DİNLER TARİHİ • Yard. Doç. Dr. Efkan Canşen Giriş • • • • Dinin Anlamı Nedir? Dinin Ayırt Edici Unsurları Nelerdir? Dinin Toplumsal Yaşamdaki Fonksiyonları Nelerdir? İlk İnsan Topluluklarından Günümüze Dinler • Sonuç Dinin Anlamı Nedir? • Bugüne kadar dinin bir çok tanımı yapılmıştır. Bu tanımlar genel olarak üç başlık altında toplanabilir: 1. Din, doğaüstü ve esrarlı güçlerin varlığına inanmaktır. 2. Din, Tanrı’nın varlığına inanmaktır. 3.Din zorunlu inançlar sistemidir. • Durkheim’a göre Din, “ bütün kısımları birbirine bağlı inanç ve törenlerden (iman ve ibadet) oluşmuş, kutsal şeylere ilişkin ve mensuplarını aynı bir toplumda birleştiren bir bütündür. • Durkheim’a bağlı olarak açıklandığında din, içinde yaşadığımız Emile Durkheim (1858-1917) dünyadaki varlıkları kutsal (sacred) ve kutsal dışı (profane) olarak ikiye ayırır. Kutsal (sacred): İnananların saygı ve korku duyduğu toplumsal yaşamın olağanüstü yönlerini ifade eder. Örneğin cami, kilise, sinagog, budist tapınağı, kutsal yerlerdir. Kutsal dışı(profane): Hayatın sıradan, faydacı, kutsal olandan ayrı tutulması gereken yönleridir. • P. Berger’e göre Din, kutsal olana inanmaktır. O’na göre kutsal bir örtüdür. Durkheim’a göre kutsal olan yer, kişi veya olay doğuştan sahip olunan bir özellik değildir. O’na kutsallığı insanlar verir. Bir grup için kutsal olan bir başka grup için kutsal dışı olabilir. Örneğin Türkiye’de inek etinden ve sütünden faydalanılan bir hayvandır. Fakat Hindu dininde aynı inekler kutsal varlıklar olarak görülür. Kamu görevlililerinden ineklerin yaşlı ve hastalarının rahat etmeleri için gerekli özeni göstermeleri istenir. Antropolog William Haviland’a göre din, insanların üstesinden gelmekte zorlandığı problemleri çözebilmek maksadıyla bağlandığı inanç ve davranışlar bütününe denir. İnsanlar kendilerini sınırlandıran limitlerden kurtulmak için doğaüstü varlıkları ve güçleri çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışırlar. Dinin Ayırt edici Unsurları Nelerdir? • Din Doğaüstüdür ve dolayısıyla duyularımızla algıladığımız dünyanın ötesindedir. • Bütün dinler kutsalı temsil eden dini sembollere sahiptir. Doğaüstü varlıkları ve güçleri olumlu şekilde kullanabilmek için dualar, şarkılar, danslar, ikramlar, kurbanlar gibi bir çok ritüeli bünyesinde barındırır. • Birçok din, genel bir evren ve yaradılış teorisi sunar. Bu teori, o dinin mensuplarına yaradılışı ve gelecekte neler olacağını açıklar. • Her dinin belirli gelenekleri, efsaneleri, azizleri, ilahileri, ibadetleri ve sık sık tekrarlanan ritüelleri vardır. DininToplumsal Yaşamdaki Fonksiyonları Nelerdir? • Din insanlara “gönül huzuru” verir. Akılla açıklayamadığı soruları cevaplandırır. • Bu dünyadaki varoluş sebeplerini izah eder ve yaşama anlam kazandırır. • Belirsizlikler, tehlikeler ve mutsuzluklarla dolu bir dünyada insanın güvenlik ihtiyacını karşılar. • Ölüm karşısında korku duyan insana, korkusunu azaltacak ruhun yeniden bedenleşmesi veya ölümden sonra da hayatın olduğu şeklinde çözümler sunar. • Kollektif ayinler emrederek ortak duyguların kuvvetli kalmasını sağlar. • Ortaya koyduğu kutsal şeyler sayesinde değerler yaratır ve bunları bölüşen tüm insanlar için biraraya getirici unsurları ortaya koymuş olur. • Sınırsız bir şekilde ödüller ve cezalar kaynağı sağlar. Böylece sosyal bütünleşme yönünden zorunlu bir katkıda bulunmuş olur. • Toplumun istikrarı ve devamı için yardımcı olur. • Toplum üyelerine güç çevre şartları içerisinde varlıklarını sürdürme mücadelesi için cesaret verir. • Dini törenler toplum dayanışmasını