Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete AVRUPA KONSEYİ Avrupa Konseyi Anlaşma Serisi – No. 210 Açıklayıcı Metin Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi İstanbul, 11.5.2011 I. Giriş 1. Aile içi şiddet de dahil olmak üzere kadına yönelik şiddet hala insan haklarının cinsiyete dayalı ihlallerinin en ciddi şekillerinden birisi olarak Avrupa’da sessizlikle örtülü bir biçimde yer almaktadır. Çocuklar, erkekler ve yaşlılar gibi diğer mağdurlara yönelik de olan aile içi şiddet aynı zamanda göz ardı edilen birçok aileyi etkileyen gizli bir olgudur. 2. Avrupa için yaygınlık oranları mevcut değildir fakat birçok üye Devlet ulusal olarak kadına yönelik şiddetin kapsamını ölçmek için artan şekilde incelemeler yapmaktadır. Metodolojiler değişiklik göstermesine rağmen, bu incelemelerin genel bakışına göre ülkeler içerisinde tüm kadınların beşte biri ile dörtte biri arasında kısmı yetişkin yaşamları süresince en az bir kere fiziksel şiddeti yaşamakta ve onda birinden fazlası güç kullanımı içeren cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Tüm şiddet türleri için, ısrarlı takip de dahil, oranlar %45’i bulmaktadır. Bu şiddet eylemlerinin çoğunluğu yakın sosyal ortamda erkekler tarafından, çoğunlukla eşler ve ayrılmış eşler tarafından yapılmaktadır. 3. İkincil veri analizleri ise tüm kadınların yaklaşık olarak %12-15’inin 16 yaşından sonra aile içi istismara maruz kaldığına ilişkin tutucu bir tahmini desteklemektedir. Daha fazlası aile içi istismar ortamından uzaklaşsalar dahi önceki eşlerinden fiziksel ve cinsel şiddet görmeye devam etmekte ve birçok kadın için kötü ilişkiyi sonlandırmanın fiziksel emniyet anlamına gelmediğini belirtmektedir. 4. Çocuklara yönelik aile içi şiddet yaygındır ve çalışmalar kadına yönelik aile içi şiddet ve çocuğa yönelik fiziksel istismar arasındaki bağlantıyı ve bunun yanında evde şiddete şahitliğin çocukta sebep olduğu travmayı ortaya çıkarmıştır. Yaşlılara taciz ve erkeklere yönelik aile içi şiddet gibi diğer aile içi şiddet biçimleri için güvenilir veriler nispi olarak nadirdir. 5. Kadına yönelik şiddet dünyaca bilinen bir olgudur. Birleşmiş Miller Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (bundan sonra CEDAW) Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komisyonu (CEDAW Komisyonu) 19 Nolu (1992) kadına 1 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete yönelik şiddet hakkındaki genel tavsiyesi kadına yönelik cinsiyete dayalı şiddetin kadına yönelik bir ayrımcılık şekli olarak tanınmasına yardımcı olmuştur. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1993 yılında kadına yönelik şiddet hakkında uluslararası bir eylem için zemin yaratan Kadına yönelik Şiddetin Önlenmesi hakkındaki Deklarasyonu benimsemiştir. 1995 yılında, Pekin Eylem Deklarasyonu ve Platformu kadına yönelik şiddetin yok edilmesini diğer cinsiyet eşitliği gereksinimleri arasında stratejik bir hedef olarak tanımlamıştır. BM Genel Sekreteri kadına yönelik şiddetin tüm biçimleri hakkındaki derinlemesine çalışmasını yayınlamış ve kadına yönelik şiddet ile ilgili tezahürleri ve uluslararası yasal çerçevelerini tanımlamış ve bu meseleyi irdelemede bazı başarıları göstermiş “ümit verici uygulamaların” detaylarını derlemiştir. 6. Üye olmayan devletlerin onayı ve erişimi için açık olan bölgesel bir enstrüman olarak, kadına yönelik ve aile içi şiddete şiddeti önleme ve mücadele hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi bu sahadaki diğer bölgesel insan hakları örgütleri tarafından belirlenmiş standartları tamamlamakta ve genişletmektedir. 1994 yılında Amerikan Devletleri Örgütü tarafından benimsenen kadına yönelik şiddetin önlenmesi, cezalandırılması ve yok edilmesi hakkındaki Amerika Ülkeleri Sözleşmesi ve Afrika Birliği tarafından 2003 yılında benimsenen Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı’nın Protokolü de kadına yönelik şiddet meselesine atıfta bulunmaktadır. İçerik olarak daha kapsamlı bir belge olan Avrupa Konseyi Sözleşmesi, dünya ölçeğinde bir olgu olarak kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemekte ve bu olguya karşı mücadeleyi amaçlayan girişimleri önemli ölçüde pekiştirmektedir. Avrupa Konseyi Eylemi 7. 47 üye devleti ve onların 800 milyon vatandaşını temsil eden Avrupa Konseyinin temel sorunlarından birisi insan haklarının korunmasıdır. Aile içi şiddet de dahil olmak üzere kadına yönelik şiddet Avrupa Konseyinin dayandığı ana değerlere zarar vermektedir. 8. 1990’lardan bu yana, Avrupa Konseyi, özellikle onun Kadın Erkek Eşitliği İzleme Komitesi (CDEG) şiddete karşı kadınların korunmasını teşvik etmek için bir takım inisiyatifleri üstlenmiştir. 1993 yılında, Kadın Erkek Eşitliği konulu 3. Avrupa Bakanlar Konferansı “Toplumda kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin stratejilere: medya ve diğer araçlar” konusuna adanmıştır. 9. Akabinde geliştirilmiş olan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planı ulusal idareler için ilk kapsamlı politika çerçevesini geliştirmiştir. Bunu 2002 yılında şiddete karşı kadınların korunması hakkındaki Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesinin üye devletlere Rec(2002)5 nolu tavsiye kararının benimsenmesi takip etmiştir. Bu tavsiye kararı Avrupa’da ilk kez tüm Avrupa Konseyi üye devletlerinde mağdurların korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin kapsamlı stratejiyi teklif etmesi açısından bir dönüm noktasını temsil etmektedir. 2002 yılından bu yana, kadına yönelik şiddetle mücadelede üye devletler için en önemli referans metni olarak sunmuştur. Tavsiye kararının uygulaması, ilerlemeyi değerlendirmek amacıyla çerçeve izleme yoluyla düzenli olarak izlenmektedir. Çeşitli izleme çevrimleri tamamlanmış ve sonuçları değerlendirilip yayınlanmıştır. Sonuçlar, mevzuat alanlarında kadına yönelik şiddette ceza hukukunun etkisini arttırmak için polis soruşturması ve kovuşturması konusunda 2 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete daha fazla şey yapılması gerektiğini göstermiştir. Bununla beraber, birçok boşluk kalmaktadır. Diğer alanlarda, başta kurbanlar için hizmetlerin sağlanması olmak üzere ilerleme belirtileri nadirdir. 10. Kadına yönelik şiddetin yok edilmesine yeni bir güç vermek için ve bu amaca ilişkin taahhüdü yeniden teyit etmek için, Avrupa Konseyi üye devletlerinin Devlet ve Hükümet Başkanları Üçüncü Zirvede (Varşova, 16-17 Mayıs 2005) mesele hakkında geniş kapsamlı bir kampanya yapmaya karar verdi, ve bu kampanya üyeleri Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından atanan Aile İçi Şiddet Dahil Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Avrupa Konseyi Görev Gücü tarafından planladı ve yakın bir şekilde izlendi. 11. Kampanya üç seviyede yapılmıştır: devletlerarası, parlamenter ve yerel. Üye devletlerden dört ana alanda önemli ilerleme yapması istenmiştir: yasal ve politika tedbirleri, mağdurların desteklenmesi ve korunması, veri toplama ve bilinçlendirme. Üye devletlerin yarısından çoğunun yaptığı şekilde, şiddete karşı kadınların korunması hakkındaki Rec(2002)5 nolu tavsiye kararının kuvvetli bir şekilde uygulanması için lobi yapmak için ulusal kampanyalar yapmaya davet edilmişlerdir. 12. 47 ulusal parlamentonun delegelerinden oluşan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin özgün rolü sayesinde, kampanyanın kuvvetli bir parlamenter boyutu bulunmaktaydı. Birçok parlamenter, münferiden ve ortaklaşa olarak, kadınları cinsiyete dayalı şiddetten korumak için mevzuatta değişiklikler talep etmiştir. Kadına yönelik şiddet hakkında meclis müzakereleri ve oturumlar düzenleyerek ve aynı zamanda röportajlar ve basın açıklamaları ile, parlamenterler bu konunun farkındalığını yaratmak için büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır. Birçok üye devletteki parlamenterler değişiklik için aktif bir şekilde lobi yapmayı sürdürmektedir ve ulusal seviyede kadına yönelik şiddetle mücadeleye adanmış “İrtibat Parlamenterleri Ağını” oluşturmuşlardır. 13. Kampanya Avrupa’da sorunun büyüklüğünü ortay çıkarmıştır fakat aynı zamanda birçok farklı üye devlette iyi uygulamanın ve girişimlerin örneklerini ortaya çıkarmıştır. Ana aktörler arasında farkındalığı arttırmış ve politik gündemde kadına yönelik çeşitli şiddet biçimlerinin yer almasına yardımcı olmuştur. 14. Ayrıca, Görev Gücü tarafından yapılan kadına yönelik şiddete atıfta bulunan ulusal tedbirlerinin değerlendirmesi, uyumlu yasal standartlara ilişkin ihtiyacı ve Avrupa’daki mağdurların aynı seviyedeki koruma ve destekten faydalanmasını sağlamak için ilgili verilerin toplanmasına olan ihtiyacı göstermiştir. Bu nedenle Görev Gücü Son Faaliyet Raporunda (EG-TFV (2008) 6) Avrupa Komisyonunun kadına yönelik şiddeti önlemesi ve mücadele etmesi için bir insan hakları anlaşmasını geliştirmesini tavsiye etmiştir. 15. Ayrıca, bu şiddetin cinsiyet, kökenler ve ekonomik bağımlılıktan kaynaklanan eşitsizlikler açısından ayrımcı ön yargılara dayanabileceğinin farkında olarak, Avrupa Adalet Bakanları 27nci Konferansı (Erivan, Ermenistan, 12-13 Ekim 2006) esnasında eşe yönelik şiddet hakkında yasal bir Avrupa Konseyi belgesine ilişkin ihtiyacı değerlendirmeye karar vermiştir. “Aile içi şiddete karşı sözleşmeye ilişkin fizibilite çalışmasının” (CDPC (2007)09 rev.) sonuçlarını müteakip, Avrupa Suç Sorunları Komitesi (CDPC) tarafından bu belgenin gerekli olacağı sonucuna varılmıştır. 3 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 16. Parlamenterler Meclisi kadına yönelik her türlü şiddet biçimleri için sıkı bir siyasi duruş göstermiştir. Kadına yönelik çeşitli şiddet biçimleri hakkında bir takım tavsiyeleri ve kararları benimsemiştir: özellikle, kadın sünneti hakkındaki 1247 (2001) nolu Karar, aile içi şiddet hakkındaki 1582 (2002) nolu Karar, “namus cinayetleri” hakkındaki 1327 (2003) Karar, zorla evlilikler ve çocuk evlilikleri hakkındaki 1723 (2005) nolu Tavsiye, “flört tecavüzü hapı” ile bağlantılı cinsel istismar hakkındaki 1777 (2007) nolu Tavsiye ve en son olarak Kadın Cinayetleri hakkındaki 1654 (2009) nolu Karar ve evlilik tecavüzleri dahil kadına tecavüz hakkındaki 1691 (2009) nolu Karar. 17. Parlamenterler Meclisi defalarca cinsiyete dayalı şiddetin en şiddetli ve yaygın biçimlerini önleme, koruma ve kovuşturma açma hakkındaki yasal olarak bağlayıcı standartları istemiştir ve kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önleme ve mücadele etme hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesinin taslağını hazırlamaya ilişkin desteğini belirtmiştir. Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önleme ve mücadele etme hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi 18. Görev Gücü tarafından kadına yönelik şiddet hakkındaki bir sözleşmeyi geliştirmeye ilişkin tavsiyelere ve eşe yönelik şiddet hakkındaki bir sözleşmeye ilişkin fizibilite çalışmalarının sonuçlarına yanıt olarak, Bakanlar Komitesi kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet alanlarını kapsayacak yasal olarak bağlayıcı standartları geliştirmek için görevlendirilen çok disiplinli bir komite oluşturmaya karar vermiştir. 19. Sonuç olarak, Avrupa Konseyi Bakanları Vekilleri 10 Aralık 2008 tarihindeki 1044üncü toplantısında “kadına yönelik şiddetin özel biçimleri, kadına yönelik diğer şiddet biçimleri de dahil olmak üzere aile içi şiddeti önlemek ve mücadele etmek ve bu şiddetin kurbanlarını desteklemek ve korumak ve bunun yanında failleri kovuşturmak için” bir veya daha fazla yasal olarak bağlayıcı belge[ler] hazırlamak için Kadınlara yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddeti Önleme ve Mücadele Etme hakkındaki Geçici Komiteye (CAHVIO) ilişkin görev talimatını benimsemiştir. Vekiller aynı zamanda CAHVIO’nun “gerektiğinde Bakanlar Komitesinin bu hususlar hakkında karar almasını sağlamak için 30 Haziran 2009 tarihine kadar teklif edilen belgenin[belgelerin] içerikleri hakkındaki durumu, çalışma yöntemleri ve çalışmalarının zaman çizelgesi hakkında bir ara rapor sunmasını” talep etmiştir. Ara rapor Sözleşmenin odağının kadına yönelik şiddetin önlenmesi olacağına ilişkin Komite görüşünü yansıtmıştır. Ayrıca, Sözleşme kadınları orantısız olarak etkileyen aile içi şiddete değinirken hükümlerinin aile için şiddetin tüm mağdurları için uygulanması da sağlanacaktır. 1 Temmuz 2009 tarihli 1062nci toplantısında, Vekiller “(…) ara raporuna dikkat etmiş” ve “CAHVIO’yu ara raporda belirtilen iş programına ve zaman tablosuna göre işine devam etmeye ve özellikle raporda teklif edilen belgeleri hazırlamaya davet etmiştir. Buna dayanarak, Ekim 2009’da, CAHVIO kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve mücadeleye dair Sözleşme hakkında görüşmeleri başlatmıştır. CAHVIO Aralık 2009’da ve Şubat, Haziran/Temmuz, Eylül, Kasım ve Aralık 2010’da metni nihai hale getirmek için 6 toplantı yapmıştır. 20. Taslak sözleşmenin metni Aralık 2010 tarihindeki toplantısında CAHVIO tarafından onaylandı ve görüş için Parlamenterler Meclisine Sunulması için Bakanlar Komitesine 4 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete iletildi. 11 Mart 2011 tarihinde, Parlamenterler Meclisi taslak sözleşme hakkında görüşünü vermiştir. 21. Şiddete karşı kadınların korunması hakkındaki Rec(2002)5 nolu Tavsiyeye dayanarak, Sözleşme Avrupa’da ilk kez kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, mağdurları korumak ve faillerini cezalandırmak için yasal olarak bağlayıcı standartları belirlemektedir. Kadınların insan haklarının korumasındaki önemli bir boşluğu doldurmakta ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarına ilişkin korumayı genişletmesi için Tarafları teşvik etmektedir. Bununla beraber, gerçek anlamda kadın erkek eşitliğini daha geniş kapsamda sağlamak için kadına yönelik şiddetin yok edilmesini ve böylece ayrımcılık biçimi olarak kadına yönelik şiddetin önemli ölçüde daha fazla tanınmasını çerçevelemektedir. II. Sözleşme hükümleri hakkındaki yorum Önsöz 22. Önsöz imza sahiplerinin insan hakları ve temel özgürlüklere ilişkin taahhüdünü yeniden teyit etmektedir. Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler çerçevesinde bu Sözleşmenin kapsamı ile doğrudan ilgilenen en önemli uluslararası yasal belgeleri hatırlamaktadır. 23. Bu Sözleşmenin görüşme süreci esnasında, bu uluslararası yasal belgeler, özellikle Avrupa Konseyi tarafından hazırlananlar dikkate alınmıştır. İlave olarak, taslak hazırlayanlar Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin müteakip tavsiyelerini göz önünde tutmuşlardır: Avrupa'da kadına yönelik şiddet hakkındaki 1450 (2000) nolu Tavsiye, Aile içi şiddet hakkındaki 1582 (2002) nolu Tavsiye, Zorla evlilikler ve çocuk evlilikleri hakkındaki 1723 (2005) nolu Tavsiye, “flört tecavüzü hapı” ile bağlantılı cinsel istismar hakkındaki 1777 (2007) nolu Tavsiye, kadına yönelik aile içi şiddetle mücadelede birleşen Parlamentolar hakkındaki 1817 (2007) nolu Tavsiye: Kampanyanın orta vade değerlendirmesi, Avrupa Konseyi Sözleşmesine yönelik olarak kadına yönelik şiddetler mücadele hakkındaki 1847 (2008) nolu Tavsiye, silahlı çatışmada kadına yönelik cinsel şiddet hakkındaki 1873 (2009) nolu tavsiye, kadınların ve kızların kaçırılması dahil cinsiyete bağlı insan hakları ihlalleri ile mücadele etmeye ilişkin Eylem hakkındaki 1868 (2009) nolu Tavsiye, Kadın cinayetleri hakkındaki 1861 (2009) nolu Tavsiye, sözde “namus cinayetleri” ile mücadele etmeye ilişkin acil ihtiyaç hakkındaki 1881 (2009) nolu Tavsiye, evlilik içi tecavüzler de dahil olmak üzere kadınlara tecavüz hakkındaki 1887 (2009) nolu Tavsiye, Göçmen kadınlar: özellikle aile içi şiddetten kaynaklanan risk hakkındaki 1891 (2009) nolu Tavsiye ve aile içi şiddete tanıklık eden çocuklar hakkındaki 1905 (2010) nolu Tavsiye. Benzer şekilde, taslağı hazırlayanlar Kadına yönelik aile içi şiddetle mücadele hakkındaki 260 (2009) nolu Tavsiye ve Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yetkilileri Kongresinin, Kadına yönelik aile içi şiddetle mücadele hakkındaki 279 (2009) nolu Kararını da dikkate almıştır. 24. Ayrıca, görüşmelere aşağıdaki politik deklarasyonlardan da ilham almıştır: 5 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete a. Kadın Erkek Eşitliği hakkında 5inci Avrupa Bakanlar Konferansında benimsenmiş Eylem Programı ve Deklarasyonu (Üsküp, 22-23 Haziran 2003); b. Avrupa Konseyi Hükümet ve Devlet Başkanları benimsenen Eylem Planı (Varşova, 16-17 Mayıs 2003); Üçüncü Zirvesinde c. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından benimsenen “cinsiyet eşitliğini hayata geçirmek” konulu deklarasyon (Madrid, 12 Mayıs 2009); d. 29uncu Avrupa Konseyi Adalet Bakanları Konferansında benimsenen Aile içi şiddeti önleme ve tepki verme hakkındaki 1 nolu Karar (Tromso, Norveç, 18-19 Haziran 2009); e. Kadın Erkek Eşitliğinden sorumlu 7nci Avrupa Konseyi Bakanlar Konferansında benimsenen Eylem Planı ve Kararı (Bakü, 24-25 Mayıs 2010); f. 1995 yılında Dördüncü Dünya Kadın Konferansında benimsenen Pekin Eylem Platformu ve Deklarasyonu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 23üncü özel oturumunun tümünün Geçici Kurul raporu (Pekin + 5 – Politik deklarasyon ve sonuç dokümanı) ve bunun yanında Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonunun 2005 yılında gerçekleşen 49uncu Oturumunun (Pekin +10) ve 2010 yılında gerçekleşen 54üncü Oturumunun (Pekin +15) politik deklarasyonu ve Kadınlar 2000: 21inci Yüzyıl için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış konulu oturum. 25. Önsöz Sözleşmenin temel amacını belirtmektedir: kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetten uzak bir Avrupa’nın oluşturulması. Bu maksatla, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama ile kadına yönelik şiddetin ortadan kadlırılması arasındaki bağlantıyı sıkı bir şekilde oluşturmaktadır. Bu önermeye dayalı olarak, kadına yönelik şiddetin yapısal doğasını dikkate almakta ve şiddetin kadınlar ile erkekler arasındaki eşit olmayan tarihsel güç ilişkilerinin tezahürü olduğunu benimsemektedir. Sonuç olarak, Önsöz kadına yönelik şiddetin yok edilmesini, yasa karşısında ve uygulamada(gerçekte) toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadına yönelik ayrımcılıkla mücadele etmek, gibi daha geniş bir kapsam içerisinde çerçeveleyen Sözleşmede bulunan tedbirlerin çeşitliliği için bir zemin hazırlamaktadır. Aynı zamanda dikkat edilmesi gerekir ki, “kadına yönelik ayrımcılık” terimi CEDAW Madde 1’de verildiği gibi “kadınların medeni durumuna bakılmaksızın, kadın erkek eşitliğine dayalı olarak, politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen, hükümsüz kılan, bunu amaçlayan veya bu sonucu doğuran ve cinsiyete dayalı olarak yapılan herhangi bir ayrım, dışlama veya sınırlama” olarak yorumlanmalıdır. Aynı zamanda, taslağı hazırlayanlar kadına yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin yapısal, grup ve bireysel seviyelerde çeşitli şekillerde açıklanabileceğini ve anlaşılabileceğini bildirmektedirler. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet karmaşık bir olgudur ve onları anlamak için çeşitli yaklaşımları birbirleriyle kombinasyon halinde kullanmak gerekmektedir. 26. Taslağı hazırlayanlar kadına yönelik şiddetin kadınların kendi insan haklarını, özellikle kendi temel yaşam haklarını, güvenliğini, özgürlüğünü, haysiyetini, ve fiziksel 6 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete ve duygusal bütünlüğünü kullanmasını ciddi bir şekilde ihlal ettiğini ve bozduğunu veya etkisiz kıldığını ve bu nedenle hükümetler tarafından görmemezlikten gelinemeyeceğini vurgulamak istemektedir. Buna ilaveten, kadına yönelik şiddet yalnızca kadınları değil toplumu bir bütün olarak olumsuz etkilemektedir, bu nedenle acil eyleme geçilmesi gerekmektedir. Son olarak, engelli kadınlar ve kızlar gibi bazı kadın gruplarının ev içinde veya dışında sık sık daha fazla şiddet, yaralanma, istismar, ihmal veya ihmalkar işlem, kötü muamele veya suistimal yaşama riski altında olduğu gerçeğini vurgulamaktadır. 27. Kadına yönelik aile içi şiddet te dahil olmak üzere kadına yönelik şiddetin farklı bir şekilde cinsiyetçi olgu olduğunu teyit etmeye ilave olarak, imza sahipleri erkeklerin ve erkek çocukların aynı zamanda aile içi şiddetin mağdurları olabileceğini ve aynı zamanda bu şiddetin de ele alınması gerektiğini açık bir şekilde kabul etmektedir. Çocuklar konu olduğunda, mağdur olarak dikkate alınmanın doğrudan şiddet görmeyi gerektirmediği fakat aile içi şiddete tanıklık etmenin aynı zamanda travmaya neden olduğu ve bu durumun onları mağdurlaştırmak için yeterli olduğu bilinmektedir. 28. Taslağı hazırlayanlar bu Sözleşmede bulunan yükümlülüklerin Tarafların basın özgürlüğü ve diğer medyadaki ifade özgürlüğü ile ilgili anaysal kuarllara ve temel ilkelere aykırı düşen tedbirler almasını gerektirmeyeceğini vurgulamayı arzu etmiştir. 29. Sözleşmede bulunan tedbirlerin İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi (ECHR) tarafından da tanınan hakları korumak için devletlerin pozitif yükümlülüklerine zarar vermediğine dikkat edilmesi önemlidir. Sözleşmenin Tedbirler aynı zamanda, giderek artan şekilde kadına yönelik şiddet alanında önemli standartları belirleyen ve bu şekilde şiddeti önlemek için sayısız pozitif yükümlük ve önlem geliştirmede taslağı hazırlayanlara kılavuzluk sağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını da dikkate almalıdır. Bölüm I – Amaçlar, tanımlar, eşitlik ve ayrımcılık yapmama, genel yükümlülükler Madde 1 – Sözleşmenin Amaçları 30. Paragraf 1 Sözleşmenin amaçlarını belirtmektedir. Paragraf 1 (a) kadınların tüm şiddet biçimlerine karşı korunmasını ve bunun yanı sıra kadına yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesini, kovuşturulmasını ve yok edilmesini Sözleşmenin spesifik amacı olarak belirtmektedir. 31. Giriş bölümünde yer alan tanımaya paralel olarak, kadınlara uygulanan şiddeti ortadan kaldırmak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak arasında bir bağ vardır ve paragraf 1 (b) Sözleşmenin kadına karşı ayrımcılığın tüm biçimlerinin yok edilmesine katkıda bulunacağını ve kadın ile erkek arasında önemli bir eşitliği teşvik edeceğini belirtmektedir. Taslağı hazırlayanlar Sözleşmenin amaçlarından birisi olarak bunu açıkça ifade etmenin gerekli olduğunu düşünmektedir. 32. Paragraf 1 (c) tüm kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının korunması ve onlara yardım için kapsamlı bir yaklaşım ihtiyacını dile getirmektedir. Bu 7 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Sözleşmenin faaliyet alanınca kapsanan şiddet biçimlerinin mağdurlar üzerinde yıkıcı sonuçları vardır. Mağdurların sadece güvenliğini sağlamak, fiziksel ve psikolojik sağlıklarını yeniden tesis etmek için değil aynı zamanda yaşamlarını yeniden yapılandırmak için kapsamlı bir çerçevenin tasarlanması gerekmektedir. Bu çerçeve insan haklarına dayalı yaklaşıma dayanmalıdır. 33. Paragraf 1 (d) Bölüm VIII’in içerdiği detaylar hakkında uluslararası işbirliği ile ilgilenmektedir. Uluslararası işbirliği, cezai ve sivil konularda yasal işbirliği ile sınırlandırılmamakla birlikte, Sözleşme uyarınca belirlenmiş cezai suçların önlenmesi ve ani zararlardan koruma sağlamak için bilgi alışverişine kadar uzanmaktadır. 34. Şiddetin yok edilmesi entegre bir yaklaşımın bir parçası olarak kapsamlı çok kurumlu işbirliğini gerektirmektedir. Şiddeti önlemeye ve şiddetle mücadele etmeye ilişkin bu yaklaşımı sağlamak Paragraf 1 (e)’de Sözleşmenin nihai amacı olarak ifade edilmektedir. 35. Paragraf 2, Taraflarca hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak için, Sözleşmenin özel bir izleme mekanizması kurmasının altını çizmektedir. Bu, Tarafların Sözleşmeye uygunluğunu sağlama aracıdır ve Sözleşmenin uzun vadeli etkililiğinin bir teminatıdır (Bölüm IX’daki görüşlere bakınız). Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı 36. Paragraf 1 bu Sözleşmenin odağının kadına yönelik yapılan aile içi şiddeti içeren kadına yönelik şiddetin tüm biçimleri üzerine olduğu belirtmektedir. Taslağı hazırlayanlar aile içi şiddetin mağdurlarını çoğunluğunun kadın olduğunu vurgulamasının önemli olduğunu düşünmektedir. 37. Sözleşmenin kapsamında paragraf 2’de bulunan hüküm aynı zamanda bu Sözleşmenin erkek ve çocuklara yapılan aile içi şiddete de uygulanması için Tarafları teşvik etmektedir. Bunu, belirli ulusal durumları ve toplumundaki gelişmeleri önemli ölçüde dikkate alarak en uygun olduğunu düşündükleri şekilde yapabilirler. Bununla birlikte, kadına yönelik yapılan cinsiyete dayalı şiddetin çeşitli biçimleri üzerine odaklanmak amacıyla, paragraf 2 Tarafların Sözleşmeyi uygularken şiddetin bu şeklinin mağdurlarına özel bir dikkat göstermesini gerektirmektedir. Bu, bir tanesinin de aile içi şiddet olduğu, çeşitli tezahürlerdeki cinsiyete dayalı kadına yönelik şiddetin Sözleşmenin uygulanmasında alınan tüm tedbirlerin kalbinde yatması gerektiği anlamına gelmektedir. 38. Sözleşmenin Önsözünde atıfta bulunulan uluslararası savaş hukuku ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Yasasının temel ilkeleri, silahlı çatışma esnasında öncelikle (ancak münhasır olmamak kaydıyla) meydana gelen şiddete ilişkin uluslararası kanun kapsamındaki münferit cezai sorumluluğu teyit etmektedir. Roma Yasası Madde 7 (herhangi bir sivil nüfusa yöneltilen yaygın veya sistematik saldırını bir parçası olarak yapılan insanlığa karşı suçlar) ve Madde 8 (savaş suçları) tecavüz ve cinsel şiddet gibi kadınlara karşı önemli ölçüde yapılan şiddet suçlarını içermektedir. Bununla birlikte, mevcut Sözleşmenin kapsadığı şiddet biçimleri silahlı çatışma veya işgal süreleri esnasında durmamaktadır. Paragraf 3, bu nedenle, uluslararası savaş 8 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete kanunun ve uluslararası ceza hukukunun ilkelerine tamamlayıcı olarak silahlı çatışma esnasında Sözleşmenin sürekli uygulanabilirliğini sağlamaktadır. Madde 3 – Tanımlar 39. Madde 3 Sözleşmede uygulanabilir bazı tanımları vermektedir. “Kadına yönelik şiddetin” tanımı 40. “Kadına yönelik şiddetin” tanımı Sözleşmenin amacı bakımından kadına yönelik şiddetin insan hakları ihlali ve bir ayrımcılık biçimi oluşturması olarak anlaşılacağını açıklamaktadır. Bu Madde 1(b)’de belirtilen Sözleşmenin amacı doğrultusundadır ve Sözleşme uygulanırken bunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Tanımın ikinci kısmı şiddete karşı kadınların korunması hakkında Avrupa Komisyonu Bakanlar Kurulunun Rec(2002) 5 No.lu Tavsiyesinde, kadına yönelik şiddet hakkında CEDAW Komitesinin 19 No.lu Genel Tavsiyesinde ve bunun yanında Kadına Yönelik Şiddetin Tüm Biçimlerinin Yok Edilmesi hakkındaki Birleşmiş Devletler Deklarasyonu Madde 1’de bulunan ile aynıdır. Taslağı hazırlayanlar, bununla birlikte, psikolojik şiddetle ilişkili olabilecek “ekonomik zarar” kavramını içerecek şekilde genişletmişlerdir. “Aile içi şiddetin” tanımı 41. Madde 3 (b) biyolojik veya yasal aile bağlarına bakılmaksızın aile üyeleri veya aile içi birimler arasında fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemlerini kapsayan aile içi şiddetin bir tanımını vermektedir. Paragraf 40’ta bahsedilenin doğrultusunda, ekonomik şiddet psikolojik şiddet ile ilişkili olabilir. Aile içi şiddet başlıca iki tip şiddeti içermektedir: mevcut veya önceki eşler veya partnerler arasındaki eş şiddeti ve genellikle ebeveynler ile çocuklar arasında meydana gelen nesiller arası şiddet. Her iki cinsiyetten kurbanları ve failleri kapsayan cinsiyet ayrımı gözetmeyen bir tanımdır. 42. Eş şiddeti olarak aile içi şiddet mevcut veya önceki eşler ve bunun yanında mevcut veya önceki partnerler arasındaki fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddeti içermektedir. Kadınları orantısız bir şekilde etkileyen ve dolayısıyla cinsiyete dayalı bir şiddet şekli oluşturmaktadır. “Aile içi” teriminin şiddetin meydana gelebileceği kapsamı sınırlandıracağı görülebilirken, taslağı hazırlayanlar şiddetin bir ilişki sona erdikten sonra genellikle devam ettiğinin farkına varmış ve bu nedenle kurbanın ve failin birlikte ikamet etmesinin gerekli olmadığına karar vermişlerdir. Nesiller arası aile içi şiddet bir kişi tarafından çocuğuna veya ailesine (yaşlı istismarı) karşı fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomi şiddeti veya farklı nesillerin iki veya daha fazla aile üyesi arasındaki bu şekildeki şiddeti içermektedir. “Cinsiyet” tanımı 43. Sözleşme kadın ve erkek arasında eşitliği sağlamaya ilişkin daha geniş bir çerçeve içerisinde kadına yönelik şiddeti önlemek ve mücadele etmek için yükümlülük koyduğu için, taslağı hazırlayanlar “cinsiyet” terimini tanımlamanın önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Bu Sözleşmenin bağlamında, cinsiyet terimi iki cinsiyete, erkek ve 9 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete kadına dayalı olarak, bir toplumun kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal olarak oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve nitelikler olduğunu açıklamaktadır. Araştırma belirli rollerin ve kalıp yargıların istenmeyen ve zararlı uygulamalar oluşturduğunu ve kadınlara karşı kabul edilebilir şiddet uygulamaya katkıda bulunduğunu göstermiştir. Bu cinsiyet rollerinin üstesinden gelmek için, Madde 12 (1) şiddeti önlemek için kadınların daha aşağıda oluşu fikrine ve genel bir yükümlülük olarak kalıp yargı cinsiyet rollerine dayalı olan önyargıların, alışkanlıkların, geleneklerin ve diğer uygulamaların yok edilmesini dile getirmektedir. Başka bir yerde, Sözleşme kadına yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin cinsiyetçi anlayışının mağdurları korumak ve desteklemek için tüm tedbirlere ilişkin bir esas olmasını ön görmektedir. Bu, olgunun karmaşıklığına yeterli ölçüde yanıt vermek için kadınlar ve erkekler arasında hüküm süren eşitsizlik, mevcut kalıp yargılar, cinsiyet rolleri ve kadınlara karşı ayrımcılık bağlamında bu şiddet biçimlerine atıfta bulunulması gerektiği anlamına gelmektedir. Bu tanım kapsamındaki “cinsiyet” terimini, Sözleşmede kullanılan “kadın” ve “erkek” terimlerinin yerine kullanmak amaçlanmamaktadır. “Kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddet” tanımı 44. “Kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddet” terimi Sözleşmede kullanılmaktadır ve bir kadın olması nedeniyle ona yöneltilen ve kadını orantısız olarak etkileyen şiddetten bahsetmektedir. Diğer şiddet türlerinden farklı olarak, mağdurun cinsiyeti lit.a.'da tanımlanan şiddet eylemlerinin ana sebebidir. Başka bir deyişle, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, bir kadına karşı işlenen herhangi bir zararı ifade eder ve bu, kadınların hem özel hem de kamusal alanlarda ikincil statüsüne neden olan, hem kadın hem de erkekler arasında algılanan farklılıklara dayanan eşitsiz iktidar ilişkilerinin nedeni ve sonucudur. Bu şiddet türü toplumu yöneten sosyal ve kültürel yapılarda, normlarda ve değerlerde derin bir şekilde köklenmektedir ve sıklıkla inkar kültürü ve sessizlikle sürdürülmektedir. Bu Sözleşmede “kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddet” teriminin kullanımı kadınlara yönelik şiddet hakkında 19 No.lu CEDAW Komitesi Genel Tavsiyesinde (1992), Kadınlara Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi hakkında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Deklarasyonunda (1993) ve şiddete karşı kadınların korunması hakkında Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulunun üye devletlere olan Rec(2002)5 no.lu Tavsiyesinde (2002) kullanılan “cinsiyete dayalı şiddet” tanımına denk olarak anlaşılmaktadır. Bu tanımın cinsiyet kalıp yargılarından kaynaklanan şiddetten kadınları korumayı amaçladığı anlaşılmakta ve özellikle kadınları kapsamaktadır. “Mağdur” tanımı 45. Sözleşme mağdurlar için çok sayıda ilgiyi içermektedir. “Mağdur” terimi sırasıyla Madde 3 (a) ve madde 3 (b)’de tanımlandığı gibi hem şiddet mağduru kadınlardan hem de aile içi şiddetin mağdurlarından bahsetmektedir. Kız çocukları da dahil olmak üzere sadece kadınlar kadına yönelik şiddetin mağduru olabilirken, aile içi şiddetin mağduru kadın, erkek ve bunun yanında çocuklar da olabilir. Uluslararası insan hakları anlaşmaları doğrultusunda, “çocuk” terimi on sekiz yaş altındaki herhangi bir kişi anlamına gelecektir. “Mağdur” terimi Sözleşmenin kapsamına uygun olarak anlaşılmalıdır. “Kadınlar” terimi 10 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 46. Sözleşme tarafından kapsanan şiddet biçimlerinin çoğu hem kadınlara hem de kız çocuklarına yönelik olması gerçeğinin bilinci ile, taslağı hazırlayanlar Sözleşmenin uygulanabilirliğini sadece yetişkin mağdurlarla sınırlamayı amaçlamamaktadır. Lit.f. bu nedenle “kadınlar” teriminin on sekiz yaş altındaki kızları da içerdiğini açıkça belirtmektedir. 47. Bu Sözleşme sadece onlar için yükümlülükler oluşturacak olan üye devletler arasındaki bir anlaşmadır. Madde 3 ve 4’te bulunan hükümler yeni haklar oluşturmamakta fakat mevcut insan haklarını açıklamaktadır. Bireylere ilişkin herhangi bir yükümlülük Tarafların Sözleşmeye uygun olarak benimseyeceği yasama ve diğer tedbirlerden sonuçlanacaktır. Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrım yapmama 48. Paragraf 1 her kişinin kamusal ve özele alanda şiddetten uzak olarak yaşama hakkına sahip olduğunu ilkesini belirtmektedir. Sözleşmenin odağı maksadıyla, taslağı hazırlayanlar büyük çoğunlukla cinsiyete dayalı şiddetin mağduru olan kadınlara ilişkin bu hakkın desteklemesi ve koruması için özel yükümlülüğü içermesinin önemli olduğunu düşünmüştür. 