Çalıştay Sonuç Raporu için TIKLAYINIZ…

advertisement
Sonuç Raporu
Fakültemiz Gökçeada Deniz Araştırmaları Birimi’nde 19 Haziran 2017 tarihinde “I. Ulusal Derin
Deniz Çalıştayı” gerçekleştirildi.
Amaç ve hedef
1. Ulusal Derin Deniz Çalıştayı, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nin Deniz Biyolojisi
Anabilim Dalı tarafından fakültenin Gökçeada'daki biriminde düzenlemiştir. Yaklaşık 11 farklı
kurumdan 30 katılımcılar ilki düzenlenen bu çalıştaya önemli katıklarda bulunmuşlardır.
Çalıştayın ana amacı; derin deniz çalışmaları gerçekleştiren ve fiziksel, kimyasal, biyolojik oşinografi
gibi farklı disiplinlerden gelen araştırmacıları bir araya getirerek Türkiye denizlerine ait mevcut bilgi
birikiminin paylaşılmasını sağlamaktır. Bu maksatla, çalıştayda Türkiye derin deniz çalışmalarındaki
eksiklikler öncelikle belirlenmeye çalışılmış ve olası çözüm yolları tartışılmıştır. Derin deniz
ekosisteminin anlaşılması için çalışmaların mümkün olduğunca arttırılarak yoğunlaştırılmasının
önemi özelikle vurgulanmıştır. Herkesin bildiği gibi, derin deniz araştırmaları oldukça pahalı
çalışmalardır, ancak yapılacak çalışmanın amacına uygun basit teknolojik modifikasyonlarla maddi
yükün azaltılarak derin deniz ortamına ait bilgi birikiminin artırılması bu çalıştayın ana tartışma
konusu olmuştur.
Derin deniz ortamı, fiziksel, jeokimyasal ve biyolojik özellikleriyle çok az bilinen ekstrem habitatları
kapsamaktadır. Örneğin, Finike (Anaximenes) Denizaltı Dağları ve Marmara Denizi'nde bulunan
sıcaksu bacaları ve soğuksu sızıntıları hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Bu alanlarda etkin ve
yetkin çalışmalar gerçekleştirmekse büyük önem taşımaktadır. Ek olarak, az bilinen derin deniz
habitatları ve bu habitatlarda yaşayan türler, oldukça kısıtlı besin kaynakları nedeniyle hassas
durumdadırlar. Yaşam döngüleri, pelajik veya kıyısal sistemlerde yaşayan türlerden oldukça farklıdır.
Haklarında az bir bilgi olmasına rağmen, bu türlerin büyümelerinin yavaş, üreme ve beslenme
stratejilerinin farklı olduğu söylenebilir. Bu canlıların ve yaşam ortamlarının anlaşılması için düzenli
çalışmalıların gerçekleştirilmesinin önemi açıktır.
Ülkemizin çeşitli sularında bugüne kadar pek çok derin deniz çalışması gerçekleştirilmiştir ancak bu
çalışmalar esas olarak yabancı araştırıcı ve yabancı gemilerle yapılmıştır. 200 m derinliğin üstü sular
olarak adlandırılan derin deniz ortamları, Türkiye denizlerinin %60'ını ifade etmektedir ve bu oranla
tüm Akdeniz'deki en geniş derin deniz ortamı ülkemiz sularındadır. İşte bu nedenle, bu çalıştayın
ulaşılmak istenen ana amacı da ülkemizde derin deniz araştırmaları için öneriler geliştirmek ve bir
ulusal bir yol planı çıkarmaktır.
