SERAP BİNGÖL TÜRK ANAYASALARININ “KUVVETLER AYRILIĞI” YÖNÜNDEN MUKAYESESİ KUVVETLER AYRILIĞI TEORİSİ Tarihte ilk kez Aristo bu düşünceyi ortaya atar. En iyi hükümet sistemini arayan filozof, devlet faaliyetlerini üçe ayırır ve her faaliyetin de bir organa verilmesi gerektiğini söyler. Ne var ki, güçler ayrılığı, bir kuram ciddiyet ve bütünlüğüne modern çağlarda, özellikle 18. yüzyılda kavuşur 18. yüzyılda güçler in ayrılmasındaki yarardan ilk söz eden, İngiliz filozofu Locke olur. John Locke Uygar Yönetim Üzerine İkinci İnceleme isimli ünlü eserinin 12. bölümünde devlet yönetiminde “yasma kuvveti”, “yürütme kuvveti” ve “federatif kuvvet” şeklinde üç kuvvet bulunduğu ve bunların birbirinden ayılması gerektiğini savunmaktadır Montesquieu kuvvetler ayrılığı teorisinin gerçek kurucusu (1689 -1755) olarak kabul edilmektedir. Montesquieu’ ye göre önemli olan üç kuvvetin bir tek elde toplanmasıdır. Yasama ve yürütme güçleri aynı kişinin veya grubun elinde bulunacak olursa özgürlükten söz edilemez. Yasama ve yürütme güçlerini kendinde toplayan kişi ya da grubun bu iki güce dayanarak baskıcı yasalar çıkarması ve bu yasaları baskıcı bir şekilde uygulaması her zaman olasıdır. KUVVETLER AYRILIĞI SERT KUVVETLER AYRILIĞI YUMUŞAK KUVVETLER AYRILIĞI BAŞKANLIK SİSTEMİ PARLAMENTER SİSTEM SERT KUVVETLER AYRILIĞI Bu hükümet sisteminde yasama ve yürütme erkleri ayrı ayrı organlara verilmiştir. Bu organlar arsındaki ilişkiler çok sınırlıdır. Hiçbir organ bir diğer organın yetki ve görev alanına girmez. Erkler ayrılığı temelinin en iyi uygulandığı sistem olan başkanlık sisteminde yürütme gücü bir kişiye bırakılmıştır. Bu kişi ya doğrudan doğruya halk tarafından, ya da iki dereceli bir seçim yöntemi gereğince yine halk tarafından seçilir. Yarı-Başkanlık Sistemi Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği ve önemli yetkilere sahip olduğu, ancak Bakanlar Kurulu’nun parlamentoya karşı sorumlu olduğu sisteme yarı başkanlık sistemi denir. Yarı başkanlık sistemine örnek olarak, Fransa, Portekiz, Avusturya, İrlanda, İzlanda ve Finlandiya verilmektedir YUMUŞAK KUVVETLER AYRILIĞI Sert kuvvetler ayrılığı sisteminde, yasama ve yürütme kuvvetleri birbirinden mutlak bir şekilde ayrılmış iki organa verilmiştir. Bu organlar karşılıklı olarak birbirinden, gerek kaynak bakımından, gerek varlıklarını sürdürme bakımından bağımsızdır. Yani, yasama ve yürütme organları ayrı ayrı seçilir ve seçildikten sonra da birbirlerinin varlıklarına son veremezler TÜRK ANAYASALARININ KUVVETLER AYRILIĞI YÖNÜNDEN MUKAYESESİ Yasama görevi, Meslis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan’a verilmiştir. Yürütme yetkisi ise başında padişahın bulunduğu Bakanlar Kuruluna (Heyet-i Vükela’ya) verilmiştir. Kanun teklifi sadece hükümet yapabilecektir. Hükümet padişaha karşı sorumludur. Padişah gerektiğinde meclisi açma, kapama yetkisine sahiptir. Meclisin hükümeti denetleme yetkisi yoktur. Padişah yetkileri oldukça fazladır. Padişahın yetkilerinin geniş tutulmasının belirtileri isE şunlardır. Padişahın meclis feshetme ve toplantıya çağırma yetkisi vardır. Hükümetin siyasi sorumluluğu padişaha karşıdır. Padişahı, hükümetin güvenliğini bozanları ülke dışına sürgün etme yetkisi vardır [ Kanun-i esasi ile Türk tarihinde ilk kez halk hükümdarın yanında yönetime ortak edilmiştir. 1876 tarihli anayasa 81 ve 91. maddeleri arasında yargıya ilişkin düzenlemeler getirmiştir. 