KÜRESELLEŞME SÜRECİ

advertisement
KÜRESELLEŞME OLGUSU
“Küreselleşme nedir bilmiyoruz ama harekete
geçmemiz gerekiyor” (Sopa- Taylandlı köylü hareketi lideri)
“Küreselleşme olarak adlandırılan şey gerçekte ABD’nin egemen
rolünün bir diğer adıdır” (H. Kissinger)
“Küreselleşmeye karşı çıkmak,
yerçekimine karşı çıkmak gibi bir şeydir” (K. Annan)
KÜRESELLEŞME TANIMLARI
 Rodrick (1997- Ekonomi) “uluslar arası mal, hizmet ve
sermaye pazarlarının bütünleşme süreci”
 Dunning (1993-Ekonomi/İşletme) “uluslar arası üretimin
artışı”
 Giddens (1990-Sosyoloji)”Dünya genelinde sosyal
ilişkilerin yoğunlaşması”
 Robertson (1992-Sosyoloji) “dünyayı bir bütün olarak
düşünme bilincinin yoğunlaşması”
 Cairncross (1997- Sosyal araştırma) “bilginin küresel
yayılımı”
 Worsley (1999- Antropoloji) “”bilgi sistemindeki
çoğulculaşma sonucunda… kültürün küresel kitle
toplumuna katkısı”
KÜRESELLEŞMENİN DOĞASI
Küreselleşme içerisinde yer aldığı çok sayıda alanı
içermektedir.
Bunlar, temel olarak, ekonomik, sosyal, siyasal, ideolojik,
kültürel ve çevresel alanlardır.
Bütün bu alanlar hakim sosyo-ekonomik sistem içerisinde
işlerlik kazanmakta ve kapsamlı siyasi sonuçlar ortaya
çıkarmaktadır.
KÜRESELLEŞME VE BOYUTLARI
Kuralların, uluslararası bir sistem oluşturacak
şekilde geliştirilmesi
•
•
•
•
ÇEŞİTLİ
BOYUTLARIYLA
KÜRESELLEŞME
Ekonomik Küreselleşme
Teknolojik Küreselleşme
Kişisel Küreselleşme
Siyasal Küreselleşme
•
•
•
•
•
SİSTEMİ OLUŞTURAN
UNSURLAR
Uluslararası Ticaret Sistemi
Sermayenin Mobilitesi
İletişim
Teknolojik Gelişim
İşgücünün Mobilitesi
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE
ULUS DEVLETİN DÖNÜŞÜMÜ
Küreselleşme sürecinde mekan bir yönetim ölçeği
olma özelliğini yitirmektedir. Ulus-devlet ölçeği de,
mekanın bu aşınmasından pay almaktadır.
İster savunma ya da adalet gibi geleneksel egemenlik
işlevleri söz konusu olsun, ister ekonomik yeterlilikler
söz konusu olsun; ulus, gittikçe aşınan, dünyanın
büyüyen bütünleşmesine uyum sağlayamayan dar bir
çerçeve olarak göze çarpmaktadır.
DEVLETİ DEĞİŞİME ZORLAYAN
BASKILAR
 Finansal ve endüstriyel pazarların küreselleşmesi,
 İdeolojik ve Siyasal Baskılar
 Avrupalılaşma Baskısı
 Teknolojik Baskılar
ULUS DEVLETİN NİTELİKSEL
DÖNÜŞÜMÜ
Küreselleşme sonucunda ulus-devletin niteliği değişmiş midir
ve eğer değişmişse, devletlerin geleneksel rollerinin yerini
hangi mekanizmalar ya da sistemler almıştır?
İç ve dış siyasal ya da ekonomik uygulamalar arasındaki
geleneksel ayrım, yerini milli sınırları neredeyse tamamen yok
sayan bir sermaye ve maliye sistemine bırakmıştır.
Küreselleşmenin çoğunlukla ulus-devletin şu dört önemli
yanını zayıflattığı söylenmektedir:
 Yetkileri,
 Şekli
 Özerkliği
 Meşruiyeti.
