SorgulayanGelsin! CanNuroğlu TelifHakkı/CopyrightCanNuroğlu,2017 E-KitapHristiyanKitaplartarafındanyapıldı.Dahafazlaücretsizkitapindirmek içinsitemizeziyaretedin. Türkiye'deKiliseAdresleri 2 İçindekiler Önsöz Giriş 1.TANRI’NINVARLIĞI a.BiliminTemelYasaları b.AntropikPrensip(İnsancılİlke) c.DoğanınDoğası d.DoğuştanGelenİnanç e.AhlakiYükümlülük f.Karar a.Dünyamızınbuhaliorijinalplanaaykırıdır b.Yalnızbırakılmadık c.Beklentilerimizigözdengeçirmeliyiz d.Büyükresmigöremiyoruz e.Tanrıkötülüğüiyilikiçinkullanabilir f.Yenilenmeumuduvardır 2.KUTSALKİTAP’INYETKİSİ a.Metinleilgilikanıt b.TarihiKanıt i.YaratılışTanımı ii.KüreselTufan iii.BabilKulesi a.İlahiEsin b.KutsalKitap’takiÇelişkiler c.ŞiddetİçerenBölümler: d.‘Modern’Çelişkiler SonSöz 3 Önsöz Modern Bilimin gelişip ilerlemesinin ardından metafizik dünyaya ilişkin şüpheci yaklaşımların da artmasıyla birlikte, mutlak gerçekliğin ne olduğu konusunda tartışmalar bitmeden sürer gider. Bu da son yüzyıllar içerisinde Tanrı’nınvarlığımeselesiniherdemgündemdetutmaktadır. ‘Gerçekten bir Tanrı var mı?’ sorusu, ağır bir anlam ve değer kaybı yaşayan günümüz dünyasında yanıtlanması gereken çok hayati bir soru olarak karşımızdadır. Elinizdeki kitap bir taraftan doğal teoloji açısından Tanrı’nın varlığına işaret eden kanıtların olup olmadığı meselesini ele alırken, diğer taraftan da özel vahiy, yani tanrınınvahyettiğisözüngüvenirliliğiniincelemektevebuhayatisoruyatutarlıbiryanıt sunmayaçalışmaktadır. Bu kitap, karmaşık bir dilden ziyade, bu konuyla ilgilenen bir kişinin rahat bir şekildeokuyabileceğiakıcıvesadebirdilesahiptir.Kitapiçerisindeyapılananaloji ileanlatmakgerekirse,kendinizibirmahkemesalonunda,önemlibirdavanınçözülme aşamasında, karar vermesi gereken bir jüri koltuğunda bulacaksınız. Vereceğiniz kararınyaşamınızdakienönemlikararolacağındankuşkunuzolmasın. Gerçeğin, onu arayanlara er geç kendisini açıklamak gibi bir özelliği vardır. Bu çabanızdakarşılıksızkalmayacağınızainanıyorum. Yazarın bu kitabı arayış için iyi bir başlangıç istasyonu olabilir. Diğer duraklara ilerlemekten ve nihai varış noktasında bekleyen Tanrı ile buluşmaktan asla vazgeçmemenizdileğiile. SenemEkener 4 Giriş Soru sormak insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. İlk konuşmaya başlayan çocuk genellikle her şeyi sorgulayarak anne babasını neredeyse delirtir: ‘Bu ne?’, ‘Nasıl?’, ‘Ama neden?’... Ne yazık ki bulunduğumuz coğrafyada çoğu zaman açıklayıcı bir cevap almak yerine, ‘Boş ver’, ‘Kurcalama orayı’, ‘Ayıptır!’yada‘Sus!’gibiyanıtlarlakarşılaşmışızdır.Özelliklehayatınenönemli konularınagelince,dinveTanrıgibi,genellikle‘Fazlasorusormakiyideğil,yoksa dinden çıkarsın’ denmiştir. Böylece çoğu insanımız sorularını içine atıp bir yerlerdehapsetmiştirduygularını,amabazılarımızsormadanedemeyiz.Nevar ki soru sordukça da kafamız iyice karıştı ve sağlıklı bilgi edineceğimiz kişiler bulamadığımız için gittikçe yalnızlığa ve karamsarlığa gömüldük. Bu sayede birçokkişigerçektendindençıkmıştırveTanrı’dandavazgeçmiştir. Pekisorusormakgerçektengünahmıdır?İnsanaakılverenAllahbuharika armağanı kullanmamıza neden engel olsun ki? Sora sora Bağdat bulunuyorsa, aynıyöntemleTanrı’yagidenyolubulamazmıyız?Elbettebuluruz!Aslındasoru sormakşarttır.Özelliklehayatınenönemlimeselelerinianlamakiçinbirçokşeyi sorgulamakgerek.Sendesevgiliokursorusormayısevenlerdenisenbukitap tamsanagöredir.Şuandamerakedipirdelediğinkonulardanötürübelki‘dinden çıkmış’ damgasını yemiş olabilirsin, ama bunun hiç bir önemi yoktur. Kendini deist,kuşkulu,agnostikyadaateistolarakgörüyorolabilirsin,benimiçinsorun değil, önemli olan aklını kullanıyor olman ve gerçekleri samimiyetle arıyor olmandır. Öncelikle, klasik kültürel anlatımlarla yetinmeyip farklı bir bakış açısını okumayayanaştığıniçinsenitebrikederim.Budavranışınbanahayatınenderin mevzuları olan Tanrı, inanç ve yaşamın esas anlamı hakkındaki sorularının cevaplarını gerçekten bulmak istediğini gösteriyor. Bu önemlidir çünkü birçok insan, ister dindar olsun veya olmasın, sadece ebeveynlerin, öğretmenlerin ve başkaları tarafından söylenenleri pek düşünmeden ve onlara verilen bilgilerin geçerliliğinitestetmedeninanmayarazıolurlar.Buçokyanlıştır! Hayattaki zor sorularla uğraşmaya cesaret edenlere çok büyük saygı duyarım. Çoğu insana, onlara önceden öğretilmiş olan şeylere gerçeklik boyutunukontroletmedeninanmakdahakolaygelirçünkükurulmuşdengeyive düzenikimsesarsmakistemiyor.Fakatşöylebirgerçekvardır;hepimiztatmin edilmeye muhtaç akıllara sahibizdir. Özellikle modern çağda şanslıyız ki bize sunulan iddiaların doğruluğunu değerlendirebilmemiz için ihtiyacımız olan gerçeklere daha fazla ulaşılabilirliğimiz vardır. Böylece eskisi gibi karanlık bir köşede saklanmaya gerek yok, içinde büyüdüğümüz toplumun sınırlarını aşıp gerçeğinufuklarınıkeşfedebiliriz. 5 Ben, soru sormanın hatta şüphe etmenin bile hayatlarımızda önemli yeri olduğunudüşünüyorum.Çünkütestedilmeyenbir“gerçekiddiasının”kolaylıkla yalan bahanesine dönüşebildiğini hepimiz görmüşüzdür. Belli bir gerçeğin inanılmaya değer olabilmesi için, mantıklı eleştiriye karşı ayakta durabilmesi gerekmektedir.Gerçekçibirargümaneleştiridenkaçınmamalı,çünküsağlıklıbir fikir alışverişinden her zaman daha güçlü bir gerçeklik doğar. Zira dürüstçe sorgulamakbirinindoğrubildiklerinibaştasarsadaenindesonundaonudaha doğru bir inanca sevk edeceği kesindir. Bu sebeple şüpheci veya ateist arkadaşlarımdangeleneleştirilerihoşkarşılarımçünkübudiyaloglarınTanrı’ya olanimanımıvegüvenimigüçlendirmeyesebepolduğunufarketmişimdir. Aslında imanımdan her zaman bu kadar emin olmadım. Ben Hristiyan bir ailede büyüdüm ve çoğu çocuk gibi bana öyle öğretildiği için öyle olduğunu düşündüğümbirçokşeyvardı.Fakatlisedeykenimanımameydanokuyanbirkaç zorsoruilekarşılaştım.Çoğuinsanbusorularlakarşılaştıklarındayasağırolan kulağınıçeviripkörükörüneinanmayıseçeryadatamamenimanınıterkeder. Bencebutepkilerinikisidekolayyoluseçmenin,gerçeklerdenkaçınmanınveya onlara aldırmamanın işaretleridir. Ben başka bir yolu seçtim, o da imanımı sorguya çekmek oldu. Çünkü inandığımız konuların gücünün ancak onları sorgulama isteğimizle kanıtlanabileceğini düşünüyorum. Yıllar boyunca imanımınmantıklıvegerçekolduğunuanlamakiçinhepsorularsordum.Sonuç olarak, imanımı sorgulamanın ve bazen ondan şüphe etmemin bile, inandıklarımıdahadanetleştiripgüçlendirdiğinigördüm. Ne var ki “modern çağ” insanlarının çoğu Tanrı’ya inanmanın mantık ve bilimçerçevesidışındaolduğunuvarsayar.Hatta,geçtiğimizyüzyıldainsanlar birbirlerine tamamen zıt olacakları düşüncesiyle bilimi inanca karşı tuttular. Fakat inancımı sorgulayan arkadaşlarımın sorularını cevapladığım yıllar boyunca,KutsalKitap’aolanimanımınbilimselilkelerleuyumiçindeolduğunu, dahası, hayat ve bildiğimiz gerçeklere tamamen mantıklı bir açıklama sunduğunu keşfettim. O yüzdendir ki, ben burada hayatın sorularına, Kutsal Kitap(Tevrat,Zeburveİncil)tarafındananlatılanvekanıtlanabilirbilimverisine dayananmantıklıcevaplarsunmakistiyorum. Kutsal Kitap’ın modern bilimle uyumlu olmasının mümkün olmadığını düşünüp beni duymazdan gelmeden önce bir dakikanı ayırıp kendi önyargını analiz etmeni rica edeceğim. Hepimiz içinde yetiştirildiğimiz toplumdan, gördüğümüz eğitimden veya kişisel deneyimlerimizden belli başlı düşüncelere eğilimliyizdir. Oysa ki her şeyi biliyor ya da tam olarak araştırmış olmamız mümkün değil. Bu yüzden ister beğenelim ister beğenmeyelim, hepimiz bir takım önyargıya sahibiz. Fakat yine de hayatın en kritik sorularını incelemek üzere işte buradayız ve her zamankinden daha çok açık görüşlü olmamız gerekiyor. Bu sebeple, gerçekleri samimi bir şekilde yeniden gözden geçirebilmekiçintabiatımızaözgüönyargılarıbirkenarakoyuptarafsızolmaya çalışalım. 6 Kendim Tanrı’ya iman eden biri olmama rağmen, bir konuda ‘imanlı’ diye geçinenlerdençokinançsızlarahakveririm.ÇünküTanrı’yainanmayaninsanlar inançsızlıkları doğrultusunda yaşarken Allah’a inandığını söyleyenler çoğu zaman Allah onları görmüyormuş gibi yaşıyorlar. Bu korkunç derecede ikiyüzlülüktür! Tabii ki bu inandıklarının gerçek olmadığını veya değersiz olduğunu kanıtlamaz. Ancak, doğru olduğunu bildikleri ve eylemlerinin gerçekliğinin arasındaki korkunç tutarsızlığının altını çizer. Ne yazık ki günümüzdeinsanlarıençokdindensoğutanveTanrıgerçeğindenuzaklaştıran dabututarsızlıkveikiyüzlülüktür. Öteyandan,‘dindar’insanlarınikiyüzlülüğüyüzündenTanrı’yainanmamayı seçmek hepimizin özünde bulunan standart dürüstlük ve ahlak beklentisinin altınıçizer.Bunubirörnekileaçıklayayım:Korkunçbiranneveyababayasahip olan birinin aile sevgisinin var olmadığını iddia ettiğini düşünün. Bu tür bir mantık aslında hepimizin doğal olarak anne baba sevgisini arzu ettiğimizi gösterir, bu da aslında sevginin çok gerçek ve hayatın önemli bir parçası olduğunu kanıtlar. Ayrıca bu gerçeği reddetmek hayatı daha iyi bir hale getirmez,sadecebiziacılaştırır.AynıbiçimdeinançsızbirininTanrı’yıveruhsal gerçekleri reddetmesi hayatını daha doğru bir noktaya ulaştırmak yerine onu ahlakibirhavaboşluğundayaşamayasevkeder. Kaldı ki toplumumuzda özellikle din konusunda gözüken tutarsızlıklar Tanrı’nın yokluğundan çok toplumun ikiyüzlülüğünü kanıtlar. Bu noktada topluma hakim olan dini sorgulasak da Tanrı’yı beraberinde atmamaya dikkat etmeliyiz çünkü burada iki ayrı olay vardır. İçinde büyüdüğümüz dini veya inancı sorgularken Tanrı gerçeğini tam olarak yansıtmıyor olabildiğini unutmamalıyız. Araştırma sonucunda belirli bir inancı reddetsek bile Yaradan’ımızdan ümit kesmemeye dikkat edelim. Yani pire için yorganı yakmayalım. YeryüzündeTanrı’yıtemsilettiğiniiddiaedenbinlercedinveinançvarama Tanrıbirdir.Dolayısıylasorguladığımızdinboşçıksadabu,Tanrı’nınolmadığı anlamına gelmez. Şöyle bir örnek vereyim: Ailemle birlikte bir gün misafirliğe gittik. Elimizdeki haritayı takip ederek sonunda adrese ulaştık. Kapıyı çaldık ama hiç tanımadığımız biri karşımıza çıktı. Sonra arabaya dönünce oğlum ‘Demekkiöylebiriyok’dedi.Bende‘Hayır,aradığımızkişivarda,bizyanlışadrese gelmişiz çünkü kullandığımız harita bizi yanılttı’diye karşılık verdim. Benzer şekildegerçeğibulmakiçindoğruadresebaşvurmakvedoğruharitayıizlemek deçokönemlidir. Sonuç olarak, sorgulamak gereklidir. Toplumumuzun ve hayatın genel tutarsızlıklarınıçözmekiçinzorsorularsormaklazım.Ancaksorgularkennihai amacımızıgözdenkaçırmamalıyız.Çünkübazısısorgularkenasiveyahavalıbir tutumsergilemeyebaşlar.Sankiüstünmantıklarıylaherşeyiçözebiliyorlarmış. Eleştirmek ve sorgulamak onlarda resmen bağımlılık yapmıştır. Artık gerçeği aramıyor,sadecekendileriniherkestenbirtıkdahaüstüngöstermeyeçalışıyor. 7 Fakat acı gerçek şu ki, işin sonunda ne kendini ne de başkalarını bir tık yükseltmiyor,aksinediğerherkesikendisigibiaynışüphecibataklığınaçekiyor. Butarzbirsorgulamasağlıklıbirhayatiçiniyibirtemeloluşturmaz.Çünkü kişiselvetoplumsaldavranışlarımızaşekilverecekgerçekcevaplaraihtiyacımız var. Amacımız sadece sorgulayıp durmak değil, gerçeklere ulaşmak olmalı. O yüzden bu zor soruları araştırmaya başlamadan önce sana sormak istiyorum, sevgili okur: Hakikaten gerçek olanı arıyor musun? Eğer aramıyorsan, sadece tartışmak istiyorsan, bununla zamanını harcama. Fakat gerçeğe ulaşmak için sorularsoruyorsan,nekadarözgürkılanbirdeneyimolduğunukeşfedeceksin. İsaMesihdediki:“Gerçeğibileceksinizvegerçeksiziözgürkılacak.” Elinizdeki kitap, inanç ve Tanrı hakkındaki konuları sorgulayan kişilerin sorularını Hristiyan bakış açısından cevaplamayı hedefler. Buradaki amacım, bütün itirazları tek tek cevaplamaya kalkışmaktansa en önemli meseleleri ele alıpdahasağlıklıvegerçekçibirtartışmaplatformuoluşturmaktır.Enönemlisi, herşeyisorgulayanarkadaşlarımaTanrı’yainanmanınbizi‘akılsız’yapmadığını göstermek istiyorum. Sonuç olarak her birimiz bu konularda kendi kararını vermesilazım.Ancakkararverirkengerçekverilerideğerlendirdiğimizedikkat etmeliyiz. Ülkemizde ve dünyanın genelinde Hristiyanlık hakkında pek çok olumsuz şeyler duyuluyor, fakat şimdi de bir Hristiyan’dan gerçekten neye inandığımızı ve inandığımızın bilimsel kanıtlarla nasıl bağlantılı olduğunu okumaşansınızvardır. Değerliokur,eğeraçıkveönyargısızolduğunuiddiaediyorsan,gelecekolan sayfalardasahipolduğunbazıgörüşleriyenidendeğerlendireceğiniumutediyor veböyleolacağınainanıyorum. 1 8 1.TANRI’NINVARLIĞI Tanrı’nınvarolduğundannasıleminolabiliriz? En önemli ve temel olan, Tanrı’nın varlığı konusuna değinerek başlıyoruz. Birçokkişibuolayıkavramaktazorlukçekerçünkügözlegörülmeyeninvarlığı tamanlamıylakanıtlanamaz.Fakatsırfbirşeygörüşyeteneğimizekarşıgeliyor diye, bu göremediğimizin var olmadığını göstermez. Hatta inanan biri olarak, Tanrı’nın bilimsel olarak “kanıtlanamamasına” hiç şaşırmıyorum, çünkü O gerçekten Tanrı’ysa, özü gereği kesinlikle bilim kapsamının üstünde ve ötesindedir. Eğer Tanrı’nın her yönünü deneysel olarak açıklayabilseydik bu O’nun gerçekten de Tanrı olmadığını kanıtlardı, çünkü doğası gereği Tanrı yarattıklarınınüstündeveötesindeolmalıdır. Rus bir kozmonot uzay yolculuğundan döndükten sonra Tanrı’yı bulamadığınıbildirmiştir.ÜnlüOxfordfilozofuC.S.Lewisbubildiriyi,Hamlet’in Shakespeare’ibulmaküzeretavanarasınagidipeliboşdönmesinebenzetmiştir. Doğal olarak, Hamlet karakterinin kendi hikayesinin yazarı olan Shakespeare’i tavan arasında bulmasını beklemeyiz. Aynı şekilde, bizi yaratmış olan yaratan Tanrı olduğuna göre, Tanrı’yı yalnızca kendi zihin gücümüzü kullanarak bulamazsakşaşırmayalım. YaniTanrı’nınvarlığınıtamanlamıylakanıtlayamıyorolmamız,imanaengel olmaktan ziyade gerçeğin temelinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Bunun nedeni iman, fiziksel olarak hissedilemez olanı anlamamıza yardımcı olan doğal ve deneyselbölgeninötesineuzanır.KutsalKitapimanhakkındaşöyleder:“İman, umut edilenlere güvenmek, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır.” Gerçek iman, doğal yeteneklerimizin ötesinde bulunan ruhsal hakikatler hakkındabizegerçekgüvencevesağlamkanaatverir. Bilim harika bir şeydir ama gözlemlenebilir ve ölçülebilir olan konularda sınırlıdır. Aslında insan varlığımızda bilim alanının dışında bulunan birçok olağanüstüolayvardır.Meselatekrarsevgiörneğinielealalım.Sevgidünyanın her yerinde kabul edilen insan değerinin merkezindedir. Bir bebek doğduğu andanitibaren,sevgidediğimizbueşsizduyguyuyaşamayabaşlar.Aileleribir aradatutangörünmeyenbirtutkalgibidir.Yüzyıllardırveözelliklekendimodern popüler kültürümüzde, sevginin gücünün ve her tarafa yayılan etkisinin yoğun tanıklıklarını görürüz. Çoğu şarkının, şiirin ve filmin sevgi konusunu veya eksikliğini işlemesi yeterli bir kanıttır. Yine de sevgi kelimesini açıklamak ve ölçmekiçinbilimselterimlerkullanmakimkansızdır. Çoğu kişi soyut olan sevginin bir konsept ve sosyal değer olarak var olduğunu kabul etse de, hala Tanrı kavramına karşı direnir. Bunun nedeni insanların çoğu zaman neredeyse müdafaası imkansız olan ‘rasyonel’ bir 2 3 9 pozisyondan tartışmalarıdır. Tanrı ile ilgili olan kanıtların, modern bilimin deneysel testlerine katlanmalarını isterler. Böyle olduğu halde günlük deneyimlerimizin çoğu aynı bilimsel “deney tüpünün” içine zorla konulamaz. Gerçek şu ki, “hayat” dediğimiz olayın birçok boyutu var ki katı rasyonalizm kullanılarak ölçülemez. Sadece tam anlamıyla kanıtlayabildiğimiz veya anlayabildiğimiz şeylere inanacağız desek, aslında zihnimizi köreltmiş ve hayatımızıkısıtlamışoluruz.Herhangibirkonuhakkında,sonucumuzdanyüzde yüzeminolmakaydıylabireminlikdüzeyineerişmemizmümkünmü?Bilimsel kanıtların bizi bir noktadan sonra daha ileriye götüremeyeceğini anlamamız lazım. Çünkü bilim ve katı rasyonalizm tekrarlanan ve gözlemlenebilen olağanüstü olayların değerlendirilmesi konusunda sınırlıdır. Bununla birlikte Tanrı’nın varlığı gibi konular bu yöntemleri kullanarak ne tamamıyla kanıtlanabilirnedekanıtlanamaz. Sonuç olarak, hava geçirmez kanıtlar aramaktansa, bizi belli bir yöne götürecek kanıtlar aramalıyız. Bir suç dosyasını düşünün. Eğer bir suç işlenmişsejüriheyetikanıtlarıdeğerlendirmekiçintoplanır.Olayıikitaraftanda dinlerler, konu hakkında hangi kanıtların mevcut olduğuna bakarlar ve nihayetinde verebilecekleri en iyi kararı vermeye çalışırlar. Fakat, jüri heyetindekikimsekararhakkında%100eminolduğunusöyleyemez,çünküolay sırasında suç mahallinde bulunmamış olan kimse neler olduğundan tam anlamıyla emin olamaz. Böylece, kanıtları değerlendirdikten sonra “makul şüphelerin ötesinde” olduğunu iddia ederek karar verirler. Bu, kanıtların özelliklebellibiryöndedahaiknaediciolduğunuvebuyüzdenbuşekildekarar vermenindahamantıklıolduğunudüşündüklerinigösterir. Bence Tanrı’nın varlığı konusundaki tartışmaya en sağlıklı yaklaşım şekli budur. Sonuçta kimse Tanrı’nın varlığını ne tam olarak kanıtlayabilir ne de hiçbir şekilde kanıtlayamaz olduğuna göre, biz yine de bu konu hakkında kanıtları değerlendirebilir ve bizi hangi yöne götürdüklerini görebiliriz. Son kararımız “makul şüphelerin ötesinde” olarak belirtilebilir. Başka bir deyişle, Tanrı’yaolaninancımızO’nunvarolduğunadair%100kanıtolduğuiçindeğil, varlığından şüphe etmenin mantıksız olacağı sonucuna ulaşmış olduğumuz içindir. Gelecek paragraflarda Tanrı’nın varlığı ile ilgili etkileyici olduğunu düşündüğüm bazı kanıtlar sunmak istiyorum. Bunlar, suç dosyası örneğindeki gibi, bizi belli bir sonuca götüren ipuçlarıdır. Bu kanıtlar tek başlarına karar vermekiçinyeterliolmasalarda,bizimakulşüphelerinötesineulaştıracakolan, bukanıtlarıntoplamıdır. a.BiliminTemelYasaları Nedensellik Kanunu bilimin belkemiğidir. Bilimsel yöntem, nedenini ve davranışını anlayabilmemiz için doğamızda bulunan, gözlemlenebilir ve 10 tekrarlayabilen olağanüstü olayları değerlendirir. Nedensellik kanunu her etkinin bir nedeni olduğunu gösterir. Dahası neden, etki ile uyum içinde olmalıdır.Örneğin,balkonumdanüfleyerekbirkasırgayaratmayıbekleyemem, çünkü bir kasırga başlatmak için gereken güç, ciğerlerimin gücünün çok ötesindedir. Aynı şekilde birisi oturduğu apartman binasının karıncalar tarafından yapıldığını söylerse ona inanmam, çünkü bu muhteşem küçük yaratıklar ne kadar çalışkan olsalar da mantıken bu tarz bir yapıyı inşa etmiş olmalarımümkündeğildir.Bubasitbirneden-etkimantığıdır. Varlıkalanımızagelince,önceliklehiçbirşeydenziyade,birşeyinolduğunufark etmekönemlidir.Kozmikbirhavaboşluğundayaşamıyoruz.Tamtersine,hayatı devamettirebilmekiçintamanlamıyladonanımlıolanbirgezegendeyaşıyoruz. Ozaman,herşeyinbirnedeniolduğunavenedeninsonuçtandahabüyükolması gerektiğine göre, şaşırtıcı dünyamız için nasıl bir nedenin beklentisi içinde olmalıyız? Modern materyalistlerin cevabı, milyonlarca yıl önce şans eseri bir patlama sonucunda var olmamızdır. Başka bir deyişle, hayat dediğimiz inanılmazdüzen,nefeskesicigüzelliktevefevkaladebirşekildetasarlanmışolan bu olağanüstü olay, uzun zaman önce olmuş olan rastlantısal kazaların bir sonucudur.Görünürdekilerebaktığımızdabumantıklıgeliyormu? Mantık ve bilimin merkezinde yer alan Nedensellik Kanunu, muhteşem derecede engin ve renkli evrenimizin sadece çok daha büyük bir şeyin ürünü olduğunu beklememize yönlendirir. Son derece ustaca tasarlanmış ve mükemmelce ayarlanmış olan hayat, ancak çok daha anlaşılması güç bir şeyin ürünüolabilir.KutsalKitap’ınbukonuyaverdiğicevaphiçdemantıksızdeğildir. Tanrı’yı hayatın en büyük kaynağı ve mimarı olarak açıklar: “Dağlar var olmadan,dahaevrenivedünyayıyaratmadan,öncesizliktensonsuzluğadekTanrı sensin.” BaşkabirbölümdeiseTanrıbizebununasılyaptığınıaçıklıyor,“Dünyayı benyaptım,üzerindekiinsanıbenyarattım.Benimellerimgerdigökleri,bütüngök cisimleribenimbuyruğumda.” Bunoktada,sorgulamayısevenbirişunusorabilir:“AmaTanrıneredengeldi?” ÖncelikleKutsalKitap’ınTanrıhakkındanesöylediğinebakalım.BizeTanrı’nın “öncesizlikten (ezelden) beri” var olduğunu söyler, yani Tanrı’nın başlangıcı yoktur çünkü her şeyin üstünde olan O’dur. Aynı zamanda Nedensellik Kanunu’nun her şey için bir neden olması gerektiğini talep etmediğini hatırlayalım, sadece başlangıcı olan şeylerin daha büyük bir nedene ihtiyacı vardır. Oysa Kutsal Kitap’a göre Tanrı’nın başlangıcı yoktur. O yüzden kendisindenöncedahaüstünbirnedenaramayagerekkalmıyor. İkinciolarak,eğerTanrı’yı,EgemenRabveYaratanımızolarakkabuledersek, tam anlamıyla kendi yarattıklarının dışında ve ötesinde olur ve sonuç olarak, evrenimiziyönetenzamanveuzaykurallarıO’nuniçingeçerliolmaz.Örneğinbir bilgisayar tasarladığınızı düşünün. Onun için belirlediğiniz bazı parametreler olur. Ömrünü olabildiğince uzatmak ve sağlıklı bir şekilde çalışması için bazı güncellemelerönerirsiniz.Amaverdiğimizbutalimatlarsiziniçindegeçerlimi? 4 5 6 11 Kesinlehayır,çünkübilgisayarsizinicadınızdır.Sonolarak,örnektekibilgisayar konumunda olan sınırlı akıllarımızın bunu algılaması ne kadar zor olsa da, bu önemli soruya Kutsal Kitap tarafından verilen yanıtın, modern materyalistlere ‘Büyük Patlama’ olmadan önce ne vardı diye sorulunca verdikleri, “bilmiyoruz”cevabından çok daha mantıklı ve tatmin edici olduğunu kabul etmeliyiz. Şimdibirkaçtanedahaönemliolanbilimkuralınabakalım.Termodinamiğin ilkkuralı,enerjisadeceyayılır,yaratılamazveyaimhaedilemezdir.