Sermaye Piyasası Hukuku PP

advertisement
Sermaye Piyasası Hukuku
Ders Notları
Kaynak: Tekin MEMİŞ/Gökçen TURAN,
Sermaye Piyasası Hukuku, Ankara 2015.
Sermaye Piyasası Hukukunun İlkeleri
1. Kamuyu Aydınlatma/Şeffaflık
Kamuyu aydınlatma ya da şeffaflık ilkesi,
sermaye piyasası hukukunun en temel
ilkelerinden biridir. Ancak şeffaf bir ortamda
yatırımcı özgür iradesiyle yatırıma karar
verebilir. Şeffaflık ilkesi, piyasaya katılanların
yapmak istediği işlemlerle ve bu işlemleri
gerçekleştireceği kimselerle ilgili bütün
bilgilerin kendisine sağlanmasını gerektirir.
Kamuyu aydınlatma ilkesi ile şeffaflık ilkesi
arasında bir ilişki olmasına karşın bu iki ilke aynı
değildir. Kamuyu aydınlatma, belirli bilgilerin
belirli formatlarda kamuya sunulmasını, şeffaflık
ise işlem yapanların ve işlemlerin görünebilir ve
anlaşılabilir olmasını gerektirir.
Şeffaflık ilkesinin amacı, yatırımcının yatırım
yapacağı sermaye piyasası araçlarının iyi ve kötü
yönlerini tanıyabilmesidir. Yatırımcı, önceden
edineceği bu bilgilerle kendisi için en elverişli ve
avantajlı yatırımı yapabilecektir.
Kamunun aydınlatılması bir defalık bilgi
vermekten ibaret değildir. Bu bilgi verme ve
aydınlatma süreklilik arz eder. Kamuyu
aydınlatma, değişik şekillerde halka açık
ortaklıklara getirilmiş sürekli bir yükümlülüktür.
Kamunun aydınlatılması için “Kamuyu Aydınlatma
Platformu” adı verilen özel bir platform
oluşturulmuştur. Halka açık ortaklıkların genel
kurul toplantılarının KAP’ta ilan edilmesi gerekir.
Borsaya kamuyu aydınlatma yükümlülüklerinin
yerine getirilmesine ilişkin görevler verilmiştir.
Bütün bu düzenlemeler kamuyu aydınlatma
ilkesinin SPK’ya yansımış özel görünümleridir.
2. Piyasanın Denetim ve Düzenlemeye Tabi
Olması
Sermaye piyasası hukukunda öne çıkan diğer bir
ilke, bağımsız bir idari otoriteye geniş
denetleme
ve
düzenleme
yetkisinin
tanınmasıdır. Bunun nedeni ise, yatırımcıyı
korumak için şeffaflık ya da kamuyu aydınlatma
ilkesi
önemli olmasına
karşın
yeterli
olmamasıdır. Çünkü bir kere yatırımını yapan bir
yatırımcı için artık şirketin kötü yönetimi ya da
ekonomik olarak kötü duruma düşmesi
hallerinde şeffaflık ya da kamuyu aydınlatma
ilkesi işe yaramaz.
Şeffaflık ilkesinin yetersizliğini gören kanun
koyucu, çok geniş yetkiler tanıdığı Kurul’u
sermaye piyasasını denetleme, düzenleme ve
müdahale yetkileri ile donatarak bu eksikliği
gidermeye çalışmıştır. Kurul, sermaye piyasasını
bütün
yönleriyle
düzenleyebilmektedir.
Sermaye Piyasası Kurulu bu anlamda bağımsız
idari otoritedir.
3. Sermaye Piyasası Faaliyetlerinin İzne Tabi
Olması
Sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunmak için
Kurul’un iznine ihtiyaç vardır. Sermaye piyasası
faaliyetleri, sermaye piyasası kurumlarının SPK
kapsamındaki faaliyetleri, yatırım hizmetleri ile
bunlara ek olarak yapılan yan hizmetlerdir.
Bunlara yatırım faaliyet ve hizmetlerinin izne
tabi olması, sermaye piyasası kurumlarının
kuruluşlarının izne tabi olması, borsaların,
merkezi saklama ve takas kuruluşlarının
kurulmasının izne bağlı olması örnek olarak
verilebilir.