Küreselleşme eğilimlerinin devletlerin ekonomi politikalarını
önemli ölçüde değiştirdiği görülmektedir. Özellikle gelişmekte
olan ülkeler 1970’li yıllardan itibaren hızla yayılan bir
serbestleşme sürecine girmişler ve ekonomik yapılarında bir
değişim süreciyle karşı karşıya kalmışlardır.
Bu ülkeler kamu kesimini daraltıcı etki oluşturan maliye ve
para politikalarına ağırlık vermişlerdir. Dolayısıyla hem vergi
oranlarını azaltıcı şekilde gevşek vergi politikaları hem de
kamu harcamalarını daraltıcı sıkı harcama politikaları
kullanmışlardır.
Gelişmekte olan ülkeler bu yolla bir yandan devletin
ekonomideki rolünün sınırlandırılması diğer yandan da özel
girişimcilerin ağırlıklı olarak yönlendirdiği bir serbest piyasa
sürecine girilmesini amaçlamışlardır.
Ancak zamansız dışa açılma kamu açıklarının daha da
artmasına ve bu ülkelerin hem yüksek enflasyon hem de düşük
üretim seviyelerine sahip olmalarına neden olmuştur.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE KURALLI
MALİYE POLİTİKASI
“Maliye politikası araçlarının
kullanımında politikacı ve bürokratlara
verilen yetkilerin anayasal, yasal vb.
düzenlemelerle sınırlandırılması”
Mali Kural
 “Makroekonomik anlamda, mali
performans göstergelerine kalıcı
olarak getirilen bir sınırlama veya
oran”
Temel Mali Kural Türleri
Denk Bütçe
veya Açığa
İlişkin
Kurallar
Bütçe gelir ve giderlerinin birbirine eşit olması veya bütçe
açığının GSYİH’nın belirli bir oranında sınırlandırılması
Cari gelirlerin ve cari harcamaların birbirine eşit olması
(sadece
sermaye
harcamalarının
finansmanı
için
borçlanmaya izin verir)
Borçlanmaya
İlişkin
Kurallar
Hükümetin yurtiçi kaynaklardan borçlanmasına getirilen
yasaklamalar
Hükümetin merkez bankası kaynaklarından borçlanması
üzerine getirilen kısıtlamalar veya bu tür borçlanmaların
geçmiş gelir ve giderlerin belli bir oranı ile kısıtlanması
Borç Stoku ve
Rezerve İlişkin
Kurallar
Brüt veya net kamu borç stokunun GSYİH’nın belli bir
oranında sınırlandırılması
Bütçe dışı fon rezervlerinin (sosyal güvenlik fonları gibi)
yıllık prim ödemelerinin belli bir oranında hedef stok
tutmalarının öngörülmesi.
Vergilendirme
ve Harcamaya
İlişkin
Kurallar
 Gelecekteki bir dönemde vergi ve harcamaların ne
miktarda artacağının sınırlandırılması
Mali Kuralların Uygulanma Sebepleri
 Makroekonomik İstikrarı Sağlamak
 Mali Sürdürülebilirlik
 Hükümet Politikasının Güvenilirliğini Sağlamak
 Diğer Finansal Politikaları Destekleme
 Negatif Dışsallıklardan Sakınma
Mali Kuralların Düzenlenme Yöntemleri
 Anayasa
 Yasa
 Politika kuralları
 Uluslararası anlaşmalar
Ülke Örneklerinde Maliye Politikası Kuralları
Bütçe Dengesine Yönelik Sınırlamalar
Borç Sınırlamaları
Vergi ve Harcama Sınırlamaları
27
ABD
X
ABD: Eyaletler Düzeyinde
48
40
AB: Maastricht Anlaşması
X
X
Almanya
X
Japonya
X
X
Yeni Zelanda
X
X
İsveç
X
X
Federal Kanada
X
Kanada Eyaletleri
8
3
İngiltere
X
X
İspanya
X
Avusturya
X
Belçika
X
2
X
Hollanda
Norveç
X
X
X
Polonya
X
Arjantin
X
Peru
X
X
X
Brezilya
X
X
X
Hırvatistan
X
X
Hindistan
X
X
Hindistan: Eyaletler Düzeyinde
2
Ermenistan
X
Karadağ
X
Moldova
X
Sırbistan
X
Azerbaycan
X
Estonya
X
Gürcistan
X
Vietnam
X
Ukrayna
Türkiye
X
X
X
X
X
X
ABD – Federal Devlet
 1985 - Gramm-Rudman-Hollings Yasası (GRH) (Denk
Bütçe ve Acil Açık Kontrol Yasası (Balanced Budget
and Emergency Deficit Control Act)
(1986 yılından başlamak üzere beş yıllık bir program
kapsamında her bir yıl için azalarak belirlenen açık
hedeflerinin altıncı yıl olan 1991 yılında sıfırlanması
öngörülüyor.)
