Bilgi-işlem yaklaşımı • Bilgi-işlem yaklaşımı bilişsel gelişmeci yaklaşımı destekler niteliktedir. • Bilgi-işlem yaklaşımının ortaya koyduğu açıklamalar bilişim teknolojisinin gelişmesi ile birlikte daha iyi anlaşılmaktadır. • Bu yaklaşım insan beyninin çalışmasını bir bilgisayara benzeterek öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini açıklamaya çalışmaktadır. Dıştan Gelen Uyarıcılar GİRDİLER İşlem Merkezi DUYULAR Kısa Süreli Bellek SAKLAMA Uzun Süreli Bellek Bilgi-işlem yaklaşımı…….. •Tıpkı bilgisayarda olduğu gibi dıştan gelen uyarımlar girdi olarak beyne girer orada işlenir, değerlendirilir, daha önceki bilgilerle bütünleştirilir ve kodlanarak belleğe yerleştirilir. •Bu işlemden sonra davranım gerçekleşir. Bilgilerin belleğe yerleştirilmesi önce kısa süreli belleği oluşturur. Kısa süreli belleğe gelen bilgiler organize edilir, işlenir, anlamlaştırılarak kodlanır ve saklanmaya hazır hale gelir. Bu da uzun süreli belleğin oluşması anlamına gelir. •Dışardan gelen her türlü mesaj önce duyu organlarımız tarafından algılanır. Algılanan bilgi belli bir seçim sonrası kısa süreli belleğe gelir. • Bilginin özelliği ve mevcut bilgi birikimi veya bilişsel yapı bu seçimde önemli rol oynamaktadır. •Bu aşamadan sonra bilginin işlenme ve saklanma süreci başlar ve bu tamamlandığında uzun süreli bellek oluşur. •Uzun süreli belleğin oluşmasında gelen bilginin mevcut bilgi birikimi veya bilişsel yapıya göre sınıflanabilir olması, kodlanabilir olması önemlidir. Bilgi-işlem yaklaşımı…….. • Bilgi-işlem yaklaşımın öğretime yaptığı önerileri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz: • Dıştan gelen mesajların öğrenci tarafından istendik düzeyde algılanabilmesi için birden çok duyu organına hitap eder nitelikte olması önemlidir. Bu nedenle öğrenme ortamları tasarlanırken farklı öğretim yöntemlerinin kullanılmasına dikkat edilmelidir. • Öğrenciye sunulan bilgiler öğrenci için sınıflanabilir ve kodlanabilir olmalıdır. Bu nedenle öğretilecek konular sistematik bir yapı içinde sırayla sunulmalıdır. Fonksiyonalist yaklaşım • Fonksiyonalist yaklaşım davranışçıları ve bilişsel gelişmecileri benimser. Ancak farklı olarak öğrenmenin amaca yönelik boyutunu öne çıkarır. • Fonksiyonalistlere göre, bireyin davranışları bilinçlidir ve çevreye uyum sağlamak amacını taşırlar. • Bu nedenle, algılama, düşünme, duygu ve irade gibi çeşitli içsel eylemler hayatta karşılaşılan sorunların çözülmesine yöneliktir. • Benzer nedenlerle zihinsel süreçler de bireyin çevresiyle uyum içerisinde yaşamını sürdürmesi amacıyla gerçekleştirilir. • Bu açıklamalardan fonksiyonalistlerin öğrenmeyi faydalılık işlevsellik yönleriyle ele aldıkları anlaşılmaktadır. Fonksiyonalist yaklaşım……. • Fonksiyonalist yaklaşımın öğretime yaptığı önerileri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz: • Mademki insan davranışları amaca yöneliktir, o halde öğretim programları hazırlanırken öğrenci ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Öğrenilecek konunun ne işe yarayacağı, çevreye uyum probleminin çözümüne nasıl katkıda bulunacağı öğrenci tarafından bilinirse konuya karşı ilgi artacaktır. • Öğretmen öğreteceği ilişkilendirerek vermeli, işlevleri vurgulanmalı. konuları konunun günlük hayatla günlük hayattaki Bütünleştirici (constructivsm) yaklaşım • Davranışçı, Gestaltçı, bilgi-işlem, fonksiyonalist ve bilişsel gelişmeci olarak kısaca tanıtmaya çalıştığımız yaklaşımları daha özet olarak iki grupta toplayabiliriz. • Birincisi, bilginin bireyden bağımsız olduğu yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre, bilgi zaten bir yerlerde vardır. Bireyin görevi bu bilgiye ulaşmaktır. Öğrenilen bilginin öğrenme sürecinden bağımsız olduğunu savunan öğretmen merkezli öğretim yöntemleri bu epistemolojik yaklaşıma dayanır. Bilgi bireyden bağımsız görüldüğü için öğrencinin üretebileceği bir şey yoktur. Sadece otoritenin elinde olan bilgiyi almakla sorumludur, yani öğrenci pasif alıcıdır. • Buna karşın ikinci yaklaşım ise bilginin bizzat aktif olarak birey tarafından üretildiğini savunur. Bu yaklaşıma göre, bilgi bireyden bağımsız değildir ve birinden bir başkasına doğrudan aktarılamaz. Bilginin doğasına bu açıdan bakıldığında bilginin kurulmasında veya elde edilmesinde otorite bireyin kendisi olmaktadır. • Epistemolojik bir yaklaşım olarak bu ikinci yaklaşım ile örtüşen