angle sınıf ıı ortodontik düzensizliklerinin tanısı, kliniği ve etiyolojisi

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Ortodonti Anabilim Dalı
ANGLE SINIF II ORTODONTİK DÜZENSİZLİKLERİNİN TANISI,
KLİNİĞİ VE ETİYOLOJİSİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Dişhekimi Saffet DURSUN
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Ali Vehbi TUNCER
İZMİR–2011
ÖNSÖZ:
Çalışma konumun belirlenmesinde ve çalışmalarım sırasında değerli
fikirlerini ve desteğini esirgemeyen sayın hocam Prof. Dr. Ali Vehbi TUNCER’e
teşekkür ederim.
İzmir–2011
Stj. Dt. Saffet DURSUN
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ…………...…………………..……………………………………………...1
2. GENEL BİLGİLER…………………….………………...…………………….….2
2.1. Sınıf II Malokluzyonların Komponentleri…………………….........5
2.2. Sınıf II Anomalilerin Sınıflandırılması………………..…………….7
2.3. Angle Sınıf II Divizyon 1……...……………………….…………….10
2.4. Angle Sınıf II Divizyon 2………………...…………………..………13
3. TANI…………………………………………………………….…………….…..18
3.1. Klinik İncelemeler……………………..………………….………….18
3. 1. 1. Sınıf 2 Bölüm 1 …………………………………………...18
3. 1. 2. Sınıf II Bölüm 2……………………………………………21
3.2. Model Analizleri………….……….…………………………………..25
3.3. Sefalometrik Analizler…………………………….………….……..28
4.KLİNİK……………………………………………………………………............31
4. 1. Angle Sınıf II Malokluzyonların Tedavi Zamanlaması………...32
4. 2. Angle Sınıf II Malokluzyonların Tedavi Prensipleri……………33
4. 2. 1. Çekimli Tedavi…………………………….……………....35
4. 2. 2. Ark Genişletici Apareyler………………………….…....36
4. 2. 3. Fonksiyonel Apareyler…………….…………………….41
4. 2. 4. Ağız Dışı Apareyler…………………………….…………48
5.ETİYOLOJİ……………………….……………………………………………….52
6.ÖZET.…………………………….……...…………………………….................57
7.KAYNAKLAR………...…………………………………………………………..58
8.ÖZGEÇMİŞ…………………………….………………………………...............69
1. GİRİŞ
Ortodonti kelimesi; yunanca iki kelimenin birlikte söylenmesinden
oluşmuştur. Düz anlamına gelen ‘ortos’ ile diş anlamına gelen ‘odontos’
sözcüklerinin birleşmesi sonucu ortodonti kelimesi türetilmiştir. Ortodonti
kelimesi;
anormal
şekilde
sıralanmış
dişlerin,
düzgün
bir
şekilde
sıralanmasını ifade etmektedir. İlk zamanlar yalnızca gülünce hemen
görünen, ön dişlerin düzeltme işlemi yapılıyorken ,daha sonra dişlerin , karşı
çenedeki dişlerle ve çene kemiği ile ilişkileri düzeltilmeye başlandı.Zamanla
hedef daha da büyümüş; bozulmuş olan alt ve üst çene kemiklerinin
birbirleriyle ilişkileri ile, çene kemiklerini yüz iskeletindeki konumları da
düzeltilmeye çalışılmıştır.(1)
Ortodonti, çenelerin kafa kaidesine ve birbirlerine göre normal olmayan
sagittal, vertikal ve transversal yöndeki anomalilerin düzeltilmesini sağlayan
bilim dalıdır. Ortodontinin tedavi alanına giren ve insanların yüz güzelliğini en
çok etkileyen malokluzyonlar, iskeletsel kökenli olan malokluzyonlardır.(2)
Ortodontinin
amacı;
malokluzyonların
meydana
gelmesini
önlemek,
durdurmak ya da oluşmuş ortodontik anomaliyi tedavi ederek iyi bir
fonksiyon, estetik elde etmek ve sonuçlarda kalıcılık sağlamaktır.(3)
Ortodontide ‘normal’ kavramı geniş ve kapsamlı bir malformasyonun
bulunmadığı, uyumlu ve orantılı bir yüz yapısının var olduğu durumlar için
kullanılmaktadır. ortodontik tanıda esas olan, normal okluzyon kavramının
anlaşılmasıdır.
Bu
tip
okluzyonlardan
sapma
malokluzyon
1/3’ünü
oluşturan
olarak
tanımlanır.(5)
Ortodontik
anomalilerin
yaklaşık
Sınıf
II
maloklüzyonlar gerek klinik görüntüleri gerekse tedavi seçenekleri açısından
çeşitli varyasyonlarla karşımıza çıkmaktadır.(4)
Sarı ve arkadaşları (5), 1602 bireyi inceleyerek yaptıkları çalışmada,
bu bireylerin % 28,07’sinde Sınıf II malokluzyon görüldüğünü, bu oranın %
25,08’inin Sınıf II bölüm 1 malokluzyonlu bireylerin, %2,99’unun da Sınıf II,
bölüm 2 malokluzyonlu bireylerin oluşturduğunu bildirmişlerdir.
Sınıf II anomali iskeletsel bir uyumsuzluk sonucu ortaya çıkabileceği
gibi, iskelet yapının normal olduğu durumlarda sadece dental bir uyumsuzluk
olarak da kendini gösterebilir. Ayrıca sagittal yöndeki anomaliye, transversal
yöndeki bir problem de eşlik edebilir. Transversal yöndeki malokluzyonlardan
olan, maksiller bazal kaide darlığı ve beraberinde görülen posterior çapraz
kapanış, birçok Sınıf II vakasına eşlik edebilir.(4)
Sınıf II malokluzyonların tedavisinde birçok yöntem kullanılmaktadır.
Her tedaviden önce çeşitli faktörlere bağlı olarak seçilecek bu yöntem,
dikkatli değerlendirilmiş olmalıdır. Doğru endikasyon başarının formülüdür.
Ancak dikkatli yapılmış bir tanı ve iyi bir gözlemle en uygun sonuçların elde
edilmesini sağlayacak doğru aparey seçimi yapılabilir. Etiyolojik, fonksiyonel
ve morfolojik açılardan bakıldığında farklı tipleri belirlenen bu malokluzyonda,
sorunun köken aldığı iskeletsel veya dental yapının iyi belirlenmesi tedavinin
başarılı sonuçlanması açısından önemlidir.(6)
2. GENEL BİLGİLER
Fizyolojik oklüzyon, çene hareketleri ile yeterli uyum içinde olan ve
stomatognatik sistem içinde patolojik süreci kışkırtmayan okluzyon olarak
tanımlanmaktadır. Okluzyonun gelişiminde, iskeletsel büyüme ve gelişim
paterni, morfoloji, yumuşak dokuların işlevi (özellikle kaslar ve hava yolu), diş
ilişkileri gibi faktörlerin önemli rol oynadığı ve çeşitli faktörlerden etkilenen
karmaşık bir süreç olduğu belirtilmektedir.(7)
Angle, malokluzyonları sadece sagittal planda ve dişsel olarak
sınıflandırmıştır. Üst birinci büyük azı ile alt birinci büyük azı dişinin
mesiodistal ilişkisine göre yaptığı sınıflamasında, üst birinci büyük azı dişinin
konumunu sabit, değişmez olarak kabul etmiş ve üst birinci büyük azı dişini
okluzyonun anahtarı olarak nitelendirmiştir. Alt birinci büyük azının üst birinci
büyükazıya göre daha mesialde veya daha distalde kapanış yapmasına göre
malokluzyonları sınıflandırmıştır. Üst birinci büyükazı dişlerine göre alt birinci
büyükazı dişleri daha distal konumda okluzyon yapıyorsa distal okluzyon
(Angle II sınıf kapanış) olarak isimlendirmiştir. Angle Sınıf II kapanışta; alt
kanin, premolar ve molar dişleri normal okluzyona kıyasla bir veya yarım
premolar
mesiodistal
çapı
genişliğinde
daha
distalde
kapanış
yapabilmektedirler. Angle’ın yaklaşık bir asır önce yaptığı bu sınıflandırma
halen geçerli olup bugün de yaygın olarak kullanılmaktadır.(8)
2 Şekil 1. Normal okluzyon ve Sınıf II malokluzyon
Angle, üç tip sınıf II malokluzyon tanımlamıştır;
1. Sınıf II bölüm 1
2. Sınıf II bölüm 2
3. Sınıf II subdivizyon
Bu sınıflama molar ilişkisi ve kesici dişlerin eksen eğimleri göz önünde
bulundurularak yapılmıştır.
Sınıf II bölüm 1 malokluzyonlarda, azı dişlerinde Sınıf II kapanış ve ön
bölgede artmış overjet söz konusudur. Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlarda ise,
yine azı ilişkisi sınıf II’ dir ancak overjet artmamış overbite artmıştır.Üst diş
kavsinde çapraşıklık vardır.Üst kesici dişlerin eksen eğimleri kronları arkaya,
apeksleri öne hareket ederek bozulmuştur yani bu dişlerin retrüzyonu söz
konusudur.Sınıf II subdivizyon malokluzyonlarda ise, bir tarafta Sınıf I diğer
tarafta Sınıf II azı ilişkisi vardır ve çoğunlukla orta hat sapmıştır.(1)
3 1997 yılında Baccetti ve arkadaşları (11) da yaptıkları çalışmada süt
dişlenme döneminde Sınıf II anomalili bireylerde posterior arkta darlık
olduğunu belirtmiş ve bu darlığın karışık dişlenme dönemine geçişte
korunduğunu veya daha da arttığını göstermişlerdir.
Sınıf II malokluzyon ortodontik tedavi gören hastaların yaklaşık
1/3’ünde rastlanan yaygın bir anomalidir. Epidemiyolojik çalışmalarda dental
gelişim
döneminde
görüldüğünü
çocukların
belirlenmiştir.
%
20-30’unda
Amerika’da
Sınıf
yapılan
bir
II
malokluzyon
incelemede
de
populasyonun % 20’sinde Sınıf II anomali tespit edilmiştir.(4)
Malokluzyonların popülasyonda görülme sıklığını belirlemek üzere
Ingervall (12)’in 1974 yılında yaptığı çalışmada, 18 yaşındaki yetişkin
bireylerde bu oranlar şu şekilde belirtilmiştir:
Sınıf I % 83
Sınıf II % 13
Sınıf III % 4
Kız
bakıldığında
ve
erkeklerde
bu
konuda
Sınıf
II
cinsiyet
malokluzyonun
farklılıklarının
görülme
önemli
sıklığına
olmadığını
görmekteyiz. El-Mangoury ve Mostafa (13) yapmış oldukları çalışmalarında
270 kız, 231 erkek bireyden oluşan populasyonda Sınıf II malokluzyonunun
görülme sıklığını kızlarda % 20.74, erkeklerde % 21.21 olarak bulmuşlardır.
Yine aynı çalışmada farklı etnik gruplar arasında okluzal varyasyonlar olduğu
belirtilmiştir.
4 Sınıf II malokluzyonlar üç boyutlu dişsel ve iskeletsel komponentlerinin
kombinasyonuna bağlı olarak çok farklı klinik görüntüler oluşturabilirler.(4)
2. 1. SINIF II MALOKLUZYONLARIN KOMPONENTLERİ
Sınıf II malokluzyonlar anteroposterior yönde maksiller iskeletsel
pozisyon, maksiller dentoalveoler pozisyon, mandibular dentoalveoler
pozisyon, mandibular iskeletsel pozisyon olarak 4 farklı komponentle
belirtilmiştir.(14)
Maksiller iskeletsel pozisyon: Diğer kraniofasial komponentler ile ilişkili
olarak maksiller yapıların önde konumlanmasıdır. McNamara (15), Sınıf II
maloklüzyonların bileşenlerini analiz ettiği 8-10 yaşlar arasındaki 277
çocukta, maksiller iskeletsel protrüzyonun değişken olduğunu bulmuştur.
Kraniyel tabanla ilişkili olarak, maksilla sıklıkla nötral pozisyonda (%47-65) ve
maksillanın protrüzyonu ise (%10-15) düşük bir oranda bulunmuştur.
Rosenblum (16), Sınıf II maloklüzyonların maksiller protrüzyondan mı yoksa
mandibular
retrüzyondan
mı
kaynaklandığını
araştırdığı
sefalometrik
çalışması sonucunda, maksiller protrüzyonu belirleyen, NA-FH açısına göre
maksillanın ileride bulunabilme oranını %56.3, mandibular retrüzyonu
belirleyen NPg-FH ( Downs’ın yüz açısı ) açısına göre de mandibulanın
retrüzyonda bulunabilme oranını %27 bulmuştur.
