kan-kimyasi-ve-ilac-tedavisi powerpoint

advertisement
KAN KİMYASI VE
İLAÇ TEDAVİSİ
 HAZIRLAYANLAR
•
•
•
•
•
•
MEDİNE ÇELİK
AYŞENUR BATAŞ
TUĞÇE ŞAHİN
HABİBE YİĞİN
FATMA KAYA
KADİR DEMİRCİ
Kan Kimyası
KAN
Atardamar, toplar
damar ve kılcal
damarlardan oluşan
damar ağının içinde
dolaşan akısı plazma ve
hücrelerden meydana
gelmiştir.
Kan Bilimi:
Hematoloji
Kanın Görevleri
1.Solunum 2.Beslenme 3.boşaltım
Oksijenin
akciğerlerden
dokulara ve
karbondioksitin de
dokulardan
akciğere
taşınmasını sağlar.
Bağırsaklardan
emilmiş olan
gıda
maddelerini
hücrelere taşır.
Hücrelerin faaliyetleri
sonucu oluşan zararlı
ve artık maddeleri
böbreklere
akciğerlere cilde ve
bağırsaklara taşıyarak
vücuttan atılmasını
sağlar.
Kanın Görevleri
4.Su
dengesi
5.Vücut
ısısı
6.onarım
Doku sıvıları ile
dolaşım sıvıları
arasında kanın
oluşturduğu
etkiler üzerinden
su değiş-tokuşu
ile su dengesini
düzenler.
Vücut ısısının
dağılımı ve
kontrolünü
sağlar.
Yaralanan ve
hasar gören
damarlardan
ortaya çıkan kan
kaybını
pıhtılaşma
mekanizmasıyla
önler.
Kan Hücresi
1. Alyuvarlar(eritrositler)
1. Kırmızı kan
hücresidir.
2. kanda en çok sayıda
bulunan hücre
türüdür
3. Omurgalı
hayvanlarda akciğer
veya solungaçlardan
vücut dokularına
oksijen taşınmasın
da başlıca araçtır.
ALYUVARLAR
4. ALYUVAR HÜCRESİNİN BİÇİMİ YUVARLAK
VE YASSI BİR YASTIĞI ANDIRIR. BU SAYEDE
ALYUVARLAR MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK
OKSİJEN ATOMUYLA TEMAS EDECEK YAPIYA
SAHİPTİR.
5. VÜCUT ISISININ AZALMASIYLA BİRLİKTE
ALYUVAR SAYISINDA ARTMA GÖRÜLMESİ
ÖNEMLİ RAHATSIZLIKLARA YOL AÇAR.
6. VÜCUT ISISI AŞIRI DÜŞTÜĞÜNDE KAN
SIVISININ AZALMASINA KARŞILIK,ALYUVAR
SAYISI AYNI KALIR.
ALYUVAR
7. OKSİJENİN TAŞINMASI VE GEREKEN YERLERDE
KULLANILABİLMESİ İÇİN KENDİNE HAS BİR
TASARIMA SAHİP ÇOK ÖZEL BİR MOLEKÜLE
İHTİYAÇ VARDIR.
BU MOLEKÜL
HEMOGLOBİNDİR.
8.100 MİL KANDA KADINLARDA 12-16 GR,
ERKEKLERDE 14-18 GR HEMOGLOBİN BULUNUR.
BU DEĞERLER 5 GR DÜZEYİNDE İNERSE, KİŞİ SIK
AMA YÜZEYSEL OLARAK SOLUK ALIR. BU DURUM
KANSIZLIK OLARAK İFADE EDİLİR.
ALYUVARLAR(ERİTROSİTLER)
9.VÜCUDUN YADA BELİRLİ BİR
DOKUNUN OKSİJENSİZ KALMASI
OLAYINA «ANOKSİ», NORMALDN
AZ OKSİJENİN DOKULARA
ULAŞMA OLAYINA «HİPOKSİ»
DENİR
10.ERİTROSİTLER İÇİN DEMİR,
FOLİK ASİT, B12 VİTAMİNİ ÇOK
ÖNEMLİDİR.