kuvvetlendirir. • Dua, insanların ruhi baskılardan kurtulmalarına yardımcı olur. İlk İnsan Topluluklarından Günümüze Dinler • Totemizm (Ongunculuk): • • Dinlerin en ilkeli olarak kabul edilir. Adına klan denen bir insanlar grubunu bazı kutsal yaratıklara, ya da kimi kutsal nesnelere bağlayan dindir. İnsanlar ve doğa arasında gizemli, akrabalık türü ilişkiler olduğuna inanırlar. Kuzey Amerika kızılderililerinden Algonkinler tarafından kullanılmış olup, bu kabilenin erkek ve kız kardeşleri arasındaki kan bağını belirten «ototeman» sözcüğünden türetilmiştir.Totem sözcüğüne ilk kez 1791’de Londra’da J. Long tarafından yayınlanan ve bu kişinin yolculuklarını anlatan bir kitapta rastlanmıştır. Totemizm kabile toplumlarının ortak özelliğidir. Totemizmin ana düşünceleri totem, mana ve tabu’dur. Başlıca ayin ve törenler bir müspet tapınma bir de menfi tapınma’dan ibarettir. Totem, belirli bir toplum ya da kişinin temsiline hizmet eder ve toplumun tüm üyelerinin ondan geldiklerine inanılır. Bu grubu birleştirir ve onlara koruyucu ruh sağlar. Kangru klanının bir üyesi kendisine Kangru adını verir; şu halde o, bir bakıma o türden bir hayvandır. Totemi öldürme, yeme ve dokunmaya karşı tabu denilen bazı yasaklar vardır. Totem-Mana-Tabu • • • • Totemizmin ana düşünceleri totem, mana ve tabu’dur. Başlıca ayin ve törenler bir müspet tapınma bir de menfi tapınma’dan ibarettir. Totem, belirli bir toplum ya da kişinin temsiline hizmet eder ve toplumun tüm üyelerinin ondan geldiklerine inanılır. Bu grubu birleştirir ve onlara“ koruyucu ruh” sağlar. Kangru klanının bir üyesi kendisine Kangru adını verir; şu halde o, bir bakıma o türden bir hayvandır. Mana, Bu söz bir Melanezya terimidir. Hem maddi, hem manevi ve ruhani olan, her yere yayılmış bulunan, kutsal imlerle kutsal yaratıklarda ve tüm nesnelerde görülen kişilikdışı bir gücü gösterir. Tabu, Kimi eylemlerin, kimi nesnelerin yasak olduğunu onaylayan kurum’u gösterir. Bir Polinezya terimidir. Tabunun ana amacı kutsal olanı, kutsal olmayan ayırmaktır. Totemi öldürme, yeme ve dokunmaya karşı tabu denilen bazı yasaklar vardır: Totemik hayvanı öldürüp yemek, totemik bitkiyi koparıp yemek yasaktır. Aynı klanın bir üyesini öldürmek, aynı klandan bir kadınla birleşmek yasaktır. Klanın dışından bir kadın almak gereklidir. Totem: Stanley Park VancouverKanada Totem: Stanley Park, Vancouver- Kanada Animizm (Ruha Tapınma,Canlıcılık) • • • Animizm doğada insanın ruhuna az çok benzer ruhlar bulunduğunu kabul eden dindir. Önceleri fetişizm diye adlandırılmıştır. Bu söz dinler tarihine ilkin 18. Yüzyılda, 1760’da yayımlanmış olan “Fetiş Tanrıların Dini Üzerine” adlı yapıtın yazarı De Brosses (1709-1777) tarafından sokulmuştur. Fetiş (fètiche) sözü Portekizce Feitiçio’dan, o da latince Facticius’tan gelmektedir. Büyü gücüne sahip perili nesne, büyülü nesne anlamına gelen bu terimi Portekizli gemiciler zencilerin dinsel eşyası ile büyücülük aletlerini anlatmak için kullanıyorlardı. Animistler, doğaüstü varlıklara inanırlar. Doğadaki tüm varlıkların ruhu ve bilinci olduğunu ileri sürerler. Onlara göre, hayvanlar, bitkiler, dağlar ve hatta taşların ruhu vardır. Bu ruhlar insanlara Tanrı ve Tanrıçalardan daha yakındırlar. Kötü kalpli, yardımsever ve sevimli olabilirler. İnsanlar, davranışları ile ruhları mutlu edebilecekleri gibi rahatsız da edebilirler. Animizmde insan doğanın efendisi değil, bir parçasıdır. Animizm kavramını ortaya atan ünlü İngiliz Antropolog Tylor bir İngiliz üniversitesinde Antropoloji kürsüsünü açan ilk kişidir. Antropolojiye