49. Kadınlara yönelik ayrımcılık kadına yönelik şiddete tolerans için gelişme alanı sağlamaktadır. Kadına yönelik şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmek için alınan tedbirler kadın ile erkek arasındaki eşitliği teşvik etmek ihtiyacını duymaktadır çünkü sadece sağlam bir eşitlik gelecekte bu şiddeti önleyecektir. Opuz v. Türkiye kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kadına yönelik şiddet ile ayrımcılık arasındaki iç bağlantıyı tartışmış ve cinsiyete dayalı şiddetin bir ayrımcılık şekli oluşturduğunu savunmuşlardır çünkü esas olarak kadınları etkilemektedir ve kadınlar yasa tarafından erkekler ile eşit zeminde korunmamıştır. 50. Bu sebeplerden dolayı, paragraf 2 Tarafların kadına yönelik tüm ayrımcılık biçimlerinin sadece kınanmamasını aynı zamanda yasada eşitlik ilkesinin yüceltmesini, uygulamada gerçekleştirilmesinin sağlamasını ve bunun yanında yasa ile ayrımcılığın yasaklamasını ve ayrımcı kanunları ve uygulamaların kaldırmasını gerektirerek kadın ile erkek arasındaki sağlam eşitlik ilkesini kabul etmektedir. Taraf oldukları Avrupa Konseyinin insan hakları belgelerinde, özellikle ECHR ve protokollerinde, ve Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesinde ve diğer uluslararası belgelerde, özellikle CEDAW’da belirtilen tüm sivil, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların uygulanması ve kullanılması için kadın ile erkek arasındaki eşitliği güvence altına almak için şiddetten bağımsız olarak hakkın kullanılmasının Tarafların yükümlülüğü ile bağlantılı olduğunu kabul etmektedir. 51. Bu paragrafın kadın ile erkek arasındaki eşitlik ilkesini yasada yüceltme gereksinimini karşılamak için Taraflara iki seçenek verdiğini unutmamak önemlidir: anayasal değişiklik veya diğer yasama işleminde şekillenmesi. Ayrıca, kadın ile erkek arasındaki eşitliğin uygulamada gerçekleştirilmesini sağlama yükümlülüğü onu yasada yüceltmenin genellikle yeterli olduğu ve pratik tedbirlerin anlamlı bir şekilde bu ilkeyi uygulamak için gerekli olduğu gerçeğine atıfta bulunmaktadır. 11 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 52. Paragraf 3 Tarafların Sözleşmeyi uygulamasında ayrımcılığı yasaklamaktadır. Ayrımcılığın anlamı ECHR Madde 14’te verilen ile aynıdır. Ayrımcılık yapmama zeminlerinin listesi ECHR Madde 14’tekinden ve bunun yanında ECHR 12 No.lu Protokolde bulunan listedekinden yararlanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin söz konusu hükmede açıkça belirtilmeyen ayrımcılık gerekçelerini 14. madde uyguladığına değinmek önemlidir. (örneğin Salgueiro da Silva Mouta v. Portekiz’, 21 Aralık 1999 tarihli karar). 53. Bu içtihat ışığında, taslağı hazırlayanlar Sözleşmenin konusu-meselesi ile büyük ilişkisi olan müteakip ayrımcı olmama zeminlerini eklemeyi arzu etmişlerdir: cinsiyet, cinsel eğilim, cinsiyet kimlik, sağlı durumu, engellilik, evlilik durumu ve göçmen ve mülteci olma durumu ve diğer durumlar olup açık uçlu bir liste anlamına gelmektedir. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının yardım arama davranışının yanı sıra Avrupa’daki hizmetlerin sağlanmasına ilişkin araştırma belirli grup mağdurlara karşı ayrımcılığın hala yaygın olduğunu göstermektedir. Cinsiyete dayalı şiddet eylemini rapor ederken kadınlar hala emniyet teşkilatlarının veya adli sistemin ellerinde ayrımcılığı yaşayabilmektedir. Benzer şekilde, aile içi şiddetin gay, lezbiyen ve biseksüel mağdurları cinsel eğilimleri nedeniyle genellikle destek hizmetlerinden hariç tutulmaktadır. Belirli birey grupları aynı zamanda basit bir terimle özdeşleştirdikleri cinsiyetin doğumda kendilerine verilen cinsiyet ile uygun olmadığı anlamına gelen cinsiyet kimliği esasında ayrımcılığı yaşamaktadır. Bu toplumun “dişi” veya “erkek” kategorilerine ait olarak oluşturduğunda uygun olmayan cinsiyet değiştiren kişi veya transseksüel kişiler, karşı cinsin kıyafetlerin giymekten hoşlanan kişiler, travestiler veya diğer kişi grupları gibi birey kategorilerini içermektedir. Ayrıca, göçmen ve mülteci kadınlar ikamet durumu nedeniyle destek hizmetlerinden hariç tutulabilmektedir. Birkaçını adlandırmak gerekirse engelli kadınlar ve/veya etnik azınlıkların kadınları, Romanlar veya HIV/AIDS enfeksiyonlu kadınların durumunda olabildiği gibi kadınlar birçok ayrımcılık biçimini yaşamaya eğilimli olduğunu belirtmek önemlidir. Cinsiyete dayalı şiddetin mağdurları olduğunda da fark yoktur. 54. Paragraf 3’te bulunan ayrımcılıktaki yasağın kapsamı bu maddeni 2. paragrafında bulunan kadına yönelik ayrımcılık yasağından daha fazla sınırlıdır. Tarafların bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasındaki ayrımcılıktan sakınmasını gerektirmektedir, oysaki paragraf 2 Tarafların Sözleşmenin görev alanının ötesindeki alanlardaki ayrımcılığı kınamasını istemektedir. 55. Paragraf 4 Sözleşmenin bir Tarafının cinsiyete dayalı şiddetten kadınları korumayı arttırmak için sadece kadınların faydalanabileceği tedbirleri almayı istediği özel tedbirlerden bahsetmektedir. Bu hüküm ayrımcılığın genel yasağını geçersiz kılmamaktadır. CEDAW Madde 4’ten yararlanarak, bu paragraf kadınları cinsiyete dayalı şiddetten korumayı ve şiddeti önlemeyi amaçlayan ve erkeklere hitap etmeyen özel tedbirlerin bir ayrımcılık biçimi oluşturmamasını şart koşmaktadır. Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından ECHR Madde 14’ü ilgilendiren içtihadında yorumlandığı gibi ayrımcılık konsepti doğrultusundadır. Özellikle, bu içtihat her muamele ayrımı ve farkının ayrımcılık anlamına gelmediğine açıklık getirmiştir. Mahkemenin belirttiği gibi, örneğin Abdulaziz, Cabales ve Balkandali v. Birleşik Krallık kararında, “muamele farkı eğer itirazı veya makul gerekçesi yoksa, yani meşru bir amacı izlemezse veya 12 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete kullanılan araçlar ve gerçekleştirilmesi aranan amaç arasında makul bir oransallık ilişkisi yoksa ayrımdır”. Aile içi şiddet de dahil olmak üzere kadınların erkeklerden daha fazla ölçüde cinsiyete dayalı şiddet yaşadığı gerçeği sadece kadın mağdurların yararına kaynakları kullanmak ve özel tedbirler almak için objektif ve makul bir gerekçe olarak düşünülebilir. 56. Paragraf 47’ye bakınız. Madde 5 – Devlet yükümlülükleri ve gereken özen 57. Uluslararası kanun kapsamında, bir devlet polis, göçmen görevlileri ve hapishane görevlileri gibi kurumlarının idaresi ile kendisine atfedilen bir uluslararası kanuni aykırı davranışın yıkılmasından sorumludur. Bu ilke uluslararası örf ve adet hukuku olarak yaygın bir şekilde kabul edilmiş Uluslararası Kanuna Aykırı Davranışlar (2001) için Devletlerin Sorumluluğu hakkındaki Uluslararası Kanun Komisyonunun Maddelerinde belirtilmektedir. Uluslararası insan hakları kanunu kapsamında, devletin hem negatif hem de pozitif görevleri vardır: devlet görevlileri hem yasaya saygı göstermeli ve uluslararası kanuna aykırı fillerden uzak durmalıdır hem de bireyleri diğer devlet dışı aktörler tarafından onların görevlendirmesinden korumalıdır. Madde 5 paragraf 1 yetkililerinin, görevlilerinin, kurumlarının, kuruluşlarının ve devlet adına görev yapan diğer aktörlerin kadına yönelik şiddet fillerinden sakınmasını sağlamak için devlet yükümlülüğüne atıfta bulunmakta ve aynı zamanda paragraf 2 devlet dışı aktörler tarafından işlenen bu Sözleşmenin kapsamının kapsadığı filler ile ilgili olarak Tarafların gerekli özeni gösterme yükümlülüğünü belirtmektedir. Her iki durumda o şekilde yapılmaması devlet sorumluluğundan kaynaklanacaktır. 58. Gerekli özen gereksinimi kadına yönelik şiddet hususunda bir takım uluslararası insan hakları belgelerinde, yorumlarında ve kararlarında benimsenmiştir. Bunlar CEDAW Komitesinin kadına yönelik şiddet hakkındaki 19 No.lu Genel Tavsiyesini (1992), Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi hakkındaki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Deklarasyonunu (1993), Amerikan Devletleri Örgütü tarafından benimsenen Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesini (Belem do Para Sözleşmesi, 1994) ve Avrupa Komisyonu Bakanlar Kurulunun Üye Devletler şiddete karşı kadınların korunması hakkındaki Rec(2002)5 no.lu Tavsiyesini (2002) içermektedir. Ayrıca, Madde 5’in kapsamı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihadını yansıtmaktadır. Aile için şiddet hakkındaki son içtihadında, Mahkeme gerekli özen yükümlülüğünü benimsemiştir (Opuz v. Türkiye 2009 Kararına bakınız). Yaşama hakkını korumaya ilişkin pozitif yükümlülüğün (Madde 2 ECHR) devlet yetkililerinin mesela önleyici fiili tedbirler alarak yaşamı risk altında olan bir bireyi korumada gerekli özeni göstermesi gerektirdiğini saptamıştır. 59. Uluslararası hukuk ve içtihat bilimindeki bu gelişmeler bağlamında, taslağı hazırlayanların bu Sözleşmedeki gereken özen ilkesini yüceltmenin önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Bu bir sonuç yükümlüğü değil fakat sorumlulukların yükümlülüğüdür. Tarafların bu Sözleşme kapsamında kapsanan tüm şiddet biçimlerine olan yanıtlarını ilgili yetkililerin bu şiddet eylemlerini önlemesini, incelemesini, cezalandırmasını ve onarılmasını sağlayacak şekilde düzenlemesi gerekmektedir. Bu şekilde yapılmaması 13 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete sadece devlet dışı aktörlere atfedilen bir eylemi devlet sorumluluğuna yükleyecektir. Bu itibarla, devlet dışı aktörler tarafından işlenen kadına yönelik şiddet Madde 2’de bahsedilen insan haklarının bir ihlalini oluşturan eşiği geçmektedir ve Taraflar bu Sözleşme kapsamında kapsanan şiddet fiillerini önlemek, incelemek, cezalandırmak ve onarım sağlamak ve bunun yanında mağdurlara koruma sağlamak için gereken özeni uygulamak için yasal ve diğer gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüne sahiptir ve bu şekilde yapılamaması insan haklarının ve temel özgürlüklerini kullanılmasını ihlal etmekte ve bozmakta veya etkisiz bırakmaktadır. 60. “Onarım” terimi saygınlığın teminatı, iade, telafi, rehabilitasyon ve memnuniyet gibi uluslararası insan hakları kapsamında farklı onarım biçimlerini kapsamaktadır. Telafi ile ilgili olarak bu onarım biçiminin sadece bu sözleşmenin 30 (2) nolu Maddesinde belirtilen koşullar kapsamında bir Tarafça sağlanacağına dikkat çekilmesi önemlidir. Son olarak, “devlet dışı aktörler” terimi özel kişilerden, şiddete karşı kadınların korunması hakkındaki Avrupa Konseyinin Rec (2002) 5 nolu Tavsiyesi madde II’de ifade edilen bir kavramdan bahsetmektedir. Madde 6 – Cinsiyete duyarlı politikalar 61. Madde 6 aynı zamanda Tarafların genel yükümlülükleri ile ilgilenen Bölüm I’de bulunduğundan, uygulaması bu Sözleşmenin tüm diğer maddelerine uzanmaktadır. Bu yükümlülüğün yapısı iki katlıdır. Bir tarafta, Tarafların cinsiyet perspektifinin sadece Sözleşmenin uygulanmasında tedbirler tasarlarken değil aynı zamanda etkilerini değerlendirirken de uygulanmasını sağlamasını gerektirmektedir. Bu cinsiyet etki değerlendirmesinin bu Sözleşmenin uygulanmasında bir Tarafın aldığı herhangi bir tedbirin planlama safhasında yapılması gerektiği anlamına gelmektedir. Ayrıca değerlendirme safhası esnasında Tarafların hükümlerin etkisinde bir cinsiyet farklılığın olup olmadığını değerlendirmesini gerektirmektedir. 62. Diğer taraftan, bu madde Tarafların kadın ile erkek arasındaki eşitliği sağlamayı ve kadınları güçlendirmeyi hedefleyen politikaları teşvik etmesini ve uygulamasını istemektedir. Bu yükümlülük Madde 4 paragraf 2’de bulunan ayrımcılığı kınama ve yasaklama yükümlülüğünü tamamlamaktadır. Bu Sözleşme kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerine son vermek için kadın ile erkek arasındaki eşitliği sağlama ve kadınları güçlendirme ihtiyacına aklı yatarak, taslağı hazırlayanlar bu amacı sağlamak için bu şiddeti önlemek ve mücadele etmek için alınacak özel tedbirlerin ötesinde olan bir yükümlülüğü Taraflara vermenin gerekli olduğuna inanmaktadır. Bu Madde 1’de listelenen Sözleşmenin amaçlarına, özellikle Madde 1’de belirtildiği gibi kadınları güçlendirilmesi dahil kadın ile erkek arasındaki sürekli eşitliğin teşvikine uymaktadır. Bölüm II – Bütünleşik politikalar ve veri toplama 63. Avrupa Komisyonu seviyesinde görüşülen diğer en son sözleşmelere benzer olarak, bu Sözleşme “Önleme”, “Koruma” ve “Kovuşturmanın” “3 P yapısını” takip etmektedir. Bununla birlikte, bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerine olan etkili bir yanıt bu üç alandaki tedbirlerden daha fazlasını gerektirdiği için, taslağı hazırlayanlar ilave bir “P”yi (tümleşik Politikalar) dahil etmenin gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. 14 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Madde 7 – Kapsamlı ve koordineli politikalar 64. Paragraf 1 Tarafların farklı aktörler ve kurumlar tarafından alınacak tedbirlerin çokluğunu oluşturacak ve bir bütün olarak ele alarak kadına yönelik şiddete bütünsel bir yanıt veren politikaları geliştirmesini ve uygulamasını gerektirmektedir. Bu yükümlülük paragraf 2’de daha fazla geliştirilmektedir. Tarafların benimsenen politikaların efektif çoklu kurum işbirliği yoluyla uygulanmasını sağlamasını gerektirmektedir. Bazı üye devletlerdeki iyi uygulama örnekleri göstermiştir ki, örneğin doğru bir risk değerlendirmesi yapmak ve bir emniyet planı geliştirmek için emniyet teşkilatları, yargı, kadınların sivil toplum kuruluşları, çocuk koruma kurumları ve diğer ilgili ortaklar özel bir vakada güçlerini birleştirdiğinde sonuçlar iyileştirilmektedir. Bu işbirliği türü bilgilerin paylaşılmasının faydalarına ikna edilmiş bireylere dayanmamalı aynı zamanda tüm kurumların takip etmesi için kılavuzları ve protokolleri ve bunun yanında profesyonellerin kullanımı ve faydaları üzerinde yeterli eğitimini gerektirmektedir. 65. İlgili paydaşların, kurumların ve kuruluşların uzmanlığının ve perspektifinin bu sahada herhangi bir politika geliştirmeye katkı yapmasını sağlamak için, paragraf 3 “devlet kurumları, ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolar ve yetkililer, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum örgütleri gibi tüm ilgili aktörlerin” dahil olmasını istemektedir. Bu taslağı hazırlayanların özellikle kadınların sivil toplum örgütlerini ve göçmen örgütlerini ve aynı zamanda dini kurumları kapsamayı düşündüğü aktörlerin yüzeysel bir listesidir. Ulusal insan hakları kurumları Birleşmiş Milletler Genel Meclisinin 48/134, 1933 nolu Kararı tarafından benimsenen insan haklarının teşviki ve korunması için ulusal kuruluşlar için BM ilkelerine uygun olarak oluşturulanlardan bahsetmektedir. Avrupa Konseyinin birçok üye devletinde insan hakları kurumları mevcut olduğu için, taslağı hazırlayanlar mevcut olan ilgili aktörler listesine bunları dahil etmenin önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Bu hüküm mevcut olmayan bu şekildeki kuruluşları kurma yükümlülüğünü içermemektedir. Bu hükme ulusal, bölgesel ve yerel parlamentoları dahil ederek, taslağı hazırlayanlar bir federal sistemi olan Taraflarda farklı kanun yapma yetkilerini yansıtmayı istemişlerdir. Bir tarafta kapsamlı ve koordineli politikaların elemanların sağlamanın bir yolu ve diğer tarafta tüm ilgili kurum ve kuruluşların dahil olması ulusal eylem planlarını düzenleyerek olacaktır. Madde 8 – Mali kaynaklar 66. Bu madde kamu yetkilileri ve ilgili devlet dışı ve sivil toplum örgütleri tarafından her iki faaliyet için uygun mali ve insan kaynaklarının tahsis edilmesini sağlamayı hedeflemektedir. Avrupa konseyi üye devletler çapında, konu bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerini önleme ve mücadele etmeye dahil olan sivil toplum örgütlerini (bundan sonra STK’lar olarak anılacaktır) hükümet tarafından finanse edilmesine geldiğinde farklı uygulamalar mevcut olmaktadır. Tarafların üzerine yüklenen yükümlülük bu nedenle STK’lar ve sivil toplum tarafından yapılan faaliyetler için mali ve insan kaynakların tahsis edilmesidir. 67. Üye devletlerin farklı ekonomik durumlarından dolayı, taslağı hazırlayanlar bu yükümlülüğün kapsamını uygun kaynakların tahsisi ile sınırlamayı seçmektedir. Bu 15 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete tahsis edilen kaynakların belirlenen hedefler ve uygulanacak tedbir için uygun olması gerektiği anlamına gelmektedir. Madde 9 – Sivil toplum kuruluşları ve sivil toplum 68. Birçok üye devlette, aile içi şiddet mağdurlarına ilişkin hizmetlerin ezici çoğunluğu ve aynı zamanda kadına yönelik şiddetin diğer çeşitli biçimlerinin mağdurlarına ilişkin hizmetler devlet dışı ve sivil toplum örgütleri tarafından işletilmektedir. Uzun bir koruma, yasal tavsiye, tıbbi ve psikolojik danışmanlık sağlama ve bunun yanında yardım hattı ve diğer gerekli hizmetleri işletme geleneğine sahiptir. 69. Bu maddenin amacı bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerini önlemek ve mücadele etmek için çeşitli örgütlerin yaptığı önemli katkıyı vurgulamaktır. Bu nedenle, Sözleşmenin Taraflarının uzmanlığından faydalanarak ve Madde 7’nin istediği çok kurumlu işbirliğinde veya kapsamlı hükümet politikalarının uygulanmasında ortakları olarak dahil ederek işlerini tanımasını gerektirmektedir. Bu tanımanın ötesinde, bu madde Sözleşme Taraflarının bu özel STK’ların ve sivil toplum örgütlerinin işini aktif olarak teşvik etmesini ve desteklemesini gerektirmektedir. Bu onların işini mümkün olan en iyi şekilde yapmasını sağlamak anlamına gelmektedir. Madde 9 sadece STK’ların ve sivil toplumun kadınlara karşı mücadelede aktif olmasından bahsetmesine rağmen, bu aile içi şiddete daha geniş kapsamda odaklanan STK’lar ve sivil toplum örgütleri tarafından yapılan işi Tarafların daha fazla geliştirmesini ve desteklemesini engellememelidir. Madde 10 – Koordinasyon kurumu 70. Paragraf 1 bir veya daha fazla devlet kurumunu dört özel görev ile donatmak için yükümlülüğü şarta bağlamaktadır: bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan tüm şiddet biçimlerini önlemek ve mücadele etmek için Sözleşmenin ilgili Tarafının geliştirdiği politikaları ve tedbirleri koordine etme, uygulama, izleme ve değerlendirme. Bu yeni resmi kurumlar kurarak ve hâlihazırda mevcut olan resmi kurumlara bu görevleri şart koşarak yapılabilir. “Resmi kurum” terimi devlet içindeki herhangi bir kurum veya kuruluş olarak anlaşılacaktır. Ulusal veya bölgesel seviyede hâlihazırda mevcut olan veya kurulmuş bir kurum olabilir. Büyüklüğü, istihdamı ve finansmanı Taraflarca kararlaştırılacak ve bunun yanında cevap verebilir bir kurum olacak ve raporlama yükümlülüğüne sahip olacaktır. Uygulama, izleme ve değerlendirme görevleri açısından, bu kurum tedbirleri yerine getirmekten sorumlu olan bir Tarafın yapısının ilgili seviyesinde mevcut olmalıdır. Bu federal bir devlet yapısında birden fazla kuruma sahip olmanın gerekli olabileceği anlamına gelmektedir. 71. Bu kuruma veya kurumlara üstlenmesi için şart koşulan dört görev bu Sözleşmenin uygulanmasında Tarafça alınan çeşitli tedbirlerin iyi bir şekilde koordine edilmesini ve devletin tüm kurumlarının ve tüm sektörlerinin düzenli çabasına sebep olmasını sağlamayı hedeflemektedir. Ayrıca, yeni politikaların ve tedbirlerin fiili olarak uygulanmasını sağlamayı hedeflemektedir. Bu kurumlara verilen izleme görevi nasıl izleneceği ve bu Sözleşme kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerini önleme ve mücadele etme için efektif politikaların ve tedbirlerin ulusal ve/veya bölgesel ve yerel seviyede nasıl uygulanacağı ile sınırlıdır. Sözleşmenin IX nolu Bölümünde oluşturulan bağımsız, uluslararası izleme mekanizması tarafından yapılan bir görev olan, bir bütün olarak Sözleşmeye uygun izlemeye genişletmemektedir (Bölüm IX’daki 16 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete görüşlere bakınız). Son olarak, bu kurumların yapması için şart koşulan politikaların ve tedbirlerin değerlendirmesi mağdurların ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını ve amacını yerine getirip getirmediğini değerlendirmek ve bunun yanında istenmeyen sonuçları kapsamamak için özel bir politika veya tedbirin bilimsel değerlendirmesinden oluşmaktadır. Bu Madde 11’in Sözleşme Taraflarının toplaması için zorunlu kıldığı sağlam idari ve nüfusa dayalı verileri gerektirecektir. Bu nedenle, bu madde kapsamında oluşturulan kurumlara aynı zamanda gerekli verileri toplamayı koordine etme ve sonuçlarını analiz etme ve neşretme görevi verilmelidir. Bazı üye devletler kadına yönelik şiddet hakkında hâlihazırda çok büyük veri toplamış ve gözlem evi kurmuştur. Bunlar örnek teşkil ederken, taslağı hazırlayanlar söz konusu kurumlar tarafından koordinasyonun, analizin ve neşrinin nasıl sağlanacağı hakkındaki kararı Taraflara bırakmaya karar vermişlerdir. 72. Bu maddenin 2 nolu paragrafı ilgili Tarafına Bölüm VIII’e (Bölüm VIII’deki görüşlere bakınız) uygun olarak aldığı bu Sözleşmenin çerçevesi içerisinde bilgileri alması için bu kurumları yetkilendirmektedir. Veri koruma amaçları için, yetkilendirmenin sadece genel yapıdaki bilgileri almaya sınırlı olduğuna dikkat edilmesi önemlidir (Madde 65’teki görüşlere bakınız). Bu nedenle yükümlülük bu madde kapsamında kurulan kurumların genel bir şekilde ve münferit durumları hesaba katmayarak, sivil ve kriminal hususlarda karşılıklı yasal yardım da dahil olmak üzere, uluslararası işbirliği faaliyetlerinin bilgilendirilmesini sağlamakla sınırlandırılmaktadır. Amaç onların görevini yerine getirmesini sağlamaktır. 73. Deneyimlerin ve uygulamanın mübadelesi ile elde edilen bilgiler ve bilgi birikimleri bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerini önleme ve mücadele etmede büyük değere sahiptir. Paragraf 3 bu nedenle bu madde kapsamında kurulan kurumları temas arama ve Sözleşmenin diğer Taraflarında oluşturulan karşı taraflar ile çalışma ilişkilerini kurma faaliyetleri ile donatmaktadır. Bu karşılıklı olarak üretken olan ve uygulamanın daha fazla uyumlu olmasına sebep olacak önemli çapraz verimlileştirmeyi sağlayacaktır. Madde 11 – Veri toplama ve araştırma 74. Sistematik ve yeterli veri toplama uzun süreden beri bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerini önleme ve mücadele etme sahasında efektif politika geliştirmenin önemli bir bileşeni olarak tanınmaktadır. Bu tanımaya rağmen, Avrupa Konseyi üye devletlerinde sistematik olarak toplanan idari veya nüfusa dayalı verilerin örnekleri nadirdir. İlave olarak, mevcut veriler ülkelerde sık sık karşılaştırılabilir olmakta, problemin kapsamının ve tekamülünün sınırlı bir anlayışı ile sonuçlanmaktadır. Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önleme ve bunlarla mücadele etme kanıta dayalı politika geliştirmeyi gerektirmektedir. Bu efektif olarak problemi adreslemek için tedbirlerin uygulanmasını izlemek ve politikaya kılavuzluk etmek için sağlam karşılaştırmalı veriler üreterek şiddetin büyüklüğünü belgelemeyi ima etmektedir. Bu bölüm temsilci ve karşılaştırılabilir verileri düzenli olarak toplamanın önemini bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerini önlemek ve mücadele etmek için politikaların geliştirilmesi ve uygulanmasına adresleme yükümlülüğünü içermektedir. Madde 10 kapsamında oluşturulan 17 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Sözleşmenin uygulanmasını izlemekten sorumlu bağımsız uzmanlar grubuna (GREVIO) sağlanan koordinasyon grubu veya grupları tarafından neşredilmesi için toplanmasına, analiz edilmesine ve hazırlanmasına ihtiyaç duyulacak verilerin tipini saptamaktadır. İlave olarak, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet sahasında araştırmaya destekleme ihtiyacını vurgulamaktadır. 75. Paragraf 1’de bulunan yükümlülüğün yapısı iki katlıdır. Birincisi şiddete maruz kalanların ihtiyacını karşılayıp karşılamadığını değerlendirmek ve kanıta dayalı politikalar tasarlamak ve uygulamak için, lit.a bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerinin durumunda Tarafların düzenli aralıklarda bölünmüş ilgili istatistiki verileri toplamasını gerektirmektedir. Bu şiddetin hedef mağdurları ve failleri için özellikle tasarlanmış doğru istatistiki bilgiler sadece politika geliştiriciler ve toplum arasında problemin ciddiliği hakkında bilinçlendirmeye ilişkin çabalar için önemli olmayıp aynı zamanda mağdurlar veya tanıklar tarafından raporlamayı da teşvik etmektedir. İlgili istatistiki veriler sağlık bakım hizmetleri ve sosyal refah hizmetleri, emniyet teşkilatları ve STK’lar tarafından derlenen istatistiklerden toplanan idari verileri ve bunun yanında savcılar da dahil olmak üzere yargı yetkilileri tarafından kaydedilen yargı verilerini içerebilir. Uygun bir şekilde toplanan istatistiki idari ve yargı verileri devlet kurumlarının performansı hakkındaki bilgileri ve bunun yanında yetkililerin ceza yargılaması içerisinde ilgilendiği suçlar hakkındaki bilgileri arayarak bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerine Tarafların ulusal yanıtına katkıda bulunabilecektir. Hizmete dayalı idari veriler bu şiddetin mağdurlarının hizmetleri nasıl kullandığı ve devlet kurumlarının bunun yanında kamu (ve özel) sağlık sektörünün bunun karşılığında adalet, tıbbi bakım, danışmanlık, barındırma ve diğer destekleri aramak için zor durumlarında onlara nasıl hizmet verdiği hakkındaki verileri sistematik olarak kaydedilmesini içermektedir. Hizmet kullanımında kuruma dayalı müvekkil verileri sadece politikaların yerinde efektifliğini değerlendirme ile sınırlı olmamakta aynı zamanda böyle bir şiddetin idari maliyetini tahmin etmeye ilişkin bir temel sağlayabilmektedir. Ayrıca, yargı verileri suçlu kişilerin mahkumiyetleri ve özellikleri ve bunun yanında mahkumiyet oranları hakkında bilgi vermektedir. 76. Dolayısıyla, yargıçlar, polis ve sosyal refah hizmetleri gibi kamu yetkililerinin kurumun ihtiyaçlarının dahili olarak kaydetmenin ötesinde olan yerinde veri sistemleri kurmasına ihtiyaç duyacaktır. Yine, önleme, koruma ve kovuşturma tedbirleri ve politikalarının verimliliğinde bir ilerleme veya düşüş olup olmadığını göstermek için, ilgili idari ve hukuki veriler düzenli aralıklarla toplanmalıdır. Bu verilerin faydalılığı ve ilgililiği yukarıdaki tüm kayıtların kalitesine bağlıdır. Taslağı hazırlayanlar minimum gereksinim olarak veri kategorilerinin seçimini Taraflara bırakmanın en iyi olduğunu hissetmiş olmalarına rağmen, mağdur ve fail hakkında kaydedilen veriler cinsiyet, yaş, şiddet tipi ve bunun yanında failin mağdur ile ilişkisi, coğrafi mevki ve engellilik gibi Taraflarca ilgili olduğu görülen diğer faktörler ile ayrılmalıdır. Kaydedilen veriler aynı zamanda verilen koruma kararlarının sayısı da dahil olmak üzere bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerinin faillerinin mahkumiyet oranları hakkındaki bilgileri içermelidir. “Avrupa Konseyi üye devletlerinde aile içi şiddet hakkında idari veri toplama” hakkında Avrupa Konseyi çalışması (EG-VEW-DC(2008) Çalışması) bunları ve diğer kategorileri tanımlamakta ve mevcut uygulamaların ötesinde idari verilerin toplanması hakkındaki tavsiyeleri içeren bir model yaklaşımını tasarlamaktadır. 18 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 77. İkincisi, lit.b Tarafların bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerin sahasında araştırmayı desteklemesi yükümlülüğünü getirmektedir. Tarafların şiddetin tüm biçimlerini önlemek ve mücadele etmek için politikalarını ve tedbirlerini bu sahada gelişmiş araştırma ve bilgilere dayandırması gerekmektedir. Araştırma kanıta dayalı politika geliştirmenin ana elemanıdır ve bu yüzden günden güne gelişmeye, yargı tarafından kadına yönelik şiddete ve aile içi şiddete olan gerçek dünya yanıtlarına, destek hizmetlerine ve emniyet teşkilatlarına büyük ölçüde katkıda bulunabilmektedir. Bu hüküm bu nedenle problemin, olayların ve mahkumiyet oranlarının temel nedenlerinin ve etkilerine ve bunun yanında Sözleşmenin uygulanmasında alınan tedbirlerin verimine ilişkin daha fazla bilgiyi takip etmek için Tarafların araştırma çabalarına desteklemeyi üstlenmesini gerektirmektedir. 78. Paragraf 2 Tarafların nüfusa dayalı araştırmalarını yapmaya çaba göstermesine ilişkin yükümlülüklerini detaylandırmaktadır. Bu hedef nüfusun istatistiki olarak temsilcisi olan verileri toplamayı ima etmektedir bu şekilde daha büyük nüfusa kolay bir şekilde genelleştirilebilmektedir. Nüfusa dayalı araştırmalar bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerinin yaygınlığına, yapısına, belirleyici faktörlerine ve sonuçlarına daha genel sosyolojik olarak odaklı anlayış sağlayabilmektedir. Aynı zamanda şiddetin mağdurlarının deneyimleri hakkında, rapor edilmemeye ilişkin sebepler hakkında, alınan hizmetler hakkında ve bunun yanında bu şekildeki şiddete yönelik davranışlar için mağdurların görüşleri hakkında güvenilir veriler sağlayabilmektedir. İlave olarak, gelişmeleri boyuna izleyerek bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerindeki eğilimlerin ve yaygınlığının ilgili ve karşılaştırmalı değerlendirmesini yapmak için Tarafların düzenli aralıklarla bu araştırmaları yapmak zorundadır. Bu durumda, bu çalışmalarda düzenliliğini ve nüfus numunesi büyüklüğünün seçimi Taraflara bırakılmıştır. Tarafa bağlı olarak, araştırmaların kapsamı ulusal, bölgesel veya yerel olabilir. Aynı zamanda yerel veya bölgesel belirliliği vurgularken bu seviyelerin kombinasyonunun olgunun bir makroskopik görünümünü sağlayabileceğine dikkati çekmek önemlidir. Taraflar Nüfusa dayalı araştırmaları tasarlarken, Dünya Sağlık Örgütüne (WHO), Kadına yönelik Aile içi Şiddet ve Kadınların Sağlığı hakkında Çok ülkeli Çalışma ve bunun yanında Uluslararası Kadına yönelik Şiddet Araştırmasına (IVAWS) atıfta bulunabilir. 79. Taslağı hazırlayanlar nüfusa dayalı araştırmalar ile farklı amaçlar için hizmet sunduğu ve farklı soruları cevaplandırdığı istatistiki idari ve hukuki veriler arasındaki ayrımı vurgulamanın önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Birincisi şiddetinin ve sıklığının seviyesine ve bunun yanında kadına yönelik şiddete ve aile içi şiddete sebep olan sosyoekonomik ve kültürel faktörlere ışık tutarken, ikincisi ise devlet kurumlarının kapasite hususlarını ele almaya ve bu şiddetin mağdurları için sağlanan hizmetlerin verimliliğini değerlendirmeye katkıda bulunabilmektedir. Veri toplama yöntemlerinin her ikisini birlikte kullanma problemin derinlemesine resmini kazanmaya yardımcı olabilmektedir. Kadına yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin yaygınlığı ve eğilimlerini değerlendirmeye ilişkin paylaşılan tanımların ve ortak göstergelerin eksikliği nedeniyle, nadiren mevcut olan veriler ülke boyunca karşılaştırmaya olanak vermektedir. Sonuç olarak, verilerin toplanmasının halihazırda mevcut olan veya halen geliştirme altında olan standartlaşmış göstergeler ve yöntemler ile uyuşması Taraflar için faydalı 19 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete olacaktır. Taraflar Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı kadına yönelik şiddet araştırması gibi güvenilir ve karşılaştırılabilir veriler sağlamak için mevcut gelişmeleri veya inisiyatifleri dikkate almalıdır. 80. Madde 65’te belirtildiği gibi, toplanan verileri toplama depolama ve dönüştürme işlemi mağdurların, faillerin ve kapsanan diğer kişilerin gizliliğine saygı ve gizlilik sağlamak için Kişisel Verileri Otomatik İşleme (ETS No. 108) ile ilgili olarak Bireylerin Korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinde bulunduğu gibi verileri korumaya ilişkin standartlara uygun olmalıdır. Madde 65’te belirtilen standartlar sadece uluslararası veri mübadelesi durumlarında uygulanmamakta aynı zamanda toplanan verilerin toplanması, depolanması ve dönüştürülmesi işlemlerine de uygulanmaktadır. 81. Tamamlayıcı Madde 68 (7), bu maddenin üçüncü paragrafı Tarafların uluslararası işbirliğini şart koşmak ve uluslararası karşılaştırmalı değerlendirmeyi mümkün kılmak için toplanan bilgileri Bölüm IX’da bahsedilen bağımsız uzmanlar Grubunu sağlama yükümlüğüne neden olmaktadır. Bu mevcut olan iyi uygulamanın tanımlanmasına izin vermemekte aynı zamanda Tarafların Sözleşmeye uyumuna katkı sağlamaktadır. 82. Son olarak, Paragraf 4 Madde 11’e göre toplanan bilgilerin kamuya sağlanmasını temin etme yükümlülüğünü içermektedir. Bununla birlikte, sağlanacak bilgilerin şeklini ve araçlarını ve bunun yanında tipinin belirlenmesi Taraflara bırakılmıştır. Madde 11’e göre toplanan bilgilerin kamuya sağlanmasında Taraflar etkilenen kişilerin gizlilik haklarına özel bir dikkat gösterilecektir. Bölüm III - Önleme 83. Bu bölüm, önleme teriminin geniş anlamda ele alınması ile ortaya çıkan çeşitli hükümleri içermektedir. Kadınlara yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önleme toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının üstesinden gelerek ve bilinçlendirerek halkın tavrında geniş kapsamlı değişiklikleri gerektirmektedir. Yerel ve bölgesel yetkililer tedbirleri uygulamada onları özel gerçekliklere adapte ederek etkili aktörler olabilmektedir. Madde 12 – Genel yükümlülükler 84. Bu madde bu bölümün müteakip maddelerinde bulunan daha özel yükümlülükler için zemin yaratmakta ve kapsayıcı ilkeleri yansıtan bir takım genel önleyici tedbirlerden oluşmaktadır. 