uluslararası gelişmeler

advertisement
ULUSLARARASI GELİŞMELER
Yazar
Nesli ÖZKAN
ŞUBAT
2014
ULUSLARARASI GELİŞMELER
Birleşmiş Milletler tarafından 2013 yılı Aralık ayında yayınlanan Küresel Ekonomik Görünüm ve
Beklentiler 2014 Raporuna göre, başta ABD ekonomisinde yaşanan reel ekonomik göstergelerdeki
olumlu gelişmeler neticesinde küresel ekonomik görünümün iyileşmeye başladığı ve 2014 yılında küresel
büyümenin geçen yıla göre daha güçlü olacağı beklenmektedir. Bunun yanında, merkez bankalarının para
politikalarındaki değişikliğin finansal piyasalara olan etkisinin önümüzdeki dönemde en önemli risk
olduğu belirtilen raporda 2014 ve 2015 yıllarında küresel ekonomik büyüme tahmini yüzde 3 ve yüzde
3,3 olarak belirlenmiştir.
Avro Bölgesinde daralmanın etkileri zayıflamaya başlarken, ABD’de iç tüketimin canlanmaya başlaması
ve istihdam verilerinin iyileşmesiyle beraber gelişmiş ekonomilerde ekonomik aktivite güçlenmeye
başlamıştır. Gelişmiş ekonomilerin yanında başta Çin ve Hindistan olmak üzere birkaç önemli gelişmekte
olan ekonomide geçmiş iki yıldaki ekonomik yavaşlamanın sonlanmaya başlaması gibi gelişmeler,
önümüzdeki dönemde küresel büyümenin itici unsurları olarak görülmektedir. 2014 yılında büyüme
üzerinde olası aşağı yönlü risklerden en önemlisi gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarının parasal
politikalardaki değişimin uluslararası finansal piyasalara olası etkileridir. FED’in varlık alım
programlarını kademeli olarak azaltmaya başlaması başta dış finansmana ihtiyaç duyan gelişmekte olan
ekonomiler olmak üzere küresel finansal piyasalarda karışıklığa yol açmıştır. 2013 yılı Mayıs ayındaki
FED toplantısından sonra gelişmekte olan ekonomilerden 2009 yılından bu yana en hızlı sermaye çıkışları
yaşanırken yatırımcıların pozisyon alıp varlıklarını yeniden fiyatlama yoluna gitmesi sonucunda küresel
çapta tahvil ve hisse senedi satışları hızlanmıştır.
ABD: İçinde bulunduğumuz yıl boyunca güçlü bir mali konsolidasyon uygulayan ABD’de gevşek para
politikasının sürdürülmesi ve finansal koşullardaki iyileşme, gayrimenkul piyasasındaki olumlu seyir ve
tüketim talebindeki canlılık büyümeyi desteklemektedir. Bununla birlikte, son dönemde açıklanan veriler
ABD ekonomisindeki toparlanmanın henüz istikrar kazanamadığına işaret etmektedir.
EUR BÖLGESİ: Parasal aktarım mekanizmasının işleyişinin ve kamu maliyesindeki sorunların halen
giderilemediği Euro Bölgesi’nde ise destekleyici para politikasının etkisiyle çevre ülkelerdeki daralmanın
yavaşlaması ve merkez ülkelerdeki kısmi toparlanma, resesyondan çıkılmasına zemin hazırlamaktadır.
Standard & Poor's, Avrupa Birliğinin AAA seviyesinde olan kredi notunu bir kademe düşürerek AA+
seviyesine çekmiş; not görünümünü ise durağan olarak teyit etmiştir. Euro Bölgesi’nde kamu
1
maliyesindeki sorunlar, zayıf bankacılık sistemi ve düşük büyüme en önemli risk unsurları olmaya devam
etmektedir.
JAPONYA: Japonya’da Kasım ayında cari açık rekor seviyelere çıkmıştır. Yendeki zayıflık ve nükleer
santrallerin kapanmasından kaynaklanan enerji taleplerindeki artışın ithalat maliyetlerini yükseltmesi, bu
artışa neden olmuştur. Japonya’da ekonomik aktiviteleri teşvik amacıyla uygulanan düşük yen
politikasına devam edilmektedir. Ancak uygulanan teşviklerin ekonomik büyümeye katkısı ılımlı ölçüde
olmaktadır. Japonya'da hükümet 1 Nisan 2014'te başlayacak mali yıl için bütçe tasarısını hazırlamıştır.
