Fatih Kaymakçıoğlu

advertisement
ELEKTRİK SEKTÖRÜNDE KAMU- ÖZEL HUKUK İLİŞKİSİ VE YANSIMASI
Fatih KAYMAKÇIOĞLU
Ġktisatçı-Mühendis
Kamu Yönetim Uzmanı
Özet
Hukuk düzeni bir bütün oluĢturmakla birlikte genel ayrıma göre kamu hukuku ve özel
hukuk olarak ayrılmaktadır. Kamu hukuku, devletin organlarının oluĢumunu, yetki ve
görevlerini, kiĢilerin bu organlar karĢısındaki hak ve yükümlülüklerini düzenleyen
kurallardan oluĢmaktadır. Özel hukuk ise kiĢiler arasındaki hak ve yükümlülük
iliĢkilerini düzenleyen kurallardan oluĢur. Aynı zamanda özel hukuk kiĢilerin birbiri
karĢısındaki çıkarlarını eĢitlik kuralını zedelemeden uzlaĢtırmaya çalıĢır.
Kamu hizmeti, devlet veya diğer kamu tüzel kiĢileri tarafından ya da bunların gözetim
ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karĢılamak, kamu yararı ya da
çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuĢ bulunan sürekli etkinlikler olarak
tanımlanmaktadır.
Bildirimizde enerji sektöründe, özel hukuk ve kamu hukukunun ayrım noktaları
irdelenecek olup özel hukukun kamu hukukunun yerine ikame etmesinin yarattığı
sorunlar incelenmektedir. Ayrıca, bildirinin ana ekseni geleceğe öngörüde
bulunurken, enerjinin kaliteli ve sürekliliği sağlanmasının yanında maliyetlerin de
düĢürülmesi kapsamında kamu hizmetinin gücüyle birlikte hukuksal yapı
tartıĢılacaktır.
Giriş
YaĢam kalitesinin iyileĢmesi, sanayideki geliĢme ve nüfus artıĢı sonucu enerji
tüketimi hızla artmaktadır.
Enerji kullanımına baktığımızda, ısıtmadan aydınlatmaya, piĢirmeden soğutmaya,
ulaĢtırmadan iletiĢime, buzdolabından çamaĢır makinesine, ütüden küçük ev
aletlerine, küçük sanayicimizden dev sanayi tesislerine uzanan bir yapıda dolaysız
olarak bir Ģekilde her bireyi etkiler. Bir anlamda enerji yaĢamımızın kalitesini
belirlemektedir.
Enerji sosyal ve ekonomik yaĢam üzerindeki belirleyiciliği nedeniyle stratejik bir
hizmet alanıdır. Enerjinin olmadığı yerde bugünkü yaĢantımızı sürdürebilmemiz
mümkün değildir. Hepimizin yaĢamını ve geleceğimizi ilgilendiren enerji sektörü
halkın yaĢam alanıyla yakından iliĢkilidir. Aynı Ģekilde sanayici için de enerji bir girdi
olup, çıkacak her sorun, ek maliyet ve üretimi aksatacaktır.
1
Elektrik enerjisinde geleceği öngörmek için ihtiyaca yönelik olarak kaynakların,
üretimin ve tüketimin düzenlenmesi bir zorunluluktur. Yani tüketimin doğru tahmini,
bu tahmine uygun üretim tesislerinin yer ve büyüklükleri ve kullanılacak kaynakların
belirlenmesidir.
Bilindiği üzere elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düĢük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir
Ģekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk
hükümlerine göre faaliyet gösterebilen bir yapı içermektedir.
Elektrik üretim ve dağıtımı özel kiĢilere, özel hukuk hükümlerine göre yaptırılmasının
kendi içinde kuralları bulunmaktadır. Kamu hizmetinin de kendi içinde kuralları
bulunmaktadır. Bir yandan özel hukukla ısrar ediliyor diğer yandan da bu sektörün
kamu hizmeti olduğundan vazgeçilmemektedir. Buradaki sorun özel hukuk hükümleri
ile kamu hizmeti kavramının birbirleri ile çeliĢmesidir. Bu süreçte, kamu yönetimi ve
yararını irdelenecek olup kamu hizmeti ile özel hukuk arasındaki ortaya çıkan
sorunlar incelenmektedir.
1. Kamu yönetimi ve kamu yararı
Kamu yönetimine ülkemizde, Kara Avrupasında olduğu gibi, kısaca “yönetim” ya da
“idare” denilmektedir. Anglo-Amerikan ülkelerinde kullanılan “kamu yönetimi” deyimi
de ülkemizde kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Yönetim, biri “dar”, diğeri “geniĢ” olmak
üzere, iki anlamda kullanılmaktadır: Dar anlamda yönetim deyimi, Devlet
görevlerinden yalnız “yürütme” alanındaki yönetsel kuruluĢ ve faaliyetleri içine alır.
Buna karĢılık geniĢ anlamdaki yönetim deyimi, diğer alanlardaki, yani “yasama” ve
“yargı” alanlarındaki yönetsel kuruluĢ ve faaliyetleri de içine alan, baĢka bir deyiĢle
yasama, yargılama ve belli bir ölçüde hükümet etmenin dıĢında kalan tüm kamusal
kuruluĢ ve iĢleri içeren, geniĢ kapsamlı bir deyimdir.
