Slayt 1

advertisement
KARBONHİDRATLAR
• C, H, O’den oluşmuş organik moleküllerdir. Bazı
karbonhidratlar, aynı zamanda N, P veya S de içerirler.
• Yapılarında fonksiyonel grup olarak; alkol grubu ile
birlikte ya aldehit ya da keton grubu bulunur.
Karbonhidratların Biyolojik Fonksiyonları
• Canlıların
besin
gereksinimlerinin
büyük
bölümü
karbonhidratlardan karşılanır ve çoğu canlı için başlıca enerji
kaynağıdırlar. (Kan şekeri olarak bilinen ve vücudun en önemli
karbonhidratı olan glukoz, insan dokularının en önemli yakıtıdır.)
• Hücre zarının bileşimine katılırlar.
• Bazı karbonhidrat polimerleri, bakteri ve bitkilerin hücre
duvarlarında ve hayvanların bağ dokularında yapısal elemanlar
olarak işlev görürler.
• Karbonhidratlar; basit şekerler halinde bulunabildikleri gibi,
birbirlerine bağlanarak disakkaritleri ve polisakkaritleri veya
organik ve inorganik moleküllere bağlanarak daha karmaşık yapıları
oluştururlar. Örneğin; pürin, pirimidin gibi azotlu bazlara ve fosforik
asite
bağlanarak nükleik asitleri, proteinlere bağlanarak
glikoproteinleri, lipidlere bağlanarak glikolipidleri oluştururlar.
Yada basit şekerlerin yapılarındaki fonksiyonel grupların
yükseltgenmesiyle, indirgenmesiyle, fosforillenmesiyle yada
asetillenmesiyle türev şekerler denilen grup(şeker fosfatları, amino
şekerler, şeker alkolleri) oluşmaktadır.
KARBONHİDRATLARIN SINIFLANDIRILMASI
Karbohidratlar, polimerizasyon derecesine göre 4 sınıfa
ayrılırlar.
Monosakkaritler,
karbohidratların
basitleridirler.
İki
birleşmesiyle
oluşurlar.
en
monosakkaritin
disakkaritler
Oligosakkaritler, 3-9 arasında
aynı
ya
da
farklı
monosakkaritlerin birleşmesiyle
oluşurlar.
Polisakkaritler, monosakkarit
polimerleridirler; 10 ve daha
fazla monosakkarit içerirler.
MONOSAKKARİTLER
• Basit şekerlerdir. Hidroliz yoluyla daha küçük moleküllü basit
karbonhidratlara
ayrışmazlar;
disakkaritlerin,
oligosakkaritlerin ve polisakkaritlerin alt ünitelerini
oluştururlar.
• Monosakkaritlerin aldehit grubu içerenleri aldoz, keton grubu
içerenleri ketoz olarak adlandırılır.
Monosakkaritler, moleküllerindeki toplam karbon sayılarına göre
de triozlar, tetrozlar, pentozlar, heksozlar şeklinde
adlandırılırlar.
• İnsan için fizyolojik bakımdan en önemli olan
monosakkaritler: glukoz(6C), galaktoz(6C), fruktoz(6C),
riboz(5C) ve deoksiriboz(5C)’dur.
• Glukoz, insan kanında bulunan en önemli monosakkarittir.
İnsan dokularının enerji ihtiyacının büyük bölümü, kan
glukozundan sağlanır.
• GLUKOZ
GALAKTOZ
FRUKTOZ
Riboz ve deoksiriboz, nükleik asitlerin yapısında
bulunur. Riboz, RNA’nın, deoksiriboz DNA’nın
yapısında bulunur. Her ikisi de 5C’lu monosakkaritler
olup, ikisinin birbirinden farkı; deoksiribozda, riboza
göre bir O(Oksijen) atomunun eksik olmasıdır.
