turizm pazarlamasında karşılaşılan etiksel sorunların pazarlama

advertisement
TURİZM PAZARLAMASINDA KARŞILAŞILAN ETİK SORUNLAR:
HİZMET PAZARLAMA KARMASI ELEMANLARI KAPSAMINDA
TEORİK BİR İNCELEME
*Elbeyi
**Evren
PELİT
GÜÇER
ÖZET
Özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren toplumsal ve iş yaşamında
yaşanan hızlı gelişmeler, işletme ve yöneticilerinin sosyal sorumluluk ve iş etiği konularında
daha duyarlı davranmalarını gerekli kılmaktadır. Tüm faaliyetlerde etik davranma çabalarına
verilen önemin nedenleri arasında, işletmelerin taahhütlerine uymamaları, özellikle artan
eğitim düzeyi ile birlikte tüketicilerin bilinçlenmesi, bu konuya yönelik geliştirilen mesleki
etik ilkeler vb. gibi bir çok unsur etkili olmuştur. Bu durum, üretilen ürünlerin gerek üretim
gerekse satış veya pazarlama faaliyetlerinde ağırlıklı olarak insan emeğine dayandığı hizmet
işletmeleri açısından daha da ön plana çıkmaktadır. Çünkü insanın söz konusu olduğu yerde
etik değerlere verilmesi gereken önem daha da artmaktadır. Bu çalışmada, hizmet sektörü
içerisinde yüksek temaslı hizmetlerin yoğun olarak pazarlandığı bir sektör olan turizm sektöründeki
pazarlama uygulamalarında karşılaşılan etik sorunlar, hizmet pazarlama karması elemanları
kapsamında literatür entegrasyonuna dayalı olarak ele alınmaya çalışılmıştır. Ayrıca, genel olarak etik
ve pazarlama etiğine ilişkin literatürde yer alan çalışmalara da yer verilen bu çalışmayla, konunun
özellikle insan yoğun bir sektör olan turizm sektörü açısından önemi vurgulanarak ilgili literatüre, ve
işletme yöneticilerine bu konuya yönelik katkı sağlanması hedeflenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Etik, pazarlama, pazarlama etiği, turizm pazarlamasında etik.
ETHICAL PROBLEMS OF TOURISM MARKETING: A THEORICAL
SURVEY IN TERMS OF SERVICES MARKETING MIX
ABSTRACT
The developments occurred in social and working life necessitates the businesses to
act more responsive concerning social responsibility and ethical issues especially after the
second half of the 20th century. The reason behind the efforts for behaving ethical in all
facilities lies in several factors like the fact that the businesses do not comply with their
undertakings, the consciousness of the consumers especially after the increasing education
level and the professional ethic principles developed for this subject. This situation is more
important either in producing products or in sales and promotion facilities in hospitality
businesses, which depends on labour. Therefore the importance given to the ethic principles
increases when human is the principal value. In this study, ethical problems confronted in
marketing implementations of tourism sector had been discussed according to a literature
integration based on services marketing mix. Moreover by this study in which the literature
concerning generally ethics and marketing ethics have been examined, it has been aimed to
make a contribution to the business’ managers and to the literature by underlying the
importance of the subject for a sector depending highly on labour.
Key Words: Ethics, marketing, marketing ethics, tourism marketing ethics.
*
Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi (Araş.Gör.)
Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi (Araş.Gör.)
**
1
GİRİŞ
Özellikle
1980’li
yıllarla
birlikte
işletmelerin
çevrelerinden
kopuk
yaşayamayacakları gerçeğinin genel kabul gören bir anlayış-görüş halini alması, onları
çevrelerine karşı bazı sosyal politikalar izlemeye sevk etmiştir. İlk zamanlarda işletmeler,
verdikleri kararların sadece ekonomik yönünü ağırlıklı olarak düşünürlerken, günümüzde
artık verdikleri her kararın veya girişmiş oldukları tüm faaliyetlerin sosyal yönünü de dikkate
almak zorundadırlar (Koyuncu 1999). Bu durum, işletmelerin toplum ve çevre
sorumluluklarını ön plana çıkarmakta ve sürdürülebilirlik kapsamında, doğru veya yanlış
faaliyet gösterip göstermediklerinin sorgulanmasını gündeme taşımaktadır. İşte bu noktada
genel olarak, toplum için iyi ya da kötü olanı ayırt edebilme duygusu olarak tanımlanabilecek
etik anlayışı, işletme boyutunda, bir şirketin kazancını ortaklarla, işçilerle, müşterilerle, yerel
yönetimlerle ve çevreyle en iyi şekilde kullanabilme yeteneğini de kapsayacak şekilde belirli
bir dizi düzenlemeyi içerisinde barındırmaktadır (Berkman 1999).
Günümüzde, faaliyet alanı ne olursa olsun tüm işletmeler, gerçekleştirmiş oldukları
çeşitli faaliyetleri itibarı ile bir çok etik sorunla karşı karşıya kalmaktadırlar. İşletmelerin
özellikle pazarlama uygulamaları sırasındaki faaliyetleri, etik açıdan en fazla oranda istismar
edilen bir alan olmaktadır. Özellikle baskıcı satış veya fiyat farklılaştırma, yanıltıcı reklam vb.
gibi uygulamalar etik açıdan karşılaşılan sorunların sadece belli bir bölümünü
oluşturmaktadır. Durum hizmet pazarlaması açısından değerlendirildiğinde,
hizmet
pazarlamasının, hizmetlerin taşıdıkları bir takım özelliklerden dolayı etik olmayan bazı
pazarlama uygulamalarına diğer geleneksel mal pazarlamasına oranla daha fazla fırsat verdiği
genel kabul gören bir görüştür (Altuğ ve Güler 2003). Yine otel, tatil köyü vb. gibi turizm
işletmesi olarak ele alabileceğimiz işletmelerin ürettikleri hizmetlerin çoğunlukla, insan
süreçli, yüksek temas düzeyli ve üretim noktasına bağımlı hizmetler olma özelliklerine sahip
olmaları (Üner, 1999), hizmet sektörü içerisinde yer alan turizm sektöründe üretilen ürünlerin
pazarlanmasında etik ilkelere uymanın önemini daha da artırmaktadır. Bu bağlamda, hizmet
sektörü
içerisinde
önemli
bir
konumda
bulunan
turizm
sektöründeki
pazarlama
uygulamalarında karşılaşılan veya karşılaşılabilecek etik sorunların, hizmet pazarlaması
karma elemanları kapsamında ele alındığı bu çalışmada, ayrıca, genel olarak etik ve
pazarlama etiğine ilişkin literatürde yer alan çalışmalara da değinilmiştir.
2
1. ETİK KAVRAMI - KAPSAMI VE İŞLETME UYGULAMALARI
Yunanca’da “karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türetilen etik kavramı,
ideal ve soyut olana işaret ederek, ahlak kurallarının ve değerlerinin incelenmesi sonucu
ortaya çıkmıştır (Aydın 2002). Aristoteles tarafından, insanın günlük hayatında yararlı olacak
davranışların keşfi (Daly ve Mattila 2000) olarak tanımlanan etik kavramı daha geniş
anlamda;
yarar, iyi, kötü, doğru ve yanlış gibi kavramları inceleyen, bireysel ve grupsal
davranış ilişkilerinde neyin iyi neyin kötü olduğunu belirleyen ahlaki ilkeler, değerler ve
standartlar sistemidir(Hatcher,2004). Tanımdan da anlaşılacağı üzere, etiğin özünde doğru ve
yanlış ölçütleri yatmaktadır. Sokrates, Platon ve Aristoles, etiğin kişinin kendi vicdanı ve
bilinci ile ilişkili olduğu üzerinde durmaktadırlar. Bu kapsamda etiğin amacı, insanın ahlaki
kararları kendi başına vermek durumunda olduğunu ve başka hiç kimseye, ve herhangi bir
otoriteye ve hatta daha da yetkin kişilere teslim olmamaları gerektiğini gösterebilmektir
(Pieper 1999).
DeGeorge (1999) etiği; normatif etik, tanımlayıcı etik ve meta etik olmak üzere üçlü
gruba ayırmaktadır. Normatif etik, ahlak sisteminin temel değerleri ve temel ilkelerin
haklılığı, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi üzerinde dururken, tanımlayıcı etiğin konusunu
insanların, kültürlerin ve toplumların ahlaksallığını tanımlamak ve bu konuda çalışmalar
yapmak oluşturmaktadır. Meta etik ise, ahlakın nedenselliğini analiz etmektedir. Diğer
taraftan bugüne kadar değişik bilim adamları, özellikle işletme ve pazarlama kararlarının etik
boyutları başta olmak üzere, çeşitli alanların etik boyutlarıyla ilgili bir çok model ortaya
koymuşlardır. Bu modellerden bazıları; “Stassen Modeli”, “Bartel Modeli”, “Bommer
Modeli”, “Pruden Modeli”, Kohlberg’in “Bilişsel Ahlak Gelişim Modeli”, Ferrel ve
Gresham’ın “Olasılık Modeli”, Hunt ve Vitell’in “Pazarlama Etiği Genel Teorisi” “Sentez
Modeli”, “Erdem Etiği Modeli”, Thomas Jones’in “Olaya Dayalı Modeli”, “Sosyal İlişki
Modeli” vb. olarak sıralanabilir (Tsalikis ve Fritzsche 1989; Williams ve Murpy 1990; Jones
1991; Vermillion, Lassar ve Winsor 2002; Ural 2003; Velioğlu 2003). Söz konusu bu
modellerin her biri, çeşitli alanlara ilişkin etik bakımdan önem taşıyan hususları
incelemektedir.
Literatürde, çeşitli yazarlar tarafından geliştirilen farklı etik teorileri mevcut olmakla
birlikte etik teorisine ilişkin tarihsel süreç, teleolojik ve deontolojik olmak üzere başlıca iki
yaklaşımda yoğunlaşmaktadır. Teleolojik yaklaşıma göre bir davranışın doğru ya da yanlış
olduğuna, o davranışın sonuçlarına bakılarak karar verilirken, deontolojik yaklaşım ise,
sorumlulukların sonuçlarından bağımsız olduğunu savunmaktadır (Tsalikis ve Fritzsche
3
1989). Diğer taraftan literatürde, etik ile ilgili üzerinde yoğun bir şekilde tartışılan konuların
başında, etik ilkelerinin hangi ölçütlere göre geliştirileceği ve etik sistemleri gelmektedir. Etik
sorunların, tartışmalı ve belirsiz durumlarda daha çok ortaya çıkması da, bu ilkelerin hangi
esaslara dayalı olması gerektiği sorununu daha da ön plana çıkarmaktadır. Söz konusu bu
farklılıklara rağmen etik ilkelerin geliştirilmesinde genellikle temel alınan yaklaşımlar;
hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir (Lamberton ve Minor
1995). Etik sistemleriyle ilgili ise, dörtlü bir sınıflandırmadan söz etmek mümkündür. Söz
konusu bu sınıflandırmada yer alan her bir sistem, farklı bir etik sistemini temsil
etmektedirler. Bu sistemler; amaçlanan sonuç etiği (yararcı etik), kural (ödev) etiği, toplumsal
sözleşme etiği (aydınlanma etiği) ve kişisel etiktir (Hitt 1990).
Tablo 1: Etik Sistemler
ETİK SİSTEM TEMSİLCİSİ
Amaçlanan
Sonuç Etiği
Kural Etiği
Toplumsal
Sözleşme Etiği
Kişisel Etik
John Stuart
Mill
(1806-1873
Immanuel Kant
(1724-1804)
Jean Jack
Rousseau
(1712-1778)
Martin Buber
(1878-1965)
TANIMI
Bir eylemin ahlaki doğruluğu, amaçlanan
sonuçları tarafından belirlenir. (teleolojik)
Bir eylemin ahlaki doğruluğu, standartlar ve
yasalar tarafından belirlenir. (deontolojik)
Bir eylemin ahlaki doğruluğu, belli bir toplumun
normları ve gelenekleri tarafından belirlenir.