Yapısal anlamda yönetim, en yalın biçimi ile “yasama ve yargı dıĢındaki tüm devlet
kuruluĢlarıdır” Ģeklinde tanımlanmaktadır. Yönetsel faaliyetlerin amacı, kamu
yararının sağlanması; konusu, toplumun ihtiyaçlarını karĢılayabilmek için yürütülen
kamu hizmetleridir(1).
Yönetimin genel amacı, kamuya yararlı olmaktır. Kamu yönetimi, kamu yararı için
vardır. Kamu yönetimi, kamunun ihtiyaçlarını gidermek için topluma, toplumu
oluĢturan çeĢitli kümelere ya da bireylere hizmet götürür. Kamu yönetimi, hizmetleri
düzenlerken bireyleri değil, bireyin içinde yer aldığı toplumu ya da toplumun bir
kesimini dikkate alır. Toplumsal çıkarla bireysel çıkar çatıĢtığında, kamu yönetimi
toplumsal çıkardan yanadır.
“Genel yarar”, “kamu menfaati”, “kamu iyiliği” gibi kavramlarla da anılan kamu yararı
yönetim hukukunda, kamu hukukunda ve siyaset biliminde sık sık kullanılan bir
kavramdır. Bununla birlikte, kamu yararından ne anlamak gerektiği konusunda, yargı
organları, bilim adamları ve yazarlar arasında görüĢ birliği yoktur.
Kamu yararının anlamı ve tanımı üzerinde görüĢ birliğinin bulunmaması, “Charles
Lindblom ve Robert Dahl gibi bazı siyaset bilimcileri, bu terimin ciddi bir anlamı
olduğundan kuĢku duymaya sürüklemiĢtir. Hatta, Monique-Roland Weyl gibi kimileri
de, kamu yararı kavramını “efsane” (myth) olarak nitelemiĢtir. Bununla birlikte,
Daniel Bell ve Irving Kristal gibi sosyal bilimciler, “bu idealin kılavuzluk etmediği bir
2
toplumun düĢünülemeyeceği” görüĢünü ileri sürmüĢlerdir.
Gerhart Colm da,
“politikacıların, devlet adamlarının, yargıçların ve hükümetlerin politikalarını
saptamaktan sorumlu olan kiĢilerin, bu kavrama her zaman baĢvurmak zorunda
olduklarını” belirterek aynı görüĢe katılmıĢtır(2).
Kamu yararı konusunda üç farklı görüĢ bulunmaktadır. Ġlk görüĢ Bireycil YaklaĢım:
Bu gruba giren görüĢler, yararcı (utilitarian) ya da toplamcı (aggregationist) olarak da
adlandırılır. Bu yaklaĢımlara göre, kamu yararı, bireysel yararların ağır bastığı ya da
onların toplamından oluĢan bir kavramdır. Bireysel yararların nasıl toplanabileceği
konusunda da değiĢik görüĢler vardır. Bunlar; Hobbes, “kamu yararı”nı, “özel yarar”a
karĢıt olarak kullanmaktadır. Ona göre, mantık, bireysel yararların önde gelmesini
gerektirir. David Hume‟a göre, bir eylemin, politikanın ya da düzenleme kamu
yararına olup olmadığına karar verebilmek için, etkilediği bireylerden çoğu için, bir
üstünlük taĢıyıp taĢımadığına bakmak gerekir. Jeremy Bentham‟a göre topluluk,
bireylerin toplamından baĢka bir Ģey değildir. Bentham, bir eylemin kamu yararına
olup olmadığını saptayabilmek için, bu eylemden etkilenecek bireylerin sayısının ve
bunların bu eylemden nasıl etkilendiklerinin göz önünde tutulmasını önermektedir.
Ġkinci görüĢ Ortak Yararcılar: Bu grupta toparlanabilecek olan görüĢlerin sahipleri
ise, kamu yararını, bir topluluğun bütün üyelerinin ortaklaĢa sahip oldukları yararların
toplamından ibaret sayarlar. Bu yaklaĢıma göre, güvenlik, savunma, para değerinin
korunması ve yerel yönetimlerce saptanan en az sağlık ve refah standartları, kamu
yararına olan Ģeylerdir. Bunlar arasından kimileri de, devlet sisteminin tümüyle kamu
yararına iĢlediğini ve devletin her iĢi kamu yararı için yaptığı görüĢünü ileri sürerek,
önceki gruptakilere katılırlar. Rousseau‟ya göre kamu yararı, çoğunluğun yararı ile
özdeĢ olamaz. Çoğunluğun oyu, belki, ancak kamu yararının belirlenmesinde
yararlanılan bir yöntem olabilir. Gerçekte, kamu yararı, topluluğun ortak yararıdır.
Kamu yararı konusundaki üçüncü görüĢ Tekçi YaklaĢımlardır: Bu kuramların sahipleri
ise, kamu yararını, açıkça, normatif ve değer yargılarına dayanan bir siyasal tercih
konusu olarak görürler. Eflatun, Aristo, Hegel ve Marx bunların baĢında gelir. C.W.
Casinelli de, kamu yararının, “siyasal olaylara uygulanabilen en yüksek ahlaki
standart” olduğunu belirtmektedir.
