işitme kayıpları ve tanı yöntemleri

advertisement
İŞİTME KAYIPLARI VE TANI YÖNTEMLERİ - Prof. Dr. Ümit ULUÖZ
İşitme organı olan kulak, konuşma organı gibi fonksiyon yapmaktadır. Yenidoğan
ve normal işitmesi bulunan bir çocuk konuşamamaktadır. Lisanın öğrenilmesi,
gerçek işitme ile konuşulanların tekrar tekrar duyulması, kelimelerin tekrarlanarak
deneyim kazanılması, sembolleştirdikten sonra gerçekleşmektedir.
Lisan öğrenimi, ilk üç yılda maksimum düzeydedir. İnsan kulağı için işitilebilir
frekanslar 16-20.000 arasındadır. Bu alan sonik ve odibl yani işitilebilir alandır.
Lisanı öğrenme öncesi yani, prelingingual dönemde sağır olan çocuklar sesleri
duymadıkları için lisanı öğrenemezler, sağır ve dilsiz olurlar. Parsiyel işitme kaybı
olanlar ise, bazı frekanslarda fonem dediğimiz ve ses birimi kabul edilen sesleri
duyamaması sonucu kusurlu lisan öğrenebilirler. Yine, tüm frekansları ilgilendiren
değişik derecedeki işitme kayıplarında, işitme kaybının durumuna göre geç lisan
öğrenme veya kusurlu lisan dikkati çeker. Bu nedenle, işitme kaybı riski bulunan
çocukların, doğumdan hemen sonra ele alınarak incelenmesi gerekmektedir.
Değişik tarama ve tetkik yöntemleriyle işitme kaybını saptamak, tedaviyi en etkin
şekilde yönlendirmeyi de sağlayacaktır. Yetişkinlerdeki işitme kayıplarının
belirlenmesi ile ameliyat endikasyonları ve işitme cihazı uygulanması kriterlerini
saptama bakımından önemlidir. Çocukların lisanı öğrendikten kısa bir süre sonra
total işitme kaybına uğramalarında lisanın untulması gelişebilir. Fakat, erişkin
çağda sağır olanlarda dilsizlik gelişmesi olmamaktadır. Bu nedenlerden dolayı,
işitme kayıplarının erken bir dönemde nitelik ve niceliklerinin ortaya konması
gerekmektedir. İşitme kayıplarının detaylı incelenmesi ile adli tıp ve sosyal tıpta da
raporların düzenlenmesi ve kişisel hakların da korunması bakımından önemlidir.
İki türlü işitme vardır. Birincisi refleks işitmedir. Bu tip iştme subkortikal düzeye
kadar iştme yapıları ile algıdır ki, kişi duyar fakat konuşulanları anlayamaz. İkincisi
ise, gerçek işitmedir. İşitme yapıları ve iştme korteksi fonksiyonu ile duymadır. Kişi
konuşulanları duyar ve anlar.
İnsan kulağı belirli frekanstaki sesleri duymaktadır. Bu sesler gürültü sesi şeklinde
tüm frekanslı seslerin bir arada bulunmasıdır. Kulağa hoş gelmezler.
Müzikal sesler harmonik olup kulağı incitmezler. Bir de saf ton sesler vardır.
Saniyede titreşim adedi değişmeyen seslerdir. Tonal odiyometride kullanılan sesler
saf ton olup, güncel hayatta az bulunan sesler grubundandır.
İşitme fonksiyonunda ses dış ortamdan, hava yoluyla zar ve kemikçik zincirine
ulaşır. Zar kemikçik zinciri sesi, iç kulak yapılarına ulaştırırken bu yapıların kitlesi,
sürtünmesi ve sertliği nedeniyle enerji kaybı olur. Bu kayıp, zarın oval pencereye
göre daha büyük olması ve kemikçikler arasındaki manivela özelliği nedeniyle
giderilir. İç kulakta labirent sıvıları sesin titreşiminin fazına yani, pozitif ve negatif
salınımına göre, pencerelerin antagonist hareketini sağlar. Faz değişimiyle lamina
basalis membranacea ve Corti organ grubu aşağı yukarı harekete katılır. Bu
hareket esnasında lamina tectoria ile temasta bulunan stereosilialar bükülmeye
uğrar ve bu olay, nörosensoriyel özelliği olan Corti hücrelerinde polarizasyon ve
repolarizasyona neden olur. Böylece ortaya çıkan ve bir sinir lifinin aksiyon
potensiyeli (üniter aksiyon potensiyeli) diğer liflerin potensiyelleri ile birleşerek
toplam işitme potansiyelini oluşturarak N.acusticus yoluyla belirli sinaptik
odaklardan geçerek işitme korteksine ulaşır ve kişi sesi duyar.