11.DEMİR
EKSİKLİĞİNDE
ERİTROSİTLER
NORMALDEN
KÜÇÜK OLURLAR
VE GÖREVLERİNİ
YERİNE
GETİREMEZLER.
12. FOLİK ASİT VE B12
VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNDE
İSE ERİTROSİTLER
NORMALDEN DAHA
BÜYÜK OLURLAR VE
GÖREVLERİNİ YERİNE
GETİREMEZLER BU
DURUMA
MEGALOBLASTİK DENİR
AKYUVARLAR (LÖKOSİTLER)
1.KANIN BEYAZ VE RENKSİZ
HÜCRELERİDİR
2.AKYUVARLAR MİKROPLARA KARŞI
VÜCUDUMUZUN BAŞLICA
KORUYUCUSUDUR.
3.ALYUVARLARDA ÇEKİRDEK
BULUNMAZ. ANCAK AKYUVARLAR
ÇEKİRDEKLİDİR VE BÜYÜN
ORGANELLERİ BULUNUR.
4. ÇEKİRDEKLİ YAPISINA GÖRE
AKYUVARLAR GRANÜLLÜ VE
GRANÜLSÜZ OLMAK ÜZERE 2’YE
AYRILIR.
5. LÖSEMİ VÜCUTTAKİ KAN
ÜRETİM SİSTEMİNİ ETKİLEYEN
KAN HÜCRELERİNİN
ÖZELLİKLEDE AKYUVARLARIN
NORMALİN ÜSTÜNDE
ÇOĞALMASI İLE KENDİNİ
GÖSTEREN BİR KANSERDİR.
GENETİK FAKTÖRLER
ÇEVRESEL
FAKTÖRLER,MUTASYONLAR ,
TÜMÖR BASKILAYICI GENLER,
RADYOSYON VE BAZI
VİRÜSLERİN SEBEP OLDUĞU
DÜŞÜNÜLMEKTEDİR.
1. KAN PIHTILAŞMASININ OLUŞUMUNDA
GÖREV ALAN HÜCRE PARÇALARINA
VERİLEN İSİMDİR.
2. DAMAR DIŞARISINA ÇIKTIKLARINDA BİR
ARAYA GELEREK KANAMANIN
DURDURULMASINDA ROL OYNAR.
3. BAŞLICA KARACİĞER TARAFINDAN
ÜRETİLEN TROMBOPROTEİN HORMONU
TROMBOSİT YAPIMINI UYARIR.
PIHTILAŞMA NASIL
OLUR? PIHTILAŞMAYI
PIHTILAŞMA
1.KAN VE DOKULARDA KAN
PIHTILAŞMASINI ETKİLEYEN
50!DEN FAZLA ÖNEMLİ MADDE
BULUNMUŞTUR
BUNLARIN BAZILARI
PIHTILAŞMAYI SAĞLAR =
PROKOOGULANLR
DİĞERLERİ PIHTILAŞMAYI HİBE
EDERLER BUNLAR İSE
=ANTİKOGULAN
PIHTILAŞMA
2.KANIN PIHTILAŞIP
PIHTILAŞMAMASI
BU İKİ GRUP MADDE
ARASINDAKİ DENGEYE
BAĞLIDIR.
3. NORMALDE ANTİKORLAR
BASKINDIR VE KAN
PIHTILAŞMAZ; AMA BİR
DAMAR ZEDELENDİĞİNDE
HASARLAŞAN ALANDAKİ
PROKOAGULANLAR
UYARILARAK
ANTİKOAGULANLAR BASKIN
HALE GEÇİP PIHTI
OLUŞTURUR.
ENGELLEYEN
NEDENLER!
4. KANDA Ca+ İYON
KONSANTRASYONUNU DÜŞÜREN
ÇEŞİTLİ MADDELER KANIN VÜCUT
DIŞINDA PIHTILAŞASINI ÖNLER.
5. KANDA Ca DEİYONİZE EDEN
MADDELER PIHTILAŞMAYI
ETKİLEYECEKTİR.
