2008 Küresel Kriz Sürecinde Avrupa Birliği, Birlik Olabildi mi? Ahmet OĞUZ1 Gülçin Güreşçi PEHLİVAN2 ABD‟de 2008 yılı öncesinde tasarruf sahiplerine kullandırılan riskli konut kredilerinin geri ödemelerinde yaşanan güçlükler sonucu finans piyasalarında başlayan dalgalanmalar, 2008 yılının son çeyreğinden itibaren derinlik kazanarak küresel bir finans krizine dönüşmüştür. Bu kriz sonrası finansman koşullarındaki bozulma ve toplam talebin gerilemesiyle birlikte küresel ticaret hızla yavaşlamıştır. Krize hazırlıksız yakalanan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, birlik antlaşmalarında ekonomik ve mali politikaların koordinasyonuna ilişkin kesin yaptırımların bulunmamasının da etkisiyle, krizle ortak mücadele konusunda çok başarılı bir performans sergileyememişlerdir. Çünkü AB‟de karar alma süreçlerindeki sınırlamalar, uzlaşma yerine güçlü devletlerin baskı ve tercihlerinin tüm üye ülkelere dayatılması söz konusudur. İrlanda, Yunanistan ve Portekiz'in ardından İspanya'nın da ekonomik krizin pençesine düşmesi ve kurtuluş reçetesi olarak AB fonlarına başvurma aşamasına gelmesi nedeniyle AB'nin geleceği tartışılmaktadır. AB‟de henüz yeni bir krizi önleyebilecek güçte kapsamlı ve somut bir düzenleme yapılmamıştır. Bu bağlamda çalışmamızda 2008 küresel krizinin AB‟yi nasıl etkilediğini ve AB üye ülkelerinin ekonomik birlikten uzaklaşıp uzaklaşmadığını göstermek amaçlanmıştır. Anahtar Kelimler : 2008, Küresel Kriz, Avrupa Birliği, Kriz JEL kodu F34, F36 1 2 : Yrd. Doç. Dr., Karabük Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, [email protected] Araş. Grv., Dokuz Eylül Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, [email protected] 1 COULD THE EUROPEAN UNION BE A UNION DURING GLOBAL CRISIS OF 2008? In the United States before 2008, because of the difficulties in repaying risky mortgages that used by the savers, fluctuations started in the financial markets since the last quarter of 2008 has turned into the depth and evolved into global financial crises. After this crisis deterioration in financing conditions and with the decline of total demand global trade slowed down rapidly. The European Union (EU) countries facing crises unexpectedly, the effect of the lack of precise sanctions at the treaties of alliance for the coordination of economic and fiscal policies could not demonstrate a common struggle to fight against crisis. Because restrictions in the EU decision-making processes, rather than compromise all member countries, the imposition of printing and preferences of powerful states in question. Ireland, Greece and Portugal, then Spain, fall into the clutches of the economic crisis and due to arrive in the stage of liberation as a formula to apply EU funds discussed the future of the EU. There has not been strong enough comprehensive and concrete arrangement prevent from a new crisis in the EU yet. In this context, our paper aims to show that how 2008 crisis affects the EU countries and EU candidate countries divergence from the economic union. Key words : 2008, Global Crisis, European Union, Crisis JEL Code : F34, F36 2 Giriş Son 30 yılda 1974-75 petrol krizini, 1979-80‟deki daralma izlemiştir. 1982‟deki Latin Amerika borç krizinin arkasından ise 1987‟deki New York borsasının çöküşü gelmiştir. Ardından, 1990-91‟de yeniden bir ekonomik daralma yaşanmış, bunu 1994 Meksika “tekila krizi” ve 1995 Arjantin krizi izlemiştir. 