İşitme fonksiyonu esnasında dış kulak ve orta kulakta mekaniksel olarak sesin
iletimi yapılır. İç kulakta mekanosensoriyel bir özellik olmasına karşın, daha fazla
sensoriyel algı önemlidir. Nörosensoriyel hücreler, akustik sinir, işitme yolları ve
corteks cerebridesensoriyel bir olay gerçekleşmektedir.
İşitme kayıpları, işitmeyi engelleyen patolojinin lokalizasyonuna göre değişik nitelik
ve nicelikte olmaktadır. Buna göre, dış kulak ve orta kulaktaki nedenler, iletimi
engelleyerek işitme kaybı yaparlar. Bu tür işitme kaybına iletim tipi işitme kaybı
denir. Labirentten itibaren işitme yolları ve işitme korteksini etkileyen nedenlerle
gelişen işitme kayıplarına da sensorinöral veya alıcı tip işitme kaybı denir. İşitme
kaybı nedeni, hem iletim hem de algı fonksiyonunu etkileyerek işitmeyi
engelliyorsa, bu durumda gelişen işitme kaybına miks tip iştme kaybı denir. Bu tür
işitme kaybı otosklerozun gidişi esnasında görüldüğü için bazı klasik kitaplarda
otoskleroz tipi işitme kaybı diye de belirtilmektedir. Travmatik ve adheziv nedenlerle
de gelişebilmektedir.
İşitme kayıpları bireyin yaşına göre kronolojik olarak ve işitme kaybının nedenine
göre, yani etyolojik olarak da sınıflandırılabilmektedir. Ancak klinik uygulamalarda
ve eğitim amaçlı olarak siz meslektaşlarıma daha çok nitelik ve nicelik olarak işitme
kayıplarından söz edeceğim.
İşitme kayıplarının tanı yöntemlerine gelince :
Her hastalıkta olduğu gibi, burada da anamnez önemlidir. Anamnezde başvuru
nedenleri ve ek semptomları değerlendirilir. Örneğin, işitme kaybına eşlik eden
uğultu ve otofoni iletim tipi işitme kaybında tarif edilen yakınmalar gibi. Çınlama ve
vertigo yakınmaları, sensorinöral işitme kayıplarında izlenir ve bazen işitme
kaybından daha fazla rahatsız eden yakınmalardır.
Fizik bulgular olarak, kişinin konuşma şiddeti işitme kayıplarında önemli bir
bulgudur. İletim tipi işitme kayıplılar kendi seslerini daha şiddetli duyduklarından
az şiddetli sesle konuşurlar. Buna Weber parakuzisi de denir. Sensorinöral işitme
kayıplılar kendi seslerini de daha az duyduklarından, şiddetli sesle ve bağırarak
konuşurlar. Bu özellikler değerlendirilir. Fizik bulgular olarak, otoskopik verilerle
işitme kayıpları tanısında dış kulak ve kulak zarı ve hatta perforasyon varlığında
orta kulak yapıları incelenebilir.
AKUMETRİ
Ses veren her türlü araçla yapılan işitme testidir. Katı cisimlerin çarpma sesleri, el
çarpması sesi, müzik aletlerinin sesleri, saat türlerinin çıkardığı sesler değişik
frekanslı çan sesleri ve insan sesiyle akumetri yapılabilmektedir. Akumetri ile
yapılan testlerde kişinin işitmesi, normal işiten bir kişiyle karşılaştırılarak sonuca
gidilmektedir.
Diya
pazo
n
testl
eriyl
e
işit
men
in
kalit
atif
ve
kant
itatif
anal
izi
yapıl
abil
mek
tedir. Diyapazonlarla Weber, Rinne, Schwabach, Gelle ve Lewis testleri yapılarak
normal işitme, iletim tipi ve nörosensoriyel tip işitme kayıpları ortaya çıkarılabilir.
