CUMA Freitag 1 OCAK Januar YILBAŞI İ NEUJAHR RAB’be güvenen güvenlikte olur. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 25 Wer auf den HERRN vertraut, ist in Sicherheit. Sprüche 29, 25 vertrauen: güvenmek das Vertrauen: güven die Sicherheit: güvenlik Bir yılı yine geride bıraktık. Biz de bir yıl daha yaşlandık. Yaşlandıkça da güvenlikte olmak daha da önem kazanıyor insanın yaşamında. Ama gerçekten de insan kendisini bu dünyada güvenlikte görüyor mu acaba? İnsani değerler yok olmak üzeredir. İnsanın insana güveni kalmamıştır. Bencillik, sadece kendisini düşünmek yine günümüzün hastalıklarından biridir. Dünya kaynıyor. Ortadoğu, Afrika, hatta Avrupa’nın göbeğinde savaş oluyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi durmadan toplantılar üzerine toplantılar yapıyorlar, ama değişen hiçbir şey yok. Bilindiği gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, dünyada barış ve güvenliği korumak, ülkeler arasında dostluk ilişkilerini geliştirmek, ekonomik, toplumsal, kültürel ve insani sorunları çözmek için 1945 yılında kuruldu. Tek cümleyle söylemem gerekirse, Güvenlik Konseyi, dünyamızı güvenli bir ortam yapmak için kuruldu. Ama bugüne kadar ne güvenliği sağladılar, ne savaşları durdurabildiler, ne de ülkeler arasında dostluğu oluşturabildiler. Öyleyse insan güvenliği nerede bulabilir? CUMARTE Samstag 2 OCAK Januar RAB’be güvenen güvenlikte olur. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 25 Wer auf den HERRN vertraut, ist in Sicherheit. Sprüche 29, 25 sein, werden: olmak der Herr: Rab Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 15 ülkeden oluşmaktadır ve bu üyelerden beşi daimi üye statüsündedir. Bu beş ülke Amerika, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’dır. Güvenlik Konseyinde bu 5 daimi üye, veto hakkına sahiptir. Yani, bu 5 üyeden sadece bir tanesi hayır derse, durum ne kadar vahim olursa olsun, karar alınamaz. Bu 5 ülke sadece kendi çıkarlarına bakar. İnsanlar ölmüş, savaşlarda yüz binlerce insan mahvolmuş, umurlarında değildir gerçekte. İşte insanın getirebileceği güvenlik, barış ancak bu kadardır. Hiçbir dönemde insana insan tarafından yapılan kötülük bu kadar doruklara çıkmamıştır. Çünkü modern silahlarla insanları yok etmek çok daha kolaydır günümüzde. Güvenlik konseyi kurtulduktan bu yana, dünyada 300’den fazla savaşın olduğu belirtiliyor. Bu savaşlarda ne kadar insan öldü! Sadece geçtiğimiz yılda terör ve savaş yoluyla ölenlerin sayısı yüz binleri geçmekte. Peki bu yıl, önümüzdeki yıllarda savaşın, terörün bizi de bulmayacağını garanti edebilir miyiz? Öyleyse kendimizi nasıl güvenlikte görebiliriz? PAZAR Sonntag 3 OCAK Januar Yalnız sen, ya RAB, güvenlik içinde tutarsın beni. Mezmur 4:8 Du, HERR, läßt mich, obschon allein, in Sicherheit wohnen. Psalm 4, 9 allein: yalnız halten: tutmak du: sen Kendimizi güvende hissetmek ne demektir? Bir insanın korkusu, kaygısı yoksa, kuşku duymuyorsa, geleceği için endişelenmiyorsa, o kimse kendisini güvende hisseder. İnsan bu güven duygusunu en yoğun şekilde anne rahminde duyar. Ana rahminde çocuk her ihtiyacını karşılar. Yarın için kaygısı yoktur. Ancak çocuğu ana rahmine bile rahatsız, huzursuz eden durumlar olabilir. Bu aile içerisindeki durumla ilgilidir. Eğer anne huzursuzsa, aile içerisinde kavga varsa, bu çocuğu ana rahminde bile huzursuz eder. Yine de çocuk orada kendisini güvenlikte hisseder. Ama o çocuk dünyaya doğar doğmaz, korkuları da başlar. Çocuğun kişiliğinde aile içerisindeki sevgi, uyum büyük rol oynar. Çünkü sevilen bir çocuk, korunduğunu da bilir ve bu da onda özgüven duygusunu geliştirir. Ama yine de insan büyüdükçe yaşamın zorluklarıyla savaşması gerekir. Yaşadığı, gördüğü olumsuzluklar onun kaygı ve korkularını da çoğaltır ve bu dünyada kendisini güvenlikte hissetmez. Davut peygamber, bizi ancak Tanrı tam olarak güvenlikte tutar, diyor. PAZARTES İ Montag 4 OCAK Januar Yalnız sen ya RAB beni güvenlik içinde tutarsın. Mezmur 4:8 Du, HERR, läßt mich, obschon allein, in Sicherheit wohnen. Psalm 4, 9 o Herr: ya Rab die Sicherheit: güvenlik İnsan neden güvenini yitirir? Birçok uzman, güvensizliğin nedenini insanların çok yalan konuşmasına bağlar. Öyle ya, insanların yalan konuştuklarına tanık olduğumuzda, onlara güvenemiyoruz. Ya da kendimizin yalan konuşması bizi güvensizliğe itiyor. Ben yalan atıyorsam, diğerleri de yalan konuşuyor, düşüncesine sahip oluyoruz haklı olarak. Olumsuz olarak duyduklarımız, gördüklerimiz, yaşadıklarımız bizi güvensizliğe iter. Paranoid düşünce yapısı birçok insanı mahveder, depresyonlara kadar götürür. Paranoid insan, sürekli olarak başkalarının kendisine kötülük etmek istediğini düşünür. Bu da normal olarak o kimseyi korku içerisinde tutar. Kimseye güvenemez bir durumda yaşar. Ruhsal danışman olarak bu tür insanlarla çok karşılaştım. Böyle insanlara yardım eden Tanrı‘ya yönelmeleri oldu. Davut peygamber de günümüzden 3 bin yıl kadar önce, Rab’be güvenen insan esenlik bulur, kendisini güvenlikte hisseder, dedi. İnsanın kendisini güven içerisinde görmesi, onun Tanrı‘ya yönelmesi ve Rab’bin de yardımıyla hayata, olaylara olumlu bakmayı öğrenmesiyle mümkündür. SALI Dienstag 5 OCAK Januar Beni dinleyen güvenlik içinde yaşayacak, kötülükten korkmayacak, huzur bulacak. Süleyman’ın Özdeyişleri 1:33 Doch wer auf mich hört, wird sicher wohnen, kann ruhig sein vor des Unglücks Schrecken. Sprüche 1, 33 die Ruhe: huzur sich fürchten, Angst haben: korkmak die Furcht: korku Geçmiş bizi yarınlarda tutar, gelecek bize kaygı verir. Ama bugün Rab’bin Sözü’nü öneme alan, sırtını Tanrı‘ya dayayan insan kendisini güvenlikte hisseder. Çünkü Tanrı‘ya geldiğimizde O bizim geçmişimizde yaptığımız tüm hataları, günahları bağışlar, geçmişin acı anılarını da yavaş yavaş olumlu yönde etkiler. Geleceğimizin de kendi elinde olduğunu bizim yüreğimize koyar. Bu günümüzü olumlu, esenlik içerisine geçirmemize yardım eder. Bizim hayatımızda olan kaygı ve korkuları, kafamızda oluşan olumsuz, sakat, soğuk düşünceleri alır, onların yerine bize olumlu bakmayı öğretir. Sadece bu değil, Tanrı‘ya güvenen insan ne olursa olsun, dürüst ve açık olmayı da öğrenir. Yalana dolana hayatında yer vermez artık. Bu alanlarda bir hata yapacak olsa, hemen Rab’be dönüp af diler. Unutmayın Süleyman peygamberin dediklerini: Rab’bi dinleyen güvenlik içinde yaşayacak, kötülükten korkmayacak, huzur bulacaktır. ÇARŞAMB Mittwoch 6 OCAK Januar Adem ve Havva Tanrı‘nın sesini duydular. Ondan kaçıp gizlendiler. Tanrı Adem’e neredesin diye seslendi. Adem de Abahçede senin sesini duyunca korktum“ dedi. Yaratılış 3:8-10 Und sie hörten die Stimme Gottes, des HERRN ... Da versteckten sich der Mensch und seine Frau vor dem Angesicht Gottes, des HERRN ... Und Gott, der HERR, rief den Menschen und sprach zu ihm: Wo bist du? Da sagte er: AIch hörte deine Stimme im Garten, und ich fürchtete mich ... 1. Mose 3, 8-10 İnsanın bu yaşamdayken en büyük düşmanı herhalde korkudur, dersem abartmış olmam. Korkuya ilişkin söylenen sözlere kısa olarak bakmamız gerekir: Korkuyu, insanın kendi bilincinde olmamasına, korkunun temelinde ego’nun olduğunu söyleyenler vardır. Ya da korku ben’in gölgesidir. Korkunun gerisinde, insanın öleceğini bilmesi yatmaktadır. Bugün insanın bir dine sarılmasının gerisinde de korku yatar. Korkunun nedenlerini neye bağlarsak bağlayalım, insan ana rahmini terk ettiği günden başlayarak ölüme kadar bu korkuyla yaşamak zorundadır. Bir bebek neden dünyaya gelir gelmez ağlıyor? O güvenlikli ortamını - ana rahmini - bırakıyor, birden soğuk, belirsiz bir ortamda kendini buluyor da ondan. Korkunun güvensizlikten ve bilmezlikten, yitirmekten de kaynaklandığını söyleyebilirim. Bu korku insanın günaha düşmesiyle başladı ve bugüne kadar sürmektedir. İnsan yaratıldığında ana rahmi misali, Aden bahçesine konuldu ve orada güvenlikteydi. Ama Tanrı‘ya karşı günah işleyince, onun varlığına korku girdi ve insan o güvenlikli ortamdan atıldı. PERŞEMBE Donnerstag 7 OCAK Januar Korktuğum zaman sana güvenirim RAB. Mezmur 56: 3 An dem Tag, da ich mich fürchte - ich, ich vertraue auf dich. Psalm 56, 4 sich fürchten: korkmak die Zeit: zaman vertrauen: güvenmek Dün de sorduğum gibi, insan neden korkar? Korkuyu tetikleyen ya da oluşmasını sağlayan etkenler nelerdir? Bunu biraz daha ayrıntılı olarak inceleyelim. Bu konuda birçok tezler ileri sürülmektedir. Bazı görüşlere göre, korkular genetiktir; insan dünyaya doğar doğmaz, korkuyla dünyaya gelir. Çocuk ana rahmindeki o güvenliği, sıcak ortamı bırakıp birden alışmadığı bir dünyaya doğuyor ve verdiği ilk tepki, ağlamaktır. Elbette ki, genetiğin korkularda, bazı fobilerde bir payı vardır, ama bunu sadece genetiğe bağlamak da doğru değildir. Korkular öğrenilen, yaşanılan durumlarla da ortaya çıkar. Köpek tarafından ısırılan birisinin köpekten korkması doğaldır. Küçük yaştan beri söylenen yanlış uyarılar korkuları geliştirir. Örneğin, yaramazlık edersen polis amcaya söylerim ya da doktora söylerim sana iğne yapar gibi sözler insanı ister istemez polisten, doktordan korkmaya iter. Ya da zamanla yaşadığımız olumsuz olaylar bizde korkuyu oluşturur. N. 197ı yılında büyük bir trafik kazası geçirdi. O gün bugün, hep trafikten korkar. CUMA Freitag 8 OCAK Januar Yükünü Rab’be bırak, O sana destek olur. Doğru insanın sarsılmasına asla izin vermez. Mezmur 55: ıı Wirf auf den HERRN deine Last, und er wird dich erhalten; er wird nimmermehr zulassen, dass der Gerechte wankt. Psalm 55, ı3 Korku ve fobilerin şartlandırılmış refleksten kaynaklandığını bugün biliyoruz. Örneğin iğneden korkan bir anne ya da baba, bunu evde sürekli konuştuklarında, bu çocukta bir korku refleksi oluşturur; böylece çocuk da iğneden korkmayı öğreniyor. Bu da elbette ki o kişilikte iğneye karşı bir şartlanma refleksi oluşur. Aynı zamanda korku, ortamın, çevrenin verdiği yanlış bilgilerle de ortaya çıkar. Göze, nazara gelmekten, cine çarpılmaktan sürekli söz edildiğinde, kişi bunlarla şartlanarak korku duyar. Ya da çocuklara uslu dur, yoksa Allah baba seni cezalandırır sözlerini söylemek, çocukta olumsuz bir Allah korkusu yaratır. Bu daha sonraki yıllarda da devam eder. Freud, fobilerin bilinçdışı çatışmalarla ilişkili olduğunu söyler. Korkuları oluşturan faktörlerin biri de, insanın çocukluk döneminde uğradığı strestir. Ne demektir bu? Bir çocuk nasıl strese maruz kalabilir? Örneğin anne babası boşandığında. Anne ya da babanın ölmesi durumunda çocuk bu stresi yaşar. CUMARTESİ Samstag 9 OCAK Januar Yükünü Rab’be bırak, O sana destek olur. Mezmur 55: 22 Wirf auf den HERRN deine Last, und er wird dich erhalten. Psalm 55, 23 Bedenimizdeki hormon dengesizliği olduğunda korkular ortaya çıkabilir. Yani bazı hormonlar fazla olduğunda birçok organ daha duyarlı bir hale gelir. Bu da korkuyu tetikler. N. gece olmasını hiç sevmiyorum. Çünkü ağrılarım korkunç derecede fazlalaşıyor, diyordu. H. ağrılarım bazen o kadar fazla oluyor ki, arabayla giderken, bazen bir köprüden uçuver ve bu ağrılardan kurtul, diyordu. Yani her insanı ağrılar korkunç derecede yıpratır, hayattan bezdirir. Ağrılarımız olduğunda, bu bizim yaşamakta olduğumuzu gösteriyor ve ağrılar bizi birçok tedbir almaya yöneltiyor. Her zaman söylediğim gibi, belirli yaştan sonra ne yazık ki, bedenimizde birçok sorunlar çıkıyor. Ağrı ve korkular insanı daha da yıpratır, eğer geleceğini bilmiyorsa. Tanrı‘ya güvenen insan başka bir açıdan bu dünyadaki yaşama bakar. Başka deyişle, her durumda gözlerimizi Tanrı‘ya çevirdiğimizde, bu bizi hem teselli eder, hem de bize dayanma gücü verir. Çünkü O’na baktığımızda, yükümüzü de O’na getirmiş oluyoruz. PAZAR Sonntag 10 OCAK Januar Korktuğum zaman sana güvenirim ey Tanrım. Tanrı‘ya, sözünü övdüğüm Tanrı‘ya güvenirim, korkmam. Mezmur 56:3-4 An dem Tag, da ich mich fürchte - ich, ich vertraue auf dich. Auf Gott - sein Wort rühme ich - auf Gott vertraue ich, ich werde mich nicht fürchten? Psalm 56, 4-5 Bedenimizin herhangi bir yerinde ağrı varsa, bu bizi uyarır ve tedbir almaya iter. Bunun gibi korku da bizleri, herhangi bir tehlike anında tedbir almaya yönlendirir. Başka deyişle, korku insanı ve diğer bütün canlıları gelebilecek olan tehlikeler karşısında dikkatli olmaya ve tedbir almaya yöneltir. Korku belirli sınırlar içerisinde kalırsa, yararlı olur, ama bu sınırlar aşıldığında insan varlığını, aklını ve sağlığını tehdit eder duruma gelir. Annem, eve hırsız girebilir korkusuyla doğru dürüst uyuyamazdı. Bana, Ali, pencereleri demirlet lütfen deyip duruyordu ve sonunda onu dinledim pencereleri ve balkonu bile demirlettim; sonra da annemin çok rahatladığını gördüm. Bu korku bir tedbir almamıza neden oldu ve bu iyi bir şeydi. Ama annem buna rağmen, eve hırsız girebilir korkusunu sürdürseydi, bu sonunda onu depresyonlara kadar götürürdü. Ne yazık ki, birçok insanı ortada doğru dürüst bir tehlike yokken, korku onları depresyonlara kadar götürmüştür ve götürmektedir. Önemli olan, korktuğumuzda kime gideceğimizdir! Davut, Tanrı‘ya gitti. PAZARTESİ Montag 11 OCAK Januar Rab diyor: Beni dinleyen güvenlik içinde yaşayacak, kötülükten korkusu olmayacak ve rahat bulacaktır. Süleyman’ın Özdeyişleri 1: 33 Doch wer auf mich hört, wird sicher wohnen, kann ruhig sein vor des Unglücks Schrecken. Sprüche 1, 33 das Böse, das Unglück: kötülük die Sicherheit: güvenlik Öyle insanlar vardır ki, bir bakteriye yakalanabilir korkusuyla ellerini günde 30S40 kere yıkarlar. Hatta bu öylesine aşırı bir duruma gelir ki, kimseyle tokalaşmaz bile. İşte bu bir takıntı, hastalık halidir. Düşünün bir kere! Bir insan hep bu korkular içerisinde yaşarsa, onun hali ne olur! Normal korku insan için yararlı olabilir, ama aşırılığa kaçıldığında, bu insanın hayatını cehenneme çevirir. Psikanaliz, korkuların gerisinde insanın küçük yaşlarda yaşadığı ama anımsamadığı olumsuz olaylara bağlı olabileceğini belirtmektedir. Buna örnek olarak şu olayı verebilirim: Selda’nın mutfakta olan musluk korkusu vardır. Ne zaman mutfağa girse bedeni titremeye başlar. Her keresinde mutfağa girdiğinde neden korktuğunu bir türlü anlayamaz. Çünkü çocukken babası annesinin kafasını musluğa vurmuş, annenin dudağı parçalanmış ve musluğun başını kan götürmüştü. Selda bunu kendi gözleriyle görmüş ve çok korkmuştu. Bu onun bilinçaltına yerleşmiştir. Kurtulmanın yolu, Rab’be gitmektir. SALI Dienstag 12 OCAK Januar RAB tutsakları özgür eder. Mezmur 146: 7 Der HERR macht die Gefangenen frei. Psalm 146, 7 gefangen: tutsak frei: özgür İnsanın küçük yaşlarda yaşadığı kötü, korkunç ya da korkutucu olayları pek hatırlamaz, ama bu türden olaylar o insanın varlığında derin izler bırakır. Fazla yağan yağmurlar sele dönüşürler. Sel de geçtiği yerlerde derin izler bırakır. Sel bittikten sonra, selin geçtiği o yerleri yıllarca görmek mümkündür, yeşillense bile. Kötü anılar da insanın varlığında derin izler bırakır. Yaşam normal şartlarda devam etse bile, yaşanan ve bilinç altına yerleşen o acı anılara ilişkin herhangi bir şey çağrıştı yaparsa, insanın kalp atışları hızlanır, onu bir tedirginlik ya da korku sarar. Ne yazık ki, birçok insanın yaşamında bu korku, tedirginlik yıllar boyu sürer; kişi sürekli olarak üzerinde bir yük hisseder, stres yaşar. Olur olmaz şeylerde hemen öfkelenir ya da ağlamaya başlar. Bu tür olayları yaşayanların Tanrı‘nın önünde durmalarını, geçmişlerini Rab’be getirmelerini, her zaman dua yoluyla Rab’be konuşmalarını öneriyorum. Rab, insanı her tür bağlardan buna korku, kaygı da dahildir - kurtarır ve özgür eder. ÇARŞAMBA Mittwoch 13 OCAK Januar Ey Her Şeye Egemen RAB, ne mutlu sana güvenen insana! Mezmur 84: 12 HERR der Heerscharen! Glücklich ist der Mensch, der auf dich vertraut! Psalm 84, 13 alles: her şey herrschend, überlegen: egemen glücklich: mutlu Rus psikolog Pavlov köpekler üzerinde ilginç testler yaptı. Aç bir köpeğin önüne et koydu ve sonra da onlara zil sesini dinletti. Bu deneyi kerelerce yaptı. Sonra et koymadan zil sesini dinlettiğinde köpeklerin et görmüş gibi salyalarının aktığını keşfetti. Freud buna, şartlı refleks adını verdi. Pavlov başka bir deneyde köpeklere müzik dinletti, müzikle birlikte onlara elektrik şoku verdi. Şimdi köpekler iki refleks arasındadır. Zil sesini duyduklarında kuyruklarını sallar, ağızlarının salyaları devreye girer. Ama ne zaman o müziği dinleseler, hemen kuyruklarını bacakları arasına koyup korkarak kaçmaya çalıştılar. Çünkü o müzikle bir şokun geleceğini öğrenmişlerdi. Bu da köpeklere, bazı durumlarda ‘çaresiz olduklarını‘ öğretti. Bu biz insanlar için de geçerlidir. Hayatın şokları, acıları, felaketleri, hayal kırıklıkları bizlere çaresizliği öğretebilir. Özellikle insanın ruhsal alanda dayanacağı, güveneceği yoksa, yani imanı eksikse, Tanrı‘ya güven yoksa bu yıkım daha da derin olur. RAB’be iman ve güven en büyük ilaçtır. PERŞEMBE Donnerstag 14 OCAK Januar Bilgeliğin kaynağı RAB’dir. O’nun ağzından bilgi ve anlayış çıkar. Doğru kişileri başarıya ulaştırır. Kalkandır dürüst yaşayanların. Süleyman’ın Özdeyişleri ı:6-7 Denn der HERR gibt Weisheit. Aus seinem Mund kommen Erkenntnis und Verständnis. Er hält für die Aufrichtigen Hilfe bereit, ist denen ein Schild, die in Lauterkeit wandeln, Sprüche ı, 6-7 İnsan tecrübe yoluyla çaresizliği öğrenir. Buna ‘öğrenilmiş çaresizlik’ deniyor. Peki bu ne demektir? İnsan yaşamı bir sürü acı ve hayal kırıklıklarıyla doludur. Eğer insan tüm çabasına rağmen, bir şeyi değiştiremiyorsa, sonunda çaresizliği öğreniyor. Örneğin, Gülşen, severek evlendi. Kocası da kendisi de devlet dairesinde memurdular. Her şey çok iyiydi, harika planları vardı. Sonra bir çocukları da oldu. Ama koca, her geçen gün Gülşen’i hayal kırıklığına uğratıyordu. Gülşen sürekli olarak onu değiştirmeye, daha temiz giyinmeye, düzenli olmaya uğraştıysa da bunu başaramadı. Sonunda, bu adam değişmez deyip pes etti. Çünkü istediği sonucu alamadı, ne yaparsa da alamayacağını gördü ve çaresiz olduğunu anladı. Böylece Gülşen çaresizliği öğrendi. Evlilikleri de yürümedi ve sonunda ayrıldılar. Bugüne kadar da evlenmedi. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Hangi alanda olursa olsun, bir insan kerelerce başarısızlığa uğrarsa, olaylara ve kendisine olumsuz bakmaya başlayacaktır. Daha da kötüsü, kendisinin bir işe yaramadığını, hiçbir zaman bir şeyi başaramayacağına inanmasıdır. Oysa bu doğru değil! CUMA Freitag 15 OCAK Januar Yaptığın her işte Rab’bi an. O senin yolunu düze çıkarır. Süleyman’ın Özdeyişleri 3: 6 Auf all deinen Wegen erkenne nur ihn, dann ebnet er selbst deine Pfade! Sprüche 3, 6 eben: düz ebnen: düze çıkarmak gedenken, sich erinnern: anmak Uzmanlar öğrenilen çaresizlikleri kanıtlamak için hayvanlar üzerinde deneyler yaptılar. Bu deneylerden birini pireler, diğerini fareler üzerinde yaptılar. Bu deneyler yine aynı gerçekleri gösterdi. Yapılan deneyde, pireleri bir kabın içerisine koymuşlar ve kaba hafif bir elektrik şoku vermişler. Bilindiği gibi, pireler boylarına göre hesaplandığında en yükseğe sıçrayabilen hayvandır. Konuldukları kaba şok verildiğinde, pireler havaya sıçrayarak kaptan dışarı atlamışlar. Sonra kapların üzerine bir cam konulmuş. Tekrar şok verilmiş. Havaya fırlayan pireler kafalarını hep o cam kapağa vurmuşlar. İlginç bir şekilde pireler sıçrama yüksekliğini o kapağa kafaları değmeyecek şekilde ayarlarlar. Sonra kapak kalkar, tekrar şok verilir, ama pireler artık kaptan dışarıya fırlamazlar. Yaşanan olumsuzluklar da insanlara çaresizliği öğretir. Sonra insan, bu çaresizlikler karşısında işi şansa, kadere, alınyazısına bağlayıp yaşamalarını bu olumsuzluklar içerisinde sürdürmeye çalışırlar. CUMARTESİ Samstag 16 OCAK Januar RAB korkusu bilgeliğin temelidir. Akıl Kutsal Olan’ı tanımaktır. Süleyman’ın Özdeyişleri 9:10 Die Furcht des HERRN ist der Weisheit Anfang; und Erkenntnis des allein Heiligen ist Einsicht. Sprüche 9, 10 der Grund, das Fundament: temel der Verstand: akıl die Weisheit: bilgelik Dün de belirttiğim gibi, insanlar yaşadıkları olumsuz olaylarla çaresizliği öğrenirler. Uzmanlar bunu hayvanlar üzerinde deneyle göstermişlerdir. Bugün de farelerle yapılan deneye bakalım. Farelere önce zil sesi dinletilir, sonra tansiyonları ölçülür, onların tansiyonlarında bir değişiklik olmaz, her şey normal. Daha sonra zil sesiyle birlikte onlara elektrik akımı da verilir. Bu aşamada onların kan basınçları oldukça yükselir. Daha sonra zil sesi verilirken, artık elektrik akımı verilmez. Ama onlar zil sesini duyduklarında kan basınçları - tansiyonları - tekrar yükselir. İlk kez zil sesi dinletildiğinde hiçbir tepki göstermeyen fareler, daha sonra zil sesi duyduklarında büyük bir korkuya kapılırlar. İnsan da yaşadığı olumsuz olaylar karşısında o korkuyu, çaresizlik düşüncesini öğrenmiş olur. Bazen ortada hiçbir tehlike yokken insan neden asansöre binmekten, yükseklikten, arabaya binmekten korkar, açık alandan, karanlıktan, yağmurdan, gök gürültüsünden ya da insanlardan korkar? Herhalde bunların yanıtını yaşanılan olaylardan kaynaklandığını, yani öğrenildiğini söyleyebiliriz. PAZAR Sonntag 17 OCAK Januar Nefret çekişmeyi azdırır. Sevgi her suçu bağışlar. Süleyman’ın Özdeyişleri 10:12 Hass erregt Zänkereien, aber Liebe deckt alle Vergehen zu. Sprüche 10, 12 der Hass: nefret der Zank, der Streit: çekişme anfachen, erregen: azdırmak İnsanın hayatta tecrübe ettiği ve yaşadığı olayları doğru algılaması onun daha özgürce ve mutlu yaşamasına yardım eder. Yolda ya da bir toplulukta bir tanıdığımızı gördüğümüzde onun bize selam vermemesi bizi iki şekilde etkiler. Olumsuz olarak bakıldığında, hemen olumsuz düşünceler kendini gösterir: O kişi zaten benden hoşlanmaz. Onun burnu kaf dağında, gururlu, kendini beğenmiş biri! İşin üzücü tarafı, olumsuz düşünen insan, o kişiye karşı her fırsatta bir tepki verir. Olaya olumlu yaklaşan ise, şöyle yaklaşır: Herhalde beni görmedi. Ya da belki de bir sorunu vardır. Onu ilk fırsatta arar, halini ve hatırını sorarım, diye düşünür. Olumlu yaklaşım, bizi alınganlıklardan kurtarır, duygularımızın incinmesine izin vermez ve zorluklar karşısında mücadele etmemize yardım eder. Bugün olaylara olumlu yaklaşmanın bizim bağışıklık sistemimizi bile güçlendirdiği biliniyor. Yani olumlu yaklaşmak, sağlık açısından da bize yardım eder. PAZARTESİ Montag 18 OCAK Januar RAB korkusu bilgeliğin temelidir. Akıl Kutsal olanı tanımaktır. Süleyman’ın Özdeyişleri 9:10 Die Furcht des HERRN ist der Weisheit Anfang; und Erkenntnis des allein Heiligen ist Einsicht. Sprüche 9, 10 die Furcht: korku heilig: kutsal der Heilige: kutsal Olan kennen: tanımak İnsanoğluna verilen en büyük armağanın insan beyni olduğunu söyleyebiliriz. İnsanı yöneten, seçebilme, ayırt edebilme, öğrenme, karar verme yeteneğini sağlayan beyindir. Duygularımızı, düşüncelerimizi yöneten yine beynimizdir. Akciğer dediğimde hemen aklımıza oksijen gelir. Kalp dediğimde, yaşayabilmemiz için kan pompalayan bir organ gelir. Mide, bağırsaklar, kaslar hep bizim yaşamamızı sağlayan organlardır. Ama bunların tümünü yöneten ise beyindir. Beynimiz sadece bunları yönetmekle kalmaz, beynimiz anlamamızı, hatırlamamızı, sevincimizi, üzüntümüzü, kaygı ve korkularımızı da idare eden bir organdır. Gerçekten de 1.5 kilo bile olmayan beynimizin muazzam kapasitesi vardır. Ve beynimizin her bir bölgesinin ayrı ayrı görevleri vardır. Örneğin, beynimizin sağ ve sol şakak bölgeleri, duygularımızı, korkularımızı yönetmektedir. Yani, tüm duygularımızın ifade edilmesinde rol oynayan bölge başımızın şakak bölgesidir. SALI Dienstag 19 OCAK Januar Bilgeliği ve aklı sahiplen. Söylediklerimi unutma, onlardan sapma. Bilgelikten ayrılma, o seni korur. Sev onu, seni gözetir. Süleyman’ın Özdeyişleri 4:5-6 Erwirb dir Weisheit, erwirb Verstand, vergiß sie nicht! Und weiche nicht von den Reden meines Mundes! Verlaß sie nicht, so wird sie dich behüten; liebe sie, so wird sie dich bewahren! Sprüche 4, 5-6 Duygularımızın ifade edilmesinde rol oynayan bölge beynimizin yan bölgeleridir, dedim. Beynimizin sağ tarafı sanatsal işleri düzenler, yani resim, müzik gibi. Sol tarafı ise, konuşma, düşünme, hesaplama gibi durumları yönetmektedir. Beynin ön bölgesi düşüncelerimizi, şakak bölgesi duygu ve belleğimizi, yan bölge, kas hareketlerini, arka bölge de görmeyi yönlendirir. Dengemizi sağlayan da beyinciktir. Korkularımız, öfkelenmemiz, güvensizliğimiz ya da kıskançlığımız beynimizin elektriksel ve kimyasal değişmesinden oluşmaktadır. Beynimizde bulunan nöron hücresi, beynimizin temel taşı olarak kabul edilir ve insan beyninde 140 milyar civarında hücre olduğu söyleniyor. Bu da bize, beynimizin harika kapasitesini gösteriyor ki, insan günaha düştükten sonra, beynin sadece çok küçük bir kesimini kullanabiliyor. Buna rağmen Tanrı‘nın verdiği bu harika organ sayesinde bugünkü teknik düzeye çıkabilmişiz. Ama ne yazık ki, insan bu beynini kötü işler, eylemler için kullanmaktadır. ÇARŞAMBA Mittwoch 20 OCAK Januar RAB’be güven, iyilik yap... RAB’bin önünde sakin dur, sabırla bekle. Mezmur 37:3, 7 Vertraue auf den HERRN und tue Gutes... Sei still dem HERRN und harre auf ihn! Psalm 37, 3 u. 7 still, ruhig: sakin das Gute: iyilik Korkunun gerisinde her zaman kaybetme, kötü bir şey olacak düşüncesi yatmaktadır. Emre, ehliyet için imtihana girecekti. Ama haftalar öncesi onu büyük bir kaygı ve korku sardı. Aslında korkmasına, kaygılanmasına gerek yoktu, en kötü ihtimalde kaybedecekti. Bunu kendisi de söylüyordu; ama yine de kaygı ve korkusuna engel olamıyordu. Tanıdığım biri, sürekli işini kaybedecek korkusuyla yaşıyordu. Sürekli tedirgindi iş yerinde. Bu tedirginliği de onun dikkatini dağıtıyordu ve sonunda da korktuğu başına geldi. Çünkü işine doğru dürüst odaklanamıyordu. Hatırlıyorum, okulu bitirdikten sonra yüz kişilik bir topluluk önünde konuşma yaptığımda terler içinde kalmıştım. Bir saat boyunca heyecanımı hiç yenemedim. Çünkü korkuyordum. Uzun yıllar boyunca, ne zaman topluluk önüne çıkıp konuşma yapsam, hep heyecanlanır ve kaygılanırdım. Bunlar aslında doğal tepkilerdir. Ama bu aşırıya kaçarsa, yıkıcı olabilir. Böyle durumlarda Tanrı önünde durarak sakinleşmeyi de öğrenmeliyiz. PERŞEMBE Donnerstag 21 OCAK Januar Sevgide korku yoktur. Yetkin sevgi korkuyu dışarı atar. Çünkü korkuda işkence vardır. Korkuya kapılan kişi sevgide yetkinliğe erişmemiştir. 1 Yuhanna 4:18 Furcht ist nicht in der Liebe, sondern die vollkommene Liebe treibt die Furcht aus, denn die Furcht hat es mit Strafe zu tun. Wer sich aber fürchtet, ist nicht vollendet in der Liebe. 1. Johannes 4, 18 Yiyenim, Yalova depreminde misafir olarak gittiği kuzeninin evinde o depremi yaşadı. Yıllarca yaşadığı o korkuyu üzerinden atamadı. En ufak bir deprem söz konusu olduğunda hemen heyecanlanır, kalbi hızla atmaya başlardı. Hatta titremeye bile başlardı. Peki ama aradan bunca yıl geçmesine rağmen, o korku neden geriye geliyordu? Beyinde ne tür bir fırtına kopuyor da bu korku yeniden canlanıyor? Ya da o korku anında kalbimiz neden o kadar hızlı atmaya başlar? Dilimiz damağımız neden kupkuru olur? Beynimiz yaşadığımız iyi ya da kötü olayları depolar. Aslında duygusal olarak yaşadığımız olaylar - sevinç, üzüntü, mutluluk, heyecan, kaygı, acı, elem - bu hayatın olmazsa olmazıdır. Çünkü insan Aden bahçesinde günaha düştüğünde gösterdiği ilk tepki Tanrı‘dan korkup kaçmasıydı. Böylece insan korkuyu da miras aldı. Korkuda elem, acı işkence vardır, diyor Tanrı Sözü. Oysa yetkin sevgi korkuyu dışarı atar, diye de okuyoruz Kutsal Kitap’ta. Sevgide ne kadar büyürsek, yetkinleşirsek, o oranda da korkudan kurtuluruz. CUMA Freitag 22 OCAK Januar Her şeyi RAB’be bırak, O’na güven, O gerekeni yapar. Mezmur 37:5 Befiehl dem HERRN deinen Weg und vertraue auf ihn, so wird er handeln. Psalm 37, 5 alles: her şey lassen, überlassen, verlassen: bırakmak Korku ve kaygı dereceleri insana göre değişmektedir. Bazı insanlar daha mantıklı yaklaşır, sakindir. Yaşadığı olayları oturup tartar. Bazı insanlar ise daha heyecanlı, mantıktan daha çok yaşadığı duygularıyla hareket ederler. Bunda daha önce de belirttiğim gibi, insan beyninin büyük rolü vardır. Duygu ve düşüncelerimizi beynimizin ön bölgesi denetler. Beynimizin iç bölgesi (beyin kabuğu) duygularımız kabardığı anda bedenimizin ortaya koyduğu değişiklikleri kontrol eder. Bunu biraz daha açarsam, bizler beynimizin kabuğu yoluyla korkularımızı hissederiz. Beyin kabuğumuzun altındaki mekanizma, kalp hızımızı artırır. Ağzımızın kurumasına, kaslarımızın gerilmesine neden olur. Heyecan ve korkudan dolayı terlememizin nedeni de budur. Olaylara daha sağlıklı yaklaşmak için sakinleşmek gerekir. İncil buna, ‘sessiz zaman’ diyor. Yani Tanrı‘nın önüne gelmek, sakinleşmek ve dua etmek en büyük yardımdır korkular, kaygılar için. CUMARTESİ Samstag 23 OCAK Januar Sağduyulu olan canını sever, aklı izleyen iyilik bulur. Süleyman’ın Özdeyişleri 19: 8 Wer Klugheit erwirbt, liebt seine Seele; wer Einsicht bewahrt, wird Glück erlangen. Sprüche 19, 8 die Seele, das Leben: can verfolgen: izlemek Beynimiz bize verilen harika bir organdır. Bugün dünyanın en hızlı bilgisayarının saniyede 33000 bilyon işlem yaptığı söyleniyor ve bu bilgisayarın alanı 7ı0 metre kareymiş. Böylesine kocaman ve hızlı çalışan bir bilgisayar, yine de sevgi, merhamet, korku, özgür iradeye bir anlam veremez. Ve beynimiz 7ı0 metre kare de değil, sadece birkaç santimetre kadardır. Tanrı Adem’i yaratıp Aden bahçesine koyduğunda, ona, doğada olan hayvanlara isim vermesini istedi. 3 milyon üzerinde hayvanın olduğu söyleniyor. İnsan beynindeki kapasite böylesine harika olmasına rağmen, günaha düşen insan, beyninin sadece çok az bir kısmını kullanabiliyor. Buna rağmen, 80 yaşına gelen bir insanın beyni, 80 yıldır sürekli olarak dolduruluyor, ama halen yeterince yer vardır. İnsan ömrü beş yüz, bin, hatta on binlerce yıl olsa bile, o beyinde yine de yer kalır. Bizi böylesine harika yaratan bir Tanrı‘ya neden bağlanmayalım? Neden O’nun çizdiği akıl yolundan yürümeyelim? PAZAR Sonntag 24 OCAK Januar Bilgeliğe ilk adım onu sahiplenmektir. Bütün servetine mal olsa bile akla sahip çık. Süleyman’ın Özdeyişleri 4: 7 Der Weisheit Anfang ist: Erwirb dir Weisheit! Und mit allem, was du erworben hast, erwirb dir Verstand! Sprüche 4, 7 der Reichtum: servet der Besitz: mal Muazzam bir kapasiteye sahip olan insan beyni bir buçuk kilo kadardır. Bu küçücük et parçası olan beynimizin ön kısmı düşüncelerimizi, yan kısmı kas hareketlerini, şakak bölgesi ise duygularımızı idare eder, demiştim. Görmemizi sağlayan ise, beynimizin arka kısmıdır. Dengemizi sağlayan da beyinciktir. Beynimizde 140 milyardan fazla sinir vardır, denilmektedir. Bu sinirler birbirlerine eklenerek bilgiyi sağlarlar. Bir şeyi görüp idrak etmemizi sağlayan da bu sinirlerdir. Ellerimize, ayaklarımıza komut veren de yine bu sinirlerdir, yani beynimiz. Diyelim ki, sol omuzum kaşınıyor. Beynim hemen sağ elime komut gönderir ve sağ elim de beynimin bu komutuna uyarak gidip sol omzumu kaşımaya başlar. İşte değerli okuyucumuz, insanı insan yapan özellik ona verilen o harika beyindir. Bu beyin aracılığıyla seçer, yanlışı, doğruyu ayırt eder, sever, merhamet gösteririz. Aklımızı kullanarak Tanrı Sözü’nü okuyup anlar, onu yüreğimize alarak iman ederiz. PAZARTESİ Montag 25 OCAK Januar Doğru kişi imanla yaşayacaktır. İbraniler 10:38 Mein Gerechter aber wird aus Glauben leben. Hebräer 10, 38 der Glaube: iman gerecht, richtig: doğru leben: yaşamak Beynin harikalığından, kapasitesinden söz ederken, onun yapmadığı bazı faktörler de vardır. Herhangi bir korku ya da kaygı anında hızla atan kalbimize beynimiz, sakin ol, korkacak bir şey yok, diyemiyor. Ya da bunu söylüyorsa bile, kalp onu dinlemiyor. Heyecandan dolayı terliyorsak, bu terleme işi de beynin söylediklerini dinlemez. Bedenimizde bulunan tüm kas sistemi beynimizin denetimi altındadır. Ancak herhangi bir hastalık ya da felç anı hariç. Bedenimizin otonom sinir sistemi var ki, bu sinir sistemi kalbimizi, akciğerimizi, salgı bezlerimizi, damarlarımız yönetir. Otonom sinir sistemi biraz özgür çalışır. Bu nedenle de bir korku anında bu otonom sistem kalbimizin hızlı atmasına, tükürük salgılarının kesilmesine neden olur. Beynimizin bu kadar harika olmasına rağmen, bizi sakinliğe getiren, korku ve kaygılardan kurtaran imandır; iman yaşamında Tanrı Sözü’nü okumak ve dua hayatıdır. Akıl, yürek, iman birlikte yürürse o yaşamda esenlik ve barış var demektir. SALI Dienstag 26 OCAK Januar Kötü günler gelmeden, onlardan zevk almıyorum diyeceğin yıllar yaklaşmadan, güneş, ışık, ay ve yıldızlar kararmadan... gençlik günlerinde seni yaratanı hatırla. Vaiz 1ı:1Sı Und denke an deinen Schöpfer in den Tagen deiner Jugendzeit, bevor die Tage des Übels kommen und die Jahre herannahen, von denen du sagen wirst: Ich habe kein Gefallen an ihnen! - bevor sich verfinstern die Sonne und das Licht, der Mond und die Sterne ... Prediger 1ı, 1Sı Bu dünyadan göç ettikten sonra ruhumuz nereye gidecek? Bedenimizi bu dünyadan aldık ve bu dünyada bırakacağız. Çıplak geldik, çıplak gideceğiz. Bu dünyaya hiçbir şey getirmedik, hiçbir şey de götüremeyeceğiz. Asıl soru şudur: Öz varlığımız olan ruhumuz nereye gidecek? Gideceğimiz yönü, daha ölmeden önce bilmemiz gerekir. Ölümden sonra başkalarının bizim için edeceği dualar, sis misali havada kaybolup gider. Günah zaten birçok kişinin yürüdüğü yönü belirlemiş durumda! Çoğu, uçuruma doğru gidiyor! Yaşamımızda önemsemediğimiz kötü bir alışkanlığımız, bizim hem beden hem de ruh sağlığımızı bozar; kalbimizin ve ruhumuzun iyi çalışmasını engeller. Alkol, sigara ya da uyuşturucu kullananlar çabuk yıpranır. Tanrı‘dan ruhsal gıda almamak, günaha direnmeyi engeller. Evet, yaşam boyu tonlarca kan pompalayan kalbimiz aslında en fazla da günahla yıpranır. AO kadar kalbimi kırdı ki“ deriz. Kalbimiz hassastır, çabuk kırılır. Kalp kırmak yerine kalp onaralım. En ufak günahı bile küçümsemeyelim. ÇARŞAMBA Mittwoch 27 OCAK Januar Ben bedenin gereksiz isteklerine bağlıyım (günaha satılmış köleyim), ne yaptığımı kendim de bilmiyorum. Çünkü yapmak istediğimi yapmıyorum; tersine, nefret ettiğim ne ise onu yapıyorum... İçimde iyiyi yapmaya istek var, ama güç yoktur. Ne zavallı insanım! Ölüme götüren bu bedenden beni kim kurtaracak? Romalılar 7: 14,15,ı1,ı4 Ich aber bin fleischlich, unter die Sünde verkauft; denn was ich vollbringe, erkenne ich nicht; denn nicht, was ich will, das tue ich, sondern was ich hasse, das übe ich aus ... Römer 7, 14.15.ı1.ı4 Yaşam boyu kim bilir kaç kere, AYaptıklarıma çok pişmanım“ gibi sözler söylemişizdir. Yanlış bir karar veririz, birisini incitiriz, kalp kırarız. Sonra da şayet körleşmemişse, sessiz kalmış vicdanımız ağzımızı açtırır ve pişman olduğumuzu belirtiriz. Ama çoğu kez pişmanlık, durumu değiştirmez; yine aynısını yaparız ve kötü bir dairenin etrafında döner dururuz. Kendi hatalarımızı, günahlarımızı bilmemize rağmen aynı şeyleri yapanları yargılarız, değil mi? Böylece kendi suçumuzu örtbas etmeye çalışırız. Yine Kutsal Kitap’a bakalım: ABu gibi şeyleri yapanları yargılayan ama aynısını yapan ey adam, Tanrı‘nın yargısından kaçacağını mı sanıyorsun? Tanrı‘nın iyiliğinin seni tövbeye yönelttiğini bilmeyerek O’nun sınırsız iyiliğini, hoşgörüsünü ve sabrını hor mu görüyorsun?“ Tanrı‘nın amacı bizleri tövbeye çağırmaktır. Gerçek tövbe insanın yüreğini değiştirir, günahlara karşı bir tiksinti yaratır. Tanrı bize günahlı durumumuzu gösterdiğinde bahaneler arayıp kaçmayalım. Yaratıcımız günahın ne kadar öldürücü olduğunu gösterip bizleri tövbeye çağırıyor. PERŞEMBE Donnerstag 28 OCAK Januar Birbirinize karşı sabırlı davranın; birinin öbürüne karşı bir yakınması varsa, birbirinizi bağışlayın. Tıpkı RAB’bin sizleri bağışladığı gibi, siz de bağışlayın. Koloseliler 3:13 Ertragt einander und vergebt euch gegenseitig, wenn einer Klage gegen den anderen hat; wie auch der Herr euch vergeben hat, so auch ihr! Kolosser 3, 13 Erkan diyor ki, AÇocukken bizi terk edip annemin ve benim büyük zorluklar içinde yaşamamıza neden olan babama karşı içimde büyük bir kin vardı. Yaşlanmama rağmen halen yüreğimde babama karşı öfke besliyordum. Bu da beni her keresinde üzüyor, vicdanımı rahatsız ediyordu. Babam bu dünyadan çoktan göç edip gitmesine rağmen bu öfke, affetmeme ilettinden kurtulamamıştım. Geç de olsa aklım başıma geldi. Öfkenin Tanrı Sözü’ne göre asla doğru olmadığını gördüm. Aslında bunu biliyordum, ama görmek istemiyordum. Sonunda Rab yardım etti ve babamı affedebildim. Affetmenin verdiği o huzuru, o özgürlüğü size anlatamam! Senin durumun nasıl? Öfkelendiğin, affetmediğin insanları göz önüne getir. Öfke duyduğun, affedemediğin kişiler için Rab’den yardım dile. O, sana da yüreğinin gerçek durumunu gösterecektir. Buna sakın direnme, tersine alçakgönüllülükle boyun eğ. O zaman Tanrı‘nın bereketi ve esenliği seni dolduracaktır. Gerçekten de affeden yürek, huzuru bulur. CUMA Freitag 29 OCAK Januar Yürek her şeyden daha aldatıcıdır ve çok çürüktür, onu kim anlayabilir? Yeremya 17:9 Trügerisch ist das Herz, mehr als alles, und unheilbar ist es. Wer kennt sich mit ihm aus? Jeremia 17, 9 betrügen: aldatmak trügerisch: aldatıcı Geçmişte her birimizi utandıran işlediğimiz bir çok hata ve günah vardır. Tarihe baktığımızda her ulusun utanılacak kötü şeyler yaptığını görmekteyiz ve halen de yirmi birinci yüzyılımızda bu kötülükler devam ediyor. Çünkü o kötülüğün, günahın merkezi insanın yüreğidir. İnsanın yüreği değişmezse, o yürekte Tanrı oturmazsa, bu kötülükler zinciri devam edecektir. Bugün de olan budur. ASuçlu benim, kabahat bizdeydi“ diyen kimse yok! Nedense suç her zaman başkasında! Diğeri suç işlemiştir, ben değil; diğerleri yalan söylemiştir, biz değil. Bu, inanç için de geçerlidir. Tanrı‘ya, ABen günahsızım, suç bende değil“ deyip kendini haklı çıkarmaya çalışan kişi, her şeyi gören Tanrı önünde suçlu çıkar. ABen günahlıyım, ya Rab, beni affet...“ diyen kişi ise Tanrı önünde merhamet bulur. Kutsal Tanrı önünde herkes zavallı durumdadır. Herkes günah işledi ve işlemekte! Ailesine bağlı ve onları gerçekten seven, Tanrı‘yı tüm yüreğiyle seven, komşusunu kendi gibi seven, düşmanı için hayır dua eden, barıştan yana olan kaç kişi tanıyoruz? Tanrı‘nın huzuruna hangi yüzle çıkacağız? Sormamız gerekenler de budur. CUMARTESİ Samstag 30 OCAK Januar Şimdiki çağın gidişine uymayın. Tersine, anlayışınızın, yenilenmesiyle büsbütün değiştirilmiş insanlar olun. Öyle ki, Tanrı‘nın istemini, neyin yararlı, beğenilir, yetkin olduğunu öğrenin. Romalılar 1ı: ı Und seid nicht gleichförmig dieser Welt, sondern werdet verwandelt durch die Erneuerung des Sinnes, dass ihr prüfen mögt, was der Wille Gottes ist: das Gute und Wohlgefällige und Vollkommene. Römer 1ı, ı Ben günahlıyım ve Tanrı‘nın vereceği cezayı hak ettim. Yüreğim ve düşüncelerim Tanrı‘yı hoşnut etmeyen şeylerle dolu. Ama yine de kutsal olmayı arzuluyorum. Mesih benim için de öldü. Benim için de çarmıha çivilendi. Benim hak ettiğim cezayı O üzerine aldı. O’nun döktüğü kan tüm günahlarımı temizler ve Tanrı önünde beni temize çıkarır. Bu nedenle güvendeyim, çünkü diri bir umutla yaşıyorum. Tanrı her birimize yardım etsin ki, O’na yaraşan bir yaşam yaşayabilelim. Mesih imanlıları bir arada tapınır, ilahilerle Tanrı‘yı över ve dua ederler. Herkes Rab’de kardeştir. Bu, yürekler ancak Rab’be verilince ve bu yolla da o yürekler temizlenince insanın düşünceleri arınır ve bu davranışlarımızı etkiler. Tanrı Sözü de bize şöyle der: ABu çağın gidişine uymayın, Tanrı‘nın iyi, hoş ve mükemmel isteğinin ne olduğunu ayırt etmek için düşüncenizin yenilenmesiyle büsbütün değiştirilmiş insanlar olun“ (Rom.1ı:ı). PAZAR Sonntag 31 OCAK Januar Tanrın Rab’bi tüm yüreğinle, tüm canınla, tüm gücünle ve tüm anlayışınla seveceksin. Komşunu da kendini gibi seveceksin. Luka 10:ı7 Du sollst den Herrn, deinen Gott, lieben aus deinem ganzen Herzen und mit deiner ganzen Seele und mit deiner ganzen Kraft und mit deinem ganzen Verstand und deinen Nächsten wie dich selbst. Lukas 10, ı7 Okuduğumuz ayetteki buyrukta iki kere sevgi sözü geçer. Komşu iyi de olabilir, kötü de! AEv alma komşu al“ sözü ne kadar da doğru bir atasözü! Tanrı, AKomşunu kendin gibi sev“ diyor. Yani, komşun kim olursa olsun seveceksin. Komşu derken, yalnız yanımızdaki evde yaşayanlar aklımıza gelmesin. Eşimiz, çocuklarımız, iş yerindeki çalışanlar, bize ihtiyacı olanların tümü bizim komşularımızdır. Peki sınırlarımıza bitişik komşu devletler bizim komşumuz değil mi? Günümüzde sevgiden yoksun bir ortamda yaşıyoruz. Peki kendi evimizdekilerle geçinebiliyor muyuz? İş yerimizdekilerle, yan komşumuzla, komşu uluslarla aramız açık değil mi? Sevgiden uzak olunca geçimsizlik, hır gür, kavga ve savaş sürüp gider. Şu kısacık ömrümüzde Tanrı‘nın sözlerini öğrenip onlara uyalım ve yaşamımızda uygulayalım. Tanrı‘dan güç, teselli, sabır ve bilgelik dileyelim. PAZARTESİ Montag 1 ŞUBAT Februar Bizim vatanımız göklerdedir. Oradan kurtarıcıyı, Rab İsa Mesih’i bekliyoruz. Filipililer 3:20 Denn unser Bürgerrecht ist in den Himmeln, von woher wir auch den Herrn Jesus Christus als Retter erwarten. Philipper 3, 20 das Heimatland: vatan Benim adım Ali Yazar, 1953’de doğdum. Türküm ve dünyadaki vatanım Türkiye. Vatanımı ve oradaki insanları seviyorum. Diğer ulusların insanlarını da. İlk kez 1971 yılında Almanya’ya geldim. Bir arayış içindeydim, derken Almanya ikinci vatanım oldu. Ama bu dünyadaki hayatımın geçici olduğunu görüyordum. Hayatımın göçebe çadırlara benzediğini, er geç bir gün bu dünyadan göçüp gideceğimi biliyordum. Öyleyse neydi önemli olan benim için? Bu arayış içerisinde asıl vatandaşlığımı buldum: 1974 yılında Göksel vatanın vatandaşı oldum. Bu vatanın diğer adı, ‘Tanrı Egemenliği’dir. Tanrı‘nın sonsuzluk boyunca egemen olduğu yer! Orada açlık, susuzluk, ağlayış, haksızlık, adaletsizlik, elem, kin, nefret, intikam, ölmek ve öldürmek yok. Orada esenlik, kutsal sevgi, sevinç, güzellik ve iyilik var. Bu göksel vatanın vatandaşı olduktan sonra bunları daha bu yaşamdayken uygulamaya ve yaşamaya çalışıyorum. Sonsuz yaşam güvenliğine sahip olan herkes bu tanıklığı verebilir, vermeli de. Rab’be iman edersen, bu güvenliğe sen de sahip olacaksın. SALI Dienstag ı ŞUBAT Februar Ey göklerdeki Babamız! Senin adın kutsansın, hükümranlığın gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de istemin uygulansın. Matta 6: 9-10 Betet ihr nun so: Unser Vater, der du bist in den Himmeln, geheiligt werde dein Name; dein Reich komme; dein Wille geschehe, wie im Himmel so auch auf Erden! Matthäus 6, 9-10 İsa Mesih dua ederken, Tanrı‘ya AGöksel Baba“ diye seslendiğinde, din adamları bunu küfür saymışlardı. İsa Mesih’in Tanrı ile olan ilişkisi, tam olarak anlaşabilen, birbirini kutsal bir sevgi ile seven Baba - Oğul ilişkisiydi. Tanrımız’a AGöksel Baba“ diyemiyorsak, yarattığı insanları da Akardeş“ olarak göremeyiz. Karşımızdakileri kardeş olarak görmek ve sevgi bağıyla onlara hizmet etmek, el ele vererek çalışmak, dünya esenliği için çabalamak ne yüce bir görev! Eğer karşımızdakini kardeş ve Tanrı‘nın sevdiği bir kul, insan olarak göremiyorsak, onu düşman olarak görmeye başlarız. O, bizim taraftan değildir, bize ne ondan, ne hali varsa görsün deriz. O kimse için dua etmeyi bile düşünmeyiz. Dost olarak nitelediğimiz kimseler, yalnız bize ait olandır, bizim gibi düşünendir. Geçmişte nice karanlık günler yaşamadık mı? Sağ-sol, dindar-ateist, gâvur diye gruplara ayrıldık ve halen de ayırıyoruz. Oysa tek bir yaratıcımız var. Tanrı her birimizi yarattı. Bir tek Göksel Babamız var. İsa Mesih canını vererek bizi ne kadar sevdiğini kanıtladı. Mesih, sevinç ve şükran dolu bir yürekle yaşamamızı istiyor. ÇARŞAMBA Mittwoch 3 ŞUBAT Februar Tanrı dünyayı o denli sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, her kim O’na iman ederse yok olmasın, sonsuz yaşama kavuşsun. Yuhanna 3:16 Denn so hat Gott die Welt geliebt, dass er seinen eingeborenen Sohn gab, damit jeder, der an ihn glaubt, nicht verloren geht, sondern ewiges Leben hat. Johannes 3, 16 Türkiye’ye gittiğimde bir kahvede oturup gelip geçenleri seyretmeyi, onların yüzlerine bakıp durumlarını anlamaya çalışmayı çok severim. Genelde çok az sevinçli, huzurlu bir yüz görebiliyorum. İnsanlar sevinmek, gülebilmek, eğlenebilmek için kulüp ya da kahvelerde zaman geçiriyor. Bazıları çoluk çocuğunun rızkını kumar masalarında harcıyor. Şans oyunlarında paraları har vurup harman savuranların sayısı hiç de az değildir. Biraz olsun eğlenmek, gülebilmek için insanoğlu neler yapmıyor ki! Günümüzde insanlarımız arasında yüzü gülene rastlamak artık zor! İnsanlar sanki artık bayramdan bayrama birbirlerine gülümser oldular. Günlük yaşamda suratlarımızı asar, dertlenir, suçu da kambur feleğe atarız. AAh felek, kimine karpuz yedirir, kimine kelek.“ Zengin misiniz, kendinizi fakir sayın. Fakir misiniz, kendinizi zengin sayın. Üzgün müsünüz, teselli olun. Çünkü bizleri yaratan AGöksel Baba“, hepimizi seviyor. O seni de seviyor. İşte insanın yüreğine gerçek esenliği, sevinci veren bu eşsiz sevgidir. PERŞEMBE Donnerstag 4 ŞUBAT Februar Gururun ardından yıkım, kibirli ruhun ardından da düşüş gelir. Süleyman’ın Özdeyişleri 16:18 Vor dem Verderben kommt Stolz, und Hochmut vor dem Fall. Sprüche 16, 18 der Stolz: gurur das Verderben: yıkım İsa Mesih gösterişli insanlara, gösterişli dualara, gösterişli binalara ya da ibadethanelere önem vermedi, Mesih gösterişli ve gururlu kişileri payladı. O’nun için kendini alçaltmak, yani alçakgönüllü olmak, kendini yükseltmek demekti. İsa, kendini beğenmişliği hiçe sayarak şöyle dedi: ADikkat edin, yapacağınız doğru işleri gösteriş için insanların gözü önünde yapmayın... Sadaka verdiğiniz zaman sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin.“ İnsanlar yardıma ihtiyaç duyan bir kuruma yardım ettiğinde bunun herkes tarafından bilinmesini ister, yani yapılan yardımlar davulla zurnayla duyurulur. Bu da onun ruhunu okşar. Oysa İsa bunun tam tersini öğretiyor. Gurura, gösterişe, kendini beğenmişliğe asla yer vermez. İsa Mesih dua konusunda da benzer bir uyarıda bulundu: ADua ettiğinizde putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar söz kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar, siz onlara benzemeyin.“ Ne yaparsanız yapın, bunu yürekten yapın ve kimsenin de bilmesine gerek yok. CUMA Freitag 5 ŞUBAT Februar Yeryüzündeki değil, gökteki değerleri düşünün. Koloseliler 3: 2 Sinnt auf das, was droben ist, nicht auf das, was auf der Erde ist! Kolosser 3, 2 sinnen, nachdenken: düşünmek Elçi Pavlus, imanlıların gözlerini gökteki değerlere çeviriyor. Yücelerdeki değerleri düşünün, onları isteyin ve o göksel değerleri arayın, diyor. Çünkü yeryüzündeki değerler eninde sonunda yok olacaklardır. Hatta, Süleyman peygamberin yaptırdığı o görkemli tapınağın bile bir gün yok olup gideceğini İsa Mesih söyledi ve gerçekten de Romalılar, 70 yılında Yeruşalim’e girip o tapınağı yerle bir ettiler. Değerli dostum, bugün güvendiğimiz, dayandığımız, övündüğümüz her şey bir gün geçip gidecek, ateşle yok olacak. İnancımızla da övünmeyelim, çünkü bu da Tanrı‘nın bir inayetidir. Bakın İncil’de ne yazılı: Aİman yoluyla, inayetle kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı‘nın armağanıdır. Kimse övünmesin diye iyi işlerin sonucu değildir... Övünen Rab ile övünsün!“ Bugün senin güvendiğin değerler kalıcı değerler mi, yoksa geçici şeyler midir? Eğer umudunu bu dünyadaki mala mülke bağladıysan, bunların yakında yok olacağını biliyor musun? Oysa göksel değerlere sarılmalıyız. Bu göksel değerler kalıcı ve sonsuzdur. CUMARTESİ Samstag 6 ŞUBAT Februar Ahmak insanın yolu kendi gözünde doğrudur, ama hikmetli adam öğüt dinler. Süleyman’ın Özdeyişleri 12: 15 Der Weg des Narren erscheint in seinen eigenen Augen recht, der Weise aber hört auf Rat. Sprüche 12, 15 der Narr: ahmak Her ulusun iyi ve kötü yönleri vardır. Yine her ulusun başka yörelere ve uluslara karşı ön yargıları vardır. Birisiyle tanıştığımızda ilk önce nereli olduğunu sorarız. Geldiği yöreye ya da ulusa göre hemen bir damga yapıştırırız. Kişiyi tanımasak bile onu ulusuna göre değerlendiririz. Örneğin, halkımız arasında İskoçlular’a ilişkin ön yargılar vardır. Onları cimrilikle suçlarız. Almanlar’ı çalışkan ve dakik olmalarıyla överiz, ama soğukturlar diye de damgayı basarız. İtalyanlar, İspanyollar, Fransızlar ya da başka ülkelere ilişkin de başka sözler ve yargılarımız vardır. Gençlik yıllarımda bizlere ilişkin şöyle deniyordu: ABugün git yarın gel!“ Ya da kısa yoldan köşeyi dönmek. Tüm bu olumsuzluklar Adem ile Havva’nın günaha düşmesiyle başladı. Günah ve onun getirdiği kötülükler bizim kanımıza işlemiş ruhsal bir mikroptur! Ruhumuz, canımız bu günahların cezasını çeker. Pek çok hastalığın nedeni, günahın sonucudur; bugün bunu herkes biliyor, ama kimse Rab’bin Sözünü dinleyip günahlı yollarından dönmüyor. Hikmetli insan Tanrı‘nın Sözünü dinler ve O’na itaat eder. PAZAR Sonntag 7 ŞUBAT Februar Taşıdığınız umut sizlere sevinç versin. Çektiğiniz acılara katlanın, sürekli dua edin! Romalılar 1ı: 1ı In Hoffnung freut euch; in Bedrängnis harrt aus; im Gebet haltet an. Römer 12, 12 ausharren, aushalten: katlamak beständig: sürekli beten: dua etmek Bir gün ufak bir sorundan dolayı hastaneye yatmıştım. Benim odaya yaşlı bir adam getirdiler. Ona dokunamıyorlardı, çünkü her dokunuş ona çok acı veriyordu. Yalnız kalınca yanına gidip kendisiyle sohbet etmeye çalıştım. Birden ağladı. Umutsuz ve çok üzgün bir şekilde, herhalde bu hastaneden sağ çıkmayacağım, dedi. Kendisine, İsa’dan söz ettim. İsa’nın kendisini sevdiğini, O’na iman ederse sonsuz bir yaşamı olacağını söylediğimde, bir umutla gözümün içine baktı. Hayatımda o kadar çok yanlışlar yaptım ki, acaba halen İsa beni kabul eder mi? Benim için gerçekten bir umut var mı? diye sordu. İsa’yı çarmıha çaktıklarında, o çarmıhta iki de haydut vardı. Onlardan bir tanesi, İsa’ya seslendi ve egemenliğinde beni hatırla, dedi. İsa da ona, bugün benimle birlikte cennete olacaksın dediğini ona anlattığımda, birden gözlerinde bir umut belirdi. Dua edelim mi diye sorduğumda, bunu kabul etti. Ben dua ettiğimde, o ağlıyordu! İnsanın her zaman cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardır. Rab’bin Sözü bize o sağlam umudu veriyor. PAZARTESİ Montag 8 ŞUBAT Februar Günahlarımızdan ötürü O yaralandı, esenliğimiz için olan ceza O’nun üzerine indi ve O’nun bereleriyle biz şifa bulduk. Yeşaya 53:5 Doch er war durchbohrt um unserer Vergehen willen, zerschlagen um unserer Sünden willen. Die Strafe lag auf ihm zu unserm Frieden, und durch seine Striemen ist uns Heilung geworden. Jesaja 53, 5 Bir gün bir telefon aldım. Adımı söyledim ve hemen bir özür dilendi ve telefon kapandı. Arka arkaya iki kere daha telefon etti. Üç kez yanlışlıkla benim numaramı çevirmen herhalde normal bir şey değil, dedim. Birisini arıyordu ve ondan sonra da intihar edecekti. Tanrı buna izin vermedi deyince, hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Sonra biraz sakinleşti. Ona Mesih imanlısı bir vaiz olduğumu söyleyince tekrar çok şaşırdı. Hayatında büyük hatalar yapmış ve birkaç kere çocuk aldırmıştı. Vicdan azabına artık dayanamıyordu. Mesih’in onu sevdiğini, kendisine giderse tamamen bağışlanacağını söyledim. Sonra teşekkür edip telefonu kapattı. Günümüzde de birçok insan yaptıkları hatalar nedeniyle vicdan azabı çekerler. Birçok insan fiziki suç işler, yakalanır cezaevine atılır. Biliyor musunuz Mesih, hem cezaevindekilere hem de dışarıda olanlara AGenel af“ ilan etti. İncil, ‘Müjde’ demektir ve ‘günahlardan af anlamına gelir. Bugün de günahlarınız ne olursa olsun af bulabilirsiniz, hem de yüzde yüz. Bunu İsa mümkün kılmaktadır. SALI Dienstag 9 ŞUBAT Februar Doğruların ışığı parlak yanar, kötülerin çırası söner. Süleyman’ın Özdeyişleri 13: 9 Das Licht der Gerechten brennt fröhlich, aber die Leuchte der Gottlosen erlischt. Sprüche 13, 9 brennen: yanmak die Leuchte, die Fackel: çıra Temizliğe pek önem verilmeyen evlerde karınca, pire, hamam böceği ve örümcek gibi haşaratlar cirit atar. Bunlarla savaşılmazsa, taşıdıkları mikrop ya da neden oldukları hastalıklar hem eve hem de evde yaşayanlara zarar verir. Bunlarla başa çıkmak ve evi temizlemek için her türlü şey icat edilmiştir. Bedenimiz, canımız ve ruhumuz da yaşam boyu verdiğimiz yanlış kararlar, yaptığımız hatalar ve günahlarla pislenmiş durumdadır. Bazen bunlar o denli çoğalır ki hastalıklar ve psikolojik rahatsızlıklar sonucu yaşamlarımız tehlikeye girer. Dikkat edip çaresine bakmazsak, ölüm kapımızı çalar. Günah işlemeye alışmış kişiler eninde sonunda vicdanlarını ve ruhlarını karartırlar. İsa Mesih şöyle der: ABen dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur... Işığa sahipken yürüyün ki karanlık üzerinize basmasın. Karanlıkta yürüyen nereye gittiğini bilmez. Işığa sahipken Işığa iman edin ki, Işık çocukları olasınız“ (Yu.12). ÇARŞAMBA Mittwoch 10 ŞUBAT Februar Doğruların umudu onu sevindirir. Kötülerin beklentileriyse boşa çıkar. Süleyman’ın Özdeyişleri 10: 28 Das Warten der Gerechten führt zur Freude, aber die Hoffnung der Gottlosen wird zunichte. Sprüche 10, 28 gerecht: doğru die Erwartung: beklenti Adamın biri çok uzaklardan atalarının mezarını bulup ziyaret etmeye gelir. Kendisi seksen yaşlarındadır ve yürümekte güçlük çekmektedir. Yarın öbür gün onun da gideceği yer aynı mezarlık! Arayarak dedesinin mezarını bulur ve sevincini başka biriyle paylaşır. Ama şunu da eklemeyi unutmaz: AYüz bin dolar kazansaydım, daha mutlu olurdum!“ Çok uzaklardan gelen bu zavallı ihtiyar, parayı atalarından üstün tutuyordu. Biz de atalarımızla, paramızla, varlığımızla övünürüz. Kim ve hangi ulus yapmaz ki bunu! Kazandıkları, fethettikleri yerlerle övünürler. Ama insanın kazandıkları, fethettikleri hep tarih oldu, değil mi? Şimdi sormamız gereken asıl soru şu: AŞu anda neyiz? Yarınlarımız, geleceğimiz nasıl olacak? Nereye gidiyoruz?“ Atalarımızla övündüğümüz kadar, acaba şu anda bizlere sağlık veren, bizleri koruyan ve seven yüce Tanrı‘yla da övünüyor muyuz? Tanrı her şeyden önce O’na tapınmamızı, O’nu övmemizi, O’nu sevmemizi ve aynı zamanda O’nun yarattığı insanları da sevip onlara yardım elini uzatmamızı ister. PERŞEMBE Donnerstag 11 ŞUBAT Februar Göklerdeki Babamız! Adın kutsansın, hükümranlığın gelsin. Gökte olduğu gibi, yerde de istemin uygulansın. Matta 6: 9-10 Unser Vater, der du bist in den Himmeln, geheiligt werde dein Name; dein Reich komme; dein Wille geschehe, wie im Himmel so auch auf Erden! Matthäus 6, 9-10 İncil, Aİlk önce Tanrı‘nın Egemenliği’nin ve doğruluğunun ardından gidin“ der. Tanrı‘yı fiziksel gözlerle görebilseydik, her dakika O’nun yüceliğini, güzelliğini seyretmek ve O’nu övmek isterdik. Oysa Tanrı kendisini görmeden sevmemizi ve övmemizi istiyor. Evet, nereye gidiyoruz? İsteyen, susayan her an Tanrı‘ya yaklaşabilir. O’na ruhta ve gerçekte tapınabiliriz. Gideceğimiz yeri şimdiden seçebiliriz. Tanrı‘nın Mesih’te sağladığı özgürlüğü kabul edenlerin gideceği yer, Tanrı‘nın cennetidir; onlar orada sonsuzluklar boyunca yaşayacaklar! Reddedenler ise sonsuz azabı tadacaklar. Sen nereye gidiyorsun ey değerli dostum? Kimin ayak izlerinden gidiyorsun? Tanrı kollarını açmış seni bekliyor, seni çok seviyor. O seni de bağrına basmak istiyor: fırsatını kaçırma! CUMA Freitag 12 ŞUBAT Februar Annem babam beni terk etseler bile Tanrı beni kabul eder. Mezmur 27: 10 Sogar mein Vater und meine Mutter haben mich verlassen, aber der HERR nimmt mich auf. Psalm 27, 10 verlassen: terk etmek annehmen, aufnehmen: kabul etmek Akçay’da akşam sahilde yürüyordum. Sahilde oturan birkaç bayan konuşuyordu. Bir tanesinin şöyle dediğini duydum: ABen babamı hiç tanımadım. Annem hamileyken babam bizi terk edip gitmiş! Nazan, babamı hiç tanımadım, çünkü ben doğmadan önce ölmüş. kardeşlerim bana hep, uğursuz, sen babamızın başını yedin derlerdi. Ne yazık ki birçok baba ailelerini yüz üstü bırakıp çekip gitmiştir. Ya da başka birisiyle evlenmiştir. Günümüzde kadınlar da aynısını yapmaktadırlar. Güya başka birine sevdalanmış ve çekip gitmiştir. Çoğu zaman anne baba evdedir, ama ailenin diğer fertleriyle pek ilgileri yoktur. Birçok genç belki de babasıyla karşılıklı oturup yaşamın önemli sorunlarına ilişkin hiç konuşmamıştır. Leyla, babam evde olduğunda her zaman sessizlik vardı. Baba korkusu, baba sevgisinden üstündü. Cesaret edip kim konuşabilirdi ki! diyordu. Sibel, 35 yaşına geldim, ama babamın beni bir kere bile olsun kucağına aldığını hatırlamıyorum, dedi. Peki ama göksel baba dediğimiz Tanrı nasıl bir babadır? CUMARTESİ Samstag 13 ŞUBAT Februar Sevgiyi İsa Mesih’in bizim için canını vermesinden biliriz. Bizim de kardeşler için canımızı vermemiz gerekir. 1 Yuhanna 3: 16 Hieran haben wir die Liebe erkannt, dass er für uns sein Leben hingegeben hat; auch wir sind schuldig, für die Brüder das Leben hinzugeben. 1. Johannes 3, 16 Ali amca, sen Tanrı‘ya ilişkin O’nun göksel bir baba olduğunu ve Tanrı‘nın bizim de babamız olduğunu söylüyorsun, ama benim öz babam bile beni bir kere olsun kucağına almamıştır! Onun beni sevdiğini de söyleyemem, diye yakınmıştı Gönül. Tanrı‘nın baba olmasının benim babamla ne farkı var? Öyle ya böylesine acı tecrübe yaşayan bir insanın Tanrı‘ya baba olarak bakmasının ne yararı olabilir ki! Tanrı‘ya ilişkin baba dediğimizde bu söz, o kimseye hep kendi babasını anımsatır. Oysa Kutsal Kitap bize kendisi, varlığı sevgi olan bir Baba’yı tanıtır. Öyle bir baba ki, kendisini bizim uğrumuza veren, bizim sonsuzlukta cehenneme atılmamızı istemeyen, tam tersine cennette kendisiyle birlikte olmamızı sağlamak için kendisini feda eden bir babadır Tanrı. O sonsuza dek bizimle olsun diye, cennette bizlere bir yer hazırladı. Bugün Tanrı‘ya gelip bu sonsuz yaşama kavuşmak için iman etmekten başka hiçbir iş yapmanız gerekmiyor. Her şeyi Tanrı hazırladı. Bu da O’nun sevgisinin bir kanıtıdır. Tanrı Sözü bize açıkça, Tanrı‘nın seni, ne olursan ol, sonsuz bir sevgiyle sevdiğini söylemektedir. PAZAR Sonntag 14 ŞUBAT Februar Tanrı‘nın derinliğini bulabilir misin? Kadirin sonuna erebilir misin? Onlar gökler kadar yüksektir, ne yapabilirsin? Eyup 11: 7-8 Kannst du die Tiefen Gottes erreichen oder die Vollkommenheit des Allmächtigen ergründen? Himmelhoch sind sie was kannst du tun? - tiefer als der Scheol - was kannst du erkennen? Hiob 11, 7-8 Yıllar önce aya giden kozmonotlardan biri, orada Tanrı‘yı göremediğini söylemişti. Aya değil, milyonlarca yıl uzaklıkta olan bir yıldıza da gitse Tanrı‘yı göremezdi. Aya gitmekle, sanki adam evrenin sınırına gitmiş sanki. Evrenin ne kadar büyük olduğunu birazcık bilirsek, ay dünyamıza bir santimden daha yakındır. Bize en yakın yıldız güneştir. Işık hızıyla güneşe 8 dakikada ulaşabiliriz. Güneşten sonra bize en yakın yıldıza ışık hızıyla 4 yılda ulaşabiliriz. Bizim galaksimiz Saman yolunda milyarlarca yıldız vardır. Bu yıldızlara varabilmek için milyonlarca ışık yılı gereklidir. Saman yolu gibi milyonlarca galaksiler vardır. Böylesine bir evrende aya gidip de Tanrı‘yı görmediğini söylemek çok gülünç değil mi? Günahlı insan Tanrı‘yı asla göremez. Ama bakın Tanrı yakına geldi. İsa Mesih, AYa Rab, bize Baba’yı göster, bu bize yeter“ diyen öğrencisine şöyle demişti: ABunca zamandır sizinle birlikteyim. Beni daha tanımadın mı? Beni görmüş olan, Baba Tanrı‘yı görmüştür.