çevre hukukunun temel ilkeleri - WebSitem

advertisement
ÇEVRE HUKUKUNUN TEMEL İLKELERİ
Doç. Dr. Süheyla Suzan Alıca
Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Çevre Hukukunun Temel İlkeleri
• Günümüzde çevre hukuku, çevrenin
korunmasını konu edinen tüm düzenlemeleri
kapsayan bir hukuk dalı olarak
tanımlanmaktadır.
• Çevre Hukukunun Temel İlkeleri ise, çevre
hukukuna esas teşkil eden, bu hukuk dalının
bağımsız bir alan olarak gelişmesinde ve
kendine özgü bir karakter kazanmasında
belirleyici olan genel kurallardır.
Çevre Hukukunun Temel İlkeleri
• Bu ilkeler başta çevrebilim (ekoloji) olmak
üzere, çevrenin korunmasına ilişkin bilim
dallarının sunduğu bilimsel veriler
çerçevesinde oluşturulmuştur.
• Bu nedenle, günümüz çevre politikasının da
temel yapı taşlarını oluşturmaktadır.
• Etkin bir çevre korumasının genel çerçevesini
belirlemektedir.
Çevre Hukukunun Temel İlkeleri
• Bu ilkeler bir bütünlük içerisinde yer alıp,
birbirini tamamlayıcı niteliktedir.
• Bu ilkelerin birbirinden soyutlanarak ele
alınması mümkün değildir.
• Evrensel düzeyde kabul gören ilkelerdir.
Çevre Hukukunun Temel İlkeleri
• Bu ilkeler gerek ulusal, gerek bölgesel gerekse
uluslar arası bir çok metne yansıtılmıştır.
• Hukuki metinlerde yer alması, bu ilkelerin
çevre ile ilgili düzenlemelerin hazırlanması
sürecinde göz önünde tutulmasını ve yargı
organları dahil olmak üzere tüm kamusal
birimler için yönlendirici olmasını
sağlayacaktır.
Çevre Hukukunun Temel İlkeleri
• Genel ve soyut niteliklerinden dolayı esas
olarak rehber (kılavuz) ilke işlevine sahiptirler
ve bu niteliklerinden dolayı herkesin üzerinde
anlaşmaya vardığı açık bir tanımları
bulunmamaktadır.
• Bu nedenle açıklığa kavuşturulmasında
öğretinin çalışmalarının ve yargısal kararların
önemi büyüktür.
Temel İlkelerin Özellikleri
• 1- Temel ilkeler, ulusal ve uluslar arası bildirge, tavsiye kararı,
direktif , sözleşme , plan, program ve kanun gibi metinlerde
yer almaktadırlar.
• 2- Temel ilkeler, hukuki düzenlemeleri yapan yasama organına,
çevre politikalarını tespit eden ve uygulayan yürütme organına
ve uyuşmazlıkları çözen yargı organına yönlendirici rehber
niteliğindedir.
• 3- Çevre Hukukunun gelişimine katkıda bulunmuşlardır.
• 4- Bazı metinlerde çok açık bir biçimde yer almalarına rağmen,
bazılarında ise yorum yoluyla ortaya çıkmaktadır.
• 5- Temel ilkelerin çevre hukukundaki bazı yeni kavramların
mevzuata yansıtılmasında da rolleri olmuştur.
Çevre Hukukunun Temel İlkeleri
•
•
•
•
•
•
•
1- Sürdürülebilir Kalkınma
2-Önleme İlkesi
3- İşbirliği ve Eşgüdüm İlkesi
4- Entegrasyon İlkesi
5-Katılım İlkesi
6- Kirleten Öder İlkesi
7- İhtiyat İlkesi
1- Sürdürülebilir Kalkınma
• Çevrenin korunması ile barışık bir kalkınma
modelini öngörür.
• Geleneksel kalkınma yöntemlerinin çevre
üzerinde yarattığı tahribata tepki olarak ortaya
çıkmıştır.
• İlk kez Birleşmiş Milletler Dünya Doğa
Şartı’nda (1982) yer verilmiş, BM’in Ortak
Geleceğimiz (1987) Raporunda ise ayrıntılı bir
şekilde ele alınmıştır.
Ortak Geleceğimiz Raporuna göre;
• Çevre sorunları insan refahını ve dünyadaki
yaşamı tehdit etmektedir.
• Bu bakımdan sürekli ve dengeli bir kalkınmaya
ihtiyaç duyulmaktadır.
