ÇEVRE POLİTİKASININ AMAÇLARI Bütün ülkelere çevre konusunda sorumluluk yüklemek (ülkeler genellikle çevre sorunlarına «öteki ülke» gözüyle bakmaktadır. Geliştirilecek bir çevre politikası insan davranışlarını “çevre dostu” olarak etkilemeli ve kentleşmeden doğan sorunlara çözüm üretebilmelidir. Temelde insan davranışları ve kentleşme hareketlerinin etkisiyle şekillenen çevre politikalarının ekonomik olarak benimsenen sektörel politikalara uyumu/entegrasyonu da son derece önemlidir. ÇEVRE POLİTİKASININ AMAÇLARI Çevre kalitesinin yükseltilmesi ve insan sağlığının korunması, Doğal kaynakların akılcı ve dikkatli bir biçimde kullanılması, Çevre dostu teknolojik yatırımlara öncelik vermek, Üretim birimi başına kaynak kullanım miktarını azaltacak teknolojileri kullanmak, Nihai malların geri dönüşüm oranı arttırılarak kaynak kullanımında tasarrufa gitmek, ÇEVRE POLİTİKASININ AMAÇLARI Kaynakların daha uygun ve verimli ikamelerini bulmak ve buna göre teknolojiler geliştirmek, Ekolojik sistemi destekleyen uygulamalara başvurmak (ağaçlandırma faaliyetlerinin hızlandırılması, tarımsal faaliyetlerin verimli arazilerde, kentleşmenin yoğunluğunun tarımsal açıdan verimsiz bölgelerde olacak şekilde planlanması), Adapazarı ovası Nüfus planlaması yoluyla altyapı için gereksinim duyulan alanları azaltmak, Bir yatırım, yerleşim kararı vb. faaliyetlerin gelecek kuşaklar için etkileri dikkate alınmalıdır. ÇEVRE POLİTİKASININ AMAÇLARI Tarımsal faaliyetlerde verimi arttıracak üretim faaliyetlerine hız vermek, Çevreyi daha az kirleten ürünleri üretim sürecinde kullanmak, Alternatif enerji kaynaklarına yönelik yatırımları arttırmak, Reklam, kamu spotu, bilinçlendirme faaliyetlerini arttırmak, Çevreye yönelik nüfusun yoğun olduğu bölgelerde çevresel birimler oluşturmak, ÇEVRE POLİTİKASININ TEMEL İLKELERİ Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi, Kirleten Öder İlkesi, İhtiyat İlkesi, Önleme İlkesi, Entegrasyon İlkesi, Katılım İlkesi Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi • Çevre ile barışık bir kalkınma modelini öngören sürdürülebilir kalkınma ilkesi, esasen geleneksel kalkınma yöntemlerinin çevre üzerinde yarattığı tahribata bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. • Kalkınma politikasında bugünün ihtiyaçları karşılanırken gelecek nesillerin ihtiyaçlarından taviz verilmemesi gerekir. Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi • Sürdürülebilirliğin ekoloji bilimindeki anlamı biyolojik sistemlerin çeşitliliğinin ve üretkenliğinin devamlılığının sağlanmasıdır. • Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme ve refah seviyesini yükseltme çabalarını, çevreyi ve yeryüzündeki tüm insanların yaşam kalitesini koruyarak gerçekleştirme yöntemidir . • Bu ilkede; doğal çevreninin korunması kadar ekonomik ve sosyal kalkınmanın da birbirinden ayrılmaz parçalar olduğu kabul edilmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi • Yenilenemeyen enerji kaynakları yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli kullanımı ve doğaya karşı sorumlu davranılması çevresel sürdürülebilirliğin gereksinmelerini oluşturmaktadır. • Sağlıklı toplumların yaşantısı sosyal adlandırılmaktadır. ekonomik refah sürdürülebilirlik içinde olarak • Doğal kaynakların gelecek kuşakların da yararlanacağı üretken yatırımlara dönüştürülmesi gerekmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi • Sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşmesinin önünde tüketim ve üretim kalıplarının değiştirilmesinin güçlüğü, ekonomik ve sosyal kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için doğal kaynakların doğru stratejilerle yönetilememesi, vb. sorunlar vardır. • Özetle bu ilke; ekonomik büyüme ile doğal kaynakların korunması arasında bir denge kurulmasını öngörür ve şimdiki kuşakların ihtiyaçlarının gelecek kuşakların kendi gereksinim ve beklentilerini karşılayabilme yeteneğini tehlikeye düşürmeden karşılanması düşüncesine dayanır. Kirleten Öder İlkesi • Kirleten öder ilkesi esas itibariyle çevrenin kirlenmesine yol açanların topluma ve çevreye yükledikleri bu maliyetlere katlanması gerektiğini ve oluşan bu maliyetin bu kişilerce tazmin edilmesini içerir. • Çevresel tahribatın maliyetinin fiyat sisteminde gerektiği şekilde dikkate alınmasının zorunluluğu gerekir. Aksi halde piyasa; gerek ulusal, gerek uluslararası ölçekte çevresel kaynakların sınırlılığını yansıtmakta başarısız