t : 83 Meclisi Ayan 25 Mayıs 1326 (1910) ram azdır 50 om. lâzımdır. Bunları söylemek için ya evvelce Nâfıa Nezâretinde bulunmuş olmalı ya­ hut fevkalade mütefennin olmalı ki, Nâfia Nazırı arkadaşına bu itirazı serdetsin. İş bu merkezdedir. Şimdi iş böyle iken ne yapalım?.. Her imtiyaz mutlaka Heyeti Teşriiyyeden geçsin diye İsrar mı edelim?.. Burada iki fikir ortaya çıkıyor. Birçok iş­ lerin tehirini mucip olur. Biz yeni bir Hükümetiz. Pek çok iş yapmamız, umuru nâfıa yapmamız lâzım gelirken, böyle devâirden devâire mesalihj, geçirir­ sek, hatta Kuvvei Teşriliyyedir ki orada bazı cere­ yanlar olur. Oradan geçirirsek, acaba işler ne ka­ dar sekteye uğrar durur?.. Bir mütalaa budur, bu mütalaa esasen doğru değil. Çünkü bendeniz derim ki, Heyeti Mebbusâmmız her ne kadar daha genç ise de iki seneden beri ettiği tecrübesi fevkalade büyüktür, bunu müşahade ettim. Bu müşahadede her ne iş ki, oraya gittiyse, edi­ len müzakerede azaların kürsü hitabette ettiği nu­ tuklardan anlıyorum ki, gittikçe bir terakki ve tekâ­ mül husule gelmiş. Bizde lâzım ki, Mebusân bu hususâtı ziyade öğrensin ve ne kadar öğrenecek olur­ sa Mebusân o kadar Memleket için hayırlı olur. Çünkü, orada öğrenmesiyle günün birinde re'sikâra geçecek olursa, Devlet ve Millet ondan istifade eder. Yoksa biz bundan böyle vükelâyı nereden bulacağız, vükelâyı nasıl yetiştireceğiz? Vükelâ, parlamenterizm usulünde Heyeti Teşriiyyede öğrenir. Bu gibi me­ sâi! oraya gider. Ve erbâbiyle müzakere edilecek olan her bir mesele üçin her-defasında da edilecek müzakerede öğrenirler. Bunun içindir ki, Avrupa' da Fransa, İngiltere, Almanya gibi hükümetlerin kuv­ vei teşriiyyesine bir imtiyaz giderse çabuk çıkmaz. Çünkü, bilirler. Bir mukaveleyi eline aldığı va­ kit, şöyle bir gözden geçirdiği vakit görürler, Her hangi bir noktaya ilişecek olurlarsa sual edip, on­ ları tashih ettirirler. İşte, aynı zamanda tecrübe gör­ müş Heyeti Teşriiyye komisyonları vasıtasıyla, biir okuyuşta anlamak kudretini elde ederler. Bu, az bir vakitte olacak bir şeydir. Şimdi biz, daha Kuvvei Teşrilyemiziın azaları hepsi yetişmemiş­ tir diye onlara az imtiyaz verirsek, az öğrenirler, geç uyanırlar, genç adam olurlar. Esasen, Kanunu Esasimize de muhalif olur. Ministr yetiştirmek için böyle olmamalıdır. İşte, bu noktadandır ki, arzu ederim. İmtiyâzâtın mühimlerinin -hangileri oldu­ ğunu bilahare arz edeceğim- Behemahal Meclisi Mebusândan geçmesi! lâzımdır. Sonra deniliyor ki, Meclisi Mebusânda bunların bakılmasıyla vakit zayi' oluyor. Evet, vâkia bir de- C: 1 receye kadar vaktin zayi olması arzu olunacak hal­ lerden değilse de, dikkat buyuru'lursa bu husustaki bata yahut taksirat yalnız Kuvvei Teşriiyede değil­ dir. Kuvvei İcraiyye kaç tane imtiyaz lâyihası ge­ tirdi? Onlara ne kadar zaman zarfında bakılabildi veya bakılamadı? Bunu eğer tetkik edecek olursak görürüz ki, bu hususta kusur yalnız Meclisi Mebusânm değil. Ama bundan maksadım, Kuvvei İcraiyyeyi takbih değildir. Onun bu sene pek çok işleri olmuştur ve bütçe meselesi onları pek çok şeyde durdurmuştur. Bunu da inkâr etmem. İmtiyâzat kanun layihası ki, bugün bize tevdi olmuştur. Onun birinci maddesi manzuru âliniz oldu mu?.. Onu tahlil edecek olursak pek çok nevakısı vardır. Onları birer birer tadat ede­ yim ki, malumunuz olsun. Mesela; tramvaylar buhar­ la oluyor; hayvanla olur, elektrikle oluyor. Bunların hemen hiç birisi bütçeye taalluk etmez. Hükümetin bir taahhüdü yokur. Binaenaleyh, bunları veriyoruz. Yani, fimabad tramvaylar ister elektrikle olsun, ister hayvanla olsun ve ister buharla olsun, hiç birisi Kuv­ vei Teşriiyyeden geçmeyecek. Gaz ve elektrik imti­ yazları da böyle. Yani tarafı Hükümetten bir muave­ neti nakdiyeyi istilzam etmediği cihetle, Kuvvei Teşriiyeden geçmeyeceği muhakkaktır. Sonra mesela terkos suyu. Ve şehirler dahilinde daha birçok vesaiti sairei nakliye ihdası hususunda da, Hükümetin taah­ hüdü malisini tazammum etmeyecek. Daha birçok te­ sisatta tabiatıyla Kuvvei Teşriiyyenin enzarı tetkikine gönderilmeyecektir. Yine, mesela; enharı dahiliyede seyrüsefer için te­ şekkül edecek kumpanyalar ve yine mesela, Bahri Si­ yahta Sevahili Osmaniyede amedü şüd zımnında teşkil olunan kumpanyalar, sırf Osmanlı kumpanyası olmak suretiyle Kuvvei Teşriiyeden geçmeyecek. Çünkü Hükümet onlara muavenet etmiyor, para vermiyor ve keza otobüs ve otomobil ve bak deniler birtakım san­ dallarla icrayi nakliyat için teşkil edilecek şirketler­ den, Kuvvei Teşriiyye haberder olamayacak. Hatta, mesela Irakda büyük büyük kanallar, cetveller küşadı suretiyle yapılacak olan İnşaatı cesime bile, ahaliden resim almak suretiyle taahhüdü maliyi tazammum et­ mediğinden, şu kanunun sarahatına nazaran, Kuvvei Teşriiyyeden geçmeyecek. Mesela; Adana'da, ileride 2 - 3 milyon liralık bir imtiyaz muamelesi vardır. Bunlar da buradan geçmeyecek. Keza, liman, rıhtım, dok, ve havuzlar misillu menafii iktisadiyei azimesi derkâr bulunan teşebbüsatın da hiç birisi bu kanun mucibince buraya gelmeyecek. Telefonlar imtiyazı