KÜRESEL ISINMA ve DENİZLERİMİZE ETKİLERİ Dr. Mustafa Tolay TSSF Çevre Kurulu Başkanı TSSF Deniz Magazin Dergisi, 2009, Sayı: 15 İnsanlığın yerleşik yaşama geçişinin tarihi 10.000 yıl olarak bilinmektedir. Geçen bu süre zarfında insanlığın yaratmış olduğu medeniyetler yanı sıra, oluşturduğu çevre kirliliği günümüzün en önemli problemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyanın 4,6 milyar yıllık yaşı göz önüne alındığında çok kısa gibi gözüken 10.000 yılda dünyamız önemli bir tehlike ile karşı karşıyadır; “KÜRESEL ISINMA”. Dünya ikliminin insanlığın doğuşundan beri sanki hiç değişmeyecek olarak görülmekteydi. Son yüzyılda ise iklimimizde büyük değişiklikler gözlenmektedir. Dünya ikliminde zaman zaman görülen değişimler son yüzyılda doğruda insan oğlunun faaliyetleri ile oluşmaktadır. Küresel ısınma sadece iklim değişikliğini değil doğal olarak tüm canlıların yaşamını etkilemektedir. Denizlerimizde mevcut olan ekolojik denge geçtiğimiz kırk-elli sene içerisinde inanılmaz boyutta etkilenmiş ve kirlilik kaynakları özellikle Akdeniz’de önemli sorunlar yaşanmasına yol açmıştır. İnsanlık tarihi için çok önemli bir yaşam ortamı olarak kabul edilen ve medeniyetlerin oluşmasında çok büyük rol oynayan Akdeniz günümüzde çok önemli kirlilik problemleri yaşamaktadır. Mevcut kirlilik kaynaklarına ilaveten küresel ısınmanın getirmekte olduğu yaşam değişimi de biyolojik çeşitlilik açısından önemli değişiklikler yaratmaktadır. Sürdürülen tüm çevre koruma çabalarına rağmen başta denizlerimiz olmak üzere, hava, toprak ve iç sularımız hatta yer altı sularımız maalesef çevre standartları bakımından kötü durumdadır. Dünya denizlerinde görülen çevre kirliliği önemli boyutlara ulaşmıştır ve deniz canlıları için büyük tehlike oluşturmaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye gerçek bir deniz ülkesidir ve yaklaşık 8350 km’ye varan mükemmel bir kıyı şeridine sahiptir. Ülkemizden örnek vermek gerekirse, ülkemizi çevreleyen denizlerde balık yaşamının gittikçe azalması çevre kirliliğinin belirgin kanıtıdır. Evsel, endüstriyel ve tarımsal kirlilik başta Marmara Denizi, Karadeniz, İzmit Körfezi olmak üzere tüm denizlerimizi ve iç sularımızı etkilemektedir. Elli yıl öncesine kadar Akdeniz’de, Karadeniz'de ve Marmara Denizi’nde bol miktarda değişik cinste balık mevcut iken, geçen otuz yıllık süre içerisinde ekolojik denge bozulmuş ve bu denizlerin zenginliği hızla yok olmaya başlamıştır. Örneğin, Karadeniz'de 1965’lı yıllarda 23 cins ticari balık avlanırken, şu anda yalnızca beş-altı cins balık kalmıştır. Petrol kökenli kirliliklerin, ağır metallerin, herbisit ve pestisitlerin deniz canlılarında oluşturduğu karsenojenik, mutojenik değişimler ve farklı organizmaların çeşitli etkileriyle karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca deniz canlılarını etkileyen kirliliklerin, aşırı ve yanlış balık avcılığının önlenmesine yönelik gerekli tedbirler gündeme gelmiştir. Ülkemiz denizlerinde deniz araçlarından salınan yağ ve yakıtların yanı sıra yıkama suları, petrol ve kimya tesislerinden deşarj edilen petrol türevi kimyasal maddeler petrol kirliliğine neden olmaktadır. Tüm bu kirliliklere sebep olan unsur elbette ki insanoğlu. Sadece geçtiğimiz elli yıl içerisinde ülkemizin en verimli, en güzel doğa parçalarını yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi çok kötü bir şekilde, geri