Slayt 1

advertisement
BİRGÜL BAŞOL
2009470016
GÜLSÜM DUYGU DEMİR
2008470025
Albert Schweitzer
(d.14 Ocak 1875 - ö.4 Eylül 1965)
Albert Schweitzer Alman humaniter,
doktor, filozof, müzisyen, teolog,
hayvansever ve anti-nükleer aktivistti.
Schweitzer, iki doktorasına rağmen tıp
doktoru olmaya karar verdi; Afrika'da
doktorluk yapma amacıyla 30 yaşından
sonra tıp tahsili yaptı; Gabon'da bir
hastane kurdu ve yaşamını yöre halkının
sağlığına adadı.
Geliştirdiği
“Yaşama
Saygı
Felsefesi" ile
günümüzdeki
çevreci ve
hayvansever
hareketlerin
öncüsü kabul
edilir.
Yaşama Saygı Felsefesi
• Yaşama Saygı Felsefesi, hayatta emin
olduğumuz tek şeyin yaşamımız ve
yaşamımızı sürdürme isteğimiz olduğunu
ifade eder. Bu, kendimizden başka tüm
canlılarla (fillerden yerdeki otlara kadar)
paylaştığımız bir şeydir. Öyleyse tüm
canlıların kardeşleriyiz ve kendimize
gösterilmesini istediğimiz ilgi ve saygıyı
onlara göstermek zorundayız.
Albert Schweitzer, o dönemlerde
Almanya'nın günümüzde ise Fransa'nın bir
parçası olan Alsace'da (Alsas), bir papazın
oğlu olarak dünyaya geldi. Schweitzer,
Jean-Paul Sartre'in annesinin kuzenidir.
Küçük yaştan itibaren orga karşı büyük
tutkusu ve yeteneği vardı, Avrupa'nın en
iyi orgcuları tarafından eğitildi;zamanla
org yapımı konusunda dünyanın en iyi
uzmanlarından birisi oldu.
1893'te Strasbourg Üniversitesi'nde
felsefe öğrenimine başladı ve 1899'da
doktorasını tamamladı. Aynı yıl
Strasbug'daki St. Nicholas Kilisesi'nde din
görevlisi olarak atandı. Ertesi yıl teolojide
doktorasını tamamladı ve çeşitli dini
okullarda yöneticilik yaptı. 29 yaşına
geldiğinde biri teoloji alanında, bir başkası
Kant hakkında ve bir diğeri Bach'ın yaşam
öyküsü hakkında olmak üzere üç kitap
yazarak müzik, din ve felsefe alanlarında
değerli katkılarda bulundu; ayrıca org
yapımı hakkında da eserler verdi.
Hep insanlığa
doğrudan hizmet
etmek için büyük
bir istek duyan
Schweitzer,
1904'te tesadüfen
Paris Misyoner
Topluluğu'nun
yayınladığı bir
dergide Fransız
kolonisi Gabon'da
çalışacak doktor
arandığını okudu.
Afrika, o yıllarda kara kıta olarak
anılıyordu; Avrupa'dan Afrika'ya
gitme yürekliliğini gösteren
araştırmacı ve misyonerlerin çoğu
orada hastalanarak yaşamını
yitiriyordu. Buna rağmen Schweitzer
Avrupa'daki konforlu yaşamını
terkederek Afrika'da doktorluk
yapmaya karar verdi.
Schweitzer 30 yaşında tıp eğitimine
başladı; 38 yaşında eğitimini tamamladı.
Ne var ki tüm hayatını Paris Misyoner
Topluluğu'nun ilanındaki ihtiyaca cevap
vermek üzere yeniden düzenlediyse de
göreve talip olduğunda geri çevrildi. Geri
çevrilmesinin nedeni, onu bu göreve
almanın Misyoner Topluluğu aracılığı ile
Afrika'ya gitmek isteyecek ve yerlilierin
kafasını karıştıracak başka liberaller ve
radikal kişilere örnek olmasından
duydukları kaygı idi.
Topluluk, bu gerekçe ile ona
maddi destek olmayı reddetti. Bu
tavır, Schweitzer'i yıldırmadı. Bu
sefer ücret karşılığı bu göreve talip
olan bir doktor olarak değil de, kendi
kaynakları ile profesyonel
hizmetlerini sunan bir doktor olarak
yeniden başvurmayı planladı.