6.NEGATİF YÜKLÜ SİTRAT İYONU BU
AMAÇ İÇİN ÖZELLİKLE ÇOK
DEĞERLİDİR.
7. SİTRAT İYONLARI İLE KANDA
KALSİYUM İYONLARI İLE BİRLEŞEREK
İYONİZE OLMAYAN KALSİYUM
AZLIĞI DA PIHTILAŞMAYI ENGELLER
PIHTILAŞMA
AŞAMALARI
1. VÜCUDUMUZDA MEYDANA GELEN KÜÇÜK BİR
ÇİZİK VEYA KESİK SONUCUNDA , DERİNİN
HEMEN ALTINDA DAMARLARIMIZDAN AKAN
KAN DIŞARI SIZAR.
2. BİR SÜRE SONRA DELİĞİN ETRAFINDAKİ KAN
PIHTILAŞMAYA BAŞLAR
3. YUMUŞAK BİR YAPIYA SAHİP OLAN fibrin ilk
başta yarayı kapattıktan sonra kurumaya
başlar ve yarayı iyileşene kadar korumak için
büzülerek sert bir KABUK HALİNİ ALIR.
İLAÇ
 Canlılarda; hastalıkların tanısı, önlenmesi ve
tedavisi amacıyla kullanılan, vücut işlevlerini
koruyan, değiştiren ya da düzelten kimyasal
maddedir. Doğal kaynaklardan ya da Yapay
Birleşimleme (sentez) yoluyla elde edilebilir.
İLACIN KÖKENİ (1/4)
• Bilinen anlamda ilacın tarihi aslında şifacılığa, bir
o kadar eski olan Kocakarı İksirlerine ve
Şamanizm’e kadar dayanır. Eski çağlarda çeşitli
otlar kaynatılarak veya yakılarak elde edilen
sıvılar ya da doğrudan otların kendileri hastalara
tedavi amacıyla verilirdi.
 İlaca dair bilinen ilk kayıt M.Ö. 3000
yılında Sümerlere aittir. Adı bilinmeyen
bir hekim tarafından ıslak topraktan bir
tablete çivi yazısıyla işlenmiştir bu bilgi.
• Eski Mısır ve Çin'de de birçok rahatsızlık için
çok erken çağlardan itibaren çeşitli tedaviler
uygulandığına kayıtlarda rastlanmaktadır.
Homeros, Mısırlı doktorların ilaçlarını
“Otlardan elde edilen ve bazen zehirli
olabilen maddeler" ifadesiyle tanımlamıştır.
 Bu dönemden kalan bazı papirüslerde ilaç
tariflerine rastlanmaktadır.
Mısır'ın bilgisinin Antik Yunan'a geçmesiyle Tıpla
tanışan Batı toplumu, doktorlukla ilgili temel
prensiplerini de bu dönemde belirler; çeşitli
okullar kurulur Bu okullardan en önemlisi
“Hipokrat Okulu” olarak tanımlanabilir.
• Hipokrat kadar önemli kabul edilen
Galen'in zehirler ve şifalı otlarla ilgili
araştırmaları da ilacın gelişiminde rol
oynamıştır.
• Antik Yunan'da şifalı ot bilgisi hastaları
tedavinin yanı sıra, savaşçıları boyamak, acıyı
azaltmak ve zehir üretmek amacıyla
kullanılmaktaydı.
• Bu dönemde yapılan denemeler sonucunda
oldukça zayiat verilmiş olması kaçınılmaz. Hatta
birçok bitkinin o dönemde iddia edilen tipte
etkilerinin olmadığı da bugün bilinmektedir.
• Fakat kabul edilmelidir ki, antik çağlarda
deneme yanılma metoduyla ilaçların
etkilerinin ve yarattıkları sonuçların
araştırılmaya başlanması, ilerleyen
dönemlerde “Farmakoloji" biliminin var
olabilmesinin en önemli adımı olarak
karşımıza çıkan bir gerçektir ..