dönülmez, önlenemez bir kirlilikle kirletmiş durumdayız. Yukarıda anlatmaya çalıştığımız bölgesel çevre kirliliğinin küresel boyuttaki yeni oluşumu ise insanlığı daha fazla korkutmaktadır. Tüm insanlık için çevre kirliliğinin artık bölgesel değil küresel boyutlarda hissedilmeye başlandığı günümüzde küresel ısınmanın önemi ve vahameti gün geçtikçe artmaktadır. Dünyanın sadece bir bölgesini değil tüm okyanus ve denizleri ilgilendiren çok önemli iklim değişiklikleri ile karşı karşıya bulunmaktayız. Küresel ısınmanın dünya üzerindeki önemli etkileri denizlerde oluşmaktadır. Küresel ısınmanın etkisi ile okyanus ve denizlerde görülmeye başlanan deniz suyu sıcaklığı yükselmeleri deniz canlılarının ekolojik dengesini etkilemekte ve denizlerdeki biyolojik çeşitlilik değişmektedir. İnsan yaşamının bir parçası olan deniz taşımacılığı ile farklı denizlere taşınan tropik deniz canlıları küresel ısınmanın etkisi ile de taşındıkları denizlerde yaşam ortamlarına kavuştuklarında o bölgenin biyolojik çeşitliliğini etkilenmektedir. Farklı türden sıcak bölge deniz canlılarının yeni denizel ortamlara kavuşmaları ile canlı çeşitliliği değişmektedir. Bu konuları araştırmak üzere bilim insanları inanılmaz çabalar sarf etmektedirler. Küresel ısınma ve denizlere olan etkileri birçok bilim araştırma merkezinde ve üniversitelerde çok yoğun bir şekilde araştırılmakta ve etkileri üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Dünya üzerinde hızla devam eden küresel ısınma etkileri dünya üzerindeki tüm canlıların geleceğini kötü yönde etkileyecek boyuttadır. 1 Denizlerdeki gerek sıcaklık gerekse seviye değişimleri bilim insanları tarafından ölçülmektedir. Deniz suyu sıcaklığındaki ve seviyesindeki artışlar endişe vericidir. Deniz sularının yükselmesinin esas nedeni genel sıcaklıktaki artış olarak gözlenmektedir. Isınma, ısınan su katmanının kalınlığı oranında önem kazanan bir genleşme ile kendini göstermektedir. Deniz suyunun ısınması ise termik durgunluğun oluşmasının temel nedenlerinden birisidir. Deniz bilimciler denizlerin yüzeyinin 1890’lardan beri 0,5-0,6 C derece yükseldiğini ileri sürebiliyorlar. Son yüzyılda ise, dünyadaki ortalama okyanus seviyesi bölgelere göre 10 ila 20 cm arasında yükseldiği ve önümüzdeki yüzyılda da 40-60 cm yükseleceği öngörülmektedir. Bu artışın 1950’lerin başından beri hızlandığı gözleniyor. Küresel ısınmaya bağlı olarak yüzeydeki su sıcaklığının artması suyun genleşmesine yol açıyor ve su havzası yatay düzlemde kıtaların şekliyle engellendiği için sular “yükseliyor”. Şimdiden okyanus ortasındaki Maldiv gibi ada ülkeleri küresel ısınmanın kurbanıdırlar ve bu ve benzer ada ülkelerinin toprakları büyük tehdit altındadır. Benzer şekilde denizle iç içe olan Bengaldeş, Endonezya, Malezya, Tayland gibi ülkeler sadece deniz seviyesi yükselmesi ile toprak kaybetmek tehlikesi ile değil denizlerindeki canlıların, örneğin mercanların su ısınması ile ölümlerini de gözlemektedir. Deniz suyu sıcaklığının 2℃ artması Karayipler’de son yirmi yıl içinde mercanların kitlesel ölümüne neden olmuştur. Dünya okyanus ve denizlerinde küresel ısınmanın keskin etkileri, iklim değişikliği, su seviye yükselmesi, su sıcaklığının artması, termik durgunluğun başlaması, biyolojik çeşitliliğinin azalması gibi kötü etkenlerle karşımıza çıkmaktadır. Küresel ısınmanın iklim değişikliklerine neden olması tüm insanlığın