Dünyadaki derin deniz çalışmaları ve Türkiye'deki imkanlar
Çalıştay, Dr. Mustafa Yücel tarafından derin deniz çalışmalarıyla ilgili dünyadaki son gelişmeler,
araştırmalar ve teknolojik yeniliklerin sunumuyla başlamıştır. Dr. Yücel, sunumunda dünyadaki derin
deniz çalışmalarının özel olarak odaklandığı bölgeleri ve derin deniz kanyonları hakkında ayrıntılı
bilgi vermiş, ardından Alvin adlı insanlı su altı aracıyla yakın zamanda katıldığı bir araştırma
çalışmasında Pasifik Okyanusu'nda 2500 m derinliğe gerçekleştirdiği dalışla ilgili görüntüler eşliğinde
ortam hakkında bilgi vermiştir. Dr. Yücel, sunumu boyunca özellikle, seçilecek özel bir bölgede
düzenli çalışmaların gerçekleştirilmesinin ve o bölgeye ait sistemin dinamiğinin anlaşılmasının
önemine vurgu yapmıştır. Bu amaçla da Ege Denizi'nde bulunan Finike (Anaximenes) Denizaltı
Dağlarının seçilerek düzenli çalışmalar yapılabileceği önerilmektedir.
Suna Tüzün, Amerika Rhode Island’da çalışmalar yapan bir enstitüye ait E/V Nautilus adlı gemiyle
Türkiye sularında katıldığı çeşitli deniz çalışmaları hakkında ve gemide kullanılan yöntemler,
araştırmalar ve teknolojiler hakkında bilgiler vermiştir. Gemiden kullanılan ana yöntem; deniz
tabanının yüksek çözünürlüklü görüntüleme sistemi ile kaydedilmesi ve sonar sistemidir. Bunun
yanında, bu ekibin yaptığı çalışmaları tüm iletişim araçlarından faydalanarak gerçek zamanlı olarak
herkese açık şekilde paylaşmaları, bu tip çalışmaların yayılması ve halkın ilgisinin arttırılması
açısından oldukça başarılı bir örnek sunmaktadır. E/V Nautilus, 2009-2013 yılları arasında,
Çanakkale, Bodrum, Knidos (Datça), Finike Denizaltı Dağları ve Karadeniz (Sinop) olmak üzere
Türkiye'nin pek çok bölgesinde pek çok çalışma gerçekleştirmiştir. Bu çalışmalarda esas olarak antik
kalıntılar, kıyı alanlarındaki batıklar üzerine odaklanmış ve yüksek çözünürlüklü görüntüleme
sistemleri sayesinde Türkiye kıyılarındaki sualtı yaşamı hakkında iyi bir görsel kaynak
oluşturmuşlardır.
Emekli Albay Cengiz Erenoğlu, sualtı araçlarıyla ilgili Türkiye'deki imkanlar ve altyapı konusunda bir
sunum yapmıştır. Konuşmasına öncelikle sualtı araçları ve ROV'ler gibi sualtı teknolojileri ve
özelliklerinin tarihini anlatarak başlamış, ardından günümüzde ülkemizde bulunan teknolojik
altyapının ve derin deniz araştırmalarında kullanılabilecek var olan imkanların neler olduğunu
vurgulayarak devam etmiştir. Erenoğlu'nun sunumu, ulusal kaynakların göz önüne serilmesi ve
araştırma kurumlarının, teknoloji desteği için hangi ilgili kurumlara işbirlikleri açısından
başvurabileceğini göstermesi açısından oldukça önemlidir.
Dr. Bayram Öztürk, Rus Bilimler Akademisi işbirliğiyle 1992'de ARGUS adlı insanlı su altı aracıyla
Marmara Denizi'nde gerçekleştirdikleri derin deniz çalışmasına ait bir sunum gerçekleştirmiştir.
Sunumunu, derin deniz dalışını birlikte gerçekleştirdikleri ve erken yaşta vefat eden çalışma arkadaşı
Dr. Durmuş'u anarak başlamış ve çalışmanın amacından bahsetmiştir. Parapenaeus longirostris,
Savalia savaglia türlerinin derin deniz ortamındaki durumları ve yayılımcı taraklı bir medüz olan
Mnemiopsis leidyi türünün etkisini araştırmak için yapılmıştır. En derin örnekleme yapılan derinlik
528 m olarak kaydedilmiştir.
