2016 Y*l* *lk Yar*s*nda Türkiye Ekonomisinin Görünümü

advertisement
2016
2016 Yılı İlk
Yarısında Türkiye
Ekonomisinin
Görünümü…
Doç. Dr. Metin ÖZDEMİR
BUSİAD Ekonomi Danışmanı
U.Ü.İktisat Bölümü Öğretim Üyesi
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
Küresel ekonomide büyümenin gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde temel
öncelikli sorun olmaya devam ettiği görülüyor. Büyümenin sağlanması görevi ise, krizden bu
yana araç ve amaç setleri önemli ölçüde genişlemiş olan merkez bankalarına yüklenmiş
durumda. Potansiyel büyümeyi yıkarı çekecek yapısal reformları yapmanın güçlüğü yanında
maliye politikası ile ilgili alanın darlığı ve politik maliyetleri, para politikasının negatif faiz
hadleriyle yürütüldüğü bir yapıyı da beraberinde getirdi. Bunun ötesinde, maliye politikası ile
ilgili sınırlamalar, -yasal sınırlamaları olsa da- merkez bankaları üzerinden hane haklarına
doğrudan parasal desteği içeren (aslında bir tür maliye politikası tercihi oluyor) uygulama
önerilerine de yol açtı ve tartışmalar halen sürüyor.
Grafik 1
Yüksek borçluluk düzeyleri ve düşük yatırımların varlığı karşısında, küresel ekonomi için
düşük faiz-düşük büyüme konjonktürünün uzun süre hâkim olabileceği dile getiriliyor.
Küresel ekonomiye ilişkin IMF (WEO-Nisan 2016) ve Dünya Bankasının (GEP-Haziran
2016) büyüme tahminleri de bu görüşleri destekler nitelikte. IMF’nin büyüme tahminleri ele
alındığında, 2015 yılında %3,1 büyüyen küresel ekonominin, 2016 yılı büyüme oranı
%3,4’ten %3,2’ye, 2017 yılı büyüme oranı ise %3,6’dan %3,5’e düşürülmüş durumda (Grafik
1). Benzer şekilde Dünya Bankası, 2016 büyüme tahminini %2,9’dan %2,4’e düşürdü. Dikkat
çeken husus ise, büyüme tahminlerindeki aşağı yönlü revizyonların krizden bu yana süreklilik
kazanması. IMF tahminleri, gelişmiş ülkeler için 2016 yılı büyüme beklentisini %2,1’den
%1,9’a, gelişmekte olan ülkeler için ise aynı tahmini %4,3’ten %4,1’e indiriyor. Tahminlerin
düşürülmesi, gelişmiş ülkelerin zayıf büyüme performansı, düşük emtia fiyatları, daralan
küresel ticaret hacmi ve azalan sermaye girişlerinden kaynaklanıyor.
Büyüme performansının yetersizliği; küresel belirsizlikleri artırırken, risk iştahındaki
değişmelere bağlı olarak sermaye hareketlerinin yön değiştirmesine ve küresel finansal
1
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
piyasalarda dalgalanmalara yol açıyor. Burada temel belirleyici ise FED’in para politikasını
normalleştirme için atacağı adımlar. Nitekim hatırlanacağı üzere, geçen yılın son çeyreğinden
itibaren FED’in faiz artırımına ilişkin bekleyişlerin güçlenmesi ve Aralık 2015’te gelen faiz
artırımının ardından, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan sermaye çıkışları ve Çin
ekonomisinin büyüme performansına yönelik endişeler, küresel volatilitenin yükselmesine yol
açmıştı. Ancak, yılın ilk yarısında, FED’in normalleşme adımlarının aşamalı olarak
gerçekleşeceğinin anlaşılması ve Çin’e yönelik endişelerdeki azalma, risk iştahındaki artışa
bağlı olarak artan sermaye girişleri ile gelişmekte olan ülkelerde bir iyimserlik havasının
oluşmasına neden olmuştu(Grafik 2). Rapor hazırlanırken, ABD tarım dışı istihdam verisinin
beklentinin çok altında gelmesine bağlı olarak Haziran ayındaki toplantıda beklenen faiz
artırımı ihtimalinin zayıfladığı ve 2016 yılının ikinci yarısı için toplam iki faiz artırımının
olabileceği konuşuluyordu. ABD ekonomisine ilişkin verilerden gelen karmaşık sinyaller
seçimlere kadar faiz artırımının gerçekleşmemesini beraberinde getirebilir.