geleceğini tehdit etmekte, kuraklık ve susuzluk tehlikeleri oluşmaktadır. Gıda temininde görülecek olan aksamalar sadece insanlığı değil tüm canlıları etkileyecektir. Genel olarak, deniz seviyesinin yükselmesi ve yüzeyindeki ısı artışı, deniz buzullarının küçülmesi ile tuzluluk oranında, dalga rejimlerinde ve okyanus dolaşımındaki değişimler denizlerdeki ekolojik yapıları değiştirecektir. Küresel ısınma ile atmosferde oluşan değişimler atmosfer okyanus ikilisi arasındaki enerji düzeylerinizde değişimleri de etkilemekte ve kasırgalar daha da şiddetli hissedilmeye başlanmaktadır. Son yıllarda tüm okyanus kıyılarında görülen El Nino ve El Nina gibi şiddetli tayfun olayları küresel ısınmanın sonuçları olabilir. Ülkemizde ise küresel ısınmanın özellikle denizlerimiz üzerindeki etkileri henüz detaylı olarak incelenmemiştir. Özellikle TÜDAV (Türk Deniz Araştırmaları Vakfı) tarafından hazırlanan “Küresel Isınma ve Türkiye Denizleri” başlıklı kapsamlı rapor bu çalışmaların ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. ''Küresel Isınma ve Türkiye Denizleri'' konulu rapor, küresel ısınmanın Türkiye denizleri üzerinde oluşturduğu ve ileride oluşturması beklenen etkiler ile denizleri bekleyen tehlikeleri ortaya koymaktadır. Dünya denizleri ve okyanuslarında önemli değişimlerin yaşandığı belirtilen araştırma çalışmalarında, "Küresel ısınma ve deniz suyu seviyesindeki değişimler ülkemizi acaba nasıl etkileyecektir? sorusu na cevap aramaktadır. Küresel ısınmanın Karadeniz'de hamsi göçlerini etkileyeceği, bunun da Türkiye'de milyonlarca YTL'lik zarara ve birçok balıkçı ailenin işsiz kalmasına yol açacağı vurgulanmaktadır. Bu yazı küresel ısınmanın denizlere olan etkisi yayınlanmış olan yurtiçi ve yurt dışı bilimsel çalışmalar izlenerek derlenmeye çalışılmıştır. Kısaca derlemeye çalışırsak: küresel ısınma ile denizlerimizdeki su sıcaklığının artması ve deniz seviyesinin yükselmesi ile; Ulaşım aksayacak Bozulan atmosferik ritim ile denizlerimizde daha farklı bir rüzgar ve akıntı sistemi ortaya çıkacak, bazı limanlarımızda ulaşım aksayacak, balıkçı filolarımızın ve her türlü deniz araçlarının seyri zorlaşacak, balık çiftlikleri şiddetli dalgalara maruz kalacak, adalara ulaşım aksayacak, deniz ortamı kara alanından daha riskli bir hal alacaktır. Böylesi bir duruma hazırlıklı olanlar denizlerde bayrak gösterirken, hazırlıksız yakalananlar ya ciddi acılar yaşayacak ya da karaya hapsolarak denizi seyretmek zorunda kalacaktır.'' Denize kıyısı olan iller zarar görecek 2 Ülkemizde 27 ilin deniz kıyısında olması nedeniyle, bu illerdeki kıyı yapıları, balıkçılık, turizm gibi ticari faaliyetlerin ciddi zarar göreceği de ifade edilen raporda, nüfus artışının yüzde 2.1 olduğu Türkiye'de denizler hala bir protein deposu iken, küresel ısınma ile ortaya çıkacak sorunların, geleneksel balık avcılığına, av türlerine ve yöntemlerine ciddi bir darbe vuracağı vurgulanmıştır. Araştırma raporlarında, ''Doğanın nasıl bir reaksiyon göstereceğini, değişimlerin hangi bölgelerde nasıl olacağını saptamak zor. Bunu önceden kestirmenin tek yolu denizlerimiz üzerine yaptığımız izlemeleri daha geniş bir alana yaymak ve izlenilen parametreleri de artırmaktır'' denilmiştir. Ulusal politika oluşturulmalı, yoksa muhtaç kalırız Küresel ısınmanın oluşturduğu değişimleri takip ederek ulusal politikalarını oluşturacak ülkelerin karlı çıkacağı, takip