde müşteri ihtiyaçlarının belirlenmesi ve Orta Doğu 197,090,443 3,284,800 41,939,200 21.3 % 2.9 % 100.0 1,176.8 % 305.5 % TOPLAMI direkt olarak kontak337,167,248 kurma, onlara 108,096,800 kapsamlı, kişiselleştirilmiş ve güncel bilgiler sunma imkânı olduğunu Kuzey Amerika 248,241,969 73.6 % 17.0 % 129.6 % Kaynak: 19.11.2008. belirtmiştir (Dolores, Miguel vehttp://www.internetworldstats.com/stats.htm, Castaneda, 2007). Latin Amerika / 576,091,673 18,068,919 139,009,209 24.1 % 9.5 % 669.3 % Karayipler TÜRK TURİZMİNDE YAŞLILAR ve YAŞLILARA ÖZEL WEB SİTELERİ İÇİN TURİZM İŞLETMELERİNE TEMMUZ 2010 Yukarıdaki “Dünya İnternet Kullanımı ve Nüfus İstatistikleri” ÖNERİLER tablosu incelendiğinde, dünyada en çok internet Okyanusya / 33,981,562 7,620,480 % dünyada 1.4 % internetin 165.1 % kullananların % kullanıcılarınınAvustralya olduğu bölge 578,538,257 kişi ile Asya 20,204,331 Bölgesidir. 59.5 Yani Günümüzde önemli bir tüketici grubu olarak kabul edilen yaşlılık çağındaki bu kitleye turizm hareketlerine 39.5’i Asya Bölgesinde yer almaktadır. arasındaki internetÜçüncü kullanımındaki artış yüzdesine katıldıkları form ve biçimleri ile2000 üçüncüile yaş2008 turizmiyılları şeklinde isim verilmektedir. yaş turizmi, insan DÜNYA 6,676,120,288 360,985,492 1,463,632,361 21.9 % 100.0 % 305.5 % hayatında üçüncü dönem sayılan, daha çok emekli olmuş kişileri turizm olayı içine katarak bunların ekonomiye bakıldığında enTOPLAMI fazla artışın % 1,176.8 ile Orta Doğu bölgesinde gerçekleştiği görülmektedir. Dünyada ise toplam katkıda bulunmalarını sağlayan bir turizm şekli olarak tanımlanmaktadır (Küçüktopuzlu, 2006). Üçüncü yaş Kaynak: http://www.internetworldstats.com/stats.htm, 19.11.2008. 1,463,632,361 kişi internet kullanmaktadır ve 2000 yılına göre 2008 yılında internet kullanıcılarının sayısı % turizmi genelde, 65 yaş ve üzeri insanların katıldığı ve büyük çoğunluğunun emeklilik haklarını kazandıkları için 305.5 artmıştır. çalışma zaruretleri yoktur. Dolayısıyla düşük sezonlarda da turistik organizasyonlara katılma olanaklarına Yukarıdaki “Dünya İnternet Kullanımı ve Nüfus İstatistikleri” tablosu incelendiğinde, dünyada en çok internet sahiptirler (Hacıoğlu ve Türkiye’de Şahin, 2008). İnternet Kullanımı ve Nüfus İstatistikleri Tablo 2. kullanıcılarının olduğu bölge 578,538,257 kişi ile Asya Bölgesidir. Yani dünyada internetin kullananların % 39.5’i Asya Bölgesinde 2000 yaş ile 2008 kullanımındaki yüzdesine Avcıkurt ise 65 yaşyer ve almaktadır. üzeri pazarı olgun pazarı yılları olarak arasındaki tanımlarken,internet 55 ve 65 yaş arası pazarıartış ise yarı olgun İnternet Nüfusun Dünya İnternet Kullanım bakıldığında en fazla artışın % 1,176.8 ile Orta Doğu bölgesinde gerçekleştiği görülmektedir. Dünyada ise toplam yaş pazarı olarak tanımlamaktadır. Özellikle Avrupa’daki bu pazar, genelde daha iyi eğitim almış, daha varlıklı ve 1,463,632,361 kişi internet kullanmaktadır ve 2000 yılına göre büyük 2008 yılında internet kullanıcılarının sayısı % Kullanıcıları %’siolan Kullanıcılarına Artışı kendilerinden önceki nesile göre daha büyük beklentileri ve etkileyici bir pazar olarak tanımlanmıştır 305.5 artmıştır. (Avcıkurt, 2003). (Son veriler) Göre %’si 2000-2008 Tablo 2. Türkiye’de İnternet Kullanımı ve Nüfus İstatistikleri Türkiye 26,500,000 % 36,9 % 1,8 % 1,225.0 Avrupa’daki 65 ve üstüKaynak: yaştaki http://www.internetworldstats.com/stats.htm, nüfusun oranlarına bakıldığında, Türkiye haricindeki 19.11.2008tüm ülkelerde yaşlı nüfusun % 10’un üzerinde olduğu Tabloİnternet 3’te açık bir şekilde görülmektedir. Türkiye’nin hedef pazar konumunda Nüfusun Dünya İnternet turizmde Kullanım olan Avrupa ülkeleri ve ülkeKullanıcıları nüfusunda yer alan yaşlı önemli oranlarda olması, bu ülkeleri üçüncü yaş %’sikişilerinKullanıcılarına Artışı (Son haline veriler) Göre %’si 2000-2008 turizmi açısından cazibe merkezi getirmektedir. Türkiye’deki internet kullanıcılarının sayısına bakıldığında kişilik nüfusun 26,500,000’ü Türkiye 26,500,000 % 36,9 ise yaklaşık % 1,8 71,892,807 % 1,225.0 Kaynak: http://www.internetworldstats.com/stats.htm, 19.11.2008 Tablo 3. Avrupa Birliği Ülkelerinde 65 ve Üstü Yaştakilerin Nüfusa Oranları (Nüfusa % Oranı) nternet kullanmaktadır. Bu da Türkiye nüfusunun % 36,9’una tekabül etmektedir. Dünyadaki internet STANDARD 102 Ülkeler 2005 2006 2007 Ülkeler 2005 2006 2007 16.8 16.9 Malta 13.3 13.7 13.8 Türkiye’deki internet kullanıcılarının sayısına AB 25 Ülke 16.7 bakıldığında 16.8 16.9 ise yaklaşık Hollanda71,892,807 14.0 kişilik 14.3 nüfusun 14.5 26,500,000’ü Euro Alanı (15 17.4 nüfusunun 17.7 - 36,9’una Avusturya 16.0 16.5 Dünyadaki 16.9 internet kullanmaktadır. Bu daÜlke) Türkiye % etmektedir. internet gelişmeler 1990’lı yıllarda küresel bilgi paylaşımı anlamı olan 17.1 internet ve tekabül World13.1 Wide13.3 Web13.4 (WWW)’teki Belçika 17.2 17.2 Polonya kullanıcılarının ise % 1,8’ini oluşturmaktadır. osyoloji bilimine büyük katkılar İnternet, yolcular ve seyahat hizmeti ve ürünü Bulgaristan sağlamıştır. 17.1 17.2 17.3 elektronik Portekiz 17.0 17.1 17.3 Çek Cumhuriyeti 14.0dağıtım 14.2 14.4 Romanya 14.7 14.8 14.9 ağlayıcıları için yeni bir iletişim ve kanalı olarak hareket etmektedir. İnternetin turizm 1990’lı yıllarda küresel bilgi paylaşımı anlamı olan internet ve World Wide Web (WWW)’teki gelişmeler Danimarka 15.0 15.2 15.3 Slovenya 15.3 15.6 15.9 sosyoloji bilimine büyük katkılar sağlamıştır. İnternet, elektronik yolcular ve seyahat hizmeti ve ürünü Almanya 18.6 19.3 19.8 Slovakya 11.6 11.7 11.9 sağlayıcıları için yeni Estonya bir iletişim 16.5 ve dağıtım kanalı olarak hareket etmektedir. İnternetin turizm 16.7 17.1 Finlandiya 15.9 16.0 16.5 İrlanda 11.2 11.1 11.1 İsveç 17.2 17.3 17.4 Yunanistan 18.1 18.5 18.6 İngiltere 16.0 16.0 16.0 İspanya 16.8 16.7 16.7 Hırvatistan 16.7 16.9 17.1 Fransa 16.2 16.2 16.2 Makedonya 10.9 11.1 11.2 İtalya 19.5 19.7 19.9 Türkiye 5.8 5.9 6.6 GKRY 11.9 12.0 12.3 İzlanda 11.8 11.7 Letonya 16.5 16.8 17.1 Lincestein 11.1 11.6 11.9 Litvanya 15.1 15.3 15.6 Norveç 14.7 14.7 14.6 Lüksemburg 14.1 14.1 14.0 İsviçre 15.8 16.0 16.2 Macaristan 15.6 15.8 15.9 kullanıcılarının ise % 1,8’ini oluşturmaktadır. AB 27 Ülke 16.6 Kaynak: Eurostat, http://epp.eurostat.ec.europa.eu, 11.01.2009. Tablo 3’ün ardından, üçüncü yaş turizminin önemini daha açık bir şekilde göstermesi için çalışma içerisinde başka bir şekilde de yer verilmiştir (Şekil 1). 