HAZIRLANMA ŞEKİLLERİNE GÖRE
İLAÇLAR
1) Majistral İlaç: Doktor tarafından yazılan
formüllü etken madde ve miktarlarına göre
eczacının hazırladığı yapma ilaç şeklidir.
Artık bazı kısıtlı cilt ilaçları dışında pek tercih
edilmez.
2) Ofisinal İlaç: Farmakope'de (İlaç
hammaddelerinin bütün özellikleri, anatomik
yapı ve kimyevi bileşimleri, hazırlanmaları,
muayene ve korunmalarını içeren resmi
kitap) bulunan formüle göre eczacı
tarafından hazırlanan, hazır bulundurulan
ilaçlardır.
3) Müstahzar İlaç: Sağlık Bakanlığından alınmış
ruhsatla ilaç firmaları veya ilaç
laboratuvarları tarafından hazırlanan ilaçlar.
 İlaçların toksisiteleri ve yan etkilerindeki
belirgin artış, bunların etkin ve minimum risk
ile kullanılma zorunluluğunu ve özel bilgileri
gerektirmektedir. Böylece, zaman içerisinde,
“Akılcı İlaç Kullanımı" diye bir kavram ortaya
çıkmıştır.
Akılcı ilaç kullanımı, gereksinim duyulan
ilacın gerektiği anda, gerektiği sürede
kullanımıdır.
Akılcı ilaç kullanımı ilkeleri 5 ana başlıkta
görülür .
1. Doğru tanıya dayanmak;
2. Uygun ilacı seçmek; gereken dozunu,
uygun yoldan ve tedavi yolu ile sunmak ye
yeterli süre kullanmak;
3. Tedavi başarısını değerlendirmek; yan
etkileri ve hastanın uyumunu izlemek;
4. Birden çok ilaç kullanılacaksa
etkileşmelerini değerlendirmek;
5. Tasarlanan tedavinin gerçekleşmesini ve
maliyetini dikkate almak.
İLACIN KISIMLARI
İlaç iki kısımdan meydana gelir.
İLAÇ
ETKİN MADDE
(DROG)
TAŞIYICI
(SVAĞ)
ETKİN MADDE (DROG)
• Canlıda fizyolojik etki gösteren bir veya
birkaç kimyasal madde karışımıdır.
TAŞIYICI (SIVAĞ)
• Etkin maddenin hasta tarafından kolay
alınabilmesi veya iyi doze edilebilmesi için
katılan fizyolojik etkisi olmayan kimyasal
maddelerdir (glukoz, parafin, gliserin gibi).
İLAÇ ALIRKEN NELERE DİKKAT
ETMELİYİZ?
• İlaçla birlikte alınan besinlerin ve sıvıların, ilacın
yapacağı tesiri etkilediğini ve bazen iyileşme
sürecini hızlandırırken bazen de yavaşlattığını
görürüz. Uzun süre devam eden araştırmalar
sonunda ilaç içmek için kullanılacak en ideal
sıvının su olduğu tespit edilmiştir.
• Alınan ilacın etkili olabilmesi için, mide veya
bağırsakta çözünerek, kana karışması gerekir.
İlaçla beraber içilen su, bu çözünmeyi
kolaylaştırır, kana karışmayı hızlandırır. Susuz
içilen ilaç, deva olmamakla birlikte yeni
hastalıkların habercisi olabilmektedir.
Uzmanlara göre dikkat edilmesi gereken
diğer bir konu ise antibiyotiklerin soğuk
algınlığı ve grip ilaçlarının rastgele değil de
doktor kontrolüyle kullanılması gerektiğine
dikkat çekmişlerdir.
• İlaçların etkisini azaltan en önemli madde ise
kafeindir. Yani çay ve kahve, bütün ilaçların
etkisini azaltır. Söylenilenin aksine, ilacı sütle
almak da doğru değil. Çünkü süt, özellikle
kalsiyum ilaçlarını olumsuz yönde etkiliyor ve
tesirini azaltmaktadır.
FARKLI İLAÇLAR BİRLİKTE
KULLANILABİLİR Mİ?
