وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ

advertisement
Temmuz-1997
İYİLİĞİ EMREDİP
SAKINDIRMAK
KÖTÜLÜKTEN
Diyanet
‫ون اِلَى ْال َخي ِْر‬
َ ‫َو ْلتَ ُك ْن ِم ْن ُك ْم اُ َّمةٌ يَ ْد ُع‬
‫ُوف َويَ ْنهَ ْو َن َع ِن‬
َ ‫َويَأْ ُمر‬
ِ ‫ُون بِ ْال َم ْعر‬
‫ُون‬
َ ‫ك هُ ُم ْال ُم ْفلِح‬
َ ِ‫ْال ُم ْن َك ِۜ ِر َواُ ۬ولٰٓئ‬
Muhterem Müslümanlar!
İyiliği emredip, kötülükten sakındırmanın,
İslamiyet’te büyük bir önemi vardır. Bütün
Müslümanlar yekdiğerinin iyiliğini istemeli,
birbirlerini irşada çalışmalıdırlar. Bunu vaz
geçilmez bir görev bilmeli ve bu görevi
yapanlara teşekkür edilmelidir. Üzülerek
belirtelim ki, bazı insanlarda garip bir ruh haleti
vardır. Hatta söz ne kadar faydalı, ne kadar
değerli olsa da hoşlarına gitmez, bu faydalı
nasihatleri bile ters bir anlayışla karşılarlar.
Halbuki, sevgili peygamberimiz (s.a.v.) bir
hadisi şeriflerinde "Şüphe yok ki Din; Allah için,
Allah'ın kitabı için ve peygamberleri için
Müslümanların amirleri için ve bütün
Müslümanlar
için
nasihatten
ibarettir"
buyurmuşlardır. (1)
Dinimizde ve asrımızda, işlenmesi pek
önemli olan iyiliği emredip ve kötülükten
sakındırma konusu hakkında, her Müslüman
elinden geleni mutlaka yapmalıdır. Ancak bu işin
ifası sırasında İslami ölçüye göre hareket
edilmelidir. Nitekim Cenabı Hak "Ey
Muhammed, Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel
öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış;
Doğrusu Rabbin kendi yolundan sapanları daha
iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir"
buyurmaktadır. (2)
Buna göre, emri maruf ve nehyi münker
yapılırken, şüpheleri giderecek deliller, güzel
öğütler, tatlı sözler, nezih misaller ve yumuşak
sözler
kullanılmalı,
insanları
korkutan,
çekindiren, kaçıran, tiksindiren söz ve
beyanlardan mutlaka kaçınılmalıdır. Doğruyu en
iyi şekilde anlatmak, onun güzelliklerine çekmek
ve batıl yolların çirkinliklerini de örnekleri ile
göstermek gerekmektedir.
Muhterem Müminler!
İki cihan güneşi, Yüce Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.v.) kimsenin inanmadığı bir
zamanda ve zeminde, tek başına ortaya çıktı.
Yılmaz bir azim, sönmez bir gayret, bitmez bir
irade ile insanlara emri maruf ve nehyi münkerde
bulundu. İslamdan nasibini almamış, küfrün ve
cehlin karanlıklarında yüzenler onun bu
davetinden rahatsız oldular. Bu rahatsızlıklarını
önceleri tenkit ve alayla ifade ettiler. Fakat işin
alayla önlenemeyeceğini anlayınca, hakarete
başladılar. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bütün
bu alay, tenkit, hakaret ve kınamalara aldırış
etmeksizin, vazifesi olan İslami tebliği yerine
getirmeye devam etti. Dün olduğu gibi bugün ve
yarında İslami davasına gönül verenler, çeşitli
sıkıntı ve çilelere katlanacaklardır. Zira İslam'da
nemelazımcılık yoktur.
Değerli Müminler!
Konumuzla ilgili olarak. Cenabı Hak Kuranı
Kerimde "Mümin erkekler ve kadınlar,
yekdiğerinin yardımcılarıdır. İyiliği emreder ve
kötülükten sakındırırlar" (3) buyurmakta ve bu
görevi
kadın,
erkek
her
Müslümana
yüklemektedir.
Diğer bir ayeti kerimede de Cenabı Hak "siz,
insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu
emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan
hayırlı bir ümmetsiniz" buyurmuşlardır. (4) Bu
ayet, İslam toplumunun meziyetini ve bu dine
mensup olanların bütün ümmetlerden daha
hayırlı olacağını ilan ederek. İslam toplumu
arasında mümtaz simaların bulunacağını bizlere
müjdelemektedir.
Aziz Cemaat!
Hutbemizin başında okuduğum ayette de
Cenabı Hak "Sizden, iyiye çağıran, doğruluğu
emreden ve fenalıktan men eden bir cemaat
olsun. İşte başarıya erişenleriniz onlardır"
buyurmaktadır. (5) Bu ayeti kerime ise,
Müslümanlar arasında güzel bir davranışta
bulunarak, bütün beşeriyeti aydınlatacak, birlik,
beraberlik ve kardeşliğe, doğruluğa çağıracak bir
toplumun bulunmasını emrediyor.
Bu itibarla; Bütün Müslümanlar birbiri
hakkında doğruluğu emreden ve fenalıktan
alıkoyan olduğu gibi, içlerinden bir kısım, güzide
zevatta daima emri Ma'ruf ve nehyi münkirde
bulunarak İslam toplumunun dinine, diyanetine,
ahlakına hizmette bulunmalıdır. Bu hizmet bütün
milletçe takdir edilmelidir. Unutulmasın ki, bu
görev esasen, farzı kifaye yoluyla bütün
Müslümanlara yöneliktir.
Ancak
bu
önemli
görevi
güzelce
yapabilmek, ilim ister, tecrübe ister, konuya
vukufiyetle hitapta bulunmak melekesi ister.
Dolayısıyla bir yerde kötülükten sakındırma işi
eğer mümkün ise el ile yapılmalı, bu mümkün
değil ise dil ile yapılmalıdır. Bu da kabil değilse,
o fenalığa kalb ile buğz edilmelidir.
***
1- Sahihi Müslim Şerhi, Nevevi, C.2, S.
36- 37. Mısır baskısı.
2- Nahl : 125.’
3- Tevbe : 71.
4- Al-i İmran .110.
5- Al-i İmran : 104
Related documents
Download