ÜLKE RİSKİ ETMENLERİNİN YAPAY SİNİR AĞLARI

advertisement
ÜLKE RİSKİ ETMENLERİNİN YAPAY SİNİR AĞLARI
KULLANILARAK BELİRLENMESİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Examination of Country Risk Determinants Using
Artificial Neural Networks: The Case of Turkey
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de ülke riski tahminine yönelik işlevsel bir yapay sinir ağı modelinin oluşturulabilmesidir. Bu
amaçla, OECD tarafından yayımlanan ve 210 ülkeye ilişkin risk derecelerinin yer aldığı raporun ışığında, önemli bazı makro
ekonomik göstergelerin 1998 – 2009 yılları arasında gösterdikleri aylık değişimler kullanılarak parametrik olmayan bir model
denemesi gerçekleştirilmiştir. Oluşturulan tek gizli katmanlı ileri beslemeli yapay sinir ağı modeli yardımıyla, tüm
gözlemlerin 93,0 %’ü doğru sınıflandırılırken, görünümün olumsuz olduğu dönemler için bu oranın 98,5 %’e kadar
yükseldiği görülmüştür. Önemli bulunan ülke riski etmenleri arasında yer alan Reel Kur Endeksi değişimlerinin ülke riski
üzerinde ters yönlü bir etki yarattığı, TL lehine olan kur değişimlerinin ülke görünümüne olumlu yansıdığı anlaşılmıştır.
Beklendiği üzere, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) artışları neticesinde ülke riski azalış gösterirken, Üretici Fiyat Endeksi
(ÜFE)’ne ilişkin artış trendinin ülke riskinde gözlenen paralel bir artış eğilimi ile karşılık bulduğu gözlenmiştir. Ayrıca,
Merkez Bankası’nın dış yükümlükleri ile ülke riski değişimleri arasında tespit edilen doğru orantılı ilişki, Türkiye’nin dışa
bağımlı ekonomik işleyişi ve artan yükümlülüklerin ülke kredibiliteleri için olumlu bir gösterge olarak algılanabileceği
olgusu ile açıklanabilir.
Anahtar Kelimeler: Ülke riski etmenleri, makroekonomik göstergeler, parametrik olmayan modelleme, yapay sinir
ağları, Türkiye
ABSTRACT
The purpose of this study is to construct a functional model to forecast country risk changes in Turkey with the help of
artificial neural networks. To accomplish that, a non-parametric model has been derived by using the monthly changes in
some specific macroeconomic indicators between the years 1999 and 2009 in the light of the report published by OECD
including the risk ratings of 210 countries. 93, 0 % of all the observations can be classified correctly with the established
feed-forwarding neural network model consisting of only one hidden layer while the correct classification rate has increased
up to 98,5 % for the terms with improved conditions. We conclude that the Real Exchange Rate Index among the variables
found to be significant in the model has caused a reverse effect on country risk level so, the index changes in favor of TL are
reflected positively to the country’s view. Expectedly, we have also observed that country risk level decreases as a result of
the increases in Gross Domestic Product (GDP) whereas an increasing trend in the Producer Price Index (PPI) has been
matched with a parallel trend in country risk. In addition, the observed direct relationship between country risk level and the
external liabilities of the central bank can be explained with the phenomena that ascending volumes of external liabilities
could be regarded as a good signal of country’s improved credibility and that Turkey has an economy which has been
dependent mainly on external sources and majorly financed with external debts.
Keywords
: Country risk determinants, macroeconomic indicators, non-parametric modeling, artificial neural
networks, Turkey
1. GİRİŞ
Bir ülkenin genel görünümünün o ülkede faaliyet gösteren ekonomik birimlerin ve bireylerin
refahı üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu noktada, karar verici
durumundaki organların veya kişilerin temsil ettikleri tarafların başarısı açısından, bulunulan ülke
koşullarının ne şekilde değişeceği ve bu değişimlerin söz konusu taraflar üzerindeki muhtemel
etkilerinin ne olabileceği hususlarında isabetli öngörülerde bulunabilmeleri gerekmektedir.
Ülke riski, sadece politik risk olmayıp, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da o ülkedeki tüm
birimleri etkileyen global bir risk kavramıdır (Hood, 2001). Ancak, aynı ülke içerisinde farklı
sektörlerde farklı risk profilleri de söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle, her sektörün bu riskten
etkilenme derecesi ve şekli farklılık arz edebilmektedir (Khattab vd, 2010). Ayrıca, daha ziyade sınır
ötesi yatırımlar ve yabancı yatırımcılar perspektifinden değerlendirilen (Oetzel, 2005) ülke riskinin,
yerli ekonomik birimler açısından da ciddi sonuçlar üretebildiği unutulmamalıdır.
İktisadi anlamda,
uygun olmayan ekonomi politikalarının yerli ekonomiye zarar vererek
ödemeler dengesi krizlerine yol açması olarak tanımlanan ülke riski, kurumların uluslararası
yatırımlarının etkin dağıtımı ve bankaların yurt dışı kredi plasmanları açısından büyük ehemmiyete
sahiptir (Merrill, 1982). Nitekim, rasyonel olmayan yanlış ekonomi uygulamaları ve politik
belirsizliklerin o ülkenin borçları ve yatırımları üzerinde menfi etkiler yarattığı görülmüştür (Shapiro,
1999). Dış borçların yönetiminde yeterli döviz bulunduramamadan kaynaklanan zafiyet neticesinde
borç birikimi aşırı noktalara ulaşmaktadır (Bourke ve Shanmugam, 1990). Aşırı dış borç yüküyle
yürütülmeye çalışılan ülke ekonomilerinin, söz konusu borç düzeyinin belli bir kritik noktayı geçmesi
durumunda beklenmeyen kötü bir şokla birlikte iflas noktasına geldikleri anlaşılmaktadır (Stein ve
Paladino, 2001). Bu noktada, gelişmekte olan ülkelerin yüksek ithalat ve düşük ihracat hacimleri
nedeniyle ödemeler dengesi sorunlarına daha duyarlı hale geldikleri ve bu ülkelerin, borçların geri
ödenmesinde yaşadıkları darboğazların etkisiyle daha sık ekonomik deformasyona uğradıkları tecrübe
edilmiştir.