 1990 - Bütçe Uygulama Yasası (Budget Enforcement
Act)
(İsteğe bağlı harcamalarda yıllık tavan uygulaması ile
birlikte sosyal güvenlik hariç diğer harcamaların
parlamentoda görüşülmesinde “pay as you go”
sistemini getirmektedir.)
ABD - Eyaletler
 48 eyalette bütçe dengesini sağlamaya yönelik
mali kural,
 40 eyalette borçlanmayı sınırlamaya yönelik mali
kural,
 27 eyalette de vergi ve harcama üzerine sınırlama
getiren mali kural.
KANADA – Federal Devlet
 Mali Yönetim Kanunu ve Harcama Kontrol
Kanunu isimleri altında çıkarılan yasalar ile
kamu mali yönetiminin düzenli bir işleyişe
kavuşturulması ve harcamaların kontrol altına
alınarak mali disiplinin sağlanması
hedeflenmiştir.
KANADA - Eyaletler
 Alberta: Açık Giderme Yasası ( 14 Mayıs 1993), Denk
Bütçe ve Borç Ödeme Yasası (24 Nisan 1995)
 Saskatchewan: Denk Bütçe Yasası (18 Mayıs 1995)
 Manitoba: Denk Bütçe, Borç Ödeme, Mükellefi Koruma ve
Mali Kayıp Düzenlemeleri Yasası (3 Kasım 1995)
 Quebec: Açığın Azaltılması ve Denk Bütçe Yasası (19
Kasım 1996)
 New Brunswick: Olağan Harcamalar ile Olağan Gelirlerin
Dengelenmesi Yasası (7 Mayıs 1993), Denk Bütçe Yasası (
13 Nisan 1995)
 Nova Scotia: Mali Önlemler Yasası (17 Mayıs 1996)
 Northwest Territories: Açık Azaltım Yasası (27 Nisan 1995)
 The Yukon: Yukon Mükellefi Koruma Yasası (26 Nisan
1996)
AVRUPA BİRLİĞİ
 Maastricht Kriterleri
 Kamu Borçları: Üye ülkenin devlet borçları,
GSYİH’nın % 60’ını aşmamalıdır.
 Bütçe Açığı: Üye ülke bütçe açıkları GSYİH’nın %
3’ünü aşmamalıdır.
ALMANYA
 Federal Anayasa Madde-110: “Federal bütçe gelir
ve harcamalar itibarıyla denkleştirilmek
zorundadır.”
 Federal Anayasa Madde-115: “Borçlanma miktarı
bütçede daha önce yatırım harcamaları için tespit
edilen tutarı aşamaz.” (altın kural)
İNGİLTERE
 Mali İstikrar Yasası (1997) ile uygulamaya konulan
iki temel mali kural:
 Altın Kural: Ekonomik konjonktür boyunca hükümet
cari harcamaları karşılamak için değil sadece yatırım
yapmak için borçlanacaktır.
 Sürdürülebilir Yatırım Kuralı: Kamu sektörü net
borcunun GSYİH’ya oranı % 40’ın altında olmalıdır.
İSPANYA
 Bütçe İstikrarı Kanunu (2003):
“Devlet, bütçesini dengede veya fazla olarak
oluşturmalı, onaylamalı ve uygulamalıdır.
