Sosyal medya - WordPress.com

advertisement
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ .......................................................................................................................... 2
1
2
3
MEDYA VE İLETİŞİM........................................................................................... 3
1.1
Medya ............................................................................................................ 3
1.2
İletişim ........................................................................................................... 4
1.2.1
İletişim Ögeleri ........................................................................................ 4
1.2.2
İnsan ve İletişim ...................................................................................... 5
a.
Dil .................................................................................................................. 5
b.
İletişim çeşitleri .............................................................................................. 5
1.3
Yeni Medya ................................................................................................... 7
1.4
Dijital Medya .................................................................................................. 8
1.5
Kitle iletişim ................................................................................................... 9
1.6
Medya Okuryazarlığı ................................................................................... 11
YENİ İLETİŞİM ORTAMLARI ............................................................................. 15
2.1
Sosyal Medya .............................................................................................. 15
2.2
Yeni İletişim Ortamları ................................................................................. 16
2.3
Kavram ve İçerik Olarak Sosyal Medya ....................................................... 18
2.4
Sosyal Ağlar ................................................................................................ 19
2.5
Sosyal Medyanın Gelişim Süreci ................................................................. 22
2.6
Sosyal Ağ Kurucuları ................................................................................... 24
2.7
Sosyal Medyanın Geleneksel Medyadan Farkları ....................................... 27
BİREYSEL VE TOPLUMSAL ETKİLERİ ............................................................ 29
3.1
Sosyal Medyanın Bireysel ve Toplumsal Etkileri ......................................... 29
3.2
Çocuk ve Sosyal Medya .............................................................................. 30
3.3
Sosyal Medya Bağımlılığı ............................................................................ 33
3.4
Sosyal Medyanın Kullanma Profili ............................................................... 35
3.5
Sosyal Medya ve Sosyal Ağ Sitelerinde Online Reklam Uygulamaları ........ 36
SONUÇ..................................................................................................................... 40
KAYNAKÇA .............................................................................................................. 41
1
GİRİŞ
Yeni iletişim teknolojileri aracılığıyla mesaj bombardımanının en üst düzeyde
yaşandığı günümüzde, gerek kurumlar, gerek insanlar birtakım çalışmalara farkında
olarak ya da olmayarak duyarsızlaşmaktadır. Bu duyarsızlık beraberinde farklı
davranışları geliştirmekte, insanları yeni arayışlara, yeni iletişim ortamlarına
yönlendirmektedir. Günümüzde yeni iletişim ortamları, özelikle internet, modern
iletişim sisteminin en büyük destekçisi olmaktadır. 1970’lerde başlayan ve
1990’lardan sonra hızla devam eden internet kullanımı, web sitelerinin, portalların
yaygınlaşmasıyla kullanıcı sayısını artırmış, 2000’li yıllarda sosyal medyanın işlerlik
kazanmasıyla her kesimden insanı ilgilendirecek noktalara ulaşmıştır. Günümüzün
sanal ortam kullanıcıları tarafından bir alışkanlık haline gelen sosyal medya kullanımı,
her kültürden ve her kesimden geniş kitlelerin, sosyal taleplerine yanıt verirken; aynı
zamanda bu ortamı eleştirenlerin odak noktasında bulunmaktadır. Yeni iletişim
ortamlarının gelişmesi, her kesimden bilgi iletişim teknolojilerine olan ilginin artması,
sosyal medyanın gücünü arttırmakta, sosyalleşme kavramına da yeni bir boyut
kazandırmaktadır. Sosyal medya, sürekli güncellenebilmesi, çoklu kullanıma açık
olması, sanal paylaşıma olanak tanıması vb. açısından en ideal mecralardan biri
olarak kendini göstermektedir. İnsanlar sosyal medyada günlük düşüncelerini
yazmakta, bu düşünceler üzerine tartışabilmekte ve yeni fikirler ortaya
koyabilmektedirler. Ayrıca kişisel bilgilerinin yanında çeşitli fotoğraflar, videolar,
paylaşabilmekte, iş arayabilmekte ve hatta bulabilmekte ayrıca sıkılmadan gerçek
dünyayı sanal ortamda yaşayabilmektedirler. Bu durum gün geçtikçe tüm dikkatlerin
bu alana yönelmesine sebep olmakta ve yenilenen sanal dünyaya yeni bir kavramsal
çerçeve çizmektedir.
2
1 MEDYA VE İLETİŞİM
1.1 Medya
Günümüzde en çok telaffuz edilen kavramlardan biri olarak medya; gazete, dergi,
radyo, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarının tümünü kapsayan genel bir
terim olarak kullanılmaktadır. Bu anlamda medya kitle iletişiminde gerekli araçlarla bu
hizmeti sunan yapının bütününü ifade ettiği gibi bu iletişimin gerçekleştiği ortamın
bizatihi kendisini de ifade etmektedir.
Gelişim süreci içerisinde kitle iletişim araçları öncelikle haber alma ihtiyacına binaen
ortaya çıkmış olduğundan medyanın da genel olarak bu yönde şekillendiğinden
bahsetmek mümkündür. Bununla birlikte özellikle belli alanlara yoğunlaşmış
(edebiyat, sanat, spor, bilim-teknik gibi) dergilerin ortaya çıkması haberin yanında
görsel veya sanatsal bilgilinin aktarılması açısından medya teriminin anlamsal alanını
genişletmiştir. Buna bir de işitsel ve görsel iletişim araçlarının da eklenmesi
neticesinde medyanın artık sadece bir haber alma vasıtasının ötesinde işlev
görmesini sağlamıştır. Bugün için de medyanın yine haber verme/haber alma
ekseninde geliştiği söylenebilirse de artık medya bir bilgi alışveriş ve eğlence alanı
olma özelliğini de kazanmıştır.
Günümüz koşullarında medya özellikle reklam kanalıyla beslenen, kitleleri kanalize
etme ve harekete geçirme açısından eşsiz bir imkana sahip, milyarlarca dolarlık bir
sektör haline gelmiştir. Dünya çapında ortaklıkları kontrol eden yüz milyarlarca
dolarlık dev şirketlerden yerel gazete ve dergi kuruluşlarına kadar ticari her türlü kitle
iletişim aracı işletim faaliyeti bu sektör içerisinde yer almakta ve bu sektör her geçen
gün büyümektedir. Doğal olarak bu sektör kendi ekonomisini yaratmakta ve bir
medya piyasasını oluşturmaktadır. Doğal olarak bu gün için medya sadece düşünsel
bir faaliyetin çok ötesinde önemli bir ekonomik alana hükmeden etkin bir sektörel
faaliyeti de kapsamaktadır. Daha basit bir ifade ile medya genel olarak iletişim
3
araçlarını ifade etmenin yanında başlı başına ekonomik fonksiyon icra eden bir
sektörün de adıdır.
Bu gün için artık medya kavramının içerisine toplumda iletişim araçlarını kullanma
becerisine sahip herkes girebilmektedir. Gerçekten bu gün için medya sektörünün
içerisinde yer almayan ve bu işte profesyonel olmayan normal vatandaşlar da çok
basit bir şekilde internet siteleri açabilmekte, internetten yayın yapan radyolar
oluşturabilmekte ve böylece kitle iletişimine dahil olabilmektedir. Bunun en doğal
sonucu olarak da medya sektörünün alanı her geçen gün genişlemektedir.
1.2 İletişim
İletişim,iletilmekistenen bilginin hem gönderici hemde alıcı tarafından a
nlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir.
Organizmaların çeşitli yöntemlerle bilgi alışverişi yapmalarına olanak tanıyan bir
süreçtir. İletişim tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak
bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar.
Belirli mesajların kodlanarak bir kanal aracılığıyla bir kaynaktan bir hedefe/alıcıya
aktarılması süreci. Örneğin bir konuşmacı (kaynak) ortak bir dil aracılığıyla (örn.
Türkçe) kodladığı belirli kelimeleri (mesaj/ileti) ses dalgaları ve hava yoluyla (kanal)
dinleyiciye/alımlayıcı (hedef) aktarır. Bu süreçte geribildirim hedefleniyorsa, iletiyi
gönderen başad kaynak, hedef/alımlayıcı ise sonat kaynak olarak tanımlanırlar.
1.2.1 İletişim Ögeleri
İletişimi açıklamak için altı temel öge kullanılır:

Kaynak (Gönderici)

Alıcı (Hedef)

İleti (Mesaj)

Bağlam (Ortam)

Dönüt (Geri bildirim)

Kanal (Gönderme biçimi)
4
Gönderici, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya
topluluklara denir. Alıcı, iletilen sözü alan kişiye veya topluluğa denir. Aynı şekilde
ileti, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe
denmektedir. Bu temel iletişimin gerçekleştiği ortama kanal; gönderici ile alıcı
arasındaki iletinin gönderilme şekline yani gönderilen iletinin alıcı tarafından doğru
algılanabilmesine bağlam denmektedir. Eğer varsa iletiye verilen her türlü yanıt da
dönüt olarak adlandırılmaktadır. Eğer sistemde bir tür şifreleme söz konusuysa ve
konuşan iki kişinin birbirini anladığı seslerden oluşan ve belli kuralları olan her doğal
dile de kod denir.
İletişim haberleşme olarak kullanılır.
1.2.2 İnsan ve İletişim
a. Dil
Dil bir iletişim aracıdır. Bilinen iletişim modeli Karl Bühler’in Organum Model (1933)
kuramıdır. Bühler, göstergelerin betimleme, ifade etme ve algılama işlevini
ayırır. Roman Jakobson 1960 yılında bu modeli altı işlev olarak genişletmiştir.
İletişimin standart modeli olarak, bilgi kuramı çerçevesinde Claude
Shannon ve Warren Weaver tarafından geliştirilen “ileten- iletilen modeli” (1949)
geçerlidir. Dan Sperber ve Deirde Wilson, bu modelin iletişimin açıklanmasına yönelik
çok kısa ele alındığını ve bir aracı model yoluyla genişletilmesi gerektiğini gösterir.
Sperber ve Wilson’un Relevance (1986) adlı kitapta geliştirdikleri anlam kuramı
Grice’in düşünceleriyle bağlantılıdır. Bu kuram, temel olarak anlamın iki ilkesinden
oluşmaktadır.
b. İletişim çeşitleri
-
Sözlü İletişim
Sözlü iletişimler “dil ve dil-ötesi” olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların
karşılıklı konuşmalarını hatta mektuplaşmalarını “dille iletişim” kabul edebiliriz. Dille
iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil-ötesi
iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; sesin tonu ve sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin
5
vurgulandığı, duraklamalar vb özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde
kişilerin “ne söyledikleri”, dil ötesi iletişimde ise, “nasıl söyledikleri” önemlidir.
-
Sözsüz iletişim - Beden dili
Sözsüz iletişim sözcük kullanmadan anlaşılan dildir. Aynı zamanda sözsüz iletişim iki
insan arasında konuşmadan gerçekleştirilen iletişim olarak tanımlanmaktadır.
Sözsüz iletişim, sözcük kullanmadan anlaşılan dildir. Sözsüz iletişim ne sesli dil
üzerinden ne de işaret dili ya da yazı dili üzerinden gerçekleştirilir. Dilsel işaretlerin bu
sistemlerin birinden diğer bir yönteme çevrildiği bu anlaşma sistemleri, örneğin sesli
dile karşılık gelen işaretler aynı biçimde sözsüz iletişimden sayılmaz. Çünkü bu
iletişimlerde kendilerinin de türediği o sözlü sistemlerin kodlanması söz konusudur.
Ayrıca yazılı resim, ses durumu ve konuşma tutumu da başlıca –sözsüz– yapay dilsel
iletileri insanlara ulaştırabilir. Bunu sözlü iletilen bilgileri tamamlayan sözlü ve sözsüz
payların yanı sıra resimli yazılarda ve işaret sistemlerinde de olduğu gibi
gerçekleştirmektedir.
Farklı işaretlerin ve sembollerin ve de bilgi grafiklerinin kullanımı da bir diğer düzeyde
sözsüz iletişim olarak tanımlanmaktadır. Kavramın diğer bir yorumu, ses bakımından
önemli olmayan iletişimle sözsüz iletişimin ve ses dilsel iletişimli sözlü iletişimin eşit
değerlere sahip olmasıdır. Bu yorum günlük dilde yaygındır, fakat dilbilimde kavramın
kullanım biçimine uygunluk göstermemektedir.
Kavram geniş anlamda tutum sergileyen canlı varlığın iç durumları hakkında bilgi
veren dilsel olmayan her tutumun sözsüz iletişimini tanımlamaktadır. Bu yorumda
sözsüz iletişim vardır. İletişimin alıcısı bir diğerinin tutumundan ya da bir diğerinin
algılanan sonuçlarından anahtarlar aldıkça göndericinin iletişimsel amacı bu durumda
gerekli değildir. İletişim anlamında yüz kızarması, çekingenlikten ya da vicdanın
rahatsız olmasından, elbise ve aksesuar gibi dış görüntüsünün biçiminden, saç
şeklinden, dövmelerden ve deriyi kazımadan, yaşadığı evin mimarisine ve bir gruba
ait olmayı ya da belli bir yaşam duygusunu ifade eden mimarideki biçimsel önlemlere
kadar, birçok durum buna örnek verilebilir.
Mesaj taşıyıcıları, sadece jestler, mimikler, göz teması ya da gülme gibi dilsel
olmayan seslendirmeler, istemli olarak kontrol edilebilir açıklamalar değildir, dahası o
tutumların kavramının kullanış biçimi sözsüz iletişim olarak kabul
görebilmektedir. Paul Watzlawick’in ünlü sözüne göre insan iletişimi bu olguya
6
dayanır. Watzlawick’in görüşlerinden yola çıkarak sözsüz iletişim bazen analog
iletişim olarak, sözlü iletişim ise dijital iletişim olarak tanımlanmaktadır.
1.3 Yeni Medya
Yeni medya (yeni ortamlar, yeni araçlar, yeni mecralar), bilgisayarların işlem gücü
olmadan oluşturulamayacak veya kullanılamayacak olan ortamlara denir. Genellikle
dijital olup kullanıcısına veya hedef kitlesine etkileşim olanağı sağlar.