Mikro ve makro bazda çok ciddi etkileri olan ülke riskinin oluşumunda belirleyici durumundaki
etmenlerin belirlenmesi amacıyla son yıllarda gerçekleştirilmiş olan çok sayıda bilimsel çalışma
mevcuttur. Bu konuya olan yoğun ilginin en önemli nedeni, özellikle uluslararası faaliyetler içerisinde
olan kurumların küresel yatırımlarının yönetiminde, ülke riski değişimlerini ve bu değişimlerin
etkilerini tahmin edebilme noktasında gösterdikleri olağanüstü gayrettir. Faaliyet gösterilen ülkelerde
yaşanan ekonomik, sosyal ve politik gelişmelerin neden olduğu risk katkısının, kurumların finansal
çıkarları açısından çoğu zaman istenmeyen durumlara sebebiyet verildiği bilinmektedir. Bu nedenle,
yöneticiler stratejilerini inşa ederken ülke riski analizlerine dayanmak zorundadırlar (Vij, 2005).
Ülke riskinin tahmin edilmesi ve risk etmenlerinin tespiti amaçlarına hizmet edecek olan
modelleme çalışmalarının bir finansal krize ilişkin semptomların belirlenmesi ve takibinden ziyade, bir
ülkenin ekonomik durumunun öngörülebilmesine yönelik olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir
(Schroeder, 2007). Ülke riskine ilişkin olarak yakın geçmişte gerçekleştirilen ampirik çalışmaların
önemli bir kısmı ülke riski belirleyicilerinin ortaya konulmasını amaç edinirken, diğer çalışmaların
odak noktasını piyasa verilerine dayalı indirgenmiş modellerin kredi derecelendirme kuruluşlarının
risk öngörüleriyle karşılaştırması konusu oluşturmuştur.
Risk etmenlerinin belirlenmesi amacıyla Burton ve Inoue (1985) tarafından gerçekleştirilen bir
çalışmada ekonomik ve sosyo-politik faktörlerin ülke riski üzerindeki etkileri incelenmiştir.
Çalışmada, Dış Borç / Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) oranı, dış borcun vade yapısı ve Dış Borç Geri
Ödemeleri / İhracat Hacmi gibi makroekonomik göstergelerle ülke riski arasında zayıf da olsa anlamlı
bir ilişki tespit edilmiştir. Aynı şekilde, Brewer ve Rivoli (1990) ve Cantor ve Packer (1996), politik
ve ekonomik parametrelerle ülke riski arasında net ve anlamlı ilişkilerin varlığını ortaya koymuşlardır.
Bu ekolün diğer temsilcileri olan Oetzel ve Bettis (2001) de, ekonomik, sosyal ve politik unsurların
ülke riskinin oluşumunda belirleyici oldukları görüşünü destekleyen ampirik bulgulara ulaşmıştır.
Gerçekleştirilmiş olan çalışmaların çoğunda Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, enflasyon, cari ödemeler
dengesi, kişi başına düşen milli gelir, ihracat, ithalat ve dış borç gibi ekonomik parametrelerin ülke
riski üzerindeki güçlü etkilerine hükmeden tespitler yapılmıştır (Soussanov, 2002). Gelişmekte olan
ülke ekonomilerini konu alan çalışmalar arasında yer alan Vij ve Kapoor (2007) tarafından Hindistan
üzerine gerçekleştirilen bir araştırmada, üç makroekonomik değişkenin - ekonomik büyüme oranı
(GSMH büyümesi), Cari Hesap Dengesi / GSMH ve Dış Borç Faiz Ödemeleri / GSMH - ülke riskini
önemli düzeyde etkiledikleri belirlenmiş, politik riskin ülkenin genel görünümü açısından göz ardı
edilemeyecek bir unsur olduğu anlaşılmıştır.
Ülke riski tahmin modellerinde kullanılacak uygun açıklayıcı değişkenlerin belirlenmesi
kapsamında sunulan bazı istisnai çalışmalarda ise, risk etmenlerinin kolektif etkilerinin tek bir
parametre ile temsil edilmesini olanaklı kılan model önerileri ortaya konulmuştur (Hammer vd., 2004),
(Linder ve Santiso, 2002).
Ülke riskinin modellenmesi bağlamında, kullanılan verilerin ve tahmin metodolojisinin model
performansları üzerindeki olası etkilerini karşılaştırmalı olarak ele alan bir diğer araştırma grubunda,
piyasa verileri kullanılarak oluşturulan özet ekonometrik modellere ait sonuçların, risk derecelendirme
şirketlerinin tahminleriyle mukayeseli olarak ele alındıkları görülmektedir. Bu konudaki ilk iki çalışma
Feder ve Uy (1985) ile Brewer ve Rivoli (1990) tarafından gerçekleştirilmiştir. Her iki çalışmada da
Euromoney ve Institutional Insvestor tarafından yayınlanan ülke riski derecelendirmeleri, spesifik
makro parametreler yardımıyla tahmin edilmeye çalışılmıştır. Takip eden çalışmalarda ise,
araştırmacılar tarafından inşa edilen ekonometrik tahmin modellerinin risk derecelendirme
kuruluşlarının tahminlerine kıyasla ne denli başarılı oldukları test edilmiştir. Elde edilen bulguların
ışığında, ekonometrik model önerilerinin genellikle üstünlüğüne hükmedilmiştir. Gür (2001)
tarafından 34 adet gelişmekte olan ülkenin 1986 – 1998 yılları arasındaki piyasa verileri kullanılarak
gerçekleştirilen araştırmada, oluşturulan ekonometrik modellerin ürettiği tahminlerin daha başarılı
olduğu sonucuna varılmıştır. Benzer şekilde, Karmann ve Maltriz (2010), aralarında Türkiye’nin de
aralarında bulunduğu 19 gelişmekte olan ülke üzerinde yaptıkları 1998 – 2007 dönemini kapsayan
çalışmada elde ettikleri bulgularla, ekonometrik tekniklere dayalı modellerin daha başarılı olduklarına
işaret etmişlerdir.
