1 YOLSUZLUK 1.Yolsuzluğun Tanımı Günümüzde, globalleşen dünyanın ortak sorunu niteliğini kazanan yolsuzluk, ortaya çıktığından bu yana kamu kesimini ilgilendiren bir olgu olarak ele alınmıştır.Genellikle, yozlaşma, iltimas veya rüşvet kavramları ile eş anlamlı olarak kullanılır.1Diğer bir tanımlamaya göre ise, maddesel kazanç için (örneğin rüşvet), ya da parasal olmayan özel amaçlara yönelik olarak (örneğin kayırma) kamusal yetkinin yasadışı kullanımını içeren davranış ve eylemleri kapsamaktadır.2 2.Yolsuzluk Türleri 2.1 Siyasal Yolsuzluk ve Yönetsel Yolsuzluk 2.1.1 Siyasal Yolsuzluk Siyasal işlevlere ilişkin kamu yetkisinin, siyasal yönetim sürecinde çıkar gözetilerek, yasal düzenlemelere aykırı biçimde kullanılması siyasal yolsuzluk olarak nitelendirilebilir.Bir çıkar kümesinin kendisine sağladığı menfaat karşılığında bir parlementer bir yasa taslağı üzerinde etkide bulunmaya yönelirse ya da iktidardaki bir siyasal parti siyasal gücü ve yetkisini partinin ve yandaşlarının çıkarlarını gözetecek biçimde kullanırsa ortaya siyasal yolsuzluk çıkmaktadır. 2.1.2 Yönetsel Yolsuzluk Kendisine kamuya ait bir yetki verilen kamu görevlisinin bu yetkiyi, yetkinin veriliş nedenlerinin dışında bir amaç için bilinçli ve kurallara ya da yasalara aykırı olarak maddi veya manevi bir çıkar karşılığı kullanması, yönetsel yolsuzluk olarak tanımlanabilir.Yönetsel yolsuzlukların baş aktörleri ise kamu bürokrasisi ve kararları uygulayıcı bürokratlardır.3 Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı, “Yolsuzlukla Mücadeleye Yardımcı Olmak Maksadıyla Alınması Gereken Tedbirlere İlişkin İnceleme Raporu” D.D.K Yayınları, Ankara, 1996 2 Berkman, A. Ümit, “Azgelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet”, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1983 3 Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı, “Yolsuzlukla Mücadeleye Yardımcı Olmak Maksadıyla Alınması Gereken Tedbirlere İlişkin İnceleme Raporu” D.D.K Yayınları, Ankara, 1996 1 2 2.2 Sınıflandırma Denemesi 2.2.1 Maddesel Bedel İçerikli Yolsuzluk Kamu görev ve yetkilerinin maddesel kazanç gözetilerek yasal düzenlemelere aykırı biçimde kullanılması maddesel bedel içerikli yolsuzluk olarak nitelendirilir. 2.2.1.1 Rüşvet Maddesel çıkar içeren yolsuzluk türünün en yaygın ve bilinen biçimi rüşvettir.Kamu görevlilerinin bir takım maddesel çıkarlar (para, mal, hediye gibi) karşılığı bunları sağlayan kişi ya da kümelere ayrıcalıklı bir kamu işlemi ile çıkar sağlamaları rüşvet olarak tanımlanacaktır. 2.2.1.2 Haraç Haraç diye adlandırılacak diğer bir yolsuzluk türünde, kamu görevlisi karşısındaki kişiden, işini yapmak için bir bedel istemektedir.Diğer bir deyişle, memur yapması gerekli bir işlemi yapmak için vatandaştan yasal olmayan bir ödeme talebinde bulunmaktadır.Burada rüşvet olgusu kamu görevlisinden kaynaklanmaktadır.Kısaca, kamu görevlisinin yapması gereken bir işlemi yapmak için karşısındaki kişiden açıkça para istemesi haraç türü yolsuzluk olarak nitelendirilebilir. 2.2.1.3 Zimmet Zimmet, memurun para ya da mal niteliği taşıyan kamusal bir kaynağı yasalara aykırı olarak kişisel kullanımı için harcaması ya da kullanması olarak tanımlanabilir.4 2.2.2 Dayanışma İçerikli Yolsuzluk Kamu görevlisini etkilemek üzere, para ya da mal gibi ekonomik bir güç yerine maddesel olmayan bir gücün, örneğin akrabalık bağlarının etkileme aracı olarak kullanılması da mümkün olmaktadır.Maddesel bedel içermeyen bu dayanışma içerikli yolsuzluk türünün özü; kayırma, iltimas ya da nüfuz kullanmaya dayanmaktadır. 2.2.2.1 Yakınları Kayırma Böyle bir durumda, kamu görevlisi için bir çıkar olup olmadığı tartışılabilir.Ancak yaygın görüşe göre, memur yakınlarına yardım etmekle manevi bir kazanç elde ettiği gibi ileride bu yakınlardan maddi nitelikli bir yardım isteyebilecek olması da potansiyel bir kazanç olarak görülebilir. 2.2.2.2 Sözü Geçer Kişileri Kayırma Siyasal ya da toplumsal nüfuz sahibi kişilerde bu güçlerini bir etki aracı olarak kullanarak kamu görevlisinden ayrıcalıklı bir kamu işlevi isteyebilmektedir.Burada, kamu Berkman, A. Ümit, “Azgelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet”, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1983 4 3 görevlisi, sözü geçen kişinin olası olumsuz tepkilerinden sakınmak ya da ileride kendinin bir kayırılmaya ihtiyacı olduğu zaman bu kişiden yardım isteyebilme olanağına sahip olmak düşüncesi ile ayrıcalıklı kamu işlevi yapabilir.Bu şekilde bir maddesel kazançtan sözedebiliriz.5 3. Yolsuzluğun Nedenleri 3.1 Kapasite Yetersizliği Kamu hizmetlerinin yeterli olmadığı durumlarda, hizmet almak isteyenler arasında bir çekişme olacaktır.Özellikle devlet yapısı saydam değil ise yani kamu görevlilerinin yetkisi fazla abartılmış ve hesap verme duruları yok ise, bu durumda yolsuzluk için uygun bir ortam oluşturulmuş demektir. 3.2 Sosyal ve Ekonomik Nedenler Yolsuzlukların ve yozlaşmanın en büyük nedenlerinden olarak gösterilen diğer bir iki neden ise çok hızlı nüfus artışı ve çarpık kentleşmedir.Bu ikisinin yolsuzluğu arttırıcı etkileri vardır.Öncelikle her ikisi de kamu hizmetlerine yönelik talebi artırımı ve bu da kaynakların yetersiz kalmasına yol açar. Türkiye’de nüfus artışı ele alındığında, bu artışın çok hızlı olduğu görülür.Nüfus yılda %2 ile %2.5 arası bir artış göstermektedir.Bu oldukça hızlı bir artış olarak nitelendirilebilir ve beraberinde birçok olumsuzluklar getirmektedir.Çünkü ülkemizde bu yüksek büyüme hızına karşın, artan nüfusa iş olanağı yaratılamamaktadır.Devlet, suni olarak kamu kesiminde aşırı ve gerek olmayan sayıda istihdam yaratsa da, işsizlik yine de büyük bir problem oluşturmakta ve oluşturulan fazladan istihdam da ülkenin ekonomisini etkilemektedir.Ayrıca bu durum, siyasi iktidarın yandaşlarını oluşturduğu yapay kamu istihdamına almasıyla yetenek ve tecrübe ikinci plana itilmiş olur.Ülkemizde hızlı nüfus artışının beraberinde getirdiği yolsuzluk örneklerine sıkça rastlanır.Örneğin ülkemizde kamu hizmeti olarak sağlanan eğitim ve sağlık artan nüfusa yetişememekte ve bu hizmetleri veren kamu kurumlarına bağış yapanlar kayırılmaktadır.Yapmayanlar ise ya bu hizmetlerden yararlanamazlar ya da hizmetleri geciktirilir.Burada önemli belirtilmesi gereken konu, kamu hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle bu hizmetlerden kimlerin yararlanacağını; iltimas, rüşvet, zor kullanma, adam kayırma gibi yoz yöntemlerin belirlediğidir. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı, “Yolsuzlukla Mücadeleye Yardımcı Olmak Maksadıyla Alınması Gereken Tedbirlere İlişkin İnceleme Raporu” D.D.K Yayınları, Ankara, 1996 5 4 Hızlı kentleşme de artan nüfusun ve ülke içi göçlerin bir sonucudur ve beraberinde bir takım olumsuzluklar getirir.1950’den bu yana Türkiye’de hızlı nüfus artışının ve izlenen ekonomik politikaların doğal sonucu olarak kentleşme hız kazanmış ve beraberinde çeşitli sosyo-ekonomik , kültürel ve ahlaki sorunları getirmiştir.Bu artış, kentlerin yeni gelen nüfusu kaldırabilme kapasitelerinin yetersiz kalmasına neden olmuştur.Kente eklenen yeni yaşam birimleri için altyapı ve diğer hizmetler yetersiz kalmaya başlamıştır.Bu durumda işinin görülmesini isteyen kişiler, özel ve hatta resmi kuruluşlar, kendi çevreleri ve güçleri doğrultusunda adil olmayan yollarla işlerinin görülmesinin sağlamaya çalışmaktadırlar. Tabiiki, hızlı ve çarpık kentleşmenin en çarpıcı örneği gecekondular olarak verilebilir.Bu şekilde ekonomik yetersizlikler içinde kentlere gelenler, hiçbir yasal dayanağa dayanmadan devlet arazilerine izinsiz konutlar inşa etmektedirler.Bu gecekondulaşmanın çok yoğun olması gecekondu semtlerinin doğmasına neden olur ki bu da siyasi hedefleri olan partiler için bir oy potansiyeli demektir.Ayrıca, özellikle son yıllarda, araziye önce mafya denilen yasa dışı yollarla kendilerine faaliyet alanı seçmiş kişilerin el koyması ile başlamakta; kamu otoritesi maddi ödüller ve gerekirse ilgili kişilerin can güvenliğine kadar uzanan tehditler aracılığı ile etkisizleştirilmekte, sonra bu işleri kendi başına yapacak beceri ve birikimi olmayan insanlara, bu arazilerden parseller verilmektedir.En son aşamada, kamu otoritesi de kendi koyduğu yasakları ihlal ederek, bu binalara seçim öncelerinde tapu veya tapu tahsis belgesi dağıtmak suretiyle bu alandaki yozlaşma çerçevesini yasal bir kılıfla tamamlamaktadırlar. Bunların dışında ekonomik bağlamda baktığımızda kamu görevlilerinin maaşlarının özel kesime göre düşüklüğü de bir neden olabilir.