Sorgulayan Gelsin! - Hristiyan Kitaplar

advertisement
SorgulayanGelsin!
CanNuroğlu
TelifHakkı/CopyrightCanNuroğlu,2017
E-KitapHristiyanKitaplartarafındanyapıldı.Dahafazlaücretsizkitapindirmek
içinsitemizeziyaretedin.
Türkiye'deKiliseAdresleri
2
İçindekiler
Önsöz
Giriş
1.TANRI’NINVARLIĞI
a.BiliminTemelYasaları
b.AntropikPrensip(İnsancılİlke)
c.DoğanınDoğası
d.DoğuştanGelenİnanç
e.AhlakiYükümlülük
f.Karar
a.Dünyamızınbuhaliorijinalplanaaykırıdır
b.Yalnızbırakılmadık
c.Beklentilerimizigözdengeçirmeliyiz
d.Büyükresmigöremiyoruz
e.Tanrıkötülüğüiyilikiçinkullanabilir
f.Yenilenmeumuduvardır
2.KUTSALKİTAP’INYETKİSİ
a.Metinleilgilikanıt
b.TarihiKanıt
i.YaratılışTanımı
ii.KüreselTufan
iii.BabilKulesi
a.İlahiEsin
b.KutsalKitap’takiÇelişkiler
c.ŞiddetİçerenBölümler:
d.‘Modern’Çelişkiler
SonSöz
3
Önsöz
Modern Bilimin gelişip ilerlemesinin ardından metafizik dünyaya ilişkin
şüpheci yaklaşımların da artmasıyla birlikte, mutlak gerçekliğin ne olduğu
konusunda tartışmalar bitmeden sürer gider. Bu da son yüzyıllar içerisinde
Tanrı’nınvarlığımeselesiniherdemgündemdetutmaktadır.
‘Gerçekten bir Tanrı var mı?’ sorusu, ağır bir anlam ve değer kaybı yaşayan
günümüz dünyasında yanıtlanması gereken çok hayati bir soru olarak karşımızdadır.
Elinizdeki kitap bir taraftan doğal teoloji açısından Tanrı’nın varlığına işaret eden
kanıtların olup olmadığı meselesini ele alırken, diğer taraftan da özel vahiy, yani
tanrınınvahyettiğisözüngüvenirliliğiniincelemektevebuhayatisoruyatutarlıbiryanıt
sunmayaçalışmaktadır.
Bu kitap, karmaşık bir dilden ziyade, bu konuyla ilgilenen bir kişinin rahat bir
şekildeokuyabileceğiakıcıvesadebirdilesahiptir.Kitapiçerisindeyapılananaloji
ileanlatmakgerekirse,kendinizibirmahkemesalonunda,önemlibirdavanınçözülme
aşamasında, karar vermesi gereken bir jüri koltuğunda bulacaksınız. Vereceğiniz
kararınyaşamınızdakienönemlikararolacağındankuşkunuzolmasın.
Gerçeğin, onu arayanlara er geç kendisini açıklamak gibi bir özelliği vardır. Bu
çabanızdakarşılıksızkalmayacağınızainanıyorum.
Yazarın bu kitabı arayış için iyi bir başlangıç istasyonu olabilir. Diğer duraklara
ilerlemekten ve nihai varış noktasında bekleyen Tanrı ile buluşmaktan asla
vazgeçmemenizdileğiile.
SenemEkener
4
Giriş
Soru sormak insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. İlk konuşmaya
başlayan çocuk genellikle her şeyi sorgulayarak anne babasını neredeyse
delirtir: ‘Bu ne?’, ‘Nasıl?’, ‘Ama neden?’... Ne yazık ki bulunduğumuz coğrafyada
çoğu zaman açıklayıcı bir cevap almak yerine, ‘Boş ver’, ‘Kurcalama orayı’,
‘Ayıptır!’yada‘Sus!’gibiyanıtlarlakarşılaşmışızdır.Özelliklehayatınenönemli
konularınagelince,dinveTanrıgibi,genellikle‘Fazlasorusormakiyideğil,yoksa
dinden çıkarsın’ denmiştir. Böylece çoğu insanımız sorularını içine atıp bir
yerlerdehapsetmiştirduygularını,amabazılarımızsormadanedemeyiz.Nevar
ki soru sordukça da kafamız iyice karıştı ve sağlıklı bilgi edineceğimiz kişiler
bulamadığımız için gittikçe yalnızlığa ve karamsarlığa gömüldük. Bu sayede
birçokkişigerçektendindençıkmıştırveTanrı’dandavazgeçmiştir.
Pekisorusormakgerçektengünahmıdır?İnsanaakılverenAllahbuharika
armağanı kullanmamıza neden engel olsun ki? Sora sora Bağdat bulunuyorsa,
aynıyöntemleTanrı’yagidenyolubulamazmıyız?Elbettebuluruz!Aslındasoru
sormakşarttır.Özelliklehayatınenönemlimeselelerinianlamakiçinbirçokşeyi
sorgulamakgerek.Sendesevgiliokursorusormayısevenlerdenisenbukitap
tamsanagöredir.Şuandamerakedipirdelediğinkonulardanötürübelki‘dinden
çıkmış’ damgasını yemiş olabilirsin, ama bunun hiç bir önemi yoktur. Kendini
deist,kuşkulu,agnostikyadaateistolarakgörüyorolabilirsin,benimiçinsorun
değil, önemli olan aklını kullanıyor olman ve gerçekleri samimiyetle arıyor
olmandır.
Öncelikle, klasik kültürel anlatımlarla yetinmeyip farklı bir bakış açısını
okumayayanaştığıniçinsenitebrikederim.Budavranışınbanahayatınenderin
mevzuları olan Tanrı, inanç ve yaşamın esas anlamı hakkındaki sorularının
cevaplarını gerçekten bulmak istediğini gösteriyor. Bu önemlidir çünkü birçok
insan, ister dindar olsun veya olmasın, sadece ebeveynlerin, öğretmenlerin ve
başkaları tarafından söylenenleri pek düşünmeden ve onlara verilen bilgilerin
geçerliliğinitestetmedeninanmayarazıolurlar.Buçokyanlıştır!
Hayattaki zor sorularla uğraşmaya cesaret edenlere çok büyük saygı
duyarım. Çoğu insana, onlara önceden öğretilmiş olan şeylere gerçeklik
boyutunukontroletmedeninanmakdahakolaygelirçünkükurulmuşdengeyive
düzenikimsesarsmakistemiyor.Fakatşöylebirgerçekvardır;hepimiztatmin
edilmeye muhtaç akıllara sahibizdir. Özellikle modern çağda şanslıyız ki bize
sunulan iddiaların doğruluğunu değerlendirebilmemiz için ihtiyacımız olan
gerçeklere daha fazla ulaşılabilirliğimiz vardır. Böylece eskisi gibi karanlık bir
köşede saklanmaya gerek yok, içinde büyüdüğümüz toplumun sınırlarını aşıp
gerçeğinufuklarınıkeşfedebiliriz.
5
Ben, soru sormanın hatta şüphe etmenin bile hayatlarımızda önemli yeri
olduğunudüşünüyorum.Çünkütestedilmeyenbir“gerçekiddiasının”kolaylıkla
yalan bahanesine dönüşebildiğini hepimiz görmüşüzdür. Belli bir gerçeğin
inanılmaya değer olabilmesi için, mantıklı eleştiriye karşı ayakta durabilmesi
gerekmektedir.Gerçekçibirargümaneleştiridenkaçınmamalı,çünküsağlıklıbir
fikir alışverişinden her zaman daha güçlü bir gerçeklik doğar. Zira dürüstçe
sorgulamakbirinindoğrubildiklerinibaştasarsadaenindesonundaonudaha
doğru bir inanca sevk edeceği kesindir. Bu sebeple şüpheci veya ateist
arkadaşlarımdangeleneleştirilerihoşkarşılarımçünkübudiyaloglarınTanrı’ya
olanimanımıvegüvenimigüçlendirmeyesebepolduğunufarketmişimdir.
Aslında imanımdan her zaman bu kadar emin olmadım. Ben Hristiyan bir
ailede büyüdüm ve çoğu çocuk gibi bana öyle öğretildiği için öyle olduğunu
düşündüğümbirçokşeyvardı.Fakatlisedeykenimanımameydanokuyanbirkaç
zorsoruilekarşılaştım.Çoğuinsanbusorularlakarşılaştıklarındayasağırolan
kulağınıçeviripkörükörüneinanmayıseçeryadatamamenimanınıterkeder.
Bencebutepkilerinikisidekolayyoluseçmenin,gerçeklerdenkaçınmanınveya
onlara aldırmamanın işaretleridir. Ben başka bir yolu seçtim, o da imanımı
sorguya çekmek oldu. Çünkü inandığımız konuların gücünün ancak onları
sorgulama isteğimizle kanıtlanabileceğini düşünüyorum. Yıllar boyunca
imanımınmantıklıvegerçekolduğunuanlamakiçinhepsorularsordum.Sonuç
olarak, imanımı sorgulamanın ve bazen ondan şüphe etmemin bile,
inandıklarımıdahadanetleştiripgüçlendirdiğinigördüm.
Ne var ki “modern çağ” insanlarının çoğu Tanrı’ya inanmanın mantık ve
bilimçerçevesidışındaolduğunuvarsayar.Hatta,geçtiğimizyüzyıldainsanlar
birbirlerine tamamen zıt olacakları düşüncesiyle bilimi inanca karşı tuttular.
Fakat inancımı sorgulayan arkadaşlarımın sorularını cevapladığım yıllar
boyunca,KutsalKitap’aolanimanımınbilimselilkelerleuyumiçindeolduğunu,
dahası, hayat ve bildiğimiz gerçeklere tamamen mantıklı bir açıklama
sunduğunu keşfettim. O yüzdendir ki, ben burada hayatın sorularına, Kutsal
Kitap(Tevrat,Zeburveİncil)tarafındananlatılanvekanıtlanabilirbilimverisine
dayananmantıklıcevaplarsunmakistiyorum.
Kutsal Kitap’ın modern bilimle uyumlu olmasının mümkün olmadığını
düşünüp beni duymazdan gelmeden önce bir dakikanı ayırıp kendi önyargını
analiz etmeni rica edeceğim. Hepimiz içinde yetiştirildiğimiz toplumdan,
gördüğümüz eğitimden veya kişisel deneyimlerimizden belli başlı düşüncelere
eğilimliyizdir. Oysa ki her şeyi biliyor ya da tam olarak araştırmış olmamız
mümkün değil. Bu yüzden ister beğenelim ister beğenmeyelim, hepimiz bir
takım önyargıya sahibiz. Fakat yine de hayatın en kritik sorularını incelemek
üzere işte buradayız ve her zamankinden daha çok açık görüşlü olmamız
gerekiyor. Bu sebeple, gerçekleri samimi bir şekilde yeniden gözden
geçirebilmekiçintabiatımızaözgüönyargılarıbirkenarakoyuptarafsızolmaya
çalışalım.
6
Kendim Tanrı’ya iman eden biri olmama rağmen, bir konuda ‘imanlı’ diye
geçinenlerdençokinançsızlarahakveririm.ÇünküTanrı’yainanmayaninsanlar
inançsızlıkları doğrultusunda yaşarken Allah’a inandığını söyleyenler çoğu
zaman Allah onları görmüyormuş gibi yaşıyorlar. Bu korkunç derecede
ikiyüzlülüktür! Tabii ki bu inandıklarının gerçek olmadığını veya değersiz
olduğunu kanıtlamaz. Ancak, doğru olduğunu bildikleri ve eylemlerinin
gerçekliğinin arasındaki korkunç tutarsızlığının altını çizer. Ne yazık ki
günümüzdeinsanlarıençokdindensoğutanveTanrıgerçeğindenuzaklaştıran
dabututarsızlıkveikiyüzlülüktür.
Öteyandan,‘dindar’insanlarınikiyüzlülüğüyüzündenTanrı’yainanmamayı
seçmek hepimizin özünde bulunan standart dürüstlük ve ahlak beklentisinin
altınıçizer.Bunubirörnekileaçıklayayım:Korkunçbiranneveyababayasahip
olan birinin aile sevgisinin var olmadığını iddia ettiğini düşünün. Bu tür bir
mantık aslında hepimizin doğal olarak anne baba sevgisini arzu ettiğimizi
gösterir, bu da aslında sevginin çok gerçek ve hayatın önemli bir parçası
olduğunu kanıtlar. Ayrıca bu gerçeği reddetmek hayatı daha iyi bir hale
getirmez,sadecebiziacılaştırır.AynıbiçimdeinançsızbirininTanrı’yıveruhsal
gerçekleri reddetmesi hayatını daha doğru bir noktaya ulaştırmak yerine onu
ahlakibirhavaboşluğundayaşamayasevkeder.
Kaldı ki toplumumuzda özellikle din konusunda gözüken tutarsızlıklar
Tanrı’nın yokluğundan çok toplumun ikiyüzlülüğünü kanıtlar. Bu noktada
topluma hakim olan dini sorgulasak da Tanrı’yı beraberinde atmamaya dikkat
etmeliyiz çünkü burada iki ayrı olay vardır. İçinde büyüdüğümüz dini veya
inancı sorgularken Tanrı gerçeğini tam olarak yansıtmıyor olabildiğini
unutmamalıyız. Araştırma sonucunda belirli bir inancı reddetsek bile
Yaradan’ımızdan ümit kesmemeye dikkat edelim. Yani pire için yorganı
yakmayalım.
YeryüzündeTanrı’yıtemsilettiğiniiddiaedenbinlercedinveinançvarama
Tanrıbirdir.Dolayısıylasorguladığımızdinboşçıksadabu,Tanrı’nınolmadığı
anlamına gelmez. Şöyle bir örnek vereyim: Ailemle birlikte bir gün misafirliğe
gittik. Elimizdeki haritayı takip ederek sonunda adrese ulaştık. Kapıyı çaldık
ama hiç tanımadığımız biri karşımıza çıktı. Sonra arabaya dönünce oğlum
‘Demekkiöylebiriyok’dedi.Bende‘Hayır,aradığımızkişivarda,bizyanlışadrese
gelmişiz çünkü kullandığımız harita bizi yanılttı’diye karşılık verdim. Benzer
şekildegerçeğibulmakiçindoğruadresebaşvurmakvedoğruharitayıizlemek
deçokönemlidir.
Sonuç olarak, sorgulamak gereklidir. Toplumumuzun ve hayatın genel
tutarsızlıklarınıçözmekiçinzorsorularsormaklazım.Ancaksorgularkennihai
amacımızıgözdenkaçırmamalıyız.Çünkübazısısorgularkenasiveyahavalıbir
tutumsergilemeyebaşlar.Sankiüstünmantıklarıylaherşeyiçözebiliyorlarmış.
Eleştirmek ve sorgulamak onlarda resmen bağımlılık yapmıştır. Artık gerçeği
aramıyor,sadecekendileriniherkestenbirtıkdahaüstüngöstermeyeçalışıyor.
7
Fakat acı gerçek şu ki, işin sonunda ne kendini ne de başkalarını bir tık
yükseltmiyor,aksinediğerherkesikendisigibiaynışüphecibataklığınaçekiyor.
Butarzbirsorgulamasağlıklıbirhayatiçiniyibirtemeloluşturmaz.Çünkü
kişiselvetoplumsaldavranışlarımızaşekilverecekgerçekcevaplaraihtiyacımız
var. Amacımız sadece sorgulayıp durmak değil, gerçeklere ulaşmak olmalı. O
yüzden bu zor soruları araştırmaya başlamadan önce sana sormak istiyorum,
sevgili okur: Hakikaten gerçek olanı arıyor musun? Eğer aramıyorsan, sadece
tartışmak istiyorsan, bununla zamanını harcama. Fakat gerçeğe ulaşmak için
sorularsoruyorsan,nekadarözgürkılanbirdeneyimolduğunukeşfedeceksin.
İsaMesihdediki:“Gerçeğibileceksinizvegerçeksiziözgürkılacak.”
Elinizdeki kitap, inanç ve Tanrı hakkındaki konuları sorgulayan kişilerin
sorularını Hristiyan bakış açısından cevaplamayı hedefler. Buradaki amacım,
bütün itirazları tek tek cevaplamaya kalkışmaktansa en önemli meseleleri ele
alıpdahasağlıklıvegerçekçibirtartışmaplatformuoluşturmaktır.Enönemlisi,
herşeyisorgulayanarkadaşlarımaTanrı’yainanmanınbizi‘akılsız’yapmadığını
göstermek istiyorum. Sonuç olarak her birimiz bu konularda kendi kararını
vermesilazım.Ancakkararverirkengerçekverilerideğerlendirdiğimizedikkat
etmeliyiz. Ülkemizde ve dünyanın genelinde Hristiyanlık hakkında pek çok
olumsuz şeyler duyuluyor, fakat şimdi de bir Hristiyan’dan gerçekten neye
inandığımızı ve inandığımızın bilimsel kanıtlarla nasıl bağlantılı olduğunu
okumaşansınızvardır.
Değerliokur,eğeraçıkveönyargısızolduğunuiddiaediyorsan,gelecekolan
sayfalardasahipolduğunbazıgörüşleriyenidendeğerlendireceğiniumutediyor
veböyleolacağınainanıyorum.
1
8
1.TANRI’NINVARLIĞI
Tanrı’nınvarolduğundannasıleminolabiliriz?
En önemli ve temel olan, Tanrı’nın varlığı konusuna değinerek başlıyoruz.
Birçokkişibuolayıkavramaktazorlukçekerçünkügözlegörülmeyeninvarlığı
tamanlamıylakanıtlanamaz.Fakatsırfbirşeygörüşyeteneğimizekarşıgeliyor
diye, bu göremediğimizin var olmadığını göstermez. Hatta inanan biri olarak,
Tanrı’nın bilimsel olarak “kanıtlanamamasına” hiç şaşırmıyorum, çünkü O
gerçekten Tanrı’ysa, özü gereği kesinlikle bilim kapsamının üstünde ve
ötesindedir. Eğer Tanrı’nın her yönünü deneysel olarak açıklayabilseydik bu
O’nun gerçekten de Tanrı olmadığını kanıtlardı, çünkü doğası gereği Tanrı
yarattıklarınınüstündeveötesindeolmalıdır.
Rus bir kozmonot uzay yolculuğundan döndükten sonra Tanrı’yı
bulamadığınıbildirmiştir.ÜnlüOxfordfilozofuC.S.Lewisbubildiriyi,Hamlet’in
Shakespeare’ibulmaküzeretavanarasınagidipeliboşdönmesinebenzetmiştir.
Doğal olarak, Hamlet karakterinin kendi hikayesinin yazarı olan Shakespeare’i
tavan arasında bulmasını beklemeyiz. Aynı şekilde, bizi yaratmış olan yaratan
Tanrı olduğuna göre, Tanrı’yı yalnızca kendi zihin gücümüzü kullanarak
bulamazsakşaşırmayalım.
YaniTanrı’nınvarlığınıtamanlamıylakanıtlayamıyorolmamız,imanaengel
olmaktan ziyade gerçeğin temelinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Bunun nedeni
iman, fiziksel olarak hissedilemez olanı anlamamıza yardımcı olan doğal ve
deneyselbölgeninötesineuzanır.KutsalKitapimanhakkındaşöyleder:“İman,
umut edilenlere güvenmek, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır.”
Gerçek iman, doğal yeteneklerimizin ötesinde bulunan ruhsal hakikatler
hakkındabizegerçekgüvencevesağlamkanaatverir.
Bilim harika bir şeydir ama gözlemlenebilir ve ölçülebilir olan konularda
sınırlıdır. Aslında insan varlığımızda bilim alanının dışında bulunan birçok
olağanüstüolayvardır.Meselatekrarsevgiörneğinielealalım.Sevgidünyanın
her yerinde kabul edilen insan değerinin merkezindedir. Bir bebek doğduğu
andanitibaren,sevgidediğimizbueşsizduyguyuyaşamayabaşlar.Aileleribir
aradatutangörünmeyenbirtutkalgibidir.Yüzyıllardırveözelliklekendimodern
popüler kültürümüzde, sevginin gücünün ve her tarafa yayılan etkisinin yoğun
tanıklıklarını görürüz. Çoğu şarkının, şiirin ve filmin sevgi konusunu veya
eksikliğini işlemesi yeterli bir kanıttır. Yine de sevgi kelimesini açıklamak ve
ölçmekiçinbilimselterimlerkullanmakimkansızdır.
Çoğu kişi soyut olan sevginin bir konsept ve sosyal değer olarak var
olduğunu kabul etse de, hala Tanrı kavramına karşı direnir. Bunun nedeni
insanların çoğu zaman neredeyse müdafaası imkansız olan ‘rasyonel’ bir
2
3
9
pozisyondan tartışmalarıdır. Tanrı ile ilgili olan kanıtların, modern bilimin
deneysel testlerine katlanmalarını isterler. Böyle olduğu halde günlük
deneyimlerimizin çoğu aynı bilimsel “deney tüpünün” içine zorla konulamaz.
Gerçek şu ki, “hayat” dediğimiz olayın birçok boyutu var ki katı rasyonalizm
kullanılarak ölçülemez. Sadece tam anlamıyla kanıtlayabildiğimiz veya
anlayabildiğimiz şeylere inanacağız desek, aslında zihnimizi köreltmiş ve
hayatımızıkısıtlamışoluruz.Herhangibirkonuhakkında,sonucumuzdanyüzde
yüzeminolmakaydıylabireminlikdüzeyineerişmemizmümkünmü?Bilimsel
kanıtların bizi bir noktadan sonra daha ileriye götüremeyeceğini anlamamız
lazım. Çünkü bilim ve katı rasyonalizm tekrarlanan ve gözlemlenebilen
olağanüstü olayların değerlendirilmesi konusunda sınırlıdır. Bununla birlikte
Tanrı’nın varlığı gibi konular bu yöntemleri kullanarak ne tamamıyla
kanıtlanabilirnedekanıtlanamaz.
Sonuç olarak, hava geçirmez kanıtlar aramaktansa, bizi belli bir yöne
götürecek kanıtlar aramalıyız. Bir suç dosyasını düşünün. Eğer bir suç
işlenmişsejüriheyetikanıtlarıdeğerlendirmekiçintoplanır.Olayıikitaraftanda
dinlerler, konu hakkında hangi kanıtların mevcut olduğuna bakarlar ve
nihayetinde verebilecekleri en iyi kararı vermeye çalışırlar. Fakat, jüri
heyetindekikimsekararhakkında%100eminolduğunusöyleyemez,çünküolay
sırasında suç mahallinde bulunmamış olan kimse neler olduğundan tam
anlamıyla emin olamaz. Böylece, kanıtları değerlendirdikten sonra “makul
şüphelerin ötesinde” olduğunu iddia ederek karar verirler. Bu, kanıtların
özelliklebellibiryöndedahaiknaediciolduğunuvebuyüzdenbuşekildekarar
vermenindahamantıklıolduğunudüşündüklerinigösterir.
Bence Tanrı’nın varlığı konusundaki tartışmaya en sağlıklı yaklaşım şekli
budur. Sonuçta kimse Tanrı’nın varlığını ne tam olarak kanıtlayabilir ne de
hiçbir şekilde kanıtlayamaz olduğuna göre, biz yine de bu konu hakkında
kanıtları değerlendirebilir ve bizi hangi yöne götürdüklerini görebiliriz. Son
kararımız “makul şüphelerin ötesinde” olarak belirtilebilir. Başka bir deyişle,
Tanrı’yaolaninancımızO’nunvarolduğunadair%100kanıtolduğuiçindeğil,
varlığından şüphe etmenin mantıksız olacağı sonucuna ulaşmış olduğumuz
içindir.
Gelecek paragraflarda Tanrı’nın varlığı ile ilgili etkileyici olduğunu
düşündüğüm bazı kanıtlar sunmak istiyorum. Bunlar, suç dosyası örneğindeki
gibi, bizi belli bir sonuca götüren ipuçlarıdır. Bu kanıtlar tek başlarına karar
vermekiçinyeterliolmasalarda,bizimakulşüphelerinötesineulaştıracakolan,
bukanıtlarıntoplamıdır.
a.BiliminTemelYasaları
Nedensellik Kanunu bilimin belkemiğidir. Bilimsel yöntem, nedenini ve
davranışını anlayabilmemiz için doğamızda bulunan, gözlemlenebilir ve
10
tekrarlayabilen olağanüstü olayları değerlendirir. Nedensellik kanunu her
etkinin bir nedeni olduğunu gösterir. Dahası neden, etki ile uyum içinde
olmalıdır.Örneğin,balkonumdanüfleyerekbirkasırgayaratmayıbekleyemem,
çünkü bir kasırga başlatmak için gereken güç, ciğerlerimin gücünün çok
ötesindedir. Aynı şekilde birisi oturduğu apartman binasının karıncalar
tarafından yapıldığını söylerse ona inanmam, çünkü bu muhteşem küçük
yaratıklar ne kadar çalışkan olsalar da mantıken bu tarz bir yapıyı inşa etmiş
olmalarımümkündeğildir.Bubasitbirneden-etkimantığıdır.
Varlıkalanımızagelince,önceliklehiçbirşeydenziyade,birşeyinolduğunufark
etmekönemlidir.Kozmikbirhavaboşluğundayaşamıyoruz.Tamtersine,hayatı
devamettirebilmekiçintamanlamıyladonanımlıolanbirgezegendeyaşıyoruz.
Ozaman,herşeyinbirnedeniolduğunavenedeninsonuçtandahabüyükolması
gerektiğine göre, şaşırtıcı dünyamız için nasıl bir nedenin beklentisi içinde
olmalıyız? Modern materyalistlerin cevabı, milyonlarca yıl önce şans eseri bir
patlama sonucunda var olmamızdır. Başka bir deyişle, hayat dediğimiz
inanılmazdüzen,nefeskesicigüzelliktevefevkaladebirşekildetasarlanmışolan
bu olağanüstü olay, uzun zaman önce olmuş olan rastlantısal kazaların bir
sonucudur.Görünürdekilerebaktığımızdabumantıklıgeliyormu?
Mantık ve bilimin merkezinde yer alan Nedensellik Kanunu, muhteşem
derecede engin ve renkli evrenimizin sadece çok daha büyük bir şeyin ürünü
olduğunu beklememize yönlendirir. Son derece ustaca tasarlanmış ve
mükemmelce ayarlanmış olan hayat, ancak çok daha anlaşılması güç bir şeyin
ürünüolabilir.KutsalKitap’ınbukonuyaverdiğicevaphiçdemantıksızdeğildir.
Tanrı’yı hayatın en büyük kaynağı ve mimarı olarak açıklar: “Dağlar var
olmadan,dahaevrenivedünyayıyaratmadan,öncesizliktensonsuzluğadekTanrı
sensin.” BaşkabirbölümdeiseTanrıbizebununasılyaptığınıaçıklıyor,“Dünyayı
benyaptım,üzerindekiinsanıbenyarattım.Benimellerimgerdigökleri,bütüngök
cisimleribenimbuyruğumda.”
Bunoktada,sorgulamayısevenbirişunusorabilir:“AmaTanrıneredengeldi?”
ÖncelikleKutsalKitap’ınTanrıhakkındanesöylediğinebakalım.BizeTanrı’nın
“öncesizlikten (ezelden) beri” var olduğunu söyler, yani Tanrı’nın başlangıcı
yoktur çünkü her şeyin üstünde olan O’dur. Aynı zamanda Nedensellik
Kanunu’nun her şey için bir neden olması gerektiğini talep etmediğini
hatırlayalım, sadece başlangıcı olan şeylerin daha büyük bir nedene ihtiyacı
vardır. Oysa Kutsal Kitap’a göre Tanrı’nın başlangıcı yoktur. O yüzden
kendisindenöncedahaüstünbirnedenaramayagerekkalmıyor.
İkinciolarak,eğerTanrı’yı,EgemenRabveYaratanımızolarakkabuledersek,
tam anlamıyla kendi yarattıklarının dışında ve ötesinde olur ve sonuç olarak,
evrenimiziyönetenzamanveuzaykurallarıO’nuniçingeçerliolmaz.Örneğinbir
bilgisayar tasarladığınızı düşünün. Onun için belirlediğiniz bazı parametreler
olur. Ömrünü olabildiğince uzatmak ve sağlıklı bir şekilde çalışması için bazı
güncellemelerönerirsiniz.Amaverdiğimizbutalimatlarsiziniçindegeçerlimi?
4
5
6
11
Kesinlehayır,çünkübilgisayarsizinicadınızdır.Sonolarak,örnektekibilgisayar
konumunda olan sınırlı akıllarımızın bunu algılaması ne kadar zor olsa da, bu
önemli soruya Kutsal Kitap tarafından verilen yanıtın, modern materyalistlere
‘Büyük Patlama’ olmadan önce ne vardı diye sorulunca verdikleri,
“bilmiyoruz”cevabından çok daha mantıklı ve tatmin edici olduğunu kabul
etmeliyiz.