85. Paragraf 1’de bulunan yükümlülükler taslağı hazırlayanların, kadınların ve erkeklerin mevcut davranış modellerinin, , ön yargılardan, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarından ve toplumsal cinsiyet önyargılı gelenek ve göreneklerden etkilendiği kanaatine dayanmaktadır. Sözleşmenin Taraflarının bu nedenle zihniyet ve davranışlardaki değişiklikleri teşvik etmek için gerekli olan tedbirleri alması gerekmektedir. Bu maddenin amacı, davranışları ile bu Sözleşmede ele alınan şiddet türlerinin uygulanmasına katkı sağlayan bireylerin yüreklerine ve akıllarına erişmektir. 20 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Genel bir yükümlülük olarak, bu paragraf Tarafın takdiri içerisinde kalarak alınacak özel tedbirleri teklif etmeye ilişkin olarak detaylara girmemektedir. 86. Paragraf 2 herhangi bir gerçek yada tüzel kişi tarafından bu Sözleşme tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerinin önlenmesi için Sözleşmenin Taraflarının gerekli yasal ve diğer tedbirleri almasını gerektirmektedir. Ulusal yasal sisteme bağlı olarak, diğerleri gerektirmezken bu tedbirlerin bazıları bir yasanın geçirilmesini gerektirebilir. 87. Madde 4 paragraf 3’te bulunan ayrımcılık yasağına ilave olarak, bu paragraf önleyici tedbirlerin özellikle korunmasız kişilerin ihtiyaçlarına atıfta bulunmasını ve dikkate almasını sağlamak için pozitif eylem gerektirmektedir. Failler genellikle böyle kişileri hedef almayı seçmektedir, çünkü durumları nedeniyle kendilerini savunabilmeleri veya failin kovuşturmasını ve diğer onarım şekillerini talep etmesi daha az olasıdır. Bu Sözleşmenin amacı için, özel durumlar ile korunması yapılan kişiler: hamile kadınları ve küçük çocuklu kadınları, zihinsel veya bilişsel bozuklar da dahil olmak üzere engelli kişileri, kırsal veya ücra alanlarda yaşayan kişileri, madde bağımlılarını, seks işçilerini, ulusal veya etnik azınlık geçmişi olan kişileri, kaçak göçmenler ve mülteciler dahil göçmenleri, gey erkekleri, lezbiyen kadınları, biseksüel ve cinsiyet değiştiren kişileri ve bunun yanında HIV pozitif kişileri, evsiz kişileri, çocukları ve yaşlıları içermektedir. 88. Paragraf 4 toplumun tüm üyelerinin şiddetin önlenmesine önemli bir katkı sağlayabileceğinin ve bunun için teşvik edilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Bu Sözleşmenin kapsamı içinde olan şiddet biçimlerinin çoğu erkekler ve erkek çocuklar tarafından işlendiği için, taslağı hazırlayanlar şiddetin önlenmesinde bu kişilerin özel rolünü vurgulamanın önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Erkeklerin ve erkek çocuklarının çoğunluğunun fail olmadığı gerçeği akılda tutularak, taslağı hazırlayanlar bu kişilerin katkılarının rol modellik, değişim elçiliği ve kadın erkek eşitliği savunuculuğu ve karşılıklı saygı gibi çeşitli biçimlerde olabileceğini belirtmek istemişlerdir. Erkekler, şiddet aleyhine konuşarak, diğer erkekleri toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etme faaliyetlerine dahil ederek ve aktif bir şekilde bakım ve aile sorumlulukları alarak örnek rol model gibi davranarak önemli katkı yapabilir. 89. Paragraf 5 bu Sözleşmenin kapsamı içinde olan herhangi bir şiddet eylemini meşrulaştırmak için kültür, görenek, din, gelenek ve sözde “namusa” başvurulmayacağını belirtmektedir. Sözleşmenin Tarafları bu nedenle kendi ulusal kanunlarının bu kanaatlerden ilham alan yorumlar için yasal boşluklar içermemesini sağlamak zorundadır. Ayrıca, bu yükümlülük kültür, görenek, din, gelenek ve sözde “namus” temelinde şiddete göz yuman tebliğlerin, raporların veya bildirilerin önlenmesine kadar uzanmaktadır. Bu hüküm aynı zamanda Sözleşmede belirtilen şiddet eylemlerinin herhangi birisinin yasaklanmasının asla failin kültürel ve dini haklarının ve özgürlüklerinin sınırlanması olarak talep edilemeyeceğine dair bir ana ilkeyi oluşturmaktadır. Bu ilke farklı etnik veya dini toplulukların birlikte yaşadığı ve kültürel veya dini geçmişe bağlı olarak cinsiyete dayalı şiddetin kabul edilebilirliğine yönelik yaygın davranışların farklılık gösterdiği toplumlar için önemlidir. 90. Genel önleyici tedbirlerin listesini tamamlayarak, paragraf 6 kadınların güçlendirilmesine ilişkin özel programların ve faaliyetlerin teşvik edilmesine çağrı 21 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete yapmaktadır. Bu, politik ve ekonomik güçlendirme de dahil olmak üzere yaşamın tüm hususlarında güçlendirme anlamına gelmektedir. Bu yükümlülük kadın teşkilatlarını arttırarak ve onların şiddete karşı savunmasızlığını azaltarak daha büyük toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama amacının bir yansımasıdır. Madde 13 - Bilinçlendirme 91. Bu maddenin amacı kadınların aile içi şiddetin farklı tezahürlerinde düzenli olarak yaşadıkları çeşitli şiddet biçimleri hakkında halkın tam olarak bilgilendirilmesini sağlamaktır. Bu, toplumun tüm üyelerinin şiddeti tanımasına, aleyhinde konuşmasına ve uygun ve mümkün olduğu yerlerde komşular, arkadaşlar, akrabalar veya iş arkadaşları olarak mağdurları desteklemelerine yardımcı olacaktır. Yükümlülük düzenli olarak toplumsal cinsiyete duyarlı şekilde bu meselelere değinen ve açıklayan halkı bilinçlendirme kampanyalarını ve programları yürütülmesini sağlayacaktır. Bilinçlendirme faaliyetleri kadın erkek eşitliği, kalıplaştırılmamış toplumsal cinsiyet rolleri ve kişiler arası ilişkilerde şiddete dayalı olmayan uyuşmazlık çözümlenmesi hakkındaki bilgilerin neşredilmesini içermelidir. Ayrıca, taslağı hazırlayanlar herhangi bir kampanyanın kadınlara yönelik ve aile içi şiddetin doğrudan veya dolaylı bir şekilde çocuklar için zararlı sonuçlara dikkat çekmesinin önemli olduğunu düşünmüşlerdir. 92. Birçok STK yerel, bölgesel veya ulusal seviyede uzun bir başarılı bilinçlendirme faaliyetleri yapma geleneğine sahiptir. Bu nedenle, bu hüküm halka ulaşmak için uygun olan yerlerde ulusal insan hakları kurumları ve eşitlik kurumları, sivil toplum ve STK’lar ve özellikle kadın örgütleri ile işbirliğini teşvik etmektedir. Bununla birlikte, bu liste taslağı hazırlayanların kapsamayı niyet ettikleri yüzeysel bir aktörler listedir. Ayrıca, hükümde “uygun olduğu yerlerde” teriminin dahil edilmesi mevcut olmayan yerlerde Tarafların bu kurumları veya kuruluşları kurmakla yükümlü olmadıkları anlamına gelmektedir. Son olarak, kadın örgütleri teriminin kadınlara yönelik şiddetin kadın mağdurları için destek ve koruma alanında çalışan kadın STK’larına atıfta bulunduğunu belirtmek gerekir 93. Paragraf 2 yükümlülüğü, devlet tarafından ya da devlet dışında alınan mevcut önleyici tedbirlerdeki somut bilgilerin neşredilmesine genişletmektedir. Bu, bilgilendirme kitapçıklarının veya posterlerin veya polis veya yerel halkın sunduğu hizmetlerdeki çevrim içi bilgi malzemelerinin, yardım hatları veya barınaklar ve daha fazlası gibi yerel, bölgesel veya ulusal hizmetlerin temas bilgilerinin yaygın bir biçimde neşredilmesi anlamına gelmektedir. Madde 14 - Eğitim 94. Davranışlar, kanaatler ve davranış biçimleri yaşamın çok erken dönemlerinde şekillenmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini, kişiler arası ilişkilerde karşılıklı saygının ve şiddete karşı olmanın desteklenmesi mümkün olduğunca erken başlatılmalıdır ve ebeveynlerin birinci derecede sorumluluğudur. Bununla birlikte, eğitim kurumları bu değerlerin tanıtılmasını arttırmakta önemli role sahiptirler. 95. Bu Madde Paragraf 1’de, Taraflar uygun görürse, bu değerleri destekleyen ve bu Sözleşmenin kapsamı içinde olan şiddetin çeşitli biçimleri ile ilgili olarak öğrenenleri 22 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete aydınlatan tüm eğitim seviyelerine (ilk, orta ve yüksek öğretim) ilişkin öğretim materyallerini, tasarlama ihtiyacına atıfta bulunulmaktadır. Taraflar öğretim materyalini uygun görürse, bu materyallerin öğrenenlerin kapasitesine adapte edilmesini gerekecektir; mesela ilköğretim öğrencilerinin fikri kapasitesini karşılamak için ilköğretim öğretim materyalini geliştirecektir. Öğretim materyali müfredatın bir kısmını oluşturan ve uygun olan yerlerde, belirli bir okuldaki tüm öğretmenlerin erişebildiği ve sınıfta kullanması gerektiğinde veya talep ettiğinde ulaşabildiği, resmi olarak geliştirilmiş ve onaylanmış herhangi türden materyal anlamına gelmektedir. “Uygun olduğu yerlerde” ifadesi taslağı hazırlayanların Taraflara özel bir modeli empoze etmeyi istemediklerini belirtmektedir. Daha doğrusu, bu hüküm bu öğretim materyallerinin hangi okul tipine ve hangi yaş grubuna uygun olduğuna karar vermeyi Taraflara bırakmaktadır. Taslağı hazırlayanlar bu ifadenin öğretim materyallerini belirlemede Taraflar arasındaki farklı imkanları dikkate alarak bu hükmün uygulanmasında maksimum esnekliğe izin vermesine karar vermişlerdir. Mesela bazı devletler amaçlarına ulaşmak için kullanılacak düzgün çalışma yöntemlerine ve öğretim materyallerine karar verilmesini okullara bırakırken resmi müfredatta öğretim amaçlarını belirlemektedir. “Resmi müfredat” terimi uygun olan yerlerde okul tarafından teklif edilen hedeflerin planlı programlarından, içerikten, öğrenme deneyimlerinden, kaynaklardan ve değerlendirmeden bahsetmektedir. Belirli okul politikaları nedeniyle okulda öğrenilen tesadüfi derslerden bahsetmemektedir. 96. Paragraf 2 tüm yaygın eğitim tesislerinde ve bunun yanında spor, kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada kadın erkek eşitliği ilkeleri, kalıplaşmamış cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişiler arası ilişkilerde şiddete başvurmayan çatışma çözümünü teşvik etmek için yükümlülüğü genişletmektedir. Avrupa Konseyi üye devletlerinde, birçok farklı yaygın eğitim biçimi mevcuttur ve genellikle birçok farklı yollardan bahsetmektedir. Genellikle, “yaygın eğitim tesisleri” topluluk veya dini eğitim tesisleri, faaliyetleri, projeleri ve sosyal pedagojiye dayalı kurumlar ve topluluk grupları ve diğer kurumlar (erkek izciler veya kız izciler, yaz kampları, okul sonrası faaliyetler vb.) tarafından sunulan diğer eğitim faaliyeti türleri gibi resmi sistemlerin dışındaki organize edilmiş eğitim faaliyetinden bahsetmektedir. Spor, kültür ve eğlence faaliyetleri spor, müzik, sanat veya diğer alanlarda eğlence faaliyetleri sunan ve her günün deneyiminden yaşam boyu öğrenme sürecine katkıda bulunan tesislerden bahsetmektedir. 97. Ayrıca, bu paragraf Sözleşme Taraflarının yukarıdaki ilkeleri tanıtması için tedbirlerinde medyayı dahil etmesini gerektirmektedir. Taslağı hazırlayanların bu hususta alınan tedbirlerin medya bağımsızlığı ve basın özgürlüğünün temel ilkelerini hesaba katması gerektiğine açıkça vrugu yaptığına dikkat çekilmesi önemlidir. Madde 15 – Profesyonellerin eğitimi 98. Bu Sözleşmenin kapsamı içinde olan şiddetin tüm biçimlerinin birçok sebebi, tezahürleri ve sonuçları ile ilgili olarak profesyonellerin eğitimi ve duyarlılaştırılması şiddeti önlemenin etkili bir aracını oluşturmaktadır. Eğitim sadece kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet hakkında bilinçlendirme sağlamamakta aynı zamanda mağdurlar ile ilgili olarak profesyonellerin bakış açısını ve davranışını değiştirmeye katkı 23 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete sağlamaktadır. Ayrıca, mağdurlara sağlanan desteğin yapısı ve kalitesini de önemli ölçüde arttırmaktadır. 99. Mağdurlar ve failler ile düzenli irtibat halinde olan profesyonellerin her türlü şiddet ile ilgili konular hakkında uygun bilgiye sahip olması önemlidir. Bu nedenle, paragraf 1 şiddetin önlenmesi ve ortaya çıkarılması, kadın erkek eşitliği, mağdurların ihtiyaçları ve hakları ile ikincil mağdurlaşmanın nasıl önlenebileceği gibi hususlar hakkında bu Sözleşmenin kapsamı içinde olan tüm şiddet biçimlerinin mağdurları ve failleri ile ilgili profesyoneller için Tarafların uygun bir eğitim sağlaması ve kuvvetlendirmesi yükümlülüğünü koymaktadır. İlk mesleki eğitim ve hizmet içi eğitim işte uygun ve yeterli şekilde müdahale etmek için gerekli hassasiyeti ve becerileri geliştirerek, ilgili profesyonellerin erken safhada şiddetin durumlarını tanımlamaya ve yönetmeye ilişkin uygun araçları elde etmesini ve buna uygun olarak önleyici tedbirleri almasını mümkün kılmalıdır. Taslağı hazırlayanlar ilgili profesyonellerin eğitiminin nasıl düzenleneceğini Taraflara bırakılmasının en iyisi olacağını düşünmüşlerdir. Bununla birlikte, ilgili eğitimin sürekli ve sürdürülebilir olmasını ve yeni elde edilecek becerilerin yeterli ölçüde uygulanmasını sağlamak için uygun takip edilmesini sağlamak önemlidir. Son olarak, ilgili eğitimin ilgili alanlarda personelin uyması beklenen standartları düzenleyen net protokoller ve kılavuzlar ile desteklenmesi ve takviye edilmesi önemlidir. Gerekli olduğu yerlerde bu protokollerin etkililiği düzenli olarak izlenmeli, incelenmeli ve gerekirse geliştirilmelidir. 100. İlgili profesyoneller yargıda, yasal uygulamada, emniyet teşkilatlarında ve sağlık bakımı, sosyal hizmet ve eğitim alanlarındaki profesyonelleri içerebilmektedir. Adli kovuşturmalarda bulunan profesyonellere eğitim sağlarken (özellikle yargıçlar, savcılar ve hakimler), Taraflar hukuka ilişkin mesleklerin bağımsızlığından ve üyelerinin eğitiminin organizasyonu ile ilgili olarak kullandıkları bağımsızlıktan kaynaklanan gereksinimleri dikkate almalıdır. Taslağı hazırlayanlar, hukuka ilişkin mesleklerin bağımsızlığını yöneten kurallara karşı gelmediğini fakat, Tarafların eğitimleri eğitim almak isteyen profesyonellere vermesi gerektiğinin önemine vurgu yapmak istemektedir. 101. Paragraf 2’nin içeriği Bu Sözleşmenin kapsamı içinde olan şiddetin tüm biçimlerini önlemek ve mücadele etmek için çok yönlü bir yaklaşım tesis etmek için Sözleşmenin daha büyük amacı ile bağlantılıdır. Bu hüküm Tarafların Sözleşmenin 7inci Maddesinde belirtilen yükümlülükleri tamamlayarak paragraf 1’de bahsedilen eğitimin koordineli çok kurumlu işbirliğini içermesini teşvik etmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla, profesyonellere aynı zamanda çok geniş bir alan yelpazesinde diğer profesyoneller ile işbirliği içerisinde çalışmak için donatarak çok kurumlu çalışmaya ilişkin beceriler öğretilmelidir. Madde 16 – Önleyici müdahale ve tedavi programları 102. Önleyici müdahale ve tedavi programları daha fazla aile içi şiddet ve cinsel şiddet eylemlerini önlemek için faillerin tutum ve davranışlarını değiştirmesine yardımcı olmak için geliştirilmiştir. 24 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 103. Paragraf 1 Sözleşme Taraflarının aile içi şiddet failleri için mevcut olmadığı yerlerde programların tesis edilmesini veya tesis edilmesini desteklemesini veya mevcut programları desteklemesini gerektirmektedir. Faillerle çalışmaya ilişkin birçok farklı model mevcuttur ve nasıl işletilmesi gerektiğine ilişkin karar Taraflara veya hizmet sağlayıcılara kalmaktadır. Bununla birlikte, tüm modellerde aşağıdaki ana unsurlara riayet edilmelidir. 104. Aile içi şiddete müdahale programları en iyi uygulamaya ve faillerle çalışmanın en etkili yolları hakkında araştırmaların ortaya çıkardıklarına dayanmalıdır. Programlar faillerin eylemleri için sorumluluk almalarını ve kadınlara karşı tutumlarını ve inançlarını incelemelerini teşvik etmelidir. Bu tip müdahale beceri ve eğitim gerektirmektedir. Psikoloji ve aile içi şiddetin yapısına ilişkin eğitimin ötesinde, bu programlara katılan geniş çeşitlilikteki erkekler ile çalışabilmelerini mümkün kılacak gerekli kültürel ve sözel becerilere sahip olmaları gerektirmektedir. Ayrıca, bu programların izole edilmiş bir anlayışla oluşturulmaması, bunun yerine uygun olduğu yerlerde kadınlara destek servisleri, emniyet teşkilatları, yargı, şartlı tahliye hizmetleri ve çocuk koruma veya çocuk sosyal hizmetleri ile yakın işbirliği yapması gerekmektedir. Bu programlara katılım mahkeme emri veya istekli olarak olabilir. Her iki durumda da, mağdurun istismarcı ile kalma veya onu terk etme kararını etkileyebilir veya mağdura yanıltıcı güvenlik hissi verebilir. Sonuç olarak, insan hakları da dahil mağdurların ihtiyaçlarına ve güvenliğine öncelik verilmelidir. 105. Bu maddenin ikinci paragrafı cinsel saldırı ve tecavüz failleri için tedavi programlarını oluşturma veya destekleme yükümlülüğünü içermektedir. Bunlar yeniden suç işlemeyi en aza indirmek için hapishane içinde veya dışında hükümlü cinsel suçluları tedavi etmek için özellikle tasarlanmış programlardır. Avrupa Konseyi üye devletlerinde, birçok farklı model ve yaklaşım bulunmaktadır. Yine, taslağı hazırlayanlar bu programların işletilmesini Taraflara ve/veya hizmet sağlayıcılara bırakmanın en iyisi olacağını düşünmüşlerdir. Temel ilke yeniden suç işlemeyi önlemek ve failleri başarılı bir şekilde topluma kazandırmak olmalıdır. Madde 17 – Özel sektör ve medyanın katılımı 106. Paragraf 1 iki farklı yükümlülük içermektedir. Birincisi, Sözleşme Taraflarının özel sektörün, bilgi ve iletişim teknolojisi sektörünün (bundan sonra ICT sektörü) ve medyanın sadece kadınlara yönelik şiddeti önlemek için yerel, bölgesel veya ulusal politika ve çabaların geliştirilmesine katılmasını değil aynı zamanda onların uygulamasında da yer almasını teşvik etmesini gerektirmektedir. Yapılan işlem tipi münferit şirkete bırakılmaktadır. Medya ile ilgili olarak bunun önemi metnin özellikle Tarafların teşvikinin ifade özgürlüğüne ve medyanın bağımsızlığına saygı göstermek zorunda olmasını bildirmektedir: ikincisi ise özellikle yayın bağımsızlığı perspektifinden görülmelidir. 107. İkinci olarak, kadınların itibarına ilişkin saygıyı arttırmak ve böylece onlara yönelik şiddeti önlemeye katkıda bulunmak için özel sektörün, ICT sektörünün ve medyanın yönergeleri ve öz denetim standartlarını düzenlemesi için teşvik etmesini gerektirmektedir. Bununla birlikte, kadınlara yönelik şiddeti önlemek için Madde 17, paragraf 1’de politikalara, yönergelere ve öz denetim standartlarına verilen ilgi mesela 25 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete işyerinde cinsel taciz vakalarının nasıl ele alınacağı hakkındaki protokolleri veya yönetmelikleri oluşturmak için özel şirketleri daha fazla teşvik etme olarak yorumlanmalıdır. Aynı zamanda, zararlı toplumsal cinsiyet rolleri ve kadınları küçük düşürücü imajlar veya şiddet ve cinsiyeti ilişkilendiren görüntüleri yaymaktan sakınmak için ICT sektörünün ve medyanın öz denetim standartlarının benimsemesini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Dahası bu, hak temelli, toplumsal cinsiyete duyarlı ve sansasyonel olmayacak şekilde kadına yönelik şiddetin medyada yer alması için bu aktörlerin ahlaki kodlar belirlemesi anlamına da gelir. Tüm bu tedbirler ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve sanat özgürlüğü ile ilgili temel ilkelere gereken saygı ile birlikte alınmalıdır. 108. Avrupa Konseyi, Bakanlar Kurulu ve Parlamenter Meclisi üzerinden, aşağıdaki tavsiyeleri yayınlayarak kadın ile erkek eşitsizliğine toplumsal cinsiyet kalıpyarılarına son verilmesini uzun süredir istemektedir: - Bakanlar Kurulunun medyada kadı erkek eşitliği hakkındaki üye devletlere R (84) 17 Nolu Tavsiyesi; - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin hakkındaki 1555 (2002) nolu Tavsiyesi; medyada kadınların imajı - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin reklamcılıkta kadınların imajı hakkındaki 1799 (2007) nolu Tavsiyesi; - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin medyada cinsiyetçi kalıpyargılarla mücadele hakkındaki 1751 (2010) nolu Kararı ve 1931 (2010) nolu tavsiyesi. 109. Bu maddenin amacı bu Sözleşmenin kapsamı içinde yer alan şiddetin tüm biçimlerini önleme ve mücadele etmeye ilişkin uzun vadeli amaca ulaşmak için bu çabalara yeni bir itici güç vermektedir. Medya ve Yeni İletişim Hizmetleri Yönetim Kurulunun yukarıda bahsedilen 1931 (2010) nolu Tavsiyesine ilişkin görüşlerinde belirttiği gibi, “Toplumsal cinsiyet kalıpyargıları ile mücadele en kabul edilemez ifadelerinden biri olan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet de dahil olmak üzere eşitsizliği azaltmaya katkıda bulunacaktır. Bu konuyu etkili bir şekilde ele alma medyanın bağımsızlığının temel ilkesini kaçınılmaz şekilde dikkate almak zorunda kalacağını düşünürsek, düzenleyici tedbirler tatminkar bir yanıt vermeyebilir. Bu nedenle görev büyük ölçüde eşit sunum ilkesi ile çeşitli kişilere adil muameleyi, profesyonel kodlar ve öz denetim mekanizmalarındaki özel kimlikleri ile birleştirmek ve her gün kalıpyargılarla mücadele etmek zorunda olan medyanın kendisine düşmektedir. Hatta yönetim modelleri ve yaklaşımları üzerinden çözümleri düşünmek daha etkili olabilir. “ Bölüm IV – Koruma ve destek 110. Sözleşmenin temel amacı kapsamı dâhilindeki tüm şiddet türlerinin önlenmesi iken, mağdurlar bu şiddetin çeşitli sonuçlarının üstesinden gelmek ve yaşamlarını yeniden kurmak için şiddete karşı yeterli korumaya, desteğe ve yardıma daha fazla gerek duymaktadır. Bu bölümde, şiddete maruz kalanların ihtiyaçlarını karşılamak için 26 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete uzmanlaşmış ve bunun yanında daha genel destek hizmetlerinin oluşturulması için bir dizi yükümlülüğe yer verilmektedir. Madde 18 – Genel Yükümlülükler 111. Bu maddede, koruyucu hizmetler ve destek hizmetlerinin sağlanmasında uyulması gereken birtakım genel prensipler öngörülmektedir. 112. 1. paragraf, sınırları içindeki tüm mağdurların bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerine karşı korunmasına ilişkin yasal ve sair tedbirlerin alınması hususundaki genel yükümlülüğe yer vermektedir. 113. Sözleşme tarafından desteklenen genel çok kurumlu ve kapsamlı yaklaşım doğrultusunda paragraf 2, Sözleşme Taraflarının Sözleşmeyi hazırlayanların ilgili olarak tanımladığı müteakip kurumlar arasında etkili işbirliğini sağlayacak uygun mekanizmaların iç hukuka uygun olarak tesis edilmesini öngörür: Yargı, savcılar, kolluk makamları, yerel ve bölgesel yetkililer ve STK’lar. Sözleşme taslağını hazırlayanlar “diğer ilgili kurumları” ekleyerek, bu listenin Taraflardan herhangi birinin ilgili gördüğü başka bir kurumla işbirliğine imkân sağlamak üzere ucu açık bırakılmıştır. “Mekanizma” terimi ile, çok sayıda profesyonelin standartlaşmış bir şekilde işbirliği yapmasını mümkün kılan mutabık kalınmış protokoller, yuvarlak masa toplantıları veya herhangi bir başka yöntem gibi resmi veya gayri resmi yapı kastedilmektedir. Resmi bir kurum veya kuruluşun kurulmasını gerektirmemektedir. 114. Bu aktörler arasında işbirliği vurgusu, Sözleşme kapsamındaki şiddet türlerinin çok sayıda kurumun uyumlu ve koordineli çalışmasıyla en iyi şekilde çözümleneceği kanaatinden kaynaklanmaktadır. Suç mahalline çağrıldığında mağdurla genellikle ilk teması kuran kolluk birimleri, mağduru uzman destek hizmetlerine, sözgelimi sığınmaevlerine veya sıklıkla STK’lar tarafından işletilen bir tecavüz kriz merkezine yönlendirebilmelidir. Bu destek hizmetleri; daha sonrasında tıbbi bakım sağlamak, gerekirse adli delil toplamak, psikolojik ve hukuki danışmanlık sunmak yoluyla mağdurları destekleyecektir. Sıklıkla yargı işlemlerinin başlatılmasını gerektiren bir sonraki adımın atılmasında da mağdura yardımcı olacaktır. Bu yükümlülüğün sadece mağdurlarla sınırlı olmadığını aynı zamanda tanıkları da kapsadığına; çocuk tanıkları özellikle akılda tutarak dikkat edilmesi önemlidir. 115. Paragraf 3, koruyucu ve destekleyici hizmetlerde gözetilmesi veya esas alınması gereken birtakım amaçları ve kriterleri listelemektedir. Birincisi, alınan tüm tedbirler kadınlara yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin toplumsal cinsiyet anlayışı temelinde alınmalıdır. Bu nokta da; sunulan hizmetlerin kullanıcılarına toplumsal cinsiyet dinamiklerini, bu şiddet biçimlerinin etkisini ve sonuçlarını tanıyan ve cinsiyet eşitliği ve insan hakları çerçevesi içinde işleyen bir yaklaşım sergilemesi gerektiği anlamına gelmektedir. 116. İkincisi, bu paragraf, alınacak tedbirlerde ihtiyaçların izole bir algıyla ve toplumun gerçeklerinin farkına varılmaksızın karşılanması riskinden kaçınmak için mağdurlar, failler, çocuklar ve daha geniş çevreleri arasındaki ilişkilerin dikkate alınmasını öngörür. 27 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Taslağı hazırlayanlar, profesyonellerin bilgiye dayanan ve uygun kararlar almasını sağlamak için mağdurların ihtiyaçlarının tüm ilgili koşullar ışığında değerlendirilmesinin sağlanmasının önemli olduğunu düşünmüşlerdir. “Bütüncül yaklaşım” ibaresi ile bütünleşik önleme, koruma ve kovuşturmayı hedefleyen “üç P yaklaşımı” olarak adlandırılan insan haklarına dayalı bütünleşik yaklaşıma atıfta bulunulmaktadır. 117. Üçüncü olarak, iyi niyet temelinde geliştirilen fakat şiddetin yıkıcı etkilerini ve iyileşme sürecinin uzunluğunu yeterince dikkate almayan veya mağdurlara hassasiyetle yaklaşmayan tedbirler ve hizmetler, hizmet faydalanıcılarının yeniden mağdur edilmesi riski taşımaktadır. 118. Ayrıca, paragraf 3 tüm tedbirlerin bu şiddetin kadın mağdurlarının güçlenmesini ve ekonomik bağımsızlığını hedeflemesini gerektirmektedir. Bu gereklilik, mağdurların veya hizmet kullanıcılarının haklarını ve yetkilerini bilmesinin ve kendilerine itibar, saygı ve hassasiyet ile yaklaşılan destekleyici bir ortamda kararlar alabilmelerinin sağlanması anlamına gelmektedir. Aynı zamanda, hizmetler birçok durumda finansal güvenliği sağlamak ve özellikle failden ekonomik bağımsızlığını kazanmak için çalışmayı kapsayacak şekilde, kendi hayatlarını kontrol etme hissinin mağdurlara yavaş yavaş aşılanmasını gerektirmektedir. 119. Kolluk şubeleri de dâhil olmak üzere hizmetlerin aynı binada veya birbirine yakın mesafede konumlandırıldığı ve işbirliği içinde yürütüldüğü bazı örnekler, hizmetlerden memnuniyet seviyelerinin önemli ölçüde arttığını ve bazı durumlarda mağdurların şikayette bulunma ve dava açma istekliliğini arttırdığını göstermiştir. Bu örnekler “tek noktada hizmet anlayışı” olarak bilinmektedir ve aile içi şiddet için denenmiş ve test edilmiştir fakat şiddetin diğer türlerine de kolaylıkla adapte edilebilmektedir. Bu nedenle, paragraf 3 hizmetlerin aynı bina içinde toplanması için Tarafların çaba harcamasını yönünde çağrı yapmaktadır. 120. Son olarak paragraf 3, Sözleşme Taraflarının mevcut destek hizmetlerinden savunmasız kişilerin de faydalanabilmesini ve bu kişilerin özel ihtiyaçlarına yanıt vermesini sağlamasını gerektirmektedir. “Savunmasız kişiler” terimi ile, 12. Madde yorumlarında açıklananlarla aynı kişi listesinden bahsedilmektedir. Taraflar bu hizmetleri, sosyoekonomik durumlarından bağımsız olarak mağdurlara vermeli ve gerekirse, ücretsiz olarak sağlamalıdır. 121. Paragraf 4’ün amacı, mağdurların yardım ve destek ararken sıklıkla karşılaştığı ciddi boyuttaki kindarlığa işaret etmektir. Kamu veya özel olsun birçok hizmet kapsamında, mağdurun faile karşı dava açma veya tanıklık etme istekliliğine bağlı olarak destek sağlanmaktadır. Korku veya duygusal çalkantı ve bağlılık nedeniyle dava açma konusunda isteksiz olması veya mahkemede tanıklık etmeyi reddetmesi halinde, mağdur danışma veya barınma hizmeti almayacaktır. Bu durum, güçlendirme ilkesine ve insan hakları yaklaşımına karşı olup sakınılmalıdır. Bu hükmün öncelikle ve en başta, yasal yardım hizmetlerini istisna tutulmak üzere, Sözleşmenin 20. ve 22. Maddelerinde bahsedilen genel ve uzman destek hizmetlerine atıfta bulunduğuna dikkat edilmesi önemlidir. 28 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 122. İşbu Sözleşme kapsamında yer alan bazı şiddet türleri, uluslararası bir boyuta sahip olabilir. Zorla evlilikler veya aile içi şiddet gibi şiddetin mağdurları ve bunun yanında kadın sünneti tehdidi ile karşı karşıya kalan ve vatandaşı oldukları ülkenin dışında olan kadınlar ve kız çocukları elçilik korumasına ve muhtemelen tıbbi ve mali yardıma ihtiyaç duymaktadır. Paragraf 5, şiddet suçu mağdurlarına yardım, tutukluluk veya gözaltı durumlarında destek, zor durumdaki yurttaşların kurtarılması ve ülkesine geri gönderilmesi, yeni kimlik belgelerinin verilmesi ve diğer elçilik desteği dahil olmak üzere gerekli elçilik yardımını ve uygunsa, başka koruma ve yardım imkanlarını sağlamak için Tarafların uygun tedbirleri almasını gerektirmektedir. 123. Bu yükümlülük sadece Sözleşmenin bir Tarafının yurttaşlarına sınırlı olmayıp aynı zamanda ulusal hukuk kapsamında yükümlülüklerine uygun olarak, mesela Avrupa Birliğinin İşleyişi Hakkında Antlaşmanın 20. Madde (2) lit.c hükümlerinde öngörüldüğü üzere daimi temsilcilik (elçilik, başkonsolosluk veya konsolosluk) üzerinden doğrudan koruma sunmayan bir Avrupa Birliği üye devletinin yurttaşları gibi, o Taraf tarafından ulusal korunmaya hakkı olan tüm diğer mağdurları da kapsamaktadır. Madde 19 - Bilgilendirme 124. Şiddetin hemen ardından, mağdurlar tam olarak bilgiye dayalı ve güçlü karar alma pozisyonunda olmamakta ve birçoğu destekleyici ortamdan yoksun kalmaktadır. Bu hüküm, onlara verilebilecek destek hizmetlerinin ve yasal tedbirlerin farklı türleri hakkında mağdurlara bilgi verilmesini sağlama ihtiyacına özel bir vurgu yapmaktadır. Bunun için, mağdurlar için faydalı olan zamanda, gerekirse ulusal dilinden/dillerinden ayrı bir dilde ne tür bir yardımı nereden alacağı hakkındaki bilgilerin sağlanması gerekmektedir. Bununla birlikte bu hüküm, Sözleşme Taraflarını herhangi bir dilde bilgilendirmede bulunması için yükümlü kılmamakta fakat ülkesinde yaygın bir şekilde ve erişilebilir bir biçimde konuşulan diller üzerine odaklanmalarını yükümlü kılmaktadır. “Yeterli bilgilendirme” terimi ile, mağdurun bilgi ihtiyacını yeterli ölçüde karşılayacak bilgilerin sağlanmasından bahsedilmektedir. Söz konusu bilgiler, örneğin sadece destek hizmeti kurumunun adını vermektense, aynı zamanda bu kurumun irtibat detaylarını ve açılış saatlerini içeren bir kitapçık ve hangi hizmetleri sunduğu hakkında bilgi vermeyi içerir. Madde 20 – Genel destek hizmetleri 125. Mağdurlar için hizmet sunumunda, genel ve uzman destek hizmetleri arasında bir ayrım yapılmaktadır. Genel destek hizmetleri ile; uzun süreli yardım sağlayan ve sadece mağdurların yararı değil aynı zamanda büyük ölçüde kamu yararı gözetilerek tasarlanan, sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri, istihdam hizmetleri gibi kamu yetkilileri tarafından sunulan yardımlara atıfta bulunulmaktadır. Buna karşın, uzman destek hizmetleri genellikle kadınlara yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin belirli türlerinin mağdurlarının ihtiyaçlarına göre –sıklıkla doğrudan onlar için- geliştirilmiş destek ve yardımı sağlamada uzmanlaşmışlardır ve halka açık değildir. Bunlar devlet yetkilileri tarafından işletilen veya finanse edilen hizmetler olabilirken, uzman hizmetlerin büyük çoğunluğu STK’lar tarafından sunulmaktadır. 29 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 126. Madde 20 paragraf 1’de belirtilen yükümlülük; konut hizmeti, istihdam veya işsizlik hizmetleri, halk eğitimi ve öğretimi, kamu psikolojik ve yasal danışmanlık hizmetleri gibi toplum refahı hizmetlerini ve aynı zamanda gerektiğinde bu Sözleşmenin kapsamı dâhilindeki şiddet biçimlerinin mağdurlarının özel ihtiyaçlarına atıfta bulunan mali destek hizmetlerinin sağlanmasını gerektirmektedir. Birçok mağdur hâlihazırda bu hizmetleri talep edenler arasında bulunabilirken, özellikle onların zor durumları ve yaşadıkları travmaya yeterli ve sistematik olarak çözümlenmeyebilmekte veya dikkate alınmayabilmektedir. Sözleşme Taraflarının bu yüzden mağdurların bu hizmetlere erişimlerini, destekleyici bir şekilde muamele görmelerini ve ihtiyaçlarının düzgün bir şekilde yanıtlanmasını sağlaması gerekmektedir. 127. Sağlık ve sosyal hizmetler, genellikle mağdurlar ile ilk irtibat noktasıdır. Paragraf 2, mağdurların uzun vadeli ihtiyaçlarının karşılanması için bu hizmetler için yeterli kaynağın sağlanmasını öngörmektedir. Ayrıca, personelin farklı şiddet türleri, mağdurların özel ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların destekleyici bir tutumla karşılanması hususunda eğitim almasının önemine vurgu yapmaktadır. Madde 21 – Bireysel/toplu şikâyetlerde yardım 128. Bu hüküm, Tarafların mağdurların geçerli bölgesel ve uluslararası şikayet mekanizmaları hakkında bilgilendirilmesi ve bu mekanizmalara erişimlerini sağlama hususundaki yükümlülüklerini düzenlemektedir. “Geçerli” ibaresi, sadece bu Sözleşme Taraflarınca onaylanmış bölgesel ve uluslararası şikâyet mekanizmalarına atıfta bulunmaktadır. Avrupa Konseyi üye devletleri, önemli sayıdaki bölgesel ve uluslararası insan hakları anlaşmalarına taraf ülkelerdir ve çoğu, ilgili antlaşma kurumlarının ve şikayet mekanizmalarının yargı yetkisini kabul etmiştir. Dolayısıyla Sözleşme kapsamındaki tüm şiddet türlerinin mağdurları, iç hukuk yollarını tüketmeleri halinde, birtakım mevcut bölgesel ve uluslararası şikayet mekanizmasına başvuru hakkını haizdir. Söz konusu mekanizmalar, daha fazla kanuni tazminat için örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine veya CEDAW Komitesine yönelebilecek olan bireylerin başvurusuna açık olabilir. Aynı zamanda toplu başvuru hakkı tanınmış olup mağdur grupları için de uygulanabilir; örnek olarak Avrupa Sosyal Şartı kapsamındaki toplu şikâyet mekanizmaları ele alınabilir. 