Geliştirilen ekonometrik tahmin modellerinin bir çoğunda Doğrusal Diskriminant (MDA),
Lojistik Regresyon (LR) ve Probit Regresyon analizlerinden faydalanılmıştır (Haque, 2008 ve Vij,
2005). Ancak, söz konusu bu parametrik tekniklerin çoklu doğrusal bağlantı sorununu aşamamaları ve
bu durumun model sonuçlarının geçerliliği üzerinde yarattığı şüphe nedeniyle, özellikle birbirleriyle
güçlü ilişki içerisinde olan ekonomik değişkenlerin kullanıldığı araştırmalarda, Yapay Sinir Ağları gibi
parametrik olmayan sayısal tekniklerin kullanımı hız kazanmıştır. Parametrik olmayan tekniklerin
dağılım varsayımı içermemeleri ve değişkenler arasındaki karşılıklı ilişkileri tahminlere başarıyla
yansıtabilmeleri bu eğilimin temel nedeni olmuştur.
Bu çalışmada, ülkemize ilişkin risk öngörülerinin yapılabilmesine yönelik olarak geliştirilmiş,
uluslararası risk derecelendirme verilerine dayalı bir model önerisi ortaya konulmuştur. Model
tahminlerinin 99 % güven düzeyinde yalın bir modele kıyasla daha başarılı olduğu hipotezi test
edilecektir. Çalışmada SPSS programından faydalanılmıştır.
2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEM
Ülkemize ilişkin risk değişimlerinin isabetli bir biçimde tahmin edilebilmesine olanak
tanıyacak parametrik olmayan bir model önerisinin ortaya konulabilmesi ve Türkiye’ye özgü ülke riski
etmenlerinin tespit edilmesi, araştırmamızın ana amacını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, OECD
kaynaklı ülke riski verileri üzerinden hesaplanan risk ölçümlerinin modelde kapsanan makroekonomik
göstergeler kullanılarak bir Yapay Sinir Ağı yardımıyla tahmin edilmesi sağlanmıştır.
2.1. Örneklem ve Model Değişkenleri
Analiz dönemi olarak baz aldığımız Aralık 1998 – Mart 2009 tarih aralığında yer alan 123 ay
için ülke riski değişimlerine ilişkin OECD kaynaklı resmi verilerin (OECD, 2009) yanı sıra, modelde
kullanılmasına karar verilen Tablo 1’deki makroekonomik göstergelere ait gözlem değerleri
hesaplanmıştır . Ülke riski değişimlerinin ölçülmesi aşamasında, yüksek prestije ve güvenilirliğe sahip
Moody’s gibi uluslararası derecelendirme şirketlerinin ülke riski projeksiyonlarına ilişkin içsel
verilerini kamuyla paylaşmıyor olmaları ve paylaşım için yüksek tutarlar talep etmeleri, hazır ve
güvenilir veri mevcudiyeti açısından sorun teşkil etmiştir. Bu nedenle, OECD’nin resmi web sitesinde
yer alan, dünya ülkelerinin risk sınıflandırmalarına ilişkin resmi verilerin kullanılmasına karar verilmiş
ve ülkemizin risk profili, normal dağılım öngörüleri doğrultusunda bu veriler üzerinde
gerçekleştirdiğimiz olasılık analizleri yardımıyla sayısallaştırılmıştır.
Tablo 1 Buraya
Araştırmanın ana temasının risk ölçümü olması sebebiyle, literatürde risk tahminine ilişkin olarak
gerçekleştirilmiş bilimsel çalışmaların temel metodolojileri gereği, riskin maksimum (1) ve minimum
(0) düzeylerini temsil eden referans olaylar baz alınarak belirlenen kategorik değişken modelin hedef
değişkeni (YM) olarak kanul edilmiştir. Bu bağlamda, kategorik ayırım, ülkenin genel risk düzeyinin
yükselişi (1) veya en kötü ihtimalle aynı kalması (0) durumlarına dayandırılmıştır.
Daha önce de belirtildiği üzere, uygun kategorik değerlerin tayini noktasında OECD tarafından
dünya çapında 210 ülke için 0 ile 7 aralığında belirlenmiş risk derecelendirme değerleri kullanılmıştır.
En düşük risk derecesi 0 olarak kabul edilirken, bir üst risk derecesi, ilgili ülke koşullarının daha
olumsuz bir hal alacağı beklentisine karşılık gelmektedir.
Ülkemiz için aylık risk değişimlerini tespit ederken, öncelikle, her dönem (ay) için dünya
ülkelerine ait ortalama bir risk değeri ile söz konusu risk dağılımının standart sapması hesaplanmıştır.
Sonrasında, Denklem 1’deki formül yardımıyla ve ülkemize atfedilen aylık risk dereceleri baz alınarak
her ay için belli bir normal dağılım standart Z değeri belirlenmiştir.
Zt 
xt   t

(1)
Denklemde, Zt standart normal dağılım değerini, Xt ülkenin t dönemindeki risk derecesini, σ ise
dağılımın standart sapmasını temsil etmektedir.
Belirlenen dönemsel standart değerler kullanılarak, ilgili döneme ait birikimli normal dağılım
olasılıkları hesaplanmış olup, bulunan değerler ülke riskinin ilgili dönemlere ait sayısal bir göstergesi
olarak kabul edilmiştir. Daha sonra, olasılık değerlerinde aylar itibariyle meydana gelen değişimler
tespit edilerek, değişimin pozitif olduğu aylar için risk düzeyinin artmış olduğu öngörülmüş ve ülke
riski kategorik değişkenine 1 değeri tayin edilmiştir. Ülke riski değişiminin negatif veya sıfır olduğu
durumlarda ise değişken 0 değerini almıştır.
