1.BÖLÜM 1.1.DIŞ TİCARETİN TANIMI Dış ticaret her şeyden önce bir tür ticaret olduğuna göre, konuya ticaretin tanımıyla başlayalım. - Malların, hizmetlerin, malî kıymetlerin, hammaddelerin alışı ve satışıdır. - Mal ve hizmetlerin ticarî amaçla değiş-tokuşudur. - İhtiyaç duyulan mal ve hizmetlerin farklı kimseler arasında mübadelesidir. Nasıl tanımlanırsa tanımlansın, ticaret bir ekonomik faaliyettir. Ekonomi; sınırlı kaynaklarla, sınırsız olan ihtiyaç ve isteklerin nasıl karşılandığını inceleyen bir sosyal bilim dalıdır. İktisadın klasikleşmiş bu tarifine göre, insan ihtiyaçları teorik olarak sonsuzdur. Şayet beşerî talep; yiyecek, içecek, giyim ve barınmadan ibaret olsaydı, ekonominin tanımı çok farklı olur veya ekonomi diye bir bilim olmazdı. Halbuki tükettiğimiz mal ve hizmetlerin hemen tamamı, gerçek bir ihtiyaç olmayıp, arzularımızın bize dayatmasıdır. Meselâ, yabancı ülkelere yapılan turistik geziler, spor müsabakaları, eğlence merkezleri ve kumarhaneler hayatımızı idame ettirmek için hiç gerekli olmayan hizmetler sunar. 1.2.Ticaretin Yararları Ticaret, uygarlığı ortaya çıkaran ve insana refah sağlayan bir uğraştır. Ziraat ve sanayinin meydana getirdiği ürünler ancak ticaret sayesinde insan istifadesine sunulur. Üretim genel olarak iki amaçla yapılır: Birisi, kişinin ve ailesinin ihtiyacını karşılamak için yapılandır. Bunda hiçbir ticarî gaye yoktur. Tarladan veya bahçeden elde edilen mahsul, aile tarafından tüketilir. Zaten üretim miktarı da ancak ihtiyacı karşılayacak kadardır. Diğeri pazar için üretimdir. Bu tarz üretimden sağlanan ürün, pazar yerinde satılarak kazanç sağlanır. İlkel toplumlar sadece geçimlik üretim yaparlar. Toplum geliştikçe pazar için üretim arzusu ortaya çıkar. İşte, tarladan elde edilen ürünün veya aletle meydana getirilen malın pazarlanması ticaret sayesindedir. Tarihte deniz ticaret yollarının bulunması ve denizciliğin gelişmesinde tek faktör ticarettir. Günümüzün gelişmiş kara vasıtaları, hızlı trenler ve dev kargo uçakları ticaret sektörü tarafından ayakta tutulmaktadır. Limanlar, kara ve demir yolu ağları ve hava alanları ticarete hizmet eder. Nakliye sektörünü besleyen, geliştiren ticarettir. Tarihte Doğu ile Batıyı bağlayan efsanevî İpek Yolu, ticaretin güvenli ve hızlı bir şekilde yapılmasını temin için inşa edilmiştir. İpek Yolu, asırlar öncesinden ticaretin öneminin kavrandığı ve bu alana o zamanın imkânlarıyla dahi büyük yatırımlar yapıldığının çarpıcı bir kanıtı. Öte yandan, sanayinin ticaret olmadan bugünkü düzeye gelmesi düşünülemezdi. Çünkü önce kitlevî üretim, sonra bilgisayar destekli imalat, miktar olarak ihtiyacın çok üstünde çıktı sağlıyor. Artık, modern ekonomilerde üretim neredeyse ikinci plana düştü. Onun yerine, pazarlama adı altında ticaret öncelik kazandı. Ticaret değişik toplum ve ulusların birbirini tanımalarına ve aralarında dostane ilişkiler kurmalarına olanak sağlar.. Mal ve hizmet satmak için alıcıların ihtiyacını saptamak gerekir. Bunun için satıcılar tarafından şehir ve ülkelerin gezilmesi, incelenmesi ve insanlarla münasebet kurulması şarttır. 1 Sağlıklı ve dürüst ticaret herkese kazanç sağlar. Böylece, toplumun refahı artar. Tarih boyunca, tüccar milletler daima mamur ve güçlü olmuştur. 1.3.Ticaretin Sakıncaları veya Sakıncalı Ticaret Normal, yasal yollardan icra edilen ticaretin hiçbir sakınca taşımadığını kolayca söyleyebiliriz. Dolayısıyla, ticaretin sakıncaları deyiminden ziyade belki de sakıncalı ticaret ifadesini kullanmak daha yerindedir. Sakıncalı ticaret deyince ilk akla gelen: uyuşturucu, silah ve beyaz kadın ticaretidir. İngilizce lisanında bu tür illegal işlemler için: karanlık işler yapmak anlamındaki “traffic” sözcüğü kullanılır. “Trafficker” de kaçakçı, karanlık işler yapan kimse demektir. Hâlbuki bu dilde, ticareti ifade eden sözcükler şunlardır: “trade, dealing, commerce”. Son günlerde bizde de trafik kelimesi “uyuşturucu trafiği” örneğinde olduğu gibi illegal alım-satım manasında kullanılmaktadır. Günümüzde, ticaretin sakıncası meyanında, ticaretin tüketim çılgınlığına alet olduğu şeklinde bir tenkit ileri sürülebilir. Bu vesileyle bilinçsiz tüketimi körükleyen faktörlerin bazılarını kısaca özetleyelim: - Aşırı Üretim: ABD ve Avrupa imalat sanayi, II. Dünya Harbi sonrasından başlayıp bugün devam eden süreçte aşırı bir üretim kapasitesine ulaştı. Ekonomik sistemin sürebilmesi için insanların üretilen her ürünü tüketmesi zorunlu hâle geldi. Bunu sağlamak için yüksek nüfuslu gelişmemiş ülke insanları da tüketim yarışına katılmaya zorlanıyor. Karl Marx’ın öngördüğü gibi; kapitalist sistemde talep yani tüketim yetersizliği krizlere yol açıyor ve bu krizler giderek daha kısa zaman aralıklarıyla meydana geliyor. 20. asrın başında 30 yılda bir kriz yaşanırken, giderek bu süre 20 yıl, 10 yıl ve günümüzde 3-5 yıla indi. Kapitalist ülkelerin buna karşı iki tür önlemi var: Birincisi, gelişmemiş ülkeler baskıyla serbest ticarete mecbur ediliyor. Bu bağlamda, gümrük duvarları indirtiliyor, dahili üretim kısılıyor ve bu ülkeler tarım ürünlerini dahi dışarıdan almaya zorlanıyor. Bunun da yeterli olmadığı durumlarda, dünyanın çeşitli yerlerinde savaşlar çıkartılıyor. - Reklamcılık Sektörü: Reklam şirketlerinin tek hedefi tüketicilere aslında ihtiyaç duymadıkları malları almalarını sağlamaktır. Bu şirketler, sosyoloji ve psikoloji bilimini insanları amaçları doğrultusunda etkilemek, daha doğrusu onları kandırmak için kullanır. Çeşitli film teknikleriyle ürün abartılı bir şekilde methedilir, tüketicinin sağlıklı düşünmesi engellenir. Yazılı ve görsel basınla işbirliği hâlindeki bu kuruluşlar gün geçtikçe insanları tüketim çılgını hâline getiriyor. - Teknolojik İlerlemeler: Sanayi, nakliyat, haberleşme ve bilgisayar teknolojilerindeki muazzam gelişmeler ticari faaliyetlerinin çok hızlı büyümesini sağladı. Hâlen, Dünya ticareti yıllık olarak 5 trilyon dolar düzeyinde seyrediyor. Son olarak, tüketimi tahrik eden amillere eticaret ve kredi kartları da eklendi. Teknolojiyle ticaretin ilişkisi iki yönlüdür. İkisi birbirini destekler ve geliştirir. Gerçi, tüketim çılgınlığını gerçekleştirmek için, ticaretin kullanıldığı bir vakıadır. Ancak, bunda ticaret mesleğinin hiçbir günahı yok. Çünkü, her türlü imkân ve vasıta insanlar tarafından kötüye kullanılabilir ve kullanılmaktadır İlkçağlarda malın malla değiştirildiği takas (değiş-tokuş) şeklinde yapılan ticaret, tarihi süreç içerisinde aşamalar geçirmiş ve giderek çeşitlenmiş ve karmaşıklaşmıştır. 2 1.4.İç Ticaret-Dış Ticaret Ayırımı BU noktada iç ticaret (dahili ticaret) ile dış ticaret veya uluslar arası ticaretin farkını belirtelim. İç Ticaret: Alıcı ve satıcının aynı ülkede bulunduğu, ticaret konusu malın aynı ülkenin bir yöresinden diğerine nakledildiği veya aynı mahal içinde el değiştiği ticaret türüne iç ticaret (dahili ticaret) denir. İç Ticarette alıcı için de satıcı içinde ayni yasalar geçerlidir. Çünkü ticaret ayni ülkede yapılır. Dahili ticaret yapıldığı ülkenin yasalarına tabidir. Yani alıcı da satıcı da aynı yasalar çerçevesinde iş yapar. Ancak, örneğin ABD gibi federasyon sistemiyle yönetilen ülkelerde, her eyaletin ticaret konusunda farklı kanunları olabilir. Dolayısıyla, farklı eyaletlerde bulunan alıcı ve satıcı değişlk yasal düzenlemelere tabidir. İç ticaret, kural olarak ülkenin millî parası üzerinden yapılır. Ancak dolarizasyon olgusunun hakim olduğu ülkelerde, millî paranın istikrarsızlığı nedeniyle, Dolar, Sterling veya Euro gibi bir dövizin fiilen ödeme aracı olarak kullanıldığı görülür. Türkiye dolarizasyon ülkelerine bir örnektir. Bu noktada dış ticaretin ne olduğunu irdeleyebiliriz. Dış Ticaret: Alıcı ve satıcının ülkeleri farklı olduğunda, buna dış ticaret, uluslararası ticaret veya sınır-ötesi ticaret denir. Farklı ülkeler arasında yani sınır-ötesine mal ve hizmet hareketleri yapılmasını gerektiren dış ticaret dünya ekonomisini etkileyen en önemli iktisadi faaliyetlerden biridir Fakat dış ticarette, iç ticarette olmayan bazı riskler bulunur. Döviz kuru riski: Mal veya hizmeti ihraç eden ile ithal eden şirketin ülkelerinde farklı para cinsleri milli para olarak tedavül eder. İki paranın birbiri cinsinden fiyatı demek olan döviz kuru her an değişir. Bu durum hem alıcı hem satıcı yönünden kur riski yaratır. Transfer riski: İthalatçı ülkede devlet otoritesinin yurt dışına döviz transferini yasaklaması ihtimali transfer riskini oluşturur. Ülkemiz 1980 öncesinde döviz transferlerinde ciddi sıkıntılar yaşamıştır. Politik riski: İthalatın yapıldığın ülke uluslar arası yaptırımlara maruz kalabilir ve bu yüzden fon transferi yapamaz hale gelebilir. Örneğin, 1990’lı yıllarda Libya’nın tüm mali varlıkları Birleşmiş Milletler kararıyla donduruldu ve bu ülke bankalar arasında para transferi yapmakta