Doç.Dr.Pınar AKSOY SAĞIRLI Tüm ökaryotik hücrelerde bulunur Nukleusu olmayan hücreler Eritrosit Trombosit Mercek Lifleri Ökaryot ile prokaryotları ayıran temel özelliktir. Hem genetik bilginin deposu hem kontrol merkezidir. DNA replikasyonu ve transkripsiyonu nukleus içinde gerçekleşir. Hücre büyüklüğü ile orantılıdır (5-10µM) Kural dışı hücrelerde vardır Küçük hücre, büyük nukleus içeren lenfositler gibi Oositler ise büyük hücrelerdir ancak küçük nukleus içerirler (30-40µM) 1.Genellikle hücre merkezinde (sentral nükleus) 2.Bazen hücre bazalinde (bazal nükleus) Örn: Prizmatik epitel hücreleri 3.Hücrenin bir tarafına çekilmiş (eksantrik nükleus) Örn: Plazma hücresi • Çoğu hücre tek nükleuslu • Binuklear (iki nükleuslu) hücreler Karaciğerde hepatositlerin 1/3’ü Leydig hücreleri (testis) HCl salgılayan hücreler (mide) • Polinüklear hücreler (çok nükleuslu) Osteoklast (5-10 nükleus) Desidual hücre (plasenta) Hücre genomunun nükleus membranı ile sarılarak sitoplazmadan ayrılması gen anlatımının ökaryotlara özgü mekanizmalarla düzenlenmesini sağlar. Ökaryotlarda; Nükleus DNA replikasyonu Transkripsiyon RNA işlenmesi Sitoplazma · Translasyon Prokaryot hücrelerde ise bütün işlemler sitoplazmada gerçekleşir 1. Gen ekspresyonu, Transkripsiyon sonrası mekanizmalarla ve Transkripsiyon sırasında proteinlerin (Transkripsiyon faktörlerinin) nukleusa taşınması ile düzenlenir. 2. DNA nukleus içine kapatılarak sitoiskelet sistemi tarafından etkilerden korunuz 1. Nükleus zarfı (Karyolemma) İç membran Perinuklear aralık Dış membran Kromatin 2. DNA + Protein (Histon ve Histon olmayan Proteinler) 3. Nükleolus 4. Nükleoplazma (Nukleus matriksi) Nükleus ve sitoplazma arasında bariyer oluşturur. Nükleus membranları da diğer membranlar gibi çift katlı fosfolipidlerden oluşur ve sadece küçük hidrofobik moleküllere karşı geçirgendir. Her bir zarın kalınlığı 7-10 nm kadar olup iki zar arasında perinükleer aralık adı verilen 20-40 nm genişliğinde bir açıklık vardır. Dış ve iç zar devamlı bir yapıda değildir; Bazı bölgelerde kaynaşarak nükleoplazma ile sitoplazma arasında iletişim sağlayan Nükleer porları oluştururlar. Dış zar GER ile devam eder. Nükleer zarf her iki taraftan da filamentlerle kuşatılmıştır. Dış zarı kuşatan filamentler az organize olmuş iken İç zarın içini fibröz bir ağ şeklinde kuşatan filamentler oldukça düzgün sıralanmıştır. Bu yapıya “Nükleer lamina” denir. Yapısı Lamina, Lamin proteinlerinden oluşur (Lamin A, Lamin B(1-2), Lamin C) Laminler araçapta filament ailesi üyesidir (60-80 kDa) Laminler birbiriyle bağlanarak önce ikili moleküller oluşturur daha sonra bunların da bir araya gelmesiyle ipliksi yapılar oluşur. • İpliksi proteinlerin yan yana düzenlenmesiyle nükleer laminanın kafesi andıran yapısı oluşur. • • • • • • İşlevi Kromatin için tutunma bölgeleri oluşturur Nükleus membranına destek sağlar Lamin mutasyonları • Nükleus zarfı bozulur • Musküler distrofi nedeni (Lamin A mutasyonu) • Miyopatiler vb. • Progeria (Hızlı Yaşlanma) Mitoz ve laminlerin etkisi Mitoz sırasında nükleus zarfı dağılır. Lamin B küçük membran veziküllerine bağlı durumda kalır. Lamin A ve C ise