olan ilgisi, gençliğinde Amerika, Küba ve Meksika’ya yaptığı yolculuklardan kaynaklanmaktadır. Tylor’a göre vahşiler de diğer insanlar gibi entellektüeller idi fakat tek eksikleri sınırlı bilgiye sahip olmalarıydı. • Sir Edward B. Tylor (1832-1917) • • • • • • Animizm daha çok yiyecek toplayıcılığı veya üreticiliği ile ilgilenen kişilerin sahip olduğu bir inançtır. Bu insanlar herhangi bir bitkinin gelişimi ile kendi yaşamları arasında fazla bir fark olmadığını düşünürler. Tanrı inançları zayıftır. Tanrılar ve Tanrıçalar dünyayı yaratmış olabilirler, insanı dünyaya yerleştirmiş olabilirler, fakat mahsülü bereketli kılan, insanlara yardım eden, avlanırken insanları kollayan ruhlardır. Ormanlarda sayısız ruh bulunmaktadır. İngiliz etnoloğu Sir Edward B. Tylor (1832-1917) 19. Yüzyılın ikinci yarısında animizmin teorisini kurmuştur. Tylor, bir ingiliz üniversitesinde Antropoloji kürsüsünü açan ilk kişidir. Avrupa’da ve özellikle Güney Asya ile Kuzey İspanya’daki mağaralarda bulunan renkli ve renksiz resimlerle heykeller üzerinde yapılan tarih öncesi incelemeler, bu bölgelerde ilk oturan insanların totemizme ya da animizme çok yakın bir dine sahip olduklarını ortaya çıkarmışlardır. Animizm insanlara dünyayı inceleme olanağı veren bir ilk varsayım olmuştur. Renkli ve renksiz resmin, heykelin, raksın, müziğin; doğrudan ya da dolayısıyla tüm güzel sanatların kökünde animist büyücülüğün bulunabileceği gözlenmiştir. Mısır’ın Dini • Auguste Comte (1798-1857)’a göre insanlık bir biri ardınca üç halden geçmiştir: 1. Teolojik hal; bunda insan olayların açıklamasını kendisininkine benzeyen, ama daha güçlü iradelerle yapar, 2. Metafizik hal; bunda insan olayları soyutlamalar (tecrit, abstraction) ve doğa gücüyle açıklar, 3. Pozitif hal: bunda insan olayları, başka olaylarla açıklar. • Teolojik halin kendisinde gelişme olmuştur: İnsan fetişizmle işe başlamış, buna iyi ya da kötü ruhları sokmuştur; sonra çok tanrıcılığa geçmiş, bunda daha az sayıda fakat daha güçlü ruhları sokmuştur; sonra da bu tanrıları bir tek Tanrı halinde birleştirmiştir. Bu tektanrıcılıktır. • Bu “Üç hal Kanunu”na göre Auguste Comte insanlığın bugün adına fetişizm denen ve doğanın içindeki ruhlara seçkin bir yer veren animizmden birkaç tanrıya tapan Çoktanrıcılığa geçmiş olması gerekir. • • • • • Mısır dini üzerinde Yunan ve Latin yazarlar bize bir çok bilgiler vermişlerdir. Bunların başında M.Ö. 5. Yüzyılda Mısır’ı ziyaret etmiş olan Herodot vardır. Mısır dinini tanıma olanağı veren diğer belgeler, eski anıtlardan, yazıtlardan, papirüslerden oluşmaktadır. Mısır metinleri hiyeroglifik (yani küçük resimlerden oluşan), hiyeratik (yani rahipler tarafından kullanılan, ruhani olan), demotik (yani halk tarafından kullanılan) harflerle yazılmış bulunmaktaydı ve bu metinler uzun zaman okunamamıştır. Tanrılarda insanlara benzerler, fakat bunlar da daha az sayıda ve daha güçlüdürler. Mısır dininde totemizmin bir çok kalıntılarına, izlerine rastlamaktayız. Bunlar ölülerin ileriki yaşamlarına verilen önemle beliren bir animizm; ve kimilerinin tek tanrıcılığa doğru yöneltmek istedikleri bir çoktanrıcılıktır. Mısır anıtlarında bir takım metinler bulunmuştur ki bunlar bir kutsal kitap vasfında olmamakla birlikte Mısır’ın dini üzerine önemli bilgiler vermektedir: Ehramlar Kitabı-Ölüler KitabıSandukalar Kitabı • Ehramlar kitabı, biri 5. Diğeri 6. Hanedandan kalma olan, Sakara’daki beş küçük ehramın delhizleriyle mipraplarının duvarlarına kazılmış metinlerin derlenmiş biçimidir, içinde dinsel ayinlerle ilgili metinler ve