İkincikural, enerjiyayıldığıiçindünyanınyavaşçadahadüzensizbirhaledöndüğünübelirtir; buna “entropi” denir. Basit terimlerle açıklayacak olursak, ilk kural evrendeki toplam miktardaki enerjinin sabit olduğunu belirtir. İkinci kural da dünyanın zaman geçtikçe “çürüdüğünü” ekler. Hepimiz bunu günlük hayatımızda, bakımsızbahçemizotlartarafındanelegeçirildiğindeveyatoprağımızerozyona yenikdüştüğündegörürüz. HayatınveTanrı’nınkökenisorusunagelince,bubilimkuralıbizekapalıbir sistemde yaşadığımızı hatırlatır. İlk kural, içinde yaşadığımız evrenin kendi kendiniyaratmışolmasınınmümkünolmadığınıgösterir.Bununyerinenetbir şekilde kurulmuş ve daha büyük bir güç tarafından harekete geçirilmiştir. Bu önemlidir çünkü, bugün gözlemlediğimiz dünyanın son derece düzgün ve düzenli bu hali basit ve cansız bir takım nesnelerden mucizevi şekilde oluştuğunainanmamızaizinvermiyor. İkinci kural, aynı zamanda bazılarının düşündüğü evren sonsuzdur kavramını çürütür. Evrenin yaşlanması ve çürümesi gerçeği bir başlangıç noktası olduğunu belirtir. Bu şekilde dünya modern bir araba gibidir, parçalarının eskimesi ve sürekli yenilememiz gerektiği gerçeği, aracımızın kendiliğinden yenilenemediğini hatırlatır. Yapıldığı tarihten bu yana yavaşça bozulur durur. İlk kuralla birlikte bu, dünyanın evrimleşmediği tam tersine gerileştiği gerçeğini gösterir. Evren kendini yenilemek yerine bozulmaya yüz tutmuştur. Bu bilimsel kurallar özellikle evrim teorilerini desteklemek için bilimi kullanmaktan hoşlanan ‘Büyük Patlama’ destekleyicileri için ciddi bir problem oluşturur. ‘Büyük Patlama’ kavramı genişleyen evrenimiz için makul bir açıklamasunmayıteklifetsede,yukarıdabelirtilenentemelbilimselkurallarile doğrudançelişkiiçindedir.Kuşekağıdabasılmışkitaplarvedergilerdebizene kadarmantıklıgibisunulsada,denenmemişbirteoriolduğunuunutmamamız gerekir.Aynızamandahayatınkökeniyleilgiliherhangibirteorioluşturuyorsak bilimsel açıdan bunu ancak bir teori olarak sunabildiğimizi hatırlamalıyız. Dahasıöncelik,varsayımlarıyerineoturmuşkurallaraverilmelidir.Bubakımdan ‘Büyük Patlama’ yukarıda belirtilen bilimsel kurallar açısından bazı ciddi engellerlekarşılaşır. Bu,Tanrı’nınvarlığıtartışmasıkonusundanesöyler?Bellikimodernbilimin kuralları,hayatınkökenleriileilgilibasitgelişigüzelaçıklamalarlayetinmemize 12 izinvermeyecek.Bununyerinebilim,içindeyaşadığımızkompleksveçatışmalı dünyaiçinmantıklıvemakulbiraçıklamasunmamızıbekler.KutsalKitapbize Tanrı’nındünyayıyoktanyarattığınısöyler.Bunu,varolangücüveüstünyetkisi ile yaptı, yani bu evrendeki görülebilen ve görülemeyen her şey O’nun yüce iradesinin bir ürünüdür. Tanrı’nın Sözü bize Tanrı’nın yarattığı mükemmel dünyanın daha sonra şeytani bir başkaldırı ve insanın isyanı yüzünden bozulmuş ve çürümeye başlamış olduğunu söyler. Bu açıklama, yukarıda belirtilenbiliminentemelkurallarıiletamamenuyumiçindedir. Jüriolansizlereilksunduğumkanıtbudur.Biliminentemelkuralıheretkinin birnedensunmasıgerektiğidir,sadecebirnedendedeğil,etkidendahabüyük bir neden. İçinde bulunduğumuz evrenin her şeye gücü yeten, bilge ve sonsuz olan Tanrı tarafından yaratılmış olmasına inanmak mantıksız veya akılsızca değildir.AynışekildeTermodinamikKuralları,evrenisonsuzveyakendikendine ortaya çıkmış bir şekilde görmememiz gerektiğini belirtir. Bir önceki nedensellikkanunuylabirleştirildiğindebizdençokdahabüyük,zekivesonsuz biryaşamkaynağıolduğunugösterir. 7 8 b.AntropikPrensip(İnsancılİlke) Grekçedeki insan (anthropos)kelimesinden türemiş olan antropikkelimesi, basitçe “insanlarla veya insan varlığıyla alakalı” demektir. Antropik Prensip, insanların evrendeki varlıkları ile ilgili kuralları yönetir. Genellikle evrendeki varlığımızınheraçıdan‘bağlı’olduğukabuledilir,yanibudünyadakihayatımızın tamamençoksayıdakievren-bilimdeğişmezleriylesayısaldeğerleriçokdarbir değerler kümesine düşmüş olması gereken parametrelere (etkenler) bağlı olmasısözkonusudur.Tekbirdeğişkenazıcıkbileyanlışolsaydı,dünyadahayat sürdürülebilir olamazdı. Başka bir deyişle, öyle görünüyor ki, evrendeki her şeyinsanlar için özel olarak tasarlanmıştır. Evren, insan yaşamını devam ettirebilmesi için özel olarak donatılmış ve uygun hale getirilmiş olduğu için bazılarıbuna‘inceayar’prensibider. Örneğin, eğer çölün ortasında bir araba görseydiniz orada ne işi olduğunu merak ederdiniz. İncelemeye başladığınızda anında iki bacaklı, iki kollu ve dik bir şekilde oturan bir varlığın kullanması için tasarlandığını anlardınız. Motor kapağınıaçtığınızdaakü,karbüratör,radyatörvediğersistemlerin,motorunen uygun, yüksek kapasitede çalışabilmesi için uyum içinde olduklarını görürdünüz.Kısacasıaracınheryeri,motorundan,tekerleklerineveöncamına kadarherşeybellibiramacahizmeteder.Birarabaylabutürbirkarşılaşmadan sonra,insanlarıtaşımaamacıylayaratıldığınıdüşünmeyeiknaolurdunuzçünkü tasarımıylailgiliherşeysiziböyledüşünmeyeiterdi. Benzerbirşekildebilimadamları,içindeyaşadığımızevreninbizimiçinözel olarak hazırlandığının uzun bir süredir farkındadırlar. Hamile bir kadının yakında doğacak olan bebeği için bebek odası hazırlaması gibi, bu kadar 9 13 zamandır evren de bizim gelmemizi bekliyordu! Dahası, varlığımızın mümkün olabilmesiiçinbukadardikkatlice‘inceayarı’yapılmışevren-bilimseletkenlerin ortaya çıkması her tür rastgele-şans açıklamasına meydan okur. Aslında kör talihsonucubirçokdeğişkeninuygunbirşekildesıralanmasıgibiçokuçnoktada olan bir olanaksızlık, bazı bilim adamları ve filozofları, dünyayı tasarlayan ve bizim belli ihtiyaçlarımız için kendi isteğiyle uygun hale getirmiş olanın Tanrı olduğunuönermeyeyöneltmiştir. Bu bakımdan, bu büyük ölçüde ve uyum içinde olan tasarıya işaret eden birkaç evrensel sabitin altını çizebiliriz. Mesela maddeyi bina eden atomların tasarım ve yapılarını ele alalım. Pozitif yüklü protonlar ve negatif yüklü elektronlar birbirlerine özgü bir bağ içindedirler. Öyle ki, eğer biri diğerinden birazdahabüyükveyadahaküçükolsaydı,neatomlarvarolabilirdi,nebiz,nede başkaşeyler.Butamamenşanstanibaretolabilirmi? Aynısı, sabit değişkenler, yaşamı mümkün kılan dünyanın yerçekimi ve manyetik alanı ya da ışığın ve sesin hızı veya suyun akışkanlığı, dünyanın atmosferindeki gazların sayısı ve tam miktarı için de söylenebilir. Bu değişkenlerinbazılarındaokadar‘inceayar’yapılmıştırki,enufakbirdeğişiklik biledünyadakihayatınsonudemektir.Aynışeygezegenimizinevrendekieşsiz yerleştirilmesi için de geçerlidir. Eğer güneşten biraz daha uzak olsaydık, gezegenimizdekisulardonardı.Eğerbirazdahayakınolsaydık,gezegenimizdeki sularkaynardı.Bununötesindeeğergüneşsistemimizgalaksimizinmerkezine, kenarındaki spiral (sarmal) kolların herhangi birine veya herhangi bir yıldız topluluğuna çok yakın olsaydı, gezegenimiz kozmik radyasyon nedeniyle mahvolurdu. Daha birçok örnek verilebilir ama hepsi dünya gezegeninin eşsiz bir şekilde insan yaşamına yetebilmesi için mükemmelce yerleştirildiğini ve donatıldığınıgösterir. Şimdi sormamız gereken soru şudur; evreni insan varlığımıza yönelten bu kadar çok evrensel sabit, evren-bilimsel etken ve her biri için mümkün olan birçok değişken varlığımız için gerekli olan değerlerin inanılmaz dar alanına nasıl kendiliğinden girebilmişlerdir? Genelde iki çok farklı cevap sunulur, biri rastlantısal şans sonucu olduğunu söylerken, diğeri de gördüğümüz her şeyin çokdahabüyükbirzihintarafındantasarlanmışolduğunusöyler.‘Şanssonucu oldu’ teorisinin destekçileri paralel evren ve milyarlarca yıldır yaratılmış olan sonsuzolasılıklarhakkındahipotezkurmaktanhoşlanırlar.Halböyleikenhem makrohemdemikroseviyesindekibutürbirdakikakalibrasyonununtamamen şanseseriolduğunudüşünmekbiliminsınırlarınıgerçektenzorluyordur. İlginç bir şekilde bazısı büyük derecede olanaksız olan ‘şans sonucu oldu’ teorisininbirşekildemümkünolabileceğinigösterebilmekiçinolasılıkalanına yönelmeyi severler. Yani, hayatın kör talih sonucu oluşmasının ne kadar imkansız olduğunu kabul ederken milyarda bir ihtimal üzerinde odaklanırlar. Fakatolasılıkbiliminingeneldeinançiçindestekleyicikanıtyerineengelolarak kullanıldığınıunutmamamızgerekir.Kendinizesürekliasdağıttığınızbirpoker 10 11 14 oyununu düşünün. Bir sonraki turda sana yine hep as geldiğinde rakiplerine dönüp,‘Tamamenşanstı’diyebilirmisin?İlkseferdesanainanabilirleramaeğer tüm gece boyunca böyle devam ederse o masadan sağlıklı bir şekilde kalkma ihtimalingittikçeazalacaktır! Yine de bazıları ısrarla, bugün gördüğümüz karmaşık yaşamın sonucunun milyarlarca yıl önce olmuş olan evrim ihtimalinin kırıntısına tutunmayı tercih ederler.Artıkbubilimdeğildirki!Herhangibirbilimprojesindeeğersonuçlar %100 doğrulanabilir değilse, verilen bütün emek sorguya çekilir. Üniversite eğitmeninize, gözlemlediğiniz ve ölçtüğünüz ama ulaştığınız sonuçların anlaşılması güç ve yetersiz olan, yine de en az ihtimale tutunarak belli bir açıklamaya yapmaya çalıştığınız bir olayın araştırma kağıdını sunduğunuzu düşünün.Yüksekbirnotalmaşansınıznekadarolurdu?Sıfır! Kutsal Kitap açısından baktığımızda evrenin insan yaşamı için eşsiz bir şekildeuygunhalegetirilmişolmasınaşaşırmayızçünküYaratılışkitabınındaha ilkbölümünde,Tanrı’nınyaratmagücünüdünyayıkendibenzeyişindeyaratmış olduğu insanlar için daha yaşanabilir olmaya yönelttiğini görürüz. İnsanlar yaratılışın bir yan ürünü veya sonradan akla gelen bir fikir değil, Tanrı’nın işlerinin zirvesinde olanlardı. Tanrı insanları sadece dünyada yaşamaları için değiltasarladığıdünyayıyönetmeleriiçindeyarattı. Kutsal Kitap’taki Kral Davut insanın yaratılıştaki eşsiz pozisyonunu şu sözlerleifadeeder: “EyegemenimizRab,neyüceadınvaryeryüzününtümünde!Gökyüzünü görkeminle kapladın. Seyrederken ellerinin eseri olan gökleri, oraya koyduğunayıveyıldızları,insannekionuanasınyadainsanoğlunekiona ilgi gösteresin?... Neredeyse bir tanrı yaptın onu, başına yücelik ve onur tacınıkoydun.” 12 Siz jürilere sunduğum ikinci kanıt budur. Evrenimiz ve gezegenimizin özellikleeşsizbirşekildeinsanihtiyacınıkarşılamaküzeretasarlanmışolması sadeceinanılmazzekideğilaynızamandakişiselolarakherbirimizianlayanbir yaşamkaynağınınvarolduğunaişareteder. c.DoğanınDoğası Bilimyöntemibizimoturmuşkalıplarbelirlemekiçinsüreklidoğalolayları ölçmeyeteneğimizedayalıdır.Suyunbellibirsıcaklıktakaynadığınıbilirizçünkü su belli bir ısı seviyesine maruz kaldığında belli bir zaman içinde kaynayarak tepki verir. Hava basıncı veya başka bağlamsal şartlara göre belirli bir fark göstersebilebütünçevreseldeğişkenleredayanaraksuyunbelirlibirnoktadan sonra kaynadığını biliriz. Böylece bilimsel kurallar düzenli testlere dayalıdır, 15 bunun sonucunda da tahmin edilebilir sonuçlar alınır. Bu biçimde oturmuş bilimselkurallarınbellidoğalolaylarınüstündeolduğunugüvenlesöyleyebiliriz. Yukarıdaki bilimsel yöntem mantıklı ve açık olsa da evrimsel paradigma üzerindeçalışanbazıfilozoflariçinbirikilemoluşturur.Çünkübiryöndenevrim teorisi bizi her şeyin şans, doğru seçim ve talihli mutasyon sonucu olduğuna inanmanıza yöneltirken, bilim kuralları da diğer yönden gözlemlenebilir tekerrür talep eder. Hatta bilim, doğa konusundaki gözlemlerimizin güvenilir sonuçlara götürdüğü öncülünün üzerine kuruludur. Hal böyle iken materyalistleriniddiaettiğigibi,hayattakiherşeyinşanseseridahabüyükbir şeye mutasyona uğramış olduğunu kabul edersek doğa düzeni hakkında öngörülebilir hiçbir şey beklememeliyiz. Eğer durum bu olsaydı gerçek bilimi nasıluygulayabilirdik? Tamanlamıylaevrimselbirbakışaçısıylabakacakolsakdoğadakiherşeyin rastgele ve düzensiz olduğunu beklemeliyiz. Fakat modern bilim adamları, alanlarına bu şekilde yaklaşmazlar. Bunun yerine doğal olarak belli gözlemlenebilir ve tekrarlanabilir kuralların bir noktaya kadar doğaya hükmettiğinivesonuçlarındanoldukçaeminolabileceğimizeinanırlar.Fakatbu kuralı evrim teorisine uygulayınca ciddi tutarsızlıklarla karşılaşırız. Başka bir deyişlemodernaraştırmacılarbilimanalizinegelincedüzenvetutarlıkararlar amaevrimteorisinegelincebutürbirdüzengörmeyibeklemiyorlarnedense. Birörnekbununetleştirmekteyardımcıolabilir.Herşeyingöreceliolduğuna inanan bir post-modern olduğunu düşün. Herkes kendince doğru olanı yapmakta özgürdür diye düşünürsün:‘Keyfine göre yaşayabilirsin!’ Lise aşkınla evlendiğinidüşün.Birsüresonraeşininsenialdattığındanşüphelenirsin.Sende davranışlarınadikkatetmeyekararverirsin.Zamanınınçoğunutelefondabiriyle konuşarak geçirdiğini ve hiçbir neden vermeden eve gece geç saatlerde döndüğünü gözlemlersin. Bir gün onu başka biriyle yakalarsın ve sen de doğal olarak yıkılırsın. Peki neden bu kadar perişan oldun? Hani, herkes özgürdü! Çünkü bir post-modern rölativisti olmana rağmen, gerçekte eşin için birtakım dürüstlükvesadakatbeklentisiiçindesindir. Benzer bir şekilde hayatın şans eseri olduğu düşüncesini savunanlar, buna bilimsel olduğu için inandıklarını söylerler. Kendi akıllarını tatmin edebilmek içinonlaragöreherşeybilimselolarakkanıtlanmalıdır.Yinedeinsanınkökeni teorilerinintamamı,nihayetindekörtalihedayalıdır.Öteyandanbilimiseşans eseriihtimallerebakmaksızınölçülebilirvegözlemlenebilirkanıtlaradayalıdır. Eğer tutarlı olmak istiyorlarsa ya büyük ölçüde bilime aykırı olan evrim teorisinden vazgeçmeleri ya da bilimi, dalgalanan veya rastgele olarak yorumlamalılardırki,budurumdadoğanınbütünkurallarındanvazgeçipkendi düşüncelerinegöre“doğalkurallar”deyipsaçmalamayabaşlarlar. Doğanın gözlemlenebilir belli kurallar tarafından yönetildiğini düşünmek hepimizi kişisel olarak etkiler. Yerçekimi kuralının dünyada durmamızı sağlayacağınainanmasaydıkdışarıadımatmaktançekinirdikherhalde.Güneşin 16 her gün doğacağından emin olmasaydık yarın için plan yapamazdık. Soluduğumuzhavanınveiçtiğimizsuyunhayatımızıdevamettirmekiçingerekli olduklarınıçokiyibiliriz.Bunubilmekiçinbilimadamıolmamızgerekmez,onun yerine çocukluğumuzdan beri bunları yaşadığımız için doğru olduklarını düşünürüz. Yine de eğer hayatı tamamen evrimsel bir açıdan ele alsaydık sıraladığımız bu doğal olaylara şaşırmalıydık. Çünkü doğada düzen ve uyum yerinekorkunçbirkaosvekargaşagörmeyibeklerdik. Yine de biri, doğanın bu mucizevi dengeye rastgele şans sonucu ulaştığını söylemektedirenebilir.Fakatdurumböyleolsaydıbile,budikkatliceayarlanmış dengenin tutarlı bir şekilde sürdürülmesinin hiçbir garantisi olmazdı. Hatta o zamanhayatınansızınmutlakkaosavegelişigüzelliğedönmesinibeklemeliyiz. Bir materyalistin bakış açısından doğanın belli kurallar tarafından yönetiliyor olmasınıbeklememizengellenmişolurdu.Oysakigerçekhayatbizetamtersini söyler. Doğanın hepimizin güvenebileceği yerleşmiş kuralları vardır. Bilimin tamamı bu öncülün üzerine kuruludur. Sadece bu nokta bile bizi, içinde bulunduğumuz evrenin başlangıçtan beri yerleşik kurallarla tasarlandığını ve yaratıldığınıdüşünmekiçinteşviketmelidir. Doğa sadece istikrarlı bir tutumla düzenli değil, aynı zamanda da akıllı bir tasarıya işaret eden inanılmaz karışıklıkların kanıtlarını sunar. Birçok modern bilimadamıdünyamızın‘indirgenemezkomplekslik’doğasınınaltınıçizer.Lehigh Üniversitesi’ndeprofesörlükyapanMichaelBehe,buterimiufukaçıcıçalışması, Darwin’in Kara Kutusuadlı kitabında türetmiştir. ‘İndirgenemez komplekslik’terimi,birliktedüzgünbirşekildeçalışabilmekiçingerekliolanher bir bileşene ihtiyaç duyan, her bir karışık sistemin karakteristik özelliklerini açıklamak için kullanılır. Başka bir deyişle, kompleks bir sistemin tamamen çalışabilmesi için hiçbir kısmının eksik olmaması gerekir. Behe insan gözünü inceleyince, gözün işini yapabilmesi için bütün detaylı kısımlarının eksiksiz olarak uyum içinde çalışması gerektiğini görmüştür. Bu gelişimle ilgili evrime ihtiyaç duyulmadığını gösterir, çünkü belli kısımların bazı kısımlar olmadan çalışabilmesitamamenanlamsızvemantıksızolurdu. Kısacası, bu muhteşem düzendeki evrenin rastgele süreçler sonucu oluştuğuna inanmak sadece en temel bilim kurallarıyla çelişkiye girmez ama aynızamandadüzenöncülününözünüdeihlaleder.Dahadaderineinip,doğada sergilenen ve mükemmel uyum içinde var olan bütün estetik niteliklerden de bahsedebiliriz:renklerinharikayelpazesi,tamtamınauyanşekillerveboyutlar... Sıradan bir tane gül düşünün. Daha güzelini tasarlayabilir miydiniz? Bunların hepsirastgeleveyaşanseserideğiltitizbirşekildevarolanbirtasarıyıgösterir. İşte Kutsal Kitap aynen bunu öğretir, yani düzene ve uyuma değer veren, evrenimizinustalıklayöneteninHerŞeyeGücüYetenTanrıolduğunu… Yaratılış kitabının ilk bölümleri, Tanrı’nın dünyayı nasıl yoktan yaratıp düzene koyduğunu açıklar. İlk başta gezegenimiz Mars veya Venüs’ün şimdiki boşhallerindençokdafarklıdeğildi.FakatdahasonraTanrıdünyayıtamdoğru 17 bir rotasyona koydu ve geceyle gündüzü ayırdı. Daha sonra doğal bariyerler koyarak yeryüzünü sulardan ayırdı. Daha sonra güneşi ve ayı dünyaya “ışık” olacak, yıllık takvim ve mevsimleri gösterebilecek şekilde yörüngeye koydu. Kısacası Kutsal Kitap’ta bahsi geçen yaratılış Tanrı’nın varlığımıza, mantık ve düzengetirdiğinigösterir.Dahası,KutsalKitapbudüzenindevametmesinden Tanrı’nınsorumluolduğunusöyler. Burada üçüncü kanıtımız vardır. Modern bilimin doğanın düzenine bağlı olması rastgele ve şans dışında üstün zekalı yaratıcı bir etkene işaret eder. Evrenimizin inanılmaz güzelliği kompleks yapısı ve son derece detaylı olması, bizeKutsalKitap’tatanımlanansevgidoluYaratıcımızıtanıtır:“GöklerTanrı’nın görkeminiaçıklamakta,gökkubeellerinineseriniduyurmakta.” 13 14 d.DoğuştanGelenİnanç Bukonuylailgiliönemlikanıtsunanbaşkakonularantropolojivearkeolojidir. Budünyadakiinsanların%80’ininilahiveüstünbirvarlığainanıyorolmalarıgöz ardı edilemez. Bu, özellikle materyalist bilginlerin son yüzyılda Tanrı inancı hakkındakiiçkarartıcıtahminleridoğrultusundaönemlidir.TimKeller,inancın genelihakkındakisontrendlerkonusundaşunlarısöyler: 15 “Bir zamanlar, laik Avrupa ülkelerinin dünyadaki diğer ülkelere öncü oldukları konusunda tam inanç vardı. Dinin güçlü ve doğaüstücülükten düşeceği veya tamamen öleceği düşünülürdü. Teknolojinin ilerlemesi kaçınılmazlaiklikgetirirteorisiise,şimdilerdeyaçöpeatılıyoryadaradikal birşekildedeğiştiriliyor.” 16 Aksi durum hakkında tahminler olsa bile Tanrı’ya olan inancın hiçbir yere gitmediğiaçıkaçıkbellioluyor. İlginç bir şekilde, farklı dinlerin insanlar üzerindeki her yere yayılan etkisi, dünyanın sadece medeni kısımlarında değil, en ücradaki kabilelere ve insan gruplarında da görüldüğü kanıtlanmıştır. Araştırmacılar ve antropoloji uzmanları en ilkel toplulukların bile ilahi varlıklara duydukları inancın ortak olduğununotetmişlerdir.Geneldebunlarınçoğuhalkefsanelerindebulunan,ilk erkekveilkkadınınyaratılışı,sonrainsanlarınbüyüktufantarafındanortadan kalkmışolmasıvekalaninsanlarınyayılmışolmasıylailgilidir. Bunlarınbüyük çoğunluğuilginçbirşekildeKutsalKitapkayıtlarıileaynıfikirdedirler. Günümüzde dünyadaki insanların büyük çoğunluğu bir Yaratıcı’ya inanıyor ayrıca tarih boyunca insanların çoğu aynı inanca sahipti. İnsan varlığımızı hayatın en erken kanıtlarıyla incelediğimiz zaman doğaüstü bir Tanrı’ya olan inancın varlığımızın önünde ve merkezinde olduğunu görürüz. Modern materyalistöğretisiisebizeinsanlarınöncesindehiçbirdinikavramıolmayan avcılar ve mağara adamları olduklarını belirtir. Ancak tarım yapmayı 17 18 öğrendiktensonra,insanlarınevrendedahabüyükbirgüçolduğunudüşünmek vetahminleryürütmekiçindahafazlazamanlarıveenerjileriolduklarısöylenir. Böyleceatalarımızınbilinmezleilgilikorkularınıyatıştırmakvetoplumiçindaha güçlübirbağkurmakiçinTanrıkavramınıoluşturduklarınainanılır. Evrimsel bir bakış açısından bakıldığında, yukarıda anlatılan tarihi oluşum mantıklı gibi görünebilir, fakat var sayılan bu oluşum, yakın zamandaki arkeolojik keşiflerle uyum içinde değildir. 1995’ten beri Alman arkeolog Klaus Shmidt ve ekibi Türkiye’nin güneydoğusunda bulunan Urfa şehrine birkaç kilometreuzaklıktabulunanGöbekliTepe’dekazıçalışmalarıyapmaktadırlar. Resim1-GöbekliTepekazıalanı Şimdiyekadardairebiçimindedörttaneyekparetaşçıkarmışlardır.Herbir dairedeonveyaonikisütun,yontmayapıtaşındanoluşantaşduvarlarabağlıdır. Herbirdaireselyapınınortasındabazıları5metreyüksekliğindeveortalama57tonağırlığındaolanikitanedahabüyüktaşsütunbulunmaktadır.Sadecebuda değil, yakın çevresinde yapılan radyometrik araştırmalar yaklaşık bir düzine daha dairesel taşın toprağın altında olduğunu gösterir. Gün ışığına çıkartılan şekillere bakıldığında bu yapıların bir tür ev veya saray değil, dini ritüel için tasarlanankocamanbirtapınakkompleksiolduğuanlaşılıyor. 