1. 25 Avrupa BirliğiŞekil Ülkesindeki Yaş Gruplarının ToplamYaş ABGruplarının Nüfusuna Oranı (1960’tan 2050 tahminlerine 1. 25 Avrupa Birliği Ülkesindeki Toplam AB Nüfusuna Oranı (1960’tan 2050 tahminlerine kadar). kadar). Kaynak: EC, 2007: 60. Kaynak: EC, 2007: 60. Şekilülkesindeki 1,ma 25zaruretleri Avrupa ülkesindeki yaş2050 gruplarının yılları arasındaki toplam rupa Birliği yaşBirliği gruplarının 1960düşük ve yıllarıda1960 arasındaki toplam oranları yoktur. Dolayısıyla sezonlarda turis-ve 2050 Tablo 3’ün nüfustaki ardından, üçüncü yaş nüfustaki turizminin oranları önemini daha yergöze almaktadır. Tablo’da göze çarpan ve yapılan çalışmada önem arz eden yaşlı nüfusundaki artıştır. Görüldüğü Tablo’da çarpan ve yapılan çalışmada önem arz eden yaşlı nüfusundaki artıştır. Görüldüğü tik organizasyonlara katılma olanaklarına sahiptirler (Hacıoğ- açık bir şekilde göstermesi için çalışma içerisinde başka bir 1960 yılında nüfustaki % 10yaş olangrubunun, 65 yaş ve2050 üzeri yılında yaş grubunun, 2050 yılında toplam nüfusun % da toplamgibi nüfustaki oranı toplam % 10 olan 65 yaşoranı ve üzeri toplam nüfusun şekilde de yer verilmiştir (Şekil% 1). lu oluşturacağı ve Şahin, 2008). 29,9’unu tahmin edilmektedir. Bu rakamlarda, yaşlı nüfusun turizm açısından uracağı tahmin edilmektedir. Bu rakamlarda, yaşlı nüfusun turizm açısından ileriki yıllarda daha ileriki da yıllarda daha da önem kazanacağını ğını göstermektedir. Avcıkurt ise 65göstermektedir. yaş ve üzeri pazarı olgun yaş pazarı olarak ta- Şekil 1, 25 Avrupa Birliği ülkesindeki yaş gruplarının 1960 ve 103 STANDARD da, Türkiye haricindeki tüm ülkelerde yaşlı nüfusun % 10’un Yaşamının herhangi bir döneminde tatil kararı ve süresi, bireyin motivasyon ve tercihlerine bağlıdır. Tercih, üzerinde olduğu Tablo 3’te açık bir şekildemotivasyon görülmektedir. Üçüncü yaş grubundaki turistlerin en çok kültür, sağlık, spor, hangi birzaman döneminde kararı bireyin ve tercihlerine bağlıdır.ülkelerdeki Tercih, ve bütçetatil engeli olanve bir süresi, konudur. Tüm araştırmalar göstermektedir ki gelişmiş yaşlıların zaman golf ve kruvaziyer turizme yöneldiği güdülere, ifade edilmekte, kültürel e engeli olan bir Türkiye’nin konudur. araştırmalar göstermektedir ki Avrupa gelişmiş ülkelerdeki zaman turizmde hedef pazar konumunda olan ve bütçe engelleriTüm bulunmamaktadır. O halde yaşlıların tercihleri, onlarıyaşlıların turizme yönelten sağlık lleri bulunmamaktadır. O doğrusu halde yaşlıların onları turizme yönelten güdülere, sağlık amaçlı hareket eden turistin dini amaçlı müze, kilise ve arkeoülkeleridaha ve ülke nüfusunda yer alan yaşlı kişilerin önemli orandurumlarına, fiziksel vetercihleri, mental yeteneklerine bağlı olarak konumlanmaktadır (Özdipçiner, 2008). aha doğrusu fiziksel ve mental yeteneklerine bağlı olarak konumlanmaktadır (Özdipçiner, 2008). lojik yerleri gezmeyi tercih ettikleri, özellikle dini liderlerin 2007 verilerine görebuTürkiye’ye gelen yaş ve üstü turist sayısı 1.117.401 olarak gerçekleşmiştir. Bu turistlerin doğlarda olması, ülkeleri üçüncü yaş65 turizmi açısından cazibe göre Türkiye’ye gelen 65 yaş ve üstü turist sayısı 1.117.401 olarak gerçekleşmiştir. turistlerin geliş nedenleri ise aşağıda gösterilmiştir. duğu, büyüdüğü, Bu yaşadığı yerleri de görmek istedikleri araşmerkezi haline getirmektedir. ise aşağıda gösterilmiştir. tırma sonuçlarıyla ortaya çıkmaktadır. Bu inançla kutsal yerTablo-4. Türkiye'ye gelen 65 yaş ve üstü leri, mabetleri ziyaret etmeyi kutsal bir görev saymaktadırlar yabancı Turistlerin geliş nedenleri Geliş Nedeni (2007) Kişi Sayısı (Hacıoğlu ve Şahin, 2008). Kim, Wei ve Ruys (2003)’ün çaGezi, Eğlence Kişi Sayısı 675.493 Geliş Nedeni lışmalarında Kültür 148.237 yaşlıları seyahate iten motivasyonlar araştırılGezi, Eğlence 675.493 mış ve sonuç olarak, sağlıklı ve iyi olma, yeni arkadaşlıklar Sportif İlişkiler 148.237 15.038 Kültür kurma, aktivitelerin içerisinde yer alma önemli faktörler olaYakınları Ziyaret 15.038 93.202 Sportif İlişkiler Sağlık 11.911 rak belirlenmiştir. Yakınları Ziyaret 93.202 Dini 13.548 Sağlık 11.911 Yaşamının Alışveriş 20.222herhangi bir döneminde tatil kararı ve süresi, biDini 13.548 reyin motivasyon ve tercihlerine bağlıdır. Tercih, zaman ve Toplantı, Konferans, Kurs, Seminer 19.185 Alışveriş 20.222 Görev 15.653 bütçe engeli olan bir konudur. Tüm araştırmalar göstermekToplantı, Konferans, Kurs, Seminer 19.185 Ticari İlişkiler, Fuar tedir 18.536 ki gelişmiş ülkelerdeki yaşlıların zaman ve bütçe engelGörev 15.653 Transit 1.643 Ticari İlişkiler, Fuar 18.536 leri bulunmamaktadır. O halde yaşlıların tercihleri, onları tuEğitim 4.330 Transit 1.643 rizme80.403 yönelten güdülere, sağlık durumlarına, daha doğrusu Diğer Eğitim 4.330 fiziksel ve mental yeteneklerine bağlı olarak konumlanmakGenel Toplam 1.117.401 Diğer 80.403 Kaynak: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2007 verileri tadır (Özdipçiner, 2008). 