kralın öbür dünyadaki yazgısı hakkında bir takım formüller vardır. • Sandukalar Kitabı, orta imparatorluk döneminden kalmadır; tahta sandukaların içlerine işlek hiyeroglif harfleriyle yazılı metinlerden meydana gelmiştir; ölüyü öbür dünyada tehdit eden tehlikelerden korumak amacını güden ve ona orada hoş bir yaşam sürme olanağını veren formüllerle doludur. • Ölüler Kitabı, yeni imparatorluktan kalmadır: Bunun bölümleri papirüs tomarlarında toplanmıştı; tomarlar mumların sargıları içine yerleştiriliyordu; kitapların zçok özenle yazılmış kimi nüshaları resimlerle süslüydü. Bu metin özellikle büyü formüllerinden ve ölülerin yazgılarıyla ilgili dualardan oluşmaktaydı. Mısır Dinin’de Kutsal Hayvanlar • • • • • Mısır dinine göre tanrısal nesne insan biçimine girmezden önce hayvan şekline bürünmektedir. İlkel insana için hayvan, insana göre çok daha gizemlidir. Hayvana tapınma yöntemi hiç bir yerde, Mısır dinindeki kadar güçlü bir şekilde korunmamıştır. Mısır’daki kutsal hayvanlar ülkenin her yerinde saygı görürler; örneğin kedi bunlar arasındadır: İran hükümdarı Kavus M.Ö. VI. Yüzyılda Mısır’I ele geçirmek istediği zaman askerlerinin önüne kedilerle leylekler yerleştirme kurnazlığını göstermiş, Mısırlılar da bunlara karşı silah kullanmaya cesaret edememişlerdi. Bir başka kutsal hayvan timsahtır. Herodot kulakları ve önayakları mücevherlerle süslü timsahlar görmüştür. Belirli kimi niteliklere ve işaretlere göre tek tek seçilen kutsal hayvanlar da vadır, örneğin Apis boğası beyazdır ve alnında üçgen biçimi bir beyaz leke vardır. Tanrı haline gelmiş Kutsal Hayvanlar 1.Bastet: Arslan başlı 2. Neith: Başında 3. Thoth: Balıkçıl kuşu başlı, 4. Re (Re Harahti): ya da kedi başlı kırmızı taç ya da çoğunlukla başında bir Başının üstünde savaş tanrıçası iki çapraz ok ve yarım ay taşır/yazma ve güneş kursu ile, kalkan ile savaş ve sayma tanrısı şahin başlı güneş av tanrıçası tanrısı 1. Horus: Şahin başlı ya da şahin, iki taçlı 2.Horus: şahin biçiminde 3. Min: iki tüylü Sobek: Timsah Seth: Kimliği ve kurdelalı başlık, ya da timsah belirsiz Gökyüzü tanrısı, mumya biçimi ve başlı tanrı hayvan ya da Mısır’ın ilk erkeklik organı öyle bir Devlet tanrısı biçimli bereket hayvan başlı tanrısı insan. savaş,çöl, fırtına tanrısı Ölüler Dünyası -Firavun • Ölülerin sonradan yaşamaları sorunu Mısırlıları bir hayli ilgilendirmiştir. İnsan aynı anda bir beden, bir gölge, bir tasvir, bir ad, bir ruh (ba) ve eş (ka) idi. Bu ögeler gelecekteki yaşamda bir rol oynamakta ya da oynamaya yetenekliydiler. • İnsan bedeni ölünün düşmanlarınca sakatlanmaması, parçalanmaması gerekmektedir. Neolitik çağdan başlayarak ölüler(torunlarını seyredebilsinler diye) yüzleri konutlara dönük olarak mezarlara yerleştirilmişlerdir, çoğu kez elleri ağızlarının yakınındadır, avuçlarında ve başlarının çevresinde buğday taneleri vardır. Ceset hemen tahnit edilir, ya da içi boşaltılarak kurutulur ve mumya haline sokulur. • Ceset yani mumya, sonsuzluk evi denilen bir ölüm anıtına yerleştirilir. Eski imparatorluk çağında firavunlar ehramların içine gömülür. • • • Sfenks’in koruduğu görkemli Cizze ehramları herkes tarafından bilinmektedir. Cizze ehramları IV. Hanedan, yani Hıristiyanlık çağından önceki üçüncü bin yıldan; Sakhara ehramları ise V. ve VI. Hanedanlar döneminden kalmadır. Krallık ehramının çevresinde kraliçe ile kral ailesi üyelerinin küçük ehramları ve kimi özel kişilerin adına mastaba denen mezarları bulunur. Zaman geçtikçe ehramlar giderek ufalırlar, mastabalar ise giderek büyürler. Eski imparatorluğun sonuna doğru