sitoplazmada çözünmüş durumdadır •Laminler fosforile oldugu zaman, ayrisirlar. Nukleer kılıf vezikullerine ayrılır. •Defosforilasyon ise bu durumu tersine çevirir ve çekirdeğin tekrar düzenlenmesi sağlanır. Nükleus izole edilip protein, lipid, RNA ve DNA içeriği özel yöntemlerle ortadan kaldırılırsa, nükleusta fibröz bir protein ağı bozulmadan geriye kalır. Bu yapıya nükleus matriksi (Nükleoplazma) denir. Böyle işlemlerden geçirilen nükleuslar elektron mikroskobu ile incelendiğinde nükleus matriksinin esas olarak fibrilsi elemanlardan oluştuğu görülür. Görevi Yapısal bir kafes oluşturur. Kromozomların nükleus içerisindeki düzenini sağlar. DNA transkripsiyonu ve DNA replikasyonunun düzenlenmesini sağlar (matriks proteinleri ilgili enzimleri içerir). DNA’daki özel diziler, matriksi oluşturan proteinlere bağlanır. Bu dizilere matriks ile ilişkili bölgeler (MAR) adı verilir. Böylece kromozomların genlerin nukleus içinde düzenlenmesine ve gen anlatımı ve DNA replikasyonunun düzenlenmesine katkıda bulunur Nükleos içerisinde yer alan, bir zarla çevrilmemiş, nükleusa oranla daha homojen bir yapıdır. Yuvarlak veya oval biçimli ve oldukça koyu renklidir Çapı 0.5 ile 5.0µM’dir Histolojik kesitlerde bazik boyalarla koyu olarak boyanır. Çoğu memeli nukleusu, 1-5 nukleolusa sahiptir Nükleolus içinde ribozom biyojenezinin çeşitli aşamaları gerçekleşir. Herbir hücre döngüsünde yaklaşık 5 milyon ribozom sentezlenmesi rRNA genleri rRNA transkripsiyonu Öncül RNA’lar rRNA işlenmesi Olgun rRNA’lar Sno RNP’ler (rRNA işlenmesi) Ribozomal alt üniteler Nukleolus içinde Üç temel alan vardır 1. Fibriler merkez (FC) 2. Yoğun fibriler komponent (DFC) 3. Granüler komponent (GC) Fibriler merkez -sirküler yapıdadır ve Nucleer Orginizer Region, NOR’u temsil eder rRNA gen tekrarlarının olduğu kromatin -Aktif olarak büyüyen hücrelerde, NOR’ların rRNA gen dizileri çözülmüş olup, birkaç FC halindedir - Aktif olarak transkribe edilen genler, FC ile DFC sınırında bulunur Yoğun fibriler komponent -Yeni rRNA’ların oluştuğu ve bazıların işlenmeye başladığı alan -Nükleolar DFC, genellikle FC’nin etrafında bir kenar oluşturur, bazen yumru şeklindedir. -Yüksek konsantrasyonda RNP içerir ve bundan dolayı elektron yoğundur. Granüler komponent FC ve DFC, 3. nükleolar alanı temsil eden nükleolar GC olarak isimlendirilen paketlenmiş 15nm’lik granür yapısının içine yerleşmiştir. Ribozomal altünitelerin birleştiği alandır. Nükleolar morfoloji, hücrenin genel metabolizmasını yansıtır Örneğin, insan periferal kan lenfositleri genellikle içinde sadece bir FC görülen tek ufak bir nükleolusa sahiptir Hücre aktif olduğu zaman nükleolus büyür,biçimi ve integral organizasyonu değişir. Fitohemoglotunin ile uyarılan lenfositlerde kültürün 24-48 saattinden sonra birkaç FC li bir veya birkaç nükleolus görülür. Kanser hücreleri genellikle yüksek protein sentezi ve yüksek rRNA transkripsiyon düzeyi ile karakterize edilir Bu nedenlerden dolayı nukleolusun sayı, büyüklüğü ve morfolojisi, insan kanserlerinde teşhis belirteci olarak kullanılabilir. Nükleolusun tekrar oluşma süreci telofazda başlar; Daha önceki hücre siklüsünden NOR ile ilişkili