2. Kamu Hizmeti
Kamu hizmeti deyimi, değiĢik anlamlarda kullanılmaktadır. Kamu hizmeti kimi kez
“faaliyet, iĢ, uğraĢ” anlamında; kimi kez de Anayasa madde 128 ve 70‟de olduğu gibi,
“kamu kuruluĢları” anlamında kullanılmaktadır.
Kamu hizmeti, devlet ya da kamu tüzel kiĢileri tarafından ya da bunların gözetim ve
denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karĢılamak, kamu yararı ya da
çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuĢ bulunan sürekli etkinliklerdir. “Bir
hizmetin kamu hizmeti sayılabilmesi için; hizmetin kamuya yöneltilmiĢ olması ve
kamuya yararlı olması, hizmetin ya kamu kuruluĢlarınca ya da ilgili kamu kuruluĢunun
sıkı denetimi altında özel kiĢilerce yürütülmesi gerekir.(3)”
Anayasa Mahkemesi “kamu hizmeti‟‟, “idari sözleĢme” ve “imtiyaz sözleĢmesi”
kavramlarına Ģu Ģekilde açıklık getirmiĢtir. Kamu hizmetini, “devlet ya da diğer kamu
tüzel kiĢileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimi altında, genel ve ortak
gereksinimleri karĢılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve
3
topluma sunulmuĢ bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler” olarak tanımlayan Anayasa
Mahkemesi‟ne göre, “elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı ile ilgili etkinlikler” kamu
hizmeti kabul etmiĢtir.
3. Kamu Hizmetlerinin Özel Sektöre Yaptırılması
Kamu hizmetinin özel kiĢilere sözleĢme ile yaptırılmasının klasik yöntemi “imtiyaz”dır.
Ancak, son yıllarda ülkemizde iltizam, müĢterek emanet ve imtiyaz gibi klasik
yöntemlerin uygulama alanı daralmıĢtır.
Bir kamu hizmetinin yürütülmesi için, hizmetle ilgili yönetimle, özel hukuk tüzel kiĢisi
arasında bir sözleĢme yapılmasına ve bu sözleĢmeye dayalı olarak kamu hizmetinin
yürütülmesine imtiyaz yöntemi denir. Ġmtiyazı alan kiĢi, risk ve tehlikelerini üstlenerek,
imtiyazı veren idarenin denetimi ve gözetimi altında hizmeti yürütmekte, gördüğü bu
hizmetten yararlananlardan bir bedel alarak finansmanı sağlamaktadır.
Ġmtiyaz yöntemi hukukumuzda 10 Haziran 1326 (1910) tarihli Menafii Umumiyeye
Müteallik Ġmtiyazat Hakkında Kanun ile düzenlenmiĢtir. Bu yasa 02.07.l932 tarih ve
2025 sayılı yasayla bazı değiĢiklikler geçirerek, bugün de yürürlüğünü
sürdürmektedir.
Bir sözleĢmenin imtiyaz sözleĢmesi niteliğini alabilmesi için «Menafii Umumiyeye
Müteallik imtiyazat Kanunu» uyarınca, DanıĢtayın görüĢü, Bakanlar Kurulunun kararı
gerekirken, 13.8.1999 gün ve 4446 sayılı Kanun ile Anayasanın 125. maddesi ile
DanıĢtay Kanunu'nda yapılan değiĢiklikle, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz ĢartlaĢma
ve sözleĢmelerinde, bunlardan doğan uyuĢmazlıkların milli ve milletlerarası tahkim
yolu ile çözümlenmesi olanağı getirilmiĢ, ayrıca DanıĢtay'ın bu tür sözleĢmeleri
inceleme yetkisi kaldırılarak 2 ay içinde düĢüncesini bildirmesi esası getirilmiĢtir.
Özel sektörün iki önemli isteği vardı. Birincisi uyuĢmazlıkta tahkim yolunun açılması
diğeri ise özel sektör bu sektörde özel hukuk hükümlerine göre çalıĢmak istiyordu.
13.08.1999 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası‟nın Bazı Maddelerinde
DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢkin Kanun ile Anayasa‟nın 47., 125., ve 155. maddeleri
değiĢtirilmiĢtir. (Resmi Gazete: 14.08.1999/23786)
Bu düzenleme ile sözü geçen maddelerde önemli değiĢiklikler yapılmıĢtır. Getirilen
değiĢiklikle, kamu hizmeti imtiyaz sözleĢmelerinin DanıĢtay tarafından yapılan ön
denetimi nicelik ve nitelik açısından sınırlanmıĢ, olası uyuĢmazlıkların uluslararası
tahkim yoluyla çözümlenebilmesine olanak tanınmıĢ, idarenin üstlendiği hizmetlerin
özel hukuk rejimine tabi sözleĢmelerle gördürülebilmesi için yasa koyucuya yetki
verilmiĢtir.
Anayasa‟nın 47. maddenin 4. paragrafına göre, idarece üstlenilen yatırım ve
hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleĢmesi ile gerçek ve tüzel kiĢilere
yaptırılabileceği veya devredilebileceği, yasa koyucunun taktirine bırakılmıĢtır.
Burada en önemli nokta, hizmetin hangisinin kamu hizmeti veya hangilerinin özel
faaliyetler olduğuna karar vermektir.