129. Taslağı hazırlayanlar mağdurların bu mekanizmalar “hakkında bilgiye ve onlara erişim imkanına” sahip olmalarını sağlayarak, geçerli bölgesel ve uluslararası şikayet mekanizmaları ile ilgili başvuru kabul kuralları ve usul gerekleriyle ilgili bilgilendirilmelerini ve iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine, Tarafların bu mekanizmalara erişimini herhangi bir şekilde engellememesini vurgulamak istemişlerdir. 130. Söz konusu hüküm, mağdurların başvuruda bulunurken devlet, barolar, ilgili STK’lar veya diğer olası aktörler tarafından sağlanabilecek duyarlı ve bilgili yardım sağlanmasının desteklenmesini amaçlamaktadır. “Yardım”, bilgi ve hukuki danışma sağlanması şeklinde olabilir. Sağlanan yardım, mağdurun başvuru mekanizmalarına erişimini kolaylaştırmak için iyi bilgilendirilmiş ve mağdurun ihtiyaçlarına uygun şekilde gerçekleşmelidir. 30 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Madde 22 – Uzman desteği hizmetleri 131. Madde 20’de bulunan yükümlülüğün tamamlayıcısı olarak, bu hüküm ve müteakip hükümler, Sözleşme Taraflarının iyi kaynaklandırılmış uzman destek sektörünü kurmasını veya düzenlemesini gerektirmektedir. 132. Bu uzmanlaşmış desteğin amacı, özel ihtiyaçlarını karşılayan optimum destek ve yardım ile kurbanları güçlendirmeye ilişkin karmaşık bir görevi gerçekleştirmektir. Bunun çoğu, kadınların örgütleri tarafından ve mesela cinsiyete dayalı şiddet hakkında derinlemesine bilgisi olan uzmanlaşmış ve deneyimli personeli olan yerel yetkililer tarafından sağlanan destek hizmetleri ile en iyi şekilde sağlanmaktadır. Bu hizmetlerin tüm ülkede yeterli ölçüde yayılmasını ve tüm kurbanlar için erişilebilir olmasını sağlamak önemlidir. Ayrıca, bu hizmetler ve bu hizmetleri yürüten personelin bu Sözleşmenin kapsamında ye alan farklı şiddet türlerine atıfta bulunması ve ulaşılması zor olan gruplar da dahil olmak üzere tüm mağdur gruplarına destek sağlaması gerekmektedir. Bu özel hizmetlerle sağlanması gereken destek türleri arasında barınak ve güvenli barınma imkanı sağlanması, acil tıbbi destek, tecavüz ve cinsel saldırı durumlarında adli tıbbi kanıt toplanması, uzun ve kısa süreli psikolojik danışmanlık, travma bakımı, hukuki danışmanlık, avukatlık ve sosyal yardım hizmetleri, mağdurları doğru hizmet türüne yönlendirmek için telefon yardım hatları ve mağdur veya tanık pozisyonundaki çocuklar için özel hizmetler yer alır. Madde 23 - Sığınmaevleri 133. Bu madde Tarafların, koruma ve destek sağlama yükümlülüğünü yerine getirmelerinin önemli bir aracı olarak, uygun ve kolaylıkla erişilebilir yeterli sayıda sığınmaevinin kurulmasını sağlamasını gerektirmektedir. Sığınmaevlerinin amacı, evde kalmanın artık güvenli olmadığı zamanlarda, mağdurların hemen, tercihen yirmi dört saat boyunca güvenli barınma imkanına erişmelerini sağlamaktır. Geçici olarak tek başına konut veya evsizler için olduğu gibi genel amaçlı sığınmaevleri yeterli değildir ve gerekli desteği ve güçlendirmeyi sağlamayacaktır. Mağdurlar sağlığı, güvenliği, mali durumu ve çocuklarının refahı ile ilgili iç içe girmiş birçok problemle karşılaşmaktadır. Özel kadın sığınmaevleri, bu problemlerin çözümü için en iyi şekilde donatılmaktadır; çünkü işlevleri, kalacak güvenli bir yer sağlamanın ötesindedir. Kadınlara ve çocuklarına destek sunmakta; travma deneyimleriyle baş edebilmelerini, şiddet içeren ilişkilerinden kurtulmalarını, öz saygılarını tekrar kazanmalarını ve kendi seçimleri olan bağımsız bir yaşamın temellerinin atılmasını sağlamaktır. Ayrıca, kadın sığınmaevleri ağ kurmada, çok kurumlu işbirliğinde ve kendi toplumlarının bilinçlendirilmesinde merkezi bir rol oynamaktadır. 134. Kadınlar ve çocuklar için emniyet ve güvenliği sağlamaya ilişkin ana görevini yerine getirmek için, tüm sığınmaevlerinin birtakım standartları uygulaması önemlidir. Bu maksatla, her mağdurun güvenlik durumu değerlendirilmeli ve bu değerlendirme esasında bireysel güvenlik planı düzenlenmelidir. Binanın teknik güvenliği sığınmaevleri için diğer bir ana sorundur; çünkü failler tarafından gerçekleştirilen şiddet saldırıları sadece kadınlar ve çocuklar için bir tehdit olmamakta aynı zamanda etraftaki 31 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete personel ve diğer kişiler için de tehdit olmaktadır. Ayrıca, güvenlik meselelerinde polis ile efektif bir işbirliği zaruridir. 135. Bu hüküm, tüm mağdurlar için uygun bir geçici barınma imkânı sağlanması için yeterli sayıda sığınmaevinin kurulmasını gerektirmektedir. Her bir şiddet türü, farklı bir destek ve koruma gerektirmektedir ve bunları sağlamak için personelin eğitilmesi gerekmektedir. “Yeterli sayıda” ibaresi, hem sığınmaevi fiziki koşulları hem de uzman desteği açısından tüm mağdurların ihtiyaçlarının karşılanmasını ifade eder. Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetle Mücadele için Avrupa Konseyi Görev Gücünün Son Faaliyet Raporu (EG-TFV (2008)6), her bölgede, 10000 kişilik nüfus başına bir aile yeri oluşturulmuş özel kadın sığınmaevlerinde güvenli barınma imkânının sağlanmasını tavsiye etmektedir. Bununla birlikte, sığınmaevlerinin sayısı gerçek ihtiyaca bağlı olmalıdır. Şiddetin diğer biçimleri için tesis edilen sığınmaevleri için, sunulacak yerlerin sayısı gerçek ihtiyaca bağlı olacaktır. Madde 24 – Telefon yardım hatları 136. Yardım hatları, mağdurların yardım ve desteğe erişimini sağlamanın en önemli yollarından biridir. Destek ve kriz danışmanlığı sağlayan ve sığınmaevleri, danışma merkezleri veya polis karakolları gibi yüz yüze hizmet sağlayıcılara yönlendirmede bulunan geniş kitlelere duyurulan kamuya açık bir numaradan erişilebilen bir yardım hattı, bu Sözleşmenin kapsamındaki tüm şiddet türleri ile ilgili yardım ve danışma hizmetlerinin temel taşını oluşturmaktadır. Bu madde, bu nedenle, yirmi dört saat aktif çalışan ve ücretsiz erişilebilen ülke çapında telefon yardım hatlarının kurulması yükümlülüğünü içermektedir. Birçok mağdur kendisini belgesiz ve kaynaksız bulmakta ve telefon kartı satın almakta veya telefon aramasını ödemek için gerekli parayı bulmakta zorluk yaşamaktadır. Çok küçük miktarlardaki para ödeme zorunluluğu bile, yardım arayan birçok kişi için zorluk yaratmakta, yardım hattına ücretsiz erişim gerekliliği bu noktada doğmaktadır. Ayrıca, birçok telefon sisteminde, ücretsiz aramaların telefon faturası üzerinden izi sürülebilmekte, böylece mağdurun yardım aradığı fail tarafından anlaşılarak mağdur daha fazla tehlikeye atabilmektedir. Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele için Avrupa Konseyi Görev Gücünün Son Faaliyet Raporunda (EG-TFV (2008)6), 24 saat ve 7 gün çalışan, kadınlara karşı tüm şiddet biçimlerini kapsayan ve tüm ilgili dillerde kriz desteği sağlayan en az bir ücretsiz ulusal yardım hattının tesis edilmesi tavsiye edilmektedir. 137. Birçok mağdur, aktif olarak yardım aramakta zorlanmaktadır ve arama yapma ve gizli ve şahsi bilgilerini paylaşmaya ilişkin eşiği yüksek bir alt sınır sergilemektedir. Bu nedenle arayanların isimsiz olarak kalması, bunun gibi durumlarla ilgilenme konusunda eğitilmiş kişilere danışılması ve arayanlar isterse yardım hatlarının gizli olarak bilgi ve destek sağlaması önemlidir. Bazı ülkelerde, arayan bazı kişilerin karşı karşıya kaldıkları dil engelini aşmak için çeşitli dillerde yardım sağlanması önemlidir. Madde 25 – Cinsel şiddet mağdurları için destek 138. Tecavüz de dahil olmak üzere cinsel şiddetin travmatik yapısı, eğitimli ve uzmanlaşmış personel tarafından özellikle duyarlı bir müdahaleyi gerektirmektedir. Bu tür şiddet mağdurları kovuşturma için ihtiyaç duyulan kanıtı toplamak için acil adli 32 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete değerlendirmeye alınmakla birlikte acil tıbbi bakım ve travma desteğine ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca, genellikle olaydan haftalar ve aylar sonra psikolojik danışmanlık ve terapiye büyük ölçüde ihtiyaç duyulmaktadır. 139. Madde 25 bu nedenle yeterli sayıda erişilebilir tecavüz kriz veya cinsel şiddet başvuru merkezlerinin kurulmasını sağlaması için Tarafları yükümlülük altına alarak bu tür uzman desteğini sağlaması hususuna özel bir vurgu yapmaktadır. Taraflara sadece her iki türden merkezler kurma yükümlülüğünü yüklemekten ziyade, alternatif sunduğuna dikkat edilmesi gerekir. 140. Tecavüz kriz merkezleri çok farklı biçimlerde olabilir. Genellikle, bu merkezler yüz yüze danışmanlık, destek grupları ve diğer hizmetlerle irtibat sunarak danışmanlık ve terapi üzerine odaklanan uzun süreli yardım sunmaktadır. Aynı zamanda kadın kadına avukatlık ve diğer pratik yardımlar sağlayarak mahkeme işlemlerinde mağdurları desteklemektedirler. 141. Diğer tarafta cinsel şiddet başvuru merkezleri acil tıbbi bakımda, yüksek kaliteli adli tıp uygulamalarında ve krize müdahale hususunda uzmanlaşabilir. Sözgelimi bu merkezler, yeni gerçekleşen cinsel saldırılara tıbbi kontroller yaparak ve mağduru daha fazla hizmet alabileceği uzmanlaşmış toplum kuruluşlarına sevk ederek müdahale edebilmeleri için bir hastane ortamında konumlandırılabilir. Aynı zamanda, Madde 25 tarafından belirtilen gerekli bakımı sağlamak üzere, mağdurların uygun uzman kuruluşlara hızlı ve düzgün bir şekilde yönlendirilmesinin sağlanması üzerinde yoğunlaşabilirler. Araştırma göstermiştir ki, tecavüz olayının rapor edilip edilmemesi kararının daha sonra da alınabilmesini teminen; meselenin polise bildirilip bildirilmeyeceğine bakılmaksızın adli tıp değerlendirmesinin gerçekleştirilmesi ve numunelerin alınıp saklanması imkanının sağlanması iyi bir uygulamadır. 142. Bu merkezleri kurulmasını sağlamaya ilişkin gereklilik, Sözleşmenin Taraflarına yeterli sayıda merkezin tesisinin ve aynı zamanda kolaylıkla erişilebilir olmasının sağlanması ve hizmetlerinin düzgün bir şekilde yürütülmesi hususunda yükümlülükler getirmektedir. Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetle Mücadele için Avrupa Konseyi Görev Gücünün Son Faaliyet Raporu (EG-TFV (2008)6), her 200.000 mukim başına bir merkezin kurulmasını ve merkezlerin coğrafi dağılımının şehirlerde olduğu gibi kırsal alanlarda da mağdurların erişebileceği şekilde planlanmasını tavsiye etmektedir. “Uygun” ibaresi ile, sunulan hizmetlerin mağdurların ihtiyaçlarına uygunluğu kastedilir. Madde 26 – Çocuk tanıklar için koruma ve destek 143. Ebeveynler veya diğer aile üyeleri arasında fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete ve istismara maruz kalmak, çocuklar üzerinde ciddi etki yapmaktadır. Korkuya sebep olur, travmaya sebep olur ve gelişimini ters yönde etkiler. 144. Bu nedenle, Madde 26, şiddete tanıklık etmiş çocukları olan mağdurlara hizmet ve yardım sağlarken, çocukların haklarını ve ihtiyaçlarını dikkate almasını sağlama yükümlülüğünü belirtmektedir. “Çocuk şahitler” ibaresi, sadece şiddet esnasında hazır bulunan ve fiili olarak ona şahitlik eden çocuklara atıfta bulunmamakta; aynı zamanda yakınlarda gizlenirken çığlıklara ve diğer şiddet seslerine maruz kalanlara veya bu 33 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete şiddetin uzun süreli sonuçlarına maruz kalanlara da atıfta bulunmaktadır. Bu Sözleşmenin kapsamında yer alan tüm şiddet biçimlerinin tanıkları olarak çocukların mağduriyetinin fark edilmesi ve giderilmesi ve yardım alma haklarının tanınması ve ele alınması önemlidir. Bu nedenle 2. Paragrafta; gerekli görüldüğü hallerde çocukların travma ile baş edebilmesi hedefine özel olarak geliştirilmiş yaşlarına ve gelişimlerine uygun, kendini ispat etmiş en iyi psikolojik müdahalelerin uygulanması öngörülmektedir. Sunulan tüm hizmetler çocuğun üstün yararına uygun olarak verilmelidir. Madde 27 - Raporlama 145. Taslağı hazırlayanlar öngördükleri, bu Sözleşmenin kapsamında yer alan bir şiddet eyleminin gerçekleşebileceğine tanıklık eden veya makul gerekçelerle bundan şüpheye kapılan kişilerin ihbarda bulunmasını teşvik etme şartı ile ,– arkadaşlar, komşular, aile üyeleri, iş arkadaşları, öğretmenler veya toplumun diğer üyeleri – gibi bireylerin genellikle çevredeki şiddeti kapayan sessizliği kırmada oynadığı önemli rolü vurgulamak istemişlerdir. Bu şüphelerin rapor edilebileceği yetkili mercileri belirlemek, her bir Tarafın sorumluluğudur. Bunlar emniyet teşkilatları, çocuk koruma hizmetleri veya başka bir ilgili sosyal hizmet kuruluşu olabilir. Madde 28 – Profesyoneller tarafından raporlama 146. Bu madde kapsamında Taraflar, normalde gizlilik kurallarına bağlı kalmakla mükellef olan meslek elemanlarının (doktorlar ve psikiyatristler gibi) iş bu Sözleşme kapsamında yer alan ciddi bir şiddet eyleminin gerçekleştirildiğine ve bu şiddetin daha ciddi boyutlara ulaşabileceğine inanmak için makul gerekçelere sahip olmaları halinde, yetkili kurum ve yetkililere rapor etme imkânına sahip olmalarını sağlamalıdır. Bunlar raporlamaya ilişkin kümülatif gereksinimlerdir ve mesela mağdurun halihazırda ciddi şiddet eylemine maruz kaldığı ve daha fazla şiddetin olmasının olası olduğu aile içi şiddetin tipik durumlarını kapsar. 147. Bu hükmün, anılan profesyoneller için bir raporlama yükümlülüğü getirmediğine dikkat edilmesi önemlidir. Sadece gizlilik kurallarını ihlal riski olmaksızın ihbarda bulunma imkânı sağlamaktadır. Gizlilik kuralları yasa tarafından uygulamaya koyulabilirken, gizlilik hususları ve onların ihlali farklı meslek grupları için mesleki ahlak kuralları veya mesleki standartlar tarafından düzenlenebilmektedir. Bu hüküm hiçbir gizlilik kuralının ciddi şiddet eylemlerinin rapor edilmesine engel teşkil etmemesini sağlamaya yöneliktir. Bu hükmün amacı ceza soruşturmasının başlatılmasından çok mağdurların can güvenliğini korumaktır. Bu nedenle dikkatli bir değerlendirmeden sonra şiddet mağdurlarını koruma niyetiyle hareket eden bu meslek elemanlarına olanak sağlamak önemlidir. 148. “Uygun koşullar altında” terimi, Tarafların bu hükmün uygulandığı durumları veya vakaları belirlemesi anlamına gelmektedir. Mesela, Taraflar 28. Maddede belirtilen yükümlülüğü; mağdurun reşit olmaması veya fiziksel veya zihinsel engel durumu nedeniyle kendisini koruyamadığı bazı özel durumlar istisna tutulmak üzere, önceden mağdurun rızasının sağlanmasına bağlı kılabilir. Ayrıca, Tarafların her biri bu hükmün uygulanacağı meslek kategorilerini belirlemekle sorumludur. “Belirli profesyoneller” 34 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete terimi, görevleri bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet türünün mağduru olabilecek kadınlar, erkekler ve çocuklar ile irtibata geçmeyi kapsayan birtakım profesyonellerin kapsanması amaçlanmıştır. İlave olarak, bu madde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesine uygun olarak, sivil veya ceza kovuşturmaları neticesinde, bu Sözleşmenin uygulandığı eylemlerden suçlu bulunanların haklarını etkilememektedir. Bölüm V – Maddi hukuk 149. Şiddet, taciz veya kötü muamelenin özel biçimleri ile mücadele hakkındaki diğer Avrupa Konseyi sözleşmelerindeki durumda olduğu gibi, maddi hukuk hükümleri belgelerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet hakkında halihazırda yürürlükte olan ulusal mevzuatta birçok boşluğun halen olduğu araştırmalarda açıkça görülmektedir. Bu nedenle, bu şiddet biçimlerini önlemek ve bunlarla etkili bir şekilde mücadele etmek için tüm üye devletlerin mevzuat sistemlerinde değişiklikleri uygularken, yasal korumayı ve onarımı kuvvetlendirmek ve mevcut iyi uygulamaları dikkate almak gerekmektedir. Taslağı hazırlayanlar Sözleşmenin ilgili şiddet eylemleri ile ilişkili çeşitli durumları da kapsamasını sağlamak için uygulanacak uygun cezai, sivil ve idari hukuk tedbirlerini incelemişlerdir. Sonuç olarak, bu bölüm mağdurlar için önleyici, koruyucu ve tazmin edici tedbirler yelpazesini kapsamakta ve ceza hukuku müdahalesini gerektiren tüm şiddet biçimlerinin faillerine karşı cezalandırıcı tedbirleri koymaktadır. 150. Bu bölüm öncelikle faillere karşı fakat aynı zamanda özenli bir şekilde önleyici ve koruyucu tedbirleri alma görevini yapamadıkları zaman devlet yetkilileri ile ilgili olarak, mağdurların adalet ve tanzim aramasını sağlamak için medeni hukuk yollarının çeşitliliğini sağlama yükümlülüğünü belirtmektedir. 151. Bölüm V aynı zamanda bir takım ceza gerektiren suçları saptamaktadır. Aile hukukunun bu tip uyumu birçok sebeplerden dolayı ulusal ve uluslararası seviyede suça karşı işlemi kolaylaştırmaktadır. Genellikle, kadına yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele etmeye ilişkin ulusal tedbirler sistematik bir şekilde yapılmamakta ve mevzuattaki boşluklar nedeniyle eksik kalmaktadır. 152. Ceza hukuku tedbirlerinin birinci amacı, maalesef her ikisi de Avrupa’da ve ötesinde halen yaygın suçlar olan kadınlara karşı şiddet ve aile için şiddeti dizginlemek için Tarafların etkili politikalar uygulaması için kılavuzluk yapmaktadır. 153. Taslağı hazırlayanlar prensipte Sözleşmede yer alan tüm ceza hukuku hükümlerinin cinsiyet ayrımı gözetmeyen şekilde sunulması gerektiğine karar vermişlerdir; bu yüzden mağdurun veya failin cinsiyeti prensipte suçun asli elemanı olmamalıdır. Bununla birlikte, bu Tarafların toplumsal cinsiyete özel hükümleri uygulamasını engellememelidir. 154. Taslağı hazırlayanlar bu Sözleşmenin Diğer Avrupa Konseyi Sözleşmelerinde, özellikle İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi (CETS No. 197) ve Cinsel Sömürü 35 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete ve Cinsel İstismara Karşı Çocukların Korunması Sözleşmesinde (CETS No. 201) halihazırda ele alınan aynı davranışı kapsamasından sakınmasına karar vermişlerdir. 155. Madde 33-39’da bulunan yükümlülükler Sözleşme Taraflarına kasıtlı davranışın cezalandırılması yükümlülüğü getirmektedir. Taslağı hazırlayanlar Tarafları söz konusu davranışın cezalandırılmasını zorunlu kılan bu ifade üzerinde mutabık kalmışlardır. Bununla birlikte, Sözleşme Tarafları Sözleşmenin açıkladığı davranışın cezalandırılmasına ilişkin özel hükümleri uygulamasını zorunlu kılmamaktadır. Madde 40 (cinsel taciz) ile ilgili olarak ve davranışın özel yapısını dikkate alarak, taslağı hazırlayanlar hem ceza hukuku yaptırımları hem de diğer yasal yaptırımlar altındaki bir çözüme tabi olmasını değerlendirmektedirler. Son olarak, bu bölümde belirlenen suçlar iç hukukta daha yüksek standartları saptamaya ve onlara ek yapmaya engel olmayan asgari bir fikir birliğini temsil etmektedir. 156. Ceza hukukunun genel prensipleri gereğince, yasal olarak geçerli rıza cezai sorumluluğu kaldırabilir. Ayrıca, diğer yasal mazur görülebilir hareketler, mesela meşru müdafaa, mülkün korunması veya gerekli tıbbi işlemlerde yapılan hareketler bu Sözleşme kapsamında cezai yaptırımlara sebep vermeyecektir. Madde 29 – Hukuk davaları ve çözümleri 157. Bu hükmün 1 nolu paragrafı bu Sözleşme kapsamında şiddetin herhangi bir biçiminin mağdurlarının faile karşı yeterli medeni hukuk çözümleri için ulusal yasal sisteme dönmesini sağlamayı hedeflemektedir. Diğer taraftan bu, bir medeni hukuk mahkemesinin bir kişiye belirli bir davranışını durdurması emrini vermesini, gelecekte belirli bir davranıştan sakınmasını veya bir kişiyi belirli bir işlem yapmaya (mahkeme kararı) zorlamasını sağlayan hukuk çözümlerini içermektedir. Bu tip hukuk çözümü, mesela, rızaları olmadığı halde evlenme olasılığı ile yüz yüze gelen, herhangi bir kişi tarafından (ebeveynler, veliler veya herhangi bir aile üyesi) pasaportlarına veya diğer önemli dokümantasyonlarına rızası dışında el konulan kız ve erkek çocuklara yardım etmek için kullanılabilmektedir. Bu mahkeme kararları şiddet eylemlerine karşı koruma sağlamaya yardımcı olmaktadır. 158. Diğer taraftan ve Tarafın ulusal yasal düzenine bağlı olarak, bu hüküm kapsamında sunulan medeni hukuk çözümleri aynı zamanda Madde 53’te bahsedildiği gibi engelleme emirleri, kısıtlama emirleri ve tacizi yasaklama emri gibi bu Sözleşme tarafından kapsanan şiddet eylemleri ile özellikle ilgilenen mahkeme emirlerini içerebilir. Bunlar özellikle aile içi şiddet davaları ile ilgilidir ve Madde 52’de bahsedilen acil koruma emirleri tarafından önerilen acil ve kısa süreli korumayı tamamlamaktadır. 159. Ayrıca, medeni hukuk bunun gibi eylemlerin Tarafların ceza mevzuatı tarafından kapsanmaması durumunda, toplu taciz ve cinsel taciz bağlamında karalama ve lekelemeye karşı hukuki çözümler sağlamalıdır. 160. Medeni hukuk emirleri bir mağdur tarafından veya- yasal sisteme bağlı olarak – üçüncü kişiler taraf tarafından başvurulması neticesinde verilmektedir ve resen verilememektedir. 36 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 161. Paragraf 1 mağdurlar için faile karşı hukuki çözümler sağlamayı hedeflerken, paragraf 2 ise gerekli önleyici ve koruyucu tedbirleri almada görevini yerine getiremeyen devlet yetkililerine karşı mağdurlara çözümler verilmesini sağlamaktadır. 162. Bu Sözleşme tarafından kapsanan şiddet eylemlerini, bu Sözleşmenin 5 nolu Maddesi uyarınca, özenle önleme, araştırma ve cezalandırma yükümlülüğü altında olan devlet yetkililerinin sorumluluk ilkesini sağlamlaştırmaktadır. Bu yükümlülüğe uyulmaması yasal sorumluluk ile sonuçlanabilir ve medeni hukuk bunun yerine getirilememesine atıfta bulunan çözümleri sunmalıdır. Bu çözümler, diğerleri arasında, ihmal ve ağır kusurlu davranış için mevcut olması gereken zararlar için medeni kanun eylemini içermektedir. Devlet yetkililerinin hukuki sorumluluğunun kapsamı, ne tür ihmal davranışının dava edilebilir olduğuna karar verme takdiri Tarafların iç hukukuna kalmaktadır. 163. Paragraf 2’de bulunan yükümlülük kamu yetkililerinin AİHS Madde 2 (yaşam hakkı) kapsamında pozitif yükümlülüğüne uyamaması ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakların Mahkemesinin içtihadı doğrultusundadır. Osman v. Birleşik Krallık kararında ve yeniden Opuz v. Türkiye kararında, Mahkeme “Yetkililerin kişiye karşı suçları önlemek ve bastırmak için yukarıda bahsedilen görevi bağlamında yaşama hakkını korumaya ilişkin pozitif yükümlülüğünü ihlal ettiği iddiasının olduğu yerlerde, üçüncü bir tarafın cezai eylemlerinden tanımlı birey ya da bireylerin yaşamına olan gerçek ve acil riskin meydana gelmesi anında bildikleri yada bilmesi gerektiğini ve o riskten kaçınması beklenen yetkileri kapsamında tedbirleri alamamasını tatmin edecek şekilde kanıtlamalıdır” şeklinde ifade etmektedir. Mahkeme bunun yerine getirilememesinin sorumluluğunun yaşamı korumak için görevi istekli olarak ihmal etmesi ile ve büyük kusur ile sınırlı olmadığını açıkça belirtmiştir. 164. Mağdurun ölmesi durumunda, mevcut çözümlere mağdurun soyu tarafından erişilecektir. Madde 30 - Tazminat 165. Bu madde bu Sözleşme tarafından belirlenen suçların herhangi birisinin sonucu olarak uğranan zararların tazmin hakkını belirtmektedir. Paragraf 1 zararlardan ve tazminden sorumlu olanın fail olduğu ilkesini belirlemektedir. 166. Tazminat aynı zamanda sigorta şirketlerinden veya devlet tarafından finanslı sağlık ve sosyal güvenlik sisteminden istenebilir. Paragraf 2 devletin tazmin etmesine ilişkin tamamlayıcı yükümlülüğünü belirtmektedir. Mağdurun öncelikle ve en başta tazminatı failden isteme gereksinimi gibi tazminat başvurusuna ilişkin koşullar iç hukuk tarafından saptanabilir. Taslağı hazırlayanlar mağdurun uzun süreli ciddi bedeni yaralanma geçirmesi veya sağlığının bozulması durumlarında devlet tazminatının verilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. “Ciddi yaralanma” teriminin mağdurun ölümüne sebep olmuş yaralanmaları içerdiğine ve “sağlığın bozulması” teriminin Madde 33’te bahsedildiği gibi psikolojik şiddet eylemlerinin sebep olduğu ciddi psikolojik hasarları içerdiğine dikkat edilmelidir. Devlet tazminatının kapsamı “ciddi” yaralanma ve sağlığın bozulması ile sınırlı olmasına rağmen, bu Tarafların daha cömert tazminat düzenlemesine veya devlet tarafından ödenecek tazminatın herhangi bir veya tüm 37 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete elemanları için daha yüksek ve/veya daha düşük sınırlar koymasına engel olmamaktadır. Özellikle, bu hüküm Şiddet Suçlarının Mağdurlarının Tazminatı hakkındaki Avrupa Sözleşmesi (ETS No. 116) taraflarının yükümlülüklerine halel getirmemektedir. 167. Devletin tazmin etmesine ilişkin tamamlayıcı yükümlülük mağdurların güvenliği göz önünde bulundurulduğu sürece Tarafların failden verilen tazminatın geri alınmasını talep etmesini engellememektedir. “Mağdurun güvenliğine” yapılan vurgu, Tarafların failden tazminat için geri çekilme talebine yönelik alınan tedbirlerin mağdurun güvenliğine ilişkin bu tedbirlerin sonuçlarına gereken önemi vermeyi sağlamasını gerektirmektedir. Bu özellikle devlete tazminat ödediği için failin mağdurdan intikam almak istemesi durumlarını kapsamaktadır. 168. Bu hüküm mağdurun tazminatına ara devlet katkısına engel olmamaktadır. Acil olarak yardım ihtiyacı duyan bir mağdur karmaşık davaların sonucunu bekleyemeyebilir. Bazı durumlarda, Taraflar, devlet veya yetkili makamın ödenen tazminatın miktarı için tazmin edilen kişinin haklarının yerine geçebilmesini veya daha sonra tazmin edilen kişi herhangi bir başka kaynaktan onarım elde ederse, verilen paranın miktarının tümüyle veya kısmi olarak iadesini isteyebilmesini sağlayabilir. 169. Failin isteksiz olması veya mahkeme emrinin istediğini yapamaması nedeniyle devlet tazminatının mağdura ödenmesi durumunda, devlet faile karşı rücu hakkına sahip olacaktır. 170. Devlet tarafından tazmini sağlamak için, Taraflar Şiddet Suçları Mağdurlarının Tazmini Hakkındaki Avrupa Sözleşmesi Madde 5 ve 6’da belirtilen devlet tazminat sistemlerini oluşturabilir. 171. Bu maddenin 2 nolu paragrafının, bu Sözleşme Madde 78 (2)’ye göre, çekincelere açık olduğuna dikkat etmek gerekir. Bu çekincelerin olasılığı bu alandaki diğer uluslararası belgelere göre, yukarıda bahsedilen Şiddet Suçları Mağdurlarının Tazmini Hakkındaki Avrupa Sözleşmesinde olduğu gibi, yükümlülüklere zarar vermemektedir. 172. Bu Sözleşme tarafından kapsanan şiddet biçimlerinin birçok mağduru suçun işlendiği topraklarda Tarafın vatandaşlığına sahip olamayacağı için, tamamlayıcı devlet tazminatı vatandaşları ve vatandaş olmayanları kapsamalıdır. 173. Paragraf 3 tazminatın makul bir zaman içerisinde, yani uygun zaman ölçeğinde verilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. 174. Tazminatın sadece medeni veya idari hukuk kapsamında verilemeyeceğine aynı zamanda ceza hukuku yaptırımının bir parçası olarak ceza hukuku kapsamında da verilebileceğine dikkat etmek gerekir. Madde 31 – Gözaltı, ziyaret hakları ve güvenlik 38 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 175. Bu hüküm yargı yetkililerinin bu Sözleşme tarafından kapsanan şiddet olaylarını dikkate almadan iletişim emirlerini vermemesini sağlamayı amaçlamaktadır. Çocuklar ile ebeveynleri ve çocuklarla aile bağları olan diğer kişiler arasındaki ilişkiyi düzenleyen adli karar ile ilgilenmektedir. Diğer faktörlere ilave olarak, gözaltı ve ziyaret haklarının veya iletişimin kapsamı hakkında karar alırken kötü muamele yapan bakıcılar ve çocuğun kendisine karşı şiddet olayları dikkate alınmalıdır. 176. Paragraf 2 failin ebeveyn haklarını dikkate alırken mağdurların ve şahitlerin haklarını ve güvenliğini teminat altına almaya ilişkin karmaşık meselenin üzerinde durmaktadır. Özellikle aile içi şiddet durumlarında, müşterek çocuklara ilişkin meseleler genellikle mağdur ile fail arasında kalan tek bağdır. Birçok mağdur ve çocukları için, iletişim emirlerine uyma ciddi bir güvenlik riski sunabilir, çünkü sık sık faille yüz yüze gelmek anlamına gelmektedir. Bu yüzden, bu paragraf mağdurların ve onların çocuklarının herhangi bir zarara karşı güvende olmasını sağlamak için yükümlülüğü düzenlemektedir. Madde 32 – Zorla evliliklerin medeni sonuçları 177. Bu madde zorla evliliğin yasal sonuçlarını ele almakta ve bu evliliklerin “iptal olunabilir, feshedilebilir veya sona erdirilebilir” olmasını sağlamaktadır. Bu hüküm amacıyla, “iptal olunabilir” evlilik geçerli olarak dikkate alınan fakat tarafların birisi tarafından hiçe sayılırsa geçersiz olarak kılınabilecek evliliktir; “feshedilebilir” evlilik herhangi bir tarafça hiçe sayılsın ya da sayılmasın yasal sonuçlarından yoksundur. “Sona erdirilebilir”, boşanma durumunda olduğu gibi, sona erme tarihinden itibaren sadece yasal sonuçlardan yoksundur. Taslağı hazırlayanlar “iptal olunabilir, feshedilebilir veya sona erdirilebilir” terimleri ile ilgili olarak bu maddenin sağlam bir şekilde uygulanmasının Tarafların medeni hukukunda bulunan kavramlara bağlı olarak değişebileceğini unutmamaktadır. 178. Bu hükümde gerektiği gibi yapılacak yasal işlemin kolaylıkla yararlanılabilir olması ve mağdur üzerine gereksiz mali ve idari bir yük getirmemesi önemlidir. Bu, zorla evliliğin feshedilmesi veya sona erdirilmesine ilişkin prosedürlerin aşılamaz zorluklar sunmayacağı veya dolaylı olarak mağdura mali zorluk yaratmayacağı anlamına gelmektedir. Ayrıca, evliliği sona erdirme biçimi zorla evlilik mağdurlarının haklarını etkilemeyecektir. Madde 33 – Psikolojik şiddet 179. Bu madde psikolojik şiddet suçunu belirtmektedir. Taslağı hazırlayanlar diğer bir kişinin psikolojik bütünlüğünü tehdit etme veya baskılama yoluyla ciddi bir şekilde bozan herhangi bir kasti davranışa cezai yaptırım uygulanmasında hem fikirdirler. “Kasti” kelimesinin yorumu iç hukuka bırakılmaktadır, fakat kasti davranışa ilişkin gereksinim suçun tüm unsurları ile ilgilidir. 180. Suçun kapsamı çeşitli araçlar ve yöntemler ile yapılabilen bir kişinin psikolojik bütünlüğünü ciddi bir şekilde bozan ve zarar veren kasti davranış ile sınırlıdır. Sözleşme “ciddi bir şekilde bozma” yı tanımlamamaktadır. Bu hüküm kapsamına girmesi için kullanımı davranışa ilişkin baskı veya tehditten oluşmalıdır. 39 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 181. Bu hüküm tek bir olaydan çok davranışın akışına değinmektedir. Aile içinde ya da dışında zamanla meydana gelen davranışın kötü muamele şeklinin suç oluşturan yapısını yansıtmak içindir. Psikolojik şiddet genellikle samimi ilişkilerde (aile içi şiddet) fiziksel ve cinsel şiddetten önce gelmekte veya beraberinde gelmektedir. Bununla birlikte, mesela işyerinde veya okul ortamında farklı bir şekilde meydana gelebilir. Bu Sözleşme Madde 78 paragraf 3’e göre vurgulanması önemlidir ki, herhangi bir devlet veya Avrupa Birliği psikolojik şiddetle ile ilgili olarak cezai yaptırım yerine cezai olmayan yaptırımlar uygulama hakkını saklı tutmaktadır. Taslağı hazırlayanların niyeti, bir Tarafın yasal sistemi bu davranışlar ile ilgili olarak sadece cezai olmayan yaptırımlar uygulamasına ilişkin esneklik sağlarken, Sözleşmenin psikolojik şiddetin suç olduğunu kabul eden ilkesini korumaktır. Bununla beraber, Tarafların cezai veya cezai olmayan yaptırım uygulamayı seçmesine bakılmaksızın, yaptırım etkili, orantılı ve caydırıcı olmalıdır. Madde 34 – Takipçi tacizcilik 182. Bu madde, bir kişiye yönelik tekrar eden tehdit etme, kişide güvenlik endişesi yaramaya sebep olan kasti davranış olarak tanımlanan takipçi tacizcilik suçunu saptamaktadır. Bu, belirli bir kişiye karşı korku duygusunun yavaş yavaş aşılanması ile sonuçlanan defalarca yapılan korkutma doğasına sahip davranıştan meydana gelmektedir. Korkutma davranışı başka bir kişiyi defalarca takip etmekten, başka bir kişiyle rızası dışında iletişimde bulunmaktan veya başka bir kişiye gözlendiğini bildirmekten oluşabilir. Bu, mağduru fiziksel olarak izlemeyi, iş yerinde, spor ve eğitim tesislerinde görünmeyi ve bunun yanında mağduru sanal dünyada (sohbet odaları, sosyal ağ siteleri vb.) takip etmeyi içermektedir. Rıza dışında iletişimde bulunma modern iletişim araçları ve bilgi iletişim teknolojileri de dahil olmak üzere mevcut iletişim araçları üzerinden mağdur ile aktif temas ile takip etmeyi teşkil etmektedir. 183. Ayrıca, korkutma davranışı başka bir kişinin mülküne zarar verme, kişinin şahsi mallarında hemen göze batmayan izler bırakma, bir kişinin evcil hayvanlarını hedef alma veya sahte kimlikler oluşturma veya doğru olmayan bilgileri çevrim içi yayma gibi çeşitli davranışları içerebilir. 184. Bu hükmün sorumluluk alanına girmesi için, bu korkutma davranışının herhangi bir eyleminin kasti olarak yapılması ve mağdura yavaş yavaş korku duygusunu aşılama niyetinin olması gerektirmektedir. 185. Bu hüküm tekrar eden önemli olaylardan oluşan davranış biçiminden bahsetmektedir. Tek başına ele alındığında bireysel unsurları her zaman cezai bir davranış anlamına gelmeyen bir davranış biçiminin cezai yapısını kapsaması içindir. Doğrudan mağdura hedeflenen davranışı kapsamaktadır. Bununla birlikte, Taraflar aile üyeleri, arkadaşlar ve iş arkadaşları da dahil olmak üzere mağdurun sosyal çevresi içerisindeki herhangi bir kişiye yönelik olarak genişletebilir. Takipçi tacizcilik deneyimi göstermiştir ki, birçok takipçi tacizci takipçi taciz faaliyetlerini gerçek mağdurları ile sınırlı tutmamakta fakat genellikle mağdura yakın bir takım bireyleri de hedef almaktadır. Genellikle bu, önemli ölçüde korku duygusunu ve durum üzerindeki kontrol kaybını arttırmakta ve bu nedenle bu hüküm tarafından kapsanabilmektedir. 