KAN KİMYASI VE İLAÇ TEDAVİSİ HAZIRLAYANLAR • • • • • • MEDİNE ÇELİK AYŞENUR BATAŞ TUĞÇE ŞAHİN HABİBE YİĞİN FATMA KAYA KADİR DEMİRCİ Kan Kimyası KAN Atardamar, toplar damar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan akısı plazma ve hücrelerden meydana gelmiştir. Kan Bilimi: Hematoloji Kanın Görevleri 1.Solunum 2.Beslenme 3.boşaltım Oksijenin akciğerlerden dokulara ve karbondioksitin de dokulardan akciğere taşınmasını sağlar. Bağırsaklardan emilmiş olan gıda maddelerini hücrelere taşır. Hücrelerin faaliyetleri sonucu oluşan zararlı ve artık maddeleri böbreklere akciğerlere cilde ve bağırsaklara taşıyarak vücuttan atılmasını sağlar. Kanın Görevleri 4.Su dengesi 5.Vücut ısısı 6.onarım Doku sıvıları ile dolaşım sıvıları arasında kanın oluşturduğu etkiler üzerinden su değiş-tokuşu ile su dengesini düzenler. Vücut ısısının dağılımı ve kontrolünü sağlar. Yaralanan ve hasar gören damarlardan ortaya çıkan kan kaybını pıhtılaşma mekanizmasıyla önler. Kan Hücresi 1. Alyuvarlar(eritrositler) 1. Kırmızı kan hücresidir. 2. kanda en çok sayıda bulunan hücre türüdür 3. Omurgalı hayvanlarda akciğer veya solungaçlardan vücut dokularına oksijen taşınmasın da başlıca araçtır. ALYUVARLAR 4. ALYUVAR HÜCRESİNİN BİÇİMİ YUVARLAK VE YASSI BİR YASTIĞI ANDIRIR. BU SAYEDE ALYUVARLAR MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK OKSİJEN ATOMUYLA TEMAS EDECEK YAPIYA SAHİPTİR. 5. VÜCUT ISISININ AZALMASIYLA BİRLİKTE ALYUVAR SAYISINDA ARTMA GÖRÜLMESİ ÖNEMLİ RAHATSIZLIKLARA YOL AÇAR. 6. VÜCUT ISISI AŞIRI DÜŞTÜĞÜNDE KAN SIVISININ AZALMASINA KARŞILIK,ALYUVAR SAYISI AYNI KALIR. ALYUVAR 7. OKSİJENİN TAŞINMASI VE GEREKEN YERLERDE KULLANILABİLMESİ İÇİN KENDİNE HAS BİR TASARIMA SAHİP ÇOK ÖZEL BİR MOLEKÜLE İHTİYAÇ VARDIR. BU MOLEKÜL HEMOGLOBİNDİR. 8.100 MİL KANDA KADINLARDA 12-16 GR, ERKEKLERDE 14-18 GR HEMOGLOBİN BULUNUR. BU DEĞERLER 5 GR DÜZEYİNDE İNERSE, KİŞİ SIK AMA YÜZEYSEL OLARAK SOLUK ALIR. BU DURUM KANSIZLIK OLARAK İFADE EDİLİR. ALYUVARLAR(ERİTROSİTLER) 9.VÜCUDUN YADA BELİRLİ BİR DOKUNUN OKSİJENSİZ KALMASI OLAYINA «ANOKSİ», NORMALDN AZ OKSİJENİN DOKULARA ULAŞMA OLAYINA «HİPOKSİ» DENİR 10.ERİTROSİTLER İÇİN DEMİR, FOLİK ASİT, B12 VİTAMİNİ ÇOK ÖNEMLİDİR. 11.DEMİR EKSİKLİĞİNDE ERİTROSİTLER NORMALDEN KÜÇÜK OLURLAR VE GÖREVLERİNİ YERİNE GETİREMEZLER. 12. FOLİK ASİT VE B12 VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNDE İSE ERİTROSİTLER NORMALDEN DAHA BÜYÜK OLURLAR VE GÖREVLERİNİ YERİNE GETİREMEZLER BU DURUMA MEGALOBLASTİK DENİR AKYUVARLAR (LÖKOSİTLER) 1.KANIN BEYAZ VE RENKSİZ HÜCRELERİDİR 2.AKYUVARLAR MİKROPLARA KARŞI VÜCUDUMUZUN BAŞLICA KORUYUCUSUDUR. 3.ALYUVARLARDA ÇEKİRDEK BULUNMAZ. ANCAK AKYUVARLAR ÇEKİRDEKLİDİR VE BÜYÜN ORGANELLERİ BULUNUR. 4. ÇEKİRDEKLİ YAPISINA GÖRE AKYUVARLAR GRANÜLLÜ VE GRANÜLSÜZ OLMAK ÜZERE 2’YE AYRILIR. 