Böylece, Türkiye‟de, kamu hizmetlerinin özel kiĢilere özel hukuk sözleĢmeleriyle
gördürülebilmesi yolu açılıyordu. Ancak, anayasa değiĢikliği yapılırken, Anayasa‟daki
4
değiĢikliğe paralel bir değiĢiklik YĠD ve YĠ yasalarında yapılmadığı için, DanıĢtay
2005 yılından itibaren iptal kararları vermeye baĢladı. Bu iptal kararlarının dayanağı,
özel hukuk sözleĢmesi yönetiminin YĠD ve YĠ yasalarında öngörülmemiĢ olmasıydı.
Bunun üzerine hükümet, yine hukuk devleti ilkesine uyuĢmaz bir tavırla yargı
kararlarının uygulanmamasını öngören bir Bakanlar Kurulu kararı aldı. Daha sonra
DanıĢtay‟ın bu kararı da iptal etmesi üzerine YĠ ve YĠD yasalarına birer fıkra
eklenerek, YĠD ve YĠ yöntemlerinin özel hukuk sözleĢmesi ile uygulanması yolu
açılmıĢ oldu.
Anayasa Mahkemesi‟nin yeni bir iptal kararı vermemesi durumunda, hukuksal süreç
artık tamamlanmıĢ ve elektrik alanında “özel hukuk sözleĢmesi” yönteminin
anayasal-yasal dayanakları oluĢturulmuĢ gibi görünüyor. Ancak, ortada hala önemli
hukuksal sorunlar bulunmaktadır ve sorunun Anayasa Mahkemesi‟nin önüne gelmesi
durumunda yeni bir iptal kararı verilmesi olanaklıdır.
4. “Özel Hukuk Sözleşmesi” Yönteminin Yarattığı Sorunlar
Sorun 1
Bugün tartıĢılan en önemli konu, yasama organının bütün kamu hizmeti alanlarında
özel hukuk yönteminin kullanılmasına karar verip veremeyeceğidir. Zira, bu sorun
Anayasa‟ya ve ilgili yasalara birer hüküm koyarak özel hukuk sözleĢmesine olanak
sağlanmasıyla çözülebilecek kadar basit bir sorun değildir.
Bir kamu hizmetinin özel hukuk sözleĢmesi kullanılarak yaptırılması için yasama
organının bu doğrultuda bir yasa yapması yeterli olabilir mi? Bilindiği üzere, idare
hukuku literatüründe, özel kiĢilere özel hukuk sözleĢmesiyle gördürülebilecek kamu
hizmetlerinde, ilke olarak, hizmetin teknolojik özelliklerinin “piyasa benzeri” bir
yapılanmaya olanak tanıması ve “kamu gücü ayrıcalıkları” kullanılmaması gerektiği
kabul edilmektedir. Bir baĢka deyiĢle, “piyasa benzeri” bir yapılanmanın mümkün
olmadığı, doğal tekel niteliğindeki kamu hizmetlerinde özel hukuk sözleĢmesi yöntemi
kullanılamaz(4).
Yasama organının çıkartacağı bir yasa ile, hizmetin “doğal tekel” niteliğini ortadan
kaldırabilmesi mümkün olmadığına göre, çıkartılacak yasanın, hizmetin doğal tekel
niteliğini göz önüne alması zorunluluktur. Zira, bu, “eĢyanın tabiatı gereğidir”. Nasıl ki,
yasama organının çıkartacağı bir yasa ile “yer çekimi kanunu”nu ortadan kaldırması
mümkün olmadığı gibi, doğal tekel niteliğindeki bir sektörün bu özelliğini yasa
yaparak ortadan kaldırması da mümkün değildir. Bunun için, bir yasa çıkartılması
yeterli olamamakta, elektrik hizmetinin doğal tekel özelliğine son verecek bir
teknolojik buluĢa gereksinim bulunmaktadır.
Sorun 2
Yüksek Planlama Kurulu‟nun 18.09.2009 tarihli ve 2009/11 kararı ile Elektrik Enerjisi
Piyasası ve Arz Güvenliği Belgesine göre özelleĢtirme; “rekabetçi bir sektör yapısının
oluĢması, üretim ve dağıtım sektörlerinde verimliliğin arttırılması ve bu yolla
maliyetlerin düĢürülmesi, böylece oluĢacak kazanımların nihai tüketiciye yansıtılması
temel hedef olup, özelleĢtirmelerde gelir odaklı bir yaklaĢım sergilenecektir.”
5
biçiminde
açıklanmaktadır.
ÖzelleĢtirme
yapılması,
BaĢkanlığınca gerçekleĢtirilecektir, denmektedir.
ÖzelleĢtirme
Ġdaresi
Burada özelleĢtirmede gelir odaklı olmak üzere özelleĢen kuruluĢ verimli çalıĢacak
ve buradan gelen gelirin direkt tüketiciye yansıtılacak olmasıdır. ÖzelleĢen
kuruluĢların verimliliği takip edilmiĢ midir? Tüketiciye ne kadar verimlilikten gelen
kısım yansımıĢtır yani eski durumundan daha ucuza elektrik verilmiĢ midir? Tarifede
bu kalemler neden gösterilmemektedir?