Maksiller dentoalveoler pozisyon: Maksiller iskeletsel yapılarla ilişkili
olarak maksiller dentoalveoler yapının konumudur. Pek çok çalışma, Sınıf II
hastalarda maksiller anterior dişlerde protrüzyon olduğunu belirtmiştir.(15)
5 Mandibular dental pozisyon: Sınıf II bireylerde mandibular keser dişler
genel olarak bazal yapılara göre normal konumlanmıştır.(15)
Mandibular iskeletsel pozisyon: Diğer kraniofasial yapılarla ilişkili
olarak Sınıf II bireylerde mandibula geride konumlanmaktadır. McNamara
(15), Sınıf II bireylerin %60’ının mandibular iskeletsel retrüzyon ile karakterize
olduğunu belirtmiştir. Sayın ve Türkkahraman (17), Sınıf II Bölüm 1
malokluzyona sahip 40 adet erişkin kız bireyde yaptıkları sefalometrik
inceleme sonucunda bireylerin maksillalarının normal konumda bulunduğunu,
Sınıf I bireylere göre mandibulalarının küçük, geride konumlanmış, aşağı
rotasyon eğilimi gösterdiğini belirlemişlerdir.
Her ne kadar Sınıf II malokluzyonlar sagittal yön anomalisi olarak
belirtilse de, Sınıf II malokluzyonların vertikal ve transversal yönde de
komponentleri bulunmaktadır.
Azalmış vertikal boyut: Mandibulanın öne ve yukarı rotasyon yapması
sonucu azalmış mandibular düzlem açısı, güçlü ve geride kalmış bir çene ile
birlikte
artmış
overbite,
mandibular
dentoalveoler
retrüzyon
ile
karakterizedir.(14)
Artmış vertikal boyut: Retrüze mandibula ile birlikte artmış anterior yüz
yüksekliği, hiperaktif mental kasların etkisi ile zayıf çene, anterior openbite
eğilimi ile karakterizedir.(14) McNamara (15), Sınıf II malokluzyonların normal
veya azalmış vertikal boyut ile karakterize olduğunu, Sınıf II malokluzyonların
ancak üçte birinin artmış vertikal boyut ile karakterize olduğunu belirtmiştir.
6 Transversal komponent: Sınf II hastaların değerlendirilmesinde
kullanılan diğer bir komponent de maksilla ve mandibulanın birbirine göre
transversal yöndeki ilişkisidir. Sınıf II hastaların çoğunun bukkal segmentleri
hasta sentrik okluzyonda iken normal ilişkidedir. Tollaro ve arkadaşları (18),
normal bukkal görünümü olan Sınıf II hastaların dental arklarda 3-5 mm’ lik
transversal uyumsuzluğun olduğunu bildirmişlerdir. Bu uyumsuzluk, klinik
olarak hastanın kanin ilişkisi Sınıf I olacak şekilde mandibula anteriora doğru
yönlendirildiğinde
maskelenememektedir.
McNamara
(14),
Sınıf
II
malokluzyonun maksiller darlıkla alakalı olduğunu ve maksiller darlık sonucu
mandibulanın geride konumlandığını belirtmiştir.
2. 2. SINIF II ANOMALİLERİN SINIFLANDIRILMASI
Angle sınıflamasında, Sınıf II Bölüm 1, Sınıf II Bölüm 1 subdivizyon,
Sınıf II Bölüm 2, Sınıf II Bölüm 2 subdivizyon olmak üzere 4 tip Sınıf II
malokluzyon tanımlanır. Bu sınıflama molar ilişkisine ve anterior dişlerin
eksen eğimlerine dayanılarak yapılmıştır. Bu tanımlamalara göre Sınıf II
anomaliler şu şekilde sınıflandırılmaktadır;
1. Dental Sınıf II maloklüzyon: Dental kaidelerin, kranial anatomiye ve
birbirlerine göre normal ilişkide olduğu ama çeneler arasındaki diş ilişkisinin
bozuk olduğu malokluzyondur.
2. Dentoalveoler Sınıf II malokluzyon: Dental kaidelerin, kranial anatomiye ve
birbirlerine göre normal ilişkide olduğu ancak üst anterior dişler ve üst
dentoalveoler yapının önde yer aldığı malokluzyondur.
7 3. Fonksiyonel veya nöromusküler Sınıf II malokluzyon: Periodontal ligament
içindeki algı mekanizmalarının, mandibulanın posterior deplasmanına neden
olduğu malokluzyondur.
4. İskeletsel Sınıf II malokluzyonlar: Dental kaidelerin, kranial kaideye göre
düzgün konumlanmadığı malokluzyonlardır
5. Kombine dentoalveoler ve iskeletsel Sınıf II malokluzyonlar: İskeletsel ve
dental
tip
Sınıf
II
malokluzyonların
kombine
olarak
görüldüğü
malokluzyonlardır.(19)
Vargervik ve Harvold (20) Sınıf II maloklüzyonları 5 gruba ayırmıştır:
1. Üst çenenin iskeletsel olarak önde konumlandığı veya üst dentoalveoler
yapının önde bulunduğu Sınıf II malokluzyonlar,
2. Maksiller alveoler yüksekliğin arttığı ve buna bağlı olarak alt çenenin
aşağıya ve geriye rotasyon yaptığı Sınıf II malokluzyonlar,
3. Alt çenenin normalden küçük olması veya alt dişlerin geride konumlanması
sonucu oluşan Sınıf II malokluzyonlar,
4. Temporomandibular eklemin geride konumlanması sonucu oluşan Sınıf II
malokluzyonlar,
5. Yukarıda belirtilen 4 faktörün kombinasyonu sonucu oluşan Sınıf II
malokluzyonlar.
8 Rakosi (21) Sınıf II malokluzyonları şu şekilde sınıflandırmıştır:
A. Morfolojik Sınıflama:
1. Diş pozisyonlarına bağlı Sınıf II dental malokluzyonlar,
2. Hatalı mandibula konumundan kaynaklanan Sınıf II malokluzyonlar. Bu
durumda mandibula geride maksilla ise normal konumlanmıştır,
3. Hatalı maksilla konumundan kaynaklanan Sınıf II malokluzyonlar. Bu
durumda maksilla ileride mandibula ise normal konumlanmıştır,
4. İki ve üçün kombinasyonları (örnek olarak maksillanın ileride mandibulanın
geride konumlandığı durumlar).
B. Sefalometrik Sınıflama
1. İskeletsel olmayan Sınıf II malokluzyonlar; sagital ilişki veya dentoalveoler
uyumsuzluğun neden olduğu Sınıf II malokluzyonlar,
2. Fonksiyonel Sınıf II malokluzyonlar; istirahat konumunda çenelerin sagital
ilişkisi normaldir, ancak habitual oklüzyona geçerken mandibula geriye doğru
zorlanır,
3. Hatalı maksilla konumundan kaynaklanan Sınıf II malokluzyonlar;
maksillanın basal, dentoalveoler veya dişsel olarak ileride konumlanmasına
bağlı konveks profile sahip grup,
4. Hatalı mandibula konumundan kaynaklanan Sınıf II malokluzyonlar,
mandibula geride konumlanmıştır,
9 5. Yukarıda bahsedilen dört grubun kombinasyonu sonucu oluşan Sınıf II
malokluzyonlar (özellikle 3. ve 4. malokluzyonların kombinasyonu).
Sınıf II malokluzyonların çeşitli yazarlara göre çok çeşitli tedavi
yöntemleri vardır. Bu tedaviler malokluzyonun şekline göre farklılık
gösterebilir. Tedavi yaklaşımı sorunlu olan çeneye veya diş arkına yönelik
olmalıdır. McNamara ve Brudon (89) maksiller iskeletsel prognatizmin genç
hastalarda headgear’le, yetişkin bireylerde ise LeFort 1 osteotomi veya
anterior maksiler osteotomi ile tedavi edilebileceğini; sadece diş hareketi ile
ise
kamufle
edilebileceğini
belirtmişlerdir.
Yazarlara
göre
maksiller
dentoalveoler protrüzyon vakaları, en kolay diş çekimi ile tedavi edilebilir.(9)
2. 3. ANGLE SINIF II BÖLÜM 1 MALOKLUZYON
Angle Sınıf II’nin bir divizyonu olarak kabul ettiği sınıf II bölüm 1
anomalisinin dar üst ark, uzamış ve ileri eğilmiş kesici dişler, normal dudak
fonksiyonu, burun tıkanıklığı ve ağızdan nefes alma ile karakterize olduğunu
söylemiştir. Sınıf II bölüm 1 anomalisine sahip bireyler incelendiğinde dental
arklarda yatay yönde bir yetersizlik olduğu ve bu durumun maksiller genişliğin
azalmasına yol açtığı görülmektedir.(4) Staley ve arkadaşları (22), yetişkin
Sınıf II anomalili bireylerle Sınıf I anomalili bireyleri karşılaştırdıkları
çalışmalarında, Sınıf II anomaliye sahip bireylerde transversal yönde
maksiller yetersizlik olduğunu ve bu hastalarda posterior çapraz kapanış
eğilimi görüldüğünü belirtmişlerdir.
10 Sınıf II, Bölüm 1 malokluzyonlarla birlikte fasiyal morfolojide
görülebilen
varyasyonlar,
sonuçlarındandır.
Bu
değişik
fasiyal
malokluzyonların
büyüme
modellerinin
değerlendirilmesinde
genellikle
mandibulanın anterior rotasyon yaparak büyümesi tercih edilir. Vertikal
büyüme ve mandibulanın posterior rotasyon yaparak büyüme gösteren
vakalarda zorluklarla karşılaşılır. Eğer tedavide molar diş ekstrüzyonu da
gerekirse iskeletsel model daha da kötüleşir. Bu durum zaten yetersiz olan
dudakların konumunu biraz daha bozarak, çene ucunu silikleştirir ve fasiyal
görünümü kötüleştirir.(23)
Angle Sınıf II, Bölüm 1 malokluzyonların 128 değişik tipi olduğu
bildirilmiş ve bu denli çok varyasyon göstermesinin iskeletsel ve dental
yapılardaki çeşitli farklılıklardan kaynaklandığı belirtilmiştir.(24)
Angle Sınıf II, Bölüm 1 malokluzyonun oluşmasında rol oynayan
iskeletsel ve dental yapılar hakkında değişik görüşler değerlendirilmiştir;(15)
1) Maksiller iskeletsel yapının pozisyonu: Çalışmalarda maksillanın kafa
kaidesine göre önde olduğu, maksiller gelişimin normal olduğu ve maksiller
iskeletsel yapının kafa kaidesine göre hafif geride olduğu bildirilmiştir.
2) Maksiller dental yapının pozisyonu: Maksiller dişlerde belirgin bir
protrüzyonun varlığından söz edildiği gibi, anterior dental yapının kafa
kaidesine göre normal sınırlar içerisinde olduğu da bildirilmiştir.
3)
Mandibular
iskeletsel
yapının
pozisyonu:
Sınıf
II,
Bölüm
1
malokluzyonlarda, mandibula boyutlarının Sınıf I okluzyonlu bireylerdeki
kadar normal sınırlar içinde olduğunu bildiren araştırmacılar olduğu gibi
11 mandibulanın
büyük
oranda
gelişim
yetersizliği
gösterdiğini
bildiren
araştırmacılar da vardır.
4) Mandibular dental yapının pozisyonu: Alt keser dişler bölgesinde bir
daralmanın varlığından söz edildiği gibi, mandibular bazal kaide ile dental
yapının normal ilişkide oldukları da bildirilmiştir.
Resim 1. Angle Sınıf II Bölüm 1 Malokluzyon
Angle Sınıf II, Bölüm 1 malokluzyonlarda görülebilecek özellikler
aşağıdaki gibi açıklanmıştır:
1. Mandibula boyut olarak küçüktür.
2. Mandibula normal boyutlara sahip olmasına rağmen kafa kaidesine ve
maksillaya göre daha geride konumlanmıştır.
12 3.
Mandibula
normal
boyutlara
sahipken,
büyük
bir
kafa
kaidesi
bulunmaktadır.
4. Maksiller bazal kaide, kafa kaidesine göre daha önde konumlanmıştır.
5. Maksilla ve mandibula arasında dengeli bir ilişki olmasına rağmen üst
anterior dişler ileri itimli, alt anterior dişler ise linguale eğimlidir.