2007 verilerine göre Türkiye’ye geGenel Toplam 1.117.401 Kaynak: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2007 verileri Türkiye’ye gelen turistlerin çoğunluğunu Avrupa Birliği ülkelerinden gelen turistler oluşturmaktadır (Toplam turist varışlarının % 57,24’i). Bu bilgi göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa Birliği içerisindeki yaşlı kişilerin en turistlerin çoğunluğunu Birliği ülkelerinden turistler oluşturmaktadır (Toplam internet kullanımı ileAvrupa ilgili veriler de çalışmada önemgelen arz etmektedir. ın % 57,24’i). Bu bilgi göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa Birliği içerisindeki yaşlı kişilerin TEMMUZ 2010 2050 yılları arasındaki toplam nüfustaki oranları yer almak- nımlarken, 55 ve 65 yaş arası pazarı ise yarıkültür, olgun yaş pazarı spor, golf ve kruvaziyer turizme yöneldiği ifade Üçüncü yaş grubundaki turistlerin çok rubundaki turistlerin en çok kültür, sağlık,en spor, golf vesağlık, kruvaziyer tadır.turizme Tablo’da yöneldiği göze çarpanifade ve yapılan çalışmada önem arz olarak tanımlamaktadır. Özellikle Avrupa’daki bu pazar, genel- müze, kilise ve arkeolojik yerleri gezmeyi tercih edilmekte, amaçlı dini hareket edenmüze, turistin dini ve amaçlı ürel amaçlı hareketkültürel eden turistin amaçlı kilise arkeolojik yerleri gezmeyiartıştır. tercihGörüldüğü gibi 1960 yılında eden yaşlı nüfusundaki ettikleri,deözellikle dini liderlerin doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı yerleri dearaştırma görmek istedikleri araştırma sonuçlarıyla daha iyi eğitim almış, daha varlıklı ve kendilerinden önceki kle dini liderlerin doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı yerleri de görmek istedikleri sonuçlarıyla toplam nüfustaki oranı % 10 olan 65 yaş ve üzeri yaş gruortaya çıkmaktadır. Bu inançla kutsal yerleri, mabetleri ziyaret etmeyi kutsal bir görev saymaktadırlar (Hacıoğlu göre daha büyük beklentileri olan etmeyi büyük vekutsal etkileyici adır. Bu inançlanesile kutsal yerleri, mabetleri ziyaret birbirgörev saymaktadırlar (Hacıoğlu bunun, 2050 yılında nüfusun %araştırılmış 29,9’unu oluşturacave Şahin, 2008). Kim, Wei ve Ruys (2003)’ün çalışmalarında yaşlıları seyahate itentoplam motivasyonlar ve pazar olarak tanımlanmıştır (Avcıkurt,yaşlıları 2003). seyahate iten motivasyonlar ). Kim, Wei ve Ruys (2003)’ün çalışmalarında araştırılmış ve ğı tahmin edilmektedir. rakamlarda, yaşlı faktörler nüfusun turizm sonuç olarak, sağlıklı ve iyi olma, yeni arkadaşlıklar kurma, aktivitelerin içerisindeBuyer alma önemli sağlıklı ve iyi olma, yeni arkadaşlıklar kurma, aktivitelerin içerisindeaçısından yer alma önemli ileriki yıllardafaktörler daha da önem kazanacağını gösterolarak belirlenmiştir. Avrupa’daki 65 ve üstü yaştaki nüfusun oranlarına bakıldığınmiştir. mektedir. Şekil 2 . Avrupa Birliği (27 Ülke) Ülkelerinde Haftada En Az Bir Defa İnternet Kullanım Oranları (Yaş ve Cinsiyet, 2007, TEMMUZ 2010 %) Kaynak: Smihily, 2007. STANDARD 104 len 65 yaş ve üstü turist sayısı 1.117.401 olarak gerçekleş- direkt olarak açılmalıdır (Kurniawan vd., 2006). Şekil Bu 2’de görüldüğü 27 Avrupa Birliği ülkesinde haftada en az bir defa interneti kullananların içerisinde miştir. turistlerin geliş gibi, nedenleri ise aşağıda gösterilmiştir. • Yaşlıların internet üzerinden yaptıkları alışverişlerde güvenyaşlıların diğer yaş gruplarına göre daha az oranda olduğu ortaya çıkmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri içerisindeki tehlikesi hissetmemeleri için güvenlik web Türkiye’ye turistlerin erkeklerin çoğunluğunu%Avrupa Birliği ülkele-en azlikbir 55-74 yaşgelen aralığındaki 31’inin haftada defa interneti kullandıkları, yinestandardlarının aynı yaş grubu içerisindeki bayanların % 19’unun(Toplam haftadaturist en azvarışlarıbir defa interneti kullandıkları tespit edilmiştir. sayfalarında bulunmasına dikkat edilmelidir (Hisham, 2008). rinden gelen turistler oluşturmaktadır nın % 57,24’i). Bu bilgi göz önünde bulundurulduğunda, AvTablo 3 dikkate alınırsa olarak, ve eğer Türkiye yaş genel turizmi Yaşlılara özel web sitelerinin hazırlanmasında, turizm •boyutunu ile ilişkili gerek üçüncü yaşlıların rupa Birliği içerisindeki yaşlı kişilerin internet kullanımı ile ilgiözellikleri gerekse katıldıkları turizm aktivitelerinin türleri düşünüldüğünde turizm işletmelerine içerisinde yer alan turistlerin sayılarının artırılmasıaşağıdaki isteniyorliöneriler veriler desunulabilir: çalışmada önem arz etmektedir. sa, yüksek yaşlı nüfus oranının olduğu Almanya, İtalya ve Yu• Web sayfasının kullanımı ve anlaşılabilir olmalıdır, karmaşık Şekil 2’de görüldüğü gibi, 27 Avrupa Birliğikolay ülkesinde haftada nanistan gibisayfa ülkelere yönelik olmamalıdır. olan tanıtım ve pazarlama stra• Web sitesinin değişik milliyetteki kişilerce kullanımını kolaylaştırmak amacıyla çoklu dil seçeneği en azbulunmalıdır. bir defa interneti kullananların içerisinde yaşlıların diğer tejilerinde bu kişilere ayrı bir önem verilmelidir. yaş gruplarına göre dahayaşlılık az oranda olduğu ortaya çıkmakta- görme güçlüklerine karşı web sitelerin yazılarında büyük • Öncelikle nedeniyle karşılaşılabilen • Türkiye’ye gelen 65 ve üstü yaş grubunda yer alan yabandır. Avrupa Birliği ülkeleri içerisindeki 55-74 yaş aralığındapuntolar (en düşük 12 punto) tercih edilmelidir (Aula ve Käki, 2005; Kurniawan vd., 2006). cı turistlerin geliş nedenleri incelendiğinde, turizm işletmeleri için mutlaka ki erkeklerin•%Turizm 31’inin işletmesinin haftada en az tanıtımı bir defa interneti kullan- videolu gösterim bulunmalı, ancak tıklandığında indirme webvd., sayfalarında seçenekleri olmadan direkt olarak açılmalıdır (Kurniawan 2006). yöredeki gezilecek yerlere, eğlence ve küldıkları, yine aynı yaş grubu içerisindeki bayanların % 19’unun tür unsurlarına ait tehlikesi resimlere yer vermelidir. için güvenlik • Yaşlıların internet üzerinden yaptıkları alışverişlerde güvenlik hissetmemeleri haftada en az bir defa interneti kullandıkları tespit edilmiştir. standardlarının web sayfalarında bulunmasına dikkat edilmelidir (Hisham, 2008). • Yaşlıların en içerisinde çok kullandıkları aktivite e-mailsayılarının olduğu göz 3 dikkatehazırlanmasında, alınırsa ve eğerturizm Türkiye üçüncü yaş turizmi yer alan turistlerin Yaşlılara özel• Tablo web sitelerinin boyuönüne alındığında işletmeler web sayfalarında mutisteniyorsa, yüksek yaşlı nüfus gerekse oranının olduğu