Çalışanlar açısından özel sektörle kamu sektörü arasındaki bu maaş farkı kamu çalışanlarının çalıştıkları kuruma karşı bağlarını ve sadakatlerini zayıflatabilir.Bu da yolsuzluklara neden olabilir.Maaş konusunda yapılabilecek bir diğer yorum ise; kamu sektöründe maaş politikasının performans-maaş ilişkisine dayanmaması yolsuzluğu artırıcı bir etki yaratabilir. 3.3 Siyasal Nedenler Özellikle Türkiye mevcut siyasi ve ekonomik yapılanması düşünüldüğünde, siyasal yozlaşma açısından son derece elverişlidir ve böyle bir yapı içerisinde yozlaşmanın olması değil olmaması şaşırtıcı gelebilir.Türkiye’de Osmanlı’dan bu yana siyasal deneyimin en önde gelen özelliği, otoriter devlet-sivil toplum çatışmasıdır.Türkiye bürokratik, merkeziyetçi ve muhafazakar bir siyasi yapıya sahiptir.Ülkemizde serbest piyasa ekonomisi uygulamaları yönünden büyük çabalar olmakla beraber gerçekte devlet ağırlıklı bir ekonomik yapı 5 hakimdir.Türkiye’de hala ekonomik girişimci grupların çok büyük bir bölümü batılı anlamında burjuvazi değildir.Liberalizm ve bireyciliğin temeli olan karşılıklı hak ve hukuk fikri Türkiye’de yaygın olarak benimsenmiş değildir.Tarihsel olarak gruplar belli kuralları olan Pazar ekonomisi içinde faaliyet göstererek değil, fakat siyasi nüfuz mekanizmasını kullanarak devletten elde ettikleri imtiyazlar yolu ile zenginleşmişlerdir. Özellikle 1950’den beri inişli çıkışlı da olsa sürekli olarak yaşanan ekonomik büyüme ve gelişme süreci önceleri devletin öncülüğünde de olsa giderek güçlenen bir özel girişimci kadrosunu Türkiye’de de artık toplumsal gelişmenin itici güç durumuna getirmiştir.Ancak, bu özel girişimci kadrosu, her dönemde devletten teşvikler, düşük faizle yatırım olanakları, gümrük ve vergi indirimleri gibi kolaylıklar beklemektedir.Bu ayrıcalıkların hangi kıstaslara dayanarak kimlere tahsis edileceği belli kurallara bağlı olmadığından yozlaşmaya neden olmaktadır.Bir yandan devletin dağıttığı ayrıcalıklardan yararlanmak isteyenler, iktidar sahipleriyle yakın ilişkiler kurarak tahsislerin kendilerine kaydırılmasına çalışmakta, diğer yandan iktidarda bulunan partiler, ekonomik ayrıcalıkları tahsis etmek için kendilerine siyasal ve maddi destek verilmesini istemektedirler. Siyasal yöntemlerle rant yaratma ve kollamacılık, siyasetimizin temel öğesi haline gelmiştir.İster sağda ister solda olsun, tüm siyasi partiler iktidara geldikleri günden itibaren hemen yandaşlarını işe yerleştirmeye, onları siyasi olarak kollamaya ve yükseltmeye başlamaktadırlar. 3.4 Diğer Nedenler Yolsuzluk olgusunun diğer nedenleri ile kastedilen daha çok sosyal nedenlerdir.Bu nedenlerin başında caydırıcı cezaların eksikliği gelir.Kamu oyunda büyük yankılara sebep olan büyük skandalların beraatler ya da basit kamu vicdanını tatmin etmeyen cezalarla sonuçlanması yolsuzlukların artmasında önemli rol oynar. Yolsuzlukların bir diğer nedeni ise çalışanlar arasındaki adaletsizliktir.Ülkemizde personel yönetiminin temel ilkesi olması gereken “eşit işe eşit ücret” anlayışı, kamu kemsinde görülen memur-sözleşmeli, memur-işçi ayrımı yanında farklı kamu kurumları arasındaki farklı uygulamalar nedeni ile zedelenmiş, hatta ücretler arasında uçurumlar oluşmuştur.Ayrıca, kamu personel sisteminde daha iyi çalışanı daha .çok ödüllendirme uygulaması da yoktur.Hizmeti gereği gibi yapanla yapmayan ya da kötü yapan arasında bir ayrılık gözetilmemektedir. Yolsuzlukların bir diğer nedeni ise gelir dağılımındaki bozukluklardır.Bir yandan örnekleri ancak çok zengin ülkelerde görülen lüks ve israf hayatı yaşanırken diğer yandan 6 minimum yaşam koşulları yerine getiremeyen büyük bir kesim, birlikte yaşamaktadır.Gelir dağılımındaki bu bozukluk, toplumda değer yargılarını, örf ve adetleri, normlar ve kuralları yıkmaktadır.6 4. Yolsuzluğun Etki ve Sonuçları 4.1 Yolsuzluğun Olumlu Etkileri 4.1.1 Olumlu Etkilere İlişkin İlk Savlar Yolsuzluğun bazı olumlu etkileri 1900’lerin başında tartışmaya açılmıştır.Ford’a göre ne kadar dürüst olursa olsun yetersiz ve bilgisiz bir yönetim yolsuzluktan daha olumsuz bir seçenektir.Yolsuzluk içeren yöntemler ile örneğin “işlerin yürümesi” ağır ve aksak yürümesine yeğlenmelidir.Key ise 1936 yılında yayınlanan yapıtında, yolsuzluk olgusuna geniş bir görüş açısı ile bakıldığında, yolsuzluğun bazı olumlu etkilerinden de söz etmenin olanaklı olduğunu ileri sürmüştür.Key kamu kuruluşlarına personel alımında görülen kayırmacılığın sonucunda, bürokrasinin toplumsal yapıyı daha temsil eder bir niteliğe kavuştuğunu, bu yolla iş bulabilen göçmenlerin topluma daha kolay uyum sağladıklarını ve ulusal bağlılıklarının güçlendiğini savunmuştur. Yolsuzluğa dolaylı olarak değinen Whyte da toplumsal hareketlilikleri düşük olan ve oğlan yollardan saygınlık kazanma olanakları çok kısıtlı olan İrlandalı ve diğer bazı göçmen kümelerinin, kent yönetimlerinde siyasete atılıp yerel siyasal partilerin örgütlü yolsuzluk düzeninde etkin roller oynamaları sonucunda, bunların kentsel toplumsal yapıda kendilerine bir konum bulabildiklerini ileri sürmüştür. 4.1.2 Merton’un “Gizli İşlev” Yaklaşımı Merton’a göre, toplumsal ve yasal kurallara aykırı olmasına karşın yolsuzluğun varlığını sürdürmesi, gizli bir işlevi gördüğünü göstermektedir.Diğer bir deyişle, gereksinim duyulan ya da yetersizce, bu işlevi görecek yapılar ve süreçler oluşmaktadır.Merton’a göre, örneğin oylarının karşılığında özellikle kente yeni gelmiş göçmenlerin işe alınmaları ya da kamu işlemlerinde ve diğer sorunlarında kuralların esnetilerek kendilerine yardımcı olunması gibi kayırma türü yolsuzluklar, bu yoksun kesimlerin gereksinimlerini biçimsel süreç ve yapılara oranla daha etkin bir biçimde karşılamakta ve yadsınamayacak toplumsal bir işlev görmektedir.Ayrıca iş çevrelerinin biçimsel süreç ve yapılar çerçevesinde karşılanması zor Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı, “Yolsuzlukla Mücadeleye Yardımcı Olmak Maksadıyla Alınması Gereken Tedbirlere İlişkin İnceleme Raporu” D.D.K Yayınları, Ankara, 1996 6 7 olan ya da yetersiz kalan kimi gereksinimleri de, örneğin ekonomik güvence, belli bir kar oranı, rüşvet türü yolsuzluk ile giderilmektedir.Merton yolsuzluğu bağışlatmak amacı gütmediğini, fakat konuya farklı bir açıdan bakıldığında yolsuzluğun belli işlevler gördüğünü ve bazı gizli gereksinimleri karşılayan bir seçenek olduğunu belirtmektedir. 4.1.3 Siyasal ve Toplumsal Gelişmede Olumlu Etkiler Bu düşüncenin en önemli temsilcilerinden olan Scott yolsuzluğun özel bir etki biçimi olduğunu savunmuştur.Scott’a göre bu tür yolsuzluklar farklı kümelerin istem ve çıkarlarının doyumuna yardımcı olmakta ve baskılar azalmaktadır.Bu yönü ile yolsuzluk, siyasal yaşamın ve düzenin tamamlayıcı bir öğesi olarak görülebilir; çünkü önemli kümelerin istek ve çıkarlarının doyurulmadığı bir ortamda bir diğer etki biçimi olan şiddetin ortaya çıkması büyük bir olasılıktır.Yolsuzluk bu olasılığı azaltmaktadır ve siyasal şiddete yeglenmelidir. 