19 Resim2-GöbekliTepe'ninkabartmalıtaşları Peki kurulan bu tapınaklar hangi dönemin kalıntısıdır? Radyoaktif karbon izotopu tarihi ve taş alet kıyaslamalarına göre altta bulunan dairesel taşlar yaklaşık 11.000 yıllıktır! Bu, evrimcilerin takvimine göre, hayvanların evcilleştirilmesi, çömlekçilik, madencilik veya tarımın gelişmesinden öncesindedir.Yanievrimseldüzenisavunanlariçinbutambirfiyasko!Kısacası, insanlarbaşlangıçtanberiTanrı’yafarklıyollarlatapınmaktadırlar. Arkeoloji bize, ilk insanın dini gelişmelerinin büyük resmini gösteremezse de, alışılmış açıklamaların fena halde yanıltıcı olduğunu netleştirir. Belli ki, tarihinbaşındanberiTanrıinancıinsanınhayatınıntamamlayıcıbirparçasıdır. Evrim teorisini savunanların yaptığı gibi Tanrı inancının çok sonradan ortaya çıktığını savunmak, arkeolojinin yeryüzüne çıkardığı gerçekleri de göz ardı etmektir. Ozamanmateryalistlerbutürgüçlükanıtlaranasılyanıtverirler?Ünlüateist profesörRichardDawkinsTanrıYanılgısıkitabında,insanatalarınıneskidenberi oldukçainançlıolduklarıgerçeğikendisigibiinançsızaraştırmacılariçinbüyük bir sıkıntı yarattığını belirtir, çünkü evrim teorisine göre, var olan her şeyin temelinde “Darvincilik İlkesi”vardır yani; evrimsel sürecin doğal olan varlık ihtiyaçlarının temeline karşı olan bazı şeyleri seçebilmesi için belli deneysel sebeplergerekmektedir.Özetle,varolanherşeyinoluşmuşolmasıiçinihtiyaca dayalı belirli bir sebebi olması gerek. Profesör Dawkins, Tanrı inancının dışarıdan bakıldığında bu çok temel zorunlulukla çeliştiğini kabul eder, çünkü ona göre Tanrı’ya inanmak tamamen zaman ve enerji kaybıdır. Dini inanç 20 insanlara sadece manevi sınırlar koymakla kalmaz ama aynı zamanda bu tür inançlar fanatiklerini önemsiz dini törenler düzenleme ve dini yerler inşa etmeye yönlendirir, bunlar da insanların temel ihtiyaçları açısından fazlasıyla lüzumsuzdur. O halde, yukarıda belirtildiği gibi, Tanrı inancı bu kadar boş ve yararsızsa neden insanların büyük çoğunluğu çok eskiden beri bu kadar dindardır? Profesör Dawkins bu ikilem karşısında hemen çok yaratıcı bir cevap üretir ve bulduğu bu cevaba “genetik tutukluk”adını verir. Sunmuş olduğu teklifi savunmak adına Profesör Dawkins, dini düşüncelerin ortaya çıkmaya eğilimli olduğunu varsaydığı bazı insan özelliklerini belirleyip ayırır. Çocukların nasıl yetişkinlere güvenmeye meyilli olduklarından ve bazı kabilelerin nasıl korkularını yatıştırmak için görünmeyen güçlere özel güçler atfettiklerinden bahseder. Kısacası bu dini düşünceler, insanların gelişimlerinin zor dönemleriylebaşaçıkabilmeleriiçinortayaçıkmışlardır.SonuçolarakDawkins dini boş bir düşünce olarak görmesine rağmen aynı zamanda insanın hayatta kalabilmesiiçindebirşekildeyararlıolduğunuiddiaetmektedir. ProfesörDawkins’inaslındateklifettiğişey,insanzihnininevrimsürecinde, hayattakalmasınıgüvenealmakadınagerçekolmayanbirşeyeinanmasınaizin vermiş olmasıdır. Başka bir deyişle, zihinlerimiz tarih boyunca bize Tanrı’nın varolduğunusöylemiş,hayatlarımızvedavranışlarımızıahlaki/dinikavramlar gerçeğinde düzenlemiştir, ama bu aslında sadece varlığımızı güvence altına almamız için ürettiğimiz hayal gücümüzün bir ürünüdür. Bu tür bir sonuca varmakaslındacevapvermektendahaçoksorularyaratır.Keller’indediğigibi, “eğerinanç-şekillendirmebecerimizinbizeTanrıhakkındagerçekleriaktarmasına güvenemezsek, neden evrimsel bilim dahil, başka konulardaki gerçekleri açıklamasınagüvenelim?” Profesör Dawkins’in, dinin evrimsel değerini çürütmek için Thomas Crean, Dawkins’inbütünargümanlarındaenönemlisorularolannerede,nezamanve niçinTanrıinancıkavramınınçıktığınadeğinmektebaşarısızolduğunubelirtir. Dinidüşüncelerinmantıksızimkanlarlaortayaçıktığınıfarzetmekbununböyle olmuş olduğunu ya da tam tersinin de yanlış olduğunu kanıtlamaz. Crean yukarıda belirtilen evrimsel sonuç tarafından ortaya çıkmış olan merak konusunuşuşekildenitelendirir:“Eğerinsangücü,evriminkörbirsürecisonunda ortayaçıkmışsa,ozamanyargıgücükapasitemizdebukörsürecinbirürünüdür.” Başka bir deyişle eğer evrimsel öneriyi kabul ediyorsak, o zaman hiçbir şeyi kesin olarak soruşturma garantimiz de olamaz, bunun sonucunda ara sıra meydanagelen“tutuklukları”daunutmamaklazım. Crean sözlerine şöyle devam eder, “Yazarımız (Dawkins) tarafından açıklanmış olan materyalist Darvinizm kendi kendini çürüten bir sistemdir. Bize, akıllı yaratıklar olan bizlerin de dahil olduğu, yaşayan her türün gerçeğini açıklayacağını iddia eden ama akıllarımızın evrimleşmiş olup, varlığının gerçek olan yerine, işe yarar inançlara razı olduğunu iddia ederek akıllarımızın gerçek 18 19 21 olanla irtibat halinde olduğu güvencesini elimizden almış olur.” Dinin köklerini Dawkins tarafından teklif edilmiş olan dairesel muhakemeyle soruşturunca, sadecesorunudahadakarıştırmışoluruz. Aksi taktirde Kutsal Kitap’ın bakış açısına göre, insanın zihinsel becerisi zaten baştan verilmiştir. Tanrı’nın, ilk adam ve kadını kendi benzeyişinde yarattığını okuruz. Bunun önemli bir yönü, insanın doğal olan eşsiz akıl yürütme, planlama ve tasarlama yeteneğidir. Hayvanların organize bir şekilde eğitimsel çalışmalar yaptıklarını veya deneysel düşünce aktivitelerini henüz gözlemlememişizdir! İnsan varlığının yaratılıştan, mantık ve zihinsel kapasitelerinifaydalıhalegetirmesivegeliştirmesi,bizlerinçokdahaüstünbir zekatarafındaneşsizbirustalıknedeniyleyaratılmışolduğumuzaişareteder. Sadece bu da değil ama Kutsal Kitap aynı zamanda insan varlıklarının içgüdüselolarakTanrı’nınvarlığınıvekutsalniteliğinibildiklerinisöyler.Bunun büyük bir kısmı, bize sunulmuş net bir kanıt olan Tanrı’nın etrafımızı saran yarattıklarınadayalıdır.Hatta,Tanrı’nınyaklaşmaktaolanyargısınınbüyükbir kısmının,bizimkasıtlıolarakbuenbelirginolanevrenselgerçeğireddetmemiz vebaşkaldırmamızsebebiyleolduğunudaifadeeder. Dikkatedersekhiçkimse ateist olarak doğmuyor ancak apaçık olan gerçeği bastırarak uzun yıllar uğraştıktan sonra ateist olup çıkıyor. Eğer modern materyalist teoriler olmasaydı, dünyadaki bütün insanlar tarih boyunca olduğu gibi, doğal olarak Tanrı’yainanmayadevamedeceklerdi. İşte şimdi başka önemli bir kanıtımız var. Çok eski zamanlardan beri olan Yaratan’ainanışgerçeğivebununevrenselolaraktasdikedilmişbirolguolması, Tanrı’nın varlığına işaret eder. Aksi takdirde, Tanrı eğer sadece hayal gücümüzün bir ürünü veya insan yapımı bir buluş olsaydı, zaman ve modernleşmesüzgeçlerindenakıpgitmesinibeklerdik. 20 21 22 e.AhlakiYükümlülük Şimdi biraz da psikoloji ve sosyoloji alanlarını inceleyelim. İnanılmaz çeşitliliği olan çok ilginç bir dünyada yaşıyoruz. Sadece insan çeşitliliğini incelemekbileçokşaşırtıcıdır.Farklıgenetikyapılarvekültürelşartlardışında, çok farklı diller, dinler ve etnik geçmişler olduğunu görürüz. Yine de bütün farklarımıza ve dünyadaki insan gruplarını ayıran tarihi ve coğrafi sınırlara rağmen,kabuledilmişbazıahlakiyasalarvardır.Belliköktanımlarındoğruve yanlışolmasıileilgilineredeyseevrenselbiranlaşmavardır.Bunedenböyledir? Eğerhepimiz,herbirimiziçinbellibirdavranışstandardıbelirleyentekbir dünyahükümetitarafındanyönetilseydik,şaşırmazdıkamamoderngünümüzve çağımızdabiledurumböyledeğildir.Yinede,yüzyıllarboyuncainsanlarınbelli ahlakistandartlarıkabuledipbunlarabağlıkaldıklarınıgörebiliriz. Materyalistbirbakışaçısındanbakıldığındabuçokkafakarıştırıcıolur.Eğer bir şans eseri en alt seviyedeki yaşam olgularından evrimleşip daha sonra 22 gezegenin farklı yerlerinde sosyal bilinç kazandıysak, belli ahlaki kanunlara sahip olmaya ve bu kurallara içten bir şekilde uymaya kesinlikle hiç gerek olmazdı. Tam tersine farklı kıtalardaki insanların ve kabilelerin neyin doğru, neyinyanlışolduğuylailgilikendifikirlerininoluşmasınıbeklerdik.Fakatdurum böyle değildir; sosyologlar farklı kıtalardaki neredeyse her insanın evlilikte sadakat, dürüstlük ve hayatın kutsallığı gibi kök değerlere ortak yakınlık duyduğunugözlemlemişlerdir. Benzer biçimde, modern zamanlarda insan hakları için savaşmak popüler halegelmiştir.BuyüzdenBirleşmişMilletlergibiuluslararasıkuruluşlar,İnsan HaklarıEvrenselBildirisigibibelgelerhazırlamışlardır.Böyleceeğerbiryerde soykırım yapılmaya kalkışılırsa modern bireyler ve uluslar masum canları kurtarmakiçinarayagirmeyemecburhissederler.Fakatevriminöğrettiğigibi en güçlü olanın hayatta kalması gerektiğine inanıyorsak, kimin kimi öldürdüğünü umursamamalıyız, değil mi? Doğru ve yanlış kavramımızın başkasınınkindendahaüstünolmasınınsebebinedir?Onlarınahlakikararlarına nehaklakarışabiliriz? Gerçek şu ki, hepimiz insan hayatının kutsallığı konusunda ortak fikirde olduğumuzu düşünürüz. Yakın zamanda hayvanat bahçesini ziyaret eden bir çocuk, bir gorilin kafesinin içine düştüğü zaman bunun altı çizilmiş oldu. Hayvanat bahçesinin gurur ve neşe kaynağı olan goril çocuğa karşı agresif davranışlar sergilemeye başladığında, hayvanat bahçesi çalışanları protokole uyupbukocamanhayvanıanındavurupöldürdüler.Buradakimesajnettir;insan hayatıdahaönemlidir.Aynımesajbizehemenhemenhergünyolunkenarında gördüğümüz ölü bir hayvan tarafından hatırlatılır. Sadece iğrenerek bakarak yolumuzadevamederiz.Fakatyolunyanındakibirinsancesediolsaydıhepimiz dehşete uğrardık. Çabucak bir şekilde yardım etmek veya ambulans çağırmak gibi bir şey yapma dürtüsü hissederdik. İnsanlık için ortak ahlaki endişe duygusunupaylaştığımızçoknettir. Butürörneklerortakahlakinancımızınaltınıçizselerde,gerçeğintamamen göreceli olduğunu söyleyen post-modernizm varsayımlarıyla direkt zıt durumdalardır.Odüşünceyegöreherkesneyindoğru,neyinyanlışveneyiniyi, neyinkötüolduğunakendikararverir.Nevarki,enkoyumateryalistbile,iğrenç istismar, tecavüz, kaçakçılık ve soykırımla yüzleştiğinde, bunların yanlış olduğunuduyurmaktagecikmeyecektir. Eğerdoğruveyanlışdüşüncelersadecegörecelisosyalyapılarise,ozaman kimseyibellikurallarveyasalarlayargılamamıziçinmantıklıbirsebepolamaz. O zaman bütün hükümetler ve mahkemeler yürürlükten kaldırılmalıdır çünkü kimsenin kimseye neyin doğru veya neyin yanlış olduğunu söylemeye hakkı yoktur.Herkeskendikurallarınıyazmaktaözgürolurdu.Fakatbununsonucunda daha fazla istismar ve anarşi olacağını bilmemiz gerekir. İlginçtir ki postmodernistler bile özgürlüğümüzün sınırları olması konusunda genel olarak hemfikirlerdir. Hatta çoğu, sosyal davranışlarımızı yönlendiren 23 “sağduyumuzun” var olduğunu bile söyler. Fakat yine de evrimsel bir bakış açısından baktığımızda varlığımızdaki hiçbir şeyin sağduyulu veya mantıklı olmasınıdeğilderastgelevekaotikolmasınıbeklememizgerekirdi. Bazıları “medeniyet” dediğimiz bu yüksek etik seviyesine evrimin tesadüfî sürecisonundaulaştığımızısavunabilir.Böyleyse,budüşünceyegörebelirliher hangi bir ahlaki sistem diğerlerinden üstün değildir, sadece bir şans eseridir. Dahası kargaşa ve iğrenç ahlaksızlığa sapmayacağımızın veya bu tür bir gelişimin şu an içinde bulunduğumuz durumdan daha da kötü olacağının da garantisinivermez. İnsan haklarından ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmekten bahsetmeye devam ediyoruz, ama kime göre? Neyin doğru ve neyin yanlış olduğunagerçektenkimkararveriyor?İnsanlarkadınsatıcılarınıvesübyancıları kınamakta hızlı davranırlar ama kim bunların yanlış olduğunu söyleyebilir? Hatta bu insanlar insanın en içsel ihtiyaçlarını karşıladıklarını söylerlerse biz kimizki,tamtersinisöyleyebiliriz?Eğerahlak,modernizafiteorikurmanınveya sosyal evrimleşmenin tesadüfi sürecinin ürünüyse, o zaman bu tür argümanlarınkarşısındatamamensavunmasızız. Oysakiinsanlarınbüyükbirkısmıbellidavranışlarınsorgusuzsualsizyanlış olduğunudüşünür.Neden?Çünküiçimizdekibirşeybizeböylesöyler! Bu ortak ahlaki kanun aynı zamanda ortak bir kanun yazarına işaret eder. İnsanlariçinistediğimizortaketikstandartlar,şansabağlıevrimsürecinekarşı gelen ahlaki bir kökene işaret eder. Evrim herhangi bir canlı organizma yaratabilse bile, içsel ahlaki değerlere sahip olan canlı bir organizma yaratabilmekolanaklarınıvekapasitesiniaşar.Fakatevrimmucizevibirşekilde ahlaki değerler üretse bile, iyilikçi yerine şiddetli ve kaotik olmasını beklemeliyiz. Bunun nedeni, evrimin doğası gereği başkalarına sevgi ve saygı duymakyerineenkuvvetliolanınhayattakalmasınışartlamasıdır. KutsalKitapbizlere,Tanrı’nınahlakiotoriteninenbüyükkaynağıolduğunu hatırlatır.Eğerahlakgerçektebizimpopülerrızamızınbirürünüolsaydı,gerekli olan otoriteden yoksun olurdu. Suçlu bulunan biri yasaya karşı gelip, “Kim demiş?”diyebilirdi. Öbür taraftan Kutsal Kitap bize, ortak olarak paylaştığımız doğruveyanlışkavramlarınınTanrı’nınkarakterinebağlıolduğunusöyler.Yalan söylemek yanlıştır çünkü Tanrı doğrudur ve dürüstlüğe değer verir. Yaşamın kutsallığı, Tanrı’nın adam ve kadını kendi benzeyişinde yaratmış olmasına dayanır;kesinliklehayvanlardandahadeğerliyizdir.Dünyadakibütüninsanların ortakahlaki değerleresahip olmasınınnedeni Tanrı’nın buahlaki vicdanı bize vermişolmasıdır. Kısacası,içimizdekiahlakiyükümlülükkendimizinyaratmış olduğu bir dünyada yaşamadığımızı hatırlatır. Kuralları biz koymayız, kurallar zatenuzunzamanöncekonulmuştur. Bu son kanıt insan varlığımızla ilgili her şeyin daha büyük bir ahlaki otoriteye bağlı olduğununaltını çizer. Bilimsel bir görüşten baktığımızda bir şeyin hiçbir şeyden çıkmış olduğunu düşünmek mantıksızdır çünkü her şeyin 23 24 24 mantıklı bir kaynağı olmalıdır. Yani, ister muazzam evrenimiz, ister inanılmaz kompleks biyolojik yönümüz ya da dünyanın ahlakını yöneten prensiplerimiz olsun, bunların hepsinin sadece şanstan ibaret olduğumuzu değil bizi itina ile yaratanvekendikarakteristikleriniyüklenenbirüstzekanınürünüolduğumuzu kanıtlar. f.Karar Şu ana kadar sunulmuş olan kanıtlara baktığımızda, hiçbiri tek başına Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için yeterli görünmese de, gittikçe artan etkileri inanılmazgüçlü birdava sunar.Herhangi bir mahkemedavasında olduğu gibi, jürisunulmuşolankanıtlarabakmalıveiçlerindeenazşüpheuyandıransonuca varmalıdır. Bu davada jüri sizsiniz ve bir karar vermeniz gerekmektedir. Bu konudaki bütün kanıtlara ulaşmak veya Tanrı’nın varlığını deneysel yollarla kanıtlamakmümkünolmayabiliramasoruşudur;hangisidahamantıklıdır?Her şeyin şans eseri kaostan ortaya çıkmış olması mı yoksa her şeye gücü yeten, bilgevesevgidolubirTanrı’nınherşeyiyaratmışolmasımı? Soruyu göz ardı etmek isteyen veya önemli olmadığını düşünenlere, bu soruya verecekleri cevabın dünya kadar büyük fark getireceğini hatırlatmak isterim.Eğerhayatımızveiçindebulunduğumuzgerçek,kendişahsifikirlerimiz tarafındanbelirlenmişse,seninfikrinnebenimkindennedebaşkasındandaha iyidir. Bu durumda hiçbir şeyi kesin olarak bildiğimizi iddia edemeyiz. Fakat, eğer Tanrı’nın yaşamın kaynağı olduğunu kabul edersek, O’nun otoritesi üzerindedurabilirvehayatınbiruyumuvedengesiolduğundaneminolabiliriz. 25 İyibirTanrınasılbukadaracıyaizinverebilir? İnsanlar Tanrı’yı birçok sebepten dolayı reddedebilir ve sorgulayabilirler. Bazılarıyeterinceetkilideneyselkanıtbulamadıklarınıiddiaediyor,bazılarıda birtür“kozmikoyunbozana”inanmayıtercihetmediklerinibelirtiyor.Başkaları dini toplumda gördükleri bazı tutarsızlıklardan dolayı Allah inancını bırakıyor. Çünkü çoğu zaman önümüzde resmedilen Tanrı portresinde insanları cehennemegöndermeyecanatankorkutucubirdespotcanlanıyor.Doğalolarak butarzbirTanrıbizeiticigelir.BöylesibirAllah’akiminanmakister? Bununla beraber, bazıları ‘dindar’ insanların Tanrı düşüncesini toplumu manipüle etmek için kullanmalarından bıkmıştır. Başkaları ise, tarih boyunca dinadınayapılanşiddeteveTanrıuğrunageçekleşensavaşlarındehşetinetepki göstermek için reddeder. Bunların hepsi kesinlikle rahatsız edicidir ve bizi Tanrı’yainanmanınönündekiengele,yani‘acısorunu’nayönlendirir.Çoğuinsan için,dünyanınbirçokacıyaşamışolmasıvehenüzbilinmeyenacılaryaşayacak 25 olması, dünyanın kontrolünü elinde tutan iyi bir Tanrı olduğuna şüphe etmelerinenedenolur. Tanrı’nın, yukarıda tasvir edildiği gibi, cani biri olduğunu ben de reddediyorum. Bizi yaratan gerçek Tanrı olsa olsa adil ve sevgi dolu bir varlık olmalı. Zira tüm ahlak kurallarını belirleyen ve günün sonunda tüm insanları yargılayacakolanTanrıkuşkusuzkikendikurduğuahlakkriterlerinetamtamına uymalıdır. Hepimiz içten içe böyle bir Tanrı arzularız. Yine de Tanrı sevecen biriyse dünyada yaşanan bunca acı karşısında neden çekimser duruyor? Tanrı varlığını sorgulayanlar bu soruna çok takılmışlar. Tartışmalarının mantığı şu şekildedir: Dünyadainanılmazderecedebüyükacılaryaşanıyor. Eğer Tanrı, her şeye gücü yeten ise, acıları önlemek veya sonlandırmakiçinbirşeyyapabilmelidir. Eğer Tanrı sevgi dolu ise, acıyı önlemek veya bitirmek istemelidir. Bukadaracınındevamediyorolması,Tanrı’nınyaherşeye gücüyetenolmadığınıyadasevgidoluolmadığınıgösterir. Sonuç:Tanrıyoktur! Şimdi,aramızdahiçkimsedünyayahızlıcayayılankötülüğü,özelliklededin ve Allah adına gösterilen şiddeti onaylamıyor umarım. İnsanoğlunun günümüzdeki korkunç durumunun ciddi bir şekilde incelenmesi gerekir. Gerçekten de bu kaos yüzünden Tanrı’yı mı suçlamalıyız, yoksa bu konuda öğrenmemizgerekenbaşkaşeylermivar?Bencevar. Yukarda belirtilen mantık ne kadar açık gibi görünse de, aslında bazı belli yanlış varsayımlara dayalıdır. İlk yanlış düşünce, eğer bir şeyin mantığını bulamazsambuonumantıksızyapar,düşüncesidir.Fakatburada,zihinlerimizin bu konuyu tamamen anlamasını beklerken çoğumuz zihinsel kapasitemizin sınırlıolduğunudakabulederiz.Örneğin,virüslerigöremiyoruzdiyeonlarınvar olmadığını ve büyük acılar vermediklerini söylemeyiz. Bir şeyin nedenini tam olarakalgılayamamakonunyokolduğunukanıtlamaz. Çözemediğiniz bir matematik probleminiz olduğunu farz edin. Sonunda kütüphaneyegidipkonuhakkındabazıkitaplarıincelersinizamayinedecevabı bulmaktabaşarısızolursunuz.Durumbuoluncasorunuzuncevabıolmadığınımı düşünürsünüz?Tabiikihayır,tamtersineyakonuhakkındayeterlikaynaklara sahip olmadığınızı ya da cevabı bulmak için daha fazla çalışmanız gerektiğini fark edersiniz. Yapmayacağınız tek şey, matematiğin çözemediği bir soru bulduğunuzu ilan etmek olur. Kısacası, acı sorununun cevabını hemen anlayamamamız,bircevapolmadığıanlamınagelmez. Baştaki tartışmaya dönecek olursak, insanların varlığımızın bir nedeni olması gerektiği varsayımına bağlı olarak fikir ileri sürdüklerini görüyoruz. İçimizde her şeyin bir nedeni olması gerektiğine inanırız. Fakat neden? Çünkü düzen ve adaletin olması gerektiğine inanırız. Başka bir deyişle, bu tartışma 26 çizgisi aslında hepimizin belli sonuçlar bekleyen ahlaki değerlere sahip olduğumuzu kanıtlar. Bu, materyalistlerin kabullendiği şans ve kaosun sonucu gibigelmiyor.Aslındaengüçlüolanınhayattakalmasınagerçekteninansaydık, dünyada gördüğümüz acı karşısında şaşırmaz veya üzülmezdik. Gerçek şu ki, evrim teorik bir seviyede savunulması kolay olsa da, kişisel ve pratik bir seviyedehiçmantıklıdeğildir. Aslında yukarıdaki argüman, sadece her şeyin üzerinde olan bir Tanrı’nın sağlayabileceği evrensel erdem ve ahlak değerlerine dayandığı için geri teper. Acısorununagösterdiğimizortaktepki,bizinihayetindeYaratan’ayönlendiren içselveevrenselahlakivicdanakanıttır.Eskiateist,Oxford’lufilozofC.S.Lewis, Tanrı’yakarşıolankendiargümanındakieksikliğinasılbulduğunuşöyleanlatır: Tanrı’yakarşıolantezim,evreninçokzalimveadaletsizbiryerolduğuna dayanıyordu. Ama bu “adaletli” ve “adaletsiz” fikri kafamda nasıl oluş‐ muştu?Düzçizgininneyebenzediğinibilmeyenbirkişi,neyegörebirçizgiye eğri diyebilir? Bu evrene “adaletsiz” derken acaba neyle kıyaslıyordum? Eğer bütün şov A’dan Z’ye kötü ve anlamsızsa, şovun bir parçası olması gerekenbennedenonaşiddetlekarşıkoyuyorum?Suyadüşenbirkişiıslanır, çünkü bir su canlısı değildir. Balık ise kendini ıslanmış hissetmez. Elbette adaletle ilgili düşüncemin sadece kişisel bir fikir olduğunu öne sürüp kurtulmaya çalışabilirdim. Ama böyle yapmakla Tanrı’ya karşı olan tezimi çökertmişolurdum–çünkütezimdünyanınsadecebenimkafamauymadığına değil,gerçektendeadaletsizolmasınadayalıydı.Böyleyapmakla,Tanrı’nın varolmadığını kanıtlamaya çalışırken – başka deyişle, gerçekliğin tümüyle anlamsızolduğunuiddiaederken–gerçekliğinbirkısmının–benimadalet düşüncemin–sondereceanlamlıolduğunukabullenmemgerekiyordu.Sonuç olarak, ateizm aslında son derece basittir. Evrende hiç ışık olmasaydı ve canlılarındagözleriolmasaydı,aslakaranlıkolduğunubilemezdik.Ozaman “karanlık” anlamsız bir sözcük olurdu. Aynı şekilde, eğer evren tümden anlamsızsa,onunanlamsızolduğusonucunaaslavaramazdık. 