DİSAKKARİTLER
• İki monosakkaritin glikozid bağları ile birleşmesiyle
oluşan şekerlerdir. Bunlar;
Maltoz
yapısında)
(nişastanın
Laktoz (sütün yapısında)
Sukroz (Sakkaroz) (meyve
ve sebzelerin yapısında)
önemli disakkaritlerdir
İnsan için fizyolojik bakımdan önemli disakkaritler:
OLİGOSAKKARİTLER
• 3-9 monosakkarit ünitesinin glikozidik bağlarla
birleşmesiyle oluşurlar. Ör: Melozitoz, maltodekstrin,
rafinoz vb…
POLİSAKKARİTLER
• Çok sayıda monosakkarit ünitesinin glikozidik bağlarla
birleşmesiyle
oluşan
molekül
yapısındaki
karbonhidratlardır.
• Doğada bulunan karbohidratların çoğu, yüksek moleküler
ağırlıklı polimerler olan polisakkaritler halindedirler.
• Polisakkaritler birbirlerinden zincirleri boyunca tekrarlayan
monosakkarit ünitelerinin benzerliği, bu üniteleri bağlayan
bağların tipi ve dallanma derecesi bakımından farklıdırlar;
buna göre homopolisakkaritler ve heteropolisakkaritler
olmak üzere iki grupta incelenirler.
• HOMOPOLİSAKKARİTLER, tek tip monomerik ünite
içeren polisakkaritlerdir. Homopolisakkaritlerin 2 tipi vardır.
•
1-Depo Homopolisakkaritler: Yakıt olarak kullanılan
monosakkaritlerin depo formları olarak işlev görürler.
Doğadaki en önemli depo homopolisakkaritler, bitki
hücrelerinde nişasta, hayvan hücrelerinde glikojendir.
•
2-Yapısal Homopolisakkaritler: Bitki hücre duvarlarında
yapısal elemanlar olarak işlev görürler. Selüloz ve inulin
yapısal homopolisakkaritlerdir.
Homopolisakkaritler
• depo
homopolisakkaritler
Nişasta
Glikojen
• yapısal
homopolisakkaritler
Sellüloz
İnulin
Nişasta, bitki hücrelerindeki depo homopolisakkarittir; amiloz ve
amilopektin olmak üzere iki tip glukoz polimeri içerir.
• Amiloz, glikozid bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış glukoz
ünitelerinin dallanmamış uzun zincirlerinden oluşmuş bir
glukoz polimeridir.
• Amilopektin, glikozid bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış
glukoz ünitelerinin uzun zincirlerinin her 24-30 glukoz
kalıntısında bir dallanması suretiyle oluşmuş bir glukoz
polimeridir.
Glikojen, hayvansal dokuların depo homopolisakkaritidir.
Karaciğer ve kasta bol bulunur.
Organizma için enerji deposudur.
Yapısı nişastadaki amilopektine benzer, ancak daha çok
dallanmıştır.
Karaciğerdeki glikojenin işlevi, yemek aralarında kana glukoz
vererek ya da yemeklerden sonra kanda yükselen glukozu
bağlayarak kan glukozunun belirli sınırlar arasında korunmasını
sağlamaktır.
Yapısal homopolisakkaritler, bitki hücre duvarlarında, yapısal
elemanlar olarak işlev gören polisakkaritlerdir. Bitkilerin hücre
duvarlarında sellüloz önemli bir yapısal homopolisakkarittir.
• Sellüloz: glikozid bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış glukoz
ünitelerinin dallanmamış uzun zincirlerinden oluşmuş bir glukoz
polimeridir:
• Sellüloz, fibröz, çok sert, suda çözünmeyen bir maddedir; bitkilerin hücre
duvarlarında, özellikle yaprak sapları, ağaç gövdeleri ve bitki dokularının
odun kısımlarında bulunur.
• İnsanlarda selülozu sindiren enzim sellülaz bulunmaz. Bu nedenle, selüloz
insan vücudunda hidroliz edilemez.
• Selüloz, bağırsaklarda dışkının kitlesini oluşturur. Besin maddelerinin
arasını açarak, sindirim enzimlerinin etki alanını artırır ve bağırsakların
daha iyi çalışmasını sağlar.
