HUNEYN SAVAŞI, TAİF SEFERİ VE HZ.PEYGAMBERİN VEDA HUTBESİ İÇİNDEKİLER: • HUNEYN SAVAŞI VE İSLAM TARİHİ İÇİN ÖNEMİ • TAİF KUŞATMASI VE İSLAM TARİHİ İÇİN ÖNEMİ • VEDA HUTBESİ VE ÖNEMİ HUNEYN SAVAŞI (630): Bu savaş Mekke'nin etrafındaki putperest kabileler ile Müslümanlar arsında yapılmıştır. MüslümanlarHavazin kabilesinin başkanı malik ve ordusunu bozguna uğrattılar. Malik Taif şehrine kaçtı Müslümanlar bu savaştan büyük ganimet aldılar. Havazinliler de Müslümanlığı kabul ettiler. Huneyn savaşının İslam tarihi için önemi • Huneyn Savaşı ile Arap Yarımadası'ndaki son putperest tehlike önlendi. • Müslümanlar bu savaşta büyük ganimetler elde etmişlerdir. Huneyn bölgesi : Huneyn savaş bölgesi: Taif kuşatması (630): • 630 yılında, Huneyn zaferinden sonra Taif Müslümanlarca her taraftan kuşatıldı. Şehir kuşatmaya direnemeyerek teslim oldu. Taif lideri, ur ve bin mesud, kuşatma sırasında yemen 'de bulunuyordu. Taif savunması için mancınık yapmayı öğreniyordu. Ebu süfyan bu savaşta bir gözünü kaybetmiştir Taifliler, hendek ve Huneyn savaşlarında Mekkelilerle birlikte hareket etmişlerdi. Bundan dolayı Hz. Peygamber Taif in kuşatılmasına karar verdi. • Taif kuşatması 20 gün sürdü haram ayların başlaması sebebiyle kuşatma kaldırıldı. Ertesi sene Taif e elçi gönderildi ve Taifliler bir yıl sonra İslamiyet'i kabul ettiler • Hz. Peygamber döneminde Taif seferi sayesinde hicaz bölgesi tamamen Müslümanlaşmıştır. Taif’te peygamberimizin taşlanması: • Amcası ve zevcesinin vefatlarının ardından, Hazret-i Peygamber ’e yapılan zulüm ve baskılar iyice arttı. O Sultânü’l-Enbiyâ’ya karşı yapılan düşmanca saldırılar, vahşet derecesine ulaştı. Öyle ki, Rasûl-i Ekrem’in takatini zorlamaya başladı. Bunun üzerine Allah Resulü, yanına Zeyd radıyallâhu anh-’ı da alarak Mekke’nin yaklaşık 120 km. ilerisindeki Taif şehrine gitti. Orada on gün kaldı. • Taiflilere İslâm’ı anlattı. Onları tevhide dâvet etti. İleri gelenleri ile görüşerek, puta tapmaktan vazgeçip bir olan Allah'a kullukta bulunmalarını telkin etti. Taif eşrafından, yanına gidip konuşmadığı kimse kalmadı. • Önce alay ettiler. Sonra hakârete başladılar. Ardından da kölelerini Allâh Rasûlü’nün geçtiği yolların iki kenarında sıra yapıp O’nu hakâretlerle taşlattılar. Böylece şehirden çıkana kadar Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e eziyetlerine devâm ettiler. Hattâ kölelerini arkasından yollayarak bir müddet daha taş yağmuruna tuttular. Âlemlerin şânına yaratıldığı O Peygamberler Sultânı’nın mübârek ayakları kan içinde kalmış, ayakkabıları kanla dolmuştu. O’nu, atılan taşlardan korumaya çalışan fedâkâr sahâbî Zeyd -radıyallâhu anh- da yaralanmıştı. O, Allâh Rasûlü’ne atılan taşlara kendi vücûdunu siper ederek: • “–Ey Tâif halkı! Taşladığınız kimsenin bir peygamber olduğunu biliyor musunuz?!.” diyordu. • Kendilerini zor-zahmet Mekkelilere âit bir bahçeye, bir hurma ağacının altına atıverdiler. Yerler mahzûn, gökler mahzûndu. Melekler mahzundu. Cebrail mahzundu. Mîkâîl, İsrâfîl, Azrâîl mahzûndu. • Başta Cebrâîl -aleyhisselâm- olmak üzere melekler, Allâh Teâlâ’dan izin alarak Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanına koştular: • “–Yâ Rasûlallâh! Emir buyur, bu kavmi helâk edelim!” dediler. • O rahmet menbaı ve merhamet peygamberi, uğradığı bu fecî muâmele karşısında bile bedduâ etmeyip ellerini dergâh-ı ilâhîye açarak: • “Allâh’ım! Kuvvetimin zaafa uğradığını, çâresizliğimi, halk nazarında hor ve hakîr görülmemi Sana arz ediyorum. • • Ey merhametlilerin en merhametlisi! Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnet ve belâlara aldırmam! • • İlâhî! Sen kavmime hidâyet ver; onlar bilmiyorlar. TAİF ŞEHRİ : VEDA HUTBESİ : • Peygamber efendimizin Veda Haccında 124.000’den fazla Müslümana yaptıkları vaaz ve nasihatler. Peygamberimizin Allah Teâlâ tarafından insanlara, doğru yolu göstermek için görevlendirilmelerinden sonra mübarek ağızlarından çıkan her söz, mana ve hakikatler yönünden beşeriyete birer rehberdir. Bunlardan “Veda Hutbesi” olarak bilinen son haclarında buyurdukları hususların ise ayrı bir ehemmiyeti vardır. • “Veda Hutbesi” değişmez prensip, kânun ve nizamlar olarak on dört asırdır, bütün insanlığa ulaşabildiği seviyenin çok üstünde bir insan hakları anlayışı getirmiştir. Peygamberimiz Vedâ Hutbesinde buyurdular ki: • “Hamd, Allah Teâlâ mahsustur. O’na Hamd eder, O’ndan yarlıgamak diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından Allah Teâlâ'ya sığınırız. Allah Teâlâ'nın doğru yola ilettiğini saptıracak, saptırdığını da doğru yola iletecek yoktur. Veda hutbesinin önemi: • 1- Herkesin can mal ve namusu tecavüzden korunmuştur. • 2- Kimsenin kimseye zarar vermeye hakkı yoktur. • 3- Bütün müslümanlar kardeştir. • 4- Bütün borçlar iade edilecek ve borç olarak alınanın dışında bir fazlalık (faiz) ödenmeyecektir. • 5- Kan davaları ve adaleti şahsen yerine getirmek yasaklanmıştır. • 6- Kadınlar erkeklerin hayat arkadaşlarıdır buna göre onlara iyi muamele edilmesi emredilmiş onların da tıpkı erkekler gibi mal ve mülke şahsi tasarruf hakları olduğu öngörülmüştür. • 7- İnsanların ırk ve renk farkı gözetilmeksizin birbirine eşit oldukları belirtilmiştir. • 8- Aile ve toplum hayatına zarar veren zina vb. davranışlar yasaklanmıştır. • 9- Kuran-ı Kerim'in insanlara bir emanet olarak bırakıldığı ve sımsıkı sarılınması tavsiye edilmiştir. • 10- Cahiliyyet döneminde Araplar arasında ihtilaf konusu olan gün ay ve yıl hesaplamasına açıklık getirilmiş çıkar için bazı ayların helal bazı ayların haram sayılması ve bunların yerlerinin değiştirilmesi yasaklanmış bir yıl oniki ay olarak tespit edilmiştir. Ayrıca Mekke ve çevresinin kutsallığına işaret edilmiştir. • 11- Emanetlerin sahiplerine mutlaka iadesi vurgulanmıştır. HZ. PEYGAMBER VEDA HUTBESİNDE: • İslamiyet’in kutsal değerlerinin temel insan haklarının korunmasına ve sürdürülmesine verdiği önemi ortaya koymuştur. • İnsanların eşitliği ilkesini vurgulamış, milletlerin birbirine üstünlüğün olmadığı belirtmiştir. Fertlerin hak ve sorumluluklarının neler olduğunu açıklamıştır. • Geliştirilerek günümüze kadar gelen insan haklarıyla ilgili evrensel hukuk kurallarını çok erken bir dönemde açıklamış ve Müslüman toplumlarda evrensel insani değerlerin uygulanmasını sağlamıştır.