Sermaye piyasası faaliyetlerinin izne tabi
kılınmasının nedeni, ehliyetsiz kişi ve
kuruluşların piyasada faaliyet göstererek
yatırımcıları aldatmalarının önüne geçmek,
yatırım faaliyet hizmetlerinin belirli bir kalite
ve uzmanlık düzeyinde, mevzuata uygun olarak
ve sorumluluk hükümleri altında yürütülmesini
sağlamaktır.
4. Yatırımcının Tazmini
Sermaye piyasasının genel amaçlarından biri de
yatırımcının korunmasıdır. Bu nedenle sermaye
piyasası mevzuatında birçok düzenleme
bulunmaktadır. Ancak bütün önleyici tedbirlerin
işe yaramadığı ve yatırımcının zarara uğradığı
belli hallerde bu zararın bir ölçüde karşılanması
için bir merkez ve ayrıca bir fon kurulmuştur. Bu
merkezin adı Yatırımcı Tazmin Merkezi’dir. Bu
merkezin asıl amacı, yatırımcının belirli şartlar
altındaki zararlarının karşılanarak, sermaye
piyasasına olan güvenin korunmasıdır.
Yatırım kuruluşlarının sermaye piyasası
faaliyetlerinden kaynaklanan nakit ödeme veya
sermaye
piyasası
araçlarını
teslim
yükümlülüklerini yerine getirmediği ya da kısa
sürede yerine getiremeyeceğini tespit etmesi
halinde Kurul 3 ay içinde yatırımcıları tazmin
kararı alabilir. Sadece ödeme yetersizliği ya da
sermaye piyasası araçlarını teslim yükümünde
gecikilmesi, yatırımcıların tazmini için yeterli
değildir. Merkez’den bir talepte bulunulabilmesi
için aynı zamanda söz konusu yatırım kuruluşu
hakkında Kurul tarafından yatırımcıları tazmin
kararı verilmelidir.
Yatırım
kuruluşlarının
Yatırımcı
Tazmin
Merkezi’ne katılması zorunludur. Yatırım
tazmininden her bir hak sahibi yatırımcı, azami
yüz bin Türk Lirası tazminat alabilir. Bu sınır,
hesap sayısı, türü ve para birimine
bakılmaksızın, bir yatırımcının aynı kuruluştan
olan taleplerinin tümünü kapsar. Yatırımcının
zararı, yazılı talep üzerine 3 ayda ödenmek
zorundadır. Zorunlu hallerde bu süre 3 ay daha
uzatılabilir. Yatırımcının tazminat talebi, yatırım
tazmin kararının ilanından itibaren bir yıl içinde
zamanaşımına uğrar.
5. Kurumsal Yönetim
Kurumsal yönetim, sorumluluk, hesap
verilebilirlik, şeffaflık ve adil olmak gibi etik
kavramları öne çıkaran ve ilke haline getiren
yönetim biçimidir. Tüm çıkar gruplarına eşit
muamele yapılması, bilgilerin hissedarlarla ve
ortaklarla eşit olarak paylaşılması, yürütülen
faaliyetlerin hesabının verilebilmesi ve toplum
değerlerini yansıtan kurallara saygılı olunması
kurumsal yönetimin temel prensipleridir.
Kurumsal yönetimin çıkış nedeni, şirketlerin
yönetiminin karmaşıklaşması ile pay sahibi ile
yönetim
arasındaki
yabancılaşmanın
engellenmesidir. Kurumsal yönetim ilkeleri
şirket katılımcıları arasındaki ilişkileri çeşitli
kurallara bağlar. Kurumsal yönetim ilkelerinin
büyük çoğunluğu yönetim kuruluna ilişkindir.
Kurumsal yönetim anlamında kabul gören
ilkeler ŞEFFAFLIK, HESAP VERİLEBİLİRLİK,
SORUMLULUK VE ADİLLİKTİR.
ADİLLİK, şirket yönetiminin bütün hak
sahiplerine karşı eşit davranmasını ifade eder.
İlke azınlık hissedarlar ve yabancı ortaklar da
dahil olmak üzere bütün ortakların haklarının
korunmasını gerektirir. Kurumsal yönetimin
gereği, azlık-çokluk gözetilmeksizin hissedarlık
haklarının korunması ve bu hakların
kullanılabilmesi ve kolaylaştırılmasıdır.