4.1.4 Ekonomik Gelişmede Olumlu Etkiler Yolsuzluğun ekonomik gelişmede olumlu etkileri olduğunu savunanlar, tartışmaya ekonomik kalkınma-bürokrasi-verimlilik arasında olumlu ilişki kurulmasını eleştirerek başlamaktadırlar.Bu düşüncenin öncülerinden biri olan Leff , yolsuzluk , belirsizlik ve yatırım arasında ilginç bir ilişki kurmaktadır.Leff’e göre, yatırım yapılması için belli bir güvence gerekmektedir.Girişimciler belirsizlik durumunda yatırım yapmaktan kaçınacaklardır.Yolsuzluk ile bürokratik çevrenin davranışları yönlendirilebildiği ve denetlenebildiği ölçüde belirsizlik azalmakta, yatırım güvencesi ve olasılığı artmaktadır.Leff, yolsuzluğun firmaların verimliliğini arttıran bir etkisi de olduğunu ileri sürmüştür.Leff’e göre, örneğin döviz ya da kimi ticaret belgeleri gibi kısıtlı tahsislerde, genellikle en yüksek rüşveti veren tahsisi almaktadır.Ancak rüşvet bir maliyet öğesidir.Leff, rüşveti veren firmanın fazladan olan bu maliyeti ya birikmiş kaynaklardan ya da işlerini daha verimli yürüterek karşılayabileceğini, sonuçta ekonomide verimli çalışan kuruluşların ayakta kalacağını ileri sürmektedir.7 4.2 Yolsuzluğun Olumsuz Etkileri 4.2.1 Siyasal Dizge, Devlet ve Yönetimin Yozlaşması Yolsuzluğun en genel ve olumsuz etkisi siyasal dizgenin- devletin ve yönetimin yasallığını ve saygınlığını zedelemesidir.Yolsuzluklar, demokraside tüm bireylerin hukuk Berkman, A. Ümit, “Azgelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet”, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1983 7 8 önünde eşitliği ilkesini ortadan kaldırmaktadır.Yolsuzluklar, öncelikle kamu mallarına ve olanaklarına eşitlik içinde ulaşabilme ilkesini zedelemekte ve böylece kamusal makamları ya da görevleri, küçük bir gruba hizmet sunan ve karşılığında çıkar sağlanan bir tür ayrıcalıklı yerlere dönüştürmektedir.8 4.2.2 Kamu Yönetiminin Felce Uğraması Yolsuzluklar sonucunda kamu amaçlarının saptırılması ve her güçlü irade arasında çekiştirilmesi devletin önüne koyduğu amaçlara ulaşamamasını veya planlarını gerçekleştirememesini sağlar.Siyasal yapının bu şekilde bozulması yönetimi acizleştirir ve yönetme kapasitesini sınırlar.Bu durumda kamu yönetimi kendisinden beklenen işleri yerine getiremez.Sonuçta bürokrasi kalkınmanın bir aracı olacağına engeli olur.Ayrıca kamu kuruluşlarında yolsuzluklarla işlemeye alışmış bir sistem adil ve yasal işlemleri yapmaz hale gelir.Örneğin Türkiye ‘deki gümrük girişleri gibi.Özellikle ithalat yapan şirketlerin karşılaştığı yolsuzluk problemleri yüzünden gümrük aracısı firmalar ortaya çıkmış ve bu da Türkiye’deki yolsuzluğun ne kadar meşru hale sokulduğunun bir kanıtı olmuştur. 4.2.3 Kamu Yönetiminin Pahalılaşması Yolsuzluk, halk için pahalı yönetim demektir, işlerin rüşvetsiz yürümediği bir yönetimde halkın ödediği vergi anlamını yitirmekte, verilen rüşvetler kamu hizmetleri için ikinci bir ödeme olmaktadır.Bunun gibi ihalelerde yolsuzluklarda örneğin rüşvetin miktarı ya ihale tutarına eklenerek ya da ihaleye konu olan malın niteliği düşürülerek çıkarılmakta, sonuçta her iki durumda da ihale kamuya pahalıya gelmektedir.İhalelerde yolsuzluklar üstleniciler ve kamu görevlilerinden oluşan asalak bir çıkar kümesi yaratmakta, halkın verdiği vergilerden oluşan kamu harcamalarının bir bölümü bu küme tarafından çalınmaktadır.Yolsuzluk aracılığı ile vergi kaçırılması da benzer niteliktedir.Bu tür yolsuzlukların yaygınlaşması halinde kamu yönetimi karapara oluşturan ve bunun dağıtımını yapan bir düzene dönüşmektedir.9 Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı, “Yolsuzlukla Mücadeleye Yardımcı Olmak Maksadıyla Alınması Gereken Tedbirlere İlişkin İnceleme Raporu” D.D.K Yayınları, Ankara, 1996 8 Berkman, A. Ümit, “Azgelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet”, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1983 9 9 5 Yolsuzluğa Karşı Önlemler 5.1 Yasal Yaptırımların Ağırlaştırılması Yolsuzlukları önlemenin en kuvvetli yöntemi yolsuzlukların daha baştan oluşmasını önlemektir.Bunun için yolsuzlukları ortaya çıkarmaya yarayan kanunlar konulmalıdır.Eğer yolsuzlukları örtbas eden kanunlar yerine özellikle kamu kesimini şeffaflaştıran kanunlar koyulursa, yolsuzluk yapmak isteyenler için caydırıcı bir önlem olur.Yolsuzluğa verilen cezaların arttırılması da yolsuzluğa karşı bir mücadele şeklidir ancak bu tek başına yeterli değildir.Çünkü yolsuzlukları ortaya çıkaracak yasal zemin hazırlanmadıkça yolsuzluk yapanlar yakalanamayacak ve ceza almadıkları için ağırlaşan cezaların bir caydırıcı yönü kalmayacaktır.Ülkemizde ise bu tür yasaları çıkarmak yerine, yolsuzluğa verilen cezalar arttırılmaktadır.Dolayısıyla halen yolsuzluk oranı çok fazladır. 5.2 Yolsuzluğa Karşı Araştırma ve Soruşturma Örgütlerinin Kurulması Yolsuzlukların kamu kesiminde kamusal ve siyasal yetkiyi ellerinde bulunduranlar tarafından yapıldığını düşünürsek, bu kişilerin denetimsiz bırakılması yolsuzluklara zemin hazırlayacaktır.Bu tür kurumlara hem yetki hem de kendi denetim yetkisinin verilmesi sonucunda zaten ülkemiz bu duruma düşmüştür.Yolsuzluklarla savaş sürekli ve düzenli olması halinde etkisi artacaktır.Bu nedenle özellikle devletten bağımsız olan, yolsuzluk konusunda eğitilecek, yolsuzluk savlarını araştıracak ve soruşturacak bir yolsuzluğu önleme örgütünün kurulması süreklilik ve düzenlilik açısından çok önemlidir. 5.3 Kamu İşlemlerinin Basitleştirilmesi ve Hızlandırılması Bazı kamu işlemlerinin basitleştirilmesi ve hızlandırılması durumunda, işlem peşinde olanların yolsuzluğa yönelme olasılıklarının azalacağı ileri sürülebilir.Bu açıdan kamu kuruluşlarında örgüt ve yöntem birimlerinin kurulması ve bunların düzenli ve sürekli bir biçimde kuruluşun işlemlerini incelemelerini ve öneriler oluşturmaları sağlanmalıdır.Ayrıca halkla ilişkiler birimlerinin kurulması, kurulu ise bunların güçlendirilmesi ve işlemlerde vatandaşa yardımcı olmaları ve yakınmaları en kısa sürede gidermeye çalışmaları sağlanmalıdır. 10 5.4 Kamu Görevlilerinin Mali Durumlarına İlişkin Düzenlemeler Kamu görevlilerinin maaşlarının, özellikle Türkiye’de yetersiz olduğu söylenebilir.Bu açıdan, kamu görevlilerinin, özellikle yolsuzluk gizligücü taşıyan konumlarda bulunanların, ekonomik durumlarının yolsuz uygulamaları özendirmeyecek bir düzeye çıkarılması da alınacak önlemler arasında düşünülebilir. 5.5 Rüşvetçiler İçin Tuzak Kurulması Yabancı sigara, içki ve uyuşturucu maddeler gibi kaçak yasak malları satanları, emniyet görevlilerinin alıcı gibi görünerek suçüstü yakalamaları yöntemi, yolsuzlukları önlemede de kullanılabilir.Ayrıca yolsuzlukları ihbar eden görevlilere de ödüller verilmesi, terfi ettirilmesi gibi özendirici önlemler alınabilir.10 5.6 Türkiye’de Yolsuzlukla Mücadele için Çıkarılan Yasalar ve Diğer Önlemler Öncelikle ülkemizde yolsuzluklarda savaşmada kullanılan temel yasalar şunlardır: ihmal, Evrakta sahtecilik, Rüşvet, Zimmet, İhtilas vb. suçlar) 19.04.1990 tarih ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasası. 13.11.1966 tarih ve 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Yasa. 29.07.1999 tarih ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası. 02.12.1999 tarih ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasa 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Yasa Ancak hukuk sistemimizin, yolsuzlukların soruşturulması konusunda yeterli olmadığı açıktır. Bu konuda da ivedilikle bir çalışmanın başlatılması ve yasal boşlukların doldurulması gerekmektedir. 11 Berkman, A. Ümit, “Azgelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet”, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1983 11 http://www.chp.org.tr/bykp/yolsuzluk.htm 10 11 KARA PARA 1.Kara para ve kara paranın aklanması 1.1 Kara para tanımı Ekonomik ve mali piyasaların globalleştiği dünyada her şey alım ve satıma konu mal ve hizmet olmaktadır.Ayrıca ülkeler geleceklerini tehlikeye atacak, ekonomik istikrarsızlıklar yaratacak faaliyetlere de izin vermemekte ve bir takım önlemler almaktadır.Bu önlemler daha çok kısıtlama ve yasaklama şeklinde olmaktadır.Ancak, yasaklanan ve kısıtlanan bu mal ve hizmetler yine de birileri tarafından üretilir, pazarlanır ve önemli bir gelir elde edilir.İşte bu gelir, kısaca kara paradır.Kara para denilince; kanunların suç saydığı fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen gelir ve varlıklar akla gelmektedir.12 TBMM İçişleri komisyonu tarafından kabul edilen metindeki kara para tanımı ise şu şekildedir: “Uyuşturucu ve psikotrop maddeler ile silah kaçakçılığı , patlayıcı maddeler, stratejik maddeler, çocuk ve kadın ticareti, adam kaçırma, şantaj ve terör suçlarının işlenmesinden elde edilen para veya para yerine geçen evrak ve senetleri, mal ve gelirleri ve bir para biriminden diğerine çevrilmesi de dahil olmak üzere bunların birinden diğerine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü ekonomik menfaat ve değeri ifade eder.”13 Kara para kavramını, kaynağını oluşturan yasadışı fiilin yapıldığı an itibariyle iki farklı gruba ayırabiliriz.Pendse tarafından yapılan karapara ayrımında; birinci tür kara paranın yasadışı yollardan kazanılmış olması nedeniyle, başlangıçtan itibaren kara niteliğine sahip olduğu, ikinci tür kara paranın ise yasalara uygun olarak kazanıldığı halde sonradan kara niteliğini kazandığı ifade edilmiştir. Kazanılma anından itibaren karapara olarak nitelendirilen birinci grup kara paraya, uyuşturucu madde kaçakçılığından veya silah kaçakçılığından kazanılan paralar örnek olarak gösterilebilir.