“ İsa’nın sevgisinde, merhametinde, affetmesinde Tanrı‘yı görebiliriz. O’na imanla gelirsek Tanrı gelip bizim yüreklerimizde konut kurar. Biz de O’nu yüreklerimizde iman gözüyle görürüz. PAZARTESİ Montag 15 ŞUBAT Februar Kendisine özgü tanrısal güçle, yaşama ve tanrısayarlığa ilişkin bütün sağlayışları O bize verdi. Bizleri kendi yüceliğine ve erdemine çağıranı (İsa Mesih’i) bilme aşamasına gelmemizle bize her şeyi sağladı. Yüceliği ve erdemiyle bizlere değerli ve çok önemli vaatler verdi. ı Petrus 1:3-4 Da seine göttliche Kraft uns alles zum Leben und zur Gottseligkeit geschenkt hat durch die Erkenntnis dessen, der uns berufen hat durch seine eigene Herrlichkeit und Tugend, durch die er uns die kostbaren und größten Verheißungen geschenkt hat ... ı. Petrus 1, 3-4 Söz vermek kolaydır ama verilen sözü tutmak her zaman kolay değildir. Bir kişinin bir kere yalan söylediğini anlarsak, artık onunla pek alışverişimiz olmaz, ona güvenimiz kaybolur. Bizde yemin etme ve ettirme alışkanlığı vardır: Önce vallahi billahi, sonra iki gözüm kör olsun ki, annemin, babamın ya da çocuğumun ölüsünü öpeyim gibi saçma yeminler edilir. Ağzınızdan çıkan her kelimeyi tartmayı öğrenmelisiniz. Dünyadan büyük önderler gelip geçmiştir. Bunlar birçok vaatlerde bulunmuşlardır, ama ömürleri bu vaatleri gerçekleştirmeye yetmemiştir. Ama bir kişi verdiği vaatleri yerine getirmiştir. Bu İsa Mesih’tir. Çünkü o şimdi de diridir ve imanlılar için aracılık etmektedir. İsa şu vaadi verdi: Aİşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.“ Yalnız olmadığımızı bilmek, buna inanmak büyük bir güven verir bize. Teselliye, sevgiye, sabra da ihtiyacımız vardır. Rab, AKorkma, seninle birlikteyim“ diyor. O sözünde duruyor; biz de verdiğimiz sözü yerine getirelim. SALI Dienstag 16 ŞUBAT Februar Cömert olan can bolluğa erecek, sulayan kendisi de sulanır. Süleyman’ın Özdeyişleri 11: 25 Wer gern wohltut, wird reichlich gesättigt, und wer andere tränkt, wird auch selbst getränkt. Sprüche 11, 25 die Fülle: bolluk zu trinken geben: sulamak Nasrettin Hoca’nın eşeğine ilişkin birkaç hikâyesi vardır; bunlardan iyi dersler çıkarılabilir. Hocanın eşeği yük taşıyan, sabırlı ve iyi huylu bir eşekmiş. Gün gelmiş, eşeğin çok yem yediği takılmış hocanın gözüne. Aklına iyi bir fikir gelmiş; her gün bir avuç eksik yem vermeye başlamış hayvana. Her gün yiyeceğinin biraz daha eksilmesine rağmen, sabırlı ve iyi huylu eşek yine de ağır yükleri taşımaya devam edip hocanın yaptığı haksızlığa dayanmış. Hoca eşeğin yemini azaltmaya devam etmiş; birkaç hafta sonra da yemi tamamen kesmiş. Fakat sabırlı eşek yine de ağır işine devam etmiş. Ne var ki eşek birkaç gün sonra yerden kalkmak istememiş ve kısa süre sonra da son nefesini vermiş. Hoca bunu görünce gözlerini göğe kaldırarak Tanrı‘ya yakınmış: “Ey Tanrım, şimdi eşeğin canını almanın sırası mıydı? Ne güzel, hem yem yemiyordu hem de işimi görüyordu...“ Bu nükte abartılmış olabilir. Ama aslında insanın ne kadar açgözlü ve bencil olduğunu ortaya koyuyor. Bizler hep başkalarından iyi şeyler bekliyoruz, ama vermeyi bilmiyoruz. Ruhsal alanda fakiriz. ÇARŞAMBA Mittwoch 17 ŞUBAT Februar Ben iyi Çoban’ım. İyi Çoban koyunları için canını verir. Yuhanna 10: 11 Ich bin der gute Hirte; der gute Hirte lässt sein Leben für die Schafe. Johannes 10, 11 der Hirte: çoban das Schaf: koyun geben: vermek Bazı ülkelerde at, manda, eşek, keçi gibi hayvanları, yabanileşmiş ufak veya büyük sürüler halinde görürüz. Mandalar bir araya geldiğinde yan yana ve arka arkaya durarak aslanları bile korkuturlar; aslanlar saldırmaya cesaret edemezler. Yabani keçileri dağlarda görürüz, bir kayadan diğerine sıçrayıp dururlar. Oysa koyun ve kuzuların yabanileştiğini görmeyiz. Onlar çok çabuk kurtlara yem olurlar. Çoğu kişi, ABen ne yapacağımı bilirim“ der ve kendi yolunda yürür. Bizler de bazıları için, ANe hali varsa görsün, her koyun kendi bacağından asılır“ deriz. Tabii ki öldükten sonra kendi bacağımızdan asılırız, ama henüz yaşıyorken bir çobana, bir öndere, yani bir kurtarıcıya ihtiyacımız var. Çünkü Tanrı Sözü bizleri koyunlara benzetir. Şeytanı ise bir kurda, aslana. İsa Mesih kendisini bir çobana benzeterek şöyle dedi: ABen iyi çobanım, iyi çoban koyunları uğruna canını verir.“ İşte cesaret ve esenlik verici bir vaattir bu! Bizler kaybolmuş koyunlar gibiydik; İsa Mesih ise bizi arayıp buldu ve bağrına bastı. O’nun elinden bizleri kimse kapamaz. PERŞEMBE Donnerstag 18 ŞUBAT Februar Ben dünyayı yargılamak için değil, kurtarmak için geldim. Yuhanna 12: 47 ... ich bin nicht gekommen, dass ich die Welt richte, sondern dass ich die Welt errette. Johannes 12, 47 richten, verurteilen: yargılamak retten: kurtarmak die Welt: dünya İsa Mesih’i köylerine kabul etmedikleri için İsa’nın iki öğrencisi o köyün üzerine ateş inmesini istedi, ama İsa dönüp onları azarladı. Bizler doğal olarak karşımızdakine ders vermeyi, ona haddini bildirmeyi, cezalandırmayı isteriz. İsa Mesih cezalandırmak veya yargılamak için gelmemişti. O, insanlığı mahvolmaktan kurtarmaya gelmişti. Elbette yargı günü bir gün gelecek; adil yargıç da o gün kararını verecek. Yalnız, bizim öğrendiğimiz gibi Tanrı istediğini cennete, istediğini cehenneme atmayacak. Tanrı bir diktatör değil ki, astığı astık kestiği kestik olsun. Hayır Tanrı sevgidir. Bugün O her insanın kendisine gelmesini ve kurtuluş bulmasını istiyor. İsa Mesih bu nedenle ben bu dünyadaki insanları yargılamak için değil, kurtarmak ve onlara sonsuz yaşamı vermek için geldim, dedi. İsa Mesih’in öğrencilerinin yaptığı gibi, suçluların başına ateş ya da taş yağmasını isteyenler her zaman olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Birçok insan çok kötülük etmiş, günah içerisinde yaşamıştır. Onlara bile, İsa kurtuluş elini uzatıyor. Bugün değerli dostum, kurtuluş günüdür. CUMA Freitag 19 ŞUBAT Februar Ya RAB, bende temiz bir yürek yarat; yeniden kararlı bir ruh var et içimde. Mezmur 51:10 Erschaffe mir, Gott, ein reines Herz, und erneuere in mir einen festen Geist! Psalm 51, 12 rein, sauber: temiz erschaffen: yaratmak erneuern, erfrischen: tazelemek Hintli bir imanlının bir gün sokakta toplanan bir kalabalık dikkatini çekmiş. O da merak edip kalabalığın arasına karışmış. Bir yogi (bu kişilere Afakir“ de denir), oturmuş etrafındakilere ders veriyormuş. Bunlar, kendilerine eziyet etmeyi ibadet gibi gören insanlardır. Havaya kaldırdığı kolu bir deri bir kemik halde, kaskatıymış. Bir nevi gururla, ABu kolumla eskiden hırsızlık yapardım. Ama işte gördüğünüz gibi, onu bu şekilde kurutarak bir daha hırsızlık yapmasına engel oldum“ demiş. Bu arada bunları duyan bizim Hintli ona şöyle demiş: Aİyi ama o elinle artık ne yazık ki iyilik de yapamayacaksın!“ Değerli dostum, önemli olan insanın yürek tutumudur. Bu nedenle yürek değişmelidir. İşte Tanrı bunu yapıyor. İsa Mesih’e iman edenin günahları bağışlanıyor ve Tanrı o kimseye yeni bir yürek de veriyor. Çünkü iman ile Tanrı‘nın Kutsal Ruh’u iman edenin yüreğine gelir, orada konut kurar. CUMARTESİ Samstag ı0 ŞUBAT Februar Kabul edilen zaman şimdidir; işte kurtuluş günü bugündür. ı Korintoslular 6: 2 Siehe, jetzt ist die wohlangenehme Zeit, siehe, jetzt ist der Tag des Heils. ı. Korinther 6, 2 die Zeit: zaman die Rettung, das Heil: kurtuluş heute: bugün Okul dönemlerinde bir edebiyat hocamız vardı, ona ‘kambur felek’ diyorduk. Çok sert, ciddi bir hocaydı. Başta kendisinden çok korktuk, zamanla, onun bizim hep iyiliğimizi istediğini gördük. Sgaradan tutun da, kopya çekmeye kadar her şeyle ilgilenir, kendimiz olmamız gerektiğini söyler, bunun için de hep çalışmalısınız, derdi. Verdiği dersleri anlamazsak, bıkmadan, usanmadan kerelerce tekrar ederdi. Yazılı olduğumuzda hiçbir şey onun gözünden kaçmaz ve asla kopya çekilmesine izin vermezdi. Üzerinden neredeyse 50 yıl geçti, ama yine de insan o anıları unutmuyor. Dostum, bunu örnek alırsam, Tanrı‘nın da gözünden hiçbir şey kaçmaz. Bugün Tanrı sabırla kurtuluş yolunu bizlere çeşitli yollarla bildiriyor. Ama bir gün sınav vakti gelecek. Tanrı Sözü, ATanrı‘yı bulunabilirken arayın“ diyor. Hocamız, kopya çeken ve sigara içenlerle uğraşırdı. Tanrımız da bizim günahtan kurtulmamız için uğraşıyor. O’nun isteği, yüreklerimizin günahtan arıtılmasıdır. Bunu da Rab Mesih’in döktüğü kan ile yapıyor. Bugün O’na gelirsen, o gün ruhsal anlamda o sınavdan geçeceksin! PAZAR Sonntag 21 ŞUBAT Februar Tanrı‘nın önünde insan nasıl haklı çıkabilir? Biri O’nunla tartışmak istese, binde bir bile O’na yanıt veremez. Eyup 9:ı-3 Und wie könnte ein Mensch vor Gott gerecht sein? Wenn er Lust hat, mit ihm in einen Rechtsstreit zu treten, so könnte er ihm auf tausend nicht eins antworten. Hiob 9, ı-3 Hayatımızda, bilerek, bilmeyerek ya da anlamadan birçok hatalar, yanlışlar yapmışızdır. Bazılarının günah olduğunu bile farkına varmamışızdır. Bu, düşüncelerimizdeki yozlaşmadan ya da yanlış öğretilerden kaynaklanıyor olabilir. Örneğin, çocuk düşürme konusunu ele alalım. Gençliğimde hep duyardım. Çocuğu istemiyorsan, köylere giden ve bozuk yollardan geçen bir at arabasına binersin, sallantıdan da çocuk düşer. Buna hangi gerekçeyi, hangi nedeni ya da bahaneyi gösterirseniz gösterin, çocuk düşürme, bir insanın canına kıymaktır. Hem de kendi annesinin elleriyle öldürülmektir. Bunun ne kadar günah olduğunu herkes bilir, ama yine de bile bile yaparlar. Bunun bir ismi de kürtajdır. Şehirde yaşayanlar bu yolu tercih ederler. Anlamı, ana rahmini bir aletle kazımaktır. Günümüzde ana rahmindeki milyonlarca bebek böyle kazınarak öldürülüyor. Bilmeden veya bilerek katil oluyorlar çocuğu aldırmakla! Bu birçok anneyi daha sonraki yıllarda depresyonlara kadar götürmüştür. Eğer böyle bir günahı işlediyseniz, Rab’be gidin ve O’ndan af dileyin. PAZARTESİ Montag 22 ŞUBAT Februar Zina eden adam sağduyudan yoksundur. Yaptıklarıyla kendini yok eder. Süleyman’ın Özdeyişleri 6: 32 Wer aber Ehebruch treibt mit der Frau seines Nächsten, ist ohne Verstand. Nur wer sich selber vernichten will, der mag das tun. Sprüche 6, 32 der Ehebruch: zina vernichten: yok etmek Anneler çocuk aldırmakla aslında kendi çocuklarının katilleri oluyorlar. Bunun için vicdan azabı çeken çok bayanla konuştum. Onların Rab’be giderek yaptıklarından tövbe etmeleri gerektiğini söyledim. Buna uyan birçok kadının affedildiklerini görerek esenlik bulduklarına tanık oldu. Bu sizin için de geçerlidir. İnsan birçok nedenden, özellikle de çaresizlik nedeniyle bazen bu türden yollara baş vurur. İsa Mesih işlediğimiz her günahın ceza bedelini ödemiştir. O’na gidildiğinde, O bağışlar; ama şunu da söyler, Agit bundan böyle günahı işleme!“ (Yu.8:11). Bunun yanında erkekler de aile bağına darbe vuracak zina yollarına başvururlar. Aslında bu, sağduyudan yoksun olan insanların düştüğü tuzaktır. Süleyman Peygamber de bu tuzağa kerelerce dikkat çekmiştir. Örneğin, Özdeyişler’de şöyle der: AFahişe derin bir çukurdur, ahlaksız kadın dar bir kuyudur. Soyguncu gibi pusuda bekler, birçok erkeği yoldan çıkarır!“ (ı3:ı7). ABu tuzağa düşen ve zina eden erkeğin anlayışı eksiktir ve canını yok etmek isteyen bu işi yapar!“ Bu tuzağa düştüysen, bundan da tövbe ederek bağış bulabilirsin. SALI Dienstag 23 ŞUBAT Februar Bugün Tanrı‘nın sesini duyarsanız... yüreklerinizi katılaştırmayın. İbraniler 3:7 Heute, wenn ihr seine Stimme hört ... verhärtet eure Herzen nicht. Hebräer 3, 7 hart: katı verhärten: katılaştırmak das Herz: yürek Küçük bir çocuk annesiyle mezarlıktan geçiyormuş. Çocuk, mezar taşlarındaki yazıları okurken merakla annesine sormuş: AAnne, buradaki ölüler hep nur içinde yatıyorlar, huzur içinde cennetteler, ne kadar güzel! Peki, cehenneme gidenler nereye gömülüyor?“ Annesi bu soruya yanıt verememiş tabii ki! Acaba biz bu çocuğun sorusuna nasıl cevap verirdik? Mezar taşlarına süslü yazıları yazmak kolaydır, ama nurla dolu cennete girmek o kadar kolay mı? Bir vaiz, bir cenaze töreninde hiç kimsenin cesaret edemediği şu sözleri söylemiş: ABu tabutun içindeki kişi ile yaşamının son dakikalarında birlikteydim. Ne yazık ki, son ana kadar Rab’bin Müjdesi’ni ve Tanrı‘nın sevgisini reddetti. Yaşamı boyunca zaten imanı ciddiye almamıştı. Bu nedenle de, şimdi bunun nereye gideceği belli! Ailesi, akrabası olan sizler de bunu biliyorsunuz. Maalesef ben bu kimse için, huzur içinde yatsın, diyemeyeceğim. Dileğim, bu olaydan hepinizin bir ders çıkarmasıdır. Tanrı‘nın şu anda sizi çağırmasını geri tepmeyin!“ Bu vaiz insanlara yaranmak için vaaz vermiyordu. ADost acı söyler“ diye isabetli bir söz vardır. ÇARŞAMBA Mittwoch 24 ŞUBAT Februar Hiç kimsede insanın dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur. Yuhanna 15: 13 Größere Liebe hat niemand als die, dass er sein Leben hingibt für seine Freunde. Johannes 15, 13 der Freund: dost die Liebe: sevgi groß: büyük Annem 95 yaşı dolayındadır. Her zaman dediği gibi, halen de bir yerim ağrısa, hastalansam oğlum, o ağrılar bana gelsin, senin yerine ben öleyim, diyor. Bu sözü de samimi olarak söyler. Çünkü onun bana olan sevgisinin ne kadar büyük ve derin olduğunu biliyorum. Kendinize şunu sorun: ABöylesine büyük bir sevgiyle bağlandığım kim var bu dünyada?“ ASenin yerine ben öleyim“ sözünü kimin için söyleyebiliriz? Bu sözü tutabilir miyiz? İncil’de, Aİnsanın dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur“ diye yazılıdır. Kahramanlar daima övülür, onlar vatanları için canlarını vermişlerdir. Aileleri uğruna ölenler de az değildir. Ya düşmanları uğruna ölenler? Böyle davranabilecek bir kişi bile çıkmaz! Ama gökten gelen İsa hariç. İncil’de şöyle yazılıdır: ATanrı bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz henüz günahlıyken Mesih bizim için öldü.“ Mesih’in sizin için de kurban olduğunu artık biliyorsunuz. Günahlarınız sonucu çekmeniz gereken cezayı, yani ölümü İsa Mesih kendisi yüklendi. O’na iman eden sonsuz yaşama kavuşur. PERŞEMBE Donnerstag 25 ŞUBAT Februar Ya Rab... feryadım sana ulaşsın. Sıkıntılı günümde yüzünü benden gizleme, kulak ver sesime. Mezmur 10ı: 1Sı HERR, ... laß zu dir kommen mein Schreien! Verbirg dein Angesicht nicht vor mir am Tag meiner Bedrängnis! Neige zu mir dein Ohr! Psalm 10ı, ıS3 Murat uzun yıllar Almanya’da çalıştıktan sonra emekli oldu ve Türkiye’ye gitti. Birkaç ay sonra ise yaşamını yitirdi. Eşi göz yaşlarıyla, AAli kardeş, hayatımız gurbetelde geçti. Çok zorluklar çektik. Şimdi biraz rahat edelim derken, eşimi kaybettim. Neden Tanrı buna izin verdi“ diye haykırdı. Erol, tek bir çocuğumuz vardır ve onun için her tür fedakarlığı gösterdik, ama şimdi o kendi bildiğini okuyor; hiçbir şeye teşekkür etmiyor. Şimdi de polisle başı dertte. Bizi de çok çok üzüyor. Peki biz ne günah işledik de bu başımıza geldi, diyordu. ı0 yıldır evliyim. Kendi evimizi alabilmek için para biriktiriyorduk. Her şeyin iyi gittiğini sanıyordum ki, kocam başka bir kadınla çekip gitti. Dünyam yıkıldı, neden Tanrım, diye ağlıyordu Özlem. Gökhan, okuyabilmek için gece gündüz çalıştım ve sonunda diplomamı aldım, ama iş bulamıyorum. Bu kadar zahmet çektim, peki neden bunlar başıma geliyor! diye yakınıyordu. Peki dostum, senin sorunun nedir? CUMA Freitag 26 ŞUBAT Februar Günlerim duman gibi yok oluyor, kemiklerim ateş gibi yanıyor. Mezmur 102: 3 Denn wie Rauch entschwinden meine Tage, meine Gebeine glühen wie ein Brand. Psalm 102, 4 der Rauch: duman das Feuer, der Brand: ateş das Gebein, der Knochen: kemik Ali abi, bu gurbetelde hayat şartları o kadar zor ki, ne yapacağımı bilmiyorum. Sabah işe gidiyorum, eve geliyorum, yemek, uyku derken tekrar ertesi sabah işe. Hayat çok sıkıcı geliyor. Bu olunca da sevincimi de kaybettim, diyordu Hasan. Hayatın amacı nedir? Ben neden buradayım? Bir Tanrı var mı? Varsa eğer bu Tanrı bize gerçekten bir değer veriyor mu? O’na ellerimizi açtığımızda bizi duyuyor mu? Duyuyorsa, neden bir türlü yanıt vermiyor. Neden o sıkıntımızı, bu acımızı ya da ağrılarımızı gidermiyor? Kendimi o kadar küçük ve değersiz hissediyorum ki! Hatta bazen kendimden bile nefret ediyorum! Benim bu dünyada bir değerim var mı? diye kendime soruyorum! İşte değerli okuyucumuz, insanlığın yüreğinde olan o derin sorular belki sizi de çok rahatsız ediyor ve yüreğinizde derin acı oluşturmuştur. CUMARTESİ Samstag 27 ŞUBAT Februar Dert topraktan çıkmaz. Sıkıntı -zahmet - yerden bitmez. Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi, insan sıkıntı çekmek için doğar. Eyup 5: 6-7 Denn nicht kommt aus dem Staub Unheil hervor, und aus der Erde sproßt nicht Mühsal; sondern der Mensch ist zur Mühsal geboren, wie die Funken nach oben fliegen. Hiob 5, 6-7 Yusuf bir Mesih imanlısıdır ve 40 yıldan fazla çalıştı. Sonra emekli oldu. Şimdi biraz rahatlayıp eşiyle yaşamın tadını çıkarabilirlerdi. Ama birden eşinde kanser belirdi. Zor dönemler geçirdiler. Yusuf uzun süre eşine bakmak zorunda kaldı. Birkaç haftalığına bir kura gittiler, ama daha kura başlamadan eşi merdivenlerden düştü ve bacağı kötü bir şekilde kırıldı. Tekrar gerisin geriye hastaneye döndüler. Uzun süre bu kardeş acı çekti. Çünkü kırılan bacak yaşlı olma nedeniyle bir türlü tutmuyor ve iyileşmiyordu. Yusuf eşinin ne kadar acı çektiğini görüyor, dua ediyor, kardeşler de dua ediyor, ama bir şey değişmiyordu. Bu türden acı çeken birçok kardeş bana şöyle dediler: Ali kardeş, çok acı çekiyorum. Yüzlerce kişi bizim için dua ediyor? Peki Tanrı bizim dualarımızı duymuyor mu? Eğer duyuyorsa, Rab bu dualarla ne yapıyor? Başımıza gelen her tür felaketin gerisinde Tanrı mı var? Hayatımız Tanrı‘nın elinde. O’nun izni olmadan başımıza bir şey gelmez, diyoruz ve buna da inanmak istiyoruz. Öyleyse bu acılar, sıkıntılar, felaket niye? Belki değerli dostum, bu senin de sorundur? PAZAR Sonntag 28 ŞUBAT Februar Dert topraktan çıkmaz. Sıkıntı -zahmet - yerden bitmez. Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi, insan sıkıntı çekmek için doğar. Eyup 5: 6-7 Denn nicht kommt aus dem Staub Unheil hervor, und aus der Erde sproßt nicht Mühsal; sondern der Mensch ist zur Mühsal geboren, wie die Funken nach oben fliegen. Hiob 5, 6-7 Sıkıntılar, acılar, felaketler yaşadığımızda şüphelere düşer, Tanrı‘dan bile kuşku duyabiliriz. Felaket anında neden bunlar başıma geliyor sorusu aslında çok zor sorudur. Benim Rab’de çok sevdiğim kardeşim olan Münir’in ölümünde aklıma bu türden sorular gelmişti. Bunca insan dua ediyor, ama hiçbir şey olmuyor? Acaba Rab bu dualar karşısında ne yapıyor? Aslında yıllardan beri anlatmaya çalıştığım bir konudur bu. Tanrı için - çoğu zaman bilmeden ya da kendi yaşamlarında henüz bir sorun yokken - yalancı pehlivanlık edenlere bunu anlatmaya çalıştım. Hayatın acı gerçekleri vardır. Bu acı gerçeklerden asla kaçamayız. Çünkü biz iman etsek de, halen bu dünya içinde yaşamaktayız. İş, duygularla, abartmalarla, yeter ki iman et demekle halledilecek bir durum değildir. Dünyada acı var, sıkıntı var, haksızlık, yıkım vardır. Dünya kurulduğundan, yani insan günaha düştüğünden beri bunlar var, bugün de var, yarın da olacaktır. Peki bunlara bir yanıt yok mu? PAZARTESİ Montag 29 ŞUBAT Februar Ya RAB, duamı işit, feryadım sana erişsin. Sıkıntı günümde yüzünü benden gizleme. Mezmur 102: 1-2 HERR, höre mein Gebet, lass zu dir kommen mein Schreien! Verbirg dein Angesicht nicht vor mir am Tag meiner Bedrängnis! Psalm 102, ı-3 der Hilferuf, das Wehgeschrei: feryat die Bedrängnis: sıkıntı Kız kardeşim yıllardır romatizma ağrıları çekiyor. Elleri ayakları yamuldu. Geçen yıl birden dengesini kaybetti. Yürüyemez, konuşamaz duruma geldi. Şimdi biraz daha iyi, ama konuşmakta, kendi başına yemek yemede zorlanıyor. Tuvalete kendi başına gidemez. Geçen yıl onunla çok konuştum. Şunu dedi bana hep: ABaşıma gelen bu felaketi kabullenemiyorum. Yıllardan beri bunca çektiğim ağrılar yetmemiş gibi, bir de bu duruma düştüm. Tanrı neden izin verdi?“ Ona yanıt vermenin ne kadar zor olduğunu herhalde siz de tahmin edersiniz. Ona sadece şunu söyledim: ASeni seviyorum, benim bacımsın ve bana değerlisin. Ben de birçok şeyi anlamıyorum, ama Tanrı‘nın seni sevdiğini biliyorum!“ Sonra onu bağrıma bastım ve ağladık. Bu kez de, Aseven Tanrı sevdiği birisine bu kadar acı çektirir mi? Böyle yaşamak, gece gündüz acılar içerisinde kıvranmak istemiyorum, artık“ dedi. İnsani açıdan baktığımızda, haklıydı. Ona, iyi de olsak, ağrılar da çeksek, buradan eninde sonunda göçüp gideceğimizi, Tanrı‘nın bize gökte sonsuz bir yer hazırladığını anlatmaya çalıştım. Tabii yine de çok zordu. SALI Dienstag 1 MART März Dert topraktan çıkmaz. Sıkıntı -zahmet - yerden bitmez. Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi, insan sıkıntı çekmek için doğar. Eyup 5: 6-7 Denn nicht kommt aus dem Staub Unheil hervor, und aus der Erde sproßt nicht Mühsal; sondern der Mensch ist zur Mühsal geboren, wie die Funken nach oben fliegen. Hiob 5, 6- 7 Neden bu dünyada bu kadar elem, acı ve haksızlık vardır? Neden böyle anlarda edilen dualara Tanrı bir yanıt vermiyor? Ya da bir şey olmuyor? Ben hep şunu düşündüm: Doğanın bir çekim yasası vardır. Her şey yukarıdan aşağıya düşer. İstediğin kadar dua et, istediğin büyüklükte imana sahip ol, bu yasayı değiştiremezsin. Bir binanın üzerine çıkıp binlerce, hatta on binlerce kişilerin dua etmelerine rağmen, aşağıya atlarsan, yere çakılacaksın! Çünkü bir yerçekimi yasası vardır ve bu yasayı koyan RAB’dir. Öyleyse bilinçli olarak bu yerçekim yasasına göre yaşamayı sürdürmeliyiz. İman hayatına - ruhsal yaşama - gelince de bana göre durum aynıdır. İnsan günaha düştükten sonra ölüm yasası egemen oldu. Şimdi ne yaparsak yapalım bunu değiştirmek mümkün değildir. Ölümü hiçbir zaman değiştiremeyiz ve durduramayız. İnsan dünyada acıya doyar ve Eyup, Ainsan sıkıntı çekmek için doğar“ diyor. Aİnsan kadından doğmuştur, günleri kısadır ve sıkıntıya doyar!“ (Eyup 5:7; 14:1). ÇARŞAMBA Mittwoch ı MART März İnsan kadından doğmuştur, günleri kısadır ve sıkıntıya doyar! Eyup 14: 1 Der Mensch, von der Frau geboren, lebt kurze Zeit und ist mit Unruhe gesättigt. Hiob 14, 1 die Frau: kadın kurz: kısa sich sättigen: doymak ich bin satt: doydum Sıkıntıya, acıya, eleme doymak! Yani şu anda acı ve elem içerisinde olan ya da başlarına bir felaket gelen insanların durumu böyledir. Böyle olunca da acı, elem insanın canına tak eder, hayattan bezdirir. Ama bu sadece bu dünyayla sınırlıdır. İsa Mesih, ADünyada sıkıntınız olacaktır, ama cesur olun, Ben dünyayı yendim!“ dedi (Yu.16:33). Sıkıntımızın olacağı kesin! Bunu İsa söylüyorsa, bu daha da ağır bir sıkıntı demektir. Çünkü İsa bu sıkıntılardan nasıl geçti? O’nun hayatının her alanında, ruhsal, bedensel olarak neler çektiğini biliyoruz. O bu sıkıntılardan, elemlerden, acılardan geçerek zafer kazandı. İsa şimdi Tanrı‘nın sağındadır, cennettedir. Bizler de O’nun izleyicileriyiz. O önden gitti, bizler de o yoldan gidiyoruz. O yol acı yoludur, elem yoludur. Bundan kaçış yok bu dünyada, dostum. Rab bize sonsuzlukta bir yer hazırlamıştır, zor da gelse o sonuz vatana bakmayı öğrenelim. PERŞEMBE Donnerstag 3 MART März Ey sen (Tanrı) duaları işiten! Mezmur 65:2 Du Hörer des Gebets! Psalm 65, 3 hören: işitmek, duymak zuhören: dinlemek das Gebet: dua İnsanlar hep mucizeden, Rab’bin harikalar yarattığından, iyi ettiğinden, sağlığa kavuşturduğundan söz edip dururlar. Bizler de yıllarca hep bunları duyduk, okuduk ve ister istemez, kendimiz de belki aynı şeyleri öğretmeye başladık. Sıkıntıya düştüğümüzde, hemen iman ile edilen duanın bizi bu sıkıntıdan çıkaracağını bekledik ya da bize hep bunları söylediler. Afrika’da şöyle oldu, şurada Rab böyle bir mucize yarattı, onu iyi etti, bunu iyi etti ve ve ve... Nedense Rab hep başka ülkelerde hep onu bunu iyi ediyor!!! Dostum, hayatın acı gerçekleri böyle değildir; bu yaşamın sıkıntılarla dolu olduğunu, hepimizin eninde sonunda sıkıntılara doyacağımızı ciddiye almadık. Gecelerin olmasını istemiyorum, çünkü acılarım yoğunlaşıyor diyen nice insanlarla konuştum. Peki Tanrı dualarımızı duymuyor mu? Tabii ki duyuyor. Mezmur yazarı da Rab’bin dualarımızı işittiğini söyler (Mez.65:ı). Peki Rab bu dualarımıza nasıl bir karşılık veriyor? Önümüzdeki günlerde buna değineceğim. CUMA Freitag 4 MART März Ey sen, duaları işiten. Mezmur 65:2 Du Hörer des Gebets! Psalm 65, 3 hören: işitmek, duymak zuhören: dinlemek das Gebet: dua Acı, elem, sıkıntı! Dua ediyoruz ama bir şey değişmiyor. Peki Rab ne yapıyor bu dualarımızla? Ettiğimiz bu dualara nasıl bir karşılık veriyor? Önce ben duanın gerçekte ne olduğunu sizlere anlatmaya çalışayım: Dua canın Tanrı‘ya yükseltilmesidir. Mezmur ı5:1’de Davut şöyle der: AYa Rab, sana canımı yükseltiyorum!“ Yani dua, derin duygularla Tanrı‘ya yakarmadır. Ben dua ederken Tanrı‘nın kolunu harekete mi geçiriyorum? İşte yapılan en büyük hatalardan biri budur. Bu aslında - belki de farkında olmadan - şu demektir: Ben istersem Tanrı‘yı yönlendirebilirim. Yeter ki imanla ve hararetle dua edeyim. Hayır kardeşim, bizler Tanrı‘nın kolunu harekete geçiremeyiz. Böyle düşünüyorsanız, bu büyük bir hatadır. Çünkü bununla, Tanrı‘nın bilgeliğini, öngörülüğünü kısıtlıyor, siz O’nu yönlendirebilirsiniz bir durum ortaya çıkıyor. Tam tersi oluyor aslında. Dua ile Tanrı bizi değiştiriyor. Daha doğrusu dua beni Tanrı‘nın isteğini yapmaya yöneltiyor. CUMARTESİ Samstag 5 MART März Sana, ey RAB, canımı yükseltiyorum. Mezmur 25:1 Zu dir, HERR, erhebe ich meine Seele. Psalm 25, 1 die Seele, das Leben: can erheben: yükseltmek o Herr: ey Rab Dua nedir? Canımızın, yüreğimizin Tanrı‘ya yönelmesidir. Ben dua yoluyla Tanrı‘nın elini, ayağını harekete geçiremem. Bu mümkün değil. Peki öyleyse neden dua ediyorum? Kendim için! Ne demek istiyorum? Dua beni değiştiriyor, dua beni Rab’be itaatli kılıyor. Dua beni Rab’be yaklaştırıyor. Daha da önemlisi dua beni, Tanrı‘nın isteğini yapmaya yöneltiyor, Tanrı‘nın isteğine boyun eğmeye yeterli kılıyor. Dua bizi dua ettiğimiz kişilere yaklaştırıyor olumlu biçimde. Dua bizim olumlu düşünmemize neden oluyor. Dua bizim yönümüzü, düşüncelerimizi Tanrı‘ya ve o sonsuz yurda çeviriyor. Dua bize dayanma, güvenme gücü veriyor. Dua bizi, başımıza gelenleri kabul etmeye ve dayanmaya yeterli kılıyor. Birbirimiz için dua, bizi birbirimize yaklaştırıyor. Dua ettiğimiz kişinin acılarına, sıkıntılarına ortak oluyor, onlar kadar olmasa da, onların dertlerine ortak olmaya çalışıyoruz. Yani dua bizi kardeşin yüküne ortak olmaya istekli kılar. Dua bizi kardeşe daha anlayışlı, merhametli - hoşgörülü yapmaya yöneltir. Bu nedenle dua önemlidir ve dua ediyoruz. PAZAR Sonntag 6 MART März Sözlerime kulak ver, ya RAB, iniltilerimi işit. Feryadımı dinle, ey kralım ve Tanrım! Duam sanadır. Mezmur 5:1-2 Meine Worte nimm zu Ohren, HERR, merke auf mein Seufzen! Horche auf die Stimme meines Schreiens, mein König und mein Gott; denn zu dir bete ich. Psalm 5, 2-3 Neden dua ediyoruz? Rab’bin iradesini aramak için. Yani dua ettiğimde, RAB’bin iradesini arıyorum. Rab de bana Sözü aracılığıyla yanıt veriyor. Senin sıkıntını biliyorum, acıya doyduğunu da biliyorum. Ama korkma, bunlar geçecek. Biraz zaman gerek. Bu zaman süresi senin için çok uzun bir süre olabilir, ama bunlar geçecek. Çünkü sen zaten bu dünyaya ait değilsin. Senin için hazırladığım - elemin, sıkıntının, acının, göz yaşının ve ölümün olmadığı - cennetin vatandaşısın. Oraya geleceğini garanti ediyorum. Rab’bin önüne elbette ki bir engel, set çekemeyiz. Rab istediğini yapabilir. Ama Tanrı koyduğu kurallara ve yasaya da bağlı kaldığını unutmamak gerekir. Tekrar edersem, her kötülüğün, hastalıkların, ölümün nedeni günahtır. Günah dünyada olduğu sürece bu dertlerden de kurtulmayacağız. Her yıl biraz daha çökecek, biraz daha yıpranacağız. Yine de şükrolsun ki, Rab’bin insana vermiş olduğu akıl sayesinde, birçok dünyasal, fiziksel dertlerimize çare bulabiliyoruz. Acılarımızı az da olsa dindirebiliyoruz. PAZARTESİ Montag 7 MART März Bana, bedenimde diken gibi batan bir dert verildi... Beni bıraksın diye üç kez buna ilişkin Rab’be yakardım. Rab bana, Akayram sana yeter“ dedi. ı Korintoslular 12:7-9 ... mir wurde ein Dorn für das Fleisch gegeben ... Um dessentwillen habe ich dreimal den Herrn angerufen, dass er von mir ablassen möge. Und er hat zu mir gesagt: AMeine Gnade genügt dir, denn meine Kraft kommt in Schwachheit zur Vollendung.“ ı. Korinther 12, 7-9 Şunu da görmek gerekir ki, İsa öğrencilerini bu dünyadaki sıkıntılardan, dertlerden kurtarmadı. Bazı haberciler, haberciliğe özgü iyileştirme armağanını kullandı. Ama onlar da büyük acılar çekti. Pavlus birçok hastayı iyi etti, ama daha sonraki yıllarda iyileştirme işini yapmadı ya da yapamadı. Örneğin Epafroditos (Fil.ı). O başkalarını iyi edebildi, ama kendisini iyi edemedi. Ne kadar acılar çektiğini bilmiyoruz. Bedeninde bir dikenin olduğunu söylüyor. İsa’nın öğrencilerinin (Yuhanna hariç) öldürüldüklerini, çarmıha çakıldıklarını, hatta derilerinin bile yüzüldüğünü okuyoruz. Eski Antlaşma’da da bazı peygamberlerin testereyle kesildiklerini okuyoruz. Peki Tanrı elçilerinin, peygamberlerinin böylesine acı çekmelerini neden sonlandırmadı? Yine baştaki söylediklerim bana göre bir yanıttır. Bu dünya - imanlılar da içinde olmak üzere acıyla, elemle doludur. Ağlayarak dünyaya gözlerini açan insan, sonunda ağlatarak gidiyor. Ve Tanrı bu dünya için her şeyin güllük gülistanlık olacağı vaadini vermedi, ama kurtuluş garantisini verdi. Ne olursa olsun, cennete gideceğimiz güvencesini verdi. SALI Dienstag 8 MART März Başınızdaki bütün saçlar bile sayılıdır. Onun için korkmayın... Matta 10:30-31 Bei euch aber sind selbst die Haare des Hauptes alle gezählt. Fürchtet euch nun nicht! Matthäus 10, 30-31 das Haar: saç gezählt: sayılı zählen: saymak Bazı kardeşler belki Matta 10:ı9S30 ayetlerini gösterecek ve bu ayetlere ne diyeceksin diye soracaktır. Bizim hayatımız, geleceğimiz Tanrı‘nın elindedir. Hiçbir şey bizi O’nun elinden kapamaz, bizi yok edemez. Bu nedenle hem şimdiki yaşam için, hem de gelecek için korkmamıza gerek yok. Geleceğimizi Rab garanti altına almıştır. O bize sonsuz bir miras vermiştir ve bu miras bizim için saklanmaktadır. Bu miras asla bozulmaz, çürümez, yok olmaz; sonsuza dek kalıcıdır (1 Petrus 1:3S5). İşte Rab bu garantiyi bizlere vermiştir. Günlük yaşam için de, Rab’be güvenerek, O’na umut bağlayarak - sıkıntılar, dertler olsa bile - yaşamayı sürdürebiliriz. Ama bu yaşamdayken her gün biraz daha yaşlanıyoruz, her yıl biraz daha yıpranıyoruz. Her yıl bedenimizde bir yer, bir bölge daha ağrımaya başlıyor. Normalde yaş 50’yi geçti mi, artık ağrılı yıllar başlıyor. Bu nedenle okuduğumuz bu türden ayetleri sonsuzluk gözlüğüyle okumaya ve anlamaya çalışmalıyız. O zaman her tür sıkıntıya, soruna, derde daha sağlıklı bakabiliriz. Rab bize dayanma gücü verebilir. ÇARŞAMBA Mittwoch 9 MART März Yalvarırım, sana karşı işlediğimiz İsrail oğullarının suçlarını itiraf ederken, kulların İsrail oğulları hakkında bugün senin önünde, gece gündüz, bu kulunun ettiği duayı dinlemek için, kulağın işitici ve gözlerin açık olsun. Ben ve babamın evi suç işledik. Nehemya 1:6 ... dass du auf das Gebet deines Knechtes hörst, das ich heute, Tag und Nacht, für die Söhne Israel, deine Knechte, vor dir bete und mit dem ich die Sünden der Söhne Israel bekenne, die wir gegen dich begangen haben! Auch ich und meines Vaters Haus, wir haben gesündigt. Nehemia 1, 6 Dua yüreğimizin Tanrı‘ya yönelmesidir, demiştim. Duanın başka önemli bir yönü de, bizi bize göstermesidir. Yani dua yoluyla kendimizi, yüreğimizi, hatalarımızı, kısacası günahlarımızı görürüz. Tabii sadece görmekle kalmayız, dua bizi tövbeye de götürür. Nehemya, halkının başına gelenleri duyduğunda, oturup ağladığını, günlerce yas tuttuğunu ve Tanrı‘ya dua ettiğini söyler. Tanrı‘nın duasını işitmesini diler. Bunları söyledikten sonra da hem kendisinin, hem de halkının günah işlediğini itiraf eder. Peki Rab Nehemya’nın bu duasına nasıl bir karşılık verdi? Onu göreve çağırdı. Bir durum için dua ettiğimizde, Rab bizi o dua ettiğimiz göreve çağırabilir. Nehemya peygambere de aynı şeyi yaptı: Madem ki, halkın için dua ediyorsun, onların başına gelenler seni üzüyor ve onların kurtulmalarını istiyorsun, o zaman seni bu işi üstlenmeye çağırıyorum, dedi. Bu da bize neyi gösteriyor? Daha önce de belirttiğim gibi, dua bizi Rab’bin isteğini yerine getirmeye, ona boyun eğmeye istekli kılar. PERŞEMBE Donnerstag 10 MART März Yasaya kulağını tıkayanın duası da iğrençtir. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 9 Wer sein Ohr abwendet vom Hören des Gesetzes, dessen Gebet sogar ist ein Gräuel. Sprüche 28, 9 das Ohr: kulak verschließen, verstopfen: tıkamak abscheulich, gräuelhaft: iğrenç Dua bizi günahımızı görmeye, bunun sonucu olarak da ikrar ve tövbeye götürür, demiştim dün. Günah içerisinde yaşayarak dua etmek sağlıklı bir yaklaşım değildir. Süleyman peygamber, Yasayı, yani Tanrı Sözü’nü duymayan, O’na itaat etmeyen bir insanın duası iğrençtir, diyor. Yeşaya peygamber, günahlarımız bizim ile Tanrı arasına bir duvar, bir engel koyar, diyor. Arınmış, temiz bir yürekle Rab’be yakarmamız gerekir. Bu, temiz bir yürekle dua edersem, her şey yoluna girecektir demek değildir. Ama duamızın yüzde yüz duyulduğu ve bizim de bundan emin olduğumuz demektir. Burada Rab’bin Sözü’nden önemle söz ediyor peygamber. O Söze kulak tıkamak demek, Rab’bin bize konuştuklarına kulak tıkamak demektir. Biz dua ediyoruz, ama Rab’bin verdiği yanıta kulaklarımızı tıkıyoruz. O’nun yanıtı, kulaklarımıza fısıldaması değil, kendi Sözü’dür. Rab bize Sözü aracılığıyla konuşur. Bu nedenle Kutsal Kitap, yani Tanrı‘nın Sözü’nü okumak önemlidir. CUMA Freitag 11 MART März Bu çocuk için dua ettim ve Rab’den dilediğim dileğimi Rab bana verdi. 1 Samuel 1: 27 Um diesen Jungen habe ich gebetet, und der HERR hat mir meine Bitte erfüllt, die ich von ihm erbeten habe. 1. Samuel 1, 27 die Bitte: dilek (er-)bitten: dilemek beten: dua etmek Duadan söz ederken, şunu kesinlikle unutmamalıyız ki, gerçekçi olacağız. Bu dünya günahla bozulmuş durumdadır. Bizler ölümlüyüz. Ne yaparsak yapalım, günahın sonucu olarak bir gün öleceğiz. Her birimiz belirli yaştan sonra acı ve sıkıntılar çekeceğiz. Sevdiklerimizi kaybedeceğiz. Diğer yandan, dualarımızı duyan Rab, hiçbir şey yapmaz, bir mucize gerçekleştirmez de diyemeyiz. Rab her şeye kadirdir. O kendi bilgeliğinde bazen dualarımıza açık ve görünür bir şekilde yanıt verir. Örneğin, bugün okuduğumuz ayette bunu görüyoruz. Hanna adında bir kadının çocuğu olmuyor. O kültürde çocuğu olmayan bir kadının değeri bir hiçti. Bugün de ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi. Hanna Rab’be yakarıyor. Eğer Rab bana bir çocuk verirse onu Rab’be adayacağım, diyor. Rab bu kadının duasına yanıt veriyor ve onun bir oğlu oluyor. Onu Rab’den diledim, diyerek adını Samuel koyuyor. Bu nedenle elbette ki, her zaman isteklerimizi, arzularımızı Rab’be götüreceğiz. Ama gerçekçi olmayı da asla bir tarafa bırakmayacağız. CUMARTESİ Samstag 1ı MART März Sen dua ederken iç odana çekil, kapını kapat, gizlide olan Baba’na dua et. Gizlilikte gören Baban (Tanrı) da sana yaraşanı verecektir. Matta 6: 6 Wenn du aber betest, so geh in deine Kammer, und nachdem du deine Tür geschlossen hast, bete zu deinem Vater, der im Verborgenen ist! Und dein Vater, der im Verborgenen sieht, wird dir vergelten. Matthäus 6, 6 Duaya ilişkin İsa Mesih’in söylediklerine bakalım: ADua ederken ikiyüzlüler gibi davranmayın!“ Yani kendinizi ona buna dindar göstermeye çalışmayın, gösteriş yapmayın, diyor. AAma sen dua ederken, odana çekil, kapını kapat, her şeyi gören göksel Baban’a dua et. Gizlilikte gören Baban da sana yaraşanı verecektir!“ Yakup da duaya ilişkin çok açık ve net bir şekilde, duayı kendi istekleriniz doğrultusunda ediyorsunuz. Ve kendi istekleriniz bencil ve kötüdür. Eğer yüreğinde bir kin, nefret varsa, bencillik, kıskançlık sana hakimse o zaman nasıl Rab’bin önüne çıkıp da, Rab onu yap, bunu yap, şu dileğimi, şu korkumu al, diyebiliriz? Şöyle dua edebiliriz: AYa Rab, benim affetmede ne kadar zayıf olduğumu biliyorsun.“ Ya da Abencil ve çıkarcıyım, beni bu bağlardan kurtar.“ Bu şekilde edilen samimi bir duada Rab’bin size yardım edeceğini göreceksiniz. PAZAR Sonntag 13 MART März Ey Yeremya, bu halk için yalvarma, onlar için dilekte bulunma ve dua etme. Çünkü sıkıntılarından ötürü bana seslendiklerinde onları duymayacağım. Yeremya 11:14 Du aber, bitte nicht für dieses Volk und erhebe weder Flehen noch Gebet für sie! Denn ich werde nicht hören zu der Zeit, da sie wegen ihres Unglücks zu mir rufen werden. Jeremia 11, 14 Yunus Nineve halkına Tanrı‘nın yargısının geleceğini bildirdiğinde bu halk tövbe etti ve üzerlerine gelmekte olan yargıdan kurtuldular. Bazı durumlarda artık dua etmenin de bir yararı olmaz. Tanrı‘nın da bir kırmızı çizgisi vardır. Bir kişi, bir ulus bu kırmızı çizgiyi geçtiğinde, artık Tanrı‘nın yargısının geleceği kesindir, demektir. Örneğin İsrail halkı için Rab Yeremya’ya onları için artık dua etmemesi gerektiğini söylüyor. Çünkü onların artık dualarını duymayacaktır (Yer.11:14; 7:16). Yeni Antlaşma’da da ölüme götüren günahtan söz eder elçi Yuhanna. AÖlüme götüren günah vardır. Buna ilişkin istekte bulunmayın!“ diyor (1.Yu.5:16S17). Bu bir imanlının günahta kırmızı çizgiyi geçtiği anlamına gelmektedir. Eğer o kimse günahta yaşamayı sürdürürse, artık o kimsenin günah bataklığında kaldığını ve günahtan geriye dönmesinin mümkün olmadığını Tanrı görürse, o kimseyi ölüm yoluyla bu dünyadan alabilir. PAZARTESİ Montag 14 MART März Tanrı onlarla birlikte olacak, gözlerinden tüm göz yaşlarını silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış ne de acı olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı. Vahiy 21:4 Und er wird jede Träne von ihren Augen abwischen, und der Tod wird nicht mehr sein, noch Trauer, noch Geschrei, noch Schmerz wird mehr sein: denn das Erste ist vergangen. Offenbarung 21, 4 Şunu unutmamak gerekir ki, çektiğimiz acılar, sıkıntılar, başımıza gelen felaketler ve her tür hastalık bu dünyanın değişmeyen bir kuralıdır. Doğarız, gelişiriz, büyürüz ve sonra da acı ve sıkıntılar içerisinde bu dünyadan göç ederiz. Böyle durumlarda dua ettiğimizde çoğu zaman bir şey değişmez. Bu, Tanrı bizi duymuyor, dualarımızı öneme almıyor demek değildir. Rab bizi her zaman duyar; ama O bize sonsuzlukta bir vatan, bir yer hazırladı. Orada hiçbir acı, elem, hastalık, ayrılık olmayacaktır. Cennette göz yaşı ve ölüm olmayacaktır. Rab bize bunun garantisini veriyor. İşte dua ettiğimizde, dua bizim gözlerimizi, düşüncelerimiz o sıkıntı ve dertlerden ayırıp göksel vatana çevirir. Dua ettiğimizde yüreğimizde o umut oluşur. Bu umutla her tür sıkıntı ve dertlere dayanabiliriz. Dua yoluyla aynı zamanda RAB ile konuşur, O’nunla paydaşlığımız olur. O’nunla paydaşlık bizim yüreğimize sevinç getirir. Bu nedenle dua hayatı çok önemlidir. SALI Dienstag 15 MART März Tanrı, AKendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım“ dedi... AYeryüzünün tümüne egemen olsun.“ Yaratılış 1: 26 Und Gott sprach: ALaßt uns Menschen machen in unserm Bild, uns ähnlich! Sie sollen herrschen ... über die ganze Erde!“ 1. Mose 1, 26 Birçok insan, başımıza gelen her tür dert ve felaketi kadere bağlarlar. Oysa, Kutsal Kitap’ta kadercilik, alın yazısı gibi bir şey yoktur. Çünkü kadercilikte sorumluluktan kaçma vardır. Kadercilikte, suçu her zaman Tanrı‘ya atma vardır. Öyle ya, Tanrı kaderimde araba kazasında öleceğimi yazmışsa, o zaman ne istersem yapayım, yine de araba kazasında öleceğim. Benim hızlı, sorumsuzca ya da alkol alarak araba sürmemde bir sakınca yok, zihniyeti yatar kadercilikte. İyi ya da kötü yolda yürümek, kurtulmak ya da yok olmak kaderciliğin öğretisinde vardır. Yani suçlu her zaman Tanrı‘dır. Kadercilikte insan hiçbir zaman yazgısını değiştiremez. Bu da insanın kendisine verilen özgür isteğiyle, aklıyla alay etmektir ya da bunu hiçe saymaktır. Eğer bizler robot olarak yaratılsaydık, bir düğmeye basmakla şu yöne ya da bu yöne gitseydik o zaman bu kadercilik olurdu. Ama Tanrı bizi özgür iradeyle yarattı ve bedenimizin en yüksek noktasına da beynimizi koydu. Bizler kendi yaptıklarımızla sorumluyuz. İyiye ya da kötüye evet diyebiliriz. Ya da Rab’bin çağrısına ya evet ya da hayır diyoruz. ÇARŞAMBA Mittwoch 16 MART März Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, sizin yollarınız benim yollarım değil, diyor RAB. Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım sizin yollarınızdan, düşüncelerim sizin düşüncelerinizden öyle yüksektir. Yeşaya 55:8-9 Denn meine Gedanken sind nicht eure Gedanken, und eure Wege sind nicht meine Wege, spricht der HERR. Denn so viel der Himmel höher ist als die Erde, so sind meine Wege höher als eure Wege und meine Gedanken als eure Gedanken. Jesaja 55, 8-9 Acıları, sorunları olan bir kral varmış. İnsanlar bu üzgün krallarını teselli etmeye çalışmışlar, ellerinden geleni yapmışlar, ama bu kral bir türlü teselli bulamıyormuş. Ülkenin filozofları çareler aramışlar, nafile. Sonra yaşlı ve basit bir adam kralın huzuruna çıkmış ve ona kendi yaptığı basit bir yüzük vermiş. Kral bu yüzüğü alıp ona biraz bakınca, birden yüzü gülmeye başlamış. Hayat zor da olsa, tekrar yaşama sevincine kavuşmuş. Tabii herkesi bir merak sarmış. Bu yüzükte ne tür bir keramet vardır diye sorup durmuşlar. Sonunda bu yaşlıyı sormuşlar. O da, Abu yüzükte hiçbir özellik yoktu. Ben bu yüzüğün içine sadece şöyle yazdım: ‘Bu da geçer!’“ Dostum, sizin başınızda olan dertler de bir gün geçer. Bazen biraz daha uzun sürer, ama sonunda bitecektir. Tabii ki, Rab’bin düşüncelerini, planlarını anlamıyoruz. Ama bir şeyi kesin olarak biliyoruz: İsa bu yollardan geçti, önümüzden yürüdü, sonunda Baba Tanrı‘nın sağına yükseldi. O’na iman ettiysek, bir gün bizim de orada olacağımızın güvencesidir bu. PERŞEMBE Donnerstag 17 MART März Rab çobanımdır.... Karanlık ölüm vadisi gölgesinden geçsem de kötülükten korkmam, çünkü sen benimlesin. Mezmur 23: 1,4 Der Herr ist mein Hirte ... Auch wenn ich wandere im Tal des Todesschattens, fürchte ich kein Unheil, denn du bist bei mir. Psalm 23, 1 u. 4 Hatırlıyorum, Münir kardeşi hastanede ziyaret ettiğimizde, onu tek bir odaya koymuşlardı. Kendisi, Abu oda ölüm odasıdır“ demişti. Çünkü kanser karaciğerine sıçramış ve çok yakında öleceğini biliyordu. Mezmur ı3. ilahiyi söyledik. AÖlüm gölgesi vadisinden geçsem bile korkmam“ ayetine geldiğimizde Recep kardeş birden hüngür hüngür ağlamaya başladı. Tabii ben de, Hayri ve Nazlı da ağlamaya başladık. Birden Münir sakin bir sesle, AKardeşler ne oluyor? Ben bilinmeyen bir yere gitmiyorum. Cennete, Rab’bin yanına sizden önce gidiyorum; siz gelince ben size cennetin güzelliklerini göstereceğim, sizi orada gezdireceğim“ dediğinde, onun gözlerine baktım. Yüzde yüz emindi. Sonra da şunu dedi: AAğrılarım çok, sizlerden ayrılmak ise ayrı bir acı, ama Rab yüreğime insan kavrayışını aşan o esenliğini koymuştur. Sakın üzülmeyin kardeşler“ dedi. Hamdolsun, İsa’da olanlara bu umut verilmiştir. İşte her durumda bu umuda sarılmalıyız! Bu umut bize cesaret ve güç verecektir. CUMA Freitag 18 MART März Tanrı Mesih’i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Romalılar 3:25 Ihn (Christus) hat Gott hingestellt als einen Sühneort durch den Glauben an sein Blut. Römer 3, 25 Kurban denince herkes bunun ne olduğunu anlar. Ülkemizde her aile ya ortak bir hayvan alarak kurban kesmişlerdir, ya da tek başlarına. Bu her yıl Kurban bayramında tekrarlanan bir durumdur. İnsan neden kurban keser? Kurban yoluyla aslında insan günahlı olduğunu görür ve Tanrı‘nın, kestiği kurban aracılığıyla günahlarını affedeceğini umar. Tanrı‘yla barış içerisine gelmesini diler. Aslında kurbanın anlamı kefaret demektir. Bu da örtmek, saklamak, arındırmak anlamlarına gelmektedir. Başka bir anlamı da, fidye ile Tanrı‘nın gazabını yatıştırmaktır. Tanrı kurbanlara ilişkin Musa peygamber aracılığıyla Tevrat’ta 5 kurban çeşidinden söz eder. Yakmalık sunu, Ekmek takdimesi (Tahıl sunusu), Esenlik sunusu, Suç ve Günah sunusu olmak üzere 5 çeşit sunu belirledi. Bunların en önemlisi ve ilk sırada gelen AYakmalık Sunu“dur. Kesilen kurban tümden Tanrı‘ya adanır ve ateşte yakılırdı. Aslında tüm bu kurbanların gösterdiği, simgelediği İsa Mesih’ti. Önümüzdeki günlerde bu kurbana biraz daha ayrıntılı bakacağız. CUMARTESİ Samstag 19 MART März Ve Rab Musa’yı çağırdı, ona buluşma çadırından şöyle seslendi. Levililer 1:1 Und der HERR rief Mose, und er redete zu ihm aus dem Zelt der Begegnung. 3. Mose 1, 1 begegnen: buluşmak die Begegnung: buluşma das Zelt: çadır Musa’nın yazdığı 5 kitaptan (Tevrat) biri Levililer kitabıdır. Bu kitap ARab çağırdı“ diye başlıyor. Tanrı kurtulanları ne için çağırıyor? AKutsal olmamız için!A AKutsal olun, çünkü ben kutsalım“ diyor Tanrı (Lev.11:45). Bizler, kutsal olmaya çağrıldık. Bu Levililer kitabının konusudur. Kutsal olmak ne demektir? Rab’be benzer olmak, Tanrı gibi olmak demektir. Ayrıca kutsal olmak, Tanrı‘nın olduğu yerde olmak demektir. Tanrı tüm kurtulanları yanına çağırıyor. Kurtulanların hepsi Rab için seçilmişlerdir ki, Tanrı‘nın yanında olsunlar. Nerede Tanrı oturuyorsa kurtulanlar da orada olsunlar. İnsan Tanrı‘nın olduğu yerde nasıl olabilir? Günahsız olarak. Peki nasıl günahsız olabiliriz? Bunun yanıtını Levililer veriyor: Kurban aracılığıyla. Biz de bugün İsa Mesih’in - Tanrı kuzusunun kurban olmasıyla kurtuluyoruz. İsa Mesih’in kurban olması, yani ölümü Kutsal Kitap’ın merkezidir. İnsanların Tanrı önünde geçici olarak durabilmesini olanaklı kılan kurbandı. PAZAR Sonntag 20 MART März RAB Musa’yı çağırıp Buluşma Çadırı‘ndan ona şöyle seslendi. Levililer 1:1 Und der HERR rief Mose, und er redete zu ihm aus dem Zelt der Begegnung. 3. Mose 1, 1 rufen: çağırmak sprechen, reden: seslenmek Rab Musa’ya nereden konuşuyor? Buluşma Çadırı‘nın içinden. Artık On Buyruğu verirken yaptığı gibi Sina Dağı‘nın tepelerinden gök gürlemesi ve şimşeklerle seslenmiyor. Buluşma çadırından barış içinde sesleniyor. Tanrı bu halka doğrudan değil, Musa aracılığıyla sesleniyor. Yeni Antlaşma’da Tanrı bizimle nasıl konuşuyor? Tanrı bize ruhsal anlamda Oğlu olan Mesih aracılığıyla konuşuyor (İbr.1:1). Diyebiliriz ki, Musa peygamber Mesih’in bir gölgesidir. O dönemlerde Tanrı Musa aracılığıyla halka konuşuyordu. Mesih aracılığıyla da bugün Tanrı bizlere konuşuyor. Tanrı‘nın sesi O’nu duymak isteyenlere yöneliktir. Bunu görmek ve anlamak çok önemlidir. Günümüzde de Tanrı insanları barış ve esenlik bulmaları için kendisine çağırmaktadır. PAZARTESİ Montag 21 MART März Rab Musa’yı çağırdı, ona buluşma çadırından şöyle seslendi: İsrail halkıyla konuş, onlara de ki, içinizden biri RAB’be adak olarak bir hayvan sunacağı zaman, sığır ya da davar sunmalı. Levililer 1: 1-2 Und der HERR rief Mose, und er redete zu ihm aus dem Zelt der Begegnung: Wenn ein Mensch von euch dem HERRN eine Opfergabe darbringen will, sollt ihr vom Vieh, von den Rindern und Schafen, eure Opfergabe darbringen. 3. Mose 1, 1-2 Levililer kitabı Yakmalık sunuyla başlıyor. Bu da Tanrı‘ya giden yolun kurban aracılığıyla olduğunu gösteriyor. Kefaret sözcüğü saklamak, örtmek anlamına geliyor ve bu kitapta 45 kere geçer. Kesilen kurbanlar, geçici bir süre için insanların günahlarını örtüyor ve onları yargıdan kurtarıyordu. Bu kurbanlar gelecekte gerçekleşecek İsa Mesih’in kurban olmasıyla en doruk noktaya çıkacak ve insanlar İsa aracılığıyla sonsuza dek günahları bağışlanmış olarak Tanrı önünde durabileceklerdi. Bu bize ta başlangıçta, Levililer Kitabı‘nın ilk ayetine belirtiliyor. ASuçsuz ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih’in değerli kanıyla kurtuldunuz. O dünyanın kuruluşundan önce bilinmişti, ama çağların sonunda sizin yararınız için açıklandı!“ (1 Petrus 1:19Sı0) Yakmalık sunu derin anlamıyla, İsa’nın ölümünü resimler ve kusursuz Mesih’in Tanrı‘ya sunulmasını simgeler. Yakmalık sunu İsa Mesih’in kişiliğinden söz eder. O bizim yerimizi alandır. SALI Dienstag 22 MART März Rab Musa’yı çağırdı... Ona şöyle dedi: İsrail halkıyla konuş, onlara de ki, içinizden biri RAB’be adak olarak bir hayvan sunacağı zaman, sığır ya da davar sunmalı. Eğer yakmalık sunu sığırsa, kusursuz ve erkek olmalı. RAB’bin sunuyu kabul etmesi için onu Buluşma Çadırı‘nın giriş bölümünde sunmalı. Levililer 1:ı-3 ... Wenn ein Mensch von euch dem HERRN eine Opfergabe darbringen will, sollt ihr vom Vieh, von den Rindern und Schafen, eure Opfergabe darbringen ... zum Wohlgefallen für ihn vor dem HERRN. 3. Mose 1, 1-3 Levililer kitabının ilk 7 bölümünde 5 çeşit kurban sunulduğunu okuyoruz. Neden 5 kurban, tek bir kurban yeterli olmaz mıydı? İkinci soru da, insanlık tarihinde ilk kere ne zaman kurban sunuldu? Yaratılış Kitabı‘nın başında üç insanın yakmalık kurban sunduğunu görüyoruz. Ama bundan önce ilk kurbanı Tanrı‘nın sunduğunu söyleyebilirim. Çünkü Adem ile Havva günaha düştükten sonra, Tanrı onlar için deriden giysiler yapıp onlara giydirdi. Deriden giysi yapılabilmesi için, bir hayvanın kesilmesi gerekirdi (Yar.3:ı1). İnsan olarak ilk kez Adem’in oğlu Habil bir kurban sundu. Habil’in bir kurban sunması, kendisinin günahlı olduğunu kabul ettiği anlamına gelir. İkinci olarak kurban sunan kişi Nuh, üçüncü kişi de İbrahim peygamberdir. Bu üç kişinin kestikleri kurban, bizim kurtulmamız ve sonsuz yaşama kavuşmamız için nasıl bir kurbana ihtiyacımız olduğunu ortaya koyuyor. Bu üç çeşit kurbana önümüzdeki günlerde bakacağız. ÇARŞAMBA Mittwoch 23 MART März Habil sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını Rab’be sundu, Rab Habil’i ve sunusunu kabul etti. Yaratılış 4:4 Und Abel, auch er brachte von den Erstlingen seiner Herde und von ihrem Fett. Und der HERR blickte auf Abel und auf seine Opfergabe. 1. Mose 4, 4 Adem ile Havva’nın Habil ve Kayin adında iki oğulları oldu. Kayin bir çiftçi, Habil de çoban oldu. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB’be sunu getirdi. Habil de sürüsünden bir hayvan getirdi. Rab Kayin’in değil, Habil’in sunduğu kurbanı kabul etti (Yar.4:ıS5). Kayin kendi el emeğinin işini getiriyor ve kabul edilmiyor. Ama Habil bir hayvan getirip kurban ediyor. Çünkü Tanrı huzuruna insan işleriyle gelemeyeceğini anladı Habil. Kimse Rab’bin önüne gelip de, işte bak ben buradayım, beni kabul et diyemez. Çünkü insan günahlıdır. Günahın karşılığı ölümdür. Bu nedenle Tanrı huzuruna gelebilmek için kurban gerekli. Habil de günahlı olduğunu görerek Rab’be sunuyla geldi ve günahının bedeli olarak bir kurban sundu. Bu bizim için de geçerlidir: Bir kişi bizim günahımızın bedelini üzerine almalıydı ki, Tanrı‘nın huzuruna gelebilelim. Yeşaya’da, ARAB hepimizin cezasını O’nun (İsa’nın) üzerine koydu“ (53:6) diye okuyoruz. Bizim fesadımızı, günahımızı birisi üzerine alıyor. Günahın karşılığı ölümdür ve bu nedenle de Habil günahı için bir kurban kesiyor. Kan akmasıyla günah bağışlanır. PERŞEMBE Donnerstag 24 MART März İmanla Habil Tanrı‘ya Kayin’inkinden daha üstün kurban getirdi ve bununla doğru kişi olduğu onaylandı. Tanrı onun armağanına ilişkin tanıklıkta bulundu. O öldürüldü ama imanı nedeniyle bugüne dek konuşmaktadır. İbraniler 11:4 Durch Glauben brachte Abel Gott ein besseres Opfer dar als Kain, durch welchen Glauben er das Zeugnis erhielt, gerecht zu sein, indem Gott Zeugnis gab zu seinen Gaben; und durch diesen Glauben redet er noch, obgleich er gestorben ist. Hebräer 11, 4 Habil iman ile bir kurban sundu ve bu nedenle de bağışlandı. Bugüne dek AİMAN“ kuralı devam ediyor. İman olmadan Tanrı‘ya yaklaşamayız. İman olmazsa o sununun da bir değeri yoktur. Biz kendimizden bir şey yapamıyoruz, bir şey sunamıyoruz. Ancak Mesih’in bizim yerimize sağladığı kurtuluşa iman ediyoruz. Habil’in kurbanıyla bu temel gerçeği öğreniyoruz. İkinci olarak Nuh’un sunusu geliyor. Nuh’un sunusunda başka bir şey öğreniyoruz. ANuh Rab’be bir sunak yaptı. Orada bütün temiz sayılan hayvanlarla kuşlardan yakmalık sunular sundu“ diyor Yaratılış 8:ı0’de. Burada Nuh’un temiz, pak bir sunu getirdiği belirtiliyor. Temiz büyük ve küçük baş hayvan ve temiz kuşlar. Bununla da öğreniyoruz ki, bizim yerimizi alacak olan aracı kusursuz olmalıydı. Nitekim Kutsal Söz de şöyle diyor: ARuhsal yasa uyarınca hemen her şey kanla arıtılır. Kan dökülmeden günah bağışlanması yoktur“ (İbr.9:ıı). CUMA Freitag 25 MART März İSA’NIN ÖLÜM GÜNÜ İ KARFREITAG (Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir) Tanrı İbrahim’i denedi... ona İshak’ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git, orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık kurban olarak sun, dedi. Yaratılış 22:1-2 Gott prüfte den Abraham.... Und er sprach zu ihm: Nimm deinen Sohn, deinen einzigen, den du liebhast, den Isaak, und ziehe hin in das Land Morija, und opfere ihn dort als Brandopfer auf einem der Berge, den ich dir nennen werde! 1. Mose 22, 1-2 Habil’in sunduğu kurban ile, bir aracıya ihtiyacımız olduğunu, Nuh olayında aracılık edenin kusursuz, günahsız olması gerektiğini ve İbrahim’in sunduğu kurban yoluyla da bu aracının insan olması gerektiğini öğreniyoruz. İşte bu üç nitelik İsa Mesih’i göstermektedir. Bizim kusursuz ve insan olan kurtarıcı İsa Mesih’e ihtiyacımız vardı. O bizim günahlarımız, suçlarımız için öldü. Bu nedenle tek bir kurban İsa Mesih’in çarmıha gerilmesini anlatmaya yetmezdi. Çünkü İsa Mesih’in kurban olması o denli yücedir ki, Eski Antlaşma’daki tek bir sunu bunu açıklamaya yetmezdi. Bu 5 kurbandan ilki olan yakmalık sunu, İsa Mesih’in kusursuz bir şekilde tümden Tanrı‘ya sunulmasını gösteriyor. Tahıl sunusu İsa Mesih’in insanlığını ve yaşam ekmeği olduğunu gösteriyor. Üçüncü sunu, esenlik sunusudur, bu da İsa Mesih’in bizim esenliğimiz, barışımız olduğunu simgeliyor. Günah ve suç sunusu ise İsa Mesih’in günahlarımız için kefaret sağlayan ölümünü simgeliyor. İsa Mesih, ATek sunuyla kutsal kılınanları sürekli yetkinliğe erdirdi“ diye okuyoruz İbranilar 10:14’de. CUMARTESİ Samstag 26 MART März Yakmalık sunu bütün gece, sabaha kadar sunakta ateşin üzerinde kalacak. Sunağın üzerindeki ateş sönmeyecek. Levililer 6:2 Dieses, das Brandopfer, soll auf seiner Feuerstelle sein, auf dem Altar, die ganze Nacht bis zum Morgen; und das Feuer des Altars soll auf ihm in Brand gehalten werden. 3. Mose 6, 2 Okuduğumuz gibi, yakmalık sunu tüm gece sönmeyen ateşin üzerinde kalacak ve yanacaktı. Bu sunudan kimse de yiyemezdi Diğer 4 sunudan Kahin ya da sunuyu getiren kimse yiyebilirdi. Bu nedenle yakmalık sunu tesadüf olarak birinci sıraya konmadı. Bu da bize şunu gösteriyor ki, İsa Mesih’in kurbanı, sunusu, Tanrı‘ya aitti. İsa Mesih’in kurban olması ilk başta Tanrı‘nın adaletini yerine getirmeli ve O’nu hoşnut etmeliydi. Tanrı yüceltilmeliydi. Bu gerçeğin ardından diğer bereket aldığımız noktalar da gerçekleşiyor. Ama önce Tanrı hoşnut ediliyor. O yüceltiliyor. Günah hem bize hem de başkalarına zarar veriyor. Bunu az çok anlıyoruz! Ama günahın en kötü tarafı Tanrı‘ya karşı olmasıdır. Günah Tanrı‘yı alçalttı, ama İsa Mesih’in kurban olması Tanrı‘yı yüceltti. Şimdi Tanrı‘nın adı yüceltildi. Bu nedenle O’na iman eden her kişi sonsuz berekete, esenliğe kavuşuyor. Bunun için Yakmalık Sunu ilk başta geliyor. Çünkü bu sunu Tanrı‘ya ait olan bir sunudur. PAZAR Sonntag 27 MART März DİRİLİŞ BAYRAMI İ OSTERN İçinizden biri RAB’be sunu olarak bir hayvan sunacağı zaman! Levililer 1: 2 Wenn ein Mensch von euch dem HERRN eine Opfergabe darbringen will, sollt ihr vom Vieh, von den Rindern und Schafen, eure Opfergabe darbringen. 3. Mose 1, 2 Yakmalık Sunu zorunlu değil gönüllü olarak sunulan bir sunuydu. Günah ve suç sunularında Aeğer biri günah işlerse“ diyor. O zaman sunu sunmak zorundaydı günahlarının bağışlanabilmesi için. Ama yakmalık, tahıl ve esenlik sunuları zorunlu değil, gönüllü sunulan sunulardı. Bu da bize şunu gösteriyor: Tanrı kendi oğlunu gönüllü olarak dünyaya yolladı; İsa Mesih de kendisini gönüllü olarak bizler için sundu. Tanrı‘nın bize karşı bir borcu yoktu. Tanrı‘nın insanlara bir kurtuluş sağlama zorunluluğu yoktu. Biz günahı ve onun sonuçlarını seçtik. Tanrı insanları seçtikleri günah ve sonuçları içerisinde bırakabilirdi. Tanrı bunu yapsaydı adil davranmış olurdu. Mesih Tanrı‘nın inayeti sonucunda bizlere kurban kuzusu oldu, öyle ki biz bu kurtuluşu armağan olarak alabilelim. Ki bu armağan hak etmediğimiz bir armağandır. Kurtuluş Tanrı‘nın kayrasıdır. Yuhanna 10:17S18 şöyle diyor İsa Mesih: ACanımı benden kimse alamaz. Onu kendi isteğimle veriyorum. Canımı vermeye de, yeniden almaya da yetkim vardır!“ PAZARTESİ Montag 28 MART März DİRİLİŞ BAYRAMI İ OSTERMONTAG (Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir) İçinizden biri Rab’be sunu olarak bir hayvan sunacağı zaman, sığır ya da davar sunmalı. Yakmalık sunu sığırsa, kusursuz ve erkek olmalı. Levililer 1: 2-3 Wenn ein Mensch von euch dem HERRN eine Opfergabe darbringen will, sollt ihr vom Vieh, von den Rindern und Schafen, eure Opfergabe darbringen. Wenn seine Opfergabe ein Brandopfer von den Rindern ist, soll er sie darbringen, ein männliches Tier ohne Fehler. 