• Bu kalkınma politikasında bugünün ihtiyaçları
karşılanırken gelecek nesillerin ihtiyaçlarından
taviz verilmemelidir.
1- Sürdürülebilir Kalkınma İlkesi
• Ekonomik büyüme ile doğal kaynakların
korunması arasında bir den ge kurulmasını
öngörür.
• Ekosistemlerin taşıma kapasitesini dikkate alan
bir büyüme modelini hedeflemektedir.
• Sürdürülebilir Kalkınma Modelinin, ekolojik,
ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğe dayanan
3 temel direği vardır.
2- Önleme İlkesi
• Çevreye yönelik bir tehlikeye karşı önlemler
alınmasını ifade eder.
• Çevre hukukunun ilk ilkesi olmamakla birlikte, en
önemlisi kabul edilmektedir.
• Önleyici ilkenin uygulanması uzun vadede hem
daha ekonomiktir hem de geri dönüşümü
mümkün olmayan sonuçların doğumunu engeller.
• Olumsuz sonuçlar ortaya çıktıktan sonra gidermek
hem çok zor hem de çok maliyetlidir.
2- Önleme İlkesi
• Önleme ilkesi sayesinde, tasarruf yanında
çevresel değerlerin korunması da
sağlanacaktır.
• Bu nedenle diğer ilkeler önleme ilkesini
gerçekleştirmeye yöneliktir.
• Önleme ilkesi hem ulusal hem de uluslararası
metinlere girmiştir.
• Avrupa Birliği’nin bütün Çevre Eylem
Programlarında yer almıştır.
2- Önleme İlkesi
• Önleme ilkesi, Çevre Kanunu’nun “ilkeler” başlıklı
3. maddesinin (a) bendinde “kirliliğin önlenmesi”,
(b) bendinde ise “çevrenin bozulmasının
önlenmesi” hükümlerinde yer almıştır.
• (a) bendine göre; başta idare, meslek odaları,
birlikler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere
herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi
ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve
belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler.
2- Önleme İlkesi
• Kanuna göre; çevrenin korunması, çevrenin
bozulmasının önlenmesi alanlarındaki her türlü
faaliyette; Bakanlık ve yerel yönetimler, gerekli
hallerde meslek odaları, birlikler ve sivil toplum
kuruluşları ile işbirliği yaparlar.
• Arazi ve kaynak kullanım kararlarını veren ve
proje değerlendirmesi yapan yetkili kuruluşların
karar alma süreçlerinde sürdürülebilir kalkınma
ilkesini gözeteceklerine ilişkin hüküm, önleme
ilkesini içerisinde barındırmaktadır.
2- Önleme İlkesi
• Aynı şekilde yapılacak ekonomik faaliyetlerin
faydası ile doğal kaynaklar üzerindeki etkisinin
sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde uzun
dönemli olarak değerlendirileceği hükmü de
önleme ilkesini adres göstermektedir.
• Zira Kanuna göre; sürdürülebilir kalkınma:
bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir
çevrede yaşamasını güvence altına alan çevresel,
ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge
kurulması esasına dayalı kalkınma ve gelişmeyi
ifade etmektedir.
Sürdürülebilir Kalkınma ve Önleme İlkesi
• Bütünsel bir yaklaşımla ilgili yeni talepler
(sürdürülebilirlik) ortaya çıkmıştır.
• Sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirme, daha iyi
koordinasyonu, geliştirilmiş işbirliğini, sorumluluk ve
yönetim kavramının genişletilmesini gerektirir.
• Yeni sorumluluk kavramları ile geleneksel sorumluluk
kavramları arasında uygun bir karışımın nasıl
bulunacağı sorunu, çevresel düzenlemeleri
hazırlayanların yüz yüze geldiği temel mücadele
alanıdır.
Sürdürülebilir Kalkınma ve Önleme İlkesi
• “Her türlü faaliyet sırasında doğal kaynakların
ve enerjinin verimli bir şekilde kullanılması
amacıyla atık oluşumunu kaynağında azaltan
ve atıkların geri kazanılmasını sağlayan çevre
ile uyumlu teknolojilerin kullanılması esastır.”
ilkesi de önlemeye yönelik bir hükümdür.
2- Önleme İlkesi
• Çevrenin korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi
ve giderilmesi için uyulması zorunlu standartlar
ile vergi, harç, katılma payı, yenilenebilir enerji
kaynaklarının ve temiz teknolojilerin teşviki,
emisyon ücreti ve kirletme bedeli alınması,
karbon ticareti gibi piyasaya dayalı mekanizmalar
ile ekonomik araçlar ve teşvikler kullanılacağı
hükmü de önlemek amacını taşır.