Çünkü sözkonusu kazanç, yasadışı yollardan elde edilmiş olup, hiçbir şekilde meşruiyet kazanmamıştır.Ancak, tamamen yasalara uygun olarak kazanılan paranın, bu kazanç nedeniyle ödenmesi gereken verginin kaçırılması amacıyla saklanması halinde, kazanılma anında kara para niteliğinde olmayan kazancın, sonradan kara para niteliğine dönüşmesi sözkonusu olmaktadır.Vergi kaçakçılığı nedeniyle elde edilen kazanç, ikinci grup karaparaya örnek oluşturmaktadır.14 İpek,Halim, “Karapara ve Karaparanın Aklanması” Beta Basım, 2000 İstanbul,s.3. Çelik,K.,Koçağra S., Güler, K., “Karapara Aklama” MASAK Yayın No:1, 2000, Ankara, s.15 14 İpek,Halim, “Karapara ve Karaparanın Aklanması” Beta Basım, 2000 İstanbul,s.4 12 13 12 1.2 Karaparanın Aklanması Karapara aklamayı kısaca; yasalarca tespit edilmiş belli suçlar sonucunda elde edilen para, mal, kıymetli evrak veya diğer ekonomik değerlerin, yasadışı nitelikten çıkarılarak yasal ekonomik değerlere dönüştürülmesi amacına yönelik olan tüm işlemler olarak tanımlayabiliriz.15 Bu tanımın sonucunda, aklamanın olması için aşağıdaki unsurların gerektiğini söyleyebiliriz. İşlenen suç sonucunda bir gelir elde edilmesi, Bu gelirin, elde eden kişinin beklenen gelirinden belirgin ölçüde fazla olması, Gelirin kaynağındaki fiilin suç olması, Gelirin kullanılabilirliğini artırmak ve değerini korumak için yasal görüntü kazandırılması veya gizlenmesi.16 1.3 Karapara Aklama Nedenleri Karapara aklamanın genel amacı; yasal olmayan faaliyetlerden elde edilen gelirlerin yasal olarak elde edilmiş gibi mali sisteme sokulması, bir başka deyişle bu gelirlerin yasadışı faaliyetlerden elde edildiğinin gizlenmesidir.Bu şekilde; yapılacak muhtemel denetimlerde gerekli açıklamalar yapılabilecek veya bu denetimlerin yapılmasını gerektirmeyecek şekilde bu gelirler, şüpheden uzak bir niteliğe kavuşturulacaktır. Çünkü yasadışı faaliyetler sonucunda elde edilen gelir, kaynağına göre değişmekle birlikte, genellikle nakit halindedir ve sahiplerinin kısa vadede harcayamayacağı kadar fazladır. Karaparaya kaynaklık eden en önemli suçun uyuşturucu ticareti, ve bu suçtan elde edilen gelirlerin çok büyük bir bölümünün nakit kullanımının düşük olduğu ve alınan önlemler nedeniyle büyük miktarlı nakit işlemlerin dikkat çektiği ülkelerde oluştuğu dikkate alındığında, bu gelirlerin nakit sisteme sokulması, aklayıcılar açısından daha büyük önem kazanmaktadır.Çünkü nakit halindeki gelir, günlük kullanımlar için harcanabilecek çok küçük bir kısmı hariç kullanılmaya uygun değildir.Dolayısıyla nakit halindeki bu gelirin kullanılabilir hale getirilmesi yani aklanması gerekir.17 Suçluları karapara fonlarını aklamaya iten başlıca nedenler aşağıda sıralanmıştır. Adli soruşturmalardan korunmak, Çelik,K.,Koçağra S., Güler, K., “Karapara Aklama” MASAK Yayın No:1, 2000, Ankara, s.25 İpek,Halim, “Karapara ve Karaparanın Aklanması” Beta Basım, 2000 İstanbul,s.15 17 Çelik,K.,Koçağra S., Güler, K., “Karapara Aklama” MASAK Yayın No:1, 2000, Ankara, s.83 15 16 13 Daha çok gelir elde etmek, Yasadışı kazançlarının müsadere edilmesini önlemek, Vergi kaçakçılığını kolaylaştırmak, Gelirin değerini korumak, İleride kaynağı sorulduğunda, yasal olarak kazanıldığı iddia edilebilmek, Veya yetkililerin dikkatini çekmemek, Elde edildiği yer dışında harcanabilmek, Amacıyla gizlenmekte veya yasal gerekçe kazandırılmaktadır.Bunun için gelirin bir şekilde aktifleştirilmesi yani varlığa dönüştürülmesi ve çeşitli işlemlere tabi tutulması gerekir. 1.4 Karapara Aklamanın Aşamaları Karaparanın aklanması süreci genel olarak üç aşamada gerçekleşmektedir.Bu üç aşama birbirlerinden ayrı zamanlarda gerçekleşebileceği gibi eş zamanlı da meydana gelebilir.Çoğu durumda da bu son hali sözkonusudur.Bu üç temel aşamanın seçimi, mümkün olan aklama mekanizmalarına ve olaya dahil suç örgütünün ihtiyaçlarına bağlı olmaktadır. 1.4.1 Yerleştirme Aşaması: Bu aşamaya plasman aşaması da denilmektedir.Bu aşama yasadışı yollardan elde edilen meblağların fiziki olarak dağıtımını içermektedir.Bu aşamada diğer bir ifade ile yasadışı yollardan elde edilen kazancın fiziki olarak bankalara aktarıldığı aşamadır. Karapara aklanması işleminin en zor bölümünü oluşturan bu aşamada, uyuşturucu kaçakçılığı ya da diğer suç eylemlerinde elde edilen nakit paraların finans sistemi içine sokulması söz konusudur.Yani yasadışı yollardan elde edilen büyük miktarda nakit, fiziksel olarak mali sisteme girmektedir.Ancak düşük bir ihtimal olmakla birlikte, kaynağındaki suç nedeniyle gelir nakit halinde değilse bu aşamaya gerek yoktur.Bazı karapara aklama yöntemleri de yerleştirme aşamasını gerektirmemektedir. Bu aşamada suçlunun amacı, suçtan elde ettiği kazancı nakit formundan kurtarmaktır.Zira günümüzde çek, kredi kartı ve diğer nakit olmayan araçlar sıklıkla kullanıldığından, büyük miktardaki nakit tutarları ülke dışına çıkarmakta veya ilk transformasyonu sağlayan bir banka gişesine götürmektedir.Yani önemli tutarlardan ya çeşitli finans kuruluşları kanalıyla ya parekende ekonomi içinde ya da uyuşturucu satışının gerçekleştiği ülkeden dışarıya döviz transferi yoluyla kurtulmak söz konusudur.Bu sebeple bu 14 tür uygulamaların yaygınlaşmadığı, kayıtdışı ekonominin ve nakit kullanımının yaygın olduğu ülkelerde bu aşama daha kolay tamamlanabilir. Nakit paranın aktarılması, taşınması, kullanılması veya benzer işlemlere tabi tutulması zordur.Oysa nakit paranın güvenlik güçleri tarafından bulunması, yakalanması ve el konulması riski oldukça fazladır. Yerleştirme aşamasında nakit para:Finansal kurumlar söz konusu olduğunda, bu nakit para banka mevduat hesapları, ödeme emirleri veya elektronik transferlerle mali sisteme girilebilir.Fiziki olarak yurtdışına çıkarılarak denetimin az olduğu ülkelerde bankaya yatırılabilir.Küçük tutarlara bölünerek ülke içindeki çeşitli bankalara, farklı kişiler adına açılmış hesaplara yatırılabilir. Parekende ekonomi içerisinde ise, hayat sigortası yaptırılmak suretiyle nakit parayla, gayrimenkul, sanat eserleri ,mücevherler, antika eşya, lüks arabalar alınarak, pahalı ve lüks mallar alınarak bu para yerleştirilebilir.Mevduat, tahvil, hisse senedi, bono, çek, poliçe gibi mali araçlara dönüştürülebilir.Banka hesaplarına yatırılmadan önce kumarhane geliri, turizm geliri veya ihracat geliri gibi gösterilebilecek ve bir açıklama yapılmasına olanak sağlayabilecek işlemlere konu yapılabilir.Finansal kuruluşlar ve bunların çalışanları ile işbirliği yapılarak sisteme sokulabilir ve bu şekilde nakit formundan kurtarılabilir. Bu aşamada aklayıcılar için en zor, yetkililer için ise en kolay aşamadır.Çünkü bu aşamada karapara ile illegal kaynağı arasındaki bağ henüz kesilmemiştir.Başka bir ifade ile karapara aklayıcının henüz karaparanın kaynağına ilişkin yasal bir gerekçesi yoktur.Dolayısıyla paranın kaynağının yasdışı olduğunu ispat etmek diğer aşamalara oranla daha kolaydır. Aklayıcılar için de ; Gelir genellikle finansal sisteme nakit halinde girdiği için ilk durumda nakit bildirimi veya şüpheli işlem bildirimine konu olmaktadır.Bir kez finansal sisteme girince de her gün sayısız fon transferinin, finansal işlemin yapıldığı piyasalarda bir finansal kuruluştan gelen fon; ilk finansal kuruluş tarafından sorgulandığı varsayımıyla, ikinci finansal kuruluşça çok özel emareler olmadıkça sorgulanmaz. 1.4.2 Ayrıştırma Aşaması: Kaynağı yasadışı olan fonların mali sisteme girdikten sonra yasadışı kaynağından ayrılması amacıyla “layering” işlemi yapılmaktadır. “Layering” aşamasında fonun kaynağının “kara” olduğunu gizlemek için sıklık, hacim ve karmaşıklık açısından yasal işlere benzeyen bir dizi mali işlem(financial transaction) yapılmaktadır. 15 Yerleştirme aşamasında karapara özellikle bankacılık sistemine sokulmuşsa sistemin olanaklarından yararlanmak suretiyle transfer etmek ve kaynağından uzaklaştırmak son derece hızlı ve kolay olacaktır. Yasadışı yollardan elde edilen gelirler gerçek kaynağının gizlenmesi amacıyla parçalara bölünerek ve komplike finansal işlemler kullanılarak, suç sayılan işlemlerden ayrılmaktadır.Böylece aklayıcı, yapılan karışık işlemlerle geliri elde edildiği kaynaktan fiziksel ve nedensel olarak uzaklaştırmakta, iz sürülmesi imkansız olmasa da oldukça zor hale getirmeyi amaçlamaktadır.Daha önce plasman aşaamsında nakit halindeki gelirin biçimi değiştirildiğinden fonlar nakit dışı birçok şekle sokulabilir.Bu aşamanın ne kadar süreceği, gelirin kullanımına olan ihtiyaç kadar ilk aşamanın başarısına bağlıdır.