3. Mose 1, 2-3 Neden başka hayvanlar değil de, evcil olan sığır ya da davar kurban edilmeliydi? Sığır, koyun ya da keçi ev hayvanlarıdır ve her zaman insanlara yakın olan hayvanlardır. Tanrı bir geyik ya da bir dağ keçisi sunacaksınız demedi. Bunları sunmak için önce gidip onları yakalamaları gerekliydi. Ama Tanrı, yanınızda olan hayvanlardan kurban sunun diyor. Tüm bu kurbanların işaret ettiği İsa Mesih, insanlara en yakın olandır. O bir insan oldu, aramızda yaşadı. Sonra, sunulan kurbanın erkek ve kusursuz olmasından söz ediyor. Bu güç ve yeterlilik anlamına gelir. Yani Rab İsa Mesih’in kurtarmaya gücü olduğunu, aynı zamanda Mesih İsa’nın kusursuzluğunu dile getirir. İbraniler mektubunda İsa hakkında, AO’nun aracılığıyla Tanrı‘ya yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır“ (İbr. 7:ı5) der. SALI Dienstag 29 MART März Yakmalık sunu sığırsa, kusursuz ve erkek olmalı. RAB’bin sunuyu kabul etmesi için onu Buluşma Çadırı‘nın giriş bölümünde sunmalı. Levililer 1:3 Wenn seine Opfergabe ein Brandopfer von den Rindern ist, soll er sie darbringen, ein männliches Tier ohne Fehler. Am Eingang des Zeltes der Begegnung soll er sie darbringen, zum Wohlgefallen für ihn vor dem HERRN. 3. Mose 1, 3 Yakmalık sunuda yabani ya da etçil hayvanlar sunulamazdı. Başka hayvanları parçalayarak yiyen hayvanların hiçbiri İsa Mesih’i simgeleyemez. İsa Mesih, insanları parçalamak, onları yargılamak için yeryüzüne gelmedi, onlar uğruna kendi hayatını vermeye geldi. İşte bugünlerde Hristiyan dünyasında kutlanan Diriliş Bayramı‘nın anlamı budur. Kurban sunulan bu hayvanlar insana boyun eğen hayvanlardı. Bu İsa Mesih’in harika bir resmini simgeler. Mesih Baba Tanrı‘ya her konuda boyun eğen itaatkar kul yerini aldı. O hizmet etmeye geldi ve sonuna dek, ölüme kadar boyun eğdi. Yakmalık adak ‘olah’ sözcüğüyle belirtilir ki, bunun anlamı yukarıya yükselen demektir. Yakılan kurbanın dumanı göğe doğru yükseldiğinde bu Rab için güzel kokuydu. Tanrı İsa’yı bu yakmalık sunu olarak görür. AMesih bizi nasıl sevdiyse ve kendisini bizim için güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak Tanrı‘ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün“ (Efes 5:ı) diye okuyoruz İncil’de. ÇARŞAMBA Mittwoch 30 MART März Yakmalık sunu, yakılan sunu RAB’bi hoşnut eden kokudur. Levililer 1:13 Ein Brandopfer ist es, ein Feueropfer als wohlgefälliger Geruch für den HERRN. 3. Mose 1, 13 jemandem gefallen: hoşnut etmek der Geruch: koku verbrennen: yakmak Levililer kitabının birinci bölümü 9, 13 ve 17. ayetlerinde yakılan sununun ARAB’bi hoşnut eden koku“ olduğunu belirtir. Yaratılış 8:ı1’de Nuh’un sunduğu kurbandan söz ederken, Rab’bin güzel kokudan hoşnut olduğunu söyler. Hoş bir koku! Bunun İbranice anlamı, rahatlatan bir kokudur. Kesilen kurban aracılığıyla Tanrı rahatlıyor! Çünkü bu yolla Tanrı‘nın adaleti yerine geliyor, tatmin oluyor ve böylece RAB tüm sevgisini, inayetini sunabiliyor. Rab Tanrı, İsa Mesih’te bu özelliği görür. ABu benim sevgili Oğlumdur, O’ndan hoşnudum“ diyen Baba, Mesih’te bu özelliği gördüğü için bunu söylemiştir. Ne demek istiyor Rab? Senin ve benim günahlarım için Mesih’in yapmış olduğu işten memnun kalmıştır. Eğer sen tüm güvenini İsa Mesih’e bağlayıp hayatını O’na teslim edebildiysen O seni sonsuza dek kurtarmaya, günahının yaraştırdığı cezanın bedelini ödemeye yeterlidir. İşte Tanrı bundan hoşnut olmuştur. PERŞEMBE Donnerstag 31 MART März RAB’bin sunuyu kabul etmesi için onu Buluşma Çadırı‘nın giriş bölümünde sunmalı. Levililer 1:3 Am Eingang des Zeltes der Begegnung soll er sie darbringen, zum Wohlgefallen für ihn vor dem HERRN. 3. Mose 1, 3 die Annahme, die Akzeptanz: kabul annehmen, akzeptieren: kabul etmek Hayvan Tanrı‘ya diri olarak sunulamazdı, öldürülüp sunulmalıydı. Yani diri diri yakılamazdı. Bu çok önemli ve gerekliydi. Bizi günahlarımızdan kurtaran olay, İsa’nın kusursuz hayatı ve bizim O’nun bu hayatına hayran kalışımız değildir. Bizi kurtaran İsa’nın ölümüdür. Günahlıyı kurtarabilecek tek şey günahsız bir hayatın ölmesidir. Tek günahsız hayat ise İsa Mesih tarafından yaşandı. Müjde yazılarında, İsa Mesih’in çarmıh üzerinde öldüğü anda Kutsalların Kutsalını diğer bölümlerden ayıran perdenin yukardan aşağı yırtıldığını okuyoruz. Bu demek oluyor ki, artık Mesih aracılığıyla biz Tanrı‘nın huzuruna girebiliriz. Bunu olanaklı kılan İsa’nın ölümüydü. ABu nedenle ey kardeşler, İsa’nın, kendi kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır“ diye okuyoruz Kutsal Söz’de. Perde İsa’nın bedenini temsil ediyordu. CUMA Freitag 1 NİSAN April Elini yakmalık sununun başına koymalı. Sunu kişinin günahlarının bağışlanması için kabul edilecektir! Levililer 1:4 Und er soll seine Hand auf den Kopf des Brandopfers legen, und es wird als wohlgefällig angenommen werden für ihn, um Sühnung für ihn zu erwirken. 3. Mose 1, 4 Elini yakmalık sununun başına koymalı. El koymak ne demektir? Özdeşleşmek, bir olmak anlamına geliyor. Sunuyu sunan kişi el koymakla o sunulan hayvanla özdeşleşiyor. Yani, hayvana yapılan her şey kendisine yapılmış gibi oluyor. Hayvan öldürülüyor, kanı akıtılıyor ve bu o kişiye sayılıyor. İsa Mesih’in de yaptığı her şey bize sayılıyor. Tanrı‘ya hayatımız boyunca itaat etmedik, O’nun isteğini yerine getirmedik. Ama Mesih Tanrı‘ya her konuda, her alanda itaat etti. O’nun yaptığı her şey şimdi bizim hesabımıza yazıldı. Günah sunusunda sunuyu getiren kişi o hayvan üzerine ellerini koyuyor. Bu yolla insanın günahı o hayvana aktarılıyor. Bzim günahımız da Mesih’in üzerine aktarıldı ve Tanrı‘nın öfkesi, yargısı bizim yerimize Mesih’in üzerine indi. Bu nedenle artık Mesih’e iman edenlere yargılama yoktur. Hayvanın üzerine konulan el, günahlardan dolayı ağır oluyordu. Mezmur yazarı, AÖfken üzerime çöktü, dalga dalga kızgınlığınla beni ezdin“ (Mez.88:7) diye yazarken, buna benzer bir durumu dile getirmişti. CUMARTESİ Samstag 2 NİSAN April Boğayı RAB’bin önünde kesmeli. Levililer 1:5 Und er soll das junge Rind schlachten vor dem HERRN. 3. Mose 1, 5 das Rind: boğa schlachten, schneiden: kesmek vor: önünde Kesilen kurban açıkça ARab’bin önünde“ kesilmeli diyor. Ta başlangıçtan beri Tanrı kurtuluş için İsa’nın kurban edilmesini planlamıştı. Mesih’in kurban edilmesi bir kaza sonucu değildi; Tanrı‘nın istemi orada uygulandı. Yeşaya 53:10’da, AOnu ezmek RAB’be hoşnut göründü!“ diyor. Oğlunu ezmek, O’nu vurmak hoş göründü Rab’be. Zekarya 13:7’de şöyle okuyoruz: AUyan ey kılıç! Çobanıma, yakınıma karşı harekete geç, diyor Orduların Rab’bi. Çobanı vur da koyunlar darmadağın olsun.“ Tanrı emrediyor: Kılıç çobanı, Mesih’i, vursun! Bu nedenle Levililer 1:5’te ABoğayı Rab’bin önünde kesmeli!“ diyor. Neyle kesiliyor? Tabii ki bıçakla. Bunu Tanrı planladı ve yerine getirdi. Bunu hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağız. Bunu ancak kabul edip O’na hamdedebiliriz. Rab’bin Oğlunu feda etmeye hazır olması bizde hayranlık yaratıyor. PAZAR Sonntag 3 NİSAN April Harun soyundan gelen kahinler boğanın kanını getirip Buluşma Çadırı‘nın giriş bölümündeki sunağın her yanına serpecekler! Levililer 1:5 Und die Söhne Aarons, die Priester, sollen das Blut herzubringen und das Blut ringsherum an den Altar sprengen, der am Eingang des Zeltes der Begegnung steht. 3. Mose 1, 5 Asıl metinde AKanın Serpilmesi“ diyor. Peki kanın serpilmesi ne anlama geliyor? Kan Tanrı‘ya konuşuyor. İbraniler mektubunda ASerpilmiş kana yaklaştınız“ diye okuyoruz (1ı:ı4). Mesih’in kanı Tanrı‘ya sesleniyor. Kan Mesih’in itaatinden ölümüne kadar her şeyi bildiriyor ve Mesih günahlılar için kanını akıttı. Habil’in kanından daha çok ve daha iyi Tanrı‘ya konuşuyor Mesih’in kanı. Habil’in kanı Rab’be nasıl konuştu: Yaratılış 4:10S11’de RAB Kayin’e, Akardeşin Habil’in kanı topraktan bana sesleniyor“ diyor. Habil’in kanı ne şekilde konuşuyor? Kayin’in suçundan söz ediyor, onu suçluyor ve Tanrı‘nın adil yargısını bekliyor. İsa’nın kanı ise bambaşka bir şekilde konuşuyor. Ne diyor? İsa’nın kanı Tanrı‘ya Abağışla! diyor“. Çünkü o suçların bedelini Ben ödedim. Bizim kurtuluş güvencemiz burada yatıyor; kurtuluşumuzun temeli sağlamdır. Bu sağlam kurtuluş İsa Mesih’in ölmesi ve dirilmesiyle gerçekleşti. İşte bu Diriliş (Ostern) bayramıdır. PAZARTESİ Montag 4 NİSAN April Tanrısız kişi başkalarını ağzıyla yıkıma götürür, oysa doğrular bilgi sayesinde kurtulur. Süleyman’ın Özdeyişleri 11: 9 Mit dem Mund richtet der Ruchlose seinen Nächsten zugrunde, aber durch Erkenntnis werden die Gerechten befreit. Sprüche 11, 9 der Mund: ağız das Verderben: yıkım Burada ATanrısız“ olarak geçen sözcük ikiyüzlü anlamındadır. İkiyüzlü karşılık veren anlamına gelen iki Yunanca sözcükten gelmektedir. İkiyüzlü karşılık veren kişidir ve bu sözcük Yunan tiyatrosunda aktörler için kullanılmıştır. Bir aktör diğer aktöre sufle verdiğinde, diğeri kendi parçasını söyleme vakti geldiğini bilirdi. Rol yapıyordu. Birisinin inançla ilgili konularda ikiyüzlü olması onun sahtekâr olduğu anlamına gelir. Bu adam içtenlikten uzak bir şekilde, ARab’be övgüler olsun!“ diyecektir. Sadece bir rol yapmaktadır; yüreğinde ise Rab’be şükretme yoktur. Aİkiyüzlü kişi başkalarını ağzıyla yıkıma götürür.“ Sizin dostunuzmuş gibi yapar ama kendi hayatındaki günahı kapatmak için sizi arkadan vurur. Ne yazık ki, bazen inanlılar topluluğunda da, kendini korumak için korkunç şeyler söyleyecek ikiyüzlü insanlar vardır. İnsanın yüzüne gülüp arkasından konuşan insanlardan hep çekinmişimdir. Kendi yaşamındaki bir şeyi saklamaktadır. Zaman, bana bu değerlendirmemde sık sık haklı olduğumu göstermiştir. Bu özdeyiş bu tür bir ikiyüzlülükten söz ediyor. SALI Dienstag 5 NİSAN April Bilge kadın evini yapar, ahmak kadın evini kendi eliyle yıkar. Süleyman’ın Özdeyişleri 14: 1 Die weise Frau baut ihr Haus, aber die Närrin reißt es mit eigenen Händen nieder. Sprüche 14, 1 weise: bilge dumm, närrisch, töricht: ahmak ABilge kadın evini yapar“ sözü sadece evin fiziksel yapımından söz etmez. Bence İbrahim peygamberin karısı Sara, evini yapan örnek bir kadındı. Bir atanın karısıydı ve Yakup evini bina etti. Musa’nın annesi Yokevet’in de evini yaptığını söyleyebiliriz. Yabancı bir ülkede köle olduğu halde, oğlunu kurtarmak için onu sakladı, onu gözünün önünden ayırmadı ve sonunda Firavun’un kızının hizmetinde onun süt annesi oldu. Musa’ya Rab’bi ve Rab’bin İsrail’e vaadini öğreten oydu. Harika bir anneydi ve evini yaptı. AAma ahmak kadın evini kendi eliyle yıkar.“ Kutsal Kitap’ta birkaç kadın bunu yaptı. Kötülüklerinden ötürü, yapmış oldukları ev mahvoldu (ı.Tarihler ıı:3S4). Ahazya bir kraldı ve annesinin öğütleri onun evini gerçekten alçalttı. Bu gerçekten de doğru bir özdeyiştir. Bunları yaşamın laboratuarlarına alıp bugün bile doğru olduklarını görebilirsiniz. Kişisel günahları yuvalarını mahveden birkaç kadın tanıyorum. ÇARŞAMBA Mittwoch 6 NİSAN April Doğru yolda yürüyen, RAB’den korkar, yoldan sapan, RAB’bi hor görür. Süleyman’ın Özdeyişleri 14: 2 Wer in seiner Geradheit lebt, fürchtet den HERRN; wer aber in seinen Wegen verkehrt ist, verachtet ihn. Sprüche 14, 2 gehen, marschieren: yürümek abbiegen, abweichen: sapmak Bu bize, hayatımızın Tanrı‘yla olan ilişkimizi ortaya koyacağını söylemektedir. Elçi Yuhanna bizlere, ATanrı‘da yaşıyorum diyen, Mesih’in yürüdüğü yolda yürümelidir“ (1 Yu. ı:6) dedi. Yaşayışımız tıpkı Rab İsa’nın yaşamında olduğu gibi Baba Tanrı‘ya itaat içinde olmalıdır. Samuel’in bu konuyu Kral Saul’un önüne açıkça yatırdığını hatırlayacaksınız: Aİşte söz dinlemek kurbandan, sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir“ (1 Samuel 15:ıı) dedi. Önemli olan şey Rab’be itaattir. İman ve imanı izleyen itaat. Bu olmadan inancınız yapmacık ve sahtedir. Eğer Rab’be inanıyorsak, o zaman O’nun Sözüne de itaat etmemiz gereklidir. Tanrı‘nın Sözünü sadece kafada değil, yaşamda da göstermek gerekir. Yani hem akıl, hem de yürek işidir iman ve itaat. PERŞEMBE Donnerstag 7 NİSAN April Saf kişi her söze inanır, ihtiyatlı olansa attığı her adımı hesaplar. Bilge kişi korktuğu için kötülükten uzaklaşır, akılsızsa büyüklük taslayıp kendine güvenir. Süleyman’ın Özdeyişleri 14: 15 Der Einfältige glaubt jedem Wort, aber der Kluge achtet auf seinen Schritt. Der Weise fürchtet sich und meidet das Böse, aber der Tor braust auf und fühlt sich sicher. Sprüche 14, 15 Gerçek bir imanlı asla saf değildir, olmamalı da. İmanlı her şeye inanmaz. Habercilerin Rab’be sürekli sorular sorduklarına hiç dikkat ettiniz mi? Adına, AŞüpheci Tomas“ dediğimiz kişi sürekli sorular soruyordu. Simun Petrus, birçok sorular sordu: ARab, nereye gidiyorsun? Neden seni izleyemiyorum?“ Sessiz olan Filipus, ABize Baba’yı göster, bütün ihtiyacımız olan bu“ dedi. Yahuda (İskariyot değil), ANasıl olup da bunları bize göstereceksin de dünyaya göstermeyeceksin?“ diye sordu. Bu kişiler, her zaman sorular soruyorlardı. Merak etmek, sorular sormak gerekli ve olumludur. Eğer Tanrı çocuğuysanız, her şeye inanmazsınız. Duyduğunuz her şeyi yutmazsınız. İman, karanlıkta bir yere atlama değildir. İman, yaşamınızı bir şeye oynamak değildir. İman, öyle olmadığını bildiğiniz bir şeye inanmaktır da değildir. Dostum, iman sağlam bir temelin üzerinde durur. Tanrı, eğer sağlam bir temel değilse, inanmayın der. ASaf kişi her söze inanır.“ Sağduyulu kişi, bilge kişi duyduklarını sınar, gerçeği arar ve bulduğunda buna inanır. CUMA Freitag 8 NİSAN April RAB kötülerin kurbanından iğrenir, ama doğruların duası O’nu hoşnut eder. Süleyman’ın Özdeyişleri 15: 8 Das Opfer der Gottlosen ist ein Gräuel für den HERRN, aber das Gebet der Aufrichtigen sein Wohlgefallen. Sprüche 15, 8 das Opfer: kurban verabscheuen: iğrenmek Bu temel bir ilkedir. Kötüler iyilik yapamazlar ve doğru düşünemezler. Böyle yapabilmeleri imkânsızdır. Bir an için biraz aşağılara inip aynı gerçeği dile getiren başka bir ayete bakalım. ARAB kötünün tasarılarından iğrenir, temiz düşüncelerden hoşnut kalır“ (Özdeyiş 15:ı6). Kötünün düşünceleri Rab için iğrençtir, getirdiği kurbanlar da öyledir. Bunların iğrenç olmasının nedeni yanlış oluşudur, içte ve dışta yanlış, tamamiyle yanlıştır ve yaptığı şeyler de yanlıştır. Sorun, alçakgönüllülük içinde gelip kayıp durumunu kabul etmeyi, kurtuluş için Rab İsa Mesih’e gelmeyi öğrenmemiş olmasıdır. Bir insan dindar olabilir. Kiliseye gidebilir ve belirli formaliteleri yerine getirebilir ama Tanrı‘nın önünde bunların hiçbir değeri yoktur. İnsanların belirli dindar şeyler yaparlarsa bunun kendilerini Tanrı‘yla doğru bir ilişkiye sokacağını düşünmeleri asla doğru değildir. Yüreğin değişmesi gerektir. Tanrı da insanın dış görünüşünü değil, onun iç dünyasını, yüreğini değiştirir. CUMARTESİ Samstag 9 NİSAN April RAB, ölüm ve yıkım diyarında olup biteni bilir, nerede kaldı ki insanın yüreği! Süleyman’ın Özdeyişleri 15: 11 Scheol und Abgrund liegen offen vor dem HERRN, wieviel mehr die Herzen der Menschenkinder! Sprüche 15, 11 der Tod: ölüm das Verderben, der Abgrund: yıkım das Land, der Bezirk: diyar İbraniler’e Mektup bizlere, ATanrı‘nın görmediği hiçbir yaratık yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Tanrı‘nın gözleri önünde her şey çıplak ve açıktır“ der (İbr. 4:13). Tanrı, yüreğin düşüncelerini ve amaçlarını yargılar. Hiçbirimizin görmemiş olduğumuz ve dünyasal insanların var olduğuna inanmadıkları ölüler diyarı Tanrı‘nın gözlerinin önünde açıktır. Sadece Tanrı, görülmeyen dünyayı bir Tanrı çocuğu için gerçek kılabilir, ki bu ona bu hayat hakkında gerçek bir görüş açısı verecektir. Her şeyin sadece bu hayat olduğunu düşünen kişi, Tanrı çocuğununkinden farklı görüş açısına sahiptir. Tanrı‘nın çocuğu olmayan kişilerle konuştuğumuzda, onların yaşama ilişkin görüş açılarını öğrenmek, nasıl düşündüklerini görmek önemlidir. Ama görünmeyen dünyanın diğer tarafında ne olduğunu ancak Tanrı gösterebilir. Sadece Tanrı‘nın Ruhu, Mesih’le ilgili şeyleri alıp onları bizler ve onlar için gerçek kılabilir. PAZAR Sonntag 10 NİSAN April İnsanın kendi yolu, kendi gözlerine temiz gözükebilir ama RAB ruhları tartar. Süleyman’ın Özdeyişleri 16: 2 Alle Wege eines Mannes sind lauter in seinen Augen, aber der die Geister prüft, ist der HERR. Sprüche 16, 2 die Absicht: niyet wiegen, abwiegen, prüfen: tartmak Aİnsan her yaptığını temiz sanır.“ Özdeyişler 14:1ı’de de şöyle der: AÖyle yol var ki, insana düz gibi görünür, ama sonu ölümdür.“ Kayıp insanlarla kurtuluşları hakkında konuştuysanız, vaizlik ya da öğretmenlik yaptıysanız çoğu zaman aldığınız yanıtı bilirsiniz: ABenim kurtulmaya ihtiyacım yok. Ben iyiyim. Benim neyim var? Tanrı‘nın önünde durmaya razıyım. Ben dürüst bir insanım“ derler. Bu tür şeyler söyleyip dururlar. İnsanlar kendi gözlerinde temizdirler. Bu sözlerle bana meydan okuyan insanlar olmuştur. Hatta Tanrı‘nın önündeki yaşamlarının kusursuz olduğunu düşünen çok sayıda Hıristiyan da vardır. Konunun tamamı Kutsal Kitap’ın bir ayetinde ortaya konmuştur: AAma kendisi ışıkta olduğu gibi, biz de ışıkta yürürsek, birbirimizle paydaşlığımız olur ve O’nun Oğlu İsa’nın kanı bizi her günahtan arındırır“ (1 Yu.1:7). Tanrı Sözü’nün aynasını yaşamlarımıza tuttuğumuzda o Söz tam olarak doğru olmayan şeyleri, Tanrı‘nın standardına erişmediğimiz noktaları bize gösterecektir. PAZARTESİ Montag 11 NİSAN April İnsanın kendi yolu, kendi gözlerine temiz gözükebilir ama RAB ruhları tartar. Süleyman’ın Özdeyişleri 16: 2 Alle Wege eines Mannes sind lauter in seinen Augen, aber der die Geister prüft, ist der HERR. Sprüche 16, 2 das Auge: göz ansehen, betrachten: gözükmek Tanrı sizi araştırır. Ruhları tartabilen bir terazi gördünüz mü? Size söyleyeyim: Tanrı Sözü! Tanrı Sözü bir aynadır. Sizi ölçmek için bir tartıdır ve yetişmediğinizi, standarda erişmediğinizi size söylemekte ve göstermektedir. Dostum, Tanrı‘nın yasasına bakıp da hâlâ ona uyabildiğinizi söyleyebiliyorsanız o zaman henüz yasayı görmemişsiniz demektir. Yasanın ne söylediğini gerçekten bilmiyorsunuz demektir. Yasa kusursuz olmanız gerektiğini bildirir. Siz ve ben asla bu kusursuzluğu yaşayamaz ve üretemeyiz. Bu yüzden bir Kurtarıcı‘ya ihtiyacımız vardır. Yasa’nın yaptığı şudur: Bizleri Mesih’e götüren bir öğretmendir. Sizi elinizden tutup çarmıha getirir ve, AÇocuğum, ihtiyacın olan şey bir Kurtarıcı‘dır“ der. Yasa iyidir ama sizi kurtarmayacaktır. İnsanın yolları, önünde Tanrı Sözü olduğu halde, kendi gözlerinde temizse, o zaman görmeyi istemeyenler kadar kör olanlar olmadığını söylemek istiyorum. RAB ruhları tartar. SALI Dienstag 12 NİSAN April Yapacağın işleri RAB’be emanet et, o zaman tasarıların gerçekleşir. Süleyman’ın Özdeyişleri 16: 3 Befiehl dem HERRN deine Werke, und deine Gedanken werden zustande kommen. Sprüche 16, 3 das anvertraute Gut: emanet anvertrauen: emanet etmek Emanet etmek burada Ayuvarlamak“ anlamına gelmektedir. İşlerinizi Rab’be yuvarlayın ve Rab onlara bakacaktır. Ben öyle kurtuldum. Gençken oraya buraya kaçtım, günaha düştüm, eve döndüm ve vicdanım beni rahatsız etti. Tanrı Sözü elime geçti. Tanrı Sözü’nde Tanrı‘nın bana kızgın olmadığını, İsa’nın günahlarımı taşıdığını ve imanla aklanmış olarak Tanrı‘yla barış içinde olabileceğimi okudum. Dört yıl kadar araştırdım, inceledim. Bunları anladıktan sonra günahlarımı Mesih’e yuvarladım. Bugün bile gece uyuyamadığım zamanlar vardır, yatakta dönüp, ARab İsa, Sen’de dinleniyorum“ derim. Dönün. O’nda dinlenin. Yollarınızı Rab’be teslim edin. Yarın, gelecek hafta, gelecek yıl ya da görünemeyen gelecekten ötürü endişe duyuyor musunuz? Her şey nasıl olacak? Neden bütün bunları Rab’be teslim etmiyorsunuz? O’na yuvarlayın. Bu harika bir resimdir. ÇARŞAMBA Mittwoch 13 NİSAN April Çünkü her şey O’ndan, O’nun aracılığıyla ve O’nun içindir. Yücelik sonsuzlara dek O’nundur. Romalılar 11: 36 Denn aus ihm und durch ihn und zu ihm hin sind alle Dinge! Ihm sei die Herrlichkeit in Ewigkeit! Amen. Römer 11, 36 ewig, endlos: sonsuz bis in Ewigkeit: sonsuzlara dek Doğrusunu isterseniz, anlamadığım bazı şeyler var ve Rab’be çok güzel bazı önerilerde bulunabileceğimi sanıyorum. Ama Rab bana Aben bu evreni senin için yapmadım. Bu evren benim için var ve sen benim için varsın; iyi ya da kötü, kurtulmuş ya da kayıp benim yüceliğim için olacaksın“ der. Tanrı bugün Kendi amacını gerçekleştirmektedir. Sizce Tanrı‘ya ayak uydurmanızın zamanı gelmedi mi? Evreni yöneten O’dur. Çok sayıda insan kalabalığa ayak uyduruyor, popüler olana uyuyor, işe yarayacak şeyi yapıyor. Dostum, bu dünyada her şeyin nasıl olacağını bilmiyorum ama şunu biliyorum: Nihai olarak, her şey Tanrı‘nın yüceliği için olacak. AYasasız bile kötülük günü içindir.“ Tanrı insanın öfkesinin Kendisini övmesine neden olacaktır (Mezmur 76:10). Bunu nasıl yapacaktır? Bilmiyorum. Bekleyelim; bir gün bize gösterecektir. Tanrı‘ya güvenmeye ve yolunuzu O’na teslim etmeye ve O’na ayak uydurmaya hazır mısınız? PERŞEMBE Donnerstag 14 NİSAN April Mazlumlar arasında alçakgönüllü biri olmak, kibirlilerle çapul malı paylaşmaktan iyidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 16: 19 Besser bescheiden sein mit Demütigen, als Beute teilen mit Hochmütigen. Sprüche 16, 19 bescheiden, unterdrückt: mazlum der Hochmut, der Stolz: kibir Burada vurgulanan nokta, gururdur, ki Tanrı gururdan nefret eder. Gurur, Tanrı‘nın Anefret ettiği şeyler listesi“nde ilk sırayı alır (Öz. 6:16S17). Günümüzde şeytan olarak tanınan baş meleği yerinden eden şey gururdu; yani şeytanın düşmesine neden olan gururdu. Şeytan, seherin oğlu, Lusifer’di, kendisinde günah bulunana dek büyük bir olasılıkla Tanrı‘nın yaratmış olduğu en yüksek varlıktı. Bu günah neydi? Gururdu. Kendisini Tanrı‘dan yükseğe çıkartmaya çalışmıştı, çünkü kendisi Tanrı‘nın yaratmış olduğu çok harika bir yaratıktı ve kendisine özgür irade gücü verilmişti. Özgür irade, Tanrı‘nın yaratıklarının ellerine vermiş olduğu çok tehlikeli bir silahtır. Bazı yaratıklar bir içgüdüyü izlerler. Örneğin, ördekler, leylekler kışın kuzeyden güneye, sıcak ülkelere uçarlar. Yazın yeniden geri gelirler. İnsanın özgür iradesi vardır. İnsan kışın istediği yerde kalabilir. Ama özgür irade olduğunda aynı zamanda gurur ve Tanrı‘ya karşı isyan olasılığı da vardır. CUMA Freitag 15 NİSAN April Altın ocakta, gümüş potada arıtılır, yüreği arıtansa RAB’dir. Süleyman’ın Özdeyişleri 17: 3 Der Schmelztiegel für das Silber und der Ofen für das Gold; aber ein Prüfer der Herzen ist der HERR. Sprüche 17, 3 reinigen: arıtmak das Gold: altın das Silber: gümüş Saf gümüş elde etmek için madenden çıkarılan cevher potaya konur ve pislikler çıkartılabilsin ve saf metal kalsın diye eriyene dek ısıtılır. Aynı şey altın için de geçerlidir. Fırına konur ve içindeki kirler çıkarılır. Rab de imanlıları geliştirebilmek için bazen onların ateşten geçmesine izin verir. Bizleri güçlendirmek için yüreklerimizi sınar. Kendi kullanımı için daha olgun oğullar ve kızlar haline gelmemizi ister. Tanrı‘nın Eyüp peygamberin sıkıntı fırınından geçmesine izin vermesinde bir amacı vardı. Tanrı‘nın Pavlus’a bedende bir diken vermesinde bir amacı vardı. Tanrı‘nın kilise tarihinde bir şehitler dönemi olmasına izin vermesinde bir amacı vardı. Zulüm aslında kiliseyi birbirine kenetledi ve kilise hiçbir zaman o dönemde olduğu kadar ruhsal alanda zengin olmamıştır. Bizler Tanrı için altın ve gümüşten daha değerliyiz. Bu yüzden sınandığımızda cesaretimiz kırılmamalı. CUMARTESİ Samstag 16 NİSAN April Dost her zaman sever, kardeş sıkıntılı günde belli olur. Süleyman’ın Özdeyişleri 17: 17 Ein Freund liebt zu jeder Zeit, und als ein Bruder wird er in Not erfunden. Sprüche 17, 17 der Freund: dost der Bruder, die Schwester: kardeş die Not, die Bedrängnis: sıkıntı Bu ayet bize Davut için harikulade bir arkadaş olan Yonatan’ı hatırlatıyor. ADost her zaman sever.“ Yonatan Davut’u sarayda müzik çalarken de seviyordu, Kral Saul’dan kaçmaya çalışırken hayatını kurtarmak için saklanırken de seviyordu. Yonatan, Saul’un oğlu ve tahtın varisi olduğu halde Davut’u seviyordu. Böyle bir dosta sahip olmak harikulade bir şeydir. Eğer birisi sizi her zaman sevmiyorsa o kişi sizin gerçek anlamda dostunuz değildir. Birisinin sizi sevdiğini ve dostunuz olduğunu söylemesi ve sıkıntı geldiğinde onun sizi sevmediğini öğrenmeniz büyük bir hayal kırıklığıdır. Bu kişi, size sadakatsizlik eden bir Yahuda İskariyot ya da ihanet eden Davut peygamberin oğlu Avşalom gibidir. Ama sizi seven çok sadık bir dostunuzun olduğunu söylemek istiyorum: İsa Mesih sizi seven ve sizin uğrunuza canını bile ölüme veren bir dosttur. O sizi ne olursa olsun, asla terk etmez. Her zaman sizin yanınızdadır. PAZAR Sonntag 17 NİSAN April İç ferahlığı sağlık getirir, ezik ruh ise bedeni yıpratır. Süleyman’ın Özdeyişleri 17: ıı Ein fröhliches Herz bringt gute Besserung, aber ein niedergeschlagener Geist dörrt das Gebein aus. Sprüche 17, ıı erdrückt, zerdrückt, niedergeschlagen: ezik der Geist: ruh Günümüzde yüreklerinin ezikliklerinden ötürü gerçekten hasta olan birçok insan vardır. Bu kalp hastalığı değildir. Sevinç eksikliğidir. Peki neden insanda bu huzur, barış, ferahlık yoktur? Her insan yüreğinde o huzuru, esenliği, yani ferahlığı istemiyor mu? Hem de nasıl! Öyleyse neden yok? Yanıtını size söyleyeyim: insan günahlıdır. Günahlı yürek o huzuru, esenliği bulamaz. Yeşaya peygamber, kötülere S günahlı yüreğe S esenlik, huzur yoktur, demiştir. Yürekte olan günahın sonucu nedir? Barışsızlık, nefret, kin, affetmezlik, merhametsizlik, korku, yalan dolan, kısacası her tür kötülük. Bunlar da insan yüreğini hasta eder, insanın ruhunu ezer, ezik ruh ise insanı mutsuz eder. Günahları bağışlanan insan özgür olan insandır. Tanrı‘nın amacı da budur zaten. İnsanların günahlarını bağışlasın ve onlara sonsuz huzuru, esenliği versin. Bu mümkündür. Bu nedenle Tanrı İsa Mesih’i gönderdi ve sizi İsa Mesih’e sunduğu bu esenliğe çağırıyor. PAZARTESİ Montag 18 NİSAN April Çenesini tutup susan ahmak bile bilge ve akıllı sayılır. Süleyman’ın Özdeyişleri 17: 28 Auch ein Narr, wenn er schweigt, kann als weise gelten, und wenn er seine Lippen verschließt, als verständig. Sprüche 17, 28 das Kinn, das Mundwerk: çene seinen Mund halten, schweigen: çenesini tutmak Bu özdeyiş mizah içerir. Ağzınızı kapalı tutmanın işe yaradığını söyler. Bir çiftçinin biraz saf olan bir oğlu vardı. İnsanlar onun biraz bön olduğunu söylerlerdi. Elma dolu at arabasıyla kasabaya gittiler ve baba birkaç iş görmek için giderken oğlunu atların dizginlerini tutmak için orada bıraktı. Babası oğluna, ABak oğlum, kimseye bir şey söyleme, çünkü eğer söylersen aptal olduğunu anlarlar“ dedi. Oğlan ağzını açmayacağına söz verdi. Arabaya bir adam yaklaşıp, AElmalar kaça oğul?“ dedi. Oğlan cevap vermedi. Adam iki, üç kere aynı soruyu sordu ama oğlan orada öyle oturup ona baktı. Sonunda adam, ANeyin var senin? Tam bir ahmak gibi davranıyorsun“ dedi ve oradan uzaklaştı. Babası döndüğünde oğluna, ANasıl gitti?“ diye sordu. Oğlan, AAğzımı açmadım ama ahmak olduğumu yine de anladılar“ dedi. SALI Dienstag 19 NİSAN April Bilge kişinin ağzından çıkan sözler derin sular gibidir, bilgelik pınarı da coşkun bir akarsu. Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 4 Tiefe Wasser sind die Worte aus dem Mund eines Mannes, ein sprudelnder Bach, eine Quelle der Weisheit. Sprüche 18, 4 Rab İsa Mesih’e gerçekten iman eden herkesin içinde Kutsal Ruh yaşar. Rab İsa, Tapınaklar Bayramı‘nda su dökülürken tapınakta durup, ABir kimse susamışsa bana gelsin, içsin. Kutsal Yazı‘da dendiği gibi, bana iman edenin içinden diri su ırmakları akacaktır“ dedi (Yu.7: 37S38). Sonra Yuhanna bunu bizim için yorumlar. ABunu, kendisine iman edenlerin alacağı Ruh’la ilgili olarak söylüyordu. Ruh henüz verilmemişti. Çünkü İsa henüz yüceltilmemişti“ (Yu.7: 39). Tanrı çocuğu, Kutsal Ruh’un gücünde konuşmayı öğrenmelidir. Bu, Tanrı Sözü’nü sunmakta ve Tanrı‘yla ilgili şeylerden bahsederken çok önemlidir. Çünkü ‘Ruh’un kılıcı‘, Tanrı Sözü’dür. Tanrı‘nın Sözü’nde gerçek, kutsallık, bilgelik, sevinç, teselli ve ruhsal eğitim vardır. ÇARŞAMBA Mittwoch 20 NİSAN April Akılsızın dudakları çekişmeye yol açar, ağzı da dayağı davet eder. Akılsızın ağzı kendisini mahveder, dudakları da canına tuzaktır. Dedikodu tatlı lokma gibidir, insanın ta içine işler. Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 6-8 Die Lippen des Toren kommen an mit Streit, und sein Mund schreit nach Prügel. Der Mund des Toren wird ihm zum Verderben, und seine Lippen sind eine Falle für seine Seele. Die Worte des Ohrenbläsers sind wie Leckerbissen, sie gleiten hinab in die Kammern des Leibes. Sprüche 18, 6-8 ADedikoducunun sözleri“ ya da fısıldayan kişinin sözleri ruhun derinliklerine inen tatlı lokmalar gibidir. Yeniden akılsız konusuna döndük. Rab İsa bizlere, AKimseye aptal bile demeyin“ dediğini hatırlayın. Ancak Tanrı bazı insanların aptal olduklarını söylüyor çünkü Tanrı onları biliyor. Akılsız kişinin bir sorun kaynağı olduğunu yeniden görüyoruz. Çekişmeler oluşturan, şikayetler eden ve hatalar bulan odur. Buna uygun bir çağdaş özdeyiş verebiliriz: ADüşünceli olun. Birçok insan şikayet etmesini bilir ama çok az kişi şikayetlerini lütufkar bir biçimde dile getirir. Arı, bal yaptığı için nadiren övülür, sadece soktuğu için eleştirilir.“ Ne kadar doğru! PERŞEMBE Donnerstag 21 NİSAN April İnsanın ruhu hastalıkta ona destektir. Ama ezik ruh nasıl dayanabilir? Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 14 Eines Mannes Geist erträgt seine Krankheit; aber einen niedergeschlagenen Geist, wer richtet den auf? Sprüche 18, 14 krank: hasta die Krankheit: hastalık der Mensch: insan Bacağınızı kırıp iyileşebilirsiniz ama eğer ruhunuz kırılmışsa tamamiyle kırılmışsınız demektir. Böylesi bir zamanda size ancak Tanrı cesaret verebilir. Nehemya’nın İsrail halkı üzerinde vali olduğu zaman ve duvarları yeniden inşa ettikten sonra bile Tanrı Sözü’nü henüz duymamışlardı. Tanrı Sözü kendilerine okunduğunda Tanrı‘dan ne kadar uzakta olduklarını gördüler ve ağlamaya başladılar. Nehemya onlara ağlamamalarını çünkü bunun bir sevinç zamanı olduğunu söyledi. ARAB’bin verdiği sevinç sizi güçlü kılar“ dedi (Nehemya 8: 10). Rab’bin sevincinin bizim kuvvetimiz olduğunu bilmemiz çok önemlidir. Aslında bu çağdaş bir özdeyiştir: “Sevinç, Efendi orada olduğunda yürekte dalgalanan bayraktır.“ CUMA Freitag 22 NİSAN April Yıkıma götüren dostlar vardır, ama öyle dost var ki, kardeşten yakındır insana. Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 24 Manche Gefährten führen ins Verderben, aber mancher Freund ist anhänglicher als ein Bruder. Sprüche 18, 24 das Verderben, der Zusammenbruch: yıkım führen, bringen: götürmek Eğer dostlarınız varsa o zaman kendinizi dost canlısı olarak gösterin. Bu arada, arkadaşlarınıza karşı bir arkadaş mısınız? AÖyle bir dost var ki, kardeşten yakındır insana.“ O’nun kim olduğunu biliyor musunuz? O size bir kardeşin olabileceğinden daha yakındır. O kişi İsa’dır ve size, ABuyurduklarımı yaparsanız, benim dostlarım olursunuz“ der (Yu.15: 14). İnsanların, Aİsa benim arkadaşımdır“, demesi elbette doğru değildir. Ama İsa’nın bizlere dost demesi bir onurdur. Size sormak istediğim soru şu: AO’nun buyruklarına itaat ediyor musunuz?“ İsa, ASize buyurduklarımı yaparsanız, benim dostlarım olursunuz“ diyor. Eğer O’na itaat etmiyorsanız, O’nun dostlarından biri olmadığınızı söyleyebilirim. İsa, bir kardeşten daha yakın olan dosttur. O bizim Kurtarıcımız’dır. Bizleri, bizim için ölecek kadar sevmiştir. CUMARTESİ Samstag 23 NİSAN April Yıkıma götüren dostlar vardır, ama öyle dost var ki, kardeşten yakındır insana. Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 24 Manche Gefährten führen ins Verderben, aber mancher Freund ist anhänglicher als ein Bruder. Sprüche 18, 24 der Freund: dost nahe: yakın A.M., Ali amca, Türkiye’de bir dostumuz vardı. Ona güvenerek evimizi teslim ettik, sonra bir gittik ki, eve taşınmış ve çıkmak istemiyor. Aylarca mahkeme kapılarında süründük. Sonunda çıkardık, ama onun yaptıkları yüreğimize oturdu ve bir türlü unutamıyoruz. Herhangi birisi yapsaydı, bu kadar zorumuza gitmezdi, dediler. Ne yazık ki, dünyada gerçek anlamda dost bulmak imkansız gibidir. Ama bize gerçek dost olan ve bizim uğrumuza kendi hayatını severek veren İsa Mesih vardır. O bizleri ölesiye sevdi ve sevmektedir. İsa’nın dostluğunu ve sevgisini anlatan bir ilahi yazmıştım. Bir kıtası şöyle: AKollarım açık ardına kadar, sevgimde yaşa sonsuza kadar. Hiçbir ortamda yok olmaz sevgim, çünkü seni ölesiye sevdim!“ Bizleri ölesiye seven Mesih! Bizlere, Aİşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim“ (Matta ı8: ı0) ve ASeni asla terk etmem, seni asla bırakmam“ (İbr.13: 5) demiştir Mesih. O sana da bu dost elini uzatmaktadır. PAZAR Sonntag 24 NİSAN April Henüz umut varken çocuğunu eğit, onun yıkımına neden olma. Süleyman’ın Özdeyişleri 19: 18 Züchtige deinen Sohn, solange noch Hoffnung da ist; aber lass dich nicht dazu hinreißen, ihn zu töten! Sprüche 19, 18 die Hoffnung: umut das Kind: çocuk Disipline çocuklarınız küçükken başlayın. Çok geç olana dek beklemeyin. İleri yaşlarda kurtulan bir adam bana, AKarımla ben geçenlerde kurtulduk ve bundan ötürü Tanrı‘ya teşekkür ediyoruz ama çocuklarımızı kaybettik. Şeytan’ın yolunda yaşıyorduk ve aynı şeyi bugün çocuklarımızda görüyoruz“ dedi. Çocuklarına doğru eğitimi vermek için çok geç olana dek beklemişlerdi. Çocuklarınızı eğitmeye, onlar daha küçükken başlayın. AEvet“iniz evet, Ahayır“ınız hayır olsun. Çocuğunuzun her isteğine evet demeyin, ağladığında buna kulak asmayın. Diğer yandan her babanın çocuğunu nasıl ele aldığı konusunda dikkatli olması gerektir. Kimsenin çocuklarına karşı zalim davranma hakkı yoktur. Umut varken çocuğunu disiplin et, ama bunu onu ezmeden yap. Disiplin etmekten korkmayın ama zalimce cezalara izin verilmemelidir. Disiplini sevgiyle yapın. PAZARTESİ Montag 25 NİSAN April Kavgadan kaçınmak insan için onurdur, oysa her ahmak tartışmaya hazırdır. Süleyman’ın Özdeyişleri 20: 3 Ehre ist es dem Mann, vom Streit abzulassen, jeder Narr aber fängt Streit an. Sprüche 20, 3 die Ehre: onur der Streit: kavga Bir Mesih inanlısını belirleyen işaretlerden biri, gerginlik ve çekişmeyi uzatmamasıdır. Birisi, Adurumu eşitlemeye çalıştığımız“ kişilerin ancak bize yardım eden insanlar olması gerektiğini söylemişti. Yani iyiliğe iyilikle karşılık vermeliyiz. Ama düşmanlarınızdan öç almaya çalışmayın. Kötülüğe kötülükle cevap vermeyin. Bunun yerine kendinizi Tanrı‘ya teslim edin, çünkü Tanrı, AÖç benimdir, kötülüğün karşılığını ben vereceğim“ demiştir (Rom.1ı: 19). Tanrı‘nın bize kendimiz için öç almaya çalışmamamız gerektiğini söylemesinin nedeni budur. Durumu kendi ellerimize almak aslında iman yolundan ayrılmaktır. Tanrı bunu bizim yapabileceğimizden çok daha iyi bir şekilde yapar. Tanrı çocuğu Pavlus’un Filipili inanlılara söylediklerini hatırlamalıdır: AUysallığınız bütün insanlarca bilinsin“ (Fil.4: 5). Uysallık! AKavgadan kaçınmak insan için onurdur.“ Unutmayın ki, kavga aklın, bilginin, bilgeliğin ve mantığın bittiği yerde olur! SALI Dienstag 26 NİSAN April İşiten kulağı da gören gözü de RAB yaratmıştır. Süleyman’ın Özdeyişleri ı0: 12 Das hörende Ohr und das sehende Auge, der HERR hat sie alle beide gemacht. Sprüche ı0, 12 hören: işitmek sehen: görmek erschaffen, machen: yaratmak das Auge: göz Buradaki düşünce kafanızı kullanmanızdır. Tanrı size göz ve kulak vermiştir. Bakın ve dinleyin, bu sadece karşıdan karşıya geçmek için değil, günlük yaşam konusunda da iyi bir öğüttür. Bu özdeyişler grubu boyunca büyük bir ilke görüyoruz. İlk olarak, AKim ‘Yüreğimi pak kıldım, günahımdan arındım’ diyebilir?“ Siz diyebilir misiniz, dostum? Ne sizin ne de benim bunu söyleyemeyeceğimizden eminim. Kimse kendi çabalarıyla pak olduğunu iddia edemez. Beşikteki küçük bir bebek bile böyle bir şey iddia edemez. O küçük çocuklar daha bebekken sinirlerini belli ederler. Önce onlar günahsız gibi gözüküyor. Bu harikadır! Sonra sinir içinde olduğunu fark edersiniz, yüzü kıpkırmızı olur ve hatta nefesini tutar kızgınlıktan. Onun da bütün geri kalanlarımız gibi insan yozluğuna tabi olduğunun bilincine varmamız gerekir. ÇARŞAMBA Mittwoch 27 NİSAN April İnsan yeniden doğmadıkça, Tanrı‘nın hükümranlığını göremez. Yuhanna 3: 3 Wenn jemand nicht von neuem geboren wird, kann er das Reich Gottes nicht sehen. Johannes 3, 3 geboren werden: doğmak das (König-)Reich: hükümranlık von neuem: yeniden Doğal haliyle bir kimse, “Yüreğimi pak kıldım, günahımdan arındım“ diyemez. Dostum cennete gitmek istiyorsanız, önce cennetten doğmanız gerekmektedir. Rab İsa dindar bir adama şöyle dedi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı‘nın Egemenliğini göremez“ (Yu.3: 3). Kimse, kurtuluş için Mesih’e gelip Mesih’in doğruluğu kendisine giydirilene dek, kendisinin iyi, pak ya da temiz olduğunu söyleyemez. Bizler İsa’da kabul edilince doğrulukla donatılıyoruz. Ama eski doğamız bu dünyadan göç edene kadar bizimle birlikte gitmeye devam edecektir. Ama Süleyman’ın Özdeyişleri’nde, iyilik etmenin çok önemli olduğunu belirtir; ama doğruluğun, dürüstlüğün Tanrı için çok daha fazla önemli olduğunu ortaya koyar. Pak ve temiz olmanın, dürüstlüğün bir değeri vardır. Tanrı çocuğu, Tanrı‘ya onur getirecek bir şekilde yaşamalıdır. Onun söylediği sözler ile yaşamı birbirine uygun olmalıdır. Peki, hayatınız, yüreğinizin paklanmış olduğunu kanıtlıyor mu? Unutmayınız ki, sizi kimsenin görmediği zaman siz gerçekte kimsiniz! PERŞEMBE Donnerstag ı8 NİSAN April İşiten kulağı da gören gözü de RAB yaratmıştır. Süleyman’ın Özdeyişleri ı0: 12 Das hörende Ohr und das sehende Auge, der HERR hat sie alle beide gemacht. Sprüche ı0, 12 das Ohr: kulak das Auge: göz erschaffen, machen: yaratmak Aİşiten kulağı da gören gözü de RAB yaratmıştır“ özdeyişinde bir düşünce de şudur. Tanrı size görmeniz için gözler ve işitmeniz için kulaklar vermiştir. Onları kullanın. Durun, bakın ve dinleyin. Yaşamınızı kör bir şekilde geçirmeyin; yani yaşamınızı gözleriniz görüyor, ama gerçekte görmeyerek yaşamayın. Gözlerinizi doğru, sevgi ve adalet için kullanın. Kulaklarınızı açın. Kulaklarınızı yine aynı şekilde doğru olan şeyler için açın, onları dedikodu, yalan dolan için açmayın. Tanrı size belirli ölçüde sağduyu, belirli bir miktar cesaret vermiştir. Tanrı‘nın size verdiği haberi dinleyin. Siz kendinizi pak kılamazsınız. Sadece Tanrı sizi pak kılabilir. Tanrı size, Kendi önünde, günahınızın bütün suçluluğunu kaldıran ve bu dünyada onurlu bir şekilde yaşamanıza yardım eden bir konum verebilir. Yeter ki O’na bakın ve O’nu dinleyin. Duymak istemeyenlere ilişkin olarak Tanrı Sözü şöyle der: AÇünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, kulakları ağırlaştı. Gözlerini de kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, kulakları duymasın, yürekleri anlamasın ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim!“ (H.İ. ı8:ı7). CUMA Freitag 29 NİSAN April Kralın yüreği RAB’bin elindedir, kanaldaki su gibi onu istediği yöne çevirir. Süleyman’ın Özdeyişleri 21: 1 Wie Wasserbäche ist das Herz eines Königs in der Hand des HERRN; wohin immer er will, neigt er es. Sprüche 21, 1 die Richtung: yön lenken: çevirmek İsrail ulusu Farslar’ın egemen olduğu dönemde tutsaktı. Daha önceden bildirilen peygamberlik sözü uyarınca 70 yıllık sürgünlük dönemi bitince, Fars kralı Koreş, İbranileri ülkelerine dönüp tapınağı inşa etmeleri ve Rab’be tapmaları için serbest bıraktı. Sonra Roma İmparatorluğu Avgustos’un yaptığı nüfus sayımı nedeniyle Meryem’le Yusuf Beytlehem kasabasına gittiler. Peygamberler tarafından bildirildiği gibi Rab İsa orada doğdu. Bu iki olayda da görüyoruz ki, kimse yüce Tanrı‘dan bağımsız değildir ve bizlerin O’na olan bağımlılığımızı kabul etmemiz gerekir. Ülkemin, insanlarımın sevgi, gerçek ve doğruluk ilkelerinde yaşamaları için her zaman dua ediyorum. Yeni bir bildiriye ihtiyacımız var ama bu kez bu yüce Tanrı‘ya bağımlılık bildirisi olmalıdır. Böylesi bir değişikliğin olabilmesinin tek yolu, insanların Tanrı Sözü’ne dönmesiyle gerçekleşebilir. Çünkü Tanrı Sözü bizi gerçeğe, doğruluğa, barışa getirir ve bize kurtuluş sağlar. Tanrı Sözü’nü bildirmemizin bu kadar önemli olmasının nedeni de budur. CUMARTESİ Samstag 30 NİSAN April İnsan izlediği her yolun doğru olduğunu sanır, ama niyetlerini tartan RAB’dir. Süleyman’ın Özdeyişleri 21: 2 Jeder Weg eines Mannes ist gerade in seinen Augen, aber der die Herzen prüft, ist der HERR. Sprüche 21, 2 meinen, denken, vermuten: sanmak die Absicht: niyet prüfen, abwägen: tartmak Burada da yine insanın kendisini doğru görmesi konusunu görüyoruz. İnsan mantıklı mazeretler bulmaya çalışır ama Tanrı ince eleyip sık dokuyarak insanın yüreğine bakar. Yüzeyi boyamaya çalışırız ve dış cephe iyi gözükür. ABen iyi ve dindar bir insanım, kalbim o kadar da kötü değil. Her zaman iyilik etmeyi severim“ diye övünürüz. Bunların hepsi doğru olabilir ama Tanrı, insanın yüreğine bakar. Yürek tutumu çok önemlidir. Ben her zaman şunu söylerim: Yüreğinde yer varsa, oraya dünyalar sığar. Yüreğinde yer yoksa, bin metre karelik bir evin de olsa, oraya bir tek insan bile sığdıramazsın. İnsan dış görünüşe bakar, ama Rab yüreğe bakar ve yürekleri tartar. Yeremya peygamber, AYürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez, onu kim anlayabilir?“ diye bildirmiştir (Yer.17: 9). Rab İsa’ya gidip O’na çaresiz durumunuzdan söz ettiniz mi? O, Büyük Doktor’dur ve kalp hastalıkları uzmanıdır. Size yeni bir yürek verir. Kalp değiştirme işini ilk yapmaya başlayan O’ydu. Rab size, itaat eden, seven, merhamet gösteren bir yürek verecektir. PAZAR Sonntag 1 MAYIS Mai (Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir) Ağzını ve dilini tutan başını beladan korur. Süleyman’ın Özdeyişleri 21:23 Wer seinen Mund und seine Zunge bewahrt, bewahrt vor Nöten seine Seele. Sprüche 21, 23 der Mund: ağız die Zunge, die Sprache: dil die Not, das Unglück: bela İnsanın en büyük düşmanı kendisidir! Bu söz gerçekten doğru bir sözdür. Bir de insanın o dili yok mu! Öylesine yaralar ki, o yara izleri uzun yıllar sürebilir. Atalarımız boşuna, Akılıç yarası geçer, ama dil yarası geçmez“ dememişler. Dile ilişkin şu atasözlerimiz iyi bilinir: Aİnsan ne çekerse hep kendi dili yüzünden çeker... Dil ile düğümlenmiş şey, diş ile çözülmez... Dil söylenir haklanır, baş belaya katlanır... Dil sükut ederse, baş selamet bulur!“ Süleyman peygamber de, AAğzını ve dilini tutan başını beladan korur“ demektedir. Burada yine dilin doğru kullanımından söz eder. Dost istiyorsanız dostça davranmanız gerektiğini zaten söylemiştir. Bu yüzden eğer konuşacaksanız, söylediklerinize dikkat etmelisiniz. Dostlara ihtiyacınız vardır ve Süleyman’ın Özdeyişleri kitabı, dostlar ve düşmanlar hakkında çok şey söyler. Şöyle bir söz vardır: ABin dostu olanın onsuz yapacak bir dostu yoktur, ve tek bir düşmanı olan her yerde onunla karşı karşıya gelir.“ Ne kadar doğru! PAZARTESİ Montag 2 MAYIS Mai At savaş günü için hazır tutulur, ama zafer sağlayan RAB’dir. Süleyman’ın Özdeyişleri 21: 31 Das Pferd wird gerüstet für den Tag der Schlacht, aber die Rettung ist Sache des HERRN. Sprüche 21, 31 das Pferd: at der Kampf, die Schlacht: savaş Davut peygamber, “Karşımda bir ordu konaklasa, kılım kıpırdamaz, bana karşı savaş açılsa, yine güvenimi yitirmem“ diye yazmıştı Mezmur ı7: 3’te. Kral Asa da bu gerçeği öğrenmişti. “Asa, Tanrısı RAB’be, ‘Ya RAB, güçlünün karşısında güçsüze yardım edebilecek senden başka kimse yoktur’ diye yakardı, ‘Tanrımız RAB, bize yardım et, çünkü sana güveniyoruz. Senin adınla bu kalabalığa karşı çıktık. Ya RAB, sen bizim Tanrımız’sın. İnsanlar sana karşı zafer kazanmasın’“ (ı. Tarihler 14: 11). Tanrı‘ya güvenmek çok harika bir şeydir. Bu, hazırlık yapmamamız gerektiği anlamına gelmez. İsa, güçlü bir adam kendi evini koruduğu sürece, malları güvenlik içinde olur demişti. “Ama güvenlik Rab’dendir.“ Hazırlığınızı yapın ama imanınızın Rab İsa Mesih’te olduğundan ve O’nda dinlenmekte olduğunuzdan emin olun. SALI Dienstag 3 MAYIS Mai İhtiyatlı kişi tehlikeyi görünce saklanır, bönse öne atılır ve zarar görür. Süleyman’ın Özdeyişleri 22: 3 Der Kluge sieht das Unglück und verbirgt sich; die Einfältigen aber gehen weiter und müssen es büßen. Sprüche 22, 3 die Gefahr: tehlike sich verbergen, sich verstecken: saklanmak der Schaden: zarar Akıllı bir adam olmayı istiyor musunuz? O zaman gelecek için hazırlıklar yapın. Günümüzde gelecek için düzenlemeler yapmanıza yardım edecek birçok insan vardır. Her türlü sigorta şirketi ve acentesi vardır. Yaşlılığınız için düzenlemeler yapmanıza, çocuklarınıza bakmanıza ve bu tür şeyler yapmanıza yardım edecek insanlar vardır. Peki ama sonsuzluğunuzu düşünüyor musunuz? Kutsal Kitap, sonsuzluk için hazırlık yapmayan adama akılsız demektedir. Böylesine akılsız bir adamı şu hikaye güzel anlatmaktadır: Bir gün kral çok hastalanır ve ölmek üzeredir. Sarayının maskarası krala, Aey kralım, nereye gideceğinizi biliyor musunuz?“ diye sorar. O da, Ahayır, bilmiyorum“ yanıtını verir. Peki hazırlık yaptınız mı? Buna da Ahayır“ der kral. Sarayın maskarası biraz düşündükten sonra başındaki gülünç şapkasını çıkarıp krala uzatır. AKralım, siz bana, benden daha aptal birisini bulursam şapkamı ona vermem gerektiğini söylemiştiniz. Siz sonsuz bir ülkeye gidiyorsunuz, ama hiçbir hazırlık yapmamışsınız. Bu nedenle bu şapkam size aittir.“ ÇARŞAMBA Mittwoch 4 MAYIS Mai İşinde usta birini görüyor musun? Öylesi sıradan kişilere değil, krallara bile hizmet eder. Süleyman’ın Özdeyişleri 22: ı9 Siehst du einen Mann, der gewandt ist in seinem Geschäft, - vor Könige wird er hintreten, er wird nicht vor Niedrige hintreten. Sprüche 22, 29 Tanrı, çalışkan insanı ödüllendirmeyi tasarladığını söylüyor. Rab İsa’nın sonsuzlukta övgüsünün, AAferin, iyi ve güvenilir köle!“ olacağını söylediğini hatırlayacaksınız. Övgüsü, yaptığınız işin miktarı ya da tanıklık ettiğiniz kişilerin sayısını ya da ne kadar çok çalıştığınızı değil, size vermiş olduğu görevde ne kadar sadık olduğunuzu temel alacaktır. Rab size sadece evinizdeki küçük çocuğunuza anne olma görevini vermiş olabilir. Musa’nın annesi bu şekilde sadıktı ve ismi Tanrı Sözü’ne geçmiştir. Ödül, sadakat için olacaktır. Elçi Pavlus bunu Romalılar 1ı: 10S11’de şöyle dile getirmiştir. AKardeşlik sevgisinde birbirinize içtenlikle bağlanın - bir ailenin üyeleri gibi - birbirinizi sevin! Birbirinizle yarışırcasına karşılıklı saygı gösterin. Çabanız - gayretiniz hiçbir zaman eksilmesin. Ruh’ta ateşli olun. Rab’be böyle hizmet edin!“ Bu ayetler bize, Tanrı‘ya sadık olun ve bu sadaket içerisinde, alev alev yanan bir ateşle Rab’be hizmet edin, diyor. PERŞEMBE Donnerstag 5 MAYIS Mai (Avrupa ülkelerinin çoğunda dini bayramdır) Bir önderle yemeğe oturduğunda önüne konulana dikkat et. İştahına yenilecek olursan, daya bıçağı kendi boğazına. Onun lezzetli yemeklerini canın çekmesin, böyle yemeğin ardında hile olabilir. Süleyman’ın Özdeyişleri 23: 1-3 Wenn du dich hinsetzt, um mit einem Herrscher zu speisen, so achte ja auf das, was du vor dir hast! Und setze ein Messer an deine Kehle, wenn du heißhungrig bist ... Sprüche 23, 1-3 Ben bunu gayet sıradan bir dille şöyle söyleyebilirim: Bir yere yemeğe davet edildiğiniz zaman, orada oturuşunuza, kalkışınıza dikkat edin. Özellikle de yemeye oturulduğunda, her zaman alışık olduğunuzdan daha farklı bir şekilde davranın. Lezzetli, zengin yemeklerle süslenmiş masada oburcasına - açgözlü bir şekilde yemeklere hücum etmeyin! Böylesine oburca yemek yemektense, Süleyman peygamberin de söylediği gibi, bıçağı boğazınıza dayamanız daha iyidir. Bunu daha kibar bir dille söylersek, yemek yerken aşırıya kaçmayın ve kendinizi denetimde tutun. Günümüzde bazı insanların gerçekten aç oldukları için değil, psikolojik bir etkenden ötürü yemek yedikleri teorisi var. Bazı insanlar gergin olduklarında, sinirli olduklarında yemek yerler. Rahatlamalı ve yemeklerimizin tadını çıkartmalı ama aşırıya kaçmadan. CUMA Freitag 6 MAYIS Mai Zengin olmak için didinip durma, bunu aklından çıkar. Servet göz açıp kapayana dek yok olur, kanatlanıp kartal gibi göklere uçar. Süleyman’ın Özdeyişleri 23: 4-5 Mühe dich nicht ab, es zu Reichtum zu bringen, da verzichte auf deine Klugheit! Wenn du deine Augen darauf richtest, ist er nicht mehr da. Denn plötzlich macht er sich Flügel wie ein Adler und fliegt zum Himmel. Sprüche 23, 4-5 Amerikan dolarının üzerinde bir kartal olduğuna dikkat etmişsinizdir. Dikkatli olmazsanız o kartal uçup gidecektir. Buradaki düşüncenin tamamı şöyle: Zengin olmanın yanlış bir tarafı yoktur. Çalışkanlığın yanlış bir tarafı yoktur. Ancak sadece bunu hayatınızın amacı haline getirmeyin. Yüreklerimizin hedefi zenginlik olmamalıdır. Bazı insanların para kazanmak için bir hırsları, bir açlıkları, bir açgözlülükleri vardır ve para onların tanrısı haline gelir. Tanrı çocuğunun bunu yapmaması gerektir. Zengin bir adam bana, ABen parayı sırf para kazanmış olmak için kazanmıyorum. Parayı yapabileceği şeyler için kazanıyorum. Önce parayı benim için yapabileceği şeyden ötürü kazanıyordum. Şimdi Tanrı için yapabileceği şeylerden ötürü kazanıyorum“ demişti. Bir adamın zengin olmasının yanlış bir yanı yoktur. Yanlışlık yürekte para kazanmak için bastırılmaz bir tutku olmasındadır. Bu açgözlülüktür ve aslında bu çağdaş putperestliktir. CUMARTESİ Samstag 7 MAYIS Mai Gerçeği satın al ve satma; bilgeliği, terbiyeyi, aklı da. Süleyman’ın Özdeyişleri 23: 23 Kaufe Wahrheit und verkaufe sie nicht, dazu Weisheit und Zucht und Verstand! Sprüche 23, 23 kaufen: satın almak verkaufen: satmak die Weisheit: bilgelik die Erziehung, die Zucht: terbiye Bizler “gerçeği“ parayla satın almamız gerekmiyor. Zaten, gerçeği hiçbir zaman satın alamazsınız. Gerçek her zaman gerçektir ve gerçek kalacaktır. İnsan parayla gerçeği saptırabilir, ama gerçek yine gerçek olarak kalır. Gerçek parasız ve ücretsiz olarak bize açıktır. İsa Mesih bir keresinde şöyle dedi: “Yol, gerçek ve yaşam Benim! Bana iman eden sonsuz yaşama kavuşur!“ (Yu.14:6). İsa Tanrı‘ya giden yol olduğu kadar, O yaşamdır, aynı zamanda O gerçektir. O’na iman etmek gerçeğe iman etmek demektir. O’na iman etmek yaşama iman etmektir. O, bu dünyadaki yaşam için gerekli olan her tür susuzluğumuzu giderir. “Ey susamış olanlar, sulara gelin, parası olmayanlar, gelin, satın alın, yiyin. Gelin, şarabı ve sütü parasız, bedelsiz alın“ (Yeş.55: 1) diye yazar Yeşaya peygamber. Mesih, Tanrı çocuğu için bunların hepsidir. Mesih İsa Gerçek, bilgelik ve anlayıştır. Büyük bir elçi olan Pavlus bizlere bundan söz eder: AAma siz Tanrı sayesinde Mesih İsa’dasınız. O bizim için Tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu“ (1 Kor.1: 30). PAZAR Sonntag 8 MAYIS Mai Oğlum, beni yürekten dinle, gözünü gittiğim yoldan ayırma. Süleyman’ın Özdeyişleri 23: 26 Gib mir, mein Sohn, dein Herz, und deine Augen lass an meinen Wegen Gefallen haben! Sprüche 23, 26 zuhören: dinlemek trennen von: (bir şeyden) ayırmak der Weg: yol Birisi, AAli, Tanrı‘nın bizim kirli pis yüreklerimizi istemediğini söylediğini sanıyordum“ diyecektir. Bu doğrudur. Tanrı onları kullanamaz. Ama Rab, AOğlum, yüreğini bana ver“ dediğinde kurtulmamış kişilere hitap etmiyor. Oğluna hitap ediyor. Kendisine yeni bir yürek, yeni bir doğa verdiği, yeniden doğmuş olan kişiye hitap ediyor. Şimdi o kişiye, ABana gelmeni ve kendini Bana teslim etmeni istiyorum. Eğer beni seviyorsan, buyruklarımı da yerine getirmen gerekir“ diyor. Mesih’in kanı aracılığıyla kurtarıldıysanız şu ilahiyi söyleyebilirsiniz: Zavallı yüreğimi al,Ve o yürek Sen’den başka her şeye kapalı olsun.Sevgimi al, Rab’bim,İçinin bütün hazinelerini Senin ayakların önüne seriyorum. PAZARTESİ Montag 9 MAYIS Mai Tanrı‘yı gizli tuttuğu şeyler için, krallarıysa açığa çıkardıkları için yüceltiriz. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 2 Gottes Ehre ist es, eine Sache zu verbergen, die Ehre der Könige aber, eine Sache zu erforschen. Sprüche 25, 2 verborgen: gizli verbergen, verborgen halten: gizli tutmak an die Öffentlichkeit bringen, ans Licht bringen: açığa çıkarmak Bu, özdeyişin Rab İsa’nın, “Kutsal Yazıları araştırın“ sözünü (Yu.5: 39) dile getirişinin bir başka biçimidir. Pavlus da aynı şeyi yazmıştı: “Gerçeğin bildirisini doğru kullanarak kendini Tanrı‘ya makbul ve alnı ak bir işçi olarak sunmaya gayret et“ (ı. Tim.ı: 15). “Bir şeyi açığa çıkartmamız“ gerektir. O zaman bile, Tanrı‘nın bize bildirmemiş olduğu birçok şey olduğunun bilincine varmamız gerektir. Eğer bildirseydi onları anlayabilecek olduğumuzdan şüpheliyim. Bunlar araştırılamaz, insanın anlayışının ötesinde olan şeylerdir. Tanrı da zaten bunu açıkça söylemişti: “Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir“ (Yeşaya 55: 9). Ancak Tanrı‘nın bize bildirmiş olduğu şeyleri incelemeliyiz; bunların üzerinde düşünmeliyiz. Tanrı Sözü’nü araştırmamız ve o Sözü incelemeye ihtiyacımız olduğunu anlamamız çok önemlidir. SALI Dienstag 10 MAYIS Mai Yerinde söylenen söz, oyulmuş gümüşün içinde altın elma gibidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 11 Goldene Äpfel in silbernen Prunkschalen, so ist ein Wort, geredet zu seiner Zeit. Sprüche 25, 11 der Apfel: elma der Ort, die Stelle: yer am Platz, passend: yerinde İnsanoğlu genellikle çok konuşur, değil mi? Bazı insanlar vardır ki, onların çeneleri açılmayagörsün, onu susturana bravo! Bazı insanlar sırf konuşmak için konuşur. Sana bir söz söyler, birkaç dakika sonra söylediği sözün tam tersini söyler. Bunlar boş ve yersiz sözlerdir. Tanrı Sözü sık sık bilgelikten söz eder. Bilgelik, yerinde ve zamanında uygun sözü söyleme yeteneğidir. Bugünkü ayetimizde de, yerinde söylenen söz, oyulmuş gümüş içinde altın elma gibi olduğunu söyler. Yerinde söylenen doğru söz, iyi ve değerlidir! (Öz.15:ı3). Bu çoğumuzun üzerinde dua etmemiz gereken bir durumdur: ne söylememiz gerektiği ve bunu doğru zamanda söylemek. Birçok kereler doğru zamanda yanlış şeyi söylediğimizi ya da doğru şeyi yanlış zamanda söylediğimizi anlamalıyız. Bazen de ağızlarımızı hiç açmamamız gereken zamanlar vardır. Söylediğimiz sözlerin yerinde olması için Tanrı‘nın Sözü’nden öğrenmemiz gerekir. ÇARŞAMBA Mittwoch 11 MAYIS Mai Altın küpe ya da altın bir süs neyse, bilgenin azarlaması da, dinleyen kulak için öyledir. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 1ı Ein goldener Ohrring und ein Halsgeschmeide aus feinem Gold, so ist ein weiser Mahner für ein hörendes Ohr. Sprüche 25, 12 der Ohrring: küpe das Ohr: kulak tadeln, mahnen: azarlamak Küpe takma tarih öncesine kadar uzanıyor. Eski Mısır’da, Yunanistan ve Roma’da küpe kullanılıyordu. Osmanlılar döneminde, küpe, kadınların önde gelen süs eşyaları arasına girerdi. Altın küpe ya da altın bir süs eşyası aslında fiziksel güzelliği arttırmak amacında kullanılmaktaydı ve günümüzde de aynı amaçla kullanılıyor genelde. Hatta günümüzde kadınların yanında bazı erkekler de küpe kullanmaya başlamışlardır. Doğrusunu isterseniz bunu hiç de uygun görmediğimi söylemek istiyorum. Bugünkü ayetimizde Tanrı Sözü AAltın küpe ya da altın bir süs neyse, bilgenin azarlaması da, dinleyen kulak için öyledir!“ der. Bu, bilgenin azarlamasının dinleyen kulak üzerindeki etkisini tanımlar. Birisinin düzeltilmesi ve azarlanması gereken zamanlar vardır. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, birisini azarlarsak özellikle de bunu başkalarının önünde yaparsak insanlar, AAh, onu kaybettin. Onu bir daha asla kazanamayacaksın“ derler. Dostum eğer o kişi doğru türde biriyse onu kazanırsınız. Ve eğer yanlış türde biriyse onu nasılsa kazanamazsınız. PERŞEMBE Donnerstag 12 MAYIS Mai Hasat vaktinde kar serinliği nasılsa, güvenilir ulak da kendisini gönderenler için öyledir. Böyle biri efendilerinin canına can katar. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 13 Wie Kühlung des Schnees an einem Erntetag ist ein zuverlässiger Bote denen, die ihn senden: die Seele seines Herrn erquickt er. Sprüche 25, 13 Bilindiği gibi Ortadoğu yaz aylarında çok sıcak olur. Eski dönemlerde insanlar yaz aylarında da üzerinde kar olan Hermon dağından kar alıp getirirlerdi. Hasat vaktinde kar yağarsa, bu aslında bir felaket olur. Ama ayetimizde anlatılan olay, hasat zamanında karın yağması değil, tarlada çalışan bir işçiye verilen, içinde buz ya da kar olan bir bardak sudur. Yazın ortasında, günün en sıcak döneminde serin bir bardak su kişiyi nasıl ferahlatırsa, aynı biçimde sadık bir habercinin de kendisini gönderenlerin canını serinletir, onları rahatlatır. Aslında her insan etrafında güvenilir, sadık insanların olmasından hoşlanır. Bir adam sadık bir eş ister. Sadık çocukları takdir eder. Bir işveren sadık çalışanlar ister. Bir vaiz sadık elemanlar ve sadık bir cemaat ister. Ve insanlar da sadık bir vaiz isterler. Sadakat harika bir özelliktir. İnsan ilişkilerinde, özellikle de aile içerisinde çok önemli bir yer tutar ve insan canına can katar. Ne mutlu sadakat gösteren insana! CUMA Freitag 13 MAYIS Mai Yağmursuz bulut ve yel nasılsa, vermediği armağanla övünen kişi de öyledir. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 14 Aufziehende Wolken mit Wind, doch kein Regen, so ist ein Mann, der mit trügerischem Geschenk prahlt. Sprüche 25, 14 das Geschenk: armağan der Wind: yel die Wolke: bulut Bazı insanlar sahip olmadıkları armağanlarla övünürler. Kaç kere konuşmalarda kendilerinin ne kadar harika olduklarını söyleyen insanlara tanık oldum. Bir de kendilerini övmeye başlarken, Aövünmek gibi olmasın“ sözünü söyleyerek başlarlar kendilerini şişirmeye. Ben şu iyiliği ettim, şöyle becerikliyim, şunu başardım; elimden şu yetenekler gelir vs. İmanlılar arasında şuna da tanık oldum kerelerce: Canım ben bir vaaz verirken öyle hazırlanmam, açarım bir yer başlarım konuşmaya! İşte bu ve benzeri insanlar tam ayetimizde belirtilen duruma, yani, insanlara yağmur yağacağını düşündüren, ama yağmur getirmeden çekip giden bulut ve rüzgara benzerler. Evet, gökyüzü bulutlarla doludur, ama ortalıkta yağmur yok! Sadece öyle göründüler. İncil’den Yahuda mektubu da bunları çok iyi tanımlar. Onlardan, Abirer kir, rüzgarın etkisiyle sürüklenen yağmursuz bulutlar, meyvesiz meyve ağaçları gibi olduklarını, köpüğünü savuran denizin vahşi dalgaları gibi, ayıplarını etrafa savurduklarını“ söyler (Yahuda 1ı,13). CUMARTESİ Samstag 14 MAYIS Mai Düşmanın acıkmışsa onu doyur, susamışsa ona su ver. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 21 Wenn deinen Hasser hungert, speise ihn mit Brot, und wenn ihn dürstet, tränke ihn mit Wasser. Sprüche 25, 21 der Feind: düşman hungrig sein: acıkmak Durst haben: susamak İnsanoğlu ne der ve neye inanır? Sana bir tokat atana sen iki tane at. Düşmanı yok etmeye çalış. Acaba düşman dediğimiz kimdir? Tanrı‘nın yarattığı insan değil mi? Neden öyleyse birbirimize düşman olduk? Bu sadece iki ulus arasında değil, aile içerisinde, karı koca, iki kardeş arasında bile düşmanlık başlayıp gitmektedir. Çünkü yapımız günahlıdır. Bizler günah işleyerek aslında Tanrı‘ya düşman olduk. O’nun bizi yok etmesi gerekirken, bunu yapmadı. Bize düşmanca davranmadı, tam tersine bizi sevmeye devam etti. Bizi sonsuz yaşam armağanıyla doyurdu, yani bize sonsuz yaşam yolunu açtı. Şimdi Tanrı‘ya gelip sonsuz yaşam güvenliğini alabiliriz. Yol açık. Buna sahip olan kimseye de Tanrı, sen de öyle davran, diyor. Yani düşmanlığı bir tarafa at. İnsanlara yardım et. Elçi Pavlus da bu ayeti İncil’den Romalılar 1ı:ı0’ye aktarmıştır. Bize yapılan her tür kötülüğe nezaketle karşılık verirsek, kötülüğü iyilikle yenebiliriz. O zaman da bunun bereketlerini yaşar, insanlara örnek olabiliriz. PAZAR Sonntag 15 MAYIS Mai PENTİKOST BAYRAMI İ PFINGSTEN Kuzeyden esen rüzgar nasıl yağmur getirirse, iftiracı dil de öfkeli bakışlara yol açar. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 23 Nordwind gebiert Regen, und eine heimliche Zunge verdrießliche Gesichter. Sprüche 25, 23 Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, efendim, şöyle söyleme kırılır, böyle söyleme üzülür, şunu söyleme kaçıp gider, derler. Hatta Tanrı Sözü’ne ilişkin bile, bu kadar da dar görüşlü olmamak gerekir, bazı durumlar Tanrı Sözü’ne uymasa bile, artık bunlara alışmak gerekir, deniyor. Sanımca bu nedenle - gerçeklerden, doğrulardan taviz verildiği için - insanlık batmaya, aşağılara doğru gitmeye başlamıştır. Sevgi dolu olacaksın, ama her zaman gerçeklerde de kalacaksın. Sevginin doğrulukla, kutsallıkla bir bağı vardır. Sevgi gerçeği söyler. Eğer her insan gerçekte dedikoduyu, yalanı dolanı bırakıp bunları yapanları da eleştirseydi, eminim ki, insanlar arasında olan o bozuklukların büyük bir kısmı yok olurdu. Unutmayalım ki, iftiracı dil, dedikodu öfkeye, kine nefrete yol açmaktadır. Bunlar insan ve aile ilişkilerini yıkan, mahveden durumlardır. Bir an önce Rab’bin yardımını dileyip her tür günah eyleminden uzak durmak gerekir. PAZARTESİ Montag 16 MAYIS Mai PENTİKOST BAYRAMI İ PFINGSTMONTAG (Avrupa ülkelerinin çoğunda kutlanır) Kuzeyden esen rüzgar nasıl yağmur getirirse, iftiracı dil de öfkeli bakışlara yol açar. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 23 Nordwind gebiert Regen, und eine heimliche Zunge verdrießliche Gesichter. Sprüche 25, 23 Ne şiş yansın ne de kebap misali bir dönemde yaşıyoruz. Yanlış öğretiler, iman hayatında sahte pehlivanlık edenler için her zaman gerçeği açıkça söylerim. Bu birçok kardeşin gözlerini açar, onları teşvik eder, ama bazılarını da kızdırır. Bu kadar da sert olman gerekmiyor, diyorlar. Ben, doğru gördüğüm şeyleri söylemem gerektiğine inanıyorum. İnsanları kızdırmamak, onlara tatlı ve yumuşak şeyler söylemek güzel ve harika olur, ama hayat yolunda yılanların olduğu bir dünyada yaşadığımızı unutmamalıyız. Yolumuzda tehlikeli çukurlar vardır: sahte doktrinler ve Tanrı Sözü konusunda sahte öğretiler vardır. Tanrı Sözü’nün gerçeklerini söylemek her insanın - özellikle de öğretmenlerin, çobanların sorumluluğudur. Bunu yapmıyorsak, hizmetimizi doğru yapmıyoruz demektir. Gerçekleri söylerken kesinlikle hiç kimseyi kırmak, incitmek amacında değilim, sadece Tanrı‘nın gerçeğini bildirmeye çalışıyorum. Tanrı Sözü’nde bunu destekleyen birçok ayet vardır ve bugünkü ayetimiz de o ayetlerden biridir. SALI Dienstag 17 MAYIS Mai Susamış kişi için soğuk su neyse, uzak ülkeden gelen iyi haber de öyledir. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 25 Kühles Wasser auf eine lechzende Kehle, so ist eine gute Nachricht aus einem fernen Land. Sprüche 25, 25 Durst haben: susamak durstig: susamış die Nachricht: haber Annem çok yaşlıdır. Onu ancak yılda bir kere görebiliyorum. Ama sık sık telefon edip kendisiyle konuşuyorum. Bazen araya bazı şeyler girer, bir iki hafta telefon etmem. Sonra kız kardeşim telefon edip annemin hasta olduğunu söyler; çünkü senin sesini özledi. Senden haber alınca ona çok iyi geliyor. Ona bir telefon et, der. Telefon edip annemle konuşunca o tekrar canlanır. Sen dostum, son zamanlarda ailenden, aile fertlerinden haber aldın mı? Ya da onlara bir telefon açıp hal hatır sordun mu? Bu önemlidir. Ama bu ayette ilk bakışta göze çarpandan daha fazlası vardır. Uzak bir ülkeden iyi haber gelmişti. Rab İsa, ABen Baba’dan çıkıp dünyaya geldim. Şimdi dünyayı bırakıp Baba’ya dönüyorum“ demişti (Yu.16: ı8). Bu kısa zaman içinde John Wesley’in söylemiş olduğu gibi, Tanrı sizin ve benim kurtuluşumuzu gerçekleştirdi. Ve bu bize uzak bir ülkeden gelen iyi haberdir. Bu arada sorayım, O’nu kabul ettiniz mi? İsa Yaşam Suyu’dur. Sıcakta susamış insan için İsa Mesih soğuk sudur. ÇARŞAMBA Mittwoch 18 MAYIS Mai Kötünün önünde pes eden doğru kişi, suyu bulanmış pınar, kirlenmiş kuyu gibidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 26 Getrübter Quell und verdorbener Brunnen, so ist ein Gerechter, der vor einem Gottlosen wankt. Sprüche 25, 26 verschmutzt, getrübt: bulanmış verdreckt: kirlenmiş Küçük bir çocukken ava giderdik ve yanımızda hiç su götürmezdik. Bir ırmak ya da kaynak kenarına giderdik. Bazen su berrak olurdu (o zamanlarda suyun kirliliği diye bir sorun yoktu) ama ara sıra pislikten yeşilleşmiş bir kaynak bulurduk. Bu da büyük bir hayal kırıklığı olurdu. Bu, gerçek için ayağa kalkmış olan doğru birinin sonunda kötülerin önünde eğilmesiyle yapılan bir kıyastır. Bu durum iş dünyasında çok görülür. Politikada çok görülür. Dürüst insanlar, bir konuma gelmek için kötülerin önünde eğilirler. Bu inanlılar topluluğunda bile olur. Pak doktrini, sağlıklı öğretiyi, doğru olan şeyleri savunmuş olan biri ödün vermeye başlar. Bu günümüzün en büyük sorunlarından biridir. Susuzken bir kaynağın kenarına varıp içini pislik dolu bulmak gibidir. Harika bir ayet! PERŞEMBE Donnerstag 19 MAYIS Mai Fazla bal yemek iyi değildir; hep yüceltilmeyi beklemek de... Kendini denetleyemeyen kişi yıkılmış sursuz kent gibidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 27-28 Zuviel Honig essen ist nicht gut, und ehrende Worte gebrauche sparsam! Eine aufgebrochene Stadt ohne Mauer, so ist ein Mann ohne Selbstbeherrschung. Sprüche 25, 27-28 Balın büyük yararları vardır, ama fazla bal yendiğinde insanı hasta eder. Bir insanın özellikle de Tanrı‘nın hizmetinde kendini ön plana çıkartmaya çalışması insanın midesini bulandırır. Eski Antlaşma’da bal, doğal tatlılığı anlatır. Ekmek ya da yemek sunusuna balın katılması yasaktı. Neden mi? Çünkü o sunu, İsa Mesih’in insanlığını temsil ediyordu. İsa’da asla, dünyasal, suni bir tatlılık yoktu. O’ndaki tatlılık göksel ve sonsuz bir tatlılıktır. Peki bu ayetle bizler ne öğreniyoruz ya da bize neyi söylemek istiyor Tanrı Sözü? Tanrı‘nın ilkelerinde kalmak her zaman iyidir. Ama Tanrı‘nın yeter dediği durumların ötesine gitmek, insana bir sevinç getirmez, tam tersine insanın midesini bulandırır. İkinci noktada, kendi yüceliğini aramak, bir yücelik değildir. Asıl aranılması gereken Tanrı‘nın yüceliğidir. CUMA Freitag 20 MAYIS Mai Dua ederken ikiyüzlüler gibi davranmayın. Onlar sinagoglarda, sokak köşelerinde dikilip dua etmeyi severler. Amaçları gösteriştir. Doğrusu size derim ki, onlar karşılıklarını aldılar. Matta 6:5 Und wenn ihr betet, sollt ihr nicht sein wie die Heuchler; denn sie lieben es, in den Synagogen und an den Ecken der Straßen stehend zu beten, damit sie von den Menschen gesehen werden. Wahrlich, ich sage euch, sie haben ihren Lohn dahin. Matthäus 6, 5 İnsan yaşamında duanın çok önemli bir yeri vardır. İsa Mesih, öğrencilerine dua konusunda önemli talimatlar verdi. Okuduğumuz ayette, dua ederken ‘ikiyüzlüler gibi davranmayın’ dedi. Dua ederken ikiyüzlü ne demektir? İkiyüzlü insan inandığı, düşündüğü gibi davranmayan, özü sözü bir olmayan insan demektir. İkiyüzlü dua, insanlara gösteriş için yapılan duadır. Duayı gösteriş için yaparlar. İnsanlar onların ne kadar hararetle dua ettiklerini, ne kadar dindar olduklarını görsünler diye can atar. Böyle bir dua yapmacık ve sahte bir duadır. Bunun Rab’de hiçbir karşılığı yoktur. Peki İsa’ya iman edenler nasıl dua etmeliydiler? İç odalarına çekilip gizlide olan Babaya dua edeceklerdi“ (Matta 6:6). Burada Rab İsa ABaba“ terimini kullanır. Rab’bin sözünü ettiği kişiler Tanrı‘nın Egemenliğinin yurttaşlarıdır. Bugün Tanrı‘nın çocuğu olmak için ne yapabiliriz? Yuhanna 1:1ı bize yanıtı veriyor: Akendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı‘nın çocukları olma yetkisini verdi!“ İsa Mesih’e iman ettiysen Tanrı senin de babandır. O’na samimi, candan bir yürekle dua edebilirsin. CUMARTESİ Samstag 21 MAYIS Mai Dua ederken, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar boş tekrarlamalarla dualarının işitileceğini sanırlar. Matta 6: 7 Wenn ihr aber betet, sollt ihr nicht plappern wie die von den Nationen; denn sie meinen, dass sie um ihres vielen Redens willen erhört werden. Matthäus 6, 7 Her dönemde olduğu gibi, İsa Mesih döneminde de duanın önemli bir yeri vardı insanlar arasında. Ama zamanla dua bir alışkanlık halini aldı ve onu sadece dini kuralları yerine getirmek için kullandılar, bugün de olduğu gibi. Mesih döneminde Yahudiler ezberlenen duaları tekrar edip duruyorlardı. Ama İsa Mesih duaya gerçek anlamını vererek, öğrencilerine nasıl dua etmeleri gerektiğini öğretti. Dua ederken putperestler gibi ezberlenmiş dualardan kaçının, dedi. Dua hayatı önemlidir, çünkü dua iç dünyamıza doğru bir geçiş, yüreğimizin Tanrı‘ya yükselişidir. Genellikle, yüreğin acılarını, bazen şikayetlerini, isteklerini, bazen de yüreğin sevincini Tanrı‘ya iletmektir. Başka anlamıyla, dua ruhumuzun Tanrı‘ya yükselmesidir. Evreni yaratan, kutsal olan Tanrı‘yla paydaşlık etmek, O’nunla konuşmaktır. Bu nedenle de ezberlenen duaların, bir formaliteden öteye geçmediğini belirtti İsa. Bir insanla konuşurken, ona ezberlediğin şeyleri söylemezsin, onunla konuşursun. Dua ile biz de Tanrı‘yla konuşuyoruz. PAZAR Sonntag 22 MAYIS Mai Dua ederken, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar boş tekrarlamalarla dualarının işitileceğini sanırlar. Matta 6: 7 Wenn ihr aber betet, sollt ihr nicht plappern wie die von den Nationen; denn sie meinen, dass sie um ihres vielen Redens willen erhört werden. Matthäus 6, 7 İsa’nın öğrettiği duada ezbercilik yoktur. Sevgi duygularıyla, Tanrı‘ya, O’nun harikalığına, güzelliğine yaklaşmaktır dua. Sevgi duada çok önemli yer tutar. Sevginin olduğu yerde Tanrı vardır, ama sevgi yoksa, orada Tanrı da yoktur der Tanrı Sözü. Dua, yüreğimizin, aklımızın o karanlık ortamında yanan bir ışık gibidir. Dua ile aynı zamanda evrenlerin yaratıcısı olan Tanrı‘ya sevgiyle bağlanıyoruz. Tanrı‘nın yüceliğini, görkemini sadece bilmek yeterli değildir. Tanrı‘ya sevgi ve imanla bağlanmak duayı önemli ve anlamlı kılar. Duada formalite değil, samimiyet, içtenlik önemlidir. Dua, bir çocuğun babasıyla konuşması, onunla sohbet etmesi, kaygılarını, korkularını, isteklerini babasına anlatması gibidir. Çocuk babasıyla konuştuğu zaman, duyulsun diye bağırıp çağırmaz, ezberlenmiş sözler de söylemez. Bunun gibi İsa, dua ettiğiniz zaman ezberlerden, tekrarlamalardan, bağırıp çağırmalardan, güzel ve tantanalı sözler söylemekten uzak durun, dedi. Rab sizin yüreğinizi görüyor. Öyleyse yürekten O’nunla konuşun. PAZARTESİ Montag 23 MAYIS Mai Dua ederken, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Çünkü onlar çok söyledikleri için Tanrı‘nın kendilerini işiteceğini sanırlar Matta 6:7 Wenn ihr aber betet, sollt ihr nicht plappern wie die von den Nationen; denn sie meinen, dass sie um ihres vielen Redens willen erhört werden. Matthäus 6, 7 Bizler topluluklarda genellikle nasıl dualar duyarız? Hep tekrar edilen dualar ya da ezberlenen dualar. Hatta bazen durmadan, bağırıp çağırarak dua etmek gerektiği söylenir. Sanki Tanrı iyi duymuyor da, bağırıp çağırmakla, ısrar etmekle O’na isteklerimizi duyurabileceğiz! Oysa bir isteği Rab’be bir kez söylemek yeterlidir. Çünkü Tanrı‘dan bir kez dilesek bile Rabbimiz bizi duyacaktır. O bizi her zaman duyar. Evet bazı durumlarda duada ısrarla durmalıyız, ama aynı duayı durmadan tekrarlayıp durmakla değil! Böyle davrananlar için İsa ne diyor? Onlar gibi olmayın. Çünkü Babanız size gerekli olanı, siz daha O’ndan dilemeden önce bilir (Matta 6:8). Bu ne anlama geliyor? Biz Tanrı‘ya isteklerimizi, ihtiyaçlarımızı bildirdiğimiz zaman, O’na bağlı olduğumuzu, O’na güvendiğimizi ilan etmiş oluyoruz. Zaten Tanrı‘yla olan bağımızın temeli budur. SALI Dienstag 24 MAYIS Mai Şöyle dua edin: ‘Göklerdeki Babamız! Adın kutsansın!’ Matta 6:9 Betet ihr nun so: Unser Vater, der du bist in den Himmeln, geheiligt werde dein Name! Matthäus 6, 9 der Himmel: gök der Name: ad, isim heiligen: kutsamak Bu dua İsa Mesih’in ettiği dua değil, bizim etmemiz gereken duadır. Ben bir insan olarak İsa Mesih’e olan iman sayesinde yeniden doğdum ve Tanrı‘nın çocuğu oldum. Ben Tanrı‘ya ABaba“ diyebilirim, çünkü yeni doğuş mucizesi bana bu hakkı tanıdı. İsa benimle aynı safa geçemez. O’nun Babayla olan ilişkisi yeniden doğuş sayesinde değildir. O ezelden beri Baba Tanrı‘yla birliktedir. AGöklerdeki Babamız!“ Bazen Tanrı‘nın göklerde olduğunu unutuyoruz. Dünyada hapsedilmiş bir varlık değildir. Göklerde de hapsedilmiş birisi değildir. O her şeyin dışında ve üstündedir. Evet, O her yerde hazır ve nazırdır, uzayın boşluğunda olduğu kadar dünyamızın dağlarında ve atmosferinde de vardır, ama yarattığı şeylerden tümüyle arı ve ayrıdır. O kendi yarattığı şeylerin toplamı olamaz. Yaratılıştan çok daha fazla bir varlığı vardır. Evrenin tahtı üzerinde oturandır O. O’nun izni olmadan hiçbir şey olamaz ve her şey O’nun denetimi altındadır. ÇARŞAMBA Mittwoch 25 MAYIS Mai Şöyle dua edin: Göklerdeki Babamız. Adın kutsal kılınsın, egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de senin isteğin olsun. Matta 6: 9-10 Betet ihr nun so: Unser Vater, der du bist in den Himmeln, geheiligt werde dein Name; dein Reich komme; dein Wille geschehe, wie im Himmel so auch auf Erden! Matthäus 6, 9-10 AGöklerdeki babamız!“ sözü Baba Tanrı‘yı tüm evren üzerinde egemen olarak kabul eden bir duadır. Baba sözü, aynı zamanda O’nun bizlere ne kadar yakın olduğunu, bizleri bir babadan daha çok sevdiğini ortaya koymaktadır. AHükümranlığın gelsin“. Hangi hükümranlıktan söz ediliyor? İsa Mesih’in ikinci gelişinde yeryüzünde kuracağı Tanrı Egemenliğinden söz ediliyor. İsa Mesih’in yeryüzünde kuracağı hükümranlığı O adaletle, doğrulukla ve tam bir barış içerisinde yönetecektir. Bence hepimiz AHükümranlığın gelsin“ duasını yükseltmeliyiz.. AAdın kutsansın!“ Tam anlamı zaten budur: Tanrı‘nın adı kutsal olsun. Tanrı adı Tanrı neyse onu temsil eder. O’nun adı kendisidir. Adı ile şahsı arasında bir ayrım yapılamaz. O zaman sorabiliriz: Sen ya da ben Tanrı‘nın adını nasıl kutsal kılabiliriz? Mesih imanlıları olarak yaşam tarzımızla Tanrı‘nın adını kutsal kılabiliriz. O’nun adına sahibiz ve kendi yaşamımızda kutsal yaşamakla O’nun adını kutsal kılabiliriz. PERŞEMBE Donnerstag 26 MAYIS Mai (Avrupa ülkelerinin bazısında dini bayramdır) Şöyle dua edin: Göklerdeki Babamız. Adın kutsal kılınsın, egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de senin isteğin olsun. Matta 6: 9-10 Betet ihr nun so: Unser Vater, der du bist in den Himmeln, geheiligt werde dein Name; dein Reich komme; dein Wille geschehe, wie im Himmel so auch auf Erden! Matthäus 6, 9-10 Tanrı‘ya bağlı olmanın, O’nunla birlikte yürümenin en harika şekli, O’na itaat etmek ve O’nun isteklerini yerine getirmektir. O’nun egemenliğini hayatımızda işler duruma koymaktır. Tanrı‘nın isteğini, iradesini yerine getirmek, kuşku yok ki, tüm varlığımızda dokularımızda, canımızda, kanımızda, ruhumuzda O’nun istemine itaat etmektir. Dua Rab’be bakmaktır, O’nun verdiği nimetleri görmektir. İnsan, her şeyin sahibine seslendiğinde, aslında O’nu sevdiğini, verdiği nimetler için şükrettiğini, ne olursa olsun, O’nun istemini yerine getirmeye hazır olduğunu ilan etmiş olur. Yaşlı bir imanlı, toplantıda en arka sıralarda oturmuş, bir yere bakıyormuş. Kendisine, nereye bakıyorsun diye sorulduğunda, Rab’be bakıyorum ve O da bana bakıyor, demiş. Bu duanın bir resmidir. Dua ile biz Rab’be bakıyoruz. O ise bizim durumumuzu görür, yüreğimizde olanlara bakar. CUMA Freitag 27 MAYIS Mai Sürekli dua edin, her durumda teşekkür sunun. Çünkü Tanrı‘nın Mesih’te size ilişkin istemi budur. 1 Selaniklilere 5:17-18 Betet unablässig! Sagt in allem Dank! Denn dies ist der Wille Gottes in Christus Jesus für euch. 1. Thessalonicher 5, 17-18 unablässig, ständig: sürekli danken: teşekkür sunmak Nerede ve ne zaman dua edebiliriz? Her yerde dua edilebilir. Sokakta, otomobilde, trende, büroda, okulda, iş yerinde. Kırda, bayırda, evde yemek pişirirken, bulaşıklar yıkarken, ütü yaparken dua edilebilir. Tabii ailece ya da toplulukta birlikte dua etmek de güzeldir. Kısacası dua yeri nerede olursa olsun, dua insana iç huzuru getirir. Dua, bizim karakterimizi, kişiliğimizi de etkiler. Dua bize sabretmeyi, sakin kalmayı öğretir. Bu nedenle dua hayatı önemlidir. Dostum, sana şunu söyleyeyim: Durmadan nefes alıp verdiğin gibi, sen de her zaman Tanrı‘yı düşün, O’nun Sözü’nü oku, O’nunla konuş. Bunu yapmazsan, imanda gelişemezsin, büyüyemezsin; ruhsal hayatın çöker. Kurtuluş sevincini kaybedersin! CUMARTESİ Samstag 28 MAYIS Mai Göklerdeki Babamız! Gündelik ekmeğimizi bize bugün ver. Matta 6: 11 Unser Vater, der du bist in den Himmeln, unser tägliches Brot gib uns heute! Matthäus 6, 11 der Tag: gün täglich: gündelik das Brot: ekmek İlginçtir ki, İsa Mesih’in öğrettiği bu duada sadece AGündelik ekmeğimizi bize bugün ver!“ denilmektedir. Burada dün ya da ondan önceki günlerde yemeye zorunlu olduğumuz bayat ekmeklerden şikâyet edilmiyor. ATanrım, geçen yıl kurak geçti. Önümüzdeki yıl da kurak olursa o zaman sonbaharda ekmeği nereden alacağım“ diye de bir yakınma ya da kaygı yok. İşimi kaybedersem, o zaman ailemi nasıl geçindireceğim, ekmeği nereden bulacağım gibi sözler de yok. Hayır. İsa’nın öğrettiği dua bize, yalnız bugünün ekmeğini istemeyi öğretiyor. Sizin yiyebileceğiniz, ancak bugünkü ekmektir. İsa Mesih bu duayı öğretirken, kendisi bolluk içerisinde yaşamadı. Malı mülkü de yoktu. Sıradan, fakir birisiydi. Ama verdiği o öğreti, günümüze kadar gelmiş ve insanlara halen yol göstermektedir. O’nun öğrettiği bu duayı iyi anlamak ve günlük yaşamda uygulamaya koymak size de esenlik ve güven getirecektir. PAZAR Sonntag 29 MAYIS Mai Gündelik ekmeğimizi bize bugün ver. Matta 6:11 Unser tägliches Brot gib uns heute! Matthäus 6, 11 heute: bugün geben: vermek Daha önce belirttiğim gibi, İsa Mesih’in öğrettiği dua, bizim nasıl dua etmemiz konusunda bize bir örnek olarak verildi. Şimdi özellikle bu dilek konusunda biraz düşünmenizi istiyorum. Harika bir dilektir bu, bu istek yüreğimizin en derin yerinden büyük bir arzuyla kopup Rab’be yükselmelidir. Tümüyle Rab’bin sağlayışına ihtiyacımız olduğunu dile getirir. Bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarımızın tümü Rab tarafından sağlanmaktadır. AGündelik ekmeğimizi bize bugün ver!“ Bizler güncel ihtiyacımız olan ekmeğin günbegün bize verilmesini dualarımızda isteyebiliriz. Yarının ya da ondan sonraki günlerin, ayların kaygısına kapılmaya gerek yoktur. Kaygının bize sadece zararı vardır. Kaygı aynı zamanda iman hayatına kısa devre yaptırır. Biz Rab’be güvenmeyi öğrenmeliyiz. O bizim her gün ihtiyacımızı karşılayandır ve buna da söz vermiştir. AGündelik ekmeğimizi bize bugün ver“ duasıyla, her gün Rab’be muhtaç olduğumuzu da belirtmiş oluyoruz. PAZARTESİ Montag 30 MAYIS Mai Bize karşı suç işleyenlerin suçunu bağışladığımız gibi sen de bizleri bağışla! Matta 6:12 Und vergib uns unsere Schulden, wie auch wir unseren Schuldnern vergeben haben! Matthäus 6, 12 die Schuld: suç Schuld begehen, sündigen: suç işlemek İsa Mesih’in öğrettiği duaya Rab’bin duası demek aslında doğru değildir. İsa Mesih asla ASuçlarımı bağışla Rab“ diye dua edemezdi. Neden? Çünkü O’nda hiçbir suç, hiçbir günah yoktu. Bu dua İsa’nın öğrencilerinin etmesi gereken duaydı. ABize karşı suç işleyenlerin suçunu bağışladığımız gibi sen de bizleri bağışla!“ şeklinde yükselen dua gerçekten şeriata bağlı duadır. Bu duanın inayet ile hiçbir bağlantısı yoktur, ancak iyi bir tarafı vardır: Bizi, insanları bağışlamaya yönlendirir. Efesoslulara yazılan mektupta inayet ile bağlantılı bir bağış yolu belirtilir: ABirbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih’te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın“ (Ef.4:3ı). Tanrı bizi Mesih’te nasıl bağışladı? İnayet yoluyla, yani İsa Mesih’in çarmıh üzerinde tamamlamış olduğu iş sayesinde bağışladı! Öyleyse bizler de, tamamen, karşılıksız olarak bağışlandığımız için birbirimizi bağışlamalıyız. SALI Dienstag 31 MAYIS Mai Bize karşı suç işleyenlerin suçunu bağışladığımız gibi sen de bizleri bağışla! Matta 6:12 Und vergib uns unsere Schulden, wie auch wir unseren Schuldnern vergeben haben! Matthäus 6, 12 vergeben: bağışlamak du: sen wir: biz ABize karşı suç işleyenlerin suçunu bağışladığımız gibi sen de bizleri bağışla!“ sözü hiçbir şekilde kurtuluştan söz edemez. Çünkü burada Aeğer bağışlarsak, Tanrı da bizim suç ve günahlarımızı bağışlar ve bize sonsuz yaşamı verir“ demiyor. Neden? Çünkü, doğrulukla donatılmak, kurtuluşa ve sonsuz yaşama sahip olmak inayetle bize verildi. Yani inayetle bağışlandık. Bu bağışlanma bize karşılıksız olarak İsa aracılığıyla sağlandı. Kardeşim, Rab seni bağışlamak istediği zaman önce senin başkalarını bağışlamanı beklemez. Günah konusunu Rab bu şekilde halletmez. Günah sorununu halletmek için kendi özünden biricik Oğlu İsa’yı verdi, O’nu çarmıh ölümüne teslim etti. Asıl bağış bu temele dayanır ve başka hiçbir yolla elde edilemez. Bağışlandığımız için bağışlamak da bizim boynumuzun borcu oluyor. Eğer bağışlamıyorsak, bu, Rab’den gelen esenliğin, bereketin ve barışın gelmesini önler. Bağışlamıyorsak, Rab için iyi bir tanklık da etmiyoruz demektir. ÇARŞAMBA Mittwoch 1 HAZİRAN Juni Duaya durduğunuzda, herhangi birine karşı bir şeyiniz varsa onu bağışlayın ki, göklerdeki Babanız da suçlarınızı sizlere bağışlasın. Ama bağışlamazsanız, göklerdeki Babanız da suçlarınızı bağışlamayacaktır. Markos 11:ı5-ı6 Und wenn ihr steht und betet, so vergebt, wenn ihr etwas gegen jemand habt, damit auch euer Vater, der in den Himmeln ist, euch eure Übertretungen vergebe. Wenn ihr aber nicht vergebt, so wird euer Vater, der in den Himmeln ist, auch eure Übertretungen nicht vergeben. Markus 11, ı5Sı6 Buradaki önemli nokta, duanın duyulması ve yanıt verilmesinde bir koşul vardır. Kardeşini bağışlamazsan ve bunda direnirsen, ruhsal yaşamında kısa devre yaratırsın. Kısa devre ruhsal yaşamının gücünü çekip alır. Bunu anlamak önemlidir. Tanrı bizi Mesih uğruna bağışlar. Kurtuluş tamamen inayete dayanır. Kurtuluş bulan imanlı da bağışlamalıdır. Mesih imanlısı olarak herhangi bir insana karşı içinde acılık kökleri, kıskançlık, çekememezlik ve dedikodu düşünceleri varsa, bu Rab’bin vereceği bereketlerin önünü tıkar. Duanın en önemli koşuludur bu. Evet, İsa Mesih’e iman ettiğimiz zaman tüm günahlarımız bağışlanır, ama burada bir imanlı olarak Rab’be yakışır bir tutum takınmak söz konusudur. Efesoslular 4:3ı’de Pavlus şöyle yazar: ABirbirinize karşı iyi yürekli olun. Mesih’te Tanrı‘nın sizleri bağışladığı gibi, siz de sevecenlikle birbirinizi bağışlayın!“ PERŞEMBE Donnerstag ı HAZİRAN Juni Birbirinize karşı iyi yürekli olun. Mesih’te Tanrı‘nın sizleri bağışladığı gibi, siz de sevecenlikle birbirinizi bağışlayın! Efesoslular 4: 32 Seid aber zueinander gütig, mitleidig, und vergebt einander, so wie auch Gott in Christus euch vergeben hat! Epheser 4, 32 Tanrı bizleri Mesih’te bağışladı. Bu hiçbir koşula bağlı değildir. Kurtuluş tamamen bizlere sunulan sonsuz hediyedir. Ama sen ve ben yaşamımızda güçlü olmak istersek, bağışlamalıyız. Bu çok önemli! Kardeşini bağışlamazsan, Rab’bin bereketlerinden yararlanamazsın, ruhsal yaşamında ilerleme olmaz. Huzurunu ve esenliğini, daha da önemlisi kurtuluş sevincini kaybedersin. Bağışlamak çok önemli olduğu için tekrar vurgulayayım: Bak kardeşim, bağışlamamakta direnirsen ruhsal yaşamında kısa devre yaratırsın. Kısa devre ruhsal yaşamının gücünü çekip alır. ABirbirinizi bağışlayın.“ Başka insanların hatalarını büyütecek yerde onları bağışlamalıyız. Çok kez duygularımızı gizlemeye çalışırız. Birisi bizi birazcık incitsin, hemen içimizde o kişiye karşı olumsuz duygular oluşmaya başlar. O kişi gelip özür dilese bile onu bir türlü bağışlamak istemeyiz. ABağışladım“ deriz dilimizle, ama yüreğimiz başka okur. Bu olmamalıdır! CUMA Freitag 3 HAZİRAN Juni Birbirinize karşı iyi yürekli olun. Mesih’te Tanrı‘nın sizleri bağışladığı gibi, siz de sevecenlikle birbirinizi bağışlayın! Efesoslular 4: 32 Seid aber zueinander gütig, mitleidig, und vergebt einander, so wie auch Gott in Christus euch vergeben hat! Epheser 4, 32 ATanrı sizi Mesih’te bağışladığı gibi!“ dedikten sonra, siz de merhamet göstererek birbirinizi bağışlayın diyor. Önce Mesih bizi nasıl bağışladı? Günahlı olduğumuz halde, Rab hiçbir karşılık beklemeden ve tam olarak bağışladı. Bizler de Rabbimizi örnek alarak bağışlamalıyız. Bağışladığımız zaman, Kutsal Ruh’u üzmeyiz. Bağışlarken de bunun temeli yasa değil, kayradır. Normalde bağışlamak yasal bir şey değildir. Çünkü suç işlenildiğinde cezası da verilmelidir. Yasa bunu gerektirir. Eğer Rab de bizi yasaya göre bağışlamak isteseydi, asla bağışlanmazdık ve yargılanıp günahın cezası olan cehennemi hakkederdik. Ama şükrolsun, Rab bize karşı yasaya göre hareket etmedi. Tanrı‘nın yargısı gönderdiği İsa Mesih üzerine indiği için, bizleri Rab bağışlıyor. Bu bağışa sahip olan ve bunu anlayan birisi de bağışlama yolunu seçer. CUMARTESİ Samstag 4 HAZİRAN Juni Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Matta 6:13 Und führe uns nicht in Versuchung, sondern errette uns von dem Bösen! Matthäus 6, 13 verführen: ayartmak die Erlaubnis: izin retten: kurtarmak Okuduğumuz ayette ifade edilen düşünce şudur: Denenmemize yol açacak bir olanak sağlama. Günah konusunda Rab bizi denenmeye sokmaz, daha doğrusu bizi ayartmaz. Bunu İncil’de okuyoruz. Tanrı hiç kimseyi ayartmaz. Ancak insan bazen bedenin isteklerine boyun eğdiğinde, denenmeye düşer. İşte eski ademin isteklerine, arzularına boyun eğmemek için dua edebiliriz. ABizi denenme içinde bırakma!“ Rab denenmemize izin verir, ama aynı zamanda denenmeden çıkış yolunu da sağlar. İşte bu çıkış yolu için, bizi denenme içinde bırakmaması için O’na yakarmalıyız. ABizi kötü olandan kurtar!“ Bizler iman edince Tanrı bizleri yüzde yüz kurtarır ve tamamen Rab’be ait oluruz. Ama halen eski bedende, eski benlikteyiz. Eski bedenin istekleri, Tanrı‘nın istekleriyle bağdaşmaz. Hatta Pavlus, bedenin işlerini Galatyalılar 5:19 ve devamında sıralar. Bizler her zaman eski bedenin tuzaklarına düşme meylindeyiz. Rab’bin Sözü’nü okuyarak, dua ederek, bedenin kötü isteklerine hayır diyebiliriz. PAZAR Sonntag 5 HAZİRAN Juni Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Matta 6:13 Und führe uns nicht in Versuchung, sondern errette uns von dem Bösen! Matthäus 6, 13 verführen: ayartmak die Erlaubnis: izin retten: kurtarmak Bu dua, bir Mesih imanlısı için gerçekten harika bir duadır. Rab’de yeni doğan bir imanlının dile getirmesi gereken bir duadır. Tanıdığım bir bayan ilerlemiş bir yaşta İsa Mesih’e iman etti. Nasıl dua etmesi gerektiğini bilmiyordu. Sadece Rab’bin duasını tekrarlamakla yetiniyordu. Bir süre sonra bu sınıfı geçti ve kendi sözleriyle dua etmeye başladı. Başka bir noktaya değineyim: Dostum, birine karşı yüreğinizde kin, nefret duyguları var mı? Varsa Tanrı‘nın önünde nasıl durabilirsiniz? Bu tür eylemler, eski bedenin işleridir. Bunları yapmaya devam ettiğinizde, kendi benliğinize yenilmiş durumdasınız demektir. İnayetle bizi kurtaran Tanrı‘nın huzurunda günahlarımızla duramayız. İşe bağışlamakla başlayın. Önce kardeşinizi, annenizi, babanızı ya da kaynananızı, komşunuzu bağışlayın. İşte o zaman ruhsal alanda güç bulursunuz. Bu güç ile de sevinç, esenlik gelir. PAZARTESİ Montag 6 HAZİRAN Juni Yarın için hiç kaygılanmayın. Çünkü yarınki gün payına düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her günün derdi kendine yeter. Matta 6:34 So seid nun nicht besorgt um den morgigen Tag! Denn der morgige Tag wird für sich selbst sorgen. Jeder Tag hat an seinem Übel genug. Matthäus 6, 34 İsa Mesih çok sıradan, basit bir ahırda dünyaya geldi. Fakir bir yaşam sürdürdü. Hiçbir zaman dünyasal zenginliğe önem vermedi. Yürek zenginliğine, ruhsal zenginliğe hep önem verdi ve bu konuda öğretti. Yine bir gün bir dağın yamacında etrafına toplanan kalabalığa söylediği sözleri, öğretileri hiçbir dönemde hiçbir insan vermemiştir. ANe yiyeceğiz, ne içeceğiz diye yaşamınız konusunda ve ne giyeceğiz diye de bedeniniz konusunda kaygılanmayın“ dedikten sonra, AYarın için hiç kaygılanmayın. Çünkü yarınki gün payına düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her günün derdi kendine yeter“ (Matta 6:34) dedi. İsa’nın bu sözlerine birçok insan itiraz etmiştir, ya da bu sözleri kabul etmezler. Canım yarını düşünmek gerekmez mi? diyorlar. AYarın için kaygılanma“ sözünü insanı mükemmel olmaya davet eden bir öğüt ve doğu kültürüne özgü bir tasavvur olduğunu öne sürerler. Oysa daha sonra da göreceğimiz gibi, İsa Mesih insanın günlük yaşamında nasıl daha huzurlu, amaçlı yaşayabileceğini göstermektedir. SALI Dienstag 7 HAZİRAN Juni Yarın için hiç kaygılanmayın. Çünkü yarınki gün payına düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her günün derdi kendine yeter. Matta 6:34 So seid nun nicht besorgt um den morgigen Tag! Denn der morgige Tag wird für sich selbst sorgen. Jeder Tag hat an seinem Übel genug. Matthäus 6, 34 Yarın için kaygılanmamak mı? Bu öğretiyi doğru bulmayanlar şöyle derler: ABen yarını düşünmek zorundayım. Ailemi geçindirmek, onların geleceklerini garanti altına almak benim sorumluluğumdur. Bu nedenle de kendimi, ailemi sigorta ettirmeliyim. Yaşlandığım zaman geçinebilecek imkanları düşünmeli ve bunun için hazırlık yapmalıyım!“ Çok doğru! Elbette düşünmeli ve yarınlar için planlar yapılmalıdır. Ama İsa burada yarınları düşünme, plan yapma demiyor ki! İsa, “Yarın için kaygılanma“ diyor. Dediğim gibi, yarınımızı elbette düşünmeliyiz, planlar kurmalıyız, hazırlık da yapmalıyız. Bunu yapmıyorsak aptallık ederiz. Ama bunları yaparken, kaygılanmamalıyız. Kaygılanmanın bize getireceği sadece zarardır. Kaygılanmak aynı zamanda bizim Rab’be olan güvenimizi zedeler. ÇARŞAMBA Mittwoch 8 HAZİRAN Juni Hiçbir şeyde kaygılanmayın. Ama her konuda dua ve dilekle, şükran dolu bir yürekle Tanrı‘ya bildirin. Filipililer 4:6 Seid um nichts besorgt, sondern in allem sollen durch Gebet und Flehen mit Danksagung eure Anliegen vor Gott kundwerden. Philipper 4, 6 Her birimizin bu dünyadaki yaşamı bir kum saatine benzer. Kum saatinin üst kısmında binlerce kum taneleri vardır. Kum saatini ters çevirdiğinde o kum tanecikleri o dar boğazdan yavaş yavaş ve sırayla aşağıya inerler. Bizler ne yaparsak yapalım, saati bozmadan o dar boğazdan bir taneden fazlasını geçiremeyiz. Öyleyse bunun için kaygılanmaya, öfkelenmeye ya da korkmaya gerek var mı? Her birimiz dediğim gibi kum saati gibiyiz. Sabahleyin işe başlayınca o gün yapmak zorunda olduğumuz işleri düşünür ve onları yapmaya çalışırız. Bu işlerin hepsini birden yapmaya kalkarsak hiçbir iş yapamayız. Bu işleri kum saati misali, sırasıyla yavaş yavaş yaptığımızda yarar getirir. Ters durumda hem bedenimizi hem de ruhumuzu yıpratırız. Unutmayalım, kum taneleri o dar boğazdan birer birer geçer. Yapacağımız işleri de birer birer yapmalıyız. PERŞEMBE Donnerstag 9 HAZİRAN Juni Yarın için hiç kaygılanmayın. Çünkü yarınki gün payına düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her günün derdi kendine yeter. Matta 6:34 So seid nun nicht besorgt um den morgigen Tag! Denn der morgige Tag wird für sich selbst sorgen. Jeder Tag hat an seinem Übel genug. Matthäus 6, 34 Sinir krizleri, ruh hastası, depresyon günümüzün hastalıklarının başında gelmektedir. Hatta, günümüzdeki hastalıkların yarısı sinir ve ruh hastalığı olduğu belirtilmektedir. Neden bu insanlar sinir ve ruh hastası olmuşlardır? Çünkü biriken dünler ve korkulan yarınların ezici yükü altında ezilmişler, çökmüşlerdir de ondan. Yaşanan acı tecrübeler ile insan olumsuz düşünmeye, yaşama karamsar bakmaya başlar. Olumsuz düşünce, insanı gerer ve bunun sonucu da sinir krizlerine kadar gider. Ama hayata olumlu bakmak aslında mantıksal, yapıcı bir planlama yapma olanağı sağlar. Bu hayattan, gelecekten korkan ve kaygı çeken insanlar, bu dertlerden kurtulabilirler, eğer İsa Mesih’in söylediği sözlere uyup onları yaşamlarında uygulamaya koyarlarsa: AYarın için kaygılanmayın. Çünkü yarınki gün payına düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her günün derdi kendine yeter“ (Matta 6:34). CUMA Freitag 10 HAZİRAN Juni Yarın için hiç kaygılanmayın. Çünkü yarınki gün payına düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her günün derdi kendine yeter. Matta 6:34 So seid nun nicht besorgt um den morgigen Tag! Denn der morgige Tag wird für sich selbst sorgen. Jeder Tag hat an seinem Übel genug. Matthäus 6, 34 Sen ve ben şu anda iki sonsuzlukta duruyoruz. Yani ezeli ile sonsuzluğun birleştiği yerdeyiz! Birisi geçmiş, ki bu dünyaya geldiğimiz andan başlayarak devam etmekte, diğeri de sonsuzluk, bu da son nefes alıp verene dek devam edecektir. Biz bu iki dünya sisteminde asla yaşayamayız, yani hem geçmişte, hem de gelecekte birden yaşayamayız. Başka deyişle, hem geçmişe, hem de geleceğe takılıp yaşamak olanaklı değil. Hayır, bir an için bile mümkün değildir. Eğer öyle bir şey yapmaya uğraşırsak hem bedenimizi, hem aklımızı, ruhumuzu perişan edebiliriz. İsa Mesih, günün derdi kendisine yeter dediğinde, bu günü yaşayın, bu gün içerisinde mutlu olmaya çalışın, gelecek için kaygılanmayın, diyordu. Zaten istesek de geçmişte ya da gelecekte yaşayamayız. Bu nedenle biz bu günü yaşıyoruz ve yaşamalıyız. Sabahleyin kalktığımızdan akşam yatana kadarki zamanda yaşıyoruz. O zaman bu günü korku ve kaygıyla yıpratmaya değer mi? Neden Rab’bin verdiği bugünden zevk alarak yaşamayalım! CUMARTESİ Samstag 11 HAZİRAN Juni Yükünü RAB’be bırak, O sana destek olur. Mezmur 55: 22 Wirf auf den HERRN deine Last, und er wird dich erhalten. Psalm 55, 23 lassen, zurücklassen: bırakmak stützen, erhalten: destek olmak Bir insanın yükü ne kadar ağır olursa olsun, o yükü ancak geceye kadar taşıyabilir. Bir insanın işi ne kadar ağır olursa olsun, o işi ancak o gün için yapabilir. İnsan güneşin doğuşundan batışına kadar daha esenlikli, daha sabırlı ve huzurlu yaşayabilir. Aslında yaşamın anlamı, daha doğrusu bizden beklediği de zaten budur. Sizlere daha huzurlu yaşayabilmenin bir yolunu göstereyim: Dünü, yani geçmişi unutup geleceği düşünmeyi bir kenara atın. Her sabah kalktığınızda, şunu düşünün: ABugün yeni bir gündür ve ben de bu yeni güne bu yenilikle başlamak istiyorum!“ Bunu başaran insan yalnızlık korkusunu yenebilir, mutlu ve esenlik içinde olur. Yaşama karşı sevgi ve istekli olur. Böyle olunca da hayat ve onun getirdiklerinden korkmaz; geleceğe ilişkin kaygı duymaz. Kendisine verilen o günün değerini bilir ve o günü amaçlı ve doğru yaşamaya çalışır. Her gün yeni bir hayatın başlangıcıdır! PAZAR Sonntag 12 HAZİRAN Juni RAB’be güvenen güvenlikte olur. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 25 Wer auf den HERRN vertraut, ist in Sicherheit. Sprüche 29, 25 vertrauen: güvenmek die Sicherheit: güvenlik İnsanın doğası hakkında bildiğim ve öğrendiğim en hüzünlü şeylerden biri, sevgi, esenlik ve dinginlik içerisinde yaşamaktan uzaklaşmaya pek istekli olduğudur. Bizler genelde hep hayaller kurarak yaşamaya alışmışız. Bu nedenle de bugünün zevkini çıkaramıyoruz. Bugünde önümüzde olan nimetleri görmüyoruz. Başka deyişle pencerelerimiz önünde bulunan ve açan gülleri görüp onlardan haz duyacağımız yerde, her nedense, hep ufkun ötesinde gizemsel bir gül bahçesi aramakta ve hayal etmekteyiz. Peki neden böylesine akılsızlık ediyoruz? Bize verilen günün tadını neden çıkararak yaşamıyoruz? Dostum, bugünün güzelliğini, pencereleriniz önündeki gülleri görmek istiyorsanız, bilmeniz gereken ilk şey, geçmişe ve geleceğe bir çizgi çekmektir, yani mazinin ve istikbalin üzerine kapıları kapamanız gerekir. Tanrı‘nın bize verdiği bu günü yaşamalıyız. PAZARTESİ Montag 13 HAZİRAN Juni Ya Rab, yolunu bana öğret, senin gerçeğinde yürüyeyim. Mezmur 86: 11 Lehre mich, HERR, deinen Weg: ich will wandeln in deiner Wahrheit! Psalm 86, 11 lehren: öğretmek lernen: öğrenmek wandeln, gehen: yürümek İnsanın yaşam tarzı, isteği oldukça ilginçtir. Çocukken hep büyümek ister, büyüyünce de hep tekrar çocukluk dönemlerini arzular. Ya da, küçük çocukken, büyük bir çocuk olduğum zaman, der. Büyük çocuk olduğunda, büyüdüğüm zaman, der. Sonra büyür ve bu kez de, evlendiğim zaman der. Evlendikten sonra, emekliliğe ayrıldığımda artık çalışmayacağım, der. Eh, zaman da hızla geçer ve bir gün emekli de olur. Sonra? Birden kendisini boşlukta, yararsız birisi olarak görmeye başlar. Geriye döner, geçtiği yollara bakar, yaşadığı o günlerin, ayların, yılların bir rüya gibi gelip geçtiğini, şimdi yerinde yellerin estiğini hüzünlü bir şekilde görür. Vay be! bana verilen hayattan hiç yararlanmadım, bir daha gelirsem.... Ama artık her şey çok geç. Dostum, bize verilen zamanın değerini bilelim. Hayat, bugün, şu anda yaşadığımız andır. SALI Dienstag 14 HAZİRAN Juni Bugün RAB’bin yarattığı gündür. Onun için sevinip coşalım. Mezmur 118: 24 Dies ist der Tag, den der HERR gemacht hat! Seien wir fröhlich und freuen wir uns in ihm! Psalm 118, 24 machen, erschaffen: yaratmak sich freuen: sevinmek fröhlich sein: coşmak İsa doğmadan 500 yıl kadar önce Yunan filozoflarından Heraklitus şöyle demişti: AHer şey değişir, yalnız değişme kanunu değişmez!“ Bu ne demektir? Bizler dünyaya doğarız ve her gün öğrenerek gelişiriz. Bu hayatta her şey değişiyor. İnsan da değişiyor ve değişmeli de. Ama olumlu yönde değişmeli. Bizi hem bedensel, hem de ruhsal hayatımızı yıpratacak, ezecek durumları bir tarafa atmalıyız. Geçmişte yaşadığımız olumsuzluklara takılıp kalmamalı, geleceğe ilişkin de eyvah, ne olacak, nasıl olacak, ya olmazsa, ya şöyle olursa, ya böyle olursa gibi olumsuzluklara düşüncemizde yer verdiğimizde, bunlar bizi kaygıda tutar, çaresizliği öğrenir ve bu günümüzü zehir ederiz. Öyleyse geçmişle değil, istikballe de değil, bu günün güzelliğiyle uğraşmalıyız. Tanrı‘nın bizlere armağan ettiği bu günün güzelliğini neden olumsuz düşüncelerle bozalım! Dostum, bugünün tadını çıkar, bugünü sıkı tut. Evet, bugünü yaşamaya bak, yani sana verilen bu günün değerini bil ve bugünden yararlanmaya bak. Bu gününü korkuyla, kaygıyla doldurma. Yoksa bugüne yazık edersin. ÇARŞAMBA Mittwoch 15 HAZİRAN Juni Bugün RAB’bin yarattığı gündür. Onun için sevinip coşalım. Mezmur 118: 24 Dies ist der Tag, den der HERR gemacht hat! Seien wir fröhlich und freuen wir uns in ihm! Psalm 118, 24 heute: bugün der Tag: gün der Herr: Rab Mezmur yazarının dediği gibi, evet, ABugün RAB’bin yarattığı gündür. Onun için sevinip coşalım!“ Bir Mesih inanlısını ziyaret eden bir adam, onun evinde ilginç bir tabelayla karşılaşır. Tabelada sadece tek bir söz görür: ABUGÜN!“ Bu sözle ev sahibinin neyi anlatmak istediğini anlayamaz. Sonra ev sahibine ABugün“ sözüyle ne demek istiyorsun, diye sorar. Mesih inanlısı şöyle yanıt verir: ABenim iman edip yaşamımı ellerine teslim ettiğim İsa Mesih, ‘dün, bugün ve sonsuzluğa dek hep aynıdır!’ Benim kurtarıcım İsa Mesih, bana ABUGÜN“ güvenlik içinde yaşamayı öğretti. Bu tabela bana O’nun Sözlerini anımsatır. Her yetkiye, her yeterliliğe ve her güce sahip olan Kurtarıcım bugün diridir; yaşamın kaynağıdır. O, hiçbir zaman değişmez. Ezelden neyse, gelecekte odur ve bugün de yine aynıdır. Zaman O’nu etkileyemez. (Devamı yarın) PERŞEMBE Donnerstag 16 HAZİRAN Juni Bugün RAB’bin yarattığı gündür. Onun için sevinip coşalım. Mezmur 118: 24 Dies ist der Tag, den der HERR gemacht hat! Seien wir fröhlich und freuen wir uns in ihm! Psalm 118, 24 machen, erschaffen: yaratmak sich freuen: sevinmek fröhlich sein: coşmak İman ettiğim Mesih İsa, benim tüm geçmiş günahlarımı sildi, temizledi. Geleceğim Rab’bin elinde, güvenliktedir. Ama ben bugünümü Rabbim’le yaşamaya çalışıyorum. Ben İsa Mesih’e iman ettiğimden bu yana, sürekli olarak ABUGÜN“ü yaşıyorum. Bugünün mutluluğunu göneniyorum. Bana soran herkese şunu söyler ve öneririm: AArkadaşım, bugünü mutlu, huzurlu yaşamak istiyorsan, İsa Mesih’e bağlan, O’na itaat et. O seni de hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayacaktır. Unutma ki, para ile satın alınamayan, ancak Tanrı tarafından armağan olarak verilen birçok değerli şeyler vardır. Evrenleri yaratan Tanrı‘nın yetkisiyle Mesih İsa yeryüzüne geldi senin ve benim için. O’nun dünü, bugünü, yarını, geleceği, geçmişi yoktur. Bu nedenle şu anda yaşamına gerekli olan desteği O sağlamak istiyor. Senin yapacağın, O’na güvenle teslim olmandır. Dün, bugün ve sonsuzluğa dek hep aynı olan Mesih İsa’nın verdiği vaat, geçmişi, geleceği, bugünü ve tüm sonsuzluğu kapsar.“ CUMA Freitag 17 HAZİRAN Juni Bana acı ya RAB, çünkü sıkıntıdayım. Üzüntü gözümü, canımı, içimi kemiriyor. Mezmur 31: 9 Sei mir gnädig, HERR, denn ich bin in Bedrängnis; vor Gram verfällt mein Auge, meine Seele und mein Leib. Psalm 31, 10 die Bedrängnis: sıkıntı der Kummer, der Gram: üzüntü zerfressen: kemirmek Üzüntü ile mücadele etmeyi bilmeyen iş adamları genç ölürler. Üzüntü, kaygı ve korku ile savaşmasını bilmeyen insanlar genç yaşta ölürler, dedi Dr. Alexis. Gelişmiş ülkelerde yaşayan her ı0 kişiden birinin sinir krizleri geçirip hayatının belirli dönemlerinde belirli bir süre sinir kliniğinde geçirdiklerini söylerler. Sinir krizleri geçirmenin, sonunda da delirmenin nedeni nedir acaba? Buna hiç kimse tam bir yanıt veremez. Ne var ki, bir çok vakalarda korkunun sonucunda oluşan kaygının ve üzüntünün bu krizlere, depresyonlara, delirmeye neden olduğu gözlenmiştir. Hayatın acı gerçekleriyle, yaşam fırtınalarıyla başa çıkamayan, acı çeken ve yorgun bir insan, çevresiyle her türlü ilişkiyi keser, kafasında kurduğu hayali dünyaya çekilir. CUMARTESİ Samstag 18 HAZİRAN Juni Kaygılar içimi sarınca, Rab, senin avutmaların gönlümü sevindirir. Mezmur 94: 19 Als viele unruhige Gedanken in mir waren, beglückten deine Tröstungen meine Seele. Psalm 94, 19 trösten: avutmak die Seele, das Gemüt, das Innere: gönül Bir uzman şöyle demiştir: Korku ve kaygıdan kurtulursan iyileşirsin! Korku ve bunun getirdiği kaygı insanı mahveden bir durumdur. Peki kaygı insanda ne yapar. - Kaygı yüksek tansiyonu besler - Kaygı romatizmayı tetikler - Kaygı mideye saldırır. Bu nedenle midenizin hatırı için kaygılanmayı bırakın. - Kaygı nezleye de neden olur - Kaygı tiroidi etkileyebilir - Kaygı şeker hastalığını ortaya çıkarabilir İnsanın en büyük düşmanı kendisidir, derler. Bu ne kadar doğru bir sözdür! Dr. Alexis Carrel de, kaygıyla savaşmasını bilmeyen insanlar genç yaşta ölürler, dedi. Öldürücü heyecanların yaşamınıza egemen olmasına izin verdiğiniz zaman kendinize ne kadar kötülük ettiğinizi unutmayın. Kendi kendinizin düşmanı olmak istemiyorsanız, kaygıyı, korkuyu yenmenin yollarını bulmalısınız. PAZAR Sonntag 19 HAZİRAN Juni Eğer Oğul (İsa Mesih) sizi özgür ederse, gerçekten özgür olursunuz. Yuhanna 8:36 Wenn nun der Sohn euch frei machen wird, so werdet ihr wirklich frei sein. Johannes 8, 36 frei: özgür die Wahrheit: gerçek wirklich: gerçekten Eskiden Çinlilerin korkunç bir işkence yöntemi vardı. Savaşta yakaladıkları esirlerin ellerini ayaklarını bağlar, hiç durmadan damlayan bir su torbasını adamın kafasına damlayacak şekilde asarlardı. Başın üzerine birer birer düşen su damlaları sonunda dayanılmaz bir hal alır, her damla sanki kafaya bir çekiçle vurur gibi acı vermeye başlardı. Sonunda bu o insanın kafayı yemesine neden olurdu. Bu işkence sistemini daha sonra İspanyollar engizisyon sırasında ve Hitler esir kamplarında uygulamaya koydu. İşte kaygı da insanın kafasında durmadan damlayan o su damlacıkları gibidir. Kaygının sürekli olarak devam etmesi, yani damlaması çoğu kere insanı deli eder ve intihara kadar götürür. Ama bundan kurtulmanın yolu, insanı her tür bağlardan, korku ve kaygılardan özgür eden İsa Mesih’e gelmek ve O’na iman etmekten geçer. PAZARTESİ Montag 20 HAZİRAN Juni Sevgiyi engin sular söndüremez. Ezgiler Ezgisi 8: 7 Viele Wasser können die Liebe nicht auslöschen. Hoheslied 8, 7 das Wasser: su auslöschen: söndürmek nicht auslöschen können: söndürememek Tanrı‘nın Sözü’ne bir bütün olarak baktığımızda Kutsal Kitap’ın bir sevgi kitabı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü tüm Kutsal Kitap boyunca en başta Tanrı‘nın insanlara olan sevgisini görüyoruz. İkinci olarak Tanrı Sözü’nde anlatılan bir çok olay ve öykülerde Tanrı‘nın sevgisinin bir resmini, simgesini görmekteyiz. Karı koca arasındaki sevgi, anne baba ve çocuklar arasındaki sevgi, arkadaş sevgisi hep simgesel açıdan Tanrı sevgisinin birer resimleridir. Daha sonra da Tanrı bize olan sevgisini İsa Mesih’i dünyaya göndermekle kanıtladı. Zaten sevgi sadece sözde değil, eylemde de kendisini göstermelidir. Tanrı‘nın bu sevgisini hiçbir güç söndüremez, ortadan kaldıramaz. Bugün her insan Rab’be gelerek bu sevgiyi yaşamına alabilir ve Rab’bin bu sevgisi içerisinde yaşamını sürdürebilir. SALI Dienstag 21 HAZİRAN Juni İnsan varını yoğunu sevgi uğruna verse bile, yine de hor görülür! Ezgiler Ezgisi 8: 7 Wenn einer für die Liebe auch alles Gut in seinem Hause geben wollte, würde er verachtet werden. Hoheslied 8, 7 das Gut: mal, mülk verachtet werden: hor görülmek Aİnsan varını yoğunu sevgi uğruna verse bile, yine de hor görülür!“ Hor görülür sözü, tiksinilir, aşağılanır anlamına gelir. Yani sevgiye karşılık insanın verebileceği hiçbir şeyi yoktur. Başka deyişle insan sevgiyi parayla, mal ve mülkle asla satın alamaz, elde edemez. Güneşin hayat veren özelliğini, ışığını, ısısını kim satın alabilir ki! Sevgi de öyle. Sevgiye karşılık ancak sevgi verilebilir. Tanrı da bizim dinsel kurallarımızı, ibadetlerimizi, iyiliklerimizi, sevaplarımızı istemiyor; sevgimizi istiyor. Diğer şeylerin malın mülkün - tümü aşağı görülür; yani bunların hiçbir değeri yoktur, sevgi yoksa. İnsan ilişkilerinde de sevgi başta gelir. Eğer sevgi yoksa, insan ilişkileri de ölüdür. Sevgi varsa, orada barış, esenlik, kısacası hayat var demektir. Böyle bir sevginin örneğini, Kutsal Kitap’ta anlatılan Rut öyküsünde görüyoruz. Bu kesimde İbrani olan, Naomi adında bir kaynanayla Moab ülkesinden olan gelini Rut arasındaki harika sevgi öyküsü anlatılıyor. Önümüzdeki günlerde Rut öyküsünü ayrıntılı olarak anlatacak ve bu öyküden kendimize dersler çıkaracağız. ÇARŞAMBA Mittwoch 22 HAZİRAN Juni Hâkimlerin egemenlik sürdürdüğü günlerde İsrail’de kıtlık başladı. Yahuda’nın Beytlehem kentinden bir adam, karısı ve iki oğluyla birlikte geçici bir süre kalmak üzere Moab topraklarına doğru yola çıktı. Rut 1: 1 In den Tagen, als die Richter regierten, begann eine Hungersnot in Israel. Ein Mann aus der Stadt Bethlehem in Juda machte sich mit seiner Frau und seinen zwei Söhnen auf den Weg in das Land Moab, um dort eine begrenzte Zeit zu bleiben. Rut 1, 1 Kutsal Kitap’ta geçen Rut öyküsü, Tanrı‘ya güvenmenin, insan ilişkilerinde sevginin derinliğini, özellikle de gelin ve kaynana arasında olan sevgi ilişkisinden doğan bereketleri önümüze serer. Rut kitabındaki öyküde üç kişi öne çıkmakta ve olaylar bu kişiler arasında gelişmektedir. Kaynana Naomi, dul kalan gelini Rut ve zengin bir akraba olan Boaz. Bu üç kişinin simgelediği üç önemli nokta vardır. Naomi İsrail halkının sadakatsizliğini, itaatsizliğini, hatalarını simgeliyor. Elimelek ve karısı Naomi ile iki oğlu Beytlehem’i terk etmekle Tanrı‘ya olan güvenlerini yitirdiklerini gösteriyor. Ama Rab yine inayetiyle Naomi’nin geriye dönmesini olanaklı kılıyor. İsrail halkı da Rab’be itaatsizlik ederek Tanrı‘nın onlar için bu dünyada söz verdiği bereketi yitirdiler. Ama bir gün, onlar da kendi hatalarını görüp tövbe ederek Tanrı‘ya döneceklerdir. Günahlarından tövbe ederek Tanrı‘ya gelen her insanı Tanrı inayeti aracılığıyla kabul eder. PERŞEMBE Donnerstag 23 HAZİRAN Juni Hâkimlerin egemenlik sürdürdüğü günlerde İsrail’de kıtlık başladı. Yahuda’nın Beytlehem kentinden bir adam, karısı ve iki oğluyla birlikte geçici bir süre kalmak üzere Moab topraklarına doğru yola çıktı. Rut 1: 1 In den Tagen, als die Richter regierten, begann eine Hungersnot in Israel. Ein Mann aus der Stadt Bethlehem in Juda machte sich mit seiner Frau und seinen zwei Söhnen auf den Weg in das Land Moab, um dort eine begrenzte Zeit zu bleiben. Rut 1, 1 Naomi Yahudi halkının itaatsizliğini simgelemektedir dedim ve aynı zaman Rab’be itaatsizlik eden, O’na sırtını dönen ve Rab ile paydaşlığını yitiren bir imanlıyı da simgelediğini söyleyebilirim. Ama Rab onu bırakmaz, yine kayrası aracılığıyla o imanlının geri dönmesini sağlar. İkinci olarak Rut vardır ki, Rut da yeni iman eden birisini simgeliyor. Böyle bir imanlı Rut gibi, Tanrı‘yı ve O’nun bağlılarını daha çok tanımak, Rab’bin Sözü’nü bilmek, öğrenmek ve Rab’bi kişisel olarak daha çok tanımak istiyor. Rut öyküsünde adı geçen üçüncü kişi Boaz, Kurtarıcı İsa Mesih’i simgelemektedir. Çünkü bizler de İsa Mesih aracılığıyla kurtuluyoruz ve ruhsal bereketlere kavuşuyoruz. Aynı zamanda inayet aracılığıyla Tanrı‘yla kişisel bir ilişkiye sahip oluyoruz. CUMA Freitag 24 HAZİRAN Juni RAB’be güvenen adamın çevresini inayet kuşatır. Mezmur 3ı: 10 Wer auf den HERRN vertraut, den umgibt er mit Gnade. Psalm 3ı, 10 die Gnade: inayet, lütuf, kayra umgeben: kuşatmak 4 bölümden oluşan Rut kitabının birinci bölümü, bir imanlının günahlarından tövbe ederek geriye, Rab’be dönüşünü simgeler. Rut ikinci bölümde bir imanlının iman yaşamındaki büyüme sürecini betimler. Üç ve dördüncü bölümler de bir imanlının Rab ile arasındaki o kişisel, harika yakınlığı dile getirir. Rut kitabında Tanrı kayrasının çeşitli yönlerini görmekteyiz. Birinci bölümde Tanrı‘nın kurtaran inayetini görüyoruz. İkinci bölümde Tanrı‘nın geliştiren, büyüten inayetini, üçüncü bölümde esenlik ve dinginlik getiren inayetini görüyoruz. Dördüncü bölümde ise inayetin getirdiği ürün ortaya konuyor. İnayet, bir insanın hiçbir şekilde hakketmediği bir iyiliğin kendisine verilmesidir. Bizler hiçbir zaman günahlarımızdan bağışlanmayı hakketmiyoruz, ama seven Tanrı inayeti aracılığıyla bizlere kurtuluş sunmaktadır. CUMARTESİ Samstag 25 HAZİRAN Juni Hâkimlerin egemenlik sürdürdüğü günlerde İsrail’de kıtlık başladı. Yahuda’nın Beytlehem kentinden bir adam, karısı ve iki oğluyla birlikte geçici bir süre kalmak üzere Moab topraklarına doğru yola çıktı. Rut 1: 1 In den Tagen, als die Richter regierten, begann eine Hungersnot in Israel. Ein Mann aus der Stadt Bethlehem in Juda machte sich mit seiner Frau und seinen zwei Söhnen auf den Weg in das Land Moab, um dort eine begrenzte Zeit zu bleiben. Rut 1, 1 Öyküsüne başladığımız olayın geçtiği yer, Yahuda’nın Beytlehem kentidir. Bu aslında çok önemli bir noktadır. Beytlehem kentinin bugünkü Mesih inanlıları için çok büyük bir anlamı ve değeri vardır. Eğer Rut kitabında yaşanan olaylar Beytlehem’de yer almamış olsaydı, İsa Mesih de Beytlehem kasabasında doğmayabilirdi. İsa’nın doğumu kutlandığında söylenen ABeytlehem kentinde, Mesihim doğdu“ ilahisini duyduğunuz zaman, İsa’nın doğum öyküsünü, İsa’dan yüzlerce yıl önce bu küçük Rut kitabında geçen olaylarla başladığını görüyoruz. Beytlehem daha öncede söylediğim gibi, AEkmek evi“, Yahuda ise AÖvgü“ demektir. Bu açıdan Yahuda Beytlehem’i tam yaşanacak bir yerdi, diyebiliriz! Rut’la ilgili öykü Beytlehem’de başlar, yine Beytlehem’de son bulur. O aynı yer aynı zamanda, Rab İsa Mesih’in yeryüzüne bebek olarak doğduğu yerdir. Beytlehem bizler için ruhsal anlamda, ruhsal bereketin, bolluğun olduğu yerdir. PAZAR Sonntag 26 HAZİRAN Juni Yahuda’nın Beytlehem kentinden bir adam, karısı ve iki oğluyla birlikte geçici bir süre kalmak üzere Moab topraklarına doğru yola çıktı. Rut 1: 1b Ein Mann aus der Stadt Bethlehem in Juda machte sich mit seiner Frau und seinen zwei Söhnen auf den Weg in das Land Moab, um dort eine begrenzte Zeit zu bleiben. Rut 1, 1b Beytlehem ve bölgesinde kıtlık başlamıştır. Bir aile bu kıtlık nedeniyle kendi kentinden, yurdundan ayrılıp başka bir diyara gidiyor. Ruhsal alanda ekmek ve övgü evinde yaşayan bir adam Moab diyarına geçici bir süre ekmek bulmak için gidiyor ve orada yaşamaya başlıyor. Kutsal Kitap’ta Moab için çok ilginç bir ayet vardır. Mezmur 108: 9’da şu sözleri okuyoruz: AMoab yıkanma leğenimdir!“ Moab’da yaşayan insanlar dışlanmış, sevilmeyen insanlardı. Tanrı önündeki yaşam biçimleri nedeniyle böyle bir duruma düşmüşlerdi. Tanrı‘nın Moab’la ilgili bu sözünü biraz daha eşeleyecek olursak, AMoab benim çöp tenekemdir“ anlamı da ortaya çıkıyor. Bir adam, karısı ve iki oğulları yurtlarından kalkıp Moab’a gidiyorlar. Ruhsal anlamda ekmek ve övgü evini terk edip Açöp tenekesinden“ karınlarını doyurmaya gidiyorlar. Tanrı‘nın kendilerini ekmek ve övgü evinde koruyabileceğine inanmadılar ve Moab ülkesine gittiler. PAZARTESİ Montag 27 HAZİRAN Juni Adamın adı Elimelek, karısının adı Naomi, oğullarının adları da Mahlon ve Kilyon’du. Rut 1: 2 Der Name des Mannes war Elimelech, der Name seiner Frau Naomi, und die Namen seiner Söhne waren Machlon und Kiljon. Rut 1, 2 der Sohn: oğul die Ehefrau: karı, eş Kendi şehrini terk edip Moab diyarına giden aile reisinin adı Elimelek’ti. Bu ad ATanrı kraldır“ ya da AKral benim Tanrım’dır“ anlamlarına geliyordu. Gerçekten çok anlamlı bir ada sahip bir adamdı Elimelek. Çalıştığı yerde verdiği tanıklığı bir düşünün. Onu çağırdıkları ya da ona seslendiklerinde, ona Türkçede dediğimiz gibi AElimelek“ demiyorlar, ama ATanrım kraldır“ ya da ATanrı kralımdır“ diyorlardı. Bu ad kendi başına güçlü bir tanıklıktır. Böyle bir ad taşıyıp da Rab’be güvenmeyerek Moab diyarına kaçmak hiç de uygun bir davranış değildi. Burada bir imansızlık, bir itaatsizlik görüyoruz. Elimelek, sanki Tanrı onun kralı değilmişçesine hareket ediyordu. Dostum, Rab’be güvenmek, O’nun bizi her alanda güdeceğini, koruyacağını, ihtiyaçlarımızı da karşılayacağını bilmek demektir. İman ve güven itaati de beraberinde getirir. Rab’bi hoşnut eden şey iman ve itaattir. SALI Dienstag 28 HAZİRAN Juni Adamın adı Elimelek, karısının adı Naomi, oğullarının adları da Mahlon ve Kilyon’du. Rut 1: 2 Der Name des Mannes war Elimelech, der Name seiner Frau Naomi, und die Namen seiner Söhne waren Machlon und Kiljon. Rut 1, 2 der Name: ad, isim der Mann: adam Kendi yurdunu terk edip giden sadece Elimelek değil, karısı Naomi de onunla birlikte gidiyor. Naomi adının anlamı AHoş“ demektir. Naomi çok tatlı, hoş bir kadındı. Yaşama her zaman olumlu yönden bakar, en küçük şeylerden bile kendisine mutluluk çıkartırdı. Bugün de yaşama pozitif S olumlu bakan ve küçük şeylerden mutluluk duyan birçok Mesih inanlısı vardır. Her zaman olayların olumlu yönünü görürler. Öte yandan her şeyde kusur arayan, her fırsatta şikayetçi olan insanlar da vardır. Ama Naomi bunlardan biri değildi. O hoş bir bayandı. Elimelek, Naomi yanlarına Mahlon ve Kilyon adında olan iki oğullarını da alarak Moab diyarına gitmiş ve orada yaşamaya başladılar. Ama kısa bir süre sonra Naomi’nin kocası Elimelek öldü. Naomi ve oğulları Moab ülkesinde yalnız kaldılar. Ama bu ailenin bu iki genci, Moab kızlarıyla evlendiler. Ama onların başlarına bir sürü felaket gelecektir. ÇARŞAMBA Mittwoch 29 HAZİRAN Juni Adamın adı Elimelek, karısının adı Naomi, oğullarının adları da Mahlon ve Kilyon’du. Rut 1: ı Der Name des Mannes war Elimelech, der Name seiner Frau Naomi, und die Namen seiner Söhne waren Machlon und Kiljon. Rut 1, ı die (EheS)Frau: karı seine (EheS)Frau: karısı Naomi’nin oğulları Mahlon ve Kilyon’un adlarının ilginç anlamları vardır. Mahlon, ASağlıksız“ demektir. Kilyon ise AZayıf, çelimsiz, cılız“ anlamlarına geliyor. O dönemlerde verilen isimlerin iyi bir anlama geldiğine dikkat ederlerdi. Ama her nedense bu iki gence sağlıksız ve zayıf cılız anlamlarına gelen isimleri verdi anne ve baba. Bu da bize herhalde Naomi’nin bu iki oğlunun da hasta olduğunu gösteriyor. Buna rağmen, eminim ki, Naomi Beytlehem’de bu açıdan güçlü bir tanıklığa sahipti. Naomi’nin iki oğlu sağlıksız ve hasta iken hayatta böylesine sevinçli ve mutlu kalabilmesi, başlı başına büyük bir tanıklıktı. Neden Tanrı bana böyle iki hasta oğul verdi diye şikâyet ettiğini görmüyoruz. Tüm olup bitenleri Tanrı‘dan kabul ediyordu büyük olasılıkla. Bu nedenle Naomi’nin yaşamı sevgi ve sevinç doluydu. Rab’be güvenmek, her şeyi Rab’bin elinden almak ve Rab’bin tüm planlarının bizim için iyi olduğuna inanmak harikadır dostum. PERŞEMBE Donnerstag 30 HAZİRAN Juni Moab kızlarından kendilerine birer eş aldılar: birinin adı Orpa, diğerinin adı da Rut idi; ve on yıl kadar orada oturdular. Rut 1: 4 Sie nahmen sich Frauen von den moabitischen Töchtern: der Name der einen war Orpa, und der Name der anderen war Rut; und sie wohnten dort etwa zehn Jahre. Rut 1, 4 Naomi’nin oğulları Moablı kadınlarla evlendiler. Evlendikleri kızların birinin adı Orpa, diğerinin adı da Rut idi. Aslında onlar bu evliliği yapmakla, Musa’nın verdiği şeriata itaatsizlik etmiş oldular. Tanrı‘yı tanımayan, putperest kadınlarla evlilikte birleşmek ATanrı‘nın halkı“ sayılan İbranilere yasak edilmişti. Bugün de iman evliliğinde aynı kural geçerlidir. İman eden birisiyle, iman etmeyen, ya da ateist olan birisiyle evlenmeye Kutsal Kitap ‘hayır’ diyor. Orpa, anlam olarak Ageyik“ demektir. Belki de Orpa atletik bir yapıya sahipti. Atletik bir yapıya sahip bir kızın hasta bir oğlanla neden evlendiğini merak ediyor olabilirsiniz. Ama evlendi. İkinci gelin Rut’tur. Rut, Agüzellik“ ve Akişilik“ anlamlarına geliyor. Gerçekten de daha sonra göreceğimiz gibi Rut kişilikli bir kadındı. Böyle birinin hasta biriyle evlenmesini başlangıçta anlamasak da, ilerideki bölümleri incelerken bunun nedenini açık bir şekilde göreceğiz. CUMA Freitag 1 TEMMUZ Juli Moab kızlarından kendilerine birer eş aldılar: birinin adı Orpa, diğerinin adı da Rut idi; ve on yıl kadar orada oturdular. Rut 1: 4 Sie nahmen sich Frauen von den moabitischen Töchtern: der Name der einen war Orpa, und der Name der anderen war Rut; und sie wohnten dort etwa zehn Jahre. Rut 1, 4 Bir umutla gurbet ele giden bu ailenin başı olan baba Elimelek’in ölümüyle hüzne boğulan aile, oğullarının evlenmesiyle yeniden canlanmaya başlamıştı. Ama büyük bir felaket daha bu ailenin başına geldi. Babalarının ölümünden yaklaşık on yıl sonra, Naomi’nin iki oğlu da çocukları olmadan, öldüler. Neden öldüklerini Kutsal Söz bize açıklamıyor. Sonuç olarak bu üç dul kadın ortada kalıverdiler. Durumu bir gözünüzün önünde canlandırın. Büyük hayallerle geçiminizi sağlamak için ailece gurbet ele geldiniz. Ama birdenbire bu gurbet elde eşinizi kaybediyorsunuz; sonra da on yıl geçmeden iki oğlunuzu da torun sahibi bile olmadan kaybediyorsunuz! Hiçbir insanın başına bu türden felaketlerin gelmesini arzulamayız; ama yaşamın gerçekleri böyle şeylerin olabileceğini gösterir. Dostum, şunu bilmeliyiz ki, birçok şeyi anlamazsak, görmesek bile, Tanrı‘nın hakkımızdaki düşünceleri sevgi düşünceleridir. CUMARTESİ Samstag 2 TEMMUZ Juli Naomi, Moab topraklarındayken RAB’bin kendi halkının yardımına yetişip yiyecek sağladığını duyunca gelinleriyle oradan dönmeye hazırlandı. Rut 1: 6 Als Naomi im Land Moab hörte, dass der HERR seinem Volk geholfen und ihm Brot gegeben habe, machte sie sich bereit, mit ihren Schwiegertöchtern von dort zurückzukehren. Rut 1, 6 Naomi’nin memleketinde yaşanan kıtlık sona ermişti; ekmek ve övgü evi olan Beytlehem’de tekrar ekmek vardı. Rab, İbrani halkına acıyarak bu halka yardım etmişti. Naomi şimdi Beytlehem’e geri dönmek istiyordu. Baba evini, yurdunu özlüyordu. Evet, sonuçta bu ailenin geriye kalan tek ferdi olan Naomi, geldiği memlekete geri dönmek istedi. Yolculuk için hazırlıklara başladı ve daha fazla beklemeden iki gelinine, “Ben, artık ülkeme, Beytlehem’e geri dönüyorum“ dedi. ASizler de kendi başınızın çaresine bakın, kendi ailenize dönün!