KALĐTE YÖNETĐM SĐSTEMĐ VE BĐZ HAKAN SARAÇOĞLU AMPHENOL INTERNATIONAL LTD Türkiye ve Ortadoğu Satış Pazarlama Bölge Yöneticisi [email protected] Konu - Başlıkları: Kalite nedir? Ülkemizdeki kalite anlayışına bakış Artan rekabet şartlarında kalite sisteminin önemi. Gelişen hızlı teknoloji ve rekabet şartları kalite sistem anlayışını kaçınılmaz kılmaktadır. Şirketlerin kuruluş amacı Nedir? Para kazanmaktır. Para kazanmak için; Rekabet etmek gerekir. Rekabet edebilmek için; Đstenen kaliteyi en az maliyetle en fazla miktarda üretmek gerekir. Bunun içinde kalite sistemini kurmak ve tüm çalışanlar tarafından benimsenmesini ve uygulanmasını sağlamak gerekir. Kalıcı olmak için; Kendi alanımızda güçlü Ar-Ge’lere sahip olup, doğru zamanda doğru ürünlerle pazarda kalıcılığımızı ve karlılığımızı garantilemek gerekir. Peki hep birlikte şöyle bir gerçek kalite anlayışı ile şu an ülkemizde şirketlerimizin kalite anlayış ve uygulamalarına bir göz atalım. Kalite Sistemi Nedir? Şirketteki her aşamada tanımlanan standartlar çerçevesinde en iyinin en hızlı ve en verimli bir şekilde yapılarak müşteri memnuniyetinin sağlanması anlamına gelir. Kalite sadece üretimle alakalı bir sistem değildir. Kapıdaki bekçiden şirket başkanına kadar herkes içine alan bir sistemdir. Ülkemizde kalite anlayışına bakış Bakalım aşağıdaki hikaye size tanıdık gelecek mi? Ülkemiz de Kalite yönetim sistemine bakışı 4 grupta topladım. 1. Benim sistemle bir işim olmaz, ben üretir ve satarım. Gerisi boş diyenler, 2. Kendisi inanmadığı halde sırf bazı şirketler soruyor, sorarlarsa gösterelim diye kalite belgesi alanlar, 3. Kalite sisteminin faydalı olabileceğini düşünüp bir şeyler yapmaya çalışanlar, a. Bu konuya çok fazla zaman ve para harcamazlar. b. Bu şirketlerde kaliteden kaliteciler sorumludur diğerleri ilgilenmezler 4. Uzun dönemli, rekabetçi ve karlı bir şirket olmanın kalite sisteminden geçtiğini bilenler ve inananlar, a. Bu şirketler kalite sistemi için para ve zaman harcarlar, b. Sistemleri yaşayan sistemdir, c. Bunu başkaları için yapmazlar, d. Tüm çalışanlar kaliteden birey olarak herkesin sorumlu olduğunu bilirler, e. Takım ruhu ile çalışırlar, f. Zaman yönetimi çok önemlidir, g. Güçlü bir iletişim sistemine sahiptirler. Peki ya siz hangi gruba giriyorsunuz? Gerek 92 yılında yaptığımız ISO 9000 çalışmaları gerekse daha sonra bugüne kadar yaptığım yüzlerce yurt içi ve yurtdışı denetlemelerde edindiğim tecrübelerim göstermiştir ki;ilk zamanlar bir moda olarak tüm şirkette terimler herkesin ağzında dolaşır prosedürler yazılır. Hummalı çalışmalar yapılır. Sertifika alınması çok önemlidir. Hatta öyle talimatlar yazılır ki; her şey yapılan şekliyle değil de mükemmele yakın şekilde tanımlanır. Sertifika alınır, sonunda şampiyonluk kupası gibi şirketin her tarafına asılır. Belli bir zaman sonra yapılanlarla, yazılanlar arasında fark oluşur, daha sonra denetlemeler öncesi prosedürler tekrar güncellenir. Ama pek çok şirket tarafından özü olmadan duvara asılacak bir sertifika olarak kabul edilir. Bunu sağlaması için kalite bölümleri kurulur. Kalite bölümleri diğer bölümlerle kavgalar eder. Sistem tüm çalışanlarca anlaşılmadan uygulandığı ve kaliteyi sağlamanın sadece kalite bölümünün işi olarak görüldüğü için, çoğu zaman bu sistem şirketlerde bir yük ve ayak bağı hatta maliyet artırıcı unsur olarak ortaya çıkar. Ve aynen şu sözler söylenir “yazıp çizmekten iş yapamıyoruz.” Ve özü olmadan kalite sistemi uygulamaya çalışan bu firmalar bu sözü söylemekte yerden göğe kadar haklıdır, farklı şekilde olması da mümkün değildir. Üst yönetim sanki bu alt çalışanların işiymiş gibi gidin gereken neyse yapın talimatını verir. Peki şimdi sizlere şu soruları sormak istiyorum: - Şirket sahiplerinin ve üst yönetimin