Yapılan yüzde seksenlerdeki zamlar tüketiciye bir maliyet artıĢı olduğunu
göstermektedir. ÖzelleĢen kuruluĢtan tüketiciye verimli çalıĢılmadan ötürü bir
yansıma olmamıĢtır. Yapılan özelleĢtirmenin bu koĢullarda hukuki altyapısı kalmamıĢ
demektir. Yüksek Planlama Kurulu‟nun verdiği koĢullu yetki gereği bu özelleĢtirme
iptal edilmesi gerekir.
Sorun 3
Elektrik dağıtımın özelleĢtirilmesi ile Ģirket yada Ģirketlerin hakim durum duruma
gelmektedir.
Hakim durumun kötüye kullanılması yasağının düzenlendiği Avrupa Birliği AntlaĢması
ve Avrupa Birliği‟nin ĠĢleyiĢi Hakkında AntlaĢmanın “Rekabete ĠliĢkin Kurallar”ı
oluĢturan alt baĢlıktaki “TeĢebbüslere Uygulanan Kurallar” içeren 102 maddesi hakim
durumun kötüye kullanmayı içermektedir. Bu kapsamda bir veya birden fazla
teĢebbüsün, iç pazardaki veya iç pazarın önemli bir bölümündeki hakim durumunu
kötüye kullanması, üye devletler arasındaki ticareti etkilediği ölçüde, iç pazarla
bağdaĢtırmamıĢ ve yasaklamıĢtır(5).
Avrupa Birliği AntlaĢması ve Avrupa Birliği‟nin ĠĢleyiĢi Hakkında AntlaĢma (Lizbon
AntlaĢması) 102 . maddesi uyarınca ortak pazarın tümünde veya önemli bir kısmında
üye ülkeler arasındaki ticareti etkileyecek Ģekilde hakim durumun kötüye kullanılması
ortak pazarla bağdaĢmaz bulunmuĢ ve yasaklanmıĢtır(6).
Avrupa Birliği, Adalet Divanı‟nın kararlarında, bir teĢebbüs Ģayet pazardaki ekonomik
konumu nedeniyle, alıcılardan, tüketicilerden bağımsız hareket edebiliyorsa, rekabet
Ģartlarını etkileyip kendi lehine değiĢtirebiliyorsa hakim durumda kabul edilmektedir.
Hakim durumda olan teĢebbüsün bunu kötüye kullanmak gibi bir amacı olmasa da
Ģartları oluĢursa, hakim durumun kötüye kullanıldığı tespiti yapılabilir.
Ülkemizde hem üretimde hem de dağıtımda hakim durumu bazı Ģirketler lehine
oluĢturulmuĢtur. Hatta bu hakim olma durumunu elektrik kesintileri ile fiyat belirleme
konumuna getirilmiĢtir.
Sorun 4
Serbest piyasa ekonomisini oluĢturabilmenin koĢullarından sayılan piyasaya giriĢ ve
çıkıĢ serbestisi kuralının burada geçerliliğini yitirdiğini görmekteyiz.
Anayasa (m.48) herkesin, dilediği alanda çalıĢma ve sözleĢme hürriyetine sahip
olduğunu ve özel teĢebbüslerin serbestçe kurulacağını genel kural olarak ortaya
koymuĢ; çalıĢma özgürlüğünü devletin saygı göstermesi gereken bir konu olarak
6
düzenlemiĢtir. ĠĢverenler diledikleri alanda faaliyette bulunabilme ve buna paralel
olarak istediği iĢi ve iĢyerini seçme özgürlüğüne sahiptirler. Oysa devletin bir alanı
kamu hizmeti olarak düzenlemesi kiĢi hak ve hürriyetlerini, özellikle de çalıĢma
hürriyetine sınırlama getirmektedir.
Anayasa‟ya göre, bütün yurttaĢlar özel mülkiyet ve giriĢim özgürlüğüne sahiptir ve bu
hak açısından herkes eĢittir. Bu hakların kısıtlanabilmesi ancak kamu yararı
gerekçesiyle ve kamu hizmeti alanında mümkündür. Bu hakların belirli bir “özel kiĢi”
lehine kısıtlanabilmesi ise mümkün değildir. Oysa, doğal tekel niteliğindeki
hizmetlerin özel kiĢilere gördürülmesinde, sektöre giriĢ-çıkıĢların denetim altına
alınarak giriĢim özgürlüğünün kısıtlanması (bazı durumlarda özel Ģirkete “tekel kurma
hakkı” da tanınabilmektedir) ve özel mülkiyet hakkı sınırlanarak özel Ģirket lehine
“kamulaĢtırma” yapma yetkisi tanınması gibi özellikler, bu hizmetlerin “piyasa
benzeri” bir iĢleyiĢle yerine getirilmesine olanak tanımamaktadır.
Bu tür kamusal yetkilerin, kamu hizmeti kapsamında olmayan hizmetler ya da özel
kiĢilere özel hukuk sözleĢmesiyle gördürülen kamu hizmetleri alanında kullanılması
ise, kamu gücü ayrıcalıklarının ve yetkilerinin kamu yararı amacı dıĢında kullanımı
anlamına gelecektir ki, bu da devletin meĢruiyet temeli ile çeliĢecek ve eĢitlik ilkesinin
ihlaline yol açacaktır. Böylesi bir durumun, Anayasa‟nın dayandığı temel ilkelerle
bağdaĢmayacağı açıktır.