Girdi değişkenlerine ait açıklamalarında yer alan tüm değişim tutarları ve oranlar aylık bazda
hesaplanmıştır. Yayınlanan endeks değerlerinin sabit dönem bazlı olmaları sebebiyle, endekslere ait
aylık değişimlerin hesaplanabilmesi için aşağıdaki formül kullanılmıştır:
Et 
Et
1
Et 1
(2)
Denklem 2’de, Et cari ayın endeks değerini, Et-1 ise bir önceki ayın endeks değerini
göstermektedir. ∆Et ise aylık endeks değişimini (zincirleme endeks) ifade etmektedir.
Mutlak tutarlara ait değişim oranları ise, cari ay tutarı ile bir önceki ayın ilgili tutarı arasındaki
farkın, bir önceki ayın tutarına oranlanması yolu ile hesaplanmıştır. Oranlara ait değişimler
belirlenirken aylık oranlar arasındaki farklar doğrudan alınmıştır. Endeks değerlerinin üç aylık
dönemler itibariyle yayınlandığı durumlarda, aylık ortalama değişimler üç aylık değişimlerin
geometrik ortalaması alınarak hesaplanmıştır.
Ödemeler dengesi verilerinin belli dönemlerde negatif değerler alması, basit değişim oranı
formülüyle elde edilecek değerlerin güvenilirliliğini azaltmaktadır. Bu nedenle, ilk aşamada ödemeler
dengesinde meydana gelen değişimlerin mutlak değerleri üzerinde logaritmik dönüşüm işlemi
gerçekleştirilmiştir. İkinci aşamada, dönüştürülmüş yeni değerler; değişimin negatif olması
durumunda -1, pozitif olması durumunda + 1 ile çarpılmıştır.
Modelde kapsanan enflasyon, döviz kurları ve ücretler gibi temel makroekonomik göstergeler
arasındaki dengeler piyasa ekonomilerinde büyük önem taşımaktadırlar. Denge durumlarına ilişkin
bozulmalar mali, ekonomik ve sosyal krizlere neden olabilmektedir (Chambers vd., 2003). Oluşan kriz
ortamlarında bank performanslarında ciddi olumsuzluklar gözlenmekte, hatta, banka iflasları
neticesinde mali sektör küçülebilmektedir.
Girdi değişken seti içerisinde XM12 - XM21 aralığında listelenen Merkez Bankası Bilançosu verileri,
ülke ekonomilerinin istikrarına ve gücüne ilişkin önemli ipuçları vermeleri nedeniyle ülkelerin mali
performansları açısından önemli ölçütler olarak değerlendirilmekte ve yapılan makroekonomik
analizlerde üzerinde hassasiyetle durulan göstergeler arasında yer almaktadırlar (Serdengeçti, 1999).
2.2. Veri Analiz Süreci
Kapsanan değişkenlerin ülke riski değişimini belirleme gücünün, bir aydan daha uzun periyotlar
için hesaplanacak ortalama değerlerin kullanımı sayesinde artırılabilecek olması beklentisiyle, söz
konusu açıklayıcı değişkenler için 3 aylık, 6 aylık ve 12 aylık hareketli ortalama gözlem değerleri
tayin edilmiştir. Modelleme için en uygun veri setinin belirlenmesi amacıyla eşanlı ve bir ay gecikmeli
gözlem değerleri yardımıyla oluşturulan 8 farklı veri seti üzerinde toplu açıklama gücü testi
gerçekleştirilmiştir.
Ülke riski tahmin modellerinde kullanılabilir özellik arz eden 8 adet veri seti üzerinde
gerçekleştirdiğimiz Tek Değişkenli Varyans analizlerinin özet sonuçları Tablo 2’de sunulmuştur.
Sonuçlardan da anlaşılacağı üzere, 111 adet 12 aylık ortalama değerden oluşan bir ay gecikmeli veri
seti, ülke riski değişimlerini en yüksek isabetlilikle açıklayabilen gözlem seti durumundadır.
Tablo 2 Buraya
2.3. Yapay Sinir Ağı Model Mimarisi
Yapay Sinir Ağları, insan beyninden esinlenerek geliştirilmiş, ağırlıklandırılmış bağlantılar
aracılığıyla birbirlerine bağlanan ve her biri kendi belleğine sahip işlem elemanlarından oluşan
öğrenebilen, paralel ve dağıtılmış bilgi işleme yapıları olarak tanımlanmaktadır. Yapay Sinir
Ağları’nın temel birimi, işlem elemanı veya düğüm (node) olarak adlandırılan yapay bir sinirdir
(Çuhacı, 2004).
Şekil 1 Buraya
Şekil 1’de; Xi giriş değerlerini, Wi ağırlık değerlerini ve θ ise eşik değerini ifade etmektedir. Giriş
değerleri sistem tarafından başlangıç değerleri ile çarpılır ve çarpım sonuçlarının genel toplamı alınır.
Bu değer, bir sonraki aşamada belli bir aktivasyon fonksiyonundan geçirilerek çıkış değerine
dönüştürülür. Çıkış değeri, önceden belirlenmiş bir eşik değeri ile toplandığında söz konusu eşik
değerini aşmıyorsa düğüm tetiklenmemektedir (Çuhacı, 2004).
Girdi ve çıktı katmanlarından oluşan ve gizli katman içermeyen basit sinir ağına perceptron adı
verilmektedir. Birden fazla girişi ve tek çıkışı olan bu yapılar genellikle nesneleri iki farklı sınıfa
ayırmak için kullanılmıştır. Basit tek katmanlı ve tek sinirli perceptronun öğrenme algoritmasının
işleyişi şu şekilde özetlenebilir:
1.Aşama: Giriş vektörleri (değerleri) girilir.
