TARTIŞMAL 1 iLMi TOPLA NT IL AR D iz is i İSLAM'DA AİLE VE • • ÇOCUK TERBIYESI SEMPOZYUMU (TEBLİG VE MÜZAKERELER) I Doç. Dr. Musa Kazım YILMAZ * Doç. Dr. Mustafa BAKTIR * Doç. Dr. Abdullah ÖZBEK * Yard. Doç. Dr. Abdülkadir ETÖZ * Prof. Dr. Necmeddin TOZLU Doç. Dr. Mehmet Faruk BAYRAKTAR * Doç. Dr. Bayraktar BAYRAKLI *Hülya KÜÇÜK * Dr. Tahsin NART * Dr. Mehmet Emin AY * Prof. Dr. Asaf ATASEVEN Doç. Dr. Osman TÜRER * Doç. Dr. Abdullah AYDINLI * Dr. Sabri AKDENİZ BUKİTAP p=~ tsı\.\1 .. \..AMi ILIMLER ARAŞTIRMA VAKFI . ARAFlNDAN HAZIALANMIŞTIR r---~·~·._----~ nmıneŞ.nm i~ H: DIŞ TiC.tRET .t.Ş,. İLMİ NEŞRiYAT 12 iSLAMİ İLİMLER ARAŞTIRMA VAKFI (İSAV) Tartışmalı ilmi Toplantılar Dizisi : ı 8 Editör Redakte Tas hih Sayfa tertibi Dizgi Baskı Cilt : Prof.Dr. İbrahim CANAN : Seyyit Ali TÜZ :Heyet : İsmail KURT Sinan CUMHUR POLATOFSET YEDİGÜN Mücellithanesi 4. Tebliğ NEFİS TERBİYESİ İLE İLGİLİ BAZI AYETLER Yard. Doç.Dr. Abdülkadir ETÖZ Selçuk Ü. ilahiyat Fak. Öğrt. Üyesi TERBİYE'DE BAŞLANGlÇ KÖTÜLÜKTEN KORUNMAK Cenab-ı Hak "Gü enfüseküm ve ehliküm nara" (Kendinizi ve ehateş azabından koruyun) buyuruyor. Bununla mürninleri uyarıyor. (1) Ayrıca "Vela tülgu bi eydiyeküm ile't-tehlüke" (Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız) ayeti ile (2) dikkatimizi çekiyor. Bu iki ve benzeri ayetler bir vazife ile korunınayı emreder. Bu vazifelerin başı imanla birlikte kötülüklerden sakınmaktır. Vermek için çalışmak, hakkın ikamesi ve adaletin yerine gelmesi için cihad etmek bizi tehlikelerden koruyacaktır. linizi Çocukta: N~fis terbiyesi çocukluktan başlar. Büyük mutasavvıf ve Islam alimi Imam Gazzali, çocuk terbiyesi için, konuşmaya başlayan bir çocuğa ilk öğretilecek şeyin, çocuk konuşmaya başlayınca ilk olarak "Allah" (c.c.) ismi eelili ve kolay gelen esmasını sık sık çocuklara telkin ve tekrar ettirmeyi öğütler. Terbiye bir bütün olduğuna göre çocuklara, emsal arkadaşlarından daha süslü elbiseler ve daha lezzetli yemekler yedirmemeyi, çok yemeyi ayıp saymayı, hatta acıkınca ara-sıra katıksız ekmek yedirmeyi tavsiye eder. Büyüklerde itaat ekzersizi : Perhizkarlık daha ziyade büyükler için geçerlidir. Orucun farziyeti nefis terbiyesi içindir. Bütün semavi dinlerde oruç farzdır. (3) Bu farziyyet ile insan; aczini, fakrını ve ihtiyacını anlar. Kendi üzerinde Kadir veRazık bir zat vardır. O'na itaat eder. "yeme" der, yemez. "ye" der, iftar eder. Bu ibadeti ile Maliki Hakiki'ye tam itaat eder. Açlık ve susuzluk elemiyle emsal musibetzedeleri daha iyi anlar. Onlara karşı şefkat ve merhameti galeyana gelir. Böylece hakiki ubudiyyet lezzeti alır. Bu emre itaat olmasaydı mücerret aç kalmanın hiçbir anlamı olmazdı. 100 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi İBADETİN ROLÜ VE SOSYAL TERBiYE Ferdin eğitim ve terbiyesinde aile, okul ve çevre gibi üç faktör önemli bir yer tutar. (4) Toplumda saadet ve şekavetin fidanlığı veya bahçeleri bunlardır. Bütünüyle toplumun uyması gerekli dinin temel esasları, bütün dünya dinlerinin üzerinde ittifak ettiği dört büyük yasaktır. Yalan söylemek, hırsızlık yapmak, zina ve adam öldürmedir. İslamiyet bunları haram saymıştır. Bu yasaklara uyan ve eylemsiz ibadet eden müminlere "muttagi" dendiği gibi eylem halindeki ibadetleri de "muhlis" olanlar yerine getirir. Bunlar dinin temelidir. Derbiyenin de esasıdır. 