constructivism de bireyin çevresiyle yaptığı aktif etkileşim sonucu kendi bilgisini kurduğunu söylemektedir. Parçaların bir araya getirilerek bir yapının oluşturulması anlamında kullanılan constructivsm ülkemizde yapısalcı veya bütünleştirici yaklaşım olarak bilinmektedir. Bütünleştirici (constructivsm) yaklaşım……. • Bütünleştirici yaklaşımın öncülerinden Piaget, bireyin çevresi ile aktif etkileşimi sonucu bilgisini kurmasını accommodation (uyma) ve assimilation (özümseme) adını verdiği iki ardışık süreç ile açıklamaktadır. Uyma MEVCUT DURUM ADAPTASYON Özümseme YENİ DURUM Bütünleştirici (constructivsm) yaklaşım………… • Piaget’nin bahsettiği etkileşim sadece bireyin kendi başına çevresiyle etkileşimi değildir. • Popper bilginin oluşumunu, bireyin çevresiyle etkileşimine sosyal bir boyut daha ekleyerek açıklamaktadır. • Popper’e göre bireyin üç farklı dünyası vardır. Birinci dünyası kendi iç dünyasıdır. İkinci dünya ise bireyin fiziksel çevresidir. Bireyin üçüncü dünyası ise sosyal dünyasıdır. 3. Dünya 2. Dünya 1. Dünya Bütünleştirici (constructivsm) yaklaşım………… • Bütünleştirici yaklaşım kısaca bize bilginin birey tarafından kurulduğunu ve bunun da bireyin çevresiyle aktif etkileşim sürecinde gerçekleştiğini söylemektedir. • Bu etkileşimde birey sosyal çevresinden ve kültüründen de soyutlanmış değildir. Sonuç olarak, bilgi bireyin aktif ürünüdür ve bilgi bireyden bağımsız değildir. • O halde, matematik bizden önce vardı, bir yerlerde gizlenmiş bizim bulmamızı bekliyor gibi yaklaşımın tersine matematik bireyin zihinsel faaliyetlerinin ürünüdür, biz de yeni matematiksel bilgiler üretebiliriz görüşü karşımıza çıkmaktadır. • Dolayısıyla, öğrenmenin işlevsel ve kalıcı olabilmesi için öğrenci, kendi bilgisini oluşturma sürecinde aktif olarak rol almalıdır. • Özellikle, matematik bilgi, boş bir kaba su boşaltılır gibi doğrudan doğruya anlatım yoluyla pasif durumdaki öğrencinin kafasına aktarılamaz. • Bütünleştirici yaklaşımı benimseyen eğitimciler bu nedenlerden dolayı öğrenciyi sünger gibi görmek yerine büyüyen bir fidan gibi görmektedir. Matematik anlatılarak öğretilmez Matematik yaparak öğrenilir. Bütünleştirici (constructivsm) yaklaşım………… • 1. 2. 3. 1. • • Öğrencilerin daha önceki deneyimlerinden ve ön bilgilerinden yararlanarak yeni karşılaştıkları durumlara anlam verebileceklerini ve onları özümseyebileceklerini savunan bütünleştirici yaklaşımı yansıtan bir öğrenme ortamının 4 aşaması vardır: Birinci aşama (giriş-merak uyandırma) Bu amaçla gerçekleştirilecek etkinliklerin öğrencilerin yaklaşık öğrenme eşiğine uygun olmalarına dikkat edilmelidir. İkinci aşama (açıklama-keşfetme) Bu aşamada öğretilmesi istenilen kavramla ilgili deneyimler öğrenciye kazandırılır. Üçüncü aşama (soyutlama) Bu aşama öğrencilerin düşüncelerini, mevcut bilgilerini sorguladığı, onları başka bilgi ve görüşlerle karşılaştırdığı ve değiştirdiği aşamadır. Dördüncü aşama (değerlendirme) Bu aşama yeni kazanılan bilginin başka durumlara uygulanması aşamasıdır. Örneğin, Pythagoras teoremini öğrendikten sonra öğrencilere; üç eşkenar üçgenden birinin alanı diğer ikisinin alanları toplamına eşittir. Bu üçgenin kenar uzunluğunu diğer üçgenlerin kenarları cinsinden bulunuz türünden bir sorunun sorulması gibi. Bu aşama öğrencilere dersin başı ile sonu arasında kendi bilgi yapılarında meydana gelen değişiklikleri gözden geçirme fırsatı vererek öğretmen tarafından sonlandırılır. Bu aşamanın en önemli özelliği yeni kavramların pekiştirilmesinin ve farklı ortamlarda yeniden yorumlanmasının amaçlanmasıdır. Bütünleştirici (constructivsm) yaklaşım………… • Görüldüğü gibi yapılandırmacı öğrenme ortamı tasarımında öğretmen doğrudan bilgi aktarıcısı rolünü oynamamaktadır. • Öğretmen daha çok özel stratejiler ve teknikler uygulayarak bilginin elde edilmesini kolaylaştırıcı ortamlar hazırlamaktadır. • Böyle bir öğrenme ortamında öğrenciler matematiği, tartışma, uzlaşma ve problem çözme etkinliklerinden oluşan insan emeğinin bir ürünü olarak görmeye başlayacaktır. • Daha az anlatan ve açıklayan bunun yanında öğrenci ile daha çok etkileşim içinde olan, öğrencinin de bir matematiği olabileceğini her zaman göz önünde bulunduran, zengin tartışma, varsayım ve problem çözme ortamları hazırlayarak doğru matematiksel bilginin kurulmasını sağlayan bir eğitimci olma yolunda kendimizi hazırlamalıyız.