“ Bu da çok doğaldı. Bu iki gelinin kocaları öldü, onlar şimdi dullar. Kaynana geriye dönüyor. Onlar da normal olarak kendi anne babalarına geri dönmeleri gerekiyordu. Acaba kaynana Naomi’nin normal olan ve yapılması da gereken bu önerisine nasıl bir tepki gösterecektir bu iki gelin? PAZAR Sonntag 3 TEMMUZ Juli Naomi iki geliniyle beraber olduğu yerden çıktı; ve Yahuda ülkesine dönmek üzere yola koyuldular. Rut 1: 7 Naomi brach mit ihren zwei Schwiegertöchtern auf von dem Ort, wo sie gewesen war; und sie machten sich auf den Weg, um ins Land Juda zurückzukehren. Rut 1, 7 Şimdi Naomi iki geliniyle vedalaşmaya hazırlanıyordu. Gelinler Moablı olduğu için İsrail’de yaşamalarının çok güç olacağını, hatta imkansız olacağını biliyordu Naomi. Çünkü onlara verebilecek hiç bir şeyi yoktu. Başka büyük bir sorun daha vardı. İsrailliler ile Moablılar birbirleriyle hiç alışverişte bulunmazlardı. Naomi, gelinlerinin kendisiyle Beytlehem’e gelmelerinin onlar için büyük zorluklar yaratacağını, hatta onlar için büyük bir felaket olacağını anlatmaya çalışıyordu. Gelinleri gençtiler, duldular ve belki bir daha evlenmeyeceklerdi. Naomi tüm aile fertlerini, sahip olduğu her şeyi yitirdiğinden dolayı, hayatları boyunca dul ve yoksulluk içinde yaşamak zorunda kalacaklardı. Bu nedenle de gelinlerinin kendi anne babalarının yanına dönmelerini, orada daha çok şanslarının olduğunu söylüyordu. Kaynana Naomi’nin kendisinden daha çok gelinlerini düşünmesi harika değil mi? PAZARTESİ Montag 4 TEMMUZ Juli Naomi, “Geri dönün kızlarım, niçin benimle gelesiniz?“ dedi. Rut 1: 11 Naomi sagte: AKehrt um, meine Töchter, warum wollt ihr mit mir gehen?“ Rut 1, 11 umkehren: dönmek zurück: geri warum: niçin Naomi gelinlerini ikna edip Moab ülkesinde kalmalarını istiyordu. Çünkü bir Moablı olarak İsrail’de birer yabancı olarak yaşayabilmeleri hiç de kolay olmayacaktı. Yahudiler zaten Moablılar’la işbirliği yapmazlar, onları küçük görür ve dışlarlardı. Bu nedenle de zaten orada evlenmeleri olanaksız gibiydi. Kim alacak bu hor gördükleri Moablı dul kadınları? Hüzünlü Naomi, bunun acısıyla kıvranıyordu. Naomi gelinlerini kendi ülkelerinde, kendi ailelerinin yanında bırakmaya kararlıydı. Söylediği sözler sade ve basitti. ABundan sonra hiç oğlum olmaz. Eğer oğullarım olsa dahi, onların büyümesini ve sizinle evlenmesini bekler miydiniz? Hayır, hiç kendinizi aldatmayın. Yol yakınken dönün ve hayatınızı boş yere sıkıntıya sokmayın!“ diyordu. Bu kadının gelinlerine olan sevgisi harika ve örnek bir tutumdur. SALI Dienstag 5 TEMMUZ Juli Ölenin dul kalmış eşi aile dışından biriyle evlenmemeli. Yasanın Tekrarı 25: 5 Die Witwe des Verstorbenen soll nicht jemanden außerhalb der Familie heiraten. 5. Mose 25, 5 die Witwe: dul (kadın) derİdie Verstorbene: ölen heiraten: evlenmek Musa Peygamberin getirdiği şeriat kurallarına göre, bir adam öldüğü zaman, en yakın akrabası dul bıraktığı karısıyla evlenmek zorundaydı. Buna benzer töreleri bugün Anadolu’nun bazı yörelerinde görmek mümkün. Aslında acayip bir kural, ama o dönemlerde uygulama böyleydi. Tabii ki bunun önemli nedenleri vardı. Önce, ailenin sahip olduğu malın mülkün yabancılara gitmemesi gerekliydi. Her soya bir bölge verilmişti o dönemlerde ve verilen bu bölgeler o soy içinde kalmalıydı. Bu nedenle dul kalan kadını, kayınbiraderi almalıydı. Buna Akayınbiraderlik görevi“ de deniyordu. İkinci olarak, ölenin soyu devam etmeliydi. Naomi bu zorunluluğa ilişkin söz ediyordu (Yasanın Tekrarı ı5: 1S10). ABaşka oğlum yok ki, sizleri alsın, yeniden çocuk doğuracak halim de yok“ dediğinde bunu kastediyordu. AÖyleyse kızlarım, gelinlerim, bırakın beni ve kendi ülkenize, ailenize dönün. Üzgünüm, sizden ayrılmak istemiyorum, ama bundan başka da çaremiz yok!“ ÇARŞAMBA Mittwoch 6 TEMMUZ Juli Seni bırakıp geri dönmemi isteme. Sen nereye gidersen ben de oraya gideceğim, sen nerede kalırsan ben de orada kalacağım. Rut 1: 16 Verlange nicht von mir, dich zu verlassen und zurückzukehren. Wohin du gehst, will ich auch gehen, und wo du bleibst, will ich auch bleiben. Rut 1, 16 Naomi’nin adının anlamı Ahoş, güzel“ demektir. Ama o, acınacak bir kadındır. Sevdiklerini yitirmiştir. Çok derin üzüntü içindedir, ve şimdi de gelinlerinden ayrılmak zorundadır. Bu nedenle yüreği kan ağlıyor Naomi’nin. Kaynanasıyla birlikte kalmak istemesine karşın bu acıklı duruma dayanamayan Orpa, onunla öpüştükten sonra geriye, kendi ailesine döndü. Ama bir kişi Naomi’ye büyük bir teselli kaynağıydı. Bu kişi Rut’tu. Adının anlamı Akişilikli, güzel, arkadaş, dost“ olan Rut, kaynanası Naomi’ye sarıldı. ABeni zorlama“ dedi. Seni asla yalnız bırakmayacağım... ANereye gidersen, ben de oraya gideceğim, nerede kalırsan, ben de orada kalacağım. Senin halkın benim halkım, senin Tanrın benim Tanrım olacak; nerede ölürsen, ben de orada öleceğim, orada gömüleceğim“ (1: 16S17). Ne büyük bir karar! Aynı zamanda ne kadar büyük bir sevgi ve fedakarlık gösteriyor bu kadın. Ey gelinler, kaynanalarınıza karşı böyle bir fedakarlık gösteriyor musunuz? Ey kaynanalar, sizler de gelinlerinizi böylesine seviyor musunuz? PERŞEMBE Donnerstag 7 TEMMUZ Juli Seni bırakıp geri dönmemi isteme. Sen nereye gidersen ben de oraya gideceğim, sen nerede kalırsan ben de orada kalacağım... Senin Tanrın benim Tanrım olacak. Rut 1: 16 Verlange nicht von mir, dich zu verlassen und zurückzukehren. Wohin du gehst, will ich auch gehen, und wo du bleibst, will ich auch bleiben... Dein Gott ist mein Gott. Rut 1, 16 Rut’un verdiği karar insanı oldukça duygulandırıyor. Özellikle biz gurbette yaşayanlar bunu iyi anlıyoruz. Rut, Moab diyarında doğup büyüdü. Moab onun vatanıydı. Rut anne ve babasıyla Moab’da yaşadı. Onun arkadaşları Moab’daydı. Şimdi bir dul olarak baba evine dönmeliydi ve babası elbette ki ona bakacak ve koruyacaktı. Ama Rut bunların hepsinden vazgeçti, tanımadığı, bilmediği bir halkın arasına, bir diyara, gurbete gitmeyi seçti. O kaynanası Naomi ile gitmeyi, onun yanında ve onunla onun ülkesinde, Beytlehem’de yaşamayı seçti. Aynı zamanda Naomi’nin inandığı Tanrı‘yı kendi Tanrısı olarak kabul etti ve buna da eylemiyle yürekten bağlı olduğunu gösterdi. Bu bize Rut’un gelişen, büyüyen sevgisini, imanını ve bunun sonucunda olan itaatini gösteriyor. Rut’un her alanda ne kadar söz dinleyen, itaat eden birisi olduğunu tüm kitapta görmek mümkündür. Onun tutumu ve davranışları bugüne dek bu kitabı okuyanlara büyük bereket getirmektedir. CUMA Freitag 8 TEMMUZ Juli Beni seven buyruklarımı tutar. Yuhanna 14:21 Wer meine Gebote hat und sie hält, der ist es, der mich liebt. Johannes 14,21 lieben: sevmek halten: tutmak das Gebot: buyruk İsa Mesih, sevginin itaat ile birlikte gideceğini belirtti. Eğer beni seviyorsanız, buyruklarımı tutarsınız, dedi. Sevgi kendisini eylemle ortaya koyar. Rut da kaynanasına olan sevgisini, eylemiyle ortaya koydu. Rut ASen nereye gidersen, ben de oraya gideceğim“ sözüyle sevgisini kanıtladı. Tanrı halkına olan sevgisini de, ASenin halkın benim halkım olacaktır“ sözüyle gösterdi. Tanrı‘ya olan sevgisini de, ASenin Tanrın benim Tanrım olacaktır“ sözüyle kanıtladı. Rut, bizim de onun tutum ve davranışlarından öğrenmemiz gereken bir örnektir. İmanda büyümek, en başta vereceğimiz karara bağlıdır. Dünyaya ne kadar bağlıyız? Ruhsal değerlere ne kadar önem veriyoruz? Bunlar imanda büyümenin anahtarıdır. Gerçek anlamda kilise demek zaten, dünyadan, günahtan ayrılıp Mesih’e gelen inanlılar topluluğu demektir. Soru şu: Rab’bi seviyor muyuz? Sevginin itaat ile birlikte gittiğini unutmayalım. İtaat ile hem ruhsal dinginliği buluruz, hem de Rab’bi daha çok tanımaya başlarız. CUMARTESİ Samstag 9 TEMMUZ Juli İşte Naomi, Moablı gelini Rut ile birlikte Moab topraklarından böyle döndü. Beytlehem’e gelişleri, arpanın biçilmeye başladığı zamana rastlamıştı. Rut 1:22 So kehrte Naomi mit ihrer moabitischen Schwiegertochter Rut aus dem Land Moab zurück. Sie kamen nach Bethlehem zu Beginn der Gerstenernte. Rut 1, 22 Her şey Rut ve Naomi’nin Beytlehem’e dönmesiyle başladı. Beytlehem kentinden ilk kere Yakup söz etti. Yakup’un sevdiği eşi öldüğünde Yakup onu Efrata-Beytlehem kentine gömdü. İkinci olarak Hakimler 17:7S8’de Yahuda’nın Beytlehem kentinden söz edilir. Üçüncü olarak da Rut 4:11’de Beytlehem Efrata kentinden söz ediliyor. Bu üç isim harika bir anlam ve resim ortaya koymaktadır. Beytlehem ve Yahuda’nın anlamlarını daha önce vermişti. Hatırlarsanız, Beytlehem, ekmek evi, demektir. Yahuda ise hamt etmek anlamındadır. Efrata da verimli, bereketli demektir. İlginçtir ki, İsa’dan 700 yıl kadar önce yaşamış olan Mika peygamber, İsa Mesih’in doğumunu peygamberlik sözüyle belirtirken bu üç ismi de kullanarak şöyle dedi: AAma sen ey Beytlehem Efrata, Yahuda boyları arasında önemsiz olduğun halde İsrail üzerine hükümdar olacak adam senden çıkacak. O’nun çıkışı, eski vakitten, ezeli günlerdendir!“ (Mika 5:ı). PAZAR Sonntag 10 TEMMUZ Juli İşte Naomi, Moablı gelini Rut ile birlikte Moab topraklarından böyle döndü. Beytlehem’e gelişleri, arpanın biçilmeye başladığı zamana rastlamıştı. Rut 1:22 So kehrte Naomi mit ihrer moabitischen Schwiegertochter Rut aus dem Land Moab zurück. Sie kamen nach Bethlehem zu Beginn der Gerstenernte. Rut 1, 22 Bazen çok kısa yazılan bir olayın gerisindeki resmi görmeyebiliriz. Örneğin, arpa biçilme vakti, diyor. Bu ruhsal bir öğretidir. Arpa biçimi olayı, Tanrı‘nın bu halkı yeniden bereketlediği anlamına geliyor. Ve onlar topladıkları ürünün ilk demetini Rab’be sunmalıydılar. Bu buyruğu Levililer ı3:10’da okuyoruz. Tanrı halkı topladıkları ürünün ilk demetini Rab’be getirmeleri gerekiyordu. Peki bu neyi gösteriyor? İlk ürünün Rab’be sunulması İsa Mesih’i göstermektedir. 1 Korintoslulara 15:ı0’de şöyle yazar: AGerçekte Mesih ölüler arasından dirilmiştir. O, uyuyanların ilk ürünüdür!“ Pavlus, APassahımız Mesih kurban edildi!“ diyor (1 Kor.5:7). Arpa biçimi ve toplanan arpaların ilk demetinin Rab’be sunulması, İsa Mesih’in ölümü ve ölümden dirilmesiyle bağlantılıdır. Romalılar 7:4’te şöyle yazar: Akardeşlerim!.. ölen Mesih’in bedeni aracılığıyla sizler de ruhsal yasa karşısında öldünüz. Artık başkasına ölüler arasından dirilene - varmakta özgürsünüz. Öyle ki, Tanrı‘ya ürün getirenler olalım. PAZARTESİ Montag 11 TEMMUZ Juli Sen nereye gidersen ben de oraya gideceğim, sen nerede kalırsan ben de orada kalacağım... Sen nerede ölürsen ben de orada öleceğim ve orada gömüleceğim. Rut 1: 16-17 Wohin du gehst, will ich auch gehen, und wo du bleibst, will ich auch bleiben. Wo du stirbst, will ich auch sterben und dort begraben werden. Rut 1, 16-17 Rut burada çok büyük bir karar vermişti. Rut’un bu kararı yedi yönlü bir karardı. Bunu anlamak gerekir! Çünkü Rut’un kararına dikkatle baktığımız zaman gerçek tövbenin ne anlama geldiğini ve hangi alanları kapsadığını iyice anlayabiliriz. Bugün bizim ve tüm insanlığın muhtaç olduğu kimseler, aldığı kararlara sadık kalan kimselerdir. Rut da böyle biriydi. Rut ilk kararında Naomi’ye, ASen nereye gidersen ben de oraya gideceğim“ demişti. Diğer bir deyişle Rut şöyle diyordu: ASen ne dersen de, ben seninle geliyorum! Benim için başka doğru bir yol yok. Ve doğru gördüğüm bu yolda da yürüyeceğim. Seninle senin halkına geleceğim ve orada seninle yaşamayı sürdüreceğim. Sen nerede olursan, ben de orada seninle birlikte olacağım ve senden ayrılmayacağım.“ Böyle bir geline kim hayran kalmaz ki! Hiç kuşku yok ki, Rut’ta böyle derin bir sevgi yaratan Naomi’nin ona karşı olan tutumu ve sevgisiydi, bunu da unutmamak gerekir. Sevgi sevgiyi yansıtır! SALI Dienstag 12 TEMMUZ Juli Sen nerede kalırsan ben de orada kalacağım. Rut 1: 16 Wo du bleibst, will ich auch bleiben. Rut 1, 16 wo? nerede? dort: orada hier: burada Rut’un kararının ikinci özelliği de şuydu: ASen nerede kalırsan, ben de orada kalacağım“ diyordu. Yani Rut sadece Naomi’yle İsrail’e kadar gitmeyecek, ama onun yanında kalacak, ona bakacak ve onu hiçbir zaman tek başına, yalnız bırakmayacaktı. Naomi’nin tüm sıkıntılarına, acılarına ortak olmaya devam edecek ve onun gibi yaşayacak, onun yediğinden yiyecek ve onun yattığı yerde yatacaktı. Naomi’nin oğullarından biriyle evlendiği için artık kendisini bu aileye ait görüyor ve onların adını taşıyordu. Daha da önemlisi, onların inandığı yaşayan, diri Tanrı‘ya iman ediyordu. Şimdi Rab’be yaraşır bir yaşam sürdüreceğim, diyordu. Gerçekten tövbe eden kişi de bunun gibi, Tanrı‘yla beraber yaşayacağına, O’ndan hiç ayrılmayacağına, O’nun ailesine ait olacağına, O’na yaraşır bir hayat yaşayacağına kesin karar verir. ÇARŞAMBA Mittwoch 13 TEMMUZ Juli Sen nerede kalırsan ben de orada kalacağım. Rut 1: 16 Wo du bleibst, will ich auch bleiben. Rut 1, 16 bleiben: kalmak ich werde bleiben: kalacağım Rut’un kararının üçüncü özelliği şöyleydi: ASenin halkın benim halkım olacak. Yani, kendi putperest halkımı terk ediyor ve kendimi senin yaşayan, diri Tanrına ait görüyorum. Sen benim bir yabancı olduğumu söylüyorsun. Doğru, ama senin diri Tanrı‘ya inanan halkın bundan böyle benim halkım olacak.“ Bu çok büyük bir karardı. Rut bu kararı verirken, ileride kendisini çok zor bir hayatın beklediğini de çok iyi biliyordu. Çünkü bir Moablı olarak Beytlehem kentinde, Yahudiler arasında yaşamak hiç de kolay olmayacaktı. Buna rağmen O Rab’be güvenerek adım atıyor. Gerçekten tövbe eden kişi de, diri Tanrı‘yı sevmeyen yakınlarını, çevresini terk etmek zorunda kalabilir. Olabilir ki onlar, Asen artık bizden sayılmıyorsun“ diyecekler. Böyle sözler işitmek çok zordur. Ama Tanrı‘ya ait olmak her şeyden daha değerlidir. Dostum, eski yaşamınızı terk etmeyip, kendinizi Tanrı‘ya ait görmedikçe, Tanrı için gerçek bir karar vermiş sayılmazsınız. PERŞEMBE Donnerstag 14 TEMMUZ Juli Senin halkın benim halkım, senin Tanrın benim Tanrım olacak. Rut 1: 16 Dein Volk ist mein Volk, dein Gott ist mein Gott. Rut 1, 16 das Volk: halk Gott: Tanrı Rut’un kararının dördüncü özelliği, ASenin Tanrın, benim Tanrım olacak.“ Rut’un, Beytlehem’den gelip kendi ülkesi olan Moab’da kentinde kalan o hasta oğlanla niçin evlenmeye karar verdiğini şimdi sanırım daha iyi anlayabiliyoruz. Bunun nedeni sanımca ortada. Hayatında ilk defa gerçek ve yaşayan Tanrı‘yı bilen, tanıyan ve iman eden bir aileyle karşılaşmıştı ve bu gerçek Tanrı‘yı kendisi de tanımak istedi. Dolayısıyla bu ailenin oğullarının birine gelin gitmeye karar vermişti. ASenin Tanrın, benim Tanrım olacak.“ Rut’un verdiği karar gerçekten büyük bir karardı! Bakın Rut başka neler söylüyor: ASen nerede ölürsen, ben de orada öleceğim.“ Bu sözlerin Rut için taşıdığı anlam, bugün yaşayan bizler için taşıyacağı anlamdan çok daha derindi. Rut bu sözlerle ASenin halkının umudu artık benim de umudum olacaktır“ diyordu. İman hayatı zorluklara, sıkıntılara bakmak değil, yukarıya, Tanrı‘ya bakmaktır. CUMA Freitag 15 TEMMUZ Juli Sen nerede ölürsen ben de orada öleceğim ve orada gömüleceğim. Rut 1: 17 Wo du stirbst, da will ich auch sterben und dort begraben werden. Rut 1, 17 sterben: ölmek begraben: gömmek begraben werden: gömülmek Rut Naomi’ye sadece, ASen nerede ölürsen ben de orada öleceğim“ demedi; ASen nerede gömülürsen, ben de orada gömüleceğim“ dedi. Görüleceği gibi, Rut’un da umudu, Eski Antlaşma inanlılarına özgü bir umuttu. Rut’un kararının son özelliğine gelince, şunları diyor: AEğer ölümden başka bir nedenle senden ayrılırsam, Rab bana daha kötüsünü yapsın!“ Gerçekten Rut burada çok büyük bir karar vermişti. Hem de çok kesin bir karar. Verdiği karar birkaç saatlik, haftalık ya da aylık bir karar değil, uzun zaman ve sonsuzluğu kapsayan bir karardı. Rut’un bu kararında gerçek ve içten bir tövbeyi görüyoruz. Bugünlerde bazı insanlar bir iki göz yaşı dökünce tövbe ettiklerini zannediyorlar. Gerçek tövbe, 180 derece geriye dönüp eski yaşam tarzını bırakıp yeni yaşama başlamaktır. Rut’un tövbesi onun bütün kararlarını, tüm hayatını değiştirdi. CUMARTESİ Samstag 16 TEMMUZ Juli Tanrı‘nın isteğine uygun olarak üzülmek günahtan dönmeyi sağlar. Bu da pişmanlığa düşürmeyen kurtuluşa yöneltir. Oysa dünyasal üzüntü ölüme yol açar. ı Korintliler 7: 10 Denn die Betrübnis nach Gottes Sinn bewirkt eine nie zu bereuende Buße zum Heil; die Betrübnis der Welt aber bewirkt den Tod. ı. Korinther 7, 10 Tanrı Sözü, dünyasal üzüntünün ölüme yol açtığın söyler. Peki, nedir dünyasal üzüntüler ya da dünyanın acıları? Dünyanın üzüntüleri, tövbe etmeksizin üzülüp göz yaşı dökmek ya da bir suç üstü yakalanınca, pişman olmak demektir. Dünyasal insanlar, bazen günahlarının sonucu olarak korkunç zararlar görür: bozulmuş ilişkiler, paramparça olmuş aileler, utanç, yalnızlık ve her çeşit sıkıntı. Çektikleri bu acı ve sıkıntılar yüzünden insanlar göz yaşı dökerler. Ama tövbe etmedikçe, yaşam tarzı, düşünce yapısı değişmedikçe bu göz yaşları, bu üzüntüler neye yarayacak? Gerçek tövbe nedir? ı. Korintliler 7: 10 ayetinde kullanılan ATövbe“ sözcüğü Adüşünceyi değiştirmek“ demektir. Yani belirli bir yöne giderken duruyor ve düşüncenizi değiştiriyorsunuz ve tamamen farklı bir yöne doğru yürümeye başlıyorsunuz. Başka deyişle, gittiğiniz günahlı yoldan yüz seksen derece geriye dönüp Tanrı‘ya gidiyorsunuz. PAZAR Sonntag 17 TEMMUZ Juli Tanrı‘nın isteğine uygun olarak üzülmek günahtan dönmeyi sağlar. Bu da pişmanlığa düşürmeyen kurtuluşa yöneltir. Oysa dünyasal üzüntü ölüme yol açar. ı Korintliler 7: 10 Denn die Betrübnis nach Gottes Sinn bewirkt eine nie zu bereuende Buße zum Heil; die Betrübnis der Welt aber bewirkt den Tod. ı. Korinther 7, 10 Birçok insan kurtuluşla ilgili müjdeyi duydukları zaman çok etkileniyor ve değişmeye hazırlanıyorlar ya da en azından değişmek istediklerini söylüyorlar ve birkaç göz yaşı da döküyorlar bazen, ama her nedense halen o eski yürüdükleri yönde yürümeye devam ediyorlar. Hayatlarında doğru dürüst bir değişme olmaz. Naomi’nin gelini Orpa da önce kaynanasıyla yola çıkmıştı. Ama o, gerçek ve yaşayan Tanrı‘nın yanında yer almadı. Tam tersine, putlara geri döndü. Bugün de birçokları Orpa gibidirler. Tövbeden söz ederler, göz yaşı da dökerler, ama hepsi o kadar. Akıtılan göz yaşı tövbe demek değildir. Gerçek tövbede göz yaşları da bulunabilir; ama sadece göz yaşları bir şey değiştirmez. Göz yaşı kişinin tövbe edip yaşamına yeni bir yön verdiğini göstermez. Dostum, tövbe, gittiğin yanlış, günahlı yoldan dönüp Tanrı‘ya evet demek ve O’nun yolunda yürümektir. PAZARTESİ Montag 18 TEMMUZ Juli Naomi, Rut’un kendisiyle gitmeye kesin kararlı olduğunu görünce üstelemekten vazgeçti. Rut 1: 18 Als Naomi sah, dass Rut fest entschlossen war, mit ihr zu gehen, ließ sie ab, ihr zuzureden. Rut 1, 18 sich entscheiden, sich entschließen: karar vermek Bazı bayan kardeşlerimiz her ortamda, her duada ağlamayı, göz yaşı dökmeyi adet haline getirmişler; sanki ağlamaklı dua şekliyle Tanrı‘yı etkileyeceklerini sanırlar; ama henüz yürekten gerçek anlamda tövbe etmemişler. Bazen insanlar tek damla göz yaşı dökmeden bile İsa Mesih’e iman edebilirler ve bu imanları gerçek ve sağlamdır. Gerçek tövbe, pişman olunacak bir şey değildir. Gerçek anlamda tövbe ettiğinizde bu sizi kurtuluşa götürecek ve aynen Rut’ta olduğu gibi, siz de gerçek anlamda kurtulacaksınız. Rut, Tanrı‘yı izleyeceğine kesin bir karar vererek şöyle diyordu: AYoksulluğa razıyım. Dışlanmaya da razıyım. Hayatımın sonuna kadar dul kalacaksam bile, buna da razıyım.“ Tanrı‘ya inanan biri olduğundan bütün bu olumsuzlukları göğüslemeye istekli ve hazırdı. Böylece Rut Naomi ile birlikte Beytlehem yoluna çıktı. Naomi Rut’u iyi tanımıştı. SALI Dienstag 19 TEMMUZ Juli Naomi, Rut’un kendisiyle gitmeye kesin kararlı olduğunu görünce üstelemekten vazgeçti. Rut 1: 18 Als Naomi sah, dass Rut fest entschlossen war, mit ihr zu gehen, ließ sie ab, ihr zuzureden. Rut 1, 18 verzichten, ablassen: vazgeçmek fest, genau: kesin Naomi, gelini Rut’un bir şeye karar verdiğinde, o şeyi kesinlikle yapacağını ve bu uğurda sonuna dek mücadele edeceğini çok iyi biliyordu. Rut’un verdiği sözü tuttuğunu da biliyordu. Onun sözü evetse, evettir, asla yağ yapmaz. Bu nedenle Rut’a daha fazla söz söyleme gereği duymadı. Ve böylece her ikisi de Beytlehem’in yolunu tuttular. Beytlehem’e dönüşleri bütün kenti ayağa kaldırdı. Kadınlar birbirlerine, ANaomi bu mu?“ diye soruyorlardı (Rut 1: 19). Artık Beytlehem’e geri gelmişlerdi. Kaybolan aile vatana dönmüştü, ama aile denecek bir şeyleri kalmamıştı. Sadece geriye iki tane zavallı dul kalmıştı, biri yaşlı Naomi, diğeri de yabancı gelini Rut. Bunları gören kasaba halkı birbirlerine, ANaomi bu mu?“ diye hayretler içerisinde soruyorlardı. Belki de, Naomi’nin başına gelenleri bir günaha bile bağlayanlar vardı. Ama daha sonra da göreceğimiz gibi, Rab Rut aracılığıyla dünyaya bereketin geleceğini sağlayacaktır. ÇARŞAMBA Mittwoch ı0 TEMMUZ Juli Naomi, Moablı gelini Rut’la birlikte Moab topraklarından böyle döndü. Rut 1: 22 So kehrte Naomi mit ihrer moabitischen Schwiegertochter Rut aus dem Land Moab zurück. Rut 1, 22 die Schwiegertochter: gelin zusammen (mit): (ile) birlikte Rut’un kaynanasına gösterdiği sevgi, bağlılık ve itaat bizi hayran bırakıyor. Nereden geliyordu böylesine bir sevgi ve bağlılık? Kaynanasının öyle bir malı mülkü de yoktu ki, Rut Ahaydi mirasa konacağım“ desin. Aslında Naomi’nin ardına takılmak, karanlık ve belirsiz bir geleceğe yönelmek demekti. Öyleyse Rut’u kaynanasına bu kadar derin bir bağ ile bağlayan etken neydi? Bu bağlılığın, bu derin ilişkinin nedeni hiç kuşku yok ki, sevgiydi. Evet, gerçek sevgi! Her iki gelin de kaynanalarını seviyordu. Demek ki, kaynanaları onlara gerçek bir anne olmuştu. Naomi Rut’un sevgisini sevgiyle kazanmıştı. Çünkü gerçek sevgi sevgiyle kazanılır. Sevgi bir ayna gibidir, verdiğinizde, aynı şey size de yansır. Tanrı‘nın Sözü, ABiz seviyoruz, çünkü ilkin O (Tanrı) bizleri sevdi“ (1. Yuhanna 4: 19) diyor. Sevgimiz Tanrı‘dan, O’nun sevgisinden kaynaklanıyorsa, bizler de sevebiliriz. PERŞEMBE Donnerstag 21 TEMMUZ Juli Sevgi sabırlıdır, iyilikle davranır... kendi çıkarını aramaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, sevgi her güçlüğe dayanır. 1 Korintliler 13: 4-7 Die Liebe ist geduldig, ist gütig... die Liebe sucht nicht den eigenen Vorteil, sie freut sich nicht über die Ungerechtigkeit, die Liebe erträgt alle Schwierigkeiten. 1. Korinther 13, 4-7 Değerli okuyucumuz, sevginin sevgiyle kazanıldığını hiçbir zaman unutmayalım! Şunu da vurgulamak gerekir ki, sevgi Aözgürce“ olmalıdır. Zorla güzellik olmaz! deriz. Kaynana Naomi gelini Rut’a özgürlüğünü vermişti. Öteki gelini çekip gitti. Rut da çekip gidebilirdi. Ama bunu yapmadı. Özgür olarak, isteyerek, hatta, kaynanası ile gitmenin büyük felaketlere, yokluğa, perişanlığa yol açacağını bile bile onunla gitmeye karar verdi. Bugün hemen hemen her ailede, her evde gelin ve kaynana arasında sürekli bir anlaşmazlık, sevgisizlik sürüp gitmektedir. Birbirlerine düşman gibi bakarlar. Çünkü sevgileri eksiktir. Anlayışları, hoşgörüleri eksiktir. Sevgiyle sevgi kazanamıyorlar. Kendi çıkarlarını, kendi rahatlarını düşünüyorlar. Rut öyküsünde görülen gerçek sevgi hepimize örnek olsun. Ey gelinler, ey kaynanalar! Unutmayın ki, sevginizi sunduğunuzda, bunun bereketi size de yansıyacaktır. CUMA Freitag 22 TEMMUZ Juli Sevgi sabırlıdır, iyilikle davranır... kendi çıkarını aramaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, sevgi her güçlüğe dayanır. 1 Korintliler 13: 4-7 Die Liebe ist geduldig, ist gütig... die Liebe sucht nicht den eigenen Vorteil, sie freut sich nicht über die Ungerechtigkeit, die Liebe erträgt alle Schwierigkeiten. 1. Korinther 13, 4-7 Rut ile kaynanası arasında derin bir sevgi, gerçek sevgi vardı, dedik. İşte İncil bu gerçek sevgiyi, sabreden, fedakârlık gösteren, dayanan, çıkarını aramayan, her zaman bağışlayan olarak niteler. Evet, sevgi özveriyle yoğrulmuştur. Gerçek sevgi sevene çok pahalıya mal olabilir. İncil’de İsa’nın bizleri çok sevdiğini ve bu sevginin O’na çok pahalıya mal olduğunu yazar. O, bizleri o kadar çok sevdi ki, bizler günahlarımıza bağış bulalım ve gerçek berekete, sonsuz yaşam bereketine kavuşalım diye uğrumuza canını feda etmeye bile razı oldu. İşte sevgi budur. Sevginin özelliği vermektir. Vermeyen bir sevgi gerçek sevgi değildir. Tanrı bizleri sevdi ve kurtulmamız için kendi özünden olan İsa Mesih’i verdi. İsa Mesih’teki sevgiyi yüreğine alan da, sevmeye başlar. CUMARTESİ Samstag 23 TEMMUZ Juli Hiç kimsede, bir kişinin dostları uğruna canını vermesinden daha büyük sevgi yoktur. Yuhanna 15: 13 Größere Liebe hat niemand als die, dass er sein Leben hingibt für seine Freunde. Johannes 15, 13 der Freund: dost niemand: (hiç) kimse das Leben geben: canını vermek Gerçek sevgi çok pahalıya mal olabilir demiştim daha önce. Tanrı‘nın bize olan sevgisi de Rab’bin kendisine çok çok pahalıya mal oldu. Nasıl mı? Biz insanlar günah işleyerek Tanrı‘ya baş kaldırdık, O’nun sözlerini ayaklar altına aldık. Böylece de Tanrı‘dan ayrıldık. O’ndan uzaklaştık. Ölüm felaketi bizi sardı. Ağır bir hükmün altındaydık. Ama bizi sevdiği için Tanrı büyük bir fedakârlık göstererek dünyamıza İsa Mesih’i gönderdi. İsa da gönüllü olarak biz günahlıların yerine öldü ve böylece O’na iman edeni sonsuz ölümden kurtardı. Şimdi Tanrı bu derin sevgiyi İsa Mesih’ten isteyen herkese vermektedir. O, kimseyi zorlamaz. Ama İsa’ya iman eden, O’ndan aldığı sevgiyle başka insanlarla, hatta kaynanasıyla ya da geliniyle sevgi kapsamı içinde yaşayabilir. Birkaç gün önce söylediğim şu sözü tekrar edeyim: Sevgi bir ayna gibidir, verdiğinizde, aynı şey size de yansır. PAZAR Sonntag 24 TEMMUZ Juli Beni, Naomi değil, Mara (acı) diye çağırın. Çünkü her şeye gücü yeten Tanrı bana çok acı verdi. Giderken her şeyim vardı, ama Rab beni eli boş döndürdü. Rut 1: 20-21 Nennt mich nicht Naomi, sondern Mara (die Bittere). Der Allmächtige, Gott, hat mir Bitteres zugefügt. Als ich ging, hatte ich alles, aber der Herr hat mich mit leeren Händen zurückkehren lassen. Rut 1, 20-21 Hoş, güzel anlamına gelen Naomi’nin derdi büyüktü; o acınacak bir kadındı. Çok derin üzüntü içinde, ABana ‘Naomi’ demeyin, acı anlamına gelen ‘Mara’ deyin“ diye yakardı. ARab bana acı davrandı; dolu gittim, boş döndüm!“ Okuldayken matematikte hiç de iyi değildim ve halen değilim, ama şu kadarını biliyorum ki, boş olmak ile dolu olmak arasında çok büyük bir mesafe vardır. Yine her şeye sahip olmak ile meteliğe kurşun sıkacak kadar züğürt olmak arasında dağlar kadar fark vardır. Bir taraf dolu, bir taraf boş. Naomi eli dolu gitti, eli boş döndü. Naomi, AGiderken her şeyim vardı, ama Rab beni eli boş döndürdü. Öyleyse bana neden Naomi diyorsunuz?“ diye yüreğinin acılığını dışa vuruyor. Görüyoruz ki, onun yüreğinde yaşadıkları felaketler nedeniyle bir acılık oluşmuştu. İnsan yüreğinde olan acılık bir diken gibi, onu rahatsız eder, yüreğini sızlatır. Naomi de bir an önce o acılıktan kurtulmalıydı. PAZARTESİ Montag 25 TEMMUZ Juli Giderken her şeyim vardı, ama Rab beni eli boş döndürdü. Öyleyse bana neden Naomi diyorsunuz? Rut 1: 21 Als ich ging, hatte ich alles, aber der Herr hat mich mit leeren Händen zurückkehren lassen. Warum also nennt ihr mich Naomi? Rut 1, 21 Naomi’nin yüreğinde büyük bir acı var, hüzün var. AGiderken her şeyim vardı. Eşim, çocuklarım yanımdaydı, ama şimdi bunların tümünü yitirdim. Bana Mara S acı deyin“ diyor. Belki de Naomi’nin adını Mara’ya, yani Acı‘ya ya da dertli sultana değiştireceklerini düşündünüz, ama değiştirmediler. Tanrı buna izin vermedi. Naomi, yine Naomi olarak kalacaktı. Bu iki dul kadının Beytlehem’e gelme dönemi tam arpa, buğday biçme zamanıydı. Böylece diyebiliriz ki, Beytlehem’e dönmek için çok uygun bir zamanı seçmişlerdi. Artık Moab ülkesi çok gerilerde kalmıştı. Geriye dönmek artık olanaksızdı. Rab duruma tamamen hakimdi ve Rab kendisine güven bağlayanları hiçbir zaman utandırmaz. Bazen acılı, ağrılı, zor yollardan geçmemize izin verir, ama Rab her zaman her şeyi kendi bilgeliği ile kendi zamanında düzene koyandır. Yeter ki, O’na güvenelim. SALI Dienstag 26 TEMMUZ Juli İşte Naomi, Moablı gelini Rut ile birlikte Moab topraklarından böyle döndü. Rut 1: ıı So kehrte Naomi mit ihrer moabitischen Schwiegertochter Rut aus dem Land Moab zurück. Rut 1, ıı die Schwiegertochter: gelin die Schwiegermutter: kaynana Rut kitabının 1. bölümünde Rut’un Moab diyarından geldiğini gördük. Bu kitapta 4 kere Moab diyarından söz eder (1:ıı; ı:ı,ı1; 4:10). Moab dünyayı ve onun umursamazlığını betimliyor. Moab’da ruhsal değerlere, deneyimlere rastlanmaz (Yer.48:11). Ama Rut o diyarı, o ülkeyi terk etmeyi seçti. Beytlehem’e gelmeden önce çok zor bir karar vermek zorunda kaldı. Kendi öz kaynanası Naomi bile onu zorlayarak, kendi ülkesinde, anne babasının yanında kalmasını istedi. Öteki gelini Orpa, kendi ailesine geri döndü. Rut’un da bunu yapmasını istedi kaynana. Hatta kendisiyle geldiğinde onu ne tür zorlukların ve tehlikelerin beklediğini söylediğinde, bu Rut’un kararını değiştirmedi. Rut karar vermişti ve ne olursa olsun bu kararından geriye dönmeyecekti. Böylece Rut Moab’ı terk ederek Beytlehem’e geldi. Ruhsal açıdan şunu söyleyebiliriz: Rut dünyadan ayrılarak, ekmek evine, yani bereket ve kurtuluş evine geldi. Bugün de kurtuluş aynı şeyi yapıyor. ÇARŞAMBA Mittwoch 27 TEMMUZ Juli Ey sen, Yahuda binleri arasında bulunmak için küçük olan Beytlehem Efrata... hükümdar olacak adam bana senden çıkacak ve onun çıkışı eski vakitten, ezeli günlerdendir. Mika 5:2 Und du, Bethlehem Efrata, das du klein unter den Tausendschaften von Juda bist, aus dir wird mir der hervorgehen, der Herrscher über Israel sein soll; und seine Ursprünge sind von der Urzeit, von den Tagen der Ewigkeit her. Micha 5, 1 O dönemlerde iki Beytlehem vardı, biri Beytlehem Galile, diğeri de Beytlehem-Efrata. Tanrı Sözü açıkça dünyaya gelecek olan hükümdarın, yani kurtarıcının Beytlehem-Efrata’da doğacağını belirtiyor. İsa Mesih Beytlehem-Efrata’da dünyaya geldi. Beytlehem kurtarıcının doğduğu, Tanrı sırrının açıklandığı yerdir. Beytlehem’in anlamını hatırlıyor musunuz? AEkmek evi!“ Demek ki, ruhsal anlamda İsa Mesih ekmek evinden geldi. İsa, yaşam ekmeğidir. Kendisine gelenler ruhsal olarak sonsuz doyuma kavuşurlar. İşte bu olay, yüzlerce yıl önce, Yahuda Beytlehem’in Rut ile Boaz’ın birbirlerini tanımalarıyla başlar. Bu bize başka harika bir resmi daha gösteriyor. Bizler de Rabbimizi O’nun olduğu yere gittiğimizde daha çok tanımaya başlarız ve O’nunla paydaşlığımız olur. Rabbimizi bize tanıtan, Tanrı Sözü’dür. Eğer Rab’bi daha çok tanımak, O’ndaki sevince, esenliğe sahip olmak istiyorsak, Tanrı Sözü’ne gitmemiz gerekir. PERŞEMBE Donnerstag 28 TEMMUZ Juli Naomi’nin Boaz adında bir akrabası vardı. Kocası Elimelek’in boyundan olan Boaz, ileri gelen, varlıklı bir adamdı. Rut 2: 1 Naomi hatte einen Verwandten mit Namen Boas, aus der Sippe Elimelechs, ein angesehener, vermögender Mann. Rut 2, 1 Rut kitabının ikinci bölümüne başlar başlamaz, Boaz adında bir adamla karşılaşıyoruz. Boaz tüm Rut kitabında bir kahraman olarak ortaya çıkmaktadır. Evet, ileride Boaz’ı, yakın akrabalık görevini yaparak Akurtarıcı“ olan biri olarak göreceğiz. Dikkat ederseniz Boaz burada hemen, Naomi’nin kocasının bir akrabası olarak tanıtılıyor. Boaz adı, anlam olarak AGüç, kudret“ demektir. Boaz güçlü ve varlıklı bir adamdı. Aynı zamanda Boaz adını AGüçlü bir yasa adamı“ olarak çevirmek de mümkündür. Adının bu anlamları Boaz’ın yaşamında belirgindi. Kendisi güçlü bir şekilde mücadele eden biriydi; çok varlıklı ve zengindi ve güçlü bir yasa adamıydı; yani Tanrı‘nın ruhsal yasasına sadık yaşayan ve bu yasaları iyi bilen, bildiklerini de uygulamaya koyan biriydi. Aynı zamanda Naomi’nin kocası Elimelek’in bir akrabasıydı. CUMA Freitag 29 TEMMUZ Juli Bir gün Moablı Rut, Naomi’ye şöyle dedi: İzin ver de tarlalara gideyim, iyiliksever bir adamın ardında başak devşireyim. Rut 2: 2 Eines Tages sagte die Moabiterin Rut zu Naomi: Erlaube mir, auf die Felder zu gehen und hinter einem gütigen Mann her Ähren aufzulesen. Rut 2, 2 Rut’un Musa’ya verilen yasa hakkında ne oranda bilgisinin olduğunu bilmiyoruz, ama Naomi bu yasayı biliyordu. Musa’ya verilen yasada şöyle yazılıdır: AÜlkenizdeki ekinleri biçerken tarlanızı sınırlarına kadar biçmeyeceksiniz. Artakalan başakları toplamayacaksınız. Bağ bozumunda bağınızı tümüyle devşirmeyecek, yere düşen üzümleri toplamayacaksınız. Onları yoksullara ve yabancılara bırakacaksınız. Tanrınız Rab benim!“ (Levililer 19:9S10). Tanrı yoksullara yardım kuruluşu kurmamıştır. Onlara para vererek yoksulluğu ortadan kaldırmadı. Tanrı, yoksulların kendi kişiliklerine saygılarını yitirmeden, kendi ellerinin emekleriyle onurlu bir şekilde geçimlerini sağlamak için böyle bir yasa verdi. Rut ve Naomi de çok yoksuldular. Ancak Rut bir Moablı olduğu için böyle bir şey talep edemezdi. O sadece inayet dileyebilirdi. İnayet diledi ve inayet buldu. CUMARTESİ Samstag 30 TEMMUZ Juli Moablı biri RAB’bin topluluğuna girmeyecek. Onların soyundan gelenler de onuncu kuşağa dek asla RAB’bin topluluğuna girmeyecek. Yasanın Tekrarı 23:3 Ein Ammoniter oder Moabiter darf nicht in die Versammlung des HERRN kommen; auch die zehnte Generation von ihnen darf nicht in die Versammlung des HERRN kommen, für ewig. 5. Mose 23, 4 Tanrı yoksullar için bir yasa verdi, ama Rut Moablı olduğu için bu yasadan yararlanması da mümkün değildi. Çünkü okuduğumuz ayette bu yasayı da görüyoruz. Rut ne yapabilirdi? Sadece inayet dileyebilirdi. Rut da bunu yaptı ve inayet buldu. Tanrı her zaman inayetini sunmaktadır; inayet bulmak için Tanrı‘nın inayetini almak gerekir. Yani imanla onu kabul etmeliyiz, başka türlü inayete kavuşmak olanaklı değil. İman, inayetin kendisine gelmesini oturup beklemez, o inayete uzanıp onu alır. Kurtuluş için insandan beklenen tek eylem imandır. Bu insanın sorumluluğudur. Hiç bir imanlı Mesih aracılığıyla sunulan inayetin zenginliğini yaşayamaz, eğer o kayraya sarılıp onda gelişmiyorsa. Rut, herhangi bir mirasa konamazdı, herhangi bir yere sahip olamazdı. O yaşayabilmek için biraz arpa toplamak istiyordu. Bunun için o imanla inayete sığındı, karşılığını da aldı. Şu kesin: imanda çıkmaz sokak yok, her zaman bir çözüm yolu vardır. PAZAR Sonntag 31 TEMMUZ Juli Bir gün Moablı Rut, Naomi’ye şöyle dedi: İzin ver de tarlalara gideyim, iyiliksever bir adamın ardında başak devşireyim. Rut 2: 2 Eines Tages sagte die Moabiterin Rut zu Naomi: Erlaube mir, auf die Felder zu gehen und hinter einem gütigen Mann her Ähren aufzulesen. Rut 2, 2 Dün de belirttiğim gibi, Rut’un Beytlehem’de hiçbir hakkı yoktu bir Moablı olarak. Kendisi de bunu biliyordu kuşkusuz. Günlük yiyeceğe muhtaçlar, çünkü fakirler. Ama Rut boş duracak, Aeh, kader utansın“ diyecek bir yapıya sahip değildir. O yüce Tanrı‘ya güvenmiş ve hareket etmişti. Şimdi bu imanla hareket ediyor. Kaynanası Naomi’den kendisine tarlaya gidip başak toplaması için izin vermesini istedi ve Naomi Rut’a gidebileceğini söyledi. ARut gidip tarlalarda, orakçıların ardından başak devşirmeye başladı. Bir rastlantı sonucu, kendini Elimelek’in boyundan Boaz’ın tarlasında buldu (Rut ı: 3). Eğer o gün Rut’u Beytlehem’den dışarıya tarlalara doğru yürürken görseydiniz, hangi tarlaya gideceğini bilmeyen küçük bir kızı görmüş gibi olacaktınız. Rut’un, Boaz’ın tarlasına gitmesi çok önemliydi. Peki ama Rut, doğru tarlayı nasıl bulacaktı? Bir rastlantı sonucu diyor, ama Tanrı‘ya güven bağlayan Rut’u yönlendiren Tanrı‘ydı. PAZARTESİ Montag 1 AĞUSTOS August Rut gidip tarlalarda, orakçıların ardından başak devşirmeye başladı. Bir rastlantı sonucu, kendini Elimelek’in boyundan Boaz’ın tarlasında buldu. Rut 2: 3 Rut ging und begann, auf den Feldern hinter den Schnittern her Ähren aufzulesen. Sie traf zufällig auf das Feld des Boas aus der Sippe Elimelechs. Rut 2, 3 Kutsal Yazı „Rut, bir rastlantı sonucu kendini Boaz’ın tarlasında buldu“ diye yazar. Eski çevride, „Rast gele“ diyor. Ama bu „rastlantı“ ya da „Rast gele“ sözü akla şu soruyu getiriyor: Rut’un doğru tarlaya gitmesi bu kadar önemliyken, kimse söylemediği halde Boaz’ın tarlasına nasıl oldu da gidebilmişti? Bu bir tesadüf müydü? Ya da Tanrı ona çeşitli belirtilerle kılavuzluk mu etmişti? Rut, gökten bir ses mi duymuştu? Kesinlikle hayır. Bunların hiçbiri değil. Rut’a, „Rut, sen o kadar tarla arasında doğru tarlayı nasıl bulabildin? diye sorabilseydik, Rut herhalde şöyle diyecekti: „Ben Tanrı‘ya güvenerek geldim buralara. Bu konuda da dua ettim. Bu sabah evden çıkmadan önce Rab’be dua ederek beni yönlendirmesini ve kendi seçtiği yere götürmesini istedim. Yoluma devam ettim ve bu tarlaya geldim!“ Dostum, Rab’be güveneni Rab hiçbir zaman yalnız bırakmaz. Bazen gittiğimiz yönü bilmesek bile, Rab sabırla bizleri gütmekte ve yönlendirmektedir. SALI Dienstag ı AĞUSTOS August Bu arada Beytlehem’den gelen Boaz orakçılara, RAB sizinle olsun, diye seslendi. Onlar da ‘Rab seni kutsasın’ diye karşılık verdiler. Rut 2: 4 Und siehe, Boas kam von Bethlehem und sagte zu den Schnittern: Der HERR sei mit euch! Und sie sagten zu ihm: Der HERR segne dich! Rut 2, 4 Bu sahnede, Rut’un tarlada başak topladığını görüyoruz. Tarla sahibi Boaz, işçilerini görmek, onlarla paydaşlıkta bulunmak için geliyor. Bu bize bir durumu anımsatıyor: Eğer Tanrı‘nın o zengin bereketleriyle uğraşıyorsak, o zaman simge dilini kullanırsam, Boaz’ın kendisi - yani Tanrı - gelip bizimle paydaşlık ediyor. Bizler sadece O’nun Sözü’nün sağladığı bereketlere kavuşmuyoruz, aynı zamanda da RAB’bin önünde, O’nun huzurunda o esenliği, bereketi buluyoruz. Boaz, ekmek evi anlamına gelen Beytlehem’den geliyor. Tarladaki verimliliği ondan ayrı tutmak mümkün değildir. Bir Mesih imanlısının da o zengin ruhsal yiyeceğini Mesih’ten ayrı tutmak mümkün değildir. İsa Mesih’in kendisi şöyle dedi: AYaşam ekmeği Ben’im!“ (Yu.6:35). Boaz’ın adamlarını nasıl selamladığını fark ettiniz mi? ARab sizinle olsun!“ Bu, bir insan için en harika bir dilektir. Çünkü Rab’bin önünde esenlik, huzur, barış vardır. Bereketlerin kaynağı RAB’dir. ÇARŞAMBA Mittwoch 3 AĞUSTOS August Bu arada Beytlehem’den gelen Boaz orakçılara, RAB sizinle olsun, diye seslendi. Onlar da ‘Rab seni kutsasın’ diye karşılık verdiler. Rut 2: 4 Und siehe, Boas kam von Bethlehem und sagte zu den Schnittern: Der HERR sei mit euch! Und sie sagten zu ihm: Der HERR segne dich! Rut 2, 4 Günümüzdeki selamlama şekline hiç dikkat ettiniz mi? Hay, helo, selam, merhaba moruk ve benzeri gibi. İçinde hiçbir anlam, mana olmayan bir konuşma, selamlama şekli. Ayrıca etikten, kültürden, anlayıştan, incelikten uzak bir selam biçimi. Bu aynı zamanda da insanın insana ne kadar az değer verdiğini gösteriyor. Okuduğumuz ayette, Boaz adamlarına samimi ve yürekten gelen bir istekle ARab sizinle olsun“ diyor. Bu, insana değer veren bir selamdır. İnsanı yaratan Tanrı‘ya onur veren bir selamdır. Çünkü düşmüş, günahla yoğrulmuş olan dünyada insana yardım edebilecek, onu günah çamurundan yıkayabilecek olanın Tanrı olduğunu bilir böyle selam veren insan. İnsanın insana zulmetmesinin gerisinde, insanın Tanrı‘dan uzaklaşması yatar. Tanrı‘dan uzaklaşmak demek, insanın, sevgiden, merhametten, barıştan, esenlikten uzaklaşması demektir. Rab’bin sizinle olmasını yürekten diliyorum. PERŞEMBE Donnerstag 4 AĞUSTOS August Beytlehem’den gelen Boaz... orakçıların başında duran adamına, “Kim bu genç kadın?“ diye sordu. Rut 2: 4-5 Boas, der von Bethlehem gekommen war, ... fragte den Mann, der die Schnitter beaufsichtigte: „Wer ist diese junge Frau?“ Rut 2, 4-5 Bu ayetten itibaren Rut öyküsünün en heyecanlı kesimine başlıyoruz. Rut adındaki bu yabancı kadın, dışlanmaya, yoksulluğa ve hayatının sonuna kadar dul kalmaya razı olmuş bir şekilde, tarlada çalışmaya, kendisi ve kaynanası Naomi için tahıl toplamaya gitmişti. Rab onu yönlendirmiş, kendisini ileride kurtaracak, onu onurlandıracak Boaz adındaki adamın tarlasına gitmişti. Boaz, Beytlehem’in en gözde insanlarından biriydi. Boaz tarlasına geliyor, Rut hemen gözüne takılıyor. Boaz orakçıların başındaki adama soruyor: ABu genç kadını daha önce buralarda hiç görmedim, kimdir, neyin nesidir, kimlerdendir bu kadın?“ Bana öyle geliyor ki, Boaz, Moablı Rut’u görür görmez, bu kadın onun dikkatini çekti. Bu da bize, Rut’un çok güzel bir kadın olduğunu gösteriyor. Rut’un güzelliği Boaz’ın gözünden kaçmamıştı. Ama Rut’un asıl güzelliği yüreğindeydi, karakterindeydi. Önemli olan da budur! CUMA Freitag 5 AĞUSTOS August Orakçıların başında duran adam şu karşılığı verdi: ANaomi ile birlikte Moab topraklarından gelen Moablı genç kadın budur.“ Rut 2: 6 Der Mann, der die Schnitter beaufsichtigte, gab zur Antwort: ADas ist die junge moabitische Frau, die mit Naomi zusammen aus dem Land Moab zurückgekehrt ist.“ Rut 2, 6 Boaz, orakçılarının başında bulunan adamına bu kadının kim olduğunu sorunca adam, Rut’un o tarlaya gelmesinin sorumlusu kendisiymiş düşüncesiyle savunmaya geçmişti sanki. ABu Moablı kadın sabah erkenden tarlaya girdi ve başak toplayıp toplayamayacağını sordu, ben de onun halini görünce hayır diyemedim“ diyor. Ama kendisini savunmasına hiç gerek yoktu. Çünkü Boaz zaten Kutsal Kitap’ın da verdiği buyruk uyarınca, dul kalmış kadınların ve yabancıların haklarını korumak isteyen biriydi. Bundan başka Rut gerçekten zeki, alımlı, güzel bir kadındı. Beytlehem’in bütün kızlarının başaramadığı şeyi, bu genç kadın hiç uğraşmadan başarmıştı. Rut, bir Moablı olarak kabul edilmeyeceğini, hep yabancı kalacağını ve dışlanacağını biliyordu ve bunları kabul etmişti. Herhangi bir insanın dikkatini çekeceği aklının ucundan bile geçmemişti. Ama Rut Tanrı‘nın dikkatindeydi. Tanrı onu ve verdiği kararı çok öneme almıştı. Şimdi Tanrı bu kadının sadakatini ödüllendiriyordu. CUMARTESİ Samstag 6 AĞUSTOS August Boaz Rut’a, “Dinle, kızım“ dedi. ABaşak devşirmek için başka tarlaya gitme, buradan ayrılma. Burada, benim hizmetçi kızlarla kal.“ Rut 2: 8 Boas sagte zu Rut: „Höre, meine Tochter. Geh nicht auf ein anderes Feld, um Ähren aufzulesen, geh nicht fort von hier. Bleibe hier, bei meinen Mägden.“ Rut 2, 8 Rut’un kendisi için bir şeyler söylemesine artık gerek yoktu. Rut daha önce kaynanasına söyleyeceğini söylemişti 1:16S17. ayetlerde: ASen nereye gidersen ben de oraya gideceğim, sen nerede kalırsan ben de orada kalacağım. Sen nerede ölürsen ben de orada öleceğim ve orada gömüleceğim!“ Ama burada, başka birisi Rut için konuşuyor. Konuşan kişi ise, her güce ve yetkiye sahip olan kişidir. Artık Rut’un korkmasına, kaygılanmasına gerek yoktur. Hatta Boaz söylediği sözlere vurgu yaparak konuşuyor. Önce AKızım“ diyor. Bu hiç kuşku yok ki, Rut’u hem çok etkiledi, hem de rahatlattı. Kızım demek, kişinin o kimseye yakın olduğu, Rut olayında ise, ona sahip çıkacağı anlamındadır. Kimsen yoktu, sahipsizdin şimdiye dek, ama artık bir sahibin vardır, o da benim, diyordu Boaz ona aslında. Sonra ona ADinle“ diyor. Yani söylediklerimi iyice dinle, verdiğim söz, sözdür. Bu bizim için de harika bir resimdir. Rab bizim sahibimizdir. O bizi artık asla sahipsiz bırakmayacaktır. Hayatımız, geleceğimiz O’nun elindedir. Kurtuluşumuz garantidir; çünkü O söz verdi. PAZAR Sonntag 7 AĞUSTOS August Boaz Rut’a, “Dinle, kızım“ dedi. “Başak devşirmek için başka tarlaya gitme, buradan ayrılma. Burada, benim hizmetçi kızlarla kal.“ Rut ı: 8 Boas sagte zu Rut: „Höre, meine Tochter. Geh nicht auf ein anderes Feld, um Ähren aufzulesen, geh nicht fort von hier. Bleibe hier, bei meinen Mägden.“ Rut ı, 8 Boaz, Rut’tan sadece tarlasında kalmasını değil, ama kendi koruyucu kanatları altına girmesini de istiyor. Şöyle diyordu Rut’a: ABundan böyle benim tarlalarıma rahatlıkla girmen için emir verdim. Hiç kimse senin kılına zarar getiremez.“ Evet, o günlerde yabancı biri, özellikle de Moablı biri Yahudi toplumu arasında pek sevilmezdi, sürekli aşağılanırdı. Rut gibi genç bir kadın için, özellikle Moablı olması nedeniyle, İsrail’de yaşamak hiç de kolay değildi, hatta tehlikeliydi. Rut, üstelik dul, korumasız, kimsesiz ve yoksuldu. Boaz, Rut’u çevreleyen olası tehlikelerin bilincinde olarak Rut’u kendi koruması altına alıyordu. Bundan sonra Rut’un güvenliği Boaz’ın gözetimi altında bulunacaktı. İnsanın, hayatının ve geleceğinin Tanrı‘nın gözetimi ve koruması altında olduğunu bilmesi kadar güzel bir şey olabilir mi? PAZARTESİ Montag 8 AĞUSTOS August Boaz Rut’a, “Dinle, kızım“ dedi. “Başak devşirmek için başka tarlaya gitme, buradan ayrılma. Burada, benim hizmetçi kızlarla kal.“ Rut 2: 8 Boas sagte zu Rut: „Höre, meine Tochter. Geh nicht auf ein anderes Feld, um Ähren aufzulesen, geh nicht fort von hier. Bleibe hier, bei meinen Mägden.“ Rut 2 8 Zengin, gücü olan Boaz’ın direkt olarak Rut ile konuşması, kim bilir Rut’un yüreğinde nasıl bir etki bırakmıştı! İlginçtir ki, Boaz hemen Rut ile samimi ve kişisel olarak konuşuyor. ADinle kızım!“ diyor. Burada Boaz’ın Rut’tan daha yaşlı olduğunu görüyoruz. Rut belki de çok güzel ve çekici olduğu için, oldukça genç görünüyordu. Boaz böyle hitap etmekle Rut’a söyleyeceğini Rut pür dikkatle dinlemesini istiyordu. Artık onun herhangi bir tarlaya gitmesini kesinlikle istemiyordu. Bundan sonra onun her şeyi ile Boaz ilgilenmek istiyordu. Boaz onu artık kesinlikle bırakmayacaktır. Daha önce de belirttiğim gibi, Boaz, İsa Mesih’i, Rut da imanlıları - özellikle de yeni imanlıları simgelediğini düşünüyorum. Çünkü bizler de Rab’be geldiğimizde, O bizi kabul eder ve ondan sonra da asla imanlıyı bırakmaz. Bu nedenle Mesih’te olanların kurtuluş yüzde yüz kesindir. SALI Dienstag 9 AĞUSTOS August Gözün orakçıların biçtiği tarlada olsun! Onların ardınca yürü; sana ilişmesinler diye adamlarıma buyruk verdim. Susadığın zaman adamlarımın kuyudan çektikleri sudan iç. Rut 2: 9 Richte deine Augen auf das Feld, wo man schneidet, und geh hinter den Sammlerinnen her! Habe ich nicht den Knechten befohlen, dich nicht anzutasten? Und hast du Durst, dann geh zu den Gefäßen und trink von dem, was die Knechte schöpfen. Rut 2, 9 Boaz’ın kendisiyle böylesine direkt konuşması, ona güvence vermesi, sanıyorum ki, Rut’un gözlerinden yaşların akmasına neden oldu. Eğer bu sahne benim de gözlerimin dolmasına neden olduysa, Rut’u da ağlatmıştır, ama bu göz yaşları sevinç göz yaşlarıydı. Bu bana iman eden bir imanlının gücünü aşan bir yükün ona yüklenmeyeceğini gösteriyor. Gelen sorunlar, imanlının imanda büyümesini sağlamaktadır. Boaz Rut’a bir şey daha diyor: „Gözün orakçıların biçtiği tarlada olsun!“ Peki bizler günlük yaşamda gözlerimizi nereye yöneltiyoruz? Bu dünyanın geçici işlerine mi? Ya da kendi çıkarlarımıza mı? Yoksa Rab’bin bize vermek istediklerine mi? Elçi Pavlus şöyle diyor bizlere: „Yüreklerinizin gözleri ışığa kavuşsun. Böylece O’nun çağrısında beliren umudun niteliğini, kutsal yaşamlılardaki yüce mirasının zenginliğini kavrayasınız“ (Ef.1:18). ÇARŞAMBA Mittwoch 10 AĞUSTOS August Gözün orakçıların biçtiği tarlada olsun! Onların ardınca yürü; sana ilişmesinler diye adamlarıma buyruk verdim. Susadığın zaman adamlarımın kuyudan çektikleri sudan iç. Rut 2: 9 Richte deine Augen auf das Feld, wo man schneidet, und geh hinter den Sammlerinnen her! Habe ich nicht den Knechten befohlen, dich nicht anzutasten? Und hast du Durst, dann geh zu den Gefäßen und trink von dem, was die Knechte schöpfen. Rut 2, 9 Okuduğumuz ayette geçen su, Tanrı Sözü’nü simgelemektedir. Tanrı‘nın Sözü insanın yüreğindeki susuzluğu giderebilir. Bir insan Tanrı Sözü’nü duyarak, o Söz’de belirtilen İyi Haber’e iman ederek kurtulur, yani günahlarına bağış bulur. Yine imanlı Tanrı‘nın Sözü aracılığıyla gelişir, büyür. Nitekim Elçi Pavlus şöyle der Tanrı Sözü’ne ilişkin: ATüm Kutsal Yazı Tanrı esinlemesidir. Gerçeği öğretmeye, yüreği eleştirmeye, yaşamı düzeltmeye ve doğruluk yolunda eğitmeye yarar. Öyle ki Tanrı adamı yetkin olsun ve her iyi iş için donatılsın“ (ı Tim.3:16S17). Bu nedenle bir imanlı Tanrı Sözü’nü sürekli olarak okumalı ve çalışmalıdır. Kutsal Kitabı okudukça yaşamlarımızda Tanrı‘yı hoşnut etmeyen noktaları daha iyi fark ederiz. Sadece fark etmekle kalmaz, onları nasıl düzeltebileceğimizi de bize açıklar. PERŞEMBE Donnerstag 11 AĞUSTOS August Rut eğilip yüzüstü yere kapandı. Boaz’a, “Bir yabancı olduğum halde neden gözünde lütuf buldum da beni sayıyorsun?“ dedi. Rut 2: 10 Rut fiel auf ihr Angesicht und neigte sich zur Erde nieder. AWarum habe ich Gnade in deinen Augen gefunden, dass du mich beachtest, obwohl ich doch eine Fremde bin?“ fragte sie Boas. Rut 2, 10 Rut’a Boaz’ın söyledikleri gerçekten de büyük bir lütuftu. Yabancı bir insana, Boaz sahip çıkıyor; ona, bundan sonra benim tarlamda, benim korumamda kalarak başak topla, diyor. Benim soframda otur, benim yediğim ekmekten ye, içtiğim sudan iç! Rut bu kayra dolu sözleri duyduğu zaman acaba ne düşündü! Acaba hayretler içerisinde mi kaldı? O anda onun aklından geçenleri tam olarak anlamayabiliriz, ama eminim ki yüreğinde büyük bir mutluluk hissi vardı. Şimdi nasıl hareket etmeliydi? Bu güdüyle nasıl bir iman adımı atacaktı? Rut, gördüğü bu inayet karşısında yüz üstü yere kapandı! Bu yine Rut’un o harika karakterini, imanını göstermektedir. Asla şımarmaz, haddini bilir ve gönül borcuyla kendisine kurtuluş elini uzatana hayran kalır. Bu bizim için de harika bir resimdir. Rab bizlere hiç hakketmediğimiz halde o yüce inayetini sundu. Peki bizim Rab’be karşı yüreğimizin tutumu nasıldır? Rab’bi inayetinden dolayı yüceltiyor muyuz? CUMA Freitag 12 AĞUSTOS August Neden gözünde lütuf buldum da beni sayıyorsun? Rut 2: 10 Warum habe ich Gnade in deinen Augen gefunden, dass du mich beachtest? Rut 2, 10 die Gnade: inayet, lütuf, kayra achten, beachten, schätzen: saymak Moab diyarından Beytlehem’e gelen ve orada hiçbir hakkı olmayan Rut, birden lütuf buluyor. Bu nedenle de kendisine böylesine bir inayet gösteren Boaz’a şaşkınlık içerisinde, ANeden gözünde lütuf buldum?“ diyor. Yani, hiçbir hakkım yokken, bana neden bu kadar değer verdin, kendinizden biri gibi kabul ettin? İşte dostum, bu inayettir. Tanrı bizlere inayetini karşılıksız olarak uzatmıştır. Rut kitabında da bu aynı gerçek anlatılır. Hiç hakketmediği halde Tanrı‘nın inayeti Rut’un üzerine gelmişti. Rut Tanrı‘nın lütfunu hakkedecek hiçbir şey yapmadı. Bizler de yapmadık. Rut gibi Tanrı‘ya biz de şu soruyu yöneltebiliriz, ANiçin gözünde lütuf buldum? Nasıl oldu da bana acıdın ve benim için bir kurtarıcı gönderdin?“ Bizler gerçekten de Tanrı‘ya cazip, hoş, görünmüyoruz. Tanrı‘nın aradığı niteliklere sahip değiliz. Ama bütün bunlara rağmen Tanrı bizi seviyor. O’nun bizi olduğumuz gibi sevmesi en büyük gerçeklerden biridir. O, bize olan sevgisini açıkça gösterdi. ABiz daha günahlıyken, Mesih bizim yerimize öldü.“ CUMARTESİ Samstag 13 AĞUSTOS August Rut eğilip yüzüstü yere kapandı. Boaz’a, “Bir yabancı olduğum halde neden gözünde lütuf buldum da beni sayıyorsun?“ dedi. Rut 2: 10 Rut fiel auf ihr Angesicht und neigte sich zur Erde nieder. AWarum habe ich Gnade in deinen Augen gefunden, dass du mich beachtest, obwohl ich doch eine Fremde bin?“ fragte sie Boas. Rut 2, 10 Rut Beytlehem’e geldiğinde hiç beklemediği bir şekilde sevgiyle karşılandı. Bir yabancı olarak hiçbir hakkı yoktu, ama gördüğü sevgi ve ilgi onu hayran bıraktı. Bu bir inayetti! Bugün de inayete kavuşan insan inayeti sunan Tanrı‘ya hayran kalır. Çünkü insan da hiçbir şekilde hakketmediği halde neden inayete kavuştuğunu merak eder. Ama yine de yüreğinde büyük bir sevinç duyar. İnayette gurura asla yer yoktur, çünkü inayeti kimse hakketmedi. İnayet Tanrı‘nın karşılıksız olarak bizlere sunduğu iyiliğidir. İnayet aynı zamanda insanın yüreğini değiştiriyor. Rut’a sunulan inayet karşısında O yüzüstü yere kapandı. Bir insan inayete kavuştuğunda Tanrı‘ya şükretmeye başlar. İnayet yeni bir ilişkinin başlamasına zemin hazırlar. Bu inayetle Boaz ile Rut arasında bir ilişki başlamış oldu. Günahlı olduğumuz halde, Tanrı‘nın gözünde inayet bularak bağışlanmamız, bizim de yüreğimizde bir hayranlık uyandırır ve Rab’be olan güvenimiz gelişmeye başlar. PAZAR Sonntag 14 AĞUSTOS August Anneni babanı, doğduğun ülkeyi bıraktın; önceden hiç tanımadığın bir halkın arasına geldin. Rut 2: 11 ... dass du deinen Vater und deine Mutter und das Land deiner Verwandtschaft verlassen hast und zu einem Volk gegangen bist, das du früher nicht kanntest. Rut 2, 11 Rut’un yaptığı fedakarlığı Beytlehem kentinde herkes biliyordu. Varlıklı birisi olan Boaz’a da her şey anlatılmıştı. Bir gün Rut’u kendi tarlasında çalışırken gören Boaz, ona olan hayranlığını gizlemeden şöyle dedi: AKocanın ölümünden sonra kaynanan için yaptığın her şey bana bir bir anlatıldı. Anneni babanı, doğduğun ülkeyi bıraktın; önceden hiç tanımadığın bir halkın arasına geldin!“ Böyle bir insana bugün de hayranlık duymamak elde değil. Rut, kaynanasına, senin halkın benim halkım, senin Tanrın benim Tanrım olacak, demişti. Ben seni asla yalnız bırakmayacağım. Çünkü sen eşini, çocuklarını kaybettin. Ben senin gelininim, beni de kaybetmene izin vermeyeceğim, diyor aslında. Günümüzdeki gelin kaynana ilişkisinin ne kadar bozuk olduğunu biliyoruz. Gelin kaynanayı, kaynana da gelini istemez. Ama Rut ve kaynanası Naomi sizlere bir örnek olsun! Onların fedakarlıkları, birbirlerine olan sevgileri, büyük bereket getirdi. PAZARTESİ Montag 15 AĞUSTOS August Boaz Rut’a cevap verip dedi: AKaynanana yaptığın her şey bana bildirildi. Babanı ananı ve doğduğun ülkeyi bıraktın ve önceden hiç tanımadığın bir halk arasına geldin.“ Rut 2: 11 Boas antwortete Rut: AMir wurde alles mitgeteilt, was du an deiner Schwiegermutter getan hast. Du hast deinen Vater, deine Mutter und das Land deiner Geburt verlassen und bist zu einem Volk gekommen, das du nicht gekannt hattest. Rut 2, 11 Boaz Rut’a ilişkin duymuştu ve Rut’la ilgili söylenenler oldukça iyi şeylerdi. Hemen hemen her yerde olduğu gibi Beytlehem’de de dedikodular yapılıyordu. Kasabalılar kuşkusuz bu Moablı kadınla ilgili olarak da dedikodu yapıyorlardı, ama ilginçtir ki, onunla ilgili olarak iyi şeyler söylüyorlardı. Evet, Rut’a hayran kalmışlardı. ABu yabancı kadın ülkemize geldi geleli kaynanasına sadık bir hayat yaşıyor. Erkeklere çalım atıp kötü şeyler yapmaktan çok uzak ve mükemmel bir kimse.“ Rut’un hayatı örnek bir hayattı. Onun imanı ve sadakati örnekti. Herkes ona ilişkin iyi şeyler diyordu. Rut’un ne tür sıkıntılara katlandığını anlayan Boaz, bakın Rut’a ne diyor: ARab işinin karşılığını ödesin ve kanatları altına sığınmak için geldiğin Tanrımız Rab tarafından ücretin dolu olsun“ (Rut 2: 12). SALI Dienstag 16 AĞUSTOS August Boaz Rut’a cevap verip dedi: AKaynanana yaptığın her şey bana bildirildi. Babanı ananı ve doğduğun ülkeyi bıraktın ve önceden hiç tanımadığın bir halk arasına geldin.