Sualtı araç teknolojilerine dair bir şirketi olan işadamı Ozan Durmuş, derin deniz araçlarının eğitim
ve uygulamaları, kurtarma çalışmaları ve ilgili teknolojilerin geliştirilmesi konusunda şirketinin yaptığı
çalışmalardan bahsetmiştir.
Derin deniz biyoçeşitliliğine dair bilgilerin paylaşımı
Dr. Doğan Türkiye'nin derin deniz molluskaları üzerine bir sunum yapmıştır. Sunumunu hazırlarken
pek çok arşiv araştırmasına rağmen derin deniz molluskları üzerine çok az bilgi olduğunu belirtmiştir.
Midyeler üzerine ilk araştırma 19. yüzyılın sonuna tarihlenmekte ve 1950'lere kadar hep yabancı
araştırıcılar tarafından sularımızda bulunan türlere ait yayınlar bulunmaktadır. O zamandan beri ilk
defa, 2015 yılında, Çınar v.d. (2015) Ege Denizi derin deniz midye türleri üzerine güncellenmiş bir
liste hazırlamış ve yayınlamışlardır. Dr. Doğan son olarak, yakın dönem çalışmaları ve yeni
kaydedilen türler hakkında kısaca bilgi vererek sunumunu tamamlamıştır.
Dr. Deval, Antalya Körfezi'nin balıkçılık ve batimetrik özellikleri ile ilgili kısaca bilgi vererek sunumuna
başlamıştır. Antalya Körfezi'nde balıkçılıkla ilgili mevcut bilgiler kıta sahanlığının durumuna bağlı
olarak sınırlıdır ve 500 m derinliğe kadar bilinmektedir. Dr. Deval ve ekibi, körfezdeki çalışmalarında
20-50 m, 100-300 m ve 400-700 m derinliklerde örneklemeler gerçekleştirmiş ve derin deniz
balıkçılığının 5 türle sınırlı olduğunu tespit etmişlerdir. Çalışma sonuçlarına göre derin deniz
balıkçılığı başta Aristeus antennatus ve Parapenaeus longirostris olmak üzere ticari karides türlerine
dayanmaktadır. Son dönem çalışmaları 1000 m derinliğe kadar genişletilmiş ve biyoçeşitlilik,
ekonomik türlerin balıkçılık biyolojisi, stok değerlendirme ve ıskarta kompozisyonunu belirlemeyi
amaçlamaktadır. Ek olarak, çalışma sonuçlarının, derin deniz yabancı türlerin ve av
kompozisyonundaki yerinin belirlenmesine katkı bulunmasının beklendiği belirtmiştir.
Dr. Melih Ertan Çınar, derin deniz poliket türleri üzerine bir sunum yapmıştır. Sunumda verdiği bilgiye
göre tüm Akdeniz'de bugüne kadar tanımlanan poliket türlerinin %35'i 200 m'nin üstü sularda
yaşamaktadır. Türkiye sularında ilk poliket çalışmalarının 19. yüzyılın sonlarında özellikle Akdeniz'de
gerçekleştiğini, ilk derin deniz çalışmalarının ise 1896'da Osmanlı İmparatorluğu zamanında
yapıldığını ve Rusça olarak basılan bu çalışmada 8 derin deniz poliket türünün kaydedildiğini
belirtmiştir. Bogonofor ilk defa 1970'lerde keşfedilmiş, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs çevresinde 700 m
civarında gerçekleştirilen çalışmalar 90'lı yıllarda yayımlanmıştır. O zamandan beri Türkiye
denizlerinde poliketlerle ilgili çalışmalar giderek artmaktadır.
Dr. Cem Dalyan, İskenderun Körfezi çevresinde dağılım yapan derin deniz balık türlerine dair sunum
yapmıştır. Derin deniz balıkları genellikle farklı vücut özelliklerine sahiptir, özellikle 200 m üstünden
yaşayan balıklarda göz biçimleri belirgin bir ayırıcıdır. Verdiği genel bilgiler içinde Akdeniz'de bir balık
türünün yaşadığı en derin ortamın 7787 m olarak kaydedildiği vurgulanmıştır.