1912'de Schweitzer ile evlenen,
hemşire olarak kendini yetiştiren
Helen Bresslau, gönüllü olarak ona
eşlik edecek; hastane kurmak için
gelir sağlama kampanyasını
sürdürecek ve ilk 2 yıl tüm masrafları
üstlenecekti. Yardımcı olabilecek
arkadaşlarının listesini yaptılar. Eğer
para toplayabilirlerse, topluluk
kendilerine hiçbir masraf
getirmeyecek projeleri için onları
reddedemeyecekti.
Sekiz yıl seyahat hazırlığı ile geçti. Bu
sırada üniversitede görev yapmaktaydı,bu
amaç uğruna görevini bıraktı. Uzun
dönemli konser anlaşmalarını iptal etti.
Küçük bir arkadaş grubunun desteği ile
hazırlıklarını sürdürdü. Sonunda,
çalışmalarının kesinlikle topluluğun
misyonuna zarar vermeyeceğini kabul
ettirebildi. 1913'te Gabon'daki
Lambaréné'de bir hastane kurmak üzere
eşi ile beraber yola çıktı. Çift, sağlık
hizmetleri vermeye bir tavuk kümesinde
başladı, zamanla yeni binalar yaptı.
Hastane yüzlerce hastaya hizmet verir
hale geldi.
Lambaréné'e gelişlerinden 1 yıl sonra I.
Dünya Savaşı başladı. Almanya vatandaşı
olarak bu Fransız kolonisinde düşman
kabul edilmekteydiler. Savaş esiri olarak
Fransa'ya götürüldüler. Götürüldükleri yer
ülkenin güneyinde, bir zamanlar akıl
hastanesi olarak kullanılan ve ressam Van
Gogh'un da intiharından önce 4 yıl kaldığı
bir mekandı.
Schweitzer ve eşi 1918'de Alsace'a
dönebildiler ve 1919'un başında kızları
Rhena doğdu. Alsace'da Schweitzer'in
annesi, birlikte büyüdüğü pek çok genç
ölmüş, her yer yakılıp yıkılmıştı.
Schweitzer ve eşinin sağlıkları bozuktu; bir
zamanlar yıldız öğretim üyesi ve öğrencisi
olduğu Strausbourg Üniversitesi'nde
Schweitzer'i hatırlayan yoktu ve maddi
açıdan zor durumdaydılar. Ne var ki
İsveç'te Uppsala Üniversitesi'nde onu
hatırlayan birisi çıktı ve 1920'de ders
vermek için ailesi ile birlikte İsveç'e
gitmek üzere bir davet aldı.
Orada, 1915'te geliştirdiği Yaşama
Saygı Felsefesi hakkında ilk defa resmi
konuşma yaptı.
"İnsanın ahlakı insanla bitmemeli,
evrene yayılmalıdır; bir parçası olduğu
büyük hayat zincirinin yeniden farkına
varmalıdır. Tüm varlığın bir değeri
olduğunu anlamalıdır. Hayat, bencil veya
düşüncesizce hareketler nedeniyle yok
edilemeyeceği gibi daha yüce bir değer
veya amaç için de feda edilemez."
İsveç'te
Afrika
deneyimlerini
anlatan bir
konuşma turu
yapma teklifi
alması üzerine
borçlarını
ödeyebildi ve
bu konuda bir
kitap yazarak
Afrika'ya
yeniden
dönecek parayı
kazandı.
Afrika’ya döndükten sonra hastanenin
laboratuvarında kızı Rhena ile birlikte çalıştılar.
Rhena babasının ölümünden sonra hastanenin
yönetimini üstlendi.
Dr. Schweitzer, 1953 yılında 1952 Nobel
Barış Ödülü'nü aldı. Ödülü aldıktan sonra,
ömrünü politikadan uzakta geçirmeye
çalıştıysa da nükleer silahlanma ve
Hiroşima ve Nagazaki'nin bombalanma
olaylarından duyduğu rahatsızlık onu bu
konuyu araştırmaya ve arkadaşlarının da
teşviki ile 1957 Bilinç Deklarasyonu adlı
dünyaca ilgi gören deklarasyonu
yayınlamaya yöneltti. 1958'de ise "Barış
mı yoksa Atom Savaşı mı?" adlı bir kitap
yazdı.1959’da Sonnning Ödülü’nü aldı
Dr. Schweitzer
1965'te 90
yaşında hayatını
kaybettiğinde
hastanenin
bahçesine
gömüldü.