26 Adalet ve düzen gibi belli beklentiler içerisinde olduğumuz gerçeği, bir şekildesapmışolduğumuzustacahazırlanmışbirplanınvetasarımınkanıtıdır. Sonuçolarak,acısorunuargümanıTanrı’nınvarlığınaşüphedüşürmekiçinişe yaramasabile,acıyinedeçokbüyükbirkötülüktür.OzamanbunuKutsalKitap bakışaçısındannasılaçıklayabiliriz? Dünyamızınbuhaliorijinalplanaaykırıdır İnsanlığın başlangıcıyla ilgili eski ve modern açıklamaların aksine Kutsal Kitap,insanlığınkökeniileilgiliçokgüzelvedüzenlibirtakımaçıklamalarsunar. Yaratılış kitabının ilk bölümü, Tanrı’nın nasıl kendi kendine yeten ve çoğalan 27 organizmalarladolumuhteşembirgezegeniyoktanyaratmışolduğunatanıklık eder.YaratılışaçıklamasıboyuncaKutsalKitapmetnisürekli,Tanrı’nınyarattığı her şeyin nasıl “iyi” olduğu konusu üzerinde durur. Dünyamız orijinal haliyle muazzamvemükemmeldi;yanikaos,acıveyaölümyoktu. Yaratılış bölümünün devamında ise, dünyanın şimdiki hali ile Tanrı’nın en başta yarattığı şekilden oldukça farklılaştığını görüyoruz. Atalarımız Adem ve Havva’nınTanrı’nınbilgeliğinegüvenmekyerineŞeytan’ınasıldinlemeyiseçip, Yaratan’a karşı başkaldırdıklarından bahseder. Kutsal Kitap’ın başka bir bölümündekötülükvegünahınilkdefa,eskidenLusiferadındaharikabirmelek olanŞeytan’ınyüreğindeoluştuğundanbahsedilir. Sonrasında,Tanrı’nınplanını bozmakiçinyeniyaratılmışolaninsanlığıgünahlayıkmakistemiştir.Kısacası, kötülük Tanrı’dan kaynaklanmamış, Lusifer yüzünden ortaya çıkmış ve daha sonradainsanlarabulaşmıştır. Yaratılış kitabında öğrendiğimiz başka bir gerçek ise, ilk başta dünyanın insanlara emanet edilmiş olmasıydı. Atalarımız bütün yaratılışa bakmak ve yönetmek üzere yaratılmışlardı. Maalesef Şeytan’a uymayı seçtiklerinde, aynı zamandadünyayahükmetmehakkınıdaonakaptırmışoldular.Bununyüzünden Kutsal Kitap dünyamızı, kötülüğün yönetimi altında olarak tanımlar. O halde, AdemveHavva’nınzamanındanberi,insanlargünahlanetiyledoğuyorlar,öyle kigünahbütünsoyumuzayayıldı.Sadecebudadeğilamakainataynıbiçimde, orijinalhalinedönmeyiarzulayarak,günahınetkisialtındadır. Çünküdünyanın sorumlusuolanbizlergünahaboyuneğmemizleberabertümkainatdaİblis’in etkisinde kalarak yozlaşmaya başladı. Böylece, depremlerin, kuraklıkların ve diğer afetlerin nedeni evrenin Yaratan ile uyum içinde olmamasıdır. Kısacası, Tanrıdünyamızınbusıkıntılarlaboğuşmasınıaslaistemedi,ancakgünahıseçen bizler dünyayı bu acı hale getirdik. Tanrı’ya başkaldırarak dünyaya acıyı getirmişolanlarbiz,insanlardır.BütünyaratılışınTanrı’dansoğumasınınnedeni biziz.DahasıTanrı’nınsevgisinivevarlığınıreddetmemiz,durumusadecedaha dakötüleştiriyor.Tanrı’nın,yaratılışıiçinasılisteğihiçbirzamanbudeğildi. 27 28 29 30 Yalnızbırakılmadık Başkaldırımızın sonucu olan dünyanın bu depresif durumuna karşın iyi bir haberimiz vardır, Tanrı asla insanları terk etmemiştir. En başından beri bir kurtuluş ve yenileme planını harekete geçirmiştir. Çağlar boyunca, Tanrı insanla konuşmak ve onlara kendi yolunu göstermek için defalarca araya girmiştir.BunupeygamberleriniveyaKutsalYazılar’ıgöndererekyapmıştır.En sonunda kişisel olarak işin içine girmek için İsa Mesih’in bedeninde dünyaya gelip bizim çektiğimiz acıları çekmiş ve çarmıhta acı çekerek ölmeyi seçerek utancımızıvegünahlarımızıalmıştır. Yalnızca Hristiyanlık kişisel olan Tanrı’nın bizim duygularımızı paylaşmak içintamameninsanolmayıvekötüdurumumuzupaylaşmayıseçtiğiniöğretir. Gördüğümüz gibi bu hep duyduğumuz, uzak, ilgisiz, birliği bozup herkesi 31 32 33 28 cehennemegönderenTanrıfikrindençokfarklıdır.TamtersiKutsalKitapbize Tanrı’nın, kendisiyle sonsuz bir ilişki içinde olabilmemiz için bizi yaratan göklerdeki Babamız olduğunu söyler. Bizim onun sevgisini reddetmemize rağmen, yine de sonsuza dek O’nda kalabilmemiz için bize ulaşmaya, ilişki kurmayadevameder. Yukarıda belirtmiş olduğum gibi, Tanrı sadece insanlıkla yeniden ilişki kurmak istemez ama daha da ileri gidip günah sorunumuza son vermek için kişisel olarak ilk adımı atar. Bizi çektiğimiz acılarda yalnız bırakmak yerine, acımızıveüzüntümüzüpaylaşmakiçinbizdenbiriolmayıseçti.Herkestençok TanrıçarmıhtacanınıverenİsaMesiharacılığıylaacımızaortakolurveyerimize ölür. Tanrı bizimle hastanede, hapiste ve gaz odalarında ağlamaktadır. En önemlisi çıkmazda olan insanlık için İsa Mesih ile sevgi dolu bir çözüm buldu. O’nainananherkesecennettesonsuzyaşamvermeyehazır. OrijinalanamaddemizedöndüğümüzdeTanrı’nıngerçektendesevgidoluve herşeyegücüyetenolduğunugörürüz.Bunubizlereeniyişekilde,günahsızolan kutsal Oğlu İsa Mesih’i bütün insanlığın günahları için çarmıhta feda ederek kanıtladı. Böylesine hayret verici bir olayı sadece sonsuz sevgi ve bitmez tükenmez gücün mükemmel uyumu başarabilirdi. O halde, insanların işlediği günahlarınsonucununacıçekmekolduğunuamaTanrıOğlu’nuölümegönderip daha sonra dirilterek buna çözüm getirdiğini gördük. Fakat hala günümüzde insanlaralabildiğineacıçekiyor.NedenTanrıbunaizinveriyor? Beklentilerimizigözdengeçirmeliyiz İnsanlar genelde iyi işlerin iyi sonuçlar getireceğini düşünür. Her zaman olmasada,geneldeböyleolur.Hepimizhayırseverbirininbirterörsaldırısında hayatını kaybettiği veya tatilden dönen bir ailenin dönüş yolunda sarhoş bir sürücü tarafından öldürüldükleri gibi haberler okumuşuzdur. Bu doğru olamaz!deriz. Çünkü iyi insanlar bu şekilde acı çekmemeli. Bu tür durumlarda Tanrı’ya araya girmediği için kızmakta çabuk davranırız fakat bu şekilde davranarak bir şekilde teröristleri veya sarhoş sürücüleri temize çıkarmış oluruz.Butürtrajedilerdeinsandankaynaklanansebeplerigözdenkaçırmamaya dikkatetmeliyiz. Bir kere bu tür olaylar içten içe adalet beklentimiz olduğunun altını çizer, böylece bu beklentiler karşılanmadıklarında, bizi başkaldırmaya iter. Bu ikileminasılkaynağınıunutmamalıyız;buçelişki,başkaldıranŞeytan’danveona uymayı seçen bizlerden kaynaklanır. Küçükken ağabeylerim benimle uğraştıklarında anneme gidip onları şikayet eder ve “Hiç adil değil!”diyerek yakınırdım. Ama bana her zaman hayatın adil olmadığını ve buna alışmam gerektiğini hatırlatırdı. Beklentilerimizin karşılanmamasının sebebi günah ve kötülüklebozulmuşbirdünyadayaşıyorolmamızdır. 29 Benzer biçimde İsa öğrencilerini gerçek dışı beklentileri konusunda her zamanuyardı.DoğruolanMesih’iizledikleriiçinherzamantoplumtarafından kabul edilmeyi beklediler. Fakat İsa defalarca bu dünyada doğruluğun sonucunda hak edilen ödüllerin alınmadığını belirtti. Hatta İsa, öğrencilerini yurttaşlarından görecekleri baskılar karşısında hazırlamak için elinden gelen her şeyi yaptı. Sadece bu da değil, defalarca kendi çekeceği acıları ve dini liderlerinelindenolacakolanölümünüöncedenbildirdi. İsa göğe alındıktan sonra, öğrencileri yavaş yavaş Mesih’i takip etmenin, benzerbirsıkıntıyolundanilerlediğinianladılar.Bu,acıyakarşıbakışaçılarını değiştirmelerine neden oldu. Bu kez Mesih uğruna dövüldükleri zaman onun gayesini temsil edebildikleri için sevinç duydular. Daha sonra, kilise toplulukları kurmaya başladıklarında, havariler ilk Hristiyanlara acı çekmenin Mesih’ebağlıolmanınbirbölümüolduğunuhatırlattı. YeniAntlaşma’nın(İncil) çoğu, imanlıların acıya nasıl farklı bakmaları ve baskı karşısında nasıl cesur olmaları gerektiğinden bahseder. Kısacası, imanları uğruna zulüm görmeyi beklerler.İlginçtirkiilkkiliseözelliklegördüğübüyükzulümdendolayıdahada güçlendi,arındıvegüngeçtikçeyayıldı. Beklentilerimizi değerlendirmek çok önemlidir. Dünyanın daha iyi bir yer olmasınıbekleyenleriçinşuankidurumçoküzücüvedepresifgelebilir.Bunun büyükbirnedeni,modernlaikideolojilerinyeterlizamanveçabailebirşekilde mükemmel ve huzurlu bir dünya yaratabileceğimiz gibi yanlış beklentiler yaratmış olmalarıdır ama bu doğru değildir! Kötülüğün kökünün Şeytan’dan kaynaklanıp, insanların günahlarının ve başkaldırılarının kötülüğü yaymak için katkıda bulunduklarını anladığımız zaman acının neden devam ettiğini tam olarak anlayabiliriz. Yalnızca günahımızdan tövbe edip, Tanrı’nın İsa’ya iman ettiğimizdebizesunacağılütufdoluarmağanıkabuledinceşimdikiacıylabaşa çıkabilirveMesihdöndüğündedahaiyibirdünyaolacağınıumutedebiliriz. Kutsal Kitap’ın çoğu insanların çektikleri acılarla ilgilidir. Birkaç farklı bölümde Tanrı’nın halkının intikam için Tanrı’ya yalvardığını görürüz. Tanrı kesinlikle bir gün bu yanılgıyı gidereceğine söz veriyor ama aynı zamanda KutsalKitap,dünyasonayaklaştığındaişlerindüzeleceğinideğil,kötüleşeceğini söylüyor. Bunun nedeni insanların başkaldırısının doğal akışında tamamına ermesigerektiğivenihayetindeTanrı’nınsağlamadaletiningelecekolmasıdır.O zaman Tanrı kesinlikle çağlar boyunca süren adaletsiz acılarla bizzat ilgilenecektir. 34 35 36 37 38 39 Büyükresmigöremiyoruz Acı çekmekle ilgili yaşadığımız en büyük sorunlardan biri kendi deneyimlerimizvebakışaçılarımızlasınırlıolmamızdır.Özelliklekişiselolarak acıyaşadıysakkendidurumumuzlameşgulolmamızçokdoğaldır.Eğersadece kendiacılarımızaodaklanırsak,büyükresmigöremeyebiliriz.Hatta,eğeracımız 30 bizemantıklıgelmezsegerçektenhiçbirsebebiolmadığınıdüşünmekkolayolur. Benzer bir şekilde eğer annesinin karnından zorlukla çıkarılıp daha sonra da poposuna tokat atılmış bir bebeğe bu deneyim hakkında nasıl hissettiğini sorsaydınız,pozitifbircevapalmayacağınızdaneminim.Neden?Çünkübebeğin etrafındanelerolduğunuanlamaihtimaliyoktur. Aynı şekilde insan olarak evrende olup biten her şeyi tam anlamıyla anlayabilmeyi bekleyemeyiz. Sınırlı beceriler ve kaynaklarla farklı zaman dilimlerinde galaksi ve gezegenler arasında kilitli durumdayız, bu da bütün resmigörmemizizorlaştırıyor.Yinedebirisi,“Soykırımveyatecavüzkonularını nasıl akla uygun hale getirebiliriz?”diye sorabilir. Sanki biliyormuş gibi davranamayız ama henüz bütün gerçeklere sahip olmadığımızdan emin olabiliriz. Sonunda “bilindiğimiz gibi tam bileceğimiz”zaman için Tanrı’nın son yargısınıbeklemekzorundayız. KutsalKitap’tageçenEyüp’ünöyküsübunaiyibirörnektir.ÇoğukişiEyüp’ün zengin, ünlü ve Tanrı’ya yakışır bir karaktere sahipken birdenbire nasıl birçok felakete uğradığını duymuştur. Bir gecede tüm servetini kaybetmiştir. Daha sonra bütün çocuklarının öldüğünün haberini alır. Daha sonra başından ayaklarınakadarvücudununheryerinikorkunçyaralarkaplamıştır.Tozvekül yığını arasında afallamış şekilde otururken karısı bile Tanrı’ya lanet edip ölmesiniönermiştir. Bundan kısa süre sonra üç yakın arkadaşı ona katılır. Eyüp’ü görünce ilk başta dehşete düşerler ve bir kaç gün boyunca yanında sessiz bir şekilde otururlar.Fakatbirmüddetsonrabufelaketlerinnedenerdemliarkadaşlarının başınageldiğinianlamakiçintartışmayabaşlarlar.Dahaöncedebahsettiğimiz gibi doğal olan varsayımları, iyi insanların başına iyi şeyler geldiği, kötü insanların başınaysa kötü şeylerin geldiğidir. Bu basit mantığa göre, Eyüp Tanrı’nın cezasını hak edecek korkunç bir şey yapmış olmalıdır. Fakat Eyüp böyle bir şey yapmadığından oldukça emindir. Yine de arkadaşları onun bir kusurunu bulmak için o kadar çok uğraşırlar ki, bir noktada Eyüp bile Tanrı’yı adaletsizliklesuçlayarakyanıtverir. Sorun,Eyüpvearkadaşlarınınbüyükresmevakıfolmamalarıydı.Onaeziyetedenin Tanrı değil Şeytan olduğunun farkında değildi. Şeytan bütün çabalarıyla Tanrı’nın saygınlığını yitirmek adına O’ndan Eyüp’ü ayartmaya çalışmak için izin aldı. Tanrı, hizmetkârı Eyüp’ün bütün denenmelere karşı koyabileceğine emindi. Eyüp sonlara doğruTanrıonageldiğizamannelerolduğunuanlamayabaşladı.TanrısonundaEyüp’e göründüğüzamanşaşkınadönmüşhizmetkârınaTanrı’nınamaçlarınıhiçbirzamantam anlamıyla anlamasının mümkün olmadığını hatırlattı. Zaman zaman Tanrı’ya karşı sabırsızolmuşolanEyüpsonundaşöyleyanıtverdi.“Kuşkusuzanlamadığımşeyleri konuştum,beniaşan,bilmediğimşaşılasıişleri.” Eyüp’ün çektiği acılarının önemli bir neticesi, sonunda Tanrı’nın gücünü ve varlığını kişisel olarak deneyimleme fırsatını kazanmış olmasıdır. Şöyle der, “Kulaktan duymaydı bildiklerim senin hakkında, şimdiyse gözlerimle gördüm 40 41 42 31 seni.” KutsalKitap’tabunabenzerbirçokörnekvardır.Danielvearkadaşlarıayrıbir olayda,yaşamıtehditedendurumlarlakarşılaştıklarındaTanrı’nınfizikselolarakonlar adınaarayagirmesinideneyimlediler. Acıçekmeknekadarzorolsadaaynızamanda Tanrı’nınçokdahabüyükamaçlarınıgörebilmemiziçingözlerimiziaçmayaveO’nun sevgisini ve lütfunu çok daha derin ve kişisel bir seviyede deneyimlememize neden olabilir. 43 44 Tanrıkötülüğüiyilikiçinkullanabilir Yine de birçok kişi Tanrı’nın bu kadar anlamsız acılara izin vermesinin düpedüz zalim ve gaddarca olduğunu düşünmekte ısrar eder. Fakat kendimize şunu sormalıyız – gerçekten tüm acılar anlamsız mıdır? Tanrı’nın kendini hizmetkârlarınagöstermekiçinacıyınasılkullandığınınbirkaçörneğinigördük. Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın özellikle acı veren olayları nasıl kendi planını ve amacınıaçıklamakiçinkullandığınıgösterenbaşkaörneklerdevardır. Bunun harika bir örneği Kutsal Kitap’ta geçen Yusuf’un hayatıdır. Yusuf, babasıYakup’un ensevdiği oğluydu.Fakat bu durumağabeylerinin onu yoğun derecede kıskanmasına sebep oldu. Bir gün ağabeyleri, Yusuf’un özel kıyafetlerini soyup onu Mısır yolunda olan Midyanlı tüccarlara sattılar. Orada firavunun bir görevlisi olan Potifar’a köle olarak satıldı. Katlanmak zorunda olduğu korkunç koşullar, ihanetin verdiği acı ve evine duyduğu yoğun özlem hakkında ancak tahmin yürütebiliriz. Her şeye rağmen Yusuf var gücüyle çalışarakveTanrı’nınyardımıylaokadarbaşarılıolduki,onaPotifar’ınevinden sorumluolmagöreviverildi.Fakatsonraikincifelaketgeldi. PatronuPotifar’ınkarısı,Yusuf’uarzulamayabaşladıveonunlayatmasıiçin onuzorlamayaçalıştı.Yusufinatlakarşıçıktıamabusadecekadınınçabalarını yenilemesine yaradı. Bir gün ev boşken kadın Yusuf’u yakalayıp kendisiyle birlikteolmayazorlamakistediamaYusufüstgiysisinigeridebırakarakevden kaçtı.Yusuf’unısrarlakarşıçıkmasındandolayıkendisiniaşağılanmışhisseden kadın, Yusuf’un giysisini kocasına göstererek onu tecavüz ile suçladı. Yusuf derhal zindana atıldı. Yusuf’un hayatının bu noktasındaki korkunç psikolojik durumunu tahmin edebiliriz. Tabii ki Eyüp gibi, o da Tanrı’nın amaçlarını düşündü. Yine de imanına sadık kaldı ve var gücüyle çalışmaya devam etti. Böylecekısasüreiçindediğermahkumlarınbaşınageçirildi. Birsüresonra,firavununbirsürehapisteolansakisivefırıncısınındüşlerini yorumlama fırsatı buldu. Daha sonra firavun bir düş gördüğünde, saki Yusuf’u hatırladıvekralınaondanbahsetti.FiravunYusuf’unyorumuvekarakterindeno kadar etkilendi ki, onu bütün Mısır’ın yöneticisi yaptı. Bir gün içinde Yusuf hapistensarayaçıktı,köleikenhükümdaroldu.BuzamanboyuncaYusufMısır’ı yakındaolacak olankıtlığa hazırlamakiçin çok çabaladı.Böyle yaparak sadece Mısır’ıdeğilamadahasonrayemekaramakiçinMısır’agelmişolanailesinide kurtarmışoldu. 32 Yusuf’un başarı öyküsü Külkedisi gibi bir peri masalına benzese de hayatının tarihsel gerçekliği geniş kapsamlı olarak tasdik edilmiştir. Böylece büyük acılar, ihanet,iftiralarvehapsedildiktensonrasonundaşöhretpozisyonunagelmişoldu.Fakat Yusuf için çektiği acılar Tanrı’nın onun için olan planına hazırlamak için çok önemliydi. Daha sonra vicdan azabı çeken ağabeylerine, “Siz bana kötülük düşündünüz, ama Tanrı bugün olduğu gibi birçok halkın yaşamını korumak için o kötülüğüiyiliğeçevirdi” dedi. Gerçekşuki,denenmelerimizgeneldeeniyiöğretmenlerimizdir.Atasözünün de dediği gibi, “zahmetsiz rahmet olmaz”.Hepimiz hayatlarımızda geriye baktığımızda, en çok bir şeyler öğrendiğimiz veya Tanrı’ya en yakın hissettiğimizzamanlarınençokdenendiğimizzamanlardaolduğunugörebiliriz. Bu dünyada acı çekmekten kaçınamasak bile, Tanrı’nın bize bu süreçte öğrenmemizi istediklerini göstermesine izin verebiliriz. Kutsal Kitap denenmelerkarşısındadirenerekimanımızvekarakterimizingüçlenmesineizin verdiğimizivurgular.BunedenleTanrı’nınlütfuyladenenmelerimizdesevinme noktasınabilegelebiliriz. 45 46 Yenilenmeumuduvardır Ohaldedenenmelerimizkarşısındadişimizisıkıp,dahaiyigünlerbeklemeyi miümitedeceğiz?Hiçdebile!KutsalKitapbizeacınınveadaletsizliğinsonsuza dek sürmeyeceğinin garantisini verir. Şiddetin ve kötülüğün kısır döngüsü bir gün bozulacak. Hatta şunu da biliyoruz ki, Tanrı’ya inananları bekleyen muhteşem gelecek o kadar görkemli olacak ki dünyada katlanılmış olan bütün acılarıtelafiedecek. Kutsal Kitap gezegenimizin geleceği hakkında nasıl bir beklenti içinde olmamız gerektiğini önemli detaylarla açıklar. Dünyamız Şeytan tarafından ele geçirilmiş olsa bile, bir gün gerçek sahibi tarafından onarılacağını söyler. Bir gün İsa Mesih’in esas kendisineaityeriyenidenelegeçireceğiniokuruz.Ozamanbütünimanedenlerintekrar hayata gelip dönüştürülmüş sonsuz bedenlerine sahip olacakları dünya çapında bir dirilişolacak. Uzunzamanönce,sözleanlatılamazacıyaşadığızamanEyüp’eilham olmuşolan,budirilişumuduydu.Eyüpşöyleder,“Oysabenkurtarıcımınyaşadığını, sonunda yeryüzüne geleceğini biliyorum. Derim yok olduktan sonra, yeni bedenimleTanrı'yıgöreceğim.” Mesihilkgelişindeçaresizbirbebekolarak,kendinibütünuluslarasunmaküzere kurbanlık bir kuzu olarak geldi. Fakat ikinci gelişinde Mesih, zaferli bir Kral gibi beyazbiratınüzerinde,adaletisaptıranvedünyadakimasumcanlaraacıçektirenlere savaşaçmayagelecek. OzamanuluslarıkandıranŞeytanveordusucezalandırılacak. Aynı şekilde kötülük yapanların hepsi dünyada işlenmiş olan bütün kötülükler için Tanrı’nınyargısındaduracaklar. Bu arada Mesih dünyada uzun zamandır özlem duyulan adil ve barışçıl krallığını kuracak. Yeşaya peygamber bize bu zamanın nasıl olacağından 47 48 49 50 33 bahseder, “RAB uluslar arasında yargıçlık edecek, birçok halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözecek. İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarınıbağcıbıçağıyapacaklar.Ulusulusakılıçkaldırmayacak,savaşeğitimi yapmayacaklar artık.” İlginç bir şekilde, Birleşmiş Milletlerin (BM) New York’taki genel merkezinin bahçesinde üzerinde bu ayetlerin yazılı olduğu bir anıtvardır. Fakat bütün çabalarına rağmen geçtiğimiz asırda dünya liderleri vermiş oldukları bütün uluslar için barış ve güvenlik sözlerini tutmakta başarısız olmuşlardır. Sadece Mesih geri geldiğinde dünya çapında barış ve refah olacaktır. 51 Resim3-BM'ninkılıçvesabanheykeli Kutsal Kitap bu zamanda kötülüğün doğada olan sonuçlarının tam tersine dönüştürüleceğinden bahseder. Hayvanların dünyasını tanımlayan şiddet yerine, aslan ve kuzunun beraber yatacağını ve çocukların zarar görmeden yılanlarla oynayacağını okuruz. Mesih, bu şekilde dünyamızı olması gerektiği görkemileTanrı’nınorijinalyaratılışamacınadönüştürmeyebaşlayacak.Daha sonra günümüzdeki evren sona erdiğinde, Tanrı’ya inanan herkes üzüntü ve acının olmadığı yeni gök ve yeni yeryüzünde yaşayacak ve “gözlerinden bütün yaşlarısilecek.” Çocukken hepimiz hikayenin ve filmin mutlu sonla bitmesi gerektiğini düşünmüşüzdür. İyi olanlar sonunda kazanmak zorundadırlar. Benzer biçimde Tanrı’nın adaletsizliği ciddiye alması ve bir hesaplaşma gününün olacağını bilmekbizebüyükrahatlıkverir.AynızamandaTanrı’nınyaratılışınıyenileyecek olmasıvenihayetindebizigöklerdekihuzurunakabuledecekolmasıbizeifade edilemezbirsevinçverir.Tanrı’yaveSözü’neinanmakbizegelecekiçinumut, 52 53 34 bugün için motivasyon ve geçmiş için sağlıklı bir bakış açısı sağlar. Bunların hiçbirikesinlikleboşdeğildir,herşeyinbirnedenivardır. AcıyaizinverenTanrı’yısorgulayanarkadaşlarımtarafındanortayaçıkarılan argümanageridönecekolursak,şimdisorularınacevapverebiliriz.Tanrısevgi dolu ve her şeye gücü yeten midir? Kesinlikle öyledir ama sevgisi adaletiyle dengeli olduğu gibi, gücü de bilgeliğiyle ahenk içindedir. Bütün nitelikleri mükemmel bir uyum ve denge içindedir. Aynı zamanda, Tanrı’nın yaratmış olduğubizlereözgüriradeverdiğigerçeğivardır.Dünyanınbugünbukadarkaos içerisindeolmasınınnedeniTanrıdeğil,Şeytan’auyanbiziz.Sonuçolarak,Tanrı kötü seçimlerimizin doğurduğu sonuçların, ona duyduğumuz müthiş ihtiyacı görelim diye ortaya çıkmasına izin verir. Gerçekten harika olan şey ise, Tanrı yarattığı isyankâr varlıklara sırtını dönmek yerine bizi kendine geri kazanmak veyenilemekiçinbiryolbulmuştur. 