ÜNİTE 10

advertisement
Uluslararası Vergi Hukuku- Law 422
Ders 1-2
1- Uluslararası
tanımlanması
çifte
vergilendirme
kavramının
Uluslararası çifte vergilendirmenin (international double
taxation) ayırt edici unsuru: vergilendirmenin birden fazla
devlette yapılması.
Uluslararası çifte vergilendirmenin iki türü: uluslararası
hukuksal çifte vergilendirme (international juridical double
taxation)
ve
uluslararası
ekonomik
çifte
vergilendirme
(international economic double taxation)
Uluslararası hukuksal çifte vergilendirme: aynı vergi
yükümlüsü, aynı vergi konusu için iki farklı devlette aynı
veya benzer vergilerle vergilendirilir.
Uluslararası ekonomik çifte vergilendirme: aynı vergi
konusu farklı vergi yükümlülerinin elinde ve iki farklı
devlette vergilendirilir.
“Uluslararası çifte vergilendirme iki (veya daha fazla)
devletin, aynı vergi yükümlüsünü, aynı vergi konusu ile
bağlantılı olarak ve aynı vergilendirme dönemi için benzer
vergilerle vergilendirmesidir”.
2- Uluslararası
çifte
vergilendirmenin
sebeplerinin belirlenmesi
hukuksal
a) Vergilendirme yetkisinin kapsamının açıklanması
Uluslararası hukukta yetkinin sınırı
Uluslararası
çifte
vergilendirmede
“iki
devletin
vergilendirme
yetkileri
çakışmaktadır.
Bu
durum,
bu
devletlerin iki ayrı “egemen” devlet olmasından kaynaklanır.
Vergilendirme
yetkisi,
devletin
ülkesi
üzerindeki
egemenliğinin mali alandaki görünümüdür. Bu yetki, egemenlik
ile aynı zaman ve yerde var olan, egemenliği doğal olarak
takip eden, fakat aynı zamanda egemenlikle sınırlı olan bir
yetkidir. Dolayısıyla, egemenliğin sınırları aynı zamanda
vergilendirme yetkisinin de sınırıdır.
Uluslararası hukukun iki ilkesi, devletin yer ve kişi
bakımından (rationae loci ve rationae personae) yetkisinin
çerçevesi ve niteliği konusunda bir düzen getirir:
Birincisi, bir devlet egemenliğini ancak “ülkesi üzerinde”
kullanabilir. Devlet yetkilerinin yer itibariyle sınırını
1
gösteren
bu
ilke
“ülkesel
egemenlik”
(territorial
jurisdiction) olarak adlandırılır. Ülkesel egemenlik, bir
ulusal hukuk düzeninin o ülkede bulunan bütün kişi ve şeylere
ya da olaylara uygulanabileceğini gösterir.
İkincisi, bir ulusal hukuk düzenine dahil kuralların
“kişisel egemenlik” (personal jurisdiction) altında bulunan
kişilere
uygulanabilmesidir.
Devletin
kişisel
egemenliği
altında
bulunan
kişiler,
devlete
uyrukluk
(tabiiyet
=
vatandaşlık = yurttaşlık) bağıyla bağlı olan kişilerdir.
Devlet bu kişileri, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, kendi
hukuk kurallarının kapsamına alma hakkına sahiptir.
Bu kurallar çerçevesinde, devletler, gerek ülkesel gerekse
kişisel egemenliklerine dayanarak, vergi konuları ve vergi
yükümlüleri üzerinde vergilendirme yetkilerini kullanabilir.
Vergilendirme alanında yetkinin sınırı
-- İkametgah ilkesi (residence principle)
İkametgah ilkesine göre vergilendirme, bir devletin
“ülkesel egemenliği” altında ikamet eden kişilerin dünya
çapındaki
gelirlerini
vergilendirmesidir.