Yeni medyaya örnek olarak internet, web siteleri, video oyunları, CD-ROM ve DVD'ler
sayılabilir. Yeni medya televizon programlarını, dergileri, kitapları ya da kağıt üzerine
yayınları içermez eğer bunlar dijital etkileşimliliği etkin kılan teknoloji ile
birleştirilmediyse. Vikipedia, online ansiklopedi, internet ortamındaki dijital doküman,
görüntü ve videoları web-linkleri ve bir editor topluluğunun yaratıcı katkısı,
kullanıcıların interaktif geri bildirimleri ve bağışcı grubunun yardımlarının bir araya
geldiği örnek. Facebook da çoğu kullanıcının aynı zamanda katılımcı olarak yer
aldığı sosyal medya örneği.
Yeni medya olarak sayılabilecek ortamlar tartışmalı da olsa aşağıdakiler çoğunlukla
bu terime dahil edilir
•
Bilgisayar oyunları
•
Sanal gerçeklik ortamları
•
Multimedya (Çok ortamlı; Ses, Video, İnteraktif platformlar, Animasyon..
•
Yazılım
•
Web siteleri (blog'lar, wiki'ler de dahil olmak üzere)
•
Elektronik posta
•
Elektronik kiosklar
•
İnteraktif televizyon
•
Mobil medya
•
Podcast
•
Hypertext edebiyatı
•
Blog
7
- Tarihi
1960'larda, programlama ve radikal sanat daha güçlü bir şekilde gelişmeye başladı.
1980'lerin sonu ile 1990'ların başında, sosyal değişim ve bilgisayar tasarımı ardında
paralel farklı bir bağlantı olduğu fark edildi. Aralarında nedensel bir ilişki olmasa da,
içerik olarak Soğuk Savaş ve web tasarımı aynı zamanda gelişti.
1980'lere kadar medya iletişimi temelde yazılı, analog modellere bağlıydı, televizyon
ve radyo gibi. Son yirmi beş yılda, medya iletişiminde hızlı değişimler izlendi ve
internet, video oyunları gibi dijital teknolojiler de kullanılmaya başlandı bu alanda.
Ama, bunlar yeni medyanın sadece küçük bir kısmı.
W. Russell Neuman yeni medyanın;
•
Coğrafi anlamda uzaklığın anlamını değiştirdiğini
•
İletişimin sağlanmasında büyük bir artışı sağladığını
•
İletişimin hızının arttırılmasını mümkün kıldığını
•
İnteraktif iletişimi güçlendirdiğini
•
Önceden ayrı ve bağlantı kurulamayan iletişimin farklı formlarının oluşmasında
katkı sağladığını ileri sürer.
Sonuç olarak, Douglas Kellner ve James Bohman gibi eğitimciler tarafından yeni
medyanın demokratik ve postmodern bir atmosferi güçlendirdiğini iddia edilmektedir.
1.4 Dijital Medya
Dijital medya, insanların elektronik olarak iletişim kurdukları farklı platformlara verilen
addır. Elektronik ortamda bulunan her tür kitle iletişim aracını dijital medya tanımına
dahil etmek mümkündür. Dijital medya, ikili (binary) rakamlar halinde saklanır. Bu
yüzden, masaüstü ve dizüstü bilgisayarlardan, PDA (Kişisel Dijital Asistan) gibi
avuçiçi cihazlardan, iPhone’lardan, hatta MP3 çalarlardan dijital medyaya rahatlıkla
erişilebilir. Dijital medyanın tamamı elektronik ortamda tutulduğundan, internet
üzerinde metin, görüntü, ses ve videodan oluşan büyük miktarlarda veri ve içerik
mevcuttur.
8
Gerek medya gerekse içerik hızla dönüşmekte, buna bağlı olarak insanların online
iletişim kurma biçimleri de değişmektedir. Bu durum, yeni etkileşimli medya
platformlarını ve sosyal ağları beraberinde getirmektedir. Dijital medya, bu yeni
oluşumun ta kendisidir. İster barış mesajları vermek, ister fikir ayrılıklarını göstermek,
ister ilerleme kaydetmek, ister kitlesel harekete çağırmak, isterse kişisel düşünceleri
savunmak için olsun, insani anlatımın, sosyal etkileşimin, iletişimin ve online eğitimin
olduğu her platform dijital medya kapsamına girer.
Dijital medyanın en önemli özelliği, insanların yaşam biçimlerinde önemli
değişikliklere yol açma potansiyeli taşımasıdır. Yaratıcı keşiflerde bulunmak, yenilik
yapmak ve iletişim şeklini dönüştürmek için dijital uygulama ve araçlardan yararlanan
insan, aslında ciddi bir değişim sürecinden geçmektedir. Örnek vermek gerekirse,
Twitter insanlar arasındaki diyaloğu değiştirmektedir. Öyle ki, devlet politikalarından
toplumsal yaşam görüşlerine kadar, her konuda eskisine göre çok daha farklı
deneyimler yaşanmaktadır.
Dijital medyanın gelişiminde son aşama videodur. YouTube, video paylaşımını en
popüler medya dağıtım yöntemlerinden biri haline getirmiştir. Video, bir sanal medya
olarak her geçen gün daha yaygın kullanılmakta ve iPhone gibi teknolojilerin
gelişmesine bağlı olarak avuçiçi bilgisayarlardan da paylaşılabilmektedir.
1.5 Kitle iletişim
Kitle iletişim araçlarını kullanarak çok sayıda kişiyi etkileyecek biçime getirilmesine
"kitle iletişimi" denir. Kitle iletişimi, Türkçede "kitle haberleşmesi" şeklinde ifade
edilir. Kitleler ise toplumun bütününü veya bir bölümünü kapsayan ve etkileyen
bir güç unsurudur.Kitle iletişimde belirli bir kaynaktan hedef kitleye mesajların tek
yönlü olarak gönderilmesi söz konusudur.
Bu iletişimde alıcının kimliği ve mesajı algılayıp algılamadığı ya da nasıl algıladığını
öğrenmekte güçlükler vardır. Alıcının mesaj algılama ve anlamlandırma biçimi ile
mesajı aldığı ortamın şartları kitle iletişim sürecini etkilemektedir.
Kitle iletişiminin sağlanmasında önemli rol oynayan iletişim araçlarına "Kitle iletişim
araçları" denir. Kitle iletişim araçları, kültürel, ekonomik, eğitim, siyasi, eğlence,
haber, gündem gibi birçok kamusal görevi yerine getirerek toplumda bir güç unsuru
olmuştur.
9
-
Önemi
Kitle iletişim araçları, halkın sosyalleşmesinde, siyasal ve sosyal kararlara
varmasında, günlük bilgi ihtiyacını karşılamasında önemli rol oynar. Kitle iletişim
araçlarının, toplumun siyasal yönden olgunlaşmasında, demokratik davranışı ve
temel hakları içselleştirerek karar verme sürecinde, doğru etkilenmesinde büyük bir
önemi vardır. Kitle iletişim araçlarının ülke ve dünya sorunları hakkında kamuoyuna
bilgi vermesi ve bu konulardan hangisinin kamuoyunda önceliğe sahip olması
gerektiği konusunda etkili olduğu görüşü kabul edilmektedir. Toplumda, kitle iletişim
araçlarının gündemine aldığı, büyük ağırlık ve yer verdiği konular önemli olarak
algılanmaktadır.
- Özellikleri
Kitle iletişim araçları, sosyal statüsüne göre herhangi bir farklı yaklaşım
oluşturmadan çok sayıda insana aynı iletiyi, aynı anda ulaştırabilmektedir. Kitle
iletişim araçları, yayınları ile belirli bir süreklilik ve düzenlilik (yayın periyodu)
gösterir. Kitle iletişim araçları, sürekli ve düzenli yayınları ile toplumda kendilerine
karşı bir talebin oluşmasına neden olurlar; bu talep, zamanla alışkanlığa, hatta
ihtiyaca dönüşür. Kitle iletişim araçları ile aktarilan iletiler, belge niteliği ve değeri
taşıdığı için inandırıcılık ve alıcıyi ikna etme özelliğini de kazanmaktadır. Özellikle
radyo ve televizyon, iletiyi olay anında aktarabilme özelliğine sahiptir. Kitle iletişim
araçları ile gerçekleşen iletişim sürecinde, geri besleme imkani yoktur; bu nedenle,
alıcının tepkisi anında ölçülememektedir.

Kitle iletişim Araçları
o Posta
o Telgraf
o Telefon
o Fax
o Gazete
o Televizyon
o Radyo
o Uydular
o Bilgisayarlar
10
1.6 Medya Okuryazarlığı
Medya okuryazarlığının ne olduğuna dair çeşitli tanımlar mevcuttur. Temel olarak
medya okuryazarlığı çeşitli biçimlerde mesajlara ulaşma, analiz etme, değerlendirme
ve iletme yeteneğidir (Koltay, 2011: 212). Brüksel Deklarasyonu’na göre (2013);
medya okuryazarlığı, medyaya ulaşabilme yeteneği, medyanın ve medya içeriğinin
farklı taraflarını anlamak ve değerlendirmek ve farklı bağlamlarda iletişimler
yaratmaktır.
Medya okuryazarı; medyada yeniden kurgulanan iletileri ayırt edebilen ve algılayabilen, onunla ilgili yorumlarda bulunabilmek için ayrı bir beceri, altyapı bilgisi ve
eğitsel organizasyon gerektiren bir eğitim sürecinin sonucu olarak medya yetkini
sıfatını hak eden kişiyi betimleyen bir terim olarak algılanabilir (Taşkıran, 2007: 7). Bir
başka görüşe göre de medya okuryazarı; basılı ve elektronik medyayı çözmek,
değerlendirmek, analiz etmek ve üretmek yetilerine sahiptir (Aufderheide, 1992).
Medya okuryazarı olmak:

·
Medyayı akıllı ve etkili bir biçimde kullanmaktır.

·
Medya endüstrilerinin siyasi görüşü, gelişmesi, ekonomik tabanı ve idari ya-
pısı konusunda bilgi sahibi olmaktır.

·
Farklı kaynaklardan gelen bilginin doğruluğunu değerlendirmektir.

·
Medyanın bireylerin ve toplumun inanç, tavır, davranışlar ve değerler üzerin-
deki etkisinin bilincinde olmaktır.

·
Demokratik bir biçimde değişik medya kanalları yoluyla etkili iletişim kur-
maktır (Özad, 2011: 89)
-
Medya Okuryazarlığının Amacı
İletişim teknolojilerinin gelişmesi ile bugünün çoklu ve sınır ötesi iletişim ortamı, hızlı
bilgi akışı ve iletişim özgürlüğünün yanı sıra içerik sorununu da birlikte getirmiştir.
Medya okuryazarlığı ise bu konuda bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır.
Medya okuryazarlığı, medyanın mesajlarına karşı daha bilinçli olmayı sağlar.
Televizyon programları, filmler, görseller, metinler, sesler ve internet siteleri; bunların
hepsi medya mesajı taşır. Televizyondaki reklamdan, CD’deki müziğin sözüne,
gazete yazısından bir tişörtün üzerindeki slogana kadar türlü biçimde akan medya
11
mesajları karşısında bireylerin farkında ve uyanık olmasını sağlamak medya
okuryazarlığının amaçlarının başında gelir (Pekman, 2011: 40).
Her yaştaki bireyde sorgulama alışkanlığı oluşturmak, ifade biçimlerini geliştirmek ve
eleştirel düşünürler, etkili iletişimciler ve günümüz dünyasında aktif vatandaşlar
yetiştirmek medya okuryazarlığı ile geliştirilmek istenen davranış biçimleridir.
-
Tarihsel Süreci
“Medya Okuryazarlığı Eğitimi Seferberliği” 1920’lerde İngiltere’de başlatılmış olup şu
anda pek çok Avrupa ülkesinde ve Amerika’da uygulama dâhilindedir (Taşkıran,
2007: 7).
Kuzey Amerika’da yer alan ilk kitle iletişim araştırmaları, kitle iletişim araçlarının
etkileri üzerine yoğunlaşıyordu. 1930’lar ve 1940’ların başlarındaki bu çalışmalar
Kanadalı araştırmacı Harold Laswell’in ortaya attığı hipodermik iğne teorisinin
egemenliği altında sürdürülüyordu. Bu teoriye göre insanlar, medyanın sürekli bir
biçimde enjekte ettiği savunmasız bireyler olarak görülüyordu. Daha sonraları etki
araştırmalarından farklı olarak ilgi, ‘medya takipçileri’ olarak nitelenen hedef kitle
üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı bağlamında, kitle
iletişim araçlarının insanlara ne yaptığı değil, bireylerin medyaya ne yaptığı, medyayı
hangi amaçlar için kullandığı araştırılmaya çalışıldı. Medya okuryazarlığı da bu
yaklaşım ile aynı paralellikte bir ilişki içinde yer aldı. Mademki medya çocuklar ve
gençler için etkili ve kötü bir silah olarak kabul edilmekteydi, o zaman medya
okuryazarlığı onları medyanın kötü etkilerinden korumalıydı (İnceoğlu, 2011: 20).
1960’larda medya okuryazarlığı alanında bir paradigma değişikliği görülür. Bu
değişiklik ile popüler kültürün zararlı olduğu görüşü değil, onun dâhilinde çalışmak
önemsenir hale gelir (Taşkıran, 2007: 91).
1970’lerden itibaren Amerika’da kitle iletişim araştırmaları odağını izleyici üzerine
kaydırmaya başlamıştır. Bu yaklaşım, metinlerin ve üreticilerin izleyiciler üzerindeki
mutlak kontrolüne ve etkisine karşı çıkarken aktif izleyici anlayışını gündeme
getiriyordu. Amerika’da var olan araştırma geleneği daha çok, medya, içerikler ve
izleyiciler üzerindeki etkiler hakkında deneye dayalı bir takım araştırmaların
yapılmasına yönelikti. Amerika Birleşik Devletleri’nde medya okuryazarlığı bu deneye
dayalı gelenek çerçevesinde bir eğitim sorunu olarak ele alınmaktadır (Hepkon ve
Aydın, 2011: 75).
12
1980’lere gelindiğinde, medyanın ideolojik gücünün imgenin doğallaştırılmasına bağlı
olduğu kabul edildi. Böylece kurgulanmış iletiler doğal olarak kabul görmüş oldular.