etmeyenlerin diğerlerine muhtaç kalacağı, küresel ısınmanın ülke denizlerini farklı sorunlarla karşı karşıya bırakacağı kaydedilmektedir. Yeni canlı türleri Halen 300 civarında Kızıldeniz kökenli denizel türün Akdeniz'de yaşadığı kaydedilmiştir. Ülkemiz sularında tespit edilen Hint Okyanusu kökenli balıkların sayısı şimdiden 30'un üzerindedir ve bunların arasında ticari değere sahip olanlar balıkçılarımızca avlanmaktadır. Balon balığı, papağan balığı ve benzer türlerin Doğu Akdeniz'e girmesi ve koloni oluşturup yerli türlerle alan rekabetine girmesinin ana nedenlerinden biri Akdeniz'deki su sıcaklığının artışıdır. Akdeniz'de artık tropikalleşme yaşanmaktadır ve bu tüm havzayı etkilemektedir. Sadece İskenderun körfezinde avlanan ticari türler toplam avın % 20 sini oluştururken bu oranın yakın zamanda artması beklenmektedir. Yeni balık türlerinin Akdeniz’e girmeleri zamanla balık avcılığında değişimlere neden olmuştur. Çünkü avın kompozisyonu değişmiş, Hint okyanusu kökenli, çok renkli birçok yeni ve ticari değeri olan tür avlanır hale gelmiştir. Doğu Akdeniz’de görülen bu balık türlerindeki değişme ve yeni gelen türlerin tüketici açısından önemi ise lezzetteki farklılıktır. Birçok tatil köyünde yenilen bu renkli balıklar geleneksel tatları aratmakta, çoğu kez kimse yediği balığın Hint okyanusunun sıcak sularından geldiğini ve ne olduğunu bilmemektedir. Akdeniz’e giriş yaparak yayılan türlerin bir kısmının insan aktiviteleriyle bağlantılı olduğu bilinmektedir. İnsanoğlunun en çok kullandığı denizlerin başında gelen Akdeniz’in denizel canlıları çeşitli insan faaliyetlerinden etkilenmektedir. Örneğin; 1800’lü yılların sonuna doğru Süveyş Kanalı’nın açılmasını takiben pek çok sıcak deniz kökenli canlı türü Hint Okyanusu ve Kızıl Deniz üzerinden Akdeniz’e girerek dağılım alanlarını genişletmeye başlamışlar ve bu nedenle ekosistem yapısı etkilenmiştir. Bilimsel verilere göre günümüzde Akdeniz’e Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla birlikte giren ve “Lesepsiyen Göçmen” olarak adlandırılan türlerin sayısı 300’ü aşmıştır. Özellikle Akdeniz diğer denizlere göre insan aktivitelerinin ve dolayısıyla gemi trafiğinin çok daha fazla olması sebebi ile diğer denizlerden daha çok miktarda tür girişi olmaktadır. Akdeniz’e giriş yapan Hint Okyanusu ve Kızıldeniz kökenli türlerin girişi direk veya indirek olarak insan aktiviteleriyle bağlantılıdır. Bu türler insan aktivitelerinin oluşturduğu çeşitli mekanizmalarla gelmekte, yerleşmekte ve yayılımlarına devam etmektedirler. Bu kadar canlı türü Akdeniz’in kendi canlı türü sayısının %4-5’ini oluşturmaktadır. Bu kadar çok canlı türünün giriş yapması Akdeniz’e diğer denizlerden daha çok miktarda tür girişinin olduğunu göstermektedir. Bu türlerin rotası ve olası biyolojik çeşitlilik üzerine etkileri önem taşımaktadır. Akdeniz’e giriş yapan türlerin %67’si Lesepsiyen göçmenlerdir (Kızıl Deniz’den Süveyş Kanalı yolu ile gelen türler). İkinci geliş yolu aquakültür yolu ile gelenlerdir. Bu geliş yolu genelde aquakültür yoluyla yetiştirilen türlerin kaza sonucu Akdeniz’e kaçmaları ile olmaktadır. Diğer bir geliş yolları ise tekne ve gemilerin karinalarına yapışarak gelen türleri, balast suları ile taşınan türler ve son olarak akvaryum ticareti için getirilerek Akdeniz’e kaçan türler olarak düşünülmektedir. Yabancı türlerin girişi eksponensiyel olarak