5. LÖSEMİ VÜCUTTAKİ KAN ÜRETİM SİSTEMİNİ ETKİLEYEN KAN HÜCRELERİNİN ÖZELLİKLEDE AKYUVARLARIN NORMALİN ÜSTÜNDE ÇOĞALMASI İLE KENDİNİ GÖSTEREN BİR KANSERDİR. GENETİK FAKTÖRLER ÇEVRESEL FAKTÖRLER,MUTASYONLAR , TÜMÖR BASKILAYICI GENLER, RADYOSYON VE BAZI VİRÜSLERİN SEBEP OLDUĞU DÜŞÜNÜLMEKTEDİR. 1. KAN PIHTILAŞMASININ OLUŞUMUNDA GÖREV ALAN HÜCRE PARÇALARINA VERİLEN İSİMDİR. 2. DAMAR DIŞARISINA ÇIKTIKLARINDA BİR ARAYA GELEREK KANAMANIN DURDURULMASINDA ROL OYNAR. 3. BAŞLICA KARACİĞER TARAFINDAN ÜRETİLEN TROMBOPROTEİN HORMONU TROMBOSİT YAPIMINI UYARIR. PIHTILAŞMA NASIL OLUR? PIHTILAŞMAYI PIHTILAŞMA 1.KAN VE DOKULARDA KAN PIHTILAŞMASINI ETKİLEYEN 50!DEN FAZLA ÖNEMLİ MADDE BULUNMUŞTUR BUNLARIN BAZILARI PIHTILAŞMAYI SAĞLAR = PROKOOGULANLR DİĞERLERİ PIHTILAŞMAYI HİBE EDERLER BUNLAR İSE =ANTİKOGULAN PIHTILAŞMA 2.KANIN PIHTILAŞIP PIHTILAŞMAMASI BU İKİ GRUP MADDE ARASINDAKİ DENGEYE BAĞLIDIR. 3. NORMALDE ANTİKORLAR BASKINDIR VE KAN PIHTILAŞMAZ; AMA BİR DAMAR ZEDELENDİĞİNDE HASARLAŞAN ALANDAKİ PROKOAGULANLAR UYARILARAK ANTİKOAGULANLAR BASKIN HALE GEÇİP PIHTI OLUŞTURUR. ENGELLEYEN NEDENLER! 4. KANDA Ca+ İYON KONSANTRASYONUNU DÜŞÜREN ÇEŞİTLİ MADDELER KANIN VÜCUT DIŞINDA PIHTILAŞASINI ÖNLER. 5. KANDA Ca DEİYONİZE EDEN MADDELER PIHTILAŞMAYI ETKİLEYECEKTİR. 6.NEGATİF YÜKLÜ SİTRAT İYONU BU AMAÇ İÇİN ÖZELLİKLE ÇOK DEĞERLİDİR. 7. SİTRAT İYONLARI İLE KANDA KALSİYUM İYONLARI İLE BİRLEŞEREK İYONİZE OLMAYAN KALSİYUM AZLIĞI DA PIHTILAŞMAYI ENGELLER PIHTILAŞMA AŞAMALARI 1. VÜCUDUMUZDA MEYDANA GELEN KÜÇÜK BİR ÇİZİK VEYA KESİK SONUCUNDA , DERİNİN HEMEN ALTINDA DAMARLARIMIZDAN AKAN KAN DIŞARI SIZAR. 2. BİR SÜRE SONRA DELİĞİN ETRAFINDAKİ KAN PIHTILAŞMAYA BAŞLAR 3. YUMUŞAK BİR YAPIYA SAHİP OLAN fibrin ilk başta yarayı kapattıktan sonra kurumaya başlar ve yarayı iyileşene kadar korumak için büzülerek sert bir KABUK HALİNİ ALIR. İLAÇ Canlılarda; hastalıkların tanısı, önlenmesi ve tedavisi amacıyla kullanılan, vücut işlevlerini koruyan, değiştiren ya da düzelten kimyasal maddedir. Doğal kaynaklardan ya da Yapay Birleşimleme (sentez) yoluyla elde edilebilir. İLACIN KÖKENİ (1/4) • Bilinen anlamda ilacın tarihi aslında şifacılığa, bir o kadar eski olan Kocakarı İksirlerine ve Şamanizm’e kadar dayanır. Eski çağlarda çeşitli otlar kaynatılarak veya yakılarak elde edilen sıvılar ya da doğrudan otların kendileri hastalara tedavi amacıyla verilirdi. İlaca dair bilinen ilk kayıt M.Ö. 3000 yılında Sümerlere aittir. Adı bilinmeyen bir hekim tarafından ıslak topraktan bir tablete çivi yazısıyla işlenmiştir bu bilgi. • Eski Mısır ve Çin'de de birçok rahatsızlık için çok erken çağlardan itibaren çeşitli tedaviler uygulandığına kayıtlarda rastlanmaktadır. Homeros, Mısırlı doktorların ilaçlarını “Otlardan elde edilen ve bazen zehirli olabilen maddeler" ifadesiyle tanımlamıştır. Bu dönemden kalan bazı papirüslerde ilaç tariflerine rastlanmaktadır. Mısır'ın bilgisinin Antik Yunan'a geçmesiyle Tıpla tanışan Batı toplumu, doktorlukla ilgili temel prensiplerini de bu dönemde belirler; çeşitli okullar kurulur Bu okullardan en önemlisi “Hipokrat Okulu” olarak