Bir eylemin ahlaki doğruluğu, kişinin vicdanı
tarafından belirlenir.
Kaynak: İnayet P. AYDIN, Yönetsel Mesleki ve Örgütsel Etik, PegemA Yayıncılık, 3. Basım, Ankara, 2002, s.21.
Tablo-1’de verilen söz konusu bu dört tür etik sistemi, kendi içinde tutarlı bir etik
düşünce sistemi oluşturmayı amaçlamış, ancak sonuçta seçim bireylerin kendi yaklaşımlarına
kalmıştır. Bu anlamda, tek bir etik sisteminin dayatılması yerine, bireylerin davranışlarının
doğru ve iyiye yönlenmesini sağlayacak etkin düşünme becerilerinin geliştirilmesi gereklidir.
Amaçlanan sonuç etiğinin sorunlara pratik yaklaşımı ve eylemlerin etkileyeceği bireylerin,
verilen kararda dikkate alınmasını gerektiren faydacı yaklaşımı, günlük sorunların çözümüne
yardımcı olabilir. Kural etiğinin, bütün insanlar için geçerli evrensel kurallar arayışı, bireyin
davranışlarında temel alacağı sağlam çerçeveler çizebilir. Toplumsal sözleşme etiği, birey
olarak toplumun genelince kabul gören ilkeler ve standartların benimsenmesi, toplum halinde
yaşamanın getirdiği çalışmaların çözümlenmesinde yarar sağlayabilir. Kişisel etik, bireyin
kendine dönmesi ve kendini kusursuzlaştırmak için gereksinim duyduğu gücü, kendi
vicdanından almasını sağlayarak, bireyin karşılaştığı özel durumlarda doğru kararlar
vermesinde yarar sağlayabilir (Aydın 2002).
4
Günümüzde, artık ister özel isterse kamu işletmeleri olsun, faaliyetlerini yerine
getirirken, çalışanına, tüketicisine, çevresine ve topluma zarar vermekten ziyade; çalışanına,
tüketiciye, çevresine ve topluma azami yarar sağlama çabası içerisindedirler. Tüm bu boyutlar
itibarı ile, işletmelerin gerek sosyal sorumluluk gerekse etik ilkeler çerçevesinde
gerçekleştirmesinde fayda sağlayacak hususlar Tablo 2’de verilmiştir (Berkman 1999).
Tablo 2: İşletmelerce Dikkate Alınmasında Fayda Sağlayacak Bazı Etik Uygulamalar
Çalışanlar İle İlgili Olarak İşletmeler:
- İş güvenliği sağlamalı (örneğin iş yerinde sağlığı ve emniyeti tehdit edici ortam olmaması),
- Liyakat ilkesini uygulamalı (örneğin kayırma ve torpile fırsat verilmemesi)
- Aile hayatına saygılı ve yardımcı olmalı (örneğin hamilelere daha uzun izin imkanı,
çalışanların çocukları için anaokulu imkanı),
- Çalışanın özel hayatına saygılı olmalı (örneğin farklı siyasi görüşte olan çalışanın mağdur
edilmemesi),
- Çalışanın iş hayatından tatmin olabilmesi için önlemler almalı ve gelişmeler aramalıdır.
(örneğin kişinin iş özelliklerinin kuvvetlendirilmesi, iletişim becerisinin zenginleştirilmesi,
stresle baş etme yollarının öğretilmesi).
Tüketiciler Ya Da Kullanıcılar İle İlgili Olarak İşletmeler:
- Ürün/hizmet güvenliği ve kalitesi sağlamalı,
- Garanti süre ve şartları bakımından kandırıcı olmamalı,
- Yanıltıcı paketleme, yanıltıcı reklam, özetle yanıltıcı pazarlama yapma-malıdır.
Çevre İle İlgili Olarak İşletmeler:
- Canlılara ve doğaya zarar vermemeli,
- Çevre kirliliğine yol açmamak,
- Doğal kaynaklara zarar vermemelidir.
Toplum İle İlgili Olarak İşletmeler:
- "İyi vatandaş" ilkesine uygun olarak devletin yasa ve yönetmeliklerine uymalı,
- Vergisini ödemeli,
- Toplumsal yaşamı zenginleştirecek sosyal-kültürel vb. etkinliklere katkıda bulunmalıdır.
BERKMAN, Ümit. (1999). “Sosyal Sorumluluk, İş Ahlakı Gelişimi ve Yakın Geleceği”, adlı
çalışmadan
uyarlanmıştır;
http://www.kho.edu.tr/yayinlar/bilimdergisi/bilimder/doc/19992/bilder5.doc. (Erişim Tarihi: 19.04.2004).
1980’lerden itibaren, müşterisine, çevreye, topluma ve çalışanına saygılı kuruluş
görüntüsünün, en önemli halkla ilişkiler ve pazarlama faaliyeti olarak algılanmaya
başlanmasıyla birlikte, özellikle tüketicinin koşulsuz tatmini, çevreyi kirletmekten öte çevreye
saygılı
olma,
reklamlarda
yanıltıcı
olmama
gibi
pazarlama
etiği
kapsamında
değerlendirebileceğimiz bir takım uygulamaların da önemi artmıştır. Tüm bunlara neden olan
faktörlerin sıralanması bir yana, bu çalışma genel olarak pazarlama etiği ve takibinde hizmet
işletmeleri içerisinde önemli bir yere sahip olan turizm işletmelerindeki pazarlama
faaliyetlerinde karşılaşılan etik sorunların, hizmet pazarlaması karma elemanları kapsamında
değerlendirilmesi üzerine inşa edilmiştir.
5
2. PAZARLAMA ETİĞİ
2.1. Pazarlama Kavramı - Etikle İlişkisi ve Pazarlama Etiğinin Önemi
Pazarlamanın kapsamı ve tanımıyla ilgili olarak bir çok model geliştirilmesine
rağmen, tam anlamıyla üzerinde anlaşmaya varılan bir tanıma henüz ulaşılamamıştır. Söz
konusu bu modeller çerçevesinde pazarlamaya ilişkin yapılan tanımların çeşitliliği, pazarlama
kapsamındaki konuların çok çeşitlilik göstermesi ve tanımı yapanların olaya değişik açılardan
bakmalarından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de pazarlama kapsamındaki konulara şöyle bir
göz atıldığında, tüketici davranışları, fiyatlandırma, satın alma, satış yönetimi, ürün yönetimi
gibi bir çok konudan, pazarlamanın sosyal sorumluluğu ve pazarlama etiğine kadar bir çok
konuyla karşılaşılacaktır (Üner 2003).
Özellikle pazarlama anlayışının içerdiği düşünce doğrultusundaki uygulamalar
sonucu toplumdaki gelişmeler, yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Tüketicinin her
gereksinimini karşılamak ve bu doğrultuda üretime yön vermekle onun isteklerini
karşılayalım derken, bu kez kıt kaynakların savurganca tüketilmesi ve çevre kirlenmesine
hızla yol açılması sorunu gibi bir çok sorunla karşılaşılmıştır. Çok çeşitli malların hangisinin
tüketici gereksinimini gidereceği hususunda seçim yapma güçlüğü, tüketicilerin ikna edilmesi
çabalarının onu aldatmaya kadar gidebilmesi eleştirilerini de beraberinde getirmiştir (Oluç
1987). İşte bu noktada, özellikle işletmelerin topluma görünen bir yüzü olarak
algılayabileceğimiz pazarlamayla ilgili, tüm tarafların ortak çıkarına uyacak şekilde
uygulamalara işlerlik kazandırmanın önemi ortaya çıkmaktadır.
Diğer taraftan günümüzde, tüketicinin bilinçlenme eğilimiyle birlikte etik dışı
işletme uygulamalarına verdiği tepkiler artmaktadır. Yapılan araştırmalar, işletme
uygulamaları içinde, etik suçlamalara en çok hedef olan alanlardan birisinin pazarlama
olduğunu göstermektedir (Ural 2003). Bu bakımdan, farklı çıkar gruplarının baskısı altında
olan işletmeler, bu grupların beklentilerini, onların istedikleri bir biçimde gerçekleştirme
yollarlı aramalıdırlar. İşletme sahipleri, tüketiciler, işletme çalışanları, tedarik kaynakları,
medya, sivil toplum örgütleri, devlet/yasal çevreden oluşan birincil ve ikincil gruplar ve
nihayetinde tüm tarafların, pazarlama alanıyla ilgili konularda etik değerleri de dikkate
almalarının önemi artmıştır. Söz konusu bu gruplar içerisinde özellikle tüketicilerle olan
ilişkiler, pazarlamanın ana konusunu oluşturduğu gibi bu ilişkilerdeki uygulamalar da
pazarlama etiğinin esas uğraş alanını oluşturmaktadır. Peki nedir pazarlama etiği? Hangi
6
olay, olgu ve uygulamalar pazarlama etiğinin kapsamına girmektedir? Söz konusu bu
soruların yanıtlanması, konuya daha geniş bir perspektiften bakılmasını da olanaklı kılacaktır.
İş etiğinin, etik alanının bir alt konusu olarak ağırlıklı biçimde gündeme gelmesi
ABD'de 1960'larda başlamış,1980'lerde ise ABD'deki tüm büyük işletme ve şirketlerde "Etik
İlkeleri" (Code of Ethics), "Etik Komiteleri", "Etik Hizmetiçi Eğitim ve Danışmanlık
Birimleri" oluşmuştur (Berkman 1999). Pazarlama kararları, davranışları ve buna yönelik
oluşturulan etik ilkelerinin sistematik bir şekilde uygulanma çabası olarak tanımlanabilecek
pazarlama etiği de, esas olarak işletme etiğinin özel bir alt bölümüdür (Ural 2003). Verilen bu
tanım, pazarlama etkinlikleri ve kararlarıyla ilgili kuralların, standartların etik boyutta
incelenmesini gündeme getirmektedir.
2.2. Pazarlama Etiği İle İlgili Modeller, Eleştiriler ve Pazarlamada Etik Kodlar
Pazarlama literatüründe, etik konusunun işlenmesi 1970’lere kadar uzanmaktadır.
İşletmelerin pazarlama faaliyetlerinin tüketicilere zarar vermesi ve tüketici şikayetlerinin
artmasıyla birlikte sosyal pazarlama kavramı üzerinde daha fazla durulmaya başlanmıştır.
ABD’de tüketici yandaşlık (consumerism) kavramının ortaya çıkışının arkasında yatan neden,
tüketicilerin haksızlığa uğramasına yol açan veya açabilecek olan pazarlama faaliyetlerine
karşı koruma düşüncesidir (Altunışık ve Sarıkaya 2003). Günümüzde son derece yüksek bir
dinamizme sahip iş dünyasında, özellikle de pazarlama ve satış konularında, etik normlar ve
etik davranışın gerekliliği de, bir çok araştırmacı ve uygulamacı tarafından vurgulanmaktadır.
Nitekim, işletme ve pazarlama yazını incelendiğinde, gerek tüketici, gerek işletme gerekse
pazarlama eğitimi ve uygulamalarında etik konusuna ilişkin çok sayıda çalışmanın olduğu
görülecektir (Al-Khatib, Dobie ve Vitell 1995; Fullerton, Taylor ve Gosh 1997; AlbersMiller 1999; Carrigan ve Attalla 2001; Ziad, Vitell ve Rawwas 2003; Özdemir, Torlak ve
Altunışık 2003; Altunışık ve Sarıkaya 2003; Uzkurt ve Torlak 2003; Torlak, Altunışık ve
Özdemir 2003; Özmen ve Torlak 2003; Velioğlu 2003; Sütütemiz vd.,2003; Kavak, Bayhan
ve Atakan 2003).
Pazarlamanın etik boyutuyla ilgili olarak yapılan araştırmalar içerisinde, özellikle
pazarlama karması elemanlarını oluşturan, ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma ile pazarlama
araştırmalarında etik konuları, üzerinde en çok durulan ve tartışılan konular arasında yer
almaktadır (Rawwas, Pattzer ve Klassen 1995; Rawwas 1996). Şüphesiz ki tüm bu çalışmalar
ve pazarlama uygulamalarına yönelik eleştiriler, bu konuya ilişkin ilgili tarafların bilgilenmesi
açısından da fayda sağlamaktadır.