Vergilendirmeye
temel olan ölçüt ikametgâhın bulunduğu yerdir. Bu açıdan
ülkesellik genişleyerek kişisellik kazanır. Buradaki hukuksal
ilişki “kişisel bağ” (personal link) temeline dayanır ve
kaynağını
“kişisel
anlamda
ülkesel
egemenlikten”
(territoriality in the personal sense) alır.
Devletin, ülkesel egemenliği altındaki kişilerin dünya
çapındaki gelirlerini vergilendirerek yükümlünün mali gücünü
bütünüyle yakalaması halinde, ülkesel sınırlarını aşması ve
sınır ötesindeki vergi konularına uzanması söz konusudur. Bu
durumda, vergilendirme yetkisini kullanan devlet ile ülkesel
bağ içinde olan vergi konusu değil, vergi yükümlüsüdür.
Vergilendirme
yetkisine
konu
olan
gelir
veya
servetin
sahibinin mali ikametgahının o devlet ülkesinde bulunması
vergilendirmenin meşru temelini oluşturur.
Mali
ikametgah
kavramı:
İkametgah
ilkesinde
geçen
ikametgahtan
kasıt,
vergi
hukukunun
kendine
özgü
kavramlarından biri olan mali ikametgahtır (fiscal residence).
Mali ikametgah, özel hukuktaki devletle kişi arasında hukuki
bir bağ yaratan ve kişinin yer ile ilişkisini tanımlayan
ikametgahtan
daha
geniş
bir
kavramdır.
Vergilendirme
bakımından mali ikametgah, özel hukuktaki ikametgahı da
kapsayan çeşitli ölçütleri içerir. Bu açıdan mali ikametgah
yükümlünün belirli bir ülkede
oturduğu, bulunduğu veya
işlerini yürüttüğü yerdir. Bu yer, gerçek kişiler için
ikametgah
(domicile),
ev
(residence),
işyeri
(permanent
2
establishment); tüzel kişiler için yasal merkez (legal seat),
yönetim merkezi (place of management) veya benzer nitelikli
bir yer olabilir. Dolayısıyla mali ikametgah terimi yerleşme
yeri anlamında, bir ülke ile kişisel ilişki kurulmasının
çeşitli ölçütlerini içeren bir üst kavramdır.
İkametgah ilkesine dayanan vergilendirmede kişinin hem
yurt içi gelirleri hem de yurt dışı gelirleri vergilendirilir.
Buradaki yükümlülük türü tam yükümlülük olarak adlandırılır
(full tax liability).
-- Kaynak ilkesi (source principle)
Kaynak ilkesine göre vergilendirme, bir devletin “ülkesel
egemenliği” altında bulunan vergi konuları ve vergi doğurucu
olayları
vergilendirmesi
esasına
dayanır.
Bu
ilkede
vergilendirmeye temel olan husus,
gelirin doğduğu veya
malların bulunduğu yerdir. Kaynak ilkesi, bir devletin vergi
yasalarını, ülkesinde bulunan yerli ya da yabancı herkese ve
bütün hukuksal işlemlere uygulaması anlamına gelir. Bu ilke
kaynağını “kişisel olmayan anlamda ülkesel egemenlikten”
(territoriality in the real sense) alır. Buradaki hukuksal
ilişki “ekonomik bağ” (economic link) temeline dayanır, vergi
yükümlüsünün ikametgahının yeri veya uyrukluğu önem taşımaz.
Kaynak
ilkesine
dayanan
vergilendirmede,
vergi
yükümlüsünün
sadece
ülke
içi
gelirleri
vergilendirilir.
Buradaki
yükümlülük
türü
dar
yükümlülük
(limited
tax
liability) olarak adlandırılır.
-- Uyrukluk ilkesi
Uyrukluk
ilkesine
göre
vergilendirme,
vergilendirme
yetkisini kullanan devletin “kişisel egemenliği” altındaki
vatandaşlarının
dünya
çapındaki
gelir
ve
servetlerini
vergilendirmesidir.