1- Namaz : Cemaatle, cumada ve iki bayramda topluca eda edilir. Bunlar, ülfete, görüş alış-verişine ve yardımıaşmaya medar olan şerefli bir mazhariyettir. (5) 2- Zekat : Zenginle fakir arasında iyi ilişkilerin gelişmesinde, artan malın ehline ödenmesi için toplumda zenginlerin önemli bir vazifesi vardır. (6) Bununla zengin, fakire şefkat ve merhamet eder. Fakir de zengine karşı hürmet ve muhabbet eder. Böylece içtimai saadet te'sis edilmiş olur. Toplumun fertleri de terbiye kazanır. 3- Hac : İslam cemaatlerinin hepsinin bir yerde, bir yönde ve bir hedefte buluşması için bu ideal bir farzdır. (7) Bu, kalpleri ve gönülleri birleştiren Allah'ın bir lütfu ve rahmetidir. Hac, müslümanların dini ve dünyevi şurasıdır. "Ey insanlar biz sizi bir erkekle dişiden yarattık ve sizi, birbirinizi tanıyasınız diye büyük ve küçük cemiyetZere ayırdık." (8) Kur'an "Ey Ademoğlu" hitabı ile insanların bir ırk, bir cins ve bir tür olduğunu ihtar eder. Hiç kimsenin soy üstünlüğü taslamaya hakkı olmadığını ilan eder. Kur'an "İNSAN" tabiri ile onun karakter ve huylarına, "BEŞER" tabiri ile de onun maddesine ve yapısına işaret eder. Ana rahmindeki acizliği içindeki gelişimleri hatırlatarak, insanların mütevazi olmalarını öğütleyerek terbiye eder. Yukarıdaki ayette işaret edildiği gibi, büyük ve küçük cemiyetten maksat isim ve ünvandan ibarettir. Adres ve plaka gibi insanların bilinmesi ve tanınması içindir. Hayırdayarışma ve şerde engelleme içindir. Yoksa, bazı kafasız ırkçıların zannettiği gibi üstün ırk ve ayrıcalıklı ırk iddiası batıldır. Dinen, ilmen ve hakikaten hiçbir hükmü yoktur. Nefis Terbiyesi İle İlgili Bazı Ayetler 101 TERBiYENİN DÜŞMANI HARAM VE YASAKLAR : İnsanı helaka götüren küfür (şirk) hem zulme sebeb, hem de cehalete sebeb olur. Çünkü fıtratı selime tevhiddedir. Hakiki "Ma'büd" Allah'tır. Bu hakkı inkar anlamına gelen şirk ve küfürle insan, nefsinin hedmine, helakına, hederine ve mahfolmasına sebep olur. Kur'an, nefıslerin terbiyesi hususunda ilk iş olarak "Tevhid"i nazara verir. Bir örnek verecek olursak: Lokman Hekim, çocuğunu öğütlerken şunları tavsiye eder: "Ey oğulcağızım, hiçbir surette Allah'a eş tutma, şüphesiz şirk büyük bir zulümdür." (9) dedikten sonra: - Müşrik olması dışında ana-babaya itaatlı olmayı, - Namaz kılmayı, - Ma'rufu emir ve münkeri nehyetmeyi, -Hardal tanesi kadar iyilik veya kötülüğün hesabı sorulacağı, - Kibirlenmeyi ve öğünmeyi Allah'ın yasakladığım ve - Sabırlı olmayı, azınedilmesi gerekli işlerin başında sayar. (10) AFFEDİLMEYEN EN BÜYÜK GÜNAH "ŞİRK" :Yukarıdaki örnekte üzere, nefıslerin terbiyesi "Tev-hid" ile başlıyor. Çünkü Allah'a ortak koşmak, hem zat-ı Akdes'i tanımamak korkunç bir hatadır. Müşrik bu hataya bağlanır