çok zorlandı. Bu durumdaki ülkeye yönelik ihracat bedelinin ödenmesinde büyük zorluklar yaşanacağı kesindir. Dış ticaret tipik olarak farklı dili konuşan ülke insanları arasında cereyan ettiğinden, kendiliğinden bir iletişim sorunu meydana getirir. Tabii ki, bu zorluklarına karşın, dış ticaretin şirketlere yararları sayılamayacak kadar çoktur. Mesela, - Gelir ve müşteri bakımından çeşitleme yaratır. Firmayı sadece iç piyasaya bağımlı olmaktan kurtarır. - İhracatta tahsilât sorunu olmaz. Hâlbuki iç satışlarda ciddi tahsilât sorunu yaşandığı bir gerçektir. - Küresel ortamda dış ticaret sınırsız satış olanakları verir. İç pazar ne kadar büyük olursa olsun sınırlıdır. - İthalat sayesinde imalat maliyetlerini düşürmek mümkün olur. -Dış ticarette rekabet zorunluluğu şirketleri kurumsallaşmaya yöneltir. - Dış ticaret yeni finansman olanakları yaratır 3 2.BÖLÜM 2.1.DIŞ TİCARETTE ENGELLER 1960'lı ve 1970'li yıllarda ithal ikameci kalkınma modelleri revaçta iken, 1980'li yıllardan itibaren dışa açık, ihracata dayalı ve yabancı sermayeyi özendiren kalkınma politikalarına ağırlık verilmiştir. Ülkelerin dış ticaret politikalarında 1980’li yıllar bir kırılma noktası oldu. Ekonomik büyüme ve uluslararası ticaret ilişkisine dair yapılan analizlerde, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının, beklentilerin aksine, gelişmekte olan ülkeler tarafından uygulanan korumacı, ithal ikameci ve dışa kapalı stratejiler nedeniyle kapanmadığı, hatta daha da belirginleştiği tespitlerine yer verilmektedir. İthal ikameci politikaların iflası ve açık ekonomilerde gözlemlenen kayda değer ilerlemeler, 1980’li yıllarda diğer bazı faktörlerle birlikte serbest ticarete yönelime yol açmıştır. Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararları ile ekonomide en önemli bir dönüm noktası yaşanmış ve o güne kadar uygulanmış olan himayeci, ithal ikameci kapalı sistem terk edilerek mal piyasaları dış rekabete açılmıştır. Bu çerçevede, ülkemiz, serbest ticareti ve ihracata dayalı kalkınma stratejisini benimseyen öncü gelişmekte olan ülkeler arasında yer almış ve dış ticaret politikasındaki bu yaklaşım ilerleyen yıllarda uluslararası ticarette bir konsensüs halini almıştır. Bunda, kapalı ekonomik modellere dayalı sistemlerin zayıflayarak, soğuk savaşın 1990'lı yılların başında liberal ekonomik düzenin lehine sonuçlanması rol oynamıştır. Uluslararası ticaret, ulusları ekonomik bakımdan birbirlerine bağlama özelliği ile küreselleşme tartışmalarının odak noktasında yer almaktadır. Uluslararası ticaret sayesinde dünyanın farklı kıtalarında üretilen ürün ve hizmetler, bir başka kıtada kıyasıya rekabet etmektedir. Bu rekabet, iş güvencesi, gelecek endişesi gibi kavramları günlük hayatın bir parçası haline getirmiştir. 1950'lerde uluslararası ticaret dünya gayri safi hâsılasının %7'si iken, bu oran 1999'da %23'ü bulmuştur. 1948 ile 1997 yılları arasında dünya mamul mal ticareti 14 kat artmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin dünya ticaretinden aldıkları pay son 15 yılda %20'den %25'e yükselmiştir. Bu oran, mamul mal ticaretinde %10'dan %15'e ulaşmıştır. Bu eğilim sürdüğü takdirde, anılan oranın 2020 yılında %50'yi aşacağı öngörülmektedir. Dünyada serbest ticareti engelleyen mekanizmaları öğrenmek sadece teorisyenler için değil, bu işin uygulamasını yapanlar için de önemlidir. Çünkü hangi mal ve hizmetleri hangi ülkeye hangi koşullarla ihraç edebileceğimizi bilmek, ihracat olanakları hakkında tam fikir sahibi olmak için şarttır. 2.2.Gümrük Tarifesi * En eski ve klasik korumacılık uygulamalarındandır. * Gümrük Tarifesi deyimini oluşturan iki kelimeye ayrı ayrı bakalım. * Gümrük, belli bir malın gümrük sınırını geçişinde ödenen vergi ve harçlardır. Tarife ise, uluslararası ticarete konu olan bütün mallara uygulanan vergileri belirleyen listelerdir. * Gümrük tarifeleri, yabancı menşeli eşyanın bir ülkeye ithalinde hangi matrah üzerinden ne oranda veya miktarda vergi ödeneceğini gösteren listelerdir. Tarife, uluslararası ticarete konu olan bütün mallara uygulanan vergileri belirleyen listelerdir. 4 Gümrük tarifeleri şu amaçlara yönelik kullanılır; - Devlete gelir sağlamak, - İthalatı sınırlamak, böylece ülkenin döviz sarfiyatını azaltmak, - Ülke sanayini, özellikle henüz gelişmemiş sanayi kollarını haklı, haksız dış rekabetten korumak, - İthal malının fiyatını yükselterek, ithal ikamesine yönelik sektörleri korumak, - Yerli üreticileri dampinge karşı korumaktır. İthal eşyasının cinsi gümrük tarifelerinde iki şekilde belirtilebilir. - Eşyanın cinsi'ne göre sınıflandırma: Bu usulde; eşya alfabetik bir sıra halinde sınıflandırılır, ancak isimleri birbirine çok yakın olan eşya, nitelikleri itibariyle birbirinden çok farklı olabilir (örneğin: pil yanında pik demir yer alabilir), böylece eşya listelerinde homojenlik sağlanamamış olur. - Eşya'nın tabii menşei, maddi nitelikleri ve ticari şekli gibi bazı kriterlere göre sınıflandırma: Türkiye’de "Gümrük Giriş Tarife Cetveli" bu sınıflandırmaya göre yapılır. Gümrük tarifelerinin saptanmasında iki amaç söz konusudur. Birincisi kamuya gelir sağlamak diğeri ise iç sanayii dış rekabetten korumaktır. Devlete gelir sağlamak için uygulanan tarifelere "mali tarifeler",iç sanayii korumak için uygulanan tarifelere ise "koruyucu tarifeler" adı verilir. Ancak, bu iki hedef çoğu zaman bir arada yürütülmekte, devlet koruyucu gümrük tarifesini uygularken, aynı anda, gelir de sağlamakta veya gelir temini gayesiyle mali tarifeleri uygularken aynı anda, iç sanayi de dış rekabete karşı belirli ölçüde korumuş olur. Dış ticaret üzerinden alınan vergiler az gelişmiş ülkelerde devlet bütçesinin önemli bir gelir kaynağını oluşturur. Buna karşılık gelişmiş ülkelerde, az gelişmiş ülkelere oranla bu vergiler ülke ekonomisinde daha az önemlidir. Ülkemizde dış ticaretten alınan vergiler devletin önemli gelir kaynaklarındandır ve bunların içinde en büyük payı ithalat vergileri oluşturur. Ülkemiz açısından GATT, Dünya Ticaret Örgütü ve AB gibi bazı uluslar arası anlaşmalar ve sınırlamaların ekonomimiz üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. GATT ve onun yerine kurulan Dünya Ticaret Örgütü, tarife dışı engellerin bazı istisnalar dışında tümüyle yasaklanmasını; tarifelerin de giderek azaltılmasını öngörmektedir. 5 3.BÖLÜM 3.1.DIŞ TİCARET KONUSUNDA YETKİLİ KURULUŞLAR Ülkemizde 1980 sonrası uygulanmaya başlayan dışa açık ekonomi politikası çerçevesinde dış ticaret ile ilgili devlet kuruluşları ve işlevleri yeniden düzenlenmiş ve belirlenmiştir. Bu yeni düzenlemeler sonrasında ülkemizde dış ticaret ile ilgili ve yetkili kuruluşları ana kuruluşlar ve yardımcı kuruluşlar olarak iki grupta incelemek olanaklıdır. Bu iki gruba giren kuruluşlar esas olarak ithalat ve ihracat ile ilgili sorumluluk ve yetkilerine bakılarak belirlenebilir. Bu sorumluluk ve yetkileri dış ticaret ile ilgili mevzuat belirler. Bu nedenle konuya bu mevzuatı belirleyerek girmekte yarar vardır. Ülkemizde dış ticaret işlemleri ile ilgili mevzuatı çeşitli başlıklar allında toplamak olanaklıdır. Bunlar: 1-Başbakanlık, Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) Mevzuatı: Bu Mevzuat. DTM Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile İthalat ve İhracat Rejimleri Karar ve Yönetmelikleri ile tebliğler ve talimatlardan oluşur. Ayrıca 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu ile ilgili karar ve tebliğler de Dış Ticaret Müsteşarlığı mevzuatı kapsamında yer alır. 2-Maliye Bakanlığı Mevzuatı: Bu mevzuat bir yanda 1615 sayılı Gümrük Kanunu ve Yönetmeliği ile genelgeler ve diğer yanda da ihracatta KDV iadesini de düzenleyen 3065 sayılı Kalma Değer Vergisi Kanunu ile KDV tebliğlerinden ve diğer ilgili mevzuattan oluşur. 3-Başbakanlık, Gümrük Müsteşarlığı Mevzuatı: Bu mevzuat "Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 sayılı Kanun Hükmünde Kararname" ve ilgili diğer mevzuattan oluşmaktadır. 4-Diğer bakanlıklar ve kuruluşlar mevzuatı: Bu gruptaki mevzuat da ithalatta ve ihracatta tamamlayıcı faaliyetlerle ilgili olup, uygulamayı yukarıda belirttiğimiz mevzuatlar dâhilinde faaliyet gösteren kuruluşların dışındaki kuruluşlara bırakan mevzuat yer almaktadır. Bunların başında T.C. Merkez Bankası ve Fximbank ile ilgili bakanlıkların konularında yayınladıkları genelge ve tebliğler yer almakladır. 3.2.DIŞ TİCARET İLE YETKİLİ ANA KURULUŞLAR Dış ticaret ile ilgili mevzuatı bu şekilde gruplandırdıktan sonra bu mevzuat çerçevesinde görevli kılınan yetkili ana kuruluşları belirlemek kolaylaşmaktadır. Bu mevzuat çerçevesinde ülkemizde dış ticaret ile yakından ilgili ve yetkili başlıca kuruluşlar şunlardır: Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM). Gümrük Müsteşarlığı. T.C. Merkez Bankası. Türk Eximbank Yukarıda sıraladığımız ana kuruluşların yapıları ve belli başlı görevleri ise şunlardır. 