35 2.KUTSALKİTAP’INYETKİSİ KutsalKitap’ıngüvenilirolduğundannasıleminolabiliriz? İnsanlarbusoruyusorduklarındageneldedahaöncedenduyduklarıbirşeyi tekrarederler:KutsalKitap(Tevrat,Zeburveİncil)geçersizdir,değiştirilmiştir, hatalarla doludur, vb. Fakat şunu sorayım, hiç Kutsal Kitap’ı okudunuz mu? Sağlıklı bir araştırma, yaygın varsayımları kabul ederek değil, onları tek tek sorgulayıp mevcut durumdaki olguları inceleyerek başlar. Mümkün oldukça bahsigeçenunsurukişiselolarakincelemekeniyisidir.Bubakımdanşanslısınız çünküİnciltarihteençokdileçevrilmişveyayımlanmışkitaptır.Anadilinizde birtanebulmakzorolmamalıdır.Modernteknolojisayesindeonlineolarakbile okuyabilirsiniz. Yukarıdabelirtilmişolduğugibi,birçokkişiKutsalKitapgibieskibireserin deneyseltestkarşısındaduramayacağınıdüşünebilir.BirçokeleştirmenKutsal Kitap’ın sadece hayali hikayeler ve efsaneler ile dolu, antik bir kitap olduğunu zanneder. Bazıları ise ellerinden geldiğince Kutsal Kitap anlatımında çelişkiler veya hatalar bulmaya çalışır fakat, Kutsal Kitap’ın insan tarihinde en çok okunmuş,çalışılmışvegüvenilirolankitapolduğugerçeğideğişmez.Peki,Kutsal Kitap gerçekten bilimsel inceleme testi karşısında durabilir mi? Bu kadar eski bir kitabın gerçekten de değiştirilmemiş olarak günümüze gelmiş olabilme ihtimaline güvenebilir miyiz? Dahası, içinde Tanrı’nın gerçek sözleri olduğuna inanmamızısağlayacaknevar? Söylediğimgibi,KutsalKitap’ınherbakımdaneşsizliğigözdenkaçırılamaz. Örneğin, tarihten insan ahlakına, astronomiden arkeolojiye, coğrafyadan yönetime, değindiği konuların zenginliği, kısacası ne kadar dikkate değer olduğunu gösterir. Aynı şekilde, insanların medenileşmesi konusundaki etkisi benzersizdir. Kutsal Kitap ve öğretileri tarih, edebiyat, kültür, eğitim, bilim ve sanatdallarındakalıcıbirçokizbırakmıştır. Örneğinsadecebilimielealırsak, çoğuinsanmodernbiliminöncülerinindoğanıniçselçalışmalarınıinceleyerek Yaratıcı olan Tanrı’yı daha iyi tanımalarına yardımcı olacağını düşünen Hristiyanentelektüellerolduklarınıunuturlar.Enünlübilimadamlarındanbiri olanIsaacNewtonşöyledemiştir:“Yarı-yamalakdüşünenbiriTanrı’yainanmaz; amagerçektendüşünenbirininTanrı’yainanmasışarttır.” İnsanlarçoksıkTanrı’yıvebilimizıtvebirbirlerineaykırıgibigöstermeye çalışırlar. Fakat saygın Albert Einstein bile inancı ve bilimi zıt olmak yerine tamamlayıcı yardımcılar olarak görmüştür. Bunu herkes tarafından bilinen şu sözünde göstermiştir: “Bilim olmadan inanç topaldır, inanç olmadan bilim ise kördür.” İnanç ve bilimi aynı paranın iki yüzü olarak görmek daha yararlıdır. Bilim gözle görülebilen, somut ve ölçülebilir dünya ile ilgili çalışmalar için 54 55 36 gerekliysede,inançgözlegörülemeyen,doğaüstügerçeklerianlamakiçinşarttır. Tabiikibuikialanındaörtüştüğünoktalarvardır,onoktalardabiruyumluluk görmeyi bekleriz. Bu durumda diğer eski metinlere ve mitolojik açıklamalara kıyaslaKutsalKitapinanılmazfarklılığınıortayakoyarakgüvenilirvegerçeklere dayalıolduğunukanıtlamıştır. Fakatyinede,AydınlanmaÇağı’ndanberibirçokentelektüel,kişiselinançve KutsalKitap’ınyakındaitibarlarınıkaybedecekleriniveyerlerinimoderninsani kapsamların alacağını tahmin etmişlerdir. Örneğin 1778’de vefat etmeden hemen önce ünlü Fransız ateist Voltaire, bir asır içerisinde Hristiyanlığın soyunun tükeneceğini söylemiştir. Fakat ölümünden 50 yıl sonra Voltaire’in evini ve matbaasını Cenevre Kutsal Kitap Cemiyeti satın aldı ve Kutsal Kitap basmak için kullandılar. Başka ünlü bir Fransız filozof olan Jean Jacques RousseauKutsalKitaphakkındadahauyumluolduğunuşusözleriylebellietti: “Filozoflarımızın işlerine bakın; bütün şatafatlı telaffuzlarıyla Kutsal Yazılar’a kıyaslanekadaradiveaşağılıktır!Hemanlaşılmasıkolayhemdesondereceulvi olanbukitabınyalnızcabirinsanıneseriolmasımümkünmüdür?” Kısacası Kutsal Kitap’ın tarih ve hatta modern toplum üzerinde emsalsiz etkisikesinliklegözardıedilemez.Ohaldeorijinalsorumuzageridönüyoruz.İsa Mesih’in bu gezegende yürüdüğü zamanlardan beri Kutsal Kitap’ın değiştirilmediği konusunda deneysel kanıtlar bulabilir miyiz? Kesinlikle bulabiliriz. 56 a.Metinleilgilikanıt İlk önce çözmemiz gereken soru Kutsal Kitap’ın günümüze değişmeden gelmiş olduğuna inanıp inanmamamızdır. Kutsal Kitap metninin ortaçağ keşişlerininihtiyaçlarınıkarşılamakiçinkurcalanmışvedeğiştirilmişolduğunu iddia eden birçok kişi vardır. Öncelikle bu tür düşüncelerin popülerliklerine rağmen,bugünekadarhiçgerçekçikanıtlarladesteklenemediğinibelirtmeliyiz. Butüriddialarınherbiri,insanlarınsöylentileriveönyargılarınadayanır.Tabii kiherkesindüşünceözgürlüğüvardıramakonutariholuncakişiselduygularla değiltarafsızgerçeklerledüşünmeliyiz. Gerçek şu ki, Kutsal Kitap’ın büyük ölçüde değiştiği veya tahrif edildiği ile ilgiligerçekbirkanıtyoktur.Bilimselyöntemlervetoplumsalmantıkkullanarak KutsalKitapmetnihakkındakivarolantarihselkanıtlarıincelediğimizde,Kutsal Kitap’ın yazıldığı zamandan günümüze bütünlüğünü korumuş ve değişmemiş olarak geldiği sonucuna ulaşıyoruz. Tabii ki Tanrı, O’nun sözüne körü körüne inanmamızıbeklemez,bununyerinegerçeğibizevermişolduğuzihinlemantıklı bir şekilde araştırmamızı teşvik eder. Böylece, Kutsal Kitap’ın güvenilir olup olmadığınıanlamayaçalışmakiçintarihselvearkeolojikkanıtlaradabakabiliriz. ÖncelikleKutsalKitap’ınnasılvahyedildiğini,kaydedildiğini,çoğaltıldığınıve tarihboyuncanasılkorunduğunuanlamamızgerekir.BirçoklarıKutsalKitap’ın, 37 içinde bulunan olaylardan çok uzun bir süre sonra yazıldığını düşünür. Bunun nedeni, Kutsal Kitap’ın antik dini efsaneleri anlatan basit bir kitap olduğu varsayımına bağlıdır. Fakat durum böyle değildir. Kutsal Kitap kendini net bir şekilde Tanrı’nın Sözü olarak sunar. Kutsal Kitap’ın ilk beş bölümünü yazmış olanMusa,anlattığıdöneminbüyükbirkısmınıkendiyaşamıştır.Tanrı’nınnasıl ona göründüğünü ve onunla yüz yüze konuştuğunu kaydetmiş olduğu için, kaydettikleri birebir Tanrı’nın sözleri olduğunu teyit eder. Ondan sonra gelen peygamberlerdeaynışekildeanlatımlarına,“Rabşöylediyor…”diyebaşlarlar. Mesih’in hayatına gelince, Yeni Antlaşma dediğimiz İncil O’nun hayatının dörtparalelanlatımıylabaşlar:Matta,Markos,LukaveYuhanna.Bunlarİsa’nın öğrencileri tarafından yaşanan olaylardan hemen sonra veya İsa’nın hayatına görgü tanığı olmuş olanlara erişimleri olanlar tarafından yazılmıştır. Yeni Antlaşma’nıngerikalanı,İsa’nınöğrencileritarafındanilkHristiyanlarayazılmış olan mektupların koleksiyonunu içerir. Bu orijinal el yazmaları çabucak kopyalanıp baskı yüzünden dağılmakta olan imanlılar arasında yayılmıştır. O zamandan beri yüzyıllar boyunca bu antik el yazmalarının birçok kopyası kurtarılmış,kopyalanmışvekorunmuştur. Bazıları bu orijinal el yazmalarının nerede bulunduğunu merak edebilir. Gerçekşuki,yaklaşık2000yılönceyazılmışolanorijinalbelgeleringünümüze ulaşmışolmasıneredeyseimkansızdır.BudurumsadeceKutsalKitapiçindeğil, başka antik el yazıları için de geçerlidir. Burada Jül Sezar’ın yazdığı otobiyografilerlekarşılaştırmayapmakyardımcıolacaktır.TarihtenJülSezar’ın İsa’nın zamanından hemen önce yaşamış olduğunu biliyoruz. Gallia Savaşlarıkitabında askeri harekatlarını anlaşılır bir şekilde yazmıştır. Bu metinlergeneldeLatinveRomatarihiileilgilenenlerarasındabüyükilgitoplar. Fakat neredeyse hiçbir zaman bu otobiyografilerin gerçekliği akademik toplumlartarafındansorguyaçekilmez.Nevarki,işingerçeğiorijinallerinhiçbir zaman bulunamamış olup geride kalan birkaç kopyanın, Jül Sezar yaşadıktan 1000yılsonrasınadayanıyorolmasıdır. KutsalKitap’ınantikelyazmalarınagelince,binyılsonrasınadayananbirkaç kopyadandeğil,aksinedünyanınbirçokarkeolojimüzesindesergilenenbinlerce parça ve elyazmalarından bahsetmekteyiz. İ.S. ikinci yüzyılın başlarından on beşinci yüzyılına kadar İncil’in antik kısmi veya tam kopyaları olan 5.700 civarında orijinal dili Grek elyazması bulunur. Dahası, 10.000’den fazla antik Latinelyazmasıbulunur.Aynızamanda,KutsalKitap’ın9.300’denfazlaelyazısı ileyazılmışçevirileribulunur.BuçevirilerarasındaantikMısırdiliolanKıptice, Keldanice, Süryanice ve dahası vardır; bunların çoğu kilise tarihinin ilk yüzyıllarınauzanır.Sadecebudadeğil,eskiKiliseBabalarıyorumlarındaKutsal Kitap’tan yaklaşık 24.000 alıntı yapmışlardır. Bu alıntılar o kadar çoktur ki, neredeyse Yeni Antlaşma’nın tümü yalnızca bu alıntılardan yeniden düzenlenebilir. Başkabirdeyişle,İncil’inmucizevibirşekildeTanrıtarafından korunduğunadairemsaliolmayanmetinselkanıtlarımızvardır. 57 58 38 Günümüzde Kutsal Kitap herhangi bir dile çevrildiği zaman, yukarıda sıraladığımız binlerce antik elyazmasını karşılaştırıp derlemiş olan bilginler tarafından orijinal İbranice ve Grekçe metinleri kullanılarak yapılır. Kıyaslama yapacak olursak, İlyada Homeros veya Platon’un eserleri gibi klasik Grek edebiyatlarının hiçbirinde Yeni Antlaşma’nın sahip olduğu metinsel desteğin yüzde beşi bile derlenemez. Buna ek olarak, İlyada’nın en eski el yazması Homeros’tan500yılsonrayazılmıştır.Yinedeİncil’ebaktığımızdaİsa’dan100 yılsonrabileyazılmışolaneskiparçalarolduğunugörürüz.Yanitarihboyunca KutsalKitapkadarbolkanıtlarasahipbaşkabirkitabınbukadarbüyükitinayla korunduğunubulmakmümkündeğil. Peki ya Eski Antlaşma? Elbette bu kadar eski belgeler için çok fazla kanıt olmadığını düşünebilirsiniz. Tam tersine bir kez daha arkeologlar yakın bir zamanda,Mesih’tenyüzyıllarönceyazılmışantikelyazmalarıyladolubirdefine bulmuşlardır. 1950’lerde Kumran mağaralarında Ölü Deniz Parşömenleri bulunmuştur. Arkeologlar keşfedilen yüzlerce parşömen arasında neredeyse Eski Antlaşma’nın her kısmını içeren, inanılmaz derecede iyi bir şekilde korunmuş metinler bulmuşlardır. Bunlar, çoğu durumlarda, modern versiyonlarıyla karşılaştırıldığında neredeyse kelimesi kelimesine uyan elyazmalarıdır. Resim4–KüdusMüzesindekiYeşayaTomarı 39 Kısacası Kutsal Kitap kadar tasdik edilmiş ve iyi korunmuş başka hiçbir antik eser yoktur. Eğer güvenilirliğini sorgulayacak olsaydık diğer bütün eski belgeleriperimasallarıolarakazletmemizgerekirdi. Eskibelgelerdenbahsetmişken,dahaöncebirçokdefasahteöğretmenlerin Yeni Antlaşma öğretilerinin yerini alma teşebbüsünde bulunduklarını eklememiz gerekir. Aslında İsa ve ilk öğrencileri doğruyu çarptırmaya çalışan sapkın öğretmenler çıkacağı konusunda uyarılarda bulunmuşlardı. Kısa süre sonrasındaMesih’inöğretisinetamolaraktutunmayanbutürkişiler,kiliseden kopup kendi mezheplerini kurma arayışına girdiler. Aynı zamanda sapkın öğretilerini desteklemeyen asıl İncil’in yerine Tanrı tarafından görevlendirildikleriniiddiaederekkendi‘kutsalyazılarını’yazmayabaşladılar. Son zamanlarda, Dan Brown’un yazdığı Da Vinci Şifresi gibi kitaplarkabul görmüş, Kutsal Kitap anlatımının İsa hakkındaki her şeyi anlatmadığını iddia ederek esas demin bahsettiğim bu sapkın yazılardan çıkar sağlamaya çalışmışlardır.DanBrown,Tomasİncilidiyebilineneskitahrifedilmişbirsahte yazı uyarınca, İsa’nın aslında Mecdelli Meryem’le evli olduğunu ve ondan çocukları da olduğunu iddia eder. Sonra dört Hristiyan İncil’inin dördüncü yüzyılda İmparator Konstantin tarafından İznik konseyinde seçildiğini iddia ederek devam eder. Fakat iddialarının tarihi yanlışlarıyla karşı karşıya getirilince, Brown sadece bir roman yazdığını söyleyerek geri çekilmiştir. Maalesef bu tür tarihe dayalı olmayan romanlar, hem imanlı birçok kişinin inancını sarsmıştır hem de birçok eleştirmenin gerçek İncil’e saldırmasına yaramıştır. Özellikle modern çağımızda, internet aracılığıyla hızla çoğalan bilgiler yüzündenyayılaniddialarıtamamendoğrulamakçokzorolmayabaşlamıştır.Bu birçok insanın yüzeyde mantıklı gibi görünen ama kritik bir şekilde incelendiğinde yanlış olduğu görülen her tür iddiayı yaymasını kolay bir hale getirmiştir.Bunaiyibirörnek,sonzamanlardaçıkmışolanZeitgeistbelgeselidir. Bubelgeselindestekçileri,KutsalKitap’taanlatılanİsa’nınbirbakiredendoğmuş olması,12öğrencisi,ölümüvedirilişininaslındadahaeskiPaganefsanelerinden alıntıolduğunukanıtlamakiçinastrolojikkaynaklarveeskidinlerdendayatmacı olan kanıtlar toplamışlardır. Videonun yapımcısı olan Peter Joseph, İsa’nın aslındahiçvarolmadığınıveKutsalKitap’ınbiruydurmaolduğunuiddiaederek çok ileri gider. Başlangıçta bu kadar etkileyici ‘kanıtlar’ bizi ikna etse bile, mitoloji ve tarih uzmanları tarafından deneysel olarak incelendiklerinde Zeitgeist’intezininkolaycayıkıldığınıgörüyoruz. Gördüğümüz gibi eskiden beri günümüze kadar İsa ve Kutsal Kitap hakkındakitarihimetinlerikötülemekadınabirçokteşebbüsolmuştur.İnsanlar bunugeneldegerçekleritahrifederek,başkaPaganinançlarlaolanbenzerlikleri abartarakve/veyaMesih’inöğretileriniyanlışbirşekildelanseederekyaparlar. Ne var ki, bir Kutsal Kitap araştırmacısı olan Bruce Metzger şöyle bir iddiada bulunur: “Antik mistik inançların her zaman Hristiyanlığı etkilemiş olması 59 60 40 değerlendirilmeden düşünülmemelidir. Çünkü bazı durumlarda etkinin ters yönde ilerlemiş olması sadece mümkün değil aynı zamanda da olması muhtemeldir.” Başkabirdeyişle,eğerKutsalKitapilePaganinançlarıveyabaşka dünyadinleriarasındabenzerlikvarsabununnedenibunlarınKutsalKitap’tan alıntı yapmış olmasıdır. Neden böyle bir şey yapmış olsunlar ki? Belli ki bunu yapanlar bile Kutsal Kitap’ta yazılı olanların kaya gibi sağlam bir zemin olduğunubiliyorlardı. 61 b.TarihiKanıt Bazıları,KutsalKitapvemesajıbizetamvekusursuzolarakulaşmışolsabile, yazdıklarınainanmamızgerekmiyordiyedüşünebilir.Örneğin,birçoklarıKutsal Kitap tarihsel anlatımını sorgular, bu anlatım yaratılış hakkında canlı açıklamalar, küresel bir tufan ve tarihteki insanların faaliyetlerini içerir. Peki, Kutsal Kitap dışında bu olayların olmuş olduğuna dair herhangi bir kanıt var mıdır? Kesinlikle vardır. Hatta eskiden arkeologlar tarihi şehirleri ve medeniyetleri bulmak için hep Kutsal Kitap’tan ipuçları ararlardı. Yüzyıllardır bütüneleştirilererağmenKutsalKitap,zamanadayanaraktarihiolaylarladolu güvenilebilirbirkaynakolduğunukanıtlamıştır. Evrimteorisininilerlemesindençokzamanönce,hemsıradaninsanlarhem debilginlerTanrıinancınınilahivahiyileortayaçıktığınainanırlardı.Busadece Kutsal Kitap anlatımına dayalı olan yerleşik dinler için değil, aynı zamanda da eskiSümer,Akat,Pers,GrekveeskiRomadinleriiçindegeçerlidir.Medeniyetin başlangıcındanveyazınınicadındanberiinsanlaryüce,ilahiveruhsalvarlıklara olaninançlarınıifadeetmişlerdir.Hatta,mitolojiveyaKutsalKitapmetinlerinde insanoğlunun benzer kökenini ifade eden çeşitli dini edebiyatların olması ilginçtir.Birkaçistisnaolmakkaydıylaçoğuüstünbirvarlığınevreniyarattığına ve bu üstün varlığın insanoğluna eşsiz sorumluluk bahşettiğine inanıldığını ifadeeder.DahasonraTanrı(lar)veinsanarasındanasılanlaşmazlıkçıktığından ve onlardan yabancılaşmış olmamızdan bahsederler. Birçoğu, üstün varlığın (varlıkların)insanlarıcezalandırmakiçinnasılbirtufangöndermişolduğundan ve sadece çok az sayıda insanın kurtulmuş olduğunu anlatan hikayeler içerir. Sonolarak,birçokanlatımdainsanlarınayrılmadanvedünyayayayılmadanönce birnoktadaaynıdilikonuşmuşolduklarındanbahsedilir. İlginçolarakbuortak dini anlatımlar aynı zamanda antropologların buldukları ilkel kabilelerin inanç sistemleriiledeuyumiçindedirler. Birçokmodernbilimadamıyukarıdabahsedilenbağdaşmayıuydurmaveya tesadüfiolduğunusöyleyerekreddeder.Fakattarihikapsam,coğrafikçeşitlilik ve kanıtın katıksız kütlesi dikkatlice incelenmeyi talep eder. Tanrı’ya olan imanın varlığımızın kökünde olması mümkün olabilir mi? Bu kadar anlatım, efsane ve mit ortak bir başlangıçtan arta kalan bir kanıtın gerçekliği değilse, nedir? 62 41 İnsanın ve dinin köküne gelince, Kutsal Kitap bütün tarihi belgelerden en ayrıntılı ve en etkili anlatımını sunar. Özellikle son iki yüzyıldır, karşı karşıya kaldığı bütün eleştirilere rağmen Kutsal Kitap, bu sınava dayanmış ve kendini hatasızbirtarihibelgeolarakkanıtlamıştır.ÜnlüarkeologW.F.Albrightşöyle der: “Günümüzdehalabelirliaralıklarlakarşımızaçıkan,onsekizinciveon dokuzuncu yüzyılın önemli tarih ekollerinin Kutsal Kitap’a aşırı kuşkucu yaklaşımı giderek itibarını (etkinliğini) yitirmektedir. Süregelen buluşlar sayesinde birçok ayrıntının doğruluğu kanıtlanmış ve Kutsal Kitap’ın güvenilirbirtarihikaynakanlamındadeğeriyükselmiştir.” 63 Kutsal Kitap, gerçekten fantastik ve abartılı hikayelerle dolu olan eski mitolojinin üstünde bambaşka bir sınıfa aittir. Bozukluk ve abartıdan uzak, tarihianlatımlarınbütünkaliteişaretlerinesahiptir.Enönemlisiisegerçekolan Tanrı’nınvahyinesahipolmasıdır:“KutsalYazılar’ıntümüTanrıesinlemesidir.” 64 i.YaratılışTanımı Yaratılış anlatımıyla başlayalım. Kutsal Kitap’ın ilk cümlesi şöyle başlar, “Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.” Her şeyin varlığının sorumlusunun Tanrı olduğunu etkili bir şekilde vurgular. Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın varlığı ile ilgili herhangi bir münakaşa sunmaması aslında Tanrı’nın var olmasının en güçlükanıtıdır.Başkabirdeyişle,Tanrı’nınvarolmasınınokadaraşikarvebelli olduğunugösteriyorki,bunuaçıklamayabileihtiyaçduymuyor. İlkbölümündevamında,Tanrı’nındünyayıyaşanabilirbirhalegetirmekiçin nasıldüzenlibirşekildekurduğudetaylıbirbiçimdeanlatılır.Bubilgiartarda gelmiş olan altı günü içerir. Önce dünya sularla kaplıydı fakat güneş sistemindeki diğer gezegenler gibi boştu. İlk gün Tanrı evrene ışık verdi ve dünyanın döngüsünü başlatarak gündüz ve gece döngülerini oluşturdu. İkinci gün Tanrı, suları ayırarak dünyada ısı ve ışığın dağılımını kesinleştirmeye yarayacak, koruyucu atmosferik bir kubbe oluşturmuştur. Üçüncü gün Rab yeryüzünü engin sulardan ayırarak her tür kullanıma hazır tohuma sahip olan bitkiörtüsüylekapladı.DördüncügünTanrıdünyayaışıkolmalarıvemevsimsel döngüsağlamalarıiçingüneşi,ayıveyıldızlarıayarlayıpyerleştirdi.Beşincigün okyanuslardavedenizlerdeyaşayanveuçabilenhertürhayvanıyarattı.Altıncı gün Tanrı çoğalmaları için tasarladığı, yeryüzünde yaşayan hayvanları yarattı. Sonolarak,Tanrıinsanıkendibenzeyişindeyarattı.İlkadamolanAdemyerdeki topraktan yaratıldı ve Rab ona yaşam soluğunu üfleyince Adem yaşayan bir varlıkoldu.DahasonrailkkadınolanHavva’yıadamınkaburgasındanyarattı. Şimdi,birçokkişiyukarıdakianlatımıbirhayalürünüolarakgörüpreddetse bile,bununmantıksız,akılalmazveyabilimeaykırıbiryönüyoktur.Tamtersine 65 66 42 anlatımın yapısı gayet mantıklı, düzenli ve zarif bir şekilde anlaşılırdır. Birçok kişinin düşünmeden reddetmesinin gerçek nedeni doğaüstü olgulara ve Tanrı gibiÜstünbirVarlığainanmayıreddetmeleridir.Fakatdahaöncebahsettiğimiz gibi, doğaüstü yüce bir varlığın gerçekten de var olduğunu kabul edersek bu tanım tamamen inanılabilir ve gerçekçi olur. Birçok kişi Tanrı’ya inanmanın bilimsel olmadığını söylemeyi sevse bile, bilimin de bu konuda sınırları olduğunutespitettikbile.Bilimtanımıgereğince,bizegözlemlenebilirdünyayı belliölçüdekibireminlikiletanımamızavetanıtmamızayardımcıolandır.Fakat sevgi, güzellik ve inanç gibi maddi olmayan gerçeklere gelince, bilim yetersiz kalırvebizepekyardımcıolamaz. Kutsal Kitap’ta tanımlanan dünyanın yaratılışı durumunda, sunulmuş olan düzenveolaylarınyapısıhakkındahiçgerçekdışıveyamantıksızbirşeyyoktur. Tamtersineyaratılıştanımıbilimselkanunlarlauyumiçindedir.Örneğinneden ve etki kanunu her nedenin bir etkisi olması ve nedenin etkiden daha büyük olmasıgerektiğinisöyler.Budurumdailahibiriradesözkonusuetkiiçinüstün veyeterlibirnedendir.Maalesefgünümüzdeinsanlaruzunzamanhükümsüren Tanrı’nın Sözü’nün anlatımına inanmaktansa, şans eseri teorileri veya dünya dışındangelenyaratıklarainanmayadahameyillilerdir. ii.KüreselTufan Yaratılış kitabının altıncı bölümünde Tanrı’nın küresel bir tufan getirmeye karar verdiğini okuruz. Birçok kuşkucu böylesine korkunç ve kapsamlı bir olayın sadece efsane olabileceğini düşünür. Fakat Kutsal Kitap’ı dikkatlice okuduğumuzda Nuh’un ailesini ve hayvanları korumak için inşa ettiği geminin detaylı tanımını yaptığını görürüz. Net ölçüler şu şekildedir: “Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliğielli,yüksekliğiotuzarşınolacak.” Standartarşınölçüsünün18inç(45cm) olduğunu ele alırsak, geminin boyutunun yaklaşık 135 metre uzunluğunda, 22,5 metre genişliğinde ve 13,5 metre yüksekliğinde olduğunu söyleyebiliriz. Burada dikkate değer olan şey bu ölçülerin çok sağlam ve denize elverişli bir gemi olduğunu göstermesidir. Daha sonraki ayetlerde gökten şiddetli yağmur yağdığını ve toprağın altındaki suların da taşarak dünya çapında bir sele yol açtığını okuruz. Yağmurun 40 gün,40geceyağdığınıamasularındünyadayaklaşıkbiryılboyuncakaldığınıokuruz. Buzamandansonragemi,Mezopotamya’nınkuzeyindebulunanAğrı(Urartu)dağlarına oturmuştur. 67 43 Resim5–Nuh'unGemisi'ninbirbenzeri BunoktadabirçokkişiBabillilerileSümerliler’indahaeskitarihteyazılmış tufan anlatımlarının, Musa’nın İ.Ö. 1440’ta yazmış olduğu anlatımıyla benzerlikleriolduğunugöstermekteçabukdavranır.Bundançıkarılanvarsayım, Musa’nınbuiyibilinenefsaneyikopyalamışvederlemişolmasıdır.KutsalKitap anlatımıileeskitufanefsanelerikarşılaştırdığımızdagerçektendedikkatedeğer bir paralellik görürüz. Antik efsanelerde ailesini ve hayvanları korkunç bir tufandankurtarmakiçinbüyükbirgemiinşaetmişolanbiradamdanbahsedilir. Fakat mitolojik anlatımların belirsiz detaylara sahip olduğunu, genelde kendisiyleçeliştiğinivebüyükölçüdeabartılıbirdilkullandığınıdanotetmemiz gerekir.Herbirefsanedebunlarıgörmeyibekleyebiliriz.FakatMusagerçekten debuyaygınefsaneleriyenidenanlatmışsaozamanonunanlatımınındahada inandırıcı ve gerçekçi olmasını beklemezdik. Araştırmacı Josh McDowell şöyle der: “Yaratılış’taki Tufan anlatımı diğer eski çağ anlatımlarıyla karşılaştırıldığında daha gerçekçi ve daha az mitolojik bir yapıya sahip olduğu görülür. Yüzeysel benzerlikler, bizi Musa’nın kaydının bir alıntı olduğugörüşünedeğil,diğermetinlerindeyazılmasınanedenolantarihibir olayınözünedoğruyöneltir.” 68 Musa’nın eski efsaneleri daha anlaşılır ve düzenli bir şekilde anlatmış olmasını varsaymak, bizim beklentilerimizin tam tersindedir. Genellikle efsaneler zaman geçtikçe daha ayrıntılı ve süslü olurlar. Bu da bizi yukarıda bahsedilen sonuca getirir; Musa ise sade bir dille iyi bilinen ve dünyaca kabul edilmişbirtarihiolayıntemelbilgileriniaktarmıştır. Dahası,butufanefsanelerininsadeceOrtaDoğumedeniyetlerindedeğilde, aynı zamanda dünyadaki ilkel insanların geleneksel bilginlerinde de olması anlatıma itimat verir. Çinliler, Yunanlılar, Hintliler, Aztekler, Algonquin’ler 44 (Kızılderili aşireti) ve Hawaiililer’in hepsi benzer tufan efsanelerine sahiptir. Eğer,tamtersiolupdabutürbirolayyaşanmamışolsaydı,eskitarihteçokaz veyaaksinekanıtlarbulmayıbeklerdik. Arkeologlaraynızamandasadecedünyaçapındabirtufanıneseriolabilecek etkileyicibirçokkalıntılararastladılar.Bunlarıniçindeyüksekyerlerdebulunan kaya çatlaklarının içinde toplu hayvan mezarları da dahildir. Aynı zamanda, farklı ülkelerin en yüksek dağlarında deniz hayvanlarının fosil kanıtlarını da bulmuşlardır.BunlarınhepsinibirarayagetirdiğimizdeKutsalKitapanlatımının ağır bastığını görürüz. Kısacası, Kutsal Kitap’ta anlatılan ve bir ‘efsane’ olmaktanuzakolanküreseltufan,modernarkeologlartarafındantasdikedilen tarihiresmetamoturur. 