2.Aşama: Giriş vektörleri ağırlık vektörleriyle çarpılır ve çarpım değerlerinin
toplamları hesaplanır.
3.Aşama: Çarpımların toplam değerleri, aktivasyon fonksiyonu yardımı ile istenilen sınırlar
içerisinde çıkış değerlerine dönüştürülür. Hedef çıkış değeri ile tahmin değeri arasında
uyumsuzluk var ise, perceptron giriş değerlerinin ağırlıklarında revizyona gidilecek ve
yeni bir tur (epoch) başlayacaktır. Bu süreç, hedef değer ile tahmini değer arasında bir
uyum yakalanıncaya kadar devam edecektir.
Ağırlık vektörünün revize edilmesi aşağıdaki formül yardımıyla gerçekleştirilmektedir:
WYENİ  WESKİ    t  o X i
(3)
Yukarıdaki denklemde; W ağırlık değerini gösterirken, ή öğrenme katsayısını, o tahmin değerini, t
hedef değerini, Xi ise giriş vektörünü temsil etmektedir. Öğrenme katsayısı sinirin öğrenme hızını
belirlemektedir. Bu katsayının küçük tutulması, öğrenme sürecinin yavaş ve emin adımlarla
gerçekleşmesini sağlamakta ancak, daha büyük veri setlerinin kullanımını gerekli kılmaktadır.
Katsayının yüksek tutulması ile ihtiyaç duyulan veri miktarı azalıyor olmasına karşın, öğrenme
hızındaki artışa bağlı olarak optimum sonuca ulaşma ihtimali düşmektedir. Bu nedenle, en uygun
öğrenme katsayısının tespiti bir deneme-yanılma süreci haline gelmektedir.
Tek katmanlı ve tek sinirli perceptronların karmaşık problemlerin çözümünde yetersiz kalışı, çok
katmanlı yapay sinir ağlarının (Multilayer Perceptron - MLP) geliştirilmesine önayak olmuştur. Çok
katmanlı sinir ağları, giriş ve çıkış katmanlarının yanı sıra gizli ara katmanlar da içerebilmektedir.
Karmaşık yapıları gereği, daha karmaşık problemlerin çözümünde kullanılabilmektedirler. Gizli
katmanların ve bu katmanlar üzerindeki düğüm sayılarının artışı, daha karmaşık problemlerin
çözümlerinde daha başarılı sonuçların elde edilmesini sağlamakla birlikte, çok fazla sayıda gözlemin
kullanılmasını gerekli kılmaktadır.
Perceptronlar gibi, çok katmanlı yapay sinir ağları da öğrenme kabiliyetine sahiptir. Öğrenme
süreci, İleri Beslemeli (feedforward) ve Geri Yayılımlı (backpropogation) olmak üzere iki farklı
şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Giriş ağırlıklarının gözden geçirilmesi ve ayarlanması daha
karmaşık bir süreci gerektirmektedir. Özellikle gizli katman çıkış değerlerinin karşılaştırılabileceği
hedef değerlerin olmayışı işi zorlaştırmakta, gizli katman ağırlıklarının revize edilmesinde genel çıkış
değerlerinin baz alınmasını zaruri hale getirmektedir.
Şekil 2’de tek bir gizli katmana sahip çok katmanlı bir yapay sinir ağının gösterimi yer
almaktadır:
Şekil 2 Buraya
MLP uygulamalarının öncesinde ve esnasında bazı kritik hususlara ilişkin olarak verilecek
kararların, yapay sinir ağı modellerinin başarısı ve ortaya koydukları sonuçların geçerliliği üzerinde
belirleyici olduğu bilinmektedir. Bahsi geçen temel hususlar şu şekilde özetlenebilir:
- Ağ mimarisinde yer alacak gizli katman sayısı ile gizli katmanların içereceği uygun düğüm
(değişken) sayılarının belirlenmesi,
-
Tahmin hatalarının en aza indirgenmesi sürecini kısaltacak ve güvenilir sonuçlara ulaştıracak en
uygun öğrenme algoritmasının tercih edilmesi,
-
Bağlantı ağırlıklarının oluşan hata düzeylerine göre ne sıklıkta revize edileceği hususuna yön
veren öğrenme tipi seçimi,
-
Maksimum tur sınırlaması tayini,
-
Öğrenme katsayısı ve geri dönük katsayı düzenlemelerinde kullanılacak momentum değerinin
tespiti,
-
Gözlem sayısı ve gözlemlerin bölümlendirilmesinde kullanılacak oranlara ilişkin karar. SPSS
uygulamasında veri setinin üç kısma bölünmesi uygun bulunmaktadır:
a) Eğitim (Training) Seti: Modelin geliştirilmesi aşamasında kullanılan gözlem değerlerini
içermektedir.
b) Test Seti: Model sonuçlarının ne derece tatmin edici olduğunun ve modelleme sürecinin
hangi noktada durdurulması gerektiğine ilişkin kararın alınmasında kullanılan alt veri
setidir.
c) Geçerlilik (Holdout) Seti: Model sonuçlarını geçerliliğinin tespitinde kullanılan ve
modelleme sürecinin dışından bağımsız bir örneklem olarak tutulan gözlem setidir.
Gözlemlerin hangi oranlarda bölümlendirileceğine ilişkin karar araştırmacıya bırakılmış olmakla
beraber, bu konudaki yaygın uygulama gözlemlerin 60 %’ı veya daha büyük bir kısmının eğitim seti
olarak kullanılmasını ve kalan gözlemlerin test seti lehine paylaştırılmasını öngörmektedir.
-
Gözlem değerlerinin tahmin başarısını artırmak amacıyla dönüştürmeye tabi tutulup
tutulmayacağı,
-
En iyi sonuca ulaşma sürecinin alacağı maksimum süreye ilişkin sınırlama,
-
Tüm sayısal tahmin tekniklerinin nihai amacı, ağ mimarisi içerisinde kapsanan girdi katmanı ve
gizli katmanlar üzerinde yer alan düğüm (değişken) sayılarının mümkün olduğunca az tutulması.