Almanya,(Hisham), İtalya ve Yunanistan gibi ülkelere tunu artırılması ile ilişkili olarak, gerek yaşlıların genel özellikleri laka e-maillerine yer verilmelidir. vermelidirler. yönelik olan tanıtım ve pazarlama stratejilerinde bu kişilere ayrı bir önem katıldıkları turizm aktivitelerinin türleri düşünüldüğünde turizmyer alan yabancı turistlerin geliş nedenleri incelendiğinde, • Türkiye’ye gelen 65 ve üstü yaş grubunda Görmeyi zorlaştıran ve karışık bir görünüme sebep yer olan işletmelerine aşağıdaki öneriler sunulabilir: turizm işletmeleri web sayfalarında yöredeki gezilecek •yerlere, eğlence ve kültür unsurlarına ait resimlere renklerin kullanımından kaçınılmalıdır (Kurniawan vd., 2006; vermelidir. • Web sayfasının kullanımı kolay ve anlaşılabilir olmalıdır, • Yaşlıların en çok kullandıkları aktivite e-mail olduğu göz önüne alındığında (Hisham), işletmeler web Zhao, http://www.otal.umd.edu). sayfasayfalarında karmaşık olmamalıdır. mutlaka e-maillerine yer vermelidirler. hareketlerindeki yavaşlık sebebiyle çift tıklama ile • Görmeyi zorlaştıran ve karışık bir görünüme• Yaşlıların sebep olan renklerin kullanımından kaçınılmalıdır • Web sitesinin değişik milliyetteki kişilerce kullanımını kolay(Kurniawan vd., 2006; Zhao, http://www.otal.umd.edu).açılmalardan mümkün olduğunca uzak durulmalıdır (Kurnialaştırmak amacıyla çoklu hareketlerindeki dil seçeneği bulunmalıdır. • Yaşlıların yavaşlık sebebiyle wan çift tıklama ile açılmalardan mümkün olduğunca uzak vd., 2006). durulmalıdır (Kurniawan vd., 2006). • Öncelikle yaşlılık nedeniyle karşılaşılabilen görme güçlük• Web sayfasında yardım ya da arama seçeneği mutlaka olmalıdır.yardım ya da arama seçeneği mutlaka ol• Web sayfasında lerine karşı •web sitelerin büyük (enyer dü-verilmelidir. Sağlıklı ve yazılarında mutlu kişilere aitpuntolar resimlere malıdır. şük 12 punto) tercihsayfası edilmelidir (Aula ve Käki, 2005;metinlerin Kurnia• Web içerisinde yer alan tümünün büyük harflerden oluşması, okunabilirliği • Sağlıklı ve kişilere ait resimlere yer kullanılmalıdır verilmelidir. wan vd., 2006). ve bu sebepten dolayı sadece anahtar kelimelerde azaltmakta vemutlu başlıklarda büyük harfler (Zhao, http://www.otal.umd.edu). • Web daha sayfasıdüşük içerisinde yer alan metinlerin tümünün büyük • Turizm işletmesinin tanıtımı içinplanında mutlaka videolu gösterim • Web siteleri arka kullanılacak müziklerde ses frekansı kullanılmalıdır (Zhao, bulunmalı, ancak tıklandığında indirme seçenekleri olmadan harflerden oluşması, okunabilirliği azaltmakta ve bu sebepten http://www.otal.umd.edu). • Yaşlı turistlerin güvenliğe çok önem vermeleri göz önünde bulundurulursa, turizm işletmeleri de seçtikleri fotoğraflarda bu güveni sağladıklarını onlara göstermelidir. Bunun için, örneğin sınır ülkelerde meydana gelen savaşların, tatil merkezlerine çok uzak olduğunu göstermek için web sayfalarına haritalar konabilir. dolayı sadece anahtar kelimelerde ve başlıklarda büyük harfler kullanılmalıdır (Zhao, http://www.otal.umd.edu). şilere uygulanabilir ve bu önerilerin doğruluğu ispatlanabilir. • Web siteleri arka planında kullanılacak müziklerde daha düşük ses frekansı kullanılmalıdır (Zhao, http://www.otal.umd. edu). KAYNAKLAR SONUÇ Günümüzde turistik çekiciliğe sahip olan ülkeler, turizmde mevsimsellik olgusuyla başa çıkabilmek amacıyla turistik ürün çeşitlendirmesine yönelmişlerdir. Yapılmış olan bu çalışmada da turistik ürün çeşitlendirmesi kapsamında “Üçüncü Yaş Turizmi”nin önemi belirtilmiş ve turizm işletmelerine web sitelerini oluştururlarken dikkat etmeleri gereken bazı önerilerde bulunulmuştur. Çalışma kapsamında yapılan literatür taramasında, yaşlı nüfusun yıllar itibarıyla artmakta olduğu görülmektedir. Turizm açısından bu artış, üçüncü yaş turizmi kapsamında önem arz etmektedir. Çünkü bilindiği üzere, çalışma, okul veya çocukları ile ilgilenme gibi fazla bağlılıkları olmayan emekli olmuş yaşlı turistler, yılın istedikleri zamanında turizm aktivitelerine katılabilecekler ve maddi olanaklarına bağlı olarak istedikleri kadar gittikleri yerlerde konaklayabileceklerdir. Dünyada artmaya başlayan bu yaşlı nüfus, mevsimselliğin yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladığı ve dolayısıyla kıyasıya rekabetin olduğu turizm sektörü açısından oldukça önem taşımaktadır. Gerek tur operatörleri veya seyahat acenteleri gerekse konaklama işletmeleri, bu yaşlı nüfus artışının turizm varışlarında meydana getireceği artıştan elde edecekleri payları yükseltmek amacıyla, bu kişilerin istek ve beklentilerine önem vermelidirler. Bu konu web siteleri açısından değerlendirildiğinde ise gerek yaşlıların genel özellikleri gerekse onları turizme yönelten nedenler göz önüne alınmalıdır. Web sayfalarının dizaynında da yaşlı kesimi cezp edebilecek unsurlara yer verilmelidir. Bundan sonraki yapılacak çalışmalarda, bu çalışmada verilen önerilerin yer aldığı bir soru kağıdı hazırlanıp Türkiye’ye gelen ya da Türkiye’de iç turizme katılan üçüncü yaş grubundaki ki- 3. Deniz, R. B. (2001). İşletmeden Tüketiciye İnternette Pazarlama ve Türkiye’deki Boyutları, İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. 4. Dolores, M. F., Miguel A. R., Castaneda J. A. (2007). Internet vs. Travel Agencies on Pre-visit Destination Image Formation: An Information Processing View, Tourism Management, 29 (1), 163-179. 5. European Commission. (2007). The Social Situation in the Eurooean Union 2005-2006, İndirilme Tarihi: 13.01.2009, WWW:Web: http://ec.europa.eu/employment_social/social_situation/docs/ ssr2005_2006_en.pdf. 6. Eurostat. İndirilme Tarihi: 11.01.2009, WWW:Web: http://epp. eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/eurostat/home/. 7. Hacıoğlu, N. ve Şahin, B. (2008). Turistik Ürün Çeşitlendirmesi içinde “Üçüncü Yaş Turizmi” (ed. N. Hacıoğlu ve C. Avcıkurt), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. 