İmge ve temsillerin tüketimi de medya okuryazarlığının odak noktası haline geldi
(Taşkıran, 2007: 92). 1980’lere kadar medya okuryazarlığı eğitimi Avrupa ülkelerinde
yaygınlaştı.
İngiltere ve İskandinav ülkelerinde medya okuryazarlığı uzun zamandır tartışılıyor
olsa da, AB kurumsal düzlemine medya okuryazarlığı kavramının girmesi ancak 2000
yılı sonrasına denk gelir (Pekman, 2011: 42). 2000 Lizbon Zirvesi’nden bu yana
medya okuryazarlığı konusunda fikir üretme toplantıları düzenlenmiş ve e-eğitim
girişim bünyesinde otuz kadar medya okuryazarlığı projesi için 3,5 milyon Euro
destek verilmiştir (Pekman, 2011: 43).
Başlangıçta sivil toplum hareketi olarak doğan medya okuryazarlığı konusu daha
sonra hükümetler tarafından da benimsenmiştir. Bugün ABD, Kanada, İngiltere,
Almanya, İtalya, Hollanda, İskoçya, İspanya, İsveç, Fransa, Danimarka, Finlandiya,
Avusturya ve Avustralya gibi ülkelerde hükümetlerin de desteğiyle ilkokul düzeyindeki
okullarda Türkçe, matematik, sosyal bilgiler gibi medya okuryazarlığı dersleri
okutulmaktadır. ABD’de ders materyallerinin oluşturulmasına yayın kuruluşları da
destek olmaktadır.
Medya okuryazarlığı, Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığı uzun yıllar tek kanallı
TRT’nin tekelinde sürdürüldüğünden, 1990’lı yıllarda özel radyo ve televizyonlar
yayına geçtikten sonra tartışılmaya başlanmıştır. 2003 yılında toplanan İletişim
Şurası’nda konu gündeme getirilmiş ve Şura bünyesinde çalışan Radyo ve
Televizyon Yayıncılığı Komisyonu’nun katkısıyla “Toplumsal ve bireysel eğitim ve
kültüre katkı sağlayacak, ruh sağlığını zedelemeyecek bir yaklaşımla ve özellikle
çocukların zararlı yayınlardan korunması için AB’ye uyum çalışmalarının başlatılması
ve ilk ve orta öğretim ders programlarına çocuklar ve gençlerin bilinçlendirilmesini
sağlayacak medya okuryazarlığı derslerinin eklenmesi” önerilmiş ve bu öneri Şura’nın
sonuç bildirgesinde de yer almıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), sivil toplum
kuruluşları, medya örgütleri, üniversiteler arasında kurulan işbirliği ile oluşturulan
“medya okuryazarlığı” projesiyle, öğrencinin medya karşısında pasif bir alıcı olmak
yerine, medyayı okuyabilecek, medyanın dilini çözebilecek bilinç düzeyine ulaşarak
iletişim olgusunda aktif bir birey olarak yer alabilmesi hedeflenmiştir. Çocuklar
13
televizyon karşısında en hassas, etkiye en açık grubu oluşturan kesimdir. Çocukların
ekranda izlediklerini, “gerçeklik” ve “kurgu” bakımından ayırt etme becerisini de
kazanabilmeleri gereklidir. Ayrıca medyanın olayları ve olguları nasıl ve neden belli
yönleriyle yansıttığının çocuklara anlatılması, böylece onların ilköğretim çağından
başlayarak medyaya eleştirel bakabilen, bilinçli alıcılar olarak yetiştirilmeleri önem
taşımaktadır.
Yine 2004 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlık Bünyesinde kurulan Şiddeti
Önleme Platformu bünyesinde çalışan Medya ve Şiddet Çalışma Grubu’nda da
izleyicilerin medya karşısında farkındalıklarının arttırılması konusu tartışılmıştır.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun okullarda medya okuryazarlığı dersi verilmesi
yönündeki resmi önerisi, çalışma grubu tarafından benimsenmiş ve sonuç raporuna
da üç numaralı öneri olarak alınmıştır. Akabinde, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 22
Eylül 2004 tarihli toplantısında (2004/70 No’lu toplantı / 19 Sayılı Karar) gençlerin ve
çocukların eğitilmesi amacıyla medya okuryazarlığı dersinin ders programlarına
konulması yönünde, Milli Eğitim Bakanlığı ile resmi temaslara başlanması konusunda
karar almış ve bu karar doğrultusunda, 25 Ekim 2004 tarihinde de anılan Bakanlıkla
bir protokol zaptı imzalanmıştır.
Bu çalışmalar doğrultusunda, RTÜK ve MEB işbirliği ile “Medya Okuryazarlığı
Projesi” 2006-2007 eğitim-öğretim yılında hayata geçirilmiştir. Söz konusu dönemde
Adana, Ankara, Erzurum, İstanbul ve İzmir’deki 5 ilköğretim okulunda pilot uygulama
başlatılmış ve bu okullarda yedinci sınıflarda öğrenim görmekte olan 780 öğrenci,
medya okuryazarlığı dersini seçmeli olarak almıştır. 2007-2008 eğitim-öğretim
yılından itibaren ise medya okuryazarlığı dersi tüm Türkiye’deki ilköğretim okullarında
6, 7 ve 8. sınıflarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlanmıştır (RTÜK, 2009:144).
Genç ve çocuk izleyicilerin zararlı yayın içeriğinden, özellikle de şiddetten korunması
konusunda hassas olan Üst Kurul, çocukların ve gençlerin gelişimini olumsuz
etkileyebilecek yayınlarla mücadele ederken yalnızca müeyyide uygulamakla
kalmayıp, önleyici ve düzenleyici çalışmalarına da devam etmektedir. Çocuk ve
gençlerin televizyon programları arasından bilinçli seçimler yapmalarına rehberlik
etmek, ana-babaların kitle iletişim araçlarının zararlı içeriklerinden çocukları koruma
çabalarında desteklenmeleri ve bilgilendirilmeleri amacı ile “Televizyon Yayınlarında
Koruyucu Sembol Sistemi” adı ile 2000 yılında bir çalışma başlatılmıştır. İzleyici ve
yayın kuruluşları ile sorumluluk paylaşımına dayanan ve üç aşama şeklinde
14
geliştirilen sistem, son aşamasında Hollanda hükümetinin AB’ye aday ülkelere
sağladığı teknik destek programı MATRA Projeleri bünyesinde yürütülen çalışmayla,
“Akıllı İşaretler” adı ile çok kısa bir sürede uygulamaya konulmuştur.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yasal düzenlemelerin uygulamalarla desteklenmesinin; kamu yönetiminin, sektör temsilcilerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve
bireylerin işbirliği içinde çalışmalarıyla mümkün olabileceği, toplumsal duyarlılığın
geliştirilmesi için de öncelikle eğitim olanaklarının artırılması gerektiği inancındadır.
Bugünün dünyasında, bireyin sürekli artan medya mesajları karşısında neye maruz
kaldığını bilmesi için de medya okuryazarlığı becerisi edinmesi en önemli önlemler
arasında görülmektedir.
2 YENİ İLETİŞİM ORTAMLARI
2.1 Sosyal Medya
Web 2.0'ın kullanıcı hizmetine sunulmasıyla birlikte, tek yönlü bilgi paylaşımından, çift
taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemidir. Ayrıca
sosyal medya; kişilerin internet üzerinde birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve
paylaşımların bütünüdür. Sosyal ağlar, insanların birbiriyle içerik ve bilgi
paylaşmasını sağlayan internet siteleri ve uygulamalar sayesinde, herkes aradığı,
ilgilendiği içeriklere ulaşabilmektedır. Küçük gruplar arasında gerçekleşen diyaloglar
ve paylaşımlar giderek, kullanıcı bazlı içerik (İngilizce: UGC-User Generated Content)
üretimini giderek arttırmakta, amatör içerikleri dijital dünyada birer değere
dönüştürmektedir.
Zaman ve mekân sınırlaması olmadan (mobil tabanlı), paylaşımın, tartışmanın esas
olduğu bir insanî iletişim şeklidir. Sosyal medya platformlarında insanlarla buluşur ve
iletişimde bulunursunuz. İnsanlara yardım eder, yardım alır, sorularına cevap verir ve
kendi sorularınızı sorarsınız. Bu bakımdan sosyal medya resmi olmayan eğitim
yollarından da bir tanesidir.
Teknoloji, telekomünikasyon, sosyal iletişimin kelimeler, görseller, ses dosyaları yolu
ile sağlandığı bir yapıya sahiptir. İnsanlar hikâyelerini ve tecrübelerini bu bağlamda
paylaştığı bir çerçeveye de sahiptir.
15
Sosyal medya aynı zamanda "Kullanıcıların Ürettiği İçerik" ve "Müşterilerin Ürettiği
Medya" kavramlarını da ortaya çıkarmış, bu yapısıyla da ticari plandaki anlamını
kazanmıştır.
Ama Andreas Kaplan ve Michael Haenlein’in 2010’daki tespitine göre Sosyal Medya;
“Web 2.0 üzerinde ideolojik ve teknolojik içeriklerin, yapılanmaların kullanıcı merkezli
bir şekilde üretilmesine ve geliştirilmesine izin veren internet tabanlı uygulamaların
bütününe” denilmekte.
2.2 Yeni İletişim Ortamları
Günümüzde, yeni iletişim ortamları yeni medya olarak adlandırılmaktadır. Yeni
medya kavramı 1970‘lerde, bilgi ve iletişim tabanlı araştırmalarda, sosyal, psikolojik,
ekonomik, politik ve kültürel çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından ortaya atılmış
bir kavramdır. Ancak 70’lerde değinilen anlam, 90’larda müthiş bir ivme kazanan
bilgisayar ve internet teknolojisi ile birlikte genişlemiş ve farklı boyutlara
ulaşmıştır(Dilmen,
2007: 114). Başka bir tanıma göre yeni medya, bütün bilinen farklı ortamları bir araya
toplama yetisine sahip bir özelliktedir. Buna “multi‐medya” ya da çoklu ortam
denilmektedir. Metin, durağan görüntü, hareketli görüntü, ses gibi ortamların
birliktelikleri bu özelliği meydana getirmektedir(Dilmen, 2007: 115).
Williams vd.,(1994) yeni medyanın, yeni hizmetler sunan ya da var olanları geliştiren
mikro elektronik,bilgisayar ve telekomünikasyon uygulamaları olduğunu vurgularken;
Negroponte (1995), yeni medyayı eskisinden ayıran en önemli unsurun fiziksel
atomların yerine sayısal bitlerin iletimi olduğunu belirtmektedir;
Pavlik (1998), ise medya tüketicisi için yeni ve eski medya arasındaki temel farkın
kullanıcı için daha fazla kontrol ve seçim olduğunu vurgulamaktadır(Macmillan, 2006:
208).
Medyanın yeni medya olarak ele alınması gerçekte, iletişim ve bilişim sektöründeki
teknolojik gelişmelerle ilgilidir. Bu teknoloji, yeni iletişim teknolojileri olarak da
adlandırılmaktadır.
Bilgisayar ve telekomünikasyon ağları, dünyayı çevreleyen yeni ve yapay bir iletişim
atmosferi oluşturmuştur. Radyo linklerinden, uydu bağlantılarından ve kablo
16
şebekelerinden oluşan bu yapay atmosfer, bütüncül ve dünyayı saran bir doku gibi,
bir yerden başka bir yere sürekli sesli, görüntülü ve yazılı bilgi iletmektedir. Bu büyük
bilgi akışına rağmen, donanım, yazılım ve endüstriyel tasarım, dilbilimi ve bilişim
alanlarında çalışan uzmanlar, daha çok miktarda enformasyonun hareket
edebileceği, daha kolay kullanılabilen aygıtlar geliştirmek için çalışmalar
yapmaktadır(Baştan, 2000: 17). “Amaç, televizyon kadar basit olan, ancak
anında dijital dünyaya bağlanabilen yeni iletişim ve teknolojileri üretmektir”(Sager vd.,
1996: 42).
Günümüzde yeni iletişim teknolojileri, alışılmış radyo ve televizyon yayınlarının
güçlerini aşan boyutlara ulaşmış durumdadır. Yeni iletişim teknolojilerinden ilk akla
gelenler; videotext, teletext, kablolu televizyon, veri iletişim, elektronik mektup,
iletişim uyduları, çoklu ortam ve internet sistemleri vb.
gösterilmektedir(http://www.msxlabs.org, 2010).
Dijitalleşme ve teknik ilerlemeler, yeni iletişim teknolojilerine yönelik doğrudan etkilere
sahip olmaktadır.
Özellikle(Souter, 1999: 409):
Bilgisayar kapasitesi, iletişim ağları ve bilgi depoları ve düzeltme sistemleri
geçmişteki bilgi teknolojilerinden daha hızlı artmakta ve görece küçük giderler için
standart ekipmanlarla muazzam bir şekilde artmaktadır.
Telekomun fiyatlarındaki önemli azalmaya paralel olarak dijital dönüşüm ve
bilgisayar ekipmanlarının değeri giderek azalmaktadır.
Yeni iletişim teknolojileri tarafından sağlanan servislerdeki düzenleme hızlı bir
şekilde genişlemekte ve genişlemeye devam etmektedir. Faks, cep telefonu, e‐posta
ve masaüstü bilgisayarlardaki sürekli güncellenen yazılımlar için iletişimde sanal
kişisel ağlar ve bilgisayar ağları örnek olarak verilebilir.
Yukarıda belirtilen yeni iletişim teknolojilerinden biri olan internet, hem bilgiye
ulaşmak hem de genel nedenlerle yeni iletişim teknolojilerinin kapasitesinin
dönüşümünü sağlamaktadır. İnternet, özellikle de web, iş ve yaşam alanımızın her
noktasına bilgiyi gönderme ve eriştirme özelliği bakımından bir iletişim devrimi
gerçekleştirmiştir(Neumann ve Hogan, 2005: 472). Bu devrimle beraber, veri değişimi
ve analizinin kolaylaşması söz konusu olmuş ve küresel iş döngüsü
hızlanmıştır(Mohamed, 2007: 103).