Ağ mimarileri oluşturulurken verilecek bu tip kritik kararların ve yapılacak seçimlerin modellerin
tahmin performansları ve güvenilirlikleri açısından yaratacakları muhtemel etkiler dikkate alındığında,
tüm olası durumların denenebilmesi hem zaman hem de mevcut veri miktarı açısından mümkün
olamamaktadır. Modelleme sürecinde kullanılacak en uygun algoritmaların ne olması gerektiği sorusu
da başka bir sıkıntı noktasını oluşturmaktadır
Yapay Sinir Ağı Tekniği, parametrik tekniklerin dayandırıldıkları kısıtlayıcı ve çoğu zaman
rasyonel olmayan varsayımlara sahip olmaması nedeniyle değişkenler arasındaki doğrusal olmayan
ilişkilerin tespitini mümkün hale getirmektedir. Buradaki tek sorun, tahminlere yansıyan bu ilişkilerin,
parametrik tekniklerden farklı olarak işlevsel parametrelerle ifade edilememeleridir. Mevcut yazılım
programları yardımıyla hedef değişkenlere ait tahmin değerleriyle birlikte, modele dahil edilen ve
önemli bulunan girdi değişkenlerine ilişkin nispi önem düzeyleri analiz edilebilmektedir. Değişkenler
arasındaki ilişkilerin yönü, kuvveti ve istatistiksel olarak anlamlılıkları hususunda ise klasik
korelasyon testlerine (parametrik ve parametrik olmayan) başvurulmaktadır.
Çalışmamız kapsamında oluşturacağımız Yapay Sinir Ağı modellerinin tümünde modelleme
sürecinin bilinen çıktı değerlerine göre şekillendirildiği kontrollü ağ mimarisi kullanılmıştır. Söz
konusu modellerde sadece 1 gizli katmana yer verilmiştir. Böylelikle kullanılan ağ yapısı Şekil 2’deki
duruma benzerlik arz ederek, üç katmandan oluşan, eşanlı, ve ileri beslemeli bir ağ analizi haline
dönüşmüştür. Girdi katmanındaki düğüm sayısı kullanılan açıklayıcı değişken sayısı ile aynı olurken,
çıktı katmanındaki düğüm sayısı 2 olarak (0 ve 1 rakamlarına karşılık gelen durumlar) belirlenmiştir.
Sosyal bilimler alanında yapılan çalışmaların çoğunda olduğu gibi, gözlem sayısının azlığı
nedeniyle, mevcut gözlemlerin 70 %’i eğitim seti ve 30 %’u test seti olarak değerlendirilmiştir.
Bununla birlikte, girdi değerlerinin standardize edilmiş halleriyle modele dahil edilmeleri yoluna
gidilmiştir.*
Çıktı değerlerinin doğası gereği, katmanlar arasında kullanılacak aktivasyon fonksiyonları için
lojistik dönüştürme fonksiyonu tercih edilmiştir. Aktivasyon fonksiyonuna ilişkin bu seçime bağlı
olarak hata hesaplamasında, önceki bilimsel araştırmalarda da önerildiği üzere, Hata Kareleri Toplamı
yöntemi uygulanmıştır (Coakley ve Brown, 2000)
Gözlem sayısının az olması sebebiyle Yığın Öğrenme Tipi ile çalışılmıştır. Diğer taraftan, toplam
tahmin hatasının azaltılmasına yönelik katsayı revizyonlarına yön vermesi amacıyla Eğimli İniş
Optimizasyon Algoritması kullanılmıştır. Öğrenme katsayısı, maksimum öğrenme süresi, maksimum
tur sınırlaması ve bunlara bağlı diğer anahtar parametrelerin değer tayininde, kullanılan paket
programın standart değerleri dikkate alınmış ve herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Başlangıç
öğrenme katsayısı 0,4 olurken, geriye dönük katsayı ayarlamalarında kullanılacak momentum değeri
0,9 olarak belirlenmiştir. Maksimum tur sayısının program tarafından otomatik hesaplanması
sağlanmış olup maksimum öğrenme süresi 15 dakika ile sınırlı tutulmuştur. Katsayı ayarlamasını
tetikleyecek spesifik ölçüt durumundaki minimum öğrenme hatası değişimi parametresi için 0,0001
değeri tayin edilmiştir.
Sınıflandırmada kullanılan en iyi eşik değeri İşlem Karakteristiği Eğri Analizi (ROC) yardımıyla
hesaplanmıştır. Sınıflandırma modellerinde karşılaşılan tahmin hatası iki şekilde ortaya çıkmaktadır.
Tip I hatası adı verilen hata türü, gerçekte olumsuz olarak gerçekleşen bir durumun model tarafından
olumlu olarak tahminini ifade etmektedir. Tip II hata türünde ise, gerçekte olumlu bir gözlemin
olumsuz şeklinde yorumlanmasıdır.
Gizli katmanda yer alacak başlangıç düğüm sayıları Masters tarafından önerilen ve Torsun
tarafından uygulanan yaklaşımla belirlenmiştir (Torsun, 1996). Değişken eleme işlemi birkaç safhada
gerçekleştirilmiştir. Başlangıç safhasında tüm değişkenlerin modelde yer almaları sağlanmış ve makul
bir tahmin performansı sağlanıncaya kadar model denemesine devam edilmiş ve en düşük tahmin
hatasının yakalandığı aşamada safha durdurulmuştur. Her safha sonunda elde edilen ara model
çıktılarında modellerin özet detayları, doğru sınıflandırma istatistikleri ve açıklayıcı değişken önem
düzeyi sonuçları yer almıştır. Girdi değişkenlerinin ağ içerisindeki nispi önemlerine ilişkin değerler
dikkate alınarak belli sayıda değişkenin modelden çıkarılması sağlanmıştır. Modelden çıkarılan
değişkenlerin nispi önemlerinin, toplam bazda, 0,05’i geçmemesine özen gösterilmiştir. Böylelikle,
*
Standardize değerler (x – ortalama) / standart sapma formülüyle hesaplanmıştır.
değişken eleminin mümkün olmadığı safhaya kadar işlem sürdürülmüş ve nihayetinde en iyi model
önerisine ulaşılmıştır.