1997 Asya ve 1998 Rusya krizlerinden sonra, 1999 Brezilya krizi ve 2000 sonu ile 2001 başında tarihin en derin krizleri yaşanmıştır. Aynı yıl yine Arjantin‟de de mali çöküş ve kriz yaşanmış, Amerika Birleşik Devletleri‟nde (ABD) de yeni ekonomi çökmüştür. , Küresel ekonomi, 1929 Büyük Burhan‟ından sonraki en büyük daralmayı 2008 krizi ile yaşamaya başlamıştır. 2008 küresel ekonomi krizi, ilk olarak ABD‟de başlayan ve daha sonra da büyük bir yayılma gösteren bir kriz niteliği taşımaktadır. Bu kriz aslında 2008 yılında ani olarak ortaya çıkan bir kriz değildir. Temelleri daha öncesine dayanmaktadır. ABD‟nin 2000 yılından sonra başladığı durgunlukla mücadele programı çerçevesinde uyguladığı para politikası ile faiz oranlarında peş peşe indirime gitmesi ekonominin geneline bir canlılık getirmiştir. Piyasada likidite genişlemesi ile birlikte genel refah artmış ve tüketim harcamalarında ciddi artışlar olmuştur. Bunlarla birlikte türev piyasalarda yaşanan inanılmaz kazançlarla birlikte bireylerin varlıkları sanal olarak şişmeye başlamış ve reel olarak var olmayan paralarla bireyler daha çok harcama yapmaya başlamışlardır. Tüketimde artış eğilimi, geniş likidite ve düşük faiz oranları en çok inşaat sektörüne talebi arttırmış yükselen emlak fiyatları ve düşen faizlerle birlikte mortgage kredileri 10 trilyon dolar seviyesine ulaşmıştır. Mortgage kredileri riskli olmayan müşterilere verilirken, zaman içerisinde konut sektöründeki kârlılığın sürekli bir biçimde artması ve küresel likidite bolluğu, bu kredilerin daha riskli müşterilere de yönelmesine neden olmuştur. Ancak bu likidite genişliği ve talep canlılığı enflasyonist baskıyı da beraberinde getirince ABD Merkez Bankası faiz arttırma yoluna gitmiştir. Artan faizlerle birlikte başta konut sektörü olmak üzere ekonomik büyüme yavaşlamış, mortgage kredilerinde sorunlu kredi oranı artmaya başlamıştır. Bunun sonucunda, risk durumu yüksek olan ev sahiplerinin borçlarını ödeyememesi, finansal kurumları ve yatırımcıları büyük zarara uğratmıştır. İlk olarak Mart ayı içerisinde elinde çok yüklü miktarda yüksek riskli konut kredisi tutan yatırım bankalarından Bear Sterns iflas etmiştir. Tüm piyasalarda yaşanan ciddi değer kayıpları ile birlikte bireyler varlıklarının büyük kısmını kaybetmiş ve 3 nihayetinde 16 Eylül 2008‟de ABD‟nin en büyük beşinci yatırım bankası 158 yıllık Lehman Brothers‟ın iflasını istemesiyle kriz patlamıştır. Lehman Brothers‟ın iflasını Merrill Lynch ve AIG gibi Amerika‟nın en büyük finans kurumlarının iflası takip etmiştir. ABD‟de iflas eden banka sayısının 2007 yılında 3, 2008 yılında 25, 2009 yılında ise 140 olduğunu düşündüğümüzde krizle birlikte nasıl bir yıkım yaşandığını daha iyi anlayabiliriz. Mortgage kredilerinin yapısının bozulması, faiz yapısının uyumsuzlaşması, konut fiyatlarındaki sanal artışlar, menkul kıymetlerin fonlanmasında yaşanan sıkışıklık, gevşek para politikası, hane halkının yüksek borçluluk oranları, şirket yönetimlerindeki başarısızlıklar, kredi türev piyasalarının genişlemesi, kredi derecelendirme sürecindeki sorunlar ve federal bütçe açıkları birleştiğinde tüm ülkelerin finansal ve reel piyasaları bu olumsuzluklardan etkilenmiş ve bu durum küresel krize dönüşmüştür. 