17
Öte yandan bu teknolojinin kullanımı tüm dünyada çok hızlı bir şekilde artmaya
devam etmektedir. Özellikle 1990’lı yıllardan sonra internet, gerek hız gerekse erişim
açısından iletişim gücünün artması ile kitle iletişim araçları arasında önemli bir yere
sahip olmuştur. 1994 yılında San Francisco depreminin internet aracılığı ile
duyurularak yayınlanması, CNN’i dahi geride bırakmıştır(Brian, 1998: 182). Morgan
Stanley’nin 2004 yılında yaptığı bir araştırmaya göre; diğer iletişim araçları ile
karşılaştırıldığında 50 milyon kullanıcıya ulaşma süresinin radyonun 38 yıl,
televizyonun 13 yıl, internetin ise 5 yıl olduğu saptanmıştır(Turgut, 2010).
Türkiye’de ise internet kullanımı her geçen yıl artarak daha fazla önem
kazanmaktadır. Türkiye’de 2009 yılı Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilen “Hane Halkı
Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması” sonuçlarına göre hanelerin % 30,0’ı
internet erişimine sahiptir. İnternet erişimi olmayan hanelerin % 30,1’i evden internete
bağlanmama nedeni olarak internet kullanımına ihtiyaç duymadıklarını
belirtmişlerdir(http://www.tuik.gov.tr, 2009). Türkiye’de internet kullanımının yanında
yaygın bir biçimde cep telefonu kullanımı bulunmaktadır. Yaklaşık 2009 yılı Haziran
ayı sonu itibariyle Türkiye’de %89 penetrasyon oranına tekabül eden 63,6 milyon
mobil abone bulunmaktadır(TEHS, 2009: 24). Bu rakamlar, Türk halkının yeni iletişim
teknolojilerine ilgisini ve bu alandaki teknolojilerin kullanımına yönelik taleplerini
somut bir şekilde ortaya koymaktadır.
2.3 Kavram ve İçerik Olarak Sosyal Medya
Son zamanlarda sosyal medya olarak tanımlanan internet tabanlı uygulamalarla yeni
bir trend ortaya çıktı. Bu internet uygulamaları, kullanıcılar ve kullanıcıların
memnuniyetiyle haberdar ettikleri kişiler aracılığıyla başvuranlar arasında gittikçe
daha çok artan bir etkileşim sağlamaktadır. Bu içerik, fotoğraf, video, metin ve
medyaya ilişkin karışık oluşumlar içererek çeşitlilik gösterir(Komito ve Bates, 2009:
233). Sosyal medya zaman ve mekân sınırlaması olmadan (mobil tabanlı),
paylaşımın, tartışmanın esas olduğu bir insanî iletişim şeklidir.
“Teknoloji, telekomünikasyon, sosyal iletişimin kelimeler, görseller, ses dosyaları yolu
ile sağlandığı bir yapıya sahiptir. İnsanlar hikâyelerini ve tecrübelerini bu bağlamda
paylaştığı bir çerçeveye de sahiptir”(http://tr.wikipedia.org, 2010). Genel olarak
18
bireylerin internette birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımlar sosyal medyayı
oluşturur(http://www.kurumsalhaberler.com, 2010). Sosyal medyada, sosyal ağlar
ve toplu gruplar yer alır. İnsanlar, kurumlarını tanıtırlar, arkadaş ilişkileri kurarlar, ürün
servis, fikir ve nesnelerin içeriğine ilişkin bağlılık gösterirler(Solis, 2010: 6). Sosyal
medya en yüksek derecede paylaşımın gerçekleştiği, online medyanın yeni bir türü
olarak fırsatlar sunduğu en yeni fikirlerden biridir ve aşağıdaki özellikleri
içerir(Mayfield, 2010: 6):
Katılımcılar: Sosyal medya katılımcıları cesaretlendirir ve ilgili olan her bir
kullanıcıdan geri bildirim alır.
Açıklık: En çok sosyal medya servisleri geribildirime ve katılımcılara açıktır. Bu
servisler oylama, yorum ve bilgi paylaşımı gibi konularda cesaret aşılarlar. Bunlar çok
nadir ulaşıma yönelik engeller koyarlar.
Konuşma: Geleneksel medya yayına ilişkin iken (içerik aktarımı ya da dinleyiciye bilgi
ulaşımı), sosyal medya iki yönlü konuşmaya olanak tanıması bakımından daha iyidir.
Toplum: Sosyal medya topluluklara çabuk ve etkili bir oluşum için izin verir.
Topluluklar da böylece sevdikleri fotoğraf, politik değerler, favori TV şovları gibi ilgili
oldukları şeyleri paylaşırlar.
Bağlantılılık: Sosyal medyanın çoğu türü, bağlantılı işler gerçekleştirir; diğer siteler,
araştırmalar ve insanların ilgili oldukları herhangi bir konuda link verilmesine olanak
tanır.
2.4 Sosyal Ağlar
İnsanlık bugün, örgütsel bilgi, kişisel yaratıcılık ve öğrenme kapasitesinin, değer
kaynakları olarak ve sermaye ve işçiliği bir yana iten bir ağ toplumunda
yaşamaktadır(Taatila vd., 2006: 312). Bu ağ toplumunu temelde yeni iletişim
teknolojileri oluşturmakla beraber, insanlığın bu sanal ortamda yeni bir iletişim çabası
gösterdiğini söylemek de mümkündür. Bu çaba özellikle sosyal ağlarda çok açık bir
şekilde görülmektedir. Sosyal ağlar, kitlelerle bağlantı kurmak için sistemde zorunlu
bulunan profilin paylaşılmasına olanak tanıyan, bir bağlantıyı paylaşanlarla diğer
kullanıcıların listesinin birbirine eklemesi ve aynı zamanda sistemde bulunan her
bir kişinin birbirilerini görmesini sağlayan web tabanlı servis olarak tanımlanmaktadır.
Downes’a (2005) göre sosyal ağlar ilişkiler seti tarafından bir araya getirilen kişisel
19
bağların birleşimine denilmektedir(Downes, 2005:411). Bir sosyal ağ bir dizi insanın,
kurumun ya da arkadaşlık, çalışma ya da bilgi değişimine ilişkin diğer sosyal
ilişkide bulunan gruplar ve uzmanlığı, kaynakları ve bilgiyi paylaşarak, arzu edilen
sonuçları başarmak için etkileşimler olarak tanımlanmaktadır(O’Murchu vd., 2004: 9).
Web tabanlı servis olarak sosyal ağ siteleri, zorunlu bir sistem aracılığıyla genel bir
profil oluşturmak için kişisel çalışmalara izin verir, diğer kullanıcıların bir
listesini oluşturur ve bağlantıda olan kişilerin birbirleriyle paylaşımına olanak tanır
ayrıca sistem sayesinde diğerleri tarafından yapılanları ve listedeki diğer insanların
birbirlerini görmesini sınırlayabilecek olanakları tanır.Bu bağlantıların içeriği siteden
siteye değişebilir(Boyd ve Ellison, 2007: 222). Sosyal ağlar birbiriyle ilgili ya da
değişik bilgileri içinde bulunduran değişik etkilerin söz konusu olduğu bir gurubu ifade
etmektedir. Sosyal ağ, bilginin ağa üye kişiler arasında paylaşılmasını ve üyeler
arasında yayılmasını sağlamaktadır(Phillips ve Phillips,1998: 330).
Sosyal ağlar genel olarak aşağıdakileri içerir(Dawley, 2009: 111):
Sosyal siteler: MySpace, Facebook, Twitter.
Fotoğraf Paylaşım Siteleri: Flicker, PhotoBucket.
Video Paylaşım: YouTube.
Profesyonel Ağ Siteleri: LinkedIn, Ning.
Bloglar: Blogger.com, Wordpress.
Wikiler: Wetpaint, PBWiki.
İçerik etiketleme: MERLOT, SLoog.
Sanal Kelime: SL, Active Worlds, There, Whyville, Club Penguin, HiPiHi.
Genellikle, sosyal ağ sitelerindeki üyeler, biyografileri, fotoğrafları ve bazı diğer kişisel
bilgilerinin yer aldığı alanlarla, kişisel profil sayfasına sahiptirler. Buna ek olarak
yorumda bulunabilen diğer site üyeleri, resim ve isimleri için bir yazı boşluğuna
sahiptir. Örneğin, Flickr fotoğrafların postalanmasını, etiketlenmesini ve
fotoğraflara yorum yapılmasını destekler, Youtube da aynı zamanda videolarda bu
özellikleri desteklemektedir.
Daha özel siteler, insanları benzer okuma tercihlerine bağlayan “ConnectViaBooks”
ve yararlı iş bağlantıları ve ilişkileri yaratmayı amaçlayan “LinkedIn”, içerir(Thelwall,
2008: 728). Sosyal ağ, normalde katılımcılarına, sosyal destek bulma, yeni sosyal ve
iş olanakları değerlendirme fırsatlarını(Hogg ve Adamic, 2007: 236) sosyal sermaye
20
içeren finansal kaynakları, malları ya da servisleri(Laure vd., 1997: 44) değiştirme
olanaklarını sunar. Sosyal ağ siteleri, depolanmış kullanıcı profillerindeki veriler
aracılığıyla insanları birbirine bağlar. Bu kullanıcı profilleri, diğer kullanıcılar için bir
tanımlama oluşturmaktadır. Çeşitli siteler arasındaki en önemli ayırt edici faktör, profil
bilgilerindeki bilgi oranı ve düzenidir(Neumann ve Hogan, 2005: 473).
Online sosyal ağlar bazı popüler web sitelerinin kalbini oluşturmaktadırlar. Teknoloji
geliştikçe daha çok uygulama, daha çok birbirine bağlı hale gelmektedir. Bu durum
aynı zamanda sosyal ağların, yerel ve örgütsel bilginin yanı sıra, kişisel ve ticari
online etkileşimde de önemli bir rol oynadığını göstermektedir(Mislove vd., 2007: 31).
Sosyal ağlar büyüklük ve heterojenlik açısından çeşitlilik gösterir(Laure, 1997: 12).
Küçük homojen ağlar, geleneksel çalışma grupları ve kasaba türündeki yerlerde
yaşayan insanların oluşturdukları ağlardır. Bunlar var olma sebeplerini korumada
iyidirler. Geniş sosyal gruplar ise daha karmaşık ve ağ üyelerinin özellikleri
bakımından daha heterojen bir özellik göstermektedir(Lea vd., 2006: 122). Öte
yandan sosyal ağlarda genel olarak üç çeşit bağdan bahsedilebilir. Birincisi
kullanıcının hareketi onun arkadaşlarının yapacağı davranışları tetikler. Örneğin bir
kullanıcı bir ürün aldığında onun arkadaşı da aynı çeşit üründen satın alır. İkincisi
bireylerin aynı şeyleri sevmesidir; yani kendilerine benzer olanlara dostça
davranması ve bu yüzden benzer davranışlar göstermesidir. Üçüncüsü çevredir. Dış
faktörler hem arkadaş olan iki bireyin hem de onların hareketlerinin
temel bağını oluşturmaktadır. Örneğin iki arkadaş aynı şehirde yaşamayı sever ve bu
yüzden online fotoğraf paylaşım sitelerine benzer şeylerin fotoğraflarını
gönderirler(Anagnostopoulos vd., 2008: 7).
Son beş yılda, sosyal ağ sitelerine, on milyonlarca internet kullanıcısı talep gösterdi
ve böylece sosyal ağlar hem yetişkin hem de genç kullanıcılarla değerini artırdı. Bu
noktada sosyal ağlarla ilgili sayısal verilere bakıldığında büyük önem arz eden
rakamlarla karşılaşılmaktadır(Lenhart ve Madden, 2007: 2):
Üniversite öğrencilerinin % 82’si ve 19 yaş altının %55’i sosyal ağ kullanır.
13‐19 yaş arasının %28’inin blogu bulunmaktadır.
İnternet kullanıcılarının %28’i etiketlenmiştir ya da fotoğraflar, yeni hikayeler, veya
blog mektupları gibi online içeriklerine göre sınıflandırılmışlardır.
İnternet kullanıcılarının %48’i YouTube gibi video paylaşım sitesi kullanmaktadırlar.
21
Sosyal ağlar günlük hayatımızın niteliğini artırmaktadır. Profesyonel ve sosyal hayat,
sosyal ağlar aracılığıyla gittikçe daha fazla rapor edilir, araştırılır, paylaşılır ve
öğrenilir olmaktadır(Eijkman, 2008: 93). Bu durum da sosyal ağlarda mahremiyet
çizgisinin sorgulanmasını gündeme getirmektedir. Ancak tartışmaya açık olan bu
konu sosyal ağların kullanılırlığını ve sosyal ağlara olan ilgiyi azaltmamaktadır.
2.5 Sosyal Medyanın Gelişim Süreci
İnternete erişimin daha az olduğu ve pek çoğumuzun internet kullanmadığı ilk
zamanlardaki sitelerin çoğunluğu sadece sahiplerinin girdiği içerikten ibaret olan,
yorum bile yapılamayan internet siteleriydi.
Daha sonra bazı sitelerin yorum yapılabilme özelliği ile kullanıcılar internette etkileşim
oluşturabilmenin ilk adımlarını atmış oldular. Sonrasında ortaya çıkan Blogger,
ekşisözlük gibi sitelerden sonra kullanıcılar artık kendi içeriklerini internet ortamına
aktarabilmeye başladı.(1999)
Blogger ve ekşi sözlükten sonra pek çok blog servisi ve sözlük sitesi açıldı. 2001 de
açılan Vikipedi'nin içeriği tamamen internet kullanıcıların katkıları ile oluşturulmuş ve
şu anda dünyanın en büyük internet sitelerinden biridir.
Bu kısımda sosyal medyanın içerik oluşturma açısından olgunlaştığı söylenebilir.
Artık pek çok yeni içerik üretilmekte ve internette yer alan bilgi hızla artmaktadır.
Blog ve internet siteleri çoğalınca ortaya çıkan sosyal imleme siteleri, blogları ve
diğer sitelerdeki içerikleri kategorilendirmeye, kaliteli içerikleri listeleme imkanı
sunmuştur ve bu sitelerde tamamen kullanıcıların katkılarıyla büyümüş olan sitelerdir.
Sosyal imleme siteleri ile de hızlı paylaşımın ilk adımları atılmıştır.