6. Mandibular dişlerde linguale eğim görülebilir.
7. Maksiller dental ark ileri itimlidir.
8. Bu durumların biri veya birkaçı bir arada bulunabilir.
Sonuç olarak; Sınıf I anomalilerde olduğu gibi Sınıf II bölüm I
anomalilerin
iskeletsel
morfolojisinde
büyük
varyasyonlar
mevcut
olabilir.buna rağmen Sınıf II bölüm I anomaliyi dışarıdan, dudakların
karakteristik görünümünden ve çevreleyen bölgelerin anterior-posterior
oranlarından tanımak her zaman mümkündür.(15,25)
2. 4. ANGLE SINIF II BÖLÜM 2 MALOKLUZYON
Sınıf II bölüm 2 malokluzyonun morfolojisi ilk kez Angle tarafından
tanımlanmıştır. Angle Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlarda artmış örtülü
kapanışın olduğunu, alt dental arkın her iki yanındaki dişlerin distalde
konumlandığını, birinci büyük azıların ön arka yöndeki ilişkilerine bakarak
teşhisin
konulduğunu,
fakat
üst
kesicilerin
protrüzyonunun
değil,
retrüzyonunun olduğunu söylemiştir.(26) Avrupalı araştırmacılar Angle’ın
13 Sınıf II bölüm 2 olarak tanımladığı malokluzyonu ayrı bir malokluzyon çeşidi
olarak tanımlamışlardır. Sınıf II bölüm 2 vakaları örtülü kapanış anlamına
gelen ‘‘Deckbiss’’ olarak da tanımlanmıştır.(27)
Bu
malokluzyonla
ilgili
vaka
raporlarında
“molarların
normal
uzunluğuna erişemediğine, bunun alt kesicilerin damak ile kontakta
gelmesine neden olduğuna aynı zamanda üst kesicilerin kesici kenarlarının
alt kesicilerin gingival marjininin ötesine uzandığı böylece aşırı örtülü
kapanışa neden olduğuna işaret edilmektedir. Bu malokluzyona sahip
bireylerde, üst kesicilerin normal açısından geriye doğru devrilmesi molarların
tam sürmemesi ile meydana gelmektedir. Molarların tam sürmemesine bağlı
olarak istirahat aralığı artmıştır.(28)
Godiawala ve Joshi (33) Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlu bireylerle
normal
okluzyonlu
ve
düzgün
profilli
bireyleri
sefalometrik
olarak
karşılaştırdıkları çalışmalarında istatistiksel anlamda önem gösteren tek
farkın Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlu bireylerde maksiler kesicilerin geriye
eğimlenmesi olduğunu bulmuşlardır.
Sınıf II bölüm 2 malokluzyonda derin kapanışın sebebi sadece üst
kesicilerin fazla sürmesi değil okluzal durdurucuların eksikliği ve alt çenenin
öne rotasyon göstermesidir. Sınıf II bölüm 2 malokluzyon sadece
patognomonik dental görünüş değil özellikle posterior dental yükseklikle
değişkenlik gösteren iskeletsel bir olaydır.(29)
14 Angle Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlu bireylerde dik yön boyutlarda da
sapmalar gözlenir. Bu sapmalar kesicilerin fazla sürmesi ve molar bölgede
dentoalveolar yüksekliğin azalması gibi ön yüz yüksekliğinin azalmasından
kaynaklanır.(30)
Angle Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlarda mandibulanın geride
konumlandığı düşünülür. Bu malokluzyonun karakteristik özelliklerinden
dolayı böyle bir düşünce vardır. Fonksiyonel hareketler sırasında veya
istirahat
interküspal
eğimlerinden
dolayı
pozisyona
geride
gelirken
mandibula
konumlanmaya
üst
zorlanır.
kesicilerin
Bu
da
temporamandibular eklemde diskin posterior sınırına kuvvet uygulamasına
ve karşılıklı ‘clicking’ sebep olur.(29)
Hotz (31) derin örtülü kapanışı olan hastaları fonksiyonel olarak gerçek
ve görünen derin örtülü kapanış olarak ikiye ayırmaktadır. Bu iki derin örtülü
kapanış formunun gözlenmesi için mandibula istirahat formunda olmalıdır.
Fonksiyonel gerçek örtülü kapanış; vakalarında önde derin kapanış
gözlenmez ve mandibular ve maksiler posterior dişler arasında kıyaslanabilir
geniş bir interokluzal aralık vardır. Hasta ağzını kapatırsa yine derin kapanışa
sahip olacaktır. Görünen derin örtülü kapanış vakalarında
ise istirahat
pozisyonunda ön kapanış yalnızca belirgin olmayan şekilde azalmakta,
mandibular ve maksiller dişler arasında küçük bir interokluzal aralık meydana
gelmektedir.
15 Resim 2. Angle Sınıf II Bölüm 2 Malokluzyon
Angle Sınıf II bölüm 2 malokluzyonun özelliklerini toparlamak
gerekirse:
Üst kesiciler dişler alt kesici dişleri kutu kapağı gibi örtmektedir. Yani
palatinale doğru eğilmiş bulunan üst kesici dişler, alt kesici dişleri dik yönde
normalden daha fazla örterler. Bu durum alt diş kavsini bütünüyle etkiler, alt
diş kavsi üst diş kavsine oranla distal kapanış gösterir.
Sınıf II bölüm 2 anomalilerde anomalinin şiddetine bağlı olarak
palatinale doğru eğilmiş olan kesicilerin yandaki iki ve üç numaralı dişler
vestibüle doğru eğilmiş olabilirler. Ayrıca alt kesicilerde de supra erupsiyon
görülebilir.
Sınıf II bölüm 2 kapanış ilişkisi gösteren anomalilerde çeneler ön kafa
kaidesine göre iskeletsel düzeyde etkilenebilir. Hem ön-arka hem de dik yön
açılarında değişiklikler ortaya çıkar.
16 Angle Sınıf II bölüm 2 maloklüzyonlarda en çok görülen özelliklerden
biri derin submental sulkus ve belirgin çene ucudur. Bu malokluzyonlar
değişik yüz tiplerinde görülebilir. Çok değişik yüz tiplerinde aynı diş yapısı
görülebilir. Bazı araştırıcılara göre yüz yapısı ile bu malokluzyonun ilişkisi
yoktur. Fakat yine de bu bozuklukların maksiller ileri itim ve mandibular
gerilikle birlikte görüldüğü söylenir.(34)
Heide (35) yılında bu malokluzyonla ilgili karakteristik özellikleri şu
şekilde sıralamıştır:
1. Artmış örtülü kapanış
2. Ters dönmüş üst okluzal düzlem
3. Alt dental arkta sıklıkla gözlemlenen, biri ön bölgeye, diğeri arkaya ait
iki ayrı seviye
4. Aşırı derecede artmış free way space
5. Orbiclularis oris ve bazen mental kasın, aşırı gelişmiş ve aktif kas lifleri
17 3. TANI
Sınıf II malokluzyonların teşhisi için çeşitli gözlemlerin yapılması
gereklidir. İyi bir tedavi gerçekleştirebilmek için tanının tam olması gerekir.
Teşhis genel olarak üç bölümde yapılır:(36)
1. Klinik incelemeler
2. Model analizleri,
3. Sefalometrik analizler.
3. 1. KLİNİK İNCELEMELER
Ortodontik anomalilerin yaklaşık 1/3’ünü oluşturan Sınıf II malokluzyonlar
gerek klinik görüntüleri gerekse tedavi seçenekleri açısından çeşitli
varyasyonlarla karşımıza çıkmaktadır.(4)
3. 1. 1. Sınıf 2 Bölüm 1
Sınıf II bölüm 1 anomalisine sahip bireyler incelendiğinde dental
arklarda yatay yönde bir yetersizlik olduğu ve bu durumun maksiller genişliğin
azalmasına yol açtığı görülmektedir. Staley ve arkadaşları (22), yetişkin Sınıf
II
anomalili
bireylerle
Sınıf
I
anomalili
18 bireyleri
karşılaştırdıkları
çalışmalarında, Sınıf II anomaliye sahip bireylerde transversal yönde
maksiller yetersizlik olduğunu ve bu hastalarda posterior çapraz kapanış
eğilimi görüldüğünü belirtmişlerdir.
Klinik olarak incelendiğinde parmak emme, yalancı emzik gibi kötü
alışkanlıklar sonucu overjetteki artışla birlikte, yutkunma sırasında mental ve
buksinatör kasların aşırı aktivitesi ve bunu dengeleyen dil fonksiyonu ‘U’
şeklindeki üst arkın daralarak ‘V’ şeklini almasına, üst keserlerin labiale
eğilmesine, diastemaya, protrüzyona ve alt ön segmentin düzleşmesine
neden olur.(37)
Graber (37) ve Hotz (31)’a göre, aşırı overjetin olduğu Sınıf II bölüm 1
olgularında dudakların normal olarak kapatılması zordur. Dudaklar dişleri
kapatmaz, üst dudak yetersizdir. Ayrıca hemostatik reaksiyon nedeniyle alt
dudak keserlerin gerisinde yer alır.
Resim 4: Sınıf II bölüm 1 Malokluzyona Sahip Hastanın İntraoral ve Extraoral
Görünümü
19 İskeletsel Sınıf II bölüm 1 olgularında; alt yüz yüksekliği genellikle
azalmıştır. Bazı vakalarda kötü yüz profili veren geri çekilmiş az gelişmiş
çene vardır.Çıkıntılı burun da bazı Sınıf II bölüm 1 vakalarına eşlik eder.
Genellikle Sınıf II bölüm 1 olgularda profilde belirgin bir protrüzyon durumu
dikkat çekiyor.(38)
Sınıf II bölüm 1 malokluzyona sahip olan bireylerde, artmış overjet,
istenmeyen profil görüntüsü gibi spesifik klinik bulgular görülür. Bu durum
bireylerin görünüm ve özgüvenleriyle ilgili olumsuz duyguların oluşmasına
neden olabilir.(39)
Sınıf II bölüm 1 anomalisinde klinik görünümü özetle ;(36)
Extraoral görünüm :
1.alt dudak, çene ucu geride
2.üst dudak normalden ileridedir,
3.alt dudaklar istirahat halinde üst kesici dişlerin damak(palatinal) yüzeyleri
ile temasta,
4.üst dudak kaslarının tonusunda azalma ,
5.üst dudak silik, alt dudak kalındır,
6.çıkıntılı bir burun bazı vakalarda tabloya eşlik eder.
20 İntraoral görünüm :
1.üst kesici dişlerde labioversiyon,
2.azılarda distal kapanış,
3.alt diş dizisi normal olabildiği gibi çeşitli malpozisyonlarda gösterebilir,
4.alt frontal dişler çoğu zaman çapraşık ve supraversiyonlu,
5.üst çene bazen normal formda fakat genelde ‘V’ şeklini alır.
3. 1. 2. Sınıf II Bölüm 2
Angle Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlu bireyleri klinik görünümlerinde ise
şu özelliklere karşılaşılmaktadır: Orta yüz yüksekliği geniştir. Genişlemiş
aperturalara sahip burun genellikle daha geniştir. Nazolabial açı artmıştır ve
çıkıntılı burun görüntüsü vermektedir. Fırlak burun artmış nazolabial açı iyi
gelişmiş pogonion ve Rickets estetik düzlemine göre geride kalmış alt ve üst
dudaklar konveks profil ile sonuçlanmaktadır.
Yüzün alt üçlüsünün
muayenesinde ince kıvrımlı dudaklar görülür. Dudak kurvatürlerinin yüksekliği
azalmıştır. Ağız köşeleri normalde daha uzaktadır. Genellikle derin labiomental oluk mevcuttur. İstirahat halinde dişler görülmez, gülerken güçlükle
görülür ve bu vakalarda dişsiz görüntü mevcuttur.(40)
21 Angle Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlu bireylerde sıklıkla hipotonik alt
dudak ve derin labio-mental sulkus görülmektedir. Ayrıca maksiller kesicilere
göre alt dudak rölatif olarak yüksektir. Alt dudak sürme sırasında üst kesicileri
etkilemektedir ve “kollum açısı” meydana gelmektedir.(41)
Aki (42) simfiz morfolojisinin mandibular büyüme yönüyle ilgili
olduğunu bulmuş ve ileri büyüme yönü gösteren bir mandibulaya kısa, derin
ve geniş açılı bir simfizin eşlik ettiğini bildirmiştir.
Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlu bireylerde çiğneme kaslarının aşırı
aktivasyonuna bağlı olarak ve mandibulanın yukarı ileri rotasyonu sonucunda
çene ucu çıkıntılı hale gelir. Çene ucunun çıkıntılı olması fasiyal profili
olumsuz yönde etkiler. Çoğu hastada aşırı gelişmiş ve hipertrofik mental kası
hem iskeletsel hem yumuşak doku pogonion noktasını daha öne getirir.(40)
Buna ek olarak dik yönde dentosefalik kompleksin büyümesinin horizontal
yöndeki büyümeye oranının yetersizliğinden ötürü mandibula örtülü kapanır
bu da çene ucunu daha öne getirir.(27)
22 Resim 3: Sınıf II bölüm 2 Malokluzyona Sahip Hastanın İntraoral ve Extraoral
Görünümü
Anterior derin kapanış problemi ya mandibulanın yukarı öne
rotasyonundan ya da kesici dişlerin aşırı sürmesinden kaynaklanır. Alt
kesicilerin aşırı sürmesi genellikle Sınıf II malokluzyonda görülür.(43)
Bu
malokluzyonla
ilgili
vaka
raporlarında
“molarların
normal
uzunluğuna erişemediğine, bunun alt kesicilerin damak ile kontakta
gelmesine neden olduğuna aynı zamanda üst kesicilerin kesici kenarlarının
alt kesicilerin gingival marjininin ötesine uzandığı böylece aşırı örtülü
kapanışa neden olduğuna işaret edilmektedir. Bu malokluzyona sahip
bireylerde, üst kesicilerin normal açısından geriye doğru devrilmesi molarların
23 tam sürmemesi ile meydana gelmektedir. Molarların tam sürmemesine bağlı
olarak istirahat aralığı artmıştır.(28)
Kalıtım iskeletsel morfolojide etkili olduğundan kassal kalıtımda kassal
fonksiyona ilave olarak dikkate alınması gereken bir faktördür. Sınıf II bölüm
2 malokluzyona sahip bireylerde kuvvetli kas yapısı ile birlikte brakisefal yüz
tipi vardır.(44)
Bu tür malokluzyonların morfogenezinde mandibulanın ileri yönde
rotasyonu önemli özelliklerinden biridir. İleri rotasyonda kondil başının ileri
yönde rotasyonu, mandibular kanalın alt konturunun daha fazla eğimi önde
kalın kemik tabakasıyla birlikte var olan konveks mandibular sınır; geniş
interinsizal açı; geniş intermolar ve interpremolar açı; simfizyal arkın arkaya
doğru eğimi; protrüze dudaklar ve derin mentolabial sulkus ile birlikte alt yüz
yüksekliğini azalması görülür. Mandibulanın ileri yöndeki rotasyonu hem
internal rotasyondaki artışın hem eksternal kompanzasyondaki azalmadan
kaynaklanır.(45)
Sınıf II bölüm 2 anomalisinde tek veya kombine olarak görülen 4
bulgusu vardır;(46)
1. Oldukça kısa üst dudak,
2. Alt yüz yüksekliği azalmış veya mandibula horizontal olarak genişlemiş ve
alt gonial açı azalmış,
3. Alt çene kemiğinde göze çarpan bir zayıflık,
4. Eksternal yumuşak dokularda aşırı fazlalık.
24 3. 2. MODEL ANALİZLERİ
Modellerin incelenmesinde dişlerin tek durumları, birbirleri ile olan
ilişkileri
incelenir,
kesin
kapanış
tespit
edilir.
Bundan
başka
diş
büyüklüklerinin bazal kemiğe oranını saptamak amacıyla Hays Nance analizi
yapılır. Yine alt dişlerin üst dişlere göre orantılı olup olmadığı Bolton
analizinden anlaşılır. Modeller ağız içinin tam görünümü olduğu için teşhiste
önemli rol oynar.(47)
Resim 5. Sınıf II bölüm 1 Malokluzyona Sahip Hastanın Alçı Model
Görünümleri
25 Resim 6. Sınıf II bölüm 2 Malokluzyona Sahip Hastanın Alçı Model
Görünümleri
Çalışma modelleri oklüzyonun üç boyutlu görüntüsünü sağlarken
klinisyene maloklüzyonu daha detaylı inceleme olanağı sunar. Modeller
üzerinde yapılan ark boyu ölçümleri ise malokluzyonun analizinde rutin ve
gerekli bir basamaktır. Han ve arkadaşları (48) ortodontik tedavi kararlarının
tutarlılığını araştırdıkları çalışmalarında değişik tanı araçlarından alınan
bilgilerin
artmasının
tedavi
seçimi
üzerindeki
etkisini
incelemişlerdir.
Araştırmacılar yalnız ortodontik modellerden alınan bilgilerle yapılan tedavi
planlarının, fotoğraflar ve radyograflar gibi diğer tanı araçlarından gelen
bilgilerin eklenmesiyle % 55 oranında aynı kaldığını bildirmektedirler. Bu
demektir ki çoğu vakada çalışma modelleri tek başına tedavi planı için yeterli
bilgiyi temin edebilmektedir. İlerleyen teknoloji ile birlikte, alçı modellerin
yerine kullanılmak üzere model elde etmek için çeşitli yöntemler ileri
26 sürülmüştür. Holografi ve stereofotometri kullanılarak üç boyutlu modelleme
yapılmıştır. (49,50)
Resim 8. Kumpas ile Yapılan Diş Boyu Ölçümü
Resim 7. Orthomodel® yazılımı ile yapılan diş boyu ölçümleri ve Bolton
Analizi
27 3. 3. SEFALOMETRİK ANALİZLER
Kafa yüz iskelet yapısının sagital yön (ön-arka) incelenmesinde;
çenelerin, kafa ve yüz kemiklerinin gerek kafa kaidesine göre gerekse
birbirlerine göre olan konumlarının incelenmelerinde lateral sefalometrik
(profil uzak röntgen filmi) yararlanılır.
Yüz iskelet yapısının sagital yön sınıflandırmasında sıklıkla kullanılan
açı ANB açısıdır. Bilindiği gibi SNA açısı, üst çene kafa kaidesine olan
konumu bildirmektedir. ANB açısı ise üst ve alt çenelerin apikal kaidelerinin
birbirlerine göre sagital yöndeki ilişkilerini ve konumlarını vermektedir. Bu
nedenle ANB açısı, ne üst nede alt çenenin bireysel olarak sagital yön
konumları hakkında bir fikir vermez.(51)
ANB açısı normal olsa bile SNA
ve
SNB açıları orantılı olarak
azalarak maksilla ve mandibula kafa kaidesine göre retrognatik olabilir. Üst
kesiciler labiale, alt kesiciler genellikle linguale doğru devrilirler. Bunun
nedeni hiperaktif mental kas fonksiyonudur.(52)
Bireysel Sınıf II ‘de mandibuler ark maksiller ark ile kısa bir ilişki
gösterir. Orta kranial fossa Sınıf II’ de ileri ve aşağı yatarak hizalanır. Bu
düzensizlikte nasomaksiller kompleks, ramus mandibulanın vertikal boyutuna
göre dikey olarak uzanır. Kafa form tipi sıklıkla dolichosefaliktir. Ön kranial
fossa buna uyarak uzun ve dardır. Nasomaksiller komplekse şablon olması
nedeniyle damak ve maksiler ark buna karşılık uzamış ve dardır.
28 Sınıf II anomalilerin çoğu horizontal kısa mandibuler korpusa, vertikal
olarak uzun nasomaksiller komplekse, aşağı ve geriye doğru konumlanmış
ramusa sahip olurlar.(53)
Prognatik maksillalı iskeletsel Sınıf II malokluzyonda SNA açısı artar.
Öne doğru pozisyonlanmış maksiler kaide yukarı veya aşağı doğru
devrilebilir.
Eğer
damak
düzlemi
öne
doğru
devrilmişse
maksiler
protrüzyonun önemini belirtir. Retrognatik mandibulalı Sınıf II malokluzyonda
daha küçük SNB açısı vardır. Retrognatik mandibulanın boyutları normal
olabilir, fakat geri konumdadır ya da boyutları normalden küçüktür her iki
durumda da ANB açısı artmıştır. Glenoid fossa yüksek, ramus kısa,SN ve FH
düzlemleri hemen hemen paraleldir. Gonial açının 135 dereceden büyük
olması da alt çenenin geride olduğunun belirtisidir.(52)
Sefalometrik kriterlerden faydalanarak ayrıntılı bir sınıflandırma
yapılabilir;(52)
1. Sınıf II dental malokluzyon sadece diş migrasyonu ile meydana gelir. Bu
dentoalveoler iskeletsel komponentleri içermez. ANB açısı normal olsa bile
SNA ve SNB açıları orantılı olarak azalarak bütün kaideler retrognatik
olabilir.
2. Fonksiyonel olarak alışılmış okluzyonda, zorlanarak, mandibuler retrüzivli
Sınıf II malokluzyonlar meydana gelir.Ancak istirahat halindeki ilişki
normaldir.
Alışılmış
okluzyonda
SNB
açısı
küçüktür
fakat
pozisyonunda değerini artırır.
3. Prognatik maksillalı iskeltsel Sınıf II maloklüzyon : SNA açısı artar.
29 istirahat
4. Retrognatik mandibulalı iskeletsel Sınıf II maloklüzyon : SNB açısı azalır.
Özet olarak ;(36)
Sefalometrik incelemelerde :
-ANB açısı artmıştır,
-SNA açısı normal veya artmış,
-SNB açısı normal veya azalmış,
-FMA ve Go-Gn-SN açıları normal veya artmıştır.
-Üst çenelerin SN,FH ve NA düzlemleri ile yaptığı açılar artmıştır.
Resim 9: Tedavi Öncesi ve Sonrası Sefalometrik Görünüm
30 4. KLİNİK
Ortodontik anomalilerin oldukça büyük bir bölümünü teşkil eden Sınıf II
malokluzyonlar gerek klinik görüntüleri, gerekse tedavi seçenekleri açısından
çeşitli varyasyonlarla karşımıza çıkmaktadır. Sınıf II malokluzyonlar hem
iskeletsel, hem de dişsel yönden değerlendirilmelidir. Dişsel Sınıf II
malokluzyonda üst 1. büyük azı dişine oranla alt 1. büyük azı dişi nötral
kapanışta olması gerekenden daha distalde yani geri konumda kapanış
vermektedir.(9)
Etiyolojik, fonksiyonel ve morfolojik açılardan bakıldığında farklı tipleri
belirlenen bu malokluzyonda, sorunun köken aldığı iskeletsel veya dental
yapının
iyi
belirlenmesi
tedavinin
başarılı
sonuçlanması
açısından
önemlidir.(6)
Çene boyutları dokulardan etkilendiği için ve katı genetik kontrol
altında olmadığı için, erken ortodontik yaklaşımla, destek kemiğin ve
dentisyonun uygun gelişimi sağlanmış olunabilir.(54)
Şiddetli Sınıf II malokluzyonlar, dikkatli bir tanı ve tedavi planlaması ile
dikkatli tedavi yöntemini gerektirir. Bilhassa büyüme gelişim dönemini
tamamlamış ve dental çapraşıklığı olan hastaların tedavisi oldukça güçtür.
Sınıf II bölüm 1 malokluzyonlar, ortodonti pratiğinde oldukça sık rastlanan
Sınıf II malokluzyon tiplerindendir.(55)
31 4.1.
ANGLE
SINIF
II
MALOKLUZYONLARIN
TEDAVİ
ZAMANLAMASI
Angle Sınıf II malokluzyonlarda tedaviye başlama zamanı hakkında
çeşitli görüşler öne sürülmüştür. Bunlar genellikle tedaviye erken dönemde
başlama, ya da pubertal atılım dönemini bekleme şeklindedir.(56)
Pubertal gelişim atılımı öncesinde, aktivatör uygulaması ile iskeletsel
ve dental gelişimden mümkün olduğunca faydalanılabileceği bildirilmiştir.
20 kız çocuğu üzerinde yapılan çalışmada, alt çenenin en fazla gelişim
gösterdiği
dönemin
prepubertal
dönem
olduğu
bildirilmiştir.
Bazı
araştırmacılar, malokluzyon tedavisine erken başlanmasını savunmaktadırlar.
(57)
Bazı araştırmacılar ise erken dönemde tedaviye başlamanın, aktif
tedavi süresini uzatacağını belirterek, tedaviye başlamak için, pubertal
büyüme
atılım
döneminin
beklenmesinin
uygun
olacağını
savunmaktadırlar.(25)
Pubertal büyüme atağı sesamoid kemiğin kalsifiye olmasından 1 yıl
önce hızlanmaktadır ve bu kemiğin kalsifikasyonundan 1 yıl sonra da tepe
noktasına ulaşmaktadır. Küçük parmağın epifizlerinin kapanmasından sonra
ise büyüme hızı yavaşlamaktadır. El bilek filmlerinde sesamoid kemiğin
görülme yaşı, kızlarda, ortalama 10.6 erkeklerde 12.3 dür. Vücudun büyüme
atılımı ile yüzün büyüme atılımı aynı döneme rastlamaktadır.(56)
32 Fonksiyonel ortopedik tedaviye en iyi cevabın buluğ çağı gelişimine
başlamamış veya başlamak üzere olan vakalarda alındığı belirtilmiştir.