ve itikat eder. O zaman kainatın vücudu kadar şahidieri nefy ettiği gibi vücud-u ilahi kadar bir azameti de inkar ettiğinden sonsuz bir cü-rüm işler. Bir kibritle sonsuz bir ormanı yakmak gibi Allah'ı ve mülkünü tesadüf tanrılarının eline havale eder. Haktan sapan müşrik artık hiçbir terbiye kabul edemez. Halbuki "Elhamdülillahi rabbi'l-alemin" diyen bir kimse, hakkı tasdik ettiği gibi, kisbi olmadan ne varsa her şeyin kendisi için ihsan olduğunu bilir. Allah'ı sena eder. Tanrı kim?: Hiç şüphesiz ki tanrılık makamının sahibi Allah'tır. Kişinin en çok korktuğu, en çok sevdiği ve en çok umduğu şey kimse tansısı da odur. Mü'min her hal ü karda "Alemlerin Rabbi" olan Allah'a güvenir. O'nu sever, O'ndan korkar ve O'ndan umar. Müşrik ise sayısız sevgi, korku ve ümitlerle bağlandığı şeyleri veya kimseleri -nöbetle- hesaba katmak zorundadır. Müşrik hiçbir kalıba giremez ve belli bir terbiye de alamaz. Bir şeye bağlanır, sonra ondan vazgeçip başka birine bağlanır. Sonra her defasında yeniden bağlan­ dığı yolun vey dinin kurallarına uyamaz. Mesela, evrimcilerde olduğu gibi, tesadüf tanrılarına havale ettikleri dünya hayatını, başıboş sandıkları için, dünyayı dünya hesabına ister. Gayesiz sebeblilik-determinizm zincirinde boğulup giderler. görüldüğü 102 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi TEVBE: Tevhidden sonra en önemli esas, terbiye için "tevbe"dir. Terbiyeden maksat iki şeydir. Birincisi, herkesin bir iş ve meslek edinınesi için eğitilmesi, ikincisi de her işte doğruluktur. Bunu kazanma yolunda, Kur'an'ın eğitim metodu, önce günahkar insanı manevi bir temizliğe tabi tutar. Bu da "tevbe"dir. (ll) Mesela tevbe ile ilgili bir ayette: "Seninle beraber tevbe eden, sizler haddi aşmayın, çünkü Allah yaptıklarınızı hakkıyla görür." (12) Hem manen temizlenmeyi emrediyor hem de devamlı gözetlediğini ihtar eden "Rab" terbiyeci. Tevbenin dört ruknü vardır. Bunlar da tevhid, itiraf, pişmanlık ve sebattır. Tevbe öyle bir terkiptir ki bunlardan biri eksik olsa gerçekleşmez. Tıpkı, helva içi şeker, yağ, un, su ve ateşin lüzumu gibidir. Tevhid, Allah'tan başka müracaat kıpısı olmadığı, tek mürebbi ve merc1, gafür ve tevvab (tevbeleri kabul eden) Rab Teala'dır. Kadir-i Mutlak o'dur. iTiRAF, kişinin suçu ve günahını kabul etmesi, tek ve gizli merciye itiraf suretiyle haksızlığını ilan ve kabul etmesidir. Günahını insanlara ve papazlara itiraf etmek haramdır. Hiç kimse Allah'tan başkasına günah itiraf etmemelidir. Allah'tan başka hiç kimsede bağışlama yetkisi yoktur. Allah (c.c.) kulunun yaptığı itiraf adalet etmesi üzerine, fazilet ve lütuf ile karşılık vermek ister. PiŞMANLIK, bir özür dilemedir. Hatayı kabuldür. Hakk'a itaattır. Makamın büyüklüğü karşısında ezilmek, hakkı teslim etmek, "keşke bu günahlar yerin~ iyilikler yapsaydım" demek gibi samimi pişmanlık bir fazilettir. Gafür, Rahim, Kerim, ve Latif olan Rab Allah, kulunu af ile taltif ve tekrim eder. İzzetine yakıştığı gibi kuluna lutf eder. SEBAT, tevbede istikamettir. Bir daha eski