1 Küresel Finans Krizi Sonrası Avrupa Birliği 2008 yılında başlayan ve dünya ekonomisinin 2. Dünya Savaşı‟ndan sonra yaşadığı en derin kriz olan küresel ekonomik krizi, 2009 yılında küresel ticaretin %12.53 daralması ile küresel ticaret krizi izlemiştir. Küresel ekonomik krizin etkisiyle uluslararası ticarete konu olan mallara yönelik talebin azalması ve ticaretin finansmanında yaşanan sorunlar nedeniyle 2008 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren başlayan küresel ticaret hacmindeki daralma, 1973-1974 yıllarındaki daralmadan fazla olmasa da, küresel ticarette yaklaşık kırk yıl içindeki en büyük azalışa işaret etmektedir.4 Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan verilere göre, küresel ekonomide bir önceki yıla göre büyüme oranı 2007 yılında % 4 iken, 2008 yılında bu oran %1.5‟e düşmüştür. 2009 yılında büyüme oranı % -2.4‟e düşen küresel ekonominin 2010 yılında gösterdiği % 4 oranındaki artış, 2011 yılında tekrar azalma eğilimine girmiştir. 5 Küresel kriz ABD‟den sonra Avrupa‟ya sıçradı ve tüm dünyada kendini ciddi bir biçimde göstermeye başladı. Avrupa‟da başta İrlanda ve Portekiz ekonomileri alarm vermeye başladı. Bu alarm sonrası Avrupa Birliği (AB) içinde önlemler alınmaya başlandı. 3 OECD Trade Policy Studies (2012), Trade and Economic Effects of Responses to the Economic Crisis, http://www.oecd-ilibrary.org/trade/trade-and-economic-effects-of-responses-to-the-crisis_9789264088436en, (Erişim 10 Ekim 2012). 4 Shelburne, R. (2010), The Global Financial Crisis and its Impact on Trade: The World and the European Emerging Economies, http://works.bepress.com/cgi/ viewcontent.cgi?article =1050&context= robert_ shelburne&sei-redir=1&referer, (Erişim 5Ekim 2012). 5 United Nations (2012), World Economic Situation and Prospects (WESP) 2012, http://www.un.org/en/ development/desa/policy/wesp/wesp_current/2012wesp.pdf (Erişim 30 Eylül 2012) 4 Ama çok zaman geçmeden bu kez İspanya ve Yunanistan alarm vermeye başladı. İspanya kendi içinde aldığı tedbirlerle krizin ülkeyi etkilemesini savuşturdu. Yunanistan açısından durum bu kadar kolay değildi. Ve son olarak da İtalya krizin eşiğine geldi. AB kuruluşundan günümüze pek çok bölgesel ve küresel ekonomik krizle karşılaşmış olsa da, hiçbirinden son yıllarda yaşanan ekonomik kriz kadar etkilenmemiştir. 1970‟lerin ortasında baş gösteren ekonomik krize üye ülkeler kendi aralarındaki ticareti çeşitli tarife dışı engellerle azaltarak tepki vermişler ve böylelikle 1980‟lerin başında bölünmüş pazarlardan oluşan Japonya ve ABD karşısındaki rekabet gücünü tamamen kaybetmiş bir AB ortaya çıkmıştır. Bu sorunu çözmek için atılan adımlar sonucunda AB dünya üzerinde tek örnek olan ve tüm engellerden arınmış bir Tek Pazar oluşturmuştur.6 1.1.Yunanistan’da Krizin Etkileri Küresel krizin etkileri Yunanistan‟ın geçmişten bugüne gelen sürdürülemeyen borçlarından dolayı ortaya çıkan borç krizi ile birleşince etkileri oldukça büyük olmuştur. Fakat sınırlı düzeyde gerçekleştirilen reformların (Kamu yönetimi, sosyal güvenlik ve vergi alanlarında) eksikliği sonucu, politika yetersizlikleri, mali dengesizliklerin artması, yüksek işçi maliyetleri, yüksek marjinal fiyatlar ve Euro bölgesi ortalamasının üzerindeki enflasyon, Yunanistan ekonomisinin rekabet gücünü zayıflığı Yunanistan ekonomisinin gösterdiği hızlı büyümenin sonunu hazırlamıştır. Bu durum, Yunanistan‟ın ekonomisini borçla finanse ederek yürütmesine ve geniş çaplı mali dengesizliklerle mücadele etmesine yol açmıştır. Bozulan Yunanistan ekonomisine 2008 küresel krizinin de eşlik etmesiyle birlikte dış borçların yükü artarken finansal piyasaları derin zarar görmüştür. 7 1980‟lerden itibaren sürekli bir artış gösteren Yunan kamu borcu 2009 yılı Dünya Bankası verilerine göre, 384.1 milyar dolara, toplam dış borcu ise 594.5 milyar dolara ulaşmıştır. 