7
Genelde pazarlama etiği kapsamına alabileceğimiz, pazarlamaya ilişkin söz konusu
bu tartışma ve eleştirilerin bir kısmı pazarlama bileşenleri bazında , bir kısmı da, toplumu aşırı
tüketime yönlendirmesi ve maliyetleri aşırı olarak artırdığı şeklinde ortaya çıkmaktadır
(Kinnear ve Bernhardt 1986). Yine etik boyutta özellikle pazarlama eylem ya da
eylemsizlikler üzerinde geliştirilen eleştiriler, genellikle işletme amaçlarıyla tüketicilerin
istekleri veya toplumsal refahları arasında yoğunlaşmaktadır. Bu kapsamdaki eleştirilere;
sömürü (hileli fiyat, eksik bilgi, hatalı ürün), gerekli olmayan talebin uyarılması (özellikle
sosyal açıdan sakıncalı ürünlerin teşviki), yasa dışı davranışlar (haksız rekabete yol açma)
örnek verilebilir (Torlak 2001).
Kotler (1984) ise, pazarlamaya yöneltilen ve etik boyutta ele alabileceğimiz
eleştirileri; toplum üzerindeki etkileri (aşırı maddecilik, talebin işletme çıkarları doğrultusunda
yönetilmesi, ihtiyaç dışı isteğin yaratılması, güçlenen şirketlerin siyasal otorite üzerinde aşırı
siyasal güç unsuru haline gelmesi vb.), iş rekabeti üzerindeki etkileri (rekabeti önleyici
birleşmeler veya küçük olanı ele geçirme istekleri, rakibin kötülenmesi, pazara girişi
zorlaştırıcı engeller, kırıcı rekabet vb.) ve tüketici üzerindeki etkileri (ürünün abartılması,
fiyatın yanıltıcı olarak kullanılması, eksik ve yanlış bilgiler, yüksek baskılı satış teknikleri,
kalitesiz ürünler, azınlık ayırımı, yüksek fiyatlar vb.) şeklinde üç başlık altında toplamaktadır.
Pazarlamada etik karar alma, aynı zamanda pazarlamanın etik ilkeler çerçevesinde
sırasıyla belirli bir davranışa ilişkin yolların, sistematik olarak dikkate alınması
değerlendirilmesini içeren seçim yapma sürecini kapsamaktadır (Velioğlu 2003). Bu yüzden,
yukarıda genel hatları ile özetlenmeye çalışılan tüm bu eleştiriler, genelde pazarlamayla ilgili
karar alıcıların üzerinde durması gereken ve etik açıdan da önem taşıyan hususlardır.
Pazarlamada doğru ve yanlışa karar vermek oldukça güç ve karmaşık bazı eylemleri
gerektirdiğinden bu hususta pazarlama literatüründe, pazarlama yöneticilerine yardımcı
olacak çeşitli karar modelleri önerilmektedir. Konuyla ilgili olarak Vitell, pazarlama etiği
literatürünü, iki geniş sınıfa ayırmaktadır. Bunlar; “Normatif Literatür” ve “Pozitif
Literatürüdür”. Normatif literatür; yöneticilerin ne yapması gerektiği ile ilgilenmektedir. Bu
bağlamda, etiğe konu olan durumlarda yöneticilerin başvuracakları karar modelleri ile yine
yöneticilerin izleyeceği bir dizi rehber yolları sunmaktadır. Bu kapsamda daha çok
pazarlamanın özel konularındaki etikle ilgilenilir. Örneğin, pazarlama araştırmaları, reklam
ve pazarlama eğitiminde etik vb. gibi. Pozitif literatür ise, belli insan gruplarının (yöneticiler,
tüketiciler vs.), etik veya etik dışı davranışlar/yönetimler için ne düşündüklerini ortaya koyan
çalışmaları içermektedir. Söz konusu bu modellerden, Fisk’in “Pazarlama Etiği
8
Kuramı
Modeli”, Ferrel ve Gresham’ın “Olasılık Modeli”, Hunt ve Vitell’in “Genel Pazarlama Etiği
Modeli”, Clasen’in “T Grup Tekniği Modeli”, “Sentez Modeli” ve “Laczniak Modeli”,
pazarlamaya özgü etik karar alma modelleri arasında sayılabilir (Tsalikis ve Fritzsche 1989).
Bu modeller arasında özellikle Fisk’in “Pazarlama Etiği Kuramı Modeli” ve Hunt ve Vitell’in
“Genel Pazarlama Etiği Kuramı Modeli” pazarlama uygulamalarına ilişkin önemli derecede
etik karar alma süreçlerini ortaya koymaktadırlar.
Fisk’in “Pazarlama Etiği Kuramı”, özgün insan davranışını temel alan beş ilkeye
dikkat çekmektedir. Söz konusu bu ilkeler; zorlayıcı olmama ilkesi, bağımsız yargı ilkesi,
dürüstlük ilkesi, ticaret ilkesi, uzun dönemli tüketici tatminine dayalı olarak sağlanacak kar
anlayışını içeren pazarlama ilkesidir. Hunt ve Vitell’in “Genel Pazarlama Etiği Kuramı” ise,
pazarlama yöneticilerinin etik davranışların boyutlarıyla ilgili çatışmaları çözümlerken
izledikleri karar alma süreçlerini ortaya koymaktadır. Kurama göre, etik sorunun çözümünde
kişisel normlar, çözüm olarak seçilen alternatifin sonuçlarının
kombinasyonu büyük rol
oynamaktadır. Bu kuram, deontoloji (kurala dayalı), teleoloji (sonuca dayalı) ve egoizmden
yararlanarak etik ve etik dışı davranışı açıklayarak tüketicilerin, pazarlama faaliyetlerine etik
bakış açılarının niçin farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Kişi, herhangi bir etik sorunu
çözümlerken çeşitli alternatifler ortaya koymakta ve daha sonra bu alternatifleri deontolojik
(kurala dayalı) ve teleolojik (sonuca dayalı) açıdan değerlendirmektedir (Tsalikis ve Fritzsche
1989).
Gerek, diğer alanlarda gerekse pazarlama alanında etik konusuna yönelik literatürde
yer alan tüm bu modeller, gerçekleştirilen faaliyetlerin etik boyutunu ortaya koymayı
amaçlamaktadır. Özellikle işletmelerin pazarlama çabalarının sonuçlarının etik açıdan
değerlendirilmesinin yoğun olarak yaşandığı günümüzde, bu alana yönelik araştırma ve
çalışmalar sadece akademisyenler tarafından değil, son yıllarda işletmelere olan etkileri
nedeniyle işletme yöneticileri tarafından da üzerinde durulan konular haline gelmiştir.
İşletmelerin, tüm faaliyetlerinde giderek etik davranış açısından daha duyarlı olmalarının
nedenleri arasında; daha önceki bölümlerde de belirtildiği üzere, çevreye olan artan
sorumlulukları, çevrecilerin etkinlikleri, tüketici hareketleri, sınırsız müşteri tatmini, cinsel
taciz konularının hassasiyet kazanması vb. gibi konular sayılabilir (Berkman 1999).
Günümüz tüketicisi, pazarda yanlış ve özellikle ahlaksal açıdan uygun görülmeyen
pazarlama uygulamalarına daha hızlı tepki vermekte ve bu tepkilerin sonuçlarının işletmelere
daha kısa sürelerde yansıması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Kullanıcıya ya da çevreye
zararlı hammadde kullanan işletmelere karşı ürün boykotlarının yapılması ve ürünlerinin
9
tercih edilmemesi, yanlış ve yanıltıcı bilgilerle reklam yapan firmalara tepki gösterilmesi vb.
gibi çok sayıdaki uygulama bu konuda örnek olarak verilebilir (Uzkurt ve Torlak 2003). Son
yıllarda,
bütün
yönetim
alanlarında
olduğu
gibi
pazarlama
faaliyetlerinin
gerçekleştirilmesinde de etik sorunlar sadece bunlarla sınırlı kalmayıp, yanıltıcı reklam,
baskıcı satış, tüketici aleyhine veya rakiplerle haksız rekabete yol açacak fiyat
farklılaştırmaları gibi bir çok uygulama olarak kendini göstermektedir (Altuğ ve Güler 2003).
Torlak (2001), pazarlama uygulamalarında (etik açıdan da ele alabileceğimiz)
karşılaşılan hataları; pazarlama anlayışındaki hatalar, pazarlama kontrolündeki yetersizlikten
kaynaklanan hatalar, pazarlama stratejilerindeki hatalar, pazarlama uygulayıcılarından
kaynaklanan hatalar şeklinde bir sınıflamaya tabi tutmaktadır. Esasında da, “pazarlamayla
ilgili karşılaşılan etik sorunlar bu hatalarda yatmaktadır” şeklinde bir ifade kullanmak yerinde
olacaktır. Söz konusu bu hatalar ve nedenleri çeşitli boyutlar itibariyle tablo 3’deki gibi
açıklayan Torlak (2001) ayrıca, bir işletmenin pazarlama kararlarındaki etik yaklaşımının;
kişisel faktörler, organizasyon ilkeleri ile toplumsal ahlaki ve kültürel değerler şeklinde
sıralanabilecek üç temel belirleyicisi olduğunu ve pazarlama kararlarında etik olan ya da
olmayan davranışlara yol açan nedenlerin bilinçli bir şekilde kontrol altında tutulmasının,
işletmenin etik karnesini iyileştireceğini belirtmektedir.
Pazarlama alanında yaşanan gelişmeler ışığında pazarlamayı, gerek bir bilim dalı
gerekse bir uygulama alanı olarak geliştirme amacını güden ve pazarlama alanıyla ilgili olarak
en büyük resmi kuruluş olarak kabul edilen Amerikan Pazarlama Derneği (AMA), pazarlama
uygulamalarının tüm gruplar arasında etik normlara uygun olarak yürütülmesi kapsamında,
bazı etik ilkeler (kodlar) geliştirmiştir. Özellikle pazarlamada karar alıcıların titiz bir şekilde
uygulanmasına özen göstermesi beklenen ve pazarlama karmasının her bir bileşeni, pazarlama
araştırmaları ve pazarlamacının sorumlulukları ile ilgili bu kodlar Tablo 4’de verilmiştir
(Hartman 1998). Pazarlamayla ilgili olarak AMA’nın geliştirdiği ve bir çok firma ve kuruluş
için temel meslek kurallarına ışık tutabilecek söz konusu bu etik ilkeler, mesleki anlamda bir
özdenetim mekanizması olarak da kabul edilebilir.
10
Tablo 3 : Çeşitli Kriterler İtibarı İle Pazarlamada Karşılaşılan Hatalar ve Bu
Hatalara Neden Olan Faktörler
Pazarlama Anlayışındaki Hatalar
- Her ne pahasına olursa olsun kar elde etmeye yönelme,
- Tüketicileri sadece satış yapılması gereken unsurlar olarak görme,
- “İşletme, işletme içindir” anlayışınca müşteri hizmetlerini gereksiz maliyet unsuru olarak
görme,
- Ne üretirsem satarım anlayışını benimseme.
Pazarlama Stratejilerindeki Hatalar
- Mamul farklılaştırmada yanlışlık veya geç kalma,
- Mamul hattına yanlış mamul ya da mamul grubu ilave etme,
- Marka ve ambalajla ilgili konularda yanılma,
- Doğal çevre ve insan sağlığına zararlı, kullanımda tehlike oluşturabilecek mamul üretimi ve
pazarlanması,
- Dağıtımda tekelleşme, Fiyat iskonto ve indirimlerinin yanlış zamanlaması veya seçimi,
- Tüketicileri yanlış yönlendirme ve satın alma aşamasında seçim ve tercihlerinde onları
kısıtlama ve kandırmaya çalışma.