“ Rut 2: 11 Boas antwortete Rut: AMir wurde alles mitgeteilt, was du an deiner Schwiegermutter getan hast. Du hast deinen Vater, deine Mutter und das Land deiner Geburt verlassen und bist zu einem Volk gekommen, das du nicht gekannt hattest. Rut 2, 11 Boaz, Rut’un kendi tarlasında neler yaptığından söz etmez. Onun işinden, çalışkanlığından da söz etmez. Ama Boaz Rut’un verdiği o karardan söz ediyor. Önce Rut putperest olan kendi ülkesini terk ediyor. Sonra kaynanası Naomi’yi terk etmediğini, ona hizmette devam ettiğini belirtiyor. Daha da önemlisi Boaz Rut’un büyük bir iman adımı attığını söylüyor, tıpkı iman babası olan İbrahim gibi. İbrahim, imanla Tanrı buyruğuna uydu ve nereye gittiğini bilmeden ülkesinden ayrıldı. İman sayesinde bir yabancı olarak vaat edilen ülkeye yerleşti“ (İbr.11:8S9). Rut karar verip bilmediği bir diyarın yolunu tuttuğunda, hiç kuşku yok ki, imanla hareket etti. İşte Boaz da tam bunlardan söz ediyor. Tanrı dış görünüşe bakmaz, Rab insanı güdüleyen yüreğe bakar. Rab bize baktığında, bizde sevginin, fedakarlığın ve imanın olup olmadığına bakar. Bizi güdüleyen bu erdemlerse, bu değerlidir ve sonunda bereket getirir. ÇARŞAMBA Mittwoch 17 AĞUSTOS August Rab yaptıklarının karşılığını versin ve kanatları altına sığınmak için geldiğin İsrail’in Tanrısı Rab tarafından ücretin dolu olsun. Rut 2: 12 Der Herr vergelte dir dein Tun, und dein Lohn möge ein voller sein von dem Herrn, dem Gott Israels, zu dem du gekommen bist, um unter seinen Flügeln Zuflucht zu suchen. Rut 2, 12 Egemen Tanrı, Rut’un bağlılığını, iyi yürekliliğini ödüllendiriyordu. Rut, ölen kocası Mahlon’un eşi olduğu günden bu yana, yaşayan diri Tanrı‘yı sevmiş, O’na yaşamını vermiş ve Tanrı‘ya yaraşan, O’nu hoşnut eden bir yaşam sürdürmeyi benimsemişti. Zorluklar, sıkıntılar geldiği zaman kolay yolu seçmedi. Hiç kuşku yok ki, Rut, “Tamam, bu başıma gelen üzücü olayları, felaketi anlamıyorum, ama ben yine de Tanrı‘ya güveneceğim“ diye düşündü kerelerce. İmanı şimdi karşılığını almaktaydı. Boaz da Rut’a şöyle dedi: AAnanı babanı bıraktın ve önceden hiç tanımadığın bir halkın arasına geldin. Rab yaptıklarının karşılığını versin. Kanatları altına sığınmak için geldiğin diri Tanrı Rab tarafından kutlu olasın!“ Dostum, sen de Tanrı‘nın kanatları altına sığınmak istemez misin? PERŞEMBE Donnerstag 18 AĞUSTOS August Rab yaptıklarının karşılığını versin ve kanatları altına sığınmak için geldiğin İsrail’in Tanrısı Rab tarafından ücretin dolu olsun. Rut 2: 12 Der Herr vergelte dir dein Tun, und dein Lohn möge ein voller sein von dem Herrn, dem Gott Israels, zu dem du gekommen bist, um unter seinen Flügeln Zuflucht zu suchen. Rut 2, 12 Rut, Rab’be güvenen sadık bir kişi olduğu için Beytlehem’e gelmişti. Kendi ülkesini terk edip bu köklü kararı almasının nedeni buydu. Putperestliği bırakıp yaşayan ve gerçek Tanrı‘ya yönelen Rut, Tanrı‘ya olan güveni ve imanıyla yola çıkmıştı. Ve şimdi artık Tanrı‘nın bir çocuğuydu. Boaz Rut’a şöyle dedi: ABu kararından dolayı Rab seni ödüllendirsin.“ Elindeki imkanlarla Boaz’ın kendisi de Rut’u ödüllendirecek ve onu yoksulluktan ve düşkünlükten, dul ve yabancı olmaktan kurtaracaktı.. Rut’un kurtarıcıya ihtiyacı vardı. Senin de dostum, kurtarıcıya ihtiyacın vardır! Senin suçunu bilmesine, yüreğinin derinliklerini görmesine rağmen seni seven ve sana kurtarıcı olmak isteyen biri vardır: O İsa Mesih’tir! CUMA Freitag 19 AĞUSTOS August Rab yaptıklarının karşılığını versin ve kanatları altına sığınmak için geldiğin İsrail’in Tanrısı Rab tarafından ücretin dolu olsun. Rut 2: 12 Der Herr vergelte dir dein Tun, und dein Lohn möge ein voller sein von dem Herrn, dem Gott Israels, zu dem du gekommen bist, um unter seinen Flügeln Zuflucht zu suchen. Rut 2, 12 Boaz Rut’a, AKanatları altına sığındığın Tanrı“ diyor. Bir kuş yavrularını kanatları altına aldığında, onları korur ve yavrular güvenlik içinde olur. Başka açıdan kanat, gücü ve yetkiyi simgeler Kutsal Kitap’ta. Örneğin, Davut peygamber şöyle seslenir Tanrı‘ya: AEy sana sığınanları saldırganlardan sağ eliyle kurtaran! Koru beni göz bebeği gibi, kanatlarının gölgesinde gizle“ (Mez.17:8S9). Aİnayetin ne değerlidir ey Tanrı! Kanatlarının gölgesine sığınır insanoğlu!“ (Mez.36:7). ABana acı ey Tanrım! Çünkü sana sığınıyorum, felaket geçinceye kadar, senin kanatlarının gölgesine sığınırım“ (Mez.57:1. ASen bana yardımcı oldun Rab. Kanatlarının gölgesinde sevincimi dile getiririm“ (Mez.63:7). ARab seni kanatlarıyla örter, onların altına sığınırsın“ (Mez.91:4). Tanrı Musa peygambere de şöyle dedi: ASizi nasıl kartal kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdim“ (Çıkış 19:4). AYuvasında yavrularını uçmak için harekete geçiren, onların üzerinde kanat çırpan bir kartal gibi kanatlarını gerip onları aldı ve kanatları üzerinde taşıdı (Yasa 3ı:11). Rut şimdi bu Tanrı‘nın kanatları altına sığınmıştı. Onun muhtaç olduğu sadece buydu. Bizim de öyle. CUMARTESİ Samstag 20 AĞUSTOS August Rut, Asenin gözünde inayet bulayım, efendim; çünkü beni teselli ettin“ dedi. AKölelerinden biri olmadığım halde söylediğin sözlerle yüreğimi okşadın.“ Rut 2: 13 Rut sagte: ADu bist sehr gütig zu mir, Herr; denn mit deinen Worten hast du mich getröstet; obwohl ich nicht einmal eine deiner Sklavinnen bin, hast du freundlich zu meinem Herzen geredet. Rut 2, 13 Rut’un burada gösterdiği tepki ilginçtir. Hiç kimseden herhangi bir teselli beklememişti. Herhangi bir kimsenin kendisine gelip dostça konuşmasını bile beklemiyordu. Bunları beklememesinin nedeni önce kendisinin bir Moablı olmasıydı, ikinci olarak da Rut’un Boaz’in adamlarından biri olmamasıydı. Ama Boaz’ın Rut’u fark etmesinin bir nedeni de, Rut’un diğer kızlara hiç benzemeyişiydi. Gelişmelerin ne yönde ilerlediği ilginçtir. Boaz Rut’u yemeğe davet ediyor. Düşünebiliyor musunuz? Bundan binlerce yıl önceki dönemleri, medeniyetten uzak ve cehalet dönemi olarak düşünmüşüzdür. Ama öyle değildi. Bir görgü, uygarlık, gelişmişlik elbette vardı. Bakın, bu olayda Boaz sabahleyin Rut’la tanışıyor, tanışır tanışmaz onu öğle yemeğine davet ediyor ve Rut da onunla aynı gün öğle yemeği yiyordu. PAZAR Sonntag 21 AĞUSTOS August Rut, Asenin gözünde inayet bulayım, efendim; çünkü beni teselli ettin“ dedi. AKölelerinden biri olmadığım halde söylediğin sözlerle yüreğimi okşadın.“ Rut ı: 13 Rut sagte: ADu bist sehr gütig zu mir, Herr; denn mit deinen Worten hast du mich getröstet; obwohl ich nicht einmal eine deiner Sklavinnen bin, hast du freundlich zu meinem Herzen geredet. Rut ı, 13 Boaz’ın Rut’a konuşması, onun yaptıklarını övmesi Rut’u teselli etse de, Rut alçakgönüllülüğünü yitirmez. Onun verdiği yanıt harika bir yanıttı: AEfendim, gözünde inayet bulayım!“ İnayet, hakkedilmeden sunulan bir iyiliktir. Rut da bir yabancı olarak bunun farkında. Kendisine sunulan bu iyilik karşısında yüreği sevinir. Bugün de kurtuluş Tanrı‘nın inayeti aracılığıyla sağlanır, bu inayete kavuşanın yüreği büyük sevinç bulur. Rut önemli bir söz daha söylüyor: Asenin sahip olduğun bu kızlardan biri olmadığım halde, beni teselli ettin!“ Dostum bugün bizler Tanrı Sözü aracılığıyla sadece eleştirilmiyor, eğitilmiyor, yaşamlarımız düzeltilmiyor, aynı zamanda da teselli buluyoruz. 119. Mezmur’da Davut peygamber şöyle der Tanrı Sözü’ne ilişkin: Acı çektiğimde beni teselli eden Sözün’dür, çünkü Sözün bana yaşam verir!“ (50). PAZARTESİ Montag 22 AĞUSTOS August Boaz yemek vaktinde Rut’a şöyle dedi: buraya gel, ekmekten ye ve lokmanı sirkeye batır. Rut da orakçıların yanında oturdu. Rut 2: 14 Und zur Essenszeit sagte Boas zu ihr: Tritt hierher und iß von dem Brot und tunke deinen Bissen in den Essig! Da setzte sie sich neben die Schnitter. Rut 2, 14 Rut, Boaz’ın önerisini kabul edip, orakçıların yanına giderek sofraya oturdu. Bu sofra olayını, yani çalışan insanın yemek yemek için sofraya oturmasını bir simge olarak alırsam, insanların kendilerine zaman ayırmaları gerektiğini söyleyebilirim. Günümüzde en büyük sorun stres sorunudur. İnsanlar kendilerini işe o kadar vermişlerdir ki, doğru dürüst dinlenemez, hatta ağız tadıyla yemek bile yiyemezler. Orakçılık buradaki insanların meslekleriydi. Onların işlerine ara vermeleri ve biraz dinlenmeleri gerekliydi. Bu yine bize Rab için hizmet veren insanları anımsatıyor. Öyle kardeşler vardır ki, harika bir şekilde Kutsal Kitap’ı öğretebilir, başkaları iyi müjdecidirler ve daha birçok alanda yetenekli kardeşler vardır. Bu insanların da kendileri için zaman ayırmaları, o sakinliği, dinginliği yakalamaları gerekir. Bugün Rab için yapılan her hizmet, birliktelik içerisinde yapılmalıdır. Eğer Rab ile paydaşlık yoksa, O’nun tarafından yönlendirme olmuyorsa, yapılan işi o kimse kendisi için yapıyor demektir ve bunun bir bereketi de olmaz. SALI Dienstag 23 AĞUSTOS August Boaz yemek vaktinde Rut’a şöyle dedi: buraya gel, ekmekten ye ve lokmanı sirkeye batır. Rut da orakçıların yanında oturdu. Rut 2: 14 Und zur Essenszeit sagte Boas zu ihr: Tritt hierher und iß von dem Brot und tunke deinen Bissen in den Essig! Da setzte sie sich neben die Schnitter. Rut 2, 14 Burada Rut’a Aekmekten ye ve sirkeye batır!“ diyor. Yeni çeviride sirke yerine pekmez diyor, ama orijinal metinde sirke geçiyor. Sirkeli içecek o dönemlerde özel bir içecekti yemek sırasında. Kavrulmuş arpa ya da buğday temel yiyecekti. Binlerce yıldır sirke bilinmekte ve kullanılmaktadır. Bugün sirkenin - özellikle de elma sirkesinin ne kadar yararlı olduğunu herkes biliyor. Sirkeyi bir simge olarak kullanırsam, sirke İsa Mesih’in o acı elemlerini resmeder. İnsan olan İsa’yı elemlerden ayırmak mümkün değildir. Önce bir hayvan yemliğinde dünyaya geldi İsa, sonra bir çarmıhta hayatını verdi. O’nun tüm yaşamı acılarla geçti. O’na boşuna Aelemlerin adamı“ denmemiştir. İsa’yı düşündüğümüzde, o acı çarmıh aklımıza geliyor. O bir arpa ya da buğday tanesi gibi ateşte kavruldu. Şimdi kendisine iman eden herkes için cennette bir yer vardır. ÇARŞAMBA Mittwoch 24 AĞUSTOS August Boaz yemek vaktinde Rut’a şöyle dedi: buraya gel, ekmekten ye ve lokmanı sirkeye batır. Rut da orakçıların yanında oturdu. Boaz ona kavrulmuş başak verdi ve Rut onu yedi... Rut 2: 14 Und zur Essenszeit sagte Boas zu ihr: Tritt hierher und iß von dem Brot und tunke deinen Bissen in den Essig! Da setzte sie sich neben die Schnitter, er aber reichte ihr geröstete Körner... Rut 2, 14 Rut’un kendisine verilen başaktan yemesi, ona hiç kuşku yok ki güç verdi. Kim bilir ne zamandan beri doğru dürüst bir şey yememişti. Ama şimdi kavrulmuş başakları afiyetle yiyordu. Yeremya Peygamber şöyle der Tanrı Sözü’ne ilişkin: AEy RAB... Sözlerin bulundu ve onları yedim. Sözlerin bana neşe, yüreğime sevinç oldu. Çünkü senin adınla çağrılıyorum ey orduların RAB’bi“ (Yer.15:16). İnsanın ruhuna, yüreğine güç ve sevinç verecek olan Tanrı Sözü’dür. Her gün Tanrı Sözü’yle beslendiğimizde, ruhsal alanda büyüyecek, imanda gelişecek ve yüreğimiz o dinginliği bulacak ve hayatımızda sevinç olacaktır. Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, imanlıların sevinçlerinin olmaması, imanda büyümemelerinin nedeni yeterince Tanrı Sözü’yle beslenmemeleridir. PERŞEMBE Donnerstag 25 AĞUSTOS August Rut akşama kadar başak devşirdi ve devşirdiğini dövdü ve bir sepet dolusu kadar arpa oldu. Rut 2: 17 Rut las bis zum Abend Ähren auf und schlug aus, was sie aufgelesen hatte, und es wurde etwa ein Korb voller Gerste. Rut 2, 17 die Ähre: başak Bir sepet dolusu arpa toplamıştı Rut. O günlerde bir sepet dolusu buğday veya arpa epey para ederdi. Özellikle bu kadın için çok büyük bir şeydi. Rut topladıklarını yüklenip şehre, eve geldi ve kaynanası için sakladığı yiyeceği çıkarıp ona verdi. Rut bu kadar çok arpa toplayıp Naomi’ye getirdiği zaman Naomi çok şaşırdı. Merakla Rut’a, ABugün neredeydin? diye sordu. Aslında şöyle diyordu: Bugün sana biri uygun olmayan bir teklifte mi bulundu yoksa? Rut kaynanası Naomi’ye tüm olup bitenleri, tarlasında çalıştığı adamın Boaz adında biri olduğunu anlattı. O ana kadar Rut Boaz’ın kim olduğunu gerçek anlamda bilmiyordu, ama Naomi biliyordu. Her şeyin Tanrı‘nın denetiminde olduğunu görmesi kuşkusuz Naomi’yi çok sevindirdi. CUMA Freitag 26 AĞUSTOS August (Rut tarladan topladıklarını) yüklenip kente döndü. Devşirdiklerini gören kaynanasına ayrıca, tarlada doyduktan sonra artırdığı başakları da çıkarıp verdi. Rut 2: 18 Und sie hob es auf und kam in die Stadt, und ihre Schwiegermutter sah, was sie aufgelesen hatte. Und sie zog heraus, was sie übriggelassen, nachdem sie sich gesättigt hatte, und gab es ihr. Rut 2, 18 Rut akşama kadar tarlada kaldı, başak devşirdi, sonra onları dövdü, sırtlayıp kente döndü. Daha önce tarlada yediği yiyeceklerden kaynanası için sakladığı yiyecekleri kaynanasına verdi. Rut’un sadakatini, sevgisini, anlayışını görüyor musunuz? Daha önce de belirttiğim gibi, Boaz İsa Mesih’i, Rut da Rab’be gelen imanlıları simgelemektedir. İmanlılar olarak Rut’u örnek almalıyız. Rut gibi, sadık, sevgi dolu, ince düşünceli ve kardeşlerimizi düşünenler olmalıyız. Ben Mesih imanlısıyım demek, sadece sözde olan bir imandır. Eğer imanın hayatında görülüyorsa, o zaman bu değerlidir. Yani ben imanlıyım diyorsan, en başta dürüst olacaksın. Devletin koyduğu kurallara uyacaksın. Söylediğin söz ile hayatın birbirine uyacak. İnsanlar ancak senin hayatına bakarak senin inancına ilişkin düşünebilirler. İmanlıyım diyorsan ve hayatın buna uymuyorsa, iman sözünü de kullanma. Rut imanını sözleriyle, kararlarıyla ve yaşamıyla ortaya koydu. CUMARTESİ Samstag 27 AĞUSTOS August Naomi gelinine, AO adam (Boaz) akrabamızdan, yakın akrabamızdan biridir“ dedi. Rut 2: ı0 Naomi sagte zu ihrer Schwiegertochter: AJener Mann (Boas) ist von unseren Verwandten, einer von unseren nahen Verwandten.“ Rut 2, ı0 nahe: yakın Burada Rut’un öyküsünde, Ayakın akraba“ sözcüğü üzerinde vurgu vardır. Yakın akraba, dullar ilişkisinde fakir düşen, her şeyini yitiren akrabasını kurtaran kimsedir. Akrabasını kurtaran bu Ayakın akraba“, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’i çok güzel bir şekilde resimliyor. Bizi kurtaran Ayakın akrabamız“, kurtarıcımız İsa Mesih’tir. Kurtulan kişi, bundan böyle kurtarıcısına bağlı, ama bütünüyle özgür bir şekilde yaşar. İsa Mesih sadece bireyleri değil, tüm insanları kurtarmak için ölmüştür. Sizler ve ben yıkıma giden bir dünyada yaşıyoruz. Bu süreç sona erdikten sonra, Tanrı yeni bir yer ve yeni bir gök yaratacak. Rab bizi yıkıma giden bu dünyadan kurtaracak, hiçbir zaman yok olmayacak yeni bir dünyada, kendi cennetinde yaşatacaktır. PAZAR Sonntag 28 AĞUSTOS August Naomi gelinine, AO adam (Boaz) akrabamızdan, yakın akrabamızdan biridir“ dedi. Rut 2: 20 Naomi sagte zu ihrer Schwiegertochter: AJener Mann (Boas) ist von unseren Verwandten, einer von unseren nahen Verwandten.“ Rut 2, 20 der Verwandte: akraba Rut kitabı kurtuluşun sevgi yönünü ele alıyor. Burada yakın akrabalık görevini yerine getirebilecek bir kurtarıcı duruyordu, ama onun bu işi üstlenme zorunluluğu yoktu. Böyle bir şey yapmaya mecbur değildi. Gerçekten de Boaz’dan daha yakın başka bir akrabası vardı, ama bu kişi elinde bu fırsatı olduğu halde bu fırsattan yararlanmak istemedi. Rut’u umursamazlıktan geldi; ama Boaz Rut’u seviyordu, hem de derin bir sevgiyle. İşte önemli ve fark yaratan nokta burasıdır. Tanrı da bizi kurtarmak zorunda, mecburiyetinde değildi. Bizler her birimiz kayıp günahlılardık. Eğer Tanrı bizi kurtarmasaydı bile, O halen adil ve kutsal bir Tanrı olarak kalacaktı. Ama Tanrı bizi sevdi, hem de eşsiz, sonsuz bir sevgiyle sevdi! Dostum, buna sen de dahilsin. PAZARTESİ Montag 29 AĞUSTOS August Rut’un kaynanası Naomi ona dedi: AKızım, sana iyilik olsun diye rahat edeceğin bir yer aramayayım mı?“ Rut 3: 1 Ruts Schwiegermutter Naomi sagte zu ihr: AMeine Tochter, sollte ich dir nicht einen Ruheort suchen, damit es dir gut geht?“ Rut 3, 1 Tüm arpa ve buğday biçimi zamanı Naomi, büyük olasılıkla evinin penceresinde her akşam üstü, Rut ve Boaz’ın Beytlehem’e gelişlerini seyretmişti. Yaklaşık altı yedi haftadır bu böyleydi. Artık tarlalardan arpaları, buğdayı toplayıp kaldırmışlardı. Naomi, Rut’un iffetli bir kadın olup Boaz’a evlilik teklifi götürmediğini fark etmişti. Öte yandan Boaz’ın Rut’u sevdiği ortadaydı. Bu nedenle Naomi Rut’a kendisi için rahat edeceği bir yer arayıp aramayacağını sorar. Burada sözü edilen Arahat“ evlilik demektir. Aslında Rut’a, ASeni evereyim mi, kızım?“ diye soruyordu. Gelini Rut’u gerçekten seven Naomi’nin tüm amacı ve isteği, Rut’a rahat edeceği, mutlu olacağı bir yer hazırlamaktı. Şimdi bunun mümkün olduğunu görüyor, buna çok seviniyor ve hemen devreye girip Rut için rahat edeceği bir yer arayacağını söylüyordu. SALI Dienstag 30 AĞUSTOS August Hizmetçileriyle birlikte bulunduğun Boaz bizim akrabamızdan değil mi? Rut 3: 2 Ist Boas, bei dessen Mägden du dich aufgehalten hast, nicht von unseren Verwandten? Rut 3, 2 der Knecht, die Magd: hizmetçi Yakın akrabalık görevi, zor bir duruma düşen birine, en yakın akrabanın el uzatması, onu kurtarmaya çalışması olayıdır. Yakın akrabalık görevinin yerine getiriliş olayı, Rabbimiz İsa Mesih’in bizim için yaptıklarını çok anlamlı bir şekilde resimlemektedir. Rut’un hikayesi bizim kurtuluşumuzun bir görüntüsü, bir resmidir. Bizim kurtarıcımız olan İsa Mesih de, bizi kurtarmak için gönüllü olarak benzer bir girişimde bulunmuş, bizi kendisine satın almıştır. Hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen yeryüzüne geldi ve bizleri satın alabilmek, kurtarabilmek için kendi canını verdi. Bu da Rabbin bizlere olan sevgisinin harika göstergesidir. İşte dostum, sen de böyle bir sevgiyle sevilmektesin. Rab İsa Mesih, senin de yakın akraban olmak, seni günahın çıkmazından kurtarmak istiyor. ÇARŞAMBA Mittwoch 31 AĞUSTOS August Hizmetçileriyle birlikte bulunduğun Boaz bizim akrabamızdan değil mi? Bak şimdi, bu akşam Boaz harman yerinde arpa savuracak. Rut 3: 2 Ist Boas, bei dessen Mägden du dich aufgehalten hast, nicht von unseren Verwandten? Sieh, heute abend wird er auf der Tenne Gerste worfeln. Rut 3, 2 Naomi Rut’a burada açıkça şunu diyordu: ABoaz adındaki bu adam bizim yakın akrabamızdır. Onunla evlenmeye, onu istemeye hakkın vardır. Yıkan, kokular sürün, giyinip harman yerine git; ama adam yiyip içmeği bitirinceye kadar kendini ondan sakla“ (Rut 3: 3). Naomi burada Rut’a yapması gereken dört şey söylemişti. Öyle zannediyorum ki, Rut’un Boaz’a gidişiyle, günahlı bir kimsenin Rab İsa’ya gidişi arasında çok büyük benzerlikler bulunmaktadır. Bunlar her günahlının kesinlikle atması gereken dört adımdır. Birincisi şudur: Bakın, eğer sizler ve ben Rab İsa Mesih’e gelip kurtulacaksak, o halde, Adoğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, Rab’bin kendi merhametiyle“ olacak“ (Titus 3: 5). PERŞEMBE Donnerstag 1 EYLÜL September Yıkan, kokular sürün, giyinip harman yerine git; ama adam yemeyi içmeği bitirinceye kadar orada olduğunu belli etme. Rut 3: 3 Wasch und salbe dich, zieh deine Kleider an und geh zur Tenne hinab; lass dich von dem Mann aber nicht bemerken, bis er fertig gegessen und getrunken hat. Rut 3, 3 Naomi’nin Rut’a yapmasını söylediği ikinci şey, kendisine kokular sürmesiydi. Rut, ilk kocası öldükten sonra dul kadınlara özgü bir elbise giyinmiş ve kendisini çekici yapmak için hiçbir atılımda bulunmamıştı. Ama şimdi Naomi, Rut’la bir kişinin ilgilendiğini gördüğünden, Rut’a, ABu yağdan, parfümden iyice sürün“ diyordu. Bunu iman hayatımızdaki olaylardan birine de benzetebiliriz. Bizler, iman edip yeniden doğduğumuzda Tanrı‘nın çocukları oluyoruz ve iman hayatımıza yeni doğan bir bebek benzerliğinde başlıyoruz. Kutsal Kitap imanlının Kutsal Ruh tarafından meshedildiğinden, yağlandığından söz eder. Eğer imanlı biriysen, Kutsal Ruh’un meshi senin de üzerindedir. CUMA Freitag 2 EYLÜL September Yıkan, kokular sürün, giyinip harman yerine git; ama adam yemeyi içmeği bitirinceye kadar orada olduğunu belli etme. Rut 3: 3 Wasch und salbe dich, zieh deine Kleider an und geh zur Tenne hinab; lass dich von dem Mann aber nicht bemerken, bis er fertig gegessen und getrunken hat. Rut 3, 3 sich waschen: yıkanmak Rut’un yapacağı üçüncü şey, esvabını giymekti. Ama nasıl bir giysi olacaktı bu? Zaten dullara özgü basit bir elbise giyinmekteydi. Belki Naomi Rut’a bir bayram elbisesi ya da genç kız elbisesi giymesini söylüyordu. Dulların giydiği elbiseyi üzerinden çıkarmalı, bir daha giymemeliydi. Artık yeni bir hayatı ve evliliği düşündüğünden Rut güzel bir elbise giyinmeli, çekici, temiz görünmeliydi. Bu, imanlının atacağı üçüncü adımdır. Bizler günahlarımızdan dönüp İsa Mesih’e Rab ve kurtarıcımız olarak iman ettiğimiz zaman, Mesih bizim doğruluğumuz olmaktadır. Bu doğruluk giysisini giyen bir günahlıyı Tanrı, Mesih’in doğruluğu altında görerek onu suçsuz ve günahsız saymaktadır (Romalılar 3: ıı). İşte, bugün bizim iman yoluyla sahip olduğumuz doğruluk giysimiz budur. CUMARTESİ Samstag 3 EYLÜL September Adam yatıp uyuduğunda, nerede yattığını öğren; sonra gidip onun ayaklarının üzerindeki örtüyü kaldır ve oracıkta yat. Ne yapman gerektiğini o sana söyler. Rut 3: 4 Wenn der Mann sich zum Schlafen hingelegt hat, merke dir die Stelle; dann geh, hebe die Decke zu seinen Füßen auf und lege dich dort hin. Er wird dir sagen, was du tun sollst. Rut 3, 4 Dördüncü olarak, Naomi gelini Rut’a, AHarman yerine git, Boaz’dan, yakın akrabalık görevini yapmasını iste“ dedi. Bu nokta her bir insan için önemli bir noktadır. Bu, her günahlı insanın atması gereken bir adımdır. İsa’ya gidip kurtuluşu istemek. Şimdi size sormak istiyorum: ASiz İsa Mesih’e gidip O’na size kurtarıcı olması için yalvardınız mı?“ Sevgili dostum, bunu yapmak zorundasınız. Günahlarınızdan temizlenmek, Tanrı‘yla barışmak ve yaşama yeniden başlamak istiyorsanız, İsa Mesih’e Rab ve kurtarıcınız olarak iman etmeniz gerekecektir. Bu aktif, harekete geçen bir iman olmalıdır. Sadece lafta, Aİman ediyorum“ demeniz yeterli olmayacaktır. Yürekten iman ve tövbe sizi kurtuluşa kavuşturacak. PAZAR Sonntag 4 EYLÜL September Rut, harman yerine giderek kaynanasının her dediğini yaptı. Rut 3: 6 Rut ging zur Tenne und tat alles, was ihre Schwiegermutter gesagt hatte. Rut 3, 6 die Schwiegermutter: kaynana Burada Naomi’nin Rut’tan yapmasını istediği şeylerde garipsenecek bir şey yoktur. Rut’un Boaz’ın yanına gidip ayaklarının dibine yatması bir ahlaksızlık olmuş olsaydı, Naomi bunu ona asla söylemezdi. Naomi’nin gelini Rut’a söylediklerini Rut aynen uyguladı. Çünkü orada adet böyleydi. Boaz gece yarısı ayakları dibinde birinin yattığını fark etti. ASen kimsin?“ diye sordu. Rut, ABen cariyen Rut’um, cariyenin üzerine eteğini ört, çünkü sen yakın akrabadansın“ dedi. Rut, Boaz’a, ABen senin yakın akrabalık görevini yapmanı, beni yasal çıkmazımdan kurtaracak kişi olmanı istiyorum, buraya da bunu söylemeye geldim“ diyordu. İşte dostum, püf nokta budur: AÜzerime eteğini ört, beni korumana al!“ Boaz başta biraz şaşırdıysa da, hiç kuşku yok ki, daha sonra çok sevindi. PAZARTESİ Montag 5 EYLÜL September Boaz, ARAB seni kutsasın, kızım“ dedi. ABu son iyiliğin, ilkinden de büyük. Çünkü yoksul olsun, zengin olsun, gençlerin peşinden gitmedin. Rut 3: 10 ADer HERR segne dich, meine Tochter“ sagte Boas. ADiese deine letzte Güte ist größer als deine erste. Denn du bist nicht den jungen Männern S ob arm oder reich S nachgelaufen.“ Rut 3, 10 Rut, Boaz’dan kendisini kanatları altına almasını çok tatlı bir dille, güzel bir yolla istemişti. Bunun üzerine Boaz, Rut’a, AKorkma kızım; her istediğini yapacağım. Bütün kent halkı senin erdemli bir kadın olduğunu biliyor“ dedi. Hamdolsun, bizim de bir kurtarıcımız var ve O’nunla olan ilişkimiz bir sevgi ilişkisi benzerliğindedir. O bizi çok sevdi ve bizi, içinde bulunduğumuz çıkmazdan kurtarabilmek için kendisini feda etti. Bizi seven, bizim için ölen, bugün halen yaşayan ve sonsuzlukta da yaşayacak olan bir kurtarıcımızın var olduğunu bilmek ne güzel, ne büyük bir ayrıcalıktır! SALI Dienstag 6 EYLÜL September Naomi, AKızım, bu işin ne olacağını öğreninceye kadar evde kal“ dedi. AÇünkü Boaz bugün bu işi bitirmeden rahat edemeyecek.“ Rut 3: 18 Naomi sagte: AMeine Tochter, bleib zu Hause, bis du erfährst, was aus dieser Sache wird. Denn Boas wird nicht ruhen, es sei denn, er habe diese Sache heute zu Ende geführt.“ Rut 3, 18 Naomi Rut’a, ASen otur, dinlen ve bekle“ diyordu. Bundan sonra ne yapılacaksa, hepsini Boaz yapacaktır. Rut’a beklemek düşüyordu. Kurtarıcılık görevi şimdi Boaz’ın üzerindeydi ve bunu yerine getirecekti. Dostum, senin de bugün güvenebileceğin bir kurtarıcın var mı? İsa Mesih dünyanın kurtarıcısıdır. O seni de kurtarmak, özgür etmek istiyor. Günahlı insanın kurtulması için ne gerekiyorsa, bunların hepsini O yerine getirdi. Sen ve ben, hepimiz O’nun rahatına girmeye davet edildik, çünkü kurtuluş işi tamamlanmış, hazırlanmıştır. Bu, İsa’nın çarmıh üzerinde tamamlamış olduğu kurtuluştur. O, çarmıh üzerindeyken, ATamam oldu“ demişti (Yuhanna 19: 30) O, ATamam oldu“ diye söylediği zaman, senin ve benim kurtuluşumuzun tamam olduğunu söylüyordu. ÇARŞAMBA Mittwoch 7 EYLÜL September Naomi, AKızım, bu işin ne olacağını öğreninceye kadar evde kal“ dedi. AÇünkü Boaz bugün bu işi bitirmeden rahat edemeyecek.“ Rut 3: 18 Naomi sagte: AMeine Tochter, bleib zu Hause, bis du erfährst, was aus dieser Sache wird. Denn Boas wird nicht ruhen, es sei denn, er habe diese Sache heute zu Ende geführt.“ Rut 3, 18 İnsanı günahlarından kurtarabilecek kişi İsa Mesih’tir. Bizler O’nun hazırlayıp sunduğu kurtuluşa sadece iman yoluyla sahip olabilir, O’nun huzuruna ancak bu yolla girebiliriz. O’nun huzuruna, rahatına girmiş olan bir kimsenin yüreğine sonsuz bir esenlik gelmektedir. Bu nedenle sevgili kardeşim, günahlarından kurtulmak için kendi gücüne, dindarlığına, iyiliklerine, sevaplarına sakın güvenme. Günahlı bir yürekten ancak kirli şeyler çıkar; ve herkes günahlıdır. Bizim en iyi işimiz bile - buna her tür iyilik, sevaplar da dahildir - Tanrı önünde kirli paçavralar gibidir. Kurtuluş Tanrı‘dan gelen ve bizlere kayra aracılığıyla sunulan bir armağandır. Bu armağanı satın alamayız. Sadece iman yoluyla kabul edebiliriz. Hepimiz ruhsal anlamda iflas etmiş kişileriz. Kurtuluşa kavuşmak istiyorsanız, İsa Mesih’e gelmeniz gerekecektir. Çünkü bizi kurtarmak için ne gerektiyse İsa Mesih onu yaptı. PERŞEMBE Donnerstag 8 EYLÜL September İşte kapıda duruyor ve çalıyorum. Eğer birisi sesimi işitir ve kapıyı açarsa, ben içeriye (o kişinin yaşamına) gireceğim. O benimle ve ben onunla akşam yemeği yiyeceğiz. Vahiy 3: 20 Siehe, ich stehe an der Tür und klopfe an. Wenn jemand meine Stimme hört und die Tür öffnet, werde ich (in sein Leben) hinein kommen. Er wird mit mir, und ich mit ihm Abendbrot essen. Offenbarung 3, 20 Rut, Moab ülkesinden çıkıp gelmişti ve şimdi artık Boaz’ın kalbine ve evine giriyordu. Bizler de bir zamanlar yabancı, Tanrı‘dan uzak ve umutsuz olduğumuz halde, şimdi İsa Mesih’in kanı aracılığıyla Tanrı‘ya yaklaşmış bulunuyoruz. Bizler bugün İsa’ya imanla Tanrı‘nın ailesinin birer üyeleriyiz, O’nun yüreğindeyiz. İleride de O’nun evinde olacağız, hem de sonsuza kadar. Bir gün O’nunla yüz yüze, sonsuza dek birlikte olacağımızı düşünmek ne yüce bir berekettir! Daha önce Boaz’ın eli kolu bağlıydı ve hiçbir şey yapamıyordu, ama Rut ondan yakın akrabalık görevini yapmasını istediği zaman Boaz onun kurtarıcısı olacak ve Rut’u kanatları altına alacaktır. Dostum, siz de İsa’ya gidip, O’ndan kurtarıcınız olmasını istemeniz gerekir. Bunu söylediğiniz an, O sizin kurtarıcınız olacak ve sizi kanatları altına alacaktır. CUMA Freitag 9 EYLÜL September İşte kapıda duruyor ve çalıyorum. Eğer birisi sesimi işitir ve kapıyı açarsa, ben içeriye (o kişinin yaşamına) gireceğim. O benimle ve ben onunla akşam yemeği yiyeceğiz. Vahiy 3: 20 Siehe, ich stehe an der Tür und klopfe an. Wenn jemand meine Stimme hört und die Tür öffnet, werde ich (in sein Leben) hinein kommen. Er wird mit mir, und ich mit ihm Abendbrot essen. Offenbarung 3, 20 İsa kalbinizin dışında duruyor ve açasınız diye kapıyı vuruyor. O zor kullanarak içeriye girmez. Sizin yüreğinizin kapısını açıp İsa’yı yaşamınıza çağırmanız gerekmektedir. Tanrı sonsuz yaşam armağanını size İsa Mesih aracılığıyla uzatıyor, ama bu armağanı alabilmek için sizin elinizi uzatıp bu armağana imanla sarılmanız gerekmektedir. Boaz, yakın akrabalık görevini yapabilecek özelliklere sahip birisiydi. Rut oturup Boaz’ın bu işleri bitirmesini beklemek durumundaydı. Bu amaçla Boaz, tüm varlığını ve kişiliğini açıkça ortaya koyacaktı. Bunu isteyerek yapıyordu, çünkü Rut’u seviyordu. Rut kitabında bize verilen en büyük mesaj kurtuluştur. Kurtuluş, bir aşk hikayesi gibidir. Tanrı bizi, bize olan sevgisi nedeniyle kurtarmıştır! Evet, bizi tüm bağlarımızdan kurtarıp özgür eder Rab, O’na geldiğimizde. CUMARTESİ Samstag 10 EYLÜL September Boaz Rut’u kendine eş olarak aldı. Rut 4: 13 Boas nahm Rut zur Frau. Rut 4, 13 Ehemann, Ehefrau: eş Boaz Rut’u kendine eş olarak aldı. Bunu isteyerek yaptı; çünkü Rut’u seviyordu. Böylece Rut’u kurtardı, onu kanatları altına aldı. Bundan böyle Rut, dul, kimsesiz, fakir biri değil, tam tersine, Boaz’ın eşi, onun adına ve tüm varlığına ortak olan biri konumuna geldi. Rut’un bundan böyle tarlalara gidip fakirlere, dullara özgü başak devşirmesine gerek yoktu. Rut artık tüm o malların sahibiydi. Onun sadakati, Rab’be bağlılığı, Rab’be güvenmesi Rut’a böylesine bereket getirdi. Rab’be itaat etmenin, O’na güvenmenin ve sadık kalmanın armağanı budur. İsa Mesih’e iman edenleri de bir gün Rab eş olarak cennetine alacaktır. Evet dostum, Boaz burada, kurtarıcı İsa Mesih’i harika bir şekilde resimler. Bugün bizim de böylesine yakın bir akrabamız, kurtarıcımız vardır. O senin de kurtarıcın olmak istiyor. PAZAR Sonntag 11 EYLÜL September Boaz Rut’u kendine eş olarak aldı. Rut 4: 13 Boas nahm Rut zur Frau. Rut 4, 13 er nahm: aldı Beytlehem’in ileri gelenlerinden biri olan Boaz, Rut’u kendine eş olarak aldı. Ağırbaşlı, erdemli, imanlı genç bir dul kadın olan Rut, öz yapısına yaraşan tanrısayar bir akrabayla; haksever, iyiliksever, insan sever bir çiftçi olan Boaz’la evlendi. Yoksul bir yabancı durumunda onun tarlasında başak devşirmeye gelen, kaynanasıyla birlikte kendi karnını doyurmak isteyen, Boaz’ın saygısını, sevgisini kazanan Moab’lı genç kadın Rut, Yahudiler arasında çok değerli bir anne konumuna geldi ve bu gelişim Tanrı‘dandı. Bize ulaşan bu tarihsel olayda, kadın erkek yaşamıyla ilgili her öğe, her özellik karşımızdadır: Sevgi, iman, kayra, içten bağlılık, güven, iyilikseverlik, lütuf ve bunlara benzer başka erdemler. PAZARTESİ Montag 1ı EYLÜL September Komşu kadınlar, ANaomi’nin bir oğlu oldu“ diyerek çocuğa ad koydular; ona Ovet adını koydular. Ovet, İşay’ın babası, İşay da Davut’un babasıdır. Rut 4: 17 ADer Naomi ist ein Sohn geboren“ sagten die Nachbarfrauen und nannten das Kind Obed. Obed ist der Vater Isais, Isai ist der Vater Davids. Rut 4, 17 Rabbin kutsamasıyla gebe kalan Rut bir oğul doğurdu. Bu çocuk Naomi’nin torunuydu. Naomi evlerine gelen bu bebek nedeniyle ne kadar da mutluydu! Tabii, gelen bu bebek Boaz ve Rut için de çok değerliydi. Naomi’nin komşuları, Naomi’nin bebeğine AHizmetçi“ ya da ATanrı‘ya tapınan“ anlamına gelen Ovet adını koydular. Bebek Naomi’ye kan bağıyla bağlı değilse bile, yasal olarak onun torunuydu. Hiç kuşku yok ki, Naomi’nin kaybettiği kocası ile iki oğlunun bıraktığı boşluğu bu çocuk doldurmaya başladı. Naomi’ye ait bütün mal ve mülk, Boaz’la Rut’un bu oğluna kalacaktı. Bu çocuk aynı zamanda Tanrı‘ya inanan ve onu yücelten biri olacaktı. Ovet İşay’ın babası, İşay da Davut Peygamberin babası olduğunu biliyor muydunuz? En büyük kral ve peygamberlerden biri olan Davut’un büyük babası Ovet’ti. SALI Dienstag 13 EYLÜL September Ovet, Rut’tan doğan Boaz’ın oğluydu. Matta 1: 5 Obed war der Sohn des Boas, den ihm Rut gebar. Matthäus 1, 5 der Sohn: oğul geboren werden: doğmak Rut’un yüreği kaynanası Naomi’ye ve onun soyuna öylesine bağlanmış ve kenetlenmişti ki, hiçbir engel, hiçbir zorluk onu kaynanasından ayıramadı. Boaz’la evlendikten sonra Tanrı onlara Ovet adını koydukları çok değerli bir evlat verdi. İncil’de Matta kesimini açıp da birinci bölümde Kurtarıcı İsa’nın soyağacına baktığımızda, bunca ad arasında şu çarpıcı açıklamaya rastlıyoruz: Boaz, Rut’tan doğan Ovet’in babasıydı. Ovet İşay’ın babasıydı. İşay kral Davut’un babasıydı (Matta 1: 5). Bu olaylar zinciri, yüzyıllar sonrası Meryem’den doğacak olan İsa’nın dünyamıza geldiği Beytlehem kasabasında gerçekleşti. Görüyor musunuz kardeşim, sadakatin, Rab’be güvenmenin ne kadar bereket getirdiğini! Sadakat, Rab’be güven bugün de hayatımıza bereket getirmektedir. ÇARŞAMBA Mittwoch 14 EYLÜL September Naomi çocuğu alıp bağrına bastı, ona dadılık yaptı. Rut 4: 16 Naomi nahm das Kind und drückte es an ihre Brust und wurde seine Amme. Rut 4, 16 die Brust: bağır drücken: basmak an die Brust drücken: bağrına basmak Kaynanası Naomi’yi bu kadar çok sevindiren Rut’un, acıklı bir durumu nasıl sevince dönüştürdüğünü görüyoruz. Naomi Beytlehem’e döndüğü zaman herkes, ANaomi bu mudur?“ diye şaşkına dönmüştü. Ama Rut, Boaz’ın eşi olduktan sonra Ovet adında bir oğul doğurunca, bu Naomi’yi çok sevindirdi ve teselli etti. Naomi, yaşamın acı darbelerini yiyen, yaralı bir kadındı. Kim bilir kaç kez Rab’be, AYa Rab, niçin bu felaketler benim başıma geldi?“ diye yakardı. Bir türlü de başına gelenlere anlam veremiyordu. AYa gelinim Rut’un ne suçu vardı da, o da bu felakete uğradı?“ diye düşündü belki de. Ama şimdi her şeyin Rab’bin elinde olduğunu görüyor. Özellikle de torunu Ovet, ona çok çok büyük bir teselli ve sevinç kaynağı oldu. Herhalde her gün, AEy Rab, Sen ne yücesin, Senin yolların ne harikadır“ diye Rab’bi övüyordu. Öyle ya, şimdi harika bir torunu vardır ve bununla çok seviniyor. Torunu olanlar bu sevincin ne demek olduğunu çok iyi anlar! PERŞEMBE Donnerstag 15 EYLÜL September Sevgi her suçu bağışlar. Süleyman’ın Özdeyişleri 10: 12b Die Liebe vergibt alle Schuld. Sprüche 10, 12b die Schuld: suç alle Schuld: her suç vergeben: bağışlamak “Kaynana“ sanki hep kötülenen, aşağılanan biridir. Ama Rut öyküsünde kaynananın ne kadar sevildiğini, kendisine saygı duyulduğunu görerek apayrı bir gelişimle karşılaşıyoruz. Keşke her gelin ile kaynana ilişkileri Rut ile Naomi ilişkisine benzeyebilseydi! Kaynana Naomi ile gelini Rut’u iyice izlediyseniz, bu gelin ile kaynana arasındaki derin sevgiyi, saygıyı, anlayışı ve güveni apaçık görebilirsiniz. Biri öbürünün hatasını başına kakmıyor, ötekinin verdiği karara karışmıyor, buna anlayış gösteriyordu. Daha da önemlisi, Naomi Tanrı‘ya iman eden bir kadındı; muhakkak imanı sözde bir iman değildi. Rut da kaynanasının örnek yaşamını gördü. Ona saygı duydu. Kaynanası da gelininin cana yakınlığını gördü; böylece birbirlerine kenetlendiler. Unutmayın ki, daha önce de söylediğim gibi, sevgi bir ayna gibidir, verdiğinizde size de yansır! CUMA Freitag 16 EYLÜL September İyi yürekliliğiniz herkesçe bilinsin! Filipililer 4: 5 Eure Güte werde allen Menschen bekannt! Philipper 4, 5 die Güte: iyi yüreklilik bekannt werden: bilinmek jeder: herkes Naomi’nin bir Yahudi kadını, Rut’un ise putlara tapan Moablı bir kız olduğunu, böyle bir halktan geldiğini unutmamak gerek. Bu iki halkın birbirlerinden kız alıp kız vermelerine Hz. Musa yasak damgasını koymuştu (Tesniye 23: 3). Buna rağmen İbrani olan Naomi ile ailesi ne kadar konukseverlik görmüştü Moab ülkesinde. Moablı Rut ne kadar büyük bir saygı ve sevgi göstermişti yabancı ülkeden gelen kaynanasına! Aynı zamanda kaynana Naomi örnek bir yaşam yaşadı; tıpkı Rut’un takındığı tutum gibi, gelinine karşı sabırlı, anlayışlı, sevecen, hoşgörülü davrandı; yani her ikisi de birbirlerine iyi yüreklilikle davrandılar Rab’bin Sözü’nün dediği gibi. Saygı saygıyla kazanılır, hoşgörü hoşgörüyle, sevgi de sevgiyle! Bu Tanrı Sözü’ne de uygundur: İnsan ektiğini biçer. Sen ey kaynana ya da gelin! Hayatına ne ekiyorsun? Kin, nefret, öfke mi, yoksa sevgi, anlayış ve hoşgörü mü? CUMARTESİ Samstag 17 EYLÜL September Her biriniz yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin. Filipililer 2: 4 Jeder von euch sehe nicht nur auf seinen eigenen Vorteil, sondern auch auf den Vorteil der andern. Philipper 2, 4 jeder von euch: her biriniz der Vorteil: yarar achten: gözetmek Kesinlikle Naomi, gelinine karşı çok derin bir sevgi ve anlayış gösterdi ki, gelini Rut da ona bu sevginin karşılığını verdi. Ve böylece gelin kaynana ilişkisinde çok sağlam bir temel oluştu. Çünkü kaynana Naomi diri Tanrı‘ya inanıyor, Tanrı‘nın sözlerini yaşamında uyguluyordu. İman hayatı sözle değil, hayatla, tutum ve davranışlarla gösterilir. Naomi böyle bir imanlıydı. Bu da kendi gelininin diri Tanrı‘ya iman etmesine neden oldu muhakkak; böylece her ikisi de Tanrı bağlılığını yaşamlarının temel ilkesi olarak benimsediler. Zaten Tanrı‘yla sağlıklı ilişkiyi ön sıraya koyan kadın ve erkek, insan kardeşiyle aynı ilişkide, yani sevgi, merhamet, hoşgörü, alçakgönüllülük ilişkisinde yaşayabilir. PAZAR Sonntag 18 EYLÜL September İnsanoğlu (Mesih İsa) kaybolmuş olanı aramaya ve kurtarmaya geldi. Luka 19: 10 Der Sohn des Menschen (Christus Jesus) ist gekommen, um das Verlorene zu suchen und zu retten. Lukas 19, 10 das Verlorene: kaybolmuş olan suchen: aramak retten: kurtarmak Boaz, dul, kimsesiz, yoksul Rut’un kocası ve kurtarıcısı oldu. Tarlada ona sahip çıktı, hiçbir şeyi yokken, onu kendi evi, malı üzerine ortak etti; aynı zamanda onu tüm tarih boyu tanınan, saygıdeğer bir kadın kıldı. Bu Rut’un soyundan insanlığa bir kurtarıcı doğdu. İsa Mesih kendi göksel, yüce tahtını bıraktı, insan bedeni kuşanarak şu dertli, adaletsiz, haksızlıklarla dolu dünyaya geldi, kendisini alçalttı. Bu dünyada sahipsiz, kimsesiz, koruyucusuz dolaşıp duran, Tanrı‘yla ilişki kuramayan günahlı insanı aradı; bize yakın akraba oldu, kurtarıcı oldu. Günahta çalkalanan insanlık ailesinden Kendisine bir gelin seçti. Bir gün O, bu gelini, yani kendisine iman eden inanlılar topluluğunu Kendi yanına alacaktır, sonsuzluklar boyunca bu geliniyle olacaktır. Peki sen değerli okuyucu, nerede duruyorsun? PAZARTESİ Montag 19 EYLÜL September Rabbin inayeti ezelden ebede kadardır. Mezmur 103: 17 Die Gnade des Herrn währt von Ewigkeit zu Ewigkeit. Psalm 103, 17 die Gnade: inayet die Ewigkeit: ezel, ebediyet, sonsuzluk von Ewigkeit zu Ewigkeit: ezelden ebede kadar Tanrı‘nın Sözü, O’nun lütfunun, kayrasının ve sevgisinin sonsuz olduğunu bildiriyor. Aynı zamanda şöyle yazıyor Söz: ATanrı, bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken (çaresizken), Mesih bizim için öldü. Böylece şimdi O’nun kanıyla doğrulukla donatıldığımıza göre, O’nun aracılığıyla Tanrı‘nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir“ (Romalılar 5: 8S9). Boaz nasıl Rut’a yakın akraba olup ona kurtarıcı olduysa, İsa Mesih de biz zavallı, günahlı, sahipsiz insanlara yakın akraba ve kurtarıcı oldu. Dostum, bu kurtarıcı İsa seni de Kendi evine, Kendi ailesine katmak istiyor. Sen de bu aile içinde olabilirsin, sen de sonsuz yaşam güvenliğine sahip olabilirsin, eğer İsa’nın uzattığı sevgi, inayet ve merhamet elini tutarsan! SALI Dienstag 20 EYLÜL September Yaz ortasında kar, hasat vaktinde de yağmur uygun olmadığı gibi, akılsız insana onur yakışmaz. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 1 Wie Schnee im Sommer und wie Regen in der Ernte, so unpassend ist Ehre für einen Toren. Sprüche 26, 1 Yaz ortasında karın yağması harika olabilir, ama bu mümkün değildir. Çünkü bu doğanın yasasına uygun değildir. Kar nasıl oluşur? Atmosferde, yani havada bulunan su buharı yoğunlaşır ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak iner. Su buharının buzlaşabilmesi için havanın sıfır derece dolayında olması gerekir. Yazın bu mümkün olmaz. Karın ve yağmurun vaktinde yağması hayati önem taşımasına rağmen, ekin vaktinde yağan yağmur zarar verir ve yıkım getirir. Ruhsal açıdan akılsıza ilişkin Tanrı Sözü şöyle der: AAkılsız kişi yüreğinde Tanrı yoktur, der!“ (Mezmur 14:1). Süleyman peygamber akılsız kişilere ilişkin bakın neler diyor: ABilge kişiler onuru miras alacaklar, ama akılsızlara sadece utanç kalacaktır... Nefretini gizleyen kişinin dudakları yalancıdır. İftira atan akılsızdır... Akılsız kişi kötülükten uzak kalamaz... (Özdeyiş 3:35; 10:18; 13:19). ÇARŞAMBA Mittwoch 21 EYLÜL September Öteye beriye uçuşan serçe ve kırlangıç gibi, hak edilmemiş lanet de tutmaz. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 2 Wie der Sperling hin und her flattert, wie die Schwalbe wegfliegt, so ein unverdienter Fluch: er trifft nicht ein. Sprüche 26, 2 der Fluch: lanet das Recht: hak unverdient: hak edilmemiş Serçe çok hareketli, göç etmeyen bir kuştur, kırlangıç da küçük göçebe bir kuştur. Bu iki kuş da havada çok hızlı hareket etme yeteneğine sahiptirler. Serçe insanlara yakın yerlerde yaşamasına rağmen her iki kuş da insanların üzerlerine, başlarına konmazlar. İlginçtir ki, Tanrı Sözü bu iki kuşu örnek göstererek, hak edilmeyen bir lanetin insana dokunmayacağını söyler. Yani sen istediğin kadar birisine lanet et, ettiğin o lanet ya da beddua o kimseye bir şey yapmaz. Bunun güzel bir örneğini Eski Antlaşma’da görüyoruz. Moab kralı Balak, Balam adında birisine Tanrı halkı için lanet etmesini söyledi. Ama onun bu çabası hiçbir işe yaramadı. Ne yazık ki, bizde bu türden bir sürü boş inanç vardır. Bu ayet de bizlere, bu türden boş inançlardan kurtulmamız gerektiğini belirtir. PERŞEMBE Donnerstag ıı EYLÜL September Öteye beriye uçuşan serçe ve kırlangıç gibi, hak edilmemiş lanet de tutmaz. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 2 Wie der Sperling hin und her flattert, wie die Schwalbe wegfliegt, so ein unverdienter Fluch: er trifft nicht ein. Sprüche 26, 2 hin und her, hierhin und dorthin: öteye beriye der Spatz, der Sperling: serçe die Schwalbe: kırlangıç İnsanlar arasında her şeyi bilen, hatta kendisinde geleceği görme ve bilme yeteneği olduğunu iddia eden insanlar vardır. Tabii ki, insanları bu şekilde inandırabilirse, hem o insanlar kendisine saygı duyarlar, hem de onları korku içinde tutabilir, onları lanetleyebileceğinden söz eder. Peki kendisinde bu yeteneğin olduğunu söyleyenler doğru mu söylüyorlar? Kesinlikle hayır, bu insanlar yalan atıyorlar. Ama insanın boş inanca kapılması, insanı insana köle eder. Hatta günümüzde din, inanç kisvesi altında kendilerinde peygamberlik ruhu olduğunu söyleyen üçkağıtçılar vardır. Tabii ki insanlar tahminlerde bulunabilirler ve bazen bir tahmin tutabilir. Ama bunun asla peygamberlikle falan ilgisi yoktur. Tanrı bu tür safsatalarla uğraşmaz. Tanrı gerçektir ve O’nun bize söylemek istediklerini yazılı olarak bizlere vermiştir. Bu Tanrı‘nın Sözü olan Kutsal Kitap’tır. Eğer Tanrı‘ya, kendimize ve geleceğe ilişkin bir şey öğrenmek istiyorsak Tanrı Sözü’nü okumalıyız. Onun bunun seni kandırmasına, seni korkutmasına, seni yönetmesine izin verme. CUMA Freitag 23 EYLÜL September Ata kırbaç, eşeğe gem, akılsızın sırtına da değnek gerek. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 3 Die Peitsche für das Pferd, der Zaum für den Esel und der Stock für den Rücken der Toren. Sprüche 26, 3 die Peitsche: kırbaç das Pferd: at der Zaum: gem der Esel: eşek Tanrı Sözü’nde en ağır şekilde eleştirilen akılsızlıktır. Süleyman peygamber, akılsız insanın sırtına değnek gereklidir, diyor. Bunu yaparken de iki hayvanı örnek kullanıyor. At ve eşek. Ben biraz başka bir yöne - bizi hayvanlardan ayıran özelliğe - değineceğim. Nedir bizi hayvanlardan ayıran özellik? Ruhumuz, aklımız, düşünmemiz, konuşmamız, ayırt edebilmemiz, iyiyle doğruyu birbirinden ayırabilmemiz, bağışlamamız, merhamet göstermemiz, sevmemiz, bağrımıza basmamız gibi niteliklerdir! O zaman bu erdemler bizim hayatlarımızda neden eksik? Neden aile içerisinde bu kadar akılsızca davranışlar oluyor? Neden insan birbirine giriyor? Neden durmadan hep aynı hataları, günahları işliyoruz? Kısacası bu kadar akılsız eylemler, davranışlar neden? Tek nedenini size söyleyeyim: Tanrı‘dan uzakta yaşıyoruz da ondan. Tanrı‘yı hayatımızın merkezine oturtmuyoruz da ondan. Bu nedenle Tanrı‘yı yeniden hayatımızın merkezine koymalı, O’na yakın yaşamalıyız. Bunu yaptığımızda da, bir insan olarak durmamız gereken yerde oluruz. CUMARTESİ Samstag 24 EYLÜL September Akılsıza ahmaklığına göre karşılık verme, yoksa sen de onun düzeyine inersin. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 4 Antworte dem Toren nicht nach seiner Narrheit, damit nicht auch du ihm gleich wirst! Sprüche 26, 4 die Entgegnung: karşılık entgegnen, antworten: karşılık vermek die Stufe: düzey Bugünkü ayetimizde, AAkılsıza ahmaklığına göre karşılık verme, yoksa sen de onun düzeyine inersin“ dedikten sonra, şöyle devam eder:. AAkılsıza ahmaklığına uygun cevabı ver, yoksa kendini bilge sanır!“ Bu iki ayette sanki birbirine ters düşen bir durum vardır. Önce, akılsıza yanıt verme, sonra da yanıt ver diyor. Bu ne anlama gelmektedir? Akılsızın birisi sizinle tartışmaya girerse, kendini kaybetme, kaba davranma, öfkelenme, sen ben kavgasına girme; eğer onun gibi sen de davranırsan o kişinin düzeyine inersin ve onunla bir farkın olmaz. Tabii ki, ahmak olan birini yanıtsız da bırakma, ona gereken uygun yanıtları ver ve onu akılsızlığıyla baş başa bırakma, yoksa kendini bir şey sanır. Olgunluk, bilgeli olmak zaten tam burada kendisini gösterir. Söylenecek bir sözü, yerinde ve uygun zamanda söylemek! Aslında bu türden insanlara, önderlere, yöneticilere ihtiyacımız vardır! PAZAR Sonntag 25 EYLÜL September Ahmaklığını tekrarlayan akılsız, kusmuğuna dönen köpek gibidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 11 Wie ein Hund, der zurückkehrt zu seinem Gespei, so ist ein Tor, der seine Narrheit wiederholt. Sprüche 26, 11 der Tor, der Narr, der Dumme: akılsız (kişi) der Verstand: akıl der Hund: köpek İnsan hata yapabilir. Bazen de ahmakça bir hata yapabilmesi mümkün. Ama bunu tekrarlaması tam ahmakça bir iştir. Peki ama ahmaklık nedir? Ahmak aslında aklını gerektiği biçimde kullanmayan, ya da bu alanda yeteneği olmayan, aptal, bön, budala birisine deniyor. Ahmaklık da aptallık, budalalıktır. Süleyman peygamber, kusmuğuna dönen köpeğe benzetiyor ahmak insanı. Bu çok ağır bir sözdür. Bunu düşünmek bile iğrenç ve tiksindiricidir. Elçi Petrus’un da bizlere ikiyüzlü insana ilişkin söyledikleri bunun aynısıdır: AŞu gerçek özdeyiş onların durumunu anlatıyor: ‘Köpek kendi kusmuğuna döner, domuz da yıkandıktan sonra çamurda yuvarlanmaya döner’“ (ı. Petrus ı: ıı) Ahmaklığın tersi, akıllılık, olgunluk ve bilgeli olmaktır. Bilgelik Tanrı‘dan gelir. Rab korkusu bilgeliğin başlangıcıdır. Bilgeli kişi buyrukları kabul eder, diyor Süleyman peygamber. PAZARTESİ Montag 26 EYLÜL September Ahmaklığını tekrarlayan akılsız, kusmuğuna dönen köpek gibidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 11 Wie ein Hund, der zurückkehrt zu seinem Gespei, so ist ein Tor, der seine Narrheit wiederholt. Sprüche 26, 11 die Dummheit, die Torheit: ahmaklık dumm, beschränkt: ahmak das Gespei: kusmuk İsa Mesih bir keresinde, kaybolan bir oğlun öyküsünü anlattı. Bu oğul akılsızlık edip mirasına düşeni babasından alıp uzak bir ülkeye gider. Kısa sürede paraları biter ve çok perişan bir duruma düşer ve sonunda domuz güdücüsü olur, domuz ağılında yatıp kalkar. Bir gün aklı başına gelir ve baba evine döner. Babası onu büyük sevgiyle kabul eder. Çünkü babanın oğluydu o. Ama düşünün ki, bu akılsızlık eden oğul eve döndüğü zaman kendisiyle birlikte bir domuzu da getirmiş olsun. Hiç kuşku yok ki, ilk başta bu domuz, bu oğlun babasının evini beğenirdi. Ama orada ne kadar kalabilirdi? Fazla kalamazdı. Neden? Çünkü bu kez de domuz kendi babasının evini, yani o pisliği, çamuru özlerdi ve geriye dönerdi. Bu onun yapısında, karakterinde vardır. Ahmak insanın yapısında ahmaklık olmalı ki, hep o ahmaklığa geri döner. Ama yine de insan Tanrı benzerliğinde yaratıldığı için, onun bu ahmaklıktan kurtulma olanağı vardır, eğer yaşayan diri Tanrı‘ya dönerse. Zaten Tanrı‘nın amacı ve hedefi de bizi günah pisliğinden kurtarmaktır. SALI Dienstag 27 EYLÜL September Kendini bilge gören birini tanıyor musun? Akılsız bile ondan daha umut vericidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 12 Siehst du einen Mann, der in seinen Augen weise ist, für einen Toren gibt es mehr Hoffnung als für ihn. Sprüche 26, 12 die Hoffnung: umut weise: bilge Bir seminerdeyiz. Hocamız çok derin bir profesör; hem de oldukça alçakgönüllü biri. Orada birkaç kişi vardır. Bunlar ikide bir aralarında hocanın söylediklerinin doğru olmadığını konuşuyorlar. Onlarla konuştum ve eğitim derecelerini sordum. Bazısı ilkokulu bile bitirmemiş. Peki hocanın söylediklerinin tersini kanıtlayabilir misiniz ya da bana herhangi bir kaynak gösterebilir misiniz? Çıt yok. Nereden göstersinler ki zavallılar. İşte Süleyman peygamber tam buna parmak basıyor. Kendisini bilge gören insanın düştüğü korkunç durumu ortaya koyuyor. Akılsız bile ondan daha umut vericidir, diyor. Gerçekten de bu yaşamın her alanında görülmektedir. Kendini bilge gören kişiyi düzeltmek, paylamak ya da ona öğüt vermek mümkün değildir. Onu yola getirmeye çalışmak boştur. Eğitimsiz, yani akılsız birini zorlayarak belki ona yardım edilebilir, ama ahmak, kendisini beğenen, bilge gören biri öğüt dinlemez. ÇARŞAMBA Mittwoch 28 EYLÜL September Dedikodu tatlı lokma gibidir, insanın ta içine işler. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 22 Die Worte des Ohrenbläsers sind wie Leckerbissen, und sie gleiten hinab in die Kammern des Leibes. Sprüche 26, 22 der Bissen: lokma süß, lecker: tatlı das Gerede: dedikodu Bizler dedikoduyu hiç sevmeyiz! Ama dedikodudan da geri durmayız. Öyle değil mi? Evet, dünyanın her yerinde dedikodu yapılır, ama bizdeki kadar aşırı değil. Hatta bizler dedikoduya bayılırız. O dedikodu ile nice yuvalar yıkıldı, nice ocaklar söndü. Nice dostluklar bozuldu. Süleyman peygamber daha önce şöyle demişti: AAteşli ve öldürücü oklar savuran bir deli neyse, komşusunu aldatıp, şaka yapıyordum diyen de öyledir. Odun bitince ateş söner. Dedikoducu yok olunca kavga da diner!“ (Öz.ı6:18Sı0). Bu neye benzer biliyor musunuz? Birisini öldürüyorsunuz, bunun bir şaka olduğunu söylüyorsunuz! Yani şunu kesinlikle bilmelisiniz ki, dedikoduyla korkunç derecede kötülük ediyor, insanların onurlarını, şereflerini, namuslarını rencide ediyorsunuz. Bunun vebali çok ağırdır. Dostum, eğer sen bir Tanrı çocuğuysan, kesinlikle dedikodulardan uzak durmalısın. Gerçek Tanrı çocuğu çirkin olan şeyleri duymayı istemez. PERŞEMBE Donnerstag 29 EYLÜL September Yüreği nefret dolu kişi sözleriyle niyetini gizlemeye çalışır, ama içi hile doludur. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 24 Mit seinen Lippen verstellt sich der Gehässige, aber in seinem Innern hegt er Betrug. Sprüche 26, 24 die Absicht: niyet verstecken: gizlemek verheimlichen: niyetini gizlemek Okşayıcı dudaklarla kötü yürek, üzerine gümüş cürufu sıvanmış toprak kaba benzer. Bu gümüş kaplama altında olan kabın toprak olduğunu, yani bir değerinin olmadığını gizler. Sahte gülüş, sahte davranış ve sahte sevgi de yürekteki o nefreti gizler. Başka deyişle, yüreği nefretle dolu insan, yüreğinde yatan o kini, nefreti, düşmanlığı güzel sözlerle gizlemeye çalışır. Eline ilk fırsat geçtiğinde, hiç merak etmeyin, sizi arkadan vuracaktır. Zaten bunu sizin hakkınızda dedikodu ederek yapıyor. Ama Tanrımıza şükürler olsun ki, O adil bir Rab’dir; O yeri ve zamanı geldiğinde adaletini uygular. Nitekim Tanrı Sözü şöyle der: “Başkasının kuyusunu kazan içine kendi düşer. Taşı yuvarlayan altında kalır (Öz.ı6: ı7). Dostum, kötülük edenler için üzülme. İnsanın yaptığı kötülük eninde sonunda kendisine geri dönecektir. Bu nedenle her şeyi Rab’be bırak. O senin hakkını arayacaktır. CUMA Freitag 30 EYLÜL September Başkalarının kuyusunu kazan içine kendi düşer. Taşı yuvarlayan altında kalır. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 27 Wer eine Grube gräbt, fällt selbst hinein; und wer einen Stein wälzt, auf den rollt er zurück. Sprüche 26, 27 der Brunnen, die Grube: kuyu graben: kazmak wälzen: yuvarlamak İlk Fransız savaşları sırasında Güçlü Louis olarak bilinen bir demirciden söz edilir. Kral bu kişiden, ölüme mahkum olan insanların el ve ayak bileklerine geçirmek için çok güçlü, sağlam kelepçeler yapmasını ister. Bu demirci çok uğraşır ve sonunda saf çelikten çok dayanıklı zincir kelepçeler yapar. Zaman gelir, devran döner ve bu Louis vatan hainliğiyle suçlanır, yakalanıp zindana atılır. Tabii ki kendisine de zincir kelepçeler vurulur. Bu adam sürekli inler, haykırır ve şunu söyler: AAh, bunlar benim yaptığım zincirler! Bu zincirleri yapmak için ne kadar emek verdim. Eğer bunları kendim için yaptığımı bilseydim, daha farklı davranırdım!“ Değerli dostum, Tanrı‘nın Sözü’nde belirtilen sözler eninde sonunda kesinlikle yerine gelecektir. Başkalarının arkasından kuyu kazarsan, oraya kendin düşeceksin. Ne ekersen, onu biçeceksin. Öyleyse bir an önce insanlar hakkında kuyu kazmayı bırak, onlara yardım etmeye çalış. CUMARTESİ Samstag 1 EKİM Oktober Yalancı dil, yaraladığı adamlardan nefret eder. Yaltaklanan ağızdan yıkım gelir. Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 28 Eine Lügenzunge hasst die von ihr Zermalmten; und ein glatter Mund bereitet Sturz. Sprüche 26, 28 lügnerisch: yalancı die Zunge: dil der Untergang: yıkım Bu özdeyişler ikiyüzlüyü tanımlar ve ona karşı uyarıda bulunur. Bu, ikiyüzlü adamdır. Size iltifatlar eder ama yüreğinde sizden nefret eder. Bir Tanrı adamı, Aİnsanların yaraladıkları kişilerden nefret etmeleri çok görülen bir durumdur“ dedi. Başka bir vaiz, bunu şu şekilde dile getirir: ABaşka birisine karşı yanlış bir şey yapmış olmanın bilinci içinde ve bunu itiraf etmeme azminde olan ikiyüzlü biri, yüreğinde yanlışlığının hedefi olan kişiye karşı yüreğinde nefret saklayacaktır. Böyle birisi zavallı hislerini saklamak için dudaklarıyla yaltaklanacaktır, halbuki bütün bu zaman içinde kurbanının yıkımını planlamaktadır.“ İkiyüzlülük, yaltaklanmak her yerde olduğu gibi, Mesih inanlıları arasında da görülmektedir, ne yazık ki! Bunu kabul etmemiz gerektir. Bu nedenle Rab’bin Sözü’nün ışığı altında kendi yüreğimizi yoklayalım. Mesih inanlıları bu günahlarını görmeleri gerektir ve Süleyman’ın Özdeyişleri bunları görmemize yardım eder. PAZAR Sonntag 2 EKİM Oktober Yarınla övünme, çünkü ne getireceğini bilemezsin. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 1 Rühme dich nicht des morgigen Tages! Denn du weißt nicht, was ein Tag gebiert. Sprüche 27, 1 morgen: yarın sich rühmen: övünmek İşleri erteleme felsefesini hepimiz iyi biliriz. Bugünkü işini yarına bırak! Biz buna ABugün git, yarın gel“ deriz. Bu kolay yoldur. Genelde birisi Abakalım“ dediğinde bu aslında, Ahayır“ demektir. Asıl sorun yapılacak işi yapmamak değil, sadece ertelemektir. Bunu çok açık olarak dile getiren bir özdeyiş şöyledir: ACehenneme giden yol, iyi niyetlerle döşelidir!“ Başka bir özdeyiş, AErtelemek zaman hırsızıdır“ der. Tanrı Sözü bunu şu şekilde dile getirir: AEğer bugün O’nun sesini işitirseniz, yüreklerinizi katılaştırmayın, nasırlaştırmayın“ (İbr.4: 7). AUygun zaman işte şimdidir. Kurtuluş günü işte şimdidir“ (ı. Kor.6: ı). İnsanların yatkınlığı başka bir zamanı beklemektir. Vali Feliks, elçi Pavlus’tan kurtuluş müjdesini duyduğunda korkmuştu. Feliks, AŞimdilik gidebilirsin, fırsat bulunca seni yine çağırtırım“ demişti (H.İ. ı4: ı5). Tanrı Sözü’nden bildiğimiz kadarıyla o Afırsat“ hiç gelmedi. Bugün de durum aynıdır. Bugün kurtuluş günüdür. Şu anda kurtulabilirsin. Ama bunu ertelersen, o gün bir daha gelmeyebilir. PAZARTESİ Montag 3 EKİM Oktober Almanya’da milli bayramdır Seni kendi ağzın değil, başkaları övsün, kendi dudakların değil, yabancı övsün. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 2 Es rühme dich ein anderer und nicht dein eigener Mund, ein Fremder und nicht deine Lippen! Sprüche 27, 2 AÖvünmek gibi olmasın“ diyerek kaç kez söze başladınız! Bunun ile aslında kendi kendinizle övündüğünüzü gösteriyorsunuz. Bizler genelde kendimizle övünürüz. Hatta şu mizah olayı anlatılır: Ainsan beyinlerini satışa çıkarmışlar, herkes gidip yine kendi beynini almış!“ Ama şunu bilmemiz gerekir ki, insanın kendisini övmesi hoş bir şey değildir. Üzeri meyvelerle dolu olan bir ağacın kendisini övmesine gerek yoktur, değil mi? Çünkü herkes onun üzerinde meyvelerin olduğunu görür. Hatta üzeri meyvelerle dolu olan ağaç başını aşağıya eğer. Bunun gibi, eğer insan gerçekten doluysa, yani, doğrulukta, iyilikte, sevgide, sabırda, yumuşak huylulukta, alçakgönüllülükte doluysa, onu zaten başkaları görecektir. Onun bunun söylemesine zaten ihtiyacı da yoktur. Sürekli olarak, aa, Ali amcası, bizim kızımız çok akıllıdır, çok uysaldır vb gibi sözleri duyduğumda, aslında bunun tersini düşünüyorum. Neden bunları sürekli olarak söyleme gereği duysunlar ki? Gerçekten öyleyse, bu zaten görülecektir. Süleyman peygamber de, seni kendi ağzın değil, bırak başkaları övsün, diyor. SALI Dienstag 4 EKİM Oktober Taş ağırdır, kum bir yüktür. Ama ahmağın kışkırtması ikisinden de ağırdır. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 3 Schwer ist der Stein, und eine Last ist der Sand, aber der Ärger über einen Narren ist schwerer als beide. Sprüche 27, 3 der Stein: taş der Sand: kum schwer: ağır Bir akrabam var. O ilk yıllarda kendisiyle inanç hakkında konuşurdum. Gerçekleri ona gösterirsem, fikrini değiştirir diye düşünürdüm. Konuşmalarımız sırasında ona söylediklerimi kabul etmiyordu. Daha sonra ona kaynaklar ansiklopedileri göstererek anlatmaya çalışırdım. Bu kez, hayır, ben o kaynaklara, ansiklopedilere inanmam diye diretirdi. Sonra da beni kışkırtmaya çalışırdı. Buna biraz kızar, insan bu kadar da aptal olur mu diye düşünürdüm! Bu bana bir yük gibi gelirdi. Ama zamanla duruma başka türlü bakmaya ve yaklaşmaya başladım. İnsanın kapasitesi önemlidir. Eğer insan öğrenmeye eğilimliyse, bu harikadır. Ama değilse, bu ağır bir yüktür, uğraşırsan üzerine bir kum torbası gibi düşer. Böyle birisi zaten ahmaklığını ortaya koymaktadır. Bu, inanç konusunda daha da önemlidir. Çünkü ortada sonsuz ölüm ve sonsuz yaşam sorunu vardır. Tanrı size sonsuz yaşamı sunuyor, dediğimizde ya inat edip çekip gideceksiniz ya da Tanrı Sözü’nü kendim alıp okuyayım ve araştırayım, diyeceksiniz. Bu ikinci yol akıllıca ve insana yakışan bir yoldur, bunu izlemenizi diliyorum. ÇARŞAMBA Mittwoch 5 EKİM Oktober Açık bir azar, gizli tutulan sevgiden iyidir. Düşmanın öpücükleri aldatıcıdır, ama dostun seni iyiliğin için yaralar. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 5-6 Besser offene Rüge als verborgen gehaltene Liebe. Treu gemeint sind die Schläge dessen, der liebt, aber überreichlich die Küsse des Hassers. Sprüche 27, 5-6 Dost acı söyler, derler. Yani dost olan kimsenin söylediği söz acı da olsa, insanın iyiliği içindir. Dost olan bir kimse karşısındakinin hatalarını söylemezse, ona iyilik etmez, tam tersine zarar verir. Bu nedenle de Süleyman peygamber, açık bir azar, gizli tutulan sevgiden daha çok yarar sağlar, dedi. Her zaman olduğu gibi, günümüzde de insanların çoğu diğer insanların hataları konusunda samimi davranmazlar. Neden öyle olsun? Sanıyorum ki, böyle davranan insanlar, karşılarında olan insanların kendilerine karşı bir tavır alacağından korkarlar. Ama her şeyi göze alarak gerçekleri insana söyleyen, ama bunu tabii ki yapıcı bir biçimde söyleyen gerçek dosttu. Hatalarınızda size yardımcı olacak bir şekilde dikkatinizi çekecek bir arkadaşınızın olması harika bir şeydir. Biz azarlayıcı sözler işitince önümüzde iki yol var. Ya olumsuz açıdan kızabilir, darılabiliriz ve böylece hatalarımızı görmek istemediğimizi belli edebiliriz. Ya da kabul edip düşünebiliriz. Nasıl bir tepki bırakmalıydım? Tabii ki kendimizi böyle inkar etmekle en zor yolu izleriz. PERŞEMBE Donnerstag 6 EKİM Oktober Tok insanın canı balı bile çekmez, aç kişiye en acı şey tatlı gelir. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 7 Der Satte tritt Honig mit Füßen; aber dem Hungrigen ist alles Bittere süß. Sprüche 27, 7 satt: tok hungrig: aç der Honig: bal Tok olan bir insanın canı güzel yiyecekleri bile çekmez; ama aç olan için soğan ekmek bile en güzel yemek gibi olur. Ama günümüzde öylesine bir adaletsizlik yaşanıyor ki, birçok Afrika ülkelerinde insanlar bir dilim ekmeğe muhtaçken, batı dünyasında, akıl almaz yemek çeşitleri sunulmaktadır. Bazı insanların yemeklerinden zevk almaları için önlerine sinekkuşu kanatları ya da tavus kuşu dilleri getirilmesi gerektir. Fransa, İtalya, İspanya ve Almanya gibi ülkelerde yemek pişirmenin böylesine yüksek bir kusursuzluk düzeyine erişmesinin nedeni budur. Yönetici sınıf o denli bolluk içindedirler ki, sade yiyecekleri yemekten sıkılırlar. Bunu aç bir adamla karşılaştırın. Bu aç insanlar için her tür yiyecek lezzetlidir. Bunu Tanrı Sözü’ne de uyarlayabiliriz. Tanrı Sözü’nü yememiz, çiğnememiz ve üzerinde geviş getirmemiz gerektir. Aslında Tanrı Sözü üzerinde derin düşünmenin anlamı budur. Dua edelim ki, Tanrı bizlere Sözü için bir iştah ve bir açlık versin! CUMA Freitag 7 EKİM Oktober Yuvasından uzak kalan kuş nasılsa, yurdundan uzak kalan insan da öyledir. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 8 Wie ein Vogel, der fern von seinem Nest schweift, so ist ein Mann, der fern von seinem Wohnort schweift. Sprüche 27, 8 das Nest, das Zuhause: yuva der Vogel: kuş Vatanından, doğup büyüdüğü yerlerden, yani yuvasından uzak kalan insan hoşnut, mutlu değildir, huzursuzdur. Bunu en iyi bizler anlarız değil mi? Yıllarımız gurbet elde, vatandan, anne babadan uzak, o özlem içerisinde geçip gitti! Böyle yaşamak hiç de kolay olmadı. İntihar eden oğlunun cenazesinde bir anne şöyle haykırıyordu: Vatanımızda fazla bir gelirimiz yoktu, zar zor geçiniyorduk, ama yaşamımızın bir amacı vardı, mutluyduk. Sonra Almanya’ya geldik, her şeyimiz oldu, ama o mutluluğu yitirdik; şimdi oğlumu yitirdim ve biz aile içerisinde birbirimize yabancı, hatta düşman olduk. Gözü kör olası gurbet! Benden oğlumu aldın gitti. Neden geldik buralara? Bu feryat sadece bu annenin feryadı değildir. Nice anne babalar bu feryadı her gün yaparlar. Süleyman peygamber bu nedenle gurbet elde yaşayan insanın durumunu yuvasından uzak kalan bir kuşa benzetir. Buna rağmen, o huzur, o esenlik yakalanabilir eğer gerçek ve yaşayan Tanrı‘ya gelinirse. Çünkü dünyamıza gelen, bizim geçtiğimiz tecrübelerden geçen bir Rab vardır. O İsa’dır kardeşim. O kendisine iman edenlerle sonsuza dek olacağını vaat etti. CUMARTESİ Samstag 8 EKİM Oktober Güzel koku ve buhur canı ferahlatır, dostun verdiği öğüt insana tatlı gelir. Kendi dostunu da babanın dostunu da bırakma ve felakete uğradığın gün kardeşinin evine gitme; yakın komşun uzaktaki kardeşten iyidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 9-10 Öl und Räucherwerk erfreuen das Herz, und die Süße eines Freundes kommt aus dem Rat der Seele. Deinen Freund und deines Vaters Freund lass nicht fahren und geh nicht in deines Bruders Haus am Tag deiner Not! Besser ein naher Nachbar als ein ferner Bruder. Sprüche 27, 9-10 İnsanın güvenebileceği, her durumda ve her zaman gidebileceği bir dostunun olması harikadır! Öyle dostluklar vardır ki, kardeşten daha da ileridir. Bu alanda da bir sürü atasözümüz vardır. Örneğin, ADost bizi iyi yolda öğütleyendir!“ ADost yüzünden, düşman gözünden bellidir.“ ADostun varsa candan, artık korkma çıkardan!“ ADost kendisini kötü günde belli eder!“ Bugünkü ayetlerimizde de güzel koku ve buhur, dostun verdiği öğütle karşılaştırılır. İyi bir dost ile arkadaşlık, paydaşlık, insanın yüreğini ısıtacak kadar harikadır. Bu nedenle de dostlukların canlı tutulması çok önemlidir. Yani dostlukları beslemek gerekir. Beslenmeyen dostluk eninde sonunda kurumaya yüz tutar. AKardeşinin evine gitme. Yakın komşun uzaktaki kardeşten iyidir“ sözü, herhalde darılan birine işaret etmektedir. Hepimizin dostlara ihtiyacı vardır ve komşularımızla arkadaşlıklar kurmak, bizden çok uzaklarda oturan ailemiz ve eski dostlarımıza bağımlı olmaktan daha iyidir. PAZAR Sonntag 9 EKİM Oktober İhtiyatlı kişi tehlikeyi görünce saklanır, bön adamlar ise öne atılır ve zarar görür. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 12 Der Kluge sieht das Unglück und verbirgt sich; die Einfältigen gehen weiter und müssen büßen. Sprüche 27, 12 die Vorsicht, die Umsicht: ihtiyat vorsichtig, umsichtig: ihtiyatlı einfältig, dumm: bön Nuh peygamber, sağduyulu bir insandı. Tanrı‘nın söylediğini ciddiye alıp ailesinin kurtuluşu için bir gemi yaptı ve gelen felakette ailesinin kurtuluşunu sağladı. Diğer insanlar buna boş verdiler ve sonunda da yok olup gittiler. Dünyamız sorunlarla doludur ve her geçen gün daha da bu sorunlar çoğalmaktadır. Bazı siyasetçiler, ben dünyanın sorunlarını çözerim, derler. Bu insanlar gerçekten ne dediklerini bilmiyorlar. Tanrı Sözü, gelecekte sorunlar olduğunu ve Tanrı‘nın yargısının bu yaşlanmış dünyaya gelmekte olduğunu açıkça bildirmektedir. Peki buna karşı sizin aldığınız önlem nedir? Bu özdeyişle bağlantılı olan bir başka düşünce de, ihtiyatlı kişi gelmekte olan zor günler için hazırlık yapar. Bazı insanlar emeklilik için hazırlık yapmak gerekmediğini söylerler. Ya da sigorta olunması gerekmez diyorlar. Neden? Tanrı‘ya güvenmemiz gerekir de ondan, diyorlar. Oysa Rab bizlere akıl verdi ve gelecek için de hazırlık yapmamız gerektiğini söyler. PAZARTESİ Montag 10 EKİM Oktober Sabah sabah komşuya verilen gürültülü bir selam küfür sayılır. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 14 Da ist einer, der wünscht - am Morgen früh aufgestanden seinem Nächsten mit lauter Stimme Glück, aber als Verwünschung wird es ihm angerechnet. Sprüche 27, 14 der Fluch, die Verwünschung: küfür Bu sözlerde epey ironi bulunmaktadır. Sevgi ve muhabbet konusunda öylesine yüksek sesli bildirilerde bulunanlar vardır ki, bunların arkasında başka bir motivasyon olduğunu bilirsiniz. Sizi övülmeniz gerekenden fazla öven kişi hakkında dikkatli olun. Bunun Kutsal Kitap’taki örneklerinden biri, Avşalom’un İsrail oğullarının gönüllerini çelme biçimidir (ı. Samuel 15: 1S6). Bir tartışmadan ötürü kralla görüşmeye gelen kişilerle konuşmak için sabahları erkenden kalkıyordu. Avşalom onların gururunu okşadı ve onları seviyormuş, onların durumlarıyla ilgileniyor gibi yapmıştı. Ama gerçek ilgilendiği şey, tahtı ele geçirdiğinde onların desteğine sahip olmaktı. Dünyada siyasetçiler de genelde o zamandan günümüze dek hep aynı yöntemi izlemekte ve uygulamaktadırlar. SALI Dienstag 11 EKİM Oktober Demir demiri biler, insan da insanı... Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 17 Eisen wird durch Eisen geschärft, und ein Mann schärft das Angesicht seines Nächsten. Sprüche 27, 17 das Eisen: demir schleifen, schärfen: bilemek İyi hatırlıyorum, çocukken mahallemize bıçak bileyicisi gelirdi ve Abileciiiii“ diye bağırırdı. Bunu duyan mahalleliler de hemen bıçaklarını götürüp biletirlerdi. Tanrı Sözü, ADemir demiri biler, insan da insanı!“ derken neyi öğretmek istiyor bize? İnsanlar arasındaki düşünce alışverişini. İnsanlar ile fikir alışverişinde bulunmak insanı ileriye götürür. Soru sormak anlayışı arttırır. Dostça ilişkiler kişiliği geliştirir. Kendisiyle birlikte aklınızı, bilginizi geliştirebileceğiniz bir dostunuzun olması harika bir şeydir. Onunla belirli şeyler üzerinde konuşabilir ve çok yararlanabilirsiniz. Benim böyle üç dostum vardır. Bunlardan biri olan Münir dostumu kaybettim, O Rab’bin yanına gitti. Ama öteki iki dostum için Rab’be şükrediyorum. Bizler bir araya geldiğimizde hem büyük bir sevinç bulur, bereket alır, paydaşlık eder, hem de yeniden tazelenmiş olarak hizmete koyulurum. ÇARŞAMBA Mittwoch 12 EKİM Oktober Su görüntümüzü nasıl yansıtıyorsa, yürek de insanın içini yansıtır. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 19 Wie im Wasser das Gesicht dem Gesicht entspricht, so das Herz des Menschen dem Menschen. Sprüche 27, 19 das (Spiegel-)Bild: görüntü sich spiegeln: yansımak (etwas) spiegeln: yansıtmak Temiz bir göle, temiz bir havuza bakarsanız, bir ayna gibi, o su üzerinde kendinizi görürsünüz. Yani temiz suda yüzünüzün yansımasını görürsünüz. Buna benzerlikte yürek de insanın içini yansıtır diyor Tanrı Sözü. Yürek yine Kutsal Kitap’a göre insanın tüm varlığını betimleyen, insanın iç dünyasını anlatan bir sözdür. İnsanın zayıflıkları, korkuları, kaygıları, acıları, sevinci, imanı yürek sözüyle belirtilir. Örneğin, Süleyman peygamber şöyle der: Her şeyden önce yüreğini koru, çünkü yaşam ondan kaynaklanır“ (Öz.4:ı3). Bedenin yaşaması için kan gereklidir ve kanı vücudumuzun her bir köşesine pompalayan yürektir. İsa Mesih, tüm kötü tasarıların, kötülüklerin yürekten çıktığını belirtti (Matta 15:19). Yürek, kişiliğimizin merkezi olduğu için onu büyük bir gayretle korumamız gerektir. PERŞEMBE Donnerstag 13 EKİM Oktober Ölüm ve yıkım diyarı insana doymaz, insanın gözü de hiç doymaz. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 20 Scheol und Abgrund werden nicht satt, und die Augen des Menschen werden nicht satt. Sprüche 27, 20 satt werden: doymak der Tod: ölüm Neden ölüyoruz? Öldükten sonra bize neler oluyor? Sanımca bu her insanın kafasını kurcalayan ve insanı korkutan bir konudur. Ölüyoruz, çünkü günah işledik. Tanrı, Adem’e koyduğum kurallara itaatsizlik etme, bunu yaparsan Akesinlikle öleceksin“ dedi. Bunun aslı, ölümle öleceksindir. İnsan Rab’be itaat etmeyip günaha düşünce o sonsuz yaşamı yitirdi. Toprak ağzını açtı, doymak bilmez bir şekilde insanları yutuyor. Öldükten sonra insan iki yerden birine gidecektir. Ya cennet ya da cehennem. Buna bu dünyadayken insanın kendisi karar verir. Eğer insan cennete gideceğini bilirse, o zaman ölüm, onun için kaybetme değil kazanç olur. Çünkü artık sonsuza dek cennette yaşayacaktır. Bu güvenceye bugün, şu anda sahip olmak mümkün mü? Evet, eğer Tanrı‘nın gönderdiği kurtarıcı İsa Mesih’e iman edilirse. Bunun dışında Tanrı Sözü’ne göre başka bir kurtuluş yolu yoktur. Evet, Ölüm ve yıkım diyarı insana doymaz. İnsanın gözü de dünyanın kendisine sunduğu şeylere doymuyor. Şükürler olsun ki, insanın yüreği Mesih’te tam doyuma ulaşır. CUMA Freitag 14 EKİM Oktober Pota gümüş için, ocak da altın içindir. İnsan ise övülmesiyle denenir. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 21 Der Schmelztiegel für das Silber und der Ofen für das Gold, und ein Mann wird beurteilt nach seinem Ruf. Sprüche 27, 21 das Silber: gümüş das Gold: altın Pota, içinde maden ve benzeri şeylerin eritilmesine yarayan, çok yüksek ısıya dayanıklı özel bir kaptır. Gümüş potada, altın ocakta denenir. İnsan ise aldığı övgüyle denenir. Önce insanın övgüye değer erdemleri hayatında yaşaması ve göstermesi gerekir. Ardından da bu insanın övgüye verdiği karşılığa bakılmalı. Bu aslında insanın övdüğü şeyler aracılığıyla denendiği anlamına da gelebilir. Övüldüğü zaman, bu övgü onu gurura mı itecek, yoksa alçakgönüllülüğe mi yöneltecek! Bir adamın ne oranda alçakgönüllü olup olmadığını anlamak istiyorsanız, onu överek deneyin, denmektedir. Övgü konusunda dikkatli olun. Üzerinizde doğru etkisi olmasına dikkat edin. Bir adamı denemek için, övgü ve aşırı övgü ateşine konduğu zamankinden daha sıcak bir pota yoktur. İnsan övüldüğü, kendisine alkış tutulduğu zaman etkilenmeden yoluna alçakgönüllü bir şekilde devam etmesi, onun gerçekten de Tanrı yolunda yürüdüğünü gösterir. CUMARTESİ Samstag 15 EKİM Oktober Zenginlik kalıcı değildir ve taç kuşaktan kuşağa geçmez. Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 24 Kein Reichtum währt ewig. Und währt etwa eine Krone von Generation zu Generation? Sprüche 27, 24 reich: zengin der Reichtum: zenginlik die Krone: taç AZenginlik kalıcı değildir,“ maddeci çağımızda bunun gerçeğini görmemiz gerektir. Zenginliklerinizi öbür dünyaya götüremezsiniz. Kefenin cebi yoktur. Yıllar önce çok zengin biri öldüğünde bütün akrabaları avukatının bürosunun dışında bekliyordu. Avukat dışarı çıktığında, ANe kadar bıraktı?“ diye sordular. Avukat, AHepsini“ dedi. Hiçbir şeyi yanına almamıştı. ATaç kuşaktan kuşağa geçmez.“ Bu değişimler dünyasında hanedanlar yükselir ve çöker. Güvenip bağlanabileceğimiz sadece Tanrı‘dır. Tek değişmeyen Dost, O’dur. Öyleyse bu dünyanın değerlerine değil, göksel, sonsuz değerlere sarılmak gerekmez mi? Gökyüzünde kendine hazineler biriktir,geçicidir bu dünya, sonsuz yaşam Tanrı‘daBende sonsuz yaşam var, bunu Mesih’ten aldımBana bir miras verdi, sonsuza dek kalıcı!Sahip olduğum miras, hep yenidir çürümezOrda hep gündüz vardır, karanlık asla olmaz. PAZAR Sonntag 16 EKİM Oktober Kötü kişi kendisini kovalayan olmasa bile kaçar, doğrularsa genç aslan gibi yüreklidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 1 Es flieht der Gottlose, ohne dass ihm einer nachjagt; der Gerechte aber fühlt sich sicher wie ein Junglöwe. Sprüche 28, 1 nachjagen: kovalamak fliehen: kaçmak der Löwe: aslan Tanıdığım birkaç kişi var. Hiçbir zaman bir yerde fazla duramazlar. Bir toplantıya gelir, hem de uzun bir yoldan, toplantıya katılmadan tekrar kaçar. Bu kadar uzun yolu neden geldin dediğimde de sizi kısaca göreyim, dedim, der. Bazen başka biri beni ziyarete gelir, bir çay içene kadar ancak kalabiliyor, sonra da kaçar. Yaşamlarında bir şeylerin doğru olmadığını biliyorlar. Bunları düzeltecekleri yerde, kaçarlar. Söylemeseler bile, ben onların vicdanlarının kendilerini bir yolla rahatsız etmekte olduğunu biliyorum. Dostum, günah insanı sürekli olarak korku ve kendini suçlama konumuna koyar. Bir konuşmam sırasında günahın yıkıcılığından söz ederken, bir gencin kendisini savunmaya geçmesini görmem ilginçti. Ona parmak uzatan yoktu. Konuşma günah hakkındaydı, onun özel günahı hakkında değildi. Suçlu bir vicdan kişinin en küçük bir sesten bile irkilmesine neden olur. Vicdanları temiz olanların içleri rahattır. Doğrular bir aslan kadar yüreklidir. PAZARTESİ Montag 17 EKİM Oktober Kötü kişi kendisini kovalayan olmasa bile kaçar, doğrularsa genç aslan gibi yüreklidir. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 1 Es flieht der Gottlose, ohne dass ihm einer nachjagt; der Gerechte aber fühlt sich sicher wie ein Junglöwe. Sprüche 28, 1 böse: kötü gerecht: doğru ASuçluluk kompleksi“ diye psikolojik bir terim vardır. Hepimiz suçluluk duygusuna sahibiz. Bu, sağ kolumuz gibi bizim bir parçamızdır. Kimse bundan kurtulmayı arzulayarak suçluluk duygusundan kurtulamaz! Birçok insan bunu yapmaya çalışır. Psikologlar bu alanda bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ama o suçluluk kompleksini nereye koyacaklarını bilmezler. Yani, bir insanın sorununu ortaya çıkarabilirsin; ama sonra o sorunu nereye koyacaksın, kime yükleyeceksin? Belki bir yerden başka bir yere kaydırabilirsin belirli bir süre, ama ortadan kaldıramaz, yok edemezsin. Mesih inancında şu ayrıcalık vardır. O suç kompleksini ya da herhangi bir sorunu ortaya çıkarırsın ve onu İsa Mesih’e verirsin. İsa Mesih o sorunu, o kompleksi kendi üzerine alır ve onu yok eder. Böylece kişinin suçları bağışlanır, özgür edilir. Özgür edilen bir kimse de ayağa kalkıp konuşabilir. Kendi kafası, vicdanı suçluluktan özgür edilen biri, başka insanlardan, onların düşüncelerinden ve ne diyeceklerinden korkmaz. SALI Dienstag 18 EKİM Oktober Bir ülkenin isyanı yüzünden başkanları çok olur, ama anlayışlı ve bilgeli adamlarla hali sürekli olur. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: ı Durch die Verbrechen eines Landes werden zahlreich seine Obersten; aber durch einen verständigen, einsichtigen Mann hat das Rechte lange Bestand. Sprüche 28, ı Bir ülkede sürekli baş kaldıranlar varsa, o ülke yönetimi sık sık değişecektir. Bunun zararı ise hep halka çıkartılır, yani halk sıkıntı çeker. Bir ülkede isyan çıkartılmak, aslında çıkarları olan insanların ve ülkelerin işine gelmekte ve onlar bunu tetiklemektedirler. Bir ülkenin güçlenmesi diğer güçlü ülkelerin işlerine gelmez. Bu nedenle de gelişmekte olan ülkelerde hep kargaşa çıkarmaya, milliyetçilik, dincilik duygularını ön plana çıkarıp insanları kukla olarak kullanırlar. Dediğim gibi, bir ülkeyi ne kadar çok zayıflatır ve onları bölerlerse, onları yönetmeleri, onlara istediklerini yaptırmaları çok daha kolay olur. Bu bizim ülkemizde de ne yazıktır ki böyledir. Düşünün bir kere! Bin yıldan beridir ki Anadolu’da birlikte yaşamış, evlilikle birbirine karışmış, akraba, kardeş olmuşsunuz. Öyleyse bu dargınlıklar, bu düşmanlıklar niye? Bizler birbirimize sarılmalıyız; el ele, omuz omza vermemiz gerekir kendimiz, ailemiz, çocuklarımız, ülkemiz ve geleceğimiz için. Yoksa, deyim yerindeyse kurda kuşa yem olup gideceğiz eninde sonunda. ÇARŞAMBA Mittwoch 19 EKİM Oktober Bir ülkenin isyanı yüzünden başkanları çok olur, ama anlayışlı ve bilgeli adamlarla hali sürekli olur. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 2 Durch die Verbrechen eines Landes werden zahlreich seine Obersten; aber durch einen verständigen, einsichtigen Mann hat das Rechte lange Bestand. Sprüche 28, 2 Büyük ve güçlü ülkeler, güçlenen, gelişen ülkeleri pek istemezler. Ne yazık ki bu doğrudur. İnsanın gözü doymak nedir bilmez. İnsan insanı yıllarca köle olarak satmadı mı? Bugün Afrika ülkelerinde günde on binlerce çocuk açlıktan ölmüyor mu? Kimin umurunda bunlar! Zengin ve güçlü ülkeler hep öteki ülkeleri nasıl bölebilirim, onları nasıl güçsüz duruma getirip yönetebilirim, sömürebilirim planlarının peşindeler. Ne yazık ki bunda da başarılı oluyorlar. Bu bizim ülkemiz için de geçerlidir. İyi ama ağır bir atasözümüz vardır: ABiz eşek olduktan sonra semer vuran çok olur!“ Bu nedenle aslında aklımızı başımıza almalı, birliğin, beraberliğin değerini bilelim. El ele vermek gerekir. Tabii ki ülkeyi yönetenler her zaman iyi yönetmediler, hatalar yaptılar ve yapmaktalar. Ama hangi ülkede yok ki bu türden hatalar. Öyleyse hatalar, eksiklikler bir ayrılma, düşman olma nedeni kesinlikle olmamalı. Birlik ve beraberlik içinde bunu çözmek gerekir. Birlikten güç doğar; bunu unutmayalım. PERŞEMBE Donnerstag 20 EKİM Oktober Kötü adamlar adaletten anlamazlar. Ama Rab’bi arayanlar her şeyi anlarlar. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 5 Böse Menschen verstehen nicht, was recht ist; die aber den HERRN suchen, verstehen alles. Sprüche 28, 5 verstehen: anlamak gerecht: doğru, adil die Gerechtigkeit: doğruluk, adalet Ah o kötülük edenler yok mu, dünyamızı mahvetmekteler. Bir ülke kalkıp dünyanın ta öteki ucundan Ortadoğudaki bir ülkeyi, beni tehdit ediyor bahanesiyle işgal ediyor. Yıllarca orada savaş oldu, yüzbinlerce insanlar öldürüldü. Sonra da utanmadan biz bu ülkeye demokrasi getirmek istiyoruz yalanını attılar. Herkes çok iyi biliyor ki, onların gözleri petroldadır. Emin olun, insanlar onların umurunda değildir. Ama halen o ülkelerde savaş ve kaos vardır. Bu mu demokrasi? İnsanları öldürerek demokrasiyi getiremezsin. Öldürülen yüzbinlerce insanın yakınlarının yüreklerindeki kin ve nefreti nasıl ortadan kaldıracaksın! Bu nedenle aklımızı başımıza alalım. Birlik ve beraberliğimizi ne olursa olsun korumamız gerekir. Birlik ve beraberlikten güç doğar ve kimse bizim aramızı açamaz, bizi birbirimize düşüremez, bölemez. Kötü insanların yemi olmayalım. Eksiklikler mi var, bunları el ele vererek gidermeye çalışalım. En iyi yol ve çözüm Tanrı Sözü’nün söylediği şu yoldur: Aİnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın!“ (Luka 6:31). CUMA Freitag 21 EKİM Oktober Kötü adamlar adaletten anlamazlar. Ama Rab’bi arayanlar her şeyi anlarlar. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 5 Böse Menschen verstehen nicht, was recht ist; die aber den HERRN suchen, verstehen alles. Sprüche 28, 5 böse: kötü die Sache: şey alles: her şey Unutmayalım ki, bir insana, topluma ya da ülkeye zarar veren insanlar adaleti anlamayan insanlardır. Kimdir bunlar? Kötü kişilerdir. Çünkü onlar adaletten anlamazlar. Adaleti uygulamak işlerine pek gelmez. Bu nedenle de böyle insanlar sağduyularını, anlayış güçlerini yitirirler. Yeniden sağduyuya, anlayışa sahip olmanın yolunu görüyoruz bugünkü ayetimizde: Rab’bi aramak! Rab yaşamın ta kendisidir. Rab sonsuzdur, tüm bilgi ve bilgeliğin gömüleri kendisinde saklıdır. Merhamet doludur ve sevgidir. Rab’bi aradığımızda, yaşamı arıyoruz demektir. Rab’bi aradığımızda, sonsuzluğu, bilgiyi ve bilgeliği arıyoruz demektir. Sevgiyi, inayeti arıyoruz demektir. Rab’be yüreğimizi verdiğimizde yaşamımıza sonsuz yaşam, sonsuzluk, bilgelik, sevgi, inayet giriyor. Bunlara sahip olan insan sonsuz yaşam güvenliğindedir ve esenliği, huzuru vardır. İşte Tanrı‘dan bu değerleri alanlar, kötülükten uzak durup her zaman adil olmaya çalışırlar. CUMARTESİ Samstag 22 EKİM Oktober Yasaya kulağını tıkayanın duası da iğrençtir. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 9 Wer sein Ohr abwendet vom Hören des Gesetzes, dessen Gebet sogar ist ein Greuel. Sprüche 28, 9 verschließen, verstopfen: tıkamak das Ohr: kulak das Gesetz: yasa Bugünkü ayetimizde sözü edilen AYasa“, Tanrı Sözü demektir. Tanrı‘nın burada söylediği şey çok önemlidir. Eğer biri Tanrı‘nın Sözü’nü duyup ona itaat ederse, Tanrı onun duasını duyacaktır. Başka deyişle, eğer Tanrı‘nın sizi duymasını istiyorsanız, önce siz O’nu duymalısınız. Tanrı‘yı nasıl duyacaksınız? Bize verdiği Sözü aracılığıyla. Tanrı, Kendisinden uzakta, Sözü’nü okuyup dinlemeyen, bu Söz’de bildirilen ilkelere itaat etmeyen birinin duasını duymayacağını çok açık bir şekilde bildirmiştir. Elçi Petrus da şöyle demiştir: ARab’bin gözleri doğru kişilerin üzerindedir. Kulakları onların yalvarışını işitir. Ama Rab kötülük yapanlara karşı durur“ (1 Petrus 3: 1ı). Dua, Tanrı‘yla konuşmaktır. Tanrı bize Sözü aracılığıyla konuşur, bizler de dua ile Tanrı‘ya sesleniriz, Tanrı‘yla konuşuruz. Bunun olabilmesi için Tanrı‘yla kişisel bir ilişkimizin olması gerekir. Bu ilişki de ancak günahlarımız bağışlanırsa mümkün olur. Şükrolsun ki, Tanrı bu yolu açmıştır İsa Mesih aracılığıyla. PAZAR Sonntag 23 EKİM Oktober Zengin kendini bilge sanır, ama akıllı yoksul onun içini okur. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 11 Weise in seinen Augen ist der Reiche, aber ein Geringer, der verständig ist, durchschaut ihn. Sprüche 28, 11 weise: bilge klug: akıllı arm: yoksul Zenginlik gurur ve kibre hizmet eder. Zenginliğiyle övünen insan bu durumuyla övünerek akıllı ve bilgeli olduğunu sanır. Etrafındaki insanlar da ona yağ çekerek böyle dolduğunu hissettirirler. Zengin geldi mi, herkes ona saygı gösterir, ayağa kalkar. Aslında zenginin bilgeliği için kendisine hürmet ve saygı gösterilmez; parası için gösterilir. Böyle zengin kişiler, toplantılarda, ziyafetlerde hep baş sırada oturtulur. Biraz bağış yapınca o okula, bu mahalleye onun adı verilir. Hiç fakir birinin böyle bir toplantıda, ziyafette baş köşeye oturtulduğuna ya da kendisine bir konuşma verildiğine tanık oldunuz mu? Ne yazık ki, dünyanın sistemi budur. Zengin insanın bir yönü de ruhsal anlayıştan uzak olmasıdır. Tabii bunu genelleme yapmıyoruz, ama bir insanın malı neredeyse yüreği de genelde orada olur. Ama anlayışa sahip, dünya gözüyle fakir olan bir insan böyle bir kişinin yüreğinden geçenleri çok iyi bilir ve okur. Tanrı‘nın dediği de budur: AZengin kendini bilge sanır, ama akıllı yoksul onun içini okur.“ PAZARTESİ Montag 24 EKİM Oktober Günahlarını gizleyen başarılı olmaz, itiraf edip bırakansa merhamet bulur. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 13 Wer seine Verbrechen zudeckt, wird keinen Erfolg haben; wer sie aber bekennt und lässt, wird Erbarmen finden. Sprüche 28, 13 zudecken, verstecken: gizlemek bekennen, zugeben: itiraf etmek Bu harika bir özdeyiştir. Günümüzde insanların günahlarını örtmeye çalışmaları yaygın bir uygulama gibi gözükmektedir. Birçok toplulukta günah kanseri üzerine sessizlik yara bandının uygulandığını görürsünüz. İnsanlar bundan söz etmekten hoşlanmazlar, hatta onun varlığını itiraf bile etmezler. Kendilerinin çok iyi olduğunu düşünmekten hoşlanırlar. Ama burada bizlere, Agünahlarını itiraf edip bırakan merhamet bulur“ denilmektedir. Ve bunun İncil’deki paralel ayeti de 1 Yuhanna 1: 9’da bulunur: AAma günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı, günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.“ Bu, günahın başkalarına itirafından söz etmiyor, itiraf sizinle Rab arasındadır ve günah konusunda gereken yapılmalıdır. Dostlarınızdan oluşan küçük grubun önünde günahsız görünmeye çalışmak büyük bir hatadır. Eğer günahınızı Rab’be itiraf edip onu bırakırsanız, merhamet bulacaksınız. Bu aynı zamanda bağışlanacaksınız anlamına da gelmektedir. Ne kadar harika! (İbr.10:17). SALI Dienstag 25 EKİM Oktober Günahtan çekinen ne mutludur! İnatçılık edense belaya düşer. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 14 Glücklich der Mensch, der beständig in der Gottesfurcht bleibt! Wer aber sein Herz verhärtet, wird ins Unglück fallen. Sprüche 28, 14 der Eigensinn, der Trotz: inat, inatçılık eigensinnig, hartnäckig: inatçı das Unglück, das Unheil: bela AGünahtan çekinme“ Rab korkusunda yaşamanın bir gereğidir. ARab korkusunun bilgeliğin başlangıcı olduğunu“ hatırlayın. Yüreklerimizin Tanrı‘ya karşı her zaman açık oldukları anlamına gelir bu. Yüreğini katılaştıranın ya da inatçılık edenin tam tersidir. Tanrı‘dan korkan kişi Tanrı‘yı dinleyen kişidir. Tanrı‘yı hoşnut eden bir biçimde yaşamaya çalışan kişidir. Rab’bin önünde alçakgönüllülükle yaşar. Zayıflıklarının ve Tanrı‘ya tamamiyle bağımlılığının bilinciyle yaşar. Gerçek mutluluğun, esenliğin gereklerinden biri yumuşak bir yüreğe sahip olmaktır. Sert ve tövbeden uzak bir yüreğe sahip olan insanın başı sürekli derde girer. Tanrı gururlulara karşıdır, ama alçakgönüllü, kırık ve ezik bir yüreği asla reddetmez. ÇARŞAMBA Mittwoch 26 EKİM Oktober Adam öldürmekten vicdan azabı çeken, mezara dek kaçacaktır; kimse ona yardım etmesin. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 17 Ein Mensch, belastet mit dem Blut einer Seele, ist flüchtig bis zum Grab; man unterstütze ihn nicht! Sprüche 28, 17 das Grab: mezar helfen, unterstützen: yardım etmek Korkunç bir suç işleyip suçluluğunun bilincini taşıyan kişi, vicdanında korkulu bir yük taşımaktadır. Bu durum sık sık da böylesi kişileri sonunda intihara sürükler. Günümüzde böyle birçok durum görüyoruz. Kutsal Kitap’ta bunun en iyi örneği, işlediği korkunç, alçakça suçtan ötürü intihar eden Yahuda İskariyot’tur. Bu adam İsa Mesih’i ele vermişti. Bir emniyet amiri, bazen bir suçu kimin işlediğinin yıllarca çözülmediğini söyledi. Suçlu konusunda hiçbir kanıt ya da iz bulamazsınız. Sonra bir itirafta bulunma ihtiyacını hisseden bir adam ya da bir kadın ortaya çıkar. Bazen bu kişi başka bir suçtan ötürü zaten hapishanede olur. Polisin üzerinde hâlâ çalışmakta olduğu sırrı çözülmemiş suçu itiraf eder. Bunu neden yapar? Çünkü işlediği suç, suçlu kişinin yüreğindedir. Ondan kaçamaz. Günah da böyledir. İnsanın yüreğindedir. Ancak Tanrı İsa Mesih aracılığıyla yürekten o günahı ve onun yargısını kaldırabilir. Yani, günahın cezasından kurtuluş doğru yaşayarak değil, yalnızca Rab İsa Mesih’e iman aracılığıyla elde edilir. PERŞEMBE Donnerstag 27 EKİM Oktober Toprağı işleyen adam ekmeğe doyar. Boş adamların ardınca giden ise, fakirliğe doyar. Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 19 Wer sein Ackerland bebaut, wird sich satt essen können an Brot; wer aber nichtigen Dingen nachjagt, wird sich an der Armut satt essen. Sprüche 28, 19 Süleyman peygamber, bol yiyecekle yoksulluk arasındaki tezadı gözlerimizin önüne seriyor. Çalışkan, toprağını işleyen, yani işine gücüne dört elle sarılan insan bereket alır. Böyle birisi de ele güne muhtaç olmaz. Ama tembel, iş üretmeyen, onun bunun sırtından geçinmeye çalışan vicdansız insan ise, yoksulluğa mahkumdur. Süleyman peygamber, bolluğa kavuşmanın bir yolunu daha gösteriyor: AGüvenilir - sadık kişi bolluğa erer, zengin olmaya can atansa beladan kurtulmaz (Özdeyiş ı8:ı0). Güvenilir, sadık insan kimdir? Doğruluğuyla, verdiği sözünde durmasıyla, sadakatiyle, kolay yolu seçmemekle, söylediği sözleriyle yaşayışının birbirine uymasıyla, aldığı bir emaneti zamanında geriye vermesiyle bilinen birisidir. Yanlış ve doğru yollardan kazanca kesinlikle hayatında yer vermeyen bir insandır. İşte böyle kişiler berekete, bolluğa ereceklerdir, diyor Tanrı Sözü. Rab bizlere yardım etsin ki, güvenilir insanlar olabilelim. CUMA Freitag 28 EKİM Oktober Defalarca azarlandığı halde dik başlılık eden, ansızın yıkıma uğrayacak, çare yok. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 1 Ein Mann, der trotz Ermahnungen halsstarrig bleibt, wird plötzlich zerschmettert werden ohne Heilung. Sprüche 29, 1 halsstarrig: dik başlılık plötzlich: ansızın Tanrı‘nın insanı azarlamasının birçok yolu olduğu halde insan günaha devam edebilir. Kardeşim, günah işlemeye devam eden insan sürekli olarak uyarılmaktadır. Şu anda sen de uyarılmaktasın. Ama bu uyarılara kulak asmayan, günah yaşamına devam eden birisi, hiç kuşkunuz olmasın ki, bir gün aniden yıkıma uğrayacaktır. Nuh olayı bize çok iyi bir uyarıdır. Nuh da o zamanın insanlarını uzun süre günah konusunda uyardı, ama onlar dik başlılık ettiler ve onu dinlemediler. Bir gün Tufan geldi onların tümünü yok etti. Kendim de birçok kere uyarılara kulak tıkayan, kendi yanlış yolunda devam eden insanların sonunda yıkıma uğradıklarına tanık oldum. Günah ciddi bir konudur ve Tanrı Sözü sizi kim bilir şimdiye dek kaç kez uyardı. Sakın ola dik başlılık, inat etmeyin. Bugün kurtuluş günüdür. Bunun değerini bilin, yarın çok geç olabilir. CUMARTESİ Samstag 29 EKİM Oktober Defalarca azarlandığı halde dik başlılık eden, ansızın yıkıma uğrayacak, çare yok. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 1 Ein Mann, der trotz Ermahnungen halsstarrig bleibt, wird plötzlich zerschmettert werden ohne Heilung. Sprüche 29, 1 die Rüge, der Tadel: azar rügen, tadeln, schelten: azarlamak Bir akşam bir arkadaşımla sokakta yürüyordum. Bir sinemanın önünde bir kalabalık toplanmıştı. Orada hurda olmuş bir araba vardı ve inanın bana çok kötü bir durumdaydı. İçinde bir lise öğrencisi ve kız arkadaşı vardı. Başka bir kızı kendilerine katılması için çağırmak üzere durmuşlardı. Kız, AHayır, bu akşam sizinle çıkamam“ demiş; onları kendisiyle birlikte bir Kutsal Kitap dersine gelmeye davet etmişti. Sonunda onu Kutsal Kitap dersine götürmeyi kabul etmişlerdi ama onunla derse gitmeyeceklerdi. Yolda kız onlara İsa Mesih’te sunulan kurtuluşu anlattı. Kutsal Kitap dersi aracılığıyla Mesih’i kabul ettiğini ve onların da Mesih’e ihtiyaçları olduğunu söyledi. Onlar sadece gülüp geçtiler ve kızı bıraktılar. Beş dakika sonra yolda hızla giderlerken başka bir arabayla çarpıştılar ve her ikisi de anında öldüler. Yarın bize ne olacağını kim bilebilir? Öyleyse bugün Tanrı‘nın İsa Mesih’te sunduğu bu kurtuluşa evet demek en akıllıca bir karardır. PAZAR Sonntag 30 EKİM Oktober Doğru kişiler çoğalınca halk sevinir, kötü kişi hükümdar olunca halk inler. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 2 Wenn die Gerechten zahlreich sind, freut sich das Volk; wenn aber ein Gottloser herrscht, seufzt das Volk. Sprüche 29, 2 mehr werden: çoğalmak seufzen: inlemek Kötülerin, doğru olmayanların güçlü konumlarda olduklarında, bir devleti yönettiklerinde ulus - tüm insanlar inler, acı çeker. Bunun yanında bir ülkenin önde gelenleri, öğretmenleri, polisi, sanatkarı, bilim adamları, uzmanları ve yöneticileri doğru insanlarsa, onların karakterleri doğruysa bu tüm ulusun karakterini, tutum ve davranışlarını olumlu yönde etkiler. Doğru insanlar çok olunca insanlar da sevinir. Biliyor musunuz, ülkemizin, insanlarımızın her şeyden çok buna ihtiyacı vardır. Her sorunu çözebileceklerini iddia eden insanlara ihtiyacımız yoktur. Bu dünyanın sorunları için kimsede çözüm yoktur ve eğer birisi kendisinde olduğunu söylerse bunu şakacı bir şekilde söylüyor olmalıdır. Günümüzde ihtiyacımız olan şey, her ne pahasına olursa olsun doğruluğu savunan ve doğruluk içinde yaşayan kişilerdir. Bilge Süleyman da bunu söyler: ADoğru kişiler çoğalınca halk sevinir, kötü kişi hükümdar olunca halk inler!“ PAZARTESİ Montag 31 EKİM Oktober Adaletle yöneten kral ülkesini ayakta tutar, ağır vergiler koyansa çökertir. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 4 Ein König gibt durch das Recht dem Land Bestand; aber wer nur Abgaben erhebt, zerstört es. Sprüche 29, 4 die Steuer, die Gabe: vergi zusammenbrechen: çökmek zusammenbrechen lassen: çökertmek Türkiyemiz zengin bir ülkedir. Belki de dünyada zengin ülkeler arasında ilk birkaç sıraya bile girebilir. Ama ne yazık ki, ülkemiz uzun yıllar kötü yönetile yönetile hep acı, sıkıntı, yokluk çekildi. Başa gelenler hep kendilerini, yakınlarını düşündüler, kendilerinin ve onların ceplerini doldurdular. Dünyanın hiçbir ülkesinde sanımca şu deyim yoktur: ADevletin malı deniz, yemeyen keriz!“ Bu da hem bu ülkeyi yönetenlerin, hem de aslında hepimizin ne kadar bu ülkeye kötülük ettiğimizi gösterir. Acısını kim çekiyor, yine bizler. Rüşvet alan kötülük ettiği kadar, rüşvet veren de kötülük etmektedir. Ne yazık ki, rüşvet, siyasetçilerimizden, en alt tabakadaki memura kadar herkesi etkiliyor. Bunlar birer mikrop gibidir. Bu mikropların bizleri de mikropladığını bazen farkında bile değiliz. Adaletle, doğrulukla yöneten insanlara ihtiyacımız vardır ve bu doğruluk ve adalet bizde başlamalı. Dua edelim ki Rab böyle yöneticiler çıkarsın ülkemizde. SALI Dienstag 1 KASIM November Başkasını pohpohlayan kişi, ona tuzak kurar. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 5 Ein Mann, der seinem Nächsten schmeichelt, breitet ein Fangnetz vor seinen Schritten aus. Sprüche 29, 5 schmeicheln: pohpohlamak die Falle: tuzak eine Falle stellen: tuzak kurmak İyi iş yapan birisini övmek kesinlikle gereklidir. Erdem görülüp övülmelidir. Ayağa kalkıp birisini övmenin bir zamanı olduğuna inanıyorum. Ama birisini pohpohlamaya kalkıştığınız zaman, bu kitapta okumuş olduğumuz aşırı dozda bal gibidir. Bazı insanlar başkalarını pohpohlamaya çok meraklıdırlar. Gerçekten yüreklerinde olan şeyi söylemezler. Daha önce tanıdığım biri vardı. Her keresinde muhakkak bir şeyler isterdi. Ama bunu ilginç bir yöntemle yapardı. AAh Ali kardeş, geçen hafta senin bir yazını okudum, gerçekten çok büyük bir bereket aldım. Şimdiye kadar hiç bu kadar güzel bir yazı okumadım. Umarım bu yazıyı CD’ye de alırsın!“ Ne kadar çok pohpohlayıcı söz söylerse, isteyeceği iyilik de o kadar büyük olurdu. Pohpohlamak tehlikeli bir şeydir çünkü bazen insanlar buna inanırlar. Pohpohlanmaya inandığımızda bu bir tuzaktır, diyor Tanrı Sözü. ÇARŞAMBA Mittwoch ı KASIM November Kana susamışlar dürüst kişiden nefret eder, doğrularsa onun canını korur. Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 10 Blutmenschen hassen den Rechtschaffenen, aber die Aufrichtigen suchen das Beste für sein Leben. Sprüche 29, 10 das Blut: kan aufrichtig, rechtschaffen: dürüst hassen: nefret etmek Bugünkü ayetimizi şöyle söylemek de mümkün: AKanlı insanlar doğru olanlardan nefret ederler ama doğru kişi onun canını arar ya da korur!“ Kana susamış kişinin yüreğinde adam öldürmek ve nefret vardır. Rab İsa, eğer kardeşinizden nefret ederseniz adam öldürmüş gibi olursunuz, der. Yani nefret eden katildir! Adem’in oğlu Kayin katildi ve katillik onun yüreğinde başlamıştı. Bu, insanın Tanrı‘dan ne kadar uzaklaştığını ve ne kadar çabucak düştüğünü gösterir. Tanrı‘nın Adem’le Havva’yı kusursuz yarattığını hatırlayın. Düştükleri zaman dünyaya getirebilecekleri tek şey bir günahlıydı. Kendilerine benzeyen oğulları ve kızları oldu. Kayin bunlardan biriydi. Yüreğinde katillikle doğmuş olan bir çocuktu, kardeşinden nefret ediyordu. Kardeşim, hayatınızda asla kine ve nefrete yer vermeyin, yoksa sonunda sizi de kardeş katili yapar. PERŞEMBE Donnerstag 3 KASIM November Sülüğün iki kızı vardır, adları AVer, ver“dir. Hiç doymayan üç şey, AYeter“ demeyen dört şey vardır. Süleyman’ın Özdeyişleri 30: 15 Der Blutegel hat zwei Töchter: Gib her, gib her! Drei sind es, die nicht satt werden, vier, die nicht sagen: Genug! Sprüche 30, 15 satt werden: doymak genug: yeter Genç iken, bir kere ata bindim, ama ne binişti o. Atın eyeri yoktu, sadece ağzına bir gem vurulmuştu. Elimde gelki dizginler vardı ama, at birden dört nala koşmaya başladı, ama ne koşuş! Ben dizginlere asılıp durdurmak isterken at sanki daha çok hızlanıyordu. Sanki bana, bırak koşabildiğimce koşayım diyordu. Dizginlere asıldım ve atı zor durdurdum. O günden sonra tövbe ettim ata binmeye. Günlerce yürüyemez oldum. Bunu bir resim olarak kullanırsam, bu dizginler gibi bizim de bu yaşamda ihtiyacımız olan özdenetim, kendimizi tutma ihtiyacımız vardır. Davut peygamber şu ilginç ve ağır sözü söyledi: AAt ya da katır gibi anlayışsız olmayın; Onları idare etmek için gem ve dizgin gerekir“ (Mezmur 3ı: 9). Kendimizi kontrol için Rab’be teslim etmemiz gerektir. Mesih’e iman eden kimsenin yüreğine Kutsal Ruh gelip konut kurar. Kutsal Ruh’un ürünlerinden biri özdenetimdir. Kendimizi O’nun denetimine bıraktığımızda, O, özdenetimi bizde oluşturur. CUMA Freitag 4 KASIM November Karıncalar güçlü olmayan bir topluluktur, ama yiyeceklerini yazdan biriktirirler. Süleyman’ın Özdeyişleri 30: 25 Die Ameisen, ein nicht starkes Volk, und doch bereiten sie im Sommer ihre Speise. Sprüche 30, 25 die Ameise: karınca Karıncalar, o küçük yaratıklar, akıllıdırlar ve bizler onlardan bir şeyler öğrenebiliriz. Süleyman’ın Özdeyişleri 6: 6S8’de şunu der: AEy tembel kişi, git, karıncalara bak, onların yaşamından bilgelik öğren. Başkanları, önderleri ya da yöneticileri olmadığı halde, yazın erzaklarını biriktirirler, yiyeceklerini toplarlar.“ Karıncalar tahıl toplarlar. Doğup büyüdüğüm yerlerde bunu yapışlarını seyretmiştim. Küçük bir karınca, kendisinden daha büyük olan bir buğday ya da yulaf tanesini taşır. Hasadın o kısa ve parlak günlerinde yiyecek depolarlar. Karıncalar gelecek için maddesel şeyler hazırlama konusunda bizim için bilgelik örneğidirler. Ya sen dostum? Geleceğin için ne yapmaktasın? Bir gün Tanrı‘nın önünde duracaksın. Eğer bu yaşamdayken göksel hazine biriktirmediysen S ki bu hazine İsa Mesih’tir S yargılanacaksın. Ama İsa’ya sahipsen kurtulacaksın. CUMARTESİ Samstag 5 KASIM November İsa Mesih’in habercisi Petrus’tan, Pontos’a, Galatya’ya, Kapadokya’ya, Asya’ya ve Bitinya’ya dağılmış olan seçkin göçmenlere ... kayra ve esenlik olsun. 1 Petrus 1:1-2 Petrus, Apostel Jesu Christi, den Fremdlingen von der Zerstreuung von Pontus, Galatien, Kappadozien, Asien und Bithynien, die auserwählt sind ... Gnade und Friede werde euch immer reichlicher zuteil! 1. Petrus 1, 1-2 Okuduğumuz ayetlerde geçen yerler o dönemlerde Roma bölgeleriydi, bugün ise tüm bu yerler ülkemizin toprakları içinde bulunuyor. Bu bölgelere dağılmış olan seçilmişlere, diyor Petrus. Peki bu dağılanlar kimlerdi ve neden dağılmışlardı? Bu Yahudiler’di. İşte bu Yahudiler arasında İsa Mesih’e iman edenler oldu. Yahudi halkı neden dağıtılmıştı? Yahudi halkının Rab’be olan itaatsizliğinden, günahlarından dolayı. Bu dağıtılma aslında Tanrı‘nın bu halk üzerine gelen yargısıydı. Yasanın Tekrarı ı8. bölümde bundan söz eder. Tanrı onlara, Aeğer bana itaat etmez, günahta ve putperestlikte devam ederseniz, sizi uluslar arasına dağıtacağım, dünyanın tüm ülkelerinde serseri gibi olacaksınız“ demişti. Ama bu insanlar arasında günahlarından tövbe ederek İsa Mesih’e iman edenler vardı. Petrus onlara, Rab’bin sunduğu bu inayetin değerini iyi bilmeleri gerektiğini söylüyordu. PAZAR Sonntag 6 KASIM November İsa Mesih’in habercisi Petrus’tan, Pontos’a, Galatya’ya, Kapadokya’ya, Asya’ya ve Bitinya’ya dağılmış olan seçkin göçmenlere ... kayra ve esenlik olsun. 1 Petrus 1:1-2 Petrus, Apostel Jesu Christi, den Fremdlingen von der Zerstreuung von Pontus, Galatien, Kappadozien, Asien und Bithynien, die auserwählt sind ... Gnade und Friede werde euch immer reichlicher zuteil! 1. Petrus 1, 1-2 Dün de belirttiğim gibi, dağıtılmış olan halk, Yahudi halkıydı. Çünkü onların günahları, Tanrı‘ya karşı olan isyanları, itaatsizlikleri onların ülkelerinden sürülmelerine neden oldu. Yeruşalim, aslında ABarış kenti“ demektir. Ama orada bugüne kadar barış yok! Çünkü bu halk barış başkanı olan İsa Mesih’i reddetti ve hatta O’nun çarmıha çakılması için ellerinden geleni yaptılar. İsa Mesih’te suç bulmayan Romalı Vali, bu adamın kanından ben sorumlu değilim, dediğinde, Yahudi halkı aynen şöyle dediler: AO’nun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerinde olsun (Matta ı7:ı5). Bu olaydan 30S35 yıl sonra Romalı Titus, Yeruşalim’i yerle bir etti ve halkı da sürgüne gönderdi. Bu Tanrı‘nın yargısıydı ve bu yargı bugüne dek sürmektedir. Bu nedenle Yeruşalim’de barış yok ve olmayacaktır da. Ancak İsa Mesih tekrar geldiğinde, Yahudiler’in büyük bir çoğunluğu günahlarını görecek, tövbe edip İsa Mesih’e iman edecekler ve o zaman gerçek anlamda barışa kavuşacaklardır. O zaman o diyarda insanlar ve uluslar arasında gerçek barış olacaktır. PAZARTESİ Montag 7 KASIM November İnayet ve esenlik artan ölçüde sizin olsun. 1 Petrus 1: 2b Gnade und Friede werde euch immer reichlicher zuteil! 1. Petrus 1, 2b mehr werden, vermehrt werden: artmak Hem Pavlus’un mektuplarında, hem de Petrus’un yazdıklarında hep önce inayet gelir ve bunun sonucunda da esenlik. Yani inayetin sağladığı, getirdiği sonuç esenlik ve barıştır. Bu sıralama bir tesadüf eseri değil. İnayetin üzerimize inmesi gerekir ki, yüreğimizde esenlik olsun. İnayet olmadan, esenliğin, barışın olması da mümkün değil. Bu inayet ne kadar büyükse, o oranda da esenlik büyük olur ve sağlam temeldedir. Eğer bizim hayatımızda inayet büyüyorsa, o zaman esenlik de derinleşecektir demektir. İnayet, Tanrı‘nın, hiçbir şekilde hakketmediğimiz halde bize sunduğu iyiliğidir. Petrus bu mektubunda imanlıların bu inayeti iyi kavramalarını ve ona sarılmalarını istiyor. ATanrı‘nın gerçek inayetidir bu, onda durun“ (5:1ı) diyor. Evet, kurtuluş inayet aracılığıyla geliyor. Sonra hayatımızda ürün vermek için çağrıldığımızı belirtiyor. Aynı zamanda inayetle korunuyoruz ve sonsuz umuda sahibiz ve gelecekte bizi bir yücelik bekliyor! SALI Dienstag 8 KASIM November Babamız Tanrı‘nın öngörüsü uyarınca Ruh’un kutsamasıyla, İsa Mesih’in buyruğuna uymak ve O’nun kanı üzerinize serpilmek için seçilmiş olan sizlere inayet ve esenlik çoğalsın. 1 Petrus 1: 2 Nach Vorkenntnis Gottes, des Vaters, in der Heiligung des Geistes zum Gehorsam und zur Besprengung mit dem Blut Jesu Christi: Gnade und Friede werde euch immer reichlicher zuteil! 1. Petrus 1, 2 Okuduğumuz ayette, „Buyruğa uymak - itaat etmek için İsa Mesih’in kanının serpilmesi için seçildiniz!“ diyor. Tanrı‘ya itaat etmek, her imanlının yaşamında olması gereken durumdur. Tanrı‘ya itaat etmeliyiz, O’nun Sözü’nü öneme almalı ve bu Söz’ü okumaktan, incelemekten zevk almalıyız. Ama her zaman bunu yapamıyoruz. Bazen sarsılıyor, çöküyoruz. Petrus ise, Aİsa Mesih’in sözünü dinlememiz ve O’nun kanının üzerimize serpilmesi için... seçildiniz“! diyor. İtaatimizde çoğu zaman düşüyoruz, tam itaat edemiyoruz. İşte burada bizim önümüzde o harika gerçek olan Rab İsa Mesih’in kanı bizim için konuşuyor. Bu kan ne diyor? Bağışla! Mesih’in kanı bizim vicdanımıza da konuşuyor. İşte İsa Mesih’in kanının serpilmesinin anlamı budur. Kurban sunularına dikkat ettiğimiz zaman, bazen kan dökülmeliydi. Ama kanın bir kısmının serpilmesi gerekliydi. Kanın serpilmesi demek, ruhsal anlamda kanın konuşması demektir. Bunu İbraniler 1ı:ı4’te okuyoruz. ÇARŞAMBA Mittwoch 9 KASIM November Size öğütte bulunuyorum ve tanıklık ediyorum ki, Tanrı‘nın gerçek kayrasıdır bu. Ona bağlı kalın! 1 Petrus 5:12 ... ich habe euch mit wenigen Zeilen geschrieben und euch ermahnt und bezeugt, dass dies die wahre Gnade Gottes ist, in der ihr steht. 1. Petrus 5,12 Okuduğumuz ayetten de görüyoruz ki, bu mektubun ana konusu inayettir. Tanrı bizleri ancak ve ancak inayeti aracılığıyla kurtarır. İşte bu kurtuluş sonsuz bir kurtuluştur. Ardından Petrus Tanrı‘nın koruyan inayetinden söz eder. Tanrı‘nın kayrası imanlıları koruyor. Aynı zamanda Tanrı‘nın kayrası bizleri kutsal kılmaktadır. Yani, inayet bizi kutsal olma yolunda eğitiyor. İnayet aracılığıyla seçilip korunuyoruz. Kurtuluşta Tanrı bunların hepsini yapıyor. Sonra Tanrı‘nın inayeti bizi kutsallığa doğru götürüyor ve biz bu nedenle iman yolunda yürüyebiliyoruz. İnayet bizi itaat etmeye yetkin kılıyor. Hatta inayet sıkıntı ve elemlerde bizlere dayanma gücü veriyor. İnayet, iyilik etmek, kutsal bir yaşam sürmek için bizi yetkin kılıyor. İnayet aynı zamanda, birbirimize hizmet etmek için bizi yetkin kılıyor. Bu nedenle Petrus, imanlıların inayete sarılmaları gerektiğini vurgular. İnayetle kurtulma bize, asla istediğimiz gibi yaşayabiliriz iznini vermez. İnayet bizi Rab’bin yolundan gitmeye ve O’nun isteğini hayatımızda uygulamaya yeterli kılar. PERŞEMBE Donnerstag 10 KASIM November Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası‘na övgüler olsun! Sınırsız merhameti uyarınca yeniden doğmamızı sağladı, bizleri diri umuda kavuşturdu. 1 Petrus 1:3 Gepriesen sei der Gott und Vater unseres Herrn Jesus Christus, der nach seiner großen Barmherzigkeit uns wiedergeboren hat zu einer lebendigen Hoffnung durch die Auferstehung Jesu Christi aus den Toten. 1. Petrus 1, 3 İsa’nın öğrencilerinden biri olan Petrus, İsa Mesih çarmıha giderken İsa’yı tanıdığını üç kere inkar etti, daha önce İsa’nın söylediği gibi. Daha sonra yaptığı bu inkardan dolayı acı acı ağladı. İsa Mesih ölümü yenerek dirildikten sonra, Petrus’a göründü, ona hiç kızmadı, yaptığı bu ihaneti onun başına da kalkmadı. Petrus’u yine eskisi gibi sevdi. Hatta Petrus’a büyük bir görev verdi. Bu Petrus’un Rab’bin inayetinin ne kadar yüce, eşsiz ve harika olduğunu tam olarak anlamasına neden oldu. Daha sonraki yıllarda tarih, Petrus’u çarmıha çakarak öldürmek isterlerken, kendisine son isteğini sorarlar ve o, beni baş aşağı olarak çarmıha gerin, çünkü ben Rabbim İsa gibi çarmıha bile çakılmaya layık değilim, dediğini belirtir. Güçsüz bir Petrus’tan Rab güçlü bir Petrus oluşturdu, onu adına yaraşır şekilde kaya gibi yaptı. Bu inayetti. Ve Petrus iki mektup yazdı. Birinci mektubunun ana konusu da inayet üzerinedir. Bugün okuduğumuz ayette de Rab’bin verdiği o sonsuz, kalıcı umuttan söz eder. CUMA Freitag 11 KASIM November Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası‘na övgüler olsun! Sınırsız merhameti uyarınca yeniden doğmamızı sağladı, bizleri diri umuda kavuşturdu. 1 Petrus 1:3 Gepriesen sei der Gott und Vater unseres Herrn Jesus Christus, der nach seiner großen Barmherzigkeit uns wiedergeboren hat zu einer lebendigen Hoffnung durch die Auferstehung Jesu Christi aus den Toten. 1. Petrus 1, 3 Rab’bin inayetini, sevgisini, merhametini çok iyi anlayan elçi Petrus, vahiy yoluyla yazdığı iki mektupta özellikle Tanrı‘nın inayetine değinmekte ve bu inayet aracılığıyla kurtulduğumuzu söylemektedir. Bize sağlanan bu yeniden doğuş bizim için büyük bir yücelik demektir. Yaşayan diri bir umuda doğduk. İşte bu yeniden doğuş sonsuz yaşamı ve sonsuz mutluluğu içine alıyor. İsa Mesih’in ölüler arasından dirilmesiyle bozulmaz, yozlaşmaz göksel mirasa atandık! O’nun ölüp dirilmesiyle tüm günah ve günahın sonuçları bizim için ortadan kalktı. Günah, karanlık, kötülük, yargılanma ve cehenneme atılma demektir. Ama İsa’ya iman edenler için artık hiçbir yargılanma yoktur (Rom.8:1). Çünkü İsa’ya iman edenler biliyorlar ki, İsa Mesih günahı ve ölümü yendi, ölüler arasından dirildi; imanlı da O’nunla birlikte dirildi, günün birinde her imanlı O’nun olduğu yerde olacaktır. İşte bu yaşayan diri umut budur. Umut, henüz açıklanmadı, gelecekte olacaktır; ama bu umut kesin ve garantidir. CUMARTESİ Samstag 12 KASIM November Bizi bozulmaz, çürümez, lekesiz bir mirasa kavuşturdu. 1 Petrus 1:4 ... zu einem unvergänglichen und unbefleckten und unverwelklichen Erbteil, das in den Himmeln aufbewahrt ist für euch. 1. Petrus 1, 4 unvergänglich: bozulmaz unverwelklich: çürümez unbefleckt: lekesiz Günah solgunluk getirir. Solmak demek ölümün yaklaştığı demektir. Bir yaprak solmaya başlıyorsa, ölüme doğru gidiyor demektir. Ardından o yaprak yere düşer, sonra da çürüyüp gider. Biz de çürüyoruz. Hepimiz bir yıl öncesine göre biraz da çirkinleştik. Yavaş yavaş soluyoruz. Bizim içimizde olan o günah her gün bizi içimizden kemiriyor. Ama Tanrı Sözü göksel bir mirastan söz ediyor. Öyle bir miras ki, lekesiz, bozulmaz ve çürümez. Hiçbir zaman değeri düşmez ve yok olmaz. Sonsuza kadar kalıcı. Yeryüzünde böyle bir miras yok, ama gökte, cennete böyle bir miras vardır. İşte Petrus, İsa Mesih’in ölüp dirilmesiyle böyle bir mirasın sağlandığını söylüyor. Şimdi İsa’ya iman eden her insanın gökte bir mirasa sahip olduğunu ve bu mirasın onlar için saklandığını belirtiyor. Bu şu demektir: bu mirası yitirmek mümkün değil. Bu mirastan sürgün edilmek de mümkün değil. Neden, çünkü yukarıda da belirttiğim gibi, bu miras bozulmaz, yozlaşmaz ve solmaz. Herhangi bir günah, günahın herhangi bir sonucu asla bu mirasa etki yapamaz. Mirasımız kesinlikle güvenliktedir. PAZAR Sonntag 13 KASIM November Çağın sonunda açıklanmaya hazır kurtuluş için, Tanrı‘nın gücüyle bir kaledeymiş gibi imanla korunmaktasınız. 1 Petrus 1: 5 ... die ihr in der Kraft Gottes durch Glauben bewahrt werdet zur Rettung, die bereit steht, in der letzten Zeit geoffenbart zu werden. 1. Petrus 1, 5 Dün de gördüğümüz gibi, 4. ayette, bozulmaz, yozlaşmaz ve solmaz mirasımızın göklerde bizim için saklandığını okuduk. 5. ayette Aimanla korunduğumuzu“ belirtiyor. Ne demektir bu? Diyelim ki bir mirasın vardır ve bu miras onaylanmış, mühürlenmiş ve garantidir. Belki de bu miras Türkiye’de deniz sahilinde harika bir yazlık evdir. Mirasın yüzde yüz kesin. Ama sen mirasa sahip olmadan ölürsen ne olacak? Bu nedenle sadece miras değil, mirasa sahip olan kişi de korunmalıdır. 5.ayette bu söyleniyor. Tanrı bizi öylesine koruyor ki, hiçbirimiz yollarda kaybolup gitmeyelim ve böylece mirasımızdan mahrum kalmayalım. Bu Tanrı inayetinin bir kanıtıdır bizim için. Biz hiçbir zaman kendi kendimizi koruyamayız; bizim gücümüz yetersizdir; ama Tanrı‘nın gücüyle korunmaktayız. Tanrı‘nın gücü aracılığıyla! Bize düşen iş, iman etmektir. Bu mirasa sadece iman eden kavuşuyor. Zaman sona erdiğinde, bizim için ayrılan o mirasa kavuşmak için iman aracılığıyla korunmaktayız! PAZARTESİ Montag 14 KASIM November Bende kalın ben de sizde. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden ürün vermediği gibi siz de bende kalmazsanız ürün veremezsiniz. Yuhanna 15: 4 Bleibt in mir und ich in euch! Wie die Rebe nicht von sich selbst Frucht bringen kann, sie bleibe denn am Weinstock, so auch ihr nicht, ihr bleibt denn in mir. Johannes 15, 4 Tanrı‘nın çocukları olarak bu dünyada yaşarken Tanrı bizden ne bekliyor? Evet, İncil’de Petrus Mektubunda gördüğümüz gibi, Tanrı bizi inayeti aracılığıyla kurtardı ve bize sonsuz hayat verdi. Bu garanti. Ama bu dünyada yaşamaktayız ve hayatın gerçekleri vardır. Bu gerçekler ne yazık ki öyle iç açıcı değil. Yaşam acılarla, sorunlarla, haksızlıklarla doludur. Ne yaparsak yapalım, bizi bekleyen sıkıntılardan, acı ve ağrılardan bu dünyada kurtulamayacağız. Ölüm - tabii buna bağlı olarak her tür sıkıntı, acı, yıpranma, bedenin yavaş yavaş çökmesi dünyaya günah sonucu geldi. Tanrı da bizlere bu dünyada her şey güllük gülistanlık olacaktır vaadini vermedi. Hatta bu dünyada sıkıntılarımızın, acılarımızın, yüklerimizin olacağını söyledi. O bizi kurtardığında, belirli bir süre daha bu dünyada yaşamamıza izin verir. Ama Rab’bin beklediği bir şey vardır. İman ettiysek, hayatımızın ürün vermesi gerekir. İsa Mesih şöyle dedi: Gidip ürün veresiniz ve ürününüz kalıcı olsun diye ben sizi seçtim“ (Yu.15:16). SALI Dienstag 15 KASIM November Gidip ürün veresiniz ve ürününüz kalıcı olsun diye ben sizi seçtim! Yuhanna 15:16 ... ich habe euch erwählt und euch dazu bestimmt, dass ihr hingeht und Frucht bringt und eure Frucht bleibe. Johannes 15, 16 die Frucht: ürün, meyve bleibend: kalıcı İsa’nın bizlerden beklediği ve sözünü ettiği ürün nedir? Buna İncil yanıt veriyor: Asevgi, sevinç, esenlik, sabır, iyi yüreklilik, iyilik, içten bağlılık - sadakat, yumuşak huyluluk, tutkulara üstünlük!“ (Gal.5:ıı). Elçi Pavlus, AVaktinizi Rab’be yaraşır yolda geçirin ve her bakımdan beğenilir olun!“ diyor (Kol.1:11). Dürüst, merhametli, bağışlayan, doğruyu söyleyen biri olun diyor aslında. Ama ne yazık ki çoğu zaman dürüstlükten, sevgiden uzak, hatta bazen yalan dolanla sürdürülen bir yaşam yaşanmaktadır. İmanlıyız diyorsunuz, ama insanlar sizin iman hayatınıza, aile yaşamınıza baktığında, orada bir sürü bozukluk görmektedir. İmanlıyız diyorsunuz, ama öfkenize hakim olamıyorsunuz; kin ve nefretle dolusunuz; dedikodu başını alıp gidiyor. Hele affetmeye hiç yanaşmıyorsunuz. Hayatınızda bir sürü yalan dolan vardır. Tüm bunlar hiç de o iman hayatına, göksel vatana layık bir yaşam değildir. İsa Mesih, ABende kalın“ diyor. O’nda kalmak, O’nunla ve O’nun buyruklarına itaat ederek yürümek demektir. ÇARŞAMBA Mittwoch 16 KASIM November Vaktinizi Rab’be yaraşır yolda geçirin ve her bakımdan beğenilir olun. Her türlü iyi işe özgü ürün verin. Koloseliler 1:10 ... Um des Herrn würdig zu wandeln zu allem Wohlgefallen, fruchtbringend in jedem guten Werk und wachsend durch die Erkenntnis Gottes. Kolosser 1, 10 Rab’be yaraşır bir şekilde yaşamak, örnek bir hayat demektir. Geçenlerde esrar, alkol bağımlısı bir kişinin tanıklığını duyduğumda, aile yaşamının örnek olmasının ne kadar önemli olduğunu tekrar gördüm. Adam, bu bağımlılıktan kurtulmak istiyordum, ama başaramıyordum, dedi. Hastanede yattım, doktorlara, beni bu beladan kurtarmaları için yalvardım, ama yapamadılar. Artık umudumu yitirmiştim. Bir sabah yine kafayı çekmiş olarak yürürken, yolda bir bayanın çocuğunu okula götürdüğünü, insanların işe gittiğini gördüğümde, bunların bir amaçları vardır bu yaşam için, ama benim hiçbir amacım yok! diye düşündüm. İlk kez Tanrı‘ya dua ettim! Çiftlikleri olan bir imanlı aile beni yanlarına aldı. Burada beni iki şey çok etkiledi. İlkinde, İsa’ya gelenin her tür tutsaklıktan özgür edileceğini okudum. Ama bu ailede, kadının kocasına, kocasının karısına tutumu ve çocuklarıyla olan ilişkileri beni o kadar etkiledi ki, sonra hayatımı Rab’be verdim. Sonra evlendim, ama halen o ailenin yanındayım ve bağımlı olan insanlara yardım etmeye çalışıyorum. PERŞEMBE Donnerstag 17 KASIM November Yüreğinizde kin, kıskançlık, bencillik varsa sakın övünmeyin ve gerçeğe karşı yalancılığa düşmeyin. Yakup 3: 14 Wenn ihr aber bittere Eifersucht und Eigennutz in eurem Herzen habt, so rühmt euch nicht und lügt nicht gegen die Wahrheit! Jakobus 3, 14 die Eifersucht: kıskançlık der Eigennutz, die Ichsucht: bencillik Aile hayatındaki en büyük bozukluğun başında bencillik ve kıskançlık gelmektedir. Kıskançlığın gerisinde kaybetmek korkusu vardır. Aynı zamanda kıskanan insanın hem kendisine, hem de karşısındaki kişiye güveni yoktur. Bencilliğin gerisinde ise zayıflık vardır. Böyle kimse önce hep kendisini düşünür. Sadece kendisine odaklanıp yaşam süren birini düşünün! Ben biraz daha ileri gidip, hem kıskançlığın, hem de bencilliğin gerisinde gelişmemiş kişiliğin olduğunu söyleyebilirim. Bencilliğin, sevincin düşmanı olduğunu unutmamalıyız. Eğer bir insan kendini merkez alıyorsa, orada vermenin mutluluğu olmaz. Bencil insanın başka bir özelliği de hep şikayet etmesidir. Bedendeki en bencil hücrelerin kanser hücreleri olduğunu okumuştum. Bencil insan da aile içerisinde, toplum arasında kanser hücresi gibidir. Rab bizi kurtardığında, bu tür bağlardan da özgür etmektedir. Ve Rab bizi özgür ettiğinde, hayatımızın ürün getirmesini istiyor. Bunu da ancak İsa’ya bağlı kalarak yapabiliriz. CUMA Freitag 18 KASIM November Sevgilimin bağı için sevgilimin türküsünü okuyayım. Toprağı yağlı (verimli) bir tepede sevgilimin bir bağı vardı. Yeşaya 5:1 Singen will ich von meinem Freund, das Lied meines Liebsten von seinem Weinberg: Einen Weinberg hatte mein Freund auf einem fetten (fruchtbaren) Hügel. Jesaja 5, 1 Yeşaya 5. bölümün ilk yedi ayeti, İsrail ulusunun günahlarını ve gelmekte olan sürgünlük dönemini anlatan bir bağ ezgisidir. Bu ayette geçen bağ, İsrail evidir (7). Böylece bağ, Kutsal Kitap’ta İsrail ulusunun tamamını simgelemektedir. İncir ağacı da bu ulusu betimler (Mez.80:8-16). İsa Mesih ölümünden önce, Yahudi ulusunu gösteren bir bağ sahibinden söz etti. Bu adam bağına asmaları dikti, sonra bu bağı kiralayıp başka bir ülkeye gitti. Zamanı gelince oğlunu gönderdi bu bağcılara, ama onlar bu adamın oğlunu öldürdüler. (Matta ı1:33S46). Bu simgede kendisini baba olarak belirten Tanrı, Oğlu Mesih’i İsrail halkına yolladı, ama bu halk İsa’nın çarmıha çakılarak ölmesini sağladı. Bu nedenle de Yahudilerin üzerine yargı geldi ve bu yargı bugüne kadar devam etmektedir. Sonuç olarak Yeruşalim’de barış yok. Ama bir gün bu ulus kendi günahlarını görecek ve İsa’ya iman edip O’nun adıyla Tanrı‘dan bağış dileyecektir. İşte o zaman ancak barışa kavuşacaklardır. CUMARTESİ Samstag 19 KASIM November Sevgilimin bağı için sevgilimin ezgisini okuyayım. Toprağı yağlı bir tepede sevdiğimin bir bağı vardı. Yeşaya 5:1 Singen will ich von meinem Freund, das Lied meines Liebsten von seinem Weinberg: Einen Weinberg hatte mein Freund auf einem fetten (fruchtbaren) Hügel. Jesaja 5, 1 ASevgilim!A Bu ezgi Rab’bin sevgilisinin türküsüdür. Peki ama RAB’bin sevgilisi kimdir? Tanrı, Yeşaya 41:1’de şöyle der: AKendisine destek olduğum ve gönlümün hoşnut olduğu seçme kulum!