8 2000-2007 döneminde Yunanistan‟ın AB‟ye üyeliğinin “iyi bir şey” olduğunu düşünenlerin oranı %55‟e kadar düşmüş iken, bu oran ekonomik krizin etkisiyle 2008 yılında %47‟ye, 2011‟de %38‟e gerilemiştir. 6 Eralp, Nilgün Arısan (2010), “Avrupa Birliği‟nde neler Oluyor?”, TEPAV Değerlendirme Notu: 5-6 IMF (2009), Greece: 2009 Article IV Consultation Concludindg Statement of the Mission, Athens, http://www.imf.org/external/np/ms/2009/052509.htm, (Erisim: 07.08.2011) 8 http://ekonomi.bugun.com.tr/avrupa-daki-krizde-korkutan-tahmin-92441-haberi.aspx (2012), Avrupa‟daki Ekonomik Krizle İlgili Korkutan Tahmin, (Erişim 15 Eylül 2012) 7 5 1.2. Portekiz’de Krizin Etkileri 2000 yılından itibaren Portekiz‟in GSYH‟sindeki değişimin, hızlı iniş çıkışlarla istikrarsız bir seyir izlediği görülmektedir. Ancak krizden hemen sonra 2009 verileri dikkate alınırsa, yukarıda saydığımız kriz mağduru ülkeler arasında ekonomik daralmanın en az olduğu ülke Portekiz‟dir. 2000 yılında Portekiz‟de, Portekiz‟in AB‟ye üyeliğinin “iyi bir şey” olduğunu düşünenlerin oranı %63 iken, bu oran 2008‟de % 50‟ye, 2010‟da % 43‟e, 2011‟de % 39‟a düşmüştür. Kaybolan güven sebebiyle, ateş aşırı borçlu diğer ülkelere sıçramıştır. Euro Bölgesi‟nin üçüncü büyük ekonomisi İtalya ile dördüncü büyük ekonomisi İspanya‟daki belirtiler, AB‟yi telaşa sevk etmiştir. Bu iki ülkede artan borçlanma maliyetleri ve derinleşen borç krizi, Avrupalı liderleri daha köklü tedbirler almaya mecbur etmiştir. 1.3. İtalya’da Krizin Etkileri İtalya‟da ekonomik büyüme 2008 ve 2009 yıllarında eksi değerlere düşmüştür. 2010 yılında gözlemlenen ekonomik iyileşmeye rağmen, İtalya ekonomisinin 2012 yılında %1.4 daralacağı tahmin edilmektedir. AB‟de İtalya‟nın birliğe üyeliğinin iyi olduğunu düşünenlerin oranı 2002‟de %69‟a kadar yükselmiş, ancak 2008 yılında %39‟a düşmüştür. 1.4. İspanya’da Krizin Etkileri İspanya‟nın federatif yapısını oluşturan yerel yönetimler ve özerk bölgeler izledikleri gevşek mali politikalarla hem kendi bütçelerini hem de merkezi hükümetin bütçesini zora sokmuştur. Devlet bu kötü bütçelemeyi büyük miktarda borçlanmayla sürdürmeye çalışmıştır. Ancak Yunan krizinden sonra uluslararası bankalar özellikle Güney Avrupa ülkeleri tahvillerinden uzak durmaya başlayınca, İspanya bankaları, Avrupa Kurtarma Fonlarına dayanarak bilançolarını İspanya devlet tahvilleriyle doldurmuştur. Bu durum İspanya‟ya vakit kazandırmakla birlikte bu kez de devlet borcu varolan sorunu aynı zamanda bir bankacılık krizine dönüşmüştür.9 9 Akçadağ, Emine (2012). http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view= article&id=2168:ekonomik-krizin-vurduu-son-avrupa-uelkesi-spanya&catid=70:ab-analizler&Itemid=134 , (Erişim 28 Ekim 2012). 6 İspanya‟da 2009 yılında yaşanan krizin belirtileri 2006 yılının ortalarından itibaren hissedilmeye başlamıştır. 2007 yılında İspanya‟nın gerilemeye başlayan GSYİH‟si, 2009 yılında rekor kırarak % -3.7 oranında daralma yasamış ve ekonomisi küçülme eğilimi göstermiştir. Ekonomide yaşanan daralmaya paralel olarak İspanya‟nın 2006-2009 döneminde kamu ve özel kesim tüketim harcamaları da gerilemiştir. Toplam iç talepte yaşanan daralma, hane halkının belirsizlik ortamında ihtiyatlı bir tutum sergilemesine sebep olmuş hane halkı tasarrufları 2006 yılından 2009 yılına dek düzenli artış göstermiştir. Kriz sonrası 2009 yılında İspanya‟nın birliğe üyeliğinin “iyi bir şey” olduğunu düşünenlerin oranı %71‟e çıksa da, Haziran 2009‟dan itibaren destek düşme eğilimine girerek 2011 yılında %55‟e gerilemiştir. 