Pazarlama Kontrolündeki Yetersizliklerinden Kaynaklanan Hatalar
- Dağıtım zamanında uygunsuzlukların ortaya çıkması,
- Satış şartlarının uygun olmaması,
- Satış noktalarının uygun belirlenememesi veya etkin olmaması.
Pazarlama Uygulayıcılarından Kaynaklanan Hatalar
- Kişisel özellikler ve algılama farklılıkların dikkate alınmaması,
- Kişisel özelliklerdeki eksikliklerin giderilememesi, olumlu yönlerin geliştirilememesi,
- Kişisel özelliklerin organizasyon amaçlarıyla uyumlaştırılamaması,
- Kişisel gelişimin sağlanması için yeterince destek verilmemesi.
Kaynak: TORLAK, Ö. Pazarlama Ahlakı -Sosyal Sorumluluklar Ekseninde Pazarlama Kararları ve Tüketici
Davranışlarının Analizi- Beta Basım Yay.Dağt.A.Ş., İstanbul, 2001, s.153-154’den uyarlanmıştır.
11
Tablo 4: Amerikan Pazarlama Derneğinin Pazarlamaya İlişkin Geliştirmiş Olduğu
Etik İlkeler (Kodlar)
1. Geçerli olan tüm yasa ve yönetmeliklerin uygulanması zorunludur.
2. Pazarlamacılar eğitim ve deneyimlerini uygun (doğru) bir biçimde
kullanmalıdırlar.
3. Pazarlamacıların bilinçli ve kasıtlı bir şekilde mesleğe zarar vermeme
kuralını temel meslek ahlak ilkesi kabul etmesi gerekir.
Pazarlamacının
Sorumlulukları ve
Dürüstlük İlkeleri
4. Pazarlama eylemlerinde etik kurallara uymak ve uygulamak
sorumlulukları vardır.
5. Müşterilere,
işletme
personeline,
tedarikçilere,
aracılara
ve
kamuoyuna dürüst davranma sorumlulukları vardır.
6. Adı geçen tarafların öncelikli çıkarlarını dikkate alarak, kasıtlı olarak
aleyhlerinde davranmamak.
7. Pazarlamaya konu olan benzer faaliyetlerin fiyatlandırılmasında
eşitliği sağlamak.
1. Ürün ve hizmet kullanımına ait olası bütün risklerin kullanıcılar
açıklanması gerekir.
Ürün İle İlgili Etik
Kodlar
2. Ürüne eklenen unsurların yaratacağı ek maliyetlerin açıklanması
gerekir.
3. Kişinin satın alma kararını etkileyecek üründeki değişikliklerin
açıklanması gerekir.
Fiyat İle İlgili Etik
Kodlar
1. Rakiplerle anlaşıp tekelci bir fiyat belirlemekten kaçınmak.
2. Fahiş bir fiyat uygulamamak.
3. Fiyatı tam ve doğru olarak söylemek.
1. Herhangi bir ürünün performansı konusunda yanıltıcı olmamak
Dağıtım İle İlgili
Etik Kodlar
2. Pazarlama kanallarında zorlama ve baskıyı kullanmamak.
3. Bir ürünün tüketici tarafından ele alınıp incelenmesi alıcının
seçimini etkileyecekse buna mani olmamak.
Tutundurma İle
İlgili Etik Kodlar
1. Yanıltıcı ve aldatıcı reklamlardan kaçınmak..
2. Zorlayıcı ve yanıltıcı satış taktiklerini uygulamamak.
3. Yanıltıcı hediye, kupon vb. programlardan kaçınmak.
Kaynak: Laura Pincus HARTMAN, Perspectives in Business Ethics. McGraw-Hill Companies
Inc. Singapore, 1998, ss.502-504.
12
3. HİZMET PAZARLAMA KARMASI ELEMANLARI KAPSAMINDA
TURİZM PAZARLAMASINDA KARŞILAŞILAN ETİK SORUNLAR
Pazarlama karması paradigması, pazarlamayı genel olarak elle tutulabilir ve bir
işletmede ticari amaçlı imal edilmiş mamuller kapsamında ele almaktadır (Üner 2003).
Günümüzde ise, pazarlama faaliyetlerinin; kâr amaçlı olan ve kar amacı gütmeyen malları ve
soyut karakterli olan hizmetleri de kapsamına aldığı yaygın kabul gören bir görüş niteliğini
kazanmıştır. Nitekim, gelişmiş ülkelerde toplam ekonomik faaliyetlerin üçte ikisinden fazlası,
gelişmekte olan ülkelerde ekonomik faaliyetlerin yarısına yakını olan hizmetler ve hizmetlerin
pazarlanması, son yıllarda yükselen bir değer kazanmıştır (Javalgi and White 2002). Bütün bu
gelişmeler çerçevesinde, hizmet pazarlaması pazarlama disiplininin, turizm pazarlaması da
hizmet pazarlamasının çok önemli alt alanları olarak ortaya çıkmıştır (Altuğ ve Güler 2003).
Hizmetlerin profesyonel anlamda pazarlanması anlayışının benimsenmesi ile, uygulamada
diğer malların pazarlanmasından bir takım farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar
hizmetlerin soyut olmaları, heterojen olmaları, stoklanamamaları, üretim ve tüketimlerinin eş
zamanlılığı gibi özelliklerinden kaynaklanmaktadır (Üner 1994).
Yukarıda hizmet pazarlamasına ilişkin sayılan farklılıklar, özellikle bu sektör içinde
kendine önemli bir yer edinen turizm sektörü için de geçerlidir. Hatta turizm için, “hizmetler
sektörünün içerisinde soyut nitelikteki ürünlerin en fazla olduğu alanlardan biridir” demek
yerinde olacaktır. Çünkü sektördeki hizmetlerin sunumunda ağırlıklı olarak insan unsurundan
yararlanılmaktadır. İnsanın söz konusu olduğu yerde ise etik değerlere verilen önemin artması
kaçınılmazdır (Ülger 2003). Nitekim, Rao ve Singhapakdi’nin (1997) yapmış oldukları bir
araştırmada, hizmet pazarlamacılarının süreklilik, uzun dönem karlılığı ve örgütsel karlılık
gibi uzun dönemli kazançlarla bağıntılı bir şekilde, etiğe ve sosyal sorumluluğa daha fazla
önem verdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Aynı çalışmada, hizmet örgütlerinin, diğer örgüt
çeşitlerine göre daha fazla etik değerlere sahip oldukları gözlenmiştir.
Turizm sektöründe etik konusuyla ilgili olarak özellikle iş etiği kapsamında yönetici
ve/veya çalışanların etik davranışlarıyla ilgili çalışmalar (Kılınç 2000; Yüksel ve Tunç 2001;
Sökmen ve Boylu 2001; Kozak ve Karakaş 2002; Tarakçıoğlu, 2003; Ünlüönen ve Olcay
2003) ağırlıklı olmak üzere, genel olarak turizmde etik ilkeler ve turizm pazarlamasında etik
konularıyla ilgili teorik ve uygulamalı çalışmalara da rastlamak mümkündür (Wheeler 1995;
Fleckenstein ve Huebsch 1999; Goodwin ve Francis 2003; Güler 2003; Ülger 2003).
13
Turizm pazarlamasının, ana konusunu oluşturan turistik ürünlerin genelde soyut
karakter taşımaları, hizmeti satın alan tüketicileri; hizmeti satanların tavsiye, öneri ve teklifleri
doğrultusunda hareket etme gibi oldukça kısıtlı bir seçenekle karşı karşıya bırakmaktadır.
Tüketicilerin böylesi bağımlı olarak karar verme durumunda kalmaları veya hizmet hakkında
önceden deneyimleri olmadığından fazla bilinçli karar verememeleri, hizmeti sunanın etik
olmayan davranışlarda bulunmasına daha çok fırsat verebilmektedir. Sektörde ürünler,
yerinde ve eş zamanlı tüketildiğinden bu süreçte ürünlerin müşteriye nasıl pazarlandığı ve
sunum aşamasında nasıl davranıldığı önem kazanmaktadır. Son yıllarda bu alandaki aracılar
veya işletmelerin kendilerince oluşturdukları paket tur pazarlaması yoğunluk kazanmıştır.
Ancak söz konusu bu paket tur programlarının tüketiciye bildirildiği veya onun beklediği
şekilde olmaması gibi durumlar da turizm sektöründe yaşanabilecek etik sorunların sadece bir
kaçıdır (Altuğ ve Güler 2003).
Geleneksel mal üreten işletmelerin pazarlama planlarında yer alan amaç ve hedeflere
ulaşabilmesi için, stratejik silahları olan mal, fiyat, dağıtım ve tutundurma çabalarını anlamlı
bir şekilde bir araya getirmeleri gerekmektedir. Fakat konu hizmet pazarlaması olduğunda,
hizmetleri geleneksel mallardan ayıran çeşitli özellikler, söz konusu bu karmaya ilave olarak,
bazı karma elemanlarının ilave edilmesini gerektirir. Bu karma elemanlarını ise, fiziksel
ortam, katılımcılar ve süreç yönetimi şeklinde sıralamak mümkündür(Üner 1994). Bu
paralelde, turizm pazarlamasında karşılan etik sorunları, hizmetlerin özellikleri nedeniyle,
geleneksel pazarlama karması elemanlarına ek olarak ele alınan; fiziksel çevre, katılımcılar ve
süreç yönetimi bileşenlerini de kapsayacak şekilde detaylandırmakta fayda vardır.
3.1. Ürün İle İlgili Etik Sorunlar
Turistik ürünü; bir turistin seyahatinin başlangıcından bitimine kadar geçen zaman
dilimi içerisinde gereksinimlerini karşılamak amacıyla elde ettiği ve zaman dönemi içerisinde,
turizm arzını oluşturan unsurlar tarafından servisi yapılan öznel ve nesnel, değerlerin bütünü
olarak tanımlamak mümkündür (Kozak, Kozak ve Kozak 2001). Turizm sektöründe satışa
sunulan ürünler özelliklerinden dolayı, satın alma işlemi, genelde satıcının tavsiye ve
yeteneğine güvenilmesiyle gerçekleşmektedir (Martin 1999). Turizm sektöründeki ürünlerin
taşıdıkları özellikler, gerek ürün oluşturma sürecinde gerekse bu ürünlerin müşterilere
sunumunda, bazı etik sorunları gündeme taşımaktadır. Genel pazarlama anlayışı içerisinde
ürünlerle ilgili özellikle, yanlış bilgilendirici unsurlar kullanımı, ürün konumlandırmada etik
açıdan uygun olmayan faaliyetler (Torlak 2001) turizm sektöründe de söz konusu
olabilmektedir. Özellikle oluşturulan ürünün, yoğunlaştırılmış reklam faaliyetinden de
14
yararlanmak suretiyle olduğundan iyi gösterilmeye çalışılması, tüketicinin hizmet deneyimi
sırasındaki beklentisini karşılamayacaktır. Yine, aynen ürün konumlandırmadaki abartılı
bilgilerin verilmesi suretiyle talebin yaratılmaya ya da artırılmaya çalışılması, hizmeti satın
alacak tüketiciye yönelik aldatıcı bir faaliyet olarak algılanabilir.
Turizm sektöründe, tüketicinin turistik ürünü satın almak istemesiyle başlayan
iletişimin doğru kurulamaması, en ufak bir hatanın veya tüketiciyi yanlış yönlendirmenin
bedeli çok ağır olabilmektedir. Örneğin; otel rezervasyonu sırasında otelin özelliklerini
ayrıntılı bir şekilde belirtmek, farklı oda fiyatı seçeneklerini anlatmak, fiyata dahil aktiviteleri
anlatmak, müşterinin otele olan güvenini artıracaktır. Karşılıklı güven ise hizmet sektöründe
hem etik açıdan hem de işletme çıkarları açısından son derece faydalı sonuçlara işaret
etmektedir. Özellikle hizmet alışverişleri, ilk bakışta hizmet sağlayıcılarına etik olmayan
davranışlarda bulunulmasında daha çok fırsat yaratması durumunun, tüketici lehine çevrilmesi
ve böylelikle tüketicilerin o hizmeti satın almaya devam etmeleri, işletmelerin pazarlama
çabalarında, daha çok güven sağlamaya dönük faaliyetlere ve etik davranışlara işlerlik
kazandırmalarını gerekli kılmaktadır (Altuğ ve Güler 2003).