günaha dönmernek bağışlanmanın alametidir. İnsanların birbirinden özür dilemesi halinde -manevi zararlar telafi edilebiliyorsa maddi zararlar kişinin mürüvvetine göre değişir terbiyeli mü'minin şiarı özrü kabul etmektir. Özrü kabul etmemek ayrı bir özürdür. Asaletli insanlar, özür dileyenin özrünü kabul eder. Şu kadar ki tevbe için geçerli şartlar özür dileyen için de geçerlidir. Allah Hakkı için tevbe, ölmeden öncedir. Kullar için özür dilerne ve helallik istemede, mağdür tarafın hakkının iadesinin mümkün olduğu zaman ve mekandır. Aksi halde şirk ile ölenin tevbesi ile insan hak ve haysiyetinin ziyana uğradığı özür asla kabul edilmez. Tevbe manevi terbiye için ilk temizliktir. Nefislerin ben ben dediği yerde tevbenin bir anlamı yoktur. Tevbe eden bilir ki herşeye hükmü geçenKadir-i Mutlak birisi vardır. Her mahlükun Rabbi de o'dur. O kendisine -suçlu bile olsa- tevbe ederek itaat edeni cennetine kor. O kendisine ibadet ettiği halde, sonradan isyan edip azan, terbiye dairesinden çıkan kimseyi de cehenneme atar. Nefis Terbiyesi İle İlgili Bazı Ayetler 103 Tevbe edenin, tevbesini kabul sadedinde onsekiz ayet tespit ettim. (13) Alla tevbe etmeyen münafık ve kafideri azaba uğratacağı gibi, mü'minlerin -şartına uygun- tevbesini kabul edeceğini vaad ve garanti etmiştir. MUI'ASAVVIFLARA GÖRE NEFİSLERİN TEZKİYE VE TERBİYESİ Mutasavvıflara sırasıyla: göre Kur'an'da nefsin mertebeleri vardır. Bunlar 1- "İnne'n-nefse le emmaratün bi's-sui" ayeti ile, (15) kötülüğü emreden nefsin şerrine işaret edilir. Bu nefis terbiyesiz -ham bir nefistir. Ve günahkardır. Hz. Bayezid-i Bestami meclisinde bir sılfinin sözü diye, günahkarların kurtuluşu şu teşbih ile anlatılır: "Tevbe kökünü, istiğfar yaprağıyla iyice karıştıracaksın!. .. Sonra onları (kalp havanında) tevhid to km ağı ile iyice döveceksin!.. .. Daha sonra (aşku'llah ateşinde) pişirip muhabbeti Muhammediyye balından katacaksın!. Bu ilacı gece gündüz "kanaat" kaşığıyla yersen günahtan kurtulabilirsin!. .. demiş. 2- "Velauksimü bin nefsi'l-Levvame" ayeti, (1 7) kendine çeki düzen vermesi için nefsi ikaz ve azar eder. Buradan itibaren tevbe ile temizlik başlar. Bu nefis suçunu itirafla pişmanlık duyar. Müracaat mercii tevhiddir. Nefsinin şerrinden Alemierin Rabbi olan Allah'a iltica eder. Kurtuluş ve terbiye için Rabbinin emrine girmek ister. 3- "Fe elheme ha fucura ha ve takva ha" ayetiyle (18) hem kötülüğe, hem de iyiliğe (takvaya) müheyya vaziyette, iki kutupludur nefisler. "Ve nefsün ve ma sevva ha" (19) Nefis yaratanı tarafından tesviye edilmiştir. Kötülüğe karşı korunmak için ilhama muhtaç olan bu nefis, tevhid ile tevbe edip temizlenirse kurtulur. (20) 4- "Ya eyyetühe'n-Nefsü'l-Mutmeinne" hitabı (21) ile Allah'ın emrine uyarak terbiye edilmiş, Tevhid'in zikri ve tevbenin temizliği ile kalbi mutmain olmuş (22) vicdan huzuru ve kalp selameti bakımından saadete kavuşmuştur. Artık onun yeri salih kimselerin arasında ve cennettedir. (23) 5- "Ircii ila Rabbiki Badiyeten Mardiyye" (24) ayetiyle terbiye