• Esasen Çevre Yönetimin bir çok aracında (örn.
ÇED, planlama, yasak ve yaptırımlar, izin, onay ve
ruhsat sistemi gibi) önleme ilkesi kullanılmaktadır.
3- İşbirliği ve Eşgüdüm İlkesi
• İşbirliği ve eşgüdüm, bilgi, belge, görüş ve
teknoloji vb. araçların paylaşılmasını ve
yardımlaşılmasını yani birlikte hareket edilmesini
anlatır.
• Bu ilkeye çevre ile ilgili evrensel metinlerin bir
çoğunda yer verilmiştir. Stockholm Bildirgesi’nin
çevrenin korunmasına dair konularda işbirliğine
ilişkin 24. maddesi ile Rio Bildirgesi’nin devletlerin
ve halkların bildirgenin ilkeleri ve sürdürülebilir
kalkınma alanında işbirliğine ilişkin 27. ilkesi
örnek olarak verilebilir.
3- İşbirliği ve Eşgüdüm İlkesi
• İşbirliği ve eşgüdüm, çevre ile ilgili plan,
politika ve programlar ile yasal
düzenlemelerin,
• yapımında
• uygulanmasında
• ve ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözüme
kavuşturulmasında
önem arz eder.
3- İşbirliği ve Eşgüdüm İlkesi
• Çevre Kanunu’nun ilkeler maddesine göre;
çevrenin korunması, çevrenin bozulmasının
önlenmesi ve kirliliğin giderilmesi alanlarındaki
her türlü faaliyette; Bakanlık ve yerel
yönetimler, gerekli hallerde meslek odaları,
birlikler ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği
yaparlar.
3- İşbirliği ve Eşgüdüm İlkesi
• Eşgüdüme ilişkin bir ilkede; bölgesel ve küresel
çevre sorunlarının çözümüne yönelik olarak
taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar
sonucu ortaya çıkan ulusal hak ve
yükümlülüklerin yerine getirilmesi için gerekli
teknik, idarî, malî ve hukukî düzenlemelerin
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
koordinasyonunda yapılacağı öngörülmektedir.
3- İşbirliği ve Eşgüdüm İlkesi
• İşbirliği ilkesi çerçevesinde merkezi ve yerel
düzeyde tüm kamu kurum ve kuruluşları, özel
sektör, sivil toplum kuruluşları ve uluslar arası
teşkilatlar sorumluluk sahibidirler.
• İşbirliği yerel, bölgesel, ulusal ve evresnsel
düzeylerde gereklidir.
• Bunun sağlanmasında rol alacak kişi, kuruluş,
topluluk ve devletlere bazı sorumluluklar
verilmesini öngörür.
3- İşbirliği ve Eşgüdüm İlkesi
• Ülkemizde çevre ile ilgili kamu kurum ve
kuruluşları arasında işbirliği ve eşgüdüm
bulunmamakta ve yetki çatışması
yaşanmaktadır.
• Uluslar arası alanda en büyük sorumluluk
gelişmiş ülkelere düşmektedir.
4- Entegrasyon İlkesi
• Entegrasyon ilkesi, çevrenin korunması
amacının, tüm politika, program, plan,
mevzuat ve faaliyetlerde göz önüne alınması,
bunlara entegre edilmesi ve bütünleştirilmesi
anlamını taşır.
• Entegrasyon ilkesinin önemi beş yıllık kalkınma
planlarında ve Avrupa Birliği İlerleme
Raporlarında belirtilmiştir.
4- Entegrasyon İlkesi
• Entegrasyon ilkesi Sürdürülebilir Kalkınma
ilkesiyle ilişkilidir. Avrupa Birliği’nin Beşinci Çevre
Eylem programı, sürdürülebilir kalkınmayı
sağlamak için entegrasyonu gerçekleştirmek
hedefi doğrultusunda hazırlanmıştır.
• Tek Avrupa Senedinin 130R maddesinde yer alan
çevre korumanın Topluluğun diğer politikalarının
parçası olması gerektiği belirtilmiştir.
4- Entegrasyon İlkesi
• Entegrasyon ilkesi çevre politikalarının, tarım,
enerji, sağlık, ulaşım, turizm ve mali politikalara
entegre edilmesini öngörür.
• Entegrasyonu sağlayacak en önemli araçlar,
planlama, ÇED ve stratejik ÇED dir.
• Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya
Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir
Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili diğer
kurumlar tarafından onay, izin, teşvik, yapı ve
kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma
başlanamaz ve ihale edilemez.
Stratejik ÇED
• Stratejik çevresel değerlendirme: Onaya tâbi
plân ya da programın onayından önce
plânlama veya programlama sürecinin
başlangıcından itibaren, çevresel değerlerin
plân ve programa entegre edilmesini
sağlamak, plân ya da programın olası çevresel
etkilerini en aza indirmek ve karar vericilere
yardımcı olmak üzere katılımcı bir yaklaşımla
sürdürülen ve yazılı bir raporu da içeren
çevresel değerlendirme çalışmalarıdır.
8. Beş Yıllık Kalkınma Planı
• Çevre politikalarının ekonomik ve sosyal politikalarla
entegrasyonunda ekonomik araçlardan
yararlanılacaktır.
• Kamu kuruluşları başta olmak üzere, bütün
sektörlerde çevreye duyarlılığın artırılması ve kirliliğin
önlenmesi için gerekli çalışmalar sürdürülecektir.
• Sanayi politikalarının belirlenmesinde ve yeni sanayi
yatırımlarında çevre dostu teknolojilere öncelik
sağlanacak, yerel imalatçılar çevre dostu teknolojiler
konusunda bilgilendirilecek ve teşvik edilecektir.
9. Beş Yıllık Kalkınma Planı
• Tüm sektörlerde yatırım, üretim ve tüketim
aşamalarında kirleten ve kullanan öder ilkelerini
dikkate alan araçlar etkili bir biçimde kullanılacaktır.
AB’ye uyum kapsamında çevre standartları ve
yönetimini belirleyen hukuki düzenlemeler
güncelleştirilirken ülke koşulları ve kamu yönetiminde
etkinlik gözetilecektir.
• Tarım ve turizm başta olmak üzere, çevreye duyarlı
sektörlerde ekolojik potansiyel değerlendirilecek,
koruma-kullanma dengesi gözetilecektir.
9. Beş Yıllık Kalkınma Planı
• Enerji, ulaştırma ve madencilik sektörlerinin
mevzuatına çevre korumaya ilişkin hükümlerin
yerleştirilmesine yönelik ilkelerin girdiği
gözlenmektedir.
4- Entegrasyon İlkesi
• Başbakanın başkanlığında, Başbakanın
bulunmadığı zamanlarda Çevre ve Şehircilik
Bakanının başkanlığında, Başbakanın
belirleyeceği sayıda bakan ile Bakanlık
Müsteşarından oluşan Yüksek Çevre Kurulu
kurulmuştur.
• Esas amaç tüm sektörlere çevre boyutunu
entegre etmektir.
4- Entegrasyon İlkesi
• Yüksek Çevre Kurulunun görevleri şunlardır:
• a) Etkin bir çevre yönetiminin sağlanması için hedef,
politika ve strateji belirlemek.
• b) Sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde
ekonomik kararlara çevre boyutunun dahil
edilmesine imkân veren hukukî ve idarî tedbirleri
belirlemek.
• c) Birden fazla bakanlık ve kuruluşu ilgilendiren çevre
konularına ilişkin uyuşmazlıklarda nihai kararı
vermek.
5- Katılım İlkesi
• Katılım geniş anlamıyla kişilerin çevre yönetim
sürecinde etkin olmaları ve rol oynamalarıdır.
• Katılım çevreye ilişkin kararların alınması ve
uygulanması süreçlerinde etkin rol almaktır.
• Katılım, çevresel bilgiye ulaşma ve yargıya
başvurma ile birlikte çevre hakkını
gerçekleştirme aracıdır.
5- Katılım İlkesi
• Çevre Kanunu’nun 3/e maddesine göre; çevre
politikalarının oluşmasında katılım hakkı
esastır.
• Bakanlık ve yerel yönetimler; meslek odaları,
birlikler, sivil toplum kuruluşları ve
vatandaşların çevre hakkını kullanacakları
katılım ortamını yaratmakla yükümlüdür.
5- Katılım İlkesi
• Kanunun ilkelerinden biri de; idare, meslek
odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları
olmak üzere herkesin, çevrenin korunması ve
kirliliğin önlenmesi ile görevli olduğudur.
• Bunlar çevrenin korunması ve kirliliğin
önlenmesi konusunda alınacak tedbirlere ve
belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler.
2872 sayılı Çevre Kanunu
30. Madde
• Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar
gören veya haberdar olan herkes ilgili mercilere
başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin
alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir.