Özel bazı şartlar denk bütçenin
uygulanmasına engel olursa, nedenlerini
açıklamalı, bu durumdan sorumlu gelir ve
harcamayı belirlemeli ve doğru faaliyetlerle
uyumlu bir orta-vadeli mali uyum programı
oluşturmalıdır.”
YENİ ZELANDA
 Resmi Bilgiler Yasası (1982),
 Kamu İktisadi Teşebbüsleri Kanunu (1986),
 Devlet Sektörü Kanunu (1988),
 Merkez Bankası Kanunu (1989),
 Kamu Finansmanı Kanunu (1989),
 Finansal Raporlama Kanunu (1993),
 Mali Sorumluluk Kanunu (1994):
 - Borçlanmayı makul bir düzeye indirmek (Borçların
makul düzeyi GSYİH’nın % 20’si ile % 30’u arası olarak
tanımlanmıştır.),
 - Borçlanmayı makul bir düzeyde sürdürmek.
LATİN AMERİKA
 ARJANTİN: Eylül 1999 - Mali Konvertibilite Kanunu
(Kanun, bütçe açığı için bir tavan belirlemekte ve 2003
yılında dengeye gelecek şekilde açığın azaltılmasını
öngörmektedir.)
 BREZİLYA: Mayıs 2000 - Mali Sorumluluk Kanunu
(Kanun, farklı hükümet seviyeleri arasında mali destek
işlemlerini yasaklar, personel harcamalarına sınır koyar ve
hükümetin her seviyesinin borçluluk durumu üzerine
Senato tarafından sınırlar konmasını gerektirir.)
 PERU: Aralık 1999 - Mali İhtiyat ve Şeffaflık Kanunu
(Açık, harcama büyüklüğü ve kamu borcu artışı üzerine
sınırlamalar koymaktadır ve bütçenin üç yıllık
makroekonomik çerçeve içinde hazırlanmasını gerekli
kılmaktadır).
TÜRKİYE
Türkiye’de Mali Kural Uygulamaları
Bütçe
Sınırlamaları
Faiz Dışı Bütçe Fazlası Kuralı
Borç
Sınırlamaları
T.C. Merkez Bankası Kanunu ile Merkez Bankasının
Hazineye kısa vadeli avans vermesi yasaklanmıştır.
(2001)
Yerel yönetimlerin yurtdışı kaynaklardan borçlanması
izne bağlanmıştır.
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun ile iç ve dış borçlanmaya limit
getirilmiştir.
Çok yıllı bütçe uygulamasına geçilerek 3 yıllık bütçe
rakamları belirlenmekte, Orta Vadeli Program ve Orta
Vadeli Mali Çerçeve Raporu hazırlanmaktadır.
Türkiye’de Mali Kural Hakkında Son
Gelişmeler
 Orta Vadeli Program – (2009-2011)
 İlk defa “mali kural” ifadesi yer almaktadır.
 Programda “Kamu Harcama Politikası” başlığı
altında ve program döneminde uygulanacak
temel harcama politikaları içerisinde şu ifadeye
yer verilmiştir:
 “Maliye politikasının yürütülmesinde esas
alınacak mali kurallara ilişkin yasal ve kurumsal
altyapı oluşturulacaktır.”
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE IMF VE
İSTİKRAR POLİTİKALARI
IMF’DE YAPISAL DÖNÜŞÜM
 IMF’nin kuruluşundan bu yana üstlendiği görevler
zamanla değişime uğramıştır.
 Kısa vadeli kredilerden yapısal içerikli uzun vadeli
istikrar paketi uygulamalarına gitmiştir. Verilen
kredilerin vadesinin uzaması güvenli bir şekilde geri
ödemelerinin
sağlanması
konusunu
gündeme
getirmiştir. Bu amaca yönelik olarak kredi
kullandırılan ülkelerde bir takım kredi koşulları
uygulanmaya başlanmıştır.
KRİZLER VE İSTİKRAR
PROGRAMLARI
Kriz dönemlerinde gelişmekte olan birçok ülke
uluslararası piyasalardan kaynak sağlayamamış hatta
kullandıkları kaynakları geri ödemek zorunda kalmışlardır.