8. Hisham, S. Localising the User Interface for Elderly People in Malaysia, İndirilme Tarihi: 11.01.2009, WWW:Web: http://wwwedc.eng.cam.ac.uk/~jag76/hci_workshop06/hisham.pdf. 9. Kim, J., Wei, S. ve Ruys, H. (2003). Segmenting the Market of West Australian Senior Tourists Using an Artificial Neural Network, Tourism Management, 24 (1), 25-34. 10. Kurniawan, S. H., King, A., Evans, D. G. ve Blenkhorn, P. L. (2006). Personalising Web Page Presentation for Older People, Interacting with Computers, 18, 457-477. 11. Küçüktopuzlu, K. F. (2006). Alternatif Turizm ve Alternatif Turizme Yönelik Önemli Bir Kitle: Üçüncü Yaş Turizmi, Standard Ekonomik ve Teknik Dergi, 45 (533), 39-46. 12. Özdipçiner, N. S. (2008). Türk Turizm Pazarında Yaşlı Yabancı Tüketicilerin Turistik Tercihleri, Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, 2, 134-146. 13. Smihily, M. (2007). Internet Usage in 2007 Households and Individuals, Eurostat Data in Focus, İndirilme Tarihi: 12.01.2009, WWW:Web: http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/ KS-QA-07-023/EN/KS-QA-07-023-EN.PDF. 14. Zhao, H. Universal Usability Web Design Guidelines for the Elderly (Age 65 and Older), İndirilme Tarihi: 12.01.2009, WWW:Web: http://www.otal.umd.edu/UUPractice/elderly/. 15. http://www.internetworldstats.com/stats.htm, İndirilme Tarihi: 19.11.2008. TEMMUZ 2010 • Türkiye’nin ya da işletmelerin bulunduğu tatil merkezlerindeki sağlık ve tedavi kaynaklarının mutlaka web sitelerinde yer alması gerekmektedir. 2. Aula, A. ve Käki, M. (2005). Less is More in Web Search Interfaces for Older Adults. First Monday, 10 (7). 105 STANDARD • Yaşlı turistlerin güvenliğe çok önem vermeleri göz önünde bulundurulursa, turizm işletmeleri de seçtikleri fotoğraflarda bu güveni sağladıklarını onlara göstermelidir. Bunun için, örneğin sınır ülkelerde meydana gelen savaşların, tatil merkezlerine çok uzak olduğunu göstermek için web sayfalarına haritalar konabilir. 1. Avcıkurt, C. (2003). The Mature Market in Europe and Its Influence on Tourism, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6 (9), 141-157. ELEKTRONİK TİCARETİ TEMMUZ 2010 STANDARD 106 Elektronik Ticaret Uygulamalarında Karşılaşılan Sorunlar Öğr. Gör. Nurcan SÜKLÜM Öğr. Gör. Zehra TÜRK Adnan Menderes Üniversitesi Karacasu Memnune İnci MYO Bu teknolojik gelişmelerin başında internetin yaygın kullanım alanı bulduğu elektronik ticaret gelmektedir. Elektronik ticaret, “basit anlamda hizmetlerin ve ürünlerin elektronik ortam ve telekomünikasyon şebekeleri aracılığıyla üretilmesi, reklamının, satışının ve dağıtımının yapılması” olarak tanımlanabilir. Başka bir tanıma göre “elektronik ticaret, bilgisayar ağları aracılığı ile ürünlerin üretilmesi, tanıtımının, satışının ve dağıtımının yapılması gibi tarafların elektronik ortamda iletişim kurdukları her türlü ticari iş etkinliğidir”. Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization) ise elektronik ticareti şöyle tanımlamaktadır: “Elektronik ticaret, mal ve hizmetlerin üretim, reklam, satış ve dağıtımlarının telekomünikasyon ağları üzerinden yapılması” dır. Elektronik Iş birliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organization for Economic Co-operation and Development) “elektronik ticareti, kuruluşlar ve bireylerin katıldığı ticari etkinliklere ait sayısal veriye dönüştürülmüş metin, ses ve video görüntülerinin işlenmesi ve iletilmesini içeren her türlü işlemin bilgisayar ağları üzerinden yapılması” şeklinde tanımlamaktadır. Türkiye’de ise Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu (ETKK) Mayıs 1998 tarihli Hukuk Çalışma Grubu raporunda e-ticaret; “bireyler ve kurumların açık ağ (internet) ya da sınırlı sayıda kullanıcı tarafından ulaşabilen kapalı ağ ortamlarında yazı, ses ve görüntü biçimindeki sayısal bilgilerin işlenmesi, iletilmesi ve saklanması temeline dayanan ve bir değer yaratmayı amaçlayan ticari işlemlerin tümünü ifade etmektedir” şeklinde tanımlanmaktadır. Elektronik ticaretin gelişimi ve büyümesi her ne kadar son zamanlarda dikkat çekici olsa da geçmişine bakıldığında elektronik ticaret uygulamalarının uzun zamandır mevcut olduğu bilinmektedir. Elektronik ticaretin geçmişi 1980’li yıllardan daha eskiye dayanmaktadır. Eskiden televizyon ve telefon aracılığıyla yapılan katalog satışı da bir tür elektronik ticarettir. Ancak yapılan bu tür elektronik ticaret, günümüzde yapılan elektronik ticaret uygulamaları kadar etkili olamamıştır. Bunun temel nedeni ise herkesin kullanımına açık olan internet teknolojisindeki ilerlemelerdir. İnternetin gelişim süreci incelendiğinde, internet ortamında elektronik ticaretin işletmeler tarafından yoğun olarak 1996 yılında kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Bu tarihten önceki yıllarda da elektronik ticaret uygulamalarının varlığından bahsetmek mümkündür. Ancak, bu tür uygulamalar ya “İntranet” olarak adlandırılan şirket içi ağlar ya da “Ekstranet” adı verilen ve şirketlerin kendi aralarında veya belirli müşterileri ile bilgi alışverişinde bulundukları ve üçüncü taraflara kapalı olan uygulamalardır. Elektronik ticaret, internet kullanımının ucuzlaması ve yaygınlaşması ile beraber kredi kartı kullanımının artması, bankacılık sistemindeki yenilikler ve benzeri gelişmeler neticesinde artış trendini sürdürmektedir. Elektronik Ticaret ve Geleneksel Ticaretin Karşılaştırılması Geleneksel ticaret ile elektronik ticaret karşılaştırıldığında iki ticaret şekli arasında şu farklar olduğu görülmektedir; Satın alınacak ürün hakkında bilgi toplanması, geleneksel ticaret yöntemlerinde firmalar ile görüşülerek, dergiler veya kataloglar incelenerek gerçekleştirilmekte, e-ticarette ise; bilgi, web sayfaları üzerinde ürün veya hizmet pazarlayan kurumların web sitelerinden rahatlıkla elde edilebilmektedir. Geleneksel ticaret yönteminde ürün veya hizmet ihtiyacı olan bir kimse, satın alımı gerçekleştirmek için talep bildirmek ve form doldurarak onay mekanizmasına göndermek