Birden fazla ilaç kullananlar bu konuya
özellikle önem vermelidir. Bazı ilaçların
birbirleriyle karıştırılması, istenmeyen yan
etkiler oluşturabilir. İlaçların etkisini azaltıp
sıfıra indirebilir. Örneğin bazı antibiyotikler,
doğum kontrol haplarıyla birlikte alındıkları
zaman etkilerini kaybederler.
• Bazı antihistaminik ilaçlar da eritromisin ile
karıştıkları zaman sorun çıkabilir. Bu nedenle
ilaç alırken doktora ya da eczacıya, ilaçların
hangilerinin birlikte alınamayacağı
sorulmalıdır.
İlaçlar Tesirlerini Veriliş Yoluna
Göre İki Şekilde Gösterir
LOKAL TESİR
• İlacın tatbik edildiği bölgede
meydana getirdiği tesirdir.
SİSTEMİK TESİR
• İlacın kana karışıp dokulara yayıldıktan
sonra organizmada meydana getirdiği
etkidir.
REÇETE
TÜRLERİ
• Reçeteli ilaçlar, eczanelerden sadece
doktor reçetesi ile alınabilen ilaçlardır. Bu
küçük kağıdın üzerinde ilacın adı, kaç kutu
verileceği, günde kaç kez, ne zaman ve nasıl
alınacağı, hatta ilacın tekrar kullanılıp
kullanılmayacağı yazılıdır.
• Reçetesiz ilaçlar Over the counter
anlamına gelen ve 'tezgah üstü' demek
olan OTC, reçetesiz satılabilecek, reçetesiz
satıldığında sorun oluşturmayan ilaç
grubu için kullanılıyor
• Yeşil Reçete psikolojik rahatsızlıklarda,
kullanılan ilaçların alındığı reçetelerdir.Etkisi
daha çok merkezi sinir sistemi üzerinde etkili
olan psikotrop madde içeren ilaçlar yazılır.
• Turuncu Reçete: kan üretimine sıkıntı yaşayan
hastaların kullandıkları ilaçların yazılı olduğu
reçetelerdir.
• Mor Reçete: Turuncu reçete ile aynıdır
sadece farkı faktör 6 dan faktör 10 a kadar
olanlar mor reçeteye yazılır. yani mor
reçetenin turuncu reçeteden farkı dozu fazla
olmasıdır.
• Kırmızı Reçete: Ağır kanser hastaları
hiperaktivite bozukluğu bazı epilepsi
hastalarının ilaçlarını barındırır.
İLAÇLARIN SAKLANMA KOŞULLARI
İLAÇ ÇEŞİTLERİ
İlaçlar, değişik birçok formdan
oluşurlar, her biri özel içeriğe
sahip olan bu ilaçlar katı ve
yarı katı ve sıvı formlardan
oluşur. Bu alanda tarif edilen
ilaçların alt gurupları şu
şekildedir;
KATI İLAÇLAR
1. TOZ : Doğal ve sentetik kaynaklardan elde edilen ilaçların,
ezilerek toz haline getirilmiş halleridir. Ağızdan alınanları olduğu
gibi ciltteki yaralara serpme şeklinde de kullanılabilir.
:
2. DRAJE Tadı acı olan tabletlerin alınmasını kolaylaştırmak
amacıyla, üzerleri koruyucu bir şeker ya da çikolata tabakasıyla
kaplanarak elde edilen ilaç şeklidir.
3. KAPSÜL : Katı ve sıvı ilaçların silindir, yassı veya zeytin benzeri
şekillerde olan jelatin koruyucular içinde sunulduğu şekildir.
Midede ya da barsakta eriyen çeşitleri vardır.
• 4. TABLET : Toz halindeki ilaçların,
sıkıştırılarak kesik silindir ya da
yuvarlak şekillerde sunulmasıdır;
Ör:aspirin. Tabletlerin köpüren
şekillerine “efervesan”, emilen
şekillerine ”pastil” ve dilaltında eriyen
şekillerine “sublingual”
denilmektedir.