Fonksiyonel tedaviye başlama yaşı kızlarda 10-11, erkeklerde 11-12 olarak
belirtilmiştir. Tedaviye sıklıkla kızlarda 8-9 yaşlarında başlanması, erkeklerde
ise tedavinin 10- 11 yaşlarına kadar ertelenebileceği, yalnız kronolojik yaştan
ziyade
gelişimsel
durumun
dikkate
alınması
gerektiği
bildirilmiştir.
Maksillomandibular ilişki bozukluğu, diş sistemindeki düzensizlikler, hastanın
cinsiyeti, dental gelişim ile kronolojik yaş arasındaki ilişki, kas sistemi
düzensizlikleri gibi faktörlerin varlığı nedeni ile ortodontik apareyin ne zaman
uygulanacağına dair bir formülün geliştirilmesinin mümkün olamayacağı
belirtilmiştir. Maksiller ve mandibular bazal kaide boyutlarının, en fazla
büyüme gelişimin pubertal atılım dönemi olmak üzere her üç gelişim
döneminde de önemli ölçüde arttığı bildirilmiştir.(58)
4.2. ANGLE SINIF II MALOKLUZYONLARIN TEDAVİ PRENSİPLERİ
İskeletsel/dişsel sınıf II anomalilerin tedavi planlaması birçok faktöre
bağlıdır. İskeletsel sınıf II malokluzyonların tedavisinde hastanın büyüme ve
gelişim evresi, anomalinin şiddeti, yer darlığının miktarı ve yumuşak doku
profili gibi faktörler göz önünde bulundurularak; fonksiyonel ortopedik tedavi,
diş çekimi veya ortognatik cerrahi gibi farklı yaklaşımlar uygulanmaktadır .
Dişsel sınıf II maloklüzyonların tedavisinde ise, çekimli veya çekimsiz
tedavi alternatifleri bulunmaktadır . Son yıllarda ortodonti literatürüne “hasta
uyumu” veya “hasta uyumu gerektirmeyen apareyler” gibi kavramların
girmesiyle çekimsiz tedavi yaklaşımlarının popülaritesi artmıştır.(10)
33 Graber ve arkadaşları (21), Sınıf II olguların tedavisini üç grupta
incelemişlerdir.
1. Fonksiyonel Uygulamalar: Ağız dışı kuvvet uygulamalarının uygun
olmadığı durumlarda fonksiyonel çene ortopedisi uygulamaları.
2. Ortodontik Uygulamalar: Dişleri distale hareket ettirmek için hafif
kuvvetlerle ağız dışı kuvvet uygulamaları.
3. Ortopedik Uygulamalar: İskeletsel etki elde etmek amacı ile daha yüksek
kuvvetlerle ağız dışı kuvvet uygulamaları.
Siatkowski’ye (59) göre Sınıf II malokluzyonların tedavi hedefleri
şunlardır:
1. Üst çene büyümesini frenlemek,
2. Üst çene büyümesini yeniden yönlendirmek,
3. Üst çeneyi geriye doğru hareket ettirmek,
4. Alt çene büyümesini aktive etmek,
5. Dentoalveoler kompanzasyonu ortadan kaldırarak normal büyümenin klinik
olarak
ortaya çıkmasına izin vermek,
6. Okluzal düzlem eğimini artırmak,
7. Maksiller posterior dişleri distale hareket ettirmek,
8. Maksiller posterior dişleri distale eğmek,
34 9. Yukarıda açıklanan 7. ve 8. maddeden veya çekimden sonra maksiller ön
grup dişleri geriye almak,
10. Çekimlerden sonra alt çene arka grup dişleri öne almak,
11. Alt çene eklemini;
a- Saat yönünde açmak (alt yüz yüksekliği artar ve Sınıf II ilişki kötüleşir),
b- Ters saat yönünde kapatmak (alt yüz yüksekliği azalır ve Sınıf II ilişki
iyileşir)
Sınıf
II
anomalilerin
tedavisinde
birçok
yöntem
söz
konusudur.Ortodontistler öncelikle kraniofasial sistemin en çok etkilenen
kısmına yönelik bir tedavi alternatifini tercih ederler. Bu tedavi alternatifleri;(4)
1) çekimli tedavi,
2) ark genişletici apareyler,
3) fonksiyonel apareyler veya
4) ağız dışı apareyler seçeneklerini kapsar.
4. 2. 1. Çekimli Tedavi
Anomalinin sadece dişsel boyutta olduğu durumlarda, ark boyutunun
sagittal yönde artırılması veya premolar diş çekimi yapılarak yer kazanılması
tercih edilen tedavi şekilleridir.
35 Çekimli tedavi sonunda yumuşak doku profilinin düzleşmesi ve
gülümseme sırasında karanlık koridorların oluşması estetik görünümü
olumsuz yönde etkilemektedir.
Günümüz ortodontisi çekimsiz tedavi sınırlarını zorladığı için, dental
arklar üzerinde yer kazanma ihtiyacının önemi daha da artmıştır. Tedavi
mekaniklerindeki son gelişmeler ve tedavi yaklaşımlarındaki değişimler, orta
dereceli çapraşıklık vakalarında çekim ihtiyacını azaltmıştır. Son yıllarda Sınıf
II anomalilerin tedavisinde çekimsiz ve hasta uyumu gerektirmeyen tedavi
alternatifleri tercih edilmektedir. Eğer Sınıf II anomaliye transversal yönde
maksiller yetersizlik de eşlik ediyorsa, sagittal yönde uyumsuzluğun
düzeltilmesi öncesinde transversal yönde maksiller arkın genişletilmesi uygun
olur. Bu genişletme neticesinde hem maksiller arkta yer kazancı olur hem de
gülümseme sırasındaki yüz görünümü düzelir.(4)
4. 2. 2. Ark Genişletici Apareyler
a) Maksiller Arkın Transversal Yönde Genişletilmesi
Posterior çapraz kapanış, dişler sentrik okluzyonda iken, maksiller
veya mandibuler arktaki ya da her iki arktaki diş veya dişlerin transversal
yöndeki anormal palatal ilişkisidir. Posterior çapraz kapanış maksillanın
darlığına veya mandibulanın aşırı genişlemiş olmasına bağlı, ya da her
ikisinin kombinasyonu sonucu oluşabilir.
Ayrıca çapraz kapanış dişsel veya iskeletsel seviyede veya hem dişsel
hem de iskeletsel seviyede görülebilir.(4)
36 Hızlı Üst Çene Genişletmesi:
Hızlı üst çene genişletmesi esas olarak maksiller iki yarım çeneyi ayırmak
suretiyle ortopedik etki, takiben posterior dişler ve alveoler proçeslerin bukkal
hareketi ile de ortodontik etkiler oluşturarak, üst dental ark ve bazal kaidenin
yatay yön boyutlarını artıran bir tedavi yöntemidir. Bu teknik ilk olarak 1860
yılında Angell (60) tarafından “midpalatal suturun etkilenerek açılması”
ifadesiyle tanıtılan ortodontik bir işlemdir. Bu tarihten itibaren büyük
tartışmalara yol açan bu işlemin amacı, üst çenede molar ve premolar
bantları üzerine sabitlenen bir vidanın, transversal yönde kuvvet uygulaması
ile midpalatal suturu etkilemesi sonucunda maksiller parçaların ayrılmasını
sağlamaktır.(4)
RME’nin klasik endikasyonlarına ilave olarak Sınıf II malokluzyonlu
bireyler için aşağıdaki endikasyonları da mevcuttur:
1) Fonksiyonel çene ortopedisi ya da ortognatik cerrahiye hazırlık: şiddetli
Sınıf
II
olgularda
fonksiyonel
çene
ortopedisi
öncesi
diş
boyutu
uyumsuzluğunun giderilmesinde RME’ den yararlanılabilmektedir. Ortognatik
cerrahi öncesinde, mevcut ark boyu probleminin çözülmesinde kortikotomi ile
birlikte RME önerilmektedir .
2) Sınıf II malokluzyonun spontan düzeltilmesi: Maksiller darlıktan kaynaklı alt
çenenin
büyümesinin
sınırlanması
sonucunda
maksiller
genişletme
yapılmasıyla beraber, 6-12 ay içerisinde mandibulanın spontan olarak önde
konumlanmasına neden olabilmektedir.(8)
37 Hızlı Üst Çene Genişletme Aygıtları
Hızlı üst çene genişletme aygıtları diş destekli ve diş doku destekli apareyler
olarak sınıflandırılabilir.
Haas Apareyi:
Haas tipi diş-doku destekli apareyler, maksiller birinci premolar ve
birinci molar diş bantlarına lehimlenmiş kalın teller ve midpalatal sutura
hizasında bir genişletme vidası içeren akrilik plaktan oluşmaktadır. Bu
apareyler kuvveti bir bütün olarak dağıtır ve paralel bir genişleme
sağlarlar.(4)
Hyrax Apareyi:
Diş destekli Hyrax apareyi ise sadece birinci premolar ve birinci molar
dişlerin bantlarına lehimlenmiş bir genişletme vidası içerir. Temizlenmesi
daha kolay olduğu için daha az mukoza irritasyonuna sebep olur.(61)
Son yıllarda RME aygıtlarının birçok araştırıcı tarafından farklı
modifikasyonları geliştirilmiştir. Memikoğlu ve İşeri (62) üst birinci premolar
dişler arasında orta hatta akriliğe yerleştirilmiş bir vida içeren ve tüm posterior
dişlerin okluzal ve labial yüzeyini saran bonded bir RME aygıtı ile üst çenede
stabil bir transvers boyut artışı elde etmişlerdir.
Sarı ve arkadaşları (5) diş ve doku destekli splint tip bir aparey
geliştirmişlerdir. Üst birinci premolar dişler hizasında bir vida içeren akrilik
plak dişlerin okluzal ve 1/3 vestibül yüzeyini örtmektedir. Akrilik plağın
kalınlığı freeway space miktarı kadar olup tüm alt dişlerle temas halindedir.
38 Hyrax vidanın kolları ankraj dişlere temas ettirilerek apareyin daha rijit
olması sağlanmıştır.
Hilgers (63) Haas tipi RME aygıtına eklediği pendulum springleri ile
Hilgers ekspansiyon apareyini geliştirmiştir. Bu sayede tek bir apareyle hızlı
üst çene genişletmesi ile birlikte üst birinci molar dişlerde distalizasyon elde
etmiştir. Wichelhaus ve arkadaşları (64) ise süperelastik Ni-Ti açık coil spring
içeren bir memory spring kullanarak geliştirdiği diş destekli RME aygıtı ile
fizyolojik kuvvetler uygulayarak daha kısa sürede daha etkili ekspansiyon
elde ettiğini belirtmiştir.
Resim 10: Hyrax Apareyi ve Haas Apareyi
39 b) Maksiller Ark Boyutunun Sagittal Yönde Artırılması
Sagittal yönde diş kavsinin boyutunu artırmak dişleri ön-arka yönde
hareket ettirmekle mümkündür. Bu amaçla ya kesici dişlere protrüzyon
yaptırılır ya da molar dişler distale edilir. Özellikle alt diş kavsinin düzgün
olduğu ve maksiller iskeletsel veya dentoalveoler protrüzyona bağlı, Sınıf II
molar kapanışı gösteren vakalarda anomalinin düzeltilmesi için en geçerli
tedavi yöntemlerinden biri üst diş kavsinin sagittal yönde genişletilmesi, diğer
bir değişle molar distalizasyonudur.