Şimdibirkaçtanedahaönemliolanbilimkuralınabakalım.Termodinamiğin
ilkkuralı,enerjisadeceyayılır,yaratılamazveyaimhaedilemezdir.İkincikural,
enerjiyayıldığıiçindünyanınyavaşçadahadüzensizbirhaledöndüğünübelirtir;
buna “entropi” denir. Basit terimlerle açıklayacak olursak, ilk kural evrendeki
toplam miktardaki enerjinin sabit olduğunu belirtir. İkinci kural da dünyanın
zaman geçtikçe “çürüdüğünü” ekler. Hepimiz bunu günlük hayatımızda,
bakımsızbahçemizotlartarafındanelegeçirildiğindeveyatoprağımızerozyona
yenikdüştüğündegörürüz.
HayatınveTanrı’nınkökenisorusunagelince,bubilimkuralıbizekapalıbir
sistemde yaşadığımızı hatırlatır. İlk kural, içinde yaşadığımız evrenin kendi
kendiniyaratmışolmasınınmümkünolmadığınıgösterir.Bununyerinenetbir
şekilde kurulmuş ve daha büyük bir güç tarafından harekete geçirilmiştir. Bu
önemlidir çünkü, bugün gözlemlediğimiz dünyanın son derece düzgün ve
düzenli bu hali basit ve cansız bir takım nesnelerden mucizevi şekilde
oluştuğunainanmamızaizinvermiyor.
İkinci kural, aynı zamanda bazılarının düşündüğü evren sonsuzdur
kavramını çürütür. Evrenin yaşlanması ve çürümesi gerçeği bir başlangıç
noktası olduğunu belirtir. Bu şekilde dünya modern bir araba gibidir,
parçalarının eskimesi ve sürekli yenilememiz gerektiği gerçeği, aracımızın
kendiliğinden yenilenemediğini hatırlatır. Yapıldığı tarihten bu yana yavaşça
bozulur durur. İlk kuralla birlikte bu, dünyanın evrimleşmediği tam tersine
gerileştiği gerçeğini gösterir. Evren kendini yenilemek yerine bozulmaya yüz
tutmuştur.
Bu bilimsel kurallar özellikle evrim teorilerini desteklemek için bilimi
kullanmaktan hoşlanan ‘Büyük Patlama’ destekleyicileri için ciddi bir problem
oluşturur. ‘Büyük Patlama’ kavramı genişleyen evrenimiz için makul bir
açıklamasunmayıteklifetsede,yukarıdabelirtilenentemelbilimselkurallarile
doğrudançelişkiiçindedir.Kuşekağıdabasılmışkitaplarvedergilerdebizene
kadarmantıklıgibisunulsada,denenmemişbirteoriolduğunuunutmamamız
gerekir.Aynızamandahayatınkökeniyleilgiliherhangibirteorioluşturuyorsak
bilimsel açıdan bunu ancak bir teori olarak sunabildiğimizi hatırlamalıyız.
Dahasıöncelik,varsayımlarıyerineoturmuşkurallaraverilmelidir.Bubakımdan
‘Büyük Patlama’ yukarıda belirtilen bilimsel kurallar açısından bazı ciddi
engellerlekarşılaşır.
Bu,Tanrı’nınvarlığıtartışmasıkonusundanesöyler?Bellikimodernbilimin
kuralları,hayatınkökenleriileilgilibasitgelişigüzelaçıklamalarlayetinmemize
12
izinvermeyecek.Bununyerinebilim,içindeyaşadığımızkompleksveçatışmalı
dünyaiçinmantıklıvemakulbiraçıklamasunmamızıbekler.KutsalKitapbize
Tanrı’nındünyayıyoktanyarattığınısöyler.Bunu,varolangücüveüstünyetkisi
ile yaptı, yani bu evrendeki görülebilen ve görülemeyen her şey O’nun yüce
iradesinin bir ürünüdür. Tanrı’nın Sözü bize Tanrı’nın yarattığı mükemmel
dünyanın daha sonra şeytani bir başkaldırı ve insanın isyanı yüzünden
bozulmuş ve çürümeye başlamış olduğunu söyler. Bu açıklama, yukarıda
belirtilenbiliminentemelkurallarıiletamamenuyumiçindedir.
Jüriolansizlereilksunduğumkanıtbudur.Biliminentemelkuralıheretkinin
birnedensunmasıgerektiğidir,sadecebirnedendedeğil,etkidendahabüyük
bir neden. İçinde bulunduğumuz evrenin her şeye gücü yeten, bilge ve sonsuz
olan Tanrı tarafından yaratılmış olmasına inanmak mantıksız veya akılsızca
değildir.AynışekildeTermodinamikKuralları,evrenisonsuzveyakendikendine
ortaya çıkmış bir şekilde görmememiz gerektiğini belirtir. Bir önceki
nedensellikkanunuylabirleştirildiğindebizdençokdahabüyük,zekivesonsuz
biryaşamkaynağıolduğunugösterir.
7
8
b.AntropikPrensip(İnsancılİlke)
Grekçedeki insan (anthropos)kelimesinden türemiş olan antropikkelimesi,
basitçe “insanlarla veya insan varlığıyla alakalı” demektir. Antropik Prensip,
insanların evrendeki varlıkları ile ilgili kuralları yönetir. Genellikle evrendeki
varlığımızınheraçıdan‘bağlı’olduğukabuledilir,yanibudünyadakihayatımızın
tamamençoksayıdakievren-bilimdeğişmezleriylesayısaldeğerleriçokdarbir
değerler kümesine düşmüş olması gereken parametrelere (etkenler) bağlı
olmasısözkonusudur.Tekbirdeğişkenazıcıkbileyanlışolsaydı,dünyadahayat
sürdürülebilir olamazdı. Başka bir deyişle, öyle görünüyor ki, evrendeki her
şeyinsanlar için özel olarak tasarlanmıştır. Evren, insan yaşamını devam
ettirebilmesi için özel olarak donatılmış ve uygun hale getirilmiş olduğu için
bazılarıbuna‘inceayar’prensibider.
Örneğin, eğer çölün ortasında bir araba görseydiniz orada ne işi olduğunu
merak ederdiniz. İncelemeye başladığınızda anında iki bacaklı, iki kollu ve dik
bir şekilde oturan bir varlığın kullanması için tasarlandığını anlardınız. Motor
kapağınıaçtığınızdaakü,karbüratör,radyatörvediğersistemlerin,motorunen
uygun, yüksek kapasitede çalışabilmesi için uyum içinde olduklarını
görürdünüz.Kısacasıaracınheryeri,motorundan,tekerleklerineveöncamına
kadarherşeybellibiramacahizmeteder.Birarabaylabutürbirkarşılaşmadan
sonra,insanlarıtaşımaamacıylayaratıldığınıdüşünmeyeiknaolurdunuzçünkü
tasarımıylailgiliherşeysiziböyledüşünmeyeiterdi.
Benzerbirşekildebilimadamları,içindeyaşadığımızevreninbizimiçinözel
olarak hazırlandığının uzun bir süredir farkındadırlar. Hamile bir kadının
yakında doğacak olan bebeği için bebek odası hazırlaması gibi, bu kadar
9
13
zamandır evren de bizim gelmemizi bekliyordu! Dahası, varlığımızın mümkün
olabilmesiiçinbukadardikkatlice‘inceayarı’yapılmışevren-bilimseletkenlerin
ortaya çıkması her tür rastgele-şans açıklamasına meydan okur. Aslında kör
talihsonucubirçokdeğişkeninuygunbirşekildesıralanmasıgibiçokuçnoktada
olan bir olanaksızlık, bazı bilim adamları ve filozofları, dünyayı tasarlayan ve
bizim belli ihtiyaçlarımız için kendi isteğiyle uygun hale getirmiş olanın Tanrı
olduğunuönermeyeyöneltmiştir.
Bu bakımdan, bu büyük ölçüde ve uyum içinde olan tasarıya işaret eden
birkaç evrensel sabitin altını çizebiliriz. Mesela maddeyi bina eden atomların
tasarım ve yapılarını ele alalım. Pozitif yüklü protonlar ve negatif yüklü
elektronlar birbirlerine özgü bir bağ içindedirler. Öyle ki, eğer biri diğerinden
birazdahabüyükveyadahaküçükolsaydı,neatomlarvarolabilirdi,nebiz,nede
başkaşeyler.Butamamenşanstanibaretolabilirmi?
Aynısı, sabit değişkenler, yaşamı mümkün kılan dünyanın yerçekimi ve
manyetik alanı ya da ışığın ve sesin hızı veya suyun akışkanlığı, dünyanın
atmosferindeki gazların sayısı ve tam miktarı için de söylenebilir. Bu
değişkenlerinbazılarındaokadar‘inceayar’yapılmıştırki,enufakbirdeğişiklik
biledünyadakihayatınsonudemektir.Aynışeygezegenimizinevrendekieşsiz
yerleştirilmesi için de geçerlidir. Eğer güneşten biraz daha uzak olsaydık,
gezegenimizdekisulardonardı.Eğerbirazdahayakınolsaydık,gezegenimizdeki
sularkaynardı.Bununötesindeeğergüneşsistemimizgalaksimizinmerkezine,
kenarındaki spiral (sarmal) kolların herhangi birine veya herhangi bir yıldız
topluluğuna çok yakın olsaydı, gezegenimiz kozmik radyasyon nedeniyle
mahvolurdu. Daha birçok örnek verilebilir ama hepsi dünya gezegeninin eşsiz
bir şekilde insan yaşamına yetebilmesi için mükemmelce yerleştirildiğini ve
donatıldığınıgösterir.
Şimdi sormamız gereken soru şudur; evreni insan varlığımıza yönelten bu
kadar çok evrensel sabit, evren-bilimsel etken ve her biri için mümkün olan
birçok değişken varlığımız için gerekli olan değerlerin inanılmaz dar alanına
nasıl kendiliğinden girebilmişlerdir? Genelde iki çok farklı cevap sunulur, biri
rastlantısal şans sonucu olduğunu söylerken, diğeri de gördüğümüz her şeyin
çokdahabüyükbirzihintarafındantasarlanmışolduğunusöyler.‘Şanssonucu
oldu’ teorisinin destekçileri paralel evren ve milyarlarca yıldır yaratılmış olan
sonsuzolasılıklarhakkındahipotezkurmaktanhoşlanırlar.Halböyleikenhem
makrohemdemikroseviyesindekibutürbirdakikakalibrasyonununtamamen
şanseseriolduğunudüşünmekbiliminsınırlarınıgerçektenzorluyordur.
İlginç bir şekilde bazısı büyük derecede olanaksız olan ‘şans sonucu oldu’
teorisininbirşekildemümkünolabileceğinigösterebilmekiçinolasılıkalanına
yönelmeyi severler. Yani, hayatın kör talih sonucu oluşmasının ne kadar
imkansız olduğunu kabul ederken milyarda bir ihtimal üzerinde odaklanırlar.
Fakatolasılıkbiliminingeneldeinançiçindestekleyicikanıtyerineengelolarak
kullanıldığınıunutmamamızgerekir.Kendinizesürekliasdağıttığınızbirpoker
10
11
14
oyununu düşünün. Bir sonraki turda sana yine hep as geldiğinde rakiplerine
dönüp,‘Tamamenşanstı’diyebilirmisin?İlkseferdesanainanabilirleramaeğer
tüm gece boyunca böyle devam ederse o masadan sağlıklı bir şekilde kalkma
ihtimalingittikçeazalacaktır!
Yine de bazıları ısrarla, bugün gördüğümüz karmaşık yaşamın sonucunun
milyarlarca yıl önce olmuş olan evrim ihtimalinin kırıntısına tutunmayı tercih
ederler.Artıkbubilimdeğildirki!Herhangibirbilimprojesindeeğersonuçlar
%100 doğrulanabilir değilse, verilen bütün emek sorguya çekilir. Üniversite
eğitmeninize, gözlemlediğiniz ve ölçtüğünüz ama ulaştığınız sonuçların
anlaşılması güç ve yetersiz olan, yine de en az ihtimale tutunarak belli bir
açıklamaya yapmaya çalıştığınız bir olayın araştırma kağıdını sunduğunuzu
düşünün.Yüksekbirnotalmaşansınıznekadarolurdu?Sıfır!
Kutsal Kitap açısından baktığımızda evrenin insan yaşamı için eşsiz bir
şekildeuygunhalegetirilmişolmasınaşaşırmayızçünküYaratılışkitabınındaha
ilkbölümünde,Tanrı’nınyaratmagücünüdünyayıkendibenzeyişindeyaratmış
olduğu insanlar için daha yaşanabilir olmaya yönelttiğini görürüz. İnsanlar
yaratılışın bir yan ürünü veya sonradan akla gelen bir fikir değil, Tanrı’nın
işlerinin zirvesinde olanlardı. Tanrı insanları sadece dünyada yaşamaları için
değiltasarladığıdünyayıyönetmeleriiçindeyarattı.
Kutsal Kitap’taki Kral Davut insanın yaratılıştaki eşsiz pozisyonunu şu
sözlerleifadeeder:
“EyegemenimizRab,neyüceadınvaryeryüzününtümünde!Gökyüzünü
görkeminle kapladın. Seyrederken ellerinin eseri olan gökleri, oraya
koyduğunayıveyıldızları,insannekionuanasınyadainsanoğlunekiona
ilgi gösteresin?... Neredeyse bir tanrı yaptın onu, başına yücelik ve onur
tacınıkoydun.”
12
Siz jürilere sunduğum ikinci kanıt budur. Evrenimiz ve gezegenimizin
özellikleeşsizbirşekildeinsanihtiyacınıkarşılamaküzeretasarlanmışolması
sadeceinanılmazzekideğilaynızamandakişiselolarakherbirimizianlayanbir
yaşamkaynağınınvarolduğunaişareteder.
c.DoğanınDoğası
Bilimyöntemibizimoturmuşkalıplarbelirlemekiçinsüreklidoğalolayları
ölçmeyeteneğimizedayalıdır.Suyunbellibirsıcaklıktakaynadığınıbilirizçünkü
su belli bir ısı seviyesine maruz kaldığında belli bir zaman içinde kaynayarak
tepki verir. Hava basıncı veya başka bağlamsal şartlara göre belirli bir fark
göstersebilebütünçevreseldeğişkenleredayanaraksuyunbelirlibirnoktadan
sonra kaynadığını biliriz. Böylece bilimsel kurallar düzenli testlere dayalıdır,
15
bunun sonucunda da tahmin edilebilir sonuçlar alınır. Bu biçimde oturmuş
bilimselkurallarınbellidoğalolaylarınüstündeolduğunugüvenlesöyleyebiliriz.
Yukarıdaki bilimsel yöntem mantıklı ve açık olsa da evrimsel paradigma
üzerindeçalışanbazıfilozoflariçinbirikilemoluşturur.Çünkübiryöndenevrim
teorisi bizi her şeyin şans, doğru seçim ve talihli mutasyon sonucu olduğuna
inanmanıza yöneltirken, bilim kuralları da diğer yönden gözlemlenebilir
tekerrür talep eder. Hatta bilim, doğa konusundaki gözlemlerimizin güvenilir
sonuçlara götürdüğü öncülünün üzerine kuruludur. Hal böyle iken
materyalistleriniddiaettiğigibi,hayattakiherşeyinşanseseridahabüyükbir
şeye mutasyona uğramış olduğunu kabul edersek doğa düzeni hakkında
öngörülebilir hiçbir şey beklememeliyiz. Eğer durum bu olsaydı gerçek bilimi
nasıluygulayabilirdik?
Tamanlamıylaevrimselbirbakışaçısıylabakacakolsakdoğadakiherşeyin
rastgele ve düzensiz olduğunu beklemeliyiz. Fakat modern bilim adamları,
alanlarına bu şekilde yaklaşmazlar. Bunun yerine doğal olarak belli
gözlemlenebilir ve tekrarlanabilir kuralların bir noktaya kadar doğaya
hükmettiğinivesonuçlarındanoldukçaeminolabileceğimizeinanırlar.Fakatbu
kuralı evrim teorisine uygulayınca ciddi tutarsızlıklarla karşılaşırız. Başka bir
deyişlemodernaraştırmacılarbilimanalizinegelincedüzenvetutarlıkararlar
amaevrimteorisinegelincebutürbirdüzengörmeyibeklemiyorlarnedense.
Birörnekbununetleştirmekteyardımcıolabilir.Herşeyingöreceliolduğuna
inanan bir post-modern olduğunu düşün. Herkes kendince doğru olanı
yapmakta özgürdür diye düşünürsün:‘Keyfine göre yaşayabilirsin!’ Lise aşkınla
evlendiğinidüşün.Birsüresonraeşininsenialdattığındanşüphelenirsin.Sende
davranışlarınadikkatetmeyekararverirsin.Zamanınınçoğunutelefondabiriyle
konuşarak geçirdiğini ve hiçbir neden vermeden eve gece geç saatlerde
döndüğünü gözlemlersin. Bir gün onu başka biriyle yakalarsın ve sen de doğal
olarak yıkılırsın. Peki neden bu kadar perişan oldun? Hani, herkes özgürdü!
Çünkü bir post-modern rölativisti olmana rağmen, gerçekte eşin için birtakım
dürüstlükvesadakatbeklentisiiçindesindir.
Benzer bir şekilde hayatın şans eseri olduğu düşüncesini savunanlar, buna
bilimsel olduğu için inandıklarını söylerler. Kendi akıllarını tatmin edebilmek
içinonlaragöreherşeybilimselolarakkanıtlanmalıdır.Yinedeinsanınkökeni
teorilerinintamamı,nihayetindekörtalihedayalıdır.Öteyandanbilimiseşans
eseriihtimallerebakmaksızınölçülebilirvegözlemlenebilirkanıtlaradayalıdır.
Eğer tutarlı olmak istiyorlarsa ya büyük ölçüde bilime aykırı olan evrim
teorisinden vazgeçmeleri ya da bilimi, dalgalanan veya rastgele olarak
yorumlamalılardırki,budurumdadoğanınbütünkurallarındanvazgeçipkendi
düşüncelerinegöre“doğalkurallar”deyipsaçmalamayabaşlarlar.
Doğanın gözlemlenebilir belli kurallar tarafından yönetildiğini düşünmek
hepimizi kişisel olarak etkiler. Yerçekimi kuralının dünyada durmamızı
sağlayacağınainanmasaydıkdışarıadımatmaktançekinirdikherhalde.Güneşin
16
her gün doğacağından emin olmasaydık yarın için plan yapamazdık.
Soluduğumuzhavanınveiçtiğimizsuyunhayatımızıdevamettirmekiçingerekli
olduklarınıçokiyibiliriz.Bunubilmekiçinbilimadamıolmamızgerekmez,onun
yerine çocukluğumuzdan beri bunları yaşadığımız için doğru olduklarını
düşünürüz. Yine de eğer hayatı tamamen evrimsel bir açıdan ele alsaydık
sıraladığımız bu doğal olaylara şaşırmalıydık. Çünkü doğada düzen ve uyum
yerinekorkunçbirkaosvekargaşagörmeyibeklerdik.
Yine de biri, doğanın bu mucizevi dengeye rastgele şans sonucu ulaştığını
söylemektedirenebilir.Fakatdurumböyleolsaydıbile,budikkatliceayarlanmış
dengenin tutarlı bir şekilde sürdürülmesinin hiçbir garantisi olmazdı. Hatta o
zamanhayatınansızınmutlakkaosavegelişigüzelliğedönmesinibeklemeliyiz.
Bir materyalistin bakış açısından doğanın belli kurallar tarafından yönetiliyor
olmasınıbeklememizengellenmişolurdu.Oysakigerçekhayatbizetamtersini
söyler. Doğanın hepimizin güvenebileceği yerleşmiş kuralları vardır. Bilimin
tamamı bu öncülün üzerine kuruludur. Sadece bu nokta bile bizi, içinde
bulunduğumuz evrenin başlangıçtan beri yerleşik kurallarla tasarlandığını ve
yaratıldığınıdüşünmekiçinteşviketmelidir.
Doğa sadece istikrarlı bir tutumla düzenli değil, aynı zamanda da akıllı bir
tasarıya işaret eden inanılmaz karışıklıkların kanıtlarını sunar. Birçok modern
bilimadamıdünyamızın‘indirgenemezkomplekslik’doğasınınaltınıçizer.Lehigh
Üniversitesi’ndeprofesörlükyapanMichaelBehe,buterimiufukaçıcıçalışması,
Darwin’in Kara Kutusuadlı
kitabında
türetmiştir.
‘İndirgenemez
komplekslik’terimi,birliktedüzgünbirşekildeçalışabilmekiçingerekliolanher
bir bileşene ihtiyaç duyan, her bir karışık sistemin karakteristik özelliklerini
açıklamak için kullanılır. Başka bir deyişle, kompleks bir sistemin tamamen
çalışabilmesi için hiçbir kısmının eksik olmaması gerekir. Behe insan gözünü
inceleyince, gözün işini yapabilmesi için bütün detaylı kısımlarının eksiksiz
olarak uyum içinde çalışması gerektiğini görmüştür. Bu gelişimle ilgili evrime
ihtiyaç duyulmadığını gösterir, çünkü belli kısımların bazı kısımlar olmadan
çalışabilmesitamamenanlamsızvemantıksızolurdu.
Kısacası, bu muhteşem düzendeki evrenin rastgele süreçler sonucu
oluştuğuna inanmak sadece en temel bilim kurallarıyla çelişkiye girmez ama
aynızamandadüzenöncülününözünüdeihlaleder.Dahadaderineinip,doğada
sergilenen ve mükemmel uyum içinde var olan bütün estetik niteliklerden de
bahsedebiliriz:renklerinharikayelpazesi,tamtamınauyanşekillerveboyutlar...
Sıradan bir tane gül düşünün. Daha güzelini tasarlayabilir miydiniz? Bunların
hepsirastgeleveyaşanseserideğiltitizbirşekildevarolanbirtasarıyıgösterir.
İşte Kutsal Kitap aynen bunu öğretir, yani düzene ve uyuma değer veren,
evrenimizinustalıklayöneteninHerŞeyeGücüYetenTanrıolduğunu…
Yaratılış kitabının ilk bölümleri, Tanrı’nın dünyayı nasıl yoktan yaratıp
düzene koyduğunu açıklar. İlk başta gezegenimiz Mars veya Venüs’ün şimdiki
boşhallerindençokdafarklıdeğildi.FakatdahasonraTanrıdünyayıtamdoğru
17
bir rotasyona koydu ve geceyle gündüzü ayırdı. Daha sonra doğal bariyerler
koyarak yeryüzünü sulardan ayırdı. Daha sonra güneşi ve ayı dünyaya “ışık”
olacak, yıllık takvim ve mevsimleri gösterebilecek şekilde yörüngeye koydu.
Kısacası Kutsal Kitap’ta bahsi geçen yaratılış Tanrı’nın varlığımıza, mantık ve
düzengetirdiğinigösterir.Dahası,KutsalKitapbudüzenindevametmesinden
Tanrı’nınsorumluolduğunusöyler.
Burada üçüncü kanıtımız vardır. Modern bilimin doğanın düzenine bağlı
olması rastgele ve şans dışında üstün zekalı yaratıcı bir etkene işaret eder.
Evrenimizin inanılmaz güzelliği kompleks yapısı ve son derece detaylı olması,
bizeKutsalKitap’tatanımlanansevgidoluYaratıcımızıtanıtır:“GöklerTanrı’nın
görkeminiaçıklamakta,gökkubeellerinineseriniduyurmakta.”
13
14
d.DoğuştanGelenİnanç
Bukonuylailgiliönemlikanıtsunanbaşkakonularantropolojivearkeolojidir.
Budünyadakiinsan​la​rın%80’ininilahiveüstünbirvarlığainanıyorolmalarıgöz
ardı edilemez. Bu, özellikle materyalist bilginlerin son yüzyılda Tanrı inancı
hakkındakiiçkarartıcıtahminleridoğrultusundaönemlidir.TimKeller,inancın
genelihakkındakisontrendlerkonusundaşunlarısöyler:
15
“Bir zamanlar, laik Avrupa ülkelerinin dünyadaki diğer ülkelere öncü
oldukları konusunda tam inanç vardı. Dinin güçlü ve doğaüstücülükten
düşeceği veya tamamen öleceği düşünülürdü. Teknolojinin ilerlemesi
kaçınılmazlaiklikgetirirteorisiise,şimdilerdeyaçöpeatılıyoryadaradikal
birşekildedeğiştiriliyor.”
16
Aksi durum hakkında tahminler olsa bile Tanrı’ya olan inancın hiçbir yere
gitmediğiaçıkaçıkbellioluyor.
İlginç bir şekilde, farklı dinlerin insanlar üzerindeki her yere yayılan etkisi,
dünyanın sadece medeni kısımlarında değil, en ücradaki kabilelere ve insan
gruplarında da görüldüğü kanıtlanmıştır. Araştırmacılar ve antropoloji
uzmanları en ilkel toplulukların bile ilahi varlıklara duydukları inancın ortak
olduğununotetmişlerdir.Geneldebunlarınçoğuhalkefsanelerindebulunan,ilk
erkekveilkkadınınyaratılışı,sonrainsanlarınbüyüktufantarafındanortadan
kalkmışolmasıvekalaninsanlarınyayılmışolmasıylailgilidir. Bunlarınbüyük
çoğunluğuilginçbirşekildeKutsalKitapkayıtlarıileaynıfikirdedirler.
Günümüzde dünyadaki insanların büyük çoğunluğu bir Yaratıcı’ya inanıyor
ayrıca tarih boyunca insanların çoğu aynı inanca sahipti. İnsan varlığımızı
hayatın en erken kanıtlarıyla incelediğimiz zaman doğaüstü bir Tanrı’ya olan
inancın varlığımızın önünde ve merkezinde olduğunu görürüz. Modern
materyalistöğretisiisebizeinsanlarınöncesindehiçbirdinikavramıolmayan
avcılar ve mağara adamları olduklarını belirtir. Ancak tarım yapmayı
17
18
öğrendiktensonra,insanlarınevrendedahabüyükbirgüçolduğunudüşünmek
vetahminleryürütmekiçindahafazlazamanlarıveenerjileriolduklarısöylenir.
Böyleceatalarımızınbilinmezleilgilikorkularınıyatıştırmakvetoplumiçindaha
güçlübirbağkurmakiçinTanrıkavramınıoluşturduklarınainanılır.
Evrimsel bir bakış açısından bakıldığında, yukarıda anlatılan tarihi oluşum
mantıklı gibi görünebilir, fakat var sayılan bu oluşum, yakın zamandaki
arkeolojik keşiflerle uyum içinde değildir. 1995’ten beri Alman arkeolog Klaus
Shmidt ve ekibi Türkiye’nin güneydoğusunda bulunan Urfa şehrine birkaç
kilometreuzaklıktabulunanGöbekliTepe’dekazıçalışmalarıyapmaktadırlar.
Resim1-GöbekliTepekazıalanı
Şimdiyekadardairebiçimindedörttaneyekparetaşçıkarmışlardır.Herbir
dairedeonveyaonikisütun,yontmayapıtaşındanoluşantaşduvarlarabağlıdır.
Herbirdaireselyapınınortasındabazıları5metreyüksekliğindeveortalama57tonağırlığındaolanikitanedahabüyüktaşsütunbulunmaktadır.Sadecebuda
değil, yakın çevresinde yapılan radyometrik araştırmalar yaklaşık bir düzine
daha dairesel taşın toprağın altında olduğunu gösterir. Gün ışığına çıkartılan
şekillere bakıldığında bu yapıların bir tür ev veya saray değil, dini ritüel için
tasarlanankocamanbirtapınakkompleksiolduğuanlaşılıyor.
19
Resim2-GöbekliTepe'ninkabartmalıtaşları
Peki kurulan bu tapınaklar hangi dönemin kalıntısıdır? Radyoaktif karbon
izotopu tarihi ve taş alet kıyaslamalarına göre altta bulunan dairesel taşlar
yaklaşık 11.000 yıllıktır! Bu, evrimcilerin takvimine göre, hayvanların
evcilleştirilmesi, çömlekçilik, madencilik veya tarımın gelişmesinden
öncesindedir.Yanievrimseldüzenisavunanlariçinbutambirfiyasko!Kısacası,
insanlarbaşlangıçtanberiTanrı’yafarklıyollarlatapınmaktadırlar.
Arkeoloji bize, ilk insanın dini gelişmelerinin büyük resmini gösteremezse
de, alışılmış açıklamaların fena halde yanıltıcı olduğunu netleştirir. Belli ki,
tarihinbaşındanberiTanrıinancıinsanınhayatınıntamamlayıcıbirparçasıdır.
Evrim teorisini savunanların yaptığı gibi Tanrı inancının çok sonradan ortaya
çıktığını savunmak, arkeolojinin yeryüzüne çıkardığı gerçekleri de göz ardı
etmektir.