2 Krizden Çıkma Çabaları Ulusal düzeyde ABD‟den sonra ilk kurtarma paketini açıklayan ülke İngiltere olmuştur. Avrupa‟nın ikinci büyük ekonomisi olan İngiltere 691 milyar dolar tutarında bir kurtarma paketi açıklamış ve bunun sekizde biri yani 87,8 milyar doları bankalara sermaye enjeksiyonu olarak kullanılmıştır: Bu tutarın da yarısı hisse veya sabit getirili menkul kıymetlerin iktisabı için kullanmıştır. Devlet, bankalarının kısa ve orta vadede borçlanabilmesi için 439 milyar dolarlık bir garanti tesis etmiştir. İngiltere Merkez Bankası, ihale yöntemiyle bankalara 351 milyar dolar borç vermiş ve böylece likidite sıkıntısını önlemiştir. Krizin aşılması için özellikle Almanya ve Fransa ikili görüşmeler düzeyinde çözüm aramaktadırlar. Bu durum bir yandan AB liderliğine soyunma olarak algılanarak diğer üye ülkelerin tepkisine neden olsa da, diğer yandan AB‟nin en güçlü iki ülkesi olarak belirleyecekleri yol haritasına ihtiyaç duyulmaktadır. Almanya‟nın açıkladığı 500 milyar Euroluk kurtarma paketinin %80‟i bankalara getirilen garantilere, %16‟sı bazı bankalara sermaye enjekte edilmesine ve % 4‟ü de garantilerin desteklenmesine ayrılmıştır. Kurtarma paketi “Mali Piyasa İstikrar Fonu” olarak adlandırılmış ve 2010 yılının sonuna dek işlev gösterecek şekilde yürürlüğe girmiştir. Bu fona ayrılan miktar, Almanya‟nın 2007 yılı GSYİH‟ sine bakıldığında %20‟lik bir orana tekabül etmektedir. 2010‟a kadar süren bir diğer kurtarma paketi ise 50 milyar Euro tutarındadır. Bu planlama, altyapı ve eğitim için 14 milyar Euro harcanmasını 7 sağlamıştır. Alman şirketlerine ayrılan 100 milyar Euro‟luk kredi garantisinin yanı sıra otomotiv sektörüne 1,5 milyar Euro mali kaynak aktarımı, 2,9 milyar Euro‟luk vergi indirimi uygulanan politikalardan birkaçıdır. Uluslararası Para Fonu (IMF), AB ile Mayıs 2010‟da Yunanistan‟ın krizden kurtarılması amacıyla finansal yardım yapılması konusunda anlaşmaya varmış olup, toplamda 110 milyar Euro (yaklaşık 145 milyar dolar) tutarındaki paket kabul edilmiştir. Yunanistan ekonomisinin yeniden canlandırılması ve modernizasyonu açısından önem taşıyan finansal yardım paketinin yaklaşık 30 milyar Euro‟luk kısmı IMF tarafından karşılanırken geriye kalan 80 milyar Euro‟luk büyük bölümünün ise Avrupa Birliği tarafından finanse edilmesi kararlaştırılmıştır. 10 8-9 Aralık 2011‟deki AB Liderler Zirvesi‟nde daha sıkı mali denetim getirecek anlaşmanın imzalanmasında Almanya ve Fransa önemli pay sahibidir. Anlaşmaya göre bütçe açığı %3‟ün üzerine çıkan ülkelere otomatik yaptırım uygulanacak, kamu borçlarının GSYH‟ye oranı %60 ile sınırlanacaktır. Ayrıca krizden en çok etkilenen devletleri kurtarmak için yapılacak yardım miktarının arttırılması öngörülmektedir. İngiltere ve Çek Cumhuriyeti haricindeki üye ülkeler 2 Mart 2012‟de söz konusu mali disiplin anlaşmasını imzalamıştır. SONUÇ 2008 yılında ABD‟nin finans sektöründe çıkan ekonomik krizden en çok etkilenen ülkeler Avrupa Birliği ülkeleri olmuştur. Euro Alanı 2009 yılında % 4,1 küçülerek tarihindeki en büyük daralmayı yaşamıştır. AB ülkelerinin de krizle mücadelede ABD gibi tek başına gerekli kararları alması çok zordur. Çünkü AB ülkeleri için bağlayıcı olan ekonomik ve hukuki birçok kural vardır. Avrupa ülkelerine yayılan ekonomik krizin birlik nezdinde alınan önlemlerle engellenememesi uzun vadede Euro bölgesinin geri dönülmez biçimde sarsılmasına yol açmıştır. Ancak bu kriz için çözüm üretmeye çalışan Avrupa Birliği birlik oluşturmak bir yana, birlik görüntüsü bile vermekte zorlanmıştır. 