İnülin, glikozid bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış fruktoz
ünitelerinin dallanmamış uzun zincirlerinden oluşmuş bir
fruktoz polimeridir. İnulin, doğada çeşitli bitkilerin köklerinde,
enginar, soğan, sarımsak gibi bitkilerin yumrularında bol
miktarda bulunur.
• HETEROPOLİSAKKARİTLER, tekrarlayan iki veya daha
fazla farklı tip monomerik ünite içeren polisakkaritlerdir.
Heteropolisakkaritler, tüm organizmalar için ekstrasellüler
destek sağlarlar.
• Peptidoglikanlar
•
•
Bakteriyel hücre duvarlarının rijid komponentidirler.
Hiyaluronik asit, Kondroitin
sülfatlar,
Glikozaminoglikanlar
Dermatan sülfat, Keratan sülfatlar, Heparan
sülfat, Heparin. Karbonhidrat+Protein’den
(mukopolisakkaritler)
oluşurlar.
Karbonhidrat ve protein birimlerinin birbirlerine
Glikoproteinler
bağlanmasıyla oluşmuş bileşiklerdir.
• Glikolipidler
• Proteoglikanlar
Karbonhidrat ve lipidlerin birbirlerine bağlanmasıyla
oluşurlar. Hücre membranlarında bulunurlar. Hücresel
reseptör görevleri vardır.
Glikozaminoglikanlara proteinlerin bağlanması ile
oluşurlar.
Peptidoglikan,
bakteriyel
hücre
duvarlarının
rijid
komponentidir.
N-asetil
glukozamin (NAGA) ve Nasetil muramik asit (NAMA)
ünitelerinin art arda glikozid
bağları vasıtasıyla birbirine
bağlanmasıyla
oluşmuş
heteropolisakkarittir.
Glikozaminoglikanlar
(mukopolisakkaritler),
tekrarlayan
disakkarit
ünitelerinin
düz
polimerlerinden
oluşmuş
bileşiklerdir.
Glikozaminoglikanlarda
tekrarlayan
disakkarit
ünitelerinde
iki
monosakkarit
türevinden
biri daima ya N-asetil
glukozamin ya da N-asetil
galaktozamin’dir.
Glikoproteinler, %50’den daha fazla karbohidrat içerebilen, fakat
genelde protein içeriği baskın olan bileşiklerdir. Glikoproteinlerde
karbohidrat kısmı proteindeki serin, treonin veya asparajin amino
asidine glikozit bağı ile bağlanmıştır.
Glikoproteinler, organizmada çeşitli fonksiyonlara sahiptirler.
Fonksiyon
Örnek
Yapı
Kollajen
Kayganlaştırma, koruma
Epiteliyal musinler, sinovyal sıvı glikoproteinleri
Transport
Seruloplazmin, transferrin
Endokrin regülasyon
Tirotropin, koriyonik gonadotropin, eritropoietin
Kataliz
Proteazlar, nükleazlar, glikozidazlar, hidrolazlar
Savunma
İmmünoglobulinler, kompleman proteinleri, interferon
Membran reseptörü
Hormon, asetil kolin ve kolera toksini reseptörleri
Antijenler
Kan grubu maddeleri
Hücre-hücre etkileşimi
Fibronektin, laminin, kondronektin
Proteoglikanlar, çok büyük, proteinli agregatlardır. Bir
glikozaminoglikan olan hiyalüronatın çok uzun ipliklerine
yaklaşık 40 nm aralıklarla ve nonkovalent olarak iç protein
moleküllerinin bağlanması ve her iç proteine de daha kısa
glikozaminoglikan
molekülleri
bağlanmasıyla
oluşurlar.
Proteoglikanlar, bir organizmada hücrelerin arasında bulunan
"dolgu" maddesi olan ekstraselular matriksinin büyük bir
bileşenidirler.
Glikolipidler (glikosfingozidler), Karbonhidrat ve lipid
birimlerin birbirlerine bağlanmasıyla oluşan bileşiklerdir.
Glikolipidler, hücreler arası iletişimden sorumludurlar.
KARBOHİDRAT METABOLİZMASI
• Karbonhidratların vücuda alınması
(Günlük besin maddelerinin yaklaşık % 50-60’ı
karbonhidrattır.)