İlk aşamada kullanılan tekniklerden bazıları burada da kullanılabilir. Ayrıştırma aşamasında gelirlerin izini sürmeyi zorlaştırmak için yapılan kesintisiz, karmaşık mali işlemler sistemi sayesinde bu yasadışı gelirlerin kaynağına inmek hemen hemen imkansız hale gelmektedir.Her hesap çok sayıda alt hesaplara bölünebilmekte, hesaptan hesaba veya bir bankadan bir diğerine aktarmalar söz konusu olabilmektedir. 1.4.3 Bütünleştirme Aşaması: Ayrıştırma aşamasının başarılı olması durumunda, bu aşamada karapara, ülke ekonomisine ve finansal sisteme normal işlerden elde edilmiş gibi aklanarak girmektedir. Bu aşama yasadışı fonların ekonomiye tamamen “entegre” olması aşamasıdır.Yasadışı yollardan elde edilen kazancın, yasal yoldan elde edilmiş kazançtan farklı bir görünüme sahip olmadığı aşamadır.Artık daha önceki iki aşama geçildiği için paranın elde edildiği kaynağa ilişkin sorulabilecek muhtemel bir soruya yasal açıklama yapılabilecek veya böyle bir sorunun sorulmasını gerektirmeyecek normal bir işlem görüntüsü elde edilmiştir.Bu aşamada paranın kara olduğunun tespiti çok zordur.Çünkü sayısız işlemin, hesabın, varlığın olduğu bir ortamda gidip insanlara gelirlerinin kaynağını sormak mümkün değildir.Paravan şirketler vasıtasıyla, nakiti gerçek sahibine borç olarak vermek ya da yabancı mali kurumlara yatırılmış parayı, yerel borçlar için teminat olarak kullanma gibi bir dizi teknik işlem içerebilir.Karapara aklayıcı bu aşamada parayı normal ticari para olarak ekonomiye sokar.Böylece para sistemle bütünleşmekte ve yasal fonlardan farklı olan yönlerinden arındırılmaktadır.Artık paranın dolaştırılmasına ve şekil değiştirilmesine gerek kalmamıştır.Herkesin yaptığı işlemler yapılarak tüketim, yatırım veya bir başka şekilde değerlendirilebilir.18 Mavral, Ülker, “Karapara Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi ve Türkiye’de Yansımaları”,Vergi Denetmenleri Derneği, 2001, s.59-60 18 16 1.5 Kara Para Aklama Yöntemleri Kara para aklayanlar bu işlemleri yapmak için birçok yöntem kullanırlar.Bu yöntemlerin bazılarını kullanırken arada bazı kuruluşları da kullanabilirler.Bu yöntemlerden en sık kullanılanlar aşağıdaki gibidir. 1.5.1 Şirinler (Smurfing) Yöntemi Karaparayla ilgili yasal düzenlemeler yapan ülkelerde, belli bir miktarın üzerindeki nakit işlemlerin ilgili birimlere bildirilmesi gereklidir.Bildirim limitinin üzerindeki büyük miktarlı paranın işleme tabi tutulması halinde hem dikkat çekecektir, hem de ilgili birimlere bildirilecektir.Bu nedenle dikkat çekmemek ve bildirim zorunluluğundan kurtulmak için para bildirim limitine yakın veya bu limitten daha küçük miktarlara bölünür ve birçok kişi tarafından farklı bankaların farklı şubelerinde işleme tabi tutulur.19Örneğin 20 kişi bir bankaya veya farklı şubelerine 9000 dolar yatırsa, günde 180000 dolar, on günde 1800000 dolar yatırılmış olur.Aynı işlem aynı kişiler tarafından bir başka bankaya da yapılsa bunun anlamı 10 günde 3600000 dolarlık bir tutarın nakit bildirim zorunluluğu olmadan bankaya yatırılmış olması demektir.Para bu şekilde sisteme girmiş olur (Yerleştirme Aşaması).Bu şekilde sisteme giren para, kasa çekleri, havale veya fiziki olarak ülke dışına çıkarılabilir.20 1.5.2 Parçalama (Structuring) Yöntemi Eldeki fonu küçük miktarlara bölüp bunları bankaya yatıracak çok sayıda kişiyi (smurfler) her zaman bulmak mümkün olmayabilir.Bu durumda insan sayısı yerine işlem sayısını artırmak suretiyle bildirimden kaçınmak mümkün olabilir.Parçalama yöntemini şirinler yöntemine benzetmek mümkündür çünkü her ikisinde de yüksek tutarlar düşük miktarlara bölünerek işleme tabi tutulmaktadır.Her ikisinde de amaç nakit işlem bildiriminden kurtulmak ve dikkat çekmemektir.21 1.5.3 Off-Shore Merkezleri (Kıyı Bankacılığı) Vergi cennetleri, özellikle kıyı bankacılığı ve paravan şirketler vasıtasıyla kara para aklamanın kolay olduğu ve kullanıldığı yerlerdir.22 İpek,Halim, “Karapara ve Karaparanın Aklanması” Beta Basım, 2000 İstanbul,s.19 Çelik,K.,Koçağra S., Güler, K., “Karapara Aklama” MASAK Yayın No:1, 2000, Ankara, s.85 21 Mavral, Ülker, “Karapara Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi ve Türkiye’de Yansımaları”,Vergi Denetmenleri Derneği, 2001, s.63 22 Çelik,K.,Koçağra S., Güler, K., “Karapara Aklama” MASAK Yayın No:1, 2000, Ankara, s.86 19 20 17 Kıyı bankacılığı; ülke dışından sağlanan fonların ülke dışında veya koşullara göre ülke içinde kullandırılması, uluslar arası devletsiz paraların fon fazlası bulunan merkezlerden fon açığı bulunan merkezlere transfer edilmesi gibi finansal hizmetler yürüten, genellikle serbest bölgelerde kurulan merkezlerde faaliyet gösteren ve ülke içindeki bankacılık sisteminin tabi olduğu yasal düzenlemelerin kapsamı dışında tutularak, getirilen mali ve hukuksal avantajlar sayesinde cazip çalışma koşullarının sağlandığı bankacılık türüdür.23Bu serbest bölgelere örnek olarak İsviçre, Belçika, Hollanda gösterilebilir.Karaparacılar paralarını bu ülkelerde rahatlıkla finansal sisteme sokabilmektedirler.24 1.5.4 Paravan-Hayali Şirketler Bu şirketler herhangi bir ticaret veya imalat faaliyetinde bulunmayan ve genellikle sınır-ötesi merkezlerde kurulan şirketlerdir.Bu şirketler sadece kağıt üzerinde vardır ve bunların kurulmasındaki amaç, ayrıştırma aşamasında fon transferlerinin bu şirketler üzerinden geçirilmesi suretiyle inceleme anında iz sürmeyi zorlaştırmaktır.25 1.5.5 Oto Finans Borç Yöntemi(Loan-Back) Bu yöntemde off-shoremerkezlerde mevcut finans kurumları vasıtasıyla, buralara ulaştırılan karapara sahibine kredi olarak geri dönmektedir.İşlem sürecini şu şekilde sıralayabiliriz. 1. Kara para aklayacak kişi off-shore merkezine gider ve kara parayı burada faaliyet gösteren A bankasına yatırır ( daha sonra bu parayı bir başka ülkedeki B bankasına da aktarabilir) 2. Daha sonra kendi ülkesindeki C bankasına başvurarak A veya B bankasındaki hesabını teminat göstermek suretiyle kredi talebinde bulunur.C bankası da bu krediyi kendisine verir. 3. Aldığı kredi ile istediği yatırımı yapar 4. Kredisini C bankasına geri ödemez.C bankası da bu kişinin teminat gösterdiği A bankasındaki parasını haczeder. Böylece bu kişinin kara parası otel veya herhangi bir yatırım olarak aklanmış olur.26 Mavral, Ülker, “Karapara Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi ve Türkiye’de Yansımaları”,Vergi Denetmenleri Derneği, 2001, s.65 24 İpek,Halim, “Karapara ve Karaparanın Aklanması” Beta Basım, 2000 İstanbul,s.23 25 Çelik,K.,Koçağra S., Güler, K., “Karapara Aklama” MASAK Yayın No:1, 2000, Ankara, s.90 26 Çelik,K.,Koçağra S., Güler, K., “Karapara Aklama” MASAK Yayın No:1, 2000, Ankara, s.91 23 18 1.5.6 Döviz Büroları Elde edilen büyük miktarlardaki yasadışı karaparanın döviz büroları tarafından alınmasını sağlayarak finansal sistem içerisine dahil edilmesidir. 1.5.7 Diğer Aklama Yöntemleri Diğer aklama yöntemleri arasında Kumarhaneler, 900’lü telefon hatları, talih oyunlarından kazanılan ikramiyeler, internet bankacılığı, tarihi eser kaçakçılığı, bağış toplamak, karaborsa yöntemleri yeralmaktadır. 2. Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Uluslar Arası Girişim ve Düzenlemeler 2.1 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin R(80) 10 sayılı tavsiye kararı Tavsiye kararında “Suç Kaynaklı Fonların bir ülkeden diğerine transferi ve ekonomik sisteme girerek aklanması süreci, ciddi problemlere neden olmakta, başka suçların işlenmesine sebep olmaktadır” ifadesine yer verilerek üye ülke hükümetlerine bankacılık sistemine karapara aklamayı önlemek üzere alınabilecek bazı tedbirler önerilmiştir. Karar, karaparanın aklanmasının önlenmesi konusunda yapılan ilk uluslar arası girişimdir, ancak kararın bağlayıcı yanı yoktur.Bu karar ile suçtan elde edilen gelirlerin ülkelerarası transferi, ülkelerarası işbirliği ve özellikle bankacılık sisteminde kimlik tespiti, dolaşımdaki banknotlar gibi konularda bazı düzenlemeler öngörmüş olup, kapsamı sadece bankalarla sınırlı kalmıştır.Kararda, bankaların karaparanın aklanmasında kullanımının engellenmesine yönelik önlemler belirtilerek üye devletlerin gerekli düzenlemeleri yapmaları tavsiye edilmiştir.27 2.2 Mali Eylem Grubu (FATF) FATF şu anda 29 ülke ve 2 uluslar arası örgütten oluşmaktadır.FATF’ın amacı, karapara aklanmasıyla suçtan elde edilen gelirin yasadışı kaynağını saklamak için işleme tabi tutulması mücadele ile ilgili politikaların geliştirilmesi ve özendirilmesidir.Söz konusu Mavral, Ülker, “Karapara Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi ve Türkiye’de Yansımaları”,Vergi Denetmenleri Derneği, 2001, s.98 27 19 politikalar, bu tür gelirlerin gelecekteki suç faaliyetleri için kullanılmasını ve meşru ekonomik faaliyetleri etkilemesini önlemeyi amaçlamaktadır.28 2.3 Basle Komitesi İlkeler Bildirgesi Bu bildiri, mali kurumlar aracılığıyla karaparanın aklanmasının önlenmesi için; yasadışı eylemlerden elde edilen gelirin aklanması ve gizlenmesi konusunda kimlik tespitini, caydırıcı önlemlerin alınmasını ve yine işbirliği açısından birtakım düzenlemeleri öngörmüştür.29 KAYITDIŞI EKONOMİ 1.Kayıtdışı Ekonominin Tanım ve Unsurları 1.1 Kayıtdışı Ekonominin Tanımı Ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması olarak nitelendirilen kayıt dışı ekonomi, kamu idarelerinin denetimi dışında kalan her türlü ekonomik işlem ve faaliyetlerdir. Diğer bir ifadeyle, kayıt dışı ekonomi resmi kayıtlara girmeyen, kanuni belgelerle belgelendirilmeyen, yetkili kamu organlarınca normal kurallar çerçevesinde kontrol edilemeyen ve milli gelir hesaplamalarında dikkate alınmayan ekonomik işlem ve faaliyetlerin tamamıdır. “Genel olarak bir tanım yapmak gerekirse, kayıt dışı ekonomi, gayri safi milli gelir hesaplarını elde etmede kullanılan bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür”30 Bu yasa dışı faaliyetlerden elde edilen gelire kara para, bu paraya yasal bir kazanç görünümü kazandırılmasına kara paranın aklanması denir. “Esas itibariyle, kanunların suç saydığı fillerin -öncül suçlar vasıtasıyla- işlenmesinden elde edilen para veya para yerine geçen evrak ve senetleri mal veya gelirleri ve bir para biriminden diğerine çevrilmesi de dahil olmak üzere elde edilen her türlü ekonomik menfaat ve değeri kara para alarak tanımlamak mümkündür ve kayıt dışı ekonominin var olduğu ülkelerde yaygın olduğu bir gerçektir” Mavral, Ülker, “Karapara Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi ve Türkiye’de Yansımaları”,Vergi Denetmenleri Derneği, 2001, s.134 29 Mavral, Ülker, “Karapara Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi ve Türkiye’de Yansımaları”,Vergi Denetmenleri Derneği, 2001, s.132 30 Sarılı, Mustafa, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları, Nedenleri, Etkileri ve Alınması Gereken Tedbirler”, Bankacılar Dergisi, sayı 41, 2002 28 20 1.2 Kayıtdışı Ekonominin Özellikleri Her şeyden önce bunlar “nizamsız”dırlar.Kayıtdışı işçilikte asgari ücret seviyesi, azami çalışma saati, ek bir işte çalışma yasağı, iş güvenliği, iş ve işçi sağlığı standartları ve ayrım gözetmeyen kurallar söz konusu değildir; kayıtdışı çalışan işçi, kayıtlı ekonomilerde kamu yönetimi ve işçi sendikaları tarafından temin edilen ücretli tatil izni, hastalık izni, sağlık sigortası emeklilik gibi imkanlardan faydalanamazlar. İkinci olarak bu işlemler “vergilendirilmemişlerdir”.İşçi ücretlerinden gelir vergisi stopajı yapılmaz, sosyal ve sigorta primleri tahakkuk ettirilmez.Görülüyor ki bütün bu uygulamalar, kamu yönetimini kandırmak üzere işçiyle işveren arasında oluşturan danışıklı dövüş şeklini almıştır.İşverenler maaş ve istihdam vergilerinden kaçınmak ve işçilik masraflarını azaltmak suretiyle kazanç sağlarlar. Üçüncü olarak bu işlemler “ölçülemezler”.Bu faaliyetler hükümete bildirilmediği için ekonomiyle ilgili resmi istatistiklere direkt olarak yansımaz.31 1.3 Kayıtdışı Ekonominin Unsurları 1.3.1 Yasadışı Ekonomik Faaliyetlerde Kayıtdışılık (Yer altı Ekonomisi) Kayıt dışı ekonominin diğer bir şekli olan yasa dışı faaliyetler toplumun zararlı ve ahlak dışı olarak gördüğü, kötü olarak nitelendirdiği kanunen yasaklanmış faaliyetlerdir. Kayıtlı ekonomik faaliyet olarak yürütülmesi yasaklanmış olan faaliyetler doğal olarak kayıt dışı faaliyetlerdir. “Ekonomik faaliyetlerden bir kısmının çeşitli sebeplerle yeraltına kayması vergilendirilebilir kaynakların da yeraltına kayması anlamına gelmekte ve sonuçta vergi kaybı doğmaktadır” Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin tespit edilmesi halinde ilgililer sadece vergi cezaları ile cezalandırılırken, yasa dışı faaliyetleri yapanlar vergi cezalarından ayrı olarak ilgili kanunlardaki hapis ve para cezaları ile cezalandırılırlar. “Daha çok kamu düzenini ilgilendiren ve devletin güvenlik güçlerinin uğraşı alanı içinde olan bu faaliyetleri, silah, uyuşturucu, kıymetli maden ve tarihi eser kaçakçılığı, kalpazanlık, sahte pasaport, vize ticareti, gayri yasal iş takibi, çek-senet tahsilatı, tefecilik, rüşvet, kadın ticareti ve organ ticareti olarak saymak ve bu sayılanları artırmak mümkündür”32 Altuğ, Osman, “Kayıtdışı Ekonomi”, Erdiz Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.9-10 Sarılı, Mustafa, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları, Nedenleri, Etkileri ve Alınması Gereken Tedbirler”, Bankacılar Dergisi, sayı 41, 2002 31 32 21 1.3.2 Yasal Ekonomik Faaliyetlerde Kayıtdışılık (İnformal Ekonomi) Enformel ekonomi, gerçekleştirilen yasal faaliyetler sonucu elde edilen ancak, gerek hukuki boşluklardan yararlanarak, gerekse denetim mekanizmaları ile idari kurumların yetersizliği ve diğer faktörlerin etkisiyle kayıt düzeni ve beyan dışında tutulan vergilendirilmemiş kazançlar ve bu kazançların tekrar ekonomik faaliyetlerde kullanılması sonucu elde edilen vergi dışı gelirlerden oluşan büyüklüklerdir.33 2. Kayıtdışı Ekonomiyi Ölçme Yöntemleri ve Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Boyutları 2.1 Doğrudan Ölçme Yöntemi Bu yöntemde, anket çalışması yapılarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Yapılan anketlerde, kişi ve kuruluşlara kayıt dışı faaliyette bulunup bulunmadıkları, ya da faaliyetlerinin ne kadarını kayıtlara yansıtmadıkları sorularak kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün hesaplanabilmesi için gerekli veriler toplanır. Anket çalışması sonuçlarının gerçeğe yakın çıkması için, anket sorularının titizlikle hazırlanması ve anketin uygulanacağı kişi ve kuruluşların anketin güvenirliliğini sağlayacak sayıda ve rasgele belirlenmesi, ankete katılanların isimlerinin ankette yer almaması gerekir. Ancak, kayıt dışı faaliyetlerinin önemli bir kısmı yasalara aykırı olması, kişi ve kuruluşların bu tür faaliyetleri ile ilgili bilgileri gizleme eğilimde olması bu yöntemin güvenirliliğini zayıflatır. 2.2 Dolaylı Ölçme Yöntemleri 2.2.1 GSMH Yaklaşımı Bu yaklaşım ile hesaplanan kayıt dışı ekonominin büyüklüğü genellikle diğer yaklaşımlara göre hesaplananlardan düşük çıkmaktadır. GSMH’nın hesaplanmasında genellikle üretim, gelir ve harcama yöntemleri olmak üzere üç farklı yöntem kullanılır. Bu yöntemlerin hangisi kullanılırsa kullanılsın GSMH rakamlarının eşit çıkması gerekir. Ekonomide kayıt dışı ekonomi nedeniyle, farklı yöntemler ile hesaplanan GSMH rakamları da farklı çıkmakta; gelir yöntemi ile bulunan rakam en düşük, harcama yöntemi ile bulunan rakam ise en büyük GSMH değerini vermektedir. Bu yaklaşıma göre, harcama yöntemi ile bulunan GSMH ile gelir yöntemi ile bulunan GSMH rakamları arasındaki fark, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü hakkında bilgi verir. “Ancak, Mavral, Ülker, “Karapara Kayıtdışı Ekonomi İlişkisi ve Türkiye’de Yansımaları”,Vergi Denetmenleri Derneği, 2001, s.171 33 22 döviz, altın gibi tasarruf araçlarına yatırım eğiliminin yüksek olduğu dönemlerde ve yurt dışına transferin varlığında bu yaklaşım da sağlıklı bir sonuç vermeyebilir” 2.2.2 Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme Yaklaşımı Vergi incelemeleri yoluyla mükelleflerin beyan etmediği gelirler tespit edilerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Çağdaş vergi sistemlerinin en önemli özelliği mükelleflerin vergiye tabi gelirlerini vergi idarelerine kendilerinin beyan etmeleridir. Bazen mükellefler, kazançlarını bilerek veya bilmeyerek olduğundan daha az beyan ederler. Vergi incelemelerinde mükelleflerin beyan ettikleri kazançlar incelenir, eksiklik varsa matrah farkları bulunur. Bu yaklaşıma göre, bulunan matrah farkları esas alınarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılır. Ancak bu yaklaşımla kayıt dışı ekonomi değil vergilendirilmeyen ekonominin büyüklüğü tespit edilmiş olur. Bu yaklaşımın en önemli eksikliği, kayıt dışı ekonomi yerine vergilendirilmeyen ekonominin büyüklüğünü tahmin etmesidir. Bazı faaliyetlerin, vergilendirilmediği halde milli gelir büyüklüğü içerisinde yer alması, kayıt dışı ekonominin vergilendirilmeyen ekonomiden daha büyük olduğunu gösterir. 