Myspace kendi üzerinde blog, hızlı paylaşım ve arkadaşlık üçlüsünü birleştirerek
günümüzde kalıplaşmış sosyal ağ sitesi profilinin ilk örneklerindendir.(2002)
2003-2004 yıllarında fotoğraf paylaşım siteleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Sosyal
medya paylaşımının çok büyük bir kısmı fotoğraflardan oluşur. Photobucket ve Flickr
kullanıcıların kendi çektiği resimlerini yüklemelerine ve web ortamında albümlerini
22
oluşturabilmelerine olanak vermektedirler. Sosyal medyadaki en çok görsel içeriğin
üretildiği platformlar olmuşlardır.
2005'te ise Youtube yayına girmiştir. İnternette en çok vakit harcanan, yer kaplayan
içeriktir video ve Youtube video paylaşımının başlangıç noktasıdır diyebiliriz.
İnternette en hızlı yayılan içerikler hep videolar olmuştur. Youtube paylaşılabilen
video içeriğinin ilk ve en büyük kaynağıdır.
Facebook sosyal medya denildiğinde akla ilk gelen, en çok üyeye sahip olan ve en
çok kullanılan sosyal mecra. 2004 yılında kurulan site zamanla gelişerek sosyal
medyanın gövdesi diyebileceğimiz bir büyüklüğe ulaşmıştır. Facebook kullanıcılarının
gerçek isimlerle üye olma zorunluluğu getirmesi çevirimdışı ve çevrimiçi ortamı diğer
bir deyişle gerçek ve sanal dünyayı birbirine bağlamıştır. Metin, fotoğraf ve video
paylaşımlarının merkezi haline gelen facebook şu anda sosyal medyanın en büyük
mecrasıdır.
Twitter sosyal medyanın şu an geldiği en son noktadır desek yanlış olmaz
sanırım. Twitter 3G teknolojisinin getirdiği hıza cevap verebilmiştir. Bir olayın,
konunun birkaç saat içinde ülke ve dünya gündemine gelmesine olanak sağlayabilen
Twitter, iletişimin en hızlı olduğu sosyal mecradır. Sosyal medyanın en büyük
özelliklerinden biri olan hız Twitter ile gelmiştir. Üstelik hızla üretilen ve dolayısıyla
çöp bilginin de çoğaldığı bu ortamda gerekli bilgi çok kolay bir şekilde
ayrıştırılabilmektedir de.. Twitter'da anlık mesaj iletisi, anlık fotoğraf paylaşımı
yapılmakta ve son olarak Vine ile anlık video paylaşımı da mümkündür.?
Sosyal medyanın şimdiye kadarki sürecini anlattıktan sonra "Sosyal medya nedir?"
sorusuna kısaca şu cevabı verebiliriz : "Sosyal medya, kullanıcıların internette
aradığı ve kullandığı içeriği gene kendilerinin ürettiği bir platformdur.
Google Plus bunların hepsinin bir sonraki noktasıdır diyemeyiz ama öyle olması
amacıyla ortaya çıkmıştır. Google kullanıcıların kişisel bilgilerini elde ederek, yapılan
arama sonuçlarında kullanıcıların kendilerine özel sonuçlar sunmayı hedeflemektedir.
Facebook ve Twitter özelliklerini birleştiren Google Plus, Google arama ağıyla birlikte
önümüzdeki semantik web çağının en büyük oyuncularından biri olmaya adaydır.
Facebook sosyal ağ arama özelliği ile asla durmayacağını ve sürekli olarak ileri doğru
23
adım atacağını göstermiştir. Kullanıcılarının kişisel bilgilerini kendi isteğiyle yüklediği,
en çok kullanıcı bilgisini elde eden yani kullanıcıları en iyi tanıyan ağ Facebook,
kullanıcının ne istediğini de tahmin edebilme yetisine en çok yaklaşan sistemdir. Ne
var ki kullanıcılar aramalarını Facebook'ta değil Google'da yapmaktadır. Bununla
birlikte Facebook'un kendisi dışında web arama yetisi de yoktur, en azından görünen
yüzkısmında...
Facebook ve Google sosyal medyanın bir sonraki adımındaki en güçlü 2 oyuncu, en
güçlü iki sosyal medya mecrası olacaktır. Sosyal medya pazarlama da bu iki mecra
üzerinde gelişecektir ama sosyal medya Google ve Facebook'tan ibaret olmadığı
gibi, sosyal medya da sosyal medya pazarlamadan ibaret değildir.
Önümüzdeki süreçte çevrimdışı yaptığımız hemen her şey online ortama
taşınacaktır. Online kalmak için ise masaüstü, diziüstü bilgisayarlara hatta tabletlere
ve akıllı telefonlara olan mahkumiyet bir yerden sonra sona erecektir. Yeni gelişen
teknolojiyle üretilen yeni araçlar, yeni sosyal mecralar yaratacaktır.
Eğitim, sağlık muayenesi gibi faaliyetlerin online ortama taşınması çok da uzak
değildir. Her şeyin dijitale akacağı önümüzdeki süreç köklü değişimleri beraberinde
getirecek ve sosyal medya tanımı belki daha farklı bir şekle bürünecektir. Değişen ve
yeni doğan gereksinimleri en hızlı karşılayan yeni mecralar hızla büyüyecek ve bu
değişime ve gereksinimlere cevap veremeyen, hıza yetişemeyen mecralar ise
şimdiye kadarki süreçte olduğu gibi zayıflayacak ve sonlanacaktır.
2.6 Sosyal Ağ Kurucuları
-
Facebook ; Marc Zuckerberg
Lisede çeşitli bilim dallarında birçok ödül alan Zuckerberg, ABD'nin en saygın
üniversitelerinden Harvard'a girdi orada ise bilgisayar bilimini okudu ve üniversitenin
ilk yılında, okulun en yakışıklı ve en güzel öğrencilerinin seçildiği facemash.com
sitesini kurdu. Sitede Harvard'daki tüm öğrencilerin fotoğrafları vardı. Ancak
fotoğrafları bulmak için, üniversitenin veri tabanına girmesi gerekmişti. Veri tabanını
hack'lediği ortaya çıkan Zuckerberg, disipline verilince okulu bıraktı. Harvard'lı
24
öğrencileri internet üzerinde buluşturmak için ikinci sitesi olan Facebook'u kurdu.
Facebook, 18 ayda ABD'nin en büyük arkadaşlık sitelerinden biri haline gelince (2012
itibarıyla 1 milyar kullanıcısı var) yatırımcıların da ilgisini çekti ve bugün sahip olduğu
34 milyar dolarlık servetinin kaynağını oluşturdu. Zuckerberg' in Facebook'u, 2011
yılında The Brand Finance ® Global 500 listesine göre dünyanın en değerli 281.
markası oldu.
25 Şubat 2012'de aldığı karar ile şirketin %12'lik hissesinin halka arzını kararlaştırdı
(Zuckerberg hâlâ Facebook'un %57 hissesine sahip). 18 Mayıs 2012 tarihinde 421
milyon hissesi 38 $'dan satışa çıkarıldı böylece şirket NASDAQ'a giriş yaptı (1).
Facebook'un hisselerinin satışa sunulması, Visa ve General Motors'un ardından
Amerikan tarihindeki en büyük üçüncü halka arz oldu. Şirketin NASDAQ'a girdikten
hemen sonraki değeri 104 milyar $'dı. Şirketin değeri, halka açıldıktan üç gün sonra
toplam 19 milyar dolar eriyerek 84 milyar $'a düşmüştür.
-
Twitter ; Jack Dorsey, Evan Williams & Biz Stone
Ülkemizde ve Dünya’da en çok kullanılan 2 sosyal ağdan biri olan, özellikle siyasilerin
çok sık ziyaret ettiği, kullandığı bir site olan Twitter'ı kurdu. Twitter özellikle 2008
seçimleri ve bu dönemden sonra çok daha sık kullanılmaya başlanan kaliteli bir
sosyal ağdır.
Açılış ve hizmet süresi daha önce ki zamanlarda başlasada, kurucusu Jack Dorsey
2006 yılında gelişimi için daha fazla ağırlık vererek daha da duyulmasını sağladı.
Büyük şirketlerin, siyasi parti ve liderlerinin, hatta ABD Devlet Başkanı olan Barack
Obama’nın bile sürekli takip ettiği bir sosyal ağ oluşmuş oldu.
Aslında çok fazla kullanılabilir özelliği olmasada kişisel düşünceleri 140 karakter ile
anlatmanızı sağlayan ve tüm takipçilere bu paylaşımı sunan bu sistem ilerleyen
zamanlarda çok daha fazla gelişecektir. Bunun için Jack Dorsey’in çalışmalarının
olduğunu bir çok açıklamasından biliyoruz.
Daha önceden Amerikan Business Insider dergisinin yayınlarında Jack Dorsey’in,
Google’nin Twitter’i satın alma tekliflerine iki kez hayır yanıtı verdiğini açıkladı.
Google son olarak Twitter için 2.5 milyar dolar vermeye hazır olduklarını
açıklamışlardı.
Bunun üzerine açıklama yapan Jack Dorsey, “Bu teklif bana göre bir hakarettir, siz
25
böyle küçük bir paraya Twitter’i almayımı düşünüyorsunuz.” açıklamasını yapmıştı.
Her geçen gün daha fazla kullanıcıyı bünyesine katan Twitter’in efsana kurucusu
Jack Dorsey, hem düşünceleri ile hemde gelen tekliflere direk verdiği olumsuz
cevapları ile Twitter’in ne kadar kaliteli ve önemli bir site olduğunu ortaya atıyor.
Jack 2006 yılında Twitter‘ı kurarak başladığı serüvene, Square‘ı kurarak devam etti.
Girişimcilik derslerine konu olabilecek bu iki girişimden Twitter‘ın etkisini hepimiz
biliyoruz. Arap Baharı devriminden, günümüzdeki sosyal medya dalgalanmalarına
kadar iletişim alanında müthiş bir etki yarattı.
Öte yandan Square, finansal sistem ve kredi kartlarını tümden değiştirecek gibi
gözüküyor.
Çünkü artık bankada bir hesap açmadan, çek karnesi almadan kuaför, çiçekçi gibi
küçük işletmelerin müşterilerinden akıllı telefonlarla(Iphone, Android) kredi kartı kabul
etmesini sağlayan bir sistem Square.
Kısa sürede önemli bir ciroyu yakaladı ve Türkiye’ye de yakında gelecek gibi
gözüküyor. Daha şimdiden Verifone gibi piyasanın önemli POS üreticilerini tedirgin
etmiş durumda. Yani Square’in bir disruptive innovation(kesintiye uğratan inovasyon)
olduğunu söyleyebiliriz.
2008'de Technology Review'de "35 yaşın altındaki en yenilikçi 35 kişi"den biri seçildi.
-
İnstagram ; Kevin Systrom & Mike Kreiger
Kevin Systrom ve Mike Kreiger tarafından başlatılan uygulama, kuruluşunun
ardından bir buçuk yıl geçmeden 100 milyon aktif kullanıcıya
ulaştı. Apple, Android ve Windows akıllı telefonlarda kullanılabildiği gibi, Ekim 2013
itibariyle Blackberry ve Nokia‘nın Symbian işletim sistemli telefonlarına da uyarlanan
uygulama ülkemizde de en çok kullanılan uygulamalar arasında.
Kullanıcıların fotoğraf çekip bu fotoğrafları düzenleyebileceği, farklı filtrelerden geçirip
renk ve yoğunluk ayarlaması yapabileceği ve hashtag adı verilen akıllı etiketler
sayesinde fotoğrafları sadece arkadaşlarıyla değil, tüm dünyayla paylaşabileceği
uygulama, ismini İngilizce anlık, çok hızlı kamera (instant camera) ve telgraf
(telegram) kelimelerinin birleşiminden alır.
Kullanıcılar aynı zamanda çektikleri fotoğrafları Facebook, Twitter, Tumblr, Flickr gibi
diğer sosyal paylaşım ağlarında da paylaşabilmektedir.
26
-
Google ; Larry Page &Sergey Brin
Google şirketinin ilk kuruluşu sırasında aldığı 100 000$’lık ve 750 000’lık maddi
sponsorluk; onların amatör ve inançlı bir ruhla ilk alan adı
üzerinden(www.google.com) gelecekte onları dünyanın en büyük şirektlerinden birisi
haline getirecek atılımını yapmışlardır. Bugün kuruculardan Sergey Brin onca
zenginliğine rağmen halen kaliforniya’daki mütevazi eski evinde yaşamakta ve işe
bisikletle gitmektedir. Hatta onu sık sık metroda bile görenler çıkmaktadır.
Google kimin diye soracak olursanız size bu konuda net bir cevap veremiyorum;
çünkü 2004 yılında hisselerini halka arz eden Google firmasının onbinlerce hissedarı
bulunmaktadır. Yanlız şu kadarını söyleyebiliriz ki piyasa değeri 160 milyar doları
geçkin olan ve 40 000’den fazla çalışanı olan Google firmasının en büyük
hissedarları Larry Page ve Sergey Brin’dir.
Tahminen şu anda larry’nin 21 milyar dolarlık, Sergey’in’de 22 milyar dolarlık hissesi
bulunmaktadır. Google firmasının dünyanın birçok ülkesinde onlarca ofisi
bulunmaktadır. Bu ofislerden en büyüğü kaliforniyadaki(San Jose yakınındaki Santa
Clara country’deki mountview şehri) 150 dönümden daha geniş bir arazi üzerinde
kurulan ve 110 000 mertrekare çalışma alanına sahip ofisidir. Google firmasının
sloganı ise “don’t be evil” yani asla “kötü olma” şeklindedir. Bu slogan bir çok kişi
tarafından saçma bulunmuş ve eleştiri konusu olmuştur.
2.7 Sosyal Medyanın Geleneksel Medyadan Farkları
Sosyal medya gazete, televizyon ve film gibi geleneksel medyadan farklıklar
gösterirler. Genellikle geleneksel medya enformasyonun yayınlanması için belirli
kaynaklara ihtiyaç duyarken, bilgiyi yayınlamak veya erişmek için sosyal medya
göreceli olarak masrafsızdır ve erişim araçları herkese açıktır (bireyler bile
kullanabilir). Bir matbaa yatırımı veya TV yayını yapmak için zorunlu olan lisansa
ihtiyaç duyulmaz.