• Herkes, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme
Hakkı Kanunu kapsamında çevreye ilişkin bilgilere
ulaşma hakkına sahiptir.
• Ancak, açıklanması halinde üreme alanları, nadir
türler gibi çevresel değerlere zarar verecek bilgilere
ilişkin talepler de bu Kanun kapsamında
reddedilebilir.
Rio Bildirgesi
• Çevresel konular her düzeyde ilgililerin katılımını
gerektirir. Ulusal düzeyde, bireyler kamu
otoritelerinin elinde bulunan, yerleşimlerindeki
sağlığa zararlı maddeler ve faaliyetler de dahil olmak
üzere çevre ile ilgili bilgilere erişme ve karar verme
süreçlerine katılabilme fırsatlarına sahip
bulunmalıdır.
• Ülkeler geniş bir biçimde bilgi sağlayarak kamu
duyarlılığını ve katılımını teşvik etmeli ve
kolaylaştırmalıdır.
6-Kirleten Öder İlkesi
• Yarattığı kirliliğin bedelinin kirletene
ödettirilmesi,
• Kirletenin kirliliğin maliyetine katlanması,
• Kirletenin kirliliğin önlenmesi ve kontrolü için
gerekli önlemlerin masraflarına katlanması,
şeklinde tanımlanmaktadır.
6-Kirleten Öder İlkesi
2872 sayılı Çevre Kanunu (md. 3/g)
• Kirlenme ve bozulmanın önlenmesi,
sınırlandırılması, giderilmesi ve çevrenin
iyileştirilmesi için yapılan harcamalar
• kirleten veya bozulmaya neden olan
tarafından karşılanır.
6-Kirleten Öder İlkesi
• Kirletenin kirlenmeyi veya bozulmayı durdurmak,
gidermek veya azaltmak için gerekli önlemleri
almaması veya
• bu önlemlerin yetkili makamlarca doğrudan alınması
nedeniyle
• kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan gerekli
harcamalar
• 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümlerine göre kirletenden tahsil edilir.
6-Kirleten Öder İlkesi
Çevre Kanunu madde 3/h
• Çevrenin korunması, çevre kirliliğinin
önlenmesi ve giderilmesi için uyulması zorunlu
standartlar ile vergi, harç, katılma payı,
yenilenebilir enerji kaynaklarının ve temiz
teknolojilerin teşviki, emisyon ücreti ve
kirletme bedeli alınması, karbon ticareti gibi
piyasaya dayalı mekanizmalar ile ekonomik
araçlar ve teşvikler kullanılır.
6-Kirleten Öder İlkesi
Çevre Kanunu md. 28
• Çevreyi kirletenler ve çevreye zarar verenler sebep
oldukları kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan
dolayı kusur şartı aranmaksızın sorumludurlar.
• Kirletenin, meydana gelen zararlardan ötürü genel
hükümlere göre de tazminat sorumluluğu saklıdır.
• Çevreye verilen zararların tazminine ilişkin talepler
zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü
öğrendiği tarihten itibaren beş yıl sonra
zamanaşımına uğrar.
6-Kirleten Öder İlkesi
• “Çevresel zarar” kavramını tanımlayabilmek için
“çevre”, “çevre kirliliği”, “Kirleten” kavramlarını
açıklamak gerekir.
• Çevre: Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini
sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde
bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve
kültürel ortamı,
• Çevre Kirliliği: Çevrede meydana gelen ve canlıların
sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi
bozabilecek her türlü olumsuz etkiyi,ifade eder.
6-Kirleten Öder İlkesi
Çevre Kanunu’nda Çevre Zararı
• Çevre Kanunu’nda “çevre zararı” tanımı yer
almamış ve kavram olarak da kullanılmamıştır.
• Kanun’un kirletenin sorumluluğunu
düzenleyen 28 inci maddesinin 1 inci
fıkrasında düzenlenen hüküm uyarınca, çevre
zararı , “kirlenme ve bozulmadan doğan
zararlar” olarak tanımlanabilir.
Çevre Zararı Kavramı
• Geniş anlamda çevre zararı kavramı, doğrudan çevrede
meydana gelen zararları ifade etmekte ve bu zararı
tanımlamak üzere;
• “birincil (asli) çevre zararı”,
• “gerçek çevre zararı”,
• “doğrudan çevre mallarında meydana gelen zarar”
• “çevre mallarının ekolojik boyutunun olumsuz etkilenmesi”,
• “genel çevre zararı”,
• “doğrudan çevre zararı”,
• “çevrenin olumsuz etkilenmesi”,
• “doğal kaynak zararları” ve çoğunlukla da
• “ekolojik zarar” kavramları kullanılmaktadır
7-İhtiyat İlkesi
• Bir faaliyetin çevreye zararlı olduğunun
kanıtlanmasından sonra önlem alınması, çok
geç kalınmasına yol açabilir.