tanımlanabilir. • Hipokrat kadar önemli kabul edilen Galen'in zehirler ve şifalı otlarla ilgili araştırmaları da ilacın gelişiminde rol oynamıştır. • Antik Yunan'da şifalı ot bilgisi hastaları tedavinin yanı sıra, savaşçıları boyamak, acıyı azaltmak ve zehir üretmek amacıyla kullanılmaktaydı. • Bu dönemde yapılan denemeler sonucunda oldukça zayiat verilmiş olması kaçınılmaz. Hatta birçok bitkinin o dönemde iddia edilen tipte etkilerinin olmadığı da bugün bilinmektedir. • Fakat kabul edilmelidir ki, antik çağlarda deneme yanılma metoduyla ilaçların etkilerinin ve yarattıkları sonuçların araştırılmaya başlanması, ilerleyen dönemlerde “Farmakoloji" biliminin var olabilmesinin en önemli adımı olarak karşımıza çıkan bir gerçektir .. HAZIRLANMA ŞEKİLLERİNE GÖRE İLAÇLAR 1) Majistral İlaç: Doktor tarafından yazılan formüllü etken madde ve miktarlarına göre eczacının hazırladığı yapma ilaç şeklidir. Artık bazı kısıtlı cilt ilaçları dışında pek tercih edilmez. 2) Ofisinal İlaç: Farmakope'de (İlaç hammaddelerinin bütün özellikleri, anatomik yapı ve kimyevi bileşimleri, hazırlanmaları, muayene ve korunmalarını içeren resmi kitap) bulunan formüle göre eczacı tarafından hazırlanan, hazır bulundurulan ilaçlardır. 3) Müstahzar İlaç: Sağlık Bakanlığından alınmış ruhsatla ilaç firmaları veya ilaç laboratuvarları tarafından hazırlanan ilaçlar. İlaçların toksisiteleri ve yan etkilerindeki belirgin artış, bunların etkin ve minimum risk ile kullanılma zorunluluğunu ve özel bilgileri gerektirmektedir. Böylece, zaman içerisinde, “Akılcı İlaç Kullanımı" diye bir kavram ortaya çıkmıştır. Akılcı ilaç kullanımı, gereksinim duyulan ilacın gerektiği anda, gerektiği sürede kullanımıdır. Akılcı ilaç kullanımı ilkeleri 5 ana başlıkta görülür . 1. Doğru tanıya dayanmak; 2. Uygun ilacı seçmek; gereken dozunu, uygun yoldan ve tedavi yolu ile sunmak ye yeterli süre kullanmak; 3. Tedavi başarısını değerlendirmek; yan etkileri ve hastanın uyumunu izlemek; 4. Birden çok ilaç kullanılacaksa etkileşmelerini değerlendirmek; 5. Tasarlanan tedavinin gerçekleşmesini ve maliyetini dikkate almak. İLACIN KISIMLARI İlaç iki kısımdan meydana gelir. İLAÇ ETKİN MADDE (DROG) TAŞIYICI (SVAĞ) ETKİN MADDE (DROG) • Canlıda fizyolojik etki gösteren bir veya birkaç kimyasal madde karışımıdır. TAŞIYICI (SIVAĞ) • Etkin maddenin hasta tarafından kolay alınabilmesi veya iyi doze edilebilmesi için katılan fizyolojik etkisi olmayan kimyasal maddelerdir (glukoz, parafin, gliserin gibi). İLAÇ ALIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ? • İlaçla birlikte alınan besinlerin ve sıvıların, ilacın yapacağı tesiri etkilediğini ve bazen iyileşme sürecini hızlandırırken bazen de yavaşlattığını görürüz. Uzun süre devam eden araştırmalar sonunda ilaç içmek için kullanılacak en ideal sıvının su olduğu tespit edilmiştir. • Alınan ilacın etkili olabilmesi için, mide veya bağırsakta çözünerek, kana karışması gerekir. İlaçla