Üst birinci büyük azı dişlerinin distalizasyonu için kullanılan mekanikler
temel olarak hasta uyumu gerektiren ve gerektirmeyen mekanikler olarak
ikiye ayrılabilir.(4)
Hasta Uyumu Gerektiren Mekanikler:
Headgearler
Wilson 3D Maksiller Bimetrik Ark Sistemi
Hareketli Apareyler
Hasta Uyumu Gerektirmeyen Mekanikler:
Transpalatal Arklar (TPA)
Sabit Fonksiyonel Apareyler
Magnetler
Süper Elastik Ni-Ti Açık Sarmal Yaylar
40 Modifiye Nance Apareyi
Süper Elastik Ni-Ti Teller
Jones Jig
Distal jet
First Class Apareyi
Keleş Slider
Pendulum
4. 2. 3. Fonksiyonel Apareyler
Fonksiyonel apareyler, mandibulanın fonksiyon ve pozisyonunu
değiştirerek belli bir kas grubunun kuvvetini dentisyon aracılığı ile bazal
kemik kaidesine yönlendiren aygıtlardır. Genelde mandibulanın konumunu
sagittal ve vertikal yönde değiştirerek kuvvetler oluşturmaktadır . Mandibular
gelişim yetersizliği gösteren bireylerde fonksiyonel aparey kullanımı ile alt
çene önde konumlanmaya zorlanmaktadır . Çenelerin birbirleri ile olan
normal ilişkilerinin sağlanmasında fonksiyonel uyarıların etkileri yaklaşık yüz
yıldan beri bilinmektedir.(8)
41 a) Sabit Fonksiyonel Apareyler
Herbst, Jusper-jumper, Euroka spring ve Forsus apareyi sabit
fonksiyonel apareyler arasında sıralanabilir. Bu apareyler maksilla ve
mandibula arasında yapay bir eklem gibi çalışırlar. Sabit fonksiyonel
apareylerin planlanmasındaki asıl amaç üst molar dişlerin distalizasyonu
değil
de,
maksiller
ve
mandibuler
bazal
kemiklerin
büyümesinin
yönlendirilmesidir. Apareyler mandibulayı protruziv pozisyonda tutacak
şekilde tasarlanmışlardır. Bu nedenle Sınıf II ilişkinin düzeltilmesi temelde
mandibular boyutun artmasına, glenoid fossada oluşan remodeling proçesine
ve maksiler büyümenin engellenmesine bağlıdır.(4) Ancak Cope ve
arkadaşları (65) tarafından yapılan ve Jusper Jumper’in etkilerinin incelendiği
bir çalışmada, tedavi sonucunda elde edilen değişimin iskeletsel seviyeden
ziyade dişsel seviyede olduğu tespit edilmiştir.
Resim 11: Herbst Apareyi ve Jusper-jumper Apareyi
42 Sabit fonksiyonel apareyler, maksiller molar dişlerin distal kuron
tippingine bağlı olarak geriye ve yukarıya doğru hareketine sebep
olmaktadırlar. Bu etki maksiler ikinci molar dişin sürme durumundan
bağımsızdır
ve
high-pull
headgear
tarafından
oluşturulan
etkiye
benzerdir.(66)
Herbst apareyi ile molar distalizasyonunun incelendiği bir çalışmada
(67) da apareyin maksiller molarlar üzerinde high pull headgear etkisi
gösterdiği, ancak bu apareyin diğer ağız içi mekaniklere oranla daha yavaş
molar distalizasyonu yaptığı tespit edilmiştir. Yine bu çalışmada oluşan
distalizasyon miktarının 1.8 mm. ile 2.8 mm. arasında değiştiği ve tedavi
sonrası relapsı önlemek için iyi bir retansiyon gerektiği bildirilmiştir. Bantlı
Herbst apareyinde molar ilişkinin düzelmesindeki payın % 25- 40’ının
maksiller molar distalizasyonuna bağlı olduğu, akrilik Herbst apareyinde ise
bu oranın % 20 - 25 civarında olduğu ileri sürülmüştür.
Sabit
fonksiyonel
apareylerin
24
saat
çalışması,
hasta
kooperasyonuna ihtiyaç duyulmaması ve aktif tedavi süresini kısaltması gibi
avantajları söz konusudur. Ancak bu apareylerin, molar distalizasyonundan
ziyade genç erişkin bireylerde iskeletsel Sınıf II ilişkinin düzeltilmesinde
dentoalveolar etki elde etmek amacıyla kullanılmasının daha uygun olacağı
öne sürülmüştür.(4)
43 Resim 12: Euroka Spring Apareyi ve Forsus Apareyi
b) Hareketli Fonksiyonel Apareyler
Aktivator: Aktivatör, ilk kez 1908 yılında Andersen tarafından geçici bir
pekiştirme apareyi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Tek bir parça akrilik
splintten ouşan apareyin, mandibulanın aşağı ve önde konumlanmasını
sağlayacak, lingual bölgede bir uzantısı mevcuttur. Mandibulanın önde
konumlanması ile ortaya çıkan kassal kuvvetler, maksiler ve mandibular
dişlere, akrilik bölüm ve maksiller kesicilerle kontakta bulunan labial ark
aracılığı ile iletilmektedirler. Teorik olarak bu kuvvetler, dişlerden periosteum
ve kemiğe aktarılarak, maksillanın öne doğru hareketini frenlerken,
mandibulanın büyümesini de stimüle ederek, dentoalveolar adaptasyonların
meydana gelmesine sebep olurlar.(68)
44 Resim 13. Aktivatör
Bionatör: Wilhelm Balters tarafından geliştirilmiştir. Aktivatöre kıyasla
daha az miktarda akril içermesinden dolayı kullanan hastalarda daha düzgün
konumsa paterni elde edilmektedir. Diğer bir avantajı da sabit mekanikler ile
kombine olarak kullanılabilmesidir.(69)
Resim 14: Bionatör
45 Frankel apareyi: Frankel tarafından geliştirilen apareyin 4 farklı
tipinden Sınıf II Bölüm 1 malokluzyon için frankel 2 tipi kullanılmaktadır.
Mandibular gelişim yetersizliğinin perioral ve bukkal kas fonksiyonlarının
bozukluğundan kaynaklandığı durumlarda, bozuk kas fonksiyonunun ortadan
kaldırılması ile iskeletsel ve dental olarak fonksiyonel ve morfolojik sapmanın
azaltılması felsefesine dayanmaktadır.(70)
Resim 15: Frankel Apareyi
Bimler apareyi: Üst dental arkta bir labial arktan ve alt dental arkta
lingual arktan oluşan, küçük akrilik parçalar ile birbirine tutturulan bir
apareydir.(71)
46 Resim 16: Bimler Apareyi
Twin Blok apareyi: William Clark (72) tarafından gelistirilen aparey,
mandibular iskeletsel retrüzyon ile karakterize Sınıf II malokluzyonlarda
mandibulanın öne gelişimini aktive etmek amacı ile kullanılır. Üst ve alt eğimli
yüzeyleri ile karakterize vidasız, tek vidalı, çift vidalı gibi farklı tipleri olan
fonksiyonel bir apareydir. Hastanın 24 saat boyunca apareyini kullanmasına
izin vermektedir.
Resim 17: Twin Blok Apareyi
47 Bu apareyler arasında ülkemizde en sık kullanılan aparey aktivatördür
(%85) Daha sonra sırası ile frankel, bionatör, jasper jumper apareyleri tercih
edilmektedir.(73)
Fonksiyonel
ortopedik
tedavi
felsefesine
dayanarak
geliştirilen
hareketli veya sabit apareyler, birbirlerinden farklılık göstermesine rağmen
genel olarak alt çenenin gelişimini stimule etmeye yardımcıdırlar. Üst çenenin
büyümesini engelleyici etkileri sınırlıdır.(8)
4. 2. 4. Ağız Dışı Apareyler
Headgearlar:
Ağız içi ortodontik tedaviye yardımcı olmak amacıyla parietal, oksipital
ve
servikal
bölgelerin
ankraj
olarak
kullanılması
ortodontik
tedavi
yöntemlerinin en eskilerinden biridir.(9)
“Ağız dışı”, “Extra-oral” veya “Head-gear” diye de isimlendirilen ağız
dışı apareyler ortodontide, ortodontik ve ortopedik olmak üzere 2 amaçla
kullanılırlar. Bu apareyler, ankraj ünitelerinden birinin çeneler dışına
alınmasıyla
oluşurlar
ve
diş
ve
çene
arklarında
çeşitli
değişimler
oluştururlar.(74)
Ağız dışı aparey olarak headgear kullanımı, maksilla ve maksiller
dişlerin distalizasyonu amacıyla tercih edilen en eski yöntemlerden biridir.(4)
Kloehn (75) 1960’lı yıllarda yaptığı çalışmalarda erken dönemde headgear
48 kullanımı ile maksiler büyümeyi yönlendirme ve maksiller dişlerde ihtiyaç
duyulan hareketi elde edebilmeyi amaçlamıştır.
2000’de Haydar ve Üner (76), ağız dışı ile ağız içi kuvvetlerin üst
büyük azı dişleri üzerindeki etkilerini karşılaştırdıkları çalışmada, 10 hastada
servikal headgear, diger 10 hastada ise Jones Jig apareyini kullanarak, Angle
sınıf I ilişkiyi elde ettikten sonra her iki tedavi grubunda sabit tedavi
uygulamışlardır. Headgear grubunda 10.7 ayda, Jones Jig grubunda ise 2.5
ayda I. sınıf azı iliskişi sağlandığını, buna karsın Jones Jig grubunda ankraj
ünitesinde mezial hareket, headgear grubunda küçük azı dişlerinde distal yön
hareket tespit etmişlerdir.
Resim 18: Headgear ‘ ın Ağız Dışı ve Ağız İçi Görünümü
49 Günümüzde, headgear’lerin kullanım amaçları;(77)
1. Ankrajı kuvvetlendirmek,
2. Çenelerde ortopedik etki oluşturmak,
3. Yüzün dik yön kontrolünü sağlamak,
4. Oklüzal düzlem eğimini değiştirmek,
5. Dişleri hareket ettirmek olarak 5 ana başlık altında toplanmıştır.
Sınıf II tedavisinde kullanılan headgearler, uygulandığı kuvvet
bölgesine göre değişik isimlerle anılmaktadır ;(8)
1-Servikal headgear: Ankraj boynun arkasından sağlanmaktadır.
a. Yüz arkı, ağız dış kolu uzun ve iç kola göre daha aşağıda konumlanmış
olanlar.
b. Ağız dışı kolu, ağız içi kola göre yukarıda konumlanmış olanlar .
2- Oksipital headgear: Ankraj basın arka kısmından sağlanmaktadır.
a. Yüz arkı dış kolu uzun olan oksipital headgearler.
b. Yüz arkı dış kolu kısa olan oksipital headgearler .
3- Kombine headgear: Servikal ve oksipital headgearın kombinasyonu
şeklinde tanımlanmıştır.
50 Ağız dışı kuvvetin yönüne göre headgear’lerin sınıflandırılması ise;(78)
1. Low pull headgear,
2. Horizontal headgear veya straight pul headgear,
3. Vertikal headgear veya posterior high pull headgear şeklindedir.
Molar dişin gömülme ya da uzaması yerine distal yönde translasyonu
isteniyorsa bu durumda yatay yön vektörünün artırılıp dik yön vektörünün
iyice azaltılması ya da sıfırlanması gerekir. Bunun için kuvvetin etki çizgisinin
parietal kemik ve ense (yani high pull headgear ve servikal headgear’lerin
destek noktaları) arasından geçmesi sağlanmalıdır. Straight pull ya da
kombine headgear adı verilen bu tip ağız dışı apareylerin uygulanmasında,
yukarı ve aşağı yönlü olan kuvvet vektörlerinin bileşkesinin molar dişin direnç
merkezinden geçirilmesi gerekir.(79)
Ağız dışı apareylerin bilinen iskeletsel ve dişsel avantajlarının yanında,
komplikasyonları ile ilgili literatürde çeşitli makalelere rastlanmaktadır.
Boyun
kaslarında
ve
vertebralarına
fizyolojik
olmayan
kuvvet
uyguladıkları, saç dökülmeleri, deri irritasyonu, ağız dışı ve ağız içi
yaralanmaları, göz ve göz çevresi yumuşak doku yaralanmalarına sebep
olduklarına ilişkin makaleler literatürde yer almaktadır.(10)
51 5. ETİYOLOJİ
Çenelerin malpozisyonları veya malformasyonları sonucu oluşan
iskeletsel ortodontik problemler, genetik sendromlar, embriyolojik gelişimdeki
defektler, travma ve fonksiyonel etkiler gibi çeşitli sebeplerden dolayı
meydana gelebilir. Malokluzyonun, primer olarak travma ve spesifik genetik
sendromlar ile oluşması veya çeneleri etkileyen konjenital defektlerden dolayı
ortaya çıkması nadir görülmektedir. Günümüz Amerika ve Kuzey Avrupa
toplumlarının % 15-20’si Sınıf II malokluzyona sahiptir ve bu bireylerde
görülen
malokluzyonun
önemli
bir
kısmının
kalıtımsal
özelliklerden
kaynaklandığı düşünülmektedir. Sınıf II malokluzyonların önemli bir kısmı da
fonksiyonel sebeplerden oluşmuş olup sadece bir kısmı özel büyüme
bozukluklarından kaynaklanır. Daha ciddi iskeletsel uyumsuzluklar ise
muhtemelen çevresel faktörler ile şiddetli genetik eğilimler sonucu orta
çıkmaktadır.(80)
Çenelerin malpozisyonları yada malformasyonları sonucu oluşan
iskeletsel ortodontik problemlerin ortaya çıkmasında çeşitli sebepler etken
olabilir.Ortodontik anomalilerin etiyolojik faktörleri şöyle gruplandırılabilir;(1)
-Kalıtım,
-Prenatal büyüme ve gelişim sırasında
sebeplerle oluşan konjenital anomaliler,
52 henüz tam olarak bilinmeyen
-Travma,
-Fiziksel etkenler,
-Kötü beslenme,
-Kötü alışkanlıklar,
-Hastalıklar.