2008 krizi AB‟nin koordinasyon konusundaki eksikliklerini gözler önüne sermiştir. Güven endekslerindeki düşüş, Euro‟ya da yansımış ve Euro, Dolar karşısında değer yitirmiştir. İstihdam ve büyüme açısından bakıldığında da kriz, AB‟yi derinden sarsmıştır. 10 IMF (2011), a.g.e. 8 Bu krizin daha da uzaması durumunda üye ülkelerin ekonomik ve finansal sistemlerine ciddi zararlar vermesi mümkündür. Zira daha şimdiden ekonomik durgunluğa, bankacılık sektörünün zayıflamasına, yüksek işsizlik oranı ve kamu borçlarına neden olmuştur. Krizin daha uzun süre devam etmesi AB ekonomisinin ciddi şekilde zayıflayarak ABD, Japonya ve BRIC ülkeleri ile rekabetinin zorlaşmasına ve ortak pazarın eski çekiciliğini kaybetmesine yol açabilecektir. AB‟nin içinde bulunduğu kriz Fransa ile Almanya‟nın liderlik yarışını da gözler önüne sermiştir. Üyeler her ne kadar Fransa ve Almanya olmadan entegrasyonun ileriye gidemeyeceğini bilseler de, iki ülkenin sergilediği hırslı davranışlar birlik içinde olumsuz bir hava oluşmasına neden olmaktadır. Bu ortamda Euro bölgesi devletlerinin ulusal para birimlerine geri dönmeleri büyük maliyetlere neden olacaktır. Bunun yerine antlaşmaların gözden geçirilmesi ve federalizm fikrinin yeniden tartışılması gündeme getirilmektedir. 11 Öte yandan Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda ve İtalya‟nın düştüğü durum bu ülkelerle sınırlı değildir. Asıl sıkıntı yardım edecek ülkelerin de gelecek açısından temkinli olmasıdır. AB ülkeleri bu borç kriziyle mücadele etmek için, üyelerin desteğiyle oluşturulmuş ve borç kriziyle mücadele etmek için kurulmuş Avrupa Finansal İstikrar Fonu‟nda (EFSF) artırıma gitmek istemişlerdir. 440 milyar Euro‟lu fondan Portekiz ve İrlanda‟ya 190 milyar Euro aktarılmıştır. Ama Yunanistan‟ın iflasın eşiğine gelmesi ve İtalya‟da borçlanmanın ciddi şekilde artması Avrupa‟yı endişelendirmiş durumdadır. Çünkü İtalya kurtarılamayacak kadar çok borca sahiptir. Endişelenilen kısım ise Avrupa Finansal İstikrar Fonu‟nun yeterli olmayacağıdır. Portekiz ve İrlanda‟ya yapılan yardımlar ve Yunanistan‟a yapılan yaklaşık 100 milyar Euro yardımla, 290 milyar Euro yardım fonu aktarılmış olacak ve İtalya‟nın da yardım istediği düşünülürse AB büyük bir çıkmazın içine girecektir. Bu durumda Yunanistan‟a AB isteği şartları yerine getirmezse, yardım fonu sağlanmayacak ve birlik dışına atılması muhtemel hale gelecektir. Eğer Yunanistan Euro‟dan vazgeçerse, AB de Yunanistan‟dan vazgeçecektir. Avrupa‟nın güneyindeki krizin, Fransa ve Almanya gibi büyük alacaklı ülkelere yansıma olasılığını güçlendirmekte, o nedenle son olarak Almanya‟nın bile kredi notu durağandan negatife dönüştürülmektedir. Almanya‟da bile toplam kamu borcu 2,1 milyar Euro‟yla İtalya‟nın 1,9 milyarlık borç miktarını aşan düzeyde; ancak GSYH‟ye oranla İtalya‟da kamu borcu % 123‟ken, Almanya‟da % 82 civarındadır. Ama bu Maastricht 11 Michel Dévoluy ile söyleşi (2011), “L‟Euro est-il un échec”?, İRİS, Actualités Européennes, No 47. 9 ölçütü olan % 60‟ın üzerinde ve alacaklısıyla borçlusuyla bütün ülkeleri ve Euro‟yu kırılgan yapmaktadır. 2011 Aralık ayı başında Brüksel‟de yapılan toplantıya Almanya ve Fransa damgasını vurmuştur. 26 AB üyesi ülke AB‟nin mevcut anayasası olan Lizbon anlaşmasında değişikliği kabul ederken İngiltere karşı çıkmıştır. Bu zirveden sonra yaşanan bir başka gelişmede ise, Euro Bölgesi‟nin borç krizinin aşılmasına yardımcı olmak amacıyla AB ülkeleri IMF‟ye 200 milyar dolarlık kaynak aktarmayı taahhüt etmesi olmuştur. Fakat İngiltere buna da katkı yapmamış ve toplanan para 150 milyar dolarda kalmıştır. 