6 3.2.1.DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI Dış Ticaret Müsteşarlığı başlangıçta, başbakanlığa bağlı olarak 13-12-1983 tarihinde 188 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak kurulmuştur. Bu kuruluş aşamasında daha önceleri çeşitli bakanlıklar ve devlet kuruluşlarına ait bulunan dış ticaret ile ilgili yetkiler ve görevler müsteşarlığa devredilerek tek bir çatı altında toplanmıştır. HDTM, esas olarak Ticaret Bakanlığı bünyesinde bulunan dış-ticaret ile ilgili birimlerin ve Maliye Bakanlığı bünyesinde bulunan hazine işlemleri ile ilgili birimlerin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştur. 16-4-1986 tarihinde ise 3274 sayılı "Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun" yürürlüğe girmiş ve böylelikle de Müsteşarlığın görev ve yetkileri belirginleşmiştir. 14-8-1991 tarihinde çıkarılan 436 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de 3274 sayılı kanunda kimi değişiklikler yapılmış ve HDTM'na birtakım yeni yetkiler ve görevler verilmiştir. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı kendisine verilen yetkiler ve görevler çerçevesinde 1994 yılının 20 Aralık gününe kadar faaliyette bulunmuştur. 20 Aralık 1994 tarihli ve 22147 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4059 sayılı yasa ile de Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı olmak üzere ikiye ayrılmış ve Dış Ticaret Müsteşarlığının teşkilat ve görevleri yeniden düzenlenmiştir. Bu yeni yasada Dış Ticaret Müsteşarlığının amacı "dış ticaret politikalarının tespitine yardımcı olmak, tespit olunan bu politikalar çerçevesinde ihracat, ihracatı teşvik, ithalat, yurt dışı müteahhitlik hizmetleri ve ikili ve çok taraflı ticari ve ekonomik ilişkileri düzenlemek, uygulamak, uygulamanın izlenmesi ve geliştirilmesini temin etmek" olarak belirlenmiştir. Dış Ticaret Müsteşarlığı Başbakana bağlıdır ve Başbakan, Müsteşarlığın yönetimini seçeceği bir Devlet Bakanı aracılığıyla gerçekleştirir. Dış Ticaret Müsteşarlığının ana hizmet birimleri ise yasada şöyle belirlenmiştir: İhracat Genci Müdürlüğü, İthalat Genel Müdürlüğü, Anlaşmalar Genel Müdürlüğü. Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü, Dış Ticarette Standardizasyon Genel Müdürlüğü, Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü. Bu genel müdürlüklerin belli başlı görevleri de aşağıda belirtilmektedir. 3.2.1.1.İhracat Genel Müdürlüğü: Bu Genel Müdürlüğün başlıca görevleri ihracatın kalkınma planları ve yıllık programlardaki ilke, hedef ve politikalar yönünde ülke ekonomisi yararına düzenlenmesini, desteklenmesini ve geliştirilmesini sağlamak, uygulamalarla ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonu temin etmek, ihracatın her aşamasında gözetim, denetim ve yönlendirilmesine ilişkin önlemleri almak ve bu hususlarla ilgili düzenlemeleri yapmaktır. İhracat Genel Müdürlüğü, İhracat Rejim Kararı da dâhil olmak üzere, ihracata dair mevzuatı hazırlamak ve uygulamak, ihracata konu tarım ürünlerinin destekleme alım fiyatlarının belirlenmesine yönelik hazırlıkları yapmak ve destekleme stoklarının ihracat yoluyla değerlendirilmesini ilişkin esasları belirlemek, uygulamak ve denetlemek, ihracata yönelik krediler ve diğer devlet yardımları ile ilgili olarak madde ve ülke politikalarına ilişkin esasları belirlemek, bağlı muamele ve off-set gibi karşılıklı ticaret uygulamalarının usul ve esaslarını belirlemekle de görevlidir. Ayrıca ihracatı özendirme önlemlerinin hazırlanması, uygulanması ve uygulamanın denetlenmesi de İhracat Genel Müdürlüğünün görevleri arasındadır. 7 3.2.1.2.İthalat Genel Müdürlüğü: İthalat Genel Müdürlüğünün başlıca görevleri, ithalatın uluslararası anlaşmalar ile kalkınma planlan ve yıllık programlarda öngörülen ilke, hedef ve politikalar çerçevesinde yürütülmesini sağlamak, İthalat Rejim Kararlan da dahil olmak üzere ithalata dair mevzuatı düzenlemek, madde politikalarını teklif etmek, uygulamak, ithalatla ilgili izinleri vermek ve bu alanda söz konusu olabilecek birçok diğer görevi yerine getirmektir. İthalat Genel Müdürlüğü ayrıca 14-6-1989 tarih ve 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun (Bkz:3.3.2) verdiği görevleri de yerine getirmekle görevlidir. 3.2.1.3.Anlaşmalar Genel Müdürlüğü: Bu Genel Müdürlük kalkınma planları ve genel ekonomik politikalar çerçevesinde iki taraflı ticaret, sınaî ve teknik işbirliği anlaşmaları ile çok taraflı ticaret anlaşmalarını gerektiğinde ilgili Bakanlık ve kuruluşlarla işbirliği halinde hazırlamak, ülkemiz ile "Ekonomik İşbirliği ve Ticaret Anlaşması" bulunmayan ülkelerle ticari işbirliğini düzenlemekle görevlidir. Türk Devletleri ile yapılacak iki taraflı ticaret, sınaî ve teknik işbirliği anlaşmalarını hazırlamak ve bu konularda gerekli çalışmaları yapmak da Anlaşmalar Genel Müdürlüğünün diğer görevlen arasındadır. 3.2.1.4.Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü: Müsteşarlık bünyesinde ilk kez kumlan Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün temel görevi Müsteşarlığın görev ve faaliyet alanına giren konularda Avrupa Birliği ile ilişkilerin, kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda yürütülmesini sağlamaktır. Ayrıca, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki Ortaklık Anlaşması ile bu Anlaşmaya Ek Anlaşma ya da protokollerdeki Müsteşarlığın görev alanına giren konular ile uygulamanın yürütülmesini sağlamak, Birliğin kurum ve organları ile gerekli temas ve toplantıları yapmak ve Birlik ile gerekli uyum ve uygulama çalışmalarını yerine getirmek Genel Müdürlüğün diğer görevleri arasındadır. Avrupa Birliği ile Türkiye arasında gerçekleştirilmek istenen gümrük birliğinin ekonomik ve ticari etkilerini araştırmak ve bu konularda değerlendirmeler yapmak ve Birlik ile hizmet ticareti alanında yapılan müzakerelere ilişkin politikaların genel ticaret politikası ile uyumlu şekilde saptanması için gerekli çalışmaları yürütmek ve konuyla ilgili daha birçok faaliyet Genel Müdürlüğün belli başlı görevleri arasında bulunmakladır. 3.2.1.5.Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü: Bu Genel Müdürlüğün başlıca görevleri arasında, kalkınma planları ve yıllık programlar çerçevesinde serbest bölgelerin kurulması, yönetilmesi ve işletilmesi ile ilgili ilke ve politikaların saplanması konusunda çalışmalar yapmak, araştırma, planlama ve koordinasyon faaliyetlerini yürütmek bulunmaktadır. Ayrıca, serbest bölgelerde yapılacak üretim, alımsalım, depolama, kiralama, montaj-demontaj, bakım-onarım, kıyı (off-shore) bankacılığı, bankacılık, sigortacılık, finansal kiralama ve diğer faaliyet konularını belirlemek, serbest bölgelerde faaliyet gösterecek gerçek ve tüzel kişilere "faaliyet ruhsatı" vermek ya da verilmiş belgeleri iptal etmek ve Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri yerine getirmek de Genel Müdürlüğün görevleri arasındadır. 3.2.1.6.Dış Ticarette Standardizasyon Genel Müdürlüğü: Bu Genel Müdürlüğün başlıca görevi, adından da anlaşılacağı üzere, dış ticarete konu malların standartlaştırılmasını sağlamak, Dış Ticarette Standardizasyon Rejim Kararı da dâhil 8 olmak üzere ihracat ve ithalatın kalite ve standartlar yönünden denetlenmesine ait mevzuatı hazırlamak ve uygulamaktır. Türk Standartlarından gerekli görülenlerin Müsteşarlığın bağlı olduğu Bakanlık onayı ile uygulamaya sokulması, denetimlerinin yapılması ve yaptırılması. Dış Ticarette Standardizasyon Denetmenleri ile Laboratuar Müdürlüklerinin çalışmalarını koordine etmek ve Müsteşarlıkça verilecek diğer görevlerde Genel müdürlüğün sorumluluğu altındadır. 3.2.1.7.Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü: Türkiye ve Dünya ekonomisi ve ticareti ile ilgili gelişmeleri sürekli olarak izlemek ve değerlendirmek, Türkiye ekonomisi ve dış ticareti ile ilgili olarak çalışmalar yapmak, derlenmiş bilgi ve istatistikleri değerlendirmek, bilgilerin daha hızlı bir şekilde kullanıcıların hizmetine sunulmasını teminen Genel Müdürlük bünyesinde Dış Ticaret Bilgi Merkezi kurmak ve çalıştırmak, yayın ve dokümantasyon hizmetlerini yürütmek, ihracat ve ithalat ile ilgili belgeleri düzenlemek ve vermek ve benzeri diğer faaliyetleri verine getirmek bu Genel Müdürlüğün görevleri arasındadır. Dış Ticaret Müsteşarlığı, Merkez ve Taşra örgütü ile Yurt Dışı hizmet birimlerinden oluşmaktadır. Ayrıca halen Müsteşarlığa bağlı olarak faaliyette bulunan İhracatçı Birlikleri'nin yanı sıra yine Müsteşarlığa bağlı olarak faaliyette bulunacak olan İthalatçı Birlikleri'nin de kurulması yasada kabul edilmiş ve bu konuda gerekli çalışmalar başlamıştır. 