Yine turizm sektöründe özellikle paket tur satışlarında karşılaşılan en büyük
problemlerden birisi de, taahhüt edilen ürün paketinin
eksiksiz olarak müşterilere
sunulmasıyla ilgilidir. Bu husus, gerek pazarlamanın önemli bir kısmını oluşturan karşılıklı
taahhütler ilkesinin yerine getirilmesi, gerekse etik bakımdan da dikkate alınması gereken bir
unsurdur. Yine özellikle birebir temasın yoğun olduğu faaliyet alanlarında (otelin restoranbar bölümleri vb.) müşteriye sunulan ürünlerin eksik olarak sunulma girişimleri de (içki
bardağını tam doldurmama, yemekteki hatanın çeşitli süslemelerle telafi edilmeye çalışılması
vb.) etik dışı uygulamalara örnek olarak verilebilir.
Turizm işletmeleri tarafından üretilen ürünlerin, üretim ve tüketimlerinin aynı anda
gerçekleşmesi, üretim faaliyetlerine ve pazarlama çabalarına bir çok kişinin aynı anda
katılmasına neden olur ki, bu süreçte yaşanan tüm olumlu ya da olumsuz anılar müşterinin
tatminine yansıyacaktır. Dolayısıyla, “katılımcılar” karma elemanı kapsamında da ele
alabileceğimiz bu sürece dahil olan tüm kişilerin de genel etik ilkeler çerçevesinde bilinçli
olmasını gerektirecektir.
15
3.2. Fiyatlandırmada Etik Sorunlar
Bir turizm işletmesinin, kendisine pazarda etkin bir şekilde yer edinebilmesi için
belirlemesi gereken fiyatlar, ürün analizi, pazar analizi, pazar bölümlemesi, pazar planlaması
gibi bir çok şekilde ve oldukça karmaşık süreçlerden geçmektedir. Tüm bu süreçler sonucu
işletme tarafından belirlenen fiyat ise genelde hedeflenen müşteriler tarafından kabul
edilebilir olması gerekmektedir. Örneğin, bir otel müşterisi satın olacağı odanın veya başka
bir hizmetin fiyatını önceden bilmek isteyecektir (İçöz 2001). Fiyatlandırma konusunda
pazarlama yöneticilerini zor duruma düşürebilecek etik konuları iki gruba ayırmak
mümkündür. Bunlar; gizli fiyat anlaşmaları, ezici fiyatlandırma, ayrımcı fiyatlandırma
konularını içeren “Antirekabetçi Fiyatlandırma” ve fiyat dışı unsurlarla fiyat artışına yönelik
fiyatlandırma, gösterişte fiyat iskontoları, aldatıcı fiyatlandırma gibi konuları kapsayan
“Tüketicileri Olumsuz Etkileyen Fiyatlandırma” yöntemleridir (Torlak 2001).
Özellikle, sektörde faaliyet gösteren işletmelerin yatay ve dikey şekilde birleşmeleri
sonucunda kendi aralarında yapmış oldukları açık veya gizli fiyat anlaşmaları, gerek küçük
ölçekli işletmeleri gerekse eğer fazla bir seçeneği yoksa tüketiciyi oldukça zorlamaktadır. Söz
konusu bu durumun giderilmesine yönelik gerek uluslararası alanda gerekse ulusal bazda
çıkarılan rekabetin korunmasına yönelik yasalar, etik açıdan da oldukça yarar sağlayacak
uygulamalardır. Konuya yönelik de ülkemizde 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında
Kanun 1994 yılında yürürlüğe girmiştir.
Fiyatlandırmanın temel amaçlarından biri olan, “tüketici için geçerli olan ürün
değerini belirlemek” ilkesinden hareketle, turizm sektöründe de tüketici tarafından uygun
olabilecek ve iyi nitelikteki bir fiyatlandırma, müşterilerle iletişimde kullanılabilir, pazara
yeni müşterileri çekebilir ya da rakiplerin müşterilerini etkileyebilir olmalıdır (İçöz 2001).
Burada rakiplerin müşterilerini etkileyebilmek ifadesiyle, haksız rekabete yol açacak etik dışı
bir uygulamadan değil, aynı (hatta da kaliteli) kalitedeki bir hizmeti fiyat açısından müşteri
lehine çevirebilme hususu vurgulanmaktadır.
Turizm işletmelerinde, özellikle müşterilere pahalı yiyecek ve içecekleri satmaya
çalışmak, fiyat karması kapsamında yanlış bir yönlendirme olarak değerlendirilebilir. Çünkü
müşterinin tercihini, müşterinin bilinçsizliğinden faydalanmak suretiyle, fiyatı dikkate
almadan etkilemek etik açıdan yanlış bir uygulamadır.
16
3.3. Dağıtımda Etik Sorunlar
Turistik ürünlerin ancak üretildikleri yerde tüketilebilecekleri hatırlanırsa, turizmde
dağıtım gerçek anlamda oluşabilmesi için mal ve hizmetlerin tüketiciye doğru hareketin değil,
tüketicinin mal veya hizmetlere doğru hareketi gerekmektedir. Bu doğrultuda turizmde
dağıtım kanalı, turistik ürünleri kullanma hakları ile birlikte üreticiden tüketiciye ulaştırmak
üzere girişilen çabaları, aralarında toplumsal ve ekonomik ilişkiler kurarak sağlayan işletme
içi örgütsel birimlerin ve işletme dışı pazarlama kurumlarının oluşturduğu bir yapıdır (Akat
2000).
Genel pazarlama literatüründe dağıtımda etik açıdan sorun ya da ikilem
oluşturabilecek konular, yetki verilmemiş aracılarla satış yapılması, dağıtım kanalının farklı
düzeylerinde kanal üzerinde baskı oluşturma ya da hakimiyet kurmaya yönelik birleşmeler,
kanal yönetiminde güç oluşturma, aracı kurumları ezmeye yönelik olarak doğrudan pazarlama
uygulamalarına geçme üzerinde yoğunlaşmaktadır (Torlak 2001). Ürünlerin, yetkili kanal
üyeleri dışında, yetki verilmemiş aracılarca satılması, kanal üyelerine haber vermeden ürün
imalatından vazgeçerek onları zor durumda bırakma ya da bir franchising sisteminin adil
olmayan koşullar içermesi hem üretici hem de müşteri açısından etik sorunları gündeme
getirmektedir (Oyman 1999).
Dağıtım kanalında, kanal üyeleri arasındaki farklı düzeylerde bütünleşmeler
tüketiciler aleyhine haksız rekabet şartlarının oluşmasına neden olabilecektir. Başka bir
anlatımla, kanal içerisinde üyeler arasındaki güç ilişkisinin dengesine göre üreticinin ve diğer
aracı işletmelerin lehine fiyatların belirlendiği, tüketicilerin çıkarlarının gölgelendiği sağlıksız
bir dağıtım sistemi kurulabilmektedir (Torlak 2001). Özellikle turizm sektöründe dikey ve
yatay birleşme olarak kendini gösteren bu sistem, bazen direkt kar mantığından hareketle
müşteri çıkarlarını görmezden gelebilecek uygulamaları içerisinde barındırmaktadır.
Turizm sektöründeki hizmetlerin özellikleri nedeniyle, dayanıksız ve depolanamaz
olmaları, müşterinin ürünün bulunduğu yere götürülmesini gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede
hizmeti pazarlayan işletme, hizmeti verecek olanlar ile müşteriyi bir araya getirecek bir
dağıtım kanal yapısı oluşturmak durumundadırlar. Bu dağıtım süreci içerisinde hizmetler,
alıcıya ne şekilde teslim edilirlerse edilsinler, hizmet dağıtımı “etkileşimli pazarlama”
niteliğindedir. Diğer bir anlatımla, hizmeti sunan geniş ölçüde hizmet alıcısıyla karşılıklı ilişki
içindedir. Bunun doğal sonucu olarak, hizmeti sunanların insan ilişkilerinde çok yetenekli,
17
bilgili kimseler olması gerekmektedir (Mucuk 2001) ki, bu müşterilere karşı etik davranış
açısından önemli ölçüde bir etken olacaktır.
3.4. Tutundurmada Etik Sorunlar
İşletmelerin ürettiği mal veya hizmetlerin varlığını tüketicilere duyuran ve
işletmenin yaşamasını, gelişmesini sağlayan bir pazarlama karma elemanı olan tutundurma
faaliyetleri, üreticiler ve tüketiciler arasındaki fiziksel mesafelerin artması, tüketici
sayısındaki artış, gelir artışı sonucu pazarların büyümesi, aracı kuruluşların sayısının artarak
dağıtım kanallarının genişlemesi vb. gibi nedenlerle günümüzde işletmelerin özel bir önem
verdikleri bir karma elemanı konumunu haline gelmiştir (Akat 2000). Bu kapsamda turizm
işletmeleri
hediyeler,
ürünlerin pazarlamasında kişisel satış, reklamlar, satış geliştirme çabaları,
sergiler,
satış
kampanyaları,
halkla
ilişkiler
gibi
çeşitli
araçlardan
yararlanmaktadırlar (İçöz 2001). Fakat işletmeler amaçlarını gerçekleştirmek için tutundurma
karma elemanı kapsamında işlerlik kazandırmaya çalıştıkları söz konusu bu faaliyetleri
esnasında, özellikle kişisel satış, reklam ve halkla ilişkiler uygulamalarında bazı etik dışı
davranışlara yönelebilmektedirler.
Reklamlarda etik açıdan tartışılabilir ya da sorgulanabilir sorunları temel olarak;
aldatıcı-yanıltıcı reklamlar, cinsellik ögelerinin aşırı ve gereksiz kullanımı ve çocuklara
yönelik reklamlar şeklinde üç başlık altında toplamak mümkün olmakla birlikte, etik açıdan
sorun taşıyan aldatıcı-yanıltıcı unsurlar; reklamda yer alan iddialar ile gerçek arasında
farklılıklar bulunması, fiyat bilgilerinin açık veya net olarak sunulmaması, gerçek bilgilerin
yaygın kullanılamayan kelime, terim ya da teknik terimlerle ifade edilmesi, kanıtlanmayan
iddiaların kullanılması, ürünü kullanmadıkları halde halk tarafından tanınan kişilerin söz
konusu hizmetleri övücü mahiyetteki içeriklerinden yararlanılması, mal veya hizmetin tam
olarak kapsamından ziyade belli yönlerinin ön plana çıkarılması gibi çeşitli şekillerde ortaya
çıkabilmektedir (Torlak 2001).
Turizmin yarattığı olumlu etkiler nedeniyle gerek işletme gerekse ülkesel boyutta
büyük bir ekonomik girdi sağlaması, bu sektörde ulusal ve uluslararası alanda yoğun
rekabetin yaşanmasını da kaçınılmaz kılmaktadır. Bu rekabet sırasında da, müşteriyi yanlış
yönlendiren reklamlara rastlanabilmektedir. Bu yanıltıcı reklamlar, turistin aldığı hizmetten
memnun kalmaması sonucunu doğurmaktadır (Altuğ ve Güler 2003).
Özellikle
konaklama
tesislerinin
broşürlerinde
yanıltıcı
bilgilerden
uzak
durulmalıdır. Sorunlar karşısında iki tarafın da hakkını korumak için mutlaka sözleşme
18
yapılmalıdır. Tur boyunca sunacakları hizmetin kalitesi, özellikleri, fiyata dahil olan ve
olmayan etkinlikler kolay anlaşılır bir dille müşteriye sunulmalıdır. Buna karşın müşteriden
kaynaklanan olumsuzluklarda yatırımcıların hakkının da korunması sözleşmeyle garanti altına
alınmalıdır. Örneğin Avrupa birliği ülkelerinin ortak imzasını taşıyan “Paket Seyahat, Paket
Tatil ve Paket Tur Yönetmeliği” hizmet sunan ve hizmeti alan iki tarafın da haklarını
koruyarak olumsuzlukları en aza indirgemeyi hedeflemektedir (Ülger 2003).