durumundadır. Oysa e- ticaret uygulamasında elektronik posta kanalıyla bu işlem kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. TEMMUZ 2010 Yeni yüzyılın anahtar kelimeleri bilgi ve teknoloji olarak ön plana çıkmaktadır. Bilgi, en az sermaye kadar önemli bir üretim faktörü olarak tanımlanmaktadır, teknolojinin ise bilginin ayrılmaz bir parçası olduğu bilinmektedir. Küresel ekonomik düzen içerisinde işletmelerin ayakta kalabilmeleri, rekabet gücüne sahip olmalarına bağlıdır. Bu güç, işletmelerin yararlandıkları teknoloji ve bilgi yönetimi süreçleri ile bağlantılıdır. Elektronik Ticaretin Gelişimi 107 STANDARD E lektronik Ticaretin Tanımı Satın alma departmanı, onaylanan yazılı form’un kendilerine iletilmesi ile birlikte fiyat araştırmasına başlamakta, kataloglar ve fiyat listeleri incelenmekte, görüşmeler yapılmaktadır. Oysa e- ticarette web sayfalarında bu bilgiler zaten verilmektedir. Telefon çok geniş ve yaygın kullanımından ötürü işletmelerde ticari işlemlerin gerçekleştirilmelerinde lider rolü oynamaktadır. Telefon, ayrıca mal ve hizmetlerin reklamının yapılmasını ve kredi kartı yoluyla ödemeleri mümkün kılmaktadır. Firmalar ayrıca elektronik ticaret ile satış yapmanın yanında ürün tanıtımı veya reklamını da yapabilmektedirler. İnternet üzerinden ulaşılabilecek her yere anında ürün ve hizmet desteğinin sunulması sağlanmaktadır. • Faks Elektronik Ticaretin Araçları Elektronik ticaret kapsamında yer alan altı adet temel araç bulunmaktadır. Bunlar, telefon, faks, televizyon, elektronik ödeme ve para transfer sistemleri, elektronik veri değişimi (EDI) ve internettir. TEMMUZ 2010 • Telefon STANDARD 108 Elektronik ticaretin bir aracı olan telefon, dünya çapında büyük bir alana yayılmıştır. Elektronik ticaretin en eski aracı olan network sistemiyle çalışan telefondur. Fakslar, ticari işlemlerde çok hızlı bir şekilde dokümanların işletmeler arasında transferini gerçekleştiren bir araçtır. Faks bu niteliğiyle teleksin yerini alarak ticari işlemlerde önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Reklamcılık, satın alma ve ödeme gibi birçok ticari fonksiyon faks tarafından yürütülmektedir, fakat sesli iletişim ve karmaşık işlemlerde yetersiz kalmaktadır. • Televizyon Elektronik ticaretin araçlarından birisi olan televizyonun görsel ve işitsel sunum imkânına sahip olması, bireyler üzerinde kalıcı etkiler yaratmaktadır. Evden alışveriş yapanların büyük bir bölümü televizyondaki reklam ve ta- ayakta kalan diğer bölümleri ile iletişim nasıl sağlanacak?” şeklindeki bir sorunu tartışırlarken ARPA (Advanced Research Projects Ageney – İle Araştırma projeleri Merkezi) adlı bir kuruma bağlı olarak ARPAnet adlı bir bilgisayar ağını 1969 yılında kurmuşlardır. 1980’li yılların başlarınd birbirine bağlı bütün araştırma ağları TCP/IP protokolüne dönüştürülmüş ve bu dönüşümün 1983’de tamamlanması ile bugün kullanmak olduğumuz internet doğmuş oldu. İnternet, bağlantısız paket anahtarlama teknolojisi üzerine oturtulmuş, TCP/IP protokolünü tanıyan ağlardan oluşan büyük bir ağ olara tanımlanabilir. Paket anahtarlama ile veriler her birinde bir başlık bulunan parçalara ayrılır. Bu başlıklarda verinin gideceği yer hakkında bil bulunmaktadır. Şekil 1: İnternet Kullanıcı Sayısı Kaynak: www.dpt.gov.tr, 2009 • Elektronik Ödeme ve Para Transfer Sistemleri EFT Sistemi, bir bankadan diğerine Türk Lirası cinsinden ödeme gönderilmesini sağlayan elektronik ödeme sistemidir. EFT Sistemi sayesinde bankalar ile banka müşterileri hesaplarındaki parayı ve para hareketlerini anlık olarak izleyebilmekte, böylece yatırımlarına süratle yön verebilmektedirler. Ülkemizde diğer birçok ülkeden farklı olarak EFT Sistemi düşük tutarlı müşteri işlemlerini de içerecek şekilde geniş bir kullanıma ulaşmıştır ve özellikle telefon ve in- Elektronik Veri Değişimi (EDI) “EDI (Electronic Data Interchange), ticaret yapan iki kuruluş arasında, insan faktörü olmaksızın bilgisayar ağları aracılığı ile yapılanmış bilgi ve belge değişimini sağlayan bir sistem olarak elektronik ticaretin önemli bir aracıdır”. EDI’de amaç, sipariş alınması, ticari sözleşmelerin ve faturaların hazırlanması gibi işlemler ile gümrük, bankacılık ve buna benzer işlemlerin yapılmasında tekrarlar önlenerek, maliyetlerin düşürülmesi ve işlemlerin en az hatayla en kısa sürede tamamlanmasıdır. EDI gümrük idarelerinin otomasyonunda oldukça etkin biçimde kullanılmaktadır. Kuruluşların EDI uygulamalarından sağlayacakları bir- TEMMUZ 2010 ternet bankacılığı işlemlerinde birçok bankanın müşterilerine ücretsiz EFT yapma imkânı sağlamaktadır. 109 STANDARD nıtım programlarından etkilenmektedir. Bir elektronik ticaret aracı olarak televizyonun önemli sınırlamalarından birisi çok yönlü işlemlerin yürütülmesinin zorluğudur. Örneğin bir reklamı izledikten, sonra ikna olan izleyici telefonla siparişini vermekte fakat ödemesini yaptıktan sonra ürünün ulaşmasını beklemektedir. çok fayda söz konusudur. Bu faydalar arasında işlem hızının artması, daha düşük maliyetler, belgelerde hata oranlarının azalması, üretkenliğin artması, stok düzeylerinde azalma, karlılık artışı, daha fazla müşteri tatmini sayılabilmektedir. • İnternet TEMMUZ 2010 İnternet, birçok bilgisayar sistemini ortak bir dil vazifesi gören TCP/IP protokolü (bilgisayar veri iletme ve alma birimleri arasında veri iletişimini olanaklı kılan pek çok veri iletişim protokolüne verilen ortak ad) ile birbirine bağlayan dünya çapında bir iletişim ağıdır. STANDARD 110 İnternet, 1957 yılında SSCB’nin Sputnik uydusunu uzaya göndermesine, ABD’nin karşı bir cevabı olarak gündeme gelmiştir. İki blok arasındaki soğuk savaşın gündemi belirlediği sıralarda, ABD Savunma Bakanlığı Strateji uzmanları, “Eğer bir atom savaşı olursa, savaşın ardından devletin ayakta kalan diğer bölümleri ile iletişim nasıl sağlanacak?” şeklindeki bir sorunu tartışırlarken ARPA (Advanced Research Projects Ageney – İleri Araştırma Projeleri Merkezi) adlı bir kuruma bağlı olarak ARPAnet adlı bir bilgisayar ağını 1969 yılında kurmuşlardır. 