Ozamanmateryalistlerbutürgüçlükanıtlaranasılyanıtverirler?Ünlüateist
profesörRichardDawkinsTanrıYanılgısıkitabında,insanatalarınıneskidenberi
oldukçainançlıolduklarıgerçeğikendisigibiinançsızaraştırmacılariçinbüyük
bir sıkıntı yarattığını belirtir, çünkü evrim teorisine göre, var olan her şeyin
temelinde “Darvincilik İlkesi”vardır yani; evrimsel sürecin doğal olan varlık
ihtiyaçlarının temeline karşı olan bazı şeyleri seçebilmesi için belli deneysel
sebeplergerekmektedir.Özetle,varolanherşeyinoluşmuşolmasıiçinihtiyaca
dayalı belirli bir sebebi olması gerek. Profesör Dawkins, Tanrı inancının
dışarıdan bakıldığında bu çok temel zorunlulukla çeliştiğini kabul eder, çünkü
ona göre Tanrı’ya inanmak tamamen zaman ve enerji kaybıdır. Dini inanç
20
insanlara sadece manevi sınırlar koymakla kalmaz ama aynı zamanda bu tür
inançlar fanatiklerini önemsiz dini törenler düzenleme ve dini yerler inşa
etmeye yönlendirir, bunlar da insanların temel ihtiyaçları açısından fazlasıyla
lüzumsuzdur.
O halde, yukarıda belirtildiği gibi, Tanrı inancı bu kadar boş ve yararsızsa
neden insanların büyük çoğunluğu çok eskiden beri bu kadar dindardır?
Profesör Dawkins bu ikilem karşısında hemen çok yaratıcı bir cevap üretir ve
bulduğu bu cevaba “genetik tutukluk”adını verir. Sunmuş olduğu teklifi
savunmak adına Profesör Dawkins, dini düşüncelerin ortaya çıkmaya eğilimli
olduğunu varsaydığı bazı insan özelliklerini belirleyip ayırır. Çocukların nasıl
yetişkinlere güvenmeye meyilli olduklarından ve bazı kabilelerin nasıl
korkularını yatıştırmak için görünmeyen güçlere özel güçler atfettiklerinden
bahseder. Kısacası bu dini düşünceler, insanların gelişimlerinin zor
dönemleriylebaşaçıkabilmeleriiçinortayaçıkmışlardır.SonuçolarakDawkins
dini boş bir düşünce olarak görmesine rağmen aynı zamanda insanın hayatta
kalabilmesiiçindebirşekildeyararlıolduğunuiddiaetmektedir.
ProfesörDawkins’inaslındateklifettiğişey,insanzihnininevrimsürecinde,
hayattakalmasınıgüvenealmakadınagerçekolmayanbirşeyeinanmasınaizin
vermiş olmasıdır. Başka bir deyişle, zihinlerimiz tarih boyunca bize Tanrı’nın
varolduğunusöylemiş,hayatlarımızvedavranışlarımızıahlaki/dinikavramlar
gerçeğinde düzenlemiştir, ama bu aslında sadece varlığımızı güvence altına
almamız için ürettiğimiz hayal gücümüzün bir ürünüdür. Bu tür bir sonuca
varmakaslındacevapvermektendahaçoksorularyaratır.Keller’indediğigibi,
“eğerinanç-şekillendirmebecerimizinbizeTanrıhakkındagerçekleriaktarmasına
güvenemezsek, neden evrimsel bilim dahil, başka konulardaki gerçekleri
açıklamasınagüvenelim?”
Profesör Dawkins’in, dinin evrimsel değerini çürütmek için Thomas Crean,
Dawkins’inbütünargümanlarındaenönemlisorularolannerede,nezamanve
niçinTanrıinancıkavramınınçıktığınadeğinmektebaşarısızolduğunubelirtir.
Dinidüşüncelerinmantıksızimkanlarlaortayaçıktığınıfarzetmekbununböyle
olmuş olduğunu ya da tam tersinin de yanlış olduğunu kanıtlamaz. Crean
yukarıda belirtilen evrimsel sonuç tarafından ortaya çıkmış olan merak
konusunuşuşekildenitelendirir:“Eğerinsangücü,evriminkörbirsürecisonunda
ortayaçıkmışsa,ozamanyargıgücükapasitemizdebukörsürecinbirürünüdür.”
Başka bir deyişle eğer evrimsel öneriyi kabul ediyorsak, o zaman hiçbir şeyi
kesin olarak soruşturma garantimiz de olamaz, bunun sonucunda ara sıra
meydanagelen“tutuklukları”daunutmamaklazım.
Crean sözlerine şöyle devam eder, “Yazarımız (Dawkins) tarafından
açıklanmış olan materyalist Dar​vinizm kendi kendini çürüten bir sistemdir. Bize,
akıllı yaratıklar olan bizlerin de dahil olduğu, yaşayan her türün gerçeğini
açıklayacağını iddia eden ama akıllarımızın evrimleşmiş olup, varlığının gerçek
olan yerine, işe yarar inançlara razı olduğunu iddia ederek akıllarımızın gerçek
18
19
21
olanla irtibat halinde olduğu güvencesini elimizden almış olur.” Dinin köklerini
Dawkins tarafından teklif edilmiş olan dairesel muhakemeyle soruşturunca,
sadecesorunudahadakarıştırmışoluruz.
Aksi taktirde Kutsal Kitap’ın bakış açısına göre, insanın zihinsel becerisi
zaten baştan verilmiştir. Tanrı’nın, ilk adam ve kadını kendi benzeyişinde
yarattığını okuruz. Bunun önemli bir yönü, insanın doğal olan eşsiz akıl
yürütme, planlama ve tasarlama yeteneğidir. Hayvanların organize bir şekilde
eğitimsel çalışmalar yaptıklarını veya deneysel düşünce aktivitelerini henüz
gözlemlememişizdir! İnsan varlığının yaratılıştan, mantık ve zihinsel
kapasitelerinifaydalıhalegetirmesivegeliştirmesi,bizlerinçokdahaüstünbir
zekatarafındaneşsizbirustalıknedeniyleyaratılmışolduğumuzaişareteder.
Sadece bu da değil ama Kutsal Kitap aynı zamanda insan varlıklarının
içgüdüselolarakTanrı’nınvarlığınıvekutsalniteliğinibildiklerinisöyler.Bunun
büyük bir kısmı, bize sunulmuş net bir kanıt olan Tanrı’nın etrafımızı saran
yarattıklarınadayalıdır.Hatta,Tanrı’nınyaklaşmaktaolanyargısınınbüyükbir
kısmının,bizimkasıtlıolarakbuenbelirginolanevrenselgerçeğireddetmemiz
vebaşkaldırmamızsebebiyleolduğunudaifadeeder. Dikkatedersekhiçkimse
ateist olarak doğmuyor ancak apaçık olan gerçeği bastırarak uzun yıllar
uğraştıktan sonra ateist olup çıkıyor. Eğer modern materyalist teoriler
olmasaydı, dünyadaki bütün insanlar tarih boyunca olduğu gibi, doğal olarak
Tanrı’yainanmayadevamedeceklerdi.
İşte şimdi başka önemli bir kanıtımız var. Çok eski zamanlardan beri olan
Yaratan’ainanışgerçeğivebununevrenselolaraktasdikedilmişbirolguolması,
Tanrı’nın varlığına işaret eder. Aksi takdirde, Tanrı eğer sadece hayal
gücümüzün bir ürünü veya insan yapımı bir buluş olsaydı, zaman ve
modernleşmesüzgeçlerindenakıpgitmesinibeklerdik.
20
21
22
e.AhlakiYükümlülük
Şimdi biraz da psikoloji ve sosyoloji alanlarını inceleyelim. İnanılmaz
çeşitliliği olan çok ilginç bir dünyada yaşıyoruz. Sadece insan çeşitliliğini
incelemekbileçokşaşırtıcıdır.Farklıgenetikyapılarvekültürelşartlardışında,
çok farklı diller, dinler ve etnik geçmişler olduğunu görürüz. Yine de bütün
farklarımıza ve dünyadaki insan gruplarını ayıran tarihi ve coğrafi sınırlara
rağmen,kabuledilmişbazıahlakiyasalarvardır.Belliköktanımlarındoğruve
yanlışolmasıileilgilineredeyseevrenselbiranlaşmavardır.Bunedenböyledir?
Eğerhepimiz,herbirimiziçinbellibirdavranışstandardıbelirleyentekbir
dünyahükümetitarafındanyönetilseydik,şaşırmazdıkamamoderngünümüzve
çağımızdabiledurumböyledeğildir.Yinede,yüzyıllarboyuncainsanlarınbelli
ahlakistandartlarıkabuledipbunlarabağlıkaldıklarınıgörebiliriz.
Materyalistbirbakışaçısındanbakıldığındabuçokkafakarıştırıcıolur.Eğer
bir şans eseri en alt seviyedeki yaşam olgularından evrimleşip daha sonra
22
gezegenin farklı yerlerinde sosyal bilinç kazandıysak, belli ahlaki kanunlara
sahip olmaya ve bu kurallara içten bir şekilde uymaya kesinlikle hiç gerek
olmazdı. Tam tersine farklı kıtalardaki insanların ve kabilelerin neyin doğru,
neyinyanlışolduğuylailgilikendifikirlerininoluşmasınıbeklerdik.Fakatdurum
böyle değildir; sosyologlar farklı kıtalardaki neredeyse her insanın evlilikte
sadakat, dürüstlük ve hayatın kutsallığı gibi kök değerlere ortak yakınlık
duyduğunugözlemlemişlerdir.
Benzer biçimde, modern zamanlarda insan hakları için savaşmak popüler
halegelmiştir.BuyüzdenBirleşmişMilletlergibiuluslararasıkuruluşlar,İnsan
HaklarıEvrenselBildirisigibibelgelerhazırlamışlardır.Böyleceeğerbiryerde
soykırım yapılmaya kalkışılırsa modern bireyler ve uluslar masum canları
kurtarmakiçinarayagirmeyemecburhissederler.Fakatevriminöğrettiğigibi
en güçlü olanın hayatta kalması gerektiğine inanıyorsak, kimin kimi
öldürdüğünü umursamamalıyız, değil mi? Doğru ve yanlış kavramımızın
başkasınınkindendahaüstünolmasınınsebebinedir?Onlarınahlakikararlarına
nehaklakarışabiliriz?
Gerçek şu ki, hepimiz insan hayatının kutsallığı konusunda ortak fikirde
olduğumuzu düşünürüz. Yakın zamanda hayvanat bahçesini ziyaret eden bir
çocuk, bir gorilin kafesinin içine düştüğü zaman bunun altı çizilmiş oldu.
Hayvanat bahçesinin gurur ve neşe kaynağı olan goril çocuğa karşı agresif
davranışlar sergilemeye başladığında, hayvanat bahçesi çalışanları protokole
uyupbukocamanhayvanıanındavurupöldürdüler.Buradakimesajnettir;insan
hayatıdahaönemlidir.Aynımesajbizehemenhemenhergünyolunkenarında
gördüğümüz ölü bir hayvan tarafından hatırlatılır. Sadece iğrenerek bakarak
yolumuzadevamederiz.Fakatyolunyanındakibirinsancesediolsaydıhepimiz
dehşete uğrardık. Çabucak bir şekilde yardım etmek veya ambulans çağırmak
gibi bir şey yapma dürtüsü hissederdik. İnsanlık için ortak ahlaki endişe
duygusunupaylaştığımızçoknettir.
Butürörneklerortakahlakinancımızınaltınıçizselerde,gerçeğintamamen
göreceli olduğunu söyleyen post-modernizm varsayımlarıyla direkt zıt
durumdalar​dır.Odüşünceyegöreherkesneyindoğru,neyinyanlışveneyiniyi,
neyinkötüolduğunakendikararverir.Nevarki,enkoyumateryalistbile,iğrenç
istismar, tecavüz, kaçakçılık ve soykırımla yüzleştiğinde, bunların yanlış
olduğunuduyurmaktagecikmeyecektir.
Eğerdoğruveyanlışdüşüncelersadecegörecelisosyalyapılarise,ozaman
kimseyibellikurallarveyasalarlayargılamamıziçinmantıklıbirsebepolamaz.
O zaman bütün hükümetler ve mahkemeler yürürlükten kaldırılmalıdır çünkü
kimsenin kimseye neyin doğru veya neyin yanlış olduğunu söylemeye hakkı
yoktur.Herkeskendikurallarınıyazmaktaözgürolurdu.Fakatbununsonucunda
daha fazla istismar ve anarşi olacağını bilmemiz gerekir. İlginçtir ki postmodernistler bile özgürlüğümüzün sınırları olması konusunda genel olarak
hemfikirlerdir. Hatta çoğu, sosyal davranışlarımızı yönlendiren
23
“sağduyumuzun” var olduğunu bile söyler. Fakat yine de evrimsel bir bakış
açısından baktığımızda varlığımızdaki hiçbir şeyin sağduyulu veya mantıklı
olmasınıdeğilderastgelevekaotikolmasınıbeklememizgerekirdi.
Bazıları “medeniyet” dediğimiz bu yüksek etik seviyesine evrimin tesadüfî
sürecisonundaulaştığımızısavunabilir.Böyleyse,budüşünceyegörebelirliher
hangi bir ahlaki sistem diğerlerinden üstün değildir, sadece bir şans eseridir.
Dahası kargaşa ve iğrenç ahlaksızlığa sapmayacağımızın veya bu tür bir
gelişimin şu an içinde bulunduğumuz durumdan daha da kötü olacağının da
garantisinivermez.
İnsan haklarından ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmekten
bahsetmeye devam ediyoruz, ama kime göre? Neyin doğru ve neyin yanlış
olduğunagerçektenkimkararveriyor?İnsanlarkadınsatıcılarınıvesübyancıları
kınamakta hızlı davranırlar ama kim bunların yanlış olduğunu söyleyebilir?
Hatta bu insanlar insanın en içsel ihtiyaçlarını karşıladıklarını söylerlerse biz
kimizki,tamtersinisöyleyebiliriz?Eğerahlak,modernizafiteorikurmanınveya
sosyal evrimleşmenin tesadüfi sürecinin ürünüyse, o zaman bu tür
argümanlarınkarşısındatamamensavunmasızız.
Oysakiinsanlarınbüyükbirkısmıbellidavranışlarınsorgusuzsualsizyanlış
olduğunudüşünür.Neden?Çünküiçimizdekibirşeybizeböylesöyler!
Bu ortak ahlaki kanun aynı zamanda ortak bir kanun yazarına işaret eder.
İnsanlariçinistediğimizortaketikstandartlar,şansabağlıevrimsürecinekarşı
gelen ahlaki bir kökene işaret eder. Evrim herhangi bir canlı organizma
yaratabilse bile, içsel ahlaki değerlere sahip olan canlı bir organizma
yaratabilmekolanaklarınıvekapasitesiniaşar.Fakatevrimmucizevibirşekilde
ahlaki değerler üretse bile, iyilikçi yerine şiddetli ve kaotik olmasını
beklemeliyiz. Bunun nedeni, evrimin doğası gereği başkalarına sevgi ve saygı
duymakyerineenkuvvetliolanınhayattakalmasınışartlamasıdır.
KutsalKitapbizlere,Tanrı’nınahlakiotoriteninenbüyükkaynağıolduğunu
hatırlatır.Eğerahlakgerçektebizimpopülerrızamızınbirürünüolsaydı,gerekli
olan otoriteden yoksun olurdu. Suçlu bulunan biri yasaya karşı gelip, “Kim
demiş?”diyebilirdi. Öbür taraftan Kutsal Kitap bize, ortak olarak paylaştığımız
doğruveyanlışkavramlarınınTanrı’nınkarakterinebağlıolduğunusöyler.Yalan
söylemek yanlıştır çünkü Tanrı doğrudur ve dürüstlüğe değer verir. Yaşamın
kutsallığı, Tanrı’nın adam ve kadını kendi benzeyişinde yaratmış olmasına
dayanır;kesinliklehayvanlardandahadeğerliyizdir.Dünyadakibütüninsanların
ortakahlaki değerleresahip olmasınınnedeni Tanrı’nın buahlaki vicdanı bize
vermişolmasıdır. Kısacası,içimizdekiahlakiyükümlülükkendimizinyaratmış
olduğu bir dünyada yaşamadığımızı hatırlatır. Kuralları biz koymayız, kurallar
zatenuzunzamanöncekonulmuştur.
Bu son kanıt insan varlığımızla ilgili her şeyin daha büyük bir ahlaki
otoriteye bağlı olduğununaltını çizer. Bilimsel bir görüşten baktığımızda bir
şeyin hiçbir şeyden çıkmış olduğunu düşünmek mantıksızdır çünkü her şeyin
23
24
24
mantıklı bir kaynağı olmalıdır. Yani, ister muazzam evrenimiz, ister inanılmaz
kompleks biyolojik yönümüz ya da dünyanın ahlakını yöneten prensiplerimiz
olsun, bunların hepsinin sadece şanstan ibaret olduğumuzu değil bizi itina ile
yaratanvekendikarakteristikleriniyüklenenbirüstzekanınürünüolduğumuzu
kanıtlar.
f.Karar
Şu ana kadar sunulmuş olan kanıtlara baktığımızda, hiçbiri tek başına
Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için yeterli görünmese de, gittikçe artan etkileri
inanılmazgüçlü birdava sunar.Herhangi bir mahkemedavasında olduğu gibi,
jürisunulmuşolankanıtlarabakmalıveiçlerindeenazşüpheuyandıransonuca
varmalıdır. Bu davada jüri sizsiniz ve bir karar vermeniz gerekmektedir. Bu
konudaki bütün kanıtlara ulaşmak veya Tanrı’nın varlığını deneysel yollarla
kanıtlamakmümkünolmayabiliramasoruşudur;hangisidahamantıklıdır?Her
şeyin şans eseri kaostan ortaya çıkmış olması mı yoksa her şeye gücü yeten,
bilgevesevgidolubirTanrı’nınherşeyiyaratmışolmasımı?
Soruyu göz ardı etmek isteyen veya önemli olmadığını düşünenlere, bu
soruya verecekleri cevabın dünya kadar büyük fark getireceğini hatırlatmak
isterim.Eğerhayatımızveiçindebulunduğumuzgerçek,kendişahsifikirlerimiz
tarafındanbelirlenmişse,seninfikrinnebenimkindennedebaşkasındandaha
iyidir. Bu durumda hiçbir şeyi kesin olarak bildiğimizi iddia edemeyiz. Fakat,
eğer Tanrı’nın yaşamın kaynağı olduğunu kabul edersek, O’nun otoritesi
üzerindedurabilirvehayatınbiruyumuvedengesiolduğundaneminolabiliriz.
25
İyibirTanrınasılbukadaracıyaizinverebilir?
İnsanlar Tanrı’yı birçok sebepten dolayı reddedebilir ve sorgulayabilirler.
Bazılarıyeterinceetkilideneyselkanıtbulamadıklarınıiddiaediyor,bazılarıda
birtür“kozmikoyunbozana”inanmayıtercihetmediklerinibelirtiyor.Başkaları
dini toplumda gördükleri bazı tutarsızlıklardan dolayı Allah inancını bırakıyor.
Çünkü çoğu zaman önümüzde resmedilen Tanrı portresinde insanları
cehennemegöndermeyecanatankorkutucubirdespotcanlanıyor.Doğalolarak
butarzbirTanrıbizeiticigelir.BöylesibirAllah’akiminanmakister?
Bununla beraber, bazıları ‘dindar’ insanların Tanrı düşüncesini toplumu
manipüle etmek için kullanmalarından bıkmıştır. Başkaları ise, tarih boyunca
dinadınayapılanşiddeteveTanrıuğrunageçekleşensavaşlarındehşetinetepki
göstermek için reddeder. Bunların hepsi kesinlikle rahatsız edicidir ve bizi
Tanrı’yainanmanınönündekiengele,yani‘acısorunu’nayönlendirir.Çoğuinsan
için,dünyanınbirçokacıyaşamışolmasıvehenüzbilinmeyenacılaryaşayacak
25
olması, dünyanın kontrolünü elinde tutan iyi bir Tanrı olduğuna şüphe
etmelerinenedenolur.
Tanrı’nın, yukarıda tasvir edildiği gibi, cani biri olduğunu ben de
reddediyorum. Bizi yaratan gerçek Tanrı olsa olsa adil ve sevgi dolu bir varlık
olmalı. Zira tüm ahlak kurallarını belirleyen ve günün sonunda tüm insanları
yargılayacakolanTanrıkuşkusuzkikendikurduğuahlakkriterlerinetamtamına
uymalıdır. Hepimiz içten içe böyle bir Tanrı arzularız. Yine de Tanrı sevecen
biriyse dünyada yaşanan bunca acı karşısında neden çekimser duruyor? Tanrı
varlığını sorgulayanlar bu soruna çok takılmışlar. Tartışmalarının mantığı şu
şekildedir:
Dünyadainanılmazderecedebüyükacılaryaşanıyor.
Eğer Tanrı, her şeye gücü yeten ise, acıları önlemek veya
sonlandırmakiçinbirşeyyapabilmelidir.
Eğer Tanrı sevgi dolu ise, acıyı önlemek veya bitirmek
istemelidir.
Bukadaracınındevamediyorolması,Tanrı’nınyaherşeye
gücüyetenolmadığınıyadasevgidoluolmadığınıgösterir.
Sonuç:Tanrıyoktur!
Şimdi,aramızdahiçkimsedünyayahızlıcayayılankötülüğü,özelliklededin
ve Allah adına gösterilen şiddeti onaylamıyor umarım. İnsanoğlunun
günümüzdeki korkunç durumunun ciddi bir şekilde incelenmesi gerekir.
Gerçekten de bu kaos yüzünden Tanrı’yı mı suçlamalıyız, yoksa bu konuda
öğrenmemizgerekenbaşkaşeylermivar?Bencevar.
Yukarda belirtilen mantık ne kadar açık gibi görünse de, aslında bazı belli
yanlış varsayımlara dayalıdır. İlk yanlış düşünce, eğer bir şeyin mantığını
bulamazsambuonumantıksızyapar,düşüncesidir.Fakatburada,zihinlerimizin
bu konuyu tamamen anlamasını beklerken çoğumuz zihinsel kapasitemizin
sınırlıolduğunudakabulederiz.Örneğin,virüslerigöremiyoruzdiyeonlarınvar
olmadığını ve büyük acılar vermediklerini söylemeyiz. Bir şeyin nedenini tam
olarakalgılayamamakonunyokolduğunukanıtlamaz.
Çözemediğiniz bir matematik probleminiz olduğunu farz edin. Sonunda
kütüphaneyegidipkonuhakkındabazıkitaplarıincelersinizamayinedecevabı
bulmaktabaşarısızolursunuz.Durumbuoluncasorunuzuncevabıolmadığınımı
düşünürsünüz?Tabiikihayır,tamtersineyakonuhakkındayeterlikaynaklara
sahip olmadığınızı ya da cevabı bulmak için daha fazla çalışmanız gerektiğini
fark edersiniz. Yapmayacağınız tek şey, matematiğin çözemediği bir soru
bulduğunuzu ilan etmek olur. Kısacası, acı sorununun cevabını hemen
anlayamamamız,bircevapolmadığıanlamınagelmez.
Baştaki tartışmaya dönecek olursak, insanların varlığımızın bir nedeni
olması gerektiği varsayımına bağlı olarak fikir ileri sürdüklerini görüyoruz.
İçimizde her şeyin bir nedeni olması gerektiğine inanırız. Fakat neden? Çünkü
düzen ve adaletin olması gerektiğine inanırız. Başka bir deyişle, bu tartışma
26
çizgisi aslında hepimizin belli sonuçlar bekleyen ahlaki değerlere sahip
olduğumuzu kanıtlar. Bu, materyalistlerin kabullendiği şans ve kaosun sonucu
gibigelmiyor.Aslındaengüçlüolanınhayattakalmasınagerçekteninansaydık,
dünyada gördüğümüz acı karşısında şaşırmaz veya üzülmezdik. Gerçek şu ki,
evrim teorik bir seviyede savunulması kolay olsa da, kişisel ve pratik bir
seviyedehiçmantıklıdeğildir.
Aslında yukarıdaki argüman, sadece her şeyin üzerinde olan bir Tanrı’nın
sağlayabileceği evrensel erdem ve ahlak değerlerine dayandığı için geri teper.
Acısorununagösterdiğimizortaktepki,bizinihayetindeYaratan’ayönlendiren
içselveevrenselahlakivicdanakanıttır.Eskiateist,Oxford’lufilozofC.S.Lewis,
Tanrı’yakarşıolankendiargümanındakieksikliğinasılbulduğunuşöyleanlatır:
Tanrı’yakarşıolantezim,evreninçokzalimveadaletsizbiryerolduğuna
dayanıyordu. Ama bu “adaletli” ve “adaletsiz” fikri kafamda nasıl oluş​‐
muştu?Düzçizgininneyebenzediğinibilmeyenbirkişi,neyegörebirçizgiye
eğri diyebilir? Bu evrene “adaletsiz” derken acaba neyle kıyaslıyor​dum?
Eğer bütün şov A’dan Z’ye kötü ve anlam​sızsa, şovun bir parçası olması
gerekenbennedenonaşiddetlekarşıkoyuyorum?Suyadüşenbirkişiıslanır,
çünkü bir su canlısı değildir. Balık ise ken​dini ıslanmış hissetmez. Elbette
adaletle ilgili düşüncemin sadece kişisel bir fikir olduğunu öne sürüp
kurtulmaya çalışabilirdim. Ama böyle yap​makla Tanrı’ya karşı olan tezimi
çökertmişolur​dum–çünkütezimdünyanınsadecebenimkafa​mauymadığına
değil,gerçektendeadaletsizolmasınadayalıydı.Böyleyapmakla,Tanrı’nın
varolmadığını kanıtlamaya çalışırken – başka deyişle, gerçekliğin tümüyle
anlamsızolduğunuiddiaederken–gerçekliğinbirkısmının–benimadalet
düşüncemin–sondereceanlamlıoldu​ğunukabullenmemgerekiyordu.Sonuç
olarak, ateizm aslında son derece basittir. Evrende hiç ışık olmasaydı ve
canlılarındagözleriolmasaydı,aslakaranlıkolduğunubilemezdik.Ozaman
“karanlık” anlamsız bir sözcük olurdu. Aynı şekilde, eğer evren tümden
anlamsızsa,onunanlamsızolduğusonucunaaslavaramazdık.
26
Adalet ve düzen gibi belli beklentiler içerisinde olduğumuz gerçeği, bir
şekildesapmışolduğumuzustacahazırlanmışbirplanınvetasarımınkanıtıdır.
Sonuçolarak,acısorunuargümanıTanrı’nınvarlığınaşüphedüşürmekiçinişe
yaramasabile,acıyinedeçokbüyükbirkötülüktür.OzamanbunuKutsalKitap
bakışaçısındannasılaçıklayabiliriz?
Dünyamızınbuhaliorijinalplanaaykırıdır
İnsanlığın başlangıcıyla ilgili eski ve modern açıklamaların aksine Kutsal
Kitap,insanlığınkökeniileilgiliçokgüzelvedüzenlibirtakımaçıklamalarsunar.
Yaratılış kitabının ilk bölümü, Tanrı’nın nasıl kendi kendine yeten ve çoğalan
27
organizmalarladolumuhteşembirgezegeniyoktanyaratmışolduğunatanıklık
eder.YaratılışaçıklamasıboyuncaKutsalKitapmetnisürekli,Tanrı’nınyarattığı
her şeyin nasıl “iyi” olduğu konusu üzerinde durur. Dünyamız orijinal haliyle
muazzamvemükemmeldi;yanikaos,acıveyaölümyoktu.
Yaratılış bölümünün devamında ise, dünyanın şimdiki hali ile Tanrı’nın en
başta yarattığı şekilden oldukça farklılaştığını görüyoruz. Atalarımız Adem ve
Havva’nınTanrı’nınbilgeliğinegüvenmekyerineŞeytan’ınasıldinlemeyiseçip,
Yaratan’a karşı başkaldırdıklarından bahseder. Kutsal Kitap’ın başka bir
bölümündekötülükvegünahınilkdefa,eskidenLusiferadındaharikabirmelek
olanŞeytan’ınyüreğindeoluştuğundanbahsedilir. Sonrasında,Tanrı’nınplanını
bozmakiçinyeniyaratılmışolaninsanlığıgünahlayıkmakistemiştir.Kısacası,
kötülük Tanrı’dan kaynaklanmamış, Lusifer yüzünden ortaya çıkmış ve daha
sonradainsanlarabulaşmıştır.