40 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 186. Son olarak, psikolojik şiddet durumunda olduğu gibi, Madde 78 paragraf 3 herhangi bir devlete veya Avrupa Birliğine, etkili, orantılı ve caydırıcı olduğu süreç, cezai olmayan yaptırımları öngörme hakkını saklı tuttuğunu beyan etme olasılığını sağlamaktadır. Muhalefet varakası sağlama bir çekince ihtimali içerisinde cezai olmayan bir yaptırım olarak görülebilir. Bir kez daha, taslağı hazırlayanların niyeti takipçi tacizciliğin suç olarak kabul edilmesi ilkesini koruma ve bu arada bir Tarafın yasal sisteminin takipçi tacizcilik ile ilgili olarak cezai olmayan yaptırımları öngörmediği yerlerde esneklik sağlamak içindir. Madde 35 – Fiziksel şiddet 187. Bu madde meydana geldiği bağlama bakılmaksızın diğer bir kişiye karşı fiziksel şiddete ilişkin herhangi bir kasti eyleme suç muamelesi yapmaktadır. 188. “Fiziksel şiddet” terimi ani ve yasadışı fiziksel gücün uygulanmasının sonucu olarak uğranan bedeni yaralanmadan bahsetmektedir. Ayrıca mağdurun ölümü ile sonuçlanan şiddeti de kapsamaktadır. Madde 36 – Tecavüz dahil cinsel şiddet 189. Bu madde tecavüz dahil cinsel şiddete ilişkin cezai suçu belirlemektedir. Paragraf 1 kendi özgür rızası olmadan başka bir kişiye yapılan ve kasti olarak yapılan tüm cinsel hareket biçimlerini kapsamaktadır. “Kasti olarak” kelimesinin yorumu iç hukuka bırakılmıştır fakat kasti davranışa ilişkin gereksinim tüm suç unsurları ile ilişkilidir. 190. Lit. a. bir kişinin rızası dışında kişinin vücuduna vajinal, anal ve oral yollardan penetre etmekten bahsetmektedir. Penetre etme bedenin bir kısmı veya bir nesne ile yapılabilir. Penetre etmenin bir cinsel mahiyette olması gereksinimi ile, taslağı hazırlayanlar bu hükmün sınırlarını vurgulamak ve yorumlama problemlerinden sakınmak istemişlerdir. “Cinsel mahiyet” terimi cinsel bir anlama sahip olan bir davranışı anlatmaktadır. Bu tanım dışında anlam veya eğilim eksikliği olan eylemlere uygulanmamaktadır. Lit. b. penetre etme dışında kalan, ilgili tarafların özgürce verilmiş rızası olmayan tüm cinsel mahiyeti olan davranışları kapsamaktadır. Son olarak, lit. c. fail dışındaki bir kişi ile veya tarafından mağdurun rızası olmadan cinsel mahiyetteki eylemleri yapmaya ya da boyun eğmeye zorlandığı durumları kapsamaktadır. Cinsel taciz ilişkilerinde, mağdurlar genellikle failler tarafından seçilen bir kişi ile cinsel ilişkiye girmeye zorlanmaktadır. Lit. c.nin amacı failin cinsel eylemi gerçekleştiren kişi olmaması, fakat Sözleşmenin 36 sayılı Maddesine göre bu davranışın suçlu muamelesi yapılması gereken kasti davranış ile bir ölçüde bağlantısı olması şartıyla, mağdurun üçüncü bir kişi ile cinsel ilişkiye girmesine sebep olmasına dair senaryoları kapsamaktadır. 191. Suçları oluşturan unsurları değerlendirirken, Taraflar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadını göz önünde bulundurmalıdır. Bu açıdan, taslağı hazırlayanlar, 4 Aralık 2003 tarihli M.C. v. Bulgaristan kararını hatırlatmak istemişlerdir. Mahkeme kararda “fiziksel direncin her durumda kanıtlanması gerekliliği, belirli tecavüz türlerini cezalandırmadan bırakan ve bu yüzden bireyin cinsel özerkliğini etkili bir şekilde 41 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete tehlikeye sokan riskler gibi cinsel suçların kovuşturmasına yönelik herhangi bir kesin yaklaşıma kanidir. Bu alandaki çağdaş standartlar ve eğilimler uyarınca, üye devletlerin Sözleşmenin 3 ve 8 nolu Maddeleri kapsamındaki pozitif yükümlülükler, mağdur tarafından fiziksel direnç olmaması da dahil olmak üzere rızai olmayan bir cinsel ilişkinin cezalandırılmasının ve etkili bir şekilde kovuşturulmasının gerektiği şeklinde anlaşılmalıdır” (§166). “Yasama organı tarafından seçilen özel ifadeye bakılmaksızın, bir takım ülkelerde, her durumda rızai olmayan cinsel ilişkilerin kovuşturulması uygulamada ilgili yasal terimlerin (“zorlama”, “şiddet”, “baskı”, “tehdit”, “hile”, “şaşkınlık”) yorumlanması vasıtasıyla ve kanıtın bağlam-duyarlı değerlendirmesi üzerinden istenmelidir” (§ 161). 192. Bu suçun kovuşturması, mağdurun cinsel ilişkiye özgürce rızasının olup olmadığına ilişkin olay bazında kanıtın bağlam-duyarlı değerlendirmesini gerektirmektedir. Böyle bir değerlendirme mağdurların cinsel şiddet ve tecavüze karşı sergilediği davranışların geniş bir yelpazesini tanımalıdır ve böyle durumlardaki tipik davranış varsayımlarına dayanmamalıdır. Tecavüz mevzuatının yorumlamalarının ve tecavüz davalarının kovuşturulmasının erkek ve kadın cinselliği hakkındaki toplumsal cinsiyet kalıp yargılarından ve efsanelerinden etkilenmemesini sağlamak aynı ölçüde önemlidir. 193. Bu hükmü uygulamada, Sözleşme Tarafların lit.a – lit.c’de listelenen cinsel eylemlerin herhangi birisine özgürce rıza verilme eksikliği kavramını kapsayan cezai mevzuatı öngörmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, mevzuatın özel ifadesi ve özgürce verilen rızayı önlemek için düşündükleri unsurlar hakkında karar verilmesi Taraflara bırakılmıştır. Paragraf 2, çevresel koşullar bağlamında değerlendirildiği gibi, kişinin özgür iradesinin bir sonucu olarak rızanın sadece gönüllü olarak verilmesi gerektiğini belirtmektedir. 194. Paragraf 3 Bu Sözleşme uyarınca saptanan cinsel şiddet ve tecavüze ilişkin cezai suçların mağdur ve fail arasındaki ilişkiye bakılmaksızın rızası olmadan yapılan tüm cinsel ilişkilere uygulanmasının Sözleşme Tarafları tarafından sağlanmasına ilişkin yükümlülüğü açıklamaktadır. Cinsel şiddet ve tecavüz, taciz ilişkilerinde güç ve kontrol kullanmanın yaygın bir biçimidir ve ayrılma esnasında ve sonrasında meydana gelmesi olasıdır. İç hukuk tarafından tanındığı gibi mevcut veya önceki eş veya partnere karşı yapıldığında bu eylemin suç olarak görülmesi ve kovuşturulmasında istisna olmamasını sağlamak önemlidir. Madde 37 – Zorla Evlilik 195. Bu madde zorla evlilik suçunu belirlemektedir. Bazı zorla evlilik mağdurları yaşadıkları ülkede evlilik yapmaya zorlanırken (paragraf 1), diğerlerinin birçoğu öncellikle başka bir ülkeye, genellikle atalarınınkine, götürülmekte ve o ülkenin bir mukimi ile evlenmeye zorlanmaktadır (paragraf 2). Bu nedenle, taslağı hazırlayanlar iki tür davranışı bu hükme dahil etmenin önemli olduğunu hissetmişlerdir: bir kişiyi evlenmeye zorlama ve bir kişiyi evlenmeye zorlama amacıyla yurtdışındaki bir kişiyi cezbetme. 42 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 196. Paragraf 1’de suç olarak görülen davranış türü bir yetişkini veya çocuğu evlenmeye zorlamadır. “Zorlama” terimi baskı ve zorlamanın kullanıldığı fiziksel ve psikolojik güç anlamına gelmektedir. En az bir tarafın – yukarıda belirtilen durumlar nedeniyle – istekli olarak rıza göstermediği bir evlilik ile sonuçlandığında suç tamamlanmıştır. 197. Paragraf 2 iradesine karşın bir kişiyi evlenmek için zorlama niyetiyle yurtdışındaki bir kişiyi cezbetme eylemini suç olarak görmektedir. Evliliğin sonuçlandırılması gerekmemektedir. “Cezbetme” terimi failin mağduru başka bir ülkeye seyahat etmesi için, mesela hasta bir aile üyesini ziyaret etme gibi bir bahane veya uydurma bir sebep kullanarak, tatlılıkla kandırdığı herhangi bir davranıştan bahsetmektedir. Niyet yurtdışındaki bir kişiyi cezbetmeye ve bunun yanında bu kişiyi yurtdışında evlenmeye zorlama amacına ilişkin eylemi kapsamaktadır. Taslağı hazırlayanlar yasal olarak bağlayıcı diğer uluslararası belgeler kapsamında belirlenen standartları dikkate alacak şekilde bu eylemin Tarafların ceza hukuku tarafından kapsanması gerektiğini hissetmişlerdir. Madde 38 – Kadın sünneti 198. Kadın sünnetinin (FGM) mahiyeti nedeniyle, bu Sözleşmenin ceza hukuku kısmının cinsiyet tarafsızlığı ilkesini ortadan kaldıran cezai suçlardan birisidir. Mağdurlarının kadınlar veya kız çocukları olduğu kadın sünneti cezai suçunu belirtmektedir. Bazı toplumların kadın üyelerine yaptıkları kadın cinsel organının belirli bir parçasının kesilmesine ilişkin geleneksel uygulamanın suç olarak görülmesini amaçlamaktadır. Taslağı hazırlayanlar kadın sünnetini bu Sözleşmede bir cezai suç olarak belirlemenin önemli olduğunu düşünmüşlerdir, çünkü bu uygulama onarılamaz ve ömür boyu süren hasara sebep olmaktadır ve genellikle mağdurun rızası olmadan yapılmaktadır. 199. Kadın sünnetini yok etmeye ilişkin hızlandırıcı tedbirler hakkındaki 61.16 nolu WHO Dünya Sağlık Asamblesi Kararında yer verildiği gibi, Lit.a tıbbi profesyoneller tarafından yapılması da dahil olmak üzere iç dudakların, dış dudakların veya klitorisin tümünü ve bir kısmını herhangi bir şekilde kesip çıkarma, cinsel birleşmenin engellenmesi için klitorisin çıkartılıp vulva kenarları ile birleştirilmesi veya başka bir kesme yapma işlemini suç olarak görmektedir. “Kesip çıkarma” terimi klitoris veya dış dudağın kısmi veya tüm olarak çıkarılmasından bahsetmektedir. Diğer tarafta, “cinsel birleşmenin engellenmesi için klitorisin çıkartılıp vulva kenarları ile birleştirilmesi” terimi vajinal açıklığı daraltmak için vulvanın dış dudaklarını kısmi olarak birlikte dikerek dış dudakların kapatılmasını kapsamaktadır. “Başka bir kesim yapma” terimi kadın cinsel organının diğer tüm fiziksel değişikliklerinden bahsetmektedir. 200. Lit.b, diğer tarafta, bir kadının iç dudak, dış dudak ve klitorisinin kesilip çıkarılması, cinsel birleşmenin engellenmesi için klitorisin çıkartılıp vulva kenarları ile birleştirilmesi ve kesilmesine maruz kalması için bir kadını zorlayarak veya satın alarak lit.a’daki işlemleri yapması için faile yardım etme eylemini kapsamaktadır. Hükmün bu kısmı sadece yetişkin mağdurlar ile sınırlıdır. 43 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 201. Lit.c iç dudak, dış dudak ve klitorisinin kesilip çıkarılması, cinsel birleşmenin engellenmesi için klitorisin çıkartılıp vulva kenarları ile birleştirilmesi ve kesilmesine maruz kalması için bir kız çocuğunu zorlayarak veya satın alarak lit.a’daki işlemleri yapması için faile yardım etme eylemini kapsamaktadır. Hükmün bu kısmı sadece mağdur kız çocuk ile sınırlıdır ve bu işleme maruz kalması için herhangi bir kişinin, özellikle ebeveynlerin, büyükbaba-büyükanneleri ve diğer akrabaların kendi kızını veya akrabasını zorladığı durumları içermektedir. Taslağı hazırlayanlar yetişkin ve çocuk mağdurların arasında ayırım yapmanın önemli olduğunu hissetmişlerdir, çünkü lit.a’da listelenen eylemlere herhangi birisinin maruz kalması için kadınların teşvik edilmeni suç olarak görmeyi istememişlerdir. 202. Lit.b ve lit.c’yi uygulamada, bir birey kasti olarak sadece suçu işlemeye götürülmemektedir, çünkü baskı, satın alma veya kışkırtmadan kaynaklanan suç öngörülebilirdir. Bireyin eylemleri aynı zamanda lit.a’daki fiilin işlenmesine sebep olabilmelidir. Madde 39 – Zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırma 203. Bu madde kadınların doğal doğum kabiliyetleri ile ilgili belirli kasti fiilleri bir cezai suç olarak tanımlamaktadır. Bu Sözleşmenin ceza hukuku kısmının cinsiyet tarafsızlığı ilkesini kıran diğer bir hükümdür. 204. Lit.a kadın veya kız çocuğunda yapılan zorla kürtaj cezai suçunu belirlemektedir. Bu, mağdurun önceden ve bilgilendirilmiş rızası olmadan hamileliğin kasti olarak sonlandırılmasından bahsetmektedir. Hamileliğin sonlandırılması tüm gebelik ürünlerinin çıkarılmasına sebep olan çeşitli usullerin herhangi birisini kapsamaktadır. Bu hükmün sorumluluğu kapsamına girmesi için, kürtajın mağdurun önceden ve bilgilendirilmiş rızası olmadan yapılması gerekmektedir. Bu mağdurun tam olarak bilgilendirilmemesinin ardından alınan bir karar olmadan yapılan kürtajı kapsamaktadır. 205. Diğer taraftan, lit.b kız çocuklarının ve kadınların zorla kısırlaştırılmasına ilişkin cezai suçu belirlemektedir. Eğer kadının veya kız çocuğunun doğal olarak doğum yapma kabiliyetini sona erdirme amacı ve etkisi ile ameliyat yapılırsa ve bu onun önceden ve bilgilendirilmiş rızası olmadan yapılırsa, bu suç işlenmektedir. Kısırlaştırma terimi doğal olarak üreme kabiliyetinin kaybı ile sonuçlanan herhangi bir işlemden bahsetmektedir. Lit.a’da olduğu gibi, kısırlaştırma mağdurun önceden ve bilgilendirilmiş rızası olmadan yapılmalıdır. Bu Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Haysiyetinin ve İnsan Haklarının Korunması Sözleşmesinde (ETS No. 164) belirtilen standartlar doğrultusunda mağdur tarafından alınan tam olarak bilgilendirilmiş kararı olmadan yapılan herhangi bir kısırlaştırmayı kapsamaktadır. 206. Mesela bir kadına hayatını kurtarmak için yardım etme amacı ile veya rıza ehliyeti eksik olan bir kadına yardımcı olmak için yapılan tıbbi müdahaleler veya ameliyat işlemlerini suç olarak görme bu Sözleşmenin niyeti değildir. Bilakis, bu hükmün amacı kadınların kendi çocuklarının sayısına ve doğurma aralığına özgürce karar vererek ve doğal üreme ve aile planlaması hakkındaki uygun bilgilere erişmelerini sağlayarak kadınların üreme haklarına saygı göstermenin önemini vurgulamaktır. 44 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Madde 40 – Cinsel taciz. 207. Bu madde cinsel tacizin cezai veya “diğer” yasal yaptırıma tabi olması ilkesini belirtmektedir ki bu da taslağı hazırlayanların suç işlendiğinde failin karşılaşacağı sonuçların türünü Taraflara bırakmaya karar verdiği anlamına gelmektedir. Bu madde kapsamında ele alınan davranışın genellikle ceza hukuku kapsamına alınması tercih edilirken, taslağı hazırlayanlar birçok ulusal yasal sisteminin cinsel tacizi medeni veya iş hukuku kapsamında dikkate aldığını bilmektedir. Dolayısıyla, yasanın cinsel tacizi ele almasından emin olmak suretiyle, Taraflar ceza hukuku veya idari ve diğer yasal yaptırımlar ile cinsel tacizi ele almayı seçebilirler. 208. Bu hüküm tarafından kapsanan davranış türü çeşitlidir. Üç ana davranış biçimini içermektedir: sözlü, sözlü olmayan ve mağdur tarafından istenmeyen cinsel mahiyetteki bir fiziksel davranış. Sözlü davranış fail tarafından ifade edilen veya iletilen şakalar, sorular veya açıklamalar gibi kelimeler ve seslere atfedilmektedir ve yazılı veya sözlü olarak ifade edilebilir. Diğer tarafta, sözlü olmayan davranış mesela yüz ifadeleri, el hareketleri veya semboller gibi kelimeleri ve sesleri içermeyen, failin ifadeleri veya iletimlerini kapsamaktadır. Fiziksel davranış, failin herhangi bir cinsel davranışına atfedilmektedir ve mağdurun vücudu ile teması da içerebilir. Madde 36’da olduğu gibi, bu davranış biçimlerinin herhangi birisinin bu hükmün sorumluluğu içerisine girmesi için cinsel mahiyette olması gerekmektedir. Ayrıca, fail tarafından zorla yapılan anlamına gelen, yukarıdaki davranışın herhangi birisi mağdur tarafından istenmemiş olmalıdır. Üstelik, yukarıdaki eylemler mağdurun haysiyetini ihlal etme etkisi veya amacına sahip olmalıdır. Eğer söz konusu davranış göz korkutucu, düşmanca, onur kırıcı, utandırıcı veya saldırgan bir ortam yaratırsa, bu durum gerçekleşir. Tek başına ele alındığında, bireysel unsurlarının bir yaptırıma sebep olmayacak bir davranış biçimini kapsamak içindir. 209. Genellikle, yukarıdaki eylemler gücün kötüye kullanımı, ödül sözü veya kısas tehdidi bağlamında yapılmaktadır. Birçok durumda, mağdur ve fail birbirini tanımaktadır ve ilişkileri genellikle hiyerarşi ve güçteki farklılıklar ile karakterize edilmektedir. Bu maddenin uygulamasının kapsamı istihdam alanına sınırlı değildir. Bununla birlikte, mesuliyete ilişkin gerekliliklerin, davranışın yer aldığı özel duruma bağlı olarak farklılık gösterebileceğine dikkat edilmelidir. Madde 41 – Yardım veya yataklık ve teşebbüs 210. Bu maddenin amacı Sözleşmede tanımlanan ve bazılarının işlenmesine teşebbüs edilen, yardım veya yataklık suçları ile ilişkili ilave suçları belirlemektir. 211. Paragraf 1 Sözleşme Taraflarının Sözleşme uyarınca belirlenen aşağıdaki suçların herhangi birisinin işlenmesine yardım ve yataklık eden şu fiillerin suç olarak belirlemesini istemektedir: psikolojik şiddet (Madde 33), takipçi tacizcilik (Madde 34), fiziksel şiddet (Madde 35), tecavüz dahil cinsel şiddet (Madde 36), zorla evlilik (Madde 37), kadın sünneti (Madde 38 lit.a) ve zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırma (Madde 39). 212. Taslağı hazırlayanlar “yardım veya yataklık” teriminin ceza hukuklarında sadece bir Tarafça belirlenen suçlardan bahsetmediğini aynı zamanda idari ve medeni hukukta 45 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete kapsanan suçlara da atıfta bulunduğunu vurgulamak istemişlerdir. Bu, Madde 78 paragraf 3’e göre, Taraflar psikolojik şiddet (Madde 33) ve takipçi tacizcilik (Madde 34) ile ilgili olarak cezai olmayan yaptırımlar sağlaması nedeniyle özel bir öneme sahiptir. 213. Paragraf 2 ile ilgili olarak, taslağı hazırlayanlar belirli suçlara teşebbüs muamelesi yapmanın bazı kavramsal zorluklara sebep olduğunu hissetmişlerdir. Ayrıca, bazı yasal sistemler teşebbüs etmenin cezalandırıldığı suçları sınırlamaktadır. Bu nedenlerle, Tarafların sadece müteakip suçları işleme girişimini bir suç olarak belirlemesini gerektirmektedir: ciddi fiziksel şiddet vakaları (Madde 35), tecavüz dahil cinsel şiddet (Madde 36), zorla evlilik (Madde 37), kadın sünneti (Madde 38 lit.a) ve zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırma (Madde 39). 214. Fiziksel şiddet (Madde 35) ile ilgili olarak, taslağı hazırlayanlar Sözleşme tarafından belirlenen suçun çok geniş bir kapsama sahip olduğunun bilincindedirler. Aynı zamanda teşebbüsün belirlenmesinin zor olduğu basit saldırı olaylarını da kapsamaktadır. Bu nedenle, Taraflar fiziksel şiddetin ciddi vakaları için fiziksel şiddet uygulamaya teşebbüsü bir suç olarak belirleme konusunda takdir hakkına sahiptirler. Sözleşme aynı zamanda Tarafların başka suçlara teşebbüsü kapsam içine almasını menetmektedir. 215. Sözleşme kapsamında belirlenen tüm suçlarda olduğu gibi, yardım ve yataklık ve teşebbüs kasti olmalıdır. Madde 42 – Sözde “namus” olarak işlenen suçlar da dahil olmak üzere, suçlara ilişkin kabul edilemez gerekçeler 216. Taslağı hazırlayanlar önemli bir genel ilkeyi bu Sözleşmede kutsal olarak kabul etmektedir: Bu Sözleşme taraflarının hukuk mahkemelerinde hiç kimsenin, mesela kadınlara karşı şiddet gibi cezai bir suçun, basit bir unsurunu işlemesini meşrulaştırmak için, kültürünün, dininin veya şahsi bir sebebinin herhangi bir biçiminin unsuru olduğuna inandığını hatırlatmasına izin verilmeyecektir. Sözde “namus” adıyla işlenen suçları ele almak için, taslağı hazırlayanlar mağduru bir davranışı için cezalandırmak için işlenen suçların meşrulaştırılmamasını sağlamaya niyet etmişlerdir. Dolayısıyla, bu madde, Paragraf 1’de, Tarafların kültür, gelenek, din ve sözde “namusun” bu Sözleşme kapsamında olan şiddet eylemlerinin herhangi birine ilişkin gerekçe olarak dikkate alınmamasını sağlamaya ilişkin yükümlülüğü belirtmektedir. Bu demek oluyor ki Taraflar ceza hukuku ve ceza usulü kanunlarının, zanlının fiillerini meşrulaştırma iddiası ile mağdurun kültürel, dini, sosyal ve geleneksel normları ve adetlerine ilişkin belirgin davranışlarının olası, gözlenen ya da mevcut ihlaline izin vermemesini sağlamalıdır. 217. İlave olarak, bu hüküm Tarafların adli aktörlerin vicdani kanaat ve bireysel inançlarının yukarıda bahsedilen gerekçelerin herhangi birisini meşrulaştırmasına sebep olacak şekilde kanunun yorumlanmasını engellemesi gerektirmektedir. Paragraf 1 böylece Sözleşme Madde 12, Paragraf 5’te bulunan yükümlülüğü ceza hukukunun özel bir alanı için pekiştirmektedir. 46 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 218. Cezai sorumluluktan sakınmak için, bu fiiller genellikle aile veya toplumun yetişkin bir üyesi tarafından kışkırtılan, cezai sorumluluk yaşı altında olan bir çocuk tarafından işlenmektedir. Bu nedenle, taslağı hazırlayanlar cezai sorumluluktaki boşluklardan sakınmak için bu suçların kışkırtıcısının (kışkırtıcılarının) cezai sorumluluğunu paragraf 2’de belirtmenin gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Paragraf 2 çocuğun asıl fail olduğu yerlerde bu Sözleşmeye göre saptanan fiillere uygulanmaktadır ve Madde 38 (b), 38 (c) ve 41 uyarınca belirlenen suçlara uygulanmamaktadır. Madde 43 – Ceza gerektiren suçların uygulanması 219. Bu Sözleşme uyarınca belirlenen çok sayıda suç genellikle aile üyeleri, eşler veya mağdurun yakın sosyal çevresindeki diğer kişiler tarafından işlenen suçlardır. Avrupa Konseyi üye devletlerinde geçmişte uygulanmış birçok örnek bulunmaktadır, göstermektedir ki; mesela mağdur ve fail birbiriyle evlenmişlerse veya ilişkide olmuşlarsa, bu davaların kovuşturulmasına ilişkin istisnalar oluşturmuştur. En öne çıkan örnek, mağdur ile fail arasındaki ilişki nedeniyle uzun süre tecavüz olarak tanınmamış evlilik içindeki tecavüzdür. 220. Bu nedenle, taslağı hazırlayanlar mağdur ile fail arasındaki ilişki türünün bu Sözleşmede belirlenen suçların uygulanmasına engel olmayacağı ilkesini belirlemenin gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Madde 44 - Yargı 221. Bu madde Sözleşmenin ele aldığı suçlar üzerine yargı tesis etmesi gereken çeşitli gereksinimleri belirtmektedir. 222. Paragraf 1(a) ülkesellik ilkesine dayanmaktadır. Tarafların Sözleşmeye göre belirlenen suçları işlendikleri ülkeye göre cezalandırması gerekmektedir. 223. Paragraf 1 (b) ve (c) bölgesellik ilkesinin varyantına dayanmaktadır. Bu alt paragraflar bayrağını taşıyan gemilerde veya yasaları altında kayıtlı uçakta işlenen suçlar üzerinde Tarafların yargıyı oluşturmasını gerektirmektedir. Bu yükümlülük hâlihazırda birçok ülkenin kanununda, kayıtlı olduğu ülkenin yargısı altından olan gemilerde ve uçaklarda yürürlüktedir. Bu yargı türü, Paragraf 1 (a)’nın yargıyı ileri sürmek için bir temel olarak mevcut olmadığının bir sonucu olarak, suçun işlenmesi zamanında ülkenin toprağında gemi ve ya uçak bulunmadığı zaman oldukça faydalıdır. Suçun bir bayrağın ve kayıtlı Tarafın toprağının dışındaki bir gemi veya uçakta işlenmiş olması durumunda, herhangi bir ülke olmaması kuralı olmadan yargıyı uygulayabilecektir. İlave olarak, başka bir ülkenin sularından veya hava sahasından geçen bir gemi ve uçakta suç işlenirse, yargısını uygulayan ikinci devlet için önemli uygulama engelleri olabilir ve bu nedenle tescil devletinin yargıya sahip olması faydalıdır. 224. Paragraf 1(d) ulus ilkesine dayanmaktadır. Ulus teorisi en fazla sıklıkla medeni hukuk geleneği olan ülkeler tarafından uygulanmaktadır. Bu ilke kapsamında, bir ülkenin vatandaşları kendi topraklarının dışında olsa bile kanununa uymak zorundadır. 47 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Paragraf 1(d) kapsamında, eğer vatandaşlarının birisi yurt dışında bir suç işlerse, bir Taraf ona dava açabilecektir. Taslağı hazırlayanlar özellik bunu kadına yönelik şiddetin belirli biçimleri ile mücadelede önemli bir hüküm olarak düşünmüşlerdir. Nitekim, kadınların ve kızların tecavüz veya cinsel şiddete, zorla evliliğe, kadın sünnetine, sözde “namus” adı altında işlenen suçlar ve zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırmaya maruz kaldığı bazı ülkeler başarılı bir şekilde araştırma yapmak için isteğe ya da gerekli kaynaklara sahip olmamaktadır veya uygun yasal çerçeveden yoksun olmaktadır. Paragraf 2, bu davaların, suçun işlendiği devletin cezai yaptırımı uygulanmadığı hallerde bile yargılanmasına olanak tanır. 225. Paragraf 1(e) Tarafın ülkesinde ikametgahı olan kişilere uygulanmaktadır. Ülkede ikametgahı olan kişiler tarafından yurtdışında işlenen filleri araştırmak için yargı oluşturmalıdır ve böylece yurtdışında işlenen şiddet fiillerinin cezalandırılmasına katkı sağlayacaktır. İtirazlar hakkındaki Madde 78 paragraf 2 Tarafların bu yargıyı uygulamamasına ve sadece özel davalarda veya durumlarda o şekilde yapmasına izin vermektedir. 226. Paragraf 2 mağdurun milliyeti ve ikamet durumu ile ilgilidir. Vatandaş mağdurların özel çıkarlarının kendi vatandaşlarına veya mukimlerine karşı işlenen suçlara dava açmak için devletin genel çıkarı ile örtüşmesi önermesine dayanmaktadır. Dolayısıyla, bir vatandaş veya ikametgaha sahip bir kişi yurtdışında bir suçun mağduru olursa, Taraf davaları başlatmak için yargıyı oluşturmaya çaba harcayacaktır. Bununla birlikte, “çaba harcayacak” teriminin kullanımı ile gösterildiği gibi, Taraflara üzerine getirilen bir yükümlülük bulunmamaktadır. 227. Paragraf 3 bu Sözleşmeye eklenen değerin önemli bir unsurunu sunmaktadır ve mağdurların korunmasında bir adım öne çıkmaktadır. Hüküm, Sözleşmenin en ciddi suçları ile ilgili olarak, fiillerin işlendikleri yerde cezai suçlar olması gereken yerlerde bir eylemin her iki ülkede de suç olmasına ilişkin genel kuralı elimine etmektedir. Amacı zorla evlilik, kadın sünneti, zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırma gibi bu Sözleşme uygulama ülkesinin dışında işlenebilen – veya çok sık olarak işlenen – kadına yönelik şiddetin özellikle belirli biçimleri ile mücadele etmektir. Bu nedenle, bu paragraf özellikle Madde 36 (tecavüz dahil cinsel şiddet), Madde 37 (zorla evlilik), Madde 38 (kadın sünneti) ve Madde 39’da (zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırma) tanımlanan ve ilgili Tarafın vatandaşları tarafından işlenen suçlara uygulanmaktadır. İtirazlar hakkındaki Madde 78 paragraf 2 Tarafların bu yargıyı uygulamamasına ve sadece özel davalarda veya durumlarda o şekilde yapmasına izin vermektedir. 228. Paragraf 4’te, taslağı hazırlayanlar vatandaşın veya ikametgâhın devletindeki en ciddi suçların davalarının başlamasını genellikle mağdurun bir şikayetinin gerekli olmasına ilişkin koşullara veya suç işlendiği devletin yetkilileri tarafından bilgilerin hazırlanmasına ötelemeyi yasaklamak istemişlerdir. Bu hükmün amacı yurtdışında işlenen suçların davasını kolaylaştırmaktır. Bazı devletler kadınlara karşı şiddetin veya aile içi şiddetin belirli biçimleri hakkında araştırma yapmak için gerekli istek veya kaynaklara sahip olmadığı için, mağdurun şikayeti gereksinimi veya ilgili yetkililer tarafından dava açılması genellikle dava için bir engel oluşturmaktadır. Bu paragraf özellikle Madde 36 (tecavüz dahil cinsel şiddet), Madde 37 (zorla evlilik), Madde 38 48 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete (kadın sünneti) ve Madde 39’da (zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırma) tanımlanan ve ilgili Tarafın vatandaşları tarafından işlenen suçlara uygulanmaktadır. İtirazlar hakkındaki Madde 78 paragraf 2 Tarafların bu yargıyı uygulamamasına ve sadece özel davalarda veya durumlarda o şekilde yapmasına izin vermektedir. 229. Paragraf 5 suçluyu ülkesine iade etmek veya yargılamak ilkesi ile ilgilidir. Paragraf 5 esasına göre oluşturulan yargı, ilgili uluslararası belgelerin koşulları kapsamında ülkesine iade etmeyi teklif eden Tarafça o şekilde yapması istenirse, bir vatandaşı ülkesine iade etmeyi reddeden Tarafların incelemeleri ve davaları üstlenmesi için yasal kabiliyete sahip olmasını sağlaması için gereklidir. Eğer suç işlendiği ülkede cezalandırılabilirse veya suç herhangi bir devletin bölgesel yargı yetkisinin dışında işlenirse, Paragraf 4 Tarafların yargı oluşturmasını engellememektedir. 230. Bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin bazı durumlarında birden daha fazla Tarafın suçtaki katılımcıların bazıları veya tümü üzerinde yargı yetkisine sahip olduğu durum olabilir. Örneğin, bir kadın diğer bir devletin bölgesine kandırılarak çekilebilir ve isteğine dışında evlenmeye zorlanabilir. Mağdurlar ve şahitler için usullerin ve gereksiz sıkıntıların tekrarında sakınmak veya davaların verimini veya adilliğini kolaylaştırmak için, etkilenen Taraflar paragraf 6 uyarınca uygun dava yerini belirlemek için danışması gerekmektedir. Bazı durumlarda, dava için tek bir yer seçmek onlar için en etkilisi olacaktır. Diğerlerinde, bazı faillere dava açmak en iyisi olabilir, bu arada bir ve daha fazla ülke diğerlerine dava açabilir. Her iki yönteme bu paragraf kapsamında izin verilmektedir. Danışma yükümlülüğü kati değildir; danışma “uygun olan yerlerde” yer alacaktır. Bu yüzden, örneğin Taraflardan birisi danışmanın gerekli olmadığını biliyorsa (yani diğer Tarafın dava açmayı planlamadığı teyidini alırsa) veya bir Taraf danışmanın incelemeleri veya davaları bozabileceği görüşünde ise, danışmayı geciktirebilir veya reddedebilir. 231. Bu maddenin 1 no.lu paragrafında belirtilen yargının temelleri özel değildir. Paragraf 7 Tarafların kendi iç hukukuna göre diğer ceza yargı yetkisi türlerini oluşturmasına izin vermektedir. Madde 45 – Yaptırımlar ve tedbirler 232. Bu madde ceza hukuku kapsamında cezalandırılabilir olması gereken çeşitli suçları tanımlayan Madde 33-41 ile yakinen ilişkilidir. Bununla birlikte, cezai mahiyetinin olup olmadığına bakılmaksızın tüm yaptırım türlerine uygulanmaktadır. Bu maddelerin getirdiği yükümlülüklere uygun olarak, Madde 45 Tarafların önlemini suçların ciddiliği ile eşleştirmesini ve “etkili, orantılı ve caydırıcı” olan yaptırımları koymasını gerektirmektedir. Bu uygun olan yerlerde ülkesine iade etmesine sebep olabilecek hapis cezası verilmesini içermektedir. Taslağı hazırlayanlar bir hapis cezasını hak eden, Sözleşmenin uyarınca belirlenen suçun türüne karar verilmesini Taraflara bırakmaya karar vermişlerdir. Unutulmamalıdır ki, Ülkesine İade Etme hakkındaki Avrupa Sözleşmesinin (ETS No. 24) 2 no.lu Maddesi kapsamında, ülkesine iade etme talep edenin veya talep edilen ülkenin yasaları kapsamında cezalandırılabilir suçlar açısından kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ile veya en azından maksimum bir yıllık süre için tutuklama emri kapsamında veya daha şiddetli yaptırım ile verilebilir. 49 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 233. İlave olarak, paragraf 2 faille ilgili olarak alınabilecek diğer tedbirleri öngörmektedir. Hüküm iki örneği listelemektedir: hükümlü kişilerin izlenmesi ve denetimi ve ,mağdurun güvenliğini içerebilecek çocukların yüksek yararı başka bir şekilde garanti altına alınmazsa, ebeveynlik haklarının çekilmesi. İkinci örnekteki “çocukların yüksek yararına” yapılan atıf üye devletleri çoğunluğunda “velayetin niteliği ile ilgili kararların çocuğun yüksek yararına dayalı olacağını” belirtmiş, 3 Aralık 2009 tarihli Zaunegger v. Almanya kararındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı doğrultusundadır (§60). Özellikle, ebeveyn hakları ile ilgili olarak alınan tedbirler asla çocuğa zarar vermeye sebep olmamalı veya çocukları tehlikeye sokmamalıdır. Ebeveyn haklarının verilmesi ve çocuk ile irtibat genellikle ilgili meseleler olmasına rağmen, taslağı yazanlar bazı Tarafların kendi iç hukuklarında bu meseleleri ayırabilmeyi ve böylece ona ebeveyn haklarını vermeden ebeveynin çocukla irtibat kurmasını sağlamayı dikkate almışlardır. Özellikle, bir ebeveyne karşı aile içi şiddet ve buna çocuğun şahitlik etmesi durumunda, kötü ebeveyn ile irtibatı sürdürmek çocuğun yüksek yararına olmayabilir. Kötü ebeveyn ile irtibatı sağlama sadece çocuk üzerinde negatif etki yapmayabilir aynı zamanda suistimal eden kişinin mağdurun güvenliğine ciddi bir risk teşkil etmektedir, çünkü genellikle faile mağduru görmesi veya irtibat kurması için bir sebep vermekte ve yerinde emri kısıtlama veya yasaklama doğrultusunda olmayabilir. Mağdurları korumak için alınan tüm yasal tedbirlerin tutarlı olmasını ve diğer bağlamlarda alınan yasal tedbirler tarafından engel olunmamasını sağlamak önemlidir. Madde 46 – Suçu ağırlaştırıcı sebepler 234. Madde 46 Tarafların alt paragraf a – i’de bahsedilen durumların Sözleşme kapsamında belirlenen suçlar için cezanın belirlenmesindeki suçu ağırlaştırıcı sebepler olarak dikkate almayı sağlamasını gerektirmektedir. Bu durumlar halihazırda suçu oluşturun unsurların parçasını oluşturmamalıdır. Bu ilke suçu ağırlaştırıcı sebeplerin Tarafın ülke yasasındaki suçu oluşturan sebeplerin parçasını oluşturan durumlar uygulanmaktadır. 235. “Dikkate alınabilir” ifadesinin kullanımı ile, taslağı hazırlayanlar yargıçlar üzerinde uygulamak için bir yükümlülük olmamasına rağmen, faillere ceza verirken dikkate alması için bu suçu ağırlaştırıcı sebeplerin yargıçlar için mevcut olmasını sağlamak için Sözleşmenin Tarafların üzerine yükümlülük koymasını vurgulamayı istemişlerdir. İlave olarak, “iç hukukun ilgili hükümlerine uygunluk” ifadesine yapılan atıf Avrupa’daki çeşitli yasal sistemin suçu ağırlaştırıcı sebepler için farklı yaklaşımlara sahip olduğu ve bu nedenle Tarafların kendi yasal konseptlerinin bazılarını muhafaza etmeye izin vermesi gerçeğini yansıtmak içindir. Bu ceza hukuku sistemleri içinde yaptırımların uygulanması ile ilgili ilkelerini önemli ölüde değiştirme yükümlülüğü koymadan bu hükmü uygulamada Taraflara esneklik sağlamaktadır. 236. Suçu ağırlaştırıcı sebeplerin birincisi, lit.a, iç hukuk tarafından tanındığı gibi önceki veya mevcut eşine karşı suçun aile üyesi tarafından, mağdur ile birlikte yaşayan bir kişi tarafından veya onun yetkisini suistimal etmiş kişi tarafından nerede işlendiğidir. Bu iç hukukta tanınan önceki veya mevcut evli eşi veya evli olmayan eşi tarafından suçun işlendiği yerdeki çeşitli durumları kapsayacaktır. Aynı zamanda, ebeveynler ve büyükanne-büyükbabalar ve çocuklar veya mağdurla aile ilişkisine bağlı ilişkiye sahip 50 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete çocuklar gibi mağdurun ailesinin üyelerini içerecektir. Mağdurla birlikte yaşayan bir kişi aile üyelerinin dışında aynı ev içerisinde yaşayan kişilerden bahsetmektedir. Yetkiye sahip bir kişi örneğin öğretmen ve işveren de dahil olmak üzere mağdur üzerinde bir üstünlüğe sahip olan herhangi birinden bahsetmektedir. Bu vakaların ortak unsuru böyle bir ilişki ile bağlantılı olan güven durumudur ve böyle bir ilişki içerisinde suçu işlerken bu güvenin yanlış kullanılmasından meydana gelebilecek özel duygusal incinmedir. Bu paragrafta, “iç hukuk tarafından tanınan eşlere” yapılan atıf en azından önceki veya mevcut eşlerin iç hukukta belirtilen uygun olarak kapsanacağı anlamına gelmektedir ve unutulmamalıdır ki, onu suçu ağırlaştırıcı sebepler yapan ilişki ile bağlantılı güven ve samimiyet olmaktadır. 