Küresel Krizin Ekonomimize ve Kamu Yatırımlarına Etkileri İle 2009 Yılı Bütçesinde Kriz Nedeniyle Alınan Tedbirler ABD’de kredi sorunuyla başlayan kriz finans piyasalarına yansıyınca büyük boyutlara ulaştı. Her ne kadar başlangıçta bir mortgage krizi olarak dillendirilse de takip eden süreçte bir likidite krizi ile karşı karşıya kalındı. ABD’de birçok banka tarihe karıştı, bazı bankacılık modelleri rafa kalktı. Likidite krizi, finansal kriz ile reel sektör krizini de beraberinde getirdi. Tüm dünyada büyüme beklentileri düştü, resesyonlarla karşı karşıya kalındı. Küresel ekonomide yüzyılın krizi ile karşı karşıyayız, bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz ekonomisi de bu krizden etkilenmektedir. Geleceğe yönelik belirsizliklerin arttığı, güvenin kalmadığı bir ortamda Türkiye ekonomisi, özellikle kamu maliyesinde sağlanan disiplin ve bankacılık sektöründe gerçekleştirdiğimiz reformlar sayesinde daha önce yaşanan krizlerle kıyaslanmayacak kadar sağlam ve dirençlidir. Küresel ekonomik krizin ulaştığı boyut ve Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisi ile olan bütünleşme seviyesi tüm dünya’da olduğu gibi Türkiye’nin de büyüme hızını yavaşlatmıştır. Ancak, 2008 yılında birçok önemli dünya ekonomisi resesyona girerken biz hala düşük de olsa büyümeye devam ettik. 2009 yılında da özellikle ikinci çeyrekten sonra büyüme de bir toparlanma bekliyorum. Küresel ekonomideki yavaşlama neticesinde dünya ticaret hacmi büyümesinde öngörülen gerileme, önümüzdeki dönemde dış ticaret hacmimizi azaltacak bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Dış ticaret hacmimizdeki daralma ile birlikte cari işlemler açığı da daha düşük seviyelere gerileyecektir. Bundan böyle, ithalata ve dış krediye dayalı bir büyümeden yerli üretime, inovasyona, katma değeri yüksek mal ve hizmet ihracatına dayalı bir büyümeye geçmemiz gerekiyor. Öte yandan, cari işlemler açığımızın seyrindeki en önemli faktörlerden biri olan yüksek enerji ithalatı faturamızın da son dönemde petrol fiyatlarındaki gerileme ile birlikte düşmesi beklenmektedir. Petrol dışındaki diğer emtia fiyatlarında gerçekleşen azalışlar da önümüzdeki dönemde cari işlemler dengesinin gerilemesi yönünde önemli katkı sağlayacaktır. 1 Önemle vurgulamakta olduğumuz husus, cari işlemler açığının kalıcı ve sağlıklı bir şekilde düşürülmesi için, ülkemizin rekabet gücünün artırılması, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, yurt içi tasarruf oranlarının yükseltilmesidir. Dış kaynak girişiyle büyüyen, dış kaynak çıkışı ile küçülen bir ekonomik yapımız var. Türkiye’de büyüme, çok uzun yıllardan beri dış kaynakla, yani cari açıkla sağlanmaktadır. Sermaye girişinin ve dış kredinin olduğu dönemlerde sermaye ve ara malları ithalatı artmış, buna bağlı olarak büyüme yükselmiş ve cari açık verilmiştir. Bunun aksine, sermayenin çıktığı ve kredilerin daraldığı dönemlerde sermaye ve ara malları ithalatı azalmış, büyümede büyük düşüşler yaşanmıştır. Türkiye Osmanlı dönemi dahil tarihi boyunca iki açıktan çok çekmiştir. Bunlar bütçe açığı ve cari açıktır. Bütçe açığında çok önemli mesafeler aldık. Ancak aynı şeyi cari açık için söylemek pek mümkün değildir. Daha yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme elde etmek ve bunu da dış kaynak olmadan başarmak için tasarruflarımızı artırmalıyız. Çin ve Hindistan gibi yüksek oranlı büyüme kaydeden ülkelerin ulusal tasarruflarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranı sırasıyla yüzde 53 ve yüzde 35 dolayındadır. Türkiye’de tasarruflar yeterli düzeyde değil, yüzde 15 civarındadır. Tasarruf açığı vererek, üretmeden tüketerek, yani ürettiğimizden fazlasını harcayarak cari açığı sınırlı bir süre devam ettirebiliriz. Ancak bunun sürdürülebilirliği yoktur. Bu nedenle önümüzdeki dönemde ihracatımızı artırmanın yollarını ararken, ithalatımızı da azaltacak katma değeri yüksek, bilgi ve teknoloji yoğun ürünler üretmeliyiz. Ticaret yaptığımız bölgelerin payları da değişiyor. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerinin, ihracatımız içindeki payı gerilerken Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerine yapılan ihracatımızın payı artıyor. Bu ülkeler, hem gelişen ekonomi olmaları hem de küresel krizden etkileyecektir. daha Diğer az etkilenmeleri önemli bir sebebiyle etken de ihracatımızı ihracat olumlu yönde kompozisyonumuzun zenginleşmesidir. Bu gelişme, küresel ekonominin yavaşladığı dönemde bize önemli bir avantaj sağlayacaktır. Krizin etkilerini asgariye indirmek, likidite ve fon akışının sorunsuz biçimde işlemesini sağlamak, reel sektöre destek olmak ve finansman kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla Hükümetimiz ve ilgili kurumlarımız birçok önlem aldı ve almaya da devam 2 ediyor. 2009 yılı bütçesi de bu çerçevede yoğun ve titiz bir çalışmanın ürünü olarak hazırlanmıştır. 2009 yılı bütçe ödenekleri, uygulanan ekonomik programın ilke ve hedeflerine uygun olarak, kamu kesimi açıkları ile enflasyonun düşürülmesi ve reel ekonomideki canlanmanın sürdürülmesine katkıda bulunulması hedeflerinin gerçekleştirilmesini sağlayacak şekilde belirlenmiş; kaynaklar kamu idarelerinin hizmet öncelikleri dikkate alınarak tahsis edilmiştir. Bu anlayışla belirlenen 2009 yılı merkezi yönetim bütçesinde, bütçe giderleri 259,2 milyar TL, bütçe gelirleri 248,8 milyar TL, bütçe açığı 10,4 milyar TL, faiz dışı fazla ise 47,1 milyar TL olarak hedeflenmiştir. Bütçe büyüklükleri dikkate alındığında, 2009 yılında bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranının yüzde 0,9, faiz dışı fazlanın ise yüzde 4,2 oranında olması öngörülmüştür. Yaşanan küresel krizin derinliği ve yansımaları karşısında 2009 yılı bütçesinde de gerekli önlemler alınmıştır. Bu kapsamda; Eximbank kaynaklarının artırılmasına ve KOBİ'lerin desteklenmesine öncelik verilmiştir. Hazinenin 2009 yılında sağlayabileceği toplam garanti ve ikraz limiti 1 milyar dolar artırılarak 4 milyar dolara çıkartılmıştır. Bu imkanın önemli bir bölümü ihracatın ve KOBİ'lerin finansmanına yönelik olarak kullanılacaktır. Bugüne kadar KOSGEB aracılığıyla İmalatçı KOBİ’ler, esnaf ve sanatkarlara yönelik olarak 700 milyon TL Sıfır Faizli İstihdam Endeksli Cansuyu Kredisi desteği uygulamaya konuldu. Ayrıca, KOBİ’lerin mali yapılarının güçlendirilmesi için 2009 yılı bütçesine önceki yılın ödeneğine göre yüzde 82 oranında artış yapılarak 200 milyon TL ödenek konulmuştur. Kısaca, 2009 yılı bütçesi krizle mücadele ve kurumsal mali sorumluluk bütçesi olacaktır. Mali disipline daha önceki yıllarda olduğu gibi kararlılıkla riayet edilecek, harcamalar gelir performansına göre ayarlanacaktır. Kaynaklar iyi tahsis edildiğinde, mali disiplini bozmayacak şekilde uygulamaya konulduğunda, kamu harcamaları arz ve talebi yönetmede, ekonomi yönetimine ilave imkan sağlayacaktır. Harcama artışlarına gidilirken kamu borç oranının sabit tutulması büyük önem arz etmektedir. Aksi takdirde beklentiler bozulacak, kur ve enflasyon artacak dolayısıyla 3 faizler yükselecektir. Bu yüzden bu dönemde iyi hedeflenmiş, amacı iyi belirlenmiş, sonucu iyi planlanmış harcamalar özel önem taşımaktadır. Özellikle kamu yatırımları içinde yer alan GAP, DAP ve KOP'un enflasyon ve üretimde karşılaşılan arz şoklarını ve talep sorunlarını çözmek konusunda katkısı büyük olacaktır. Başta GAP olmak üzere, bölgesel gelişme ve sosyal kalkınma projeleri için 2008-2012 döneminde 14,5 milyar yeni Türk lirası tutarında ek finansman ayrılmıştır. Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanunu ile yurtdışındaki kaynakları ülkemize kazandırıyoruz. Hisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan stopajı sıfıra düşürdük. Vergi borçlarının on sekiz ay süreyle yıllık yüzde 3 faizle taksitlendirilmesi imkânı getirildi. Mayıs ayında kanunlaştırılan istihdam paketi ekim ayı başında yürürlüğe girmiş; bu paket kapsamında işveren primini 5 puan düşürülmüş, genç ve kadınların istihdamına yönelik işveren primlerine beş yıl boyunca devlet desteği getirildi. Merkez Bankası da bankacılık sisteminin gerek TL gerekse döviz likiditesi sorunuyla karşılaşmaması için gereken önlemleri alıyor. Makroekonomik istikrarın ve büyüme performansının kalıcı hale gelmesi, 2009 yılının da temel hedefidir. 2009 bütçesi yatırım seviyesini daha da yukarılara taşıyacak bir bütçedir. Büyümenin halen olduğu gibi özel sektör yatırımları ile devam etmesi amaçlanmaktadır. Ancak kamu da, mali disiplini bozmadan, ülkemizin karşılaştığı arz şoklarına cevap vermesini sağlayacak projeler için yatırım yapacak ve bu da özel sektörün yatırım isteğinin daha yüksek oranlara taşınmasına katkı sağlayacaktır. Ekonomik büyümenin yavaşladığı bir ortamda mevcut büyümenin devamını sağlamak, makroekonomik istikrarın korunmasını gözetmek, özel sektörü teşvik etmek, yatırım ortamını iyileştirmek ve ihracatta sağlanan artışı sürdürmek için kamu yatırımları önemli bir araçtır. Kamu yatırımlarımız yaşanmakta olan küresel krize rağmen artmaya devam ediyor. 2008 yılında 37,1 milyar TL’ye ulaşan bulan kamu sektörünün sabit sermaye yatırımları, 2009 yılında yüzde 9,9 artışla 40,8 milyar TL’ye ulaşacak. Kamu yatırımlarının 17 milyar TL’si merkezi yönetim, 14,2 milyar TL’si de yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilecek. 4 2008 yılı kamu yatırım programı uygulamalarıyla ekonomik ve sosyal altyapıyı geliştirecek yatırımlara ağırlıklı olarak yer verdik. Şu an gelinen noktada, Türkiye ekonomisinin küresel kriz nedeniyle yeni nesil bir reform sürecine girdiği söylenilebilir. Yeni nesil reformların en somut örneği olan mali kuralın güçlendirilmesi yönündeki çalışmalar da devam etmektedir. Bütçe açığına ve borçlanmaya sınır getirecek olan bu kurallar zinciri, küresel krizin etkisini en aza indirmede önemli bir araç olacaktır. Belirlenen ilkeler çerçevesinde kurallara bağlı kalındığı ölçüde sorun o kadar kolay atlatılacaktır. 2002 yılından bu yana sağlanan siyasi istikrar ortamında uygulanan ekonomik politikalar ve yapılan reformların Türk mali sistemine kazandırdıklarını hep birlikte görüyoruz. Bu nedenle, piyasalardaki bu gibi dalgalanmalara karşı yapısal reformlara, mali disipline devam edilecektir. Biz kriz karşısında görece olarak daha iyi konumdayız. Henüz bir sona ulaşmayan mali kriz hâlâ şiddetle sürüyor ve büyük problem yaratmaya devam ediyor. Bu nedenle, 2009 yılı, ülkemiz için mali istikrarın korunması açısından küresel gelişmelerin yakından izleneceği bir yıl olacaktır. 5