Bu bağlamda yaşanan finansal krizler sonrası gelişmekte
olan ülke ekonomileri için Uluslararası Para Fonu (IMF)
ile istikrar programları uygulamak önem kazanmaya
başlamıştır.
IMF DESTEKLİ İSTİKRAR
PROGRAMLARI
 İstikrar ve/veya yapısal uyum adı verilen programlar genel
olarak, ödemeler dengesinde kalıcı bir iyileşme ve yurtiçi
enflasyon hızında düşüş ya da her ikisinin bileşimi gibi
genel makro iktisadi hedeflere ulaşmak amacıyla
hazırlanmış
iktisadi
önlemler
demeti
olarak
tanımlanmaktadırlar.
 IMF destekli istikrar programlarının uygulanmasını
gerekli kılan koşullardan en önemlisi, dış ödemeler
dengesindeki açıklar olarak ifade edilmektedir.
IMF DESTEKLİ İSTİKRAR
PROGRAMLARININ TEMEL AMACI
IMF destekli istikrar programlarının temel amacı, uygun bir
zaman periyodunda sağlıklı bir ödemeler dengesine ulaşmak
için toplam talep ve toplam arz arasındaki dengesizliği
gidermek ve tatminkar bir büyümenin gerçekleştirilmesidir
IMF Destekli İstikrar Programlarının
Politika Araçları
 Sıkı para politikası
 Devalüasyon
 Kamu Sektörü Harcamalarının Azaltılması:
 Kamu Sektörü Gelirlerinin Arttırılması:
 Piyasa Faiz Oranlarının Yükseltilmesi:
 Ücretlerin Kontrolü:
 Ticaretin Liberalleştirilmesi:
 Fiyat Kontrollerinin Kaldırılması
Sıkı para politikası: Para politikasının amacı, yurtiçi
enflasyonun kontrolü ve toplam talebin azaltılmasıdır.
Özellikle IMF destekli istikrar programları ekonomide
toplam banka kredi arzını azaltmayı hedeflemektedir.
Bununla birlikte, özel sektöre yönelik kredilerin kamu
sektörüne yönelik kredilerden daha az düşürülmesini de
öngörmektedir.
Devalüasyon: IMF’e göre “geçici” ve “sürekli” olmak
üzere iki dış dengesizlik vardır. Bu iki dengesizlik
arasındaki en önemli fark, bir kur ayarlamasını gerektirip
gerektirmemesindedir. Bu kritere göre, azgelişmiş
ülkelerdeki dengesizlikler tamamen sürekli dengesizlikler
olarak görülmektedir. Dolayısıyla, bu ülkelerin her kredi
talebi, IMF’in kur ayarlama, yani devalüasyon talebini
gündeme getirmektedir.
Kamu Sektörü Harcamalarının Azaltılması: Kamu
harcamaları toplam talep baskısına katkı yapmakta ve
çoğu kez para yaratılmasıyla finanse edilmektedir. Para
yaratımı fiyat düzeyini yükseltmekte ve ithal malların
fiyatlarını göreli olarak daha fazla, ihraç edilecek malların
fiyatlarını göreli olarak daha az rekabetçi yapmaktadır.
Kamu Sektörü Gelirlerinin Arttırılması: IMF tipi
programlar vergileri arttırarak, sübvansiyonları keserek
ve kamusal mal ve hizmetlerin fiyatlarını arttırarak kamu
sektörü gelirlerinde artış sağlamayı amaçlamaktadır.
Piyasa Faiz Oranlarının Yükseltilmesi: Piyasa faiz
oranlarının yükseltilmesinin amacı tasarrufun teşvik
edilmesi, dolayısıyla toplam talebin azaltılması,
sermayenin dışa kaçmasının önlenmesi ve kredi
kullanımının rasyonelleştirilmesidir.