kalır. Kirleten Öder İlkesi • Kirleten öder ilkesinin uygulamada yol açacağı çeşitli sorunlar vardır. Çevresel zararların bir kısmı somut olarak tanımlanabilir ve maddi hasar tespit edilebilirken etkisi uzun dönemde ortaya çıkan ve kısa vadede anlaşılamayan zararların parasal değerini hesaplamak imkânsız olabilmektedir. • Diğer sorun ise sınır ötesi oluşabilecek tahribatlarda da zararın hesaplanması ve sorumlusunun belirlenmesidir. Kirleten Öder İlkesi • Uygulamada karşılaşılacak zorluklarına rağmen ilkenin taviz vermeden uygulanmasıyla kirliliğe yol açanların bunun sonucuna katlanmak zorunda kalması, bu kişileri yol açtıkları kirliliği azaltmaya yönelik adımlar atmaya, daha az kirleten teknolojileri satın almaya ve daha bilinçli davranmaya zorlaması düşünülmektedir. • “Dışsallıkların içselleştirilmesi” • Kirleten öder ilkesinin karşıtı ise, kirlilikle mücadele nedeniyle oluşan bedellerin toplum tarafından karşılanmasını öngören toplum öder ilkesidir. Kirleten Öder İlkesi • Kirleten öder ilkesine yöneltilen başlıca iki eleştiri vardır. Parası olan kişiler kirlilikle mücadelenin maliyetini tüketiciye yansıtarak kirletme hakkını satın almış olurlar, bu durum çevrenin zarar görmesinin engellenmesi amacı ile bağdaşmamaktadır. • Bu ilke kirlenmenin önlenmesi, sınırlanması ve kirlenme ile mücadelenin masraflarının kirletene yüklenmesine dayanmakta ise, fiyatı belirlenemeyen çevresel unsurların fiyatı nasıl belirlenecek? Kirleten öder ilkesinin hayata geçirilmesine yönelik yöntemlerin en önemlileri ise, kirlilik ücretleri, çevre vergileri, kirlilik sigortası ve teşviklerdir İhtiyat İlkesi • Bir faaliyetin çevre açısından olumsuz neticeler doğuracağı hususunda ciddi bir şüphenin var olması halinde bilimsel bir kanıtın ortaya çıkışı beklenmeden önleyici tedbirlerin alınmasını öngörmektedir. • İhtiyat ilkesinin ortaya çıkmasındaki en önemli etken bilimsel belirsizliktir. Elde kesin bir delil bulunmadığından dolayı çevreye zararlı olduğu ispatlanana kadar bir faaliyetin zararsız olduğunu kabul etmek, çevrenin korunması hususunda alınması gereken tedbirler bakımından ciddi bir engel teşkil edecektir. Zira bir faaliyetin veya maddenin çevreye zararlı olduğunun ispatlanmasından sonra tedbir alınması, bu konuda geç kalınmış olması sonucunu doğurabilecektir. İhtiyat İlkesi • Zarar tehdidi, bilimsel belirsizlik ve koruma tedbirleri ihtiyat ilkesinin içeriğini belirleyen temel öğelerdir. İhtiyat ilkesinin uygulamaya aktarılmasına yönelik başlıca araçlar; - Yasaklama, - Sıkı koşullara bağlanmış izin sistemi, - İspat yükün tersine çevrilmesi, - Karar alma usullerinde değişikliktir. İhtiyat ilkesi, günümüzde bilhassa GDO’lu ürünlere izin verilmesi ve baz istasyonlarına ruhsat verilmesine ilişkin karar süreçlerinde önem kazanmaktadır. Önleme İlkesi • Korumak tedavi etmekten iyidir şeklinde özetlenebilecek düşünceye dayanan bu ilke, çevre üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabilecek faaliyetlerin olabilecek en erken aşamada engellenmesini amaçlamaktadır. • Koruyucu hekim mantığına dayanan bu ilke uyarınca ilgili makamlar, henüz çevresel sorunlar ortaya çıkmadan harekete geçerek, çevresel tehditleri bertaraf etmelidir. Önleme ilkesi bu bağlamda, mevcut çevresel sorunların giderilmesi ile değil, aksine bu sorunlar henüz ortaya çıkmadan evvel öncelikle engellenmesi ile ilgilidir. Önleme İlkesi • Önleme ilkesinin etkisi ihtiyat ilkesine göre daha düşüktür. Zira önleme ilkesi, mevcut bir çevresel tehlikenin söz konusu olması halinde uygulama alanı bulurken, ihtiyat ilkesinde çevresel bir tehlikenin olması önemli olmayıp, potansiyel bir zarar riskinin öngörülebilmesi yeterlidir Entegrasyon İlkesi • Bütünleyicilik ilkesi olarak da adlandırılan entegrasyon ilkesi, iki başlık altında ele alınabilir. Dış entegrasyon çevre koruma gereklerinin diğer politika alanlarının şekillenmesi ve yürütülmesinde dikkate alınmasını öngörmekte iken, iç entegrasyon bir madde veya bir faaliyetin yalnızca belli bir çevresel öğe üzerinde değil bir bütün olarak çevre bağlamında doğuracağı etkilerin göz önünde tutulmasını gerekli kılmaktadır. Katılım İlkesi • Bu ilke, bireylerin çevresel yönetim sürecinde rol oynamaları, etkide bulunmaları ve böylece kendi yaşamlarını şekillendirecek bu süreci yönlendirmelerini öngörmektedir. • Halkın katılımının hayata geçirilmesi ise, kişilere çevresel bilgiye erişim olanağının tanınması ile mümkündür.