R*AD YÖNTEM* OLARAK VAAZ VE H*TABET*N ANLAM VE ÖNEM

advertisement
seminerimize hoş geldiniz

Kur’an ve sünnetten örneklerle vaazın
önemi vurgulanacak ve günümüzde
yüz yüze vaazın toplumsal etki
açısından anlamı açıklanacaktır.

2011 yılı mart ayında yapılan İl Müftüleri Seminerinde
konu müzakere edilmiş ve seminer sonuç
bildirgesindeki, “Başkanlığımız, halkı din konusunda
aydınlatma görevinin en bariz hizmet alanlarından
olan cami ve mescitlerdeki vaaz ve irşat hizmetlerinin
yıllardır merkezî sistemle yürütülmesinin pratik ve
kısmî faydalarının bulunmasıyla birlikte
personelimizin potansiyelinin açığa çıkmasını
engellediği ve yüz yüze iletişimin sağladığı etkiyi
vermediği tespitinden hareketle bu uygulamayı
yeniden gözden geçirme ihtiyacı hissetmiştir.

Bu sebeple etkin bir irşat hizmetini sunabilecek
personel seçimi, bunların gerekli hizmet içi eğitime
tâbi tutulması ve ihtiyaç duyulan araç ve kaynakların
temini konularında hazırlıklar sürmektedir. Ayrıca il
müftülerimiz de bölgesel şartları, ihtiyaçları ve
imkânları doğrultusunda belli bir plân dâhilinde bu
sürece gereken katkıyı sağlayacaktır. Neticede din
görevlilerimizin kısa sürede kendi cemaatine vaaz ve
irşat hizmeti sunabilir hâle getirilmesinin
teşkilâtımızın öncelikli hedeflerinden biri olduğu
unutulmamalıdır” tespiti kamuoyuyla paylaşılmıştır.







Seminerler sizlere neyi kazandırmayı
hedeflemektedir?
İrşad nedir?
Vaaz nedir?
Hitabet nedir?
İslam’da irşadla ilgili kavramlar nelerdir?
Vaazın anlamı nedir?
Hitabetin anlamı nedir?





İslam kültüründe vaaz ve hitabetin önemi
Kur’an’da vaaz ve hitabetle ilgili Ayetler
Peygamberimizin vaaz örnekleri
İslam tarihinde meşhur hatipler
Günümüzde toplumsal ihtiyaçlar
açısından vaazın Önemi




Vaizliğin anlamını ve tarihi gelişimini bilir.
Vaizlerin sık kullandıkları eserleri olumlu ve
olumsuz yönleriyle tanır.
Vaaz hazırlama ve sunma yöntem ve
tekniklerini uygular.
Kur’an'da ve muteber hadis kaynaklarındaki
mesel ve hikâyeleri vaazlarında etkin
kullanır.




Dinin temel kaynaklarını (Kur’an ve Sünnet)
vaazlarında etkin kullanır.
Sorun çözme becerisine sahiptir
Vaazlarında güvenilir tarihi bilgileri kullanır.
Vaazlarında din alanındaki temel problemleri
toplumun ihtiyaçlarına göre işler.




Vaazlarında görev bölgesinin örf ve
adetlerini dikkate alır.
Hedef kitlenin ilgi, ihtiyaç ve seviyesini
tespit eder.
Vaaz hazırlarken konusuyla ilgili bilimsel
veri ve dokümanlardan da yararlanır.
Vaazın etkinliğini değerlendirir.





Etkili iletişim ilke, yöntem ve tekniklerini uygular.
Vaaz, hutbe ve ders materyali hazırlar ve geliştirir
Vaazı etkili biçimde sunar
Cemaati bilgilendirmeye yönelik vaaz vb
etkinliklerini planlar ve değerlendirir.
Görevi çerçevesinde Dinî konularda danışmanlık
ve rehberlik yapar.





Vaaz ve irşat hizmetlerinde, yetişkin eğitiminin ilke,
yöntem ve tekniklerini uygular
Vaaz hizmetlerine yeni yaklaşım, yöntem ve
tekniklerden yararlanır.
Toplumu din konusunda bilgilendirmeye yönelik
gerekli ortamı düzenler ve etkili bir biçimde
yönetir.
Türkçeyi doğru ve etkili biçimde kullanır.
Önemli gün ve gecelerin amacına uygun program
düzenler.