beraber içilen su, bu çözünmeyi kolaylaştırır, kana karışmayı hızlandırır. Susuz içilen ilaç, deva olmamakla birlikte yeni hastalıkların habercisi olabilmektedir. Uzmanlara göre dikkat edilmesi gereken diğer bir konu ise antibiyotiklerin soğuk algınlığı ve grip ilaçlarının rastgele değil de doktor kontrolüyle kullanılması gerektiğine dikkat çekmişlerdir. • İlaçların etkisini azaltan en önemli madde ise kafeindir. Yani çay ve kahve, bütün ilaçların etkisini azaltır. Söylenilenin aksine, ilacı sütle almak da doğru değil. Çünkü süt, özellikle kalsiyum ilaçlarını olumsuz yönde etkiliyor ve tesirini azaltmaktadır. FARKLI İLAÇLAR BİRLİKTE KULLANILABİLİR Mİ? Birden fazla ilaç kullananlar bu konuya özellikle önem vermelidir. Bazı ilaçların birbirleriyle karıştırılması, istenmeyen yan etkiler oluşturabilir. İlaçların etkisini azaltıp sıfıra indirebilir. Örneğin bazı antibiyotikler, doğum kontrol haplarıyla birlikte alındıkları zaman etkilerini kaybederler. • Bazı antihistaminik ilaçlar da eritromisin ile karıştıkları zaman sorun çıkabilir. Bu nedenle ilaç alırken doktora ya da eczacıya, ilaçların hangilerinin birlikte alınamayacağı sorulmalıdır. İlaçlar Tesirlerini Veriliş Yoluna Göre İki Şekilde Gösterir LOKAL TESİR • İlacın tatbik edildiği bölgede meydana getirdiği tesirdir. SİSTEMİK TESİR • İlacın kana karışıp dokulara yayıldıktan sonra organizmada meydana getirdiği etkidir. REÇETE TÜRLERİ • Reçeteli ilaçlar, eczanelerden sadece doktor reçetesi ile alınabilen ilaçlardır. Bu küçük kağıdın üzerinde ilacın adı, kaç kutu verileceği, günde kaç kez, ne zaman ve nasıl alınacağı, hatta ilacın tekrar kullanılıp kullanılmayacağı yazılıdır. • Reçetesiz ilaçlar Over the counter anlamına gelen ve 'tezgah üstü' demek olan OTC, reçetesiz satılabilecek, reçetesiz satıldığında sorun oluşturmayan ilaç grubu için kullanılıyor • Yeşil Reçete psikolojik rahatsızlıklarda, kullanılan ilaçların alındığı reçetelerdir.Etkisi daha çok merkezi sinir sistemi üzerinde etkili olan psikotrop madde içeren ilaçlar yazılır. • Turuncu Reçete: kan üretimine sıkıntı yaşayan hastaların kullandıkları ilaçların yazılı olduğu reçetelerdir. • Mor Reçete: Turuncu reçete ile aynıdır sadece farkı faktör 6 dan faktör 10 a kadar olanlar mor reçeteye yazılır. yani mor reçetenin turuncu reçeteden farkı dozu fazla olmasıdır. • Kırmızı Reçete: Ağır kanser hastaları hiperaktivite bozukluğu bazı epilepsi hastalarının ilaçlarını barındırır. İLAÇLARIN SAKLANMA KOŞULLARI İLAÇ ÇEŞİTLERİ İlaçlar, değişik birçok formdan oluşurlar, her biri özel içeriğe sahip olan bu ilaçlar katı ve yarı katı ve sıvı formlardan oluşur. Bu alanda tarif edilen ilaçların alt gurupları şu şekildedir; KATI İLAÇLAR 1. TOZ : Doğal ve sentetik kaynaklardan elde edilen ilaçların, ezilerek toz haline getirilmiş halleridir. Ağızdan alınanları olduğu gibi ciltteki yaralara serpme şeklinde de kullanılabilir. : 2. DRAJE Tadı acı olan tabletlerin alınmasını kolaylaştırmak amacıyla, üzerleri koruyucu bir şeker ya da çikolata tabakasıyla kaplanarak elde edilen ilaç şeklidir. 