3.2.2. GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI Başbakanlığa bağlı Gümrük Müsteşarlığının kurulması 24 Haziran 1993 tarihli ve 3911 sayılı yasanın verdiği yetkiye dayanılarak. Bakanlar Kurulu'nca 2 Temmuz 1993 tarihinde kararlaştırılmıştır. Daha önce Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkisinde toplanmış kimi görevler bu Bakanlığın Maliye Bakanlığı olarak yeniden düzenlenmesi üzerine yeni kumlan Gümrük Müsteşarlığına devredilmiştir. Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KIIK) ise 21636 sayılı ve 13 Temmuz 1993 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu KHK'nin amacı, gümrük ve gümrük muhafaza hizmetlerini düzenlemek ve yürütmek, kaçakçılık fiil ve teşebbüsleri ile mücadele etmek üzere, Başbakanlığa bağlı Gümrük Müsteşarlığının kurulmasına ve yine kuruluşun teşkilat ve görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir. 16 Haziran 1994 tarihli 541 sayılı KHK ile de Müsteşarlığın görevleri kısaca şu şekilde belirlenmiştir: -Gümrük politikasının hazırlanmasına yardımcı olmak ve uygulamak. -Gümrük Kanunu ve gümrüklerle ilgili diğer mevzuat ile uluslararası sözleşmeler hükümlerinin uygulanmasını sağlamak. -Gümrük tarife oranlarının saptanmasına yardımcı olmak, gümrük vergileri ile gümrüklerce alınan diğer gelirler ve fonların tarhı, tahakkuk ve tahsilini sağlamak ve kontrol etmek. -Gümrük kontrolüne tabi kişi, eşya ve araçların muayene ve kontrollerini yapmak. -Gümrüklerle, ilgili istatistikî bilgileri toplamak ve değerlendirmek. -Gümrük denetimine sahip eşya ve araçların muhafazasını sağlamak. Bunların saptanmış olan norm ve standartlara uygunluğunu denetlemek. -Kara hudutlarındaki gümrük kapıları ile gümrük teşkilatı bulunan hava ve deniz limanlarında ve serbest bölge ve gümrük bölgelerinde gümrük muhafaza görevleri ile kaçakçılığın önlenmesini sağlamak. 9 - Uluslararası kuruluşların müsteşarlık hizmetlerine ilişkin çalışmalarını takip etmek. Başlıca görevlerini belirttiğimiz Müsteşarlık merkez, taşra, yurtdışı teşkilatları ile bağlı kuruluşlardan oluşur. Müsteşarlığın ana hizmet birimleri ise şunlardır: Gümrükler Genel Müdürlüğü, Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü, Kontrol Genel Müdürlüğü ve Avrupa Topluluğu ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü. 3.2.3.TÜRKİYE CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası dış ticarette döviz işlemlerini düzenleyen kuruluştur. Döviz ödenmesini gerektiren ve döviz kazandıran tüm işlemler Merkez Bankasınca belirlenecek yöntem, esas ve limitler çerçevesinde Merkez Bankası ve diğer bankalarca yapılır. Merkez Bankası ayrıca dış ticaretin finansmanında da önemli görevler yüklenmektedir. Değişen ekonomik koşullara bağlı olarak zaman zaman özellikle reeskont kredileri aracılığıyla ihracatın finansmanına önemli katkılarda bulunmuştur ve bulunmakladır. 3.2.4.TÜRK EXİMBANK Eximbank, Türk dış ticaretinde aktif olarak yer alan en yeni kuruluşlardan birisidir. I980’li yıllarda başlayan dışa açılma çabalan, 1 Mart 1985 tarihinde Türkiye'nin GATT'ın (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) en önemli anlaşmalarından birisi olan Sübvansiyonlar Kodu'nu imzalaması ile önemli bir aşamaya ulaşmıştı. Türkiye, GATT'ın sübvansiyonlar kodunu imzalayarak dış ticaretin desteklenmesinde sübvansiyonların kaldırılmasını kabul etmiş idi. Bu durumda Türk dış ticaretinin dünyadaki uygulamalara koşut (paralel) bir şekilde GATT tarafından kabul edilen ve gelişmiş ülkelerin yıllardır kullandıkları özendirme yöntemleriyle desteklenmesi gerekiyordu. İşte bu nedenlerle dış ticaretin kredi, ihracat kredi garantisi ve sigortası gibi gelişmiş ve genel kabul görmüş tekniklerle desteklenmesi amacıyla kısaca Türk Eximbank olarak anılan Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. kuruldu, Bugün sanayileşmiş ve dışa açılmış birçok ülke ihracatlarını ihracat bankaları aracılığıyla desteklemektedirler. Bu bankalar genel olarak Eximbank adıyla anılmaktadırlar. Bu nedenle Türkiye'de de Türkiye İhracat Kredi Bankası kısaca Türk Eximbank olarak anılmaktadır. 25 Mart 1987 tarihinde DYB (Devlet Yatırıra Bankası)’nın Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş.'ye dönüştürülmesi 3332 nolu yasa ile kabul edilmiştir. 21 Ağustos 1987 tarihinde de "Devlet Yatırım Bankası'nın Türkiye İhracat Kredi Bankası AŞ. Adıyla Yeniden Düzenlenmesine Dair Esasları belirleyen 87/11914 sayılı Bakanlar Kurulu kararı kabul edilmiş ve Eximbank'ın kuruluşu gerçekleşmiştir. Türk Eximbank'ın amacı; ihracatın geliştirilmesi, ihraç edilen mal ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi, ihraç mallarına yeni pazarlar kazandırılması, ihracatçıların uluslararası ticarette paylarının arttırılması, girişimlerinde gerekli desteğin sağlanması, ihracatçılar ve yurt dışında faaliyet gösteren müteahhitler ve yatırımcılara uluslararası piyasalarda rekabet gücü ve güvence sağlanması, yurt dışında yapılacak yatırımlar ile ihracat maksadına yönelik yatırım mallan üretim ve satışının desteklenerek Özendirilmesidir. Eximbank bu amacına ihracat kredileri, kredi garantileri ve kredi sigortası programlarını uygulayarak ulaşmaya çalışmaktadır. Kurulduğu tarihten bugüne kadar çok çeşitli kredi, 10 garanti ve sigorta programlarını uygulamaya sokmuş ve ihracatçılarımızın dış pazarlarda rekabet gücünü arttırarak ihracatımızın önemli miktarlarda artmasına neden olmuştur. Bankanın ilgili olduğu Bakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlıktır. 3.3.DIŞ TİCARET İLE İLGİLİ YARDIMCI KURULUŞLAR Yukarıda başlıca görevleri ve yapıları anlatılan dört kuruluş ülkemizde dış ticaret ile ilgili mevzuatı ve dolayısıyla işlemleri düzenleyen, sınırlayan ve kontrol altında tutan ana kuruluşlardır. Kuşkusuz bunlar ilgili bakanlıklara ve Başbakanlığa bağlı olarak çalışmalarını yürütürler. Ayrıca bunların yanı sıra dış ticaret işlemlerinin yürütülebilmesine yardımcı olan ve bir kısmı da yukarıdaki kuruluşlara bağlı olarak çalışan alt kuruluşlar vardır. Bunlar ise şunlardır: Ticaret ve Sanayi Odaları. Ekonomi ve Ticaret Müşavirlikleri. İhracatı Geliştirme Merkezi (İGEME). Dış Ticarette Standardizasyon Denetmenlikleri. İhracatçı Birlikleri. İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV). Küçük ve Orta Ölçekli Sanayileri Geliştirme Başkanlığı (KOSGEB). Dış Ticaret Müsteşarlığı, Merkez ve Taşra örgütü ile Yurt Dışı hizmet birimlerinden oluşmaktadır. Ayrıca halen Müsteşarlığa bağlı olarak faaliyette bulunan İhracatçı Birlikleri'nin yanı sıra yine Müsteşarlığa bağlı olarak faaliyette bulunacak olan İthalatçı Birlikleri'nin de kurulması yasada kabul edilmiş ve bu konuda gerekli çalışmalar başlamıştır. 3.3.1.Ticaret ve Sanayi Odaları Ticaret ve Sanayi Odaları meslek ahlakını ve dayanışmayı korumak, sâriftyt ve ticaretin genel çıkarlara uygun bir şekilde gelişmesine çalışmak ve bu amaçla verilecek işleri yapmak üzere kurulan tüzel kişiliğe sahip meslek kuruluşlarıdır. Odaların başlıca görevleri; sanayi ve ticareti ilgilendiren bilgi ve haberleri derleyip ilgilenenlere ve ilgililere ulaştırmak, resmi makamlarca islenen bilgileri vermek ve özellikle tüccar ve sanayicilerin mesleklerinin yürümesinde gereksinecekleri her çeşit bilgiyi, başvurmaları halinde kendilerine iletmek, bölgeleri içindeki iktisadi, ticari ve sınaî faaliyetlere ait indeks ve istatistikleri hazırlamak ve düzenlemek ve sanayici ve tüccarlarca uyulması zorunlu mesleki kararları alabilmektir. Odalar bunların yanında sanayici ve tüccarın gerekli belgelerini tanzim ve tasdik eder. Odalar esas olarak ihracat ile ilgili ve yetkili kuruluşlardır. İhracatçı sıfatının kazanılabilmesi için gerekli olan aşamalardan birisi de "ihracat belgesi" almaktır. İşte bu belgeyi alabilmek için gerekli olan "Şhracat Belgesi Şstek Formu" odalarca verilir ve tasdik edilir. Ayrıca kayda bağlı ihracat işleminde de ihraç edilecek mallar bağlı bulunulan odaya kayıt edilir. 3.3.2. Ekonomi ve Ticaret Müşavirliği Ekonomi ve ticaret müşavirlikleri, DTM'ye bağlı olarak yabancı ülkelerde kurulmuş kuruluşlardır. Halen yurt dışında 70 dolayında merkezde faaliyet göstermektedirler. 11 Müşavirliklerin başlıca görevleri bulundukları piyasalar hakkında bilgi toplamak ve bu bilgileri ihracatçılara aktarmak ile ihraç ürünlerimizin pazarlanmasında ve yabancı firmalarla ihracatçılarımız arasında çıkabilecek olan sorunların çözümünde etkin olarak çalışmaktır. 