1. Olgunlaştırmak; doğru yolu göstermek;
rehberlik, kılavuzluk etmek.
2. Bir din alimi, bir tasavvuf şeyhi ya da bir
hocanın, birikim ve yetkinlik açısından daha
alt düzeydeki İnsanları dînin ne olduğu,
insanın dinin gereklerini nasıl yerine
getirmesi gerektiği konularında aydınlatıp
yönlendirmesi.


İyiliğe sevk için söylenen söz, nasihat, öğüt, bir
kimseye, kalbini yumuşatacak surette sevap ve
ikâba dair söz söylemek, nasihat etmek, bu yolda
söylenilen söz.
Vaaz aslında bir şeyi öğretmek maksadıyla değil,
telkîn gayesiyle yapılır. Genellikle, cemaatin
bildiği şeyleri tesirli bir üslupta anlatıp onları
doğru yola çekmeyi, kötülüklerden
uzaklaştırmayı hedef alır.


Hatîb, cuma ve bayram namazlarında,
minberlerde cemaati dinî konularda
aydınlatan veya irşat eden resmî cami
görevlilerine denir.
Hitabet ise her türlü söz sanatını kullanarak
bilgi, şuur ve motivasyon gibi amaçlarla çeşitli
yer ve zamanlarda yapılan etkili konuşmaların
genel adına denir.




1- Sözlü Tebliğ İle İlgili Olanlar:
A) Öğüt verme ile ilgili olanlar: Vaaz, mev’ize,
zikr, zikrâ, tezkire, nasîhat ve tavsiye
B) Bilgilendirme ve yol gösterme ile ilgili
olanlar: Ta’lim, irşâd, tebliğ, da’vet ve
hidayet.
C) Emretme ve yasaklama ile ilgili olanlar:
Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker.




1- Sözlü Tebliğ İle İlgili Olanlar:
D) Müjdeleme ve sakındırma ile ilgili olanlar:
İnzâr, tahzîr ve tebşir.
2- Sözlü Tebliğin Sunumu İle İlgili Olanlar:
Hikmet, kavl-i leyyin, kavl-i beliğ, kavl-i
hasen, kavl-i ma’ruf, mücadele.
3- Fiili Tebliğ İle İlgili Olanlar: Üsve-i hasene,
cihad, fetih ve şâhid.







“Vaaz, mâbed içi dînî hitâbetin ikinci çeşidi olup câmilerde
veya toplu ibâdet edilen yerlerde yetkili dîn adamları
tarafından ibâdet öncesi veya sonrasnda yapılan dînî
konuşmalardır” (Dînî Hitâbet, s. 53)
Dini bilgilendirmedir.
Cami içi yetişkin eğitimidir.
Dinin duygu boyutunu canlandırmadır.
Cemaati doğru ve hak yola irşâttır.
İçerisinde Rabbimizin çoğu emri yerine getirilen bir eğitim
faaliyetidir.
Dini şuur ve heyecan verme ameliyesidir.


“Vaazın, kalpleri yumuşatacak şekilde tatlı
sözlerle, hitâbet tekniği içinde cemâate öğüt
vermek.”
“Vaaz” kelimesi, Kur’ân-ı kerîmde, nasîhat,
öğüt ma’nâsına gelen “Mev’ıza” vezninde
zikredilmiştir. [Bkz. Âl-i Imrân (3), 138;
Yûnus (10), 57; Nahl (16), 125; Nûr (24), 34]







Hayrı ve şerri öğretmedir.
Helal-haram duyarlılığı kazandırmadır.
Ahlakı ve nefsi tezkiye etme vasıtasıdır.
Gönül eğitimidir.
Dini telkin vermedir.
Cennete insan kazandırma gayretidir.
Kalpleri yumuşatmak ve iyiliği özendirmektir.