Geleneksel medya genellikle “endüstriyel”, “broadcast” veya “mass” medya olarak
tanımlanır.
Sosyal medya’nın ve geleneksel medyanın ortak taşıdığı bir karakteristik özellik,
küçük veya büyük kitlelere ulaşabilmeleridir; örneğin, hem bir blog yazısı hem de bir
27
televizyon programı sıfır kişiye de ulaşabilir milyonlarca kişiye de ulaşabilir. Sosyal
medya ve geleneksel medya arasındaki farkları tanımlamaya yardımcı olacak
özellikler kullanılan yönteme göre farklılıklar gösterebilir. Bu özelliklerden bazılarını
şöyle sıralayabiliriz:
1.
Erişim - Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin
genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanır.
2.
Erişilebilirlik - Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin
ve hükümetlerin sahipliğindedir; sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından
az veya hiç maliyetle kullanılabilir
3.
Kullanılırlık - Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlaşılmış yetenekler
ve eğitim gerektirmektedir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir veya bazı
durumlarda yetenekler tamamen değişmiş ve yenidir, yani herkes üretimde
bulunabilir.
4.
Yenilik – Geleneksel medya iletişimlerinde meydana gelen zaman farkı
(günler, haftalar, hatta aylar) anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile
kıyaslandığında uzun olabilmektedir (Tepkilerin zaman aralığına katılımcılar karar
verir). Geleneksel medya da sosyal medya uygulamalarına adapte olmaktadır,
dolayısıyla yakın zamanda bu farklılık ortadan kalkacaktır.
5.
Kalıcılık - Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez (bir dergi
makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı makale üzerinde değişiklik
yapılamaz), oysa sosyal medya yorumlar veya yeniden düzenlemeyle anında
değiştirilebilir.
6.
Özgürlük - Geleneksel medya ile sosyal medya arasındaki belki en önemli
fark özgürlüktür. Geleneksel medya hükümetlerin ve reklam verenlerin baskısı
altındadır ve özgürce yayın yapamaz. Sosyal medya ise kolay erişilebilir, herkes
tarafından eşit düzeyde müdahale edilebilir, global bir platform olduğundan çok daha
özgürdür.
28
3
BİREYSEL VE TOPLUMSAL ETKİLERİ
3.1 Sosyal Medyanın Bireysel ve Toplumsal Etkileri
Sosyal medyadan sonra insan hayatında birçok şey değişmeye başladı. Sosyal
medyada varolan içerik kullanıcı tarafından oluşturulduğundan yaratıcılık önem
kazanmaya başladı ve katılım çağı doğdu. Medya'nın içeriğini üreten ve medyayı
izleyen arasındaki katı ayrım ortadan kalktı.Bu oluşuma bağlı olarak değişim hızı
arttı. İnsanlar için inovatif olmak ve yeniliklerde başı çekmek önem kazandı.
Gerçekler değil fikirler önem kazandı, objektif olmak değil içten olmak önemli hale
geldi.
Sosyal medya yeni bir ilişkiler ağı ve iletişim jargonu ortaya çıkardı. Bir müstear ismin
arkasına saklanmış olmanın verdiği özgüven bireylere muazzam bir ifade özgürlüğü
bahşetmiş, insanlar bilinçaltının derinliklerinde mahsur kalmış duygu ve düşünceleri
rahatlıkla ifade edebilir hale getirmiştir. Ancak bunun yanında mahremiyet duygusunu
köreltme gibi birtakım olumsuz özelliklerinden de bahsedilmektedir.
Ebeveynlerle çocukları arasındaki iletişim yönü değişti. Ebeveynler şimdiki teknolojik
şartlara yakın şartlarda doğan çocuklarının öğrenme hızlarına yetişemedikleri için
bazı şeyleri çocuklarından öğrenmeye istekli hale geldiler. Bu öğrenme sonucunda
sosyal medyaya daha yatkın hale gelen ebeveynler, çocuklarıyla sanal ortamı
paylaşmaya başladılar ve çocuklarının arkadaş çevrelerini de bu yolla daha yakından
tanıma olanağına kavuştular.
Sosyal medyanın gelişmesiyle, eğitim alanında yenilikler yapılması zorunlu hale
geldi. Web 2.0'a doğan çocukları eğitebilmek için yeni yöntemler oluşturulması ve bu
yöntemlerin yeni şeyler öğretmesi gereksinimi doğdu. Sosyal medya ile okullar
duvarlar arasında kalmaktan kurtuldu.Eğitimde Web 2.0 ile geliştirilen yeni teknikler
kullanılmaya başlandı.
Sosyal medya kullanımında içerik ekleyen her birey eşit olduğundan demokrasi
fikrinin insanların kafasına yerleşebilmesi için uygun ortam sağlanmaktadır. Bu
sayede sosyal medya platformlarının kullanıcıları özgürce fikirlerini aktarabilme
imkanı bulmaktadır. Bu durum, kişilerin internette öne sürdükleri düşüncelere,
paylaşımlara, tanıdıkları olsun olmasın, diğer kişilerin yaptıkları yorumlar ve geri
bildirimlerle bir sosyal etkileşim ortamı ve giderek sanal cemiyetler oluşturmaktadır.
29
Batı dünyasının sürekli olarak teknolojik gelişmeleri demokrasiyi yaygınlaştırıcı
araçlar olarak pazarlaması, baskıcı rejimlerin internet üzerindeki faaliyetlerini sadece
internet sitelerini kapatmak veya internet sitelerine erişimi yasaklamaktan çıkarıp,
sosyal paylaşım sitelerini protestocuları takip etmekten tutun, kendi propaganda
sitelerini kurmaya kadar genişleyen bir yelpazede pozisyon almaya
yöneltebilmektedir.
Kullanıcının yarattığı içerik, sosyal medyada yayınlanan her içeriğin eninde sonunda
halka mal olması ve çıkar grupları tarafından kullanılabilir hale gelmesi sosyal
medyanın tartışmalı konularından biri hale gelmektedir. Bunun farkında olmayan
insanlar özel hayatlarını sosyal medyada yayınlamaya devam ettikçe “özel hayatın
röntgenlenmesinin” sıradan ve kabul edilebilir bir hal alması ve iletişimin bu yeni
halinin “kimliksiz kişilikler”i oluşturmakta olduğu sosyal medya kullanımına yönelik en
büyük eleştirilerden bazılarıdır.
3.2 Çocuk ve Sosyal Medya
Çağımızın en güçlü kitle iletişim kaynaklarından biri olan bilgisayarlar ve yaşamımıza
birden bire giren internet, bugün bilgilenme, işlem yürütme, haberleşme, eğitim ve
eğlence fonksiyonlarıyla hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Günümüz
toplumunda insanlar, bilgisayar ile küçük yaşlarda tanışmakta; evde ve okulda, gerek
ödevleri için gerek eğlence için bilgisayardan yoğun bir şekilde etmektedir. Bu açıdan
bakıldığında çocuklar, teknolojiyi iyi kullanan ve onu ileriye taşıyacak etkenlerin
başında gelmektedir. Bilgisayar ve internet, sadece erişkinler için değil; aynı
zamanda çocuklar için de oldukça faydalı bir ortamdır. Çocuklarının, bir eğitim,
eğlence ve iletişim aracı olarak bilgisayarlardan doğru ve etkin bir şekilde
faydalanması adına birçok anne baba, çağa ayak uydurma ve bilgiye daha çabuk ve
etkin bir şekilde erişebilmeleri için çocuklarına bu tür imkânları sunmak
istemektedirler (Kayram.net). Günümüzde çocuklar vakitlerinin çoğunu internet,
televizyon, bilgisayar, akıllı telefonlar ve diğer elektronik aletler gibi çeşitli eğlence
medyaları karşısında geçirmektedirler. Çocukların muhatap oldukları medyalar
karşısında akıllıca tercihler yapabilmelerine yardımcı olabilmek için ebeveynlerin
çocuklarının medya alışkanlıklarını takip etmeleri gereklidir. Fakat burada bir sorun
ortaya çıkmaktadır: Dijital nesille (günümüz çocukları) dijital göçmenler (dijital
30
dünyaya sonradan katılanlar-bir önceki kuşak) arasında bilgi ve beceri uçurumu
dolayısıyla ebeveynler dijital teknolojilerin kullanımıyla ilgili çocuklarına bilgi ve beceri
verecek düzeyde değillerdir. Marc Prensky’ye göre günümüz çocukları yani dijital
nesil ile bir önceki nesil yani dijital göçmenler arasında düşünme ve bilgiyi işleme
konularında çok farklar vardır, günümüzde medyanın çevrelediği bir dünyada
yaşadıkları ve dijital dünyayla yüksek oranda etkileşimlerinden dolayı çocukların
düşünme şekilleri oldukça değişmiştir. Günümüz çocuklarının çoğu bilgisayarların,
video oyunlarının ve internet’in dijital dilini “anadil olarak” bilmekteyken, ebeveynleri
artık modası geçmiş bir dil konuşmaktadır. Küçük yaşta öğrenilen dilin ileriki yaşlarda
öğrenilene göre beynimizde farklı bir bölgede muhafaza edilmesinden dolayı dijital
neslin dijital gereksinimleri edinmesi ile anne babalarının sonradan dijital kültürü
öğrenmesi arasında çok büyük farkların oluşacağı ileri sürülmektedir. Beynin
nöroplastik özelliği sayesinde çevreden veya diğer faktörlerden kendisine yapılan
girdiler doğrultusunda kimyasal ve fiziksel olarak şekillendiğini ve dijital nesil ile dijital
göçmenler arasında beyin kimyasında ve şekillerinde bile farklılıklar olduğu ifade
edilmektedir (Prensky, 2001: 1-10). En popüler sosyal medya ağı olan Facebook'a
kaydolabilmek ve hizmetlerinden yararlanabilmek için en az 13 yaşında olmanız
gerekir. Aksi bir durumda, yaş şartını sağlayamayan bir kullanıcıyı şikayet edebilmek
için Facebook size bir şikayet formu sunmaktadır. Yine popüler sosyal medya
ortamlarından biri olan Twitter, hizmetlerinin 13 yaş altı çocuklara yönelik olmadığını
belirtmektedir. Eğer 13 yaşın altındaki çocuklar ebeveynlerinden izinsiz twitter
kullanırlarsa, ebeveynin başvuru yapması halinde hesabın kapatılacağı
bildirilmektedir. Sosyal ağlar eğitim, bilgi temini ve paylaşımı konularında oldukça
faydalı ve eğlenceli olabileceği gibi çocuklar için riskler de içerebilir. Çocuklar genelde
sosyal medyayı oyun oynamak ve çeşitli eğlence amaçlarıyla kullanmaktadır. Sosyal
ağ sitelerinin pek çoğunun yaş kısıtlaması (genelde 13 yaş) vardır, fakat pratikte bu
yaş sınırlarına uyulduğu söylenemez. Örneğin Avrupa ülkelerindeki 9-12 yaştaki
çocukların 5’te 1’inin Facebook hesabı vardır ve bu bazı ülkelerde 10’da 4’e
Çocuklarda Sosyal Medya Kullanımı ve Ebeveyn Rolü 563 çıkabilmektedir
(Livingstone vd., 2012: 1-3). Ebeveynlerin bu sitelerin kullanım şartlarını anlamaları
ve çocuklarına bunu anlatmaları çok önemlidir. Sosyal medya kullanımı Avrupa’daki
çocuklar arasında oldukça yaygındır: 9-12 yaşlarındaki çocukların %38’i, 13-16
yaşları arasındakilerin ise %77’si bir sosyal medya profiline sahiptir. 9-16 yaşlarındaki
31
internet kullanıcılarının 3’te 1’inin Facebook hesabı vardır (Livingstone vd.2011:3-11).