• Bu açıdan ihtiyat ilkesi çevre hukukunun
önemli bir ilkesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
7-İhtiyat İlkesi
• İhtiyat ilkesi, hukukun istediği kesin verilerin
bilim tarafından ortaya koyulamadığı hallerde
dahi çevrenin korunmasını amaçlamaktadır.
• İhtiyat ilkesi uyarınca çevre korumaya ilişkin
önleyici tedbirler sadece bilimin gerekli
bulguları sağladığı durumlarda değil,
sağlamadığı durumlarda da alınacaktır.
7-İhtiyat İlkesi
• Belli bir hareketin çevre açısından olumsuz ve
zararlı sonuçlar doğuracağı hakkında ciddi
(güçlü) bir şüphe mevcutsa,
• Bilimsel kanıtın ortaya çıkmasını beklemeden,
• Yani çok geç olmadan
• Önlem alınması anlamına gelmektedir.
7-İhtiyat İlkesi
• İhtiyat ilkesi çevre için önemli tehdit ya da
risklerin mevcut olması durumunda önlem
alınması demektir.
• Bu nedenle öncelikle bu önlemleri alabilmek
için, nasıl bir tehlike veya riskin olduğunun
saptanması gerekir.
• İkinci olarak alınacak önlemlerin neler
olduğunun belirlenmesi zorunludur.
7-İhtiyat İlkesi
• İhtiyat ilkesinin nemi, çevre koruma politikalarında
açıkça kabul edilmiş olan, gelecek kuşaklar, insanlığın
ortak değerleri ve bunların hareket noktası olan
bütünsel yaklaşımı ve sürdürülebilir kalkınma
anlayışını içerir.
• İhtiyat ilkesi önceden fark edilemeyen kötü sonuçlara
karşı bir önlem ve sigorta olarak görülmekte ve
gelecek kuşaklar adına şimdiki kaynakların
korunmasına önem verilmektedir.
7- İhtiyat İlkesi
• İhtiyat İlkesinin mihenk taşı belirsizliktir, ancak
hemen hemen bütün çevre sorunlarında az
yada çok belirsizlik bulunmaktadır.
• Bu nedenle bu ilkenin uygulama alanı çok
geniştir.
• Ancak İhtiyat İlkesinin uygulanması belirsizlik
ve risk derecesinin yüksek olduğu konularda
önem ve duyarlılık kazanmaktadır.
7- İhtiyat İlkesi
• İhtiyat ilkesinin önem kazandığı küresel çevre
sorunları nelerdir?
1- Deniz kirliliği
2- İklim değişikliği
3- Elektromanyetik kirlilik
4- Tehlikeli kimyasallar
5- Genetik olarak değiştirilmiş organizmalar
6- Biyolojik çeşitliliğin korunması
7- İhtiyat İlkesi
• Geleneksel hukuk yükümlülük ve sorumluluk
gibi araçlarını ancak belirginlik ve hatta kesinlik
taşıyan durumlarda devreye sokmaktadır.
• Bu nedenle ihtiyat ilkesinin uygulanması bazı
zorlukları taşımakta ve özellikle belli
önlemlerin hukuki düzenlemelerde yer
almasını güçleştirmektedir.
7- İhtiyat İlkesi
• İhtiyat ilkesinin uygulanmasında bir denge aranmaktadır.
• Bu denge insanların çevreden talepleri ile çevrenin bu talepler
karşısında korunması arasında olmaktadır.
• İlk talep ekonomik boyut, ikinci talep ise çevrenin korunması
boyutudur.
• Ekonomik boyutun somut konu ve olaylarda devreye
sokulmasının derecesi ve niteliği ihtiyatın derecesini de etkiler.
• Bu açıdan ilkenin uygulanabilmesi için en önemli nokta hangi
ölçüdeki bir riskin yeterli olacağı sorunudur.
7-İhtiyat İlkesi
• Gündem 21
• Geri dönüşü olmayan, çok ciddi çevresel
zararların ortaya çıkma olasılığı bulunduğunda,
kesin bilimsel bulgular olmaması, gerekli
önlemlerin alınmasına engel teşkil
etmemelidir.
Download