2.2.3 İstihdam Yaklaşımı Bu yaklaşımda, nüfusun, sivil işgücü arzının ve istihdamın zaman içinde gelişimi incelenerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Sivil işgücü arzının toplam nüfusa oranı ile istihdamın toplam nüfusa oranının zaman içinde benzer gelişme göstermesi beklenir. Sivil işgücünün toplam nüfusa oranı belirli seviyede kalırken, istihdamın toplam nüfusa oranının düşmesi, toplam istihdam içinde kayıt dışı ekonomideki istihdamın payının artmasını ifade eder ki bu da kayıt dışı ekonominin büyüklüğü hakkında bilgi verir. Bu yaklaşımın en önemli eksikliği, hesaplamanın yapıldığı dönemin sosyal gelişmelerini ve ikinci işte çalışanları dikkate almamasıdır. Sosyal gelişmelerden bir kısmı istihdamın toplam nüfusa oranını yükseltirken bir kısmı da sivil işgücünün toplam nüfusa oranını düşürerek sanki kayıt dışı ekonominin küçüldüğü izlenimi bu yöntemin güvenirliliğini olumsuz yönde etkilemektedir. 2.2.4 Parasalcı Yaklaşım Bu yaklaşımda, parasal istatistikler kullanılarak kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır.Parasalcı Yaklaşım; Sabit Oran (Emisyon Hacmi), İşlem Hacmi ve Ekonometrik Yaklaşım olmak üzere üç grup altında incelenecektir. 23 2.2.4.1 Sabit Oran (Emisyon Hacmi) Yaklaşımı Bu yaklaşımda, kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü belirlemek için para piyasalarında hareketler izlenmekte ve kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde ödemelerin genellikle peşin para ile yapıldığı, çek ve senet gibi ödeme araçlarının kullanılmadığı varsayılmaktadır. Ayrıca, ekonomide kayıt dışı ekonomi olmadığı dönemlerde emisyon hacminin mevduata oranının sabit kalacağı varsayılmakta ve bu oranın zaman içinde artması paraya olan talebin arttığını ve dolayısıyla kayıt dışı ekonominin de arttığını göstermektedir. Bu yaklaşımın en önemli eksikliği, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde ödeme aracının peşin para olduğunu ve paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışı ekonomide aynı olduğunu kabul etmesidir. Oysa, kayıt dışı ekonomide çek ve senet ile ödeme de yaygındır ve ayrıca paranın dolaşım hızı kayıtlı ekonomiye göre daha yüksektir. 2.2.4.2 İşlem Hacmi Yaklaşımı Bu yaklaşıma göre, Fisher’in miktar teorisi eşitliği kullanılarak işlem hacminin milli gelire oranındaki değişikliklerden kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Bu yaklaşımın emisyon hacmi yaklaşımına göre avantajı, kayıt dışı ekonomide peşin para yanında çek ve senet ile ödeme araçlarını da dikkate almasıdır. Bu yaklaşımın eksikliği ise, paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışı ekonomide aynı olduğunu varsayması ve işlem hacmi miktarının hesaplanmasının güç olmasıdır. 2.2.4.3 Ekonometrik Yaklaşım Bu yaklaşımda, nakit para talebinin ekonometrik bir denklem ile tahmin edilerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Bu yaklaşıma göre, kayıt dışı ekonominin en önemli nedeni yüksek vergi oranlarıdır. Bu yaklaşımda da, kayıt dışı ekonomide ödeme aracının peşin para olduğu ve paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıt dışı ekonomilerde aynı olduğu varsayılmaktadır. Ayrıca, nakit para talepleri, vergilerin uygulandığı ve uygulanmadığı durumlarda ayrı ayrı hesaplanmakta ve bu rakamlar arasındaki fark kayıt dışı ekonomi ile ilgili nakit para seviyesi tespit edilmektedir. Paranın dolaşım hızı da analize dahil edilerek kayıt dışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmektedir. 34 Sarılı, Mustafa, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları, Nedenleri, Etkileri ve Alınması Gereken Tedbirler”, Bankacılar Dergisi, sayı 41, 2002 34 24 3.Kayıtdışı Ekonominin Nedenleri 3.1 Kanunun Özel sektöre Yükü Kayıtdışı faaliyetleri teşvik eden ve kayıtdışı ekonomiyi genişleten en önemli faktör vergi yükü ve sosyal güvenlik primleridir.Kamunun üretimden vergi ve vergi benzerleri şeklinde aldığı pay arttıkça, ekonomik birimler faaliyetlerini kısmen ya da tamamen denetimden uzak devam ettirmek isteyeceklerdir.Vergi yükü dışında regülasyonlar da kayıtdışı ekonominin ayrıca önemli sebeplerinden biridir. Ancak devlet tarafından getirilen bu düzenlemelerin kayıtdışı ekonomi üzerindeki etkisi iki yönlüdür.Bir taraftan devletin aşırı varlığı, iktisadi faaliyetleri kayıtdışına iteleyeceği için, kayıtdışı ekonomide pozitif bir etkiye sahipken, diğer taraftan yolsuzlukla ya da suçla mücadele gibi alanlarda getirilen düzenlemeler, kayıtdışı ekonomi üzerinde negatif bir etkiye sahiptir. 3.2 Kötü Kamu Yönetimi Ekonomik birimlerin kamu yönetimine ve kamu kaynaklarının kullanımına ve verimliliğine dair düşünceleri de kayıtdışı ekonomiyi büyütecek ya da azaltacaktır.Devletin yaptığı harcamalara karşı duyulan şüpheler toplumdaki vergi bilincinin zayıflamasına neden olabilir.O toplumu oluşturan bireyler, devletin vergi gelirinin etkin olmayan verimsiz harcamaları artıracağını düşünebilir ve mümkün olduğunca daha az vergi ödeme yoluna gidebilir.Kayıtdışı ekonominin hızla genişlemesi devletin gelirlerini azaltacağından, devlet önceki vergi gelirine ulaşabilmek için vergileri artırmak zorunda kalacaktır.Artan vergiler ise kayıtdışı ekonominin daha fazla büyümesine neden olacaktır. 3.3 Yüksek İşsizlik Oranı İşsizlikteki bir artışın kayıtdışılığı artırması da, azaltması da beklenebilir.İşsizlik oranının yüksek olması, kayıtdışı ekonomiye giriş ve çıkışların daha zahmetsiz olacağı varsayımı altında, kayıtdışında çalışmayı teşvik ederek, kayıtdışı ekonomiyi büyütebilir.Özellikle kayıtlı sektörün yeterince istihdam yaratamaması ve kayıtlı ekonomideki işleri araştırma sürecinin maliyetli olması, insanları kayıtdışı ekonomik faaliyetlere yöneltir.Böylece kayıtdışı sektör, genişleyen işgücünün önemli nir kısmını kapsamına alır ve üretimi artırır.Fakat işsizlik oranı ekonominin bütünü hakkında bilgi verdiğinden, yüksek ve sürekli artan bir işsizlik oranı, aynı zamanda ekonominin her iki sektöründe de işverenlerce sunulan işlerin azalması anlamına gelecektir.Dolayısıyla, yüksek bir işsizlik oranı kayıtdışı ekonominin hacmi üzerinde azaltıcı yönde bir etkiye de neden olabilir. 25 3.4 Düşük Milli Gelir Düzeyi Kişi başına harcanabilir geliri düşük olan ülkelerde, kayıtdışı ekonominin hacmininde daha geniş olacağı söylenebilir.Örneğin kayıtlı işten elde edilen gelir belirli bir yaşam düzeyi için yeterli olmadığında, ikinci bir işte çalışma arzusu çok daha güçlü olacaktır.35 4.Kayıtdışı Ekonominin Etkileri 4.1 Kayıtdışı Ekonominin Olumsuz Etkileri Kayıt dışı ekonominin en önemli olumsuz etkilerinden birisi, devletin temel gelir kaynağı olan vergi gelirlerini azaltmasıdır. Bazı ekonomik faaliyetlerin kayıt dışında kalması, vergilerin eksik ya da hiç ödenmemesine neden olmakta ve sonuçta devletin vergi gelirlerini de azaltmaktadır. Devletin vergi gelirlerinin azalması sonucu doğan bütçe açıkları ya borçlanma ya da para basma yoluyla karşılanır. Bütçe açıkları, borçlanma yoluyla karşılandığı takdirde faiz oranları yükselmekte dolayısıyla özel sektörün yatırım maliyetlerini artırarak yatırımları azaltmaktadır. Yatırımların azalması, işsizliği arttırarak işsiz kitlelerin kayıt dışı ekonomide çalışmasına neden olmaktadır. Bütçe açıklarının borçlanma yoluyla karşılanması sonucu artan faiz oranları nedeniyle kamu borçlanma maliyeti de artmakta dolayısıyla bütçe açıkları daha da artmaktadır. Bütçe açıklarının merkez bankası aracılığıyla para basılarak karşılanması, enflasyon oranın yükselmesine dolayısıyla gelir dağılımının bozulmasına neden olmaktadır. Kayıt dışı ekonomi sayesinde bazı kişiler vergi dışı kalmış gelir elde etmiş olurlar. Bundan dolayı vergisini tam ödeyenlerle ödemeyenler arasında adaletsiz bir durum ortaya çıkmaktadır. Vergi yükünün adaletsiz dağılımı gelir dağılımında da adaletsizliğe neden olur. Kayıt dışı üretilen mal ve hizmetlere, vergisinin ödenmemesi nedeniyle daha düşük bedelle satılma imkanı verilerek dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışılığın olduğu sektörlerde vergi, sigorta ve diğer kesenekler ödenmediği için bu sektörler lehine bir durum ortaya çıkar. Diğer taraftan, resmi kayıtların tutulduğu sektörlerde faaliyette bulunanların, vergi, sigorta ve diğer keseneklerden dolayı üretim maliyetleri artmaktadır. Bunun sonucunda, dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışı ekonomi nedeniyle, üretim kaynakları vergilendirilmeyen sektörlere kayabilmekte ve dolayısıyla kaynaklar da verimsiz alanlarda kullanılabilmektedir. 