• 5. PİLÜL : Toz şeklindeki ilaçların bal
ya da koyu şurup gibi maddelerle
karıştırılarak yassı veya küçük küreler
şeklinde sunulmasıdır. Çok hafif
olanlara “granül”, ağır (0.05 gramdan
daha büyük) olanlara “bol”
denilmektedir.
• 6. SUPOZİTUAR (FİTİL) : Vücut
ısısında eriyen ve rektum yada
vajinaya uygun şekillendirilmiş
ilaçlardır.
7. KAŞE : Hoşa gitmeyen tat ve
kokuları nedeniyle toz şeklindeki
ilaçların pirinç unu ya da nişastadan
yapılmış oval veya silindir şekilli iç içe
geçen koruyucular içinde sunulan
şekilleridir; örnek : Gripin.
Sıvı İlaçlar
1) SOLÜSYON : İlacın etken
maddesinin su, bitkisel yağ ya da
başka bir eriticide eritilmesiyle
hazırlanmış şeklidir. Göz, kulak,
burun damlaları bu solüsyonlara
örnek verilebilir.
• 2) SUSPANSIYON : Katı haldeki
ilaçların bir sıvı içinde tam
çözünmeden (minik parçacıklar
halinde) bulunduğu sıvı ilaçlardır.
Çöküntü yaptığından, kullanılmadan
önce mutlaka çalkalanmalıdırlar.
• 3) TENTÜR : Bitkisel ve hayvansal
kaynaklı ilaçların, alkol ya da eterdeki
çözeltisidir.
• 4) EXTRACT(EKSTRE) : Bitkisel
maddelerin su, alkol ve eter gibi
sonradan uçurulabilen bir ya da
birkaç eritici ile karıştırılıp sonra
eriticinin uçurulmasıyla elde edilen
ilaç şekilleridir.
• 5) ŞURUP : Yüksek miktarda (% 60
dan fazla) şeker içeren sıvı ilaç
şekilleridir. Fazla şekerli olduklarından
içerisinde bakteri ve mantarlar
üreyemez.
• 6) POSYON : Şeker oranı düşük ve
kaşıkla içmeye elverişli sıvı ilaç
şeklidir. İçerisinde bakteri ve
mantar üreyebileceğinden 4-5
dozluk hazırlanmaktadırlar.
• 7) LOSYON : Deriyi korumak ya da
ağrı gidermek için cilde uygulanan
solüsyon, süspansiyon ya da
emülsiyon şeklindeki ilaçlardır.
(Emülsiyon: Bir sıvı (genellikle yağ)
diğer bir sıvı(genellikle su) içinde
ufak moleküller şeklinde dağılıp,
kolloidal bir karışım oluşturuyorsa
bu sıvıya denir. )
• 8) ELİKSİR / İKSİR : Etkin
madde ile birlikte su, alkol,
şeker ve koku veren maddeler
içeren sıvı ilaç şeklidir.
• 9) MİLK (SÜT) : Erimeyen
ilacın sulu süspansiyonudur.
Ör:magnesia milk.
• 10) AEROSOL : Özel eriticiler
içinde hazırlanan ve solunum
yoluyla kullanılan ilaç
şekilleridir.
Yarı Katı İlaçlar
• 1. OINTMENT(MERHEM / POMAT): Vücuda
dışarıdan (cilde ve mukozaya) uygulanan;
tereyağ kıvamında vazelin, lanolin, domuz yağı
vb katkı maddeleriyle hazırlanan yarı katı
ilaçlardır.
• 2. TRANSDERMAL TERAPÖTİK SİSTEM
(TTS): Etken maddenin yapışkan bir yüzeye
emdirildikten sonra tedavi amacıyla deriye
(göğüs veya kulak arkasına) yapıştırılarak uzun
sürede emiliminin sağlandığı ilaç şeklidir.
• 3. YAKILAR : Cilde yapıştırılan katı veya yarı katı
ilaç şekilleridir.
İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE
İLGİLİ FAKTÖRLER (1/5)
• 1) YAŞ :
• Değişik yaştaki hastalar
aynı ilaca değişik tepkiler
verebilirler.
• Örneğin yaşlılar, ilacın
etkisine daha duyarlıdırlar;
bu nedenle genç hastalara
göre daha düşük dozda ilaç
vermek gerekir.
İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE
İLGİLİ FAKTÖRLER (2/5)
• 2) AĞIRLIK :
• İlaçların çoğu erişkin
ortalamalarına göre hazırlanır;
bu da genellikle 70 kg
ağırlığında olan bir kişidir.
• Bununla birlikte bu ilaç dozu
herkese uymayabilir; şöyle
ki kişi 48 kg ya da 136 kg ise
doz çok veya az gelecektir.
• Bu sebepten dolayı, bazı ilaç
dozları hastanın ağırlığına göre
verilir.
İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE
İLGİLİ FAKTÖRLER (3/5)
• 3) HASTALARIN SAĞLIK
DURUMU :
• Hastaların sağlık durumları
da ilaca karşı olan tepkilerini
etkileyecektir. Eğer
böbrekleri çalışmıyorsa;
böbrekten atılan bir ilaç söz
konusu olduğunda ilaç
vücutta birikerek, toksik
(zehir) etkisi yapacaktır.
İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE
İLGİLİ FAKTÖRLER (4/5)
• 4) BİREYSEL FARKLILIK :
• Bir kişi için tedavi edici
olan doz diğerleri için aynı
etkiye sahip olamayabilir.
• Bunun nedeni kişisel
farklılıktır.
İLACIN ETKİSİNİ ETKİLEYEN HASTA İLE
İLGİLİ FAKTÖRLER (5/5)
• 5) ALERJIK
REAKSIYONLAR:
• Bazı hastalar bazı
maddelere karşı
duyarlıdırlar o nedenle ilaç
alındıktan sonra
istenmeyen etkiler (alerjik
tepkiler) ortaya çıkabilir.
• Bu etkiler hemen (örnek:
penisilin) çıkabildiği gibi
birkaç saat sonra ya da
birkaç gün kullanımdan
sonra da görülebilir.
EMİLİM HIZI
• İlaçların emilim hızı ilacın veriliş yöntemiyle ilgilidir.
• Damar içine ilaç uygulandığında ilacın kana karışması çok
hızlıdır.
• Endotrakeal tüpten verildiğinde solunum mukozasından
emilim damar yoluna yakın bir hızdadır.
• Rektum gibi mukoza yüzeylerinden de emilim çok hızlıdır.
• Kas içine ilaç verildiğinde emilim daha yavaştır.
• Aynı şekilde deri altına ilaç uygulandığında da ilacın kana
karışması zaman aldığından emilim de yavaştır.
• Oral ilaç alımında ise ilacın kana karışması diğer yöntemlere
göre daha yavaştır.
• İlacın kana karışımının en yavaş olduğu yol deri yoludur.
<<<< EMİLİM HIZLARI >>>>
DERİDEN
AĞIZDAN
REKTAL
CİLT ALTI
KASİÇİ
DİLALTI –TABLET
DİLALTI – ENJEKSİYON
İNHALASYON – SOLUNUM
ENDOTRAKEAL
DAMAR YOLU
KALP İÇİNE
DEĞİŞKEN
30 - 90 DAKIKA
5 - 30 DAKIKA
15 - 30 DAKİKA
10 - 20 DAKİKA
3 – 5 DAKİKA
3 DAKİKA
3 DAKİKA
3 DAKİKA
30-60 SANIYE
15 SANIYE
İLAÇ VERME YOLLARI (1/10)
• Oral ( Ağızdan )
• Birçok hasta ilaçlarını
evinde acısız, en uygun
ve ekonomik bir yöntem
olan ağız yoluyla alır.