Satış elemanlarının, bilerek ve farkında olarak ürün ile ilgili yanlış veya yanıltıcı
bilgi vermesi, müşterinin anlamakta zorluk çekeceği teknik terimlerin kullanılması, rakip
ürünlerle ilgili eksik ve yanlış bilgilendirme vb. gibi durumlar söz konusu olduğunda ise satış
elemanlarının yanlış tanıtım konuları ile ilgili etik ikilem veya sorunlar ortaya çıkacaktır.
Diğer taraftan, kişisel satış faktörünün önemli bir yer tuttuğu turizm sektöründe,
müşterilerden alınan ya da müşterilere satış için teklif edilen hediye ve eğlencelerin
işletmenin belirlemiş olduğu sınırlar dışına çıkması durumu pazarlama etiği açısından da bir
sorun teşkil edecektir (Torlak, Altunışık ve Özdemir 2003).
Turizm işletmelerinin son yıllarda tutundurma faaliyetlerinde yoğun olarak
kullandıkları halkla ilişkiler uygulamalarında etik açıdan karşılaşılan bir sorun, müşteriler ve
meslektaşlar arasındaki ilişkilerdedir. Müşterilerle ilişkide yerine getirebileceklerinden daha
fazlasına söz vermek, olabilecek gibi göstermek en sık rastlanan durumlardır. Bu konu ile
ilgili önerilen; halkla ilişkiler uzmanlarının kendilerini söz verdikleri ile sorumlu tutma
duyarlılığını edinmeleri ve müşterilerine gerçekleştirilmesi mümkün olmayacak sözleri
vermemeleridir. İşletmelerin halkla ilişkiler uygulamalarında etik açıdan ele alınabilecek
diğer bir sorun da, hizmet verilen taraflara (müşteriye, işveren, diğer işletmeler, vb.) bağlılık
olduğu konusunda ortaya çıkmaktadır (Görpe ve Mengü 2003). Oysaki günümüzde faaliyet
alanı ne olursa olsun tüm işletmelerin önemini kabul ettikleri halkla ilişkiler kapsamındaki
eylemler etik ilkelere dayanarak düzenlenmeli ve ayrıca iletişimin yönü üzerinde
durulmalıdır. Hedef kitlenin gereksinimlerinden değil, iletişimcinin vermek istediği mesajda
yoğunlaşan, tek taraflı ve manipülatif bir anlayış yerine karşılıklı diyaloğa dayalı bir yaklaşım
tercih edilmelidir (Odabaşı ve Oyman 2002).
Hizmetlerin, soyut olma özellikleri, tutundurmanın etkin bir şekilde yapılmasını
doğal olarak biraz zorlaştıracaktır. Çünkü turizm sektöründe, müşteriye satılacak hizmeti
vermeksizin gösterme ve sergileme imkanı yoktur. Yine bu sektördeki reklamlarda
gösterilecek bir mal olmayıp reklamlar büyük ölçüde grafik imajlarına dayanmaktadır. Söz
19
konusu bu grafik sunumlarda, abartıya kaçılması ve kadın unsurunun ön plana çıkarılarak
ağırlıklı olarak kullanılması da etik açıdan tartışılması gereken konulardandır.
Turizm pazarlamasında tutundurma karma elemanı kapsamında ele alabileceğimiz
ve turizm sektöründe yaşanan farklı bir etik sorun da, uluslararası turizm hareketlerinde
yaşanmaktadır. Bir ülkenin başka bir ülke hakkında yanlış propaganda yapması, tüketiciyi
yanlış yönlendirmektedir ki, bu da
etik kurallarına uygun olmayan bir davranış olarak
karşımıza çıkmaktadır (Altuğ ve Güler 2003).
3.5. Fiziksel Çevre ile İlgili Etik Sorunlar
Hizmetlerin özelliklerinden dolayı, riskli olarak yorumlanmaları, tüketicileri, satın
alım işlemini gerçekleştirmeden önce işletmenin kalitesi ve yetenekleri hakkında bazı ipuçları
aramaya itecektir. Bu noktada, ortam koşulları, ilişki düzeyi ve fonksiyonel olma ve işaretler,
semboller vb. gibi boyutlar olarak ele alabileceğimiz fiziksel ortam, tüketicilerin satın alma
öncesinde aradığı ipuçlarını vermesi açısından tüketiciye oldukça zengin bir kaynak teşkil
edecektir. Bu nedenle, hizmet işletmeleri açısından, fiziksel ortam, tüketicinin satın alma
kararına ulaşmasında, satın aldığı hizmetten tatmin olmasında ve hizmeti tekrar satın
almasında önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüketici davranışlarını etkilediği
kadar çalışanların tatmini, verimliliği, motivasyonu üzerinde de son derece etkili olan
işletmenin fiziksel ortamının tarafların ihtiyaçlarına aynı anda cevap verebilecek şekilde
düzenlenmesi, hem işletme içi örgütsel amaçlara, hem de işletme dışı pazarlama amaçlarına
ulaşılmasında oldukça olumlu katkılar sağlayacaktır (Üner 1994).
Bir karma elemanı olarak fiziksel ortam, genellikle işletme personeliyle tüketicilerin
bir arada bulunduğu süreçteki tüm pazarlama faaliyetlerini kapsar. Özellikle turizm
işletmeleri, işletme personeliyle tüketicinin bir araya gelme durumu, satışa sunulan ürünlerin
özelliklerinden dolayı kaçınılmazdır. Bu süreçte ise, fiziksel ortamın müşteriyi memnun
edecek bir şekilde düzenlenmesi müşterinin işletmeye olan güveninde ve tekrar o işletmeyi
seçmesinde etkili olacaktır. Tersi durumda ise müşterinin huzursuz olması kaçınılmazdır.
Sektörde, sahip olduğu sınıfın gerektirdiği bir fiziksel ortamı müşterilere sunmayan
işletmeler, yasal yaptırımların yanı sıra etik açıdan da yoğun bir eleştiriler ile karşı karşıya
kalmaktadırlar. Özellikle, aracı kuruluşlar vasıtasıyla sınıfı ve özellikleri belirtilmek şartıyla,
bir hizmet paketi satın alan müşteriler, hizmetini satın aldıkları işletmeye vardıklarında,
işletmenin belirtilen sınıf olmasına karşın, sahip olduğu ortam koşulları, işletmenin fiziksel
ortamında yer alan makine, mobilya düzenleri-boyutları, işletmenin gerek iç dekorasyonu
20
gerekse fiziksel ortamda yer alan işletme ismi-sınıfı, gerekli yerleri gösteren işaret ve
semboller gibi fiziksel ortam boyutlarının belirtilen söz konusu sınıf şartlarını taşımadığı gibi
sorunlarla karşılaşabilmektedir. Sayılan tüm bu unsurların yerine getirilmemesiyle ilgili yasal
yaptırımlar söz konusu olmakla birlikte, müşterinin taahhüt edilen işletme sınıfına uygun
olmayan fiziksel çevre koşullarına sahip olan bir yerde kendini bulması, hizmet alımı için
katlanılan onca çabanın hayal kırıklığıyla sonuçlanmasına yol açacaktır.
Yine, herhangi bir turizm işletmesinde, mönü listelerinde (sunulan yiyecek-içecek
isimleri, kullanılan malzeme ve hazırlama metodu vb) tüm bilgilerin doğru ve açık olarak yer
almaması söz konusu bu karma elemanı kapsamında dikkat edilmesi gereken etik
kurallardandır.
3.6. Katılımcılar (İşletme Personeli, Müşteriler vb.) İle İlgili Etik Sorunlar
Hizmet işletmeleri için pazarlama karması elemanı olarak ele alınan “katılımcıların”
odak noktası insan unsurudur. Söz konusu bu unsur, tüm işletme çalışanları ve tüketicileri
kapsamaktadır (Bitner 1990). Turizm sektöründeki satışa sunulan ürünlerin, üretim
aşamasından müşteriye sunuma kadar yoğun olarak insan unsuruna dayanması bu karmanın
turizm işletmeleri tarafından ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Turizm
sektöründeki bir işletmeden hizmet talep eden bir müşteri, hizmeti satın almadan önce
işletmenin fiziksel ortamında, işletmenin personeli ve diğer müşterilerle bir araya gelecektir.
Bu esnada, işletme personeliyle beraber diğer müşterilerin fiziksel görüntüleri ve davranışları
verilen hizmetin kalitesi ve kapsamı hakkında tüketicinin aydınlanmasında önemli ölçüde bir
rol oynayacaktır (Üner 1994). Kaldı ki, özellikle birebir temasın yoğun olduğu turizm
sektöründe, işletmede çalışan tüm personel, aynı zamanda bir pazarlama elemanı görevini
üstlenmek durumundadır.
Hizmetin diğer müşteriler tarafından değerlendirme sürecinde önemli rol oynayan
katılımcılar sayesinde, müşterilerin bazı ipuçları yakalaması ve beklentilerini şekillendirerek
hizmeti satın alma kararlarına olumlu yansıyabileceği gibi çeşitli nedenlerle bunun tersi de
olabilmektedir. Özellikle sektörde çalışan personelin ve tatile gelenlerin farklı karakterlerde
ve beklentilerde olması, sektörde standart bir davranış biçiminin oluşmasında zorluklar
çıkarmaktadır.
Turizm sektöründe birebir ilişki önem kazandığı için, bir resepsiyonist, kat görevlisi
veya garsonun “günaydın” “nasılsınız” demesinin yanında bu ifadelerin nasıl söylendiği de ön
plana çıkmaktadır. Tüm bu hususlar hizmet sunumu sırasındaki odak nokta olan insan unsuru
21
ve davranışını ön plana çıkarmaktadır. Gelen turistlerin, güler yüzlü, misafirperver,
yardımsever insanları, tanıtım filmlerinde değil doğal olarak karşılarında bulmaları gerekir.
Bunun tam tersi bir durum olarak, hizmet sunum sırasındaki laubalilikler, hijyen kurallarına
uymama, turisti sadece bir gelir aracı olarak görme anlayışı gibi olumsuz tavırlar etik açıdan
olduğu kadar işletmenin uzun dönemde müşteri potansiyeli üzerinde de kayıplara yol
açacaktır.
Turizm işletmelerinde satışa sunulan ürünlerin genelde yüksek temas düzeyine sahip
olması, ve satış anında satıcı veya alıcıyı aynı ortamda bulundurması, kişisel ilişkileri ön
plana çıkarmaktadır. Bu kapsamda, kişisel ilişkilere bağlı olarak müşteriler arasında ilke dışı
ayrımcılık yapma, hediye ve rüşvete bağlı olarak satın alma veya satışta bazı müşterilere özel
fırsatlar sağlama vb. gibi durumlarda ise satış elemanları, müşteriler arasında ayrımcılık
yapma pozisyonuna düşmüş olacaktır (Torlak, Altunışık ve Özdemir 2003). Özellikle, fazla
bahşiş almak için hizmet paketi içerisinde hatta işletmenin izin verdiği kurallar kapsamının da
dışına çıkılarak, müşterilerle gerekli-gereksiz bir takım ilişkiler içerisine girme davranışı sıkça
görülen etik dışı davranış örnekleridir.
