KALKINMA VE ÇEVRE Prof.Dr.Alper Çabuk Çevre Yaklaşımlarına İlişkin Temel Prensipler Günümüzde çevresel politikaların, program ve projelerin formüle edilmesi ve uyarlanmasında yeni yaklaşımların ön plana geçtiği görülmektedir. Çevresel fayda ve maliyetlerin, politikaların belirlenmesi sürecine dahil edilmesine daha fazla önem veren bu yeni çevre yönetimi yaklaşımı, yerel halkı çevresel stratejilerin merkezine yerleştirmekte, çevresel zararların davranışa dayalı sebeplerini belirlemekte ve çevresel reformların politik boyutunu değerlendirmeye almaktadır. Bu yeni çevrecilik yaklaşımını aşağıdaki 10 prensip özetlemektedir Prensip 1: Öncelikleri dikkatli bir şekilde belirleyin Çevre sorunlarının boyutları ve finansal kaynakların kıtlığı, bunların çözümüne yönelik faaliyetlerin bir öncelik sıralamasına sokulması ve aşamalandırılmasını gerektirmektedir. Bilimsel çalışma ve analizlerden yararlanmak suretiyle, genel, sığ ve pahalı çözümlerden kaçınılmalıdır. Prensip 2: Her bir kuruşu önemseyin Genellikle endüstri ülkelerinde kullanılan yüksek giderli yaklaşımlara dayalı gereksiz ve pahalı çevre politikalarından kaçınılmalıdır. Artık günümüzde kısıtlı kaynaklarla en etkin çözümün bulunmasına yönelik bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bunun için disiplinlerarası bir yaklaşım gereklidir. Örneğin, çevre uzmanları ve ekonomistlerin, başlıca çevre sorunlarını ve çözümlerini belirleyecek en ucuz yöntemleri bulmak için işbirliği içinde çalışmaları önemlidir. Prensip 3: Harness kazan-kazan olanakları Bazı çevresel kazanımlar belirli masrafları ve değişimleri beraberinde getirecektir. Diğerleri ise etkinliği artırmak ve yoksulluğu azaltmak için geliştirilen politikaların yan ürünleri olarak karşımıza çıkar. Çevre sorunlarının çözümünde, özellikle kısıtlı kaynakların söz konusu olduğu durumlarda, çevresel faydalar elde etmek için doğal kaynakların kullanımındaki sübvansiyonun azaltılması, mülkiyet haklarının tasfiye ve yeniden tahsis edilmesi “kazan-kazan” politikalarına örnektir. Prensip 4: Mümkün olan durumlarda pazar ürünlerini kullanın Çevresel zararların azaltılmasında pazardaki teşvikler teoride ve genellikle uygulamada en iyi olanlardır. Bunlar kısa bir süre öncesine kadar kural olarak benimsenmiş geleneksel emir komuta ve teknolojiye dayalı düzenlemelerle zıttır. Emisyon ve atık su harçlarını da içeren yenilikçi yaklaşımlar, alınıp satılabilir izinler bunlara örnektir. Prensip 5: Yönetimsel ve yasal kapasiteyi uygun şekilde kullan Birçok ülkede yönetme ve yürütme kapasitesi zayıftır. Zorlayıcılığı yüksek yaklaşımları benimseyemeyeceklerini farkedip kendiliğinden işleyecek politikalar ve diğer yaklaşımlar (vergiler, yasaklar, ücretler vb.) üzerinde yoğunlaşırlar. Bunun sonucunda gönüllü kuruluşların üzerine düşen görevler artmaktadır. Prensip 6: Özel sektörle uyumlu çalış Sınırlı yasal kapasite ve özel yatırımlara olan artan ihtiyacın farkına vardıklarında, birçok hükümet özel sektöre karşı baskın olan kontrolör kimliğini, diyalog kuran ve tartışılabilir, izlenebilir programlar içeren bir anlayışla değiştirmektedir. Kendiliğinden işleyen, bağımsız sertifika programları (örneğin ISO 14000) artık daha büyük bir rol oynamaktadır. Prensip 7: Halkı başından sonuna kadar prosese dahil edin Bir ülkenin çevre sorunları söz konusu olduğunda yerel halkın prosesin içine katılması başarı şansını büyük ölçüde artıracaktır. Böyle bir katılımın gerekliliği aşağıdaki şekilde özetlenebilir: Yerel halk önceliklerin belirlenmesi konusunda genellikle hükümetlerden daha bilgilidir. Yerel toplumların üyeleri genellikle hükümetlerin bilmediği ucuz çözümler konusunda bilgi sahibidirler. Toplumların motivasyonu ve yüklenecekleri sorumluluklar, çevresel projelerin tamamlanabilmesini sağlayan en önemli etmenlerdir. Prensip 8: İşleyen ortaklıklara yatırım yapın Çevresel konularla uğraşırken en etkili yol ortaklaşa çalışmaktır. Önceliklerin belirlenmesi çalışmalarında gönüllü kuruluşların katılımı ve üç taraflı ilişkiler (hükümet, özel sektör ve toplum örgütleri) giderek yaygınlaşmaktadır. Bu tarz ortaklıkların önemi, farklı bakış açıları ve becerilerin masaya yatırılmasının yanısıra, çevreyle ilgili ortaklaşa planlanan eylemlerin yürütülmesinin gerekliliğinden kaynaklanmaktadır. Prensip 9: Yönetimin teknolojiden daha önemli olduğunu aklınızda tutun Çevreyle ilgili geleneksel, teknoloji odaklı yaklaşımlar artık yerini iyi bir yönetimin oynadığı ciddi bir role bırakmaktadır. Geliştirilmiş yönetim uygulamaları, ekipman yatırımının daima bir tamamlayıcısı, bazen ise yerini alacak bir unsurdur. Prensip 10: En başından çevreyle işbirliği yapın Söz konusu çevre olunca sorunları en başından önlemek, ortaya çıktıktan sonra ona çare aramaktan çok daha ucuz ve etkili olmaktadır. Artık birçok ülke yeni altyapı yatırımlarına gelecek olası zararları önceden değerlendirip azaltma yollarını araştırmaktadır. Çevresel konuları sektörel stratejilerin içine katmak amacıyla artık bu tarz yaklaşımlar proje döngülerinde üst sıralara yerleşmektedir. ülkemizdeki başlıca çevre sorunları Kentsel çevreye ilişkin sorunlar; Hava kirliliği, Temiz su kaynakları bulma sıkıntısı, Atık su, Yeraltı ve yüzeysel suların kirlenmesi ve Katı atıklar. Kırsal çevreye ilişkin sorunlar; Tarım, orman ve meraların niteliklerinin bozulması veya yok edilmesi ve Pestisit ve kimyasal gübre kullanımına bağlı ortaya çıkan kirlilik ve biyolojik bozulmalar, ekolojik sorunlar Doğal kaynakların yönetimi (su kaynakları, toprak ve arazi kullanımı, ormanlar ve biyoçeşitlilik). Kültürel ve doğal mirasa yönelik bozulmalar.