Örneğin; 300 gr alırsak,
nişasta (160 g)
sakkaroz (120 g)
laktoz (30 g)
glukoz ile fruktoz (10 g)
Bitkisel besinlerle bol miktarda selüloz, nişasta ve sakkaroz alınır; hayvansal
besinlerle ise glikojen ve laktoz alınır.
KARBOHİDRATLARIN SİNDİRİMİ
• Diyette bulunan polisakkaritler ve
disakkaritlerdeki glikozidik bağlar
sindirim kanalında genel adı
glikozidazlar
olan
enzimlerle
parçalanır (sindirilirler).
• Karbonhidrat sindirimi, ağız ve
bağırsak lümeninde gerçekleşir.
• Karbonhidratların
sindirimi,
tükrükte bulunan α-amilaz ile
başlar. (Sindirimi ağızda başlayan
tek
besin
maddesi
karbonhidratlardır.)
• Nişasta ve glikojen, tükürükteki
-amilaz etkisiyle ağızda enzimatik
olarak parçalanmaya başlar.
• Karbonhidrat sindirimi, midedeki yüksek asiditenin tükrük αamilaz’ını inaktive etmesi nedeniyle midede duraksar.
• Asidik mide içeriğinin ince bağırsağa ulaşması ile; mide içeriği
pankreastan salınan bikarbonatla (HCO3-) (ince bağırsaktan
salınan sekretin hormonunun pankreası uyarması ile HCO3- salınır)
nötralize edilip, pankreastan salınan pankreatik α-amilaz (ince
bağırsaktan salınan kolesistokinin hormonunun pankreası uyarmasıyla
pankreatik α-amilaz salınır) ve ince bağırsak glikozidazı ile
sindirim devam ettirilir.
• Pankreas -amilazı, polisakkaritlerdeki glikozid bağlarını;
bağırsak glikozidazı ise oligosakkaritlerdeki glikozid bağlarını
hidroliz eder.
• Tükürük -amilazı, pankreas -amilazı ve ince bağırsak
glikozidazı etkisiyle gerçekleşen karbohidrat sindirimi sonunda
ince bağırsak lümeni içinde maltoz, izomaltoz, laktoz ve sakkaroz
disakkaritleri ile glukoz, fruktoz ve galaktoz gibi monosakkaritler
bulunur.
• Beslenme ile alınan karbonhidratların bağırsak lümeninden emilebilir
olmaları için, monosakkaritlere kadar indirgenmeleri gerekir. Aksi
halde emilmezler ve dışarı atılırlar.
KARBOHİDRATLARIN EMİLİMİ
•Disakkaritler, ince bağırsak epitel hücresi zarında yerleşik uygun
disakkaridaz (maltaz, izomaltaz, sakkaraz ve laktaz) enzimleri
tarafından
tutulurlar;
geçiş
sırasında
hidrolizlenerek
monosakkaritlere ayrılırlar ve böylece oluşan monosakkaritler ince
bağırsak epitel hücresi içine ve oradan da kan dolaşımına geçerler.
• Karbonhidrat sindiriminin ürünleri olan monosakkaritler
duedonum ve üst jejenumdan emilerek vena porta (kapı
toplardamarı) ile karaciğere gelirler. % 60 kadarı karaciğer
tarafından tutulur. Geri kalanı da genel kan dolaşımına
geçer.
KAN ŞEKERİ
Kan şekeri deyince, kan glukoz düzeyi
anlaşılır.
Sağlıklı bir erişkinde, normal kan
glukozu düzeyi, 8-12 saatlik açlıktan
sonra 70-100 mg/dL kadardır.
Vücutta bazı olaylar kana glukoz
vericiyken, bazı olaylar kandan glukoz
alıcıdırlar.
Kana glukoz veren olaylarla kandan
glukoz alan olaylar arasındaki denge ile
kan glukoz düzeyi ayarlanmaktadır.