3. MODEL SONUÇLARI
Tablo 3’te yer alan 12 girdi değişkeninden oluşan Yapay Sinir Ağı modeli, tüm gözlemlerin
doğru sınıflandırılması noktasında 93,0 % gibi çok yüksek bir isabetlilik sağlamıştır. Başarılı tahmin
yüzdesi, ülke riskinin artış gösterdiği gözlemlerde en yüksek değerine ulaşmış ve 98,5 % olmuştur.
Model performansının, beklentilerin olumlu olduğu dönemlerde nispeten daha düşük bir düzeyde
(87,0 %) gerçekleştiği tespit edilmiştir. Modelin, ülke riskine ilişkin beklentilerin olumsuz olduğu
aylar için yapılan tahminler açısından tüm modellerin en iyisi olduğu anlaşılmaktadır. Nihai ağ
modelimizin gizli katmanında sadece 5 adet düğüm bulunmaktadır. Tahmin hatalarının kareleri
toplamı 7,6 değerini vermiştir.
Tablo 3 Buraya
Tablo 4’teki veriler ışığında, modelin tahmin performansının yalın bir modelin tahmin
performansından daha iyi olduğu anlaşılmaktadır. Alan istatistiği (0,960), 1 değerine çok yakın olup
asimptotik önem düzeyi 0,001’den küçüktür. Modele ait SPSS çıktısı Tablo 5 ve Tablo 6 verilmiştir.
Tablo 4 Buraya
Tablo 3’teki korelasyon katsayıları ve hesaplanan önem düzeyleri dikkate alındığında, önemli
bulunan tüm değişkenlerin ilişki güçlerinin düşük veya orta düzeyde (<0,7) gerçekleştiği tespit
edilmiştir. Ancak, TÜFE yerine, ÜFE Değişimi modelde yer almıştır. ÜFE değişimleri ile ülke riski
skorları arasında pozitif bir ilişki belirlenmiştir. BLR değişkenlerine ek olarak, modelde tutulmaya
değer bulunan diğer değişkenler sırasıyla; Reel Kur Endeksi Değişimi, Emisyon Değişimi, Açık
Piyasa İşlemleri Değişimi ve Ücret Endeksi Değişimi’dir. Açık Piyasa İşlemleri Değişimi dışındaki
tüm değişkenlerin ülke riski değişimiyle ilişkileri ters yönde olup, bu tespit teoriye uygun bir sonuç
olarak görülebilir.
Değişkenlerin nispi önem yüzdelerine göre Reel Kur Endeksi Değişimi ilk sırayı alırken, bu
değişkeni sırasıyla; İç Varlık Değişimi, Rezerv Değişimi, Dış Yükümlülükler Değişimi, Açık Piyasa
İşlemleri Değişimi, Piyasa Faiz Oranı Değişimi ve Güven Endeksi Değişimi takip etmiştir. En az
öneme haiz makroekonomik gösterge ise Emisyon Değişimi olmuştur.
En önemli girdi değişkeni durumundaki (100 % nispi önem) Reel Kur Endeksi değişimleri,
teoride, ülkelerin ulusal para birimlerine ait anlık kurların Satın Alma Gücü Paritesi’nin öngördüğü
teorik denge değerinden ne derece farklılık arz ettiğine ilişkin bir ölçüt olarak kabul edilmektedir.
Endeksin yükselmesi, ulusal para biriminin reel bazda yabancı para birimleri karşısında gereğinden
fazla değer kazandığını göstermektedir (Korkmaz, 2006). Elde edilen bu sonuç, endeksin artışına
bağlı olarak riskin azaldığına ilişkin kısa vadeli bir piyasa algısının modele yansıması şeklinde
yorumlanabilir. 123 aylık analiz dönemi içerisinde endeks değişiminin ortalama değeri 0,0032
olmuştur. 79 ay için değişim pozitif bir değer alırken, sadece 44 dönem için reel kur endeksinde
azalma meydana gelmiştir. İhracat – İthalat dengesindeki değişimler modelde önemli bulunmamış ve
bu nedenle, Reel Kur Endeksi artışlarının ihracatı azaltıcı etkilerinin risk üzerinde yaratması beklenen
yukarı yönlü değişimler model sonuçlarına taşınmamıştır.
Emisyon ve ücret endeksi değişimlerinin ülke riski üzerindeki ters yönlü etkisi yine beklenen bir
sonuçtur. Bu göstergelerdeki değer artışları, güçlü bir mali ve ekonomik yapının yansıması şeklinde
yorumlanabilmektedir. Diğer taraftan, Açık Piyasa İşlemleri değişiminin artış trendine işaret etmesi
ülke riskini artırıcı yönde bir rol üstlenmektedir. Söz konusu bu işlemlerin hacmindeki artış, ülke
yönetimlerinin ekonomiye müdahale etme eğilimi olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, müdahalenin para
arzını azaltmak amacıyla yapılması durumunda (Açık Piyasa İşlemleri Değişimi’nin pozitif olduğu
durumlarda) emisyon azalmakta olup riskin artacağı düşünülmektedir.
Tablo 5 ve Tablo 6 Buraya
3. SONUÇ
ROC istatistikleri doğrultusunda, ekonometrik parametreler yardımıyla ülke riski öngörülerinin yalın
bir modele kıyasla daha başarılı ve oldukça yüksek bir düzeyde yapılabildiği yönündeki hipotezimiz
kabul edilmiştir. Yapay Sinir Ağı modelimizde kapsanan değişkenlerin risk etkileri Tablo 7’de özet
hale getirilmiştir.