69 70 iii.BabilKulesi KutsalKitapanlatımınagöretufandansonrainsanlığınikincibirbaşlangıcı oldu.Yaratılışkitabının10.bölümüNuh’unüçoğluSam,HamveYafetaracığıyla detaylısoykütüğünüverir.Onlardangelenuluslarınnerelereyerleştiğiniyazar. Bu eski metnin inanılmaz kesinliği hala bilginleri şaşırtmaya devam eder. Bu bölüm hakkında Arkeolog Albright şöyle demiştir: “Greklerle bile eşi benzeri olmadan, antik edebiyatta tamamen emsalsizdir… ‘Ulusların Tablosu’ şaşılacak derecedekesinbirbelgeolarakkalır.” ‘Uluslar Tablosunda’ Yafet’in oğullarının Orta Doğu’nun kuzeyinden Akdeniz’ekadaryayıldıklarınıokuruz.OnlarMedler’in,Yunanlılar’ınveKıbrısile Rodos adalarının insanlarının atalarıydı. Ham’ın oğulları güneye yayıldı ve nihayetinde Afrika kıtasına ulaştı. Mısırlılar’ın, Etiyopyalılar’ın ve Kenanlılar’ın ataları oldular. En büyük oğlu olan Sam’ın oğulları Mezopotamya’nın bereketli topraklarındakaldılar.Persler’in,Asurlular’ın,Aramiler’inveİbraniler’inataları oldular. Öteki antik ulusların listeleriyle karşılaştırıldığında Yaratılış kitabının 10. bölümündeki ‘Uluslar Tablosu’nun detay ve doğruluk konusunda rakipsiz olduğunugörüyoruz.BuyineKutsalKitap’ınöncüsününinsankaynaklıdeğilde ilahibirvahyinolduğunugösterir. Yaratılış’ın11.bölümüNuh’unsoyununbirzamanlarMezopotamya’damutlu birşekildeyaşarkennedenbirdenbiredağıldıklarınıaçıklar.Bölümbirzamanlar herkesin aynı dili konuştuğunu ve Şinar (Sümer) bölgesinde bir ovaya göç ettiklerinibelirterekbaşlar.10.bölümdeburanınNuh’untorunuolanNemrut’un Babil,Erek,AkatveKalneşehirlerindekrallıklarınıkurduğutopraklarolduğunu okuruz.Nemrut’undahasonrakuzeyeAsur’agittiğiniveNinova,Rehovot-İrve Kalahkentlerinikurduğunuokuruz.İlginçtirkibuisimlermodernIrak’ta,Dicle veFıratNehriarasındabulunmuşolanantikşehirlerleuyumiçindelerdir.Bunlar SümerveAkattarihlerinedayanır.Aynışekilde,Enmerkar’ınAltınÇağileilgili 71 45 destanlarında, insanların Enlil tanrısına “aynı dili” kullanarak tapındıkları anlatılır. Arkeologlar genelde, İ.Ö. üçüncü milenyumda Mezopotamya’da birdenbire kentsel bir patlama olduğunu belirtirler. Hala bu gizemli tarih yükselişinin sebebini anlamasalar da, Kutsal Kitap’a göre bu tufan sonrası Nemrut’un kurmuş olduğu medeniyetin sonucudur. Bazıları birdenbire bu kadar gelişmiş birtoplumunasılkurduklarınısorgulasabile,KutsalKitapNuh’unsoyundakilere aktarılmış olan bilgi kalıntılarının rolünün altını çizer. Bu şekilde medeniyetin uzun zamana yayılan sosyal evrimin bir parçası olarak değil, aksine tufandan önce gelişmiş bir düzenin sadece kısa bir süre için küresel sel yüzünden kesintiye uğrayıp Babil bölgesinde yeniden canlandığını görüyoruz. Peki Orta Doğu’nundışındabulunmuşolanilkelvarlıklaraişaretedenkalıntılarhakkında nediyeceğiz?BununcevabıdaKutsalKitap’tageçenBabilKulesiolayındadır. YaratılışkitabınınonbirincibölümüNemrut’unkrallığınınTanrı’nınvermiş olduğu emir karşısında nasıl isyan ettiklerini anlatır. Tufandan sonra Tanrı insanlara çoğalmalarını ve uluslara yayılmalarını buyurmuştu. Bunun yerine insanoğlu göklere erişen bir kule inşa etmeye karar verdi. Bu muazzam yapı insanınTanrı’yakarşıolangururununveküstahlığınınbirsembolüolmaküzere tasarlanmıştı.TarihçiJosephus,Nemrut’unniyetinin,tufanolsabileinsanların kendilerini koruyabilecekleri yükseklikte bir kule yapmak olduğunu belirtir. Tanrı bu durumun insanoğlunu ikinci bir yıkıma götüreceğini bildiği için, insanlarınisyanınasonvermeyekararverdi.Bunubasitçedillerinikarıştırarak yaptı. Eskiden aynı dili kullanan insanlar bir anda anlaşamaz oldular. Bunun sonucunda insanlar birbirlerini anlayamadı ve bu durum kulenin inşaatının durdurulmasına sebep oldu. Bundan kısa süre sonra aynı dili konuşanlar gruplaşarak kendi kolonilerini kurmaya gittiler. Bu şekilde tufan sonrası gelişmekteolanmedeniyetaltedilmişvedağıtılmışoldu. Kuleye geri dönecek olursak, aslında arkeologların günümüzde sadece bir değilamaMezopotamya’dabirdenfazla‘ziggurat’denilenbenzerkuleyapılarını bulmalarına şaşırmamalıyız. Her biri göklere ulaşmak üzere tasarlanmış merdiven basamaklarına benzeyen bir mimariye sahiptir. Hepsinin en üst katında değişik dini tapınakları vardı. İlginç bir şekilde bu yapılara benzer özellikleresahipolanyapılarMısır,Meksika,PeruveAsya’dadabulunur.Bunun nedeni sonraki nesillerin yeni buldukları memleketlerinde dini nedenler için Babil’inkültyapısınıyenidenyaratmagirişimleriolabilmesimümkünmüdür? 72 73 74 46 Resim6-Ziggurat Kısacası,arkeolojik,tarihiveKutsalKitap’ayönelikanlatımlarinsanlarınbir noktada aynı dili konuştukları ve Mezopotamya’da gelişmiş medeniyet kurdukları konusunda anlaşırlar. İnsanoğlu daha sonra Nemrut’un feshedilmiş krallığından çıkmaya zorlanmış ve aynı dili konuşanlarla yeni yerler bulmaya gitmişlerdir. İnsanlar kötü şartlarda ve yabancı bölgelerde yeni bir yaşam oluşturmaya çalışırken muhtemelen önceki gelişmiş yaşam stilinden gittikçe uzaklaşmışlar. Bu da dünyanın farklı yerlerinde görülen mağara adamı senaryolarına yer vermiştir. Nuh’un Üç Oğlukitabının yazarı Arthur Custance şöyle bir sonuca varmıştır: “Birçok ‘mağara adamı’, özellikle de Neandertaller, Sam ve Yafet’in soyunun önündeki yaban hayata göçmüş olan Ham’ın soyundakilerdi. Çatık kaşlı kafatasları gibi ilkel özelliklerinin nedeni ise akrabalarından çok daha zorlu durumlara başa çıkmak zorunda olduklarındandı.” Ona göre bir tür ‘evrim’ gerçekten olduysa, mağara adamı moderninsandan‘evrimleşmiş’olduyanidejenereoldu,ötekitürlüdeğil. Kutsal Kitap insanoğlu ve Tanrı inancının kökeni konusunda oldukça gerçekçi ve mantıklı bir açıklama sunar. Tam tersine olan iddialara rağmen KutsalKitapanlatımısürekliarkeolojik,antropolojikvetarihikanıtlarlapekişir. Bu bağdaşım Kutsal Kitap’ın tümü için geçerlidir. Arkeologlar Kutsal Kitap’ta geçen diğer olaylar, yerler ve insanlar hakkında bağlantısı olan her tür kanıt bulmuşlarvebulmayadadevamediyorlardır.Yakınzamanlarda,KutsalKitap’ta bahsedilen Kral Davut ve diğer Yahudi kralların bazı isimleri eski tabletlerde kazınmışolarakbulunmuştur.Mesih’inhayatıylailgiliolanBaşkâhinKayafave Roma valisi Pilatus gibi bazı insanların isimleri de aynı şekilde bulunmuştur. Bunlara benzer örnekler verip listeyi uzatmak mümkün, ama bunlar Kutsal Kitap’tabahsedilenolaylarınefsaneolmadıklarınıyeterinceortayakoyuyor. 75 76 47 Resim7–BaşkâhinKayafa'nınkemikkutusu Kısacası, antik elyazmalarını dikkatlice inceleyip, konuyla ilgili arkeolojik buluşları değerlendirdiğimiz zaman Kutsal Kitap’ın efsaneler ve peri masallarıyla dolu gelişigüzel bir koleksiyon olmadığı çok açık bir şekilde belli olur. Onun yerine tamamen makul ve oldukça titiz olan bir tarih anlatımıdır. EğerKutsalKitapkendisinintarihikonularındaönemlibiçimdedoğruolduğunu kanıtladıysa, o zaman ruhsal konularda da güvenilir olduğunu kabul etmeliyiz, öyledeğilmi? PekiyaKutsalKitap’takioncaçelişkiyenedemeli? Kutsal Kitap’ın metinsel ve tarihi güvenilirliğine işaret eden kanıtların fazlalığı konusunda tartışmak neredeyse imkansızdır ama yine de birçok kişi bunu Tanrı’nın Sözü olarak kabul etmek istemiyor. Metnin bize değişmeden ulaşmışolmasınıkabuletselerde,bununkökenininvedoğasınınilahiolduğunu kanıtlamadığınıilerisürerler.BununlabirliktebazısıKutsalKitapmetniyleilgili iddiaedilençelişkilereişareteder.Geleceksayfalardabuönemliitirazlarabakıp cevapvermeyeçalışacağız. 48 Fakat öncelikle Kutsal Kitap’ı çok iyi bilmeyenler için içeriğine dalmadan öncegenelbirtanıtımyapalım.KutsalKitap,39’uEskiAntlaşma’dave27’siYeni Antlaşma’da olmak üzere 66 bölümden oluşur. Eski Antlaşma İsa’nın zamanından önce, Tanrı’nın birçok peygamber aracılığıyla Yahudi halkına açıklandığı kısmı içerir. Daha sonra Yeni Antlaşma, ilk imanlılar için Mesih’in ölümüvedirilişindensonraöğrencilerineaçıklanmıştır.EskiAntlaşmaTanrı’nın İsrailhalkıylaolanilişkisiyleilgilibirçoktarihibilgiiçerir.YeniAntlaşmaiseİsa Mesih’in mesajını alıp bütün dünyaya sunar. Hristiyanlar için Eski ve Yeni Antlaşma’nınTanrı’nıntamvahyiolupgüvenilirtekyetkikaynağıolarakkabul edildiğinisöylemekgerekir. Bu noktada Tanrı’nın vahyinin bütünlüğünü not etmemiz çok önemlidir çünküaynızamandailahikökeninedeişareteder.KutsalKitapbaşındansonuna kadar1500yılıkapsayansürede,yaklaşık40’tanfazlaözelbirşekildeesinlenmiş yazarlar tarafından yazılmıştır. Ayetlerin bazı kısımları tarihsel konuları ele alırken, bazı kısımları şiirseldir ve diğer kısımları ise kehanette bulunur. Olağanüstü olan şey ise bu kadar geniş bir süre zarfında, bu kadar değişik konulara değinen ve bu kadar farklı insanın yazmış olduğu bir kitabın halen uyumiçindevetutarlıolmasıdır. Karşılaştırmayapmakadınatıpalanınabirbakalım.Son1500yıliçindekitıp alanınınenünlüisimlerininyazılarınıtoplayıpbirkitaptabirleştirdiğimizifarz edelim. Kaçının temel tıp bilgilerinde bile aynı fikirde olmasını beklerdiniz? Kaçınılmaz bir şekilde saçmalıklar ve uyuşmazlıklar bulurduk. Fakat yaklaşık 2000yılöncetamamlanmışolanKutsalKitap’tabutüruyuşmazlıklarbulamayız. Tamtersineayetlerinherbirsayfasıkapsamlıdizaynkanıtıgösterebilmekiçin birarayagelerekbileşikbirmesajgösterir. 77 a.İlahiEsin Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kutsal Kitap diğer antik belgeler arasında kendi sınıfındadır, ama gerçekten Tanrı’nın sözlerini içerdiğinden nasıl emin olabiliriz?ÖncelikleKutsalKitap’ınTanrı’nınyetkisiylekonuştuğunubelirtelim. Başkabirdeyişle,onlaravahiyaracılığıylabildirilenşeyleriyazanpeygamberler ve havariler, yazdıklarının direkt olarak Tanrı’dan geldiğini tam olarak netleştirmişlerdir.Günümüzdebirçokkişi,hattaeniyiyazarlarbile,oturupbir şeyler yazdıklarında, yazdıklarının ilahi bir vahiy olduğunu söylemeye cesaret bile edemez. Yine de Eski Antlaşma’nın peygamberleri yazılarına genel olarak, “Rab şöyle der…” diyerek başlarlar. Yeni Antlaşma’ya da baktığımızda, İsa’nın havarileriEskiAntlaşma’yıilahivahiyolarakgördüklerinigörürüz. DahasıYeni Antlaşma’yı yazarlarken Tanrı’nın emirlerini yazdıklarını bildikleri çok belli olur. Mesih’in kendisi Eski Antlaşma’dan alıntı yaparken sözlerinin Tanrı’nın 78 79 49 kendisözleriolduğunubelirtmiştir. KısacasıKutsalKitapilahibirvahiyolduğu gerçeğitemeledinmiştir. Fakat yine bazı kişiler ‘kutsal’ diye geçinen kitapların bir tür ilahi vahiy sonucu olduğunuiddiaettiğikonusunakarşıçıkabilir.KutsalKitap’ıngerçektendeTanrı’dan olduğundan nasıl emin olabiliriz? Bu konuyu anlayabilmek için Kutsal Kitap’ın nasıl ‘esin’aracılığıylabildirildiğinianlamamızlazım.BazılarıKutsalKitap’ınbunoktada cennetten indiğini veya melekler tarafından getirildiğini düşünerek yanılır. Bu tür şeyler ancak efsanelerde olur. Dahası mantıklı sorguya dayanmaz çünkü görünür bir kanıtıyok.Kendinipeygambersananherhangibirikalkıp,‘birşeylergördüm’yada ‘bir şeyler duydum’ diyerek Tanrı’dan vahiy aldığını iddia edebilir. Peki gerçekten Tanrı’danbirmesajaldığınanasıleminolabiliriz?YüceRabtekbiradamıniddiasına inanmamızımıbekliyor? Tam tersine Kutsal Kitap Tanrı tarafından çok daha mantıklı ve nesnel bir yolla açıklanmıştır.Tanrıinsanlaraolanmesajınıkaydetmeleriiçinbirçokfarklıpeygamber seçmiştir.HavariPetrusbununnasılolduğunuşöyleaçıklar:“Öncelikleşunubilinki, KutsalYazılar'dakihiçbirpeygamberliksözükimseninözelyorumudeğildir. Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltileninsanlarTanrı'nınsözleriniilettiler.” Yukarıdaki bölümde Petrus Kutsal Kitap’ın farklı bölümleri olan ayetlerin özgün yazarlar tarafından ani bir hevesle yazılmadığı konusunu aydınlığa çıkarır.HiçbiribirgünoturupdaKutsalKitap’abirbölümdahaeklemeyekarar vermedi.BununyerineTanrıtarafından,O’nunisteğinikaydetmekiçinharekete geçirildiler. Petrus ayrıca, Tanrı’nın onlara Kutsal Ruh vasıtasıyla ilham verdiğinisöyler.BuradakiKutsalRuh,herhangibirmelekdeğil,Tanrı’nınkendi Ruh’udur. BuradailhamdanbahsettiğimizdebiratletinOlimpiyattaveyabirbestecinin müzik yaparken ki ilhamından bahsetmiyoruz. Kutsal Kitap esini, Tanrı’nın Kutsal Ruh aracılığıyla ayet yazarlarının tanrısal vahyini tam anlamıyla insan kelimeleri kullanarak hatasız bir şekilde aktarmaları şeklinde anlamalıyız. İncil’de Elçi Pavlus bize “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir”der. Bu ayetten gördüğümüz gibi Tanrı esinlemesi olan Kutsal Yazılar’ın bütünlüğü esastır. Yani, bizler hangi kısmın Tanrı’dan olup olmadığına karar vermiyoruz, tümüneinanırız.TabiihepsiuyumiçindeolmasaydıyadaKutsalKitap’ınfarklı bölümleriarasındaciddiçelişkilerolsaydıozamanhepsinireddederdik.Fakat farklızamandilimlerinde,çokfarklıinsanlartarafındanyazılmışolmasıvehala bütünlüğünü korumuş olması gerçekten tek bir kaynaktan, yani tüm yazarları hareketegeçirmişasılyazarıolanKutsalRuhtarafındanesinlendiğinikanıtlar. Yinede,KutsalKitapolağanüstübirbiçimdeesinlenmişolsabile,gerçekten otoriterolduğunanasıleminolabiliriz?KutsalKitap’ıdiğer‘kutsal’kitaplardan farklıkılannedir?Bunoktada,Tanrı’nınkarakterinigerçekanlamdayansıttığını görebilmekiçinmetniaraştırmalıyız.KutsalKitap’agöreTanrıdoğru,kutsalve değişmezolandır.Ohaldebunauygunolarakvahyininhemkendisiylehemde 80 81 82 50 Tanrı’nın karakteriyle uyum içinde olmasını beklemeliyiz. Örneğin, başta zina yapmasınıyasaklayanTanrı’nınbaşkayerlerdehizmetkârlarınabukonudaözel izinvermesinidebekleyemeyiz,öyledeğilmi? Ayetlere baktığımızda baştan sona kadar inanılmaz bir tutarlılık olduğunu görebiliriz. Bu, özellikle Tanrı’nın bildirdiği vahiyi yazanların birbirlerinden bağımsız olarak yazdıklarını düşündüğümüzde çok önemli bir gerçektir. Eğer Kutsal Kitap bir yazarın eseri olsaydı, tutarlı mesajı karşısında şaşırmazdık. Fakat Kutsal Kitap’ın 1500 yıllık bir süreçte 40’tan fazla insan tarafından yazılmış olduğunu ve yine de kayda değer bir tutarsızlık olmadığını düşündüğümüzdegerçektendehayretederiz. Araştırmacılar Geisler ve Nix bunu her müzisyenin orkestranın farkında olmadan, kendi parçasını tek başına çaldığı bir senfoniye benzetir. Bütün bu bireyselparçalarınözellikledeaynımüziknotalarınabakmadanbirarayagelip, muhteşembirmüzikoluşturmaolasılığınedir?Bununolabilmesinintekihtimali vardır,odaaynışeftarafındanyönetilmişolsalarolur.KutsalKitap’agelince,şef KutsalRuh’tanbaşkasıolmadığıiçin,herbiryazarınparçasıharikabirsenfoniye dönüştü. Fakat yine de sorgulamayı seven arkadaşlarım, “Kutsal Kitap’ın ilahi otoritesinin iddia edildiği gibi, başka herhangi bir kitaptan üstün tutan ve eşsiz yapan bir şey var mıdır?”diye sorabilirler. Kesinlikle vardır. Aslında her hangi birimizbugünoturupsayısızünlükaynaklardanalıntıyaparak‘kutsal’birkitap yazabiliriz. Fakat bu durumda yapmaktan çekindiğimiz bir şey olacak, o da gelecek hakkında kehanette bulunmaktır. Ahlak ve tarih hakkında güzel bir şeyleryazabilirizamagelecekhakkındakehanettebulunmayacesaretedemeyiz çünkü söylenenler gerçekleşmeyince ‘kutsal’ kitabımızın toplamış olduğu etki tamamen yıkılacaktır. İşte burası Kutsal Kitap’ın diğer ‘kutsal’ kitaplardan kat katüstünolduğunoktadır. EskiAntlaşma’daTanrıinsanlarageneldepeygamberleraracılığıylakonuştu.Fakat başındanberi,eğerTanrı’nınadınakonuşanbirininyalansöylediğifarkedilirse,Tanrı onun infaz edilmesi gerektiğini söyler. Ardından Tanrı insanlara, bir ‘peygamberin’ O’nun adına konuşup konuşmadığını kesin olarak nasıl anlayacaklarını söyler. Şöyle der, “ ‘Bir sözün RAB'den olup olmadığını nasıl bilebiliriz?’ diye düşünebilirsiniz. Eğer bir peygamber RAB'bin adına konuşur, ama konuştuğu söz yerinegelmezyadagerçekleşmezse,osözRAB'dendeğildir.Peygambersaygısızca konuşmuştur. Ondan korkmayın.” Başka bir deyişle verilen kehanetler %100 gerçekleşip onaylandığı zaman o sözlerin Tanrı’nın Sözü olduğuna %100 emin olabiliriz. Bundan daha azı Tanrı’dan değildir. Bu durum, Nostradamus’u ve diğer kendikendini‘peygamber’ilanetmişkimseleridiskalifiyeeder.Çünkübazısözlerini tutturabildiyselerdebüyükçoğunluğuboşaçıktı. Kutsal Kitap’ın başka bir yerinde Yeşaya peygamber paganların sahte tanrılarına meydan okurken sadece gerçek olan Tanrı’nın geleceği bilebileceğini belirtir. Tanrı’nın kendisi şöyle der: “Çok önceden beri olup bitenleri anımsayın. Çünkü 83 84 85 51 Tanrı benim, başkası yok. Tanrı benim, benzerim yok. Sonu ta başlangıçtan, henüz olmamış olayları çok önceden bildiren, ‘Tasarım gerçekleşecek, istediğim her şeyi yapacağım’ diyen benim.” Tanrı’nın vahyinin kesin bir delili geleceği %100 doğru olarak görmesidir. Bunun nedeni yalnızca Tanrı’nın zaman boyutunun dışında olmasıdır.Sonuçolaraktarihienbaşındanyazarvebizbunakehanetderiz. Builahi vahyininnihaidurumtahlilidir. Kutsal Kitap’ın kehanete ne kadar çok odaklandığı gerçekten dikkat çekicidir. Birçok kişi Kutsal Kitap’ın yaklaşık dörtte birinin yazılış tarihi itibariyle geleceğe yönelikolduğunubilmez. BirbilgininanalizisonucuKutsalKitap’taöngörühakkında 8.362ayetolduğuortayaçıkmıştır.Bunlarıniçine737farklıolaylailgili1.817spesifik öngörüdedahildir. Bunlargelecekolaylarhakkındasadeceiyitahminlerveyagenel öngörüler değildir. Tam tersine Kutsal Kitap ünlü imparatorların doğumlarından yüzyıllaröncenetürbaşarıeldeedeceklerinibiledetaylıbirşekildeanlatır.Örneğin, Yeşaya’nın Babil’i ele geçirecek ve sürgün edilmiş olan Yahudileri memleketlerine gerigönderecekolanPersKralıhakkındayazmışolmasınıelealalım.Yeşayaanlattığı bu olaylardan yaklaşık 150 yıl önce bu kralın adını bile iki kez verir (Koreş). Bu ülkenizin gelecekteki başkanının daha doğmadan önce adını vermek gibidir! Hangi kahin veya bilgin itibarını zedeleyebilecek böyle bir aptallık yapmaya kalkışır ki? SadeceTanrıyapabilirveKutsalKitap’tabunuçokdefayapmıştır. 86 87 88 89 90 Resim8-KralKoreş'inSilindiri Kutsal Kitap’taki birçok kehanet İsa Mesih’in birinci veya ikinci gelişiyle ilgilidir.HemKutsalKitapvehemdediğertarihikayıtlarbukehanetlerintam anlamıyla gerçekleştiklerini gösterir. Örneğin Kral Davut yaklaşık 1000 sene öncesinden İsa’nın çarmıhta öleceğini bildirdi. Mezmur 22’de, Mesih’in 52 ayaklarının ve ellerinin delineceğinden ve askerlerin kıyafetleri için kura çekeceğinden bahseder. Bu kehanetle ilgili olağanüstü olan şey, Davut zamanında çarmıha gerilerek ölüm cezası henüz yoktu, ilk defa Mesih’in zamanından birkaç yüzyıl önce idam cezası olarak Fenikeliler tarafından kullanılmıştı. Bu yüzden Davut’un el ve ayakların delinmesi ile ilgili bir ölümü açıklaması,ozamaniçinbelkianlamsızdı,amaTanrıbaşındanberibiliyordu. Gerçek şudur ki, insan tarihinde başka hiçbir kitapta gelecek hakkında bu kadar çarpıcı kehanetler bulunmaz. Şimdiye kadar binlercesi tam anlamıyla gerçekleşmiştir.Fakatgelecekhakkındaolan,bazılarıgünümüzdeveçağımızda hala tamamlanmaya devam eden çok daha fazlası vardır. Kutsal Kitap’taki bu kehanetlerTanrı’nıninsantarihindekiparmakizleriolarakhizmetederler,aynı zamanda bize her şeyin Tanrı’nın kontrolünde olduğunu ve Sözü’nün, Kutsal Kitap’ın, gerçekten de doğru ve değişmemiş olduğunu hatırlatırlar. Kutsal Kitap’ın tarih boyunca, özellikle de kehanet alanında, gerçekliğini kanıtladığını gördüğümüzde,bununsadeceTanrı’dangelebileceğinikabulederiz. 91 b.KutsalKitap’takiÇelişkiler Bu kadar kanıta rağmen bazıları yine de Kutsal Kitap’ta binlerce “çelişki” olduğunu iddia eder. Neden bahsediyorlar? Bazıları çok sayıda antik elyazmalarında bulunan metin farklarından bahseder. Bazılarına göre Kutsal Kitap’ta 200,000’den fazla farklılık varmış. Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibiKutsalKitap’ınbilginlerinorijinalmetnioluşturabilmekiçinbaşvurdukları binlerce metin vardır. Bu kadar antik kopyanın içerisinde doğal olarak küçük varyasyonlarolabilir.Fakatbufarklılıklarınçoğuyazımhatalarıveyakelimelerin yerlerinin değişik yazılmış olmasıdır. Bu önemli konu hakkında Rhodes şöyle yazıyor: “Bütüngerçekleriortayakonulduğunda,sadece40farkıngerçekönemi vardır–vebudurumdabilehiçbirHristiyanimanıveyaahlakiemirbundan etkilenmez.Durumların%99’undaorijinalmetindahapratikbirkesinlikte yenidenyapılandırılabilir.” 92 Daha önce de belirttiğimiz gibi tarihte başka hiçbir kitabın Kutsal Kitap kadariyikorunmadığıgerçeğihaladevameder. BaşkalarıiseKutsalKitap’tagörülenbazıtutarsızlıklaraişareteder.Zaman zaman paralel anlatımlardaki farklara, çelişen sayılara ve iddia edilen bilimsel yanıltmacalar olduğu söylenir. Bu kadar ‘bariz’ hatalara rağmen Hristiyanlar nasılKutsalKitap’ınTanrı’nınkusursuzSözüolduğunusöyleyebilirler?