Yaratılış kitabında öğrendiğimiz başka bir gerçek ise, ilk başta dünyanın
insanlara emanet edilmiş olmasıydı. Atalarımız bütün yaratılışa bakmak ve
yönetmek üzere yaratılmışlardı. Maalesef Şeytan’a uymayı seçtiklerinde, aynı
zamandadünyayahükmetmehakkınıdaonakaptırmışoldular.Bununyüzünden
Kutsal Kitap dünyamızı, kötülüğün yönetimi altında olarak tanımlar. O halde,
AdemveHavva’nınzamanındanberi,insanlargünahlanetiyledoğuyorlar,öyle
kigünahbütünsoyumuzayayıldı.Sadecebudadeğilamakainataynıbiçimde,
orijinalhalinedönmeyiarzulayarak,günahınetkisialtındadır. Çünküdünyanın
sorumlusuolanbizlergünahaboyuneğmemizleberabertümkainatdaİblis’in
etkisinde kalarak yozlaşmaya başladı. Böylece, depremlerin, kuraklıkların ve
diğer afetlerin nedeni evrenin Yaratan ile uyum içinde olmamasıdır. Kısacası,
Tanrıdünyamızınbusıkıntılarlaboğuşmasınıaslaistemedi,ancakgünahıseçen
bizler dünyayı bu acı hale getirdik. Tanrı’ya başkaldırarak dünyaya acıyı
getirmişolanlarbiz,insanlardır.BütünyaratılışınTanrı’dansoğumasınınnedeni
biziz.DahasıTanrı’nınsevgisinivevarlığınıreddetmemiz,durumusadecedaha
dakötüleştiriyor.Tanrı’nın,yaratılışıiçinasılisteğihiçbirzamanbudeğildi.
27
28
29
30
Yalnızbırakılmadık
Başkaldırımızın sonucu olan dünyanın bu depresif durumuna karşın iyi bir
haberimiz vardır, Tanrı asla insanları terk etmemiştir. En başından beri bir
kurtuluş ve yenileme planını harekete geçirmiştir. Çağlar boyunca, Tanrı
insanla konuşmak ve onlara kendi yolunu göstermek için defalarca araya
girmiştir.BunupeygamberleriniveyaKutsalYazılar’ıgöndererekyapmıştır.En
sonunda kişisel olarak işin içine girmek için İsa Mesih’in bedeninde dünyaya
gelip bizim çektiğimiz acıları çekmiş ve çarmıhta acı çekerek ölmeyi seçerek
utancımızıvegünahlarımızıalmıştır.
Yalnızca Hristiyanlık kişisel olan Tanrı’nın bizim duygularımızı paylaşmak
içintamameninsanolmayıvekötüdurumumuzupaylaşmayıseçtiğiniöğretir.
Gördüğümüz gibi bu hep duyduğumuz, uzak, ilgisiz, birliği bozup herkesi
31
32
33
28
cehennemegönderenTanrıfikrindençokfarklıdır.TamtersiKutsalKitapbize
Tanrı’nın, kendisiyle sonsuz bir ilişki içinde olabilmemiz için bizi yaratan
göklerdeki Babamız olduğunu söyler. Bizim onun sevgisini reddetmemize
rağmen, yine de sonsuza dek O’nda kalabilmemiz için bize ulaşmaya, ilişki
kurmayadevameder.
Yukarıda belirtmiş olduğum gibi, Tanrı sadece insanlıkla yeniden ilişki
kurmak istemez ama daha da ileri gidip günah sorunumuza son vermek için
kişisel olarak ilk adımı atar. Bizi çektiğimiz acılarda yalnız bırakmak yerine,
acımızıveüzüntümüzüpaylaşmakiçinbizdenbiriolmayıseçti.Herkestençok
TanrıçarmıhtacanınıverenİsaMesiharacılığıylaacımızaortakolurveyerimize
ölür. Tanrı bizimle hastanede, hapiste ve gaz odalarında ağlamaktadır. En
önemlisi çıkmazda olan insanlık için İsa Mesih ile sevgi dolu bir çözüm buldu.
O’nainananherkesecennettesonsuzyaşamvermeyehazır.
OrijinalanamaddemizedöndüğümüzdeTanrı’nıngerçektendesevgidoluve
herşeyegücüyetenolduğunugörürüz.Bunubizlereeniyişekilde,günahsızolan
kutsal Oğlu İsa Mesih’i bütün insanlığın günahları için çarmıhta feda ederek
kanıtladı. Böylesine hayret verici bir olayı sadece sonsuz sevgi ve bitmez
tükenmez gücün mükemmel uyumu başarabilirdi. O halde, insanların işlediği
günahlarınsonucununacıçekmekolduğunuamaTanrıOğlu’nuölümegönderip
daha sonra dirilterek buna çözüm getirdiğini gördük. Fakat hala günümüzde
insanlaralabildiğineacıçekiyor.NedenTanrıbunaizinveriyor?
Beklentilerimizigözdengeçirmeliyiz
İnsanlar genelde iyi işlerin iyi sonuçlar getireceğini düşünür. Her zaman
olmasada,geneldeböyleolur.Hepimizhayırseverbirininbirterörsaldırısında
hayatını kaybettiği veya tatilden dönen bir ailenin dönüş yolunda sarhoş bir
sürücü tarafından öldürüldükleri gibi haberler okumuşuzdur. Bu doğru
olamaz!deriz. Çünkü iyi insanlar bu şekilde acı çekmemeli. Bu tür durumlarda
Tanrı’ya araya girmediği için kızmakta çabuk davranırız fakat bu şekilde
davranarak bir şekilde teröristleri veya sarhoş sürücüleri temize çıkarmış
oluruz.Butürtrajedilerdeinsandankaynaklanansebeplerigözdenkaçırmamaya
dikkatetmeliyiz.
Bir kere bu tür olaylar içten içe adalet beklentimiz olduğunun altını çizer,
böylece bu beklentiler karşılanmadıklarında, bizi başkaldırmaya iter. Bu
ikileminasılkaynağınıunutmamalıyız;buçelişki,başkaldıranŞeytan’danveona
uymayı seçen bizlerden kaynaklanır. Küçükken ağabeylerim benimle
uğraştıklarında anneme gidip onları şikayet eder ve “Hiç adil değil!”diyerek
yakınırdım. Ama bana her zaman hayatın adil olmadığını ve buna alışmam
gerektiğini hatırlatırdı. Beklentilerimizin karşılanmamasının sebebi günah ve
kötülüklebozulmuşbirdünyadayaşıyorolmamızdır.
29
Benzer biçimde İsa öğrencilerini gerçek dışı beklentileri konusunda her
zamanuyardı.DoğruolanMesih’iizledikleriiçinherzamantoplumtarafından
kabul edilmeyi beklediler. Fakat İsa defalarca bu dünyada doğruluğun
sonucunda hak edilen ödüllerin alınmadığını belirtti. Hatta İsa, öğrencilerini
yurttaşlarından görecekleri baskılar karşısında hazırlamak için elinden gelen
her şeyi yaptı. Sadece bu da değil, defalarca kendi çekeceği acıları ve dini
liderlerinelindenolacakolanölümünüöncedenbildirdi.
İsa göğe alındıktan sonra, öğrencileri yavaş yavaş Mesih’i takip etmenin,
benzerbirsıkıntıyolundanilerlediğinianladılar.Bu,acıyakarşıbakışaçılarını
değiştirmelerine neden oldu. Bu kez Mesih uğruna dövüldükleri zaman onun
gayesini temsil edebildikleri için sevinç duydular. Daha sonra, kilise
toplulukları kurmaya başladıklarında, havariler ilk Hristiyanlara acı çekmenin
Mesih’ebağlıolmanınbirbölümüolduğunuhatırlattı. YeniAntlaşma’nın(İncil)
çoğu, imanlıların acıya nasıl farklı bakmaları ve baskı karşısında nasıl cesur
olmaları gerektiğinden bahseder. Kısacası, imanları uğruna zulüm görmeyi
beklerler.İlginçtirkiilkkiliseözelliklegördüğübüyükzulümdendolayıdahada
güçlendi,arındıvegüngeçtikçeyayıldı.
Beklentilerimizi değerlendirmek çok önemlidir. Dünyanın daha iyi bir yer
olmasınıbekleyenleriçinşuankidurumçoküzücüvedepresifgelebilir.Bunun
büyükbirnedeni,modernlaikideolojilerinyeterlizamanveçabailebirşekilde
mükemmel ve huzurlu bir dünya yaratabileceğimiz gibi yanlış beklentiler
yaratmış olmalarıdır ama bu doğru değildir! Kötülüğün kökünün Şeytan’dan
kaynaklanıp, insanların günahlarının ve başkaldırılarının kötülüğü yaymak için
katkıda bulunduklarını anladığımız zaman acının neden devam ettiğini tam
olarak anlayabiliriz. Yalnızca günahımızdan tövbe edip, Tanrı’nın İsa’ya iman
ettiğimizdebizesunacağılütufdoluarmağanıkabuledinceşimdikiacıylabaşa
çıkabilirveMesihdöndüğündedahaiyibirdünyaolacağınıumutedebiliriz.
Kutsal Kitap’ın çoğu insanların çektikleri acılarla ilgilidir. Birkaç farklı
bölümde Tanrı’nın halkının intikam için Tanrı’ya yalvardığını görürüz. Tanrı
kesinlikle bir gün bu yanılgıyı gidereceğine söz veriyor ama aynı zamanda
KutsalKitap,dünyasonayaklaştığındaişlerindüzeleceğinideğil,kötüleşeceğini
söylüyor. Bunun nedeni insanların başkaldırısının doğal akışında tamamına
ermesigerektiğivenihayetindeTanrı’nınsağlamadaletiningelecekolmasıdır.O
zaman Tanrı kesinlikle çağlar boyunca süren adaletsiz acılarla bizzat
ilgilenecektir.
34
35
36
37
38
39
Büyükresmigöremiyoruz
Acı çekmekle ilgili yaşadığımız en büyük sorunlardan biri kendi
deneyimlerimizvebakışaçılarımızlasınırlıolmamızdır.Özelliklekişiselolarak
acıyaşadıysakkendidurumumuzlameşgulolmamızçokdoğaldır.Eğersadece
kendiacılarımızaodaklanırsak,büyükresmigöremeyebiliriz.Hatta,eğeracımız
30
bizemantıklıgelmezsegerçektenhiçbirsebebiolmadığınıdüşünmekkolayolur.
Benzer bir şekilde eğer annesinin karnından zorlukla çıkarılıp daha sonra da
poposuna tokat atılmış bir bebeğe bu deneyim hakkında nasıl hissettiğini
sorsaydınız,pozitifbircevapalmayacağınızdaneminim.Neden?Çünkübebeğin
etrafındanelerolduğunuanlamaihtimaliyoktur.
Aynı şekilde insan olarak evrende olup biten her şeyi tam anlamıyla
anlayabilmeyi bekleyemeyiz. Sınırlı beceriler ve kaynaklarla farklı zaman
dilimlerinde galaksi ve gezegenler arasında kilitli durumdayız, bu da bütün
resmigörmemizizorlaştırıyor.Yinedebirisi,“Soykırımveyatecavüzkonularını
nasıl akla uygun hale getirebiliriz?”diye sorabilir. Sanki biliyormuş gibi
davranamayız ama henüz bütün gerçeklere sahip olmadığımızdan emin
olabiliriz. Sonunda “bilindiğimiz gibi tam bileceğimiz”zaman için Tanrı’nın son
yargısınıbeklemekzorundayız.
KutsalKitap’tageçenEyüp’ünöyküsübunaiyibirörnektir.ÇoğukişiEyüp’ün
zengin, ünlü ve Tanrı’ya yakışır bir karaktere sahipken birdenbire nasıl birçok
felakete uğradığını duymuştur. Bir gecede tüm servetini kaybetmiştir. Daha
sonra bütün çocuklarının öldüğünün haberini alır. Daha sonra başından
ayaklarınakadarvücudununheryerinikorkunçyaralarkaplamıştır.Tozvekül
yığını arasında afallamış şekilde otururken karısı bile Tanrı’ya lanet edip
ölmesiniönermiştir.
Bundan kısa süre sonra üç yakın arkadaşı ona katılır. Eyüp’ü görünce ilk
başta dehşete düşerler ve bir kaç gün boyunca yanında sessiz bir şekilde
otururlar.Fakatbirmüddetsonrabufelaketlerinnedenerdemliarkadaşlarının
başınageldiğinianlamakiçintartışmayabaşlarlar.Dahaöncedebahsettiğimiz
gibi doğal olan varsayımları, iyi insanların başına iyi şeyler geldiği, kötü
insanların başınaysa kötü şeylerin geldiğidir. Bu basit mantığa göre, Eyüp
Tanrı’nın cezasını hak edecek korkunç bir şey yapmış olmalıdır. Fakat Eyüp
böyle bir şey yapmadığından oldukça emindir. Yine de arkadaşları onun bir
kusurunu bulmak için o kadar çok uğraşırlar ki, bir noktada Eyüp bile Tanrı’yı
adaletsizliklesuçlayarakyanıtverir.
Sorun,Eyüpvearkadaşlarınınbüyükresmevakıfolmamalarıydı.Onaeziyetedenin
Tanrı değil Şeytan olduğunun farkında değildi. Şeytan bütün çabalarıyla Tanrı’nın
saygınlığını yitirmek adına O’ndan Eyüp’ü ayartmaya çalışmak için izin aldı. Tanrı,
hizmetkârı Eyüp’ün bütün denenmelere karşı koyabileceğine emindi. Eyüp sonlara
doğruTanrıonageldiğizamannelerolduğunuanlamayabaşladı.TanrısonundaEyüp’e
göründüğüzamanşaşkınadönmüşhizmetkârınaTanrı’nınamaçlarınıhiçbirzamantam
anlamıyla anlamasının mümkün olmadığını hatırlattı. Zaman zaman Tanrı’ya karşı
sabırsızolmuşolanEyüpsonundaşöyleyanıtverdi.“Kuşkusuzanlamadığımşeyleri
konuştum,beniaşan,bilmediğimşaşılasıişleri.”
Eyüp’ün çektiği acılarının önemli bir neticesi, sonunda Tanrı’nın gücünü ve
varlığını kişisel olarak dene​yimleme fırsatını kazanmış olmasıdır. Şöyle der,
“Kulaktan duymaydı bildiklerim senin hakkında, şimdiyse gözlerimle gördüm
40
41
42
31
seni.” KutsalKitap’tabunabenzerbirçokörnekvardır.Danielvearkadaşlarıayrıbir
olayda,yaşamıtehditedendurumlarlakarşılaştıklarındaTanrı’nınfizikselolarakonlar
adınaarayagirmesinideneyimle​diler. Acıçekmeknekadarzorolsadaaynızamanda
Tanrı’nınçokdahabüyükamaçlarınıgörebilmemiziçingözlerimiziaçmayaveO’nun
sevgisini ve lütfunu çok daha derin ve kişisel bir seviyede deneyim​lememize neden
olabilir.
43
44
Tanrıkötülüğüiyilikiçinkullanabilir
Yine de birçok kişi Tanrı’nın bu kadar anlamsız acılara izin vermesinin
düpedüz zalim ve gaddarca olduğunu düşünmekte ısrar eder. Fakat kendimize
şunu sormalıyız – gerçekten tüm acılar anlamsız mıdır? Tanrı’nın kendini
hizmetkârlarınagöstermekiçinacıyınasılkullandığınınbirkaçörneğinigördük.
Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın özellikle acı veren olayları nasıl kendi planını ve
amacınıaçıklamakiçinkullandığınıgösterenbaşkaörneklerdevardır.
Bunun harika bir örneği Kutsal Kitap’ta geçen Yusuf’un hayatıdır. Yusuf,
babasıYakup’un ensevdiği oğluydu.Fakat bu durumağabeylerinin onu yoğun
derecede kıskanmasına sebep oldu. Bir gün ağabeyleri, Yusuf’un özel
kıyafetlerini soyup onu Mısır yolunda olan Midyanlı tüccarlara sattılar. Orada
firavunun bir görevlisi olan Potifar’a köle olarak satıldı. Katlanmak zorunda
olduğu korkunç koşullar, ihanetin verdiği acı ve evine duyduğu yoğun özlem
hakkında ancak tahmin yürütebiliriz. Her şeye rağmen Yusuf var gücüyle
çalışarakveTanrı’nınyardımıylaokadarbaşarılıolduki,onaPoti​far’ınevinden
sorumluolmagöreviverildi.Fakatsonraikincifelaketgeldi.
PatronuPotifar’ınkarısı,Yusuf’uarzulamayabaşladıveonunlayatmasıiçin
onuzorlamayaçalıştı.Yusufinatlakarşıçıktıamabusadecekadınınçabalarını
yenilemesine yaradı. Bir gün ev boşken kadın Yusuf’u yakalayıp kendisiyle
birlikteolmayazorlamakistediamaYusufüstgiysisinigeridebırakarakevden
kaçtı.Yusuf’unısrarlakarşıçıkmasındandolayıkendisiniaşağılanmışhisseden
kadın, Yusuf’un giysisini kocasına göstererek onu tecavüz ile suçladı. Yusuf
derhal zindana atıldı. Yusuf’un hayatının bu noktasındaki korkunç psikolojik
durumunu tahmin edebiliriz. Tabii ki Eyüp gibi, o da Tanrı’nın amaçlarını
düşündü. Yine de imanına sadık kaldı ve var gücüyle çalışmaya devam etti.
Böylecekısasüreiçindediğermahkumlarınbaşınageçirildi.
Birsüresonra,firavununbirsürehapisteolansakisivefırıncısınındüşlerini
yorumlama fırsatı buldu. Daha sonra firavun bir düş gördüğünde, saki Yusuf’u
hatırladıvekralınaondanbahsetti.FiravunYusuf’unyorumuvekarakterindeno
kadar etkilendi ki, onu bütün Mısır’ın yöneticisi yaptı. Bir gün içinde Yusuf
hapistensarayaçıktı,köleikenhükümdaroldu.BuzamanboyuncaYusufMısır’ı
yakındaolacak olankıtlığa hazırlamakiçin çok çabaladı.Böyle yaparak sadece
Mısır’ıdeğilamadahasonrayemekaramakiçinMısır’agelmişolanailesinide
kurtarmışoldu.
32
Yusuf’un başarı öyküsü Külkedisi gibi bir peri masalına benzese de hayatının
tarihsel gerçekliği geniş kapsamlı olarak tasdik edilmiştir. Böylece büyük acılar,
ihanet,iftiralarvehapsedildiktensonrasonundaşöhretpozisyonunagelmişoldu.Fakat
Yusuf için çektiği acılar Tanrı’nın onun için olan planına hazırlamak için çok
önemliydi. Daha sonra vicdan azabı çeken ağabeylerine, “Siz bana kötülük
düşündünüz, ama Tanrı bugün olduğu gibi birçok halkın yaşamını korumak için o
kötülüğüiyiliğeçevirdi” dedi.
Gerçekşuki,denenmelerimizgeneldeeniyiöğretmenlerimizdir.Atasözünün
de dediği gibi, “zahmetsiz rahmet olmaz”.Hepimiz hayatlarımızda geriye
baktığımızda, en çok bir şeyler öğrendiğimiz veya Tanrı’ya en yakın
hissettiğimizzamanlarınençokdenendiğimizzamanlardaolduğunugörebiliriz.
Bu dünyada acı çekmekten kaçınamasak bile, Tanrı’nın bize bu süreçte
öğrenmemizi istediklerini göstermesine izin verebiliriz. Kutsal Kitap
denenmelerkarşısındadirenerekimanımızvekarakterimizingüçlenmesineizin
verdiğimizivurgular.BunedenleTanrı’nınlütfuyladenenmelerimizdesevinme
noktasınabilegelebiliriz.
45
46
Yenilenmeumuduvardır
Ohaldedenenmelerimizkarşısındadişimizisıkıp,dahaiyigünlerbeklemeyi
miümitedeceğiz?Hiçdebile!KutsalKitapbizeacınınveadaletsizliğinsonsuza
dek sürmeyeceğinin garantisini verir. Şiddetin ve kötülüğün kısır döngüsü bir
gün bozulacak. Hatta şunu da biliyoruz ki, Tanrı’ya inananları bekleyen
muhteşem gelecek o kadar görkemli olacak ki dünyada katlanılmış olan bütün
acılarıtelafiedecek.
Kutsal Kitap gezegenimizin geleceği hakkında nasıl bir beklenti içinde olmamız
gerektiğini önemli detaylarla açıklar. Dünyamız Şeytan tarafından ele geçirilmiş olsa
bile, bir gün gerçek sahibi tarafından onarılacağını söyler. Bir gün İsa Mesih’in esas
kendisineaityeriyenidenelegeçireceğiniokuruz.Ozamanbütünimanedenlerintekrar
hayata gelip dönüştürülmüş sonsuz bedenlerine sahip olacakları dünya çapında bir
dirilişolacak. Uzunzamanönce,sözleanlatılamazacıyaşadığızamanEyüp’eilham
olmuşolan,budirilişumuduydu.Eyüpşöyleder,“Oysabenkurtarıcımınyaşadığını,
sonunda yeryüzüne geleceğini biliyorum. Derim yok olduktan sonra, yeni
bedenimleTanrı'yıgöreceğim.”
Mesihilkgelişindeçaresizbirbebekolarak,kendinibütünuluslarasunmaküzere
kurbanlık bir kuzu olarak geldi. Fakat ikinci gelişinde Mesih, zaferli bir Kral gibi
beyazbiratınüzerinde,adaletisaptıranvedünyadakimasumcanlaraacıçektirenlere
savaşaçmayagelecek. OzamanuluslarıkandıranŞeytanveordusucezalandırılacak.
Aynı şekilde kötülük yapanların hepsi dünyada işlenmiş olan bütün kötülükler için
Tanrı’nınyargısındaduracaklar.
Bu arada Mesih dünyada uzun zamandır özlem duyulan adil ve barışçıl
krallığını kuracak. Yeşaya peygamber bize bu zamanın nasıl olacağından
47
48
49
50
33
bahseder, “RAB uluslar arasında yargıçlık edecek, birçok halkın arasındaki
anlaşmazlıkları çözecek. İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri,
mızraklarınıbağcıbıçağıyapacaklar.Ulusulusakılıçkaldırmayacak,savaşeğitimi
yapmayacaklar artık.” İlginç bir şekilde, Birleşmiş Milletlerin (BM) New
York’taki genel merkezinin bahçesinde üzerinde bu ayetlerin yazılı olduğu bir
anıtvardır.
Fakat bütün çabalarına rağmen geçtiğimiz asırda dünya liderleri vermiş
oldukları bütün uluslar için barış ve güvenlik sözlerini tutmakta başarısız
olmuşlardır. Sadece Mesih geri geldiğinde dünya çapında barış ve refah
olacaktır.
51
Resim3-BM'ninkılıçvesabanheykeli
Kutsal Kitap bu zamanda kötülüğün doğada olan sonuçlarının tam tersine
dönüştürüleceğinden bahseder. Hayvanların dünyasını tanımlayan şiddet
yerine, aslan ve kuzunun beraber yatacağını ve çocukların zarar görmeden
yılanlarla oynayacağını okuruz. Mesih, bu şekilde dünyamızı olması gerektiği
görkemileTanrı’nınorijinalyaratılışamacınadönüştürmeyebaşlayacak.Daha
sonra günümüzdeki evren sona erdiğinde, Tanrı’ya inanan herkes üzüntü ve
acının olmadığı yeni gök ve yeni yeryüzünde yaşayacak ve “gözlerinden bütün
yaşlarısilecek.”
Çocukken hepimiz hikayenin ve filmin mutlu sonla bitmesi gerektiğini
düşünmüşüzdür. İyi olanlar sonunda kazanmak zorundadırlar. Benzer biçimde
Tanrı’nın adaletsizliği ciddiye alması ve bir hesaplaşma gününün olacağını
bilmekbizebüyükrahatlıkverir.AynızamandaTanrı’nınyaratılışınıyenileyecek
olmasıvenihayetindebizigöklerdekihuzurunakabuledecekolmasıbizeifade
edilemezbirsevinçverir.Tanrı’yaveSözü’neinanmakbizegelecekiçinumut,
52
53
34
bugün için motivasyon ve geçmiş için sağlıklı bir bakış açısı sağlar. Bunların
hiçbirikesinlikleboşdeğildir,herşeyinbirnedenivardır.
AcıyaizinverenTanrı’yısorgulayanarkadaşlarımtarafındanortayaçıkarılan
argümanageridönecekolursak,şimdisorularınacevapverebiliriz.Tanrısevgi
dolu ve her şeye gücü yeten midir? Kesinlikle öyledir ama sevgisi adaletiyle
dengeli olduğu gibi, gücü de bilgeliğiyle ahenk içindedir. Bütün nitelikleri
mükemmel bir uyum ve denge içindedir. Aynı zamanda, Tanrı’nın yaratmış
olduğubizlereözgüriradeverdiğigerçeğivardır.Dünyanınbugünbukadarkaos
içerisindeolmasınınnedeniTanrıdeğil,Şeytan’auyanbiziz.Sonuçolarak,Tanrı
kötü seçimlerimizin doğurduğu sonuçların, ona duyduğumuz müthiş ihtiyacı
görelim diye ortaya çıkmasına izin verir. Gerçekten harika olan şey ise, Tanrı
yarattığı isyankâr varlıklara sırtını dönmek yerine bizi kendine geri kazanmak
veyenilemekiçinbiryolbulmuştur.
35
2.KUTSALKİTAP’INYETKİSİ
KutsalKitap’ıngüvenilirolduğundannasıleminolabiliriz?
İnsanlarbusoruyusorduklarındageneldedahaöncedenduyduklarıbirşeyi
tekrarederler:KutsalKitap(Tevrat,Zeburveİncil)geçersizdir,değiştirilmiştir,
hatalarla doludur, vb. Fakat şunu sorayım, hiç Kutsal Kitap’ı okudunuz mu?
Sağlıklı bir araştırma, yaygın varsayımları kabul ederek değil, onları tek tek
sorgulayıp mevcut durumdaki olguları inceleyerek başlar. Mümkün oldukça
bahsigeçenunsurukişiselolarakincelemekeniyisidir.Bubakımdanşanslısınız
çünküİnciltarihteençokdileçevrilmişveyayımlanmışkitaptır.Anadilinizde
birtanebulmakzorolmamalıdır.Modernteknolojisayesindeonlineolarakbile
okuyabilirsiniz.
Yukarıdabelirtilmişolduğugibi,birçokkişiKutsalKitapgibieskibireserin
deneyseltestkarşısındaduramayacağınıdüşünebilir.BirçokeleştirmenKutsal
Kitap’ın sadece hayali hikayeler ve efsaneler ile dolu, antik bir kitap olduğunu
zanneder. Bazıları ise ellerinden geldiğince Kutsal Kitap anlatımında çelişkiler
veya hatalar bulmaya çalışır fakat, Kutsal Kitap’ın insan tarihinde en çok
okunmuş,çalışılmışvegüvenilirolankitapolduğugerçeğideğişmez.Peki,Kutsal
Kitap gerçekten bilimsel inceleme testi karşısında durabilir mi? Bu kadar eski
bir kitabın gerçekten de değiştirilmemiş olarak günümüze gelmiş olabilme
ihtimaline güvenebilir miyiz? Dahası, içinde Tanrı’nın gerçek sözleri olduğuna
inanmamızısağlayacaknevar?
Söylediğimgibi,KutsalKitap’ınherbakımdaneşsizliğigözdenkaçırılamaz.
Örneğin, tarihten insan ahlakına, astronomiden arkeolojiye, coğrafyadan
yönetime, değindiği konuların zenginliği, kısacası ne kadar dikkate değer
olduğunu gösterir. Aynı şekilde, insanların medenileşmesi konusundaki etkisi
benzersizdir. Kutsal Kitap ve öğretileri tarih, edebiyat, kültür, eğitim, bilim ve
sanatdallarındakalıcıbirçokizbırakmıştır. Örneğinsadecebilimielealırsak,
çoğuinsanmodernbiliminöncülerinindoğanıniçselçalışmalarınıinceleyerek
Yaratıcı olan Tanrı’yı daha iyi tanımalarına yardımcı olacağını düşünen
Hristiyanentelektüellerolduklarınıunuturlar.Enünlübilimadamlarındanbiri
olanIsaacNewtonşöyledemiştir:“Yarı-yamalakdüşünenbiriTanrı’yainanmaz;
amagerçektendüşünenbirininTanrı’yainanmasışarttır.”
İnsanlarçoksıkTanrı’yıvebilimizıtvebirbirlerineaykırıgibigöstermeye
çalışırlar. Fakat saygın Albert Einstein bile inancı ve bilimi zıt olmak yerine
tamamlayıcı yardımcılar olarak görmüştür. Bunu herkes tarafından bilinen şu
sözünde göstermiştir: “Bilim olmadan inanç topaldır, inanç olmadan bilim ise
kördür.” İnanç ve bilimi aynı paranın iki yüzü olarak görmek daha yararlıdır.