Ücretlerin Kontrolü: Ücretlerin kontrolüyle hem
toplam talep üzerindeki baskının azaltılması, hem de
üretim maliyetlerinin hafifletilmesi, dolayısıyla ülkede
üretilen mal ve hizmetlerin uluslararası düzeyde daha
rekabetçi olması arzulanmaktadır. Bu durum, ayrıca
hükümetin ücretlerle ilişkili harcamalarının da kontrolünü
sağlamaktadır.
Ticaretin Liberalleştirilmesi: Ticaretin liberalleşmesi
tarifelerin, ihracat sübvansiyonlarının ve miktar
kısıtlamalarının azaltılmasını içermektedir.
Fiyat Kontrollerinin Kaldırılması: Burada amaç,
kamu sübvansiyonlarının azaltılması, kamu
iktisadi kuruluşlarının finansal açıdan bünyelerinin
sağlamlaştırılması ve ekonomik sistemin işleyişinin
rasyonelleştirilmesidir.
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE
KRİZLER VE POLİTİKA
YAKLAŞIMLARI
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde küreselleşme
sürecinin beraberinde getirdiği finansal liberalizasyon
eğilimleri, 1970’li yıllardan itibaren bir yandan ülkelerin
makroekonomik yapılarında bozulmaların yaşanmasına
yol açmış ve bu ülkelerin finansal piyasaları daha da
kırılgan hale getirmiştir.
Finansal istikrarın sağlanmasında çeşitli makroekonomi
politikası araçlarının eşanlı kullanımı önem taşımaktadır.
Özellikle maliye ve para politikası araçları bu noktada büyük
öneme sahiptir.
Ancak finansal kriz dönemlerinde hangi maliye ve para
politikalarının uygulanacağı konusu, finansal krizin türüne ve
uygulanacak politikanın zamanlamasına büyük ölçüde bağlıdır
Kriz dönemlerinde para ve maliye politikalarının uygulanması
konusunda genellikle bu dönemler için sıkı para ve maliye
politikalarının kullanılması önerilmektedir.
Vergilerin artırılması, kamu harcamalarının kısılması ve
likiditenin daraltılması bu önlemlerin temelini oluşturmaktadır.
Aynı zamanda faizlerin yükseltilmesi, döviz kurunun
dalgalanmaya bırakılması ve konvertibilitenin sürdürülmesi
gibi önlemler alınmakta dır.
Ancak bu önlemlerin çoğu kriz için çözüm olmak yerine krizi
daha da derinleştirmektedir.
Kamu harcamaları açısından ise gelişmekte olan ülkelerin pek
çoğunda kamu harcama reformunun yapılması önem
kazanmıştır.
ABD KRİZİ VE KRİZİN KÜRESEL
PİYASALARA YANSIMALARI
ABD ekonomisinde özellikle 2000’li yılların
başlarından itibaren yaşanan ve yurt içi piyasalara
hızla yayılan durgunluk süreci, ekonomiyi canlandırıcı
yönde mali ve parasal önlemler almasını zorunlu hale
getirmiştir.
KRİZİ TETİKLEYEN TEMEL
FAKTÖRLER
ABD krizini tetikleyen temel faktörler;
 Düşük faiz politikasının uygulanması sonucunda düşük faizli konut
kredilerinin (mortgage kredilerinin) yapısının bozulması ve buna
bağlı olarak faiz yapısının uyumsuzlaşması,
 Konut fiyatlarında balon artışların ortaya çıkması,
 Menkul kıymetlerin fonlanmasında yaşanan sıkışıklık,
 Kredi türev piyasalarının genişlemesi ve kredi derecelendirme
sürecinde yaşanan sorunlar
KÜRESEL KRİZİN ETKİLERİ







Ekonomik büyümede yavaşlama
Güven bunalımı
Finansal küçülme
Ek sermaye ihtiyacı
Likidite sıkışıklığı
Sermayenin maliyetinin (cost of capital) artması
Enflasyon riski
ABD krizinin dünya ekonomisine ve doğal olarak küresel
piyasalara etkisinin iki temel noktada ortaya çıktığı
belirtilebilir.