85. maddede doğal yargıç kavramını getirmiş hükümetle bireyler arasındaki davalara dahi genel mahkemelerin bakacağını bildirmiş ve yargı birliğini oluşturmuştur. 86. madde de ise mahkemelerin her türlü müdahaleden azade olduğu hükmünü getirmiş. 1876 Anayasasında yapılan 1909 Anayasa Değişiklikleri Parlamenter sisteme geçişin adımları atılarak, bakanların hükümet siyasetinden dolayı birlikte, kendi haklarındaki işlerden dolayı tek başına Meclis-i Mebusan’a karşı sorumlu olacakları belirtilmiştir. Padişahın yetkilerini sınırlandıran hükümler anayasaya getirilmiştir. Üyelerin kanun teklif etme yetkisi üzerindeki Padişah denetimi kaldırılmıştır. Padişahın sürgüne gönderme yetkisine son verilmiştir. Padişah kararlarında Başbakanın ve ilgili bakanın imzası bulunacağı belirtilmiştir. Padişahın meclis toplantılarına engel olma yolu kapatılmıştı. Padişahın Meclis-i Mebusan’ı tek başına dağıtma yetkisi kaldırılmıştır. Padişahın meclisi feshetmesi, ayan meclisinin onayına ve üç ay içinde seçim yapılması koşuluna bağlanmıştır. 1921 ANAYASASI ( TEŞKİLAT-I ESASİYE Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu kabul edilmiştir. Güçler birliği ilkesini benimsemiştir. Yasama ile yürütme yetkisinin mecliste olacağı hükmü kabul edilmiştir. Meclis başkanını aynı zamanda bakanlar kurulunun da başkanı olduğuna yer verilmiştir. Ayrıca bir hükümet başkanı yoktur.Tek meclis söz konusudur. Yargıdan ve yargı bağımsızlığından söz edilmemiştir. 1921 Anayasası’nda 1923’te Yapılan Anayasa Değişiklikleri Cumhurbaşkanı meclis tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilecektir Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından ve meclis üyeleri arasından seçilecektir. Bakanlar, Başbakan tarafından ve meclis üyeleri arasından seçilerek ve tamamı Cumhurbaşkanı tarafından meclisin onayına sunulacaktır. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak gerekli gördüğü hallerde meclise ve bakanlar kuruluna başkanlık edebilecektir. 1924 Anayasası Bu anayasanın kabul ettiği hükümet sistemi, meclis hükümeti sistemi ile parlamenter sistem arasında karma bir sistemdir. Kanun yorumlama(yasama yorumu) yetkisi TBMM’ ye verilmiştir. Bu hak diğer anayasalarımızın hiçbirinde yoktur. Kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı ilkesini benimsemiştir. Yasama ve yürütme yetkisi mecliste toplanır. Meclis yasama yetkisini bizzat kullandığı halde, yürütme kudretini ancak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle kullanabilir. Meclis, hükümeti denetleyebilir ve düşürebilir. Ancak hükümetin meclisi feshetme yetkisi bulunmamaktadır. Hükümetin kolektif sorumluluğu ilkesi benimsenmiştir. Anayasanın üstünlüğü ilkesi benimsenmiş ancak Anayasa Mahkemesi henüz kurulmadığı için anayasanın üstünlüğü tam manasıyla sağlanamamıştır. Yargı hakkının ulus adına; usul ve yasaya göre bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağı belirtilmiştir. 1961 Anayasası Kuvvetler ayrılığı ve parlamenter sistem ilk kez benimsenmiştir. Çift meclis sistemi kabul edilmiştir. TBMM, millet meclisi ve cumhuriyet senatosu isimli iki ayrı meclisten oluşmuştur. Yürütme görevini cumhurbaşkanının ve bakanlar kurulunun yerine getireceği belirtilmiştir. Anayasa mahkemeleri kurulmuştur. Yargı yetkisini Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerin kullanacağını belirtmiş ve yargı bağımsızlığını bütün güvenceleri ile gerçekleştirmiştir. Hâkimlerin bağımsızlığını sağlamak üzere yüksek hâkimler kurulu oluşturulmuştur. 