artmaktadır. Akdeniz’de geçen yüzyıl başında yeni deniz yollarının açılması, ticaretin hızla artmaya başlamasından sonra Akdeniz’e giriş yapan yabancı tür sayısında her 20 yılda bir iki katı artış gözlenmiştir. Akdeniz’e giriş yapan türler Akdeniz’in bazı bölgelerinde daha fazla artış göstermektedir. Örneğin Levanten kıyılar diye bilinen Doğu Akdeniz kıyıları, Fransa kıyıları veya lagünler yabancı tür sayılarının daha fazla artış gösterdiği bölgelerdir. Giriş yapan yabancı türlerin yayılım kinetiği (geolojik ve ekolojik olarak) türün girişini, bölgeye adapte oluşunu, yayılmaya başlamasını ve yöreye kesin adapte olarak yerleşmesini kapsamaktadır. Giriş yapan türün yeni ortama alışması, ekosistemdeki değişime adaptasyonu, yerleşik 3 türlerle mücadelesini, ekosistemin etkileri ile modifikasyona uğraması ve yeni bir ekosistem yaratması belirli bir zaman bütününü kapsamaktadır. Gerek insan aktiviteleri gerekse küresel ısınmanın etkisi ile giriş yaparak yerleşen yabancı türlerin Akdeniz’e yerleşmesi başta turizm olmak üzere, sualtı dalış aktivitelerini, balıkçılık ve su ürünleri endüstrisini negatif olarak etkileyebilmektedir. Yeni türlerin ekolojik sisteme girmesi ile beraber biyolojik sistem değişimi söz konusu olduğundan ve çeşitli negatif etkiler ortaya çıktığından, yabancı türlerin giriş mutlaka takip edilmeli ve olumsuz etkiler ortaya konularak gerekli tedbirler alınmalıdır. Akdeniz’e giriş yapan türler kesinlikle sınır tanımamakta ve bu tür canlıların bilinmeyen olumsuz etkileri sadece bir ülkeyi değil tüm Akdeniz ülkelerini etkisi altına almaktadır. Bu nedenle sorunlar sadece ulusal değil uluslararası boyutta ortaya çıktığından başta Akdeniz ülkeleri olmak üzere Birleşmiş Milletler üyeleri konu ile ilgili olarak acil bir şekilde gerekli çalışmaları yapmak ve önlemleri almak zorundadırlar. Daha şimdiden, tropikal yosun türlerinden olan ve 'katil yosun' olarak bilinen 'Caulerpa taxifolia' türü yosun, “terörist yosun” olarak bilinen “Caulerpa racemosa” ile havzada başarılı bir şekilde gelişmekte, hatta alan kazanmaktadır. Batı Akdeniz'de son 10 yılda yüzey suyu sıcaklığı 0.2 derece artmıştır. Bu artış 13 derece gibi sabit bir sıcaklıkta yaşamaya alışan derin deniz balıkları için tehdit oluşturmaktadır.'' Caulerpa racemosa’nın yayılımı İskendorun Körfezi’nden Saros’a kadar gözlenmektedir. Caulerpa racemosa Bozcaada ve Saros Körfezi’nin güney sahilleirndeki soğuk Ege sularına adapte olmuş görünmektedir. Yüzey suyu sıcaklığındaki artış Batı Akdeniz'de dip sularındaki sıcaklığın 1960'dan beri 0.12 derece yükseldiği, buna karşın Doğu Akdeniz'deki deniz suyu yükselmesinin 1992'den beri ortalama 12 santimetre olduğu ifade edilen raporda, Akdeniz'deki bu sıcaklık artışlarının sadece balıklar ve omurgasız türleri değil, birçok göçmen tür için de tehlike olduğu vurgulanmaktadır. Deniz seviyesinin yükselme etkileri Deniz suyu seviyesindeki değişimler Akdenizdeki uzun ve geniş plajların supralitoral veya serpinti zonu ile med-cezir bölgesindeki (Mediolitoral) türleri daha fazla etkileyecektir. Bu canlıların arasında kumsalları üreme alanı olarak kullanan veya yumurta bırakan deniz kaplumbağası gibi türlerin üreme alanları plajların yüzey alanlarının azalmasıyla tehlike altına girecektir. Akdenizde deniz suyu seviyesindeki yükselmeler sesil ve sedenter türleri hareket edemediklerinden dolayı daha fazla etkilerken balık