Öldüğünde
hastanesi 72
binalı, 600 yataklı
6 doktor ve 35
hemşireli bir
hastane olmuştu.
Albert Schweitzer'den
Seçme Sözler
•
Bir çok insan mutsuz olduğunu bilir; ama
daha fazla sayıdaki insan mutlu olduğunu
bilmez.
•
Biz hepimiz o denli çok birlikte
olduğumuz halde hepimiz yalnızlıktan
ölüyoruz.
•
Büyük olmak iyidir, ama insan olmak
daha iyidir.
Albert Schweitzer'den
Seçme Sözler
• Hayat, bencil veya düşüncesizce
hareketler nedeniyle yok edilemeyeceği
gibi, daha yüce bir değer veya amaç için
de feda edilemez.
• İnsanın ahlakı insanla bitmemeli, evrene
yayılmalıdır; bir parçası olduğu büyük
hayat zincirinin yeniden farkına varmalıdır.
Tüm varlığın bir değeri olduğunu
anlamalıdır.
Albert Schweitzer'den
Seçme Sözler
• Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan
kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya
hükmetmeyi öğrendi
• Uygarlık maddi ve manevi ilerlemedir; bu
ilerleme gerek kişilere, gerekse
topluluklara hayat uğraşısının yarattığı
zorlukları azaltmakla olur.
• Vazife duygusu, en büyük terbiyeci güçtür.
Albert Schweitzer'den
Seçme Sözler
• Her insanin bizi insan olarak ilgilendirdiği
bilinci azalırsa kültür ve etik sarsılmaya
başlar.
• Mutluluğu sadece insanlarla "bölersen",
onu "çarpabilirsin."
• Kimse yıllarca yaşadığı için ihtiyarlamaz.
İnsanlar ideallerine ihanet ettikleri zaman
yaşlanırlar.
9 MAYIS
AVRUPA GÜNÜ
Avrupa Günü, Mayıs ayının ilk 10
günü içerisinde Avrupa Birliği ülkeleri ve
aday ülkelerde kutlanan gündür. Avrupa
Günü olarak Avrupa'da kutlanan gün
aslında 5 Mayıs'tır. 5 Mayıs 1949'da
Avrupa Konseyi kurulmuştur.
AB, henüz AET iken, planın açıklandığı 9
Mayıs'ı Avrupa Günü ilan etmiştir. Ancak
Avrupa’da bazı kesimler hala Avrupa Günü
olarak 5 Mayıs’ı kutlamaktadırlar.
Çünkü Avrupa Konseyi, o tarihlerde
özellikle insan hakları, hukukun üstünlüğü
ve parlamenter demokrasi gibi ilkeleri
savunduğu ve yerleştirmeyi amaçladığı
halde Bugün Avrupa Günü olarak kutlanan
Schuman Bildirgesi'nin yayınlandığı 9
Mayıs ise, sadece kömür ve çelik
sektörlerinde ekonomik işbirliğini
amaçlamaktadır.
Soğuk Savaş’ın ortaya çıkmasıyla
Avrupa kıtasında bir zaruret haline gelen
barış projesinin temelleri 1950 yılında
Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman
tarafından atıldı. Schuman Deklarasyonu
olarak bilinen bildiri, Avrupa’da kalıcı
barışın tesis edilmesi amacıyla Avrupa
çapında işbirliğinin derinleştirilmesine
yönelik bir irade beyanını ifade diyor.
9 Mayıs günü ilan edilen deklarasyon,
1951 Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ile
1957 Avrupa Ekonomik Topluluğu ve
Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu
antlaşmalarının ve dolayısıyla Avrupa
bütünleşmesinin başlangıcı olarak kabul
ediliyor. 1985 yılında Milan'da yapılan
Zirve sonrasında 9 Mayıs'ın, "Avrupa
Günü" olarak kutlanılması kararı alınmıştır.
Türkiye ise aday ülke statüsü elde
ettiği 1999 yılından beri 9 Mayıs’ı
kutluyor.
BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜR EDERİZ.
AVRUPA GÜNÜNÜZ
KUTLU OLSUN 
Download