Kan glukoz düzeyini düşürücü yönde
etkili olan olaylar ile kan glukoz
düzeyini yükseltici yönde etkili olan
olaylar, karbohidrat metabolizmasını
oluştururlar.
KARBONHİDRAT METABOLİZMASI
İnsan vücudunda karbonhidratların kullanıldığı 6 önemli
metabolik yol vardır.
Bunlar:
• 1-Glikoliz
• 2-Sitrik Asit Siklusu(Krebs Devri, Trikarboksilik Asit
Siklusu(TCA))
• 3-Glikojenez
• 4-Glikojenoliz
• 5-Hekzos Monofosfat Yolu(Pentoz Fosfat Yolu)
• 6-Glukoneogenez
KANDAN GLUKOZ ALAN OLAYLAR(KAN
GLUKOZUNU DÜŞÜREN OLAYLAR)
• Glukozun oksidasyonu
1-(glukozun önce pirüvata dönüşümü (glikoliz) sonra
pirüvatın anaerobik koşullarda laktata dönüşümü, aerobik
koşullarda ise sitrik asit döngüsünde yıkılımı)
2-(glukozun pentoz fosfat yolunda yıkılımı)
•
•
•
•
Glikojenez (glukozdan glikojen sentezi)
Liponeojenez (glukozun yağ asitlerine ve yağa dönüşümü)
Glukozdan kompleks karbonhidratların oluşumu
Kan glukoz düzeyinin böbrek eşiği olan 160–180 mg/dl’ı
aştığı durumlarda idrarla glukoz atılımı (glukozüri)
KANA GLUKOZ VEREN OLAYLAR(KAN GLUKOZUNU
YÜKSELTEN OLAYLAR)
Diyetle karbonhidrat alınması.
Bağırsaktan karbohidrat emilimi
Glikojenoliz
(glikojenden
glukozun açığa çıkışı olayı)
Glukoneojenez
(karbonhidrat
olmayan prekürsörlerden hücre
içinde glukoz biyosentezi)
**Glikojenoliz ve glukoneojenez,
diyetle alınan glukozun yeterli
olmadığı durumlarda kana glukoz
sağlayan olaylardır
Glikoliz
Heksokinaz, glukokinaz
Hücrenin sitoplazmasında 6 karbonlu
glukozun, enerji(ATP şeklinde) ve
diğer metabolik yolların ara
ürünlerini oluşturmak üzere; 10
basamaklı bir yolla, 2 molekül 3
karbonlu pirüvata yıkılması olayıdır.
Glikolize uğrayan her glukoz
molekülü için net 2 molekül ATP
oluşmaktadır.
Glukoz fosfat izomeraz
6-fosfofruktokinaz
Aldolaz
Triozfosfat izomeraz
Gliseraldehit-3-fosfat
dehidrojenaz
Fosfogliserat kinaz
Fosfogliseromutaz
•Bu
yol,
karbonhidrat
metabolizmasının
merkezindedir,
çünkü
tüm
şekerler
glukoza
dönüşebilirler ve bu yolla yıkılırlar.
Enolaz
Pirüvat kinaz
2xLAKTAT
Laktat dehidrojenaz
•Mitokondrisi bulunan ve yeterli oksijen sağlayabilen
hücrelerde, glikolizin son ürünü piruvattır. (AEROBİK
GLİKOLİZ)
•Aerobik glikolizde oluşan NADH’ın tekrar NAD+’ya
çevrilmesi oksidatif fosforilasyon (Glikoliz ve Krebs
döngüsü sırasında oluşan bileşiklerdeki hidrojen atomlarının,
ökaryot
hücrelerde
mitokondrinin, prokaryot hücrelerde hücre zarının üzerinde
bulunan elektron taşıma sisteminden(ETS) geçirilmesi
sırasında oksijenle birleşerek su oluşturması ve kalan
bileşiklerin ATP yapımında kullanılması olayı) ile olur.
•Aerobik glikoliz, piruvatın; SAS(sitrik asit siklusu, krebs
döngüsü, trikarboksilik asit siklusu) için temel yakıt olan
Asetil Co A’ya dönüşümü için ortam hazırlar.