Sorun 5
Ayrıca, 4046 Sayılı ÖzelleĢtirme Uygulamaları Hakkında Kanunu‟nun 1. maddesinde
özelleĢtirilecek kuruluĢ için “ekonomide verimlilik artıĢı ve kamu giderlerinde azalma
sağlamak” zorunluluğu gerek koĢuldur.
Elektrik dağıtım özelleĢmesi ekonomide verimlilik artıĢı ve kamu giderlerinde azalma
sağlamıĢ mıdır?
Sanayide bir girdi olan elektrik fiyatları düĢme yerine artıĢ gelmiĢ olup ekonomide
bırakın verimlilik artıĢını ekonomiye ek maliyet getirmiĢtir.
Kamu giderinde azalıĢ olması “kamu” sözcüğünün kullanım amacına göre birincisi
halk hizmeti gören devlet organı değer anlamı ise bir ülkedeki halkın bütünü, halk,
amme anlamında kullanılmaktadır.
Yapılan özelleĢtirme halk hizmeti gören devlet organlarına hiçbir katkı sunmamıĢtır.
Diğer taraftan halkın kullandığı elektriğe bir katkı sunmadığı gibi ek maliyetler
getirmiĢtir.
Sorun 6
Özel kiĢilere özel hukuk sözleĢmeleriyle gördürülen hizmetlerde, devletin kullandığı
kimi kamusal yetkilerin niteliğiyle ilgilidir. Özel kiĢilere özel hukuk sözleĢmeleriyle
gördürülen hizmetlerin niteliğinde ortaya çıkan değiĢikliklerle, ya da bir baĢka deyiĢle
özel hukuk sözleĢmesiyle görülen kamu hizmetlerinde kamu hizmeti ilkelerinin
geçerliliğini sürdürüp sürdürmediği sorusu ile ilgilidir.
7
Özel kiĢilere gördürülen hizmetlerde, hizmetin asıl sorumlusu olan kamu idaresi ile
hizmetin yerine getirilmesi görevinin devredildiği özel kiĢi arasında imzalanan
sözleĢmenin “özel hukuk” kapsamında olması durumunda, hizmetin niteliğinde ortaya
çıkacak farklılıklar konusudur. Bir kamu hizmetinin özel kiĢilere gördürülmesi için
yapılan sözleĢmelerin özel hukuka tabi kılınması durumunda ortaya çıkabilecek en
temel sorun, devletin artık Ģirkete karĢı üstün konumda bulunmaması olacaktır.
Bunun sonuçları arasında, devletin tek yanlı fesih, sözleĢmede tek taraflı değiĢiklik
yapma, fiyat kontrolü gibi yetkilerinin bulunmayacak olması gelmektedir. Diğer
yandan, bu tür özel hukuk sözleĢmeleri artık, iptal davalarına konu olamayacak, bu
da gerek hizmetten yararlananlar gerekse hizmetin sorumlusu olan idare açısından,
hizmetin görülüĢ koĢul ve yöntemlerinde değiĢikliğe gitme olanağını sınırlayacaktır.
Dolayısıyla, özel kiĢilere özel hukuka dayalı sözleĢmelerle gördürülen kamu
hizmetlerinde, devlete, hizmetlerin sosyal devlet anlayıĢı doğrultusunda yürütülmesi
için verilen kimi yetkilerin ortadan kalkması durumu doğmakta; bazı kamu hizmeti
ilkelerinin uygulanamadığı bir hukuksal durum yaratılmaktadır.
Kamu hizmetlerinin özel kiĢilere “özel hukuk sözleĢmeleri” yoluyla gördürülebilmesine
olanak tanıyan yaklaĢımı, kamu hizmetlerinin sosyal devlet anlayıĢı çerçevesinde
üretilmesine son vererek, kamu hizmetlerinin “sosyal” boyutunu ortadan kaldıracak
olmasıdır.
Sorun 7
ÖzeleĢtirme bir noktada ilgili Ģirkete kamulaĢtırma yetkisi tanınmaktadır. Direkt
Ģirketin kendisi bu yetkiyi kullanmamıĢ olması bu Ģirket adına kamu kuruluĢu bu
yetkiyi kullanması aynı anlama gelmektedir.
Anayasamızın 46 Maddesi “Devlet ve kamu tüzelkiĢileri; kamu yararının gerektirdiği
hallerde, gerçek karĢılıklarını peĢin ödemek Ģartıyla, özel mülkiyette bulunan
taĢınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere
göre, kamulaĢtırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.”
Demektedir.
Anayasa‟mıza göre, bütün yurttaĢların özel mülkiyet dokunulmazlığı ve seçme
özgürlüğüne sahiptir ve bu hak herkes eĢittir. Bu hakkı kiĢisel çıkar amaçlı olarak
konut hakkına dokunulamaz. Yani bir Ģirket daha fazla kar edeceğim diye yurttaĢların
konut ve diğer mülklerine el koyamaz. KamulaĢtırma sadece kamu yararı amaçlı
olarak kamu hizmeti kapsamında geçerlidir.