kalan işlenmemiş pre-RNA ve işlemsel faktörler major rol oynar Nükleolar komponentlerin birçoğu, NOR ile ilişkili olan prenükleolar cisimler olarak adlandırılan partiküllerle birleşir Nukleolus , her mitozun profaz aşamasında DFC ve GC’nin dağılmaya başlamasıyla dağılır Bu dağılma nükleolar proteinlerin fosforilasyonu ile idare edilir. En son FC, tek başına mitotik kromozomlarla ilişkili olarak kalır. Yüksek ökaryotların somatik hücrelerinde onlarca/yüzlerce, bitki hücrelerinde binlerce ribozomal gen vardır Bu genler bir veya birkaç kromozomda ardı ardına (tandem) tekrarlar şeklinde dizilmiştir. NTS, transkribe edilmeyen aralık; ETS, ekternal transkribe edilen aralık; ITS, internal trankribe edilen aralık Ribozomal RNA lokusu, tanem gen tekrarları ve bunları ayıran ara bölge şeklinde organize olmuştur. Bu genlerin toplam uzunluğu 40.000 baz çiftidir Nukleolus ile ilişkili bölgelere NOR, Nucleola Organizer Region denmektedir Her bir NOR, bir kromozomdaki tandem (ardı ardına) tekrarlayan rRNA gen kümesine denk gelir. Bu genlerin miktarı (trankripsiyonu ile birlikte) nükleolusun morfolojisini oluşturmaktadır. 13, 14, 15, 21 ve 22. kromozomlardaki genlerin (NOR bölgelerinin) interfaz sırasında bir araya gelmesi nukleolusu oluşturur. 45S (28S+5.8S+18S)rRNA geni Yaklaşık 300-400 kopyası vardır He birinde 50-70 kopyanın olduğu 5 farklı lokalizasyon; insanlarda 13, 14,15,21 ve 22. akrosentrik kromozomlarda lokalizedir. RNA pol 1 tarafından transkripsiyon 5S rRNA geni Yaklaşık 2000 kopyası vardır Kromozom 1’de loklizedir RNA pol III tarafından transkripsiyon Herbir ribozomal gen ünitesi genellikle bir transkribe edilen dizi ve eksternal transkribe edilmeyen aralık şeklinde organize olmuştur. İnsanlardaki rRNA genleri; 13kb transkripsiyon ünitesi+30kb transkribe edilmeyen bölge şeklinde organize olmuştur. Nüklear por kompleksleri (NPK) küçük polar moleküllerin, iyonlarınve makromoleküllerin (Proteinler, RNA) geçişine izin veren yapılardır. Nükleoporinler vertebralılarda proteinden oluşur. 50-100 farklı 125 milyon Dalton 120 nm çapında Bir hücre nükleusunda yaklaşık olarak 3000-5000 NPK vardır. Ufak polar moleküllerin, iyonların ve makromoleküllerin (proteinler, RNA) geçişine izin veren yapılardır. 120nm çaında büyük yapılardır 125.000Kdalton (ribozomdan 30 kat daha büyüktür) Vertabralılarda nükleoporin adı verilen 30 farklı proteinin birçok kopyasından (50-100 protein) oluşur. Bir hücre nükleosunda yaklaşık 3000-5000 NPK vardır. Merkezi bir kanal etrafında dizilmiş sekiz çubuk ve çubukların tutunduğu halkalardan oluşur. Bu yapı iç ve dış nükleer membranla birleşmiştir. Halkalardan sitoplazmik yüzde olan Sitoplazmik Halka denir, Nükleer yüzde olana ise Nükleer Halka denir. Nükleer Lamina ile etkileşir Sitoplazmik halkadan sitoplazmik filamanlar uzanır. Nüklear halkadan ise sepet filamanları uzanır. Terminal halka ile birleşerek “Nüklear sepeti” oluşturur Nuclear Pore NPK’sini oluşturan nükleoporinler tekrar dizilerden oluşmaktadır. Üçte birindeki tekrar diziler FG (fenilalanin-glisin) tekrarları şeklindedir (XFXFG ve GLFG). Diğerlerinde farklı tekrar dizileri vardır. Tekrar