gibi aktif yüzücü türleri adaptasyon yeteneği nedeniyle daha az etkileyecektir. Marmara ve Karadeniz'de durum "Akdeniz'de yaşayan, Karadeniz ve Marmara'da 20 yıl önce nadir görülen sardalya, kupes ve salpa gibi balıkların bu denizlerde sıkça görülmeye başlanması, hatta İğneada gibi Batı Karadeniz'de avcılığına başlanması deniz suyu sıcaklığının artışıyla ilişkilendirilmektedir. Yine, günbalığı türünün artık Marmara Denizi'nde de görülebilmesi, dağılımın Akdeniz'in güneyinden daha kuzeye çıkması küresel ısınmanın etkileriyle açıklanmaktadır.'' Küresel ısınmanın Karadeniz'de hamsi göçlerini etkileyeceği, bunun da Türkiye'de milyonlarca YTL'lik zarara ve birçok balıkçı ailenin işsiz kalmasına yol açacağı vurgulanmaktadır. Denizlerde yaşayan canlılar özellikle de belli indikatör türler küresel ısınmada belirteç görevi görürler. Balık toplulukları oşinografik ve çevresel değişiklikleri gösterme de önemli bir işlev görür. Su sıcaklığı balık türleri için yaşam alanı ve üreme gibi temel etkenleri belirleyen bir faktördür. Balıklar larva ve juvenil denilen ergin öncesi safhalarında su sıcaklığının değişmesine karşı oldukça duyarlıdır. Bu nedenle deniz ve nehir arasında göç eden balıkların bu olumsuzluktan etkilenmeleri kaçınılmazdır. Akdenizde yaşayan ve Karadeniz ve Marmara da 20 yıl önce nadir görülen Sardalya, Kupes ve Salpa gibi balıkların bu denizlerde sıkça görülmeye başlanması hatta İğneada gibi Batı karadenizde avcılığına başlanması deniz suyu sıcaklığının artışıyla ilişkilendirilmektedir. Yine, Thallossoma pavo (Gün balığı) türü balıkların artık Marmara Denizi’nde de görülebilmesi, dağılımının Akdeniz’in güneyinden daha kuzeye çıkması küresel ısınmasın etkileriyle açıklanmaktadır. Eski ile yeni türler arasında mücadele "Sulak alanlardaki su seviyesi yükselmeleri yeni türlerin bu alanlara girmesine, eski ile yeni türler arasındaki mücadeleye de sahne olacaktır. Nihayet, deniz suyunun ısınması sonucunda yüksek sıcaklıkta yaşayan bakterilerin artması ve bunların hastalık oluşturma kapasiteleri daha da artacaktır. Bunun küresel boyutta olması da mümkündür. Küresel ısınma denizlerde yapılan balık yetiştiriciliği için tehlikedir." Sadece canlı yaşam etkilenmeyecek 4 Raporda, küresel ısınmanın sadece canlı yaşamını direk olarak etkilemeyeceği ve habitat yıkımlarına da yol açacağı dile getirilmektedir. Kurumlararası işbirliği BM Çevre Programı (UNEP-IOC) ile UNESCO tarafından yürütülen deniz suyu yükselmeleri izleme ağı çalışmalarını takip edilmesi, ülkede kurulacak birden çok interdisipliner çalışma grubu ile denizlerin vakit geçirilmeden izleme çalışmalarına başlanması gerektiği ve bu konuda devletin yetkili organlarının harekete geçmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Geniş olanaklara sahip Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi ile üniversiteler arasında, uzun süreli araştırma projeleri başlatılmasının önemi anlatılan raporda, izlenmeden değişimleri anlamanın mümkün olamayacağı belirtilmektedir. Gerek TÜDAV tarafından hazırlanan “Küresel Isınma ve Türkiye Denizleri” raporu ve gerekse diğer bilimsel kuruluşlar tarafından öne sürülen görüşler uyarınca ayrıca, ''Sadece kar hedefleyen üretim anlayışının dünyayı ve insanlığı bir kaosa götürdüğü bir gerçektir. Mevcut üretim ilişkisiyle gezegenimizde tüm canlıların geleceği tehlike altına girmiştir. Küresel iklim