1980’li yılların başlarında birbirine bağlı bütün araştırma ağları TCP/IP protokolüne dönüştürülmüş ve bu dönüşümün 1983’te tamamlanması ile bugün kullanmakta olduğumuz internet doğmuştur. İnternet, bağlantısız paket anahtarlama teknolojisi üzerine oturtulmuş, TCP/IP protokolünü tanıyan ağlardan oluşan büyük bir ağ olarak tanımlanabilir. Paket anahtarlama ile veriler her birinde bir başlık bulunan parçalara ayrılır. Bu başlıklarda verinin gideceği yer hakkında bilgi bulunmaktadır. Elektronik Ticarette Karşılaşılan Sorunlar Elektronik ticaret uygulamalarında birtakım sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunlar; finansal sorunlar, yasal sorunlar, altyapı sorunları, güvenlik sorunları ve muhasebe uygulamalarında karşılaşılan sorunlardır. • Elektronik Ticarette Karşılaşılan Finansal Sorunlar İnternete girmek için bir bilgisayara sahip olmak, bu bilgisayara modem takılmasını sağlamak ve bir telefon aboneliği gerekmektedir. Son olarak da bilgisayarların İnternet ortamına girmelerine olanak sağlayan, kullanıcılara İnternet kapısını açan İnternet servis sağlayıcılarına ihtiyaç vardır. Bu dört unsurun toplam maliyeti, İnternette işlem yapmanın başlangıç maliyetini oluşturur. E-ticaretin gelişiminin önündeki en önemli engellerden biri, herkesin kolay ve ucuz ulaşacağı bir ortamın oluşturulmamasıdır. Diğer bir finansal sorun ise elektronik fon transferi, elektronik para, kredi kartları, elektronik ödeme araçlarıdır. Dünya üzerinde İnternetin gittikçe yaygınlaşması sonucu ticaretin de bu yeni iletişim kanalında yapılmaya başlaması, üretici ve tüketicilere yeni alım ve satım olanakları sunmuş, buna bağlı olarak da yeni ödeme şekilleri doğmuştur. Elektronik para, bu gelişmeler sonucu ortaya çıkmış, önemli bir ödeme aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. • Elektronik Ticarette Karşılaşılan Yasal Sorunlar Elektronik ticaret ve İnternet işlemleri ile ilgili bir diğer önemli konu, yasal düzenleme yetersizliği ve belirsizliğidir. Yasal belirsizlik, özellikle İnternet aracılığıyla yapılan ticaretin geliştiği ülkelerde düzenleme boşluğu ortaya çıkarmaktadır. İnternet yürürlükteki mevzuat açısından ele alındığı zaman, konunun farklı yönleri bakımından oldukça değişik bir görünüm ile karşılaşılmaktadır. Hukuk sistemimiz, internetin bazı önemli ögelerinin düzenlenmesi bakımından yetersizdir, fakat birçok yönlerine çözüm getirecek hükümlere sahiptir. Bunlar daha çok özel hukuk alanındadır. İnternet açısından bakıldığında özel hukuk ilişkileri, büyük ölçüde mevcuttur. Ancak her konunun hukuki düzenlemesinde olduğu gibi, burada da birinci derecede önem taşıyan sorumluluk hukuku meselesinde, akit dışı sorumluluğun mevzuata getirilecek hükümler ile ele alınmasıdır. Elektronik Ticarette Karşılaşılan Altyapı Sorunları İletişim altyapıları ve bilgi teknolojilerine dayanılarak yürütülen küresel elektronik ticaret, son derece gelişmiş iletişim şebekesine, bilgisayarlarla ve ona bağlanan bilgi teknolojilerine dayanmaktadır. Giderek elektronik ticaret ölçeğinin büyümesi ve küresel bilgi altyapısının sunduğu imkânların dünya ticareti ve tüketici refahı açısından öngörülmeyecek boyutlara ulaşması, altyapı sorunlarını da birlikte getirmiştir. Altyapı sorunlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. • Telekomünikasyon altyapısı ile ilgili sorunlar. • Elektronik ticaretin tüm şekilleri özellikle İnternet üzerinden ticaret, iletişim altyapıları yolu ile bilgi akışı sağlanarak yapılmaktadır. Bu durum İnternette bir sıkışmaya, dolayısıyla da bir problemin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. • İletişim ve bilgi teknolojileri pazarlarının rekabete açılmasının önündeki engeller. Süreç sonunda satıcının kimliği kontrol edilmekte, alıcının kartı doğrulanmakta ve işlem tamamlanmaktadır. • İletişim alanındaki teknik standardların belirlenmemesinden kaynaklanan sorunlar. • Elektronik Ticarette Karşılaşılan Muhasebe Sorunları • Elektronik sistemler ve işlemler içinde yer alan hizmet sağlayıcılar, kullanıcılar ve tüketiciler için güven ortamı yaratılması ile ilgili sorunlar. Elektronik ticaretin işletme süreçleri ve işlemlerinde meydana getirdiği değişikliklerden muhasebe sistemleri de etkilenmektedir. Elektronik ticaret ile birlikte muhasebe sisteminin özünde bir değişiklik olmamakla birlikte şekil değişikliği kaçınılmaz olmaktadır. Elektronik ticaret uygulamalarında karşılaşılan güvenlik sorunlarını ortadan kaldırabilmek amacıyla bazı sistemler geliştirilmiştir. Bu sistemler SSL (Secure Sockets Layer) ve SET (Secure Electronic Transaction) sistemleridir. SSL (Secure Sockets Layer): SSL, web üzerindeki iletişim güvenliği için kullanılan ve bilgi transferinin gizliliğini ve bütünlüğünü sağlayan güvenlik protokolüdür. Web siteleri ve tarayıcılar tarafından yaygın olarak desteklenen SSL, müşteri ve mağaza arasındaki mesajların şifrelenmesini ve sadece doğru adreste deşifre edilmesini sağlamaktadır. Bilginin bütünlüğü ve gizliliği için, internet üzerinde iki taraf arasında oluşan trafik şifrelenerek gizlilik ve bütünlüğün korunmasını sağlayan SSL protokolü kullanılmaktadır. Bu sistemde bilgi gönderilmeden önce otomatik olarak şifrelenmekte ve sadece doğru alıcı tarafından deşifre edilebilmektedir. SSL, şifreleme sistemi olarak “Açık Anahtar Şifreleme Yöntemi”ni kullanmaktadır. SET (Secure Electronic Transaction): Veri akışının güvenliği bir değişim aracı olarak internetin güvenli bir ortam yaratmasına bağlıdır. Bu açıdan bakıldığında bir mesajın alınmasında, kredi kart numaralarında, hatalı adres kullanımında ve kimlik kartında çok sayıda teknik güçlük ortaya çıkmaktadır. Bu problemin çözümü için iletişim ve bilgi teknolojisindeki çok sayıdaki firma ile kredi kartı kullanan şirketler arasında iş birliği yapmak suretiyle standard bir güvenlik