3.7. Süreç Yönetimi İle İlgili Etik Sorunlar
Temel olarak, hizmetlerin stoklanamama ve heterojen olma özelliklerinden
kaynaklanan sorunların çözümünü ele alan süreç yönetimi karması, hizmetin tüketicinin
ihtiyaç duyduğu zamanda hazır bulundurulması ve tutarlı kalitede sunulmasını kapsamaktadır
(Üner 1994). Turizm işletmeleri, talep dalgalanmalarına rağmen süreç yönetimi kapsamında,
çeşitli alternatiflere (ilave ve tam gün personel istihdamı, mevcut personelin fazla mesai
yapmasını sağlamak, devamlı müşterilerle ilgilenirken diğerlerinin beklemesi, başka şubeler
açma, çalışanlardan bazılarının işten çıkarılması, tutundurma çabalarını artırmak vb.)
başvurarak tüketici istek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmede kendilerine şans yaratma imkanına
sahip olsalar da, söz konusu bu alternatiflere işlerlik kazandırırken çeşitli etik sorunlarla da
karşılaşabilmektedirler. Bunlar arasında özellikle mevcut personele fazla mesai yaptırılmasına
rağmen gereken ücretin veya diğer hakların verilmeyişi, yine düşük talep dönemlerinde,
personelden bazılarının daha önceden bilgilendirilmeden bir anda işten çıkarılması, bu
sorunlara yönelik hak arama yoluna giden personelin cezalandırılması gibi hususlar turizm
işletmelerinde süreç yönetimi karması kapsamında etik açıdan ele alınabilecek hususlardır.
Turizm sektöründe gerek çalışmada detaylı bir şekilde belirtilmeye çalışılan
pazarlama alanında gerekse sektörü ilgilendiren diğer alanlarda (yönetsel, çevresel, toplumsal
22
vb.) etik dışı uygulamaları önlemek veya en asgariye indirmek amacıyla, temelinde insana,
doğal ve kültürel değerlere saygı anlayışı yatan ve Dünya Turizm Örgütü tarafından Ekim
1999’da Santiago’da gerçekleştirilen Genel Kurul toplantısında oluşturulan ve tüm üye
ülkelere sunulan 10 maddelik “Küresel Turizm Etik İlkeleri” sektördeki profesyonel
kadroları, hizmet veren çalışanları, hizmeti alan tüketicileri, bölge halkını ve turizmin
şekillendiği doğal çevreyi bir arada ele alarak olabildiğince standardı yüksek bir uygulama
anlayışı oluşturmayı hedeflemektedir (Ülger 2003).
Böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyulmasının nedenlerinin başında işletmelerin bireysel
başarılarından çok, toplumdaki fertlerin davranışlarının turizme direkt etki etmesidir. Diğer
sektörlerde işletme çalışanlarının çok azı müşterilerle doğrudan ilişkideyken, turizm
işletmelerinde çalışanlarla müşterilerin üretim ve tüketim aşamasını birlikte yönlendirmeleri
ve hatta bu ilişkide bölge halkının da etkili olması, sektördeki etik kod uygulamasında
bütünlüğü gerektirmektedir. Turizm pazarlaması açısından da ele alabileceğimiz bu etik
ilkeler Tablo 5’de verilmiştir.
Tablo 5: Küresel Turizm Etik İlkeleri (Kodları)
(Global Code Of Ethics For Tourism)
1. Turizmin Halk ve Toplumlar Arasında Karşılıklı Saygı ve
Anlayış İlişkilerine Katkıları
2. Bireysel ve Kollektif Bir Tatmin Aracı Olarak Turizm
3. Sürekli Bir Gelişme Faktörü Olarak Turizm
4. İnsanlığın Ortak Kültürel Mirasından Yararlanan Ve Onu
Zenginleştiren Bir Etkinlik Olarak Turizm
5. Ev Sahibi Ülkeler ve Toplumlar İçin Fayda Üretici Bir Etkinlik
Olarak Turizm
6.Yatırımcıların Turizmin Gelişmesindeki Yükümlülükleri
7. Turizm Hakkı
8. Turistik Hareket Özgürlüğü
9. Turizm Çalışanları ve Girişimcilerinin Hakları
10. Global Etik Maddelerinin Turizme Uygulanabilirliği
Kaynak: WTO.(1999). http://www.world-tourism.org/projects/ethics/principles.html.(Erişim: 25.04.2004).
23
Tablo 5’de verilen Küresel Turizm Etiği Kodlarına ilişkin 1. maddede, özellikle hem
turist kabul eden, hem de turist gönderen ülke insanlarının bir birlerinin geleneksel kültürel
öğelerine ve tarihi miraslarına karşılıklı olarak saygı beklentisi ve davranışı içerisinde olması
gerektiğini vurgularken; pazarlama boyutuyla ilgili olarak özellikle bu madde, tutundurma
karma elemanı kapsamında ele alabileceğimiz bilgilendirme ihtiyacının karşılanmasına da
dikkat çekmektedir. Bu bilgilendirmenin, sağlam detayları içeren ve inandırıcı olması
gerektiği üzerinde durulurken, turist ve ziyaretçilerin yola çıkmadan önce gidecekleri ülkenin
özelliklerinden haberdar olmak, sağlık ve güvenlik risklerini öğrenmek beklentisini dikkate
alarak, bu risklerin ilgili birimler tarafından da en aza indirmeye yönelik önlemlerin alınması
girişimlerini beraberinde getirmelidir.
Yine
Küresel
Turizm
Etik
Kodlarına
ilişkin
“Yatırımcıların
Turizmin
Gelişmesindeki Yükümlülükleri” şeklindeki 6. maddesi özellikle, turizm yatırımcılarını ve
işletmelerini
müşterilere
karşı
dürüst
davranmaya
özen
göstermeleri
gerekliliğini
vurgulamaktadır. Bu madde pazarlamayla ilgili olarak, özellikle turistlerin olabildiğince
detaylı bir şekilde bilgilendirilip, nasıl bir tatil geçireceklerini onların zihinlerinde
oluşturmalarına yardımcı olacak, gerçek verileri turistlere sunmayı içermektedir. Bu
oluşumdan sonra ise uygulama devreye girdiğinde, müşterilerin tasarladıkları tatili sorunsuz
bir şekilde geçirmelerinin sağlanması da dikkat edilmesi gereken konular arasındadır.
Aynı şekilde 6. maddenin içeriğinde belirtilen, en önemli etik değerlerden biri olan
dürüstlük ilkesine, turizm yatırımcıları ve işletmecileri tarafından hizmetin her aşamasında
işlerlik kazandırılmalıdır. Satılan turlarla ilgili bilgiler gerçekleri yansıtmalıdır. Çevresindeki
üç beş ağaca bakılarak işletme için “ormanlık arazidedir”, denize karayoluyla epey bir mesafe
kat ettikten sonra ulaşılma olanağı bulunan bir otel için, “denize sıfır” gibi yanıltıcı ve etik
olmaktan uzak ifadeler, özellikle bilgilendirme aşamasında (basın, yayın, dergi, broşür vb.
gibi her türlü iletişim aracı vasıtasıyla) verilmemelidir. Lüks otobüslerle seyahat taahhüt edip,
havalandırması çalışmayan bir otobüsle tatile çıkmak, belki de daha turun başında müşteri
için bir hayal kırıklığı olabileceği gibi bunun etik açıdan hiç de doğru bir uygulama
olmadığının tüm turizm işletmelerince kabul edilmesi gerekmektedir.
24
SONUÇ
Faaliyet alanı ne olursa olsun bütün işletmeler, özellikle 1980’li yıllardan itibaren,
toplumsal ahlak kurallarına saygılı, temiz kuruluş, sorumlu kuruluş, tüketicisini düşünen
kuruluş vb. gibi imajlarla toplum nezdinde kendine yer edinebilmek için yoğun çaba içerisine
girmişlerdir. Bu çabaların içeriği, çalışmada da detaylı bir şekilde incelendiği üzere, genelde
etik ilke ve kurallara ilişkin davranış ve uygulamalarını kapsamaktadır. Bu noktada söz
konusu bu çabalara girişen işletmeler, tüketiciye sunmuş oldukları ürünlerde, onların
beklentilerini karşılama yükümlülüğünden, şikayet sonrası hizmetleri sağlama döngüsüne
kadarki tüm beklentilerini eksiksiz olarak yerine getirme uğraşı içerisindedirler. Söz konusu
bu döngüyü, hizmet pazarlaması açısından ele aldığımızda, hizmetler sahip oldukları
özelliklerden dolayı, pazarlanma çabalarında daha fazla
etik sorunlara fırsat vereceği
tartışmalarını gündeme getirmektedir. Bu bağlamda turizm sektörünün, yüksek temas düzeyli
hizmetlerin yoğun olarak pazarlandığı bir alan olması, bu sektörde de bir takım etik sorunları
berbareinde getirmektedir.
Hizmet pazarlama karması elemanları kapsamında çalışmada ayrıntılı bir şekilde
değinilmeye çalışılan bu sorunların giderilmesine yönelik, gerek genel pazarlama etik kod
uygulamaları, gerekse turizm sektörüne yönelik Dünya Turizm Örgütü’nün geliştirmiş olduğu
etik kodlarını, tüm pazarlama çabalarında dikkate almak, işletmelerin uzun dönemde toplum
tarafından benimsenmesinde önemli ölçüde bir avantaj sağlayacaktır.
Gerek söz konusu bu alanlarla ilgili gerekse diğer (yönetim, muhasebe vb.) alanlarda
oluşturulan
etik kodlar,
bağlayıcı olmamakla birlikte, uyulmadığında toplumsal güçler
tarafından ayıplanma, dışlanma veya sosyal tepkileri gündeme getirecektir. Diğer yandan,
doğru davranma anlayışı, değerleri, ilkeleri ve standart sistemlerini kapsayan ve bunları özgür
irade ve vicdanıyla yaşama geçirmeyi gerektiren “Etik Kurallar”, bir öz disiplin yaratarak tüm
işletmelerin uzun dönemde ayakta kalmalarını sağlayacak önemli derecedeki destek
unsurlarındandır. Bu çerçevede, tüketicinin turistik ürünü satın almak istemesiyle başlayan
iletişimin doğru kurulamaması, en küçük bir hatanın veya tüketiciyi yanlış yönlendirmenin
bedelinin çok ağır olabileceği turizm sektöründe, tüm pazarlama karma elemanları
kapsamında girişilen faaliyetlerde etik ilkeler çerçevesinde hareket edilmesi, uzun vadede
gerek işletme, gerekse ülke çıkarlarına son derece olumlu katkılar olarak karşılığını
verecektir.
25
Emek yoğun bir sektör konumunda olan turizm sektöründe faaliyette bulunan
işletmelerde, özellikle pazarlama çabalarında olmak üzere tüm faaliyetlerinde herhangi bir
etik kurallar listelerinin mevcut olup olmadığı ve söz konusu bu kuralların ne derecede
uygulandığına dönük çalışmaların yapılması, bu alana yönelik araştırmaların yetersiz olduğu
ülkemizde, mevcut durumun ortaya konması bakımından da önemli ölçüde bilimsel veri
kaynakları sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
Akat, Ö. (2000). Pazarlama Ağırlıklı Turizm İşletmeciliği. 2.Baskı. Bursa: Ekin Kitabevi.
Albers-Miller, N. (1999). “Consumer Misbehavior: Why People Buy Illicit Goods”, Journal
of Consumer Marketing, 16 (3), 396-404.
Al-Khatib, J. A., Dobie, K. ve Vitell, SJ. (1995). “Consumer Ethics in Developing Countries:
An Empirical İnvestigation”, Journal of Euro – Marketing, 4 (2), 87-109
Altunışık, R. ve Sarıkaya, N. (2003). “Aynanın Hangi Yüzü: Tüketiciler Düşüncelerini
Yansıtıyor mu?”, I.Türkiye Uluslararası İş ve Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara:
Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19
Eylül, 431-439.
Altuğ, N. ve Güler, E.G. (2003). “Pazarlama Etiği: Hizmet Pazarlamasında Karşılaşılan Etik
Sorunlar ve Malların Pazarlanmasından Farklılıkları”, I.Türkiye Uluslararası İş ve Meslek
Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara: Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği
Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19 Eylül: 321-327.
Aydın, İ. P.(2002). Yönetsel Mesleki ve Örgütsel Etik. 3.Baskı. Ankara: PegemA Yayıncılık.