diziler proteinlere esneklik proteinlerle etkileşimini kolaylaştırır. sağlayarak diğer FG nükleopoteinleri çoğunlukla simetrik olarak dağılmıştır. Bununla beraber, NPK’sinin sitoplazmik ve nüklear yüzeylerinde primer olarak lokalize olmuşlardır. Moleküller NPK’lerinden iki yolla geçerler; • Pasif Difüzyon • Aktif Transport, NPK yoluyla saniyede 1000 molekül geçiş yapar. Pasif Difüzyon: Ufak moleküller ve 20-60 kDa’dan daha küçük proteinler bu yolla geçer. Bu mekanizmanın kullanıldığı NPK çapı 9 nm’dir. Geçiş çift yönlüdür. Aktif Transport Enerji harcanarak gerçekleşen seçici bir transporttur. Bu mekanizmanın kullanıldığı NPK çapı ortalama 25 nm’dir (9-40nm). Molekül geçişi uygun bir sinyale yanıt olarak tek yönlü olarak gerçekleşir. İki kompartman arasında makromoleküllerin taşınımı ile ilgili nükleer taşınım reseptörleri vardır bunlara Karyoferinler denir. karyoferin reseptörlerine importin-β aileside denir. En az 20 üyesi vardır Bu üyeleerden bazılarının görevi makromoleküllerin sitoplazmadan nükleusa taşınması (import-importinler) diğerlerinin görevi ise makromoleküllerin nükleustan sitoplazmaya taşınmasıdır (eksport-eksportin) Sitoplazmadan nükleusa geçecek olan moleküller Nükleer yerleşim Sinyali=NLS adı verilen spesifik aminoasid dizilerine sahip olmalıdır. Bu moleküller; histonlar, DNA polimeraz, RNA polimeraz, transkripsiyon faktörleri, laminler ve bazı hnRNP (kırpılma faktörleri) NLS dizileri genellikle bazik aminoasidlerden (Lizin ve Arginin) zengin dizilerdir. Bazen bu diziler bölünmüş iki dizi şeklinde olabilir. Aradaki dizilerin fonksiyonu yoktur. Farklı dizileri tanıyan farklı reseptörler vardır Enerji gerektiren bir taşımadır. Bu moleküller Nükleer çıkış sinyali (NES) taşır. Bu diziler kısa (5-6 aa) lösince zengindirler Enerji gerektiren bir taşımadır. Basit transportta, İmportin beta kargo molekülündeki NLS veya NES’lerine direkt olarak bağlanır ve transport gerçekleşir. Adaptör aracılı transportta Adaptör proteinler kargo molekülündeki NLS veya NES’lerine bağlandıktan sonra İmportin beta adaptör proteine bağlanır ve transport gerçekleşir. İmportin alfa en iyi bilinen adaptör proteindir. Nukleus proteini Sitozol Nukleus yerleşim sinyali Nukleus geçit kompleksi Nukleoplazma Kompleksteki importin NPK’deki sitoplazmik flamentlere bağlanır. Bu bağlanma sadece importin-kargo protein kompleksi oluştuğu zaman gerçekleşir İmportinler nükleoporinlerin FXFG tekrarlarına bağlanır. Ardından Ran/GTP’nin kArgo/İmportin kompleksine bağlanmasıyla kargo protein nükleusta serbest kalır. İmportin-Ran/GTP, nükleer por kompleksinden sitoplazmaya geri yollanır. Ran GAP tarafından Ran/GTP’ nin GTPaz Aktivitesi aktive edilir ve Ran/GDP’ye dönüşür.Böylece İmportin ve Ran/GDP Ayrılır. İmportin sitoplazmada yeni fonksiyon hazırdır. Ran/GDP ise NTF2, nükleer trnsport factor 2’ye bağlanarak NPK’dan tekrar kullanılacağı nükleusa döner. Nükleus içinde Ran-GEF (RCC1) tarafından Ran/GTP’ye (fonksiyonel form) dönüştürülür Ran-GAP (Ran-GTPaz aktive edici protein) ve Ran-GEF (Ran-Guanine nükleotid değişim faktörü) enzmilerinin asimetrik dağılımları Ran proteininin iki farklı formunun oluşumuna