Sorun 8
Bir hizmeti kamu hizmeti kabul edildikten sonra özelleĢtirme sonrasında mevcut
kamu yararı durumunun korunması gerekirdi. Bu yapıyı nasıl koruyacaktır? Bu
konuda bir açıklık yoktur.
ÖzelleĢtirme, mevcut kamu yararı durumunun korunması dıĢında artı bir kamu yararı
sağlayacak mıdır? Bu konuda belli değildir. ÖzelleĢtirme sonrasında hizmet veya
üretimin yavaĢlatılması veya durdurulması halinde kamunun büyük zarar görme riski
bulunmaktadır. Bu riski engellemek için hangi önlemler alınmıĢtır ve bunlar yeterli
midir? Yeterli önlem alınmamaktadır.
8
Sorun 9
4046 sayılı Yasa‟daki düzenlemeyle, kamu iktisadi kuruluĢlarının (KĠK) temel kuruluĢ
amaçlarına uygun mal ve hizmet üretimlerinin özelleĢtirilmesi imtiyaz hukuku
çerçevesinde yapılacak, iktisadi devlet teĢebbüsleri (ĠDT) ve diğer tüm kamu
kuruluĢların mal ve hizmet üretimlerinin özelleĢtirilmesi özel hukuk hükümlerine tabi
olacaktır. Elektrik üretim faaliyeti yürüten Elektrik Üretim A.ġ. (EÜAġ), iletim faaliyeti
yürüten Türkiye Elektrik Ġletim A.ġ. ile dağıtım faaliyeti yürüten Türkiye Elektrik
Dağıtım A.ġ. (TEDAġ)‟ın duraksama göstermeksizin kamu iktisadi kuruluĢları (KĠK)
arasında yer almaktadır. Ġmtiyaz sözleĢmesi yapılmaması hukuksal sorun olarak
karĢımıza çıkıyor.
Sorun 10
Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nde 26 Nisan 2012 tarihinde 6300 sayılın bir Torba Yasa
kabul edildi. Bu yasanın 10. Maddesi ile, 4046 sayılı ÖzelleĢtirme Yasası‟na Ek
Madde konularak, Bakanlar Kurulu‟na özelleĢtirmelerle ilgili yargı kararlarını
uygulamama yetkisi verildi. CumhurbaĢkanlığına 2 Mayıs‟ta gönderilen yasa, 10
Mayıs tarihli Resmi Gazete‟de yayımlandı. Enerji özelleĢtirmeleriyle ilgili birçok
davanın sürdüğü bir ortamda, Bakanlar Kurulu‟na, DanıĢtay‟ın aldığı bazı kararlara
uymama hakkı yasayla düzenlendi.
Bu düzenlemeye DanıĢtay BaĢkanı karĢı çıkmak yerine destek verdi. Önümüzdeki
süreçte Bakanlar Kurulu‟nun bu doğrultuda alacağı kararlar hukuka güven
duygusunun biraz daha sarsılmasına neden olacaktır.
Sorun 11
Lisans (ruhsat) ya da imtiyaz alarak kamu hizmeti gören Ģirketin elde edeceği kâr
için, genellikle, “makul bir temettü” deyimi kullanılmaktadır. ġirketin “aĢırı” kâr etmesi
durumu ise, özellikle son dönemde rekabet hukukunun içerisinde tartıĢma konusu
olmakla birlikte, “hakim durumun kötüye kullanılması” olarak ele alınmaktadır.
Yaygın anlayıĢa göre, kamu hizmetini yerine getiren Ģirketin kârının “makul” bir
seviyede olması kamu yararının sağlanması için yeterli görülmekte, Ģirketin “aĢırı” kâr
etmesi durumu ise “hakim durum kötüye kullanıldığı” ve “tüketicilerin korunması”
koĢulu yerine getirilmediği için kamu yararına aykırı sayılmaktadır(7).
Sorun 12
Elektrik enerjisinde etkinlik ülke genelinde her yerde ihtiyaç duyulduğunda elektriğin
aynı kalitede ve yeterli miktarda olması anlamına gelmektedir. Yani, elektrik
enerjisinde verimlilik kavramı salt bir teknik verimlilik – yani kar/zarar - esasında değil,
ülke içi dengeler ve sosyal etkiler de dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması
anlamına gelmektedir.
Sosyal devletin kamu hizmeti anlayıĢının ilk özelliği hizmetin finansmanının bütçeden
yapılması ikinci özelliği vergi politikalarının “adil” olmasıdır. Devletin ekonomiden tam
anlamıyla çekilmesi ile gelir dağılımına olumlu etkisi yok olacaktır. Kaynakların
dağılımının mutlak olarak piyasa güçlerine -gelir dağılımına göre Ģekillenen güç
iliĢkileri- bırakılması birçok sorunu da birlikte getirecektir.
9
ÖzelleĢtirme bir anlamda, önümüzdeki dönemlerde iktidara gelebilecek hükümetlerin
de ekonomiyi düzenleme ve gelir dağılımındaki bozukluğu önleyecek gücünün
elinden alma manasına da gelmektedir. Enerji yoksulluğunu kendi içinde çözüm
yöntemleri kendiliğinden kapanmıĢ olacaktır.