“Kalbi korkutarak yumuşatmadır.” (ibnülCevzi)
İbret ve öğütle halkı eğitme yoludur.
Sağlam bilgi, güzel söz, güzel uslub ve uygun
bir metotla yapılan dini bir faaliyet.
Ayet ve hadisler ışığında yapılan bir sohbettir.


Kalpleri yumuşatan, gönülleri ferahlatan,
kafaları aydınlatan, kötü kimseleri iyiliklere
yönelten, iyileri iyilikte sebata ve devamlılığa
teşvik eden konuşmaya denir.
Hz. Ali buyurur ki: “Nükteli ve hikmetli söz ve
davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin. Zîrâ
bedenler yorulduğu gibi ruhlar da yorulur.”



Sözün gücü, öz ve amelden gelir. Hitabet,
sözün gücünü ve hakkın sesinin yankısıdır.
Gönül insanı olarak yetiştirmeye gayretidir.
Hitabetin malzemesi bilgi ve muhabbet, harcı
gayret, sonucu da tevfik-i ilâhiye
mazhariyettir.

İslamî literatürde ise hatîb, cuma ve bayram
namazlarında, minberlerde cemaati dinî konularda
aydınlatan veya irşat eden resmî cami görevlilerine
denir. Hatîbler, o günün şartlarına veya haftanın
özelliğine göre bir hutbe hazırlayarak, kabiliyetlerine
göre ya irticâlen veya yazdıkları metinlerden okuyup
halka İslâmî konularda bilgi verirler. Hatîbler bu
hutbelerini hem hazırlarken, hem de cemaate sunarken,
halkın kültür seviyesini ve durumunu göz önüne tane,
gür sesle ve tatlı bir üslupla okumaları sonuç açısından
daha etkileyicidir.

Hatîblik mesleği, esasında oldukça eskidir. Bazı bilgin ve
devlet adamları hatîblikle meşhurdur. Bilhassa İslâm öncesi
câhiliyye çağında hatîblik mesleği oldukça revaçta idi. Bu
devirde hatîbler, yılın belli zamanlarında kurulan
panayırlarda halka şiirler okurlar veya konuşmalar
yaparlardı. Özellikle İslâm tarihi açısından önemli olan bir
hatîb vardır ki, adı Kuss b. Sâide idi. Bu zat hanîf dinine
mensup olup, daha sonra Hz. Peygamber, peygamberlikle
görevlendirilmeden, söylediği meşhur bir hutbesinde,
yakında bir peygamberin geleceğini haber vermiş ve halka
putlara tapmamayı tavsiye etmiştir.
‫ون اِّ ََّل َك َما يَقُو ُم الَّ ٖذى يَت َ َخبَّ ُ‬
‫طهُ‬
‫اَلَّ ٖذ َ‬
‫الر ٰبوا ََل يَقُو ُم َ‬
‫ين يَا ْ ُكلُ َ‬
‫ون ِّ‬
‫ان ِّم َن ْال َم ِّس ٰذ ِّل َك ِّباَنَّ ُه ْم قَالُوا اِّنَّ َم ْ‬
‫ش ْي َ‬
‫ال َّ‬
‫ط ُ‬
‫الر ٰبوا َوا َ َح َّل‬
‫االبَ ْي ُع ِّمثْ ُل ِّ‬
‫الر ٰبوا فَ َم ْن َجا َءهُ َم ْو ِّع َ‬
‫ظةٌ ِّم ْن َر ِّب ٖه فَا ْنت َ ٰهى فَلَهُ‬
‫ه‬
‫اّٰللُ ْالبَ ْي َع َو َح َّر َم ِّ‬
‫عادَ فَا ُ ٰ‬
‫ف َوا َ ْم ُرهُ اِّلَى ه ِّ‬
‫ار ُه ْم‬
‫ص َح ُ‬
‫ولئِّ َك ا َ ْ‬
‫اّٰلل َو َم ْن َ‬
‫َما َ‬
‫اب النَّ ِّ‬
‫سلَ َ‬
‫ُون‬
‫ٖفي َها خَا ِّلد َ‬
‫‪‬‬

“Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın
kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda)
kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak
faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah,
alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime
Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son
verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a
aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin
halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara
2/275)