Grafik 2
FED’in para politikasını normalleştirmesi karşısında diğer gelişmiş ülke merkez bankalarının
genişlemeci para politikaları devam ediyor. Euro alanında, %2’lik hedef düzeyden uzak olan
enflasyon ve kısmen toparlansa da büyümede gözlenen riskler karşısında ECB, Mart 2016’da
negatif düzeyde olan politika faizlerini daha da düşürmüş ve varlık alım miktarını artırmıştı.
Gündemde ise, Yunanistan’ın durumu ve İngiltere’nin AB’den ayrılması (Brexit) ile ilgili
referandum var. Benzer şekilde, Japonya’da büyümenin ivme kaybetmesi ve düşük enflasyon,
BoJ’un Ocak 2016’da negatif faiz uygulamasına geçmesini beraberinde getirdi. Çin’de ise
ihracata dayalı büyüme rejiminden iç talebe dayalı büyümeye geçiş sürecinde büyüme
performansının nasıl seyredeceği ve yüksek borçluluk düzeyinin olası etkileri küresel büyüme
için önemli bir fay hattını oluşturuyor.
2
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
Büyüme sorununun ön plana çıktığı küresel ekonomide; FED karşısında diğer gelişmiş ülke
merkez bankalarının para politikalarındaki ayrışma gelişmekte olan ülke ekonomilerini, risk
iştahı ve sermaye girişlerindeki yön değiştirmelere açık hale getiriyor. Bu durum, büyüme
perspektifleri üzerinde risk oluştururken, özel sektör borçlanmalarındaki artış, söz konusu
ülkeleri döviz kuru değişimlerine karşı duyarlı kılıyor. 2016 yılının ilk yarısı itibariyle FED
para politikasındaki normalleşmenin aşamalı bir biçimde gerçekleşeceğinin anlaşılması,
oluşan konjonktürün gelişmekte olan ülkelere (ve Türkiye ekonomisine reformlara ilişkin bir
perspektif sunmak açısından) belirli bir zaman kazandırdığı yönünde değerlendirmeleri
gündeme getirdi.
2016 yılının ilk yarısı itibariyle eldeki veriler, Türkiye ekonomisinin söz konusu konjonktürü
belirli ölçüde lehine kullandığını ortaya koyuyor. Ancak, küresel ekonomiye ilişkin var olan
belirsizlikler karşısında ekonominin uzun süredir bilinen temel problemleri varlığını
sürdürüyor.
Büyüme ve İstihdam
-
Kendi içinde özel bir konjonktürü barındıran 2015 yılında (iki genel seçim, terör olayları ve
jeo-politik riskler) Türkiye ekonomisi, yılın son çeyreğinde yaşanan %5,7’lik (son 17
çeyreğin en hızlı büyümesi) güçlü büyümenin katkısıyla %4 düzeyinde başarılı bir büyüme
performansı sergilemişti. Büyümenin iç talebe dayalı olarak gerçekleştiği ve kamu ve özel
tüketimin önemli katkı verdiği görülürken dış talebin katkısı negatif olmuştu. Dikkat çeken ise
özel sektör yatırımlarının zayıf seyrini sürdürmesiydi (Grafik 3). Bu çerçevede, GSYİH 2014
yılındaki 800 milyar dolar düzeyindeki değerinden 2015 yılında 720 milyar dolar düzeyine
gerilerken kişi başına GSYİH değeri ise aynı yıl sırasıyla 10.395 dolar düzeyinden 9.261 dolar
düzeyine indi.
Grafik 3
3
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
2016 yılı ilk çeyreğinde ekonominin %4,8 büyüdüğü ve kamu ve özel tüketim harcamalarının
büyümeyi sürüklediği görülmüştür. İhracatın büyümeye katkısı, ithalatın 2013 yılının son
çeyreğinden bu yana en yüksek artışı göstermesi nedeniyle negatif olmuştur. Özel yatırımların
ise önemli ölçüde gerilemesi söz konusudur. Bu haliyle 2015 yılına ait büyüme
kompozisyonu, 2016 yılında da benzer nitelikte sürmektedir.