orta ve yeni imparatorluklar boyunca cesetler, daha iyi korunabilirler düşüncesiyle, yeraltı mezarlıklarına yerleştirilmişlerdir. Ölünün sonradan yaşamasını sağlamak için mezarının, fakat öncelikle mumyasını içerenden başka bir mezarın içine heykeli dikiliyordu. Ölünün sonradan yaşaması yetmez; öte dünyada mutlu olması gerekir. Tarih öncesi zamanlardan beri mezara yiyecekler, inci gerdanlıklar v.s. gibi ziynetler, fildişinden oyulma tuvalet eşyası da konur. Heykelcikler kabartma olarak yerleştirilir: Bunlar, odalık görevi yapacak olan giyimli veya çıplak kadınlar; köleler, eğer sert bir Tanrı ölüden ağır, güç işler isterse onun yerini tutacak olan uşebtilerdir. HİNDİSTAN DİNLERİ Vedizm-Brahmanizm-Hinduizm-Jianizm-Budizm Hindistan’ın %81.3’ü Hinduizm, %12’si islam, %2.3’ü Hıristiyan, %1.9’u Sihlik dinlerine bağlıdır. Hindistan’da ayrıca, Jansinistler, Animistler ve Parsiler de vardır. Hindistan’ın dinleri bol miktarda totemik ve animist kalıntılar karışımı ile; bazen tektanrıcılığa, bazen de koyu bir tanrıtanımazlığa doğru yönelen bir çok tanrıcılık olarak karşımıza çıkmaktadır. Vedizm: Vedizmin tanımı bu dinin kutsal metni olan Veda’da (ya da Veda’lar da) yapılmaktadır. Veda sözü bilgi demektir. Bu gözler yoluyla değil kulak yoluyla elde edilen bilgidir. Metnin en eski parçası olan ve içinde 1.028 övgü (kaside), ilahi bulunan Rig Veda, M.Ö. 1500 ile 1000 yılları arasında düzenlenmiştir. Bu insanlığın en eski kutsal kitabıdır. Vedizmin tanrıları İndra, Mithra ve Varuna’dır. İndra, Veda’larda en sık rastlanılan tanrıdır. İndra bir doğa tanrısıdır. Gökgürültüsünün, fırtına ve yağmurun tanrısı o olduğu gibi, aynı zamanda bir çeşit ulusal Tanrı, savaşçı Tanrı dır ki kavmi için zafer dolu savaşlar yapar. Kaba, haşin gücün tanrısı olan İndra’nın karşısında, akıl tanrısı olan Varuna bulunmaktadır. Varuna ilkin Gök, fakat daha çok gece göğünün, yıldızlı göğün tanrısıydı. Varuna daha sonra doğanın düzgün işlemesini sağlayan Evrensel Düzen Tanrısı ve dünyaya göz kulak olup insanlığa yol gösteren ahlak tanrısı haline gelmiştir. Varuna’nın yanı sıra bir de Mithra vardır ki gündüz göğünün ışığın ve aynı zamanda hakkın tanrısıdır (Herşeyi gören tanrı, insanlar arasında adaletin iyice egemen olmasını sağlamaya da yetkilidir. YAHUDİLİK • • • Musevilik kurucusu Musa’ya yönelik olarak bu adı almıştır. Yahudi, ibrani ve İsrail terimleriyle de Musevilik kastedilir. Yahudiler dünyanın en eski tarihi, dini cemaatini meydana getirmişlerdir. Yahudiler ibadetlerini sinagoglarda yaparlar. Sinagoglarda rulo halinde el yzması Tevrat tomarlarının saklandığı Aron ha-Kodes denilen Kudüs’e yönelik kutsal bir bölme vardır. Sinagoglarda yedi kollu Şamdan Menora da bulunur. Bunun dışında Kral Davud’un mührü olarak kabul edilen iki üçgerden meydana gelmiş Magen David denilen altı köşeli bir yıldız da vardır. Yahudi dininin esasını ilahiler teşkil eder. Dua dindar yahudinin hayatında önemli bir yer tutar. Yahudilik de ibadet günlük ve haftalık olmak üzere ikiye ayrılır. Günlük ibadet sabah, öğle ve akşam yapılır. Haftalık ibadet ise Cumartesi (Sabbat) günü havra (sinagog)’da yapılır. Yahudi Mezhepleri • • • • • Yahudilik mezhepleri üç ana grupta toplanırlar: 1. Makkabiler devrinde (M.