Bütçede yüksek vergilerle elde edilen gelirin borçları azaltmak ve ekonomiyi desteklemek için planlanan
yüksek harcamaların finansmanı için kullanılması planlanmaktadır.
ÇİN: 2013 yılın ikinci yarısından itibaren temel ekonomik göstergelerde görülen iyileşmede Aralık
ayında bir miktar yavaşlama yaşanmıştır. Aralık ayında ithalatta, iç talepteki iyileşmeyle beraber son beş
ayın en hızlı artışı gerçekleşmiştir. 2013 yılında dış talepte yavaşlama yaşanmasına rağmen, Çin dünyada
en fazla ticaret yapan ülke konumuna yükselmiştir. Aralık ayında iç talebin canlanmaya başlamasına
karşın enflasyon, gıda fiyatlarındaki gerileme nedeniyle düşük seyretmeye devam etmiştir. Çin’de en
büyük içsel risklerden biri olarak görülen yerel hükümet borçları artmaya devam etmektedir.
HİNDİSTAN, BREZİLYA: Hindistan’da enflasyonun ve cari açığın birkaç yıldır artması ekonominin
önceki döneme göre zayıf büyüme performansı sergilemesinde etkili olmuştur. Brezilya Yüksek
enflasyonun iş dünyası ve tüketim üzerindeki etkisinin yanında finansal dalgalanma ve siyasi sorunlarla
uğraşmak durumunda olan ülke ekonomisi 2013 yılında yüzde 2,3 oranında büyüme ile zayıf ekonomik
performansını devam ettirmiştir. Brezilya dış talebin zayıf seyretmesi ve iç talebin canlanmasıyla beraber
2013 yılında son yıllardaki en kötü dış ticaret performansını gerçekleştirmiştir.
2
Kaynak: TCMB
Küresel kriz sonrasındaki dönemde dünya ekonomisinin itici gücü olan gelişmekte olan ülkelerin büyüme
hızlarında son dönemde yavaşlama kaydedilmiştir. Bu yavaşlamada hem yapısal hem de konjonktürel
etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerden Hindistan, Brezilya ve Güney
Afrika’daki ivme kayıpları daha ziyade kriz sırasında uygulamaya konulan canlandırma paketlerinin
etkisini kaybetmesi ve düzenleme altyapılarındaki aksaklıklar gibi geçici nedenlere bağlanırken, Çin ve
Rusya’daki yavaşlamaların büyüme modellerindeki yapısal sorunlar sebebiyle kalıcı olduğu
değerlendirilmektedir.
Kaynak: TCMB
3
Gelişmiş ülkelerde iktisadi faaliyet henüz yeterli ivmeyi kazanamadığından işsizlik yüksek seyretmeye
devam etmektedir. İşsizlik oranları Euro Bölgesi’nde halen tarihi yüksek seviyelerde olmakla birlikte,
artış eğilimlerinin durduğu gözlenmektedir. Bununla birlikte, özellikle çevre ülkelerde işgücü
piyasasındaki yapısal sorunlar ve zayıf büyüme performansı nedeniyle yüksek işsizliğin uzun süre devam
etmesi beklenmektedir. İngiltere’de işsizlik oranları küresel kriz öncesine göre yüksek, ancak istikrarlı bir
seyir izlemektedir. Japonya’da işsizlik kriz öncesindeki dönemde olduğu gibi makul düzeylerdedir.
ABD’de son dönemde işsizlik oranlarında kademeli bir düşüş gözlense de, bunun bir kısmının işgücüne
katılımdaki düşüşten kaynaklandığı dikkat çekmektedir (Grafik I.3, Grafik I.4). Fed’in parasal
sıkılaşmanın zamanlamasına karar verirken enflasyon ile birlikte dikkate alacağı iki değişkenden biri olan
işsizlik oranlarındaki gelişmeler küresel piyasalar tarafından yakından takip edilmektedir.
Kaynak: TCMB
ULUSAL GELİŞMELER
Türkiye, gelişmekte olan ülkeler içinde 2009 yılından bu yana Kredi/GSYİH oranı en çok artan
ülkelerden biridir. Aktif kalitesi ve sermaye yeterliliği açısından bankacılık sektörü güçlü yapısını
korumaktadır. Tahsili gecikmiş alacak oranları 2013 yılı boyunca yatay seyretmiş, 2011 yılından itibaren
yükseliş eğilimindeki çeklerin karşılıksız çıkma oranı ise yıl içerisinde kademeli bir seyir sürdürmüştür.