Dr. Bakır, özellikle Marmara Denizi'nde dağılım yapan derin deniz Malacostraca türlerinden
bahsetmiştir.
Dr. Onur Gönülal sunumunda Gökçeada derin deniz makrofauna komünitesinden bahsetmiştir.
Örneklemelerini, balıkların girmesini engellemek amacıyla tasarladıkları küçük ağızlı bir kafes
sistemi ile hem 500-1000 m arasında hem de 1000-1500 m yani Kuzey Ege çukurunda
gerçekleştirmişlerdir. 500-1000 m arasında elde edilen türlerden bugüne kadar 85 tür
tanımlanabilmiş, geri kalan türler üzerinde ise çalışmaların devam ettiği belirtilmiştir.
Dr. Alp Salman, Cephalopod türleri hakkında yaptığı sunumda derin deniz ve kıyı bölgelerinde
yaşayan türler arasındaki farklılardan bahsetmiştir. Özellikle türlerin diş özelliklerinin habitat seçimi
hakkında bilgi verdiğine değinmiş, mesopelajik Cephalopod türlerinin örneklenmesinin güçlüğüne
rağmen deniz memelilerine ait mide içeriği çalışmalarında pek çok türün tespit edilebildiğini
belirtmiştir.
Dr. Evcen, sunumunda Akdeniz'deki derin deniz sünger türlerinden bahsetmiştir. Akdeniz'de bugüne
kadar kaydedilen toplam 178 derin deniz sünger türünden 56'sı Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında 1
tanesi ise Marmara Denizi'nde bulunmaktadır. Hem ülkemiz sularındaki sünger türleri hakkında
kısaca bilgi vermiş hem de kendi çalışmalarından Türkiye sularından son zamanlarda yeni
kaydedilen türlerden bahsetmiştir.
Dr. Nuri Başusta, trolle yapılan balıkçılığın kıkırdaklı balıklar üzerindeki etkisinden bahsetmiştir. Trol
aktivitesi sırasında yakalanan kıkırdaklı balıkların çok büyük bir kısmı ıskartaya çıkmakta ve bu
durum ekosistemin sağlığı ile ilgili direkt önem taşımaktadır. Kendi çalışmalarından özellikle 8 tür
kıkırdaklı balığın; üreme, beslenme ve yavru bakımı için toplandığı alanların yoğun trol aktivitesinin
de yapıldığı yerler olduğunu vurgulamıştır.
İdil Öz, Kuzeydoğu Ege Denizi'nde yer alan Saroz Körfezi'nin derin deniz balıkçılığı hakkında bir
sunum yapmıştır. Dünya ölçeğinde balık kaynaklarının önemi ve balıkçılık baskısının oldukça ciddi
bir sorun haline gelmesinden bahsettikten sonra, bu nedenlerden dolayı derin deniz balıkçılığının
gün geçtikçe önem kazandığını vurgulamıştır. Kendi çalışmalarından Saros Körfezi'nde 200-500 m
derinlik aralığından yapılan örneklemelerde 50 tür tanımladıklarını belirtmiştir.
Dr. Eda Topçu, sunumunda öncelikle Akdeniz'in Türkiye kıyılarında bulunan mercan resifleri
hakkında genel bir bilgi vermiştir. Kendi çalışmalarından yola çıkarak, Marmara Denizi ve Çınarcık
baseninde özellikle büyük bir potansiyel taşımasına rağmen mercanlar hakkında hiç çalışma
bulunmadığının altını çizmiştir.
Son olarak, Dr. Öztürk deniz koruma alanlarıyla ilgili yapılması gerekenlere ilgili öneri ve tavsiyelerini
sunmuştur.
Devamlılık
İkinci Ulusal Derin Deniz Çalıştayı, Eylül 2018'de Antalya'da bulunan Akdeniz Üniversitesi tarafından
gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.
Download