3.3.3. İhracatı Geliştirme Merkezi (İGEME) Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı kuruluşudur. Dış ticaretimizi geliştirmek amacıyla kurulmuştur. Bu amaç çerçevesindeki başlıca görevleri şunlardır: -Ülkemizin tarımsal ve sınaî ürünleri ile doğal kaynaklarımızdan üretilen maddeleri dünya piyasalarında tanıtmak ve bulunacak yeni piyasalar ve bu piyasaların koşulları hakkında ilgilileri bilgilendirmek. -Dünya piyasalarını yakından takip ederek gelişmeleri ilgililere aktarmak. -Sürekli ihraç olanakları bulunan Ürünlerimizin üretimlerini arttırabilmek için gerekli çareleri araştırmak. Dış ticaret ile ilgili çeşitli kuruluşların ihracat ile ilgili çeşitli faaliyetlerini bir araya toplayıp ihracatçıların ve ilgililerin yararına sunmak. Devlet daireleri ile mesleki kuruluşlar tarafından yukarıda belirtilen konular ile ilgili talep edilecek araştırmaları yapmak. Yabancı ve Türk iş adamları arasında koordinasyonu sağlayarak iş olanakları yaratmak. Yabancı ithalatçılara Türk ihraç mallan, ihraç kapasitesi, ihracatçı adresleri ve Türk dış ticaret mevzuatı hakkında bilgi vermek İGEME belirtilen bu görevleri yanı sıra ihracatın geliştirilmesi ile ilgili hemen her konuda çalışmalar yapmakta ve çeşitli yayın faaliyetlerinde de bulunmaktadır. 3.3.4. Dış Ticarette Standardizasyon Denetmenlikleri İhracatımızın arttırılabilmesi ya da bir diğer deyişle dış pazarlarda güçlü bir rekabet şansının bulunabilmesi için bir önemli koşul da ihraç ürünlerimizin uluslararası kalitede üretilmesidir. Böylelikle de ihraç ürünlerimize dış pazarlarda talep yaratılabilir ya da var olan talep arttırılabilinir. Bu nedenle ihraç edilecek ürünlerin belli bir kalitede üretilmesi ve ihracattan önce kalite kontrollerinin yapılarak uluslararası kaliteye uygun olmayan malların ihraç edilmesine izin vermemek önem taşımaktadır. İhraç edilebilir mallar arasında özellikle birtakım mallar standart ve kalite kontrolüne tabi mallar olarak belirlenmiştir. İşte bu tür malların ihracat aşamasında yetkili merciler tarafından kalite kontrolü yapılmaktadır. Standart ve kalite kontrolüne tabi oldukları Dış Ticaret Müsteşarlığınca belirlenen malların bu kontrolleri Müsteşarlığın Dış Ticarette Standardizasyon Genel Müdürlüğüne bağlı olan ve daha önce "İhracat Müdürlükleri" ve son düzenleme ile de "Dış Ticarette Standardizasyon Denetmenlikleri" olarak adlandırılan birimlerce gerçekleştirilmektedir. Bu kontrollerde kontrole tabi ihraç ürünlerinin Türk Standartlar Enstitüsünce saptanan standartlara uygunlukları denetlenmektedir. Bu denetlenme sonucunda Denetmenlikler, zorunlu standart 12 kontrolüne tabi ürünlerin ihracında ilgili gümrük idarelerine verilmek üzere alınması gereken belgeleri vermektedirler. Ülkemizde Müsteşarlığa bağlı olarak halen ve ilçe merkezinde Dış Ticarette Standardizasyon Denetmenliği Teşkilatı bulunmaktadır. 3.3.5. İhracatçı Birlikleri Genel olarak ihracatın denetlenmesi ve geliştirilmesi amacıyla kumlan İhracatçı Birliklerinin geçmişi 1930'lu yıllara kadar gitmektedir. Uzun yıllardan beri faaliyette bulunan İhracatçı Birliklerinin kurulması ve görevleri sonraları yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme daha önce belirttiğimiz HDTM Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un 26. maddesine dayanılarak gerçekleştirilmiştir. Bakanlar Kumlu, yasanın 26. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, çalışma alanları aynı olan ihracatçıları, üye sayıları 50'den az olmamak üzere, DTM'na bağlı olarak ihracatçı Birlikleri (Ek 2) adı altında bir meslek kumlusu olarak organize etmektedir. 30 Ekim 1986 tarihinde kabul edilen 86/11159 sayılı İhracatçı Birliklerinin Kuruluşu, İşleyişi. Çalışma Sahaları, Organları, Üyelerin Hak ve Yükümlülüklerine Dair Bakanlar Kumlu Kararı'nın 5. maddesi gereğince İhracatçı Birliklerine üye olmayan özel ve tüzel kişi tacirler Birliğin çalışma sahasına giren mallan ihraç edemezler ve birliklerin hizmetlerinden yararlanamazlar. İhracatçı Birliklerin çalışma konuları yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca. Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığı tarafından belirlenmektedir. İhracatçı Birliklerinin başlıca amaç ve görevleri şunlardır: -Birliğin çalışma konularına giren maddelerin cins, tür ve miktar itibariyle üretim ve ihracat potansiyelinin dış taleplere göre ayarlanabilmesini sağlayabilmek için gerekli çalışmalar yapmak ve önerilerde bulunmak. -Bu maddelerden ekonomik koşullara göre gerektiği miktarlarda stoklar yapılabilmesine yardımcı olmak. -Alım, ambalaj, ihracat yöntem ve gelenekleri ile fiyat hareketleri hakkında üyeleri aydınlatıcı çalışmalar yapmak. Madde politikası ve alıcı ülkelerin piyasa koşullarının gerektirdiği durumlarda üyelerinin ortak hareket edebilmelerini sağlayabilmek için gerekli yöntemleri saptamak, uygulanmasını sağlamak ve gerektiği hallerde tek tip sözleşme hazırlamak. -Alıcı ülkelerin dış ticaret mevzuatlarını incelemek ve üyelere bilgi vermek. -Çalışma konusuna giren mallarla ilgili olarak yurt içi ve dışı piyasalar hakkında gerekli istatistikleri tutmak, saklamak ve diğer bilgileri derlemek ve bu konularda yayınlar yapmak. 13 3.4. DIŞ TİCARET İLE İLGİLİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR Ülkemizde dış ticaret konusunda çeşitli işlevlere sahip bu kuruluşlar yanışını dünya üzerinde de dış ticareti yönlendirmek ve dış ticaretle ilgili çeşitli konularda ülkeler arasında birliktelik sağlayarak dış ticaretin belirli kurallar çerçevesinde gerçekleşmesine yardımcı olmaya çalışan uluslararası kuruluşlarda vardır. Bunların başlıcaları eski adıyla General Agreement on Tariffs and Trade (GATT) ya da Türkçesiyle Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması, yeni adıyla World Trade Organization (VVTO) ya da Türkçesiyle Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ile International Chamber of Commerce (ICC) ya da Türkçesiyle Uluslararası Ticaret Odasıdır (UTO). 3.4.1. WTO: DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ (GATT: GÜMRÜK TARİFELERİ VE TİCARET GENEL ANLAŞMASI) İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya ekonomik düzeni yerle bir olmuş, özellikle de dünya dış ticareti gerilemiş ve dünya dış ticaret hacmi olağanüstü düşük düzeylere düşmüş idi. Savaş sonrası dünya üzerinde yeni bir ekonomik düzen kurulması ve de kalkınma çabalarında itici bir güç özelliği taşıyan dış ticaretin arttırılması için uluslararası çabalar yoğunlaşmıştı. İşte bu ortamda, 1947 yılında, 23 ülke İsviçre'nin Cenevre şehrinde bir araya gelerek taraf ülkeler arasında miktar kısıtlamalarının kaldırılmasını ve gümrük tarifelerinin aşamalı olarak indirilmesini amaçlayan ve 1 Ocak 1948'dc yürürlüğe girmesi planlanan bir anlaşma imzalamışlardır. Bu anlaşmaya Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması ya da kısaca GATT (General Agreement on Tariffs and Trade) adı verilmiştir. Gümrüklerin ve dış ticaretteki diğer engellerin zamanla giderilmesi ve bu sayede dünya ticaretinin geliştirilmesi, iktisadi kaynakların etkin kullanımının sağlanması ve yaşam düzeyinin yükseltilmesini amaçlayan ve başlangıçla geçici olması düşünülen bu anlaşma sonraları geliştirilerek sürekli bir kuruluşa dönüştürüldü ve dünya ticaretinin serbestleştirilmesinde en etkili kumullardan birisi oldu. Zaman içinde kuruluşun üye sayısı hızla artmıştır. 1993 yılında GATT'ın üye sayısı 120'yi aşmıştır. Bu ülkelerin dünya ticareti içindeki payları ise yüzde 80 dolayındadır. Türkiye 1953 yılında kuruluşa üye olmuştur. GATT'ın merkezi Cenevre'dedir. Örgütün bir sekreterliği ve yılda yaklaşık sekiz kez toplanan "Temsilciler Konseyi"' ile her yıl "Oturum" adıyla toplanan bir genel kurulu vardır. Ayrıca GATT'a bağlı olarak ve pazarlama konularında bilgi vermek ve önerilerde bulunmak amacıyla 1964 yılında "Uluslararası Ticaret Merkezi" kurulmuştur. GATT adıyla anılan anlaşma her üye ülkenin diğer üye ülkelere karşı uygulamayı taahhüt ettiği ayrıcalıklı gümrük vergisi oranlarını gösteren bir listeyi de içerir. Bu anlaşma dış ticaret politikasının yasası niteliğindeki genel kuralları belirlemiştir. Bu kuralların başlıcaları şunlardır: GATT üyesi olmayan ülkelere tanınan her gümrük ayrıcalığı GATT üyelerine de tanınacaktır. Dış ticarette miktar (kota) kısıtlamaları kaldırılacak ve koruma aracı olarak yalnızca gümrük tarifeleri kullanılabilecektir. -Üye ülkelerin gümrük yönetmelikleri uyumlaştırılacaktır. -Her üye ülke bir diğer üyenin isteği üzerine gümrük tarife indirimlerini görüşmek zorundadır. -GATT anlaşması bu kuralların yanı sıra ticari ayrıcalıklar sonucu yerli üreticileri ağır kayıplara uğrayan üye ülkelerin anlaşmaları değiştirebilmelerine de olanak sağlamaktadır. 14 GATT dünya ticaretini serbestleştirme çalışmalarını üye ülkeler arasında belirli aralıklarla düzenlenen "çok yanlı görüşmeler" yoluyla gerçekleştirmektedir. Görüşmelerde ana ilke ise "karşılıklılık" ya da "karşılıklı taviz"dir. Bu ilkeye göre belirli malların ihracatçısı olan ülke ya da ülke grupları başlıca ticaret ortaklarına sattıkları inallar üzerinde gümrük indirimleri talep ederlerken kendileri de onlara başka mallarda benzer ödünlerde bulunurlar. Bu karşılıklı talepler, ülkeler arasında dengeli bir pazarlık doğurur ve sonuçta da her taraf diğerine bir dizi mal üzerinde tarife indiriminde bulunur. Karşılıklılık ilkesinin önemli bir istisnası gelişmekte olan ülkelere tanınmıştır. 