“ İncil’de İsa’ya ilişkin Tanrı şöyle tanıklıkta bulunur: ASen benim sevgili Oğlumsun, senden hoşnutum!“ (Luka 9:35; 3:ıı). Demek ki, Tanrı‘nın sevgilisi Rab İsa Mesih’tir. O, tüm dünyanın kurtarıcısıdır. O Tanrı‘nın sevgilisidir, çünkü kendisi ezelden beri var olandır ve sonsuzluğa kadar da var olacaktır. O bir insan olarak dünyaya geldi ve tüm hayatı boyunca da Rab’be yüzde yüz itaat etti. Bir tek günah bile işlemedi. Her zaman Rab’bi hoşnut edecek şekilde yaşadı, konuştu ve hareket etti. Eğer O’na iman ettiysek, Rab bizim sevgilisi olan Mesihi izlememizi, O’na bağlı olup O’nu örnek alarak yaşamamızı istiyor. Mesih’i izleyip O’nda kaldığımızda hayatımız ürün getirir. PAZAR Sonntag 20 KASIM November Sevgilimin bağı için sevgilimin ezgisini okuyayım. Toprağı yağlı bir tepede sevdiğimin bir bağı vardı. Toprağını belleyip taşlarını ayıkladı, seçme asmalar dikti, ve ortasında bir gözcü kulesi yaptı. Sonra da üzüm versin diye bekledi, ama bağ yabani üzüm verdi. Yeşaya 5:1Sı Singen will ich von meinem Freund, das Lied meines Liebsten von seinem Weinberg: Einen Weinberg hatte mein Freund auf einem fetten (fruchtbaren) Hügel ... Jesaja 5, 1Sı İnsanlık tarihinde Tanrı‘nın üç kez (simgesel açıdan) bağ diktiğini söyleyebilirim. Üç kez verimli toprağı belleyip taşlarını ayıkladı. Üç kez seçme asmalar dikti, orta yerde gözcü kulesi yaptı, etrafına çit duvar çekti. Her üçünde de kaliteli, üstün ürün vermesin bekledi. Ama her üçünde de bağ yabanıl üzüm verdi. Yani Tanrı ektiğinin karşılığını almadı. Birinci bağ, Tanrı‘nın Aden bahçesinde oluşturduğu bağdı. Yaratılış ı:8S9’de şöyle okuyoruz: ARAB Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu. Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacını dikti!“ Tanrı‘nın hazırladığı yaratılışta her şey kusursuz ve harikaydı (1:31). Şimdi haklı olarak Tanrı Adem ile Havva’nın yaşamlarının ürün getirmesini bekledi. Yani onlar Rab’be itaat ederek yaşamalıydılar. Ama onlar itaat etmediler ve günaha düştüler. Sonuç ne oldu? Yıkım, çürüklük ve bozukluk ve bunun sonucu olarak ölüm! Bunun ardından yargı geldi Nuh tufanı aracılığıyla (Yar.6). PAZARTESİ Montag 21 KASIM November Tanrınız RAB sizi verimli bir ülkeye götürüyor. Öyle bir ülke ki, ırmaklar, pınarlar, derelerden çıkan su kaynakları vardır. Buğdayı, arpası, üzümü, inciri, narı, zeytinyağı , balı vardır. Yasanın Tekrarı 8:7-8 Denn der HERR, dein Gott, bringt dich in ein gutes Land, ein Land von Wasserbächen, Quellen und Gewässern, die in der Ebene und im Gebirge entspringen; ein Land des Weizens und der Gerste, der Weinstöcke, Feigenbäume und Granatbäume; ein Land mit ölreichen Olivenbäumen und Honig. 5. Mose 8, 7-8 Tanrı‘nın diktiği ikinci bağ, bir ulustur, İbrahim ve onun soyundan gelen Yahudi halkı. Putperest insanlar arasından Tanrı İbrahim peygamberi çağırdı. O da Rab’be itaat ederek o ülkeden ayrıldı. Tanrı İbrahim’e, kendi soyundan gelenlere vaatlerde bulundu. Onları bir ulus yapacak ve onları süt ve bal akan bir diyara yerleştirecekti. Ama onların önüne Rab bir şart koydu. Rab’be itaat edip, O’nun yolundan gideceklerdi. Onlar Rab’be itaat ettiklerinde, korunacaklar, aralarında barış ve esenlik olacaktı. Ama itaat etmedikleri takdirde, Rab onlardan elini çekecekti. Rab verdiği sözü tuttu ve seçme asma olarak betimlediği İbrahim’in soyunu oraya yerleştirdi. Verdiği Kutsal Yasa’yla bu insanların çevrelerine bir çit çekti, duvar ördü. Canlarına bekçilik eden peygamberleri kule gibi İsrail’e dikti (Hez. 3:17; ıı:30; 33:7). Haklı olarak da adalet bekledi ve işte zorbalık, doğruluk bekledi işte feryat (7). Sonuç, yine yargı. Rab onları yargıladı ve getirdiği bu verimli ülkeden kovulmalarını sağladı ve onları uluslar arasına dağıttı. SALI Dienstag 22 KASIM November Ben asmayım, sizler çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir. Çünkü bensiz hiçbir şey yapamazsınız. Yuhanna 15: 5 Ich bin der Weinstock, ihr seid die Reben. Wer in mir bleibt und ich in ihm, der bringt viel Frucht, denn getrennt von mir könnt ihr nichts tun. Johannes 15, 5 Tanrı‘nın diktiği üçüncü bağ, Mesih inanlılarıdır. Tanrı Mesih imanlılarına belirli bir bölge, belirli bir ulusu değil, tüm dünyayı verdi. Sonra da onlara, AVaktinizi çağrıldığınız çağrıya yaraşır biçimde geçirin. Her bakımdan alçakgönüllü, yumuşak huylu, sabırlı olun, sevgiyle birbirinize katlanın“ (Ef.4:1Sı) dedi. Peki imanlılar ne yapıyorlar? Onlar dünyadaki ilkelere göre yaşıyorlar. Oysa onlar Mesih’in ilkelerine göre yaşamaları gerekir. Bunun için de Rab Kutsal Sözü’nü verdi. Kutsal Söz ile bizim etrafımıza çit çekmiştir. Kutsal Ruhu verdi. O yüreğimizde ve bizi mühürlemiştir. Şimdi iman ile Rab’bin yolundan gitmemiz gerekirken, bunu yapmıyoruz. İnanlılar toplulukları arasında bir sürü sürtüşme vardır. Tanrı Sözü ciddiye alınmıyor. İnsanlara örnek olamıyoruz. Bir çocuğun belirli yaşa kadar altının temizlenmesi normaldir. Ama 10 yaşına gelmiş bir çocuğun halen altı temizleniyorsa, orada bir hastalık var demektir. İmanlıların ruhsal anlamda çoğunun halen altlarının temizlenmeye ihtiyacı vardır. Bu da onların hayatlarında ürünün olmadığını gösteriyor. ÇARŞAMBA Mittwoch 23 KASIM November Ben asmayım, sizler çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir. Çünkü bensiz hiçbir şey yapamazsınız. Yuhanna 15: 5 Ich bin der Weinstock, ihr seid die Reben. Wer in mir bleibt und ich in ihm, der bringt viel Frucht, denn getrennt von mir könnt ihr nichts tun. Johannes 15, 5 Mesih’e iman edenler ürün versinler diye kurtarıldı. Bir incir ağacı ya da elma ağacı, daima kendi türünü üretir. Yani, her ağaç, kendi adıyla bilinen meyveyi verir. İsa Mesih, bizim bol ürün vermemiz gerektiğini söylüyor. Tekrar etmem gerekirse, Rab’bin bizim hayatımızda beklediği ürün, insanları Mesih’e kazanmaktan çok, Kutsal Ruh’un ürünleridir. Bunlar, sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir (Gal.5:ıı). Bu ürünler her birimizin muhtaç olduğu ve aradığı ürünlerdir. Bu ürünler de ancak İsa’ya yakın, O’na bağlı kalarak hayatımızda filizlenebilirler. Aynı zaman İsa Mesih burada çok güzel bir dil kullanarak, insanın belirli bir dine, örgüte ya da etnik kökene bağlı olmasının değil, ama Mesih’e bağlı olmasının önemli ve gerekli olduğunu söylüyordu. İsa Mesih’e Rab ve Kurtarıcımız olarak iman ettiğimiz anda ruhsal anlamda yeniden doğuyor ve Kutsal Ruh’un vaftiziyle İsa Mesih’e ait bir duruma geliyoruz. PERŞEMBE Donnerstag 24 KASIM November Bende kalın, ben de sizde. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden ürün vermediği gibi, siz de bende kalmazsanız ürün veremezsiniz. Yuhanna 15: 4 Bleibt in mir und ich in euch! Wie die Rebe nicht von sich selbst Frucht bringen kann, sie bleibe denn am Weinstock, so auch ihr nicht, ihr bleibt denn in mir. Johannes 15, 4 Asma çubuklarının ürün verebilmeleri için asmanın üzerinde olmaları gerekir. Asla asmadan kopuk olmamalılar. İsa Mesih de bizlere, bende kalın ki, hayatınızda ürün olsun, diyor. Şunu unutmamak gerekir ki, İsa Mesih’te olan kişi kurtulmuş olan kişidir. Kurtuluşun çeşitli boyutlarını tanımlayan uzlaşma, kurtarma, yenileme, hoşnut olma gibi sözcükler olmakla birlikte, kurtuluşun tamamı ‘Mesih’te’ sözüyle özetlenebilir. Yeryüzünde yaşayan insanlar sadece iki guruptadırlar. Mesih’te olanlar ve Mesih’te olmayanlar. Peki, nasıl Mesih’te olabiliyoruz? Yeniden doğuş yoluyla. İsa Mesih’e iman ettiğiniz zaman iman aracılığıyla Tanrı‘nın çocuğu oluyorsunuz. Tanrı‘nın Kutsal Ruh’u aracılığıyla yeniden doğuyorsunuz. Bu arada Kutsal Ruh başka bir şey daha yapıyor: Sadece yüreğinize gelmekle kalmıyor, aynı zamanda sizi vaftiz de ediyor. Yani sizi İsa Mesih’in bedenine yerleştiriyor ve bu yolla O’nun bedenine ait birer parça oluyorsunuz. İsa’nın dediği gibi, O’nda olan bir çubuk oluyorsunuz ve normal olarak da ürün vermeniz gerekiyor. CUMA Freitag 25 KASIM November Bende kalın, ben de sizde. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden ürün vermediği gibi, siz de bende kalmazsanız ürün veremezsiniz. Yuhanna 15: 4 Bleibt in mir und ich in euch! Wie die Rebe nicht von sich selbst Frucht bringen kann, sie bleibe denn am Weinstock, so auch ihr nicht, ihr bleibt denn in mir. Johannes 15, 4 Yuhanna 15. bölümün ana konusu kurtuluş değil, iman yaşamında ürün vermektir. Mesih’te olup ürün vermek! Ürün sözcüğü ilk on ayette yedi kere geçmektedir. Ayetleri inceledikçe ürün verme olayının üç aşamalı bir olay olduğunu görüyoruz: ürün vermek, çok ürün vermek ve daha çok ürün vermek. Burada bütünüyle üzerinde durulan konu, imanlının Mesih’te durup ürün vermesi konusudur. İsa Mesih de, ‘Bende ürün vermeyen her çubuk kesilip atılır’ dedi. Nereden kesilip atılır? İşe yaramayan yerden. İmanlıları simgeleyen çubuklar olarak ürün vermek istiyorsak, bağcı olan Baba Tanrı‘nın bakımı - budaması altına girmeliyiz. Bir ürünün gelişmesi için güneşe, suya ve bakıma ihtiyacı vardır. Bizim de suyumuz, güneşimiz Rab ve O’nda kalmaktır. Alacağımız besin, Tanrı‘nın değişmeyen, ama değiştiren, geliştiren, büyüten, yetkin kılan Sözü’dür. CUMARTESİ Samstag 26 KASIM November Babam bununla, yani bol ürün vermenizle yüceltilir. Böylece öğrencilerim olursunuz. Yuhanna 15: 8 Hierin wird mein Vater verherrlicht, dass ihr viel Frucht bringt und meine Jünger werdet. Johannes 15, 8 verherrlichen: yüceltmek der Jünger, der Schüler: öğrenci Daha önce İsa Mesih, ABende kalan, benim de kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir!“ dedi. Eğer samimi olarak ürün vermek istiyorsak, Mesih’te kalmamız, O’nunla yakın bir ilişkide olmamız şarttır. Eğer O’nunla yakın bir ilişki içerisinde bulunuyorsak, o zaman ürün vereceğiz. O’nunla ilişki içerisinde değilsek iyi ürün vermemiz mümkün olmaz. İsa Mesih’in bu bölümdeki meyve ya da ürün dediği şey, O’nun Kutsal Ruh aracılığıyla hayatımızda oluşturmak ve geliştirmek istediği Asevgi, sevinç, esenlik, sabır, iyi yüreklilik, iyilik, içten bağlılık, yumuşak huyluluk ve tutkulara üstünlüktür!“ Bu ürünleri her birimiz istiyoruz değil mi? Öyleyse bunlara nasıl sahip olacağız? İsa’da kalarak ve Kutsal Ruh’un bizi denetlemesine, bizi yönetmesine izin vererek. Bu ürünler hayatımızda gözüktüğünde, bununla Tanrı‘yı yüceltmiş oluruz. Aynı zamanda başka insanları da Rab’bin önüne getirebilir, hatta Rab’be kazandırabiliriz. PAZAR Sonntag 27 KASIM November Ben asmayım, sizler çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir. Çünkü bensiz hiçbir şey yapamazsınız. Yuhanna 15: 5 Ich bin der Weinstock, ihr seid die Reben. Wer in mir bleibt und ich in ihm, der bringt viel Frucht, denn getrennt von mir könnt ihr nichts tun. Johannes 15, 5 ı. ayette, ürün getirmeyen çubuğun kesilip atıldığını söyler. İsa’ya iman ettiğimizde Tanrı‘nın çocuğu oluyoruz. Rab bizim hayatımızı değiştirmeye başlar. Bir asma bağı gibi hayatımızda işe yaramayan, kuruyan çubukları temizleyip atar. Bir tarla, bir bağ ya da bir meyve ağacı bakılmazsa, temizlenmezse, orada iyi bir ürün elde edilemez. İyi ve güzel ürünler almak isteyen bir bağcı, her yıl bağa bakar, ilaçlar, temizler ve sonra da cılız, zayıf, kurumuş olan çubukları kesip atar ve iyi ürün getirecek çubukları bırakır. Dostum, Rab de bizim hayatımızda meyve olsun istemektedir. Bu meyveler, bizim kendi hayatımız için çok büyük önem taşımaktadır; daha da önemlisi bizim bu ürünlere çok büyük ihtiyacımız vardır. Örneğin, sevgi, sevinç, esenlik, barış! Bir aile içerisinde sevgi, sevinç, esenlik yoksa, orada sağlıklı kişilikler değil, bozuk, hasta, mutsuz kişilikler oluşur. Görüyor musunuz, hayatımızın ürün vermesinin en büyük yararı bizedir. Rab de bu ürünlere Kendisinde kalarak sahip olabileceğimizi söylüyor. PAZARTESİ Montag 28 KASIM November Birbirinizi candan, yürekten sevin. Çünkü ölümlü değil, ölümsüz bir tohumdan, yani Tanrı‘nın diri ve kalıcı olan Sözü aracılığıyla yeniden doğdunuz. 1.Petrus 1:22-23 ... Liebt einander anhaltend, aus reinem Herzen! Denn ihr seid wiedergeboren nicht aus vergänglichem Samen, sondern aus unvergänglichem durch das lebendige und bleibende Wort Gottes. 1. Petrus 1, 22-23 Bizler Tanrı‘nın Sözü aracılığıyla yeniden doğduk ve günahlarımızdan yıkandık. Bundan sonra, günlük hayatımız içerisinde yürürken kirleniyoruz. Bu gibi durumlarda bizi her zaman temizlemesi için Tanrı‘nın Sözü’ne ihtiyacımız vardır. Kutsal Kitabı çalışmamızın nedenlerinden bir tanesi de budur - temizlenmek! Mezmur yazarı şöyle sorar ve yanıtını da kendisi verir: AGenç adam yolunu nasıl temiz tutar? Senin Sözü’nü tutmakla!“ (Mez.119:9). Bir kimsenin Tanrı‘yla olan ruhsal ilişkisinde samimi olup olmadığı, o kişinin Kutsal Kitabı okuyup okumamasıyla, bu sözleri yaşamında uygulayıp uygulamamasıyla kolayca anlaşılabilir. Tanrı bizden O’nun sözlerine itaat etmemizi, onu tutmamızı beklemektedir. SALI Dienstag 29 KASIM November Bende kalın, ben de sizde. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden ürün veremediği gibi, siz de bende kalmazsanız ürün veremezsiniz! Ben asmayım, sizler çubuklarsınız. Bende kalan, benim de kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir. Çünkü bensiz hiçbir şey yapamazsınız. Yuhanna 15:4-5 Bleibt in mir und ich in euch! Wie die Rebe nicht von sich selbst Frucht bringen kann, sie bleibe denn am Weinstock, so auch ihr nicht, ihr bleibt denn in mir. Ich bin der Weinstock, ihr seid die Reben ... Johannes 15, 4-5 Bu ayet bize Mesih’te kalmaktan söz ediyor. Mesih’te kalmak ya da O’nda durmak, O’nunla sürekli ruhsal paydaşlıkta olmak demektir. Tanrı Sözü’nün temizleme gücü vardır, dedim. Bu, Mesih’te durmanın bir parçasıdır. Bizler her gün temizlenmeliyiz. Temizlenerek ancak sağlıklı ürün verebiliriz. Mesih’te durmak, sürekli olarak O’nunla olan paydaşlığımızda kalmak için günahımızı Rab’be açıkça söylememiz gerekiyor. Öte yandan O’nda durmak için O’nun emirlerini de tutmamız gerekmektedir. İnsan olarak özgür bir iradeye sahip olduğumuzdan, hayatımızda bir günah olduğu zaman - burada günaha düşmek değil, günahta yaşamak söz konusudur - Rab ile olan ilişkimize darbe iner, o kurtuluş güvencesini, sevincini yitiririz. Zaten günahta yaşamak, Rab’bin isteğinden çıkmamızı sağlar ve Tanrı‘yla olan bu paydaşlığımızı koparır. Bizler çok ürün verebilelim diye Rab bizden kendisinde durmamızı istemektedir. Rab’siz hiçbir şey yapamayacağımızı, iyi ürün veremeyeceğimizi bilmeliyiz. Ancak O’nda kalarak hayatımızda ürün verebiliriz. ÇARŞAMBA Mittwoch 30 KASIM November Toprağı belleyip taşları ayıkladı, seçme asmalar dikip orta yere bir gözcü kulesi yaptı. Üzüm sıkmak için bir çukur kazdı ve bağının üzüm vermesini bekledi. Ama bağ yabanıl üzüm verdi. Yeşaya 5:2 Und er grub ihn um und säuberte ihn von Steinen und bepflanzte ihn mit Edelreben. Er baute einen Turm in seine Mitte und hieb auch eine Kelterkufe darin aus. Dann erwartete er, dass er Trauben bringe. Doch er brachte schlechte Beeren. Jesaja 5, 2 İsa Mesih bağın ürün vermesi ve güzelliği için her şeyi yaptı ve yapmadığı bir şey kalmadı. Önce ne yapıyor? Bağın etrafına hem çit hem de duvar çekiyor (5:5; ı7:ıS3; Mezmur 1ı5:ı). Normalde bağın etrafına ya çit ya da duvar çekilir, ikisi bir arada pek olmaz. Ama Tanrı bağını korumak için her önlemi alıyor. Bu şunu gösteriyor ki, Tanrı‘yı arayanların etrafına Rab duvar çekiyor ki şeytan onlara saldırıp onları elemesin. İkinci olarak bağı verimli bir tepeye kuruyor. Bu şu demektir ki, Rabbimiz bizim yüreklerimizi Kendi Sözü’nü anlamaya ve kabul etmeye verimli kılıyor. Sonra toprağı ekilecek hale getir. Taşlar ve işlenmemiş sert toprak, Rab’bin Sözü’nün yüreklere alınmasına ve kök salmasına engel olmayı simgeler (Luka 8:4S15). Ama harika olan şudur ki, Tanrı bir kimse kendisini arıyorsa, gerçekten de engelleri kaldırıyor (Öz.8:17; Yer.ı9:13). Rab en iyi seçme asmaları dikti bağına (Yer.ı:ı1). Orta yerde uzaktan gelen düşmanları görmek için bir gözcü kulesi yaptı (Mt.ı1:33). Bu sanımca Kutsal Ruh’un korumasını gösteriyor. PERŞEMBE Donnerstag 1 ARALIK Dezember Tanrınız RAB sizi verimli bir ülkeye götürüyor. Öyle bir ülke ki, ırmaklar, pınarlar, derelerden çıkan su kaynakları vardır. Buğdayı, arpası, üzümü, inciri, narı, zeytinyağı, balı vardır. Yasanın Tekrarı 8:7-8 Denn der HERR, dein Gott, bringt dich in ein gutes Land, ein Land von Wasserbächen, Quellen und Gewässern, die in der Ebene und im Gebirge entspringen; ein Land des Weizens und der Gerste, der Weinstöcke, Feigenbäume und Granatbäume; ein Land mit ölreichen Olivenbäumen und Honig. 5. Mose 8, 7-8 Tanrı İsrail ulusunu Mısır’dan çıkarıp vaat edilen diyara götürdü. Onların doğruluk ürünleri vermelerini bekledi ve onlardan Kendi ismini yüceltmelerini talep etti. Ama onlar alçakça davranıp O’nun beklentilerini yerine getirmediler. İmansızlık ve itaatsizlik kadar kötü bir şey yoktur Tanrı gözünde. Rab bizim hayatımızda da Kutsal Ruh’un ürünlerini görmek istiyor. Peki var mı senin yaşamında sevgi, sevinç, esenlik, sabır, alçakgönüllülük, yumuşaklık? Herhalde hayatında bu ürünlerin ne kadar eksik olduğunu görüyorsun. Böyle bir ortamda sevincin olabilir mi? Esenliğin olabilir mi? Yıllar önce imanlı bir kız, iman etmeyen bir erkekle tanışıp evlenmek istediklerinde, bu kız kardeşi çok uyardım. Bu bir itaatsizliktir ve sonucunda esenlik olmaz dedimse de dinlemedi ve evlendi. Birkaç yıl geçmeden, Ali amca haklıydın, büyük bir hata yaptım, dedi. Şimdi aile hayatı berbat bir durumda. İtaat etmek her zaman kolay değil, ama itaat sonunda büyük bereket getirir; bunu unutmayın. CUMA Freitag 2 ARALIK Dezember Sevgilim diyor ki, AEy Yeruşalim’de yaşayanlar ve Yahuda halkı, lütfen benimle bağım arasında hakem olun! Bağım için yapmadığım ne kaldı? Ben üzüm vermesini beklerken niçin yabanıl üzüm verdi?“ Yeşaya 5:3-4 Und nun, Bewohner von Jerusalem und Männer von Juda, richtet doch zwischen mir und meinem Weinberg! Was war an meinem Weinberg noch zu tun, und ich hätte es nicht an ihm getan? Warum habe ich erwartet, dass er Trauben bringe, und er brachte schlechte Beeren? Jesaja 5, 3-4 Okuduğumuz ayette Tanrı bir bağı simge olarak kullanıyor ve bağın üzüm vermesi için her ne gerekliyse onu fazlasıyla yaptığını belirtiyor. Yani Tanrı, onların doğruluk meyveleri verebilmeleri için Kendi üzerine düşen her şeyi sağladığını söylüyor. Buna rağmen bu bağın bir türlü ürün vermediğini belirtiyor. Tanrı Yahudi halkını seçti, onlara peygamberler gönderdi, yasasını, Kutsal Kitap’ı verdi. Onlardan da doğruluk, dürüstlük, adalet, merhamet bekledi; yani hayatlarında iyi ürünlerin olmasını istedi, ama Rab bunları görmedi. Bırakın bunları görmeyi, yaptıklarıyla Tanrı‘nın adına leke getirdiler. Şimdi haklı olarak Rab, bu bağı bozmam, atmam gerekmiyor mu, diyor. Şimdi kendimize bakalım. Başkalarını suçlamak kolaydır. Peki bizim hayatımız ne durumdadır? Yaptıklarımız, söylediklerimiz, tutum ve davranışlarımız Rab’be yücelik mi getiriyor yoksa leke mi? CUMARTESİ Samstag 3 ARALIK Dezember Şimdi bağıma ne yapacağımı size söyleyeyim: Çitini söküp atacak, duvarını yıkacağım. Asmalarını yiyip toprağını çiğneyecekler. Harabeye çevireceğim onu; budanmayacak, çapalanmayacak; çalılar, dikenler bitecek her yanında. Üzerine yağmur yağdırmasınlar diye bulutlara buyruk vereceğim. Yeşaya 5:5-6 Nun, so will ich euch denn mitteilen, was ich mit meinem Weinberg tun werde: Seinen Zaun will ich entfernen, dass er abgeweidet wird, seine Mauer niederreißen, dass er zertreten wird... Jesaja 5, 5-6 Yeşaya peygamber, Yahudi halkını imansızlıkları nedeniyle çok açık bir şekilde uyardı. Eğer tövbe edip Rab’be dönmezlerse, sürgüne götürüleceklerini, 70 yıl sürgünlükte kalacaklarını söyledi. Ama bu ulus peygamberlerin uyarılarını pek ciddiye almadılar, hatta bazen de kendilerini uyaran peygamberlere eziyet ettiler. İşte sonunda Tanrı‘nın yargısı gelmek üzeredir. Yeşaya peygamber aracılığıyla Tanrı şöyle dedi: ASizler benim bağımsınız. Sizin etrafınıza bir çit koymuştum, ama şimdi duvarı yıkıyorum!“ Sonunda önce Suriye İsrail topraklarına akın etti, daha sonra Asur, sonra da Babil bu halk üzerine yürüdü, mallarını mülklerini yağmaladılar ve bu ulusu o vaat edilen topraklardan sürgün ettiler. İsrail ulusu bugüne kadar Tanrı‘ya dönmedi, İsa Mesih’e iman etmedi. Onlar tövbe edip Rab’be dönene kadar orada barış olmayacaktır. Neden? Çünkü Tanrı onları kuşatan, koruyan çiti söküp attı. Dostum Rab’be itaatsizsek asla yüreğimiz esenlik bulmayacaktır. O’na döndüğümüzde, O’nun huzurunda yaşadığımızda o esenliği, barışı buluruz. PAZAR Sonntag 4 ARALIK Dezember Her Şeye Egemen RAB’bin bağı İsrail halkıdır, zevk aldığı fidan da Yahuda halkıdır. RAB adalet bekledi, zorbalık gördü; doğruluk bekledi, feryatlar duydu. Yeşaya 5:7 Denn der Weinberg des HERRN der Heerscharen ist das Haus Israel, und die Männer von Juda sind die Pflanzung seiner Lust. Und er wartete auf Rechtsspruch, und siehe da: Rechtsbruch; auf Gerechtigkeit, und siehe da: Geschrei über Schlechtigkeit. Jesaja 5, 7 Bağ sözü, İsrail ulusunun tümünü kapsıyor. Bu ulusa Rab Kutsal Sözü’nü verdi, onlara peygamberler gönderdi. Tüm bu ayrıcalıklara rağmen, bu ulus adaletli davranmadı. Her zaman zorbalığa baş vurdu. Böylece feryat sesi birçok yürekte yankılandı. Bu nedenle Yeruşalim’de barış, esenlik yok. Bugün bile orası kaynıyor. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor. İnsanlar diken üzerinde yaşıyorlar. Bu Tanrı‘ya baş kaldırmanın, günah içerisinde yaşamanın getirdiği kötü ürünlerdir. Yine aynı şeyi söyleyeceğim: Başka insanları, başka ulusları suçlamak kolay bir iştir. Ya da suçu hep başkalarına atmak, hep yaptığımız hatalardır. Peki bizler ne durumdayız? Bugün bize de birçok ayrıcalıklar tanınmıştır. Kutsal Kitap’ı kendi dilimizde okuyabiliriz. Tanrı‘nın bizden neler beklediğini çok açık bir şekilde öğrenebiliriz ya da zaten biliyoruz. Bizler de Tanrı‘nın bağına dikilen fidanlarız. Ürün vermemiz gerekirken ürün vermiyoruz. Ya da bugün inanlılar ve inanlılar topluluğu ürün vermiyor. NEDEN? Yanıtını yarın vereceğim. PAZARTESİ Montag 5 ARALIK Dezember Efraim kavimlere karışıyor. Efraim çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü yabancılar yediler ve o bilmiyor; saçlarına ak düştü ve o bilmiyor! Hoşeya 7:8-9 Ephraim vermischt sich mit den Völkern. Ephraim ist ein Brotfladen geworden, der nicht gewendet ist. Fremde verzehren seine Kraft, und er erkennt es nicht. Auch graues Haar hat sich bei ihm eingeschlichen, und er erkennt es nicht. Hosea 7, 8-9 Dün şunu sordum: Bizler Tanrı‘nın bağına dikilen fidanlarız. Ürün vermemiz gerekirken ürün vermiyoruz. Acaba hayatlarımızda neden ürün gözükmüyor? Bunun nedenini bugün okuduğumuz ayet veriyor. AEfraim kavimlere karışıyor. Efraim çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü yabancılar yediler ve o bilmiyor; saçlarına ak düştü ve o bilmiyor!“ (Efraim burada İsrail için kullanılıyor). Hayatımızda ürünün olmasını, yani sevgi, sevinç, esenlik, sabır, alçakgönüllülük, yumuşak huyluluk erdemlerini engelleyen faktörler nelerdir? Hoşeya peygamber bunun ilk nedenini, putperest uluslara karışmak olarak veriyor. Elçi Yuhanna, dünyayı sevmeyin, dünyayla ilgili şeyleri de sevmeyin. Eğer bir kimse dünyayı severse, ondan Baba’nın sevgisi yoktur“ diyor (1 Yu.ı:15). Dünyayı sevmeyin derken, Tanrı‘ya ve doğruluğa, adalete, sevgiye, barışa baş kaldıran sistemi sevmeyin diyor. Bunlara bağlanmak, dünyaya karışmak demektir. (1 Yu.3:1,13; 5:19). SALI Dienstag 6 ARALIK Dezember Efraim kavimlere karışıyor. Efraim çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü yabancılar yediler ve o bilmiyor; saçlarına ak düştü ve o bilmiyor! Hoşeya 7:8-9 Ephraim vermischt sich mit den Völkern. Ephraim ist ein Brotfladen geworden, der nicht gewendet ist. Fremde verzehren seine Kraft, und er erkennt es nicht. Auch graues Haar hat sich bei ihm eingeschlichen, und er erkennt es nicht. Hosea 7, 8-9 İmanlıların hayatlarında sağlıklı ürünlerin olmamasının ilk nedeni, uluslara karışması olduğunu gördük dün. İkinci olarak, Hoşeya, çevrilmemiş pidelerdir, diyor. Bu, inanlıların olgunlaşmaması demektir. Yani, imanlılar imanda büyümediler, olgunlaşmadılar. Çevrilmemiş bir pide hiçbir işe yaramaz. Onu yiyemezsin. Çünkü altında ateş yanan bir sacın üzerinde çevrilmeyen pidenin bir yüzü yanar, öteki yüzü hamur kalır. Ne kadar hüzünlüdür ki, birçok imanlı yıllardan beridir imanlıdır, ama halen çevrilmeyen bir pide gibidir. Hiçbir işe yaramaz. Toplulukta insanlara bir yararı yoktur. Hep şikayet eder, hep onu bunu eleştirir. Peki sen dostum, çevrilmemiş bir pide misin? Yıllardan beri imanlısın, ama olgunlukta bir adım bile atmamışsın! Ne yazık! ÇARŞAMBA Mittwoch 7 ARALIK Dezember Efraim kavimlere karışıyor. Efraim çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü yabancılar yediler ve o bilmiyor; saçlarına ak düştü ve o bilmiyor! Hoşeya 7:8-9 Ephraim vermischt sich mit den Völkern. Ephraim ist ein Brotfladen geworden, der nicht gewendet ist. Fremde verzehren seine Kraft, und er erkennt es nicht. Auch graues Haar hat sich bei ihm eingeschlichen, und er erkennt es nicht. Hosea 7, 8-9 İmanlıların hayatlarında ürünün olmamasının ilk nedeni, uluslara karışmış olmasıdır, yani, doğruluğa, adalete uymayan kapital bir sisteme karışmış olmasıdır, ikinci olarak olgunlaşmamasıdır. Hoşeya peygamber, buna Açevrilmemiş pide“ diyor. Bu bir işe yaramamak, kimseye bir faydasının olmaması demektir. Yani Rab ile yarım yamalak bir ilişkimizin olmaması gerekir. Hoşeya peygamber üçüncü neden olarak, gücünü yabancılar yedi, diyor. Rab bize güç verdi; ama bizim gücümüzü yabancılar yedi. Yani bizim iman yaşamımızda zamanımızı, gücümüzü hep maddesel şeyler alır; dünyasal şeyler bizim yaşamımızda ilk yeri tutar. Ya da hep bedenin istekleri, egomuz önde gelir. Hep ABen“, yine Ben, tekrar ben! Bu nedenle ruhsal şeylere - Tanrı‘ya, Tanrı Sözü’nü okumaya, araştırmaya zamanımız ve gücümüz kalmaz. İşin acıklı yönü ise, farkında olmamasıdır ya da görmemesi. PERŞEMBE Donnerstag 8 ARALIK Dezember Efraim kavimlere karışıyor. Efraim çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü yabancılar yediler ve o bilmiyor; saçlarına ak düştü ve o bilmiyor! Hoşeya 7:8-9 Ephraim vermischt sich mit den Völkern. Ephraim ist ein Brotfladen geworden, der nicht gewendet ist. Fremde verzehren seine Kraft, und er erkennt es nicht. Auch graues Haar hat sich bei ihm eingeschlichen, und er erkennt es nicht. Hosea 7, 8-9 İman hayatında ürün vermemenin dördüncü nedenini peygamber şöyle belirtiyor: Asaçlarına ak düştü, ama o bunu bilmiyor!“ İmanda bir adım attı, ama dünyaya daldı, gelişmedi, olgunlaşmadı ve aradan yıllar geçti, saçlarına ak düştü, yani yaşlandı, ama halen gelişmedi, büyümedi. Ben birçok imanlı tanıyorum ki, onlar yıllar önce Rab’be iman ettiler. Bunlar arasında, 10, 15, hatta ı0 yıl önce Rab’be gelen insanlar vardır, ne yazık ki, onlar halen yerlerinde sayıyorlar. İmanda gelişme, büyüme bir türlü gerçekleşmedi. Daha Kutsal Kitap’ı baştan sona bir kere bile okumamıştır. Saçları ağardı, ama aklı değil. Halen geçici şeyler ilk sırayı tutar ve farkında değil. Hoşeya peygamber bir şey daha diyor böyle insanlara: AOnların gururu kendilerine karşı tanıklık eder. Ama yine de Rab’be (bana) dönmüyorlar!“ (10). Peki böyle bir insan, böyle bir imanlı Rab’den nasıl bereket bekleyebilir? Onun hayatında nasıl sevgi, sevinç, esenlik olabilir? Belki bu sizin hayatınızdır, dostum. Ama böyle yaşamanız gerekmez. Sadece Rab’be dönmeniz gerekir. CUMA Freitag 9 ARALIK Dezember Vaktinizi çağrıldığınız çağrıya yaraşır biçimde geçirin. Her bakımdan alçakgönüllü, yumuşak huylu, sabırlı olun, sevgiyle birbirinize katlanın. Efesoslular 4:1-2 Wandelt würdig der Berufung, mit der ihr berufen worden seid, mit aller Demut und Sanftmut, mit Langmut, einander in Liebe ertragend! Epheser 4, 1-2 Bir aydan fazladır ki, Rab’be yaraşır bir şekilde yaşamaktan, ve hayatımızın ürün getirmesi gerektiğinden söz ettim. Şimdi sevinçli, esenlikle dolu bir iman yaşamını pratikte nasıl yaşayabiliriz? Önce, Tanrı tarafından çağrıldığımızı unutmamalıyız. Matta 3:7S8’de de belirtildiği gibi, ATövbeye yaraşır“ bir yaşam sürdürmeye çaba göstermeliyiz. İsa’da kalmalıyız. Yuhanna 15:16’da İsa öğrencilerine şöyle dedi: ASiz beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Gidip ürün veresiniz ve ürününüz kalıcı olsun diye ben sizi atadım!“ Atandığımızın bilincinde olarak emek vermeliyiz. Pavlus, Koloseliler 1:11’de, ATanrı‘yı bilme aşamasında gelişin“ diyor. Burada da bir emekten, çaba harcamaktan söz ediyor. Bu alanda atılacak ilk adım, Tanrı Sözü’nü okumak ve bu Söz üzerinde düşünmektir. İkinci olarak dua hayatı çok önemlidir. Rab ile vakit geçirin. Bunu her gün yapın. Bunlarda süreklilik gösterin. CUMARTESİ Samstag 10 ARALIK Dezember Ne mutludur o adam ki... Rab’bin yasasından (Sözü’nden) zevk alır. Gece gündüz bu söz üzerinde derin derin düşünür. Mezmur 1:1-2 Glücklich der Mann, der ... seine Lust hat am Gesetz des HERRN und über sein Gesetz sinnt Tag und Nacht! Psalm 1, 1-2 Birinci Mezmur Ane mutludur“ sözüyle başlıyor. Mutlu adamın takınması gereken üç tavır vardır. Önce kötülerin öğüdüyle yürümez, ikinci olarak günahkarların yolunda durmaz, üçüncü olarak da, alaycıların arasında oturmaz. Tersi durumda, kişi bu yaşam yolunda yürürken kötülerle, yani tanrısaymazlarla ilişki kurar, sonunda alaycıların dergahına oturur, sonra da onların yaptıklarını yapmaya başlar. Dostum, günah yolunda olan bir insandan asla iyi ve kalıcı bir öğüt alamazsın. Böyle insanların size verecekleri öğüt sizi ancak kötü yollara sürükler. Neden mi? Gelin size bunu bir örnekle açıklayayım. Akan bir suyun kaynağı kirliyse, isterseniz çeşmeleri, boruları altınla kaplayın, yine oradan kirli su gelecektir. Şimdi kötü ve günahkar bir insandan temiz bir şey çıkar mı? Temiz gözüküyor görünse bile, pak, temiz bir şey çıkmaz, çünkü kaynağı kirlidir. Böyle birilerinden gelecek öğüdün de temeli bozuktur. Bu nedenle seçeceğin, ilişki kuracağın insanları iyi seçmelisin. PAZAR Sonntag 11 ARALIK Dezember Doğru yolda yürüyen RAB’den korkar, yoldan sapan RAB’bi hor görür. Süleyman’ın Özdeyişleri 14:2 Wer in seiner Geradheit lebt, fürchtet den HERRN; wer aber in seinen Wegen verkehrt ist, verachtet ihn. Sprüche 14, 2 abweichen: sapmak Tanrı Sözü, “İnsan her yaptığını doğru, temiz sanır; ama RAB niyetimizi bilir ya da niyetleri tartan Rab’dir“ (Özdeyiş 16:ı) der. Günahlı insan çok kez kendi düşüncelerinin, yaşam tarzının doğru olduğunu sanır. Ama o yine de günahlıdır. Rab Yeşaya peygamber aracılığıyla şöyle der: “Kötü kişi yolunu, fesatçı düşüncelerini bıraksın; Rab’be dönsün, merhamet bulur. Tanrımıza dönsün, bol bol bağışlanır“ (Yeşaya 55:7). İnsan günahlı olduğu için yolunu şaşırmıştır. Yolunu şaşıran insan başka insanlara nasıl öğüt verebilir ki? Yeşaya peygamber şöyle de diyor: “Hepimiz koyunlar gibi yolu şaşırdık; her birimiz kendi yoluna döndü; ve RAB hepimizin fesadını onun üzerine koydu“ (Yeş.53:6). İşte, Tanrı bizim tüm günahlarımızın, suçlarımızın gerektirdiği yargıyı O’nun üzerine yükledi. Genelde kendi hayatımızı değerlendireceksek günahlı olduğumuzu hemen görmeliyiz. İşte bizim hayatımız böyledir. PAZARTESİ Montag 12 ARALIK Dezember Ne mutlu o insana ki, kötülerin öğüdüyle yürümez, günahkarların yolunda durmaz, alaycıların koltuğuna oturmaz. Mezmur 1:1 Glücklich der Mann, der nicht folgt dem Rat der Gottlosen, den Weg der Sünder nicht betritt und nicht im Kreis der Spötter sitzt. Psalm 1, 1 Günahlılarla durduğumuz zaman atmamız gereken bir adım daha oluyor. Bu adımla daha aşağılara inip alaycılarla otururuz. Alaycılar kimlerdir? Önce Tanrı ile, O’nun varlığı ve yasalarıyla alay edenler söz konusudur. Ateistler Tanrı‘nın var olduğuna inanmıyorlar ve bu tutumlarıyla alay etmiş oluyorlar. Bakın, günahlı ne yapar? Yoldan sapmak üzere olan insanı alır, yanına oturtur ve ona türlü yalanlar söylemeye başlar. ATanrı yoktur“ der. Bu alaycı sadece Tanrı‘nın var olduğunu inkar etmekle kalmaz, aynı zamanda tüm evrenin yaratıcısına karşı içinde bir kin ve nefret vardır. Tanrı‘yı inkar eden bir insan olarak o kadar alçalır ki, o alçak durumdan daha aşağılara inemez. Bataklığın en derinliklerine inmiştir. Tanrı bu gibi kişiler hakkında şöyle der: ARAB, alaycılarla alay eder, ama alçakgönüllülere lütfeder“ (Özd. 3:34). Tanrı, kendisiyle alay edenlere karşıdır. Aslında Tanrı ile alay eden insanın kendisi Tanrı tarafından aşağılanacaktır. İşte Rab’bin yolunda yürümeyen insanın durumu böyledir. Mutlu insan, mutlu olmak isterse bu yolda yürümemesi gerekir. SALI Dienstag 13 ARALIK Dezember Ne mutlu o insana ki, kötülerin öğüdüyle yürümez, günahkarların yolunda durmaz, alaycıların koltuğuna oturmaz. Ancak zevkini RAB’bin Yasası‘ndan alır, gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür. Mezmur 1:1-2 Glücklich der Mann, der nicht folgt dem Rat der Gottlosen, den Weg der Sünder nicht betritt und nicht im Kreis der Spötter sitzt, sondern seine Lust hat am Gesetz des HERRN und über sein Gesetz sinnt Tag und Nacht! Psalm 1, 1-2 Mutlu kişi Rab’bin Sözünü okumakla, o Sözün buyurduklarını yapmakla ve Rab’bi izlemekle hayattan zevk alır. Mutlu adam yalnız Rab’bin Sözünü okumakla yetinmez, aynı zamanda o sözü derin derin düşünür. Bünyesine aldığı gerçekleri kafasında evirir çevirir, hayatının bir parçası yapmaya çalışır ve o Sözü defalarca okuyup Rab’bin ne demek istediğini, bu söz ile hayatına nasıl bir katkıda bulunabileceğini düşünür. Geviş getiren hayvanlar sabahleyin çayıra gidip mideyi doldururlar. O taptaze otları çabucak mideye indirdikten sonra bir yere oturup geviş getirmeye başlarlar. Ancak bunu yaptıktan sonra sabahleyin yediği otun gıdası onu beslemeye başlar. Biz de Rab’bin Sözünü bu şekilde bünyemize almalıyız. Bir kere okuduktan sonra onu tekrar aklımıza getirip o yaşam sözünün bizim yaşamımıza yaşam katmasını sağlayabiliriz. ÇARŞAMBA Mittwoch 14 ARALIK Dezember Ne mutlu o insana ki, kötülerin öğüdüyle yürümez, günahkarların yolunda durmaz, alaycıların koltuğuna oturmaz. Ancak zevkini RAB’bin Yasası‘ndan alır, gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür. Mezmur 1:1-2 Glücklich der Mann, der nicht folgt dem Rat der Gottlosen, den Weg der Sünder nicht betritt und nicht im Kreis der Spötter sitzt, sondern seine Lust hat am Gesetz des HERRN und über sein Gesetz sinnt Tag und Nacht! Psalm 1, 1-2 Mutlu insan zamanını, hem de tüm zamanını gece gündüz Rab’bin Sözünde geçirir. Dostum, Rab senin iman hayatını geliştirebilmen ve yaşamında iyi ürün verebilmen için O’nun Kutsal Sözünü okumaktan başka bir program hazırlamamıştır. Bakın elçi Pavlus ne diyor Tanrı Sözü’ne ilişkin: ATüm Kutsal Yazı Tanrı esinlemesidir. Gerçeği öğretmeye, yüreği eleştirmeye, yaşamı düzeltmeye ve doğruluk yolunda eğitmeye yarar. Öyle ki, Tanrı adamı yetkin olsun ve her iyi iş için donatılsın!“ (ı Tim. 3:16S17). Belki topluluk içinde karınca gibi çalışkansın, çeşitli işler yapıyorsun, ama bu iş bolluğu içinde Rab’bin Sözüne zaman ayıramıyorsan, yaptığın işlerin senin ruhsal hayatına hiçbir yararı olmaz. Çalışmakla, didinmekle iman hayatında ürün veremezsin. Sana ruhsal besin gerek kardeşim! Ancak Rab’bin Sözünü okumakla, onu varlığına almakla gelişeceksin. O Söz senin hayatının bir parçası olmalıdır. PERŞEMBE Donnerstag 15 ARALIK Dezember Böylesi akar sular kenarına dikilmiş ağaca benzer, meyvesini mevsiminde verir, yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her iş de iyi gider. Mezmur 1:3 Er ist wie ein Baum, gepflanzt an Wasserbächen, der seine Frucht bringt zu seiner Zeit, und dessen Laub nicht verwelkt; alles was er tut, gelingt ihm. Psalm 1, 3 Davut peygamber mutlu insanı sular kenarına dikilen bir ağaca benzetir. Burada bir ırmak ya da çay söz konusu değildir. Bol suları olan bir yer göz önüne getirilmelidir. Bol suların bulunduğu yerde ağaçlar çok iyi beslenir ve iyi ürün verir. Mutlu adam işte böyle bir ağaca benzetilir. Mutlu insan hayatında ürün veren insandır. Bu ürünler, Kutsal Ruh’un ürünleridir: Sevgi, sevinç, esenlik, sabır vb. gibi. Bu da bize, simgesel anlamda, Tanrı‘nın ektiği ağaçlar en iyi, en harika ürünleri veren ağaç ya da asmadır. Tanrı yaban ağaçları kullanmaz, özel olarak kendisi ağaç diker. Onun ağaçları mecazi anlamda yeniden doğan insanlardır. Rab onlara yeni yaşam verir ve bunu yaptıktan sonra akar sular kenarına diker. Normal olarak da onların ürün vermesini bekler. CUMA Freitag 16 ARALIK Dezember Böylesi akar sular kenarına dikilmiş ağaca benzer, meyvesini mevsiminde verir, yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her iş de iyi gider. Mezmur 1:3 Er ist wie ein Baum, gepflanzt an Wasserbächen, der seine Frucht bringt zu seiner Zeit, und dessen Laub nicht verwelkt; alles was er tut, gelingt ihm. Psalm 1, 3 Acaba akar sular neyi simgeler? Su yine Rab’bin Sözünü dile getirir. Mezmur yazarı ağacın gövdesinde yürüyen yaşam suyunu dile getirirken Tanrı Sözünün hayatımızda aynı işi yaptığını belirtmededir. Ağaca yaşam sağlayan köklerinden dallarına çektiği sudur. Bizim de ruhsal yönden gelişebilmemiz için Rab’bin Sözüne ihtiyacımız vardır. Yeremya Peygamber şöyle der: ANe mutlu Rab’be güvenen insana... böylesi su kıyılarına dikilmiş ağaca benzer, köklerini akarsulara salar. Sıcak gelince korkmaz, yaprakları hep yeşildir. Kuraklık yılında kaygılanmaz, meyve vermekten geri durmaz (Yer.17:7-8). AAkar sular kenarına dikilen ağacın yaprakları solmaz“ sözü, imanlıların tanıklıklarını dile getirir. Bu sadece sözle tanıklık değil, yaşam tarzıyla, tutumuyla, davranışıyla da gösterilmesi gerekir. CUMARTESİ Samstag 17 ARALIK Dezember Ben asmayım, sizler çubuklarsınız. Bende kalan, benim de kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir... Babam (Tanrı) bol ürün vermenizle yüceltilir. Yuhanna 15: 5, 8 Ich bin der Weinstock, ihr seid die Reben. Wer in mir bleibt und ich in ihm, der bringt viel Frucht ... Hierin wird mein Vater verherrlicht, dass ihr viel Frucht bringt und meine Jünger werdet. Johannes 15, 5 u. 8 İmanlıların pratik olarak nasıl ürün verebilirler diye sormuştum birkaç gün önce. Tanrı Sözü’yle beslenmesi gerektiğini gördük. Ruhsal konulara değer vermesi, onları öneme alması gerekir. Eski doğasının isteklerine hayır demeyi öğrenmesi gerekir. Bunu da ancak ruhsal hayatını güçlendirirse yapabilir (Yu.12:24; Gal.2:20). İsa’da kalmaya, O’na yakın yaşamaya, O’nun buyruklarını uygulamaya önem vermelidir (Yu. 15:1-5). Sürekli - her gün Kutsal Ruh’la dolu olmayı istemelidir (Ef.5:17S18). Yani Kutsal Ruh’un onu yönetmesine izin vermelidir. Sevgide yürümesini istemeli ve bunda çaba harcamalıdır (Ef.5:2). Hayatında hiçbir karanlık işe, yani yalana, dolana, her tür kötülüğe yer vermemelidir. Her zaman ışıkta yürümeye özen göstermelidir (Ef.5:11). Unutulmamalıdır ki, İsa Mesih imanlılarına “Siz dünyanın ışığısınız“ diyor (Matta 5:14). PAZAR Sonntag 18 ARALIK Dezember İçkiyle sarhoş olmayın, bu aşağılık bir şeydir, tersine Ruh’la dolu olun. Efesoslular 5: 18 Und berauscht euch nicht mit Wein, worin Ausschweifung ist, sondern werdet voller Geist. Epheser 5, 18 betrunken: sarhoş Bu ayetleri okuduğumuzda şaşırabiliriz. Pavlus neden şarap - alkol sözünü kullanıyor? Bunun ruhsallıkla - ürün vermekle ne ilgisi var? Aslında elçi Pavlus, içkinin insanı ne kadar aşağıladığını, rezil duruma getirdiğini belirtir, çünkü içki fazla alındığında, kişiyi tamamen kendi kontrolüne alır. İnsan insanlıktan çıkar ve içkinin etkisiyle - tamamen ona bağlı olarak hareket eder. Onu yöneten artık kendisi değil, alkoldür. Pavlus, alkolü bir resim olarak kullanıyor ve bir karşılaştırma yapıyor. Sizleri dolduran, yöneten Kutsal Ruh olsun, diyor. Eğer Kutsal Ruh’la dolu bir yaşam sürdürürseniz, o zaman Kutsal Ruh sizi yönetecek, etkisi altına alacak, Kutsal Ruh’un ürünleri olan sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık (sadakat), yumuşak huyluluk, özdenetim hayatınızda görünmeye başlayacaktır. Unutmayalım ki, Kutsal Ruh ile dolu bir yaşamı sürdürmek isteyen kişiyi artık kendisi değil, Kutsal Ruh yönetir. PAZARTESİ Montag 19 ARALIK Dezember RAB’bin bütün yolları inayete ve sadakate (gerçeğe) dayanır. Mezmur 25: 10 Alle Pfade des HERRN sind Gnade und Treue. Psalm 25, 10 die Gnade: inayet, kayra, lütuf die Treue: sadakat alle: bütün İnayet, hakkedilmeyen iyiliktir. Tanrı inayet doludur ve bu nedenle de bizlere kurtuluş oldu. Bunun yanında sadakat, bağlılık sözü de Kutsal Kitap’ta önemli bir yer tutar. Bereketin yolu sadakattir. Peki nedir sadakat? Hiçbir karşılık beklemeden birisine bağlanmak demektir. Sadakat, içten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk anlamlarına da geliyor. Yürekten, içten ya da samimi bağlılık insan için çok çok önemli bir duygudur. İşte bu bağlılık sadakat gösterilmesiyle değer kazanır. İnsan olarak bağlanma ilkesiyle yaratıldık. İlk bağlılığımızı da Tanrı‘ya göstermeliydik, ama gösteremedik. Buna rağmen o bağlılık duygusuyla dünyaya doğarız. En önemli bağ da anne ile çocuk arasındadır. Günümüz dünyasında anne ile çocuk arasındaki bağlılığı biyolojik ve hormonal bir duruma bağlarlar. Bunda doğruluk payı vardır. Ama yaratılışta Tanrı bu duyguyu bizim varlığımıza koydu. Bu nedenle de bugün birbirlerine bağlı olan insanlar, aileler daha mutlu ve daha esenliktedirler. SALI Dienstag 20 ARALIK Dezember RAb diyor... çocuğunu teselli eden - avutan - bir anne gibi sizi teselli edeceğim. Yeşaya 66: 13 Wie einen, den seine Mutter tröstet, so will ich euch trösten. Jesaja 66, 13 der Trost: teselli trösten: teselli etmek Sadakat, bağlılık insanlara güven veren bir duygudur. Çünkü sadakat birisine bağlanmak, hem de karşılık beklemeden bağlanmak o kimseye sadık olmak demektir. Anne ile çocuk arasındaki bağlılık bunun en iyi örneğidir. Çocuk kendisini güvende hisseder. O anne sesini arar. Acıktığında, korktuğunda anneyi arar. Anne onu okşadığında rahatlar. Şöyle denmektedir: Çocuk ile anne arasındaki bağ biyolojik ve hormonal sayesinde oluyor. Kadınlarda bulunan oksitosin hormonu anne sütünü artırmakta ve annede çocuğuna karşı derin bir ilgi ve koruma duygusu yaratır. Annenin sadakatini, sevgisini, koruyuculuğunu neye bağlarsanız bağlayın, anne yaratılış itibariyle sevgi dolu, koruyan, çocuğu için saçını süpürge eden, her tür acıya, sıkıntıya dayanan biridir. Ana gibi yar olmaz, sözü boşuna söylenmemiştir. İlginçtir ki, Tanrı da kendisini bazen bir anneye benzetti. “Bir anne gibi sizi teselli edeceğim“ diyor. ÇARŞAMBA Mittwoch ı1 ARALIK Dezember RAB diyor: bir kadın emzikteki yavrusunu unutabilir mi? Rahminden çıkan çocuktan sevecenliğini esirger mi? Kadın unutabilir, ama ben seni asla unutmam. Bak, adını avuçlarıma kazdım. Yeşaya 49:15-16 Vergißt etwa eine Frau ihren Säugling, dass sie sich nicht erbarmt über den Sohn ihres Leibes? Sollten selbst diese vergessen, ich werde dich niemals vergessen. Siehe, in meine beiden Handflächen habe ich dich eingezeichnet. Jesaja 49, 15-16 Biliyor musunuz, annelerde annelik hormonu vardır. Bu hormonun adının da oksitosin olduğu belirtiliyor. Bu annelik duygusu anneye aşırı oranda güç, dayanma, sabretme ve her tür fedakarlıkta bulunma özelliğini verir. Tanrı‘nın kadını doğurgan olarak yaratması onda bu annelik duygusunu oluşturmuştur. Öyle ya, anne çocuğunu 9 ay karnında taşımaktadır. 9 ay boyunca onu yüreğinin derinliklerinde hissetmiş, sevmiş ve korumuştur. Çocuk dünyaya gelince de annedeki bu koruma, sevgi, bağlılık devam etmektedir. Tabii babalar da çocuklarını çok sever, ama ilginç olanı şudur: Babalarda babalık hormonu yoktur. Rab’be şükürler olsun ki, Tanrı annelerimize bu annelik duygusunu verdi. Güzel olanı ise, RAB, bizlere olan sevgisini bir annenin çocuğuna olan sevgisinden daha derin, daha büyük olduğunu belirtmektedir. Benim annem 63 yaşını geçmeme rağmen, halen izine gittiğimde, benim başımı okşar. Ne güzel bir duygu! PERŞEMBE Donnerstag 22 ARALIK Dezember RAB diyor: bir kadın emzikteki yavrusunu unutabilir mi? Rahminden çıkan çocuktan sevecenliğini esirger mi? Kadın unutabilir, ama ben seni asla unutmam. Bak, adını avuçlarıma kazdım. Yeşaya 49:15-16 Vergißt etwa eine Frau ihren Säugling, dass sie sich nicht erbarmt über den Sohn ihres Leibes? Sollten selbst diese vergessen, ich werde dich niemals vergessen. Siehe, in meine beiden Handflächen habe ich dich eingezeichnet. Jesaja 49, 15-16 Bağlılık ya da sadakat, aile bağı için de çok önemlidir. Eşler sadakat, bağlılık gösterdikleri sürece kendilerini güvenlikte hissederler. Neydi sadakat? İçten, yürekten bağlanmak, sağlam ve güçlü dostluktur. Sadakatin gerisinde elbette sevgi vardır. Yürekte oluşan sevgi insanı karşıdakine doğru çeker. Sevgi büyük fedakarlık gösterir, her zorluğa, sıkıntıya dayanır. Bu nedenle de sadakat ve sevgi birlikte yürür. Bunları birbirinden ayıramazsınız. Özellikle de analık duygusuna sahip olan kadınlarda aile içerisinde sadakat ve bağlılık çok önemlidir. Sevmek, bağlılığın, sadakatin yanında değer vermeyi, öneme almayı da sağlar. Belki de aile içerisinde en büyük sorun burada yatmaktadır. Artık aldırış etmemek, tutum ve davranışlarla karşıdakine değer vermediğini hissettirmek. İşte o zaman huzursuzluk, çekişme ve kavga başlar. Tanrı‘nın bizi öz annemizden daha derin, daha yüce sevdiğini anladığımızda, O’nun bu sevgisine sadakatsizlik etmekte acı duyarız. Rab’bin sevgisi karşısında biz de O’na ve birbirimize bağlılık göstermeye çalışırız. CUMA Freitag 23 ARALIK Dezember Çünkü Tanrımız’ın yüreği merhamet doludur. O’nun merhameti sayesinde, Yücelerden doğan Güneş, Karanlıkta ve ölümün gölgesinde yaşayanlara ışık saçmak ve ayaklarımızı esenlik yoluna yöneltmek üzere Yardımımıza gelecektir.“ Luka 1:78 ... durch die herzliche Barmherzigkeit unseres Gottes, mit der uns der Aufgang aus der Höhe besuchen wird, um denen zu leuchten, die in Finsternis und Todesschatten sitzen, und unsere Füße zu richten auf den Weg des Friedens. Lukas 1, 77S79 Golfstrim diye bir akım vardır okyanusta. Bu golfstrim akıntısı harikadır. Golfstrim, Atlantik okyanusunda, Meksika körfezinden başlayarak Britanya ve İskandinavya kıyılarına kadar ulaşıp Avrupa ve Rusya’nın kuzey kıyılarına kadar gelen ve batı Avrupa’nın deniz iklimini yumuşatan sıcak su akımıdır. Bu harika golfstrim güney bölgesinin sıcak akımını soğuk olan kuzey bölgesine çeker. Eğer bu golfstrim olmasaydı, kuzey bölgeleri tamamen buzlarla kaplanır ve yaşam da durma noktasında olurdu. Ama bu golfstrim bu ülkelere akım yoluyla sıcak havayı getirir; orada yaşamı olanaklı kılar. Biliyor musunuz, başka bir golfstrim buz kesilen bu dünyamıza sıcak akımı getirmektedir. Bu akım insan yüreğine gelmekte ve o yüreği bu dünyada yeşertmeye başlar. Bu akım yüreğe sıcaklık ve yaşam getirir. Bu akım, İsa Mesih aracılığıyla dünyamıza gelen Tanrı sevgisidir. Bu sevgi olmadan dünyamız soğuk ve ölüdür. Mesih aracılığıyla dünyamıza gelen bu sevgi akımı olmasaydı, insanın günahı ve bencilliği bu dünyanın yok olmasını çoktan sağlardı. CUMARTESİ Samstag 24 ARALIK Dezember İşte erden kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak. O’nun adını İmmanuel koyacaklar. İmmanuel, ATanrı Bizimle“ demektir. Matta 1: 23 ASiehe, die Jungfrau wird schwanger sein und einen Sohn gebären, und sie werden seinen Namen Emmanuel nennen“, was übersetzt ist: Gott mit uns. Matthäus 1, 23 Denizlerde görülen golfstrim, Almanca adıyla Golfstrom (körfez akıntısı) Kuzey Atlas okyanusundan başlayan sıcak su akıntısıdır. Bu sıcak akım, Atlas Okyanusunun kuzeyinde saat yönünde dönen genel akıntı sisteminin parçasıdır. Dün de belirttiğim gibi, bu akım çevredeki kara parçalarının iklimini etkiler, sıcaklığın yükselmesini sağlar. Yani, oldukça karmaşık olan bu doğa olayı, tropikal bölgelerle kutup bölgeleri arasındaki termodinamik dengesizliği gidermektedir. İnsan günaha düşünce insanın kendisi ve dünyası bozuldu, insan ilişkileri dengesiz ve yaşanmaz bir duruma geldi. Ama Tanrı, yeniden insandaki bu dengesizliği gidermek, ona yeniden yaşamı olanaklı kılmak için dünyaya kendi varlığı olan İsa Mesih’i gönderdi. İsa, insan yüreğindeki buzları eriten, her tür düşmanlığı ortadan kaldıran o sıcaklığı getirdi. Bugünlerde kutlanan Doğuş Bayramı‘nın anlamı aslında budur. Tanrı bizimle olmaya, bizim yüreğimizi ısıtmaya ve yaşam vermeye geldi. PAZAR Sonntag 25 ARALIK Dezember İSA MESİH’İN DOĞUM GÜNÜ İ WEIHNACHTEN İşte erden kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak. O’nun adını İmmanuel koyacaklar.“ İmmanuel ATanrı bizimle“ demektir. Matta 1:23 ASiehe, die Jungfrau wird schwanger sein und einen Sohn gebären, und sie werden seinen Namen Emmanuel nennen“, was übersetzt ist: Gott mit uns. Matthäus 1, 23 İsa Mesih’e İmmanuel denmesi oldukça ilginçtir. O’na verilen ad İsa’dır. Bu kurtarıcı demektir. Çünkü O insanları günahlarından kurtaracak olandı. Mesih adı ise O’na verilen bir unvandır. Ama Yeşaya peygamber, İsa dünyaya gelmeden 750 yıl kadar önce İsa’nın bakire bir kızdan doğacağını ve O’na İmmanuel denileceğinden söz eder. Bunun anlamı ATanrı bizimle“dir. İsa’nın dünyamıza gelmesiyle Tanrı bizimle oldu! İsa Mesih şöyle dedi: Yol, gerçek ve Yaşam Benim! İşte yaşamın ta kendisi olan İsa, ölüme mahkum, buz dağı gibi olan dünyamıza geldi ve O’ndan bizlere yaşam akmaktadır. Bugün benim, beni günahlarımdan kurtarabilecek bir kurtarıcıya ihtiyacım var. Normal bir insanın - peygamberler dahil benim yüreğimdeki buzları eritemezdi. Ama Tanrı‘nın o sıcak akımıyla, yani sevgisiyle, inayetiyle dünyamıza gelen İsa bana yaşam verir. O sana da bu yaşamı vermek istiyor. PAZARTESİ Montag 26 ARALIK Dezember İSA MESİH’İN DOĞUM GÜNÜ İ WEIHNACHTEN (Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir) Evindeki bolluğa doyarlar, zevklerinin ırmağından içirirsin onlara. Mezmur 36:8 Sie laben sich am Fett deines Hauses, und mit dem Strom deiner Wonnen tränkst du sie. Psalm 36, 9 Düşen bu dünyamıza Tanrımız aracılığıyla esenlik gelmektedir. Güneşin ışığı, parlaklığı dünyamız için ne kadar güzeldir. Ama nice acı ve göz yaşı vardır bu dünyamızda. Nice göz yaşı, nice ağlayan çocuklar ve insanlar! Nice yıkılmış evlilikler, nice korku dolu yürekler vardır. Nice ortada kalan, gelecekleri kararan çocuklar vardır. Nice kargaşa, kavga, savaş! Nice yalnızlık, yıkılmış vicdanlar vardır. Böylesine soğuk, sert, merhametsiz dünyamıza hiç eksilmeyen, yok olmayan Tanrı‘nın merhameti, inayeti ve sevgisi bir bebek olarak gelen İsa Mesih aracılığıyla akmaktadır. Tanrı‘nın yüreğinden bizlere sevgi, inayet ve merhamet akmaktadır. ATanrımız merhametli ve inayet doludur, diyor Tanrı Sözü. Ezeli ve yüce olan İsa Mesih Tanrı‘nın bu sevgi akımıyla dünyamıza geldi. Kutsal Ruh aracılığıyla Rab bizim yüreğimize bu sevgi akımını getirmiştir ve O senin de yüreğine bu sevgi, inayet ve merhamet akımını getirmek istiyor. SALI Dienstag 27 ARALIK Dezember İsa ona şu karşılığı verdi: ABeni seven sözümü tutar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız. Yuhanna 14: 23 Jesus antwortete und sprach zu ihm: Wenn jemand mich liebt, so wird er mein Wort halten, und mein Vater wird ihn lieben, und wir werden zu ihm kommen und Wohnung bei ihm machen. Johannes 14, 23 Yıkık dökük, eski, bakımsız, kirli bir ev vardı. Bir gün bu evi varlıklı birisi satın alır. Komşular bu eski evin yıkık dökük yerlerinin tamir edildiğini, boyandığını, bahçıvan tutulup bahçesinin düzene konduğunu görürler. Kısa bir sürede o eski püskü evden eser kalmamış, onun yerine güzel bahçeli bir ev ortaya çıkar. Bir insan yeni bir eve taşınacaksa, o evi eski haliyle bırakmaz; onu düzene koyması, temizlemesi gerekir. Bu ruhsal alanda bizim yüreğimiz için de geçerlidir. Gökte ve yeryüzünde tüm yetkiye sahip olan (Matta ı8:18) İsa Mesih, iman edenlerin Baba Tanrı‘yla birlikte yüreklerinde oturacağını söyledi (Yu.14:ı3). İsa’nın sözünü tutan demek, Tanrı Sözü’nün söylediklerini tutan, onları yerine getiren, demektir. Gerçekten Tanrı‘nın yüreğimizde oturmasını istiyor muyuz? Yanıtımız evetse, o zaman İsa, ABeni seven sözümü tutar!“ diyor. Böyle bir sevgiyi O’na gösteriyorsak, O yüreğimizi de temizleyecek ve kendisinin oturacağı bir duruma getirecektir. ÇARŞAMBA Mittwoch 28 ARALIK Dezember Ya Rab, günlerimizi saymayı bizlere öğret. Böylece hikmetli yürek edinelim. Mezmur 90: 12 Herr, lehre uns, unsere Tage zu zählen. Dann gewinnen wir ein weises Herz. Psalm 90, 12 so, auf diese Weise: böylece das Herz: yürek, kalp ı016 yılının takvimini yazmayı bitirmek üzereydim. Sadece dört gün kalmıştı ki, annemin ağır hasta olduğunu duydum. Hiçbir şey yiyemiyordu. Tek isteği, benim sesimi duymaktı. Kendisine telefon edip konuştum. Sıvı bir şeyler içmesini, buradan kendisine iyi bir tencere aldığımı, izine geldiğimde bana o harika türlüden yapması gerektiğini söyledim. Bu annemi 95 yaşı dolayında olmasına rağmen öylesine canlandırdı ki, birkaç saat sonra ayağa kalktı, yemek yemeye başladı. Şimdi ı ay kadar sonra oraya gideceğim ve o bana türlü pişirecek. Annemin önünde bir hedefi var şimdi. Bu onu harika bir şekilde motive etti. Bu olay bana, tekrar insan olarak önümüze koyduğumuz hedefin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. İnsanı ayakta tutan, ona güç veren önüne koyduğu yapıcı ve olumlu hedeflerdir. Ruhsal olarak da geleceğe sonsuzluğa yönelik hedefiniz varsa, bu sizi ruhsal alanda da sağlıklı tutar, size güç verir. PERŞEMBE Donnerstag 29 ARALIK Dezember Akıllı kişi gözünü bilgelikten ayırmaz. Akılsızın gözüyse hep sağda soldadır. Süleyman’ın Özdeyişleri 17:24 Der Verständige hat die Weisheit vor dem Angesicht, aber die Augen des Toren sind am Ende der Erde. Sprüche 17, 24 verständig: akıllı der Verstand: akıl der Unverständige: akılsız Leyla ile Mecnun’un sevgi öyküsünü bilmeyen yoktur. O dönemlerde bu sevgi öyküsünü padişah da duyar ve nasıl olur da Mecnun Leyla’nın aşkıyla deli divaneye dönüp çöllere düşebilir diye sorar kendi kendine ve Leyla’yı çok merak eder. Sonra Leyla’nın bulunup huzuruna getirilmesini emreder. Leyla’yı padişahın huzuruna getirirler. Padişah Leyla’yı görünce şaşırıp kalır. Mecnun’un aşkından deli divaneye dönüp çöllere düştüğü Leyla’nın pek de güzel olmadığını görür. Kıza dönüp, kızım, senin öyle güzelliğin yok, sıradan bir kızsın. Nasıl olur da Mecnun senin için deli divane olur, der. Leyla, padişahım, der. Sen Mecnun değilsin. Bendeki güzelliği görebilmen için Mecnun’un gözlerine sahip olman gerek! Bu öykü bize, insanın bakış açısını harika bir şekilde açıklar. Bizim insanlara, uluslara, kendimize, ailemize, olaylara, sorunlara bakış açımız ya bizi yukarılara çıkarır ya da aşağılara indirir. Sen hangi bakış açısıyla bakıyorsun? Günahlı bakış açısıyla mı, yoksa Tanrısal bakış açısıyla mı? Umarım Tanrı‘nın sevgi açısında bakıyorsun. CUMA Freitag 30 ARALIK Dezember Bugün RAB’bin yarattığı gündür. Onun için sevinip coşalım. Mezmur 118:24 Dies ist der Tag, den der HERR gemacht hat! Seien wir fröhlich und freuen wir uns in ihm! Psalm 118, 24 machen, erschaffen: yaratmak sich freuen: sevinmek, coşmak Bizler saniyede 30 km hızla güneş etrafında dönen bir dünyada yaşıyoruz. Yani dünyamız saniyede 30 km hızla dönmektedir. Asla yerinde durmaz. Biz de öyleyiz. Saniyede 30 km hızla gitmiyoruz, ama hayatımız, günlerimiz, bir daha geriye dönmemek üzere çekip gitmektedir. Nedense bunları çoğu zaman düşünmüyor ya da farkında değiliz. Unutmayın, kaybedilen her şey yeniden kazanılabilir, ama kaybettiğiniz günler bir daha geriye gelmez. Doğanın bir baharı, bir güzü vardır. İnsanın da bir baharı, bir güzü vardır. İşte bakın, bir baharı, bir güzü yine geride bıraktık, sona doğru bir yıl daha yaklaştık. Bu dünyada bize verilen her gün Rab’bin yarattığı gündür. Bu nedenle bu günlerin değerini bilerek yaşayalım. Bu bilinçle yaşadığınızda yaşamanızın bir anlamı ve amacı olur. Amaçlı yaşam mutlu, anlamlı ve sağlıklı bir yaşamdır. CUMARTESİ Samstag 31 ARALIK Dezember Ömrümüzün günleri yetmiş yıldır, bilmedin seksen, o da sağlıklıysak. En güzel yıllar da zahmetle, kederle geçiyor. Çabuk bitiyor, uçup gidiyoruz. Mezmur 90: 10 Die Tage unserer Jahre sind siebzig Jahre, und, wenn in Kraft, achtzig Jahre, und ihr Stolz ist Mühe und Nichtigkeit, denn schnell eilt es vorüber, und wir fliegen dahin. Psalm 90, 10 Günümüzde her alanda olduğu gibi, tıp da oldukça ilerlemiştir. Buna rağmen, insanoğlu özellikle de ruhsal alanda çöküntü yaşamaktadır. Çünkü, doktorlar, tıp insanın ruhunu öneme almadan, düşünmeden sadece bedenini iyileştirmeye çalışmaktadır. Oysa bu dünyada ruh ve bedeni birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bu nedenle de hem ruhsal hem de bedensel olarak iyileştirme yoluna gidilmelidir. Bedensel iyileştirme için tıbbı tedbirler, öneriler, ilaçlar gerekmektedir; ruhsal sağlık için de Tanrı, O’na olan iman ve sevgi gereklidir. Hatta sağlıklı imanın insan sağlığını bile olumlu yönde etkilediğini, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini bugün biliyoruz. Başka deyişle, elemin, sıkıntıların, zorlukların olduğu bir dünyada sevgi ve iman en büyük ilaçtır - derde dermandır. Temeli sevgiye dayanan bir imanın insana ne kadar güç verdiği inkar edilemez. Böyle bir iman ve sevgi insan ruhuna o derin huzuru ve esenliği, dinginliği getirir. Bu nedenle bu yılı bitirirken, tüm yürekten böyle bir imana ve sevgiye sahip olmanızı diliyorum.