Ancak miks tip işitme kayıplarında hakimiyet gösterdiği tipte bulgular saptanır.
Bunda yanılma olabilir.
İnsan sesi ile akumetri, gerçek işitmeyi de ölçebildiğinden ençok kullanılan ve tercih
edilen testtir. Fısıltı sesi, konuşma sesi ve komut sesleriyle test yapılmaktadır.
Fısıltı sesi 30 dB kadar şiddette olup, akciğerlerdeki rezidüel hava ile çıkartılan
sestir. Normal işiten bir kulak fısıltı sesini 5 m. kadar uzaktan duyabilir. Bu amaçla
pes ve tiz frekansları veren kelimeler ve rakamnlar söylenir. Kişinin söylenenleri
tekrarlaması emredilir ve doğru söyledikleri saptanarak sonuca gidilir.
Konuşma sesiyle çıkarılan ses 60-65 dB kadar şiddettedir. Yakın uzaklıktan fısıltı
sesini duymayan bir kişide en az 30 db kadar işitme kaybı olacağından, konuşmayı
anlama derecesi araştırılır. Kişi normal konuşma sesini duymuyorsa, şiddetli
konuşma sesi ve komut sesi ile teste devam edilir.
Komut sesi 90 dB akdar şiddette olup, çok rahat duyulan sestir. Çocuklarda insan
sesi ile akumetri, lisanı öğrenmiş ve iyi iletişim sağlayabilenlerde yapılabilir. Çocuk
işitme kayıplarının ortaya konmasında ses çıkaran aletlerle daha ilginç sonuçlar
saptanır.
ODİYOMETRİ
Odiyometrelerle odiyometri yapılır ve odyogramları elde edilir. Odiyometreler hem
hava yolu ile kulaklıklardan hem de kemik yolu ile kemik kondüktörlerinden
istenilen frekansta ve istenilen şiddette ses verebilen elektroakustik aygıtlardır. İki
kanallı odiyometrelerle gerektiği zaman bir kulakta maskeleme yapılabilir. Ayrıca,
konuşma odiyometrisi de istenilen ses şiddetiyle yapılabilir.
Normal odyogram
İletim tipi işitma kaybı
Nörosensoriyel tip işitme kaybı odyogramları
Tiz frekanslarda görülen nörosensöriyel tip işitme kayıpları
Mikst tip işitme kaybı
Saf ton sesler verilerek, kemik ve hava yoluyla işitilebilen en küçük ses şiddetlerinin
saptanmasına Eşik Tonal Odiyometri denir. Her bir kulak için ayrı ayrı odiyogram
kartlarına işlenen odiyogram çizelgelerinin değerlendirilmesi ile değişik işitme
kayıpları ortaya konur.
Saf ton odiyogramalarla değişik tiplerdeki nörosensoryel işitme kayıplarında benzer
çizelgeler saptanmaktadır. Nörosensoryel tip işitme kaybının tipini ortaya koymak
için, eşik üstü tonal odiyometri testlerine gereksinim vardır.
Periferik tip yani kokleer lezyonlarla gelişen işitme kayıplarında rekrütman
fenomeni saptanır. Bu tür işitme kayıplarında normal işitenlere göre ses şiddet
değişikliklerine duyarlılık ve çok şiddetli seslerden rahatsız olma özellikleri vardır.
Kişiler çekiç örs sesinden, şiddetli korna seslerinden ve gürültülü yerlerdeki şiddetli
seslerden ağrılı duyma şekline varan yakınmalar hissederler. Eşik üstü özel tonal
odiyometri testleriyle rekrütman araştırılarak periferik nörosensoryal tip işitme
kaybı olduğuna karar verilebilmektedir.
Radiküler nörosensoryel tip işitme kayıplarında ise, yorgunluk bulgusu saptanır.
Meatus acusticus internus düzeyindeki lezyonlarla gelişen bu tür işitme
kayıplarında yorgunluk testlerine gereksinim vardır.
Santral işitme kaybı işitme kayıplarınınortaya çıkarılmasında tonal testler yeterli
olmamaktadır. Bu tür işitme kayıplarında konuşma odiyometrisi yani vokal
odiyometri gereklidir. Fonem (ses birim) olarak dengelenmiş kelime listeleri değişik
şiddetlerde gürültülü ve gürültüsüz ortamalarda söylenerek kişinin anlayış yüzdesi
ortaya konur.