• Eritrosit gibi mitokondrisi olmayan veya mitokondrisi
bulunduğu halde hızlı kasılan kas gibi yeterli oksijenin
sağlanamadığı dokularda, glikolizin son ürünü laktik
asit(laktat)’tır. (ANAEROBİK GLİKOLİZ)
• Anaerobik glikolizde; ilk basamaklarda oluşturulan NADH,
piruvattan laktat oluşumu ile NAD+’ya çevrilir ve böylece
glikolizin devamı için gerekli olan NAD+ sağlanmış olur.(
NAD+ yoksa, glikoliz devam edemez ve anaerobik ATP
sentezi, buna bağlı olarak da kas kasılımı durur.)
GLİKOLİZ REAKSİYONLARI
• 1- ATP’den fosfat koparılarak,
glukoza aktarılır ve glukoz-6
fosfat oluşur. 1 ATP harcanmış
olur. Bu reaksiyonu gerçekleştiren
2 farklı enzim vardır. Bunlar,
glikokinaz veya hekzokinaz.
• 2- Glukoz-6-fosfat, glukoz-6fosfat izomeraz enzimi ile
fruktoz-6-fosfata çevrilir.
• 3- Fruktoz-6-fosfat, 1 ATP
harcanarak, fruktoz-1,6-bifosfata
dönüştürülür.
• 4- Aldolaz, fruktoz-1,6-bifosfatı
dihidroksiaseton
fosfat
ve
gliseraldehit-3-fosfata ayırır.
• 5- Trioz fosfat izomeraz katalizi
ile, gliseraldehit-3-fosfattan 2
molekül
gliseraldehit-3-fosfat
oluşur.
• 6Gliseraldehit-3-fosfat,
gliseraldehit-3-P dehidrogenaz ile
1,3 bifosfo gliserata dönüşür. Bu
reaksiyon sırasında 1 NAD+
harcanır, NADH oluşur.(Aerobik
glikolizin sürmesi için,
bu
aşamada oluşan NADH’ların
Elektron Transport Zinciri(ETZ)
üzerinden okside olması gerekir.
Anaerobik glikolizde ise, bu
aşamada oluşturulan NADH,
piruvattan laktat dehidrogenaz
enzimi ile laktat oluşumu
sırasında kullanılır.)
• 71,3
bifosfogliserattan,
fosfogliserat kinaz enzimi ile
ADP’ye 1 P aktarılır ve 3fosfogliserat oluşur. (1 mol
glukozdan
2
mol
1,3bifosfogliserat oluştuğu için, bu
basamak ile kazanç 2 ATP’dir.
• 8- Fosfat(P) grubu, fosfogliserat
mutaz enzimi ile bağlı bulunduğu
C’u değiştirir ve 2-fosfogliserat
oluşur.
• 92-fosfogliserattan
enolaz
enzimi ile yüksek enerjili bir
fosfat bileşiği olan fosfoenol
piruvat(PEP) sentezlenir.
• 10-PEP, piruvat kinaz enzimi ile
piruvata dönüşür. Reaksiyon
sonunda 2 ATP sentezlenir.
PİRUVATIN AKİBETİ
• Aerobik şartlarda, Asetil Co A üzerinden SAS(Sitrik Asit
Siklusu)’a girer.
• Anaerobik şartlarda ise, insanlarda laktata, bazı
bakterilerde ve maya mantarlarında etanole dönüşür.
Anerobik glikolizde, piruvatın laktata indirgenmesi, laktat
dehidrogenaz enzimi ile olur.
• Egzersiz halindeki iskelet kasında, NADH üretimi
(glikoliz ve SAS ile) solunum zincirinin oksidatif
kapasitesini aşar. Bu durumda kaslar, NAD+ kazanmak
için, piruvatın laktata dönüşümü (anaerobik glikoliz)
kullanılır. Bu nedenle, yoğun egzersiz sonrasında laktat
kas içinde birikerek hücre içi pH’ın düşmesine neden
olur. Biriken laktat zamanla kana difüze olur.