Ö. II. Yüzyıl) mevcut olan Hıristiyanlık öncesi mezhepler, 2. İslamdan sonraki Yahudi mezhepleri, 3. Günümüz Yahudi Mezhepleri Hıristiyanlık öncesinde başlıca üç Mezhep vardı: 1. Ferisiler, 2. Sadukiler, 3. Esseniler İslam’dan sonraki Yahudi mezhepleri de üç tanedir: 1. Ishakiyye, 2. Yudganniyye, 3. Karaim Halen yaşamakta olan Yahudi mezhepleri şunlardır: 1. Muhafazakar yahudiler, 2. Ortodoks Yahudiler, 3. Reformist Yahudiler, 4. Yeniden Yapılanmacılar Yahudilerin kutsal kitapları iki ana başlık altında incelenebilir: 1. Tanah, 2. Talmud. Hıristiyanların Eski Ahit adını verdikleri Tanah da üç bölümden oluşur: 1. Tora (Tevrat), 2. Neviim, 3. Ketuvim. Tevrat «Kanun, şeriat, emir, ders, önder» anlamlarına gelir. Tevret’ın orjinal dili ibranicedir. • • • Bir bakıma şeriat diye de nitelendirilen Tevrat’I meydana getiren kitapların sayısı Yahudilerce 24, Hıristiyanlarca 39’dur. Yahudi Kutsal kitabı konusuna son vermeden önce Kabala’dan da söz etmeliyiz. Kabala, İbranice «gelenek, görenek» anlamına gelir. Daha açık bir ifadeyle Kabala, Kutsal Kitap metinleri ile sözlü gelenekler üzerine yapılan her tür yorumların genel bir adıdır. Zannedildiği gibi bir kitap veya kitaplar toplamı olmayan Kabala’yı «Kainatın görünür kargaşasını açıklamaya ve zıtlıklarını kolay anlaşılır bir kalıp haline getirmeye uğraşan bir doktrin» diye tanımlamak küktündür. Kabala 15. Yüzyol Avrupası’nda son derece yaygınlaşmıştır. Kabala’nın genel doktrinini, kainatın bir bütün olduğu belli bir nizama göre hareket ettiği, kainatta görülen herşeyin Tanrı’nın bir parçası olduğu, insanın da kainatın ve dolayısıyla Tanrı’nın bir parçası olmak açısından küçük kainat sayılması gerektiği vb. Özetlemek mümkündür. HIRİSTİYANLIK • Doğu gizemciliğinin, yahudi mesihçiliğinin, Yunan düşüncesinin ve Roma evrenselciliğinin kavşak yerinde ortaya Hıristiyanlık çıkmaktadır. • Hıristiyanlık, Hıristiyanların dinidir. Hıristiyanlar (christiani) Hıristos (Christ) a bağlı, ona inanan kimselerdir. Hıristos (Christ) sözcüğü, ibranice Mesih sözcüğünün Yunancaya çevrilmişidir. • Hıristiyanlık tek tanrıcı bir dindir, insanlığın kurtarıcısı ve Tanrı’nın oğlu olan İsa’nın (Hıristos) aracılığı sayesinde, kulun Baba Tanrı ile iç içe olmasını ön planda tutar. • Hıristiyanlığın kutsal kitabı Eski Ahit’le Yeni Ahit’i yani Tevrat’la incili içine alır. Ahit sözcüğü ittifak demektir. Söz konusu olan Tanrı ile insanlık arasındaki ittifaktır. • Yeni Ahit yani incil, halk Yunancası ile yazılmıştır, içinde Arami dilinden de birkaç cümle vardır. Altmışı aşkın İncil bulunmakla birlikte ancak dördü asıl olarak tanınmıştır ki bunlar Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nınkilerdir. Neden dört? Çünkü dört mistik bir sayıdır; azize İrene: “Dört yön; Doğu, Batı, Kuzey, Güney vardır da ondan” demiştir. • Hıristiyan dininin tam ortasında İsa’nın kiliği bulunmaktadır. İnciller onun yaşayışını ve çalışmalarını bize anlatmaktadırlar. • Hıristiyanlık herşeyden önce “güçlü bir Baba, göğün ve yerin Yaratıcısı” olan bir tek Tanrı’nın varlığını kabul etmektedir. • Baba ne yaratılmış, ne de doğurulmuştur. Oğul, Baba’dan doğmuştur. Ruh-ül Kudüs ise Baba’dan ve oğuldan çıkmadır. Baba, Oğul ve Ruhül Kudüs tek kişi de toplanmış üç kişidir, hepsi sonsuzdur, aralarında eşitlik vardır. Hıristiyanlıkta buna Teslis (Üçlülük) denir. Günümüz Hıristiyan Mezhepleri • Katolik Mezhebi: Hıristiyanlık başlangıçta bir yoksullar hareketi olmuştur. İlk Hıristiyanları anlatmak için yoksul (ebionim) sözcüğü kullanılmıştır. İlk hıristiyanlar İsa’nın yakında geri geleceğine inanıyorlardı. Gelmesi gecikince, kilise örgütlenmeye başladı. • İlk iki yüzyıl boyunca kilise laik bir birliğin niteliklerini korudu: Kilise anlamına gelen Yunanca ekklesia sözcüğü yalnızca topluluk ya da birlik anlamınadır. • II. yüzyıldan başlayarak presbiteryenlerle episcopiler gittikçe artan bir önem