edilmiş ve bunun gereği olarak Tevhid'in ileri saflıası olarak Rabbinin kader denen program ve senaryosunda itirazsiz ve itaatli rol almış, kazasına ve belasına rıza göstermiş, O'ndan gelen her şeye başım gözüm üstüne demiştir. Bu nefis Rabbinden mürebbi olarak 104 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi razıdır. Yani Ralık ve Kadir Rab olarak, Malik Rab olarak, Sahib Rab olarak, Rezzak Rab olarak ve hakeza Hakim Mürebbi olarak Alemierin Rabbi olan Allah'tan kul olarak razıdır. 6- "En-Nefsü 'l-Mardiyye", yani kendisinden razı olunan nefis, Allah'ın sevdiği, terbiye edilmiş ve ilahi eğitimini, insan-ı Kamil ola rak tamamlamıştır. Allah da Rab olarak terbiye ettiği bu eserinden ve kulundan razı olmuştur. Artık o kul, değerine paha biçilmez antika bir sanat eseri gibi, dipdiri (25) ölümsüz kalbi ile ebedi cennet müzesine layıktır. 7- "En-Nefsü'l-Aliye". Bu nefis terbiye ve tezkiye edile edile en son mertebeye ulaşan, kendisi Rabbinden, Rabbi de kendisinden razı olduğu halde diri ve selim bir kalp ile (26) Allah'a ulaşan salihlerin, şehitlerin, sıddakların ve nebilerin makamıdır. EN KISA TERBiYE : Cennete ve cennetteki makamlara liyakat için eğitilen insanlar bazen uzun, bazen de kısa dönemde terbiyesini tamamlar. Sadece salahat ve niyetten dolayı en kısa yoldan terbiye ve tezkiye ile cennete liyakat kesbedenler şehitlerdir. Yoksa Allah'ın Rab olarak terbiye ve tezkiyesi olmadan hiçbir nefis temize çıkamaz. Kendisini tezkiye etmeye hakkı da yoktur. (27) Terbiye edilmeyen nefis "fe emma men tağa" ve "asera'l-hayate' d-dünya ... " (28) Dünyayı seven terbiyesiz nefis azar ve onun en çok sevdiği, en çok korktuğu ve en çok umduğu tanrısı dünya ve onunla ilgili her şeydir. Şeytan bunu çok süslü göstermiştir (29). Bu terbiyesiz nefislerin varacağı yer cehennemdir (30). Yani bunda teşrik ve terbiyesizlik sonucu isyan ve hüsran vardır. Terbiye edilen nefis itaatli, sabırlı ve Rabbi'nin huzurunda hesap vermekten korkup kendini kötü arzulardan, nefsinin hevasına uymaktan alıkoymuştur. Onun da varacağı yer cennettir (31). Yani bunda da tevhid ve terbiye ile itaat sonucu saadet vardır. EBEDi HAYAT :"0 gün geldiğinde, Allah 'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. O gün insanlardan şakUer ve saidler vardır." (32). "Şakilere gelince, onlar için ateşte (nefesi) bir soluma ve (Eşek gibi) anırma vardır." (33) "Gökler ve yerler durdukça-Rabbi'nin dilemesi müstesna- orada ebedi kalıcıdırlar." (34) "Saidlere gelince, gökler ve yerler durdukça-Rabbi'nin dilemesi müstesna- onlar için ebedi bir cennette kalma vardır. Bu kesintisiz bir ikram ve lütuftur." (35) Cehennemlikler için "Rabbi'nin dilemesi müstesna" denilmesi terbiyesi tamamlanmamış günahkar ve tevbesiz mü'min lerdir. Öteki asi N efi s Terbiyesi İle İlgili Bazı Ayetler ı 05 ler ve kafirler gibi ebedi kalmazlar. Onlann nefislerinin tezkiyesi ve terbiyesi cehennemde tamamlanmıştır. Ebedi cennetlikler için "Babbi'nin dilemesi müstesna" denilmesi de gene terbiyesi dünyadayken tamamlanmamış