Grafik 4
2012 yılından bu yana ele alındığında büyümenin potansiyel düzeyin altında gerçekleştiği ve
%3,5-4 aralığına yerleştiği görülmektedir (Grafik 4). Mevcut haliyle, dış talebin ve özellikle
2012 yılından bu yana yatırımların seyri orta-uzun vadeli büyüme dinamikleri açısından
büyümenin sürdürülebilir olmadığını ve önemli bir kalite sorunu yaşadığını ortaya
koymaktadır. IMF’nin Türkiye ekonomisine yönelik 2016 yılı 4.Madde değerlendirme
raporunda (IMF, 2016) yer alan önemli bir tespit, Türkiye’nin potansiyel büyüme hızının kriz
sonrasında %3-3,5 düzeyine gerilediği ve büyüme hızını artırabilmek için iç tasarrufların ve
verimliliğin artırılmasına ihtiyaç olduğu gerçeğidir. Önümüzdeki dönemde, küresel finansal
koşulların sıkılaşması ile beraber bu gerçeğin sonuçlarının daha belirgin hale geleceğini
söylemek mümkündür.
Büyüme performansında gözlenen olumlu seyir, istihdamda önemli artışlar olmasına karşın,
işgücüne katılım oranının daha hızlı artması nedeniyle işsizlik oranını %10’lar düzeyinde
tutmaktadır. Şubat 2016 itibariyle Türkiye genelinde işsizlik oranı %10,9 seviyesinde
gerçekleşmiştir(Grafik 5). Aynı dönemde tarım dışı işsizlik oranı ise 0,5 puan azalış ile %12,7
olarak tahmin edilmiştir. 15-24 yaş grubunu içeren işsizlik oranı %18,6 düzeyindedir.
İstihdam oranı %45,3 olurken işgücüne katılım oranı %50,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Eğilim olarak sanayi sektöründe istihdam kayıpları sürerken, hizmetler ve inşaat sektörlerinde
4
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
istihdam artmaktadır. Bu dönemde, istihdam edilenlerin %18,4’ü tarım, %19,9’u sanayi,
%6,7’si inşaat, %55’i ise hizmetler sektöründe yer almıştır. Asgari ücret düzeyindeki yükseliş
yanında, büyüme performansındaki azalmanın etkileri yılın ikinci yarısında gözlenebilir.
Grafik 5
Enflasyon ve Para Politikası
-
2015 yılı başından bu yana TL’de yaşanan değer kayıplarının enflasyon üzerindeki olumsuz
etkisi, petrol fiyatlarındaki düşüşle kısmen telafi olsa da, işlenmemiş gıda grubu fiyatlarındaki
artışların da etkisiyle enflasyonun yılı %8,8 ile %5’lik hedefin üzerinde tamamladığı görüldü.
5
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
Grafik 6
2016 yılı başında asgari ücretin artışı, hizmet sektörü enflasyonunun yüksek seyri ve kamu
fiyat ayarlamalarına bağlı olarak enflasyonist baskıların oluşması söz konusu olsa da Ocak
ayında %9,58 gören TÜFE takip eden aylarda düşüş sürecine girdi ve Mayıs 2016 itibariyle
%6,58 düzeyine geriledi. TÜFE’deki azalışta gıda fiyatlarının önemli katkısı oldu (Grafik 6).
Bununla birlikte, 2016 ilk yarısında güçlü seyreden TL’nın da etkisiyle %9’un altına inen
çekirdek enflasyonun (I endeksi) yüksek düzeyini koruduğu gözleniyor (Grafik 7).Döviz
kurunun istikrarlı seyrine bağlı olarak çekirdek enflasyonda da azalış eğiliminin sürmesi
beklenebilir. Öte yandan hizmet sektörü enflasyonu da yüksek düzeyini korumakta. Bu
haliyle, her ne kadar gerileme olsa da enflasyon bekleyişleri %7,5-8 düzeyinde seyrediyor ve
orta vadede enflasyondaki düşüşün kalıcı olmama riski mevcut.
6
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
Grafik 7
Küresel finansal krizden bu yana ortalama %8,1’lik düzeyde seyreden enflasyonun, %5
olarak benimsenen hedefe bir türlü yakınlaşamaması hem enflasyonun dinamiği hem de
TCMB’nin para politikası ile ilgili tartışmaları beraberinde getiriyor. Enflasyonun hedeften
uzak seyri, yapısal bir katılığın olduğunu ve sorunun ekonominin rekabetçiliği ve verimlilik
düzeyi ile ilişkili olduğunu ortaya koyuyor(Grafik 8). Konunun TCMB’nin mevcut para
politikası ve olası alternatifleri ile ilgili kısmı ise ayrıntılı olarak daha önce ele alınmıştı
(Özdemir, 2016).Burada, yılın ilk yarısındaki faiz indirimlerini değerlendirmek mümkün.