kazanmaya ve kendilerini kilisenin tek temsilcileri saymaya başladılar. Yöneticilerden biri kilisenin başı oldu; presbyteri ya da rahiplerin başına geçti; ondan sonra da episcopus yani piskopos ünvanını yalnız o sahip oldu. • Sonra çeşitli kiliselerin piskoposları birbirleriyle temasa geçerek bir çeşit oligarşi halinde evrensel kiliseyi kurmuşlar, bu kilise kurullar toplamış, kendi üyelerini denetleyip cezalandırmış, inanç sorunları hakkında karar vermiş ve kendi başına egemen iktidar kurmuştur. • İlk kilisenin yerini Katolik yani Evrensel Kilise almıştır ki protestanlar bunu Katolik Roma kilisesi diye adlandırmaktadırlar. Katolik kilisesi özellikle Akdaniz Latin kavimlerinin ve İrlanda ile Güney Almanya’nın dinini oluşturmaktadır. Katolik mezhebinde ruhban sınıfı aşağıdan yukarıya rahip, piskopos, kardinal ve papa şeklinde hiyerarşik bir yapıya sahiptir. Katolik Mezhebinin başlıca özellikleri şunlardır: 1. Papa dini başkandır, İsa’nın vekilidir. 2. Papa yalnız bir otoritedir. Roma diğer kiliselerin hepsinden üstündür. 3. Roma kilisesi evrenseldir. 4. İsa hem ilahi, hem de insani tabiata sahiptir. 5. Ayin latincedir. 1965’deki II. Vatikan konsilinde değişik dillerde de ayin yapılmasına izin verilmiştir. • Temelde aynı inançları paylaşmakla beraber, ayrıntılara ait konularda Katolik mezhebinden ayrılarak ortaya çıkan bazı küçük mezhepler vardır: 1. Keldani, 2. Ermeni, 3. Süryani, 4. Maruni, 5. Kıpti Mezhepleri • Ortodoks Mezhebi: Yunanca’da ortodoks «Doğru görüş, inanç ve doğru itiraf» anlamına gelir. Bu mezhebin dinler tarihindeki diğer isimleri şunlardır: Doğunun Ortodoks, Katolik ve Apostolik kilisesi, Ortodoks Doğu Kilisesi, Doğu Kilisesi, Ortodoks Kilisesi ve Rum Ortodoks Kilisesi. Ortodoks kilisesinin Katolik Kilisesi’nden 1054 yılında kesin olarak ayrılmasında dini ve siyasi bir takım sebepler rol oynamıştır. • Ortodoks dünyasının dört büyük patrikliği (İstanbul-İskenderiye, Antakya, Kudüs) vardır. Diğer bölgelerdeki milli kiliseler idari yapı itibariyle bu dört patrikliğe bağlıdır. Martin Luther (1489-1546) • • • Ortodoks mezhebini diğer hıristiyan mezheplerinden ayıran başlıca özellikler şunlardır: 1. Patrik ruhani başkandır. 2. Papa yanılabilir. O İsa’nın vekili değildir. 3. Her ülke ibadetini kendi diliyle yapmakta serbesttir. 4. Haç sağdan sola çıkarılır ve Haç’ın kolları birbirine eşittir. Kuruluş dönemlerinde bütün Doğu Ortodoks Kiliseliri, İstanbul Ortodoks Kilisesi’nin idare ve kontrolü altında iken, daha sonraları parçalanmalar olmuş ve şu kiliseler doğmuştur: 1. Süryani Ortodoks, 2. Rum Ortodoks, 3. Ermeni Ortodoks, 4. Rus Ortodoks Kiliseleri. Protestan Mezhebi: Almanca’da «protestieren» kelimesinden alınmış olan Protestan «itiraz, protesto, başkaldıran» anlamlarına gelmektedir. Protestan mezhebinin doğuşu 16. Yüzyılda Martin Luther (1489-1546)’in Roma Katolik Kilisesi’ne karşı; 1. Günahları bağışlamak, 2. Günahların bağışlanmasını mali bir kaynak haline getirmek, 3. İncil yorumunu kendi tekeline almak, 4. Ayin dilinin mutlaka Latince olması gibi hususlara itirazları ile başlamıştır. • • • • Martin Luther itirazlarına kısa zamanda taraftar bulunca hareket hızla büyüyerek yayılmıştır. Protesto hareketinin yaygınlık kazanması, reformasyonun başlaması ve çeşitli kiliselerin doğmasıyla sonuçlanmıştır. Protestanlığa göre Allah’a ulaşabilmek için hiç bir kilise görevlisinin aracılığına ihtiyaç yoktur. Protestan mezhebinin özellikleri şunlardır: 1. Papa da bir insandır, 2. Kutsal Kitabı yorumlamaya herkes yetkilidir, 3. Azizleri kabul etmezler, 4. Kiliselerde