1965 yılında alınan bir kararla gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerle yaptıkları ticarette bu ilkeye uyma zorunlulukları kaldırılmıştır. Gelişmekte olan ülkeler karşılık olarak tarife indiriminde bulunmak zorunda değillerdir. Kuruluşundan beri GATT üyelerinin katıldığı çok yanlı görüşmelerin sayısı yedidir. Bunlar sırasıyla 1949 Annecy (Fransa), 1951 Turguay (İngiltere), 1951 Cenevre (İsviçre), 1960-61 Dillon Görüşmeleri (Cenevre-İsviçre), 1962-67 Kennedy görüşmeleri (Cenevreİsviçre), 1973-79 Tokyo Görüşmeleri ve sonuncusu da 1987 yılında Uruguay'ın başkenti Punta Del Este'de başlayan ve 1993 Aralığında sonuçlanan ve 15 Nisan 1995'dc de Marakeş'te Nihai Senedi imzalanan Uruguay görüşmeleridir. GATT üyelerinin katıldığı bu yedi görüşmede dünya dış ticaretinin serbestleştirilebilmesi için çeşitli mal gruplarında yapılabilecek gümrük tarife indirimleri tartışılarak karara bağlanmıştır. Örneğin Kennedy görüşmelerinde gümrük tarifelerinin ortalama yüzde 35 indirimi kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Bu görüşmelerin en önemli ve uzunlarından birisi olan Uruguay Round'da ise çeşitli mal grupları hakkında yapılacak gümrük indirimlerinin yanı sıra GATT'ın geleceği de tartışılmış ve karara bağlanmıştır. Yapılan görüşmeler sonunda gümrük tarifelerinde %• 40 oranında bir indirimin gerçekleştirilmesi, tarımsal mallarda tarife dışı koruma önlemlerinin tarifelere dönüştürülmesi, tekstil ve giyim ticaretinde tüm miktar kısıtlamalarının 10 yıl içinde ve üç aşamada kaldırılması gibi dünya ticaretinde sorun yaratan belli başlı konularda önemli kararlar alınmıştır. Ayrıca GATT'ın dünya ticaretinde daha etkili, yönlendirici ve yaptırım gücü olan, kuralları daha net ve açık, ülkelerin dış ticaret politikalarının GATT ve onun çerçevesinde imzalanmış anlaşmalara uygunluğunu denetleyecek, IMF ve Dünya Bankasına benzer yeni bir organizasyona gitmesi, adını da "Dünya Ticaret Örgütü" (World Trade Organization) olarak değiştirmesi kararlaştırılmıştır. Dünya Ticaret Örgütünün temel görevlerinden birisi de devletlerarası ticari uyuşmazlıkların çözümü konusunda çaba harcamaktır. Uruguay Round'da alınan bu kararları 121 ülke imzalamıştır. Uruguay Round nihai senedinde yer alan bu kararlar üzerine 1995 yılı içinde DTÖ faaliyete geçirilmiş ve GATT yerini WTO'na devretmiştir. Kuşkusuz GATT'ın yerini WTO'na devretmesi yaklaşık 50 yıllık GATT sürecinde önemli bir aşamayı temsil etmektedir. WTO'nın belli başlı amaçlarından birisi dünya ticaretinin serbestleştirilmesini sürdürmek ve dünya ticareti üzerindeki uluslararası denetimi güçlendirerek kuruluşun yaptırım gücünü arttırmaktır. 3.4.2. ULUSLARARASİ TİCARET ODASI (UTO) Kısa adı (CC (International Chamber of Commerce) olan Uluslararası Ticaret Odası 1919 yılında iş dünyasının temel politikalarını saptamak ve iş hayatı ile ilgili konularda 15 standartları belirlemek üzere bir özel sektör örgütü olarak kurulmuştur. UTO'nun merkezi Paris'ledir. Odaya 120'den fazla ülkeden 5000'den fazla büyük şirketi ve milyonlarca girişimciyi temsil eden 1500'den fazla özel sektör kuruluşu üyedir. Uluslararası Ticaret Odasının en üst organı üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan ve normalde yılda iki kez toplanan "Konsey'dir. Konsey tarafından üç yıllığına seçilen 15 üyeden oluşan ve yılda dört kez toplanan "Yönetim Kurulu" ise bir diğer önemli karar organıdır. Başkan, Başkan Yardımcısı ve Genel Sekreterden oluşan UTO Başkanlığı ise Odanın faaliyetlerini yürüten organdır. Ayrıca UTO'nun ana politikaları ve teknik konularda çalışan ve Konsey ile Yönetim Kuruluna öneriler sunan 25 adet komisyon vardır. Uluslararası Ticaret Odasının başlıca işlevleri şunlardır. -Uluslararası iş anlaşmazlıklarının çözülmesi: UTO'ya bağlı olarak oluşturulan "Tahkim Divanı" uluslararası özel sektör sözleşmeleri ile ilgili analaşmazlıkları çözen ve bu konularda uyulması gereken koşulları belirleyen bir organdır. -Uluslararası ticaret uygulamalarının kolaylaştırılması: Uluslararası Ticaret Odası iş hayatı ile ilgili konularda bütün ülkelerde geçerli olacak kural, standart ve kodları saptamaktadır. Örneğin; ticari terimler ve kombine nakliye kuralları. Ülkeler arasında ticari faaliyetleri engelleyen ve rekabeti azaltan uygulamaların ortadan kaldırılması: UTO dünya ekonomisinde artan bir entegrasyonun var olduğuna ve bunun bütün ülkelerin vatandaşlarının gönencini (refahını) arttıracağına inanmaktadır. Bu nedenle de GATTın belirlediği kuralların özel sektör kuruluşları tarafından daha sıkı bir şekilde uygulanması yönünde uğraş vermektedir. -Üye ülkelerin kalkınmasına yardımcı olmak: Uluslararası Ticaret Odası özellikle azgelişmiş ülkelere, gelişmiş ülkeler özel sektörünün de neyim ve sermaye akımının sağlanması çabalarında ve ekonomik kalkınma için gerekli yasal ve mali altyapı hakkında bilgi vermek için eğitici kursların düzenlenmesi faaliyetlerinde bulunur. 16 BÖLÜM 4 4.1.DIŞ TİCARETTE RİSKLER VE ALIM-SATIM ANLAŞMALARI Daha önce de belirtildiği gibi dış ticaretin geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. İnsanoğlunun yerleşik düzene geçmesi ile birlikte insan toplulukları arasında ticari ilişkiler görülmeye başlanmış ve daha sonraları ulus devletlerin ortaya çıkması ile birlikte de dış ticari ilişkiler ülkeler arasında yoğunluk kazanmaya başlamıştır. Ancak dünya üzerinde dış ticaretin büyük bir hızla artması ve dış ticaret hacminin önemli rakamlara ulaşması İkinci Dünya Savaşı sonrasına denk gelmektedir. Bu durumun önemli nedenleri bulunmaktadır. Öncelikle 2. Dünya Savaşı sonrası Bretton Woods'da yeni bir dünya ekonomik düzeninin temellerinin atılmış. Dünya Bankası (IBRD) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi dış ticaretin finansmanına yardımcı olabilecek uluslararası kuruluşlar oluşturulmuştur. Kısa bir süre sonra da, 1947 yılında Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) kabul edilmiş ve dış ticarette sınırlayıcı engeller kalkmaya başlayarak daha serbest bir dış ticaret ortamının oluşması yönünde girişimler yoğunlaşmıştır. Yine- aynı dönemde teknolojik gelişmeler hızlanmış ve dünya üretim hacmi hızlı bir şekilde artmıştır. Yukarıda belirtilen bu gelişmeler karşısında 1955-1976 arasındaki sürede değer olarak dünya dış ticareti yaklaşık 10 kat artmıştır. Kuşkusuz bu düzeyde bir değer artışında enflasyonun da etkisi bulunmaktadır. Ancak 1963-1973 arasındaki 10 yıllık sürede ise dünya ticareti miktar olarak 2 kat artmıştır. Bir diğer deyişle ülkelerin GSMH'ları içinde ihracat ve ithalatın payı artmıştır. Ancak bu gelişme ile birlikte dış ticarette çok önemli bir gelişme daha yaşanmaya başlanmış, artan dış ticaret hacmi ve mal nakilleri ile birlikte dış ticarette riskler de artmaya başlamıştır. Riskleri azaltabilmek için ise dış ticaret anlaşmaları önem kazanmaya başlamış ve anlaşmaya konulan maddeler ile risklerin alıcı ve satıcı arasında dengeli bir şekilde paylaştırılmasına çalışılmıştır. Dolayısıyla riskler ve dış ticaret, anlaşmaları dış ticaretin en önemli konularından birisi haline gelmiştir. 4.1.1.DİŞ TİCARETTE RİSKLER Risk sadece dış ticarette değil hemen tüm alanlarda söz konusu olabilecek bir olgudur. Genel anlamda bakıldığı zaman risk; gerçekleşmesi olası ve gerçekleştiğinde üstleneni zor duruma düşürecek olay ya da olaylardır. Yani önceden kestirilebilen (tahmin edilebilen) belirsizliklerin üstlenilmesidir. Dış ticarette de risk bu anlamda dış ticaretin hemen her aşamasında karşılaşılabilecek ve dış ticaretle, uğraşanları güç durumda bırakabilecek olaylardır. Bilindiği üzere dış ticaret faaliyeti de herhangi bir ticari faaliyet gibi, bir anlaşma ile başlar ve anlaşmadaki hükümler çerçevesinde gerçekleştirilir. Riskler gerek anlaşma sırasında gerekse de anlaşma sonrasında ortaya çıkabilir. İç ticarette risk kolaylıkla çözülebilir, ancak dış ticarette risklerin çözümü daha zordur. Çünkü dış ticarette birbirini tanımayan alıcı ve satıcılar birbirlerinden kilometrelerce uzakta ve ayrı kültürler, ekonomik sistemler, ayrı diller ve ticari gelenekler ile yaşamaktadırlar. Dış ticaretteki bunlar ve benzeri farklılıklar ise risklerin çözümünü iç ticarete kıyasla güçleştiren etmenlerdir. Dış ticarette riskler esas olarak iki grupla ortaya çıkar. Bunlar: a)Mal bazında ortaya çıkan riskler. b)Ödemelerle ilgili ortaya çıkan risklerdir. Mal bazında riskler, dış ticarete konu olan malların nakliye araçlarına yüklenmeleri, diğer ülkeye nakilleri ya da araçlardan boşaltılmaları süreçlerinde söz konusu olabilecek 17 tahrip, çürüme, bozulma, yanma, çalınma gibi çeşitli risklerdir. Dış ticarete konu olan mallarla ilgili bu ve benzeri olaylar alıcı ve satıcıyı büyük zararlara uğratabilirler. Dış ticarette ödemelerle ilgili riskler ise ikinci grup riskleri oluşturur. Satıcı yolladığı malların bedelini alıcıdan çeşitli nedenlerle atamayabilir. Yine aynı anlamda alıcı da mal bedelini göndermesine karsın satıcıdan arzu ettiği malları, arzu ettiği kalitede alamayabilir. Mallar ve bedelleri ile ilgili hem alıcı hem de satıcı karşılıklı riskler altındadırlar. Dış ticarette hem mal bazında hem de ödemelerle ilgili riskler de iki ana başlık altında toplanabilir. Bunlar Ticari riskler ve Politik risklerdir. 