Hane halkı tasarruflarının artması ülkemiz ekonomik büyümesinin sağlıklı bir biçimde finanse
edilebilmesi için önem taşımaktadır. Veriler hane halkı tasarruf oranının düşmeye, hanehalkı
yükümlülüklerinin varlıklarına oranının ise artmaya devam ettiğini göstermektedir. Bireysel emeklilik
sisteminde tanınan teşvikler başta olmak üzere yapısal önlemlerle tasarruf oranlarının arttırılması
hedeflenmektedir.
4
Borsa
2013 yılı ikinci çeyreğinden itibaren küresel para politikalarına ilişkin artan belirsizlikler, Türkiye’nin de
içinde olduğu gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışları yaşanmasına neden olmuştur. Son dönemde
finansal koşullarda yaşanan sıkılaşmanın önümüzdeki dönemde krediler ve cari açıktaki artışı
sınırlayacağı tahmin edilmektedir. Mayıs ayından Temmuz ayına kadar geçen sürede, finans ve finans dışı
sektörlerin dış borçlanmalarında herhangi bir sorun yaşanmamasına rağmen Türkiye’den 10 milyar ABD
dolarına yakın sermaye çıkışı olduğu görülmektedir. Ancak, Fed’in varlık alım programının azaltılacağına
ilişkin beklentilerin ötelenmesi ile küresel risk iştahının toparlanma eğilimine girmesi, sermaye
akımlarının yeniden artışa geçmesini sağlamıştır. Türkiye’ye yönelik portföy akımlarında yaşanan bu
oynaklığın, 2011 yılında Avrupa krizi sırasında yaşanan oynaklıktan daha fazla olduğu görülmektedir.
ABD’de 10 yıllık devlet tahvil getiri faizi yüzde 3 ile son 2,5
yılın en yüksek seviyesine yükselmiştir. Gelişmekte olan
ekonomilerde ABD’deki uzun dönemli faizlerin yükselmesi dış
finansman maliyetlerinin artmasına yol açarken, bu durum
özellikle ikiz açık yaşayan ve yüksek enflasyon ile karşı karşıya
olan
ekonomilerin
büyümelerini
olumsuz
yönde
etkileyebilecektir. ABD ekonomisindeki tahvil getirilerinde
yaşanan
artış
yanında
son
dönemde
gelişmekte
olan
ekonomilerin yavaşlaması, yapısal sorunların ortaya çıkması
gibi etkenler gelişmekte olan ekonomilere yönelen sermaye miktarını olumsuz etkileyecektir.
Gelişmiş ekonomilerde finansal alanda istikrara yönelik alınan olumlu sinyaller aynı zamanda gelişmekte
olan ekonomilerdeki finansal dalgalanmayı hızlandırmaktadır. Küresel ekonomide dış finansmana olan
bağımlılık, son altı aydaki kur hareketlerinde belirleyici kriter olarak öne çıkmaktadır. Birçok gelişmekte
olan ekonomide Mayıs ayından bu yana yaşanan kur kayıpları neticesinde finansal dalgalanmalar
yaşamaktadır. Cari açıklarını finanse etmek amacıyla dış sermaye akımlarından istifade eden birçok
gelişmekte olan ekonomi, FED kararları sonrası ABD tahvil getiri artışı yanında, içsel ekonomik
sorunlarla da mücadele etmektedir. Yandaki grafikte FED’in para politikasındaki değişiklik sinyali
sonrasında gelişmekte olan ekonomilerin borsalarında yaşanan kayıplar gösterilmektedir. Buna karşın,
gelişmiş ekonomilerdeki olumlu gelişmelerin etkisiyle bu ülkelere yönelen sermayede artış
5
görülmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerde dış piyasa koşullarında yaşanan gelişmelerin yanında en
büyük içsel risk son 10 yılda yapılan politikalar neticesinde kredi balonunun oluşmaya başlamasıdır. Bu
ülkeler, oluşan kredi baskısıyla baş edebilmek için yavaş büyümeyi göze alarak faiz artırımına gitmek ya
da döviz kurunun değer kaybetmesi arasında seçim yapmak durumunda kalabilecektir.
Cari işlemler açığı, ulusal ekonominin sermaye hareketlerine karşı duyarlılığını artırmaktadır. 2013
yılının ilk çeyreğinden itibaren yurt içi talepteki canlanmaya bağlı olarak artan ithalat talebi ile cari
işlemler açığında bir miktar bozulma görülse de, bu bozulmada altın ticareti önemli rol oynamıştır.