Berkman, Ü. (1999). “Sosyal Sorumluluk, İş Ahlakı Gelişimi ve Yakın
Geleceği”,http://www.kho.edu.tr/yayinlar/bilimdergisi/bilimder/doc/1999-2/bilder5.doc.
(Erişim Tarihi: 19.04.2004).
Bitner, M. J. (1990). “Evulating Service Encounters: The Effect of Pysical Surroundings and
Employee Responses, Journal of Marketing”, 54 (2), 69-82.
Carrigan, M, ve Atalla, A. (2001). “The Myth of Ethical Consumer – Do Ethics Matter in
Purchase Behaviour?”, Journal of Consumer Markting, 18 (7), 560-577.
Daly, S.P. ve Mattila, M.M. (2000). “Darwin And Ethics: Using Natural Selection To
Understand Ethical Business And Organizational Behavior”, EJBO: Journal of Business and
Organization Ethics, 5(1), http://www.ejbo.jyu.fi/ejbo/articles/daly.html. (Erişim: 28.06.2004).
De George, R. T. (1999), Business Ethics, 5th.ed. New Jersey: Prentice Hall.
Fleckenstein, M. P. ve Huebsch, P. (1999). “Ethics in Tourism-Reality or Hallucination”,
Journal of Business Ethics, 19 (1), 137-142.
Fullerton, S., Taylor, D. ve Gosh, BC. (1997). “A Cross-Cultural Examination of Attitutes
Towards Aberrant Consumer Behaviour in The Marketplace: Some Preliminary Results From
The USA, New Zealand And Singapore”, Marketing Intelligence&Planning, 15 (5), 208-212.
Goodwin, H. ve Francis, J. (2003). “Ethical and Responsible Tourism: Consumer Trends in
the UK”, Journal of Vacation Marketing, 9 (3), 271-284.
26
Görpe, S. ve Mengü, S.Ç. (2003). “Halkla İlişkilerde Etik Değerlerin Algılanması ve
Anlamlandırılması”, I.Türkiye Uluslararası İş ve Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara:
Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19
Eylül, 147-157.
Güler, E. G. (2003). “Ethics In Tourism”, I.Türkiye Uluslararası İş ve Meslek Ahlakı
Kongresi Bildirileri, Ankara: Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve
Araştırma Merkezi, 17-19 Eylül, 291-299.
Hartman, L. P. (1998). Perspectives in Business Ethics. Singapore: McGraw-Hill Companies
Inc.
Hatcher, T. (2004). “Environmental Ethics As An Alternative For Evaluation Theory İn For Profit
Business Contxt” Evaluation And Program Planning, 27, 357-363 .
Hitt, W. D. (1990). Ethics And Leadership: Putting Theory Into Practice. Columbus: Battelle
Press.
İçöz, O. (2001). Turizm İşletmelerinde Pazarlama, İlkeler ve Uygulamalar. Ankara: Turhan
Kitabevi.
Javalgi, R. G. ve.Whıte, D.S. (2002). “Strategic Challenges for the Marketing of Services
Internationaly”, International Marketing Review, 19 (6), 563-581.
Jones, T. M. (1991). “Ethical Decision Making By Invıduals in Organizations: An IssueContingent Model”, The Academy of Management Review, 16 (2), 366-395.
Kavak, B., Bayhan, P. ve Atakan, Ş. (2003). “An Emprical Investigation on the Effect of
Moral Devolopment Level on Consumer Ethical Decision Making: An Evidence From
Turkey”, I.Türkiye Uluslararası İş ve Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara: Hacettepe
Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19 Eylül,440-450.
Kılınç, İzzet. (2000). “İş Etiki Kapsamında Otel Yöneticilerinin Çalışanlara Karşı Etik
Sorumluluklarının İzmir’de Turizm İşletmeciliği Ve Otelcilik Öğrenimi Gören Öğrencilerin
Bakış Açıları İle Değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 2, (3), 23-35.
Kinnear, T. ve Bernhardt, K.N. (1986). Principles of Marketing, 2nd.ed. Scott: Foresman and
Company, Glenviev, Illions.
Kottler, P. (1984). Pazarlama Yönetimi -Çözümleme, Planlama ve Denetim-. (Çev. Yaman
Erdal), İstanbul: Bilimsel Yayınlar Derneği.
Koyuncu, M. (1999). “Sosyal Sorumluluklar ve İş Ahlakı”, Pazarlama Dünyası Dergisi, 13
(73), 10-16.
Kozak, M. ve Karakaş, G. (2003). “Otel İşletmelerinde Çalışan Servis Personelinin Etik
Davranışları Üzerine Bir Araştırma”, Turizm Akademik, 5 (2), 1-16.
Kozak, N., Kozak, M.A. ve Kozak, M. (2001). Genel Turizm İlkeler-Kavramlar, Ankara:
Detay Yayıncılık.
Lamberton, L.H. ve Minor, L. (1995). Human Relations: Strategies For Success. Chicago:
Irwin Mirror Press.
Martin, C. L. (1999). “The History, Evolution and Principles of Services Marketing: Poised
for the New Millennium”, Marketing Intelligence & Planning, 17 (7), 324-328.
Mucuk, İ. (2001), Pazarlama İlkeleri, 13.Basım. İstanbul: Türkmen Kitabevi.
27
Oluç, M. (1987). “Pazarlama Sözcüğünün Ortaya Çıkması ve Pazarlama Düşüncesindeki
Gelişme”, Pazarlama Dünyası Dergisi, 1 (1), 3-4.
Odabaşı, Y. ve Oyman M. (2002). Pazarlama İletişimi Yönetimi. İstanbul: Mediacat Kitapları.
Oyman, M. (1999). “Pazarlamada Etik Karar Alma”, 4.Ulusal Pazarlama Kongresi
Bildirileri, Antakya:Mustafa Kemal Üniversitesi İ.İ.B.F. 18-20 Kasım, 290-299.
Özdemir, Ş., Torlak, Ö. ve Altunışık, R. (2003). “Tüketici Ahlakı Üzerine Bir Araştırma”,
I.Türkiye Uluslararası İş ve Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara: Hacettepe
Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19 Eylül, 421430.
Özmen, M ve Torlak, Ö. (2003). “İçerik Analizi İle Basılı Reklamlarda Kadın Figürleri
Kullanımının Pazarlama Ahlakı Açısından Değerlendirilmesi”, I.Türkiye Uluslararası İş ve
Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara: Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği
Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19 Eylül, 403-411.
Pieper, A. (1999). Etiğe Giriş (Çev: V. Atayman), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Rao, C.O. ve Singhapakdi, A. (1997). “Marketing Ethics: A Comparasion Between Services
and Other Marketing Professionals”, The Journal of Services Marketing, 11 (6), 409-426.
Rawwas, M. Y. A., Patzer, G.L. ve Klassen, M.L. (1995).“Consumer Ethics In Cross-Cultural
Settings: Entrepreneurial Implications”, Europen Journal of Marketing, 29 (7), 62-78.
Rawwas, M.Y.A. (1996). “Consumer Ethics: An Emprical Investigation of the Ethical Beliefs
of Austrian Consumers”, Journal of Business Ethics, 15 (9), 1009-1019.
Sökmen, A. ve Boylu, Y. (2001). “Otel İşletmeleri Yöneticileri Açısından Etik Kavramı ve
Uygulamaları: Ankara’da Amprik Bir Araştırma”, Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim
Fakültesi Dergisi, 4 (5), 31-54.
Sütütemiz, N., Mert, K., Sarıkaya, N. ve Altunışık R. (2003). “Pazarlamada Etik: Öğrenci
Gözüyle Pazarlama Eğitimi ve Uygulamalarında Etik Konuların Algılanması”, I.Türkiye
Uluslararası İş ve Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara: Hacettepe Üniversitesi
İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19 Eylül, 680-685.
Tarakçıoğlu, S. (2003). “Yönetici Etik Davranışlarının Değerlendirilmesinde Cinsiyet
Faktörü: Ankara’daki Otel İşletmelerinin Sınır Departmanlarında Ampirik Bir Araştırma”,
Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, 6 (2), 180-219.
Torlak, Ö. (2001). Pazarlama Ahlakı: Sosoyal Sorumluluklar Ekseninde Pazarlama Kararları
ve Tüketici Davranışları Analizi. İstanbul: Beta Basım yayım Dağıtım A.Ş.
Torlak, Ö., Altunışık, R ve Özdemir, Ş. (2003). “Satış Elemanlarının Pazarlama Ahlakına
Yönelik Algılamalarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma”, I.Türkiye Uluslararası İş ve
Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara: Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği
Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19 Eylül, 412-420.
Tsalikis, J. ve Fritzsche, D.J. (1989). “Business Ethics: A Literature Review with a Focus On
Marketing Ethics”, Journal of Business Ethics, 8 (9), 695-743.
Ural, T. (2003), İşletme ve Pazarlama Etiği. (Editör: C. Yükselen), Ankara: Detay Yayıncılık.
Uzkurt, C. ve Torlak, Ö. (2003). “İşletmelerin Pazarlama Uygulamalarının Tüketicilerce
Ahlaki Açıdan Değerlendirilmesi”, I.Türkiye Uluslar arası İş ve Meslek Ahlakı Kongresi
Bildirileri, Ankara: Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve Araştırma
Merkezi, 17-19 Eylül, 675-680.
28
Ülger, G. (2003). “İnsana ve Doğaya Saygı Anlayışında Turizmde Etik İlkeleri Taslağı’nın
İşlevselliği”, I.Türkiye Uluslararası İş ve Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara:
Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19
Eylül, 328-338.
Üner, M.M.. (1994). “Hizmet Pazarlamasında Pazarlama Karması Elemanları Değişiklik
Gösterir mi?”, Pazarlama Dünyası Dergisi 8, (43), 3-11.
Üner, M.M.. (1999). “İhracat Pazarlaması Literatürünün, Uluslararası Konaklama Hizmetleri
Pazarlaması Literatürüne Uyarlanması Üzerine Bir Deneme”, Anatolia: Turizm Araştırmaları
Dergisi, Yıl:10: 9-16.
Üner, M.M. (2003). “Pazarlama Tanımı Üzerine”, Pİ - Pazarlama ve İletişim Kültürü Dergisi,
Nisan-2003: 44-57.
Ünlüönen, K. ve Olcay, A. (2003). “Otel İşletmelerinde Çalışan İşgörenlerin Ahlak
Sorumluluklarını Yerine Getirebilmesinde Eğitim Düzeyinin Önemi Üzerine Bir Araştırma”.
Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, 6 (2), 91-112.
Velioğlu, M. N. (2003). “Pazarlamada Etik(siz) misiniz?”, I.Türkiye Uluslararası İş ve
Meslek Ahlakı Kongresi Bildirileri, Ankara: Hacettepe Üniversitesi İşletmecilik Meslek Etiği
Uygulama ve Araştırma Merkezi, 17-19 Eylül, 276-290.
Vermillion, L. J., Lassar, W.M. ve Winsor, R.D. (2002). “The Hunt-Vitell General Theory Of
Marketing Ethics: Can İt Enhance Our Under”, Journal of Business Ethics, 41 (3), 267-285.
Wheeler, M. (1995). “Tourism Marketing Ethics: An Introduction”, International Marketing
Review, 12 (4), 38-49.
Williams, O.F. ve Murphy, P.E. (1990), “The Ethics of Virtue: A Moral Theory for
Marketing”, Journal of Macromarketing, 10 (1), 19-30.
WTO.(1999). World Tourism Organization, Global Code Of Ethics For Tourism,
http://www.world-tourism.org/projects/ethics/principles.html. (Erişim: 25.04.2004).
Yüksel, Ö. ve Tunç, A. (2001), “Turizm İşletmeleri Yöneticilerinin İş Etiğine Yaklaşımları
(Ankara İlinde Uygulamalı Bir Araştırma)”, Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim
Fakültesi Dergisi, 4 (5), 157-170.
Ziad, S., Vitell, S. J. ve Rawwas, M.Y.A. (2003). “Consumer Ethics: Determinants Of Ethical
Beliefs of African Americans”, Journal of Business Ethics, 46 (2), 175-186.
29
Download