Birincisi; ABD piyasalarında başlayan ve hızla diğer piyasalara
yayılan daralma, küresel piyasalarda da likidite ve kredi
daralmasına yol açmıştır.
İkincisi; serbest piyasa ekonomisinin bu şekliyle
uygulanmasının küresel piyasalar için ciddi bir tehdit
oluşturduğu ve dolayısıyla serbest piyasa ekonomisinin kurallı
piyasa ekonomisine dönüştürülmesi ve bu kuralların
belirlenmesi için uluslararası düzeyde ortak bir plan
oluşturulması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
KRİZ YÖNETİM SÜRECİNDE
MALİYE POLİTİKALARI
ABD’de kriz yönetimi için başlangıçta para politikasının
ağırlıklı olarak kullanıldığı ancak hemen ardından bu
politikanın yetersizliğini telafi etmek için maliye politikalarına
ağırlık verildiği görülmektedir.
Bu süreçte para politikası faiz politikası ve likidite desteği
sağlanması şeklinde uygulanmıştır.
Kriz sürecinde para politikasını destekleyici yönde uygulanan
maliye politikasının temel özelliği ise genişletici etkiler
oluşturacak mali önlemler içermesidir. Bu amaçla sunulan 150
milyar dolarlık ekonomik büyüme paketinin temel hedefi kısa
dönemde harcama eğilimi yüksek olan kesimin tüketimini
arttırarak yatırımları canlandırmak olmuştur.
150 milyar dolarlık ekonomik büyüme paketinin 100 milyar
doları tüketiciler , 50 milya doları ise yatırımcılara ayrılmıştır.
Krizle mücadele de öncelikle talep artışının sağlanması
hedeflenmiştir. Bunun için kamu harcamaları yerine
vergi indirimleri ağırlıklı olarak kullanılmıştır.
Öncelikle tüketicinin kullanılabilir gelirini talebe
dönüştürebilmesi için kişisel gelirini arttırma amacıyla
dolaysız vergiler azaltılmış daha sonra gelirin harcamaya
dönüşmesi için tüketim mallarının fiyatını düşürücü etki
oluşturacak şekilde dolaylı vergiler de azaltılmıştır.
KÜRESEL KRİZİN TÜRKİYE’DE
UYGULANAN
MALİYE POLİTİKALARINA YANSIMALARI
KÜRESEL KRİZ VE KAMU MALİ
DENGESİ
Küresel kriz karşısında Türkiye’nin kamu mali dengesinde
ortaya çıkan gelişmeler, büyük ölçüde risk azaltıcı etkiler
doğurmaktadır.
2009 yılında da daraltıcı önlemlerin alınması ve gelir
arttırıcı politikaların uygulanması ve buna
bağlı olarak
mali disiplin hedefine devam edilmesi planlanmakla
birlikte krizin reel piyasalara olumsuz yansımalarının
azaltılması için alınan yatırım harcamalarını arttırıcı
tedbirlerin bütçe dengesi üzerinde bir tehdit
oluşturmaması için dikkatli bir maliye politikasının
uygulanması gerekmektedir.
KÜRESEL KRİZ VE BORÇLANMA
POLİTİKASI
Küresel krizin borçlanma üzerindeki doğrudan etkisi
özel kesim dış borçlarının hızla artması şeklinde
ortaya çıkmıştır. Özellikle ABD krizinin küresel
piyasalara yayılmaya başladığı 2003 yılından itibaren
Türkiye’de de özel kesim dış borçları önemli ölçüde
artmıştır.
Türkiye krizden doğrudan etkilenen bir ülke olmamakla
birlikte krizin etki ve sonuçları ile özellikle reel
piyasalarda daha şimdiden karşı karşıya kalmaktadır.
Etkin piyasa güçleri ve akademik çevreler tarafından
paylaşılan ortak düşünce; Türkiye’nin krizden etkilenme
derecesinin en kısa sürede belirlenmesi ve buna yönelik
önlemlerin alınması gerektiğidir.
Küresel finansal piyasa destekli ekonomik istikrar ve
büyümenin reel sektör desteği olmaksızın sürmesi bu
şartlarda mümkün değildir.
Download