Özellikle son 5 yılda kullanıcı sayısı yüksek oranda artan sosyal medyanın çocuklar
üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu etkilerin olumlu olanlarından
bazılarını şöyle sıralamak mümkündür: - Bir sosyal medya ağının parçası olmak
çocukların sosyal becerilerini geliştirebilir, - Belli bir arkadaş kitlesiyle sürekli irtibat
halinde olmaları aidiyet hislerini geliştirir, - Sosyal medya sayesinde sınıfta ele alınan
konuları okul bittikten sonra da tartışabilme ve bilgi edinme olanağı vardır, - Sosyal
medya çocukların kendi kimlikleri ve yaratılışlarını tanımaları ve karakterlerini
geliştirmeleri olanağı sağlar, - Kendileriyle aynı fikirde olan akranlarıyla paylaşımda
bulunarak düşüncelerine destek bulurlar, - Kendi sağlıklarıyla ilgili bilgiye ulaşırlar,
sorunlarını tartışırlar ve bunu kimliklerini açıklamadan yapabilirler. Sosyal medyanın
olumsuz yönlerine bakıldığında çocukların karşılaşabileceği riskler aşağıdaki şekilde
sıralanabilir, sosyal medya kullanımı esnasında çocuklar: - Siber zorbalığa maruz
kalabilirler ve diğer kullanıcılar tarafından rahatsız edilebilirler, - Cinsel içeriklere
muhatap olabilirler (cinsel açıdan açık mesajlar, fotoğraflar veya görüntüler
gönderebilir veya alabilirler) - Kişisel ve mahrem bilgilerini deşifre edebilirler, Gereğinden fazla bilgi paylaşımı yapabilirler, - Kötü niyetli kişilerin saldırılarına karşı
açık ve korunmasız kalabilirler, - Yaşlarına uygun olmayan şekilde yüksek oranda
reklam içeriklerine maruz kalabilirler, - Fiziksel aktivitelere daha az zaman ayırmak
zorunda kalabilirler. (O'Keeffe, ve ark. 2011: 1-5, Rudiger 2013:5), Burada önemli
olan konu çocukların bu kötü etkilere istemeden maruz kalmalarıdır, çocukların bu
konularla ilgili bilgilendirilmeleri konusunda anne babalara ve öğretmenlere büyük
görevler düşmektedir (Petraki, 2013: 4-6). Çocuklar geleneksel medyada henüz
gerçeklik ve yorum ayrımını yapamadıkları ve eleştirel bakış açısı geliştiremedikleri
gibi sosyal medyada da paylaşılan bilgilerin ve kullandıkları programların ve
edindikleri bilgilerin gerçekliğin yapılandırılmış bir versiyonu olduğunu anlamaları
beklenemez. Benzer şekilde Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre çocukların bazı
sosyal medya türlerinin diğerlerine oranla daha güvenilir olduklarını düşündüğü ve
özellikle akıllı telefonlarında kullandıkları arayüz programlarının yapımcılarına
güvendikleri ve bu programların güvenli olduğunu düşündükleri ortaya çıkmıştır
(Rudiger, 2012: 26-40). Öte yandan Amerikan Pediatri Akademisi’nin bir raporunda
belirtildiği üzere daha çok çocuklukla ergenlik çağları ve ergen çağlarda görülmekle
birlikte aşırı Facebook kullanımı nedeniyle kişilerin “facebook depresyonu” tabir
32
edilen bir duruma yakalanmaları mümkündür. Bu durum online hayatın yoğunluğu
nedeniyle aşırı internet ve sosyal medya kullanan kişilerin günlük hayat örgülerindeki
yoğunluğu düşük bulmaları sorunudur (Gwenn ve Pearson, 2011: 802). Benzer
şekilde, Avusturalya “Better Health Channel”’ın verilerine göre kişinin diğer hayat
ilişkilerine (yakınlarıyla iletişim, çalışma hayatı ve sağlık) zarar verecek şekilde
internet’te vakit geçirmeye yönelik zorlayıcı bir istek duyması internet bağımlılığı
olarak tanımlanmaktadır (Healey, 2011: 15). Çocukların ekran karşısında geçirdikleri
süreyi kısıtlayarak, onlara kitaplar, gazeteler, board oyunları gibi elektronik olmayan
vakit geçirme olanakları sunarak, eğitim medyaları kullanmalarını sağlayarak ve
televizyonu onlarla birlikte izleyerek medya deneyimlerinde rehberlik etmek
mümkündür. 9-15 yaşları arasındaki 25,142 çocuk üzerinde 25 ülkede
gerçekleştirilen EU Kids Online adlı bir araştırmada aşağıdaki bilgiler elde edilmiştir: Ebeveynler çocuklarının internet kullanımını kısıtlamak yerine onlarla birlikte olumlu
internet kullanımı deneyimleri yaşamalıdırlar, - Kısıtlayıcı ebeveynlik online riskleri
azaltırken, çocukların internet’te karşılaşabilecekleri olanakları ve becerilerini de
kısıtlamaktadır, - Fakat ebeveynler çocuklarının internet kullanımına aktif olarak
aracılık yapabilmeleri halinde hem risklerin hem de zararın azaldığı görülmüştür. Aktif meditasyon ebeveynlerin çocuklarıyla internet hakkında konuşmaları, çocukları
internet’e girerken yanlarında veya yakınlarında oturmaları ve onları interneti
keşfetmeleri konusunda cesaretlendirmeleri anlamına gelmektedir, - Ebeveynlerin
filtre kullanmaları yani teknik aracılık yapmaları çocukların online risklerle
karşılanmalarını azaltmaz ve engellemez. - Çocukların internet kullanımının önemi
ebeveynler tarafından yeterince anlaşılamamaktadır.(Livinstone, Duerager, 2012:
1-3).
3.3 Sosyal Medya Bağımlılığı
Medya bağımlılığı,gelişmiş toplumların sosyal yapılarından (arkadaşlık ilişkileri,
komşuluk ve iş ilişkileri vb.) yola çıkarak, bilgi elde etme konusunda sosyal ilişkiler
yerine medyaya bağımlı olduklarını ileri sürmektedir. Yaklaşım bağımlılığın özellikle
dedaha çok bilgiye ihtiyaç duyulan istikrarsızlık dönemlerinde artmaya başladığı
(Watson ve Hill, 1989: 54) tezi üzerinde durmaktadır. Yaklaşımın bağımlılığı; sistem
yaklaşımı doğrultusunda sosyal sistemler, medya sistemleri ve izleyiciler perspektifi
içinde ele aldığı ve bunlar arasındaki ilişkilerden (De Fleur ve Ball-Rokeach, 1977:
33
261-280) yola çıktığı görülmektedir. Medya bağımlılığı, sistem yaklaşımı içinde
Kullanımlar ve Doyumlar, Gündem Kurma, Bilgi Gediği gibi tarzlarla birlikte bütünleşik
bir teori oluşturmak düşüncesindedir. Profil oluşturma ve bağımlılık gerekçeleri
aşamasında da Kullanımlar ve Doyumlar’dan yararlanılabilmektedir. İnanç, duygu ve
davranış, üzerinde hangi medya mesajlarının ne zaman etkide bulunacağı (De Fleur
ve Ball-Rokeach, 1977: 261) üzerine yoğunlaşan Medya Bağımlılığı, bağımlılık
kavramını ve tipolojisini de bu kavramlara dayandırmaktadır. Yaklaşımın konusu olan
bağımlılık, güçlü bir yapma isteği (yapıldığında rahatlama, yapılmadığında ise bir
boşluk, huzursuzluk hali, yoksunluk duygusu) ile bundan elde edilen doyum oranında
ortaya çıkmaktadır.Bağımlılık, bir anlamda daha önceden denenmiş ve belli bir
doyuma yol açmış, gelecekte de yeni doyumlara neden olabileceği öngörülen bir
düşünce veya eylem kaynaklı olabilir. Ancak, daha önceden denenenler yeterli
doyuma sahip değillerse, yeni olanlar konusunda da bir koşullanmadan bahsetmek
olanaklı hale gelebilmektedir. Bağımlılıkta önemli olan kavramlardan birisi de bireyin
huzursuzluktan kaçınma eğilimi içinde olmasıdır. Bağımlılık yaratan unsur bireylerin
huzursuzluktan kaçınmalarını sağlıyorsa daha çok kabul görmektedir. Ancak kullanım
sürelerinin uzamasıyla; kullanılan araçların insanları huzursuzluktan kurtarırken, aynı
zamanda tekrar huzursuzlandırdığı (en azından aynı kullanımların eski doyumu artık
vermemeye başlaması), bunu aşmak için ise daha fazla aracı kullanmak eğiliminin
belirdiği görülmektedir. Bu döngü özellikle madde bağımlılığın belirlenmesinde temel
işaretlerden birisi olabilmektedir. M. Hazar Bahar 2011, Sayı:32 Bağımlılık tipolojisini,
• Bilişsel • Duygusal (sosyalleşme ve kaçış) • Davranışsal (araçsal ve eylemsel)
şeklinde belirlemek olasıdır. Bilişsel içerikli bağımlılık, bireylerin yaşamları veya ilgileri
konusunda gerekli bilgileri toplaması gerektiğini, daha çok bunlara bağımlı
olunduğunu öngörmektedir. Birey hayatını devam ettirecek veya kolaylaştıracak
bilgileri elde etmek için medyaya başvurur ve bu başvurmanın süresi, tekrarı,
medyaya güveni, bilişsel bilgileri medyadan elde etmeden kendini rahat
hissetmemesi bağımlılığı gösterir. Duygusal bağımlılık tipolojisini ise sosyalleşme ve
sosyalleşmeden kaçış şeklinde ele almak olasıdır. Bireyler sosyalleşmek
istediklerinde medyayı ve dolayısıyla sosyal medyayı kullanmak eğilimindedirler. Bu
yüzden medyanın asosyal veya anti-sosyal kişilikler yarattığı eleştirileri karşısında,
aslında medyanın sosyalleşmeyi sağladığı, bireylerin medya kanalıyla birbirleriyle
daha çok ilişki kurduğu ileri sürülebilmektedir. Sosyal medyaya baktığımızda da
34
sosyal hayatta itilenlerin veya itildiğini düşünenlerin burada daha kolay tutunduğunu,
bir nevi sosyalleştiğini, hatta sosyalleşmeden kaçış oranlarına yüksek ise
normalleştiklerini sürebiliriz. Duygusal bağımlılık tipolojisinin ikinci yüzü ise
sosyalleşmeden kaçış olarak ortaya çıkmaktadır. Bireyler sosyal medya sayesinde
tanımadıkları insanlarla, kendilerini farklı göstererek iletişim kurmakta, olduğu gibi
değil de olması gerektiği gibi davranmaktadırlar. Yüzyüze ilişki kurduğunda
beğenilmeyeceğini, istenmeyeceğini düşünen kişilerin sosyal medyanın yeniden ve
kolaylıkla oluşturulabilen hayal evreninde daha mutlu olacakları kesindir. Ayrıca,
sosyal medya kullanımı bir şekilde rahatlığın, özensizliğin hüküm sürdüğü bir ortamı
da beraberinde getirmektedir. Artık, dudağımızın kenarında ketçap lekeleri,
üzerimizde pijamalar, belki de yırtık çoraplar ve yağlı saçlarla sosyal medya
mecrasında harikalar yaratıp bir sürü takipçi, yada beğenen elde etmek mümkün
olabilmektedir. Dolayısıyla bu beğenilirlik (aynı etkiyi sosyal hayatta da
yapamayacağımız endişesi) paradoksal bir biçimde bizi insan içine çıkmaktan daha
fazla alıkoyabilmekte bağımlılığımızı pekiştirebilmektedir. Davranışsal bağımlılık
tipolojisi ise araçsal ve eylemsel olarak iki şekilde ele alınabilir. Araçsal
bağımlılık,içerikten bağımsız olarak belirmektedir. Bireyler İletişim Kuram ve
Araştırma Dergisi herhangi bir mesajla ilgili beklentileri olmasa da sosyal medya
araçlarını kullanabilmektedirler. Bu tip bağımlılıkta birey ne olursa olsun günün belirli
saatlerinde sosyal medya araçlarını kullanma yoluna gitmektedir. Ayrıca bireylerin
yüz yüze iletişim kurduktan sonra tekrar aynı kişilerle bir de sosyal medya kanalıyla
iletişim kurması da bir ölçüde bu araçlara olan bağımlılığı ortaya koymaktadır.
Eylemsellik ise tamamıyla mesajın içeriğiyle ilgilidir. Mesajın anlamlandırılmasına
bağlıdır.Sosyal medya tıpkı Arap Baharı’nda olduğu gibi herhangi bir eylemde
buluşmak için kullanıldığı gibi, hiçbir yere çıkmadan bilgisayar başında ilgili mesajın
gerektirdiği eylemler şeklinde de değerlendirilebilir.
3.4 Sosyal Medyanın Kullanma Profili
Deneklere günlük olarak sosyal medya uygulamalarına ne kadar süre ayırdıkları
sorulduğunda, % 50.4’ü 2-4 saat, % 31.9’u en fazla bir saat, % 9.7’si 5 saat ve
üstüseçeneğini işaretlemişlerdir. İnternet kullanımıyla karşılaştırıldığında internete
girenlerin çok önemli bir kısmının sosyal medya üzerinde yoğunlaştıkları
35
görülmektedir. Sosyal medyayı kullanmadığını ileri süren denekler ise % 8.1 oranında
kalmaktadır. Hangi sosyal medya uygulamalarını tercih ettikleri sorulduğunda, çok
büyük bir çoğunlukla (% 76.2) Facebook öne çıkmaktadır. Bunu % 7.3’le Youtube, %
4’le Twitter takip etmektedir. Facebook’un bu kadar çok tercih edilmesinin nedeni,
ihtiyaçlara yeterli karşılık vermesinin yanında, yaygınlaşmasında aranmalıdır.
Takipçilerin sayısı, güncelleme oranları, sosyal medyada geçirilen zaman iletişim
kurmak isteyenlereverilen önemi gösterdiğinden Facebook’dayer edinmek olmazsa
olmazlardan birisi haline gelmiştir. Deneklere sosyal medyayı daha çok hangi
amaçlarla kullandıkları sorulduğunda, % 47.2 oranıyla önemli bir kısmı bilgi edinmek
seçeneğini işaretlemişlerdir. Diğerleri ise, % 23 haberleşmek, % 10.1 eğlenmek, %
10.1 fotoğraf, video ve müzik paylaşmak, % 2.8 oyun oynamak, % 2.4 para
kazanmak, % 0.8 bloglara katılmak şeklinde gerçekleşmiştir. Sosyal medyayı
kullananların iletişim kurmak için en çok hangi özellikleri dikkate aldıkları
sorulduğunda, % 54.4 ile benzer ilgi alanları ön plana çıkmaktadır. Diğerleri ise %
12.5 siyasal düşünce, % 12.1 meslek, % 6 cinsiyet, % 3.2 yaş, % 3.2 yaşanılan yer
şeklinde vurgulanmaktadır. İnsanların belirli şeyleri paylaşabilmeleri, iletişim
kurabilmeleri için ortak denem alanının varlığının önemli bir avantaj teşkil ettiği göz
önüne alınırsa, benzer ilgi alanlarının partner seçmede dikkate alınmasının normal
karşılanması gerekmektedir.
3.5 Sosyal Medya ve Sosyal Ağ Sitelerinde Online Reklam
Uygulamaları
Sosyal medya kapsamındaki internet sitelerine gösterilen ilgi, dolaylı olarak reklam
uygulamalarının geleneksel ortamlardan yeni nesil elektronik ortamlara kaymasına
neden olmakta ve sözü geçen yeni nesil uygulamalar gerek küçük ölçekli gerekse
büyük ölçekli şirketler tarafından tercih edilerek kullanılmaktadır. İnternet
reklamcılığının çeşitli şekillerinden en çok kullanılanı banner reklamları iken, ikinci
sırada site sponsorlukları gelmektedir. Ancak bu iki yöntemden farklı olarak kullanılan
spam, blog, pop-up ve arama motorları, forumlar ve sosyal ağ siteleri v.b. aracılığıyla
da reklamlar gerçekleştirilmektedir (Wells ve diğerleri, 2000), (Kutsal, 2006),
(Babacan, 2005), (Kırbaş, 2007). İnternet billboardları olarak da adlandırılabilen
bannerlara örnek olarak Visa veya Mastercard’ın online alışveriş sitelerindeki
36
reklamları gösterilebilir (Wells ve diğerleri, 2006). Blog reklamlarına dair ilk örnek ise
Marqui firmasının popüler blog sitelerine reklamlarının gösterilmesi karşılığında ücret
ödemeyi vaat etmesiyle gerçekleşmiştir (Kırbaş, 2007). Dell firmasının @DellOutlet
adı altında oluşturduğu forumlar, ve facebook ve twitter gibi sosyal ağ siteleri
aracılığıyla takipçileri için geliştirdiği özel kampanyalar sayesinde iki yıl gibi kısa bir
sürede bilgisayar ve bilgisayar ekipmanlarında 6,5 milyon dolar civarında satış
hacmine erişmesi, sosyal medya aracılığıyla gerçekleştirilen reklam uygulamalarının
etkinliğini ortaya koyması açısından önemli bir örnektir (community.dell.com).