sistemi olarak SET hazırlanmıştır. SET, kredi kartı kullanmak yoluyla internet alışverişlerini güvenceye almaktadır. SET sayesinde kredi kart ve numaralarına ilişkin işlemlerin detayları saklanmaktadır. Elektronik ticaret uygulamalarında karşılaşılan sorunlar; defter ve kayıt düzenine ilişkin sorunlar, web sitesi muhasebesi, domain adı, niteliği ve muhasebesi ve gayri maddi mallar, dört başlık altında incelenebilmektedir. Elektronik ticaret uygulamalarında, yapılan işlemlerin kayıt düzeninde bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Geleneksel ticaret uygulamalarında yapılan işlemler muhasebe defterlerine yapılmaktadır. Ancak elektronik ticaret işlemlerinde malın teslimi ve ödeme şekilleri ile kullanılan muhasebe programı da muhasebe uygulamasını etkilemektedir. Tamamen elektronik ortamda gerçekleşen sayısal mal ve hizmetler için kağıda dayalı bir kayıt düzeni öngörülmesi gerçekçi olmamaktadır. Sözkonusu işlemlerin elektronik ortamda gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durumda elektronik ticaret yoluyla yapılan işlemlerin de yasal zorunluluklar nedeni ile geleneksel ticarette kullanılan defter ve belgelerle izlenmesi gerektiğinden bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Web sayfaları, ürünlerin ve hizmetlerin reklam ve tanıtımları, ürün ve hizmetler için sipariş alımları ve web sayfasındaki bilgiye erişimi satmanın da dahil olduğu çeşitli ticari amaçlar için kullanılmaktadır. İşletmeler web sayfalarını geliştirmek için önemli maliyetlere katlanmaktadırlar. Web sitesi oluşturma ve yazılım maliyetlerinin nasıl muhasebeleştirileceği ve amortisman ayrılması konusu, firmaların sık olarak karşılaştıkları muhasebe sorunları olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. İnternetteki alan adları www.ymm.net, www.vergi.org gibi kullanıcılara anlam ifade eden ve benzeri olmayan internet adresleridir. Her alan adına karşılık gelen 123.45.123.45 gibi sayısal bir adres olan İnternet Protokol (IP) numarası bulunmaktadır. Alan adının şirket unvanı olup olarak mı, kuruluş ve örgütlenme gideri olarak mı, bir dönem gideri olup olarak mı, bunların dışında amortismana tabi bir varlık olarak mı kaydedileceği bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. TEMMUZ 2010 Elektronik ticaretin gelişmesinin en önemli ögelerinden biri, bu ortamda gönderilen bilginin güvenliği konusudur. Elektronik ticaretin geliştirilmesi için internet ortamında gerçekleştirilen her türlü iletişime, yalnızca işleme taraf olanların erişmesi için gerekli altyapı sağlanmalıdır. Bu güven ortamı yaratılmadan elektronik ticaretin gelişmesi mümkün olmayacak ve güven sorunu devam edecektir. 111 STANDARD • Elektronik Ticarette Karşılaşılan Güvenlik Sorunları Gayri maddi mallar, kişilerin yaratıcı uğraşları sonucunda meydana getirdiği maddi bir varlığı olmayan zeka ve düşünce (fikir) ürünleri üzerindeki haklarını ifade etmektedir. Gayri maddi haklar uygulamada yaygın olarak “fikri hak” ve “maddi olmayan mallar üzerindeki hak” terimi ile ifade edilmektedir. Türk hukuk sisteminde gayri maddi haklar, somut olmayan kıymetler üzerinde kurulan ve bağımsız bir varlık değerine sahip olan sübjektif haklardır. Gayri maddi haklar terimi, uygulamada, fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar olarak da kullanılmaktadır. Gayri maddi malların bir mal olarak mı, hizmet olarak mı kaydedileceği, demode olmaları ve bu nedenle değer düşüklüğüne uğramaları durumunda muhasebe kayıtlarının nasıl yapılacağı bir sorun olarak devam etmektedir. KAYNAKLAR TEMMUZ 2010 1- Akın, Bahadır. “World Wide Web’in Gelişmesi Ve Web Temelli Uygulamaların Elektronik Ticaret Üzerindeki Etkileri”, Pazarlama Dünyası, Yıl: 13, Sayı: 75, Mayıs-Haziran, 1999. STANDARD 112 2- Alagöz, Ali. “ Web Sitesi Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 18, Yıl: 2007. 3- Aydemir, Cahit. “Elektronik Ticaret ve Ekonomik Boyutu”, Ekonomik ve Teknik Dergi Standard, Yıl: 40, Sayı: 471, Mart, 2001. 4- Biçkes, Mehmet. “Elektronik Ticaret”, Pazarlama Dünyası, Yıl: 14, Sayı: 2000-02, Mart-Nisan, 2000. 5- Coşkun, Neslihan. “Elektronik Ticaretin Gelişiminde Temel Dinamikler ve Gelişimi Önündeki Engeller”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 2, Yıl: 2004. 6- Çak, Murat. “Dünya da ve Türkiye’de Elektronik Ticaret ve Vergilendirilmesi”, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No: 2002/6 7- Ekin, Nusret. “Bilgi Ekonomisinde Elektronik Ticaret”, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No: 1998-61. 8- Ekonomik Forum, “Şimdi Elektronik Ticaret Devri”, Yıl: 6, Sayı: 4, Nisan, 1999. 9- Ekonomik Forum, “Şimdi E-Ticaret Zamanı”, Yıl: 7, Sayı: 6, Haziran, 2000. 10- Elibol, Halil., Kesici, Burcu. “Çağdaş İşletmecilik Açısından Elektronik Ticaret”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 11, Yıl: 2004. 11- Ene, Selda. Elektronik Ticarette Tüketicinin Korunması Ve Bir Uygulama, Pusula Yayıncılık İstanbul. 2002. 12- Erbaşlar, Gazanfer., Dokur, Şükrü. Elektronik Ticaret, Nobel Yayıncılık Ankara. 2008. 13- Elektronik Ticaret Uygulamaları”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 9, Yıl: 2003. 14- Parlakkaya, Raif. “Elektronik Ticaret ve Muhasebe Uygulamalarına Etkileri”, Selçuk Üniversitesi Karaman İİBF Dergisi, Aralık, 2005. 15- Pırnar, İge. “Turizm Endüstrisinde E-Ticaret”, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2005. 16- Yükçü, Süleyman., Gönen, Seçkin. “Türkiye’de Elektronik Ticaretin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Uygulama Önerileri”, Atatürk Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 23, Sayı: 2, Yıl:2009. 17- http://eft.tcmb.gov.tr/EFT-tanitim.htm, 20.11.2009 18- http://ymm.net/blogs/e-ticaret/archive/2009/04/10/nternet-alanadlar_3101_-ve-host-ng-h-zmetler.aspx, 22.11.2009 19- http://ekutup.dpt.gov.tr/ticaret/incem/eticaret.doc, 22.11.2009 20- http://www.burhaneray.com/guncel_detay.asp?id=498, 22.11.2009