Uyrukluk,
bir
devlet
ile
vatandaşı
arasındaki siyasi bağı (political link) ifade eder. Uyrukluk
ilkesi, bugün çok az ülke tarafından uygulanan bir ilke
niteliğindedir.
b) Vergilendirme Yetkilerinin Çakışması
Vergilendirme yetkisini kullanan devletler, gelir vergisi
sistemlerini ikametgâh, kaynak veya uyrukluk ilkelerinden
herhangi
birine
dayalı
olarak
kurabilir.
Vergilendirme
ilkelerinden hangisinin seçileceği ekonomik tercih meselesidir
ve devletler vergi sistemlerini ulusal ya da uluslararası
çıkarlarına göre, birbirinden farklı ilkelere dayandırabilir.
3
Bu farklılık, kişilerin tek bir devletle hukuki ilişki
içinde olmaları halinde sorun yaratmaz. Buna karşılık,
kişilerin birden fazla devletle ilişki içinde olmaları
nedeniyle birden fazla vergilendirme yetkisinin kapsamına
girmeleri halinde çifte vergilendirme sorunu ile karşılaşılır.
Hatta aynı vergilendirme ilkesine dayalı sistemlere sahip
devletlerde
bile,
kavramların
farklı
yorumlanması,
aynı
yükümlünün veya konunun çeşitli vergilendirme yetkileri ile
karşılaşmasına neden olur.
- Tam Yükümlülükler Arası Çakışma
Tam yükümlülükler arası çakışma halinde, iki devlet aynı
kişiyi dünya çapındaki gelirleri üzerinden tam yükümlüğe tabi
tutmaktadır.
-
Uyrukluk- ikametgah ilkelerinin çakışması
Burada devletlerden biri vatandaşını dünya çapındaki
gelirleri üzerinden, diğeri ise aynı kişiyi mukimi olduğu
gerekçesiyle hem iç hem de dış gelirleri üzerinden
vergilendirir.
-
iki ikametgah ilkesinin çakışması,
Devletlerden biri ikametgahın kendi ülkesinde olması,
diğeri ise yükümlünün ülkesinde altı aydan fazla süre ile
kalması
sebebiyle,
aynı
kişiyi
tam
yükümlüğe
tabi
tutmaktadır.
-
iki uyrukluk ilkesinin çakışması.
her iki devlet de aynı kişinin kendi vatandaşı olması
nedeniyle dünya çapındaki gelirlerini vergilendirmektedir.
- Tam Yükümlülük ile Dar Yükümlülük Arası Çakışma
Bu durumda, devletlerden birinin mukimi olan bir kişi
diğer devletten gelir elde etmektedir. İkamet devleti
ikametgah ilkesi dolayısıyla, kişiyi yurt içi ve yurt dışı
gelirleri üzerinden tam yükümlülük esasında vergilendirir.
Diğer devlet ise kaynak ilkesi çerçevesinde, kaynak ülkesi
sıfatıyla, ülkesinde doğan geliri dar yükümlülük esasına
göre vergilendirir. Uluslararası çifte vergilendirmenin en
sık rastlanan şekli budur.
- Dar Yükümlülükler Arası Çakışma
Bu durumda, her iki devlet, kendi mukimi olmayan
kişiyi, gelirin ülkesinde elde edilmesi dolayısıyla
yükümlülüğe tabi tutarak vergilendirir. Mukim olmayan
4
bir
dar
bir
kişinin, devletlerden birindeki işyerinin diğer devletten
gelir elde etmesi halinde iki devletin de kaynak ilkesi
uyarınca vergilendirme yapması bu duruma bir örnektir. Kaynak
ilkelerinin çakışması, devletlerin her birinin, seçtikleri
farklı ölçütler nedeniyle kendisini kaynak ülkesi olarak
nitelendirmesinden de doğabilir.
5
Download