َ ‫اس َو ُهدًى َو َم ْو ِّع‬
ٌ َ‫ٰهـذَا بَي‬
َ‫ظةٌ ِّل ْل ُمت َّ ٖقين‬
ِّ َّ‫ان ِّللن‬
“Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a
karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve
bir öğüttür.” (Ali İmran 3/ 138


َ ‫اس قَ ْد َجا َءتْ ُك ْم َم ْو ِّع‬
‫ُور َو ُهدًى‬
ُّ ‫ظةٌ ِّم ْن َربِّ ُك ْم َو ِّشفَا ٌء ِّل َما فِّى ال‬
ُ َّ‫يَا اَيُّ َها الن‬
ِّ ‫صد‬
َ‫َو َر ْح َمةٌ ِّل ْل ُمؤْ ِّم ٖنين‬
“Ey insanlar işte size rabbınızdan bir mev'ıza
ve gönüller derdine bir şifa, ve mü'minler için
bir hidayet ve rahmet geldi.” (Yûnus 12/57)


ٰ ِّ‫ع ا‬
ْ
ْ
ْ
ْ
َّ
َ
ْ
‫س ُن ِّا َّن‬
‫ه‬
‫ى‬
‫ت‬
‫ال‬
‫ب‬
‫م‬
‫ه‬
‫ل‬
‫د‬
‫ا‬
‫ج‬
‫و‬
‫ة‬
َ
‫ن‬
‫س‬
‫ح‬
‫ال‬
‫ة‬
‫ظ‬
‫ع‬
‫و‬
‫م‬
‫ال‬
‫و‬
‫ة‬
‫م‬
‫ك‬
‫ح‬
‫ال‬
‫ب‬
‫ك‬
‫ب‬
‫ر‬
‫ل‬
‫ي‬
‫ب‬
‫س‬
‫ى‬
‫ل‬
ُ ‫ا ُ ْد‬
ِّ
َ
ِّ
ِّ
ِّ
ِّ
ِّ
ِّ
ٖ
ْ
َ ‫ى ا َ ْح‬
ُ
َ
َ
َ
َ
ِّ
ِّ
ِّ
ْ
ِّ
َ
ٖ
َ
َ
َ
َ
َ
َ‫س ٖبي ِّل ٖه َو ُه َو ا َ ْعلَ ُم ِّب ْال ُم ْهت َ ٖدين‬
َ ‫ض َّل‬
َ ‫َرب ََّك ُه َو ا َ ْعلَ ُم ِّب َم ْن‬
َ ‫ع ْن‬
“(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle,
güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde
mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi
yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda
olanları da en iyi bilendir.” (Nahl 16/125)


ً‫ظة‬
َ ‫ت َو َمث َ ًًل ِّمنَ الَّ ٖذينَ َخلَ ْوا ِّم ْن قَ ْب ِّل ُك ْم َو َم ْو ِّع‬
ٍ ‫ت ُمبَ ِّينَا‬
ٍ ‫َولَقَ ْد ا َ ْنزَ ْلنَا اِّلَ ْي ُك ْم ٰايَا‬
َ‫ِّل ْل ُمت َّ ٖقين‬
“Muhakkak ki size dinin hükümlerini
açıklayan âyetler, sizden önce gelip
geçenlerin hallerinden misaller ve Allah’a
karşı gelmekten sakınacaklar için birtakım
öğütler indirdik.” (Nur 24/34)