1961 Anayasası’nda 1971 ve 1973 Anayasa Değişiklikleri Bakanlar kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilmiştir. Kanun Hükmünde Kararname kavramı ilk kez 1961 Anayasası ile geçerlilik kazanmıştır. Küçük partilerin Anayasa Mahkemesine iptal davası açma hakkı kaldırılmıştır. Anayasa değişikliklerinin sadece şekil bakımından denetlenebileceği hükmü getirilmiştir, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur. Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmuştur. Üniversite özerkliği zayıflatılmış ve TRT’nin özerkliği kaldırılmıştır. 1982 Anayasası Devlet yapısı içinde yürütme organı, yürütme organı içinde ise Cumhurbaşkanı güçlendirilmiştir. Tek meclis sistemi benimsenmiştir. Hükümet sistemi olarak temelde parlamenter hükümet sistemi benimsenmiştir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Cumhurbaşkanına meclisi feshetme yetkisi verilmiştir. Türk Anayasaların Kuvvetler Ayrılığı Yönünden Mukayesesi Anayasalar Kuvvetler Birliği Kuvvetler Ayrılığı 1876 Anayasası Meşruti Yönetim Yok 1921 Anayasası Meclis Hükümeti Yok 1924 Anayasası Yok Karma Hükümet Sistemi 1961 Anayasası Yok Parlamenter Hükümet Sistemi 1982 Anayasası Yok Parlamenter Hükümet Sistemi Anayasalar Yasama Yürütme Yargı Mebusan Meclisi + Ayan Meclisi TBMM Padişah + Heyet-i Vükela Bağımsız Mahkemeler TBMM Yargıdan Söz etmez 1924 Anayasası TBMM Cumhurbaşkanı ve Bağımsız Bakanlar Kurulu Mahkemeler 1961 Anayasası TBMM Cumhurbaşkanı ve Bağımsız Bakanlar Kurulu Mahkemeler 1876 Anayasası 1921 Anayasası Türkiye’de 1924 ve 1961 Anayasaları’nda Kuvvetler Ayrılığı Yönünden Mukayesesi Türkiye’de 1924 Anayasası’nın “kuvvetler birliği” ve “görevler ayrılığı”, 1961 anayasasının ise “yumuşak kuvvetler ayrılığı” sistemini kabul ettiği, bu açıdan iki anayasa arasında önemli fark olduğu görüşü yaygındır. Bu görüşün iki gerekçeye dayandığı anlaşılmaktadır: Birincisi, 1924 Anayasası’nda Türkiye Büyük Millet Meclisinin hükümeti düşürme yetkisine sahip olmasına karşılık, yürütme organının meclisi feshetme yetkisinin bulunmamasıdır. Kuvvetler ayrılığı açısından 1924 ve 1961 Anayasaları arasında fark olduğunu ileri sürenleri dayandığı ikinci ve bizce birincisinden daha fazla ağırlık taşıyan gerekçe, 1924 Anayasası’nın 5. ve 7. maddeleriyle, 1961 Anayasası’nın 6. maddesi arasındaki farktır. Gerçekten, 1924 Anayasası’nın 5. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, yasama yetkisine ek olarak, yürütme gücünün de asli sahibi olarak göstermektedir. Anayasanın 6. maddesine göre “yürütme görevi; kanunlar çerçevesinde, cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından yerine getirilir. ” 1924 Anayasası, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ ne yürütme gücünün asli sahibi göstermiş olmakla beraber, ona bu gücü bizzat kullanma yetkisini vermiş değildir. 1961 Anayasası’nın 5, 6, 7. maddelerinin ortak gerekçesinde de; ” Kanun olmayan yerde Türk Hukuku’nda yürütme de yoktur. Yürütme organı, kaynağını kanundan almayan bir tasarrufta bulunamaz. ” demek suretiyle yürütme, yasamanın gösterdiği alanda hareket eden bağlı bir organ konumunda düzenlenmiştir. Her iki anayasada da yürütme organının “mahfuz” bir düzenleme yetkisi yoktur; ne 1924 ne de 1961 Anayasaları, kanun alanıyla düzenleyici işlemler alanını birbirinden konu itibarıyla ayırmışlardır. Her iki anayasa, idari işlemlerin mutlak kanuna