Sorun 13
Hiç bir denetim mekanizması kurmadan elektrik dağıtım bölgelerine iliĢkin
özelleĢtirmeler dört yıl önce baĢlanmıĢ, BaĢkent, Meram, Sakarya, Osmangazi,
Uludağ, Çoruh, Çamlıbel, Fırat ve Trakya elektrik dağıtım Ģirketlerinin özel sektöre
devri yapılmıĢtır. Bu bölgelerin dört yıldır denetimi yapılmamıĢ olması hangi kamu
yönetim anlayıĢıyla açıklanabilir? Elektrik dağıtım bölgelerini özelleĢtir ve tüketiciye
yansıyan yüzlerce sorun çıksın, hiç denetlemede bulunma daha da ötesi kamuya ait
taĢınmazlarını dahi gözetim ve denetim altında tutma. Ardından denetlemeyi, yine bu
piyasadaki Ģirketlere yaptıracağım diye kanun çıkart, bu uygulamalar tam bir
trajikomik olaydır.
Halkımıza ek maliyetler getiren bu yapı yani kamu hizmeti yapan kuruluĢların özel
Ģirketlerce denetlenmesi, kamu yönetim ilkelerine aykırı olduğu gibi anayasaya da
aykırıdır.
Sorun 14
Son 2,5 yılda 5 milyona yakın (4.917.175) elektrik sayacı değiĢtirilmiĢ olup dağıtım
Ģirketlerine ek gelir elde etmektedir. Sayaç değiĢiminden Ģirketler ortalama 216
milyon gelir elde etmiĢtir. Bu sayaçlar kontrol edilseydi acaba yüzde kaçı değiĢim
zorunluluğu ortaya çıkardı. Bu sayı yüzde 1 bile bulmayacağını bilinen bir gerçektir.
Sorun 15
Tüketici baĢına kesinti süresi ve sayısı kamuoyu denetiminden uzak dağıtım
Ģirketinin beyanına bırakılmıĢtır. Ayrıca, tarifeler üzerinden halka ek maliyet olarak
yansımıĢtır. 70-80 yıldır oluĢturulan sermaye birikimi yok olurken, Enerjinin bırakın
daha kaliteli sunulmasını, hiç sunulamaması riski oluĢmaktadır.
Sonuç olarak:
Ġmtiyaz sözleĢmelerine göre kamu hizmetin Ģirketlere yaptırılmasında, imtiyaz alan
özel Ģirketler lehinde önemli düzenlemeler bulunmaktaydı. Bunlar arasında, kâr etme
garantisine sahip olmak, tekel kurma, kamulaĢtırma yapma, yaptırım uygulama (ceza
kesme vb.) gibi yetkileri saymak olanaklıdır. Bunlar, özel Ģirketlerin “piyasa”da “özel
hukuk” kapsamındaki ekonomik etkinliklerinde sözkonusu olmayan, imtiyazlı Ģirkete
ayrıcalık ve güvence sağlayan yetkilerdi.
Bu noktada imtiyazı kabul etmeyen özel Ģirketler özel hukuk kapsamında iĢ
yapıyorlarsa o zaman da kamu gücünü kullanmayı istemeyecekler. Burada özel
Ģirketlerin, imtiyaz haricinde kamu gücünü kullanma hakları bulunmamaktadır.
ġirketler ihtiyaç duyduklarında özel hukuka, ihtiyaç duyduklarında da kamu hukukuna
tabi olabilecek yapı yanlıĢtır.
10
Günümüzde, elektrik hizmetinin özelleĢtirilmesinde “özel hukuk sözleĢmesi” yolunun
kullanılması yaklaĢımı anayasal-yasal düzenlemeler sürekli değiĢtirildi, bundan
sonrada bu durum devam edeceğini göstermektedir. Bu değiĢiklikler bir sorunu
ortadan kaldırsa bile bir baĢka sorunu birlikte kendi içinde taĢır.
Kamu hizmeti ile özel hukuk yöntemi asla bir arada yürümez. Özel hukuk
yönteminden vazgeçemiyorsanız kamu hizmeti ve kamu yararı kavramlarından
vazgeçeceksiniz. Yasal düzenlemelerle karaya ak yada aka kara demiĢ olmanız bu
ne akın ne de karanın değiĢtiğini göstermez.
Kaynaklar
1. A. ġeref Gözübüyük, Türkiye‟nin Yönetim Yapısı, 7. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2001,
s. 2.
2. RuĢen KELEġ, Kent ve Siyaset Üzerine Yazılar (1975-1992), Kent Basımevi, Ġstanbul
1993, s. 95.
3. ġeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, 13. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2000, s. 238.
4. Faruk Ataay, “Enerji ÖzelleĢtirmelerinde „Özel Hukuk SözleĢmesi‟ Kullanılması Sorunu”,
EMO Enerji, Sayı: 2, Sayfa: 100-105, 2007.
5. http://www.abgs.gov.tr/files/pub/antlasmalar.pdf
6. Mert Karamustafaoğlu, Elektrik Sektöründe Kapasite Kullanmaktan kaçınmak Yoluyla
Hakim Durumu kötüye Kullanılması, Enerji Hukuk Dergisi, Yıl 1, sayı 2012
7. BaĢbakanlık TeftiĢ Kurulu, 1997; BaĢbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 1999
11
Download