günahkar ve cehennemlik mü'minlerdir. Onlar ilk girenler kadar cennette kalmadıkları için istisna edilmişlerdir. "Rabbi'nin dilemesi müstesna kesintisiz bir ikram ve lütuf vardır." {36} Denilmesinden de bu anlaşılıyor, (her şeyin doğrusunu Allah bilir) kanaatindeyim. TERBiYE VE DOGRULUK : Efendimiz "Eddebeni Rabbi fe ahsena te'dibi" Rabbim beni terbiye etti, ne güzel terbiye etti. Buyurmuş. Nefsin tezkiyesi ve terbiyesi onun her işte doğruluğu ve istikameti ile mümkündür. İstİkarnet ise, mutedil bir ölçü ve eğitim ile elde edilir. Akıl, din ve ilim sentezi ile her işte aşırılıktan kaçınmak, istikameti ve bir ömür boyu devam edecek doğruluk mücahedeyi ifade eder. İnsanın kendi kendisiyle savaşı ancak doğruluk içindir. Bu sebeple "emr olunduğun gibi dosdoğru ol" (37) Alemler için bir uyarı olan bu kitab, ancak sizden dosdoğru olmayı isteyenler için bir hidayet rehberidir." (38) Bir hadiste, "Büniye'l-İslamü Ale's-Sıdk"= "İslam doğruluk üzere bina edilmiştir" diye buyrulmuştur. Bir vaad olarak terbiyeliler cennete ve bir vaid olarak terbiyesizler de cehenneme gidecektir. Çünkü en son terbiye azabtır. 106 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi DiPNOTLAR 1- K.K. Tahrim 66/6 2- K.K. Bakara 2/195 3- K.K. Bakara 2/183 4- Muhammed Ahmed, Et-Terbiyetü'l-İslamiyye, C. 3, s. 257 5- Et-Terbiyetü'l-İslamiyye, C.3. s. 256 6- a.g.e. aynı yer 7- a.g.e. aynı yer 8- K.K. Hucurat 49/13 9- K.K. Lokman 31/13 10- K.K. Lokman 31/ 14-19 ll- K. Kerim'de tevbe ile ilgili 87 ayet zikredilmiştir. 12- K.K. Hud 111112 13- K.K. Bakara 2/37, 54, 187; Maide 5/39, 71; En'am 6/54; Tevbe 9/117, 118; Hud 11/112; Meryem 19/60; Tahıl 20/ 82, 122 Furkan 25170, 71; Kasas 28/67; Müci'tdile 58/13; Müzzemmil 73/20 14- Ahzab 33173 15- K.K. Yusuf 12/53 16- El-insafü nısfu'd-din (insaf dinin yarısı dır.) 17- K.K. Kıyame 75/2 18- K.K. Şems 9118 19- K.K. Şems 9117 20- K.K. Şems 91/9 21- K.K. Fecr 89/27 22- K.K. Raad 13/28 23- K.K. Fecr 89/29-30 24- K.K. Fecr 89/28 25- Tasavvufa göre kalpler beştir. 1- Ölü kalpler: Zalimlerin ve bilerek günah işleyen fasıkiarın kalpleridir. Nefsü emınare mertebesinden kurtulamazlar. Kafır ve münafıkların kalpleri böyledir. 2- Hasta kalpler: Arada sıdara sevap işlediği halde günahı terketmeyen afasık kimselerin kalpleri böyledir. 3- Gafıl Kalpler: Müslümanların, günahkarlarının kalpleri böyledir. 4- Uyanık Kalplre: Tevbe eden hatalı da olsa fırasetli müminlerin kalpleridir. 5- Diri Kalpler: Mutmain, karlere razı ve Rabbi de kendisinden razı olan yüce insanlar ötelerden, melekut Aleminden ilham ve vahiy alan Allah'ın Rab olarak razı olduğu Veli ve Nebi kullarıdır. K.K. Şuara 26/89 K.K. Necm 53/32 K.K. Naziat 79/37-39 K.K. En'am 6/43; Enfal 8/8; Nahl 16/63, Neml 27/24 K.K. Naziat 79/39 K.K. Naziat 79/40-41 K.K. Hud 11/105 K.K. Hud 11/106 KK. Hud 11/107 KK. Hud 11/108 K.K. Hud 11/108 KK. Hud 11/112 (Resulullah bu ayetteki "Festagım kema umirte" için "beni Hud Suresi ihtiyarlattı" buyurmuş. 38- KK Tekvir 81/27-28 262728293031323334353637-