Bundan sonraki dönemde ılımlı bir artış sergilemesi beklenen yurt içi talep ve kredilerin ithalat artışını
sınırlayabileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca, Euro Bölgesi iktisadi faaliyetine dair iyileşme işaretleri de
ihracata yönelik olumlu beklentileri desteklemektedir. Bu gelişmeler ışığında altın hariç cari işlemler
açığındaki düzelmenin önümüzdeki dönemde devam etmesi beklenmektedir. Cari işlemler açığının
finansmanında, portföy akımları dışındaki unsurların önemli bir değişim göstermemiş olması, finansmana
ilişkin endişeleri azaltmaktadır.
Kaynak: TCMB
Döviz Kuru; Küresel para politikalarına ilişkin belirsizliklerin artması döviz kurları dahil tüm finansal
varlıkların yeniden fiyatlanmasına yol açmıştır. 2011 yılının ortalarından itibaren kademeli bir yükseliş
sergileyen reel efektif döviz kuru, 2013 yılının Mayıs ayından sonra yaşanan nominal kur gelişmeleri ile
değer kaybetmiştir. Eylül ayında ise küresel finansal piyasalarda endişeleri azaltan gelişmelerin öne
çıkması ile reel efektif döviz kurundaki değer kaybının hafiflediği görülmektedir (Grafik II.3). Reel
efektif döviz kurunda Mayıs ayından sonra gözlenen gelişimin ekonomideki dengelenme sürecine katkı
sağlayacağı değerlendirilmektedir.
6
Kaynak: TCMB
Gelişmekte olan ülkelerin risk görünümlerinin göreli bozulmaya uğraması kurlardaki oynaklığı
artırmıştır. Cari açık veren gelişmekte olan ülke para birimleri arasında bir süredir en düşük kur
oynaklığına sahip olan Türk lirası, Mayıs ayı sonrasında düşük oynaklık seviyesinden uzaklaşmaya
başlamıştır. Türkiye’nin dış finansmana olan duyarlılığı, ima edilen kur oynaklığının görece daha fazla
yükselmesinde etkili olurken; aynı dönemde en çok değer kaybeden diğer dört gelişmekte olan ülke para
birimleri ile karşılaştırıldığında, Türk lirasının en düşük oynaklığa sahip olduğu görülmektedir.
Nihai Yurt İçi Talep; 2013 yılının ikinci çeyreğinde iktisadi faaliyet ivme kazanmıştır. Yılın ilk
çeyreğindeki güçlü artışın ardından ikinci çeyrekte nihai talep bir önceki çeyreğe göre sınırlı bir artış
sergilemiştir. Özel kesimin yatırım ve tüketim talebinin çeyreklik bazda ılımlı arttığı, ilk çeyrek
büyümesinde önemli rol oynayan kamu talebinin ise düşüş kaydettiği görülmüştür. Diğer yandan ikinci
çeyrek büyümesine en önemli katkı stok değişiminden gelmiştir. İthalat talebinin hızlı artışı sonrasında
net dış ticaret büyümeye negatif katkı sağlarken, son dönem gerçekleşmeleri ile birlikte
değerlendirildiğinde yılın ikinci yarısında net ihracatın büyümeye katkısının artacağı tahmin edilmektedir.
7
Kaynak: TCMB
Tüm bu göstergeler ışığında son dönemde küresel piyasalarda görülen oynaklığa tedbir olarak finansman
şirketleri zorunlu karşılık kapsamına alınmış, ihracat reeskont kredilerinin kullanımını artıracak
düzenleme değişikliğine gidilmiştir. Daha önce ilan edildiği üzere, mevcut durumda izleme evresinde
olan kaldıraca bağlı zorunlu karşılık uygulaması da 2014 yılından itibaren hayata geçirilecektir. BDDK
yurtiçi tasarrufların arttırılması ve tasarrufların üretken alanlara yönlendirilmesi amacıyla bireysel
kredilerdeki artışı sınırlayarak kredilerin dağılımını firma kredileri lehine çevirebilecek bir takım
düzenlemeler yapmıştır.
KAYNAKÇA
TCMB
TC Kalkınma Bakanlığı
Dünya Bankası Küresel Ekonomik Beklentiler (GEP) 2014 Raporu
Avrupa Merkez Bankası (ECB)
8
Download