Vokal odiyometri ile sosyal sağırlık ve işitme cihazı endikasyonu konmaktadır.
Sadece tonal odiyometrik verilerle işitme cihazı endikasyonu konamaz. Çünkü tonal
odiyometrik verilerle refleks işitme, vokal odiyometrik verilerle gerçek işitme ortaya
konabilmektedir.
Objektif Odiyometri
Daha önce belirttiğimiz akümetri, tonal ve vokal odiyometride kişi istemli veya
istemsiz nedenlerle kişi gerçek işitme durumunu yansıtacak yanıtları vermeyebilir.
Kişinin aktardığı bilgilerle saptanan işitme durumu gerçeği yansıtmadığından bu
yöntemler subjektif odiyometri grubundadır. Objektif odiyometri ise, kişinin
yanıtına gereksinim duymaksızın ani bir sese karşı durum değişikliği, refleks
değişiklikleri ve elektrofizyolojik değişikliklerle işitme fonksiyonunu objektif bir
şekilde ortaya koymaktır.
Küçük çocuklarda Moro refleksi önemli bir bulgudur. 6 aya kadar bebeklerde iyi
sonuç verir. Diğer çocuklarda ve yetişkinlerde kokleopalpebral refleks,
kokleopulmoner refleks, kokleokardiak refleks gibi ani sesle ortaya çıkarılan ve
bunların kayıtlarıyla belirlenen reflekslerle işitme testleri objektif kriterlerdir.
Ani bir sesle, oyun halinde kendi iç alemine dalmış çocuklarda izlenen durum
değişikliği, yönelme ve refleks değişiklikleri izlenerek objektif bulgularla işitme
testleri yapılabilir.
Çocuk odiyometrisi özel deneyim gerektirmektedir. Yeni doğan çocuktan başlayarak
değişik subjektif ve objektif testlerle işitme durumu ortaya konabilmektedir. Belirli
yaşlardan sonra şartlandırma testleri, katılımlı testler, peepshow ve tonal tonal
odiyometrik incelemelerle gerçek işitme düzeyleri saptanabilmektedir.
Diğer objektif bir odiyometrik yöntem de uyarılmış yanıtlar odiyometrisidir. Kısaca
ERA denen (Evoked Responses Audiometry) uygulamalarında elektrotların
yerleştirilmesinden sonra patlayıcı karakterde sesler verilir. Bu sese karşı değişik
düzeylerde elektriksel işitme potansiyelleri ortaya konur.
Periferik ERA olan Elektrokokleografi kokleanın dinamiğini ve 1.nöron düzeyinde
işitme potansiyelini sağlar. Beyin sapı yanıtları olan BERA 1.nöron ile sinaptik
5.nöronlardaki işitme potansiyelini gösterir. Değerlendirmede latans, amplitüd,
dalga şekilleri ve sinaptik bölgeler arasındaki gecikmeler önemlidir. 2.nörondan
sonra karşı kulak ile sinaptik ilişki olduğundan BERA'da maskeleme gereklidir.
Buna karşın, doğumdan hemen sonra bile uygulanabilen E.Coch.G'de maskleemye
gerek yoktur.
Otoakustik emisyon olan ve Corti organındaki özellikle dış tüylü hücrelerin
kontraksiyonlarının ürünü emisyonlarla objektif odiyometri yapılır. Riskli doğmuş
ve işitme sorunu olabilecek çocuklarda doğum sonrası periodda işitme taramaları
gerekmektedir. İşitmesinden kuşku duyulan çocuklara ERA uygulanması
yapılmaktadır.
Akustik reflekslerle de objektif odiyometri olarak empedansmetri yapılmaktadır.
İşitme eşiğinin 70 dB kadar üstünde bir şiddetle stapes refleksi oluşur. Bialteral
olan bu refleksin ortaya çıkarılması için ipsilateral ve kontrlateral ses uyarıları
değerlendirilir. Stapes refleksi ile Metz testi yardımıyla objektif rekrütman bulgusu
da sağlanır. Stapes refleksi ile işitme eşikleri ve yorgunluk fonemi Refleks Decay
testi ile de objektif olarak saptanabilmektedir. Empedansmetri ile orta kulak
patolojileri ortaya konabilmektedir.
Son Güncelleme (Pazar, 23 Mayıs 2010 15:28)
Download