dayanması zorunluluğunu ve kanun olmayan yerde idarenin de olmayacağı ilkesini kabul etmiştir 1961 Anayasası, yargı organının bağımsızlığı konusunda 1924 Anayasası’ndan çok daha güvenceli bir sistem kurmuştur. Ancak bu Anayasanın getirdiği yenilikler, yargı fonksiyonunun ayrılığı ilkesine değil, bu ilkenin güvence ve yaptırımlarına ilişkindir. Yasama ve yürütme fonksiyonlarının ayrılığı konusunda 1924 ve 1961 Anayasaları’nın kabul etmiş oldukları sistemden daha da önemli bir sapma, 1971 anayasa değişikliği ile Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin verilmiş olmasıdır. Kanun hükmünde kararnamelerin, Anayasada belirtilen sınırlar içinde de olsa, bakanlar kuruluna yürürlükteki kanunlarda değişiklik yapma yetkisini vermesi, şüphesiz hayli önemli bir yenilik ve 1924–1961 sistemlerinin “kanuncu” özelliğinden oldukça ciddi bir sapmadır 1961 ve 1982 Anayasaları’nda Kuvvetler Ayrılığı Yönünden Mukayesesi 1982 Anayasası’nın 7’inci maddesi 1961 Anayasası’nın 5’inci maddesine paralel olarak, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez.” hükmünü ihtiva etmektedir. Anayasanın 8’inci maddesi ise, “Yürütme yetkisi ve görevi, “ başlığı altında, “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilir.” demektedir. Bu ifade ile 1961 Anayasası’nın 6’ıncı maddesi arasında derhal dikkati çeken fark, 1961 de yürütmenin sadece bir “görev” olarak nitelendirilmiş olmasına karşılık, 1982 Anayasası’nın yürütmeyi bir yetki ve görev olarak nitelendirmesidir. Burada belirtilmesi gereken bir diğer fark ise; 1961 Anayasası’nda yürütmenin, “kanunlar çerçevesinde” yerine getirilen bir fonksiyon olmasına karşın, 1982 Anayasası’nın ise, bu fonksiyonun “Anayasa ve kanunlara uygun olarak” kullanılması gerektiğine işaret etmiş olmasıdır. Anayasa mahkemesine göre yürütmenin, anayasada belirtilen istisnai haller dışında asli veya özerk bir düzenleme yetkisi bulunmamaktadır. Düzenleme yetkisi, 1982 Anayasası’nda da “türevsel ve bağlı” olmaya devam etmektedir. 1982 Anayasası’nın 7’inci maddesine göre Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin kuruluş, teşkilat ve çalışma esasları ile personel atama işlemlerinin, doğrudan doğruya “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile düzenlenebilmesi de yürütmenin asli düzenleme yetkisinin başka bir örneğini oluşturmaktadır. Bu iki istisnai durum dışında 1982 Anayasası’nın yasama ve yürütme fonksiyonlarının ayrılığı konusunda kabul ettiği formülün, 1924 ve 1961 Anayasaları’ndaki kanunun üstünlüğüne dayanan sistemi temelde değiştirmediği söylenebilir. KPSS SORULARI 1) Aşağıdakilerden hangisi, Türk parlamenter sisteminin özelliklerinden biridir? a) Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi b) Yürütmenin yasama organını istediği zaman feshedebilmesi c) Parlamentonun iki meclisli olması d) Cumhurbaşkanı’nın bütün işlemlerinin yargı denetimine tabi olması e) Hükümetin parlamentoya karşı sorumlu olması Cvp: E 2) Aşağıdakilerden hangisi, Türkiye’de uygulanmakta olan parlamenter hükümet sisteminin özelliklerinden biri değildir? a) b) c) d) e) Doğrudan halk tarafından seçilen bir parlamento bulunması Hükümetin, parlamentodan güvenoyu almak zorunda olması Belli koşullar altında, cumhurbaşkanı’nın parlamento seçimlerini yenileme imkanının olması Parlamentonun, çeşitli hukuki araçlarla hükümeti denetleyebilmesi ve düşürebilmesi Parlamentonun iki turlu bir seçim sistemiyle oluşması Cvp: E