Bununla beraber Starbucks ve Toyota firmalarının çok az kişi çalıştırarak ve birçok
sosyal medya kanalında faaliyet göstererek elde ettikleri satış başarıları, müşterilerle
kurdukları iyi iletişim ve müşteri beklentilerine cevap verebilme konularındaki
başarılarıyla ilişkilendirilmiştir (engagementdb.com). Ünlü moda firması Chanel ise
piyasaya sunduğu yeni ürününün reklamını yeni medya yöntemleri aracılığıyla şu
şekilde gerçekleştirmiştir (Wniner, 2009).
 nytimes.com ve nymag.com aracılığıyla web sitesi reklamları,
 Google ve Yahoo aracılığıyla arama motoru reklamları,
 Yeni ürünün ismiyle oluşturulmuş bir web sitesi aracılığıyla reklam,
 beautyaddict.blogspot.com ve blogdorfgoodman.blogspot.com aracılığıyla bloglar
üzerinden reklam, 62 Electronic Journal of Vocational Colleges-December/Aralık
2014
 VIP müşterilere gönderilen özel maillerle özel etkinliklerden haberdar edilmesi.
Company (2009)’nin çalışmasında reklamcıların sosyal ağ sitelerine dair muhtemel
değerledirmeleri şu şekildedir.
 Sosyal ağlarla daha fazla müşteriye ulaşılıp daha etkin iletişim kurma imkanına
sahip olunabilir.
 Yeni reklam uygulamaları değişimi kaçınılmaz kılar.
 Tek taraflı reklam anlayışındansa site üyelerinin katılımın sağlandığı iletişim temelli
bir reklam modeli sağlanması, reklamların etkinliğini artırır.
 Genelde yerel tonda reklamlar benimsenmelidir.
 Sosyal medyada reklamların ağızdan ağza yayılma oranı yüksek olduğundan,
mütevazi, sempatik ve dikkat çekici mesajlar gerektirir.
 Reklamlar değer katma odaklı olmalıdır.
37
 Sosyal ağların kişisel iletişim açısından güçlü yönleri reklamlarla desteklenmeli,
böylece reklamların etkili iletişimden payını alması sağlanmalıdır. dreamgrow.com
sitesinin yaptığı araştırmada 2011 yılında Amerika pazarında en çok ziyaret edilen
sosyal paylaşım sitelerinden ilki yüzde 65,15’lik pay ile Facebook olmuş ve bu alanda
daha önce üstünlüğü elinde bulunduran Myspace’i geride bırakmıştır. Ayrıca
Facebook’un A.B.D.’deki ziyaret trafiği Google’ın da üzerinde yer almakla birlikte
(Alabay, 2010), 2011 yılında elde ettiği gelirlerin yaklaşık %85’ini reklam gelirleri
oluşturmaktadır (marmaraweb.com). En çok ziyaret edilen ve kuruluşlu itibariyle
reklam uygulamalarına yer vermeyen bir sosyal ağ sitesi olarak Twitter da, büyüyen
reklam pastasından pay alabilmek için 2010 yılında reklam uygulamalarına yer
vermeye başlamıştır (blog.twitter.com). Şekil 1’de 2011 yılı itibariyle başlıca sosyal
ağların A.B.D’deki ziyaret trafiği gösterilmiştir. En çok ziyaret edilen sosyal ağ olan
Facebook’un ardından ikinci sırayı Twitter almakta, iş ve profesyonel yaşam odaklı
ağlardan Linkedin ise önemli bir ziyaretçi kitlesiyle üçüncü sırada yer almaktadır
(webrazzi.com). Facebook reklam uygulamalarına dair; NY Times ve Coca Cola’nın
marka isminin üyeler aracılığıyla Facebook kanallarında dolaşımını sağlayarak,
markaların sürekli göz önünde kalmasını hedefleyen çeşitli uygulamaları, Diesel’in
interaktif uygulamalar, videolar, mini oyunlar ve çeşitli sürprizlerden oluşan bir cazibe
alanı oluşturması (facebook.com) İsveç merkezli mobilya üreticisi Ikea’nın yeni açılan
mağazalarının tanıtımı için Facebook tabanlı uygulamalar geliştirmesi
(elmaaltshift.com) örnekleri verilebilir. İş dünyasına ve profesyonellere yönelik olarak
faaliyette bulunan ağlardan, en çok ziyaretçi sayısına sahip olan Linkedin’de ise,
banner kullanımı, özel uygulamalar, marka sayfaları, anketler, kullanıcılara doğrudan
mesaj gönderimi gibi pek çok reklam modeli, kullanıcıların dahil oldukları sektörler,
çalıştıkları pozisyonlar ve içinde bulundukları şirketlerin özellikleri göz önüne alınarak
kullanılmaktadır (sosyalmedya.com). Facebook, Twitter, Myspace vb. sosyal ağ
sitelerinde yer alan uygulamaların çoğunluğunun demografik ve ilgi seviyesine göre
bölümlendirilmiş olması, bu sitelerde yer alan reklamların işletmeden tüketiciye (B2C)
hedef kitlesine ulaşmada oldukça etkili olması sonucunu doğurmaktadır
(blog.klinik.com.tr). Profesyonel yaşam ve iş hayatı ile ilgili uygulamalarla ön plana
çıkan sosyal ağlar olarak, reklam faaliyetlerini kullanıcılara dair sektörel ve kurumsal
bilgiler ışığında gerçekleştirdiğinden; Linkedin vb. ağlar ise, işletmeden işletmeye
(B2B) reklamlar için oldukça etkili platformlar olarak tanımlanabilir (blog.klinik.com.tr).
38
Hacıefendioğlu (2011), sosyal paylaşım sitelerinin reklam ortamı olarak
kullanılmasıyla ilgili araştırmasında, sosyal paylaşım siteleri üyelerinin yayınlanan
reklamların içeriğine yüzde 75,8 oranında baktıkları ve yüzde 59,2 oranında reklama
konu olan ürünleri başkalarına tavsiye ettikleri görülmüştür.Sosyal paylaşım
sitelerinin geneli doğrultusunda elde edilen bu sonuç, gerek kişisel gerekse
profesyonel katılıma dayalı sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla gerçekleştirilen reklam
uygulamalarının etkinliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir (Hacıefendioğlu,
2011).
39
SONUÇ
Uluslararası ağ anlamına gelen internetin farklı imkânlarla farklı amaçlar için
kullanımı, bu ortamın yeni medya olma özelliğini artırmıştır. . Dolayısıyla medyanın
yeni medya olarak ifade edilmesi, iletişim sektöründeki gelişmelerle ilgilidir. Sosyal
medya geleneksel medyanın aksine sıfır maliyetle kullanılır, erişim imkânları daha
kolaydır, kullanım bakımından basitlik arz eder ve üzerinde değişimi kolay olduğunda
sabitlik söz konusu değildir. Sosyal medyanın hızlı geri bildirimi kullanıcı açısından
önemlidir. Öte yandan sosyal medyanın birtakım dezavantajları da bulunmaktadır.
Bunlardan biri çok hızlı yayılması sonucu takibinin ve kontrolünün zorlaşmasıdır.
Sosyal medya kavramı ele alındığında karşılaşılan diğer bir kavram ise sosyal
ağlardır. Sosyal ağlar, kitlelerle paylaşılması için kişinin kendi profilinin paylaşılmasını
zorunlu kılması sonucu kullanıcıların birbirlerinin profillerini eklemesine olanak
tanıyan ve sistemdeki her kişinin birbirini görmesini sağlayan web tabanlı hizmetler
olarak görülmektedir. Öte yandan sosyal ağlar, birbiriyle ilgili olan ve farklı grupları
içinde barındırabilen web ortamında bir grubu ifade etmektedir. Sosyal ağlar,
facebook gibi sosyal siteleri, fotoğraf paylaşım sitelerini, video paylaşım sitelerini,
iş sektörü için hazırlanmış profesyonel siteleri, blogları, wikileri vb. içermektedir.
Sosyal ağlar günlük hayatın niteliğini artırmakla beraber, kişilerin özel hayatlarını
deşifre etmesi nedeniyle eleştiri konusu olmaktadır. Ancak bu durum sosyal ağlara
olan ilgiyi azaltmamaktadır. Çünkü gençler artık zamanlarının çoğunu okul ortamları
yerine dijital ortamlarda geçirmektedirler. Bu dijital araçlar da günlük hayatın rutini
haline gelmektedir. Bu anlamda gençler mobil ulusun dönüştürücüsü ve taşıyıcısı
durumundadırlar. Öte yandan araştırmalar gençlerin gerçekte fazla seçeneklerinin
olmadığı ve bir şekilde dijital ortama bağlandıklarını göstermektedir
40
KAYNAKÇA
Sosyal Medya ; Vikipedi, Özgür Ansiklopedi
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_medya)
Yeni Medya ; Vikipedi, Özgür Ansiklopedi (https://tr.wikipedia.org/wiki/Yeni_medya)
Sosyal Ag ; Vikipedi, Özgür Ansiklopedi
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_a%C4%9F)
Daghan IRAK - Önür YAZICIÖĞLU ; Türkiye Ve Sosyal Medya
Hediyetüllah AYDENIZ; Medyayı Tanımak
Melda Cinman ŞIMIŞEK – Nürçay TURKÖĞLU; Medya Öküryazarlıgı
Birol ĞULNAR – Şükrü BALCI ; Yeni Medya ve Kültürleşen Toplüm
Anadolü Egitim Platformü ; Medya ve Iletişim
Filiz AYDÖĞAN ; Küresel Medya
Beter BURKE – Asa BRIĞĞS çev. Umit HUSREV ; Medyanın Toplümsal Tarihi
Ğüttenberg’ten Internet’e
Z. Beril Akıncı VURAL- Mikail BAT ; Yeni Bir Iletişim Örtamı Ölarak Sosyal Medya: Ege
Universitesi Iletişim Fakültesine Yonelik Bir Araştırma (http://joürnal.yasar.edü.tr/wpcontent/üploads/2012/08/3_BVüral_MBat.pdf)
Necla TEKTAŞ ; Universite Ögrencilerinin Sosyal Agları Küllanımlarına Yonelik Bir
Araştırma
(http://dergipark.ülakbim.gov.tr/üsakjhs/article/viewFile/5000039567/5000038453)
Mürat HAZAR ; Sosyal Medya Bagımlılıgı-Bir Alan Çalışması
(ilet.gazi.edü.tr/posts/download?id=13206)
Ögr. Ğor. Ali ULUSÖY - Ögr. Ğor. Müstafa BÖSTANCI ; Çocüklarda Sosyal Medya Küllanımı
Ve Ebeveyn Rolü (http://www.jasstüdies.com/Makaleler/1211690525_32%C3%96%C4%9Fr.%20Ğ%C3%B6r.%20Ali%20ULUSÖY-Müstafa%20BÖSTANCI.pdf)
Ğünay ERÖL - Azize HASSAN ; Ğençlerin Sosyal Medya Küllanımı Ve Sosyal Medya
Küllanımının Tatil Tercihlerine Etkisi
(http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi31_pdf/8digersosyalbilimler/erol_günay
_azizehassan.pdf)
Kenan ILI ; Sosyal Medya Örtam Ve Araçlarının Ögrenci Davranışlarına Etkisi
(http://www.openaccess.hacettepe.edü.tr:8080/xmlüi/bitstream/handle/11655/1796/
105fca91-5f67-4e62-8845-fdb13dd6b532.pdf?seqüence=1)
41
Sami Sonat ÖZDEMIR - Meltem ÖZDEMIR - Eray PÖLAT - Ramazan AKSÖY ; Sosyal Medya
Kavramı Ve Sosyal Ag Sitelerinde Yer Alan Önlıne Reklam Uygülamalarının Incelenmesi
(http://www.ejovoc.org/makaleler/aralik_2014/pdf/06.pdf)
Ayşegül Elif KARAĞULLE - Berk ÇAYCI ; Ag Toplümünda Sosyalleşme Ve Yabancılaşma
(http://acikerisim.ikü.edü.tr:8080/xmlüi/bitstream/handle/11413/1092/tojdac_v04i1
01.pdf?seqüence=1&isAllowed=y)
Yrd.Doç.Dr. Necmi Emel DİLMEN- Öğr.Gör. Sertaç ÖĞÜT ; “Yeni İletişim Ortamları ve
Etkileşim”e İletişimsel Bilişim Yaklaşımı
(http://www.ocelott.com/documents/papers/yeni_iletisim_ortamlari_ve_etkilesime_bilisim_ya
klasimi-ogut-dilmen-tr.pdf)
Yılmaz BARIŞ ; Sosyal Medya Nedir ? (http://sosyalmedyal.com/sosyal-medya-nedir/)
Yılmaz BARIŞ ; Sosyal Medyanın Ğelişimi Ve Ğelecegi
(http://blog.yilmazbaris.com/2013/03/sosyal-medyann-gelisimi-ve-gelecegi.html)
Müstafa Çagrı ĞUVEN ; En popüler 10 Sosyal Ag (https://onedio.com/haber/en-popüler10-sosyal-ag-408673)
Yrd. Doç. Dr. Fatma KAMİLOĞLU - Yrd. Doç. Dr. Özge U. YURTTAŞ ; Sosyal
Medyanın Bilgi Edinme ve Kişisel Gelişim Sürecine Katkısı ve Lise Öğrencileri
Üzerine Bir Alan Çalışması
(dergipark.ulakbim.gov.tr/gsuilet/article/download/5000080023/5000074275)
Hakan DEMİREL ; Sosyal Alemin Devleri ve Kurucuları
(http://www.hakandemirel.com.tr/sanal-alemin-devleri-ve-kuruculari)
42
Download