• Miyokard infarktüsü(MI), pulmoner emboli ve kontrol
edilemeyen kanama gibi durumlarda dokulara yeterli
oksijen taşınamadığı için, oksidatif fosforilasyon bozulur
ve ATP sentezi azalır. Bu durumda hücreler yaşamak için,
ATP üretmek amacı ile anaerobik glikolizi kullanırlar.
Böylece laktat birikir ve plazmaya çıkarak laktik asidoz
oluşur.
Sitrik Asit Döngüsü
(TCA döngüsü)
Karbohidrat, yağ ve
protein
katabolizmasının ortak son ürünü
olan asetil-CoA’nın mitokondride
oksitlendiği döngüsel olaylar dizisi
(oksijenli
solunumun
aerobik
glikolizden sonraki evresi)
Asetil-CoA, glukoz metabolizmasında
pirüvattan, pirüvat dehidrojenaz enzim
kompleksi etkisiyle oluşur.
Bir tek glukoz molekülünün tamamen
CO2 ve H2O’ya oksitlenmesi suretiyle
net 38 adet ATP kazancı olduğu
hesaplanabilir
Glukoz dışında, aminoasitlerden ve yağ asitlerinden de Asetil Co
A oluşabilmektedir.
Pentoz Fosfat Yolu(Hekzos Monofosfat Yolu)
• Glikolizin ara metaboliti olan glikoz-6-fosfatla başlayan bir yoldur.
• Bu yol, insan vücudunda biyokimyasal bir redüktan olarak görev
yapan NADPH’ı oluşturur.
• Ayrıca bu yolla, nükleotit sentezi için gerekli olan riboz-5-fosfat
oluşturulur.
Glikojenez (Glikojen biyosentezi)
Kan
glukozunun
fazlası
özellikle
karaciğerde
ve
kaslarda glukoz şeklinde depo
edilir. Glukozdan glikojen
sentezine glikojenez denir.
Karaciğerdeki glikojen, glukoz
yedeği olarak görev görür;
gerektiğinde diğer dokular için
kan glukozu haline dönüşür
Glikojen sentezi (glikojenez)
için başlangıç noktası glukoz6-fosfattır. Glikojen sentezini
başlatmak için glukoz-6-fosfat,
fosfoglukomutaz vasıtasıyla
glukoz-1-fosfat
haline
dönüştürülür.
Glukozun, yağ asitlerine ve yağa (trigliserit,
triasilgliserol) dönüşümü
Karbohidratların
durumunda...
fazla
miktarda
alınması
Glukozdan kompleks karbohidratların biyosentezi
Glukozdan kompleks karbonhidratların biyosentezinde de
başlangıç maddesi glukoz-6-fosfattır.
Glikojenoliz
Glikojen fosforilaz enzimi, glikojen molekülünün ucundan, bir
glukoz molekülünü ayırır. Glukoz-1-fosfat oluşur.
glukoz-1-fosfat,
dönüştürülür
fosfoglukomutaz
etkisiyle
glukoz-6-fosfata
glukoz-6-fosfat, çeşitli şekillerde kullanılır veya
karaciğer
hücrelerinin endoplazmik retikulumunda bulunan Mg2+-bağımlı
glukoz-6-fosfataz enzimi tarafından katalizlenen reaksiyonda
hidrolitik olarak parçalanır ve glukoz serbestleşebilir. Karaciğerde
böylece oluşan serbest glukoz kana geçerek kan glukozunu
artırabilir.
Glukoneojenez
• Diyetle karbonhidrat alımı olmadığı zaman karaciğer
glikojeni bu gereksinimi sadece 10-18 sa süreyle
karşılayabilir. Uzamış açlıkta karaciğerdeki glikojen
depoları tükendiğinden, glukoz karbonhidrat olmayan
prekürsörlerden (gliserol, laktat, piruvat, aminoasitler, yağ
asitleri gibi) üretilir.
• Karbohidrat olmayan prekürsörlerden hücre içinde glukoz
biyosentezine glukoneojenez denir.
• Yüksek hayvanlarda büyük oranda karaciğerde olur
Glukoneojenez
Download