3. KAPSÜL : Katı ve sıvı ilaçların silindir, yassı veya zeytin benzeri şekillerde olan jelatin koruyucular içinde sunulduğu şekildir. Midede ya da barsakta eriyen çeşitleri vardır. • 4. TABLET : Toz halindeki ilaçların, sıkıştırılarak kesik silindir ya da yuvarlak şekillerde sunulmasıdır; Ör:aspirin. Tabletlerin köpüren şekillerine “efervesan”, emilen şekillerine ”pastil” ve dilaltında eriyen şekillerine “sublingual” denilmektedir. • 5. PİLÜL : Toz şeklindeki ilaçların bal ya da koyu şurup gibi maddelerle karıştırılarak yassı veya küçük küreler şeklinde sunulmasıdır. Çok hafif olanlara “granül”, ağır (0.05 gramdan daha büyük) olanlara “bol” denilmektedir. • 6. SUPOZİTUAR (FİTİL) : Vücut ısısında eriyen ve rektum yada vajinaya uygun şekillendirilmiş ilaçlardır. 7. KAŞE : Hoşa gitmeyen tat ve kokuları nedeniyle toz şeklindeki ilaçların pirinç unu ya da nişastadan yapılmış oval veya silindir şekilli iç içe geçen koruyucular içinde sunulan şekilleridir; örnek : Gripin. Sıvı İlaçlar 1) SOLÜSYON : İlacın etken maddesinin su, bitkisel yağ ya da başka bir eriticide eritilmesiyle hazırlanmış şeklidir. Göz, kulak, burun damlaları bu solüsyonlara örnek verilebilir. • 2) SUSPANSIYON : Katı haldeki ilaçların bir sıvı içinde tam çözünmeden (minik parçacıklar halinde) bulunduğu sıvı ilaçlardır. Çöküntü yaptığından, kullanılmadan önce mutlaka çalkalanmalıdırlar. • 3) TENTÜR : Bitkisel ve hayvansal kaynaklı ilaçların, alkol ya da eterdeki çözeltisidir. • 4) EXTRACT(EKSTRE) : Bitkisel maddelerin su, alkol ve eter gibi sonradan uçurulabilen bir ya da birkaç eritici ile karıştırılıp sonra eriticinin uçurulmasıyla elde edilen ilaç şekilleridir. • 5) ŞURUP : Yüksek miktarda (% 60 dan fazla) şeker içeren sıvı ilaç şekilleridir. Fazla şekerli olduklarından içerisinde bakteri ve mantarlar üreyemez. • 6) POSYON : Şeker oranı düşük ve kaşıkla içmeye elverişli sıvı ilaç şeklidir. İçerisinde bakteri ve mantar üreyebileceğinden 4-5 dozluk hazırlanmaktadırlar. • 7) LOSYON : Deriyi korumak ya da ağrı gidermek için cilde uygulanan solüsyon, süspansiyon ya da emülsiyon şeklindeki ilaçlardır. (Emülsiyon: Bir sıvı (genellikle yağ) diğer bir sıvı(genellikle su) içinde ufak moleküller şeklinde dağılıp, kolloidal bir karışım oluşturuyorsa bu sıvıya denir. ) • 8) ELİKSİR / İKSİR : Etkin madde ile birlikte su, alkol, şeker ve koku veren maddeler içeren sıvı ilaç şeklidir. • 9) MİLK (SÜT) : Erimeyen ilacın sulu süspansiyonudur. Ör:magnesia milk. • 10) AEROSOL : Özel eriticiler içinde hazırlanan ve solunum yoluyla kullanılan ilaç şekilleridir. Yarı Katı İlaçlar • 1. OINTMENT(MERHEM / POMAT): Vücuda dışarıdan (cilde ve mukozaya) uygulanan; tereyağ kıvamında vazelin, lanolin, domuz yağı vb katkı maddeleriyle hazırlanan yarı katı ilaçlardır. • 2. TRANSDERMAL TERAPÖTİK SİSTEM (TTS): Etken maddenin yapışkan bir yüzeye emdirildikten sonra tedavi amacıyla deriye (göğüs veya kulak arkasına) yapıştırılarak uzun sürede emiliminin sağlandığı ilaç şeklidir. • 3. YAKILAR : Cilde yapıştırılan katı veya yarı katı ilaç şekilleridir. İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE İLGİLİ FAKTÖRLER (1/5) • 1) YAŞ : • Değişik yaştaki hastalar aynı ilaca değişik tepkiler verebilirler. • Örneğin yaşlılar, ilacın etkisine daha duyarlıdırlar; bu nedenle genç hastalara göre daha düşük dozda ilaç vermek gerekir. İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE İLGİLİ FAKTÖRLER (2/5) • 2) AĞIRLIK : • İlaçların çoğu erişkin ortalamalarına göre hazırlanır; bu da genellikle 70 kg ağırlığında olan bir kişidir. • Bununla birlikte bu ilaç dozu herkese uymayabilir; şöyle ki kişi 48 kg ya da 136 kg ise doz çok veya az gelecektir. • Bu sebepten dolayı, bazı ilaç dozları hastanın ağırlığına göre verilir. İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE İLGİLİ FAKTÖRLER (3/5) • 3) HASTALARIN SAĞLIK DURUMU : • Hastaların sağlık durumları da ilaca karşı olan tepkilerini etkileyecektir. Eğer böbrekleri çalışmıyorsa; böbrekten atılan bir ilaç söz konusu olduğunda ilaç vücutta birikerek, toksik (zehir) etkisi yapacaktır. İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE İLGİLİ FAKTÖRLER (4/5) • 4) BİREYSEL FARKLILIK : • Bir kişi için tedavi edici olan doz diğerleri için aynı etkiye sahip olamayabilir. • Bunun nedeni kişisel farklılıktır. İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE İLGİLİ FAKTÖRLER (5/5) • 5) ALERJIK REAKSIYONLAR: • Bazı hastalar bazı maddelere karşı duyarlıdırlar o nedenle ilaç alındıktan sonra istenmeyen etkiler (alerjik tepkiler) ortaya çıkabilir. • Bu etkiler hemen (örnek: penisilin) çıkabildiği gibi birkaç saat sonra ya da birkaç gün kullanımdan sonra da görülebilir. EMİLİM HIZI • İlaçların emilim hızı ilacın veriliş yöntemiyle ilgilidir. • Damar içine ilaç uygulandığında ilacın kana karışması çok hızlıdır. • Endotrakeal tüpten verildiğinde solunum mukozasından emilim damar yoluna yakın bir hızdadır. • Rektum gibi mukoza yüzeylerinden de emilim çok hızlıdır. • Kas içine ilaç verildiğinde emilim daha yavaştır. • Aynı şekilde deri altına ilaç uygulandığında da ilacın kana karışması zaman aldığından emilim de yavaştır. • Oral ilaç alımında ise ilacın kana karışması diğer yöntemlere göre daha yavaştır. • İlacın kana karışımının en yavaş olduğu yol deri yoludur. <<<< EMİLİM HIZLARI >>>> DERİDEN AĞIZDAN REKTAL CİLT ALTI KASİÇİ DİLALTI –TABLET DİLALTI – ENJEKSİYON İNHALASYON – SOLUNUM ENDOTRAKEAL DAMAR YOLU KALP İÇİNE DEĞİŞKEN 30 - 90 DAKIKA 5 - 30 DAKIKA 15 - 30 DAKİKA 10 - 20 DAKİKA 3 – 5 DAKİKA 3 DAKİKA 3 DAKİKA 3 DAKİKA 30-60 SANIYE 15 SANIYE İLAÇ VERME YOLLARI (1/10) • Oral ( Ağızdan ) • Birçok hasta ilaçlarını evinde acısız, en uygun ve ekonomik bir yöntem olan ağız yoluyla alır. İLAÇ VERME YOLLARI (2/10) • Rektal • Bazı durumlarda (Örnek: hasta kusuyorsa, bilinci kapalıysa, kasılma nöbeti geçiriyorsa vb) ağız yoluyla ilaç vermek mümkün olmayabilir, bu durumlarda rektal yol tercih edilir. Rektal mukozadan emilim hızlıdır. İLAÇ VERME YOLLARI (3/10) • Damar yolu • En hızlı ve etkili ilaç veriliş yolu damar yoludur. • İlaç doğrudan kan akımına katılarak, en kısa zamanda hedef organa ulaşmaktadır. • Bu aynı zamanda en tehlikeli yöntemdir. Kalbin bir atımında tüm ilaç istenilen organa ulaşmakta bu da toksik reaksiyona neden olabilmektedir. İLAÇ VERME YOLLARI (4/10) • Kas içine • Kas içine ilaç verilişinde ilacın etkisi damar içine uygulamaya göre çok daha yavaştır. • İlaç önce kastan emilir, daha sonra kana karışır. Bu nedenle damar içine göre daha uzun sürede etki eder. • Kas içinden veya deri altı dokusundan ilaç verileceği zaman kasta ve periferik dokuda kan akımının yeterli olmasına dikkat edilir (şokta ve kalp durmasında uygulanmaz). Bundan dolayı kas içine uygulama yalnızca dolaşımı yeterli olan hastalarda uygulanır. İLAÇ VERME YOLLARI (5/10) • Deri altına • İlaç, deri altına, yağ tabakasına veya onun altındaki dokuya enjekte edilir. Deri altı dokusuna sınırlı miktarlarda (2 ml’ den az) ve tahrişe neden olmayan ilaçlar enjekte edilir. • Bu uygulamada ilacın emilimi yavaştır. • Genelde ilaç, üst kolun dış tarafındaki dokuya veya bacağın üst yarısına veya karın bölgesine uygulanır. İLAÇ VERME YOLLARI (6/10) • Solunum Yoluyla • Kişi solunum yaparken, ilaç kabını ağzına dayayarak, toz ya da püskürtme şeklindeki ilacı doğrudan akciğerlerine çeker ve ilaç kısa sürede kana karışır. İLAÇ VERME YOLLARI (7/10) • Endotracheal • Bazı ilaçlar bronş zarlarından çok hızlı emilirler dolayısıyla da çok hızlı etki ederler. Bu ilaçlar endotrakeal tüpten verilirler. İLAÇ VERME YOLLARI (8/10) • Dil altı • Sublingual yol, ilacın dil altına konularak etkisini gösterdiği yoldur. • Idorsil (5mg) genellikle bu yolla alınır. • Dil altına verilen ilaçlar çok hızlı emilirler ve birkaç dakika içinde etkilerini gösterirler İLAÇ VERME YOLLARI (9/10) • Deri • İlaçlar deriye de uygulanabilir. Genel olarak deri, ilaçların emilimine karşı bir engel oluşturur. Ancak bazı ilaçlar çok düşük hızda da olsa bu engeli aşmaktadırlar. • Bu yolla ilaç verildiğinde ilacın etkisi uzun süre devam eder. • Bazı kalp hastalarında nitrogliserin deri üzerine uygulanabilmektedir. • Aynı şekilde kadın hormonlarıda deriye uygulanabilmektedir. İLAÇ VERME YOLLARI (10/10) • Kalp İçine • İlacın doğrudan göğüs duvarından kalbe enjekte edilmesidir. • Bu yöntem son çare olarak kullanılmaktadır. Kalp durması gibi durumlarda epinefrin kalp içine doğrudan enjekte edilir. • Bu yöntemin, bazı tehlikeli etkileri de görülebilir. Koroner damarlarda hasara, sebep olabilir. • Bu yöntem damar yolu ve endotracheal tüp yöntemlerinin başarısızlığa uğraması durumunda uygulanmalıdır. • BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