‫ت ُمذَ ِّك ٌر‬
َ ‫صي ِّْط ٍر@فَذَ ِّك ْر اِّنَّ َما ا َ ْن‬
َ ‫لَ ْس‬
َ ‫ت َعلَ ْي ِّه ْم ِّب ُم‬
“İşte böyle... Sen insanları irşada devam et!
Zaten senin görevin sadece irşad edip
düşündürmektir. Onların üzerinde zorlayıcı
değilsin.” Ğaşiye 88/21-22)
‫وف َويَ ْن َه ْو َن‬
َ ‫ون اِّلَى ْال َخي ِّْر َويَا ْ ُم ُر‬
َ ‫ع‬
ُ ‫َو ْلت َ ُك ْن ِّم ْن ُك ْم ا ُ َّمةٌ يَ ْد‬
ِّ ‫ون ِّب ْال َم ْع ُر‬
ٰ ُ ‫ع ِّن ْال ُم ْن َك ِّر َوا‬
‫ون‬
َ ‫ولئِّ َك ُه ُم ْال ُم ْف ِّل ُح‬
َ
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve
kötülükten men eden bir topluluk
bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”
(Âl-i İmran 3/104)
ٰ ْ ‫اّٰلل َو ْاليَ ْو ِّم‬
ِّ ‫يُؤْ ِّمنُونَ ِّب ه‬
‫ع ِّن ْال ُم ْن َك ِّر‬
ِّ ‫اَل ِّخ ِّر َويَا ْ ُم ُرونَ ِّب ْال َم ْع ُر‬
َ َ‫وف َويَ ْن َه ْون‬
ٰ ُ ‫ت َوا‬
َ‫صا ِّل ٖحين‬
ِّ ‫عونَ فِّى ْال َخي َْرا‬
ُ ‫ار‬
َّ ‫ولئِّ َك ِّمنَ ال‬
َ ُ‫َوي‬
ِّ ‫س‬

“Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar.
İyiliği emrederler. Kötülükten men
ederler, hayır işlerinde birbirleriyle
yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.”
( Âl-i İmran 3/113)


‫وف َويَ ْن َه ْونَ َع ِّن ْال ُم ْن َك ِّر‬
ُ ‫َو ْال ُمؤْ ِّمنُونَ َو ْال ُمؤْ ِّمنَاتُ بَ ْع‬
ِّ ‫ض يَا ْ ُم ُرونَ بِّ ْال َم ْع ُر‬
ٍ ‫ض ُه ْم ا َ ْو ِّليَا ُء بَ ْع‬
ٰ ُ ‫سولَهُ ا‬
َّ َ‫ص ٰلوة َ َويُؤْ تُون‬
‫اّٰلل‬
‫س َي ْر َح ُم ُه ُم ه‬
ُ ‫اّٰلل َو َر‬
َّ ‫َويُ ٖقي ُمونَ ال‬
َ ‫ولـئِّ َك‬
َ ‫اّٰللُ اِّ َّن ه‬
َ ‫الز ٰكوة َ َويُ ٖطيعُونَ ه‬
ٌ ‫َع ٖز‬
‫يز َح ٖكي ٌم‬
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin
dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar.
Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve
Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet
edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir,
hüküm ve hikmet sahibidir.” ( Tevbe 9/71)


ٰ ْ َ‫اجدُون‬
َ‫اَل ِّم ُرون‬
َّ ‫الرا ِّكعُونَ ال‬
َّ ‫امدُونَ ال‬
ِّ ‫اَلتَّائِّبُونَ ْالعَا ِّبدُونَ ْال َح‬
َّ َ‫سائِّ ُحون‬
ِّ ‫س‬
ُ ِّ‫ع ِّن ْال ُم ْن َك ِّر َو ْال َحاف‬
ِّ ‫ظونَ ِّل ُحدُو ِّد ه‬
َ‫اّٰلل َوبَ ِّش ِّر ْال ُمؤْ ِّم ٖنين‬
ِّ ‫ِّب ْال َم ْع ُر‬
َ َ‫وف َوالنَّا ُهون‬
“Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler,
hamdedenler, oruç tutanlar , rükû’ ve secde
edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve
Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır.
Mü’minleri müjdele.” ( Tevbe 9/112 )


‫ص ِّب ْر َع ٰلى َما‬
ِّ ‫ص ٰلوة َ َواْ ُم ْر ِّب ْال َم ْع ُر‬
ْ ‫وف َوا ْنهَ َع ِّن ْال ُم ْن َك ِّر َوا‬
َّ ‫ی اَقِّ ِّم ال‬
َّ َ‫يَا بُن‬
‫ور‬
َ َ‫ا‬
ِّ ‫صابَ َك اِّ َّن ٰذ ِّل َك ِّم ْن َع ْز ِّم ْاَلُ ُم‬
“Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret.
Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere
karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak
emredilmiş işlerdendir.” ( Lokman 31/17)