İLAÇ VERME YOLLARI (2/10)
• Rektal
• Bazı durumlarda (Örnek: hasta kusuyorsa,
bilinci kapalıysa, kasılma nöbeti geçiriyorsa vb)
ağız yoluyla ilaç vermek mümkün olmayabilir,
bu durumlarda rektal yol tercih edilir. Rektal
mukozadan emilim hızlıdır.
İLAÇ VERME YOLLARI (3/10)
• Damar yolu
• En hızlı ve etkili ilaç veriliş yolu
damar yoludur.
• İlaç doğrudan kan akımına katılarak,
en kısa zamanda hedef organa
ulaşmaktadır.
• Bu aynı zamanda en tehlikeli
yöntemdir. Kalbin bir atımında tüm
ilaç istenilen organa ulaşmakta bu da
toksik reaksiyona neden
olabilmektedir.
İLAÇ VERME YOLLARI (4/10)
• Kas içine
• Kas içine ilaç verilişinde ilacın etkisi
damar içine uygulamaya göre çok daha
yavaştır.
• İlaç önce kastan emilir, daha sonra
kana karışır. Bu nedenle damar içine
göre daha uzun sürede etki eder.
• Kas içinden veya deri altı dokusundan
ilaç verileceği zaman kasta ve periferik
dokuda kan akımının yeterli olmasına
dikkat edilir (şokta ve kalp durmasında
uygulanmaz). Bundan dolayı kas içine
uygulama yalnızca dolaşımı yeterli olan
hastalarda uygulanır.
İLAÇ VERME YOLLARI (5/10)
• Deri altına
• İlaç, deri altına, yağ tabakasına veya
onun altındaki dokuya enjekte edilir. Deri
altı dokusuna sınırlı miktarlarda (2 ml’
den az) ve tahrişe neden olmayan ilaçlar
enjekte edilir.
• Bu uygulamada ilacın emilimi yavaştır.
• Genelde ilaç, üst kolun dış tarafındaki
dokuya veya bacağın üst yarısına veya
karın bölgesine uygulanır.
İLAÇ VERME YOLLARI (6/10)
• Solunum Yoluyla
• Kişi solunum yaparken, ilaç
kabını ağzına dayayarak, toz
ya da püskürtme şeklindeki
ilacı doğrudan akciğerlerine
çeker ve ilaç kısa sürede
kana karışır.
İLAÇ VERME YOLLARI (7/10)
• Endotracheal
• Bazı ilaçlar bronş
zarlarından çok hızlı
emilirler dolayısıyla da çok
hızlı etki ederler. Bu ilaçlar
endotrakeal tüpten
verilirler.
İLAÇ VERME YOLLARI (8/10)
• Dil altı
• Sublingual yol, ilacın dil
altına konularak etkisini
gösterdiği yoldur.
• Idorsil (5mg) genellikle
bu yolla alınır.
• Dil altına verilen ilaçlar
çok hızlı emilirler ve
birkaç dakika içinde
etkilerini gösterirler
İLAÇ VERME YOLLARI (9/10)
• Deri
• İlaçlar deriye de uygulanabilir.
Genel olarak deri, ilaçların
emilimine karşı bir engel
oluşturur. Ancak bazı ilaçlar çok
düşük hızda da olsa bu engeli
aşmaktadırlar.
• Bu yolla ilaç verildiğinde ilacın
etkisi uzun süre devam eder.
• Bazı kalp hastalarında
nitrogliserin deri üzerine
uygulanabilmektedir.
• Aynı şekilde kadın hormonlarıda
deriye uygulanabilmektedir.
İLAÇ VERME YOLLARI (10/10)
• Kalp İçine
• İlacın doğrudan göğüs duvarından
kalbe enjekte edilmesidir.
• Bu yöntem son çare olarak
kullanılmaktadır. Kalp durması gibi
durumlarda epinefrin kalp içine
doğrudan enjekte edilir.
• Bu yöntemin, bazı tehlikeli etkileri
de görülebilir. Koroner damarlarda
hasara, sebep olabilir.
• Bu yöntem damar yolu ve
endotracheal tüp yöntemlerinin
başarısızlığa uğraması durumunda
uygulanmalıdır.
• BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ
Download