Tablo 7 Buraya
Tabloda özetlenen etkiler dikkate alındığında, enflasyon değişimi ile bu değişkenle paralel
değişim arz eden makroekonomik değişkenlerin riski artırdığı görülmektedir. Risk azalışına sebep olan
makroekonomik göstergeler arasında GSYİH, İstihdam Endeksi, Güven Endeksi, Ücret Endeksi ve
Reel Kur Endeksi ön plana çıkmaktadır.
Ekonomik büyümenin bir göstergesi durumunda olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla değişimlerinin
modelde ters etkiyle önemli bulunması teoriye uygundur. Ayrıca, enflasyonun önemli ve pozitif bir
risk katkısı yarattığı görüşü de sonuçlarımızda destek bulmuştur. Çoğu zaman bankacılık krizleri için
de bir belirleyici olduğu savunulan reel kur endeksi değişimlerinin analizimizde de kanıtlanan etkisi
önemlidir. Merkez Bankası’nın dış yükümlükleri ile ülke riski değişimleri arasında tespit edilen doğru
orantılı ilişki, Türkiye’nin dışa bağımlı ekonomik işleyişi ve artan yükümlülüklerin ülke kredibiliteleri
için olumlu bir gösterge olarak algılanabileceği olgusu ile açıklanabilir.
Tüm sonuçların ışığında, ekonomik olay ve gelişmelerin ülke riski düzeyinin çok önemli bir
bileşeni olduğu anlaşılmaktadır.
KAYNAKÇA
Bourke P. ve Shanmugan, B. (1990). An Introduction to Bank Lending. Addison Wesley Business
Series
Brewer T. ve Rivoli, P. (1990). Politics and Percieved Country Creditworthiness in International
Banking. Journal of Money, Credit and Banking, 22, 357 - 369
Burton F. ve Inoue, H. (1985). An Appraisal of the Early Warning Indicators of Sovereign Loan
Default in Country Risk Evaluation System. Management International Review, 25, 45 - 56
Cantor R. ve Packer, F. (1996). Determinants and Impact of Sovereign Credit Ratings. Economic
Policy Review, Federal Reserve Bank of New York: 37 – 53
Chambers Nurgül R., İşeri, M. ve Çilingirtürk, A. (2003). Makro Ekonomik Göstergelerin İMKB
Üzerindeki Etkilerini İncelemeye Yönelik Bir Araştırma. İstanbul: Türkmen Kitabevi
Coakley J. R. ve Brown, C.E. (2000). Artificial Neural Networks in Accounting and Finance:
Modeling Issues. International Journal of Intelligent Systems in Accounting, Finance, and
Management, 9, 120 - 136
Çuhacı L. (2004). Çok Katmanlı Yapay Sinir Ağlarının Geri-Yayılım İle Eğitilmesi. Temel
Bilimlerde İstatistik Yöntemler Kitabı, İstanbul: İKÜ Yayını,
Feder, G. ve Uy L. (1985). The Determinants of International Creditworthiness and their Policy
Implications. Journal Policy Modeling, 7, 133 – 156
Gür, T. H. (2001). A Country Risk Assessment Model and the Asian Crisis. Central Bank Review, 49
- 68
Hammer P.L., Kogan, A. ve Lejeune, L.A. (2004). Country Risk Ratings: Statistical and
Combinatorial Non-Recursive Models. Rutcor Research Report, RRR No: 8
Haque M. A. (2008). Country Risk Assessment: Risk Assessment of the Developing Countries.
Journal of International Business Research, 7(1), 21 - 34
Hood J. (2001). Think Global. Strategic Risk, 6, 47 – 50
Karmann A. ve Maltritz, D. (2010). Evaluation and Comparison of Market and Rating Based Countrr
Default Risk Assessment. Frontier in Finance and Economics, 7(1), 34 - 59
Khattab A.A., Aldehayyat, J. ve Stein, William (2010). Informing Country Risk Assessment in
International Business. International Journal of Business and Management, 5(7), 54 - 62
Korkmaz E. (2006). Reel Kur Endeksi. <www.esfenderkormaz.com/gozcu/reel-kur-endeksi.html>,
(2010, Haziran 24)
Linder A. ve Santiso, C. (2002). Asseing the Predictive Power of Country Risk Ratings and
Governance Indicators. SAIS Working Paper Series: WP / 02 / 02
Merrill J. (1982). Country Risk Analysis. Columbia Journal of World Business, 88 - 91
Oetzel J. (2001). Smaller may be beautiful but is t more risky?: Asessing and managing political and
economic risk in Costa Rica. International Business Review, 14, 765 – 790
Oetzel, J.M. ve Bettis, R.A. (2001), Country Risk Measures: How Risky are They?, Journal of World
Business
Schroeder S. K. (2007). The Underpinnings of Country Risk Assessment. Journal of Economic
Surveys, 22(3), 498 - 535
Serdengeçti S. (1999). Merkez Bankası Vaziyeti ve Anlamı.
(2005, Mayıs 16)
Ankara, <www.tcmb.gov.tr>,
Shapiro A. (1999). Multinational Financial Management. (6.Baskı). Londra: Prentice Hall
Soussannov D. (2002). Statistical Data Choice in Country Risk Analysis. Journal of Investing,
11(4)
Stein J.L. ve Paladino, G. (2001). Country Default Risk: An Empirical Assessment. Australian
Economic Papers, 417 - 436
Torsun I.S. (1996). A Neural Network for A Loan Application Scoring System. The New Review of
Applied Expert Systems, 2, 47 - 62
Vij M. (2005). The Determinants of Country Risk Analysis: An Empirical Approach. Journal of
Management Research, 5(1), 20 - 31
Vij M. ve Kapoor ,M.C. (2007). Country Risk Analysis: A Case Study of India. Journal of
Management Research, 7(2), 87 – 102
Download