َ‫س َما َكانُوا يَ ْفعَلُون‬
َ ْ‫َكانُوا ََل يَتَنَا َه ْونَ َع ْن ُم ْن َك ٍر فَعَلُوهُ لَ ِّبئ‬
“İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini
vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta
oldukları ne kötüydü!” ( Maide 5/79)
‫ى الَّ ٖذى يَ ِّجدُونَهُ َم ْكتُوبًا ِّع ْندَ ُه ْم فِّى الت َّ ْو ٰري ِّة‬
‫الر ُ‬
‫اَلَّ ٖذينَ يَتَّبِّعُونَ َّ‬
‫ى ْاَلُ ِّم َّ‬
‫سو َل النَّبِّ َّ‬
‫وف َويَ ْن ٰهي ُه ْم َع ِّن ْال ُم ْن َك ِّر َويُ ِّح ُّل لَ ُه ُم َّ‬
‫ت‬
‫الط ِّيبَا ِّ‬
‫َو ْ ِّ‬
‫اَل ْن ٖجي ِّل يَا ْ ُم ُر ُه ْم بِّ ْال َم ْع ُر ِّ‬
‫ص َر ُه ْم َو ْاَلَ ْغ ًَل َل الَّ ٖتى َكان ْ‬
‫َويُ َح ِّر ُم َعلَ ْي ِّه ُم ْال َخبَائِّ َ‬
‫َت َعلَ ْي ِّه ْم‬
‫ض ُع َع ْن ُه ْم اِّ ْ‬
‫ث َويَ َ‬
‫ور الَّ ٖذى ا ُ ْن ِّز َل َمعَهُ ا ُ ٰ‬
‫ولـئِّ َك‬
‫فَالَّ ٖذينَ ٰا َمنُوا ِّب ٖه َو َع َّز ُروهُ َونَ َ‬
‫ص ُروهُ َوات َّبَعُوا النُّ َ‬
‫ُه ُم ْال ُم ْف ِّل ُحونَ‬

“Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı
buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan
kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları
kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri
helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar.
Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır.
Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona
yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a)
uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
(A’raf 7/157)


َّ ‫ص ٰلوة َ َو ٰات َ ُوا‬
‫الز ٰكوة َ َوا َ َم ُروا‬
َّ ‫ض اَقَا ُموا ال‬
ِّ ‫اَلَّ ٖذينَ اِّ ْن َم َّكنَّا ُه ْم ِّفى ْاَلَ ْر‬
ِّ ‫وف َونَ َه ْوا َع ِّن ْال ُم ْن َك ِّر َو ِّ ه‬
‫ور‬
ِّ ‫بِّ ْال َم ْع ُر‬
ِّ ‫ّٰلل َعاقِّبَةُ ْاَلُ ُم‬
“Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine
yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı
dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve
kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti
Allah’a aittir.” ( Hac 22/41)

Veda Hutbesi bunun en meşhurlarıdır.








V’az Edebiyatında Hadisler, Mahmut YEŞİL, TDV. Yayınları, 1998.
Türkiye’de Vaizlik (Tarihçesi ve Problemleri), Mehmet Faruk
BAYRAKTAR, İFAV Yayınları, 1997.
Dinî Hitabet, İ. Lütfi Çakan, İFAV Yayınları, 1998.
Peygamber Efendimizin Hitabeti, Ahmet Lütfi Kazancı İstanbul,
Marifet Yayınları, 1980.
Asr-ı Saadet ve Raşit Halifeler Döneminde Hitabet, Mehmet Reşit
Özbalıkçı, İstanbul, Yeni Akademi Yayınları, 2005.
Diyanet İslam Ansiklopedisi, Vaaz ve Hitabet Maddesi.
Sorunlarımız-Sorumluluklarımız, Dr. Ömer Menekşe, Diyanet
yayınları.
Şamil İslam Ansiklopedisi.
semineri hazırlayan ve sunan
MEVLANA TAŞKAYA
ULUDERE İLÇE VAİZİ
Download