Bilim gözle görülebilen, somut ve ölçülebilir dünya ile ilgili çalışmalar için
54
55
36
gerekliysede,inançgözlegörülemeyen,doğaüstügerçeklerianlamakiçinşarttır.
Tabiikibuikialanındaörtüştüğünoktalarvardır,onoktalardabiruyumluluk
görmeyi bekleriz. Bu durumda diğer eski metinlere ve mitolojik açıklamalara
kıyaslaKutsalKitapinanılmazfarklılığınıortayakoyarakgüvenilirvegerçeklere
dayalıolduğunukanıtlamıştır.
Fakatyinede,AydınlanmaÇağı’ndanberibirçokentelektüel,kişiselinançve
KutsalKitap’ınyakındaitibarlarınıkaybedecekleriniveyerlerinimoderninsani
kapsamların alacağını tahmin etmişlerdir. Örneğin 1778’de vefat etmeden
hemen önce ünlü Fransız ateist Voltaire, bir asır içerisinde Hristiyanlığın
soyunun tükeneceğini söylemiştir. Fakat ölümünden 50 yıl sonra Voltaire’in
evini ve matbaasını Cenevre Kutsal Kitap Cemiyeti satın aldı ve Kutsal Kitap
basmak için kullandılar. Başka ünlü bir Fransız filozof olan Jean Jacques
RousseauKutsalKitaphakkındadahauyumluolduğunuşusözleriylebellietti:
“Filozoflarımızın işlerine bakın; bütün şatafatlı telaffuzlarıyla Kutsal Yazılar’a
kıyaslanekadaradiveaşağılıktır!Hemanlaşılmasıkolayhemdesondereceulvi
olanbukitabınyalnızcabirinsanıneseriolmasımümkünmüdür?”
Kısacası Kutsal Kitap’ın tarih ve hatta modern toplum üzerinde emsalsiz
etkisikesinliklegözardıedilemez.Ohaldeorijinalsorumuzageridönüyoruz.İsa
Mesih’in bu gezegende yürüdüğü zamanlardan beri Kutsal Kitap’ın
değiştirilmediği konusunda deneysel kanıtlar bulabilir miyiz? Kesinlikle
bulabiliriz.
56
a.Metinleilgilikanıt
İlk önce çözmemiz gereken soru Kutsal Kitap’ın günümüze değişmeden
gelmiş olduğuna inanıp inanmama​mızdır. Kutsal Kitap metninin ortaçağ
keşişlerininihtiyaçlarınıkarşılamakiçinkurcalanmışvedeğiştirilmişolduğunu
iddia eden birçok kişi vardır. Öncelikle bu tür düşüncelerin popülerliklerine
rağmen,bugünekadarhiçgerçekçikanıtlarladesteklenemediğinibelirtmeliyiz.
Butüriddialarınherbiri,insanlarınsöylentileriveönyargılarınadayanır.Tabii
kiherkesindüşünceözgürlüğüvardıramakonutariholuncakişiselduygularla
değiltarafsızgerçeklerledüşünmeliyiz.
Gerçek şu ki, Kutsal Kitap’ın büyük ölçüde değiştiği veya tahrif edildiği ile
ilgiligerçekbirkanıtyoktur.Bilimselyöntemlervetoplumsalmantıkkullanarak
KutsalKitapmetnihakkındakivarolantarihselkanıtlarıincelediğimizde,Kutsal
Kitap’ın yazıldığı zamandan günümüze bütünlüğünü korumuş ve değişmemiş
olarak geldiği sonucuna ulaşıyoruz. Tabii ki Tanrı, O’nun sözüne körü körüne
inanmamızıbeklemez,bununyerinegerçeğibizevermişolduğuzihinlemantıklı
bir şekilde araştırmamızı teşvik eder. Böylece, Kutsal Kitap’ın güvenilir olup
olmadığınıanlamayaçalışmakiçintarihselvearkeolojikkanıtlaradabakabiliriz.
ÖncelikleKutsalKitap’ınnasılvahyedildiğini,kaydedildiğini,çoğaltıldığınıve
tarihboyuncanasılkorunduğunuanlamamızgerekir.BirçoklarıKutsalKitap’ın,
37
içinde bulunan olaylardan çok uzun bir süre sonra yazıldığını düşünür. Bunun
nedeni, Kutsal Kitap’ın antik dini efsaneleri anlatan basit bir kitap olduğu
varsayımına bağlıdır. Fakat durum böyle değildir. Kutsal Kitap kendini net bir
şekilde Tanrı’nın Sözü olarak sunar. Kutsal Kitap’ın ilk beş bölümünü yazmış
olanMusa,anlattığıdöneminbüyükbirkısmınıkendiyaşamıştır.Tanrı’nınnasıl
ona göründüğünü ve onunla yüz yüze konuştuğunu kaydetmiş olduğu için,
kaydettikleri birebir Tanrı’nın sözleri olduğunu teyit eder. Ondan sonra gelen
peygamberlerdeaynışekildeanlatımlarına,“Rabşöylediyor…”diyebaşlarlar.
Mesih’in hayatına gelince, Yeni Antlaşma dediğimiz İncil O’nun hayatının
dörtparalelanlatımıylabaşlar:Matta,Markos,LukaveYuhanna.Bunlarİsa’nın
öğrencileri tarafından yaşanan olaylardan hemen sonra veya İsa’nın hayatına
görgü tanığı olmuş olanlara erişimleri olanlar tarafından yazılmıştır. Yeni
Antlaşma’nıngerikalanı,İsa’nınöğrencileritarafındanilkHristiyanlarayazılmış
olan mektupların koleksiyonunu içerir. Bu orijinal el yazmaları çabucak
kopyalanıp baskı yüzünden dağılmakta olan imanlılar arasında yayılmıştır. O
zamandan beri yüzyıllar boyunca bu antik el yazmalarının birçok kopyası
kurtarılmış,kopyalanmışvekorunmuştur.
Bazıları bu orijinal el yazmalarının nerede bulunduğunu merak edebilir.
Gerçekşuki,yaklaşık2000yılönceyazılmışolanorijinalbelgeleringünümüze
ulaşmışolmasıneredeyseimkansızdır.BudurumsadeceKutsalKitapiçindeğil,
başka antik el yazıları için de geçerlidir. Burada Jül Sezar’ın yazdığı
otobiyografilerlekarşılaştırmayapmakyardımcıolacaktır.TarihtenJülSezar’ın
İsa’nın zamanından hemen önce yaşamış olduğunu biliyoruz. Gallia
Savaşlarıkitabında askeri harekatlarını anlaşılır bir şekilde yazmıştır. Bu
metinlergeneldeLatinveRomatarihiileilgilenenlerarasındabüyükilgitoplar.
Fakat neredeyse hiçbir zaman bu otobiyografilerin gerçekliği akademik
toplumlartarafındansorguyaçekilmez.Nevarki,işingerçeğiorijinallerinhiçbir
zaman bulunamamış olup geride kalan birkaç kopyanın, Jül Sezar yaşadıktan
1000yılsonrasınadayanıyorolmasıdır.
KutsalKitap’ınantikelyazmalarınagelince,binyılsonrasınadayananbirkaç
kopyadandeğil,aksinedünyanınbirçokarkeolojimüzesindesergilenenbinlerce
parça ve elyazmalarından bahsetmekteyiz. İ.S. ikinci yüzyılın başlarından on
beşinci yüzyılına kadar İncil’in antik kısmi veya tam kopyaları olan 5.700
civarında orijinal dili Grek elyazması bulunur. Dahası, 10.000’den fazla antik
Latinelyazmasıbulunur.Aynızamanda,KutsalKitap’ın9.300’denfazlaelyazısı
ileyazılmışçevirileribulunur.BuçevirilerarasındaantikMısırdiliolanKıptice,
Kel​danice, Süryanice ve dahası vardır; bunların çoğu kilise tarihinin ilk
yüzyıllarınauzanır.Sadecebudadeğil,eskiKiliseBabalarıyorumlarındaKutsal
Kitap’tan yaklaşık 24.000 alıntı yapmışlardır. Bu alıntılar o kadar çoktur ki,
neredeyse Yeni Antlaşma’nın tümü yalnızca bu alıntılardan yeniden
düzenlenebilir. Başkabirdeyişle,İncil’inmucizevibirşekildeTanrıtarafından
korunduğunadairemsaliolmayanmetinselkanıtlarımızvardır.
57
58
38
Günümüzde Kutsal Kitap herhangi bir dile çevrildiği zaman, yukarıda
sıraladığımız binlerce antik elyazmasını karşılaştırıp derlemiş olan bilginler
tarafından orijinal İbranice ve Grekçe metinleri kullanılarak yapılır. Kıyaslama
yapacak olursak, İlyada Homeros veya Platon’un eserleri gibi klasik Grek
edebiyatlarının hiçbirinde Yeni Antlaşma’nın sahip olduğu metinsel desteğin
yüzde beşi bile derlenemez. Buna ek olarak, İlyada’nın en eski el yazması
Homeros’tan500yılsonrayazılmıştır.Yinedeİncil’ebaktığımızdaİsa’dan100
yılsonrabileyazılmışolaneskiparçalarolduğunugörürüz.Yanitarihboyunca
KutsalKitapkadarbolkanıtlarasahipbaşkabirkitabınbukadarbüyükitinayla
korunduğunubulmakmümkündeğil.
Peki ya Eski Antlaşma? Elbette bu kadar eski belgeler için çok fazla kanıt
olmadığını düşünebilirsiniz. Tam tersine bir kez daha arkeologlar yakın bir
zamanda,Mesih’tenyüzyıllarönceyazılmışantikelyazmalarıyladolubirdefine
bulmuşlardır. 1950’lerde Kumran mağaralarında Ölü Deniz Parşömenleri
bulunmuştur. Arkeologlar keşfedilen yüzlerce parşömen arasında neredeyse
Eski Antlaşma’nın her kısmını içeren, inanılmaz derecede iyi bir şekilde
korunmuş metinler bulmuşlardır. Bunlar, çoğu durumlarda, modern
versiyonlarıyla karşılaştırıldığında neredeyse kelimesi kelimesine uyan
elyazmalarıdır.
Resim4–KüdusMüzesindekiYeşayaTomarı
39
Kısacası Kutsal Kitap kadar tasdik edilmiş ve iyi korunmuş başka hiçbir
antik eser yoktur. Eğer güvenilirliğini sorgulayacak olsaydık diğer bütün eski
belgeleriperimasallarıolarakazletmemizgerekirdi.
Eskibelgelerdenbahsetmişken,dahaöncebirçokdefasahteöğretmenlerin
Yeni Antlaşma öğretilerinin yerini alma teşebbüsünde bulunduklarını
eklememiz gerekir. Aslında İsa ve ilk öğrencileri doğruyu çarptırmaya çalışan
sapkın öğretmenler çıkacağı konusunda uyarılarda bulunmuşlardı. Kısa süre
sonrasındaMesih’inöğretisinetamolaraktutunmayanbutürkişiler,kiliseden
kopup kendi mezheplerini kurma arayışına girdiler. Aynı zamanda sapkın
öğretilerini desteklemeyen asıl İncil’in yerine Tanrı tarafından
görevlendirildikleriniiddiaederekkendi‘kutsalyazılarını’yazmayabaşladılar.
Son zamanlarda, Dan Brown’un yazdığı Da Vinci Şifresi gibi kitaplarkabul
görmüş, Kutsal Kitap anlatımının İsa hakkındaki her şeyi anlatmadığını iddia
ederek esas demin bahsettiğim bu sapkın yazılardan çıkar sağlamaya
çalışmışlardır.DanBrown,Tomasİncilidiyebilineneskitahrifedilmişbirsahte
yazı uyarınca, İsa’nın aslında Mecdelli Meryem’le evli olduğunu ve ondan
çocukları da olduğunu iddia eder. Sonra dört Hristiyan İncil’inin dördüncü
yüzyılda İmparator Konstantin tarafından İznik konseyinde seçildiğini iddia
ederek devam eder. Fakat iddialarının tarihi yanlışlarıyla karşı karşıya
getirilince, Brown sadece bir roman yazdığını söyleyerek geri çekilmiştir.
Maalesef bu tür tarihe dayalı olmayan romanlar, hem imanlı birçok kişinin
inancını sarsmıştır hem de birçok eleştirmenin gerçek İncil’e saldırmasına
yaramıştır.
Özellikle modern çağımızda, internet aracılığıyla hızla çoğalan bilgiler
yüzündenyayılaniddialarıtamamendoğrulamakçokzorolmayabaşlamıştır.Bu
birçok insanın yüzeyde mantıklı gibi görünen ama kritik bir şekilde
incelendiğinde yanlış olduğu görülen her tür iddiayı yaymasını kolay bir hale
getirmiştir.Bunaiyibirörnek,sonzamanlardaçıkmışolanZeitgeistbelgeselidir.
Bubelgeselindestekçileri,KutsalKitap’taanlatılanİsa’nınbirbakiredendoğmuş
olması,12öğrencisi,ölümüvedirilişininaslındadahaeskiPaganefsanelerinden
alıntıolduğunukanıtlamakiçinastrolojikkaynaklarveeskidinlerdendayatmacı
olan kanıtlar toplamışlardır. Videonun yapımcısı olan Peter Joseph, İsa’nın
aslındahiçvarolmadığınıveKutsalKitap’ınbiruydurmaolduğunuiddiaederek
çok ileri gider. Başlangıçta bu kadar etkileyici ‘kanıtlar’ bizi ikna etse bile,
mitoloji ve tarih uzmanları tarafından deneysel olarak incelendiklerinde
Zeitgeist’intezininkolaycayıkıldığınıgörüyoruz.
Gördüğümüz gibi eskiden beri günümüze kadar İsa ve Kutsal Kitap
hakkındakitarihimetinlerikötülemekadınabirçokteşebbüsolmuştur.İnsanlar
bunugeneldegerçekleritahrifederek,başkaPaganinançlarlaolanbenzerlikleri
abartarakve/veyaMesih’inöğretileriniyanlışbirşekildelanseederekyaparlar.
Ne var ki, bir Kutsal Kitap araştırmacısı olan Bruce Metzger şöyle bir iddiada
bulunur: “Antik mistik inançların her zaman Hristiyanlığı etkilemiş olması
59
60
40
değerlendirilmeden düşünülmemelidir. Çünkü bazı durumlarda etkinin ters yönde
ilerlemiş olması sadece mümkün değil aynı zamanda da olması
muhtemeldir.” Başkabirdeyişle,eğerKutsalKitapilePaganinançlarıveyabaşka
dünyadinleriarasındabenzerlikvarsabununnedenibunlarınKutsalKitap’tan
alıntı yapmış olmasıdır. Neden böyle bir şey yapmış olsunlar ki? Belli ki bunu
yapanlar bile Kutsal Kitap’ta yazılı olanların kaya gibi sağlam bir zemin
olduğunubiliyorlardı.
61
b.TarihiKanıt
Bazıları,KutsalKitapvemesajıbizetamvekusursuzolarakulaşmışolsabile,
yazdıklarınainanmamızgerekmiyordiyedüşünebilir.Örneğin,birçoklarıKutsal
Kitap tarihsel anlatımını sorgular, bu anlatım yaratılış hakkında canlı
açıklamalar, küresel bir tufan ve tarihteki insanların faaliyetlerini içerir. Peki,
Kutsal Kitap dışında bu olayların olmuş olduğuna dair herhangi bir kanıt var
mıdır? Kesinlikle vardır. Hatta eskiden arkeologlar tarihi şehirleri ve
medeniyetleri bulmak için hep Kutsal Kitap’tan ipuçları ararlardı. Yüzyıllardır
bütüneleştirilererağmenKutsalKitap,zamanadayanaraktarihiolaylarladolu
güvenilebilirbirkaynakolduğunukanıtlamıştır.
Evrimteorisininilerlemesindençokzamanönce,hemsıradaninsanlarhem
debilginlerTanrıinancınınilahivahiyileortayaçıktığınainanırlardı.Busadece
Kutsal Kitap anlatımına dayalı olan yerleşik dinler için değil, aynı zamanda da
eskiSümer,Akat,Pers,GrekveeskiRomadinleriiçindegeçerlidir.Medeniyetin
başlangıcındanveyazınınicadındanberiinsanlaryüce,ilahiveruhsalvarlıklara
olaninançlarınıifadeetmişlerdir.Hatta,mitolojiveyaKutsalKitapmetinlerinde
insan​oğlunun benzer kökenini ifade eden çeşitli dini edebiyatların olması
ilginçtir.Birkaçistisnaolmakkaydıylaçoğuüstünbirvarlığınevreniyarattığına
ve bu üstün varlığın insanoğluna eşsiz sorumluluk bahşettiğine inanıldığını
ifadeeder.DahasonraTanrı(lar)veinsanarasındanasılanlaşmazlıkçıktığından
ve onlardan yabancılaşmış olmamızdan bahsederler. Birçoğu, üstün varlığın
(varlıkların)insanlarıcezalandırmakiçinnasılbirtufangöndermişolduğundan
ve sadece çok az sayıda insanın kurtulmuş olduğunu anlatan hikayeler içerir.
Sonolarak,birçokanlatımdainsanlarınayrılmadanvedünyayayayılmadanönce
birnoktadaaynıdilikonuşmuşolduklarındanbahsedilir. İlginçolarakbuortak
dini anlatımlar aynı zamanda antropologların buldukları ilkel kabilelerin inanç
sistemleriiledeuyumiçindedirler.
Birçokmodernbilimadamıyukarıdabahsedilenbağdaşmayıuydurmaveya
tesadüfiolduğunusöyleyerekreddeder.Fakattarihikapsam,coğrafikçeşitlilik
ve kanıtın katıksız kütlesi dikkatlice incelenmeyi talep eder. Tanrı’ya olan
imanın varlığımızın kökünde olması mümkün olabilir mi? Bu kadar anlatım,
efsane ve mit ortak bir başlangıçtan arta kalan bir kanıtın gerçekliği değilse,
nedir?
62
41
İnsanın ve dinin köküne gelince, Kutsal Kitap bütün tarihi belgelerden en
ayrıntılı ve en etkili anlatımını sunar. Özellikle son iki yüzyıldır, karşı karşıya
kaldığı bütün eleştirilere rağmen Kutsal Kitap, bu sınava dayanmış ve kendini
hatasızbirtarihibelgeolarakkanıtlamıştır.ÜnlüarkeologW.F.Albrightşöyle
der:
“Günümüzdehalabelirliaralıklarlakarşımızaçıkan,onsekizinciveon
dokuzuncu yüzyılın önemli tarih ekollerinin Kutsal Kitap’a aşırı kuşkucu
yaklaşımı giderek itibarını (etkinliğini) yitirmektedir. Süregelen buluşlar
sayesinde birçok ayrıntının doğruluğu kanıtlanmış ve Kutsal Kitap’ın
güvenilirbirtarihikaynakanlamındadeğeriyükselmiştir.”
63
Kutsal Kitap, gerçekten fantastik ve abartılı hikayelerle dolu olan eski
mitolojinin üstünde bambaşka bir sınıfa aittir. Bozukluk ve abartıdan uzak,
tarihianlatımlarınbütünkaliteişaretlerinesahiptir.Enönemlisiisegerçekolan
Tanrı’nınvahyinesahipolmasıdır:“KutsalYazılar’ıntümüTanrıesinlemesidir.”
64
i.YaratılışTanımı
Yaratılış anlatımıyla başlayalım. Kutsal Kitap’ın ilk cümlesi şöyle başlar,
“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.” Her şeyin varlığının sorumlusunun
Tanrı olduğunu etkili bir şekilde vurgular. Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın varlığı ile
ilgili herhangi bir münakaşa sunmaması aslında Tanrı’nın var olmasının en
güçlükanıtıdır.Başkabirdeyişle,Tanrı’nınvarolmasınınokadaraşikarvebelli
olduğunugösteriyorki,bunuaçıklamayabileihtiyaçduymuyor.
İlkbölümündevamında,Tanrı’nındünyayıyaşanabilirbirhalegetirmekiçin
nasıldüzenlibirşekildekurduğudetaylıbirbiçimdeanlatılır.Bubilgiartarda
gelmiş olan altı günü içerir. Önce dünya sularla kaplıydı fakat güneş
sistemindeki diğer gezegenler gibi boştu. İlk gün Tanrı evrene ışık verdi ve
dünyanın döngüsünü başlatarak gündüz ve gece döngülerini oluşturdu. İkinci
gün Tanrı, suları ayırarak dünyada ısı ve ışığın dağılımını kesinleştirmeye
yarayacak, koruyucu atmosferik bir kubbe oluşturmuştur. Üçüncü gün Rab
yeryüzünü engin sulardan ayırarak her tür kullanıma hazır tohuma sahip olan
bitkiörtüsüylekapladı.DördüncügünTanrıdünyayaışıkolmalarıvemevsimsel
döngüsağlamalarıiçingüneşi,ayıveyıldızlarıayarlayıpyerleştirdi.Beşincigün
okyanuslardavedenizlerdeyaşayanveuçabilenhertürhayvanıyarattı.Altıncı
gün Tanrı çoğalmaları için tasarladığı, yeryüzünde yaşayan hayvanları yarattı.
Sonolarak,Tanrıinsanıkendibenzeyişindeyarattı.İlkadamolanAdemyerdeki
topraktan yaratıldı ve Rab ona yaşam soluğunu üfleyince Adem yaşayan bir
varlıkoldu.DahasonrailkkadınolanHavva’yıadamınkaburgasındanyarattı.
Şimdi,birçokkişiyukarıdakianlatımıbirhayalürünüolarakgörüpreddetse
bile,bununmantıksız,akılalmazveyabilimeaykırıbiryönüyoktur.Tamtersine
65
66
42
anlatımın yapısı gayet mantıklı, düzenli ve zarif bir şekilde anlaşılırdır. Birçok
kişinin düşünmeden reddetmesinin gerçek nedeni doğaüstü olgulara ve Tanrı
gibiÜstünbirVarlığainanmayıreddetmeleridir.Fakatdahaöncebahsettiğimiz
gibi, doğaüstü yüce bir varlığın gerçekten de var olduğunu kabul edersek bu
tanım tamamen inanılabilir ve gerçekçi olur. Birçok kişi Tanrı’ya inanmanın
bilimsel olmadığını söylemeyi sevse bile, bilimin de bu konuda sınırları
olduğunutespitettikbile.Bilimtanımıgereğince,bizegözlemlenebilirdünyayı
belliölçüdekibireminlikiletanımamızavetanıtmamızayardımcıolandır.Fakat
sevgi, güzellik ve inanç gibi maddi olmayan gerçeklere gelince, bilim yetersiz
kalırvebizepekyardımcıolamaz.
Kutsal Kitap’ta tanımlanan dünyanın yaratılışı durumunda, sunulmuş olan
düzenveolaylarınyapısıhakkındahiçgerçekdışıveyamantıksızbirşeyyoktur.
Tamtersineyaratılıştanımıbilimselkanunlarlauyumiçindedir.Örneğinneden
ve etki kanunu her nedenin bir etkisi olması ve nedenin etkiden daha büyük
olmasıgerektiğinisöyler.Budurumdailahibiriradesözkonusuetkiiçinüstün
veyeterlibirnedendir.Maalesefgünümüzdeinsanlaruzunzamanhükümsüren
Tanrı’nın Sözü’nün anlatımına inanmaktansa, şans eseri teorileri veya dünya
dışındangelenyaratıklarainanmayadahameyillilerdir.
ii.KüreselTufan
Yaratılış kitabının altıncı bölümünde Tanrı’nın küresel bir tufan getirmeye karar
verdiğini okuruz. Birçok kuşkucu böylesine korkunç ve kapsamlı bir olayın sadece
efsane olabileceğini düşünür. Fakat Kutsal Kitap’ı dikkatlice okuduğumuzda Nuh’un
ailesini ve hayvanları korumak için inşa ettiği geminin detaylı tanımını yaptığını
görürüz. Net ölçüler şu şekildedir: “Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz,
genişliğielli,yüksekliğiotuzarşınolacak.” Standartarşınölçüsünün18inç(45cm)
olduğunu ele alırsak, geminin boyutunun yaklaşık 135 metre uzunluğunda, 22,5 metre
genişliğinde ve 13,5 metre yüksekliğinde olduğunu söyleyebiliriz. Burada dikkate
değer olan şey bu ölçülerin çok sağlam ve denize elverişli bir gemi olduğunu
göstermesidir. Daha sonraki ayetlerde gökten şiddetli yağmur yağdığını ve toprağın
altındaki suların da taşarak dünya çapında bir sele yol açtığını okuruz. Yağmurun 40
gün,40geceyağdığınıamasularındünyadayaklaşıkbiryılboyuncakaldığınıokuruz.
Buzamandansonragemi,Mezopotamya’nınkuzeyindebulunanAğrı(Urartu)dağlarına
oturmuştur.
67
43
Resim5–Nuh'unGemisi'ninbirbenzeri
BunoktadabirçokkişiBabillilerileSümerliler’indahaeskitarihteyazılmış
tufan anlatımlarının, Musa’nın İ.Ö. 1440’ta yazmış olduğu anlatımıyla
benzerlikleriolduğunugöstermekteçabukdavranır.Bundançıkarılanvarsayım,
Musa’nınbuiyibilinenefsaneyikopyalamışvederlemişolmasıdır.KutsalKitap
anlatımıileeskitufanefsanelerikarşılaştırdığımızdagerçektendedikkatedeğer
bir paralellik görürüz. Antik efsanelerde ailesini ve hayvanları korkunç bir
tufandankurtarmakiçinbüyükbirgemiinşaetmişolanbiradamdanbahsedilir.
Fakat mitolojik anlatımların belirsiz detaylara sahip olduğunu, genelde
kendisiyleçeliştiğinivebüyükölçüdeabartılıbirdilkullandığınıdanotetmemiz
gerekir.Herbirefsanedebunlarıgörmeyibekleyebiliriz.FakatMusagerçekten
debuyaygınefsaneleriyenidenanlatmışsaozamanonunanlatımınındahada
inandırıcı ve gerçekçi olmasını beklemezdik. Araştırmacı Josh McDowell şöyle
der:
“Yaratılış’taki Tufan anlatımı diğer eski çağ anlatımlarıyla
karşılaştırıldığında daha gerçekçi ve daha az mitolojik bir yapıya sahip
olduğu görülür. Yüzeysel benzerlikler, bizi Musa’nın kaydının bir alıntı
olduğugörüşünedeğil,diğermetinlerindeyazılmasınanedenolantarihibir
olayınözünedoğruyöneltir.”
68
Musa’nın eski efsaneleri daha anlaşılır ve düzenli bir şekilde anlatmış
olmasını varsaymak, bizim beklentilerimizin tam tersindedir. Genellikle
efsaneler zaman geçtikçe daha ayrıntılı ve süslü olurlar. Bu da bizi yukarıda
bahsedilen sonuca getirir; Musa ise sade bir dille iyi bilinen ve dünyaca kabul
edilmişbirtarihiolayıntemelbilgileriniaktarmıştır.
Dahası,butufanefsanelerininsadeceOrtaDoğumedeniyetlerindedeğilde,
aynı zamanda dünyadaki ilkel insanların geleneksel bilginlerinde de olması
anlatıma itimat verir. Çinliler, Yunanlılar, Hintliler, Aztekler, Algonquin’ler
44
(Kızılderili aşireti) ve Hawaiililer’in hepsi benzer tufan efsanelerine sahiptir.
Eğer,tamtersiolupdabutürbirolayyaşanmamışolsaydı,eskitarihteçokaz
veyaaksinekanıtlarbulmayıbeklerdik.
Arkeologlaraynızamandasadecedünyaçapındabirtufanıneseriolabilecek
etkileyicibirçokkalıntılararastladılar.Bunlarıniçindeyüksekyerlerdebulunan
kaya çatlaklarının içinde toplu hayvan mezarları da dahildir. Aynı zamanda,
farklı ülkelerin en yüksek dağlarında deniz hayvanlarının fosil kanıtlarını da
bulmuşlardır.BunlarınhepsinibirarayagetirdiğimizdeKutsalKitapanlatımının
ağır bastığını görürüz. Kısacası, Kutsal Kitap’ta anlatılan ve bir ‘efsane’
olmaktanuzakolanküreseltufan,modernarkeologlartarafındantasdikedilen
tarihiresmetamoturur.
69
70
iii.BabilKulesi
KutsalKitapanlatımınagöretufandansonrainsanlığınikincibirbaşlangıcı
oldu.Yaratılışkitabının10.bölümüNuh’unüçoğluSam,HamveYafetaracığıyla
detaylısoykütüğünüverir.Onlardangelenuluslarınnerelereyerleştiğiniyazar.
Bu eski metnin inanılmaz kesinliği hala bilginleri şaşırtmaya devam eder. Bu
bölüm hakkında Arkeolog Albright şöyle demiştir: “Greklerle bile eşi benzeri
olmadan, antik edebiyatta tamamen emsalsizdir… ‘Ulusların Tablosu’ şaşılacak
derecedekesinbirbelgeolarakkalır.”