237. İkinci suçu ağırlaştırıcı sebep, lit.b, mükerrer suçlar ile ilgilenmektedir. Bu Sözleşme tarafından belirlenen suçların herhangi birisinden ve bunun yanında belirli bir süre içinde aynı fail tarafından birden fazla işlenen herhangi bir ilgili suçların herhangi birisinden bahsetmektedir. Taslağı hazırlayanlar özellikle bu sebeple aynı tip suç fiiline tekrar tekrar maruz kalan bir mağdur üzerindeki yıkıcı etkisini vurgulamak istemişlerdir. Bu genellikle artmış mahkeme cezası olasılığını gerektirmesi için taslağı hazırlayanlara ilham veren aile içi şiddet durumlarındaki davadır. Aynı failin mahkumiyetine sebep olan benzer mahiyetteki bir suçun gerçeklerinin lit.b kapsamında bahsedilen tekrar eden fiil olarak dikkate alınamayacağına fakat lit.i kapsamında bir suçu ağırlaştırıcı sebepleri oluşturduğuna dikkat etmek gerekir. 238. Üçüncü suçu ağırlaştırıcı sebep, lit.c, özel durumlar ile korunmasız olan bir kişiye karşı işlenen suçlardan bahsetmektedir (olası korunmasız kişilerin listesi için paragraf 87’ye bakınız). 239. Dördüncü suçu ağırlaştırıcı sebep, lit.d, çocuğun kendisinde mağdur olma biçimi oluşturan, bir çocuğa karşı veya çocuğun huzurunda işlenen suçları kapsamaktadır. Taslağı hazırlayanlar bu Sözleşmede belirlenen suçların birisi çocuğa karşı işlenmişse özellikle kusurlu davranışı vurgulamak istemişlerdir. 240. Beşinci suçu ağırlaştırıcı sebep, lit.e, birlikte hareket eden iki veya daha fazla kişi tarafından işlenen suçtur. Bu iki veya daha fazla kişi tarafından işlenen kolektif fiili göstermektedir. 241. Altıncı suçu ağırlaştırıcı sebep, lit.f, aşırı şiddet seviyesinde yapılan suçlardan bahsetmektedir. Bu özellikle şiddeti yüksek olan ve mağdurun yaşamı için ciddi risk teşkil eden fiziksel şiddet eylemlerinden bahsetmektedir. 242. Yedinci suçu ağırlaştırıcı sebep, lit.g, bir silahın kullanımı ve silahla tehdit ile ilgilenmektedir. Bunu dahil ederek, taslağı hazırlayanlar mağdurun ölümü de dahil olmak üzere ciddi şiddete sebep olabileceği için özellikle silah kullanmanın kusurlu davranış olduğu vurgulamaktadır. 243. Sekizinci suçu ağırlaştırıcı sebep, lit.h, mağdura şiddetli fiziksel veya psikolojik zarar vermesi ile sonuçlanan suçtur. Bu özellikle ciddi şekilde fiziksel veya psikolojik acı çekmeye ve özellikle mağdurun uzun süreli sağlık sonuçlarına sebep olan suçları belirtmektedir. 51 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 244. Son suçu ağırlaştırıcı sebep, lit.i, failin benzer mahiyetteki suçlardan hüküm giydiği suçlardır. Bunu dahil ederek, taslağı hazırlayanlar Sözleşme tarafından kapsanan suçların çoğunluğu ve özellikle aile içi şiddet için müzminlik riskine dikkati çekmektedir. Madde 47 – Diğer Tarafça geçirilen cezalar 245. Bu Sözleşmeye göre belirlenen suçların bazıları uluslararası bir boyuta sahip olabilir ve başka bir ülkede veya birden daha fazla ülkede yargılanmış ve suçlu bulunmuş failler tarafından yapılabilir. Yurtiçi seviyesinde, birisi daha önceden suçlu bulunmuşsa, birçok yasal sistem farklı bir, genellikle daha ağır, ceza verebilir. Genellikle, sadece ulusal mahkemeler tarafından mahkumiyetler bir önceki mahkumiyet olarak görülür. Geleneksel olarak, yabancı mahkemeler tarafından verilen mahkumiyetler ceza hukukunun ulusal bir mesele olması ve ulusal hukukun farklılıkları olması ve yabancı mahkemeler tarafından verilen kararların şüphe derecesi nedeniyle mutlaka dikkate alınmaz. 246. Bu argümanlar günümüzde ceza hukuku standartlarının bu beynelmilelcilikte daha az güce sahiptir – suçun beynelmilelciliğin bir sonucu olarak – farklı ülkelerin yasalarını uyumlaştırmaya meyillidir. İlave olarak, birkaç on yıl aralığında, ülkeler uygulamanın tüm katılımcı ülkelerin adalet sistemlerinde daha büyük güven telkin eden ortak teminatların sağlam bir temelini kurmaya yardımcı olmuş EHCR gibi belgeleri benimsemişlerdir. 247. Uluslararası müzminlik ilkesi bir takım uluslararası belgede tesis edilmektedir. Narkotik maddeler hakkındaki 30 Mart 1961 tarihli New York Sözleşmesi Madde 36(2)(iii) altında, yabancı mahkumiyetler her bir Tarafın anayasala hükümleri, yasal sistemi ve ulusal yasasına tabi olarak müzminlik oluşturma amacı için dikkate alınmak zorundadır. Euro’nun girmesi ile bağlantılı olarak parada sahtecilik suçları ve diğer yaptırımlar ile korumayı arttırma hakkındaki 2000/383/JHA no.lu Çerçeve Kararında değişiklik yapan 6 Aralık 2001 tarihli Konsey Çerçeve Kararı Madde 1 kapsamında, Avrupa Birliği üye devletleri para kalpazanlığı için başka bir devlette verilen nihai kararları mükerrer suçlu oluşturma olarak tanımalıdır. 248. Uluslararası seviyede müzminliğin standart bir kavramı yoktur ve bazı ülkelerin kanunları kavramı hiç içermemektedir. Yabancı mahkumiyetlerin her zaman ceza amaçları için mahkemenin dikkatine getirilmediği gerçeği uygulamadaki ilave bir güçlüktür. Bununla birlikte, yeni cezai takibatlar sırasında Avrupa Birliği üye devletlerinde mahkumiyetlerin dikkate alınması hakkındaki 2008/675/JHA nolu Konsey Çerçeve Kararı Madde 3 öncelikle genel bir şekilde – özel suçlara sınırlama olmaksızın – başka bir (üye) devlette alınan bir önceki mahkumiyeti dikkate alma yükümlülüğünü belirlemektedir. 249. Bu nedenle, Madde 47 bir cezayı değerlendirmede diğer Tarafça geçirilen nihai cezaları dikkate alma olasılığını sağlamaktadır. Hükme uymak için, yetkili makamca bilindiğinde, yabancı mahkeme tarafından yapılan önceki mahkumiyetlerin daha ağır bir ceza ile sonuçlanması için olduğunu Taraflar kendi iç hukukunda sağlayabilirler. Aynı 52 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete zamanda cezayı ayarlamada bireyin durumlarını değerlendirmeye ilişkin genel yetkiler kapsamında mahkemelerin bu mahkumiyetleri dikkate almasını sağlayabilir. Bu olasılık aynı zamanda faile bir önceki mahkumiyetinin ulusal bir mahkumiyet olması durumunda yapılan muameleden daha az uygun muamele yapılmaması ilkesini de içermelidir. 250. Bu hüküm dava açılan kişilerin başka bir ülkenin mahkemesinden ceza almış olup olmadığını belirlemek için girişimlerde bulunması için mahkemeler veya dava hizmetlerine herhangi bir pozitif yükümlülük yüklememektedir. Cezai Konularda Karşılıklı Yardım hakkında Avrupa Sözleşmesi (ETS No. 30) Madde 13 kapsamında, eğer cezai konularda ihtiyaç duyulursa, bir Tarafın yargı yetkilileri adli kayıtlar ile ilgili bilgileri ve özetleri diğer Taraftan talep edebilir. Madde 48 – Zorunlu alternatif anlaşmazlık çözümü süreçleri veya cezanın yasaklanması 251. Birçok Avrupa Konseyi üye devletinin iç hukuku ceza ve medeni hukukta alternatif anlaşmazlık çözüm süreçleri ve ceza sunmaktadır. Özellikle aile hukukunda, daha iyi aile ilişkileri sunmak ve daha sağlam anlaşmazlık çözümü ile sonuçlandırmak için adli kararlara alternatif olarak anlaşmazlıkların çözüm yöntemleri dikkate alınmaktadır. Bazı yasal sistemlerde, aracılık veya arabuluculuk gibi alternatif anlaşmazlık çözümü süreçleri veya ceza kanununda kullanılmaktadır. 252. Taslağı hazırlayanlar alternatif yöntemlerini birçok cezai ve medeni kanun vakalarında sunduğu avantajları sorgulamazken, özellikle bu şekildeki alternatif anlaşmazlık çözümü yöntemleri zorunlu ise ve çekişmeli mahkeme yargılamanın yerine geçerse, bu Sözleşme tarafından kapsanan şiddet durumlarında bunların sahip olabileceği negatif etkileri vurgulamak istemektedirler. Bu şiddetin mağdurları asla failinkine eşit bir seviyede alternatif anlaşmazlık çözümü süreçlerine giremezler. Failler güç ve hakimiyet hissini yayarken, bazı mağdurların utanç, çaresizlik veya korunmasızlık hissi ile bırakılması bu suçların niteliğindedir. Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetin yeniden özelleştirilmesinden sakınmak ve mağdurun adalet aramasını mümkün kılmak için, yürürlükteki ulusal kanunların esasına göre yapılan ve tarafsız yargıç tarafından başkanlık edilen çekişmeli mahkeme yargılamalarına erişim sağlamak devletin sorumluluğudur. Dolayısıyla, paragraf 1 Tarafların aile içi ceza ve medeni hukukta alternatif anlaşmazlık çözüm süreçlerine zorunlu olarak katılımı yasaklamasını gerektirmektedir. 253. Bu maddenin 2 nolu paragrafı yasal tedbirlerin mağdur üzerinde başka bir amaçlanmamış sonucu önlemeyi hedeflemektedir. Sözleşme tarafından belirlenen suçun faillerinin çoğu mağdurun ailesinin üyeleridir. Ayrıca, genellikle ailenin geçimini sağlayan aile reisidir ve bu nedenle sınırlı/düşük aile gelirinin tek kaynağıdır. Faile bir para cezası ödeme emrini verme sonuç olarak aile gelirini ve onun nafaka ödeme kabiliyetini etkileyecek ve mağdur için mali güçlükle sonuçlanacaktır. Böyle bir tedbir mağdur için dolaylı olarak cezalandırma oluşturabilir. Bu nedenle, bu hüküm Tarafların faile ödemesi emri verilen bir para cezasının mağdur tarafında dolaylı olarak mali güçlüğe sebep olmamasını sağlamasını gerektirmektedir. Bunun yargının 53 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete bağımsızlığına ve yaptırımlara bireysel yaklaşımı etkilememesine dikkat edilmesi önemlidir. Bölüm VI – Soruşturma, adli takibat, usul hukuku ve koruyucu tedbirler 254. Bu bölüm Sözleşmenin önceki bölümlerinde belirtilen hakları ve görevleri pekiştirmek için bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerine karşı koruma, soruşturma, adli takibat ve usul hukuku ile ilgili geniş bir yelpazedeki meseleleri kapsayan çeşitli hükümleri içermektedir. Madde 49 – Genel Yükümlülükler 255. Taslağı hazırlayanlar failler arasında cezasız kalma hissine önemli ölçüde katkıda bulunan ve bu şiddetin yüksek seviyede kabulünü sürdürmeye yardımcı olmuş, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet olaylarını soruşturmalarda ve adli takibatlarda düşük öncelik verilmesini önlemek istemişlerdir. Bu amacı sağlamak için, paragraf 1 bu Sözleşme kapsamında kapsanan tüm şiddet biçimleri ile ilgili soruşturmaların ve adli takibatların aşırı gecikme olmadan yapılmasını sağlama yükümlülüğünü belirtmektedir. Hızlı soruşturma ve adli takibat sağlama gerekli olurken, bu kademelerde mağdurun haklarına eşit ölçüde saygı gösterilmesinin önemli olduğu göz önünde bulundurulmadır. Paragraf 1 bu nedenle Tarafların soruşturmalar ve adli takibatlar esnasında mağdurlar tarafından can sıkıcı zarar yaşanmasını önlemesini ve cezai kovuşturma esnasında onlara yardım sağlamasını gerektirmektedir. 256. Paragraf 2 bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan tüm şiddeti biçimleri davalarının soruşturmasının ve takibatının etkili bir şekilde yapılmasını sağlamak için yükümlülüğü belirleyerek yükümlülüğü tamamlamaktadır. Bu, örneğin, vakanın kapsamlı bir analizini sağlamak için çok disiplinli yaklaşıma dayalı ve en son cezai soruşturma metodolojisini kullanarak ilgili gerçekleri belirleme, tüm mevcut şahitler ile görüşme ve adli incelemeyi yapma anlamına gelmektedir. Taslağı hazırlayanlar tüm soruşturmaların ve işlemlerin insan hakları temel ilkelerine uygun olarak ve şiddetin cinsiyetçi anlayışa göre yapılmasını sağlama ihtiyacını bu yükümlülüğün bir parçası olarak ayrıntılı bir şekilde açıklanmasının önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Bu özellikle bu hükümlerin uygulanmasında alınan tedbirlerin Madde 6 EHC’ye uygun olarak, savunma haklarına ve adil ve tarafsız duruşma gereklerine zarar vermemesi anlamına gelmektedir. Madde 50 – Acil müdahale, önleme ve koruma 257. Paragraf 1 emniyet teşkilatlarının mağdurlara yeterli ve acil koruma sunarak hızlı ve uygun bir şekilde reaksiyon göstermesini gerektirmekte ve bu arada Paragraf 2, önleyici işlevsel tedbirlerin kullanılması ve delilin toplanması da dahil olmak üzere, bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerine karşı önlenmesine ve korunmasına hızlı ve uygun bir şekilde angaje olmasını istemektedir. 258. Bu yükümlülüğe uygunluk örneğin aşağıdakileri içermektedir: 54 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete - Risk altındaki bir kişinin bulunduğu yere sorumlu emniyet teşkilatlarının girme hakkı; - Emniyet teşkilatları tarafından mağdurlara uygun bir şekilde muamele yapılması ve tavsiye verilmesi; - Mağdur ile emniyet teşkilatı personeli arasında güven ilişkisini tesis etmek için tasarlanan tesislerde özel olarak eğitilmiş, mümkün olduğunca kadın personel ile gecikme olmadan mağdurları dinleme; ve - Yüksek sorumluluk seviyelerinde, yeterli sayıda kadın emniyet teşkilatı personeli sağlama. 259. Cinayet veya cinayet teşebbüsü olan şiddetin en bariz biçimlerini önlemek için etkili tedbirler alınmalıdır. Her bir vaka önleyici tedbirleri daha fazla geliştirme göz önüne alındığında olası koruyamamayı tanımlamak için dikkatli bir şekilde analiz edilmelidir. Madde 51 – Risk değerlendirmesi ve risk yönetimi 260. Mağdurun güvenliğine ilişkin endişeler bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimleri durumunda herhangi bir müdahalenin kalbinde yatmaktadır. Bu nedenle, bu madde polisle sınırlı olmamak üzere tüm ilgili yetkililerin standart prosedüre göre ve her bir taraf ile işbirliği ve koordinasyon ile, özel bir mağdurun vaka bazında karşılaştığı güvenlik risklerini yönetmek için bir planı etkili bir şekilde değerlendirmesini ve planlamasını sağlaması yükümlülüğünü belirlemektedir. Birçok fail ölüm de dahil olmak üzere mağdur ettikleri kişileri ciddi şiddet ile tehdit etmektedir ve geçmişte onları ciddi şiddete maruz bırakmışlardır. Bu nedenle, risk değerlendirmesinin ve risk yönetiminin tekrar eden şiddet olasılığını, özellikle ölüm şiddetini dikkate alması ve durumun ciddiliğini yeterli ölçüde değerlendirmesi önemlidir. 261. Bu hükmün amacı yüksek risk altında olan mağdurları korumak için etkili birçok kurumlu profesyoneller ağının oluşturulmasını sağlamaktır. Bu nedenle gerekirse koordineli güvenlik ve destek sağlamak için söz konusu mağdur için bir güvenlik planı geliştirerek belirlenen riskleri yönetmek amacıyla risk değerlendirmesi yapılmalıdır. 262. Bununla birlikte, daha fazla şiddet riskini değerlendirmek ve yönetmek için alınan tedbirlerin her zaman suçlu haklarına saygı duyulmasına imkan vermesini sağlaması önemlidir. Aynı zamanda, bu tedbirlerin mağdurlar tarafından yaşanan sıkıntıyı ağırlaştırmaması ve soruşturmaların ve adli takibatların ikincil bir mağdur olmaya sebep vermemesi üstün önem taşımaktadır. 263. Paragraf 2 bu maddenin birinci paragrafında bahsedilen risk değerlendirmesinin faillerin ateşli silahlara sahip olması hakkındaki güvenilir bilgileri dikkate almasını sağlama yükümlülüğünü genişletmektedir. Faillerin ateşli silahlara sahip olması sadece mağdurlar üzerinde kontrol uygulamak için güçlü bir araç oluşturmamakta aynı zamanda cinayet riskini de arttırmaktadır. Bu özellikle faillerin bu 55 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete silahlara kolaylık erişim sağlayabildiği ateşli silahlara sahip olma geleneği olan ülkelerde veya çatışma sonrası durumlardaki durumdur. Bununla birlikte, tüm diğer ülkelerde ateşli silahların kullanılması ile çok ciddi kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet vakaları yapılmaktadır. Bu nedenle, taslağı hazırlayanlar bir mağdur tarafından karşılaşılan risklerin değerlendirmesinin soruşturmanın ve koruyucu tedbirlerin uygulanmasının tüm kademelerinde, mağdurların güvenliğini teminat altın almak için failin ateşli silahlara yasal ya da yasadışı olarak sahip olmasına ve erişmesine bakılmaksızın, sistematik olarak göz önüne almasını sağlama yükümlülüğünü Taraflara yüklemenin gerekli olduğunu hissetmişlerdir. Mesela, acil engelleme emirleri, kısıtlama veya koruma emirleri vermede ve bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimleri için adli takibatı müteakip ceza vermede, Taraflar gerektiğinde, kendi iç hukuk sistemleri içerisinde, ateşli silahlara ve mühimmata acilen el konuşmasını mümkün kılmayı benimseyebilir. İlave olarak, ciddi şiddet olaylarında kullanılabilen tüm silahları, özellikle muharebe tipi bıçakları kapsamak için, Taraflar bu silahlara sahip olunmasını veya erişilmesine mümkün olduğunca dikkate alması için teşvik edilmektedir. Madde 52 – Acil engelleme emirleri 264. Yakın tehlike durumlarında, aile içi şiddet mağdurlarının güvenliğini garanti altına almanın en etkili yolu mağdur ile fail arasına fiziksel mesafe sağlamaktır. Birçok durumda, bu belirli bir süre ikisinden birisinin ortak ikameti terk etmesini veya failin mağdurun konutunu terk etmesini gerektirmektedir. Bakmak ile yükümlü oldukları çocukları ile birlikte olan mağdur üzerine sığınakta ve başka bir yerde birkaç kişisel işi ile ve belirsiz bir süre için güvenlik arama yükünü yüklemek yerine, taslağı hazırlayanlar mağdurun evde kalmasını sağlamak için failin çıkarılmasını sağlamanın önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Bu nedenle, bu hüküm aile içi şiddet failinin mağdurun konutunu terk etmesi için ve onun mağdura geri dönmesini veya temas kurmasını engellemek için yetkili makamların emir verme yetkisi ile donatılma yükümlülüğünü koymaktadır. Yakın tehlike ilgili yetkililerce değerlendirilmelidir. Taslağı hazırlayanlar böyle bir emrin süresinin uzunluğuna karar verilmesini Taraflara bırakmaya karar vermiştir, fakat süre mağdur için etkili bir koruma sağlamak için yeterli olmalıdır. Avrupa Konseyi üye devletlerindeki bu süreye ilişkin mevcut örnekler yenileme olasılığı ile ve olmadan 10 gün ile dört hafta arasında değişmektedir. Aynı ölçüde, taslağı hazırlayanlar kendi ulusal yasal ve anayasal sistemleri uyarınca bu emirleri ve uygulanabilir prosedürü ermesi için yetkili makamı belirleme ve yetki vermeyi Taraflara bırakmaya karar vermişlerdir. 265. “Yakın tehlike” terimi zarar vermenin yakın olduğu veya halihazırda gerçekleşmiş olan ve yeniden meydana gelmesi olası olan aile içi şiddet durumlarından bahsetmektedir. 266. Son olarak bu hüküm Tarafların uygulanmasında alınan tedbirlerin risk altında olan mağdur veya kişinin güvenliğine gereken özeni göstermeyi sağlamasını gerektirmektedir. Bu, bu tedbirin koruyucu mahiyetini göstermektedir. Madde 53 – Sınırlama veya koruma emirleri 56 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 267. Bu hüküm bu Sözleşme kapsamında kapsanan tüm şiddet biçimlerinin mağdurları için ulusal mevzuatın sınırlama ve/veya koruma emirleri sağlamasını sağlamaya ilişkin yükümlülüğü belirtmektedir. Ayrıca, daha fazla şiddet eylemlerinden koruma sağlama amacını sunmayı sağlayacak emirlere ilişkin bir takım kriterleri belirlemektedir. 268. Bu hüküm sınırlama “veya” koruma emirlerinden bahsetmesine rağmen, taslağı hazırlayanlar belirli bir Tarafın ulusal mevzuatının sınırlama ve koruma emirlerinin birlikte kullanılmasını sağlayabilmeyi göz önünde tutmuşlardır. Sınırlama ve koruma emirleri kısa süreli engelleme emrinin tamamlayıcı olarak dikkate alınabilir. Amacı bu Sözleşme kapsamından kapsanan şiddet biçimlerinin herhangi birisinin riski altında olan kişileri korumak için failin belirli bir davranışını yasaklayarak, sınırlayarak veya emrederek hızlı bir yasal çare sunmaktır. Bu emirlerin kapsadığı geniş tedbirler yelpazesi sınırlama emri, engelleme emri, tahliye emri, koruma emri ve ahlaki görev gibi çeşitli isimler altına mevcut olması anlamına gelmektedir. Bu farklılıklara rağmen, aynı amacı sunmaktadır: şiddet işlenmesini önleme ve mağduru koruma. Bu Sözleşmenin amacı için, taslağı hazırlayanlar bir şemsiye kategorisi olarak sınırlama veya koruma emirleri terimini kullanmaya karar vermişlerdir. 269. Taslağı hazırlayanlar bu emirlerin verilebileceği uygun yasal rejimi seçmeyi Taraflara bırakmaya karar vermişlerdir. Sınırlama veya koruma emirleri medeni hukuka dayalı olsun ya da olmasın, mağdurların etkili korunmasına ilişkin gereklilik hakkında ceza usulü kanunu veya idari kanun veya tümü ulusal yasal sisteme ve yukarıdakilerin tümüne bağlı olacaktır. 270. Paragraf 2 sınırlama ve koruma emirleri için bir takım özellikler içermektedir. İlk talep bu emirlerin acil koruma sunmasını ve mağdur üzerine gereksiz mali veya idari yük koymadan mevcut olmasını gerektirmektedir. Bu herhangi bir emrin verilmesini müteakip hemen yürürlüğe girmesi ve uzun süren mahkeme işlemleri olmadan mevcut olması anlamına gelmektedir. Başvuru sahibine, çoğunlukla mağdura, karşı uygulanan herhangi bir mahkeme ücreti mağdurun başvuruda bulunmasını engelleyecek gereksiz mali yük oluşturmayacaktır. Aynı zamanda, sınırlama veya koruma emirlerine ilişkin başvuru yapmak için oluşturulan prosedürler mağdurlar için üstesinden gelinemez güçlükler sunmayacaktır. 271. İkinci talep emirlerin belirtilen veya belirlenen bir süre için veya değiştirilinceye veya bozuluncaya kadar verilmesini istemektedir. Bu yasal tedbir süresinin açıkça anlatılmasını gerektiren yasal belirlilik ilkesinin sonucu olmaktadır. Ayrıca, yargı veya başka bir yetkili görevli tarafından değiştirilirse veya bozulursa yürürlükte olmayı durduracaktır. 272. Üçüncü talep belirli durumlarda bu emirlerin, gerekli olduğunda, derhal yürürlüğe girmek üzere tek taraf lehine olması esasında verilebilmesini Tarafların sağlamasını gerektirmektedir. Bu bir hakim veya başka yetkili bir görevlinin sadece bir tarafın talebine dayalı geçici bir sınırlama veya koruma emri vermek için yetkiye sahip olması anlamına gelmektedir. Bu Sözleşmenin 49 (2) nolu Maddesi altında verilen genel yükümlülükler uyarınca, böyle bir emrin verilmesi Madde 6 EHCR’ye uygun olarak savunma haklarını ve adil ve tarafsız duruşma gereklerine zarar vermemesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu, böyle bir emrin verildiği kişi yetkili makamlardan önce ve uygun iç usullere göre temyiz hakkına sahip olması anlamına gelmektedir. 57 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 273. Dördüncü talep, kanuni takibatı başlatsın ya da başlatmasın, mağdurlar için bir sınırlama veya koruma alma imkanını sağlamayı istemektedir. Örneğin, böyle emirlerin mevcut olduğu yerlerde, araştırmalar göstermiştir ki, bir sınırlama veya koruma emri için başvuru yapmak isteyen birçok mağdurun faile karşı iddianameyi (ceza soruşturması ve muhtemelen cezai takibata sebep olabilecek) hızlandırmak için hazırlanamamaktadır. Sınırlama ve koruma emri için başvuru yapma durumu bu nedenle aynı faile karşı cezai kovuşturma kurumuna bağlı yapılmamalıdır. Benzer şekilde, boşanma işlemleri kurumuna, vb.ye bağlı yapılmamalıdır. Aynı zamanda, aynı gerçekler seti ile ilgili cezai veya sivil takibatların aynı faile karşı yapım aşamasında olması gerçeği verilen bir sınırlama veya koruma emrini engellemeyecektir. Bununla birlikte, bu ulusal mevzuatta bir sınırlama veya koruma emri vermek için bir hareket aldıktan sonra, cezai kovuşturmaların başlatılmasını sağlamak için Tarafların hakkını hariç tutmamaktadır. 274. Beşinci talep bir sınırlama ve koruma emrinin aynı faile karşı başka bir yasal takibatın içine sokulmasını sağlamak için Tarafların tedbirler almasını gerektirmektedir. Bu hükmün amacı aynı kişiye karşı yasal takibatlara başkanlık eden hakim tarafından bilinmesi için böyle bir emrin faile karşı verilmesi gerçeğine imkan tanımak içindir. 275. Paragraf 3 bu emirlerin ihlali için “etkili, orantılı ve caydırıcı” yaptırımlara gerektirerek sınırlama ve koruma emirleri için saygı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu yaptırımlar ceza hukuku veya diğer yasal mahiyette olabilir ve hapis cezalarını, para cezalarını ve etkili, orantılı ve caydırıcı olan başka bir yasal yaptırımı içerebilir. 276. Son olarak, aile içi şiddet davalarında gerçeği belirleme güç olabileceği için, aile içi şiddet durumlarına paragraf 1’de bahsedilen sınırlama ve koruma emirlerinin karşılıklı olarak mağdura ve faile verilememesini sağlamak için gerekli tedbirleri alarak hasımın/failin mağdurun koruma isteme girişimlerini engelleme olasılığını Taraflar düşünebilmektedir. Aynı zamanda, Taraflar sınırlama veya koruma emirleri için başvurma hakkı ile ilgili olarak provokatif davranışın herhangi bir nosyonunu ulusal mevzuatından yasaklamayı düşünmelidir. Bu kavramlar mağdurun itibarını sarsmayı hedefleyen kötüleyici yorumları mümkün kılmaktadır ve aile içi şiddet mevzuatından çıkarılmalıdır. Son olarak, Taraflar paragraf 1’de bahsedilen sınırlama veya koruma emirleri için başvurma durumunun mağdurlara sınırlı olmamasını sağlamak için tedbirler almayı göz önünde bulundurabilir. Bu tedbirler yasal olarak aciz mağdurlar ile ilgili olarak ve bunun yanında korku veya duygusal çalkantı ve bağlantı nedenleriyle sınırlama veya koruma emirlerin başvurmaya isteksiz olabilen korunmasız mağdurlar ile ilgili olarak özel alakalıdır. Madde 54 – Soruşturmalar ve delil 277. Adli kovuşturmalarda, bir mağdurun cinsel geçmişi ve cinsel davranışı ile ilgili delil bazen mağdur tarafından sunulan delili itibarsızlaştırmak için istismar edilmektedir. Savunma bazen mağdurların saygınlığı, güvenirliği ve rıza yokluğunu hiçe saymak için önceki cinsel davranış geçmişi kanıtını kullanmaktadır. Bu özellikle tecavüz de dahil olmak üzere cinsel şiddet davalarını göz önüne almaktadır. Bu tür delili sunma rasgele cinsel ilişkide bulunma ve ahlak dışı olarak ve medeni ve ceza hukuku tarafından sağlanan korumaya değmediğini belirterek mağdurların sterotiplerine zarar vermeye devam etmeyi güçlendirebilir. Bu büyük çoğunlukla kadınlar olan mağdurlara 58 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete saygıdeğer bir yapısı olduğu karar verilirse bu korumanın verilmesi daha olası olduğu için fiilen eşitsizliğe sebep olabilir. 278. Taslağı hazırlayanlar mağdurun geçmiş cinsel davranışının faili temize çıkarmayı veya sorumluluğunu azaltmayı sağlayan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet eylemleri için bir mazeret olarak dikkate alınmasını vurgulamayı gerekli görmüşlerdir. Bununla birlikte, Sözleşmenin bazı Taraflarında, delilin kabulü ve dikkate alınmasının hakimin takdirinde olduğu, diğerlerinde ise ceza muhakeme usulü kanunun kuralları önceden belirlendiği gerçeğinin bilincindedir. Madde 54 mağdurun cinsel geçmişi, cinsel davranışına ilişkin delilin sadece ilgili ve gerekli olduğunda izin verilmesini veya göz önünde bulundurulmasını sağlamak için Tarafların gerekli yasal ve diğer tedbirleri almasına ilişkin yükümlülüğünü zorunlu kılmaktadır. Bu hükmün hem sivil hem de ceza takibatlarında, özel bir mesele ile ilgili olduğu yerlerde ve önemli ispat değerine sahipse, davalara kabul edilebilirliğini sınırlaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, bu şekildeki delilin kabul edilebilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Hakimler daha önceki cinsel geçmiş kanıtını kabul ederse, ikinci bir mağdurlaşmaya sebep olmayacak şekilde sunulmalıdır. Mağdurlar cinsel geçmişi ve davranışı nedeniyle ilave travmaya uğramadan yasal rücuya erişebilmelidir. Madde 55 – Çekişmesiz ve resen yargı 279. Bu madde tarafından kapsanan suçların travma yapıcı mahiyetinin vicdanlılığı nedeniyle, taslağı hazırlayanlar uzun süren ceza soruşturmalarının ve takibatların mağdurların üzerine yüklediği yükü kolaylaştırmak ve aynı zamanda faillerin adalete getirilmesini istemiştir. Bu hükmün amacı bu nedenle bu takibatları başlatma ve mağdur hakkındaki kanaatleri sağlamlaştırma külfetini yüklemeden ceza soruşturmalarının ve takibatlarının yapılmasını sağlamaktır. 280. Paragraf 1 suçların bir takım kategorisindeki soruşturmaların mağdur tarafından yapılan şikayete ve rapora “tam olarak bağlı” olmamasını ve davanın mağdur şikayetini çektikten sonra bile devam etmesini sağlamak için Taraflara yükümlülük vermektedir. Taslağı hazırlayanlar bu maddede listelenen suçların soruşturmasını ve takibatını sağlamanın devletin ve yetkililerinin sorumluluğunda olduğunu göz önünde bulundurarak, her bir yasal sistemdeki usul farklılıklarına atıfta bulunmak için “tümüyle bağlı” terimini kullanmaya karar vermişlerdir. Özellikle, taslağı hazırlayanlar ciddi şekilde vücuda zarar verme ve yaşam kaybı ile sonuçlanan fiillerin üzerine hızlı bir şekilde ve doğrudan yetkili makamlarca eğilinmesi fikrindedir. Bu Sözleşme tarafından kapsanan suçların çoğu aile üyeleri, eşler ve mağdurun sosyal çevresindeki kişiler tarafından işlenmekte ve sonucundaki utanç, korku ve yalnızlık duyguları düşük sayıda rapor etmeye ve müteakiben takibatlara sebep olmaktadır. Bu nedenle, eğer mağdur ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan fiziksel şiddet gibi en azından ciddi suçlar ile ilgili şikayetini veya beyanını çekse bile takibatlarını yapılmasını sağlamak için somut kanıt, tanıkların ifadeleri, tıbbi uzmanlık vb. gibi delil toplama için emniyet yetkilileri proaktif bir şekilde soruşturma yapmalıdır. 281. Bu maddenin 1 nolu paragrafı bu Sözleşmenin 78 nolu Madde 2 nolu Paragrafına göre Madde 35 ile ilgili olarak hafif suçlar hususunda itirazlara açıktır. Taslağı hazırlayanlar ciddi yaralanma veya yaşam kaybına sebep olan ve bu itiraz olasılığı ile hariç tutulan fiziksel şiddetin ciddi suçları ile bu sonuçlara sebep olmayan diğer hafif fiziksel şiddet suçları arasında açık bir ayrım yapmak istemişlerdir. 59 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 282. Cezai takibata gitmesi için mağdurları güçlendirme ve teşvik etme nedeniyle, paragraf 2 mağdur kurumlarının, özellikle eğitimli aile içi şiddet danışmanları ve başka destek/avukatlık hizmetlerinin soruşturma ve adli takibat esnasında mağdurlara destek vermesini ve yardımcı olmayı Tarafların sağlamasını gerektirmektedir. İyi uygulama örnekleri göstermiştir ki, soruşturmalar ve takibatlar esnasında uzman bir destek hizmeti tarafından desteklenen ve yardım edilen mağdurların şikayette bulunması ve tanıklık etmesi daha olasıdır ve takibatların sonucuna aktif olarak katkıda bulunmaya ilişkin zor görevi üstlenmek için daha donanımlıdır. Bu paragrafın bahsettiği hizmetin türü yasal değil pratik/psikolojik mahiyete sahiptir. Mağdurlara mahkemeye kadar eşlik ederek ve/veya onlara daha başka pratik ve duygusal bir şekilde yardımcı olarak, suçlunun önünde tanıklık etmede mağdurları psikolojik/duygusal olarak dayanıklı olmaya hazırlamayı içermektedir. Madde 56 – Koruma tedbirleri 283. Bu hükme Cinsel İstismara karşı Çocukların Korunması hakkındaki Sözleşmenin (CETS No. 201) 31 nolu Maddesi, 1 nolu paragrafı tarafından ilham verilmektedir. Paragraf 1 takibatlar esnasında bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan tüm şiddet biçimlerinin mağdurlarını korumak için tasarlanmış yüzeysel işlemler listesini içermektedir. Bu koruma tedbirleri takibatların tüm safhalarında, emniyet teşkilatları veya yargı yetkilileri tarafından yapılsın ya da yapılmasın, hem soruşturmalar esnasında hem de duruşmalar esnasında uygulanmaktadır. Bu şekilde yapılması için yasal bir gereklilik olmamasına rağmen, Sözleşmenin herhangi bir kısmında verilenden daha uygun olan tedbirleri Tarafların benimsemesi için daima açık olduğu için, taslağı hazırlayanlar bahsedilen koruma tedbirlerinin indikatif olmasını açıklamak istemişlerdir. Tedbirlerin iç hukuk uyarınca veya “mümkün olan yerlerde” alınması gerektiği ifadesinin olduğu yerlerde Madde 56 Paragraf 1’de bunun vurgulanması önemlidir, Tarafların hükmün amaçlarına ulaşmak için en iyisi olduğunu düşündüğü araçları kullanmakta özgür olduğunun altını çizmektedir. Bu lit. c, d, g ve i’deki durumdur. 284. Her şeyden önce, lit.a mağdurların ve bunun yanında ailelerinin ve şahitlerin korunmasını sağlamak için gerekli yasal ve diğer tedbirleri almasına ilişkin Taraflarını yükümlülüğünü içermektedir. Taraflar mağdurların tehditten, öç almadan ve tekrar mağdurlaşmadan korunmasını sağlamalıdır. 285. Lit.b ile ilgili olarak, taslağı hazırlayanlar fail geçici veya kesin olarak serbest bırakıldığında ve kaçtığında, en azından mağdurlarını ve ailenin tehlike altında olabileceği durumlarda mağdurları bilgilendirme yükümlülüğünün önemini vurgulamışlardır. Bu gerekli görülen durumlarda (mesela öç alma veya tehdit riskinin olduğu durumlarda veya fail ve mağdurun birbirine yakın yaşaması nedeniyle kazara birbirleriyle karşılaşmış olarak bulmaları durumunda) Tarafların mağdurları bilgilendirmesini önlememektedir. Bazı yasal sistemler mağdur tarafından bu bilgilerin alınması için önceden başvuruyu gerektirmektedir. Bu durumlarda, Taraflar bu olasılığı mağdura bildirecektir. 286. Ayrıca, lit.c mağdur olarak yer aldıkları soruşturma ve takibatlardaki gelişmelerden mağdurları (ve ailelerini ve çocuk mağdurlar olmaları durumunda yasal temsilcilerini) bilgilendirme hakkını belirtmektedir. Bu açıdan, hüküm mağdurlara 60 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete haklarının ve düzenlenmesindeki hizmetlerden ve şikayetine verilen izlemeden, suçlamalardan ve soruşturmalar ve takibatların genel ilerlemesinden ve rolünden ve bunun yanında davaların sonucundan bildirilmesi gerektiğini sağlamaktadır. Hükümde bulunmamasına rağmen, Taraflar bu bilgilerin anladıkları bir dilde verilmesini sağlamalıdır (Madde 19’daki açıklamalara bakınız). 