35 Çetintaş, H., Vergil, H., “Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Tahmini”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 2003 26 Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanamaması ve kaynakların verimli olarak kullanılamaması, ekonominin sağlıklı ve dengeli büyümesini de engellemektedir. Kayıt dışı ekonomi resmi kayıtlara girmediğinden kayıtlı ekonomide belirlenen ekonomik göstergeler (enflasyon, işsizlik, büyüme oranları ve milli gelir) gerçekte olduğundan farklı çıkmaktadır. Çünkü resmi ekonomik göstergeler sadece kayıtlı ekonominin göstergeleridir. Ekonomik verilerin, milli istatistik içinde gerçeği yansıtmaması refahı olumsuz yönde etkilemekte ve bir çok gösterge milli istatistiklere girmediği için ekonominin durumu hakkında yanlış bilgi vermekte ve bu verilere göre uygulanacak iktisadi ve mali politikalardan beklenen sonuçlar gerçekleşmemektedir. Kayıt dışı faaliyetlerin artması, toplumun ahlaki değerlerinin bozulmasına ve yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Yasa dışı faaliyetlerin yaygınlaşması, bireylerin devlet otoritesine olan güvenlerini azaltır. Devlete olan güvenlerinin azalması sonucu, bireyler sorunlarını yasa dışı yollarla çözme yoluna gidebilirler. Özellikle, bireyler sorunlarını rüşvet, suistimal yoluyla veya ‘mafya’ olarak bilinen yasa dışı örgütler yoluyla çözme yoluna gidebilirler. 4.2 Kayıtdışı Ekonominin Olumlu Etkileri Bazı kişiler, ekonomik faaliyetlerini kayıt dışında tutarak daha az vergi öderler. Daha az vergi ödemenin sonucunda bu kişilerin yatırımlara yönlendirecekleri fonları artar. Bu fonlar yatırımlara yönlendirildiği taktirde üretim artar dolayısıyla elde edilen gelirler de artar. “Devlete verilen vergiler yerinde kullanılmamakta (yolsuzluklar, yersiz harcamalar, gereksiz tüketim, çalışmayan kişilere maaş verilmesi vb.), kayıt dışı işlem sonucu devlete verilmeyen vergiler ise, üretime, istihdama, yatırıma kaynak teşkil etmekte, vergi kaçıran kaçırdığının (kazandığının) kıymetini daha iyi bildiğinden yerinde/zamanında harcamaktadır” (ALTUĞ, 1994b: 67). Kayıt altında bulunan ekonominin yüksek maliyetler, kapasitenin eksik kullanımı ve kaynakların sınırlı olması gibi nedenlerle herkese iş yaratma imkanı yoktur. Kayıt dışı ekonomi, açıkta kalan bu işsiz kitlelere iş imkanı sağladığı için bir çok insanın geçim kaynağı olma özelliği taşır. Kayıt altında olan sektörlerde çalışanlar, eğitim düzeyleri belirli bir seviyede ve ayrıca kalifiye elemanlardır. Kayıt dışı ekonomide ise, her seviyeden insana istihdam olanağının sağlanması hem işsizliği azaltır hem de işverenlere daha düşük maliyette işgücü çalıştırma olanağı sağlar. Kayıt dışı ekonomi, bir yandan çalışanlar arasında haksız rekabet yaratırken, diğer taraftan da resmi ekonomiye göre üretim maliyetlerinin düşük olması nedeniyle iç ve dış piyasalarda rekabet gücünü artırmaktadır. Çeşitli nedenlerle kayıtlı 27 ekonomiden kayıt dışı ekonomiye kayan gelirler, tasarruflar üzerinde çarpan etkisi yaratarak ekonomiye canlılık getirir ve rekabet gücünü artırır. Kayıt dışı ekonomiden elde edilen gelirler kayıtlı ekonomide yer alan mal ve hizmetlere talep yaratmaktadır. Dolayısıyla, kayıt dışı ekonomiden elde edilen gelirlerin tüketim aşamasında kayıt altına alınma ihtimali söz konusudur. Diğer bir ifadeyle, elde edilmesi aşamasında kayıt altına alınamayan gelirler harcanması aşamasında kayıt altına alınabilir. Son olarak kayıt dışı ekonomi, ekonomide katma değer yaratması bakımından da ekonomik büyüme oranının yüksek çıkmasına yardımcı olur.36 ULUSLAR ARASI TİCARİ İŞLEMLERDE KAMU GÖREVLİLERİNE VERİLEN RÜŞVET VE ÖNLENMESİ Rüşvetin, ciddi ahlaki ve siyasi problemlere yol açtığı, iyi yönetim ve ekonomik kalkınmayı zaafa uğrattığı, uluslararası rekabet koşullarında sapmaya yol açtığı ve ticaret ve yatırımları da içeren uluslararası iş ilişkilerinde yaygın bir olay olduğu dikkate alınarak uluslarası alanlarda ve Türkiye’de bu soruna çözüm bulmak için ve bu yolsuzlukların engellenmesi için birçok çalışma yürütülmekte ve yeni yasak düzenlemeler getirilmektedir.Uluslararası ticari işlemlerde yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvet ile mücadele sözleşmesi, OECD’nin uluslar arası yatırım ve çok uluslu şirketler komitesinin uluslar arası ticari işlemlerde rüşvet çalışma grubu tarafından yapılan çalışmalar sonucunda tamamlanmış ve 17 aralık 1997 tarihinde toplantıda üye ülkeler tarafından imzalanmıştır.37 İmzalanan bu sözleşmenin içeriği ise şu şekildedir; Taraflardan her biri, kendilerine ait hukuki ilkelere göre, yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvet ile ilgili olarak adli görevlilerin sorumluluğunu tesis için gerekli olan tedbirleri almalıdırlar. Yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvet etkili, orantılı ve caydırıcı niteliğe sahip cezalar ile cezalandırılmalıdır. Cezaların tarafların kendi kamu görevlilerinin gerçekleştirdiği rüşvet vakalarına uygulananlar ile karşılaştırılabilir türden olmalıdır Sarılı, Mustafa, “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları, Nedenleri, Etkileri ve Alınması Gereken Tedbirler”, Bankacılar Dergisi, sayı 41, 2002 36 37 www.canaktan.org 28 ve gerçek kişilerde özgürlüğün kısıtlandığı durumlar da dahil olmak üzere yeterli karşılıklı hukuki yardım ve suçluların iadesine olanak sağlanmalıdır. Adli görevlilerin cezai sorumluluğunun olmadığı ceza sistemine sahip olan tarafların var olması halinde adli görevlilerin yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvet için, parasal cezalar da dahil olmak üzere, etkili, orantılı ve caydırıcı ağır ceza dışındaki yaptırımlara muhatap olmalarını sağlamalıdırlar. Taraflardan her biri, yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvet ve rüşvetten elde edilen kazancın ya da bu kazanca karşılık gelen mal değerinin müsadere veya hacze tabi olmasını veya denk bir etkinin meydana geleceği para cezalarının verilmesini sağlayan tedbirleri almalıdırlar. Taraflardan her biri, yabancı kamu görevlilerine verdiği rüşvet suçundan dolayı yaptırımlara maruz kalmış kişilere ilave idari yaptırımları empoze etmeyi de göz önüne almalıdırlar. Taraflardan her biri, suç kısmen ya da tamamen kendi topraklarında meydana gelmişse yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvet konusunda kendi yargılama yetkisini tesis için gerekli tedbirleri alabilirler. Yurtdışında işlenen suçlar için kendi vatandaşlarını yargılama yetkisine sahip olan taraflardan her biri aynı prensiplere göre, yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvet konusunda da bunu gerçekleştirebilmek için gerekli olan tedbirleri almalıdırlar. Bu sözleşmede tanımlanan suçlardan biri üzerinde birden fazla taraf yargılama yetkisine sahipse, taraflardan birinin isteği üzerine, ilgili taraflar yargılama için kimin yetki sahibi olduğunu görüşmek üzere danışmalarda bulunmalıdırlar. Taraflardan her biri, mevcut yargılama yetkilerinin yabancı kamu görevlilerine verilen rüşvete karşı mücadelede etkili olup olmadığını incelemeli ve etkili değilse, gerekli adımları atmalıdırlar. “4518” sayılı “Uluslar arası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi” sözleşmesinin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun 1 Şubat 2000 tarihinde kabul edilmiştir.Bundan sonra ise 6/2/2000 tarih ve 223399956 sayılı resmi gazetede yayımlanarak aynı tarihte kabul edilmiş, 23956 resmi gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.38 38 www.masak.gov.tr 29