TCMB, para politikasının normalleşmesine yönelik adımların Ağustos 2015’te ilan ettiği yol
haritası kapsamında 2016 yılından itibaren atılacağını açıklamıştı. Bu bağlamda, yukarıda ele
alındığı gibi, küresel ekonomideki toparlanma sürecinin yavaş olacağı beklentisinin ağırlık
kazanması ve FED’in aşamalı faiz artırımına yönelmesi ile gelişmekte olan ülkelere olan
7
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
Grafik 8
sermaye akımları artarken risk primlerinde kayda değer düşüşler gözlendi. Buna bağlı olarak
gerek enflasyondaki gerileme gerekse TL’nin istikrarlı seyri TCMB’nin faiz indirimi için
olumlu bir konjonktürü doğurdu. Nitekim TCMB, Mart ayından itibaren faiz koridorunun üst
bandını %10.75’ten %9.50’ye çekerek toplamda 3 kez ve 1.25 puanlık faiz indirimine gitti.
Politika faiz oranı %7,5 düzeyinde, koridorun alt kısmı olan borçlanma oranı %7,25
8
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
Grafik 9
düzeyinde sabit tutuldu (Grafik 9). Küresel koşulların olumlu seyrine bağlı olarak TL istikrarlı
olduğu sürece ve enflasyonda mevcut düzeylerin korunması halinde TCMB’nin sadeleşme
adımlarını sürdüreceği anlaşılıyor. Bununla birlikte, 2016 yılının ikinci yarısında küresel
koşulların seyrine bağlı olarak TL üzerinde baskı doğması ve enflasyonun yükselişe geçmesi
olasılığı, para politikasını zorlayabilir.
Burada önemli olan ise, faiz indirimlerinin büyüme performansına hangi düzeyde yansıyacağı
hususu. Özel tüketime dayalı büyüme olmasına rağmen, yatırımların uyarılmadığı görülüyor
(Acaba son yıllarda özel sektör yatırımlarında artış olmaması doğrudan faizlerin düzeyi ile mi
ilgili?). Faiz indirimlerinin kredi piyasasına yeterince yansımadığını belirtmek gerek (İin bir
de, raporun sınırları nedeniyle değinmediğimiz bankacılık sektörü kısmı var). Öte yandan reel
sektöre ilişkin veriler, 2015 yılında bilançolarda önemli kur zararı yaşandığını ortaya koyuyor
(İSO, 2015). Bu haliyle, faizlerin mevcut düzeyinin mi yoksa TL’de yaşanan değer
kayıplarının mı ekonomiye önemli yükler getirdiği sorusunun cevabı, para politikasına ilişkin
yapılan tercihlerin sonuçlarını açık bir biçimde yansıtıyor.
Dış Ticaret ve Cari Denge
-
2015 yılı itibariyle ihracat bir önceki yıla kıyasla %8,7 düşerek 143,9 milyar dolar düzeyinde
gerçekleşmiştir. Bu dönemde ithalat %14,4 daralarak 207,2 milyar dolara gerilemiştir. İhracat,
artan jeo-politik riskler ve parite gelişmeleri nedeniyle baskı altında kalırken, ithalatın
azalmasında enerji fiyatlarındaki gerileme ve iç talebin ılımlı seyrinin rol oynadığı
9
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
görülmüştür. Böylelikle, 2015’te dış ticaret açığı 2014 yılına kıyasla 21,3 milyar dolar düşüş
kaydederek 63,3 milyar dolar olmuştur.
Nisan 2016 itibariyle ise, yıllık bazda ihracat %10,2 azalarak 12 milyar dolar, ithalat ise
%11,9 azalarak 16,2 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Dış ticaret açığı ise %16,3
azalarak 5,1 milyar dolardan 4,2 milyar dolara gerilemiştir. Yılın ilk dört ayında ise ihracat
hacmi bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %7,4 daralarak 46,7 milyar dolar olurken,
ithalat hacmi %10,9 oranında düşerek 63 milyar dolara inmiştir. Dış ticaret açısından, mevcut
veriler, geçen yılın son çeyreğinde AB kaynaklı talebin hareketlenmesi ile jeo-politik risklere
bağlı olarak oluşan aşağı yönlü risklerin sınırlanabileceğini ortaya koymaktadır. Petrol
fiyatlarında son dönemde yukarı doğru bir eğilim gözlense de mevcut hareketin kalıcı olması
beklenmiyor. Mevcut haliyle, iç talebin canlanmasına bağlı olarak artan ithalat talebi de
dikkate alındığında net ihracatın büyümeye katkı vermesi olası gözükmüyor.