resim ve heykel lüzumsuzdur, 5. Haç çıkarma geleneklerine inanmazlar, 6. İbadet ve ayinleri herkes kendi diliyle yapabilir, 7. Meryem sıradan bir insandır, ilahi bir niteliği yoktur, 8. Günah çıkarma işlemi mantıksız bir uygulamadır. Protestan mezhebi kendi bünyesinde üç ana kola ayrılmıştır: 1. Lutheryanizm, 2. Kalvinizm, 3. Anglikanizm Lutheryanizm: Protestanlığın ilk şeklidir ve Martin Luther’in fikir ve ideallerini benimseyen özel hıristiyan görüşünü temsil eder. John Calvin 1509-1564 • • • • Lutheryan kiliseliri Almanya, Skandinav ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nde daha çok yaygındır. Kalvinizm: Günümüz protestan dünyasının ikinci ekolünü teşkil eder. Bir diğer adı Reforme Hıristiyanlıktır. Akımın kurucusu ve önderi John Calvin, sıkı bir dini tecrübeden geçmiş Fransız asıllı, ilahiyat üzerine yazılarıyla tanınmış bir kişidir. Anglikanizm: VIII. Henry devrinden beri İngiltere’nin Resmi kilisesidir. VIII? Henry (1491-1547) ile Papa arasındaki .ir çatışmadan doğmuş olan Anglikanizmin en önemli hedefi kendi öz niteliğine yeniden kavuşturmaktır. Protestanlık bu üç ana kolun dışında ikinci derecede on küçük gruba daha ayrılmıştır. Fra Angelico (1400-1445) The Mocking of Christ, fresco, San Marco, Floransa • Fra Angelico: Lamentation over the Dead Christ, 1436, Museo di San Marco, Florence Andrea delVerrocchio (1435-1488) The Baptism of Christ (1472-75) Galleria degli Affizi, Floransa Michelangelo Buonarroti (1475-1564) Madonna and Child (1501-1505) Michelangelo Buonarroti (1475-1564) MOSES (1515) Michelangelo Buonarroti (1475-1565) DAVID (1504) İSLAMİYET • • • Arapça «Selem» kökünden alınmış olan İslam, sözlükte «itaat etmek, boyun eğmek, teslim olmak, kötülüklerden salim bulunmak, selamete ulaşmak anlamlarına gelen bir mastardır. İslam Hazreti Muhammed’e Allah tarafından vahiyle bildirilen son dindir. Bu dine uyanlara Müslüman denir. Müslümanlığın esasları dörttür: 1. Kitap: Kur’an-I Kerim, 2. Sünnet (Peygamberin örnek yaşayışı ve sözleri), 3. İcmai-i Ümmet: Din alimlerinin toplanarak, kitap ve sünnete uygun şekilde, dini bir konuda karar vermeleri, 4. Kıyas-ı fukaha: Din alimlerinin daha önceki verilen hükümlerden faydalanarak, yeni çıkan durumlar için kaideler koymaları. İslam’ın doğuşu sırasında Mekke’de putperestlik hakimdi. Kabe 360 putun merkezileştiği bir merkezdi. Dini hayatta Allah’tan başka birçok mabutlara Tanrı diye tapılmaktaydı. Bunun dışında Araplar arasında yıldızlara tapınma da oldukça yaygındı. Islam geldiği andan günümüze kadar tek harfi bile değişmeyen ilahi kitap Kuran’a ve onun tebliğcisi Hazreti Muhammed’in hadislerine dayanmaktadır. Evrensel bir dindir. Bir ulusun, bir zümrenin veya bir bölgenin dini değildir. • • • İslamın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an Hazreti Muhammed’in kalbine Ruhu’l-Emin, Ruhu’l-Kuds vasıtasıyla ramazan’da nazil olmuştur. Kur’an-ı Kerim 114 Sure ve 6000 küsur ayetten meydana gelmiştir. 30 cüzden oluşan Kur’an-I Kerim’in her cüzü dörder «hizb»e ayrılmıştır. Kur’an-I Kerim azar azar inerek 22 yıl 2 ay 22 günde tamamlanmıştır. İlahi kitaplar içerisinde üslubunun akıcılığı ve dile kolay gelişinden dolayı ezberlenmesi en kolay olar kitap Kur-an-I Kerim’dir. İslami Mezhepler: 1. Hanefi, 2. Maliki,3. Şafii, 4. Hanbeli Mezhepleri Folio from Qur’an Manuscript, 9th Century Abbasid period (750-1258) Tughra of Sultan Sulaiman the Magnificent, 16th century, Ottoman period (c. 1280-1924) Folio from a Qur’an Manuscript, 13th-14th Century, Spain Sure 52Mount Sinai (Al-Toor) Verse 48