sahiplenmediği ve içinde olmadığı bir iş, çalışanlarınca sahiplenilebilir mi? Bu anlayışla kurulan bir sistem maliyeleri azaltıp verimliliği artırabilir mi? Yine bu anlayışla kurulan bir sistem eksiklerini sürekli düzeltip kaliteyi artırarak takım ruhunu geliştirebilir mi? Bu şirket karlı rekabetçi ve uzun süreli bir şirket olabilir mi? Đnsanların olayı kavramadığı, uygulamadığı ve göstermelik yapılan kalite sistemleri şirketlere kar mı zarar mı getirir? Şirketler Neler yapmalı? - En üst yönetim mutlaka işi sahiplenmeli ve öğrenmeli, Tüm çalışanlara eğitimler aldırılmalı, Takip ve gelişim sistemleri oluşturulmalı, Kaliteden herkes sorumlu hale gelmeli, Şirket içerisinde Müşteri Tedarikçi Đlişkisi oluşturulmalıdır. Şirkette birbirlerini müşteri ve tedarikçi olarak görüp, en iyi hizmeti vermeyi görev haline getirmeyenler, müşteri memnuniyetini nasıl sağlayabilirler? Đlk başta eğitimle ve sistem kurma için para harcanır. Bir çok patron veya üst düzey yönetici bunu gereksiz ve lüzumsuz harcama olarak görür. Burada çok önemli bir nokta atlanır. Kalite sistemi bir yaşam tarzıdır, rekabetçi pazarın vazgeçilmez bir oyuncusudur. - Rekabet gücü - Teknoloji - Maliyet - Verimlilik Bu maddeler olmadan şirketin uzun soluklu olması düşünülebilir mi? Sistemsiz bir şirketten birkaç örnek; - Çalışanların sistemsizlikten dolayı boşa harcadıkları zaman için ödenen mesai paraları, - Şirket sahiplenilmediği ve bir sistem olmadığı için harcanan elektrik, su ve hor kullanılan ve bozulan araçlar, Üretim de artan hata oranları, bunlardan dolayı oluşacak müşteri şikayet ve kayıpları, Yere dökülen, ezilen, boşa atılan, satın alınıp kullanılmayan malzemeler ve ekipmanlar, Bunlar daha da artırılabilir… Yukarıdaki konuları, kişiler şirketinizi sahiplenmeden çözebilir misiniz? Şirketinizin kaybetmesi ve maliyetli üretim yapması sadece sizin şirketin sorunuymuş gibi görülebilir. Ama gerçekten öyle midir? - Şirketiniz verimli ve kaliteli bir şekilde çalıştığında ülkemize daha fazla para girecekken giremeyecek, Sonra Uzakdoğu ile rekabet edemiyoruz deyip yatırımlar yapılamayacak, Yatırımlar yapılamadığı için bir müddet sonra iyi rekabet edilemeyip zararla şirketler kapatılacak, Giderek Avrupa‘daki gibi üretim yerleri Uzak Doğu’ya kaymaya başlayacak, Đşsizlik ve ekonomik krizler artacak. Bugün küçük olanlar yarın büyüyecekler. Artan rekabet şartlarında kalite sisteminin önemi. Her geçen gün müşteri beklentileri ve standartlar giderek artmaktadır. Ve biz bir karar vermek için yol ayırdımındayız. Kalıcı ve rekabetçi olabilmek için EĞĐTĐM ve TAKIM RUHU şart. Ülke olarak geleceğimiz verimli, kaliteli, takım ruhu ile çalışma ve geleceği yönlendirecek Ar-Ge’ lerle mümkündür. Bunun için de gereken her şeye sahibiz. “Değişmeyen Tek Şey Değişimdir.” Avrupa giderek ihtiyarlarken ve ataleti düşerken nüfusumuzun %60’ı 30 yaşın altında genç ve dinamik. Bu çok güzel ve muazzam bir potansiyeldir. Türk insanımız, pratik zekası ile yönlendirildiğinde inanılmazları her zaman gerçekleştirmiştir. Tarih bunun defalarca ispatıyla doludur. Düşünceniz ne ise yaşamınızda odur, yaşamınızın gidişini Değiştirmek istiyorsanız, düşüncelerinizi değiştiriniz. “Öğrenmenin de maliyeti vardır; Önceden öğrenenler indirimli fiyattan öğrenir; Otoriteden öğrenenler özgürlük bedeliyle öğrenir; Deneyerek öğrenenler etiket fiyatından öğrenir; Hayattan öğrenenler gecikme zammıyla öğrenir; Hayattan da öğrenemeyenler boşa gitmiş hayatlarıyla öğrenirler. Arthur Miller” Umarım bizler indirimli fiyattan öğrenenlerden oluruz. En kısa sürede dünyadaki hak ettiğimiz güçlü seviyeye ulaşmak dileğiyle. Hayat oyunu başka oyunlara benzemez. Sonunda kazananlar, Hakemin üç kırmızı kartına rağmen gole gitmesini bilenlerdir. H. E Jansen Hakan Saraçoğlu