‘Uluslar Tablosunda’ Yafet’in oğullarının Orta Doğu’nun kuzeyinden
Akdeniz’ekadaryayıldıklarınıokuruz.OnlarMedler’in,Yunanlılar’ınveKıbrısile
Rodos adalarının insanlarının atalarıydı. Ham’ın oğulları güneye yayıldı ve
nihayetinde Afrika kıtasına ulaştı. Mısırlılar’ın, Etiyopyalılar’ın ve Kenanlılar’ın
ataları oldular. En büyük oğlu olan Sam’ın oğulları Mezopotamya’nın bereketli
topraklarındakaldılar.Persler’in,Asurlular’ın,Ara​miler’inveİbraniler’inataları
oldular. Öteki antik ulusların listeleriyle karşılaştırıldığında Yaratılış kitabının
10. bölümündeki ‘Uluslar Tablosu’nun detay ve doğruluk konusunda rakipsiz
olduğunugörüyoruz.BuyineKutsalKitap’ınöncüsününinsankaynaklıdeğilde
ilahibirvahyinolduğunugösterir.
Yaratılış’ın11.bölümüNuh’unsoyununbirzamanlarMezopotamya’damutlu
birşekildeyaşarkennedenbirdenbiredağıldıklarınıaçıklar.Bölümbirzamanlar
herkesin aynı dili konuştuğunu ve Şinar (Sümer) bölgesinde bir ovaya göç
ettiklerinibelirterekbaşlar.10.bölümdeburanınNuh’untorunuolanNemrut’un
Babil,Erek,AkatveKalneşehirlerindekrallıklarınıkurduğutopraklarolduğunu
okuruz.Nemrut’undahasonrakuzeyeAsur’agittiğiniveNinova,Rehovot-İrve
Kalahkentlerinikurduğunuokuruz.İlginçtirkibuisimlermodernIrak’ta,Dicle
veFıratNehriarasındabulunmuşolanantikşehirlerleuyumiçindelerdir.Bunlar
SümerveAkattarihlerinedayanır.Aynışekilde,Enmerkar’ınAltınÇağileilgili
71
45
destanlarında, insanların Enlil tanrısına “aynı dili” kullanarak tapındıkları
anlatılır.
Arkeologlar genelde, İ.Ö. üçüncü milenyumda Mezopotamya’da birdenbire
kentsel bir patlama olduğunu belirtirler. Hala bu gizemli tarih yükselişinin
sebebini anlamasalar da, Kutsal Kitap’a göre bu tufan sonrası Nemrut’un
kurmuş olduğu medeniyetin sonucudur. Bazıları birdenbire bu kadar gelişmiş
birtoplumunasılkurduklarınısorgulasabile,KutsalKitapNuh’unsoyundakilere
aktarılmış olan bilgi kalıntılarının rolünün altını çizer. Bu şekilde medeniyetin
uzun zamana yayılan sosyal evrimin bir parçası olarak değil, aksine tufandan
önce gelişmiş bir düzenin sadece kısa bir süre için küresel sel yüzünden
kesintiye uğrayıp Babil bölgesinde yeniden canlandığını görüyoruz. Peki Orta
Doğu’nundışındabulunmuşolanilkelvarlıklaraişaretedenkalıntılarhakkında
nediyeceğiz?BununcevabıdaKutsalKitap’tageçenBabilKulesiolayındadır.
YaratılışkitabınınonbirincibölümüNemrut’unkrallığınınTanrı’nınvermiş
olduğu emir karşısında nasıl isyan ettiklerini anlatır. Tufandan sonra Tanrı
insanlara çoğalmalarını ve uluslara yayılmalarını buyurmuştu. Bunun yerine
insanoğlu göklere erişen bir kule inşa etmeye karar verdi. Bu muazzam yapı
insanınTanrı’yakarşıolangururununveküstahlığınınbirsembolüolmaküzere
tasarlanmıştı.TarihçiJosephus,Nemrut’unniyetinin,tufanolsabileinsanların
kendilerini koruyabilecekleri yükseklikte bir kule yapmak olduğunu belirtir.
Tanrı bu durumun insanoğlunu ikinci bir yıkıma götüreceğini bildiği için,
insanlarınisyanınasonvermeyekararverdi.Bunubasitçedillerinikarıştırarak
yaptı. Eskiden aynı dili kullanan insanlar bir anda anlaşamaz oldular. Bunun
sonucunda insanlar birbirlerini anlayamadı ve bu durum kulenin inşaatının
durdurulmasına sebep oldu. Bundan kısa süre sonra aynı dili konuşanlar
gruplaşarak kendi kolonilerini kurmaya gittiler. Bu şekilde tufan sonrası
gelişmekteolanmedeniyetaltedilmişvedağıtılmışoldu.
Kuleye geri dönecek olursak, aslında arkeologların günümüzde sadece bir
değilamaMezopotamya’dabirdenfazla‘ziggurat’denilenbenzerkuleyapılarını
bulmalarına şaşırmamalıyız. Her biri göklere ulaşmak üzere tasarlanmış
merdiven basamaklarına benzeyen bir mimariye sahiptir. Hepsinin en üst
katında değişik dini tapınakları vardı. İlginç bir şekilde bu yapılara benzer
özellikleresahipolanyapılarMısır,Meksika,PeruveAsya’dadabulunur.Bunun
nedeni sonraki nesillerin yeni buldukları memleketlerinde dini nedenler için
Babil’inkültyapısınıyenidenyaratmagirişimleriolabilmesimümkünmüdür?
72
73
74
46
Resim6-Ziggurat
Kısacası,arkeolojik,tarihiveKutsalKitap’ayönelikanlatımlarinsanlarınbir
noktada aynı dili konuştukları ve Mezopotamya’da gelişmiş medeniyet
kurdukları konusunda anlaşırlar. İnsanoğlu daha sonra Nemrut’un feshedilmiş
krallığından çıkmaya zorlanmış ve aynı dili konuşanlarla yeni yerler bulmaya
gitmişlerdir. İnsanlar kötü şartlarda ve yabancı bölgelerde yeni bir yaşam
oluşturmaya çalışırken muhtemelen önceki gelişmiş yaşam stilinden gittikçe
uzaklaşmışlar. Bu da dünyanın farklı yerlerinde görülen mağara adamı
senaryolarına yer vermiştir. Nuh’un Üç Oğlukitabının yazarı Arthur Custance
şöyle bir sonuca varmıştır: “Birçok ‘mağara adamı’, özellikle de Neandertaller,
Sam ve Yafet’in soyunun önündeki yaban hayata göçmüş olan Ham’ın
soyundakilerdi. Çatık kaşlı kafatasları gibi ilkel özelliklerinin nedeni ise
akrabalarından çok daha zorlu durumlara başa çıkmak zorunda
olduklarındandı.” Ona göre bir tür ‘evrim’ gerçekten olduysa, mağara adamı
moderninsandan‘evrimleşmiş’olduyanidejenereoldu,ötekitürlüdeğil.
Kutsal Kitap insanoğlu ve Tanrı inancının kökeni konusunda oldukça
gerçekçi ve mantıklı bir açıklama sunar. Tam tersine olan iddialara rağmen
KutsalKitapanlatımısürekliarkeolojik,antropolojikvetarihikanıtlarlapekişir.
Bu bağdaşım Kutsal Kitap’ın tümü için geçerlidir. Arkeologlar Kutsal Kitap’ta
geçen diğer olaylar, yerler ve insanlar hakkında bağlantısı olan her tür kanıt
bulmuşlarvebulmayadadevamediyorlardır.Yakınzamanlarda,KutsalKitap’ta
bahsedilen Kral Davut ve diğer Yahudi kralların bazı isimleri eski tabletlerde
kazınmışolarakbulunmuştur.Mesih’inhayatıylailgiliolanBaşkâhinKayafave
Roma valisi Pilatus gibi bazı insanların isimleri de aynı şekilde bulunmuştur.
Bunlara benzer örnekler verip listeyi uzatmak mümkün, ama bunlar Kutsal
Kitap’tabahsedilenolaylarınefsaneolmadıklarınıyeterinceortayakoyuyor.
75
76
47
Resim7–BaşkâhinKayafa'nınkemikkutusu
Kısacası, antik elyazmalarını dikkatlice inceleyip, konuyla ilgili arkeolojik
buluşları değerlendirdiğimiz zaman Kutsal Kitap’ın efsaneler ve peri
masallarıyla dolu gelişigüzel bir koleksiyon olmadığı çok açık bir şekilde belli
olur. Onun yerine tamamen makul ve oldukça titiz olan bir tarih anlatımıdır.
EğerKutsalKitapkendisinintarihikonularındaönemlibiçimdedoğruolduğunu
kanıtladıysa, o zaman ruhsal konularda da güvenilir olduğunu kabul etmeliyiz,
öyledeğilmi?
PekiyaKutsalKitap’takioncaçelişkiyenedemeli?
Kutsal Kitap’ın metinsel ve tarihi güvenilirliğine işaret eden kanıtların
fazlalığı konusunda tartışmak neredeyse imkansızdır ama yine de birçok kişi
bunu Tanrı’nın Sözü olarak kabul etmek istemiyor. Metnin bize değişmeden
ulaşmışolmasınıkabuletselerde,bununkökenininvedoğasınınilahiolduğunu
kanıtlamadığınıilerisürerler.BununlabirliktebazısıKutsalKitapmetniyleilgili
iddiaedilençelişkilereişareteder.Geleceksayfalardabuönemliitirazlarabakıp
cevapvermeyeçalışacağız.
48
Fakat öncelikle Kutsal Kitap’ı çok iyi bilmeyenler için içeriğine dalmadan
öncegenelbirtanıtımyapalım.KutsalKitap,39’uEskiAntlaşma’dave27’siYeni
Antlaşma’da olmak üzere 66 bölümden oluşur. Eski Antlaşma İsa’nın
zamanından önce, Tanrı’nın birçok peygamber aracılığıyla Yahudi halkına
açıklandığı kısmı içerir. Daha sonra Yeni Antlaşma, ilk imanlılar için Mesih’in
ölümüvedirilişindensonraöğrencilerineaçıklanmıştır.EskiAntlaşmaTanrı’nın
İsrailhalkıylaolanilişkisiyleilgilibirçoktarihibilgiiçerir.YeniAntlaşmaiseİsa
Mesih’in mesajını alıp bütün dünyaya sunar. Hristiyanlar için Eski ve Yeni
Antlaşma’nınTanrı’nıntamvahyiolupgüvenilirtekyetkikaynağıolarakkabul
edildiğinisöylemekgerekir.
Bu noktada Tanrı’nın vahyinin bütünlüğünü not etmemiz çok önemlidir
çünküaynızamandailahikökeninedeişareteder.KutsalKitapbaşındansonuna
kadar1500yılıkapsayansürede,yaklaşık40’tanfazlaözelbirşekildeesinlenmiş
yazarlar tarafından yazılmıştır. Ayetlerin bazı kısımları tarihsel konuları ele
alırken, bazı kısımları şiirseldir ve diğer kısımları ise kehanette bulunur.
Olağanüstü olan şey ise bu kadar geniş bir süre zarfında, bu kadar değişik
konulara değinen ve bu kadar farklı insanın yazmış olduğu bir kitabın halen
uyumiçindevetutarlıolmasıdır.
Karşılaştırmayapmakadınatıpalanınabirbakalım.Son1500yıliçindekitıp
alanınınenünlüisimlerininyazılarınıtoplayıpbirkitaptabirleştirdiğimizifarz
edelim. Kaçının temel tıp bilgilerinde bile aynı fikirde olmasını beklerdiniz?
Kaçınılmaz bir şekilde saçmalıklar ve uyuşmazlıklar bulurduk. Fakat yaklaşık
2000yılöncetamamlanmışolanKutsalKitap’tabutüruyuşmazlıklarbulamayız.
Tamtersineayetlerinherbirsayfasıkapsamlıdizaynkanıtıgösterebilmekiçin
birarayagelerekbileşikbirmesajgösterir.
77
a.İlahiEsin
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kutsal Kitap diğer antik belgeler arasında
kendi sınıfındadır, ama gerçekten Tanrı’nın sözlerini içerdiğinden nasıl emin
olabiliriz?ÖncelikleKutsalKitap’ınTanrı’nınyetkisiylekonuştuğunubelirtelim.
Başkabirdeyişle,onlaravahiyaracılığıylabildirilenşeyleriyazanpeygamberler
ve havariler, yazdıklarının direkt olarak Tanrı’dan geldiğini tam olarak
netleştirmişlerdir.Günümüzdebirçokkişi,hattaeniyiyazarlarbile,oturupbir
şeyler yazdıklarında, yazdıklarının ilahi bir vahiy olduğunu söylemeye cesaret
bile edemez. Yine de Eski Antlaşma’nın peygamberleri yazılarına genel olarak,
“Rab şöyle der…” diyerek başlarlar. Yeni Antlaşma’ya da baktığımızda, İsa’nın
havarileriEskiAntlaşma’yıilahivahiyolarakgördüklerinigörürüz. DahasıYeni
Antlaşma’yı yazarlarken Tanrı’nın emirlerini yazdıklarını bildikleri çok belli
olur. Mesih’in kendisi Eski Antlaşma’dan alıntı yaparken sözlerinin Tanrı’nın
78
79
49
kendisözleriolduğunubelirtmiştir. KısacasıKutsalKitapilahibirvahiyolduğu
gerçeğitemeledinmiştir.
Fakat yine bazı kişiler ‘kutsal’ diye geçinen kitapların bir tür ilahi vahiy sonucu
olduğunuiddiaettiğikonusunakarşıçıkabilir.KutsalKitap’ıngerçektendeTanrı’dan
olduğundan nasıl emin olabiliriz? Bu konuyu anlayabilmek için Kutsal Kitap’ın nasıl
‘esin’aracılığıylabildirildiğinianlamamızlazım.BazılarıKutsalKitap’ınbunoktada
cennetten indiğini veya melekler tarafından getirildiğini düşünerek yanılır. Bu tür
şeyler ancak efsanelerde olur. Dahası mantıklı sorguya dayanmaz çünkü görünür bir
kanıtıyok.Kendinipeygambersananherhangibirikalkıp,‘birşeylergördüm’yada
‘bir şeyler duydum’ diyerek Tanrı’dan vahiy aldığını iddia edebilir. Peki gerçekten
Tanrı’danbirmesajaldığınanasıleminolabiliriz?YüceRabtekbiradamıniddiasına
inanmamızımıbekliyor?
Tam tersine Kutsal Kitap Tanrı tarafından çok daha mantıklı ve nesnel bir yolla
açıklanmıştır.Tanrıinsanlaraolanmesajınıkaydetmeleriiçinbirçokfarklıpeygamber
seçmiştir.HavariPetrusbununnasılolduğunuşöyleaçıklar:“Öncelikleşunubilinki,
KutsalYazılar'dakihiçbirpeygamberliksözükimseninözelyorumudeğildir. Çünkü
hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından
yöneltileninsanlarTanrı'nınsözleriniilettiler.”
Yukarıdaki bölümde Petrus Kutsal Kitap’ın farklı bölümleri olan ayetlerin
özgün yazarlar tarafından ani bir hevesle yazılmadığı konusunu aydınlığa
çıkarır.HiçbiribirgünoturupdaKutsalKitap’abirbölümdahaeklemeyekarar
vermedi.BununyerineTanrıtarafından,O’nunisteğinikaydetmekiçinharekete
geçirildiler. Petrus ayrıca, Tanrı’nın onlara Kutsal Ruh vasıtasıyla ilham
verdiğinisöyler.BuradakiKutsalRuh,herhangibirmelekdeğil,Tanrı’nınkendi
Ruh’udur.
BuradailhamdanbahsettiğimizdebiratletinOlimpiyattaveyabirbestecinin
müzik yaparken ki ilhamından bahsetmiyoruz. Kutsal Kitap esini, Tanrı’nın
Kutsal Ruh aracılığıyla ayet yazarlarının tanrısal vahyini tam anlamıyla insan
kelimeleri kullanarak hatasız bir şekilde aktarmaları şeklinde anlamalıyız.
İncil’de Elçi Pavlus bize “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir”der. Bu
ayetten gördüğümüz gibi Tanrı esinlemesi olan Kutsal Yazılar’ın bütünlüğü
esastır. Yani, bizler hangi kısmın Tanrı’dan olup olmadığına karar vermiyoruz,
tümüneinanırız.TabiihepsiuyumiçindeolmasaydıyadaKutsalKitap’ınfarklı
bölümleriarasındaciddiçelişkilerolsaydıozamanhepsinireddederdik.Fakat
farklızamandilimlerinde,çokfarklıinsanlartarafındanyazılmışolmasıvehala
bütünlüğünü korumuş olması gerçekten tek bir kaynaktan, yani tüm yazarları
hareketegeçirmişasılyazarıolanKutsalRuhtarafındanesinlendiğinikanıtlar.
Yinede,KutsalKitapolağanüstübirbiçimdeesinlenmişolsabile,gerçekten
otoriterolduğunanasıleminolabiliriz?KutsalKitap’ıdiğer‘kutsal’kitaplardan
farklıkılannedir?Bunoktada,Tanrı’nınkarakterinigerçekanlamdayansıttığını
görebilmekiçinmetniaraştırmalıyız.KutsalKitap’agöreTanrıdoğru,kutsalve
değişmezolandır.Ohaldebunauygunolarakvahyininhemkendisiylehemde
80
81
82
50
Tanrı’nın karakteriyle uyum içinde olmasını beklemeliyiz. Örneğin, başta zina
yapmasınıyasaklayanTanrı’nınbaşkayerlerdehizmetkârlarınabukonudaözel
izinvermesinidebekleyemeyiz,öyledeğilmi?
Ayetlere baktığımızda baştan sona kadar inanılmaz bir tutarlılık olduğunu
görebiliriz. Bu, özellikle Tanrı’nın bildirdiği vahiyi yazanların birbirlerinden
bağımsız olarak yazdıklarını düşündüğümüzde çok önemli bir gerçektir. Eğer
Kutsal Kitap bir yazarın eseri olsaydı, tutarlı mesajı karşısında şaşırmazdık.
Fakat Kutsal Kitap’ın 1500 yıllık bir süreçte 40’tan fazla insan tarafından
yazılmış olduğunu ve yine de kayda değer bir tutarsızlık olmadığını
düşündüğümüzdegerçektendehayretederiz.
Araştırmacılar Geisler ve Nix bunu her müzisyenin orkestranın farkında
olmadan, kendi parçasını tek başına çaldığı bir senfoniye benzetir. Bütün bu
bireyselparçalarınözellikledeaynımüziknotalarınabakmadanbirarayagelip,
muhteşembirmüzikoluşturmaolasılığınedir?Bununolabilmesinintekihtimali
vardır,odaaynışeftarafındanyönetilmişolsalarolur.KutsalKitap’agelince,şef
KutsalRuh’tanbaşkasıolmadığıiçin,herbiryazarınparçasıharikabirsenfoniye
dönüştü.
Fakat yine de sorgulamayı seven arkadaşlarım, “Kutsal Kitap’ın ilahi
otoritesinin iddia edildiği gibi, başka herhangi bir kitaptan üstün tutan ve eşsiz
yapan bir şey var mıdır?”diye sorabilirler. Kesinlikle vardır. Aslında her hangi
birimizbugünoturupsayısızünlükaynaklardanalıntıyaparak‘kutsal’birkitap
yazabiliriz. Fakat bu durumda yapmaktan çekindiğimiz bir şey olacak, o da
gelecek hakkında kehanette bulunmaktır. Ahlak ve tarih hakkında güzel bir
şeyleryazabilirizamagelecekhakkındakehanettebulunmayacesaretedemeyiz
çünkü söylenenler gerçekleşmeyince ‘kutsal’ kitabımızın toplamış olduğu etki
tamamen yıkılacaktır. İşte burası Kutsal Kitap’ın diğer ‘kutsal’ kitaplardan kat
katüstünolduğunoktadır.
EskiAntlaşma’daTanrıinsanlarageneldepeygamberleraracılığıylakonuştu.Fakat
başındanberi,eğerTanrı’nınadınakonuşanbirininyalansöylediğifarkedilirse,Tanrı
onun infaz edilmesi gerektiğini söyler. Ardından Tanrı insanlara, bir ‘peygamberin’
O’nun adına konuşup konuşmadığını kesin olarak nasıl anlayacaklarını söyler. Şöyle
der, “ ‘Bir sözün RAB'den olup olmadığını nasıl bilebiliriz?’ diye
düşünebilirsiniz. Eğer bir peygamber RAB'bin adına konuşur, ama konuştuğu söz
yerinegelmezyadagerçekleşmezse,osözRAB'dendeğildir.Peygambersaygısızca
konuşmuştur. Ondan korkmayın.” Başka bir deyişle verilen kehanetler %100
gerçekleşip onaylandığı zaman o sözlerin Tanrı’nın Sözü olduğuna %100 emin
olabiliriz. Bundan daha azı Tanrı’dan değildir. Bu durum, Nostradamus’u ve diğer
kendikendini‘peygamber’ilanetmişkimseleridiskalifiyeeder.Çünkübazısözlerini
tutturabildiyselerdebüyükçoğunluğuboşaçıktı.
Kutsal Kitap’ın başka bir yerinde Yeşaya peygamber paganların sahte tanrılarına
meydan okurken sadece gerçek olan Tanrı’nın geleceği bilebileceğini belirtir.
Tanrı’nın kendisi şöyle der: “Çok önceden beri olup bitenleri anımsayın. Çünkü
83
84
85
51
Tanrı benim, başkası yok. Tanrı benim, benzerim yok. Sonu ta başlangıçtan, henüz
olmamış olayları çok önceden bildiren, ‘Tasarım gerçekleşecek, istediğim her şeyi
yapacağım’ diyen benim.” Tanrı’nın vahyinin kesin bir delili geleceği %100 doğru
olarak görmesidir. Bunun nedeni yalnızca Tanrı’nın zaman boyutunun dışında
olmasıdır.Sonuçolaraktarihienbaşındanyazarvebizbunakehanetderiz. Builahi
vahyininnihaidurumtahlilidir.
Kutsal Kitap’ın kehanete ne kadar çok odaklandığı gerçekten dikkat çekicidir.
Birçok kişi Kutsal Kitap’ın yaklaşık dörtte birinin yazılış tarihi itibariyle geleceğe
yönelikolduğunubilmez. BirbilgininanalizisonucuKutsalKitap’taöngörühakkında
8.362ayetolduğuortayaçıkmıştır.Bunlarıniçine737farklıolaylailgili1.817spesifik
öngörüdedahildir. Bunlargelecekolaylarhakkındasadeceiyitahminlerveyagenel
öngörüler değildir. Tam tersine Kutsal Kitap ünlü imparatorların doğumlarından
yüzyıllaröncenetürbaşarıeldeedeceklerinibiledetaylıbirşekildeanlatır.Örneğin,
Yeşaya’nın Babil’i ele geçirecek ve sürgün edilmiş olan Yahudileri memleketlerine
gerigönderecekolanPersKralıhakkındayazmışolmasınıelealalım.Yeşayaanlattığı
bu olaylardan yaklaşık 150 yıl önce bu kralın adını bile iki kez verir (Koreş). Bu
ülkenizin gelecekteki başkanının daha doğmadan önce adını vermek gibidir! Hangi
kahin veya bilgin itibarını zedeleyebilecek böyle bir aptallık yapmaya kalkışır ki?
SadeceTanrıyapabilirveKutsalKitap’tabunuçokdefayapmıştır.
86
87
88
89
90
Resim8-KralKoreş'inSilindiri
Kutsal Kitap’taki birçok kehanet İsa Mesih’in birinci veya ikinci gelişiyle
ilgilidir.HemKutsalKitapvehemdediğertarihikayıtlarbukehanetlerintam
anlamıyla gerçekleştiklerini gösterir. Örneğin Kral Davut yaklaşık 1000 sene
öncesinden İsa’nın çarmıhta öleceğini bildirdi. Mezmur 22’de, Mesih’in
52
ayaklarının ve ellerinin delineceğinden ve askerlerin kıyafetleri için kura
çekeceğinden bahseder. Bu kehanetle ilgili olağanüstü olan şey, Davut
zamanında çarmıha gerilerek ölüm cezası henüz yoktu, ilk defa Mesih’in
zamanından birkaç yüzyıl önce idam cezası olarak Fenikeliler tarafından
kullanılmıştı. Bu yüzden Davut’un el ve ayakların delinmesi ile ilgili bir ölümü
açıklaması,ozamaniçinbelkianlamsızdı,amaTanrıbaşındanberibiliyordu.
Gerçek şudur ki, insan tarihinde başka hiçbir kitapta gelecek hakkında bu
kadar çarpıcı kehanetler bulunmaz. Şimdiye kadar binlercesi tam anlamıyla
gerçekleşmiştir.Fakatgelecekhakkındaolan,bazılarıgünümüzdeveçağımızda
hala tamamlanmaya devam eden çok daha fazlası vardır. Kutsal Kitap’taki bu
kehanetlerTanrı’nıninsantarihindekiparmakizleriolarakhizmetederler,aynı
zamanda bize her şeyin Tanrı’nın kontrolünde olduğunu ve Sözü’nün, Kutsal
Kitap’ın, gerçekten de doğru ve değişmemiş olduğunu hatırlatırlar. Kutsal
Kitap’ın tarih boyunca, özellikle de kehanet alanında, gerçekliğini kanıtladığını
gördüğümüzde,bununsadeceTanrı’dangelebileceğinikabulederiz.
91
b.KutsalKitap’takiÇelişkiler
Bu kadar kanıta rağmen bazıları yine de Kutsal Kitap’ta binlerce “çelişki”
olduğunu iddia eder. Neden bahsediyorlar? Bazıları çok sayıda antik
elyazmalarında bulunan metin farklarından bahseder. Bazılarına göre Kutsal
Kitap’ta 200,000’den fazla farklılık varmış. Daha önce de belirtmiş olduğumuz
gibiKutsalKitap’ınbilginlerinorijinalmetnioluşturabilmekiçinbaşvurdukları
binlerce metin vardır. Bu kadar antik kopyanın içerisinde doğal olarak küçük
varyasyonlarolabilir.Fakatbufarklılıklarınçoğuyazımhatalarıveyakelimelerin
yerlerinin değişik yazılmış olmasıdır. Bu önemli konu hakkında Rhodes şöyle
yazıyor:
“Bütüngerçekleriortayakonulduğunda,sadece40farkıngerçekönemi
vardır–vebudurumdabilehiçbirHristiyanimanıveyaahlakiemirbundan
etkilenmez.Durumların%99’undaorijinalmetindahapratikbirkesinlikte
yenidenyapılandırılabilir.”
92
Daha önce de belirttiğimiz gibi tarihte başka hiçbir kitabın Kutsal Kitap
kadariyikorunmadığıgerçeğihaladevameder.
BaşkalarıiseKutsalKitap’tagörülenbazıtutarsızlıklaraişareteder.Zaman
zaman paralel anlatımlardaki farklara, çelişen sayılara ve iddia edilen bilimsel
yanıltmacalar olduğu söylenir. Bu kadar ‘bariz’ hatalara rağmen Hristiyanlar
nasılKutsalKitap’ınTanrı’nınkusursuzSözüolduğunusöyleyebilirler?Öncelikle
diğer antik metinlerin tam anlamıyla çelişkilerle dolu olduğundan
bahsetmeksizin, Kutsal Kitap’taki mutlak bilgilerle karşılaştırıldığında iddia
edilen hata sayısı bile göz ardı edilebilir. İkinci olarak, Hristiyan ilham
doktrininin orijinal elyazmasına bağlı olduğunu, ondan sonraki kopyaları için
53
geçerli olmadığını unutmamalıyız. Bu konuyla ilgili olarak birkaç çözülmemiş
metintutarsızlıklarıolsadabunlarhiçbirbüyükdoktrinietkilemez.
ÜçüncüolarakKutsalKitap’tabildirilenbu‘çelişkilerin’çoğununmetindeki
olayları tamamen anladığımızda kolayca çözümlendiğini de hatırlamamız
gerekir. Birçok durumda çelişkili gibi görüneni metine göre anladığımızda
aslında tamamlayıcı olduğunu anlarız. Başka bir deyişle, farklı anlatımları
birleştirdiğimizde gerçek olayların daha bütün bir resmini gösterdiklerini
görebiliriz.