2008‟den bu yana sergilediği kötü performansla, içindeki krize çözüm bulamayan AB, ciddi imaj erozyonuna uğramıştır. Euro itibar kaybetmiştir. Şimdi, ortak para biriminin yanlış bir proje olduğu, birliğin bu şekilde ayakta kalmasının mümkün olmadığı tartışılmaktadır. Gelinen noktada, İngiltere‟nin de birlik içinde farklı tavır sergilemesi, birliğin geleceği hakkında soru işaretlerini ortaya koymaktadır. Başta Almanya olmak üzere Hollanda ve Finlandiya gibi ülkeler Yunanistan‟ın “kurtarılması” için yardım yapılmasına sıcak bakmamaktadırlar. Ancak baskılar sonucu Almanya, IMF‟nin de dahil olmasıyla yardım yapılmasını kabul etmiş ve Mayıs 2010‟da 110 milyar Euro‟luk tarihin en büyük uluslararası kurtarma yardımı açıklamıştır. Ancak bu paket çözüm olmadığı gibi zaman içerisinde Portekiz ve İspanya da yardım talebinde bulunmuştur. Almanya, 2011 yılında 156 milyar dış ticaret fazlası verirken, 2012‟deki ihracatını % 6 artırıp 1 trilyon 139 milyar Euro‟ya yükseltmeyi şimdiden garantilemişken, gelecekte AB‟nin yükünü tek başına taşımak istememektedir. Alman toplumunun amacı; AB‟yi kurtarmak değil, kendi geleceğini kurtarmaktır. Almanlar sadece Alman ve Fransız bankalarına olan borç faizini ödeyebilmesi için Yunanistan'a neden kredi verildiğini de anlamakta zorlanmaktadırlar. Almanların % 62‟si Yunanistan‟a mali yardımın yapılmasına karşı çıkmaktadır. Başbakan Merkel‟in Yunanistan‟a yaptığı resmi ziyaret sırasında göstericilerin ellerinde „Hitler‟in kızı Yunanistan‟ı terk et‟ yazılı pankartlar taşıması Almanları daha da kızdırmıştır. Yunanistan‟a yardımın önemli bir bölümünü üstlenen Almanya‟ya böyle bir davranışta bulunulması, Almanlar tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Gerçekten Euro bölgesi, İrlanda, İspanya, Portekiz ve Yunanistan olmak üzere ciddi bir krize girmiştir. En zayıf halka Yunanistan iflas veya Euro‟yu reddetmek arasında 10 sıkışmış kalmıştır. Euro‟ya devam seçeneği, ekonominin ve borçların yeniden yapılandırılmasına ve AB‟nin yeni borç vermesine bağlı kalmıştır. Gelmiş geçmiş en etkin bütünleşme olarak gösterilen Avrupa Birliği bu olumsuz atmosfer karşısında dağılma tehlikesi içine girer mi? Sorusunu cevaplamak gerekirse; Böyle bir olasılık her zaman mümkündür. Üye ülkelerin iç dinamikleri, üyeliğin bağlayıcı siyasi ve ekonomik kurallarını dağıtabilir. Göç, işsizlik, azalan ve gerileyen sosyal haklar, düşen yaşam standartları, geleceğe yönelik belirsizlik, ümitsizlik ve güvensizliğin artması ve yaygınlaşması bunu tetikleyebilir. Ama Avrupa kıtası yaşadığı Dünya Savaşları sonrasında 40 milyona yakın vatandaşını kaybetmiş, yaralanmış ve sakat kalmıştır. Bölge ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi açıdan büyük tahribata uğramıştır. Tüm bu acılara rağmen Avrupa ülkeleri arasındaki çekişmeler hala bitmiş değildir. Almanya bu dünya savaşlarında İngiltere ve Fransa‟nın ittifakı sonucu ülkesine verilen zararı unutmamıştır. Aynı şekilde Berlin Duvarı„nın yıkılmasına önce karşı çıkan Fransa ve İngiltere Rusya‟nın devreye girmesiyle Doğu ve Batı Almanya‟nın birleşmesine göz umması Almanya‟nın hala hafızasındadır. Almanya, Fransa ve İngiltere arasındaki rekabet hala devam etmektedir. Bunun yanı sıra Bosna-Hersek sorunu, Kosova sorunu, Hırvatistan-Slovenya gerginliği, Romanya sınırları içinde bulunan Transilvanya‟nın Macaristan‟a katılmak istemesi, bölgeyi tekrar karıştırabilecek durumdadır. Bu