değişikliği, yaklaşık 200 yıllık sanayi devrimi ve bunu izleyen üretim süreçlerinin bir sonucu olduğuna göre, bu süreçlerin yeniden değerlendirilmesi, tüm canlıların mutluluk ve refahına göre tasarlanmasıesi gerekir. Aksi takdirde, suyu ısınan, okyanuslar, denizler veya dünya değil, buna neden olan biz insanlar ve hiçbir suçu olmayan diğer canlılar olacaktır'' görüşlerine yer verilmektedir. FAYDALI KAYNAKLAR -UNEP, “Proceedings of the workshop on invasive Caulerpa species in the Mediterranean”, Heraklion, Crete, Greece, 18-20 March, 1998, MAP Tech. Reports Series, No: 125, Athena, 1999. -Ribero,M.A., Boudouresque,C.F., “Introduced marine plants, with special reference to macroalgae: mechanisms and impact”, Progress in Phycological Research, Vol; 11 (Eds: F.D.Round, D.J.Chapman) Biopress Ltd, 1995. -Boudouresque,C.F., “The Red Sea-Mediterranean Link: unwanted effects of canals”, Proceedings of the Norway/UN Conference on Alien Species, Trondheim, 1-5 July 1996, Eds: O.T.Sandlund, P.J.Schei, A.Viken, Throndheim, 1996. -Cirik,Ş., Öztürk,B, (1991), “Notes sur la présence d’une forme rare du Caulerpa racemosa, en Méditerranée orientale”, Flora Mediterranea, 1, pp:217-219. -Meinesz,A., Cottalorda,J.M., Chiaverini,D., Braun,M., Carvalho,N.,Febvre,M., Ierardi,S., Mangialajo,L., Passeron-Seitre,G., Thibaut,T., Vaugelas,J., (1997), “Suivi de l’invasion de l’algue tropicale caulerpa taxifolia devant les côtes françaises de la Méditerranée: Situation au 31 décembre 1996“ Ed.Laboratoire Environnement Marin Littoral, Université de Nice-Sophia Antipolis, Nice. -Piazzi,L., Balestri,E., Cinelli,F., (1994), “Presence of Caulerpa racemosa in the North-Western Mediterranean”, Cryptogamie, Algol., 15(3) pp:183-189. -Tolay, M., Cottalorda, J.M., de Vaugelas, J., 1998, “Ecolojical Effects of The Spreading of The Invasive Seaweed Caulerpa taxifolia in The Mediterranean”, SECOTOX 98 International Conference on Ecotoxicology and Environmental Safety, 19-21 October, Antalya. -Tolun;L.G., Okay,O.S., Gaines,A.F., Tolay,M., Tüfekçi,H., Kıratlı,N., “The pollution status and the toxicity of surface sediments in İzmit Bay (Marmara Sea), Turkey”, Environment International, 26 (2000), 1-2. -Meinesz, A., , “Killer Algae”, Daniel Simberloff (Translator), Univ. of Chicago Press, Chicago, (November 1999). -Bethoux , J.P. Gentili ,B. Raunet , J. Taillez ,D. 1990. Warming trend in the Western Mediterranean deep water .Nature , 347 , 660-662. -Bouduresque ,C.F. 1999. The Red Sea – Mediterranean Link : Unwanted effects of canals . Invasive species and Biodiversity management , 213-228. Kluwer Academic Pub.Nedherland. -Francour , P. Bouduresque , J. Harmelin , J.G. Harmelin , V. M,.L.Quignard. J.P. 1994 . Are the Mediterranean waters becoming warmer ? Information from Biological Indicators .Mar.Poll.Bull. Vol.28. No: 5 9, pp.523-526 . Elsevier science. Ltd. Gesamp, 1997 . Marine biodiversity : patterns , threats and conservation needs. Reports and Studies No .62 . London. -Golani , D. 2002 . Lessepsian Fish migration characterisation and impact on the eastern Mediterranean . Workshop on Lessepsian migration , Gökçeada . p 1- 9. Tüdav yayınları no . 9. İstanbul. -Kadıoğlu, M. 2001. Bildiğiniz havaların sonu , Küresel iklim değişimi ve Türkiye . Güncel yayıncılık. 110. 368 s. İstanbul. -www.globalwarming.org -www.kuresel-isinma.org -www.tudav.org 6