4.1.1.1. TİCARİ RİSKLER Ticari riskler dış ticarette ihracatçı ya da ithalatçının ticari koşullarındaki ya da işlemlerindeki değişikliklerden bir diğer deyişle ticari işlemlerinden doğan risklerdir. Bu riskleri çeşitli örnekler ile açıklamak olanaklıdır: a)İthalatçı, ihracatçıdan yapılan bir ticari anlaşma ile malını sipariş eder. Bu sipariş üzerine ihracatçı malı tedarik ederek nakle hazır hale getirir. Ancak ithalatçı son anda iç piyasadaki bir talep değişikliği ya da benzeri bir nedenle malı almaktan vazgeçebilir. İhracatçı yüklemeye hazır hale getirdiği malı iç piyasada değerlendiremeyebilir. Çünkü dışa satılmak için hazırlanan mal iç piyasa standartlarının dışında, değişik tip ve ölçüde olabilir. Mal ihracatçının elinde kalır ve bu yüzden dış satımcı büyük bir zarara uğrar. b)İthalatçı malın siparişini verir ancak bir süre sonra mali sıkıntıya girerek malı alamaz bir noktaya gelebilir ya da malın sipariş anındaki fiyatı yükleme anında düşer. Malın kendisine pahalıya geleceğini gören ithalatçı malı almak istemez ve ihracatçı zor durumda kalır. c)İhracatçı, ithalatçı ile yaptığı anlaşmaya rağmen uygun kalite ve miktardaki malı zamanında gönderemez. Bu nedenle örneğin malın mevsimi geçer ve ithalatçı ithal ettiği malı satamayarak büyük zarara girebilir. d)Daha önce de belirttiğimiz gibi dış ticarete konu olan mallar taşınma esnasında çeşitli nedenlerle zarara uğrayabilir ya da taşıma süresi uzayabilir. Bu nedenlerle ihracatçı malın parasını alamaz iken ithalatçı da malı zamanında alıp değerlendiremez ve her iki taraf da önemli mali zararlara uğrayabilirler. e)Piyasalarda döviz kurlarının ani değişmeleri sonrasında ihracatçı ya da ithalatçılar mal bedelleri konusunda önemli zararlara uğrayabilirler. Örneğin döviz kurunun hızla artması ihracatçıyı mutlu ederken ithalatçıyı önemli zararlara uğratabilir. 4.1.1.2. POLİTİK RİSKLER Politik riskler ihracatçı ya da ithalatçının istemi dışında ülkelerin içinde bulundukları politik koşullardaki değişmelerden kaynaklanan ve dış ticaret işleminin tamamlanmasını engelleyen risklerdir. Bu riskleri şu örnekler ile açıklamak olanaklıdır: a) İthalatçı ülkede, ithalatçının ihracatçı ile imzalamış bulunduğu alım satım sözleşmesi sonrasında bir başka ülkeyle savaş ya da iç savaş ve grev ya da genel grev gibi politik olayların ortaya çıkması. Bu durumda ithalatçı malı teslim alamadığı gibi malı teslim alsa bile bedelini ihracatçıya ödemekte zorlanır ya da hiç ödeyemez. Böyle durumlara en iyi örnekler 18 yakın zamanlarda Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi sonucu ortaya çıkan körfez krizi sonrasında adı geçen ülkelerde politik karmaşalar ve yine Yugoslavya'nın parçalanması ve yaşanan iç savaş sonrasında bu ülkede ve Bosna-Hersek ile Hırvatistan gibi yeni oluşan ülkelerdeki politik gelişmelerdir. Adı geçen ülkelerde ortaya çıkan ve yaşanan savaş ve sonrasındaki politik gelişmeler bu ülkeler ile ticari ilişkide bulunan ülkeleri ve bu ülkelerdeki ticari partnerlerini büyük mali sıkıntılara sokmuştur. b) İthalatçı ülkenin hükümeti ülke ekonomisinde yaşanan özellikle döviz sıkıntısı gibi kimi olumsuz ekonomik gelişmeler sonrasında ihracatçı ülkelere döviz transferlerini yasaklayabilirler. Yine ithalatçı ülkenin hükümeti kimi politik nedenlerle ihracatçı ülkeler dönük döviz transferlerine kısıtlamalar getirebilirler. Bu duruma en iyi örneklerden birisi Libya'nın Türkiye'ye dönük ticari ilişkilerinde onaya çıkmaktadır. Libya özellikle müteahhitlik hizmetlerinden kaynaklanan döviz borçlarını Türk Müteahhitlik firmalarına birtakım politik yaklaşımlar sonrasında ödememektedir. 4.1.2. DIŞ TİCARETTE MİSKLERİ KALDIRMANIN YA DA AZALTMANIN YOLU Hem ihracatçı hem de ithalatçı için yukarıda belirtilen ticari ve politik riskleri azaltma ya da tümüyle ortadan kaldırmanın çeşitli yolları vardır. Bunları kısaca şu şekilde belirtmek olanaklıdır: a)İhracatçı ve ithalatçı birbirlerini iyi tanımalıdırlar. Her iki taraf da ticari anlaşma öncesinde birbirleri hakkında araştırma yapmalılar ve birbirlerinin ticari prestijlerini ve güvenilirliklerini öğrenmelidirler. Ülkelerin yurtdışı ticari ya da ekonomi ateşlikleri bu konuda iyi birer kaynaktır. Elde edilecek bilgiler sonrasında her iki taraf ta birbiri ile ticari ilişkiye girip girmeme konusunda önceden karar verebilirler. b)Dış ticarette nakliye ya da taşıma esnasında doğabilecek risklere karşı en iyi önlem ise dış ticarete konu malların taşıma sigortalarının yaptırılmasıdır. c)İhraç edilen malların bedellerinin ödenmesi konusunda ortaya çıkabilecek ticari ve politik risklere karşı ise en iyi yöntem ihracat bedellerinin ihracat kredi sigortası kapsamında sigortalanmasıdır. d)Ödeme yöntemleri içinde ise her iki taraf için de en güvenilir Ödeme yöntemlerinden birisi olan akreditifli ödeme tercih edilmeli ya da vadeli ödemelerde poliçelere banka avalinin alınması sağlanmalıdır. e)Teslim şekillerinde ise risklerin ya ihracatçı açısından alıcıya ithalatçı açısından ise satıcıya yüklendiği teslim şekilleri ya da riskleri eşit paylaştıran teslim şekilleri tercih edilmelidir. f)Ayrıca günümüzde döviz kurlarının sürekli değişmesi karşısında kur riskinden kurtulmak için opsiyon, swap ya da future kontratları gibi Hedging teknikleri uygulanmalıdır. Riskleri azaltma ya da tümüyle kurtulma konusunda belirtilen bu önlemlerin yanı sıra en önemli noktalardan birisi de ihracatçı ve ithalatçının antlarında koşullan iyi düzenlenmiş bir alım satım sözleşmesi imzalamalarıdır. 19 4.1.3. DIŞ TİCARETTE ALIM-SATIM ANLAŞMALARI Daha önceleri de belirtildiği gibi dış ticaret iki yünlü bir ilişkidir. Bir taraftan ihracatçı mal sunarken diğer taraftan da ithalatçı, ihracatçıya malın bedelini sunar. Böyle bir iki yönlü akım faaliyet sözlü ya da yazılı anlaşma ile yapılabilir. Bir sözlü anlaşmanın geçerliliği her iki tarafın iyi niyetleri ile sınırlıdır. Herhangi bir tarafta söz konusu olabilecek art niyet taraflardan birisinin zarar görerek dış ticaret faaliyetinin tamamlanmamasına neden olabilir. Bu nedenle amaçlanan dış ticaret faaliyeti yazılı anlaşmaya dökülerek risklerin azaltılması ve ticari faaliyetin karşılıklı olarak kabul edilmiş belirli kurallar çerçevesinde gerçekleşmesi amaçlanır. Böyle bir yazılı anlaşma üç ana işlev taşır: a)Bir yazılı anlaşma ihracatçı ile ithalatçının birbirleri ile alış-veriş yapma arzularının beyanıdır. b)Bir yazılı anlaşmada risklerin nasıl paylaştırılacağı konu edilir. c)Yazılı anlaşma dış ticaretin tüm aşamalarında uyulması gereken koşulları içerir. Bir dış ticaret anlaşmasının metni net ve ayrıntılı olmalıdır. Anlaşmaların nasıl bir formda olması konusunda uygulamada zorlayıcı bir hüküm yoktur. Ancak yine de anlaşma metninin işlevsel olabilmesi için kapsaması gereken asgari konular vardır. 4.1.3.1.ALIM-SATIM ANLAŞMALARINDA BULUNAN BAŞLICA KONULAR BULUNMASINDA YARAR Daha önce de belirtildiği gibi dış ticaret faaliyetlerinde söz konusu olan risk, dış ticaret de alıcı ile satıcının aralarında yaptıkları alım-satım sözleşmelerinde, dış ticaretin her aşaması ile ilgili konuların ayrıntılı bir şekilde hüküm altına alınmasını gerektirir. Aslında bir proforma fatura bile alıcı ile satıcı arasında bir alım-satım sözleşmesi olarak kabul edilir. Bir diğer deyişle bir proforma faturanın ithalatçı tarafından altının imzalanması ile ilkel bir alım-satım sözleşmesi yapılmış olmaktadır. Ancak günümüzde risklerin çok büyük olması nedeniyle alım-satım sözleşmeleri çok ayrıntılı olarak düzenlenmektedir. Bir alım-satım sözleşmesinde en azından yer alması gereken konular şunlardır: a)Malın Cinsi, Türü, Kalitesi Bir alım-satım sözleşmesinde malların kalitesi malın türüne göre farklı şekillerde metinde yer alır. Eğer ticaret konu mal, metaller, gübre ya da şeker gibi standart bir mal ise malın kalitesi tarafsız kontrol mercilerince belirlenen spesifikasyonlara göre metinde yer alır. Standart olmayan, yani ithalatçının talebine göre üretilerek ihraç edilecek mallarda ise mal kalitesinin ne olacağı anlaşma metninde ayrıntıları ile yer almalıdır. Örneğin; bir deri ceket siparişinde derinin kalitesi, kalınlığı v.s. özellikleri ayrıntıları ile metne yazılmalıdır. Yine örneğin kumaş giysilerde kumaşın m2 ağırlığı ( yaklaşık 320gr/m2 gibi) anlaşma metninde açıkça belirtilmelidir. İthalatçı ithal etmek istediği malın kalitesini bağımsız bir gözetim şirketinden istediği bir kalite kontrol belgesi ile denetleyebilir. Malın paketlenmesi ve taşıma sırasında zarar görmeyecek şekilde paketlenmesi için gerekli konularda metne açıkça yazılmalıdır. 