2015 yılında dış ticaret açığındaki daralma ve enerji fiyatlarının düşük seyrinin cari dengeye
de olumlu yansıdığı görülmektedir. Nitekim cari açık, yılsonunda 2014 yılındaki 43,6 milyar
dolar düzeyinden (2009’dan bu yana en düşük düzey olan) 32,2 milyar dolar seviyesine
gerilerken, cari açık/GSYİH değeri ise %4,5 düzeyinde gerçekleşmiştir(Grafik 10). Nisan
2016 verileri ise cari açığın geçen yılın aynı ayına göre 900 milyon dolar azalarak 2.956
milyon dolar olduğunu, 2016 yılı ilk dört ayı itibariyle ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla
cari açığın %25,1 gerileyerek 10,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.
Grafik 10
10
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
Cari açıktaki daralmada enerji fiyatlarındaki düşüş önemli bir etken zira enerji hariç dengede
bozulma var.2016 yılı için en temel risk ise Rusya ile yaşanan sorunlara bağlı olarak turizm
gelirlerinde doğacak azalma (Grafik 11).
Grafik 11
Cari açığın finansmanı söz konusu olduğunda, 2015 yılında net hata noksan kaleminin (9,4
milyar dolar) ve TCMB rezervlerinin ( -11,8 milyar dolar) kullanıldığı görülüyor.2016 yılının
ilk yarısında yaşanan sermaye girişleri ile açığın finansmanında bir rahatlama sağlansa
doğrudan yabancı yatırımlarda azalma gözleniyor (Grafik 12). Düşen enerji fiyatları cari açığa
katkı yapsa da; dış finansman imkanlarının daralma eğilimi dikkate alındığında, finansmanın
TCMB rezervleri kullanılarak karşılanması ve ödemeler dengesinde net hata noksan
kaleminin artan rolünü bir kırılganlık unsuru olarak değerlendirmek mümkün.
11
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
Grafik 12
İktisat Politikasında Sıkışmaya Doğru
-
Küresel ekonominin mevcut görünümü, büyümenin kalıcı bir şekilde tesis edilemediği,
gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikalarındaki ayrışmanın olduğu ve belirsizliklerin
hüküm sürdüğü bir niteliğe sahip. FED para politikasının seyri, küresel risk iştahı ve sermaye
akımlarındaki yön değiştirmeler gelişmekte olan ülke ekonomilerinin performansı üzerinde
aşağı yönlü riskleri doğuruyor.
Geçen yıldan süregelen bir biçimde, dış finansman imkânlarının daraldığı bir ortamda, yüksek
enflasyon, yatırım ve ihracat tarafından desteklenmeyen ve sürdürülebilir olmayan büyüme
görünümü ve düşük tasarruf düzeyinin varlığı küresel risk iştahındaki değişmelere karşı
ekonomimizi kırılgan bir görünümde tutuyor. Bu yönüyle, mevcut durumda 2016 yılı 2015
yılından pek farklı değil.
Temel politika tercihlerimiz itibariyle ekonomi yönetiminin önünde büyümenin öncelikli
sorun haline geleceği bir süreç var. Ancak, hali hazırda iktisat politikasını TCMB üzerinden
tartışan ve geliştiren bir sıkışma hali mevcut. Sıkışma hali sürdükçe, hem politika hatası
yapma hem de mevcut denge halinden daha kötü bir dengeye yönelerek toplumsal refah
12
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
2016 Yılı İlk Yarısında Türkiye Ekonomisinin Görünümü…
maliyetlerinin artması ihtimali yükseliyor. Farklı politika otoritelerinin ekonominin arz yanına
ve orta vadeli büyüme dinamiklerine odaklandığı bir perspektife ihtiyaç var. Bu ise iktisat
politikası tercihlerinin siyasal tercihlerin önünde olması ile mümkün olabilir.
KAYNAKLAR
IMF (2016), World Economic Outlook, April.
IMF (2016), Turkey: Concluding Statement of
(http://www.imf.org/external/np/ms/2016/020216.htm).
the
2016
Article
IV
Mission
İSO (2016), Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2015.
Özdemir, M. (2016), “Yeni Anormal ve Türkiye Ekonomisi”, BUSİAD’dan Bakış, 136, 2833.
World Bank (2016), Global Economic Prospects, June.
Doç. Dr. Metin ÖZDEMİR
Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi
[email protected]
13
BUSİAD
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği
Download