ve nükleer tranportun regülasyonuna olanak verir. Sonuç olarak sitosolde Ran-GDP dominant, nükleer kısımda ise Ran-GEF vardır ve RanGTP dominanttır. Eksportin-Ran/GTP komleksi sitopalzmaya taşınacak olan kargo proteine bağlanır ve NPK’den sitopalzmaya taşınır. Farklı NES dizilerine spesifik farklı eksportinler vardır; CAS, İmportin-alfa ve snurportin-1; CRM1, lösinzengin NES, snRNA; Ekportin-t, tRNA; Eksportin 5, miRNA Sitosolde Ran/GTP’nin, Ran-GAP tarafından uyarılması ile kompleks (Eksportin/Kargo/Ran-GDP) dağılır. Eksportin ve Ran/GDP nükleer pordan nükleusa girer. Ran/GDP nükleusta Ran-GEF tarafndan Ran/GTP’ye dönüştürülür. Bir üçüncü sinyal tipi daha vardır; NRS (nuclear retention signal) nükleer kompartımanda tutma sinyali Bu sinyali taşıyan proteinler immatür RNA’lara bağlanarak onların olgunlaşmadan sitoplazmadan çıkmalarını önler Proteinlerin fonksiyonu onların lokalizasyonu ile ilişkilidir. Cinsiyet belirlenmesinde önemli regülatör fonksiyona sahip SRY (Sex-determining Region Y) transkripsiyon faktörünü kodlayan genin NLS bölgesi ile ilişkili mutasyonlar, gelişimin sürecinde nükleusta bulunması gereken SRY’nin sitoplazmada kalmasına neden olur Sonuç olarak dişi olarak gelişen 46XY karyotipli erkekler gelişir Bazı proteinler hem NES hem NLS taşır Örneğin, hnRNP (Hetero nükleroprotein parçacıkları) Exportin 1 Nükleus içine alınacak proteinlerdeki NLS’lerin inhibitör proteinler ile kapatılması Bir uyarı durumunda inhibitör proteinlerin yıkılması ve NLS’lerini açığa çıkartarak transport gerçekleşir. Nükleus içine alınacak proteinlerdeki NLS’lerinin fosforillenerek gizlenmesidir. Defosforilasyon ile bölge açılarak import sağlanır Sitoplazmada görev yapacak olan rRNA, mRNA, tRNA nükleustan sitoplazmaya ribonükleoproteinler şeklinde taşınırlar Kompleksteki bazı proteinler NES taşır rRNA’lar ribonükleoprotein şeklinde taşınır (rRNA+ribozomal protein) Taşınma ile ilişkili ,CRM1 (eksportin)’dir. tRNA ile etkileşen eksportin-t taşınmayı sağlar İntronların çıkartılması için slicesomal kompleks ile ilişkili öncü-mRNA (hnmRNA) kesim işlemi bitene kadar nükleustan çıkamaz. Sadece olgun mRNA nükleustan çıkabilir. • Nukleer por kompleksi mRNA’yi tanır ve seçici olarak olgun mRNA’nın geçişine izin verir. • Nukleer kısıtlayıcı proteinler (RNA poly II, snRNP’ler, hnRNP/ intron kompleksleri) nukleer cıkıstan hemen once uzaklastırılırlar. • Mekik dokuyan proteinler(shuttling) mRNA’nin Çıkışına yardımcı olmak için baglı kalırlar.(hnRNP A1, SR proteinleri, CBC) • mRNA molekulunun cekirdekten cikisi Ran-Bagimli degildir. Fakat tRNA ve snRNA’nin cikisi Ran-bagimlidir. snRNA’lar başlangıçta sitoplazmaya transfer edilerek yapısını tamamlayacak olan snRNP’ler ile birleşir snRNP’lerin 5’-CAP dizilerine bağlanan proteinler (bunlardan biri, exportin CRM1) onların sitoplazmaya eksportunu sağlar. Daha sonra 5’CAP ikinci kez metillenir ve proteinler ayrılır. snRNA taşıdığı NLS’ler sayesinde, snRNA’ların sitoplazmadan nükleusa importu sağlanır. DNA’nın paketlenmesi Nucleosomes 11 nm 30 nm Tight helical fiber Metaphase Chromosom e 700 nm 200 nmLooped Domains 2 nm B DNA Helix Protein scaffold