yüzden aynı coğrafyada yaşayan bu milletler tekrar kanlı savaşların yaşanmaması için sıkı bir birlikteliğe ihtiyaç duymuştur. AB, bu sorunların dile getirilip gerginliğin yaşanmamasında dondurucu bir etkiye sahip olmuştur. Bu nedenle AB „nin dağılması durumunda tüm bu sorunlar gündeme gelecektir. Diğer bir taraftan Sovyet Rusya‟ dan ayrılıp bağımsızlığına kavuşan ülkeler üzerinde Rusya baskısı artacaktır. Bununla birlikte Avrupa‟da artan etnik kimlik yarışı ivme kazanacak; Avrupa Milletleri kavramı yerine milliyetçilik propagandaları coğrafyanın barış içinde yaşamasına engel teşkil edecektir. Birliğin dağılmasının siyasi dengeleri bozmasının yanı sıra ekonomik dengeleri de altüst edecektir. Almanya, Fransa, İngiltere gibi dünya ekonomisi üzerinde etkili olan ülkelerin mevcut egemenlik haklarına herhangi bir ihlal söz konusu olmazken; gelişmemiş Avrupa ülkeleri gerek ABD gerek Rusya olsun gelişmiş ve gelişen ekonomiler karşısında sömürge haline gelecektir. Bu durum ise AB‟nin itici gücü olan güçlü ekonomilerin bile aleyhine bir durumdur. Çünkü aynı zevk ve tercihlere sahip insanların bir arada yaşadığı bölgede ihracat azalacak; pazarlama maliyeleri artacaktır. Güçsüz ekonomiler güdüm karşısında daha da güçsüzleşecek paranın satın alma gücü azalarak 11 tüketim kısıtlanacaktır. Güçlü ekonomiler ise ürettikleri mal ve hizmetleri satmak için benzer alışkanlıklara sahip tüketicilere ulaşmakta sıkıntı çekecektir. Ticaret hacmi daralacaktır. Çok uluslu devletler ilelebet varlığını sürdüremez. İçinde birçok ulusu barındıran topluluklar da çözülmelerin olması kaçınılmaz bir sondur. Fakat bugün Avrupa Birliği‟nin içinde bulunduğu ekonomik kriz, birliğin iniş ve çıkışları bu birliğin yakın bir tarihte dağılmasına neden olmamalıdır. Çünkü yukarıda belirtilen faturası ağır bedelleri sadece AB üyesi ülkeler değil tüm dünya ülkeleri ödemek zorunda kalacaktır. KAYNAKÇA Akçadağ, Emine. http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content& view=article&id=2168: ekonomik-krizin-vurduu-son-avrupa-uelkesi-spanya&catid=70:abanalizler&Itemid=134 , (Erişim 28 Ekim 2012). Eralp, Nilgün Arısan (2010), “Avrupa Birliği‟nde neler Oluyor?”, TEPAV Değerlendirme Notu: 5-6 http://ekonomi.bugun.com.tr/avrupa-daki-krizde-korkutan-tahmin-92441haberi.aspx Avrupa‟daki Ekonomik Krizle İlgili Korkutan Tahmin, (Erişim 15 Eylül 2012) IMF (2011), Greece Program / IMF Approves € 30 BLN Loan for Greece on Fast Track, IMF Survey Online, May 9, 2010 http://www.imf.org/external/ pubs/ft/survey/so/2010/NEW050910A.htm (Erisim: 15.08.2011) Michel Dévoluy ile söyleşi (2011), “L‟Euro est-il un échec”?, İRİS, Actualités Européennes, No 47. http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com _content&view =article&id=2168:ekonomik-krizin-vurduu-son-avrupa-uelkesi-spanya&catid=70:abanalizler&Itemid=134 (Erişim 10 Ekim 2012) OECD Trade Policy Studies (2012), Trade and Economic Effects of Responses to the Economic Crisis, http://www.oecd-ilibrary.org/trade/trade-and-economic-effects-ofresponses-to-the-crisis_9789264088436-en, (Erişim 10 Ekim 2012). Shelburne, R. (2010), The Global Financial Crisis and its Impact on Trade: The World and the European Emerging Economies, http://works.bepress.com/cgi/ viewcontent.cgi?article =1050&context= robert_ shelburne&sei-redir=1&referer, (Erişim 5Ekim 2012). 12 United Nations, World Economic Situation and Prospects (WESP) 2012, http://www.un.org/en/ development/desa/policy/wesp/wesp_current/2012wesp.pdf (Erişim 30 Eylül 2012) 13