20 b)Malın Miktarı Anlaşma metninde yer alması gerekli olan konulardan bilisi de alıp satılan malın miktarıdır. Metinde ne kadar mal alınıp satılacağı belirtilmelidir. Malın miktarı adet, kg, ton, litre, m² gibi ölçü birimleriyle metne yazılmalıdır. Mal miktarları ile ilgili Milletlerarası Ticaret Odası'nın (MTO) 500 nolu akreditiflerle ilgili broşürünün 39/b fıkrasında bu konu tanımlanmıştır. Bu broşüre göre anlaşma metninde mal miktarları ile ilgili olarak yaklaşık (about/circa) ifadeleri yer alabilir. Bu gibi durumlarda mal miktarında % 10'luk bir +- tolerans tanınmaktadır. Litre ve ton gibi hacım ya da ağırlık birimlerinde tolerans payı artı eksi % 5 olarak kabul edilir. Adet ile gönderilen mallarda ise tolerans yoktur. c) Malın Fiyatı Anlaşma metinlerinde bir malın fiyatı ya sabit olarak belirlenir ya da siparişle yükleme arasında zaman farkı varsa belli esneklikler getirilir. Yani maliyet unsurlarındaki olası artış ya da düşüşün fiyata yansıtılacağı anlaşmada yer alır. Örneğin; İhracatçı Sweatshirl üretir. Anlaşmadan sonraki imalat süresinde imalatın % 60'ını oluşturan kumaşta % 30 zam olunca fiyata bu % 18 olarak yansıtılır. Pamuk gibi borsası olan malların ihracatında anlaşma önceden yapılır ve fiyatlama ithalatçının malı islediği günün fiyatı ya da önceki bir haftanın fiyatlarının ortalaması dikkate alınarak yapılır. Alım satım konusu malın fiyatında ileride dalgalanma olabileceği düşünülüyorsa, anlaşma metnine hausse-baisse koşulu eklenebilir. Hausse koşulu fiyatlardaki artışın yansıtılacağını, baisse koşulu fiyatlardaki düşüşün yansıtılacağını tanımlamaktadır. Anlaşma metinlerine bu iki koşul tek tek yazılabileceği gibi her iki koşul birlikte de yazılabilir. Dolayısıyla, fiyatlardaki her türlü değişiklik fiili ihracatın gerçekleştirileceği gün fiyatlara yansıtılarak faturalandırılır. d)Malın Teslim Yeri ve Zamanı Alım-satım sözleşmelerinde ihracatçının malını teslim edeceği yer belirtilmelidir. Bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ihracatçı malını ithalatçıya FOB, CİF gibi terimlerle tanımlanan çok çeşitli şekillerde teslim edebilir. Eğer anlaşmada teslim yeri belirtilmemişse, genel teamül olarak ihracatçının bulunduğu yer teslim yeri olarak kabul edilir. Malın teslim zamanı ya da zaman dilimi de anlaşmada belirtilmelidir. Zaman dilimine dayalı satış sözleşmelerinde zamanın belirlenmesi yetkisi alıcı ya da satıcıya verilebilir. e)Ödeme Şekli Yer ve Zamanı Mal bedelinin ithalatçı tarafından nasıl ödeneceği de metinde yer alması gereken çok önemli konulardan birisidir. Ödemenin dördüncü bölümde ayrıntılı olarak anlatılan akreditifli, peşin, mal mukabili ya da belge karşılığı gibi ödeme şekillerinden hangisi ile olacağı anlaşma metnine kayıt edilir. Ödeme şekline bağlı olarak anlaşma metninde ödemenin yer ve zamanı da belirlenir. 21 Örneğin; Belge (vesaik) karşılığı ödemede belgeler ithalatçının bankasına gider ve ithalatçı ödemeyi yaparak faturayı alır. Teyitsiz akreditifte ödeme ithalatçının bankasında yapılırken, kabul kredili ödemede ödeme tarihi poliçede gösterilir. f) Anlaşmazlıkların Çözümü Anlaşmazlıkların çözümü konusundaki prosedür de anlaşma metninde belirtilir. Anlaşmazlık halinde hangi ülke mevzuatının uygulanacağı karar altına alınmalıdır. Çünkü her ülkenin mevzuatı birbirinden farklı olabilmektedir. Örneğin bazı ülkelerin mevzuatında ihtilaf halinde anlaşmanın düzenlendiği ülke mevzuatı temel alınırken, diğer bazı ülkelerde sözleşme gereği yapılması gerekenlerin yerine getirilmediği ya da borçlunun bulunduğu ülke mevzuatının temel alınacağı belirtilir. Bu gibi farklılıklar sonucunda Avrupa Ekonomik Komisyonu (Economic Commission for Europe) anlaşmazlık halinde satıcı ülke mevzuatı ve yasalarının esas alınmasını önermektedir. Anlaşma metninde hangi ülke mevzuatının esas alınacağı belirtildikten sonra hangi mahkemelerin yetkili olduğu da belirtilmelidir. Ancak mahkeme kararlarının geçerli olabilmesi için uluslararası hukuk açısından iki ön koşulun yerine getirilmesi gereklidir. Bu ön koşullardan birisi iki ülke arasında "karşılıklılık (mütekabiliyet) anlaşmasının bulunmasıdır. Mahkeme kararlarının geçerli olabilmesi ve yaptırımının bulunması için iki ülke arasında "karşılıklılık (mütekabiliyet) anlaşmaları" bulunmalıdır. Eğer dış ticaret faaliyetinin gerçekleştiği iki ülke arasında karşılıklılık anlaşması varsa A ülkesinin mahkemesinde verilen bir karar B ülkesinin eşdeğer mahkemesine gönderilerek o mahkeme tarafından uygulanması sağlanır. Böyle bir anlaşma yoksa A ülkesinin mahkemesinin verdiği bir kararı B ülkesinde uygulatmanın olanağı yoktur. Halen Türkiye ile İtalya, Romanya, Tunus, Polonya, Cezayir, Avusturya ve K.K.T.C. arasında karşılıklılık anlaşmaları bulunmaktadır. Dış ticaret faaliyetinde ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözmede başvurulan diğer yöntem ise bir uzman kuruluş olarak Milletlerarası Ticaret Odası'na (MTO) başvurmaktır. Ancak, MTO'nın anlaşmazlıkları çözebilmesi ve alınan kararların geçerliliğinin olabilmesi için ilgili ülkelerin "Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrasına Dair Birleşmiş Milletler New York Sözleşmesi'ni imzalamış olmaları gerekmektedir. Türkiye bu sözleşmeyi 1992 yılında imzalamıştır. Bu sözleşmeye imza atan ilgili ülkelerin dış ticarete giren tarafları düzenledikleri anlaşma metinlerine "anlaşmazlıkların MTO Uzlaştırma ve Tahkim kurallarına göre tayin olunan bir ya da daha fazla hakem tarafından karara bağlanacağı" şeklindeki bir cümleyi kayıt etmelidirler. Böylelikle MTO anlaşmazlık durumlarında bünyesinde bulunan Tahkim Divanı aracılığıyla anlaşmazlıkları çözüme ulaştırır. Tahkim Divanı anlaşmazlıkları bünyesinde bulunan uzmanları hakem olarak görevlendirerek çözer. Tahkim Divanının görevlendirdiği hakemler aracılığıyla alınan kararlar davalının ülkesinde ilgili mahkemelere aktarılarak uygulanmaları sağlanır. Yukarıda belirtilen sözleşmeye imza alan ülke davalıları kendi ülkeleri ve tüm üye ülkelerdeki mal varlıkları ile borçları karşılığında sorumludurlar. 22 4.1.3.2. GÖZETİM ŞİRKETLERİ Daha önce de belirtildiği üzere bir dış ticaret işleminde esas olarak iki taraf vardır. Alıcı-satıcı ya da ithalatçı-ihracatçı. Dış ticaret faaliyeti esnasında bu iki tarafa dış ticaretin sağlıklı işleyebilmesi için çeşitli yan kuruluşlardan destekler gelir. Bu kuruluşların en önemlileri; iki taraf arasında güven kuruluşları olarak bankalar, anlaşmazlıklarda MTO Tahkim Divanı, sigorta şirketleri, yerel meslek kuruluşları ve gözetim şirketleri'dir. Gözetim Şirketleri, dış ticaret faaliyeti sırasında anlaşmada belirtilen hususlara tarafların uyup, uymadığını yükleme öncesi ya da malların kabulü sırasında yapacağı denetimler ve tutacağı raporlarla belirleyen kuruluşlardır. Bir diğer deyişle Gözetim Şirketi, bir dış ticaret anlaşmasında yer alan malların belirlenen spesifikasyonlara uygun olup olmadığını ya da değer ve durum değerlendirmesini uzmanlarına yaptıran ve teknik inceleme sonucu rapor veren şirkettir. Şirketin yaptığı bu faaliyete ise "gözetim faaliyeti" adı verilir. Gözetim şirketleri aracılığıyla ticari mal ve hizmetler anlaşmalarda belirlenen koşullara uygun olarak dünyada hızla dolaşabilirler. İthalatçının ısmarladığı bir malın üretimi, kalite, miktar ve sevk kontrolünün güvenilir bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için en kolay ve garantili yol bir gözetim şirketine başvurmaktır. Gözetim şirketi yaptığı kontroller ile malların öngörülen standart ve şartnamelere uygunluğu konusunda uluslararası geçerliliği olan bir rapor verir. Bu rapora "inspection certificate" yani gözetim rapora adı verilir. Gözetim faaliyetine gereksinim duyulmasının ana nedeni daha önce belinden dış ticaretteki risklerdir. Alıcı ve satıcının birbirinden uzak olması sonucu satıcı daha düşük kaliteli bir malı yükleyebilir ya da üretim sırasında daha düşük kaliteli bir mal üretilebilir. Bu nedenle uluslararası bir gözetim şirketi yapacağı çalışma ve vereceği rapor ile bu riskleri en aza indirir. Eğer bir gözetim şirketinin vereceği rapora rağmen yükleme ve boşaltma noktalan arasında miktar ve kalite farkları olursa bu uygunsuzluklar tespit edilir ve farkın cezası gözetim şirketi tarafından firmaya ödenir. Gözetim şirketine başvuru hem ihracatçı hem de ithalatçı tarafından yapılabilir. Eğer gözetim belgesi anlaşma metnine kaydedilmiş ise ihracatçı gözetim şirketine başvurarak bu belgeyi hazırlatmak zorundadır. 23