Normal büyüme ve gelişim gösteren bireylerde, alt çene simfizi ‘Y’
ekseni boyunca aşağıya ve öne doğru hareket ederken glenoid fossanın
aşağıya hareketi ve kondillerin dik yön büyümesi, üst çeneye ve alt-üst
alveolar yapıların dik yön büyümesine eşit olmaktadır.Bu eşitlik üst çene ve
alt-üst alveolar yapıların gelişimi lehine bozulduğunda, alt çene simfizi ‘Y’
eksenini açarak aşağıya ve geriye doğru hareket etmektedir.Bunların
sonucunda iskeletsel ve dişsel Sınıf II ilişki ortaya çıkmaktadır.(81)
Sınıf II bölüm 1 ve Sınıf II bölüm 2 malokluzyonlar da mandibulanın
boyutları arasında pek fazla fark yoktur. Ancak Sınıf I ve Sınıf II bölüm 1
vakalardan belirgin olarak ayrılır. Bunun sebebi de Sınıf II bölüm 2’ ye göre
diğer iki grupta mandibulanın konumunun daha önde olmasından kraniyal
kaide ile uyumsuzluk meydana gelir. Sınıf II bölüm 2 malokluzyon iskeletsel
kökenden ziyade dentoalveolar ve yumuşak doku etiyolojisinde rol oynar.(40)
Etiyolojik faktörün lokal, çevresel yada kalıtsal özelliklere bağlı olması
önemlidir. Fonksiyonel kapanış veya diş yer değiştirmesi gibi lokal faktörler
dentoalveolar
Sınıf
II
malokluzyonlara
53 neden
olurlar
ve
kazanılmış
malokluzyon olarak adlandırılırlar.Retrognatik mandibula
veya prognatik
maksillanın olabileceği displazik iskeletsel yapıda ilişki kalıtsaldır.(52)
Sınıf II malokluzyonları dişsel ve iskeletsel olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır.
İskeletsel sınıf II malokluzyonları, klinik olarak üst çenenin önde, alt
çenenin geride veya her ikisinin birlikte görülmesi ile tanımlanmaktadır.
Konumsal bozukluklarla beraber büyüme ve gelişime bağlı boyutsal
değişiklikler de anomalinin meydana gelmesinde etkili olabilmektedir.
Dişsel sınıf II malokluzyonların gelişmesinde, üst süt azılarının erken
kaybı veya meziodistal genişliklerinin korunamaması, konjenital diş eksikliği
gibi faktörler rol oynamaktadır.(10)
Spalding (82) Sınıf II anomalilerin çoğunun iskeletsel bir bozukluk veya
deformiteye bağlı olarak ortaya çıktığını, buna karşın normal iskeletsel ilişkiye
sahip sadece dişsel düzeyde Sınıf II kapanış ilişkisi gösteren anomalilerin de
sıklıkla görülebileceğini vurgulamıştır. Bu durumda maksiller molarlar dental
gelişim sırasında normalden daha fazla ileriye doğru hareket ederken,
mandibuler
molarlar
ise
maksiler
molarlara
göre
daha
geride
konumlanmışlardır.
Bu şekildeki dişsel Sınıf II malokluzyonun oluşum nedeni 2 grupta
incelenebilir;(4)
1. Maksiller dental protruzyon: Maksiller dental arkın protruziv olduğu
iskeletsel olmayan bir problemdir. Artmış overjet, protruziv dudaklar ve
protruziv üst kesici dişler en belirgin özellikleridir. Mandibula ve mandibuler
54 dişler normal konumlarındadır. Sefalometrik olarak incelendiğinde çenelerin
ön-arka ve dik yönde normal bir ilişki içinde oldukları görülür.
2. Üst daimi birinci molarların mesiale hareketi: Daimi dişlerin normal bir
şekilde sürebilmesi, süt dişlerinin normal pozisyonlarına ve bütünlüğüne
bağlıdır. Süt dişlerinin konjenital eksikliği veya ark boyutunun kaybedilmesi
daimi dişlerin normal pozisyonlarında sürmesini engeller. Süt ikinci molar
dişin konjenital eksikliği, çekimi, çürük veya ankiloze olması sonucu daimi
birinci molar diş ile kontak ilişkisinin bozulması durumunda bu diş mesiale
doğru kayar. Bu durumda mandibuler arkta bir problem yoksa Sınıf II molar
kapanışı oluşur. Bu dişsel Sınıf II anomali, tek veya çift taraflı olabilir.
Keserlerde protrüzyon yoksa overjet normaldir, maksiller arkta ark boyut
kaybına bağlı olarak çapraşıklık görülür.
Hilgers (63) Sınıf II malokluzyonların etiyolojisini dar bir maksiller arka,
mesiale rotasyonlu üst molarlara, ark dışındaki üst kanin dişlere ve üçgen
şeklindeki üst anterior ark formuna bağlamaktadır.
Graber (83), dişsel Sınıf II molar ilişki görülme sebeplerini, maksillada
geniş interproksimal çürüklerin varlığı ile birlikte ark uzunluğunun azalması
ve dislerin mesiale hareket etmesi; maksiller süt ikinci moların erken
çekilmesi ve üst birinci molar dişlerin erken ektopik erupsiyonu; maksiller
birinci molar dişlerin mandibular birinci molar dişlerden önce sürdüğü
durumlarda erken mesiale kaymanın ters yönde oluşması olarak belirtmiştir.
İskeletsel malokluzyonlar; kalıtımsal nedenler, embriyolojik gelişimdeki
problemler, travma ve fonksiyonel etkilerden kaynaklanmaktadır. Bishara (84)
ve Coben (85), Sınıf II malokluzyonların oluşma nedenini multifaktoriyel
55 olarak belirtirken, Moyers (86), malokluzyonun oluşum nedenini kraniofasial
kompleks büyüme ve gelişime devam ederken yüzün büyüme ve gelisiminde
ortaya çıkan dengesizlik olarak belirtmiştir. Proffit, Amerika ve Kuzey Avrupa
toplumlarının %15-20’sinin Sınıf II malokluzyona sahip oldugunu belirtmis ve
Sınıf II malokluzyonda kalıtımın önemini vurgulamıştır. Harvord (87) ise
sürekli parmak, dil ve dudak emme alışkanlıklarının Sınıf II malokluzyona
neden olduğunu belirtmiştir. Kawala ve arkadaşları (88), malokluzyonların
oluşumunda
çevrenin
çalışmalarında,
mi,
çevresel
kalıtımın
faktörlerin
mı
etkili
olduğunu
araştırdıkları
aksine
malokluzyon
inanılanın
oluşumunda önemli bir role sahip olduğunu bulmuşlardır.
Vargevik ve Harvold (81), Sınıf II malokluzyonların oluşmalarını şu
faktörlere bağlamışlardır:
-Üst çenenin veya üst alveolar yapıların kafa kaidesine göre önde
konumlanması,
-Üst diş arkının ileri itimli olması,
-Alt çenenin normal büyüme ve gelişim göstermesine rağmen kafa kaidesine
ve/ veya üst çeneye göre geride konumlanması,
-Alt çenenin yetersiz bir gelişim göstermesi sonucu alt dişlerin retrüzyonu,
-Alt ve üst çene arasındaki iskeletsel ilişkinin normal olmasına rağmen, üst
ön dişlerin protrüzyon, alt ön dişlerin lingoversiyon göstermesi,
-Bu faktörlerin bir yada bir kaçının bir arada bulunması.
56 6. ÖZET
Değişik kaynakların incelenmesi ile ortaya çıkan bu çalışmada , Sınıf
II malokluzyonların ağız içi , ağız dışı bulgularını, iskeletsel ,dişsel ve
fonksiyonel özelliklerini , klinik uygulamalarını ve etiyolojisini sunmaya
çalıştık.
Sınıf II bölüm 1 malokluzyonun tipik özelliği dar üst ark, uzamış ve ileri
eğilmiş kesici dişler iken sınıf II bölüm 2 malokluzyonun tipik özelliği ise üst
keserlerin geriye eğimi ve aşırı keser overbite ‘ dır.
Sınıf II malokluzyonların tedavisi için tanının tam olması ile birlikte
uygulanan tedavi seçenekleri ve hastanın tedaviye başlama zamanı tedavinin
başarısında önemli rol oynar.
57 7. KAYNAKLAR
1.
Ülgen M: Ortodonti-Anomaller, Sefalometri, Etiyoloji, Büyüme ve
Gelişim, Tanı. İstanbul, 2000
2. Küçükkeleş N, Orgun A:
Jasper Jumper uygulaması, Türk
Ortodonti
Dergisi, 1993, 6-2 ,198-203.
3. Gülyurt M: Ortodonti yönünden büyüme ve gelişim. Erzurum: Atatürk Üniv
Dişhekimliği Fak Yayınları, 1989, 3-3
4. Uzun B : Hilgers Apareyi (pendex) ile Hızlı Üst Çene Genişletmesi ve
Molar Distalizasyonu Sonucunda Elde Edilen Değişikliklerin İncelenmesi ,
Doktora Tezi , A.Ü. Dişhekimliği Fakültesi , Erzurum 2006
5. Sarı Z, Uysal T, Karaman A, Başçiftçi F ve ark : Ortodontik malokluzyonlar
ve tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesi: Epidemiyolojik çalışma, Türk
Ortodonti Dergisi, 2003, 16-2, 119-126.
6. Sassouni V: The Class II syndrome, differential diagnosis and treatment,
Angle Orthod, 1970, 40-4, 334-341.
7.
Brin I, Kelly M.B, Ackerman J.L, Green P.A: Molar occlusion and
mandibuler rotation: A longitudinal study. Am J Orthod Dentofac Orthop
1982, 81, 397-403.
58 8. Karahanoğlu S: Büyüme ve Gelişim Dönemindeki Sınıf II Hastalarda Rapid
Maksiler Ekspansiyonlu(RME) ve RME’siz Servikal Headgear Kullanımının
Maksilla ve
Mandibula
Üzerindeki Etkilerinin Karşılaştırmalı Olarak
İncelenmesi, Doktora Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Isparta 2008
9. Demiray F: Puberte Öncesi ve Puberte Dönemindeki Çocuklarda Kombine
Headgear’in Etkilerinin Sefalometrik Olarak Karşılaştırılması. Doktora Tezi,
Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Erzurum 2005
10. Qasraw O: Jones Jig ile Distal Jet Apareylerinin İskeletsel ve
Dentoalveolar Etkilerinin Sefalometrik Olarak Karşılaştırılması. Doktora Tezi,
İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 2006
11. Baccetti T, Franchi L, McNamara J.A, Tollaro I: Early dentofacial features
of Class II malocclusion: A longitudinal study from the deciduous through the
mixed dentition. Am J Orthod Dentofac Orthop 1997, 111-5, 502-509.
12. Ingervall B: Prevalance of dental and occlusal anomalies in Swedish
conscripts. Acta Odont Scand, 1974, 32-2, 83-92.
13. El-Mangoury N.H, Mostafa Y.A: Epidemiologic panorama of dental
occlusion. Angle Orthod, 1990, 60-3, 207-212.
14. McNamara J.A: Brudun L.B: Orthodontics and Dentofacial Orthopedics.
Needham Pres, Inc Ann Arbor, Michigan Chapter 4.
15. McNamara J.A: Components of Class II malocclusion in children 8-10
years of age, Angle Orthod, 1981, 51-3,177-202.
59 16. Rosenblum R.E: Class II malocclusion: mandibular retrusion or maxillary
protrusion? Angle Orthod. 1995, 65-1, 49-62.
17. Sayin M.Ö: Türkkahraman H. Cephalometric evaluation of nongrowing
females with skeletal and dental class II division 1 maloccusion. Angle
Orthod.2005, 75, 656-660.
18. Tollaro I, Bacetti T, Franchi L, Tanasescu C.D: Role of posterior
transverse interarch discrepancy in Class II, division 1 malocclusion during
the mixed dentition phase. Am. J. Orthod. 1996, 110, 417-422.
19. Jarabak J.R, Fizzell J.A: Class II malocclusions treatment, Class II
malocclusions. In: Jarabak JR, Fizzell JA. eds. Technique and treatment with
light-wire edgewise appliances. Saint louis: Second Ed, CV Mosby Co, 1972,
589.