Bunun iyi bir örneği İsa’ya ihanet etmiş olan Yahu​da’nın ölümüdür. Matta
27:5’de Yahuda’nın kendini astığını okurken, Elçilerin İşleri 1:18’de baş aşağı
düşüp bedeninin yarıldığını okuruz. İlk okuduğumuzda bir çelişki olduğunu
düşünebiliriz. Ancak anlatımları birleştirdiğimizde, Yahuda’nın İsa’ya ihanet
ettiğini ve sonucunda vicdan azabı çektiğini görürüz. İki anlatımda da kendi
isteğiyle ölmüştür. Büyük ihtimalle kendini asmayı beceremediği için düşüp
ölmüştür.Bubirçelişkideğildir.İkianlatımdakısmibilgisağladıklarıiçinancak
bilgileri birleştirdiğimizde resim tamamlanıyor. Eğer Matta Ya​huda’nın İsa’ya
ihanet etmediğini, bunun yerine ünlü bir vaiz olup çıktığını yazıp da, Elçiler’in
İşleri’ndeİsa’yaihanetettiğivesonradankendiniastığıyazılsaydı,bugerçekbir
çelişkiolurdu.
Başka iddia edilen bir çelişki ise İsa Mesih’in soy ağacıdır. Matta 1:1-17’de
soyağacıİbrahim’denitibarenyazılmışken,Luka3:23-38’deAdem’denitibaren
yazılmıştır. Aslında iki soy ağacı da Davut’a kadar aynıdır ama ondan sonra
birbirinden ayrılır. Neden böyle bir fark vardır? Bazı bilginler bu sorunu
Matta’nın soy ağacının Mesih’in üvey babası Yusuf’un soyunu izlediğini,
Luka’nınsa annesi Meryem’in soyunu izlediğini kabul ederek çözmüşlerdir.
SonuçolarakikisoyağacıdaDavut’avedahasonraİbrahim’ekadaruzadığıiçin
İsa’nın tam anlamıyla vaat edilmiş olan Kurtarıcı ve Mesih olduğunu gösterir.
Üçüncü yüzyılın Eski Kilise tarihçisi Eusebius, soyağacı tutarsızlığının
farkındaydıvebirYahudigeleneğiolanvekilbabalıkçözümünüdeönerdi. Nasıl
olursaolsun,iddiaedilenbuçelişkininbirdenfazlayollaçözülebileceğinettir.
FakatbubiziKutsalKitap’ınbaşkabirdikkatedeğerkarakteristiközelliğine
yönlendirir. Yani açık bir şekilde ortada olan metin tutarsızlıklarını
çözümlemeyeçalışmayıreddetmesi.Birçokkuşkucununinandığıgibi,gerçekten
de Kutsal Kitap küçük olan Hristiyan harekatına destek olmak için insanlar
tarafından yazılmış olsaydı, yazarların bu “bariz çelişkileri”düzeltmek için çok
çaba sarf etmelerini beklerdik. Fakat Kutsal Kitap’taki durum böyle değildir.
“Tutarsızlıklar”bizlerebuanlatımlarıngerçektendeorijinalolduklarınıvedaha
sonradanuydurulmuşveyamanipüleedilmişolmadıklarınıhatırlatır.
Aynı şekilde Kutsal Kitap’taki karakterlerin özel muamele görmemiş veya
kişisel hayatlarındaki utanç verici detayların ifşa edilmemesi için muafiyet
verilmemişolmalarıdailginçtir.MeselaMusa’yıelealalım,Yasa’yıbildirmişolan
kişiveİsrail’inilklideriydi.Yinede,KutsalKitap’ınilkkitaplarınıkayıtederken
93
54
bir Mısırlıyı nasıl öldürdüğünün üstünü kapamıyor. Kral Davut İsrail’in sevilen
Mezmur yazarıydı ama yine de Kutsal Kitap Bat-Şeva ile olan zina ilişkisini
detaylı bir şekilde anlatmaktan kaçınmaz. İsa’nın öğrencileri arasında hiçbiri
Petrus kadar ünlü değildi. Yine de İncil yazarları ele verildiği gece İsa’yı nasıl
inkâr ettiğini detaylı tanıklıklarla anlatırlar. Eğer ben Petrus olsaydım o utanç
vericianınKutsalKitap’taolmamasıiçinelimdengelenherşeyiyapardım.Fakat
belli oluyor ki, bu konuda hiçbir söz hakkı yoktu çünkü Kutsal Kitap Tanrı’nın
kitabıdırvetarihidürüstbirşekildeanlatır.
c.ŞiddetİçerenBölümler:
Dürüstlükten bahsetmişken, sorgulayan bazı arkadaşlar özellikle Eski
Antlaşma’daki şiddetli savaş ve ölüm kayıtları içeren bölümlerin olduğunu
söylemektetezdavranırlar.Yineaynışekilde,KutsalKitap’taTanrı’nıntarihteki
acımasız gerçekleri anlatmaktan çekinmediğini hatırlamalıyız. Fakat bazı
bölümlerdeTanrıkatliamlaravesavaşlaraonayverirgibigörünür.Bunlarnasıl
Yeni Antlaşma’daki sevgi ve merhamet Tanrı’sıyla uyumlu olabilir? Tanrı’nın
kendisiOnEmir’de“Öldürmeyeceksin”dememişmiydi?İsa,“Komşunukendingibi
sev”dememiş miydi?Kesinlikle böyle söylemişti. Sonuç olarak bu tür bölümler
tamolarakTanrı’nınkarakteriyleuyuşmazgibigörünür.
Öncelikle,EskiAntlaşmaveYeniAntlaşma’dakiTanrı’nınbirbirinerakipolan
ilahlar olmadıklarını, bunun yerine tek ve aynı Tanrı olduklarını anlamamız
gerekmektedir. Eski Antlaşma Tanrı’nın yasası ve adaletini vurgulasa da, aynı
zamanda inatçı İsrailliler’e ve diğer Pagan uluslara karşı gösterdiği sevgi ve
nezaket örnekleriyle de doludur. Yeni Antlaşma kesinlikle Kurtarıcı olarak
dünyayagelmişolanİsailesomutlaşanTanrı’nınsevgivemerhametinivurgular.
Fakat bunu yaparak Tanrı’nın yasalarını veya adaletini reddetmez, günahların
affı ve suçlarının bağışlanması için olan vesileleri sağlar. Dahası, Yeni
Antlaşma’nın son bölümü olan Vahiy’e geldiğimizde, Tanrı’nın adil yargısının
O’nun kurtarışını reddedenlerin üzerine geleceğini görürüz. Kısacası Eski ve
YeniAntlaşmabirbirlerinimükemmelbirşekildetamamlarlar,tıpkıçocuklarını
sonderecesevenbirbabanınbazenonlarıdisiplinetmesigerektiğigibi…
İkinci olarak Tanrı’nın sevgisinin adil yargısı içeriğinde sunulduğunu
hatırlamalıyız. Tanrı bize yargısı pahası lütuf sunmaz, bunun yerine bizim
uğrumuza Oğlu İsa Mesih’i sunarak adil gazabını tatmin etmiş oldu. Bunların
hepsi bizi Tanrı’nın doğasına ve orijinal yaratılış amacına geri götürür. Kutsal
Kitap tekrar ve tekrar Tanrı’nın kutsallığını vurgular; günahla ilişkisi yoktur.
Aynı şekilde insanları O’nun kutsallığında yaşamaları için yaratmıştır ama
maalesef biz isyan ettiğimiz için günah tarafından bozulmuşuzdur. Bunların
hepsiTanrı’nınbizikurtarmakisterkenaynızamandadagünahımızıncezasını
vermesi gerektiğini gösterir. Bunu nihayetinde İsa’nın bizim yerimize ceza
almasıylatamamlamıştır.
94
55
EskiAntlaşma’nınbaşlangıcındakötülüğekarşıyüzünüçeviremeyeceğindendolayı
günahı yargıladığını görürüz. Önce Adem ve Havva’yı isyanlarından dolayı Aden
Bahçe’sinden kovdu, daha sonra da Kayin’i kardeşi Habil’i öldürdüğü için ölümle
yargıladı. Daha sonra Nuh’un zamanında bütün insanoğlunu küresel bir tufan ile
cezalandırdı çünkü, “RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri
hep kötülükte.” Tanrı’yı Yaratıcı olarak kabul ettiğimizde ahlaksızlık ve kötülüğü
cezalandırmak için her tür hakkı olduğunu anlayabiliriz. Bu modern günümüz ve
çağımızda hoşumuza gitmese bile bir hukuk kuralının olması, kötü davranışların
üstesinden gelinmesi ve suçluların cezalanması gerektiğini biliriz. Kutsal Kitap bize
kötülüğü cezalandırıp barış sağlayabilmeleri için Tanrı’nın baştan beri, bu otoriteyi
insanlarınliderlerineverdiğinisöyler.
Yine de Eski Antlaşma’da Tanrı’nın İsrail halkına açıkça Kenan’ın Pagan
halkınıyoketmeleriniemrettiğianlaşılmasızorolanbazıbölümlervardır.Tanrı
böylesinebirtoplukatliamanasılizinverebilir?Tekrardanbiradımgeriyeatıp
o zamana geri dönmemiz ve durumu sözün gelişine göre anlamamız gerekir.
Öncelikle, daha önceden de belirttiğimiz gibi, Tanrı’yı evrenin hükümdarı ve
yargıcı olarak görebildiğimizde tufanda olduğu gibi, dünyayı kötülükten
arındırmakiçinzamanzamanyarattığıdünyayaeliniuzatmasınaşaşırmalıyız.
Bunun başka bir örneği ise, İbrahim’in zamanındaki Sodom ve Gomora
şehirlerinin yıkılmasıdır. Bu şehirlerdeki insanlar kendilerini tamamen cinsel
bozukluğa vermişlerdi ki, Tanrı’nın onları yok etmek ve ahlaki çöküşleri
başkalarınayayılmasındiyegöktenateşvekükürtyağmuruyağdırmaktanbaşka
çaresikalmadı.İlginçtirki,buyargınınhemenöncesindeİbrahimbuşehirlerde
yaşayanlar için Tanrı’ya yalvarmıştı, bunun büyük bir nedeni yeğeni Lut’un ve
ailesininoradayaşıyorolmasıydı.SonundaTanrıona,eğerbuşehirdesadeceon
doğruinsanolsaonlarıyıkımdanuzaklaştıracağınısöyledi.Maalesef,buküçük
sayıyabileulaşılamadıveTanrıyıkımyağmurunuonlarınüzerineyağdırdıama
yinedeLutveailesiniesirgedi.
Çoğumuz Tanrı’nın yargı örneklerini rahatsız edici bulmayız çünkü, eğer O
Tanrı’ysa kötülük yapanları cezalandırmaya hakkı ve sorumluluğu olduğunu
bilmeliyiz. Şimdiki soru ise şudur, Tanrı belli bir kralı veya ordusunu da yargı
aleti olarak kullanamaz mı? İlginçtir ki, İbrahim’in zamanında Tanrı ona
Kenan’ın Pagan halkının bir gün o topraklardan arınacağını söylemiştir.
Neredeyse 500 yıl sonra Tanrı mucizevi bir şekilde İbrahim’in soyundan
gelenleri Mısır’dan firavunun emrinden çıkarıp atalarına vadettiği topraklara
götürmüştür. O zamanda Tanrı onlara atalarına vadedilmiş toprakları güvence
altına almak için Kenanlılar’ı yok etmelerini emretmiştir. Burada belirtmemiz
gereken önemli şey Tanrı’nın bunu çok uzun zaman önce vadetmiş olması ve
Kenanlılar’a tövbe etmeleri için bol zaman ve fırsat vermiş olmasıdır. Aynı
şekilde,buyargıtufanyargısındanveyaSodomyargısındanfarklıdeğildirçünkü,
yargıyı sağlayan Tanrı’dır. Bu durumda su veya ateş kullanmak yerine İsrail
halkınıkullanmayıseçmiştir.
95
96
97
56
Burada Tanrı’nın yargısını sorgulamak cazip gelse de, o zamandaki
Kenanlılar’ın tanımını vermek Tanrı’nın neden böylesine şiddetli bir eyleme
geçtiğini anlamakta yardımcı olacaktır. Eski Antlaşma bilgini Walter Kaiser
şöyleyazar:
“İsrail’in ve dünyanın geri kalanının bozulmaması için yok edilmişlerdi
(Yasa. Tek. 20:16-18). İnsanlar tanrıları uğruna çocuklarını yakmaya
başladıkları zaman (Lev. 18:21), cinsel sapıklık, hayvanlarla cinsel ilişkiye
girme ve her tür iğrenç ahlaksızlıklar yapmaya başladıkları zaman (Lev.
18:23,24;20:3),topraklariçtenzehirlerinyüküyleçalkalanmayabaşlarve
onlarıdışarı‘kusar’”
98
Kenanlılar’ınkötülüğünükanserebenzetebiliriz.Birkimseninvücudunuele
geçirdiğinde, o kişinin hayatını kurtarmak için uzuv veya tüm organı kesip
atmaktan başka bir seçenek yoktur. Yani Tanrı bir yandan Kenanlılar’ı
cezalandırırken bir yandan o bölgedeki kanserli azgın kötülüğünün daha fazla
yayılmasınadaengeloluyordu.
Yine de bazıları bu tür bölümleri, Eski Antlaşma’daki ahlak kurallarının
teröristlerdenfarklıolmadığınıiddiaederekgünümüzdeki‘cihada’benzetmekte
çabuk davranırlar. Fakat burada, Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın onayladıklarıyla
mücahitlerin benimsedikleri arasındaki kilit farkları anlamak önemlidir. Bir
sonrakialıntıdabununfarkınetbirşekildegörülür:
“TanrıİbranilerenetbirşekildeKenanlılar’ıveetraflarındakihalkaları
yoketmeleriniemretmiştir.Sonuçneolursaolsun,butürbirşiddetTanrı’nın
isteğininbirifadesidir.Neolursaolsun,İbranilertarafındanyapılmışveEski
Antlaşma’da yazılmış olan şiddet sadece tarihtir. Tanrı emrettiği için
olmuştur.Belirlibirzamanda,yerdevebelirlibirhalkiçinolmuştur.Butür
bir şiddet hiçbir zaman Yahudi yasasında standartlaşmış veya
sistemleşmemiştir. Kısacası, Kutsal Kitap’ta​ki şiddet anlatımları
tanımlayıcıdır,emsalideğildir.”
99
Kısacası, bazı ayetlerde Tanrı’nın şiddet emirlerinin kayıtları olsa bile,
bunlarhiçbirzamanonlarlaaynışekildeinanmayanlarasaldırıpyoketmekiçin
kullanılacak bir ‘fetva’ olmaları için tasarlanmamıştır. Bunun yerine Kutsal
Kitap’ıntemelöğretisiTanrı’nıntümuluslaracömertçetövbefırsatısunmasını
veO’nainananherkesekurtuluşyollarısağladığınıöğretir.
d.‘Modern’Çelişkiler
Kutsal Kitap’taki şiddet konusu, tarih boyunca din ve özellikle ortaçağ
Hristiyanlığı adına işlenmiş belli şiddet örnekleri hakkındaki soruları ortaya
57
çıkarır. Birçok modern kuşkucu dinin ‘her şeyi zehirlediği’ konusunda polemik
yapmayısever.KarlMarxsıklıkladininbirbaskıaracıolduğunuvurgulamıştır.
Birçok şüpheci, ‘din aşırılığı’ örneklerinin haçlı seferleri, engizisyon,
emperyalizm ve köle ticareti olduğunu söyler. İnancın her şeyi ‘doğaüstü hale’
getirdiğiiçinmoderndünyadauyumvebarışınsağlanmasıiçintamamenetkisiz
olduğunusavunur.Hattabazılarıdinintoplumiçinzararlıolduğunuvetamamen
safdışıbırakılmasıgerektiğinibiledüşünürler.
ÖncelikleHristiyanlıkdahilherdinin,kötülükiçinkullanıldığınıvesuiistimal
edildiğini anlamamız lazım. Fakat bu, gerçek inancın yararsız ve değersiz
olduğunu kanıtlamak yerine, aslında ne kadar doğal olarak güçlü olduğunu
kanıtlar. Aynı zamanda şiddetin her zaman dine bağlı olmadığını da belirtmek
gerekir. Birçok modern sosyalist ve hatta laik cumhuriyetin bile şiddet ve
baskıcılıkla dolu tarihleri vardır. Şiddet aslında insanlığın başlangıcından beri
insanlarınsorunudur.
İkinci olarak dini düşünceleri saf dışı bırakmak bizim sorunumuzu sadece
büyütür çünkü yalnız ortak bir Yaradan’a olan inanç bize uyum içinde
yaşamamıziçingerekliolanteşvikveilkeleriverir.İronikolanise,bilginlerinher
şeyi yalnızca makul ve pragmatik bir mantıkla anlatmak istediği, tarihin en
laikleştirilmiş, küreselleştirilmiş ve ultra modern zamanda yaşıyor olsak bile,
hala dünya barışının sağlanmamış olmasıdır. Tarih boyunca ve çağımızda
inancıninsanlarüzerindekietkisigerçekdeğerininveönemininaltınıçizmeye
devameder.
Aslında aynı şey evlilik için de söylenebilir. Sırf tarihte şiddet ve istismara
zemin olmuş olduğu için evlilikten tamamen kurtulmamız mı gerekir? Hiç te
değil. Bunun yerine orijinal amaca geri dönüp sağlıklı evlilik ilişkisi kurmayı
öğrenmemiz gerekir. Aynı şekilde, sırf din papazlar ve politikacılar tarafından
suiistimal edildi diye doğal olarak kötü değildir, tam tersine öncelikli
niteliklerininaltınıçizer.
Dini çok eleştiren insanlar genelde Mesih’in de yanlış yola saptırılmış
yobazlık hakkında aynı şekilde eleştirici olduğunu gözden kaçırırlar. İsa’nın
paganlara vaaz vermediğini, dindar Yahudilere kesin olarak konuştuğunu
unutmayın. Yine de onlara dinlerinden vazgeçmeleri gerektiğini söylemek
yerine, yüreklerine bakmaları gerektiğini öğretti. İsa açıklanmış olan Kutsal
Yazılar’akarşıolmadığınıamainsanlarınönyargılıyorumlarınakarşıolduğunu
bariz bir şekilde belirtti. Zaman zaman Yahudiler İsa’ya Romalılar’a karşı din
adına ayaklanma yönetmesi konusunda ısrar etti ama İsa bunu hep reddetti.
Mesihengüçlüeleştirisiniozamankiçıkarcıdingruplarına‘budalalarvekörler’
diyerek ayırdı. Sonunda İsa, onlara uymayı reddettiği için Yahudi dindar
kuruluşlarınınısrarlarıylaçarmıhagerildi.
ÖlümündenüçgünsonraMesihdirildi.Takipçilerineintikamalmalarınıveya
onu infaz eden dini kuruluşlara karşı devrim başlatmalarını söylemelerini
beklerdik ama bunların hiçbirini yapmadı. Bunların yerine havarilerine
100
101
102
58
Yeruşalim’dekalmalarınıveoradakiinsanlaratanıklıketmelerinisöyledi.Belliki
mesajı öç alma veya başkaldırma ile ilgili değil, reform yapma ile ilgili bir
mesajdı. İlginç olarak Mesih’in anlattığı benzetmelerinden birinde Tanrı’nın
Egemenliği’nin bir buğday tarlasına benzediğini belirtmiştir. Mesih iyi tohum
eker ama sonra Şeytan gelip kötü tohum eker. Bu tohumların daha sonra
beraber büyümelerine izin verilir ama hasat zamanı geldiğinde iyi olanlar
kötülerden ayrılır. Kısacası, İsa takipçilerinin arasına her tür nahoş insanın
sızmışolacağınıöncedengörmüştürvegerigeldiğindeonlarıayırıpişleriyoluna
koyacaktır.
BubasitbenzetmebirçokyöndenHristiyantarihininson2000yılınınharika
bir özetidir. Başlangıçta ilk kilise topluluğu Yahudi köklerini reddetmedikleri
için memleketlerini terk etmeye zorlanmışlardır. Kilise topluluğu politik
hünerleri sayesinde değil, içten sevgileri sayesinde her tür zulme katlanarak
büyümüştür. O zamanlarda Mesih’in takipçisi olmak yapmak isteyeceğiniz en
sonşeyolurduçünkübüyükihtimallebuseçiminizsonucundabüyüksıkıntılara
maruzkalırdınız.İmanlılar,gittikleriheryerdeavlanıpöldürüldüleramayinede
Mesih’e ve inançlarına sadık kaldılar. İlk Hristiyanlar yine de kendilerini
korumakveyaimanlarınıyaymakadınaşiddetebaşvurmayıreddettiler.İsa’nın
düşmanlarımızı sevmek konusunda öğrettiklerini uyguladılar ve canlarını
Mesih’inuğrunasevesevefedaettiler.
İronikolanşukiHristiyanlarMesih’inöğretisiuyarıncakendilerineişkence
eden yetkililer için dua ederlerdi. Böylece barbarlık, ahlaksızlık, sarhoşluk ve
gerilemenin sıradan olduğu bir dönemde, Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu
üzerinde inanılmaz bir insanileştirme etkisi oldu. Aşağıda, o ilk dönemde
Hristiyanlarınhayatlarınadoğrudantanıklıketmişolanimanlıolmayanbirinin
yazdığıtanıklıkdikkatedeğerdir:
103
“Hristiyanlar diğer insanlardan ülke, dil ve gelenek bakımından farklı
değildir. Kendilerine ait şehirlerde yaşamazlar, farklı bir diyalekt
kullanmazlarveyabiryaşamtarzlarıyoktur.
Onların bu öğretileri birtakım araştırmacı adamların icadı veya
varsayımı değildir. Bazı kimseler gibi insanların ürettiği öğretileri de
yaymıyorlar. Rastlantı sonucu hem Yunan hem de yabancı şehirlerde
yaşıyorlar. Giyim, yemek ve hayatın diğer alanlarında yerel geleneklere
uyuyorlar.Ancakaynızamandabizlerekendivatandaşlıklarınınharikavede
kesinlikleolağanüstüyanlarınısergiliyorlar.
Doğdukları topraklarda yabancı gibi yaşıyorlar. Vatandaş olarak her
şeylerini başkalarıyla paylaşıyorlar. Ancak yabancı olarak çile çekiyorlar.
Onlariçinheryabancıülkekendiülkeleri,kendiülkelerideyabancıbirülke
demektir.
Herkes gibi evlenip çocukları oluyor. Ancak istenmeyen bebekleri
öldürmüyorlar. Yemeklerini paylaşıyorlar, ama yataklarını paylaşmıyorlar.
59
Şu anda ‘bedenleri’ var, ama ‘benliğe göre yaşamıyorlar’. Günlerini
dünyada geçiriyorlar, ama onlar aslında göksel halktır. Bildirilen yasalara
uyuyorlarvekendiyaşamlarındayasalarınötesinegeçiyorlar.
Onlar herkesi sever, ama herkes onlara zulmeder. onlar bilinmiyor ve
kınanıyor; öldürülüyorlar ama yaşıyorlar. Yoksuldurlar, ama birçok insanı
zengin ediyorlar. Hiçbir şeyleri yok, ama bir sürü şeye sahipler. Onurları
kırılıyor,amaonurlarıkırılarakyüceliyorlar.
İsimleri kirletiliyor, ama bu yolla paklanıyorlar. Onlarla alay ediliyor,
buna karşılık kutsanıyorlar. Onlara kötü davranılıyor, karşılık olarak onlar
herkese saygı gösteriyor. İyilik yaptıklarında, kötülük yapmış gibi
cezalandırılıyorlar. Cezalandırıldıklarında yeni bir yaşama kavuşmuş gibi
coşuyorlar. Yabancıymış gibi Yahudiler’in saldırısına uğruyor, Yunanlılar
tarafından zulme ve eziyete uğruyorlar. Ancak onlardan nefret edenler bu
düşmanlığınnedeniniaçıklayamıyor.
Kısacasöylemekgerekirse:Canbedeniçinneyse,Hristiyanlardadünya
içinodur.Canbedeninherparçasınayayılmıştır,Hristiyanlardadünyadaki
bütünşehirlere.Canbedeniniçindediramabedendendeğildir.Hristiyanlar
dadünyadadıramadünyadandeğildir.”
104
Bu Hristiyanlığın ilk 300 yılının inanılmaz öyküsüydü. Fakat daha sonra
Şeytan kötülük tohumlarını ekmeye başladı. İ.S. 313’te yeni Roma İmparatoru
KonstantinkendiniHristiyanolarakilanettivebirdenbireHristi​yanlığıaçıkça
ilan etmek çok kolay ve popüler oldu. Bu dönemde kilise devlet tarafından
korumaaltınaalındı,ardındanresmidinideoldu,nevarkibirsüresonrasiyasi
birçok yanlışlarına da ortak edildi. Atanasius ve Ambrose gibi birçok kilise
önderi protesto etmeye çalıştı ama zamanla Mesih’in Kilisesi yeni bir kişiliğe
büründü. Kısa zamanda Kutsal Kitap’a aykırı bazı öğretiler ve ibadet şekilleri
tanıtıldı ve ‘Katolik’ (Evrensel) Kilise kuruluşunun bazı önderleri despot bir
şekilde yönetime geçti. Öyle ki sadece Tanrı’nın Sözü’ne bağlı kalmayı seçmiş
olanHristiyanlarabaskıuygulamayabaşladılar.
Dahasonrakiyüzyıllardabirçokteolojiktartışmaveetnikbölünmeleroldu,
bu yüzden İ.S. 1054’te Doğu Kiliseleri Roma’dan ayrılarak Ortodoks dalını
oluşturdu. Maalesef ilerleyen süreçte birçok haksızlık, bölgesel yöneticilerle iş
birliğiyapanvegittikçeemperyalistbirhaledönüşen‘Kilise’adıaltındadevam
etti.BukaranlıkdöneminbazıyanürünleriHaçlıSeferleriveEngizisyonoldu.Bu
konuyadahasonratekrardöneceğiz.
Dahasonra31Ekim1517’deAlmanya’da,MartinLutertarafındanProtestan
Reformasyonu harekete geçirilmiştir. Reformcuların en büyük şikayetlerinden
biri Katolik Kilisesi’nin politikaya çok fazla karışmış olmasıydı. Reformasyon
tarafından kilise ile devleti ayırma konusunda bir baskı geldi, sonucunda da
modern laik demokratik çağ başlamıştır. Bu konuyla alakalı olarak, Locke gibi
ünlü düşünürlerin dindar adamlar oldukları için modern anlamda ‘liberal’
60
olmadıklarını,bununyerineinsaneşitliğiüzerindeKutsalKitapdoktrinlerindeki
teorilere‘demokratik’köklerlebağlıolduklarınıbelirtmemizgerekir.Dahasonra
ilk yerleşik demokrasi Amerika’da, özgürlük ve eşitliğe inanan çoğunlukla
Hristiyan din adamları tarafından kuruldu. Hristiyanlık dini yanlış kullanılıp
korkunç bir yürek acısı getirmiş olsa da, doğru istifade edildiğinde reform ve
modernsürecinenbüyükhızlandırıcısıolmuştur.
105
Resim9-HaçlıSeferleri
Haçlı Seferleri konusuna dönecek olursak, bu üzüntülü olaylar kilisenin
tarihinde kara bir lekedir. Ancak bu konuda Hristiyanlığı sertçe eleştiren
bilginlerin,tarihboyuncaötekidinlerindebenzerşekildeşiddetuyguladıklarını
fark etmemeleri de ilginçtir. Mesih bariz bir şekilde şiddete karşı olmayı
öğrettiği için Hristiyanlık belli ki daha yüksek standartta tutuluyor. Başka bir
deyişle,Mesihadınauygulananşiddetaslakuraldeğilamabiristisnadır.
Tarih bakış açısından kilisenin bu noktada orijinal misyonundan
uzaklaştığını hatırlayalım. Aynı zamanda da haçlı seferlerin Orta Doğu’daki
İslamisaldırıyagecikmişbiryanıtolduğunubelirtmeliyiz.İslam’ın7.yüzyıldaki
hayret verici yükselişine kadar Orta Doğu’da çoğunlukla Hristiyanlar vardı.
61
Fakat, çok çabuk bir şekilde Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın oldukça
büyükbirkısmıİslamiyönetimemaruzkaldı.YıllarsonraMüslümanlarbatıdan
gelenhacılarıtehditetmeyedevamederken,PapatarafındanyönetilenAvrupa
güçlerikarşısaldırıyageçtiler.Sonundateşebbüslerininsadecekötüplanlanmış
değilaynızamandadafenahaldeöngörüsüzolduğuortayaçıkmışoldu.Yalnız
Hristiyanlığın temel mesajının tersini uygulamakla kalmadılar, aynı zamanda
eylemleri daha sonra Müslüman rakiplerini kızdırdı ve araları daha da açıldı.
Yeniden canlanmış olan Müslüman orduları kısa sürede Avrupalı saldırganları
ortadan kaldırdı ve bu olayları daha sonra Hristiyanlara daha fazla saldırmayı
savunmakiçinkullandılar.