Öncelikle diğer antik metinlerin tam anlamıyla çelişkilerle dolu olduğundan bahsetmeksizin, Kutsal Kitap’taki mutlak bilgilerle karşılaştırıldığında iddia edilen hata sayısı bile göz ardı edilebilir. İkinci olarak, Hristiyan ilham doktrininin orijinal elyazmasına bağlı olduğunu, ondan sonraki kopyaları için 53 geçerli olmadığını unutmamalıyız. Bu konuyla ilgili olarak birkaç çözülmemiş metintutarsızlıklarıolsadabunlarhiçbirbüyükdoktrinietkilemez. ÜçüncüolarakKutsalKitap’tabildirilenbu‘çelişkilerin’çoğununmetindeki olayları tamamen anladığımızda kolayca çözümlendiğini de hatırlamamız gerekir. Birçok durumda çelişkili gibi görüneni metine göre anladığımızda aslında tamamlayıcı olduğunu anlarız. Başka bir deyişle, farklı anlatımları birleştirdiğimizde gerçek olayların daha bütün bir resmini gösterdiklerini görebiliriz. Bunun iyi bir örneği İsa’ya ihanet etmiş olan Yahuda’nın ölümüdür. Matta 27:5’de Yahuda’nın kendini astığını okurken, Elçilerin İşleri 1:18’de baş aşağı düşüp bedeninin yarıldığını okuruz. İlk okuduğumuzda bir çelişki olduğunu düşünebiliriz. Ancak anlatımları birleştirdiğimizde, Yahuda’nın İsa’ya ihanet ettiğini ve sonucunda vicdan azabı çektiğini görürüz. İki anlatımda da kendi isteğiyle ölmüştür. Büyük ihtimalle kendini asmayı beceremediği için düşüp ölmüştür.Bubirçelişkideğildir.İkianlatımdakısmibilgisağladıklarıiçinancak bilgileri birleştirdiğimizde resim tamamlanıyor. Eğer Matta Yahuda’nın İsa’ya ihanet etmediğini, bunun yerine ünlü bir vaiz olup çıktığını yazıp da, Elçiler’in İşleri’ndeİsa’yaihanetettiğivesonradankendiniastığıyazılsaydı,bugerçekbir çelişkiolurdu. Başka iddia edilen bir çelişki ise İsa Mesih’in soy ağacıdır. Matta 1:1-17’de soyağacıİbrahim’denitibarenyazılmışken,Luka3:23-38’deAdem’denitibaren yazılmıştır. Aslında iki soy ağacı da Davut’a kadar aynıdır ama ondan sonra birbirinden ayrılır. Neden böyle bir fark vardır? Bazı bilginler bu sorunu Matta’nın soy ağacının Mesih’in üvey babası Yusuf’un soyunu izlediğini, Luka’nınsa annesi Meryem’in soyunu izlediğini kabul ederek çözmüşlerdir. SonuçolarakikisoyağacıdaDavut’avedahasonraİbrahim’ekadaruzadığıiçin İsa’nın tam anlamıyla vaat edilmiş olan Kurtarıcı ve Mesih olduğunu gösterir. Üçüncü yüzyılın Eski Kilise tarihçisi Eusebius, soyağacı tutarsızlığının farkındaydıvebirYahudigeleneğiolanvekilbabalıkçözümünüdeönerdi. Nasıl olursaolsun,iddiaedilenbuçelişkininbirdenfazlayollaçözülebileceğinettir. FakatbubiziKutsalKitap’ınbaşkabirdikkatedeğerkarakteristiközelliğine yönlendirir. Yani açık bir şekilde ortada olan metin tutarsızlıklarını çözümlemeyeçalışmayıreddetmesi.Birçokkuşkucununinandığıgibi,gerçekten de Kutsal Kitap küçük olan Hristiyan harekatına destek olmak için insanlar tarafından yazılmış olsaydı, yazarların bu “bariz çelişkileri”düzeltmek için çok çaba sarf etmelerini beklerdik. Fakat Kutsal Kitap’taki durum böyle değildir. “Tutarsızlıklar”bizlerebuanlatımlarıngerçektendeorijinalolduklarınıvedaha sonradanuydurulmuşveyamanipüleedilmişolmadıklarınıhatırlatır. Aynı şekilde Kutsal Kitap’taki karakterlerin özel muamele görmemiş veya kişisel hayatlarındaki utanç verici detayların ifşa edilmemesi için muafiyet verilmemişolmalarıdailginçtir.MeselaMusa’yıelealalım,Yasa’yıbildirmişolan kişiveİsrail’inilklideriydi.Yinede,KutsalKitap’ınilkkitaplarınıkayıtederken 93 54 bir Mısırlıyı nasıl öldürdüğünün üstünü kapamıyor. Kral Davut İsrail’in sevilen Mezmur yazarıydı ama yine de Kutsal Kitap Bat-Şeva ile olan zina ilişkisini detaylı bir şekilde anlatmaktan kaçınmaz. İsa’nın öğrencileri arasında hiçbiri Petrus kadar ünlü değildi. Yine de İncil yazarları ele verildiği gece İsa’yı nasıl inkâr ettiğini detaylı tanıklıklarla anlatırlar. Eğer ben Petrus olsaydım o utanç vericianınKutsalKitap’taolmamasıiçinelimdengelenherşeyiyapardım.Fakat belli oluyor ki, bu konuda hiçbir söz hakkı yoktu çünkü Kutsal Kitap Tanrı’nın kitabıdırvetarihidürüstbirşekildeanlatır. c.ŞiddetİçerenBölümler: Dürüstlükten bahsetmişken, sorgulayan bazı arkadaşlar özellikle Eski Antlaşma’daki şiddetli savaş ve ölüm kayıtları içeren bölümlerin olduğunu söylemektetezdavranırlar.Yineaynışekilde,KutsalKitap’taTanrı’nıntarihteki acımasız gerçekleri anlatmaktan çekinmediğini hatırlamalıyız. Fakat bazı bölümlerdeTanrıkatliamlaravesavaşlaraonayverirgibigörünür.Bunlarnasıl Yeni Antlaşma’daki sevgi ve merhamet Tanrı’sıyla uyumlu olabilir? Tanrı’nın kendisiOnEmir’de“Öldürmeyeceksin”dememişmiydi?İsa,“Komşunukendingibi sev”dememiş miydi?Kesinlikle böyle söylemişti. Sonuç olarak bu tür bölümler tamolarakTanrı’nınkarakteriyleuyuşmazgibigörünür. Öncelikle,EskiAntlaşmaveYeniAntlaşma’dakiTanrı’nınbirbirinerakipolan ilahlar olmadıklarını, bunun yerine tek ve aynı Tanrı olduklarını anlamamız gerekmektedir. Eski Antlaşma Tanrı’nın yasası ve adaletini vurgulasa da, aynı zamanda inatçı İsrailliler’e ve diğer Pagan uluslara karşı gösterdiği sevgi ve nezaket örnekleriyle de doludur. Yeni Antlaşma kesinlikle Kurtarıcı olarak dünyayagelmişolanİsailesomutlaşanTanrı’nınsevgivemerhametinivurgular. Fakat bunu yaparak Tanrı’nın yasalarını veya adaletini reddetmez, günahların affı ve suçlarının bağışlanması için olan vesileleri sağlar. Dahası, Yeni Antlaşma’nın son bölümü olan Vahiy’e geldiğimizde, Tanrı’nın adil yargısının O’nun kurtarışını reddedenlerin üzerine geleceğini görürüz. Kısacası Eski ve YeniAntlaşmabirbirlerinimükemmelbirşekildetamamlarlar,tıpkıçocuklarını sonderecesevenbirbabanınbazenonlarıdisiplinetmesigerektiğigibi… İkinci olarak Tanrı’nın sevgisinin adil yargısı içeriğinde sunulduğunu hatırlamalıyız. Tanrı bize yargısı pahası lütuf sunmaz, bunun yerine bizim uğrumuza Oğlu İsa Mesih’i sunarak adil gazabını tatmin etmiş oldu. Bunların hepsi bizi Tanrı’nın doğasına ve orijinal yaratılış amacına geri götürür. Kutsal Kitap tekrar ve tekrar Tanrı’nın kutsallığını vurgular; günahla ilişkisi yoktur. Aynı şekilde insanları O’nun kutsallığında yaşamaları için yaratmıştır ama maalesef biz isyan ettiğimiz için günah tarafından bozulmuşuzdur. Bunların hepsiTanrı’nınbizikurtarmakisterkenaynızamandadagünahımızıncezasını vermesi gerektiğini gösterir. Bunu nihayetinde İsa’nın bizim yerimize ceza almasıylatamamlamıştır. 94 55 EskiAntlaşma’nınbaşlangıcındakötülüğekarşıyüzünüçeviremeyeceğindendolayı günahı yargıladığını görürüz. Önce Adem ve Havva’yı isyanlarından dolayı Aden Bahçe’sinden kovdu, daha sonra da Kayin’i kardeşi Habil’i öldürdüğü için ölümle yargıladı. Daha sonra Nuh’un zamanında bütün insanoğlunu küresel bir tufan ile cezalandırdı çünkü, “RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.” Tanrı’yı Yaratıcı olarak kabul ettiğimizde ahlaksızlık ve kötülüğü cezalandırmak için her tür hakkı olduğunu anlayabiliriz. Bu modern günümüz ve çağımızda hoşumuza gitmese bile bir hukuk kuralının olması, kötü davranışların üstesinden gelinmesi ve suçluların cezalanması gerektiğini biliriz. Kutsal Kitap bize kötülüğü cezalandırıp barış sağlayabilmeleri için Tanrı’nın baştan beri, bu otoriteyi insanlarınliderlerineverdiğinisöyler. Yine de Eski Antlaşma’da Tanrı’nın İsrail halkına açıkça Kenan’ın Pagan halkınıyoketmeleriniemrettiğianlaşılmasızorolanbazıbölümlervardır.Tanrı böylesinebirtoplukatliamanasılizinverebilir?Tekrardanbiradımgeriyeatıp o zamana geri dönmemiz ve durumu sözün gelişine göre anlamamız gerekir. Öncelikle, daha önceden de belirttiğimiz gibi, Tanrı’yı evrenin hükümdarı ve yargıcı olarak görebildiğimizde tufanda olduğu gibi, dünyayı kötülükten arındırmakiçinzamanzamanyarattığıdünyayaeliniuzatmasınaşaşırmalıyız. Bunun başka bir örneği ise, İbrahim’in zamanındaki Sodom ve Gomora şehirlerinin yıkılmasıdır. Bu şehirlerdeki insanlar kendilerini tamamen cinsel bozukluğa vermişlerdi ki, Tanrı’nın onları yok etmek ve ahlaki çöküşleri başkalarınayayılmasındiyegöktenateşvekükürtyağmuruyağdırmaktanbaşka çaresikalmadı.İlginçtirki,buyargınınhemenöncesindeİbrahimbuşehirlerde yaşayanlar için Tanrı’ya yalvarmıştı, bunun büyük bir nedeni yeğeni Lut’un ve ailesininoradayaşıyorolmasıydı.SonundaTanrıona,eğerbuşehirdesadeceon doğruinsanolsaonlarıyıkımdanuzaklaştıracağınısöyledi.Maalesef,buküçük sayıyabileulaşılamadıveTanrıyıkımyağmurunuonlarınüzerineyağdırdıama yinedeLutveailesiniesirgedi. Çoğumuz Tanrı’nın yargı örneklerini rahatsız edici bulmayız çünkü, eğer O Tanrı’ysa kötülük yapanları cezalandırmaya hakkı ve sorumluluğu olduğunu bilmeliyiz. Şimdiki soru ise şudur, Tanrı belli bir kralı veya ordusunu da yargı aleti olarak kullanamaz mı? İlginçtir ki, İbrahim’in zamanında Tanrı ona Kenan’ın Pagan halkının bir gün o topraklardan arınacağını söylemiştir. Neredeyse 500 yıl sonra Tanrı mucizevi bir şekilde İbrahim’in soyundan gelenleri Mısır’dan firavunun emrinden çıkarıp atalarına vadettiği topraklara götürmüştür. O zamanda Tanrı onlara atalarına vadedilmiş toprakları güvence altına almak için Kenanlılar’ı yok etmelerini emretmiştir. Burada belirtmemiz gereken önemli şey Tanrı’nın bunu çok uzun zaman önce vadetmiş olması ve Kenanlılar’a tövbe etmeleri için bol zaman ve fırsat vermiş olmasıdır. Aynı şekilde,buyargıtufanyargısındanveyaSodomyargısındanfarklıdeğildirçünkü, yargıyı sağlayan Tanrı’dır. Bu durumda su veya ateş kullanmak yerine İsrail halkınıkullanmayıseçmiştir. 95 96 97 56 Burada Tanrı’nın yargısını sorgulamak cazip gelse de, o zamandaki Kenanlılar’ın tanımını vermek Tanrı’nın neden böylesine şiddetli bir eyleme geçtiğini anlamakta yardımcı olacaktır. Eski Antlaşma bilgini Walter Kaiser şöyleyazar: “İsrail’in ve dünyanın geri kalanının bozulmaması için yok edilmişlerdi (Yasa. Tek. 20:16-18). İnsanlar tanrıları uğruna çocuklarını yakmaya başladıkları zaman (Lev. 18:21), cinsel sapıklık, hayvanlarla cinsel ilişkiye girme ve her tür iğrenç ahlaksızlıklar yapmaya başladıkları zaman (Lev. 18:23,24;20:3),topraklariçtenzehirlerinyüküyleçalkalanmayabaşlarve onlarıdışarı‘kusar’” 98 Kenanlılar’ınkötülüğünükanserebenzetebiliriz.Birkimseninvücudunuele geçirdiğinde, o kişinin hayatını kurtarmak için uzuv veya tüm organı kesip atmaktan başka bir seçenek yoktur. Yani Tanrı bir yandan Kenanlılar’ı cezalandırırken bir yandan o bölgedeki kanserli azgın kötülüğünün daha fazla yayılmasınadaengeloluyordu. Yine de bazıları bu tür bölümleri, Eski Antlaşma’daki ahlak kurallarının teröristlerdenfarklıolmadığınıiddiaederekgünümüzdeki‘cihada’benzetmekte çabuk davranırlar. Fakat burada, Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın onayladıklarıyla mücahitlerin benimsedikleri arasındaki kilit farkları anlamak önemlidir. Bir sonrakialıntıdabununfarkınetbirşekildegörülür: “TanrıİbranilerenetbirşekildeKenanlılar’ıveetraflarındakihalkaları yoketmeleriniemretmiştir.Sonuçneolursaolsun,butürbirşiddetTanrı’nın isteğininbirifadesidir.Neolursaolsun,İbranilertarafındanyapılmışveEski Antlaşma’da yazılmış olan şiddet sadece tarihtir. Tanrı emrettiği için olmuştur.Belirlibirzamanda,yerdevebelirlibirhalkiçinolmuştur.Butür bir şiddet hiçbir zaman Yahudi yasasında standartlaşmış veya sistemleşmemiştir. Kısacası, Kutsal Kitap’taki şiddet anlatımları tanımlayıcıdır,emsalideğildir.” 99 Kısacası, bazı ayetlerde Tanrı’nın şiddet emirlerinin kayıtları olsa bile, bunlarhiçbirzamanonlarlaaynışekildeinanmayanlarasaldırıpyoketmekiçin kullanılacak bir ‘fetva’ olmaları için tasarlanmamıştır. Bunun yerine Kutsal Kitap’ıntemelöğretisiTanrı’nıntümuluslaracömertçetövbefırsatısunmasını veO’nainananherkesekurtuluşyollarısağladığınıöğretir. d.‘Modern’Çelişkiler Kutsal Kitap’taki şiddet konusu, tarih boyunca din ve özellikle ortaçağ Hristiyanlığı adına işlenmiş belli şiddet örnekleri hakkındaki soruları ortaya 57 çıkarır. Birçok modern kuşkucu dinin ‘her şeyi zehirlediği’ konusunda polemik yapmayısever.KarlMarxsıklıkladininbirbaskıaracıolduğunuvurgulamıştır. Birçok şüpheci, ‘din aşırılığı’ örneklerinin haçlı seferleri, engizisyon, emperyalizm ve köle ticareti olduğunu söyler. İnancın her şeyi ‘doğaüstü hale’ getirdiğiiçinmoderndünyadauyumvebarışınsağlanmasıiçintamamenetkisiz olduğunusavunur.Hattabazılarıdinintoplumiçinzararlıolduğunuvetamamen safdışıbırakılmasıgerektiğinibiledüşünürler. ÖncelikleHristiyanlıkdahilherdinin,kötülükiçinkullanıldığınıvesuiistimal edildiğini anlamamız lazım. Fakat bu, gerçek inancın yararsız ve değersiz olduğunu kanıtlamak yerine, aslında ne kadar doğal olarak güçlü olduğunu kanıtlar. Aynı zamanda şiddetin her zaman dine bağlı olmadığını da belirtmek gerekir. Birçok modern sosyalist ve hatta laik cumhuriyetin bile şiddet ve baskıcılıkla dolu tarihleri vardır. Şiddet aslında insanlığın başlangıcından beri insanlarınsorunudur. İkinci olarak dini düşünceleri saf dışı bırakmak bizim sorunumuzu sadece büyütür çünkü yalnız ortak bir Yaradan’a olan inanç bize uyum içinde yaşamamıziçingerekliolanteşvikveilkeleriverir.İronikolanise,bilginlerinher şeyi yalnızca makul ve pragmatik bir mantıkla anlatmak istediği, tarihin en laikleştirilmiş, küreselleştirilmiş ve ultra modern zamanda yaşıyor olsak bile, hala dünya barışının sağlanmamış olmasıdır. Tarih boyunca ve çağımızda inancıninsanlarüzerindekietkisigerçekdeğerininveönemininaltınıçizmeye devameder. Aslında aynı şey evlilik için de söylenebilir. Sırf tarihte şiddet ve istismara zemin olmuş olduğu için evlilikten tamamen kurtulmamız mı gerekir? Hiç te değil. Bunun yerine orijinal amaca geri dönüp sağlıklı evlilik ilişkisi kurmayı öğrenmemiz gerekir. Aynı şekilde, sırf din papazlar ve politikacılar tarafından suiistimal edildi diye doğal olarak kötü değildir, tam tersine öncelikli niteliklerininaltınıçizer. Dini çok eleştiren insanlar genelde Mesih’in de yanlış yola saptırılmış yobazlık hakkında aynı şekilde eleştirici olduğunu gözden kaçırırlar. İsa’nın paganlara vaaz vermediğini, dindar Yahudilere kesin olarak konuştuğunu unutmayın. Yine de onlara dinlerinden vazgeçmeleri gerektiğini söylemek yerine, yüreklerine bakmaları gerektiğini öğretti. İsa açıklanmış olan Kutsal Yazılar’akarşıolmadığınıamainsanlarınönyargılıyorumlarınakarşıolduğunu bariz bir şekilde belirtti. Zaman zaman Yahudiler İsa’ya Romalılar’a karşı din adına ayaklanma yönetmesi konusunda ısrar etti ama İsa bunu hep reddetti. Mesihengüçlüeleştirisiniozamankiçıkarcıdingruplarına‘budalalarvekörler’ diyerek ayırdı. Sonunda İsa, onlara uymayı reddettiği için Yahudi dindar kuruluşlarınınısrarlarıylaçarmıhagerildi. ÖlümündenüçgünsonraMesihdirildi.Takipçilerineintikamalmalarınıveya onu infaz eden dini kuruluşlara karşı devrim başlatmalarını söylemelerini beklerdik ama bunların hiçbirini yapmadı. Bunların yerine havarilerine 100 101 102 58 Yeruşalim’dekalmalarınıveoradakiinsanlaratanıklıketmelerinisöyledi.Belliki mesajı öç alma veya başkaldırma ile ilgili değil, reform yapma ile ilgili bir mesajdı. İlginç olarak Mesih’in anlattığı benzetmelerinden birinde Tanrı’nın Egemenliği’nin bir buğday tarlasına benzediğini belirtmiştir. Mesih iyi tohum eker ama sonra Şeytan gelip kötü tohum eker. Bu tohumların daha sonra beraber büyümelerine izin verilir ama hasat zamanı geldiğinde iyi olanlar kötülerden ayrılır. Kısacası, İsa takipçilerinin arasına her tür nahoş insanın sızmışolacağınıöncedengörmüştürvegerigeldiğindeonlarıayırıpişleriyoluna koyacaktır. BubasitbenzetmebirçokyöndenHristiyantarihininson2000yılınınharika bir özetidir. Başlangıçta ilk kilise topluluğu Yahudi köklerini reddetmedikleri için memleketlerini terk etmeye zorlanmışlardır. Kilise topluluğu politik hünerleri sayesinde değil, içten sevgileri sayesinde her tür zulme katlanarak büyümüştür. O zamanlarda Mesih’in takipçisi olmak yapmak isteyeceğiniz en sonşeyolurduçünkübüyükihtimallebuseçiminizsonucundabüyüksıkıntılara maruzkalırdınız.İmanlılar,gittikleriheryerdeavlanıpöldürüldüleramayinede Mesih’e ve inançlarına sadık kaldılar. İlk Hristiyanlar yine de kendilerini korumakveyaimanlarınıyaymakadınaşiddetebaşvurmayıreddettiler.İsa’nın düşmanlarımızı sevmek konusunda öğrettiklerini uyguladılar ve canlarını Mesih’inuğrunasevesevefedaettiler. İronikolanşukiHristiyanlarMesih’inöğretisiuyarıncakendilerineişkence eden yetkililer için dua ederlerdi. Böylece barbarlık, ahlaksızlık, sarhoşluk ve gerilemenin sıradan olduğu bir dönemde, Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu üzerinde inanılmaz bir insanileştirme etkisi oldu. Aşağıda, o ilk dönemde Hristiyanlarınhayatlarınadoğrudantanıklıketmişolanimanlıolmayanbirinin yazdığıtanıklıkdikkatedeğerdir: 103 “Hristiyanlar diğer insanlardan ülke, dil ve gelenek bakımından farklı değildir. Kendilerine ait şehirlerde yaşamazlar, farklı bir diyalekt kullanmazlarveyabiryaşamtarzlarıyoktur. Onların bu öğretileri birtakım araştırmacı adamların icadı veya varsayımı değildir. Bazı kimseler gibi insanların ürettiği öğretileri de yaymıyorlar. Rastlantı sonucu hem Yunan hem de yabancı şehirlerde yaşıyorlar. Giyim, yemek ve hayatın diğer alanlarında yerel geleneklere uyuyorlar.Ancakaynızamandabizlerekendivatandaşlıklarınınharikavede kesinlikleolağanüstüyanlarınısergiliyorlar. Doğdukları topraklarda yabancı gibi yaşıyorlar. Vatandaş olarak her şeylerini başkalarıyla paylaşıyorlar. Ancak yabancı olarak çile çekiyorlar. Onlariçinheryabancıülkekendiülkeleri,kendiülkelerideyabancıbirülke demektir. Herkes gibi evlenip çocukları oluyor. Ancak istenmeyen bebekleri öldürmüyorlar. Yemeklerini paylaşıyorlar, ama yataklarını paylaşmıyorlar. 59 Şu anda ‘bedenleri’ var, ama ‘benliğe göre yaşamıyorlar’. Günlerini dünyada geçiriyorlar, ama onlar aslında göksel halktır. Bildirilen yasalara uyuyorlarvekendiyaşamlarındayasalarınötesinegeçiyorlar. Onlar herkesi sever, ama herkes onlara zulmeder. onlar bilinmiyor ve kınanıyor; öldürülüyorlar ama yaşıyorlar. Yoksuldurlar, ama birçok insanı zengin ediyorlar. Hiçbir şeyleri yok, ama bir sürü şeye sahipler. Onurları kırılıyor,amaonurlarıkırılarakyüceliyorlar. İsimleri kirletiliyor, ama bu yolla paklanıyorlar. Onlarla alay ediliyor, buna karşılık kutsanıyorlar. Onlara kötü davranılıyor, karşılık olarak onlar herkese saygı gösteriyor. İyilik yaptıklarında, kötülük yapmış gibi cezalandırılıyorlar. Cezalandırıldıklarında yeni bir yaşama kavuşmuş gibi coşuyorlar. Yabancıymış gibi Yahudiler’in saldırısına uğruyor, Yunanlılar tarafından zulme ve eziyete uğruyorlar. Ancak onlardan nefret edenler bu düşmanlığınnedeniniaçıklayamıyor. Kısacasöylemekgerekirse:Canbedeniçinneyse,Hristiyanlardadünya içinodur.Canbedeninherparçasınayayılmıştır,Hristiyanlardadünyadaki bütünşehirlere.Canbedeniniçindediramabedendendeğildir.Hristiyanlar dadünyadadıramadünyadandeğildir.” 104 Bu Hristiyanlığın ilk 300 yılının inanılmaz öyküsüydü. Fakat daha sonra Şeytan kötülük tohumlarını ekmeye başladı. İ.S. 313’te yeni Roma İmparatoru KonstantinkendiniHristiyanolarakilanettivebirdenbireHristiyanlığıaçıkça ilan etmek çok kolay ve popüler oldu. Bu dönemde kilise devlet tarafından korumaaltınaalındı,ardındanresmidinideoldu,nevarkibirsüresonrasiyasi birçok yanlışlarına da ortak edildi. Atanasius ve Ambrose gibi birçok kilise önderi protesto etmeye çalıştı ama zamanla Mesih’in Kilisesi yeni bir kişiliğe büründü. Kısa zamanda Kutsal Kitap’a aykırı bazı öğretiler ve ibadet şekilleri tanıtıldı ve ‘Katolik’ (Evrensel) Kilise kuruluşunun bazı önderleri despot bir şekilde yönetime geçti. Öyle ki sadece Tanrı’nın Sözü’ne bağlı kalmayı seçmiş olanHristiyanlarabaskıuygulamayabaşladılar. Dahasonrakiyüzyıllardabirçokteolojiktartışmaveetnikbölünmeleroldu, bu yüzden İ.S. 1054’te Doğu Kiliseleri Roma’dan ayrılarak Ortodoks dalını oluşturdu. Maalesef ilerleyen süreçte birçok haksızlık, bölgesel yöneticilerle iş birliğiyapanvegittikçeemperyalistbirhaledönüşen‘Kilise’adıaltındadevam etti.BukaranlıkdöneminbazıyanürünleriHaçlıSeferleriveEngizisyonoldu.Bu konuyadahasonratekrardöneceğiz. Dahasonra31Ekim1517’deAlmanya’da,MartinLutertarafındanProtestan Reformasyonu harekete geçirilmiştir. Reformcuların en büyük şikayetlerinden biri Katolik Kilisesi’nin politikaya çok fazla karışmış olmasıydı. Reformasyon tarafından kilise ile devleti ayırma konusunda bir baskı geldi, sonucunda da modern laik demokratik çağ başlamıştır. Bu konuyla alakalı olarak, Locke gibi ünlü düşünürlerin dindar adamlar oldukları için modern anlamda ‘liberal’ 60 olmadıklarını,bununyerineinsaneşitliğiüzerindeKutsalKitapdoktrinlerindeki teorilere‘demokratik’köklerlebağlıolduklarınıbelirtmemizgerekir.Dahasonra ilk yerleşik demokrasi Amerika’da, özgürlük ve eşitliğe inanan çoğunlukla Hristiyan din adamları tarafından kuruldu. Hristiyanlık dini yanlış kullanılıp korkunç bir yürek acısı getirmiş olsa da, doğru istifade edildiğinde reform ve modernsürecinenbüyükhızlandırıcısıolmuştur. 105 Resim9-HaçlıSeferleri Haçlı Seferleri konusuna dönecek olursak, bu üzüntülü olaylar kilisenin tarihinde kara bir lekedir. Ancak bu konuda Hristiyanlığı sertçe eleştiren bilginlerin,tarihboyuncaötekidinlerindebenzerşekildeşiddetuyguladıklarını fark etmemeleri de ilginçtir. Mesih bariz bir şekilde şiddete karşı olmayı öğrettiği için Hristiyanlık belli ki daha yüksek standartta tutuluyor. Başka bir deyişle,Mesihadınauygulananşiddetaslakuraldeğilamabiristisnadır. Tarih bakış açısından kilisenin bu noktada orijinal misyonundan uzaklaştığını hatırlayalım. Aynı zamanda da haçlı seferlerin Orta Doğu’daki İslamisaldırıyagecikmişbiryanıtolduğunubelirtmeliyiz.