20. Vargervik K, Harvold E.P: Response to activator treatment in Class
IImalocclusions. Am J Orthod, 1985, 88-3, 242-251.
21. Rakosi T: Tratment of Class II malocclusions. In: Graber T.M , Rakosi T.
Petrovic A.G. Dentofacial orthopedics with functional appliances. St. Louis:
Second Ed. Mosby-Year Book. Inc. 1997, 421.
22. Staley R.N, Stuntz W.R, Peterson LC: A comparison of arch widths in
adults with normal occlusion and adults with Class II, Division 1
malocclusion. Am J Orthod 1985, 88-2, 163-169.
60 23. Houston W.J.B, Tulley W.J: A Text book of orthodontics, Wright Ltd,
London Boston Singapore Sidney Toronto Wellington, 1986, S:164-176
24. Sassouni V: The Class II syndrome, differential diagnosis and treatment,
Angle Orthod, 1970, 40-4, 334-341.
25. Kessel S.P: The rationale of maxillary premolar extraction only in Class II
therapy, Am J Orthod, 1963, 49-4, 276-293
26. .Arvystas M.G: Nonextraction treatment of severe class II division 2
malocclusion. Am J Orthod Dentofacial Orthop, 1990, 97, 510-521.
27. Peck S, Peck L, Kataja M: Class II division 2 malocclusion: A heritable
patern of small teeth in well developped jaws. The Angle Orthodontist,1998,
68-1, 9-20.
28. Lowe A.A, Takada K: Associations between temporal masseter and
orbicularis oris muscle activity and craniofacial morphology in cildren. Am J
Orthod Dentofacial Orthop, 1984, 86-4, 319-330.
29. Hitchcock H.P: Treatment of class II division 2 cases. Am J Orthod
Dentofacial Orthop, 1977, 71, 300-308.
30. Demish A, Ingerwall B, Thuer U: Mandibular displacement in Angle class
II division 2 malocclusions. Am J Orthod Dentofacial Orthop, 1992, 102, 509518.
31. Hotz R: Ortodontiain Everyday Practice. Hans Huber-Medical Publisher,
Berne. 1961
61 32. Heide M: Class II division 2: A chalenge. The Angle Orthodontis,1957,
28, 159.
33. Godiawala R.N, Joshi M.R: A cephalometric comparision between class
II division 2 malocclusion and normal occlusion. The Angle Orthodontist.,
1974, 44,262-267.
34. Karahan N.S:
Sınıf II, Bölüm 2 Malokluzyonların Erken Dönem
Tedavisinin Dentofasiyal Yapılara Etkisinin İncelenmesi.
Doktora Tezi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Samsun 2005
35. Heide M: Class II division 2: A chalenge. The Angle Orthodontis, 1957,
28, 159-163.
36. Çulhaoğlu A: ‘’Sınıf Division 1 Anomalisinin Gelişimi ‘’, Mezuniyet Tezi,
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 1994, S:13-17
37. Graber T.M: Orthodontics Principles and practice. W.B. Saunders
Philadelphia, 1972. D 500 GRA: 216-223, 821-827.
38. Frans. P.G, Linden Wander, Boersma H: ‘Diagnosis and Treatment
Planning in Dentofacial Orthopedics’ London, Chicago, Berlin, Tokyo, Sao
Poulo, 1987, S: 273-275.
39. Shaw WC: The influence of children’s dentofacial appearance on their
social attractiveness as judged by peers and lay adults. American Journal of
Orthodontics,1981, 79, 399–415.
62 40. Parker C.D, Nanda R.S, Currier F.G:
Skeltal and dental changes
associated with treatment of deep bite malocclusions. . Am J Orthod
Dentofacial Orthop, 1992, 107-4, 509-518.
41. Delivanis H.P, Kuftinec M.M: Variation in morphology of the maxiller
central incisors found in class II division 2 malocclusions. Am J Orthod
Dentofacial Orthop, 1980, 78, 438-443
42. Aki T, Nanda R.S, Currier F, Nanda, S.K: Assessment of simphisis
morphology as a predictor of the direction of mandibular growth. Am J Orthod
Dentofacial Orthop, 1994, 106 , 60-69
43. Proffitt W.R, Fields H.W: Contemporary of Orthodondics. Third Edition,
Mosby Inc.,St.Lois .2000, 476-489, 492.
44. Kerr J, Ford I: The Variability of some craniofacial dimensions. The Angle
Orthodontist, 1992, 61, 509-518.
45. Björk A:
Prediction of mandibular gowth rotation. Am J Orthod
Dentofacial Orthop.,1969, 55, 585-599.
46. Boersma V. L.’ nin Diagnostic and Treatment Planning in Dentofacial
Orthopedics S: 60-61
47. Ertürk N : ‘Anomaliler’ Ortodonti Ders Notları, Bornova-1975 S:29-33
48. Han K.U, Vig K.W.L, Weintraub J.A ve ark: Consistency of orthodontic
treatment decisions relative to diagnostic records. Am J Orthod Dentofacial
Orthop, 1991,100, 212-219.
63 49. Bell A, Ayoub A.F, Siebert P: Assessment of the accuracy of a three
dimensional imaging system for archiving dental study models. Journal of
Orthodontics, 2003, 30, 219-223.
50. Buschang P.H, Ceen R.F, Schroeder J.N: Holographic storage of dental
casts. Journal of Clin Orthod ,1990, 24, 308-311.
51. Üner O, İşcan H. N: ‘’Ortodontik Anomaliler’’ Yayınları (4.Sınıf Ders
Notları) Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Vakfı Yayınları, Ankara,
1989, S: 18-23
52. Graber L.W: ’’Orthodontics’’ State of the Art Esence of the Science,
London, Tronto, St.Louis. 1986, S: 123-124
53. Enlow D. H: ‘’Facial Growth’’ 3 rd Edition, Phidelphia, London, Toronto.
1990, S: 215-219.
54. McDaugal P.D, Mcnamara J.A, Dierkes J.M: Arch width development in
Class II patients trated with the Frankel apliance. Am. J. Orthod.1982, 82, 1022.
55. Snyder D.E:
An American board of orthodontics case report, Am
JOrthod, 1988, 94-6, 453-457.
56. William B.H: Anterior vertical incremental facial growth, Its effects inClass
II treatment, Angle Orthod, 1980, 50-3, 179-188
57. Hotz R: Application and appliance manipulation of functional forces, Am
J Orthod, 1970, 58-5, 459-478
64 58. Soğancı A.E:
İskeletsel Sınıf II Malokluzyonlu Hastalarda Kullanılan
Aktivatör Apareyinin Kas Aktivitesine Olan Etkilerinin EMG ile İncelenmesi.
Doktora Tezi. Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Konya 2007
59. Siatkowski R: The role of headgear in class II dental and skeletal
corrections. In: Nanda R. ed. Biomechanics in clinical orthodontics.
Philadelphia: WB Saunders Co, 1996, 109-141.
60. Angell EH: Treatment of irregularities of the permanent or adult teeth.
Dental Cosmos 1860, 1, 540-544. (“Alınmıştır” Haas AJ. Rapid expansion of
the maxillary dental arch by opening the midpalatal suture. Angle Orthod
1961, 31, 73-91.
61. Biederman W, Chem B: Rapid correction of Class III malocclusion by
midpalatal expansion. Am J Orthod 1973, 62-1, 47-55.
62. Memikoğlu T.U, İşeri H: Effects of a bonded rapid maxillary expansion
appliance during orthodontic treatment. Angle Orthod 1999, 69-3, 251-256.
63. Hilgers J.J: Adjuncts to bioprogressive therapy a palatal expansion
appliance for non-compliance therapy. J Clin Orthod 1991, 25, 491-497.
64.
Wichelhaus A, Geserick M, Ball J: A new nickel titanium rapid
maxillaryexpansion screw. J Clin Orthod 2004, 38-12, 677-680.
65. Cope J.B, Buschang P.H, Cope D.D, Parker J, Blackwood H.O:
Quantitative evaluation of craniofacial changes with Jasper Jumper therapy.
Angle Orthod 1994, 64-2, 113-122.
65 66. Pancherz H, Anehus-Pancherz M: The headgear effect of the Herbst
appliance: A cephalometric long-term study. Am J Orthod Dentofac Orthop
1993, 103-6, 510-520.
67. Lai M: Molar distalization with the Herbst appliance. Seminars in Orthod
2000, 6-2, 119-128.
68. Bishara S.E, Ziaja R.R: Fuctional appliances: A review. Am J Orthod
Dentofac Orthop. 1989, 95, 250-8.
69. Balters W: Die Technik und Übung der allgemeinen und speziellen
Bionator-therapie. Quintessenz, Helt 5: 77, IV Kieferorthopadie. (Alınmıstır:
McNamara J.A, Brudun L.B. Orthodontics and Dentofacial Orthopedics.
Needham Pres, Inc Ann Arbor, Michigan Chapter 18, 1964
70. Frankel R: The treatment of Class II, division 1 malocclusion with
functional correctors. Am J Orthod Dentofacial Orthod. 1969, 55, 265-275.
71. Bimler B: Hans Peter Bimler at age 85. Int J Orthod 2002, 13, 19-20.
72. Clark W.J: The twin block traction technique. Eur J. Orthod. 1982, 4, 129138
73. Çırak F: Türk ortodontistlerinin tanı ve tedavi yaklasımları. Doktora tezi.
Selçuk Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Konya 2000
74. Ertürk N, Çalşık S: Ortodontik tedavide ağız dışı kuvvetler ve bunların
uygulanmasıyla ilgili kuramsal düşünceler. Ege Üniv Diş Hek Fak Derg, 1978,
3-4, 521-539.
66 75. Kloehn S.J: Evaluation of cervical anchorage force in treatment. Angle
Orthod 1961, 31-2, 91-104.
76. Haydar S, Üner O: Comparison of Jones Jig molar distalization appliance
with extraoral traction. Am J Orthod Dentofac Orthop 2000, 117, 49-53.
77. Gülyurt M: Ağız dışı apareyler (Headgear ve Chin-cap). Erzurum: Atatürk
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı, Ders Notu, 1984,
2-3.
78. Ülgen M: Ortodontik Tedavi Prensipleri. Ankara: Ankara Üniv Diş Hek
Fak Yayınları, Sayı 15, 3 Baskı, 1990, 15-3, 197-230.
79. Tosun Y: Sabit Ortodontik apareylerin biyomekanik prensipleri. İzmir: Ege
Üniversitesi Basımevi, 1999, 6-7, 146-147.
80. Proffit W.R, Fields H.W, Ackerman J.L, Thomas P.M, Tulloch J.F.C:
Contemporary Orthodontics,119-398, The C V Mosby Co, St Louis Toronto
London. 1986
81. Büyüksağın Ö: Sınıf II Bölüm I Malokluzyonlarda Vardimon Sistemi
fonksiyonel Ortopedik Magnetik Apareyin, Diş-Çene-Yüz Sistemi Üzerindeki
Etkilerinin Sefalometrik Olarak İncelenmesi. Uzmanlık Tezi, Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Ankara, 1995
82. Spalding P: Treatment of Class II malocclusion. In: Bishara SE, ed.
Textbook of orthodontics. Philadelphia: WB Saunders Co, 2001, 324-374.
83. Graber T.M: Dentofacial orthopedics. In: Current Orthodontic Concepts
and techniques, Philadelphia, W.B: Saunders Comp.
67 84.
Bishara
S.E:
Class
II
Malocclusions:
Diagnostic
and
clinical
considerations with and without treatment. Semin. Orthod 2006, 12, 11-24.
85. Coben S.E: Growth and Class II treatment. Am J Orthod Dentofacial
Orthod. 1966, 52, 5-26.
86. Moyers R.E: Handbook of Orthodontics. The university of Michigan Ann
Arbor, Michigan. 4th Edition. Year Book Medical Publishers, Inc. Chicago.
London. Boca Raton.
87. Horvald E.L: Some biologic aspects of orthodontic treatment in the
transitional dentition. Am J Orthod Dentofacial Orthod 1963, 49, 1-14.
88. Kawala B, Antoszeska J, Necka A: Genetics or environment? A twinmethod study of malocclusions. World J Orthod, 2007, 8-4, 405-10.
68 8. ÖZGEÇMİŞ
1987 yılında Erzurum’da doğdum. İlköğrenimimi, Gazi Ahmet Muhtar
Paşa İlköğretim Okulu’nda tamamladım. Erzurum Lisesinde öğrenimimi
tamamladıktan sonra 2005 yılında Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ni
kazandım.
69 
Download