287. Lit.d ile ilgili olarak, bu hüküm mağdurların duyulmasını, delil vermesini ve sunulan ve göz önüne alınan görüşlerini, ihtiyaçlarını ve endişelerine sahip olma araçlarını seçebilmesini hedeflemektedir. Taraflar mağdurların görüşlerinin, ihtiyaçlarının ve endişelerinin sunumunun ve göz önüne alınmasının doğrudan veya aracı yoluyla güvence altına alınmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almalıdır. 288. Lit.e haklarının ve çıkarlarının soruşturmaların ve adli takibatların tüm kademelerinde gerektiği şekilde sunulmasını ve dikkate alınmasını sağlamak için özellikle mağdurlara verilen genel yardım ile ilgilenmektedir. 289. Lit.f’de bulunan yükümlülük mağdurların gizliliğinin korunmasını sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir. Bu, uygun olduğunda ve iç hukuk gereğince, mağdurların tanınmasına sebep olabilecek herhangi bir bilginin kamuya neşredilmesini önlemek için gerekli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir. Her iki tarafın dinlenmesi ilkelerine ve ceza takibatı esnasında savunmanın temel haklarına saygı göstermek için, taslağı hazırlayanlar mağdurun imajının ve gizliliğinin korunmasının “kamuya” ifşa riskine uzandığını ve bu gereklerin bu bilgilerin gerçek takibatlar bağlamında ortaya çıkmasını önlemesi gerektiğini vurgulamak istemişlerdir. 290. Lit.g özellikle soruşturma hizmetleri tesislerine ve mahkemede suçun faili olduğu iddia edilen kişi ile temas yoluyla daha fazla travma geçirmesini önleyerek mağdurları korumak için tasarlanmaktadır. Bu hüküm belirli istisnalar ile adli takibatın (soruşturma dahil) tüm kademelerinde uygulanmaktadır: örneğin mağdur duruşmaya katılmak istediğinde veya takibatların tatminkar bir şekilde yapılmasını sağlamak için mağdur ile fail olduğu öne sürülen kişi arasında iletişim gerekli ve faydalı olduğunda (mesela yüzleştirme gerekli görüldüğünde), soruşturma hizmetleri ve yargı makamı bu gereksinimden feragat edebilmelidir. 291. Lit.h gerektiğinde mağdurlara bağımsız ve yetkin bir tercüman sağlama yükümlülüğünü belirtmektedir. Bazı yasal sistemler bağımsızlığı sağlamak için yeminli tercüman gerektirmektedir. Farklı yargı sistemlerindeki mağdurların durumundaki farklılık nedeniyle, taslağı hazırlayanlar, Sözleşmenin metnin açıklık getirmek için, bunun mağdurlar takibatların tarafları olduğunda veya delil verdiklerinde uygulanmasının önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Birçok mağdur kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet fiillerine maruz kaldıkları ülkenin dilini konuşmazlar veya çok az konuşurlar. Dil eksikliği yalnız bırakılmasına eklenir ve haklarını talep etmesini engelleyen faktörlerden birisidir. Bunun gibi durumlarda, soruşturmalarda ve adli takibatlarda onlara yardım etmek için tercümanlara erişime ihtiyaç duyulmaktadır. Bu adalete erişim için ön koşul olan haklara erişimi garanti etmek için gerekli bir tedbirdir ve Taraflar mağdurlara ücretsiz olarak tercüman sağlamayı öngörmelidir. 292. Son olarak, lit.i mağdurların mahkeme odasında hazır bulunmadan veya en azından fail olduğu iddia olunan kişi hazır bulunmadan tanıklık etmesini mümkün 61 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete kılınmasını sağlama yükümlülüğünü Taraflara yüklemektedir. Bazı ülkelerdeki yasa mağdurların duruşmalarının sesli-görsel kaydını vermekte ve bu araçlarla duruşmaları korumaktadır: duruşmaya katılmaya ve kaydı izlemeye izin verilen kişilere sınırlama; kayıt esnasında herhangi bir zamanda mağdurun ara verme talebine izin verme ve talep üzerine duruşmanın tam, kelime-kelime çevri yazısını yapma. Bu kayıtlar ve yazılı kayıtlar mağdurun kişi olarak görünmesi yerine mahkemede kullanılabilir. Bazı yasal sistemler mağdurun mahkemeden video konferans ile görünmesine izin vermektedir. Mağdur ayrı bir odada, muhtemelen uzman ve teknisyenlerin huzurunda dinlenir. Fail ile aynı odada veya video konferans ile onunla birlikte olarak mağdur üzerinde psikolojik etkiyi mümkün olduğuna sınırlamak için, her ikisinin görüş hattını sınırlanabilir, böylece mağdur faili göremez ve/veya fail mağduru göremez. Eğer mağdur duruşmada görünecekse, delili ekranın ardından verebilir veya failin mahkeme odasında görünmediği yerde delili verebilir. Bu nedenle, Taraflar mümkün olduğunca uygun iletişim teknolojilerinin kullanılmasıyla bu hükümde belirtilen yükümlülüğü sağlamalıdır. 293. Çocuk mağdurlar ve çocuk şahitler olması durumunda, paragraf 2 Tarafların ihtiyaçlara özel ilgi göstermesini ve özel koruma tedbirlerine ilişkin haklarını sağlamasını belirtmektedir, çünkü çocuk genellikle bir yetişkinden daha korumasızdır ve gözdağı vermek daha olasıdır. Sonuç olarak, özel koruma tedbirleri çocuğun yüksek yararı için gereken saygı verilmeli ve failin huzurunda tanıklık etmesi için bir çocuğu zorlamama gibi tedbirleri içermelidir. “Çocuk tanık” terimi ile ilgili olarak, Madde 26’daki açıklamalara bakınız. Madde 57 – Hukuki yardım 294. Şiddetin hemen sonrasında, kadına yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin birçok mağduru birdenbire eşyalarını veya işlerini geride bırakmaya zorlanabilir. Adli ve idari prosedürler genellikle çok karmaşıktır ve mağdurlar haklarının tatminkar bir şekilde uygulanabilmesi için hukuk müşavirinin yardımına ihtiyaç duymaktadır. Bu durumlarda, adalet aramadaki yüksek masraflar nedeniyle hukuki çözümlere etkili bir şekilde erişmesi mağdurlar için güç olabilir. Bu nedenle, taslağı hazırlayanlar iç hukukunda sağlanan koşullar kapsamında mağdurlar için hukuki yardım ve ücretsiz hukuki yardım sağlaması için Tarafların üzerine bir yükümlülük yüklemenin gerekli olduğuna inanmışlardır. Bu hüküm İnsan Kaçakçılığına karşı Eylem hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (CETS No. 197), Madde 15, paragraf 2’den ilham almaktadır. 295. Madde 57 mağdura otomatik ücretsiz hukuki yardım hakkı vermemektedir. Bu yardımı almak için her bir Tarafın gereksinimlerine karar vermelidir. Bu hükme ilave olarak, Taraflar Madde 6 ECHR’yi dikkate almalıdır. Madde 6 paragraf 3 (c) ECHR sadece ceza davalarında resmi olarak atanmış avukattan ücretsiz yardım sağlamasına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı (Airey v. İrlanda kararı, 9 Ekim 1979) aynı zamanda, belirli durumlarda, sivil hakların ve yükümlülüklerin belirlenmesi için mahkeme hakkını belirleme olarak yorumlanan, Madde 6 paragraf 1ECHR esasına göre sivil bir meselede ücretsiz hukuki yardım hakkını tanımaktadır (Golder v. Birleşik Krallık, 21 Şubat 1975 tarihli karara bakınız). Mahkemenin bakış açısı mahkemeye efektif bir şekilde erişimin ücretsiz hukuki yardımı gerektirmesidir. Pozisyonu, mahkemeden önce bir avukat yardımı olmadan görünmesinin ilgili kişinin 62 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete davasını düzgün ve tatminkar bir şekilde sunabilmesi bakımından etkili olup olmayacağının belirlenmesi olmalıdır. Burada, Mahkeme birisinin kendi davasını efektif bir şekilde sunma durumunda olup olmadığına karara vermede işlemlerin karmaşıklığını ve - mahkemede avukat tarafından gerek duyulan objektiflik derecesine neredeyse uyumlu olabilecek - bir durumun duygusal karakterini dikkate almıştır. Eğer değilse, ücretsiz hukuki yardım verilmelidir. Böylece, mevzuatın yokluğunda sivil meselelerde ücretsiz hukuki yardım vermede bile, mali imkanları olmayan bir başvuru sahibine eğer bir avukat için maddi gücü yetmezse hukuki yardım verilip verilmemesinin adalet menfaatine değerlendirmelidir. Madde 58 – Zamanaşımı kanunu 296. Bu hüküm yasal takibatın başlatılmasına ilişkin zaman aşımı süresinin mağdur reşit olma yaşına ulaştıktan sonra davaların etkin bir şekilde başlatılmasını mümkün kılmak için yeterli bir süre işlemesi için devam etmesini sağlamaktadır. Bu nedenle, yükümlülük çeşitli sebeplerden dolayı reşit olma yaşına ulaşmadan önce onlara karşı işlenen suçları genellikle bildiremeyen çocuk ile ilgili olarak uygulanmaktadır. “Davaların etkin bir şekilde başlatılmasını mümkün kılmak için yeterli bir süre” terimi öncelikle, bu çocuklar yetişkin olduklarında, travmasının üstesinden gelmek için yeterli ölçüde uzun bir süreye sahip olması, bu yüzden şikayette bulunabilmesi ve ikinci olarak, daha yetkililerinin ilgili suçlar için dava açması gerektiği anlamına gelmektedir. 297. Ceza davalarına uygulanan orantılılık gereklerini karşılamak için, taslağı hazırlayanlar, zamanaşımı süresini uzatmaya ilişkin bir gerekçenin olması ile ilgili olarak, Madde 36, 37, 38 ve 39’da verilen suçlara bu ilkenin uygulanmasını sınırlamışlardır. Bununla beraber, itirazlar hakkındaki Madde 78 paragraf 2 bu ilkeyi uygulamama veya sadece Madde 37, 38 ve 39 ile ilgili özel davalarda veya durumlarda uygulama hakkını saklı tutmasını beyan etmesini gelecekteki Taraflara sağlamaktadır. Bölüm VII – Göç ve iltica 298. Belgesiz göçmen kadınlar da dahil olmak üzere göçmen kadınlar ve kadın mülteciler toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı özellikle korumasız olan iki kadın kategorisini oluşturmaktadır. Yasal durumundaki farklılığına, ülkesini ve yaşam koşullarını terk etmeye ilişkin sebeplerine rağmen, her iki grup, bir yandan artmış şekilde kadınlara karşı şiddeti yaşama riski altında; diğer yandan da, şiddetin üstesinden gelmek için benzer güçlükler ve yapısal engeller ile yüz yüze gelmektedir. 299. Bu bölüm, göçmen ve mülteci kadınlara şiddetle ilgili olrak toplumsal cinsiyete duyarlı bir anlayışın yerleştirilmesini amaçlayan birtakım yükümlülükleri içermektedir. Örneğin, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağduru göçmen kadınlara bağımsız bir ikamet statüsü tanınması imkanı getirmektedir. Ayrıca, kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin bir zulüm biçimi olarak tanınması yükümlülüğünü tesis etmekte ve mülteci statüsünü belirlenirken toplumsal cinsiyet duyarlılığıyla ile değerlendirme 63 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete yapılması yükümlülüğünü içermektedir. İlave olarak, bu bölüm iltica sürecinde toplumsal cinsiyete duyarlı prosedürleri, kılavuz ilkeleri ve destek hizmetlerini tanıma yükümlülüğünü koymaktadır. Son olarak, kadına yönelik şiddet mağdurları ile ilgili olarak geri göndermeme ilkesine saygı ile ilgili hükümleri içermektedir. 300. Bu Sözleşmenin 60 ve 61 nolu Maddelerinde açıklanan hükümler, Mültecilerin Durumu ile ilgili 1951 Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 3.Maddesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yorumuna ne uygun olarak okunmalıdır. İlave olarak, bu hükümler bahse konu belgelerin uygulama kapsamının ötesine geçmemekte; aynı zamanda onlara pratik bir boyut vermektedir. Madde 59 – İkamet durumu 301. Araştırma göstermiştir ki; sınır dışı edilme veya oturum iznini kaybetme korkusu, faillerin kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının yetkililerden yardım istemesini veya kendilerinden ayrılmasını önlemek için kullandıkları çok güçlü bir araçtır. Avrupa Konseyi üyesi birçok devlet, eşlere veya partnerlere özerk ikamet statüsü tanınabilmesi için bir ila üç yıl kadar evli kalmalarını veya ilişkilerini sürdürümelerini şart koşmaktadır. Sonuç olarak, ikamet statüsü failinkine bağlı olan birçok mağdur, istismara veya şiddeteuzun süre katlanmak zorunda kaldıkları ilişkilerini sürdürmektedir. 302. Taslağı hazırlayanlar, oturum iznini kaybetme riskinin mağdurların, istismarcı veya şiddet içeren bir evlilikler veya ilişkileri sona erdirmesine engel oluşturmamasının sağlanmasının gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Paragraf 1’de bulunan yükümlülük, oturum izni evliliğe veya ilişki içerisinde olma koşuluna bağlı olarak geçerli olan göçmen mağdurlara evliliğin veya ilişkin sona ermesi durumunda sınırlı süreli özerk ikamet izni verilmesini sağlamak için Sözleşme Taraflarının gerekli yasal veya diğer tedbirleri almasını gerektirmektedir. 303. Paragraf 1, özerk ikamet izninin özellikle güç durumlarda verilmesi gerektiğini belirtmektedir. Taraflar eş veya partner tarafından işlenen veya eş veya partner tarafından göz yumulan, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet biçimlerinin mağduru olmayı, özellikle güç bir durum olarak dikkate almalıdır. Taslağı hazırlayanlar, iç hukuk kurallarını gözeterek, mağdur tarafından başvurunun yapılmasını müteakip otonom ikamet izninin verilmesi ve süresine ilişkin koşulların belirlenmesiyle ilgili kararları Taraflara bırakmanın en iyisi olacağını hissetmişlerdir. Sözü edilen kararlar, ilişkinin mağdurun uğradığı şiddet nedeniyle sona erip ermediğini ve mağdurun ne gibi kanıtlar sunması gerektiğini tespit etmek üzere hangi kamu yetkililerinin görevlendirileceğinin belirlenmesini de içermektedir. birkaç örnek vermek gerekirse şiddetin delili sözgelimi; polis tutanakları, mahkeme kararları, sosyal hizmet kayıtları veya kadın STK’larının raporları olabilir. 304. Ayrıca paragraf 1, bağımsız/özerk izinlerin evliliğin veya ilişkinin süresine bakılmaksızın verilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu Sözleşmenin kapsamında yer alan tüm şiddet türlerinin mağdurlarına, evliliği veya ilişkisi adaylık süresinden önce bitse bile, özerk ikamet izinlerinin verilmesini sağlama yükümlülüğünü içermektedir. Bu sayede, mağdurların failin kendi kontrolü altında olan ikamet avantajlarını çekerek veya 64 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete çekme tehdidinde bulunarak misilleme yapmasından korkmadan yetkililerden gerekli korumayı alması sağlanacaktır. Bu husus, mağdurların boşanmaları halinde sınır dışı edilmeyi göze almadıkça adaylık süresince evli kalmak zorunda tutulduğu zorla evlilik durumlarında da özellikle önemlidir. 305. Ayrıca paragraf 1, iç hukuk tarafından tanınan eşlere veya partnerlere uygulanmaktadır. Söz konusu düzenlemede, evlenmemiş partnerlere birçok Avrupa Konseyi üye devletinin, iç hukuklarında belirtilen koşullar kapsamında, evliliğe benzer ilişki yaşadığını veya ilişkinin sürekli bir mahiyette olduğunu gösterebilen partnerlere ikamet izni vermesi kapsamında yer verilmektedir. 306. İkinci paragraf, aile uzlaşması altında eşleri veya partnerleri ile birleşmiş mağdurların istismarcı ve şiddete başvuran eş veya partnerine karşı başlattıkları ihraç işlemleri nedeniyle ülkelerine iade edilme sonucuyla karşı karşıya kaldığı durumlardan bahsetmektedir. Birçok Avrupa Konseyi üye devletinde, eşlerin veya partnerlerin ikamet statüsü himaye eden eşin veya partnerinkine bağlıdır. Bu mağdurun kendi memleketinde, fiili koruma inkarı ile sonuçlanan, istismara maruz kalmaya devam etmesi anlamına gelmektedir. Bu özellikle memleketinin kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet alanında ev sahibi ülkeden daha az önleme, koruma ve adli takibat standartlarına sahip olduğu durumlarla ilgilidir. Bu mağdurların ülke dışına çıkarılması sadece yaşamları için negatif sonuçlara sahip olmakla kalmayıp aynı zamanda kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele etmek için çaba harcayan emniyet teşkilatları için bir engel oluşturabilmektedir. Sonuç olarak, paragraf 2 kendilerini böyle bir durum içinde bulan mağdurlara insani zeminlerde ikamet statüsü başvurusu için aleyhlerine açılan sınır dışına çıkarılma davalarının askıya alınmasını elde etme imkanının verilmesini teminen Tarafların uygun tedbirleri almasını gerektirmektedir. Paragraf 2 himaye eden eş veya partnerin aile içi şiddetin faili olduğu davalara uygulanmaktadır, bu durumlarda, eşi veya partneri olsun, mağdur fail ile birlikte sınır dışı edilecektir. Bu paragrafın amacı sınır dışı edilmeye karşı koruma sağlamaktır; bir ikamet izni oluşturmamaktadır. 307. Paragraf 3, Avrupa Konseyi İnsan Ticareti ile Mücadele Sözleşmesinin (CETS No. 197) 14. maddesinin 1. Paragrafından esinlenmektedir. Paragraf, iç hukuk tarafından belirlenen koşullar kapsamında aile içi şiddet mağdurlarına yenilenebilir ikamet izni verilmesi için Taraflara yükümlülük vermektedir. Bir ikamet izni verilmesi için iki gereksinimi öne sürmektedir. Birincisi, mağdurun özel durumu nedeniyle, ülke topraklarını terk etmeye zorlanmasının makul olmadığı durumları kapsamaktadır (lit.a). Mağdurun şahsi gereksinim durumunu karşılayıp karşılamadığına, mağdurun güvenliği, sağlık durumu, aile durumu veya kendi memleketinin koşulları gibi faktörler dikkate alarak karar verilecektir. İkincisi, faile karşı soruşturma veya adli takibatın başlatıldığı davalarda yetkili makamlarla işbirliği gereksinimini belirlemektedir (lit.b). Bu, eğer mağdurun işbirliği ve tanıklığı soruşturma ve adli takibat süreçlerinde gerekli ise mağdura ikamet izninin verilebileceği anlamına gelmektedir. Belirlenen sürenin hükmün amacına uygun olmasına rağmen, ikamet izninin süresi Taraflarca kararlaştırılacaktır. Ayrıca, Sözleşme Tarafları yenilenebilir izinleri sağlama yükümlülüğüne sahiptir. İkamet izninin yenilenmemesi veya geri alınması Tarafın iç hukukunda bulunan koşullara tabidir. 65 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 308. Paragraf 4, Sözleşme Taraflarının herhangi birinde ikamet iznine sahip olan zorla evlilik yapmış mağdurun ikamet ettiği ülkede ikamet statüsünü kaybetmesiyle başka bir ülkeye getirilmesi durumlarını kapsamaktadır. Birçok Avrupa Konseyi üye devletinde ikamet izni, onu taşıyan kişinin art arda gelen ayların şart koşulan sayısından daha fazla süre ilkeyi terk etmesi halinde geçersiz olmaktadır. Bununla birlikte, bu durum, ülkeyi istekli olarak terk eden kişileri göz önünde tutmaktadır. Zorla evlilik kurbanları isteksiz olarak yurt dışına götürülürse ve bu yüzden ikamet ettiği Taraf Ülke dışında taahhüt edilen veya sona erme süresinin üzerinde kalırsa, ikamet statüsü geçersiz olacaktır. Bu amaçla, bu paragraf Sözleşme Taraflarının, özellikle evliliklerinin sona erdirilmesi veya boşanmaları durumunda, ikamet ettikleri ülkeyi terk etmeye zorlanması nedeniyle ikamet statüsünü yeniden kazanması için mağdurlara imkan tanımasını zorunlu kılmaktadır. 309. Son olarak, itirazlar hakkındaki Madde 78, paragraf 2’de, gelecekteki Sözleşme Taraflarının Madde 59’daki hükümleri uygulamama veya sadece özel durum ve koşullarda uygulama hakkını saklı tutmaya izin verildiğini unutmamak gerekir. Madde 60 – Toplumsal cinsiyete dayalı iltica talepleri 310. Mülteci kanununda niçin ve nasıl zulüm yaşadıkları açısından kadınlar ile erkekler arasındaki farklılıklara uzun süre değinilmemiştir. Mülteci statüsünün ve uluslararası korumanın tesis edilmesinde toplumsal cinsiyetin yok sayılması, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten kaçan kadınların taleplerinin tanınmadığı durumlara sebep olmaktadır. Son on yılda uluslararası insan hakları hukukunda ve standartlarındaki gelişmeler ve bunun yanında içtihattaki gelişmeler, artan sayıda Avrupa Konseyi üye devletinin kadınlara karşı şiddetin bazı biçimlerini, Mültecilerin Durumuna ilişkin 1951 Sözleşmesi Madde 1 A(2) anlamı içerisinde cinsiyetle ilgili zulüm şekli olarak tanımasına sebep olmuştur. Şüphe yoktur ki, tecavüz ve kadın cinsel organına şiddet, başlık parasına ilişkin şiddet, ciddi boyutlara ulaşan aile içi şiddet veya insan ticareti gibi cinsiyetle ilgili diğer şiddet biçimleri, devlet ya da devlet dışı aktörler tarafından işlensin ya da işlenmesin; zulüm olarak kullanılmış eylemlerdir. 311. Paragraf 1, halihazırda gerçekleştirilen uygulamalara yer verirken, taslağı hazırlayanlar kadınlara karşı cinsiyete dayalı şiddetin Madde 1 A(2)’nin anlamı içerisinde bir zulüm biçimi olarak ve ciddi zarar biçimi olarak tanınmasını sağlamak için Tarafların gerekli yasal ve diğer tedbirleri alması yükümlülüğünü içermesinin önemli olduğunu düşünmüştür. Başka bir deyişle, Sözleşme Taraflarının toplumsal cinsiyet temelli şiddetin zulüm anlamına geldiğini ve mülteci statüsünün verilmesine sebep teşkil edebileceğini tanımasını gerektirmektedir. Cinsiyete dayalı şiddetin Madde 1 A(2) anlamı içerisinde bir zulüm şekli olarak tanınması, bir kadına cinsiyeti nedeniyle; mesela kadın olarak statüsü ve kimliği nedeniyle zulüm edilebileceğini tanıma anlamına gelmektedir. Taraflar aynı zamanda kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddetin tamamlayıcı/ikincil korumaya sebep olan ciddi bir zarar biçimi olarak tanınmasını sağlama yükümlülüğüne sahiptir. Bu ifade, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin tamamının otomatik olarak “ciddi zarar” şeklinde düşünülmesianlamına gelmemektedir. Bu, üçüncü ülke vatandaşı veya devletsiz olan ve mülteci statüsü tanınmamış; fakat memleketine veya daha önce ikamet ettiği yere geri dönmesi halinde insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye denk düşen veya ciddi hayati tehlike tehdidi oluşturacak 66 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle karşılaşabilecek olan kadınlara uluslararası korumanın verilebileceği anlamına gelmektedir. Sonuç olarak, uluslararası koruma hakkı, sadece 1951 Sözleşmesi kapsamında koruma ile sınırlı olmayıp aynı zamanda AİHS veya Avrupa Birliği Kalifikasyon Direktifi gibi iyi oluşturulmuş uluslararası ve bölgesel standartlardan türetilebilmektedir. Aynı zamanda, bu paragrafın amacı, 1951 Sözleşmesinin hükümlerini ve özellikle bu Sözleşmenin 1 nolu Maddesinde öngörülen mülteci statüsü verme koşulları ile ilgili hükümleri geçersiz kılmak değildir. 312. Paragraf 2, paragraf 1’de düzenlenen yükümlülüğü tamamlamaktadır. Bu hükümde bulunan yükümlülük iki türdür. Bir tarafta, Tarafların 1951 Sözleşmesinin dayanaklarının toplumsal cinsiyet duyarlılığıyla yorumlamasını gerekçelerinin her birine verilmesini sağlamasını gerektirmektedir. Haklı nedenlere dayanan zulüm, 1951 Sözleşmesi dayanaklarının bir veya birkaçı ile ilgili olmalıdır. Zulme ilişkin dayanakların incelenmesinde, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin diğer gerekçelerine bakıldığında genellikle “özel bir sosyal grup üyeliği” gerekçeleri içinde kaldığı görülmektedir. Toplumsal cinsiyete duyarlı yorumlamayı sağlama, toplumsal cinsiyetin maruz kalınan zulüm veya zararın türünün altında yatan sebepler üzerinde nasıl bir etkiye sahip olabileceğini tanımayı veya anlamayı ima etmektedir. Diğer tarafta, eğer korkulan zulüm bu gerekçelerin birini oluşturuyorsa, paragraf 2 Tarafların mülteci statüsünü verme imkanını sağlamasını gerektirmektedir. Toplumsal cinsiyete duyarlı nın benimsenmesinin, tüm kadınların otomatik olarak mülteci statüsü alabileceği anlamına gelmediğine dikkat edilmesi önemlidir. Haklı nedenlere dayanan zulmün ne anlamına geldiği her bir bireyin davasının özel koşullarına bağlı olacaktır. Özellikle dikkat edilmesi gerekir ki; mülteci statüsü “uygulanabilir ilgili belgelere göre” yani, 1951 Sözleşmesi 1 nolu Maddesinde olduğu gibi bu belgeler tarafından açıkça sağlanan koşullar kapsamında verilmelidir. 313. Irk veya uyrukluk nedeniyle zulüm ile ilgili olarak, kadınlar özellikle kendilerini etkileyen zulmün belirli türleri ile karşılaşmaktadır. Irkçı ve etnik “arındırma” durumlarında cinsel şiddet ve üremenin kontrolü bu duruma örnektir. Dini gerekçelere dayalı zulüm ile ilgili olarak, dini normlara ve kabul edilebilir davranış geleneklerine uymadıkları için kadınlara zulüm edilebilmektedir. Bu özellikle kadınları orantısız şekilde etkileyen sözde “namus” adında işlenen suçlar durumunda geçerlidir. Özel bir sosyal gruba mensup olma gerekçelerine dayalı zulüm, toplumsal cinsiyet ile ilgili iddialarda giderek daha fazla ileri sürülmüştür ve kademeli olarak uluslararası destek almıştır. Kadın sünneti, zorla evlilik ve ciddi aile içi şiddet gibi cinsiyetle ilgili zulümden kaçan kadınların “”özel sosyal grup” oluşturduğu düşünülürse, kadınlara iltica imkanı sağlanabilmektedir. Bu yüzden bazı kadınlar ortak zulümden kaçma deneyiminin dışında doğuştan gelen ve değiştirilemez ortak özellikler veya diğer temel özellikleri paylaşan özel bir grup olarak tanımlanabilir. Son olarak, siyasi görüş gerekçelerine dayalı zulüm, toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili fikirlerin dayalı zulmü içerebilir. Bazı kadınlara toplumun kendilerine biçtiği rollere ve kabul edilebilir davranış normlarına uymadığı için ve geleneksel cinsiyet rollerine karşı çıktıkları için zulüm yapılabilir. Mülteci tanımının cinsiyete duyarlı yorumunu sağlamak için gerekli tedbirleri alırken, Taraflar Uluslararası Korumaya İlişkin BMMYK Kılavuz İlkelerine atıfta bulunabilir: 1951 Sözleşmesi Madde 1A(2) bağlamındaki Cinsiyetle ilgili Zulüm ve/veya 2 Mayıs tarihli Mültecilerin Statüsü ile ilgili 1967 Protokolü. İlave olarak, Sözleşmenin tüm esaslarının toplumsal cinsiyet duyarlılığıylayorumlanmasını sağlarken, Taraflar, eğer arzu 67 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete ederlerse, yorumu eşcinsel, lezbiyen, biseksüel veya transseksüel olan, cinsiyetle ilişkili zulüm ve şiddetin özel biçimleri ile karşılaşan bireyleri de kapsayacak şekilde genişletebilir. 314. Paragraf 3, çeşitli yükümlülükleri içermektedir. Tarafların üzerine yüklenen birinci yükümlülük, mültecilerin kabul edilmesine ilişkin işlem standartlarını değerlendirirken güvenlik hakkını sağlamak için kadınların ve erkeklerin deneyimler ve özel koruma ihtiyaçları açısından farklılıklarını dikkate alan toplumsal cinsiyete duyarlı kabul prosedürlerini geliştirmektir. Toplumsal cinsiyete duyarlı kabul prosedürlerinin örnekleri diğerlerinin yanında şunları içermektedir: kadına yönelik şiddet mağdurlarının süreç içerisinde mümkün olan şekilden kısa sürede belirlenmesi; bekar erkek ve kadınların konaklama yerlerinin ayrılması; ayrı tuvalet imkanları veya en azından erkekler ve kadınların kullanımı için ayrı zaman çizelgeleri oluşturulması ve izlenmesi; oturanları tarafından kilitlenebilen odalar; kabul merkezinde yeterli aydınlatma; mukimlerin cinsiyete özel ihtiyaçları konusunda eğitimli, kadın korumalar da dahil olmak üzere koruma; kabul merkezi personelinin eğitimi; özel hizmet sağlayıcılarına uygulanan davranış kuralları; toplumsal cinsiyete dayalı şiddet durumlarında koruma ve müdahaleye ilişkin resmi düzenlemeler ve cinsiyete dayalı şiddet ve mevcut yardım hizmetleri hakkında kadınlara ve kız çocuklarına bilgi verilmesi. 315. Paragraf 3 aynı zamanda, mültecilere yönelik olarak toplumsal cinsiyete duyarlı şekilde yardım sağlayan ve özel ihtiyaçlarına hitap eden destek hizmetlerinin geliştirilmesi yükümlülüğünü koymaktadır. Bu yükümlülük, ilave psiko-sosyal danışmanlık ve kriz danışmanlığı ve bunun yanında, sözgelimi birçok kadın mülteci cinsel istismara veya diğer istismar biçimlerine maruz kaldığı ve bu nedenle özellikle savunmasız olduğu için, travma mağdurları için tıbbi bakım gibi tedbirler alınmasını da içerebilmektedir. Destek hizmetleri kadınları güçlendirmeyi amaçlamakta ve onların yeniden yaşamlarını kurmalarını sağlamaktadır. 316. Toplumsal cinsiyet kılavuz ilkelerinin geliştirilmesi ve uygulanması, ilgili aktörlerin toplumsal cinsiyete duyarlı unsurları politikalarına ve uygulamalarına nasıl dahil edilebileceğini anlaması için gereklidir. Yönetmelikler mağdur olmuş veya cinsiyete dayalı şiddet riski altında olan kadın mültecilere ilişkin özel koruma ihtiyacı farkındalığını artırmak için elzem bir referans noktası sağlamaktadır. Taraflar, bununla birlikte, başarı sağlamak için, bu yönetmeliklerin uygulanmasının sağlamaya yönelik özel tedbirlerin alınması gerektiğini unutmamalıdır. Kılavuz ilkeler, kültürel ve dini duyarlılıklara ve kişisel faktörlere ilişkin farkındalığın ve duyarlılığın arttırılmasını ve bunun yanında travmanın tanınmasını kapsamalıdır. 317. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin mağdurları olan kadınlar ve kız çocukları tarafından yapılan iltica taleplerini düzgün bir şekilde incelenmesi amacıyla paragraf 3, uluslararası korumanın sağlanması için mülteci statüsü belirleme ve uygulamaya ilişkin prosedürleri içeren, cinsiyete duyarlı iltica prosedürleri geliştirme yükümlülüğünü öngörmektedir (aynı zamanda paragraf 312 son kısma bakınız). Diğerlerinin yanında şunları kapsamaktadır: İltica prosedürleri hakkındaki bilgilerin kadınlara sağlanması; başkasına tabi kadınlarla ayrı olarak ve aile üyeleri olmadan kişisel görüşme imkanı; uluslararası koruma için farklı bir uygulamaya sebep olan cinsiyete özel gerekçeler ve korumaya ilişkin bağımsız ihtiyaçlarını dile getirmes, için kadınlara fırsat verilmesi; iltica 68 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete taleplerinin kararı hakkındaki toplumsal cinsiyet kılavuz ilkelerinin detaylandırılması ve eğitim. Aynı zamanda görüşmeci tarafından yapılan ve gerektiğinde tercümanın yardımcı olduğu cinsiyete duyarlı görüşmeleri; Taraflarca görevlendirilecek görüşmecinin ve tercümanın cinsiyetiyle ilgili tercihini ifade etmesi için gerekli görüldüğü durumlarda başvuru sahibine imkan tanınmasını ve görüşmelerde toplanan bilgilerin gizliliğine saygı duyulmasını kapsamaktadır. Daha fazla kılavuzluk için, Taraflar Parlamenterler Meclisinin bu alandaki çalışması ve özellikle iltica için cinsiyetle ilişkili talepler hakkındaki 1765 sayılı (2010) Karar ve 1940 sayılı (2010) Tavsiyeye başvurabilirler. 318. Bu kısmın önceki dört paragrafında, Tarafların paragraf 3’te düzenlenen hükümleri uygularken alabileceği olası tedbirlerin bir listesi detaylı olarak yer almıştır. Bunun sebebi, taslağı hazırlayanların birkaç devlette halihazırda geliştirilmiş iyi uygulamaların bazı örneklerini Açıklama Raporuna dahil etmek istemiş olmalarıdır. Bunula birlikle, unutmamak gerekir ki, paragraf 3 geliştirilecek olan cinsiyete duyarlı prosedürlerin, kılavuz ilkelerin ve destek hizmetlerinin seçimini Taraflara bırakmaktadır. Madde 61 – Sınır dışı etmeme ilkesi 319. Mülteciler Statüsü ile ilgili 1951 Sözleşmesinin 33 nolu Maddesinde yer verildiği gibi, sınır dışı etmeme ilkesi ilticanın ve uluslararası mülteci korumasının temelini oluşturmaktadır ve uluslararası teamül hukuku statüsüne sahiptir. Bu ifade, söz konusu ilkenin 1951 Sözleşmesi altında yükümlü olup olmadığına bakılmaksızın tüm devletlere uygulanacağı anlamına gelmektedir. 320. Sınır dışı etmeme ilkesi mültecileri özellikle ilgilendirmektedir. Bu ilkeye göre, 1951 Sözleşmesinde düzenlenen belirli istisnalara ve sınırlamalara tabi olarak, devletler bir mülteciyi yaşamının ve özgürlüğünün tehdit edileceği bir ülkeye geri göndermeyecek veya sınır dışı etmeyecektir. AİHS Madde 3 aynı zamanda bir kişinin işkence veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ve cezalandırmaya maruz kalma riski altında olabileceği bir yere geri gönderilmesini önlemektedir. Bir kişiyi zulme geri gönderme veya sınır dışı etme, uluslararası toplumun tüm bireylerin insan haklarından faydalanmasının sağlanması yönündeki taahhüdüne ters düşmektedir. Sınır dışı etmeme ilkesi, bir ülkenin sınırına ulaşmış veya sınırları geçmesi önlenen mültecilerin ülke topraklarına girşinin yasaklamamasını da içermektedir. 321. Sınır dışı etmeye karşı koruma, 1951 Sözleşmesinin koşulları kapsamında bir mülteci sayılan herkese uygulanmaktadır. Aynı zamanda statüsü resmi olarak belirlenmemiş ve memleketine veya mutat meskenine geri gönderilirse zulme tabi olabilecek mültecilere de uygulanmaktadır. Paragraf 1, geri gönderildiğinde zulme uğrayacağı korkusu taşıyan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağdurları ile ilgili olarak sınır dışı etmeme ilkesine devletlerin saygı göstermesi için uluslararası hukuktan doğan yükümlülüğü öngörmektedir. 322. Paragraf 2, sınır dışı etmeme ilkesine saygı gösterme yükümlülüğünün koruma ihtiyacında olan kadına yönelik şiddet mağdurlarına eşit bir şekilde uygulanmasını teyit ederek birinci paragrafı tamamlamaktadır . Daha spesifik olarak, paragraf 2 kadına karşı şiddet mağdurlarının ve korumaya ihtiyaç duyanların, yaşamı yitirme veya 69 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete işkence veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırma sonucu olarak gerçek bir risk altında olmaları halinde, hiçbir şekilde geri gönderilmemesini sağlamak için Tarafların gerekli yasal ve diğer tedbirleri alması yükümlülüğünü yinelemektedir. İlgili kadınların ikamet veya statüsüne bakılmaksızın bu yükümlülüklere, uygun davranlmasını sağlamak önemlidir. Bu geri döndürmeye karşı koruma, memleketine veya ikame statüsüne bakılmaksızın 1951 Sözleşmesi kapsamında mülteci olarak belirlenmiş iltica talebi olan ve eğer sınır dışı edilirse / uzaklaştırılırsa yukarıda açıklanan kötü muamele anlamına gelen cinsiyete dayalı şiddetle karşılaşacak kadınlara yönelik tüm şiddet biçimlerine uygulanması anlamına gelmektedir. İltica talebi reddedilse bile, devletler bu kişilerin işkence veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırmaya maruz kalma riski olan bir ülkeye sınır dışı edilmemesini / uzaklaştırılmamasını sağlamalıdır. Bu paragraf, 1951 Sözleşmesinin ilgili hükümleri ile ters düşmemektedir ve özellikle o Sözleşmenin 33.Maddesinin 3. paragrafının uygulamasını engellememektedir. Bölüm VIII – Uluslararası işbirliği 323. Bölüm VIII Sözleşmenin Tarafları arasındaki işbirliği hakkındaki hükümleri belirtmektedir. Hükümler, ceza ve medeni meselelerdeki adli işbirliğine sınırlı olmamakta aynı zamanda bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan tüm şiddet biçimlerini önlemede ve bu şiddetin mağdurlarına yardımcı olmada işbirliği ile de ilgilenmektedir. 