İslam’ın7.yüzyıldaki hayret verici yükselişine kadar Orta Doğu’da çoğunlukla Hristiyanlar vardı. 61 Fakat, çok çabuk bir şekilde Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın oldukça büyükbirkısmıİslamiyönetimemaruzkaldı.YıllarsonraMüslümanlarbatıdan gelenhacılarıtehditetmeyedevamederken,PapatarafındanyönetilenAvrupa güçlerikarşısaldırıyageçtiler.Sonundateşebbüslerininsadecekötüplanlanmış değilaynızamandadafenahaldeöngörüsüzolduğuortayaçıkmışoldu.Yalnız Hristiyanlığın temel mesajının tersini uygulamakla kalmadılar, aynı zamanda eylemleri daha sonra Müslüman rakiplerini kızdırdı ve araları daha da açıldı. Yeniden canlanmış olan Müslüman orduları kısa sürede Avrupalı saldırganları ortadan kaldırdı ve bu olayları daha sonra Hristiyanlara daha fazla saldırmayı savunmakiçinkullandılar. Avrupa’dayenilgiyeuğramışKilisebudefagazabınıkendisaflarındatehlikeli varsayılanlara çevirdi. Roma Katolik Kilisesi ve dini sistemi ile uyum içinde olmayan kimseler ‘kafir’ varsayıldı. Bu da, Avrupa’da çok fazla masum kişinin tuhafbirşekildeKiliseadınadavaedilmesivekorkunçbirşekildeidamedilmesi olan‘Engizisyona’nedenoldu. Mesih’inöğretileriveKutsalKitapbakışaçısındanHaçlıSeferleri,Engizisyon ve orta çağlarda Hristiyanlık olarak ne görülmüşse, hepsi tamamen haksız ve affedilemezdir. Ancak aynı zamanda da bu olayların tarihi içerikleriyle de anlaşılmalarıgerekmektedir.AynızamandaMesih’ingerçekbirtakipçisininbu türsaldırganlıklarıaslasavunmayacesaretedemeyeceğinivurgulamakgerekir. Son olarak dikkatimizi, emperyalizme ve sonucunda köle ticaretine bir şekilde Kutsal Kitap’ın göz yummuş olması iddiasına çevirelim. Bunun nedeni Kutsal Kitap’ın “köleler efendilerinizin sözünü dinleyin” ayetidir. Günümüzde ortalama bir okuyucu bu ayetleri okuduğunda aklına hemen Afrika’daki iğrenç köle ticareti şiddeti gelir ve Tanrı’nın böylesine dejenere bir sistemi desteklemesine inanamaz. Öncelikle konuyu açıklığa kavuşturalım, Tanrı köleliğe göz yummaz! Bu ayetleri okuyup, modern gün sorunlarını kattığımız yanlış yorumlamanın bir örneğidir. Bu bölümlerde Kutsal Kitap binlerce yıl sonra Afrika’da çıkacak olan kölelik sorunundan bahsetmiyor. İkincisi, bu konuyu çözümlemek için birinci yüzyıldaki köleliğin doğasını anlamamız gerekir.TimKellerbunugüzelbirşekildeözetler: 106 “Romaİmparatorluğununbirinciyüzyılında,YeniAntlaşma’nınyazıldığı dönemde, köleler ve ortalama özgür insanlar arasında pek fark yoktu. Köleleri diğerlerinden ayıran ırkları, konuşmaları veya kıyafetleri değildi. Herkesgibigörünüp,herkesgibiyaşadılarvehiçbirşekildetoplumdanayrı tutulmadılar.Finansaçısından,kölelerözgürişçilerileaynımaaşıaldılarve bu nedenle genel olarak fakir değillerdi. Aynı zamanda, köleler kişisel sermayelerini alarak kendilerinin özgürlüklerini gerçekleştirebilirlerdi. En önemlisi,çokazsayıdakikölelerhayatlarıboyuncaköleydiler.Çoğumantıklı olarakonveyaonbeşseneiçindeyadaotuzlarınınsonundaazatedilmeyi umabilirlerdi.” 107 62 Kısacasıbirinciyüzyıldaköleolmakgünümüzdebirkapitalistpiyasaçalışanı olmaktan farklı değildi. Yani Kutsal Kitap’ın emri basitçe başkaları için çalışanların bunu saygılı bir şekilde yapmalarıdır. Afrika köle ticareti ve suiistimaledileninsanhaklarınagelince,köleliğiİngiltere’deilkyasadançıkaran kişinin William Wilberforce gibi Hristiyanlar olduğunu unutmamak önemlidir. Dahası Martin Luther King Jr. gibi güçlü Hristiyan liderler azınlıklara saygı gösterilmesi ve ırk ayrımcılığının son bulması için ellerinden geleni yapmışlardır.Buliderlerbunları,Tanrı’nıngözündenherinsanıneşitolduğuna iknaolarakveKutsalKitap’adayanarakyapmışlardır. ‘Dinin’ bütün modern kötülüklerin suçlusu olduğunu sık sık tekrarlayan itham, tarih ile pek örtüşmez. Genelde bütün dinler bir kütlede birleştirilir ve eşitlermiş gibi davranılır. Gerçekten de orta çağlarda Hristiyan dini adına pek çok kötülük yapıldı tıpkı günümüzde İslam dini adına mücahitler Allah adına savaştıklarınıilerisürdüklerigibi.Bunlarınengüçlüşekildekınanmasıvebütün barış seven insanlar tarafından karşı gelinmesi gerekir. Fakat bütün dinlerin aşırıcılığagötürdüğünüdüşünerekhataetmeyelim.TarihboyuncaİsaMesih’in öğretilerine gerçek anlamda sadık kalanlar, insanların çektikleri acıları yatıştırmak ve insanlığın değerini arttırmak için çok fazla şey yapmışlardır. Dahaöncedebelirtmişolduğumuzgibidemokratikideallerin,insanhaklarının ve iyi yönetimlerin dünya üzerinde yayılmasının büyük bir nedeni Batı’nın misyonerlikhevesindendir.Bazılarıbunuemperyalizminbaşkabirşekliolarak karakterize etmeyi sever ama aslında eğer dünyanın uzak diyarlarına İsa’nın sevgi dolu müjdesini götürmek uğruna hayatlarını riske atmış olan William Carey ve Hudson Taylor gibi fedakâr batılılar olmasaydı, dünyanın büyük bir kısmıhalabatılvebarbarPaganizminpençesindeolurdu. Hristiyan imanı Mesih’in Kutsal Kitap’taki öğretileriyle uygulandığı zaman kendini hiçbir şekilde sosyal suiistimale, politik manipüleye veya emperyalist gündemlere vermez. Dahası, günümüzde halen daha bazı gruplar belli dinler adına şiddeti benimsemiş olsalar da, Mesih’in öğretisi bu tarz bir aşırıcılığa sağlam bir şekilde karşı durur. İsa şöyle dedi: “Ama ben diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, zulmedenler için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Babanız'ın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır.” İsa, O’nu gerçekten sevenlerin ve izleyenlerin, O’nun buyurduklarını yerine getirmeleri gerektiğini söyler. Sonuç olarak, Mesih’in öğretilerine karşı olarak yapılan şeyler, Hristiyanlık adınayapılmışolduğuilerisürülsebile,buönemlimesajıgölgeliyemez 108 109 63 SonSöz Sorularaslasonbulmaz.Muhtemelenhalendahasorularınızvar,hattabenim bilevar.Nihayetindesorusormakinsanolmaktır,çünküsınırlıbakışaçımızdan çok fazla şey göremeyiz. O halde ne yapalım? Gerçeği öğrendiğimizden emin olduğumuzbirnoktayaulaşabilirmiyiz?Benceulaşabiliriz. Damdan düşen Nasrettin Hoca’ya sormuşlar, ‘Kimi çağıralım?’O da, ‘bana damdan düşen birini getirin’demişti. Şimdi sizi, aynı sorularla boğuşmuş olan çok ünlü biriyle tanıştırmak istiyorum. Kendisi ünlü Kral Davut’un oğluydu. Üstün zekası ve dengeli karakteri yüzünden Tanrı’nın halkının kralı olarak seçildi. Müthiş aklı ve muhteşem zenginliği sayesinde kısa sürede yakın ve uzaktaki toprakların rakip hükümdarlarının ilgisini çekti ve bu hükümdarlar sırf onun krallığının ihtişamını görmekvedeneyimlemekiçinziyaretegeldiler.Onuziyaretedenherkeshayrankaldı. EnbüyükhayranlarındanbiriolanSabaKraliçesişöyledemiştir: “Ülkemdeyken yaptıklarınla ve bilgeliğinle ilgili duyduklarım doğruymuş, ama gelip kendi gözlerimle görünceye dek inanmamıştım. Bunların yarısı bile bana anlatılmadı. Bilgeliğin de, zenginliğin de duyduklarımdan kat kat fazla. Ne mutlu adamlarına! Ne mutlu sana hizmet edengörevlilere!Çünküsüreklibilgeliğinetanıkoluyorlar.” 110 Saba Kraliçesi ‘yaşamış olan en bilge adam’ olarak bilinen muazzam Kral Süleymanhakkındaböyledemiştir. Çoğu insanın Süleyman hakkında bilmediği şey, hayatının bir döneminde bizimburadatartıştığımız,hayatıntemelsorularıylaboğuşmuşolmasıdır.Hatta Süleyman’ın bir dönem agnostik olduğunu bile söyleyebiliriz. Kendisine muhteşemzenginlikvebilgelikbağışlanmışolmasınarağmen,hayatınanlamını ararken bunların hepsini kendisine vermiş olan Tanrı’dan bile şüphe etmeye cesaret etmiştir. En önemlisi bizlere bu zihinsel yolculuğunu kaydettiği Kutsal Kitap’tayeralanVaizbölümünübırakmıştır. Birçokkişihayatlarınıbellibirşeylereldeetmeyidileyerekgeçirir.Eğerbir şeye veya başkasına sahip olurlarsa gerçek anlamda mutlu olacaklarını düşünürler. Süleyman’ın böyle bir sorunu yoktu. Yüreğinin arzuladığı şeyleri denemekten ve elde etmekten alıkoyan hiçbir şey yoktu. Mutluluk araştırmasındakesinliklehiçbirsınıryoktu,hayatınanlamınıararkenhertaşın altınabaktı.Seyirdefterininbaşındaşöyleyazmıştır: “İnsanların göklerin altında geçirdiği birkaç günlük ömürleri boyunca, yapacakları iyi bir iş olup olmadığını görünceye dek, bilgeliğimin önderliğinde, bedenimi şarapla nasıl canlandırayım, akılsızlığı nasıl ele alayımdiyedüşünüpdurdum. 64 Büyük işlere girdim. Kendime evler inşa ettim, bağlar diktim. Bahçeler, parklaryaptım,oralaratürlütürlümeyveağaçlarıdiktim.Dalbudaksalan ormanağaçlarınısulamakiçinhavuzlaryaptım.Kadın,erkekkölelersatın aldım; evimde doğan kölelerim de vardı. Ayrıca benden önce Yeruşalim’de yaşayanherkestençoksığıra,davarasahipoldum. Altın, gümüş biriktirdim; kralların, illerin hazinelerini topladım. Kadın, erkekşarkıcılarveerkeklerinözlemiolanbirharemedindim.Böylecebüyük üne kavuştum, benden önce Yeruşalim’de yaşayanların hepsini aştım. Bilgeliğimdendebirşeyyitirmedim. Gözümün dilediği hiçbir şeyi kendimden esirgemedim. Gönlümü hiçbir zevktenalıkoymadım.Yaptığımheriştenzevkaldıgönlüm.Bütünemeğimin ödülü bu oldu. Yaptığım bütün işlere, çektiğim bütün emeklere bakınca, gördümki,hepsiboşverüzgarıkovalamayakalkışmakmış. Güneşinaltındahiçbirkazançyokmuş.”(Vaiz2:3-11). Kendi sözlerinden okuduğumuza göre Süleyman’ın denemediği hiçbir şey kalmamış.Şarap,bilgelik,kadınlar,hepsinesahipmiş!Fakatenüsteçıkıpsonra düşenherkesgibi,sonundaelibomboşkaldı.Butürşeylerisürdürmeninboşve yararsız olduğunu, rüzgarı kovalamaya benzediğini ve etkili tatmin duygusu vermediğinisöyler. Yazılarının geri kalanında Süleyman hayatın acımasız gerçekleriyle karşılaştığında duyduğu derin umutsuzluğu ve mutlak boşluktan bahseder. Hayattan zevk almak için çok çalışıyoruz, bazıları diğerlerine göre daha iyi durumdaoluyorfakatsonucundahepimizölüyoruz.Dahadakötüsüyaşamınher seviyesinde büyük bir adaletsizlik vardır. Amaç nedir ki? Tekrarladığı kızgın sonucuşöyledir,“Herşeyboştur,güneşinaltındakazanılacakhiçbirşeyyoktur!” Sonuç olarak, yazılarının sonunda Süleyman yolculuğunu şu şekilde özetler: “Bunların dışındakilerden sakın, evladım. Çok kitap yazmanın sonu yoktur, fazla araştırma da bedeni yıpratır.” Ne demek istemiştir? İlk sonucu dünyada soruların sonu olmadığıdır. Hayatı gerçek anlamda anlamaya çalışabiliriz ama sonunda sadece bizi yoracaktır. Neden? Çünkü hayatı ‘güneşin altı’ bakış açısından analiz etmeye çalıştıkça tatmin olamayız. ‘Güneşin altı’ terimiyle, Tanrı’yı denklemden çıkaran sorgulayıcı pozisyonundan bahsediyor gibi görünür. Bu gerçekleri daha üstün bir güç olmadan anlamaya çalıştığımız sınırlı insan bakış açımızdır. İnatla dünyada ‘güneşin altında’ hayatın her şeye sahip olduğunu düşünüyoruz. Fakat bu çerçevede kalmaya devam edersek, sorular da gelmeye devam eder ve hiç huzurumuz kalmaz. Bunun nedenidahafazlasınınolmasıdır,güneşinardındaveondanüstünolanbirşeyvar. BüyükKralSüleymansonucunuşuşekildebitirir: 111 “Herşeyduyuldu,sonuçşu: Tanrı'yasaygıgöster,buyruklarınıyerinegetir, Çünküherinsanıngörevibudur. 65 Tanrıherişi,hergizlişeyiyargılayacaktır, İsteriyiisterkötüolsun.” 112 Sonunda Süleyman Tanrı’yı denkleme koydu ve her şey yerli yerine oturdu. Tanrı’nınherşeyinarkasındakienüstüngüçolduğunu,sadeceO’nunyerinivegücünü fark ettiğimizde hayatın anlamlı olacağını anladı. Sadece bu da değil ama sonunda bütün sorularımızı sona erdirir çünkü sonunda her şeyi anlayamayacağımızı itiraf ederiz,herşeyianlamamızayardımcıolacaktekbirivardır.İştebunoktadahuzurve mutlulukbuluruz. KısacasıbirzamanlarherşeyisorgulayanSüleymanbizeikişeyyapmamızı söyler:Tanrı’yıciddiyealveO’naitaatetmeyebaşla.Butabiikibirşüphecinin duymakistediğisonşeydiramaherşeyerağmendoğruolandır.Sonnefesinize kadarsorgulamayaveherşeyireddetmeyedevamedebilirsiniz,amasonrane olacak?Belkiölümdensonrahiçbirşeyolmayacağınainanıyorsunuzduramaya yanılıyorsanız? Süleyman ‘insanların yüreğinde sonsuzluk’ olduğunu söyler, başkabirdeyişle,hepimizderinlerdehayattançokdahafazlasıolduğunubiliriz. Soruşuki,kaçınılmazıertelemeyedahanekadardevametmekisteyeceğiz? Gerçekşuki,inanmakistesekde,istemesekdebubirgünYaratanımız’layüz yüze geleceğimiz ve O’na tüm yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz mutlak gerçeği değiştirmez. O’nu hayatları boyunca reddetmiş olanlar için artık merhametolmayacak.KutsalKitapbize“Bugünkurtuluşgünüdür,”der.Eğertüm sorularınızın cevaplanmasını beklerseniz çok geç kalmış olabilirsiniz. Tam tersine, Tanrı’ya imanla yaklaşırsanız bütün sorularınıza yanıt vermek için yardımcıolacağınıgöreceksiniz. Eninde sonunda neye inanacağınızı seçmeniz gerekir. İman sadece dindar insan için değildir, herkesin bir şeye güvenmesi gerekir. O halde kendi sınırlı bilginize güvenmeyi mi, Tanrı’nın sonsuza dek sürecek olan vaatlerine mi güvenmeyitercihediyorsunuz?İnanınbana,Tanrı’yagüvenincegeleninanılmaz özgüvenveözgürlükhissieşsizdir.KutsalKitapşunuçokiyinetleştirir,“İman olmadan Tanrı'yı hoşnut etmek olanaksızdır. Tanrı'ya yaklaşan, O'nun var olduğunavekendisiniarayanlarıödüllendireceğineimanetmelidir.” Biranekdotilebitireyim.Birdevletkuruluşundayetimolarakbüyüdüğünüzü düşünün. Hatırlayabildiğinizden beri yetimhanenin boş duvarları arasındasınızdır. Yıllarınızı oradaki personelin soğuk ve katı kuralları ile geçirdiniz. ailenizin sizi umursamadığı ve bu yüzden sizi burada tek başınıza bıraktığısöylenmiştir.Doğalolarakkinduyuyorsunuzdur.Amaisyanettiğinizde personel müdürün kızıp sizi sokağa atacağını söyler hep. Bazen ailenizin özleminiduyarkenbazendeonlaraokadarkızıyorsunuzki,onlarıbirdahahiç görmemeyidiliyorsunuz. Birgünbiradamsizigörmekiçinyetimhaneyegeliyor.babanızolduğunuve siziçoksevdiğinisöylüyor.Onainanmıyorsunuzamaterkedilmediğinizi,aslında kaçırılmış olduğunuzu söylüyor. Buna inanmakta zorlanıyorsunuz. yıllarca ve 113 66 bulma ümidiyle sizi aradığını söylüyor. Şimdi sizi bulduğuna göre sizi eve götürmek istiyor. Fakat siz emin değilsiniz. Gerçek babanız olduğundan nasıl emin olabilirsiniz? Ancak kanıt olarak doğum belgenizi ve bebeklik fotoğraflarınızı gösteriyor. Yine de emin değilsiniz. Eninde sonunda bir seçim yapmak zorundasınız, acı sorularla dolu yalnız hayatınızı yaşamaya devam edebilirsiniz,yadabuadamabirşansverebilirsiniz. Bizimdurumumuzdabundançokfarklıdeğildir.KutsalKitapbize,Tanrı’nın bizibuperişanömüriçinyaratmadığınısöyler.BununyerineTanrı’nınçocukları olalım diye yaratıldık. Fakat başlangıçta Şeytan insanlığı kaçırdı ve bizi o zamandan beri şüphelerle doldurdu, çünkü o yalancının ta kendisidir. Yine de göklerdeki Babamız olan Tanrı bizden vazgeçmedi ve Şeytan’ın tutsaklığında köleleşmiş olan bizlere gelip özgür olma ve O’nunla eve gitme şansını sunar. O’nusorgulamakveyasevgisindenşüpheetmekisteyebilirizamahayatınfırsatı önümüzdedurur.O’nungerçektenbabamızolupolmadığınıanlamanıntekyolu, O’na bir şans verip inanmaktır. Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur ama kazanacağımızçokşeyvardır.Şimdiseçimsırasısizde. Konuylailgiliolarakokuyabileceğiniz faydalıkaynaklar: C.S.Levis,ÖzdeHristiyanlık, HaberciYayınları,Tel:(0212)5142922 MarkD.Roberts,Müjdeler’eGüvenebilirmiyiz?, HaberciYayınları,Tel:(0212)5142922 HenryM.Morris,BilimselYaratılışModeli, YeniYaşamYayınları:Tel:(0216)4141615 DenisAlexander,21.YüzyıldaDinveBilim, YeniYaşamYayınları:Tel:(0216)4141615 67 RaviZacharias,BaşkaTanrılarArasındaİSA, YeniYaşamYayınları:Tel:(0216)4141615 RaviZacharias,İnsanTanrısızYaşayabilirmi?, YeniYaşamYayınları:Tel:(0216)4141615 DuaneT.Gish,Evrim:FosillerHAYIRHâlâDiyor!, GerçeğeDoğruKitapları:Tel:(0212)5678992 1İncil:Yuhanna8:32 2TimKeller,TheReasonforGod(RiverheadBooks,NewYork,2008)sf.126. 3İncil:İbraniler11:1 4Zebur:Mezmur90:2 5Zebur:Yeşaya45:12 6RonRhodes,AnsweringtheObjectionsofAtheists,AgnosticsandSkeptics,(HarvestHousePublishers, 2006)sf.55. 7Bkz:İncil:İbraniler11:3 8Bkz:İncil:Romalılar8:20 9ChuckMissler,CosmicCodes(KoinoniaHouse,MN,1999)sf.199. 10TimKeller,ReasonforGod,sf.134. 11RonRhodes,AnsweringtheObjectionsofAtheists,AgnosticsandSkeptics,sf.104-105. 12Zebur:Mezmur8 13Bkz:İncil:İbraniler1:3,Koloseliler1:17. 14Zebur:Mezmur19:1 15Bkz:http://www.washingtontimes.com/blog/watercooler/2012/dec/23/84-percent-world-population-has-faiththird-are-ch/ 16TimKeller,ReasonforGod,sf.x-xi. 17Yayımlanmadı:Liebe,Roger,OriginandDevelopmentofLanguages,2003.sf.66. 18RichardDawkins,TanrıYanılgısı(Boston:HoughtonMifflin,2006)sf.169-184. 19TimKeller,ReasonforGod,sf.142. 20ThomasCrean,ProfessorDawkinsandtheOriginsofReligion–Makalleşusitededir: http://www.ignatiusinsight.com/features2007/tcrean_dawkinsreligion_nov07.asp 21Bkz:Yaratılış1:26 22Bkz:İncil:Romalılar1:19-20 23TimKeller,ReasonforGod,sf.158-159. 24Bkz:İncil:Romalılar2:14-15 25Hristiyanlarıngenelolarakbilimveözellikleevrimkonusundanedüşündüklerinimerakedenlerekısa birnoteklemekistiyorum.KutsalKitapveHristiyanlığınbilimileuyumiçindeolmadıklarıiddialarınarağmen, buradahertürbilimalanındanbirçokkanıtsundum.FakatevrimkonusuvebunaHristiyanyanıtı,kendibaşına çok geniş bir konudur. Eğer Hristiyan bilginler ve bilim adamları tarafından yaratılışla ilgili sunulmuş olan kanıtlara bakmak isterseniz, sizi şu İngilizce kaynaklara yönlendirebilirim: http://www.icr.org, https://answersingenesis.org, http://www.apologeticspress.org. Ayrıca kitabın sonunda bu konuları daha fazlairdelemekiçinyararlanabileceğinizbaşkakitaplardaönereceğim. 26C.S.Lewis,ÖzdeHristiyanlık,(HaberciYay.2014),sf.46. 68 27Bkz:Tevrat:Yaratılış3:16-19 28Bkz:Zebur:Hezekiel28:15 29Bkz:İncil:1.Yuhanna5:19 30Bkz:İncil:Romalılar8:19-21 31Bkz:Tevrat:Yaratılış3:15,12:1-3 32Bkz:İncil:Filipililer2:5-8 33TimKeller,ReasonforGod,Sf.30. 34Bkz:İncil:Yuhanna15:15-16:4 35Bkz:İncil:Elçilerinİşleri5:41 36Bkz:İncil:Elçilerinİşleri14:22 37Bkz:İncil:Filipililer1:29-30;1.Petrus4:12-19 38Bkz:İncil:Vahiy6:9-10 39Bkz:İncil:1.Selanikliler5:1-3 40Bkz:İncil:1.Korintliler13:12 41Bkz:Zebur:Eyüp7:20,31:35 42Bkz:Zebur:Eyüp42:3 43Bkz:Zebur:Eyüp42:5 44Bkz:Zebur:Daniel3ve6.bölüm 45Tevrat:Yaratılış50:20 46Bkz:İncil:Romalılar5:3-4 47Bkz:İncil:Romalılar8:18 48Bkz:İncil:1.Selanikliler4:13-5:10 49Bkz:Zebur:Eyüp19:25-26 50Bkz:İncil:Vahiy19:11-16 51Zebur:Yeşaya2:4 52Bkz:Zebur:Yeşaya11:6-8 53İncil:Vahiy21:4 54NormanGeislerveWilliamNix.AGeneralIntroductiontotheBible(MoodyPress,1986)sf.196-197. 55MaxJammer,EinsteinandReligion,(PrincetonUniversity,1999,NewJersey)sf.31. 56JoshMcDowell,HükümGerektirenYeniKanıtlar(ZirveYayıncılık,2008),sf.68. 57NormanL.Geisler,veAbdulSaleeb,ÇarmıhveHilal,(GerçeğeDoğruKitapları,2011),sf.221. 58JoshMcDowell,AReadyDefense(Nashville,ThomasPublishers,1993)sf.43. 59Bkz:İncil:Matta24:24,1.Yuhanna4:1 60Bkz:http://alwaysbeready.com/zeitgeist-the-moviehttp://www.heygavur.com/makalelerim/zeitgeist-bu-caginruhu/ 61BruceMetzger,HistoricalandLiteraryStudies:Pagan,JewishandChristian(Eerdmans,1968)sf.11. 62Yayımlanmamış:RogerLiebe,OriginandDevelopmentofLanguages,2003.sf.66. 63JoshMcDowell,HükümGerektirenYeniKanıtlarsf.114. 64İncil:2.Timoteos3:16 65Tevrat:Yaratılış1:1 66Buradakiışıkdördüncügünyaratılmışolangüneşveayışığıdeğil,kendisiIşıkKaynağıolanTanrı’nın yüceliğininyansımasıdır(Bkz:1.Yuhanna1:5,Vahiy21:23). 67Yaratılış6:15. 69 68JoshMcDowell,HükümGerektirenYeniKanıtlar,sf.426. 69A.g.e.,sf.157. 70RogerLiebi,OriginandDevelopmentofLanguages,sf.66. 71JoshMcDowell,HükümGerektirenYeniKanıtlar,sf.65. 72RogerLiebi,OriginandDevelopmentofLanguages,sf.64. 73FlaviusJosephus,TheCompleteWorks,(Thomas,USA,1998)sf.40. 74AncientCivilization:TheMiddleEast(ThamesandHudson,London2008)sf.66-69 75CharlesKimball,ABiblicalInterpretationofWorldHistory(RosedogBooks,PA,2008).sf.37. 76A.g.e.,sf.32. 77ChuckMissler,CosmicCodes,Sf.42. 78Bkz:İncilMatta1:22,Elçilerinİşleri1:16 79Bkz:İncil:1.Korintliler2:13,1.Selanikliler2:13 80Bkz:İncil:Matta22:31,Yuhanna10:35 81İncil:2.Petrus1:21-22 82İncil:2.Timoteos3:16 83GeislerandNix.AGeneralIntroductiontotheBible,Sf.195. 84Bkz:Tevrat:Yasa’nınTekrarı18:20 85Bkz:Tevrat:Yasa’nınTekrarı18:21-22 86Zebur:Yeşaya46:9-10,Bkz:Yeşaya41:23,44:6-8. 87ChuckMissler,CosmicCodes,sf.46. 88TimLahayeveJerryJenkins,ArewelivingintheendTimes(Tyndale,2011)sf.3 89ChuckMissler,CosmicCodes,sf.219. 90Zebur:Yeşaya44:28,45:1 91Bkz:İncil:Matta24 92RonRhodes,AnsweringtheObjectionsofAtheists,AgnosticsandSkeptics,Sf142. 93PaulMaier,Eusebius:TheChurchHistory(Kregel,2007).Sf.35-38. 94Yunus’unöyküsünühatırlayın. 95Tevrat:Yaratılış6:5 96Bkz:İncil:Romalılar13:1-7 97Bkz:Tevrat:Yaratılış15:12-16 98WalterKaiser,TowardOldTestamentEthics,(Zondervan,1983)sf.267-268. 99ReymondIbrahim,AreJudaismandChristianityasViolentasIslam?(MiddleEastQuarterly,Summer 2009)Vol:16,No:3. 100Bkz:İncil:Matta5:20 101Bkz:İncil:Yuhanna6:15 102Bkz:İncil:Matta23 103Bkz:İncil:Matta13:24-30,36-43 104HristiyanlıkTarihi(YeniYaşamYayınları;2004),Sf.67 105RodneyStark,TheVictoryofReason(RandomHouse,2006),sf.76. 106İncil:Koloseliler3:22 107TimKeller,ReasonforGod,sf.114. 108İncil:Matta5:44-45 109Bkz:İncil:Yuhanna14:15 70 110Zebur:1.Krallar10:6-8 111Zebur:Vaiz12:12 112Zebur:Vaiz12:13-14 113İncil:İbraniler11:6 71 BuKitapbeğendinizmi? Dahafazlaücretsize-KitaplarHristiyanKitaplar.com'danindirebilirsiniz. CanNuroğluyazarolarakbeğendinizmi?Yazarıntümkitaplarşuradan indirebilirsiniz. Türkiye'deKiliseAdresleri 72 73