Avrupa’dayenilgiyeuğramışKilisebudefagazabınıkendisaflarındatehlikeli
varsayılanlara çevirdi. Roma Katolik Kilisesi ve dini sistemi ile uyum içinde
olmayan kimseler ‘kafir’ varsayıldı. Bu da, Avrupa’da çok fazla masum kişinin
tuhafbirşekildeKiliseadınadavaedilmesivekorkunçbirşekildeidamedilmesi
olan‘Engizisyona’nedenoldu.
Mesih’inöğretileriveKutsalKitapbakışaçısındanHaçlıSeferleri,Engizisyon
ve orta çağlarda Hristiyanlık olarak ne görülmüşse, hepsi tamamen haksız ve
affedilemezdir. Ancak aynı zamanda da bu olayların tarihi içerikleriyle de
anlaşılmalarıgerekmektedir.AynızamandaMesih’ingerçekbirtakipçisininbu
türsaldırganlıklarıaslasavunmayacesaretedemeyeceğinivurgulamakgerekir.
Son olarak dikkatimizi, emperyalizme ve sonucunda köle ticaretine bir
şekilde Kutsal Kitap’ın göz yummuş olması iddiasına çevirelim. Bunun nedeni
Kutsal Kitap’ın “köleler efendilerinizin sözünü dinleyin” ayetidir. Günümüzde
ortalama bir okuyucu bu ayetleri okuduğunda aklına hemen Afrika’daki iğrenç
köle ticareti şiddeti gelir ve Tanrı’nın böylesine dejenere bir sistemi
desteklemesine inanamaz. Öncelikle konuyu açıklığa kavuşturalım, Tanrı
köleliğe göz yummaz! Bu ayetleri okuyup, modern gün sorunlarını kattığımız
yanlış yorumlamanın bir örneğidir. Bu bölümlerde Kutsal Kitap binlerce yıl
sonra Afrika’da çıkacak olan kölelik sorunundan bahsetmiyor. İkincisi, bu
konuyu çözümlemek için birinci yüzyıldaki köleliğin doğasını anlamamız
gerekir.TimKellerbunugüzelbirşekildeözetler:
106
“Romaİmparatorluğununbirinciyüzyılında,YeniAntlaşma’nınyazıldığı
dönemde, köleler ve ortalama özgür insanlar arasında pek fark yoktu.
Köleleri diğerlerinden ayıran ırkları, konuşmaları veya kıyafetleri değildi.
Herkesgibigörünüp,herkesgibiyaşadılarvehiçbirşekildetoplumdanayrı
tutulmadılar.Finansaçısından,kölelerözgürişçilerileaynımaaşıaldılarve
bu nedenle genel olarak fakir değillerdi. Aynı zamanda, köleler kişisel
sermayelerini alarak kendilerinin özgürlüklerini gerçekleştirebilirlerdi. En
önemlisi,çokazsayıdakikölelerhayatlarıboyuncaköleydiler.Çoğumantıklı
olarakonveyaonbeşseneiçindeyadaotuzlarınınsonundaazatedilmeyi
umabilirlerdi.”
107
62
Kısacasıbirinciyüzyıldaköleolmakgünümüzdebirkapitalistpiyasaçalışanı
olmaktan farklı değildi. Yani Kutsal Kitap’ın emri basitçe başkaları için
çalışanların bunu saygılı bir şekilde yapmalarıdır. Afrika köle ticareti ve
suiistimaledileninsanhaklarınagelince,köleliğiİngiltere’deilkyasadançıkaran
kişinin William Wilberfor​ce gibi Hristiyanlar olduğunu unutmamak önemlidir.
Dahası Martin Luther King Jr. gibi güçlü Hristiyan liderler azınlıklara saygı
gösterilmesi ve ırk ayrımcılığının son bulması için ellerinden geleni
yapmışlardır.Buliderlerbunları,Tanrı’nıngözündenherinsanıneşitolduğuna
iknaolarakveKutsalKitap’adayanarakyapmışlardır.
‘Dinin’ bütün modern kötülüklerin suçlusu olduğunu sık sık tekrarlayan
itham, tarih ile pek örtüşmez. Genelde bütün dinler bir kütlede birleştirilir ve
eşitlermiş gibi davranılır. Gerçekten de orta çağlarda Hristiyan dini adına pek
çok kötülük yapıldı tıpkı günümüzde İslam dini adına mücahitler Allah adına
savaştıklarınıilerisürdüklerigibi.Bunlarınengüçlüşekildekınanmasıvebütün
barış seven insanlar tarafından karşı gelinmesi gerekir. Fakat bütün dinlerin
aşırıcılığagötürdüğünüdüşünerekhataetmeyelim.TarihboyuncaİsaMesih’in
öğretilerine gerçek anlamda sadık kalanlar, insanların çektikleri acıları
yatıştırmak ve insanlığın değerini arttırmak için çok fazla şey yapmışlardır.
Dahaöncedebelirtmişolduğumuzgibidemokratikideallerin,insanhaklarının
ve iyi yönetimlerin dünya üzerinde yayılmasının büyük bir nedeni Batı’nın
misyonerlikhevesindendir.Bazılarıbunuemperyalizminbaşkabirşekliolarak
karakterize etmeyi sever ama aslında eğer dünyanın uzak diyarlarına İsa’nın
sevgi dolu müjdesini götürmek uğruna hayatlarını riske atmış olan William
Carey ve Hudson Taylor gibi fedakâr batılılar olmasaydı, dünyanın büyük bir
kısmıhalabatılvebarbarPaganizminpençesindeolurdu.
Hristiyan imanı Mesih’in Kutsal Kitap’taki öğretileriyle uygulandığı zaman
kendini hiçbir şekilde sosyal suiistimale, politik manipüleye veya emperyalist
gündemlere vermez. Dahası, günümüzde halen daha bazı gruplar belli dinler
adına şiddeti benimsemiş olsalar da, Mesih’in öğretisi bu tarz bir aşırıcılığa
sağlam bir şekilde karşı durur. İsa şöyle dedi: “Ama ben diyorum ki,
düşmanlarınızı sevin, zulmedenler için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Babanız'ın
oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur;
yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır.” İsa, O’nu gerçekten
sevenlerin ve izleyenlerin, O’nun buyurduklarını yerine getirmeleri gerektiğini
söyler.
Sonuç olarak, Mesih’in öğretilerine karşı olarak yapılan şeyler, Hristiyanlık
adınayapılmışolduğuilerisürülsebile,buönemlimesajıgölgeliyemez
108
109
63
SonSöz
Sorularaslasonbulmaz.Muhtemelenhalendahasorularınızvar,hattabenim
bilevar.Nihayetindesorusormakinsanolmaktır,çünküsınırlıbakışaçımızdan
çok fazla şey göremeyiz. O halde ne yapalım? Gerçeği öğrendiğimizden emin
olduğumuzbirnoktayaulaşabilirmiyiz?Benceulaşabiliriz.
Damdan düşen Nasrettin Hoca’ya sormuşlar, ‘Kimi çağıralım?’O da, ‘bana
damdan düşen birini getirin’demişti. Şimdi sizi, aynı sorularla boğuşmuş olan çok
ünlü biriyle tanıştırmak istiyorum. Kendisi ünlü Kral Davut’un oğluydu. Üstün zekası
ve dengeli karakteri yüzünden Tanrı’nın halkının kralı olarak seçildi. Müthiş aklı ve
muhteşem zenginliği sayesinde kısa sürede yakın ve uzaktaki toprakların rakip
hükümdarlarının ilgisini çekti ve bu hükümdarlar sırf onun krallığının ihtişamını
görmekvedeneyimlemekiçinziyaretegeldiler.Onuziyaretedenherkeshayrankaldı.
EnbüyükhayranlarındanbiriolanSabaKraliçesişöyledemiştir:
“Ülkemdeyken yaptıklarınla ve bilgeliğinle ilgili duyduklarım
doğruymuş, ama gelip kendi gözlerimle görünceye dek inanmamıştım.
Bunların yarısı bile bana anlatılmadı. Bilgeliğin de, zenginliğin de
duyduklarımdan kat kat fazla. Ne mutlu adamlarına! Ne mutlu sana hizmet
edengörevlilere!Çünküsüreklibilgeliğinetanıkoluyorlar.”
110
Saba Kraliçesi ‘yaşamış olan en bilge adam’ olarak bilinen muazzam Kral
Süleymanhakkındaböyledemiştir.
Çoğu insanın Süleyman hakkında bilmediği şey, hayatının bir döneminde
bizimburadatartıştığımız,hayatıntemelsorularıylaboğuşmuşolmasıdır.Hatta
Süleyman’ın bir dönem agnostik olduğunu bile söyleyebiliriz. Kendisine
muhteşemzenginlikvebilgelikbağışlanmışolmasınarağmen,hayatınanlamını
ararken bunların hepsini kendisine vermiş olan Tanrı’dan bile şüphe etmeye
cesaret etmiştir. En önemlisi bizlere bu zihinsel yolculuğunu kaydettiği Kutsal
Kitap’tayeralanVaizbölümünübırakmıştır.
Birçokkişihayatlarınıbellibirşeylereldeetmeyidileyerekgeçirir.Eğerbir
şeye veya başkasına sahip olurlarsa gerçek anlamda mutlu olacaklarını
düşünürler. Süleyman’ın böyle bir sorunu yoktu. Yüreğinin arzuladığı şeyleri
denemekten ve elde etmekten alıkoyan hiçbir şey yoktu. Mutluluk
araştırmasındakesinliklehiçbirsınıryoktu,hayatınanlamınıararkenhertaşın
altınabaktı.Seyirdefterininbaşındaşöyleyazmıştır:
“İnsanların göklerin altında geçirdiği birkaç günlük ömürleri boyunca,
yapacakları iyi bir iş olup olmadığını görünceye dek, bilgeliğimin
önderliğinde, bedenimi şarapla nasıl canlandırayım, akılsızlığı nasıl ele
alayımdiyedüşünüpdurdum.
64
Büyük işlere girdim. Kendime evler inşa ettim, bağlar diktim. Bahçeler,
parklaryaptım,oralaratürlütürlümeyveağaçlarıdiktim.Dalbudaksalan
ormanağaçlarınısulamakiçinhavuzlaryaptım.Kadın,erkekkölelersatın
aldım; evimde doğan kölelerim de vardı. Ayrıca benden önce Yeru​şalim’de
yaşayanherkestençoksığıra,davarasahipoldum.
Altın, gümüş biriktirdim; kralların, illerin hazinelerini topladım. Kadın,
erkekşarkıcılarveerkeklerinözlemiolanbirharemedindim.Böylecebüyük
üne kavuştum, benden önce Yeruşalim’de yaşayanların hepsini aştım.
Bilgeliğimdendebirşeyyitirmedim.
Gözümün dilediği hiçbir şeyi kendimden esirgemedim. Gönlümü hiçbir
zevktenalıkoymadım.Yaptığımheriştenzevkaldıgönlüm.Bütünemeğimin
ödülü bu oldu. Yaptığım bütün işlere, çektiğim bütün emeklere bakınca,
gördümki,hepsiboşverüzgarıkovalamayakalkışmakmış.
Güneşinaltındahiçbirkazançyokmuş.”(Vaiz2:3-11).
Kendi sözlerinden okuduğumuza göre Süleyman’ın denemediği hiçbir şey
kalmamış.Şarap,bilgelik,kadınlar,hepsinesahipmiş!Fakatenüsteçıkıpsonra
düşenherkesgibi,sonundaelibomboşkaldı.Butürşeylerisürdürmeninboşve
yararsız olduğunu, rüzgarı kovalamaya benzediğini ve etkili tatmin duygusu
vermediğinisöyler.
Yazılarının geri kalanında Süleyman hayatın acımasız gerçekleriyle
karşılaştığında duyduğu derin umutsuzluğu ve mutlak boşluktan bahseder.
Hayattan zevk almak için çok çalışıyoruz, bazıları diğerlerine göre daha iyi
durumdaoluyorfakatsonucundahepimizölüyoruz.Dahadakötüsüyaşamınher
seviyesinde büyük bir adaletsizlik vardır. Amaç nedir ki? Tekrarladığı kızgın
sonucuşöyledir,“Herşeyboştur,güneşinaltındakazanılacakhiçbirşeyyoktur!”
Sonuç olarak, yazılarının sonunda Süleyman yolculuğunu şu şekilde özetler:
“Bunların dışındakilerden sakın, evladım. Çok kitap yazmanın sonu yoktur, fazla
araştırma da bedeni yıpratır.” Ne demek istemiştir? İlk sonucu dünyada soruların
sonu olmadığıdır. Hayatı gerçek anlamda anlamaya çalışabiliriz ama sonunda sadece
bizi yoracaktır. Neden? Çünkü hayatı ‘güneşin altı’ bakış açısından analiz etmeye
çalıştıkça tatmin olamayız. ‘Güneşin altı’ terimiyle, Tanrı’yı denklemden çıkaran
sorgulayıcı pozisyonundan bahsediyor gibi görünür. Bu gerçekleri daha üstün bir güç
olmadan anlamaya çalıştığımız sınırlı insan bakış açımızdır. İnatla dünyada ‘güneşin
altında’ hayatın her şeye sahip olduğunu düşünüyoruz. Fakat bu çerçevede kalmaya
devam edersek, sorular da gelmeye devam eder ve hiç huzurumuz kalmaz. Bunun
nedenidahafazlasınınolmasıdır,güneşinardındaveondanüstünolanbirşeyvar.
BüyükKralSüleymansonucunuşuşekildebitirir:
111
“Herşeyduyuldu,sonuçşu:
Tanrı'yasaygıgöster,buyruklarınıyerinegetir,
Çünküherinsanıngörevibudur.
65
Tanrıherişi,hergizlişeyiyargılayacaktır,
İsteriyiisterkötüolsun.”
112
Sonunda Süleyman Tanrı’yı denkleme koydu ve her şey yerli yerine oturdu.
Tanrı’nınherşeyinarkasındakienüstüngüçolduğunu,sadeceO’nunyerinivegücünü
fark ettiğimizde hayatın anlamlı olacağını anladı. Sadece bu da değil ama sonunda
bütün sorularımızı sona erdirir çünkü sonunda her şeyi anlayamayacağımızı itiraf
ederiz,herşeyianlamamızayardımcıolacaktekbirivardır.İştebunoktadahuzurve
mutlulukbuluruz.
KısacasıbirzamanlarherşeyisorgulayanSüleymanbizeikişeyyapmamızı
söyler:Tanrı’yıciddiyealveO’naitaatetmeyebaşla.Butabiikibirşüphecinin
duymakistediğisonşeydiramaherşeyerağmendoğruolandır.Sonnefesinize
kadarsorgulamayaveherşeyireddetmeyedevamedebilirsiniz,amasonrane
olacak?Belkiölümdensonrahiçbirşeyolmayacağınainanıyorsunuzduramaya
yanılıyorsanız? Süleyman ‘insanların yüreğinde sonsuzluk’ olduğunu söyler,
başkabirdeyişle,hepimizderinlerdehayattançokdahafazlasıolduğunubiliriz.
Soruşuki,kaçınılmazıertelemeyedahanekadardevametmekisteyeceğiz?
Gerçekşuki,inanmakistesekde,istemesekdebubirgünYaratanımız’layüz
yüze geleceğimiz ve O’na tüm yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz mutlak
gerçeği değiştirmez. O’nu hayatları boyunca reddetmiş olanlar için artık
merhametolmayacak.KutsalKitapbize“Bugünkurtuluşgünüdür,”der.Eğertüm
sorularınızın cevaplanmasını beklerseniz çok geç kalmış olabilirsiniz. Tam
tersine, Tanrı’ya imanla yaklaşırsanız bütün sorularınıza yanıt vermek için
yardımcıolacağınıgöreceksiniz.
Eninde sonunda neye inanacağınızı seçmeniz gerekir. İman sadece dindar
insan için değildir, herkesin bir şeye güvenmesi gerekir. O halde kendi sınırlı
bilginize güvenmeyi mi, Tanrı’nın sonsuza dek sürecek olan vaatlerine mi
güvenmeyitercihediyorsunuz?İnanınbana,Tanrı’yagüvenincegeleninanılmaz
özgüvenveözgürlükhissieşsizdir.KutsalKitapşunuçokiyinetleştirir,“İman
olmadan Tanrı'yı hoşnut etmek olanaksızdır. Tanrı'ya yaklaşan, O'nun var
olduğunavekendisiniarayanlarıödüllendireceğineimanetmelidir.”
Biranekdotilebitireyim.Birdevletkuruluşundayetimolarakbüyüdüğünüzü
düşünün. Hatırlayabildiğinizden beri yetimhanenin boş duvarları
arasındasınızdır. Yıllarınızı oradaki personelin soğuk ve katı kuralları ile
geçirdiniz. ailenizin sizi umursamadığı ve bu yüzden sizi burada tek başınıza
bıraktığısöylenmiştir.Doğalolarakkinduyuyorsunuzdur.Amaisyanettiğinizde
personel müdürün kızıp sizi sokağa atacağını söyler hep. Bazen ailenizin
özleminiduyarkenbazendeonlaraokadarkızıyorsunuzki,onlarıbirdahahiç
görmemeyidiliyorsunuz.
Birgünbiradamsizigörmekiçinyetimhaneyegeliyor.babanızolduğunuve
siziçoksevdiğinisöylüyor.Onainanmıyorsunuzamaterkedilmediğinizi,aslında
kaçırılmış olduğunuzu söylüyor. Buna inanmakta zorlanıyorsunuz. yıllarca ve
113
66
bulma ümidiyle sizi aradığını söylüyor. Şimdi sizi bulduğuna göre sizi eve
götürmek istiyor. Fakat siz emin değilsiniz. Gerçek babanız olduğundan nasıl
emin olabilirsiniz? Ancak kanıt olarak doğum belgenizi ve bebeklik
fotoğraflarınızı gösteriyor. Yine de emin değilsiniz. Eninde sonunda bir seçim
yapmak zorundasınız, acı sorularla dolu yalnız hayatınızı yaşamaya devam
edebilirsiniz,yadabuadamabirşansverebilirsiniz.
Bizimdurumumuzdabundançokfarklıdeğildir.KutsalKitapbize,Tanrı’nın
bizibuperişanömüriçinyaratmadığınısöyler.BununyerineTanrı’nınçocukları
olalım diye yaratıldık. Fakat başlangıçta Şeytan insanlığı kaçırdı ve bizi o
zamandan beri şüphelerle doldurdu, çünkü o yalancının ta kendisidir. Yine de
göklerdeki Babamız olan Tanrı bizden vazgeçmedi ve Şeytan’ın tutsaklığında
köleleşmiş olan bizlere gelip özgür olma ve O’nunla eve gitme şansını sunar.
O’nusorgulamakveyasevgisindenşüpheetmekisteyebilirizamahayatınfırsatı
önümüzdedurur.O’nungerçektenbabamızolupolmadığınıanlamanıntekyolu,
O’na bir şans verip inanmaktır. Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur ama
kazanacağımızçokşeyvardır.Şimdiseçimsırasısizde.
Konuylailgiliolarakokuyabileceğiniz
faydalıkaynaklar:
C.S.Levis,ÖzdeHristiyanlık,
HaberciYayınları,Tel:(0212)5142922
MarkD.Roberts,Müjdeler’eGüvenebilirmiyiz?,
HaberciYayınları,Tel:(0212)5142922
HenryM.Morris,BilimselYaratılışModeli,
YeniYaşamYayınları:Tel:(0216)4141615
DenisAlexander,21.YüzyıldaDinveBilim,
YeniYaşamYayınları:Tel:(0216)4141615
67
RaviZacharias,BaşkaTanrılarArasındaİSA,
YeniYaşamYayınları:Tel:(0216)4141615
RaviZacharias,İnsanTanrısızYaşayabilirmi?,
YeniYaşamYayınları:Tel:(0216)4141615
DuaneT.Gish,Evrim:FosillerHAYIRHâlâDiyor!,
GerçeğeDoğruKitapları:Tel:(0212)5678992
1İncil:Yuhanna8:32
2TimKeller,TheReasonforGod(RiverheadBooks,NewYork,2008)sf.126.
3İncil:İbraniler11:1
4Zebur:Mezmur90:2
5Zebur:Yeşaya45:12
6RonRhodes,AnsweringtheObjectionsofAtheists,AgnosticsandSkeptics,(HarvestHousePublishers,
2006)sf.55.
7Bkz:İncil:İbraniler11:3
8Bkz:İncil:Romalılar8:20
9ChuckMissler,CosmicCodes(KoinoniaHouse,MN,1999)sf.199.
10TimKeller,ReasonforGod,sf.134.
11RonRhodes,AnsweringtheObjectionsofAtheists,AgnosticsandSkeptics,sf.104-105.
12Zebur:Mezmur8
13Bkz:İncil:İbraniler1:3,Koloseliler1:17.
14Zebur:Mezmur19:1
15Bkz:http://www.washingtontimes.com/blog/watercooler/2012/dec/23/84-percent-world-population-has-faiththird-are-ch/
16TimKeller,ReasonforGod,sf.x-xi.
17Yayımlanmadı:Liebe,Roger,OriginandDevelopmentofLanguages,2003.sf.66.
18RichardDawkins,TanrıYanılgısı(Boston:HoughtonMifflin,2006)sf.169-184.
19TimKeller,ReasonforGod,sf.142.
20ThomasCrean,ProfessorDawkinsandtheOriginsofReligion–Makalleşusitededir:
http://www.ignatiusinsight.com/features2007/tcrean_dawkinsreligion_nov07.asp
21Bkz:Yaratılış1:26
22Bkz:İncil:Romalılar1:19-20
23TimKeller,ReasonforGod,sf.158-159.
24Bkz:İncil:Romalılar2:14-15
25Hristiyanlarıngenelolarakbilimveözellikleevrimkonusundanedüşündüklerinimerakedenlerekısa
birnoteklemekistiyorum.KutsalKitapveHristiyanlığınbilimileuyumiçindeolmadıklarıiddialarınarağmen,
buradahertürbilimalanındanbirçokkanıtsundum.FakatevrimkonusuvebunaHristiyanyanıtı,kendibaşına
çok geniş bir konudur. Eğer Hristiyan bilginler ve bilim adamları tarafından yaratılışla ilgili sunulmuş olan
kanıtlara bakmak isterseniz, sizi şu İngilizce kaynaklara yönlendirebilirim: http://www.icr.org,
https://answersingenesis.org, http://www.apologeticspress.org. Ayrıca kitabın sonunda bu konuları daha
fazlairdelemekiçinyararlanabileceğinizbaşkakitaplardaönereceğim.
26C.S.Lewis,ÖzdeHristiyanlık,(HaberciYay.2014),sf.46.
68
27Bkz:Tevrat:Yaratılış3:16-19
28Bkz:Zebur:Hezekiel28:15
29Bkz:İncil:1.Yuhanna5:19
30Bkz:İncil:Romalılar8:19-21
31Bkz:Tevrat:Yaratılış3:15,12:1-3
32Bkz:İncil:Filipililer2:5-8
33TimKeller,ReasonforGod,Sf.30.
34Bkz:İncil:Yuhanna15:15-16:4
35Bkz:İncil:Elçilerinİşleri5:41
36Bkz:İncil:Elçilerinİşleri14:22
37Bkz:İncil:Filipililer1:29-30;1.Petrus4:12-19
38Bkz:İncil:Vahiy6:9-10
39Bkz:İncil:1.Selanikliler5:1-3
40Bkz:İncil:1.Korintliler13:12
41Bkz:Zebur:Eyüp7:20,31:35
42Bkz:Zebur:Eyüp42:3
43Bkz:Zebur:Eyüp42:5
44Bkz:Zebur:Daniel3ve6.bölüm
45Tevrat:Yaratılış50:20
46Bkz:İncil:Romalılar5:3-4
47Bkz:İncil:Romalılar8:18
48Bkz:İncil:1.Selanikliler4:13-5:10
49Bkz:Zebur:Eyüp19:25-26
50Bkz:İncil:Vahiy19:11-16
51Zebur:Yeşaya2:4
52Bkz:Zebur:Yeşaya11:6-8
53İncil:Vahiy21:4
54NormanGeislerveWilliamNix.AGeneralIntroductiontotheBible(MoodyPress,1986)sf.196-197.
55MaxJammer,EinsteinandReligion,(PrincetonUniversity,1999,NewJersey)sf.31.
56JoshMcDowell,HükümGerektirenYeniKanıtlar(ZirveYayıncılık,2008),sf.68.
57NormanL.Geisler,veAbdulSaleeb,ÇarmıhveHilal,(GerçeğeDoğruKitapları,2011),sf.221.
58JoshMcDowell,AReadyDefense(Nashville,ThomasPublishers,1993)sf.43.
59Bkz:İncil:Matta24:24,1.Yuhanna4:1
60Bkz:http://alwaysbeready.com/zeitgeist-the-moviehttp://www.heygavur.com/makalelerim/zeitgeist-bu-caginruhu/
61BruceMetzger,HistoricalandLiteraryStudies:Pagan,JewishandChristian(Eerdmans,1968)sf.11.
62Yayımlanmamış:RogerLiebe,OriginandDevelopmentofLanguages,2003.sf.66.
63JoshMcDowell,HükümGerektirenYeniKanıtlarsf.114.
64İncil:2.Timoteos3:16
65Tevrat:Yaratılış1:1
66Buradakiışıkdördüncügünyaratılmışolangüneşveayışığıdeğil,kendisiIşıkKaynağıolanTanrı’nın
yüceliğininyansımasıdır(Bkz:1.Yuhanna1:5,Vahiy21:23).
67Yaratılış6:15.
69
68JoshMcDowell,HükümGerektirenYeniKanıtlar,sf.426.
69A.g.e.,sf.157.
70RogerLiebi,OriginandDevelopmentofLanguages,sf.66.
71JoshMcDowell,HükümGerektirenYeniKanıtlar,sf.65.
72RogerLiebi,OriginandDevelopmentofLanguages,sf.64.
73FlaviusJosephus,TheCompleteWorks,(Thomas,USA,1998)sf.40.
74AncientCivilization:TheMiddleEast(ThamesandHudson,London2008)sf.66-69
75CharlesKimball,ABiblicalInterpretationofWorldHistory(RosedogBooks,PA,2008).sf.37.
76A.g.e.,sf.32.
77ChuckMissler,CosmicCodes,Sf.42.
78Bkz:İncilMatta1:22,Elçilerinİşleri1:16
79Bkz:İncil:1.Korintliler2:13,1.Selanikliler2:13
80Bkz:İncil:Matta22:31,Yuhanna10:35
81İncil:2.Petrus1:21-22
82İncil:2.Timoteos3:16
83GeislerandNix.AGeneralIntroductiontotheBible,Sf.195.
84Bkz:Tevrat:Yasa’nınTekrarı18:20
85Bkz:Tevrat:Yasa’nınTekrarı18:21-22
86Zebur:Yeşaya46:9-10,Bkz:Yeşaya41:23,44:6-8.
87ChuckMissler,CosmicCodes,sf.46.
88TimLahayeveJerryJenkins,ArewelivingintheendTimes(Tyndale,2011)sf.3
89ChuckMissler,CosmicCodes,sf.219.
90Zebur:Yeşaya44:28,45:1
91Bkz:İncil:Matta24
92RonRhodes,AnsweringtheObjectionsofAtheists,AgnosticsandSkeptics,Sf142.
93PaulMaier,Eusebius:TheChurchHistory(Kregel,2007).Sf.35-38.
94Yunus’unöyküsünühatırlayın.
95Tevrat:Yaratılış6:5
96Bkz:İncil:Romalılar13:1-7
97Bkz:Tevrat:Yaratılış15:12-16
98WalterKaiser,TowardOldTestamentEthics,(Zondervan,1983)sf.267-268.
99ReymondIbrahim,AreJudaismandChristianityasViolentasIslam?(MiddleEastQuarterly,Summer
2009)Vol:16,No:3.
100Bkz:İncil:Matta5:20
101Bkz:İncil:Yuhanna6:15
102Bkz:İncil:Matta23
103Bkz:İncil:Matta13:24-30,36-43
104HristiyanlıkTarihi(YeniYaşamYayınları;2004),Sf.67
105RodneyStark,TheVictoryofReason(RandomHouse,2006),sf.76.
106İncil:Koloseliler3:22
107TimKeller,ReasonforGod,sf.114.
108İncil:Matta5:44-45
109Bkz:İncil:Yuhanna14:15
70
110Zebur:1.Krallar10:6-8
111Zebur:Vaiz12:12
112Zebur:Vaiz12:13-14
113İncil:İbraniler11:6
71
BuKitapbeğendinizmi?
Dahafazlaücretsize-KitaplarHristiyanKitaplar.com'danindirebilirsiniz.
CanNuroğluyazarolarakbeğendinizmi?Yazarıntümkitaplarşuradan
indirebilirsiniz.
Türkiye'deKiliseAdresleri
72
73
Download