324. Genel olarak ve daha özel olarak ceza alanında adli işbirliği ile ilgili olarak, Avrupa Konseyi halihazırda önemli miktarda standart koyucu belgeye sahiptir. Burada Suçluların İadesi hakkındaki Avrupa Sözleşmesine /ETS No. 24), Ceza Hususlarındaki Avrupa Sözleşmesine (ETS No. 30) onların İlave Protokollerine (ETS No. 86, 98, 99 ve 182), Ceza Mahkeme Kararlarının Uluslararası Geçerliliğine Dair Avrupa Sözleşmesi (ETS No. 70), Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, Zapt Edilmesi ve Müsadere Edilmesine ilişkin Avrupa Sözleşmesi (ETS No 141) ve Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması ve Müsadere Edilmesine ve Terörizmin Finansmanına ilişkin Avrupa Sözleşmesinden (CETS No 198) söz etmek gerekir. Bu anlaşmalar çok sayıda suça uygulanan sektörler arası belgelerdir ve Sözleşme kapsamındaki suçlarla ilgili prosedürler çerçevesindeki cezai meselelerde adli işbirliğini sağlamak için uygulanabilmektedir. Avrupa Konseyinin tüm üye devletleri, Suçluların Ülkesine İadesine ilişkin Avrupa Sözleşmesinin ve Karşılıklı Hukuki Yardıma ilişkin Avrupa Sözleşmesinin tarafı oldukları için; taslağı hazırlayanlar genellikle özel belgelerde karşılıklı hukuki yardım ve suçluların ülkesine iadesi hakkındaki hükümleri yeniden oluşturmaması fakat yukarıda bahsedilen genel hükmü içermesini ve aksi takdirde taslağı hazırlanan sözleşmenin beraberindeki açıklayıcı notlardaki yatay belgelere bakmasını tavsiye etmektedir. 325. Bu nedenle, taslağı hazırlayanlar yukarıda bahsedilenlerde olduğu gibi, bu Sözleşmede, sektörler arası belgelerde bulunanlara benzer hükümleri yeniden oluşturmamayı tercih etmişlerdir. Mesela, genel bir kural olarak uygulayıcıların daha aşina olduğu yürürlükteki karşılıklı yardım ve suçluları ülkesine etme anlaşmaları tarafından dahil edilen düzenlemelere güvenmenin daha etkili olacağı gerekçeleri ile, uygulanabilir diğer belgeleri ve düzenlemeleri değiştirecek ayrı karşılıklı yardım 70 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete düzenlemelerini dahil etmek istememiştir. Bu bölüm bu nedenle sadece mevcut sözleşmelerin üzerine bir şeyler ekleyen hükümleri içermektedir. Madde 62 – Genel ilkeler 326. Madde 62, uluslararası işbirliğini yöneten genel ilkeleri belirtmektedir. 327. Her şeyden önce, Tarafların birbirleriyle geniş ölçüde işbirliği yapmasını ve özellikle, bilgilerin ve delillerin hızlı bir şekilde dağıtılması için, mümkün olduğu ölçüde, engelleri azaltmasını zorunlu kılmaktadır. 328. Madde 62, işbirliği yapma yükümlülüğünün kapsam açısından genel olduğuna açıklık getirmektedir: bu Sözleşmenin kapsamı tarafından kapsanan şiddetin tüm biçimlerini önlemeyi, bunlarla mücadele etmeyi ve dava açmayı (lit.a), mağdurları korumayı ve onlara yardım sağlamayı (lit.b), Sözleşme uyarınca belirlenen ceza suçları ile ilgili soruşturmaları ve prosedürleri (lit.c) ve Taraflarca verilen medeni ve ceza hukuku kararlarının uygulanmasını kapsamaktadır. 329. Paragraf 2, Avrupa Birliği Konseyinin ceza davalarında mağdurların itibarı hakkındaki 15 Mart 2001 tarihli Çerçeve Kararının 11 nolu Maddesinin 2 ve 3 nolu paragrafına dayanmaktadır. Mağdurların ikamet ettikleri devletin yetkili makamlarına bildirmelerini sağlayarak şikâyette bulunmasını kolaylaştırmak için tasarlanmıştır. 330. Bu yetkililer, yasaları izin verirse takibatları başlatabilecek ya da söz konusu devletlere uygulanabilir işbirliği belgelerinin ilgili hükümleri uyarınca, şikâyeti suçun işlendiği devletin yetkililerine gönderecektir. 331. Paragraf 3, ceza hususlarında, suçlunun ülkesinde iade edilmesinde veya medeni ve ceza kararlarının uygulanmasında karşılıklı yardımı, anlaşmanın var olması şartına bağlayan Tarafa böyle bir anlaşmayı yapmamış bir Taraf ile yargısal işbirliği için yasal bir temel olarak Sözleşmeyi dikkate alması için yetki vermektedir. Sırasıyla 1957 ve 1959 tarihli Suçlunun Ülkesine İadesi hakkındaki ve Ceza Meselelerinde Karşılıklı Yardım hakkındaki Avrupa Sözleşmelerinin ve onların Protokollerinin mevcut olması nedeniyle, ceza meselelerinde ve suçlunun ülkesine iadesi ile ilgili olarak Avrupa Konseyi üye devletleri arasında hiçbir amaca hizmet etmeyen bu hüküm, üçüncü devletlerin Sözleşmeye taraf olmasını sağlama olasılığı nedeniyle ilgi çekmektedir. 332. Son olarak, paragraf 4 kapsamında Taraflar, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bunlarla mücadeleyi üçüncü devletlere fayda sağlayan, kalkınma yardımı programlarına dahil etmek için çaba göstermelidir. Birçok Avrupa Konseyi üye devleti, hukukun üstünlüğünün tesisi veya konsolidasyonu, yargı kurumlarının geliştirilmesi, suçla mücadele ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmasında teknik yardım gibi çeşitli alanları kapsayan bu tür programları uygulamaktadır. Bu programların bazıları önemli ölçüde kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet ile karşılaşan ülkelerde yürütülmektedir. Bu bağlamda, eylem programlarının Madde 18 paragraf 5 uyarınca mağdurların korunmasını kolaylaştırmak dahil olmak üzere bu şiddet biçimlerini önleme ile ilgili meseleleri dikkate alması ve içermesi uygun görünmektedir. 71 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Madde 63 – Risk altında olan kişilere ilişkin tedbirler 333. Bu hükmün ana amacı, bilgi alışverişini arttırmak ve ilave olarak bu özel durumda bu Sözleşme ile belirlen birtakım suçlar ile ilgili belirli kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet eylemlerinin meydana gelmesini önlemek için Sözleşmenin Taraflarını teşvik etmektir. Bu Sözleşme kapsamı tarafından kapsanan şiddet biçimlerinin bazıları uluslararası boyuta sahip olabilir. Bu nedenle, taslağı hazırlayanlar, bu Sözleşmede belirlenen, zorla evlilik veya kadın sünneti gibi suçların bazılarını tanımlamış ve bir kişinin bahsedilen şiddet eylemlerinin herhangi birisine maruz kalma riski altında olduğuna ilişkin makul kanıt sağlayan bilgiye sahip olan bir Tarafın, bu şiddet eylemlerinin gerçekleşebileceği Taraf Devleti bilgilendirmesi gerektiği ilkesini belirlemiştir. Bilgilerin birincil bir riskin varlığına dair “makul gerekçelere” dayanması gerekmektedir. Taslağı hazırlayanlar, nelerin makul gerekçeleri oluşturduğu hakkındaki kriterlerin Sözleşmede detaylandırılmasının gerekli olduğunu göz önüne almamışlardır. Bu nedenle, vaka bazında toplanan bilgilerden hareketle, bu tür şiddet olaylarının önlenmesi için ne zaman bilgi paylaşımında bulunulacağına karar verilmesi Taraflara bırakılmıştır. Bu bilgi risk altında olan kişilerin lehine alınan koruma emirleri hakkındaki detayları içermektedir. Madde 64 - Bilgiler 334. Madde 64 bu Sözleşmeye uygun olarak belirlenen olası suçu önlemek, böyle bir suç hakkında soruşturmayı başlatmak veya faile dava açmak için devletlerarasında verimli olarak ve zamanında bilgi alışverişini sağlayan özellikle ceza alanında ve uluslararası işbirliği alanında hâlihazırda mevcut olan bir ilkeyi doğrulamaktadır. Özellikle, paragraf 1, talep edilen Tarafın üstlenilen bir eylemin sonucunu talep eden Tarafa iletmesini gerektirmektedir. Paragraf 2, soruşturmaları ile ilgili bilgileri diğer Tarafa iletilmesi seçimini (kullanılan ifade bu eylemi açık bir şekilde zorunlu yapmamaktadır) Taraflara bırakmaktadır. Bu, diğer Tarafın “ön talebi olmadan” yapılabilir. 335. Benzer şekilde paragraf 3, Taraflardan herhangi birinin bilgi (genelde ceza meselelerinde uluslararası işbirliği ile ilgilenen merkezi idare makamını ilgilendiren) aldığında söz konusu bilgileri, iç hukukuna uygun olarak, ilgili yetkililere sunması ilkesini öngörmektedir. Genellikle, ilgili makamlar polis, savcılık veya hâkimler gibi yetki makamlarıdır. İlgili makamlar daha sonra, bilgilerin soruşturulması veya adli takibat için uygun olup olmadığını göz önüne alacaktır. Unutmamak gerekir ki, bu hüküm kapsamında gerekli bilgi alışverişi adli soruşturmalarla veya takibatla sınırlı olmamakta; aynı zamanda koruma kararları da dâhil olmak üzere hukuk davalarına kadar genişlemektedir. Madde 65 – Veri koruma 336. Bu hüküm, bu Sözleşme kapsamı tarafından kapsanan tüm şiddet biçimleri ile ilgili şahsi veriler meselesini düzenlemektedir. Bireyleri, özellikle mağdurları hedef alan olası tehlikeler nedeniyle, onlarla ilgili verilerin herhangi bir koruma veya kontrol olmadan dağıtımı söz konusuysa, Madde 65 özellikle verilerin saklanması ve kullanımı ile ilgili olarak Kişisel Bilgilerin Otomatik İşlenmesi hakkında Bireylerin 72 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete Korunması Sözleşmesine (ETS No 108) atıfta bulunmaktadır. Madde, bu hükmün yukarıda bahsedilen sözleşme kapsamında Taraflarca üstlenilen yükümlülüklere göre uygulanmasını belirtmektedir. Bununla birlikte bu ifade, Sözleşme No 108’e imzacı olmayan Tarafların bu Sözleşmeyi onaylamasına engel teşkil etmemektedir. 108 Nolu Sözleşme, özellikle, kişisel verilerin sadece belirtilen yasal amaçlar için saklanmasını ve bu amaçlar ile uyumlu olmayacak şekilde kullanılmamasını sağlamaktadır. Aynı zamanda, bu verilerin, veri sahibinin teşhis edilmesini mümkün kılacak herhangi bir şekilde veya verilerin kaydedildiği ve saklandığı amaçlar için gerekli olandan daha uzun süre saklanmamasını sağlamaktadır. Sözleşme No. 108, verilere yetkisiz erişimi ve verilerin değiştirilmesini veya ifşasını önleyen uygun güvenlik tedbirlerini almayı zorunlu kılmaktadır. Bölüm IX – İzleme mekanizması 337. Sözleşme Bölüm IX Sözleşmenin Taraflarca etkili bir şekilde uygulanmasının sağlamayı amaçlayan hükümleri içermektedir. Ara raporda, CAHVIO’nun “Komitenin kuvvetli ve bağımsız izleme mekanizmasının tüm Sözleşme Taraflarında bu soruna yeterli yanıt verilmesini sağlamak için en büyük öneme sahip olduğu fikrinde olduğunu” belirtmiştir. Dolayısıyla, taslağı hazırlayanlar Sözleşme tarafından öngörülen izleme sisteminin güçlerinin birisi olması gerektiğini göz önüne almışlardır. İzleme mekanizması Sözleşmenin kapsamını kapsaması için tasarlanmaktadır. Sözleşme kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddete karşı eylem (bundan sonra “GREVIO” olarak anılacaktır) hakkında, “Taraflarca bu Sözleşmenin uygulanmasının izlenmesi” görevi ile, insan hakları, cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet ve ceza hukuku alanlarında ve kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddete yardım etmede ve korumada bağımsız ve oldukça kalifiye uzmanlardan oluşan uzman bir kurum olan uzmanlar Grubunu oluşturmaktadır. Sözleşme aynı zamanda Sözleşme Taraflarının temsilcilerinden oluşan Tarafların Komitesini kurmaktadır. Madde 66 – Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddete karşı eylem hakkındaki uzmanlar grubu (GREVIO) 338. Yukarıda belirtildiği gibi, GREVIO Taraflarca Sözleşmenin uygulanmasını izlemekle görevlidir. En az 10 ve en fazla 15 üyeye sahip olacaktır. 339. Bu Maddenin 2 nolu Paragrafı, Sözleşme Taraflarının vatandaşları olacak GREVIO üyelerini seçerken, coğrafi denge ve cinsiyet dengesini ve bunun yanında çok disiplinli uzmanlığı sağlama ihtiyacını vurgulamaktadır. GREVIO adayları Taraflarca aday gösterilecek ve Taraflar Komitesi tarafından seçilecektir. 340. Paragraf 3 Sözleşmenin onaylarının sayısı ile ilgili olarak GREVIO üyelerinin seçim kriterlerini belirlemektedir. 341. Paragraf 4 GREVIO’daki uzmanların ana yetkinliklerin ve bunun yanında “bağımsızlık ve uzmanlık” olarak özetlenebilen, seçimine ilişkin ana kriterlerin altını çizmektedir. Özellikle, GREVIO üyeleri kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet alanında 73 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete çalışan ilgili aktörleri ve kurumları temsil etmelidir. Taraflarca aday gösterildikleri takdirde, üyeler örneğin STK temsilcilerini içerebilir. 342. Paragraf 5 GREVIO üyelerinin seçimine ilişkin prosedürün (ancak üyelerinin kendisinin seçimi değil) Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceğini belirtmektedir. Bu seçim prosedürünün Sözleşmenin uygulanmasının önemli bir kısmı olduğu şeklide anlaşılabilir. Avrupa Konseyi Sözleşmesi olarak, Taslağı hazırlayanlar böyle bir işlevin Bakanlar Kurulunda kalması gerektiğini ve Taraflarının kendisinin GREVIO üyelerini seçme ile görevli olacağını hissetmişlerdir. Seçim prosedürüne karar vermeden önce, Bakanlar Kurulu tüm Taraflara danışacak ve onların oybirliğiyle onayını alacaktır. Bu gereksinim Sözleşmenin tüm Taraflarının böyle bir prosedürü belirlemesi gerektiğini ve eşit koşullarda olduğu tanımaktadır. 343. Paragraf 6 GREVIO’nun kendi prosedür kuralların belirlemesini ifade etmektedir. 344. Paragraf 7’nin amacı Madde 68 Paragraf 9-14’da verilen ilke ziyaret delegasyonlarının tüm üyelerinin eşit koşullarda olmasını ve aynı imtiyaz ve muafiyetlerden faydalanmasını sağlamaktadır. Avrupa Konseyinin İmtiyaz ve Muafiyetlerine ilişkin Genel Anlaşması sadece üye devletlere açıktır. Ülke ziyaretlerini sağlayan diğer Avrupa Konseyi sözleşmeleri ile ilgili olarak, genel prosedür Bakanlar Kurulunun bir sözleşmeye taraf olmasını geciktirebilen uzun bir işlemle sonuçlanan, üye olmayan devletler tarafından imzalanacak ikili anlaşmayı istemesi içindir. Bu nedenle, ve geleceğe ilişkin ihtiyatlı bir adım olarak, bu hüküm üye olmayan devletlerle ikili anlaşmaları görüşmek için uzun prosedürlerden sakınmak için Sözleşme kurumuna doğrudan dahil edilmektedir. Madde 67 – Taraflar Komitesi 345. Madde 67 yukarıda belirtildiği gibi oluşturulan, siyasi kurum ( “Taraflar Komitesi”) olan izleme sisteminin diğer ayağını oluşturmaktadır. 346. Taraflar Komitesi GREVIO üyelerini seçmek için, Sözleşmenin yürürlüğe girmesini müteakip bir yıl içerisinde Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından ilk kez toplanacaktır. Daha sonra Taraflarının üçte birinin, Avrupa Konseyi Genel Sekreterinin ve GREVIO Başkanının talebi üzerine toplanacaktır. 347. Bu kurumun oluşturulması karar verme sürecinde ve Sözleşmenin izleme prosedüründe olduğu gibi tüm Tarafların eşit katılımını sağlayacak ve aynı zamanda Sözleşmenin düzgün ve etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak için Taraflar arasındaki ve onlar ile GREVIO arasındaki işbirliğini kuvvetlendirecektir. 348. Paragraf 3 Taraflar Komitesinin kendi prosedür kurallarını belirlemesini belirtmektedir. Madde 68 – Prosedür 349. Madde 68 izleme prosedürünün işleyişini ve GREVIO ile Taraflar Komitesi arasındaki etkileşimi detaylandırmaktadır. 74 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 350. Paragraf 1 ve 2 ilgili Tarafın temsilcileri ile bu Sözleşmenin hükümlerini yürürlüğe koymak için her bir Tarafça üstlenilen genel yasal ve diğer tedbirler hakkında bir raporu GREVIO’nun göz önüne almasını belirlemektedir. Bu rapor Tarafça sunulmaktadır ve GREVIO tarafından geliştirilen bir ankete dayanmaktadır. Burada fikir; Sözleşmenin sağlam ve genel uygulaması ile ilgili olarak, Sözleşmeye taraf olurken, Tarafların sahip olduğu yasal ve diğer tedbirlerin ana hattına sahip olmaktır. 351. Paragraf 3 paragraf 1 ve 2’de belirtilen ilk rapor ve değerlendirmeyi müteakip değerlendirme prosedürünün turlara bölünmesini ve GREVIO’nun izlemenin üzerine yoğunlaşacağı hükümleri seçmesini açıklamaktadır. Düşünce GREVIO’nun, her bir turun başında, ilgili süre esnasında izleme prosedürlerine ilişkin hükümleri özerk olarak tanımlamasıdır. 352. Paragraf 4 GREVIO’nun değerlendirmeyi yapmak için en uygun araçları belirleyeceğini belirtmektedir. Bu bir anketi veya bilgi için başka bir talebi içerebilir. “Anket” terimi Sözleşmenin uygulanmasında alınan tedbirler hakkında nitel ve nicel mahiyette bilgi elde etmek için bir takım yazılı sorulardan veya kılavuzlardan bahsetmektedir. Şiddete karşı kadınların korunması hakkında Rec (2002)5 nolu Tavsiyenin uygulanmasına ilişkin izleme çerçevesinin temin ettiği istatistiki/sayısal verilerin toplanmasının ötesine geçmektedir. Ayrıca, bu paragraf ilgili Tarafın GREVIO’nun taleplerine yanıt vermesi gerektiğini açıklamaktadır. Sözleşme Tarafların şiddete karşı kadınların korunması hakkında Rec (2002)5 nolu Tavsiyenin uygulanmasına ilişkin cevap vermesi gerekmemektedir. 353. Paragraf 5 insan haklarının korunması için GREVIO’nun STK’lardan, sivil toplumdan ve bunun yanında ulusal kuruluşlardan bilgi almasına ilişkin önemli bir ilkeyi belirlemektedir. 354. Paragraf 6, 7 ve 8 GREVIO’nun mevcut bilgi kaynağının mümkün olan en iyi şekilde kullanılması ilkesini koymaktadır. Bu aynı zamanda diğer durumlarda halihazırda yapılmış faaliyetler ve işin gereksiz kopyasından sakınmak içindir. 355. Paragraf 9, yan olarak, GREVIO’nun ülke ziyaretlerini düzenleyebileceğinin altını çizmektedir. Taslağı hazırlayanlar ülke ziyaretlerinin izlemenin bir yan aracı olması gerektiğini ve gerektiğinde sadece iki özel durumda yapılması gerektiğini açıklamak istemiştir: 1) eğer elde edilen bilgi yetersizse ve güvenilir bilgi elde etmenin başka bir makul yolu yoksa veya 2) Sözleşmenin ciddi ihlallerinin sayısını veya ölçeğini sınırlamak ve önlemek için problemlerin acil ilgiyi gerektirdiği bir durumu belirten güvenilir bilgileri alması durumunda. Bu ülke ziyaretleri ilgili Tarafın yetkili makamları ile işbirliği içerisinde düzenlenmelidir, bu, ziyaretlerin önceden belirlenmesi ve gereken zamanda bildirilerek ulusal yetkililer ile işbirliği içerisinde tarihin kesinleştirilmesi anlamına gelmektedir. 356. Paragraf 10 ve 11 GREVIO’nun hem rapor hem de sonuçların taslağı hazırlama safhasını açıklamaktadır. Bu hükümlerden, GREVIO’nun raporu ve sonuçları hazırlarken ilgili Taraflar ile diyalog kurmak zorunda olduğu açıkça görülmektedir. GREVIO ilgili Tarafın görüşleri ile birlikte raporunu ve sonuçlarını yayınlayacaktır. Bu 75 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete ilgili Taraf ve hükümleri ile ilgili olarak GREVIO’nun görevini tamamlamaktadır. Benimsenmesini müteakip açıklanan GREVIO’nun raporları ve sonuçları Taraflar Komitesi tarafından değiştirilemez veya tadil edilemez. 357. Paragraf 12 izleme prosedüründe Taraflar Komitesinin rolü ile ilgilenmektedir. Gerekirse uygulanmaları hakkında bilgiler sunmaya ilişkin bir tarih belirleyerek ve Sözleşmenin uygun bir şekilde uygulanmasını sağlamak için işbirliğini teşvik ederek, GREVIO’nun sonuçlarını uygulamak için ilgili Tarafça alınacak tedbirleri belirten tavsiyeleri Taraflar Komitesinin benimsemesini belirtmektedir. Bu mekanizma Taraflar arasında diyaloga “siyasi” bir boyut verirken izleme işlevinde GREVIO’nun bağımsızlığına saygı sağlayacaktır. 358. Paragraf 13, 14 ve 15 Sözleşme tarafından kapsanan şiddet eylemlerinin herhangi birisinin ciddi, ağır veya sürekli biçimini önlemek için o Tarafça alınan tedbirler ile ilgili olarak ilgili Tarafça bir raporun sunulmasını talep etmek için GREVIO’nun yetkili olmasına göre özel bir prosedür sağlamaktadır. Özel bir rapor talep etmeye ilişkin durum GREVIO’nun Sözleşmenin bir takım ciddi ihlallerinin sayısını veya ölçeğinin sınırlamak veya önlemek için problemlerin ani bir ilgi gerektirdiği bir durumu belirten güvenilir bilgi almasıdır. Alınan bilgi temelinde (ilgili Tarafça ve herhangi bir başka bilgi kaynağı tarafından), GREVIO bir araştırma yapması ve acilen GREVIO’ya rapor etmesi için bir veya birkaç üyesini atayabilir. Atanan “raportörlerin” ana görevi tüm gerekli bilgileri toplamak ve özel durumla ilgili gerçekleri belirlemek olmalıdır. GREVIO’nun prosedür kuralları bu “araştırma prosedürünün” işleyiş detaylarını tespit edecektir. Bununla birlikte, ana amaç, gerekli güvenilir bilgiye göre, şiddetin aynı eylemlerinin önemli bir sayısının dahil olduğu yerlerde GREVIO’nun durumları daha iyi bir açıklamaya ve anlayışa sahip olmasını sağlamaktır. Araştırmanın bulguları ilgili Tarafa ve uygunsa, görüş ve öneriler ile birlikte Taraflar Komitesine ve Avrupa Konseyi Bakanlar Kuruluna gönderilecektir. Madde 69 – Genel tavsiyeler 359. CEDAW Madde 21(1)’den feyz alarak, bu madde uygun olan yerlerde GREVIO’nun bu Sözleşmenin uygulanması hakkındaki genel tavsiyeleri benimseme imkanını sağlamaktadır. Genel tavsiyeler tüm Taraflar için ortak bir anlama sahiptir ve bu Sözleşmede bulunan maddeleri veya konularla ilgilidir. Ülkeye özgü değillerdir. Bu genel tavsiyeler yasal olarak bağlayıcı olmamasına rağmen, Sözleşmedeki farklı konular için daha büyük bir anlayış geliştirerek ve Sözleşmede bulunan hükümlerin etkili bir şekilde uygulanmasına katkıda bulunabilen açık bir kılavuz sunarak Taraflar için önemli bir referans sunmaktadır. Bu tavsiyeler gelecekteki izleme turlarının bir parçası olmalıdır. Madde 70 – Parlamentonun izlemeye dahil olması 360. Bu hüküm bu Sözleşmenin uygulanmasını izlemede ulusal parlamentoların rolünü belirtmektedir. Paragraf 1 ve 2’de, ulusala parlamentoların izlemeye katılması için davet etmek (paragraf 1) ve danışma için onlara GREVIO’nun raporlarını sunmak (paragraf 2) için Tarafların yükümlülüğünü içermektedir. Taslağı hazırlayanlar bir çok durumda yasal değişiklikleri gerektiren Sözleşmeyi uygulamada ulusal parlamentoların 76 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete üstleneceği önemli rolü vurgulamaktadır. Sonuç olarak, Sözleşmenin uygulanmasında değerlendirmeye ulusal parlamentoların dahil olmasının gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. 361. Bu hükmün 3 nolu paragrafı bu Sözleşmenin uygulanmasında Taraflarca alınan tedbirlerin izlenmesine Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin katılımını belirtmektedir. Bir Avrupa Konseyi Sözleşmesinde bu türün ilk hükmü, Parlamenterler Meclisinin Sözleşmenin uygulamasının düzenli olarak değerlendirmesini yapması için davet edileceğini belirtmektedir. Bu hüküm ile, taslağı hazırlayanlar Parlamenterler Meclisinin kadınlara karşı şiddet meselesini Avrupa Konseyinin ve üye devletlerinin siyasi gündemine koymak için oynadığı önemli rolü tanımak istemiştir. Meclisin bu meseleye ilişkin eskiden beri süregelen taahhüdünü ve bu alandan benimsenen yüksek sayıdaki tavsiyeleri müteakip, Meclisin bu Sözleşmenin izlenmesine katılımı sonuçlarını önemli ölçüde arttıracaktır. Bölüm X – Sözleşmenin diğer uluslararası belgeler ile ilişkisi Madde 71 – Sözleşmenin diğer uluslararası belgeler ile ilişkisi 362. Madde 71, Sözleşme ile diğer uluslararası belgeler arasındaki ilişkiyi ele almaktadır. 363. Anlaşmalar Kanunu hakkındaki 1969 Viyana Sözleşmesi uyarınca, Madde 71, Sözleşmenin kapsadığı meseleleri ele alan diğer anlaşmalar – çok taraflı veya iki taraflı – ile veya belgelerle Sözleşmenin uyumlu bir biçimde bir arada var olmasının sağlamasını amaçlar. Söz konusu belgeler; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi ve Protokolleri, Avrupa Sosyal Şartı (revize, ETS No. 197), İnsan Ticaretiyle Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ve İhtiyari Protokolü, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve çocukların silahlı çatışmaya katılması, çocukların satılması ve çocuk fuhuşu ve çocuk pornosu hakkındaki İhtiyari Protokolleri, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme ve onun İhtiyari Protokolü, Mültecilerin Statüsü hakkındaki 1951 Sözleşmesi ve onun İhtiyari Protokolleri ve Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi gibi belgeleri içermektedir. 364. Bu Sözleşme, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarını korumayı kuvvetlendirmek ve onları desteklemek için tasarlanmıştır. Bu nedenle, madde 71, paragraf 1, bu Sözleşme Taraflarının aynı zamanda imzacısı olduğu veya olacağı ve bu Sözleşme tarafından düzenlenen hususlarda hükümler içeren diğer uluslararası belgelerden doğan yükümlülüklerinin bu Sözleşmeden etkilememesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu hüküm, bu Sözleşmenin kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının haklarını korumak ve onlara en yüksek seviyede koruma sağlamak olan genel amacını bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır. 365. Madde 71, paragraf 2, Sözleşmenin düzenlediği hususlarla ilgili olarak Tarafların ikili veya çok taraflı anlaşmalar – veya başka bir yasal belge – düzenleyebileceğini açık 77 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete bir şekilde belirtmektedir. Bununla birlikte ifade, Tarafların bu Sözleşmeyi ihlal eden herhangi bir anlaşmayı yapmasına açıkça izin vermemektedir. Bölüm XI – Sözleşme hükümlerinde değişiklik 366. Sözleşmenin hükümlerine yapılacak değişiklikler Taraflarca teklif edilebilir. Söz konusu değişiklik teklifleri; Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve tüm Avrupa Konseyi üye devletleri, imzacılar, Taraflar, Avrupa Birliği ve Sözleşmeyi imzacı veya taraf olmaya davet edilen tüm devletlere iletilmelidir. 367. Bir sonraki adım olarak, Bakanlar Komitesi değişikliği inceler ve kabul eder. Değişikliğe karar vermeden önce, Bakanlar Komitesi Sözleşmenin tüm Taraflarının görüşüne başvuracak ve oybirliğiyle rızalarını alacaktır. Bu koşul, tüm Sözleşme Taraflarının değişiklerle ilgili karar verme sürecine katılması gerektiğini ve eşit koşullarda olduğunu tanımaktadır. Bölüm XII – Nihai hükümler 368. Bazı istisnalar ile, bu bölümdeki hükümler özünde Şubat 1918 tarihindeki Milletvekillerin 315. toplantısında Bakanlar Komitesinin onayladığı, Avrupa Konseyi içerisinde akdedilen Sözleşmeler ve Anlaşmalar için Model Nihai Hükümlerine dayanmaktadır. 73-78 nolu maddeler, model hükümlerin standart dilini kullanmakta ya da Avrupa Konseyindeki uzun yıllara dayanan anlaşma uygulamalarına dayanmaktadır. Madde 73 – Sözleşmenin etkisi 369. Madde 73, iç hukuk hükümlerini ve kadına yönelik şiddete ve aile içi şiddete karşı kişilere ilave koruma sağlayan bağlayıcı uluslararası belgelerini güvence altına almakta olup, bu Sözleşme bu korumayı sınırlayacak şekilde yorumlanmayacaktır. “Daha uygun haklar” ifadesi, bir kişiyi Sözleşme kapsamında sağlanandan daha uygun bir pozisyona koyma imkanından bahsetmektedir. Madde 74 – Anlaşmazlıkların çözümü 370. Taslağı hazırlayanlar, Tarafları Sözleşmenin uygulanması veya yorumlanması ile ilgili herhangi bir anlaşmazlık durumunda öncelikle barışçıl çözüm yolları aramakla yükümlü kılan bir anlaşmazlık çözümü maddesinin Sözleşme metnine dahil edilmesinin önemli olduğunu düşünmüşlerdir. 371. Bu maddenin birinci paragrafında bahsedilen barışçı çözümün çeşitli türleri (görüşme, uzlaşma ve hakem kararıyla çözüm) uluslararası hukuk kapsamında yaygın bir şekilde tanınmaktadır. Bu çözüm yöntemleri kümülatif değildir, bu nedenle Taraflar, diğer barışçı çözüm yöntemlerine başvurmadan önce tüm çözüm yollarını tüketmek zorunda değildir. Anlaşmazlıkları çözmeye ilişkin herhangi bir prosedüre ilgili Taraflarca karar verilecektir. 372. Paragraf 2, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin eğer Sözleşmenin uygulanması veya yorumlanması ile ilgili bir anlaşmazlık ortaya çıkarsa Tarafların 78 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete kullanabileceği adli olmayan bir prosedür koymasını sağlamaktadır. Taslağı hazırlayanlar, Uluslararası Adalet Divanı’nın tabi olduğu adli prosedürlere; işbu Sözleşmenin hazırlanmasına katkıda bulunan birçok Devletin söz konusu yargı kurumunun emredici yetkisini kabul etmediği ve de bu Sözleşmenin yetkilerini de kabul etmek istemediği için atıfta bulunmamayı tercih etmiştir. Bununla birlikte, bu madde anlaşmazlık içinde olan Tarafların aralarında anlaşmaları halinde meselelerini Uluslararası Adalet Divanı’na taşımasına engel olmamaktadır. Madde 75 – Sözleşmenin imzalanması ve yürürlüğe girmesi 373. Paragraf 1, Sözleşmenin sadece Avrupa Konseyi üye devletleri için imzaya açık olmayıp aynı zamanda Avrupa Birliği ve tanzim edilmesinde yer almış Avrupa Konsey üyesi olmayan devletler (Kanada, Vatikan, Japonya, Meksika ve Birleşik Devletler) için de imzaya açıktır. Sözleşme yürürlüğe girdiğinde, paragraf 3 uyarınca, bu hüküm tarafından kapsanmayan diğer üye olmayan devletler Madde 76, paragraf 1 uyarınca Sözleşmeye taraf olması için davet edilebilir. 374. Paragraf 3, Avrupa Konseyi Genel Sekreterinin bu Sözleşmenin onama, kabul veya tasdik araçlarının emanetçisi olduğunu belirtmektedir. 375. Paragraf 3, Sözleşmenin 10’da yürürlüğe girmesi için gerekli olan onama, kabul veya tasdik sayısını belirtmektedir. Bu sayı, devletlerin önemli bir grubunun kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve mücadele meselesinin çözümü için başarılı girişimlerde bulunmasının gerekli olduğu inancını yansıtmaktadır. Ne var ki bu sayı, Sözleşmenin yürürlüğe girmesinin gereksiz ölçüde gecikmesini önlemeye yetecek kadar yüksek değildir. Örgütün anlaşma yapma uygulamasına uygun olarak, ilk on devletin en az sekizi Avrupa Konseyi üyesi olmalıdır. Madde 76 – Sözleşmeye taraf olma 376. Taraflara görüşü ve oybirliğiyle onayını aldıktan sonra, Bakanlar Komitesi Sözleşmenin hazırlanmasına katılmamış Avrupa Konseyi üyesi olmayan bir devleti Sözleşmeye taraf olmaya davet edebilir. Bu karar, Avrupa Konseyi Tüzüğü Madde 20.d’de öngörüldüğü gibi, üçte iki çoğunluk ve bu Sözleşme Taraflarının oybirliğini gerektirmektedir. Madde 77 – Bölgesel uygulama 377. Paragraf 1, Sözleşmenin uygulanacağı bölgeleri belirtmektedir. Burada, belirtmek gerekir ki, Tarafların geçerli bir sebep olmadan Sözleşmenin uygulamasından bölgesinin bazı kısımlarını muaf tutması, Sözleşmenin amacı ve hedefine uygun olmayacaktır (Sözleşmede ele alınan meselelerde uygulanan farklı yasal sistemlerin mevcut olması gibi). 378. Paragraf 2, Sözleşmenin uygulanmasının uluslararası ilişkilerinin idaresinden Tarafların sorumlu olduğu bölgeler veya Tarafların onlar namına taahhüt vermeye yetkili olduğu bölgelere uzatılması ile ilgilidir. 79 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete 379. Bu özel Sözleşme ile ilgili olarak ve Madde 44’teki hükümlere halel getirmeksizin, bu Sözleşme uygulama bölgesini aşan yükümlülükler doğurmaz. Madde 78 - Çekinceler 380. Madde 78, bu maddenin 2 ve 3 nolu paragraflarda belirtilen istisnai haller dışında, bu Sözleşmenin herhangi bir hükmüne herhangi bir çekince koyulamayacağını belirtmektedir. Paragraf 2 ve 3’e göre yapılan çekince bildirimleri, ilgili Tarafın hangi sebeple çekince koyduğuna açıklama getirmelidir. 381. Bu maddenin 2 nolu paragrafında listelenen başlıklar, uzlaşma sağlamak için sarf edilen çabalara rağmen, taslağı hazırlayanların oybirliğiyle anlaşmaya varamadığı hükümlerdir. Söz konusu çekinceler, Tarafların bazı temel yasal kavramları korumasına izin verirken, Sözleşmenin mümkün olan en geniş ölçüde onay almasını sağlamaya yöneliktir. İlgili hükümler şunlardır: Madde 30, Paragraf 2 (devlet tazminatı); Madde 44, paragraf 1 e, 3 ve 4 (yargı yetkisi); Madde 55, paragraf 1 (çekişmesiz ve resen yargı); Madde 58 (zamanaşımı kanunu); Madde 59 (ikamet statüsü). Unutmamak gerekir ki; madde 55 paragraf 1’e yapılacak çekincelere ancak hafif suçları düzenleyen Madde 35 kapsamında müsaade edildiği ve keza Madde 58’e konulacak çekincelere sadece Madde 37, 38 ve 39 kapsamında müsaade edildiği için Madde 55 ve 58’e çekince koyma imkanı daha kısıtlı tutulmuştur. 382. Paragraf 3, Madde 33 (psikolojik şiddet) ve 34 (Takipçi Taciz) ile ilişkili olarak özel bir çekince biçimine olanak sağlamaktadır. Taraflar, bu maddelerde bahsedilen davranışlar için cezai yaptırımlar yerine cezai olmayan yaptırımlar uygulama hakkını saklı tutabilir. Dolayısıyla, bu itiraz olasılığı bahsedilen maddelere bir bütün olarak uygulanmaz fakat sadece Taraflarca ulusal seviyede uygulanabileceği şekilde uygulanabilir. 383. Paragraf 4, herhangi bir zamanda itirazları geri çekmeyi mümkün kılarak, Sözleşmenin hükümlerini içeren mevzuat hükümleri arasındaki ayrılıkları gelecekte azaltmayı amaçlamaktadır. Madde 79 – İtirazların geçerliliği ve incelenmesi 384. İtirazlar, Sözleşme tarafından sağlanan standartların düzenli bir şekilde uygulanmasına ilişkin istisnalardır. Bu nedenle, taslağı hazırlayanlar, Tarafların çekincelerini kaldırması veya sürdürmeye ilişkin sebepleri belirtmesini için teşvik etmek için, itirazların periyodik olarak incelenmesini sağlamanın uygun olacağını düşünmüşlerdir. Paragrafa 1’e göre, Madde 78, paragraf 2 ve 3’te bahsedilen itirazlar, 5 yıllık geçerlilik süresi ile sınırlıdır. Bu süre, bir yandan mevcut itirazların ihtiyaç doğdukça kademeli olarak giderilmesi hedefi ile diğer yandan itirazlarını ulusal seviyede yeniden incelemeleri için Tarafları zaman tanınması hususu arasında bir denge sağlanması amacıyla belirlenmiştir. Bu sürenin bitiminde, itirazlar açık bir şekilde yenilenmemişse, düşmüş kabul edilecektir. Her durumda, Tarafların mevcut itirazlar ile ilgili olarak niyetlerini Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bildirmesi gerekmektedir. 385. Paragraf 2, yenilenmeyen itirazların otomatik olarak iptaline ilişkin prosedürü içermektedir. Son olarak, Madde 79 paragraf 3’e göre, Taraflar yenilenmeden önce 80 Açıklayıcı Metin– CETS 210 – Kadına yönelik ve aile içi şiddete veya talep üzerine itirazın devamını haklı çıkaran gerekçeler hakkında GREVIO’ya açıklamada bulunacaktır. Bir çekincenin yenilenmesi durumlarında, GREVIO tarafından önceden talepte bulunulmasına gerek yoktur. Her durumda, GREVIO itirazlarının devamını doğrulamak için Tarafça sağlanan açıklamaları inceleme imkânına sahip olacaktır. Madde 80 – Kaldırılacağını duyurma 386. Anlaşmalar Kanunu hakkındaki Birleşmiş Milletler Viyana Sözleşmesi uyarınca, Madde 80 herhangi bir Tarafın Sözleşmenin kaldırılacağını duyurmasına izin vermektedir. Madde 81 – Bildirim 387. Madde 81, Sözleşmenin emanetçisi olarak, Avrupa Konseyi Genel Sekreterinin yapması gereken bildirimleri listelemektedir ve aynı zamanda bu bildirimlerin alıcılarını tayin etmektedir (devletler ve Avrupa Birliği). 81