SORUMLULUK, şirket yönetiminin tüzel kişilik
adına yaptığı tüm faaliyetlerin ilgili mevzuata,
esas sözleşmeye, şirket içi düzenlemelere,
toplumsal ve etik değerlere uygunluğunu ve
bunun denetlenmesini ifade eder. Görevden
kaynaklanan yükümlülüklere tam bağlılığı ve
bunları gereği gibi yerine getirmeyi ifade eder.
ŞEFFAFLIK, ticari sır niteliğindeki ve henüz
kamuya açıklanmamış bilgiler hariç olmak üzere,
şirket ile ilgili finansal ve finansal olmayan
bilgilerin
zamanında,
doğru,
eksiksiz,
anlaşılabilir, yorumlanabilir, düşük maliyetle
kolay
erişilebilir
bir
şekilde
kamuya
duyurulmasıdır.
HESAP VERİLEBİLİRLİK, yönetim kurulu
üyelerinin esas itibariyle anonim şirket tüzel
kişiliğine ve dolayısıyla pay sahiplerine karşı
olan hesap verme zorunluluğunu ifade
etmektedir. Hesap verilebilirlik yönetimin,
şeffaflığına,
doğruluğuna,
kararların
açıklanabilirliğine, kararların bir haklı sebebi,
adil temeli olduğuna gönderme yapmaktadır.
Sermaye Piyasasının İşleyişi
Sermaye piyasasının işleyişi, en basit anlatımıyla,
şirketlerin finansman ihtiyacı nedeniyle,
doğrudan finansman yolunu tercih edip,
sermaye piyasası araçları çıkarmaları, bunların
yatırımcılar tarafından satın alınması ve
sonrasında bu araçların alım satım yoluyla
piyasada tedavül etmesine dayanır.
Sermaye piyasası araçlarının ihracında satışın
konusu, ikinci el piyasada da tedavül edebilen
finansal enstrümanlardır. Örneğin paylar,
borçlanma araçları, yatırım fonu katılım belgeleri,
türev araçlar gibi. Finansal enstrümanların alım
satımında alıcının beklentisi getiri elde etmek ve
nihayetinde güvenilir bir yatırım yapmaktır.
Alıcının beklentilerinin gerçekçi ve alım kararının
doğru bir karar olup olmadığı genellikle ihraççının
kârlılığı ve mali yapısının güçlülüğüne bağlıdır. Bu
nedenle finansal araçların alım satımında tetkik
ve analiz edilecek olan aslında ihraççının
durumudur.
Yatırımcı ise ihraççı hakkında gerekli araştırma ve
incelemeyi, ancak ihraççının kendisi ile ilgili
kamuya açıkladığı bilgiler yardımıyla yapabilir. Bu
nedenle sermaye piyasasında kamuya açıklanan
bilgilerin gerçeği yansıtması, yanlış, yanıltıcı ya
da eksik olmaması önem taşımaktadır.
Sermaye piyasasının işleyişi güven esasına
dayanır.
Sermaye piyasası aracını çıkaran şirket ya da
kuruluş, ihraççı sıfatını kazanmakta ve bu sıfatın
getirdiği belli kurallara tabi olmaktadır. Anonim
şirketlerin pay ihraçlarında, ihraç edilen payların
halka arz yoluyla satılması söz konusu ise, bu
durumda şirket halka açık hale gelmekte ve
halka açık olmanın getirdiği avantajların yanında,
ek yükümlülükler ve kurallara tabi olmakta,
ayrıca Kurul’un gözetimi altına girmektedir.
Yatırım kuruluşları, satış işlemine aracılık etmeleri
nedeniyle yatırımcı ile ihraççı arasındaki ilişkiye
katılmakta, ilişkinin tarafı haline gelmektedir.
Özellikle halka arz yoluyla gerçekleşen ihraçlarda,
sürecin taşıdığı teknik özellikler ve uzmanlık
gerektirmesi nedeniyle aracı kuruluş yardımı
zorunlu hale gelmektedir.
Gerek Kurul’a başvuru öncesindeki aşamaların
tamamlanması ve başvuru belgelerinin özellikle
izahnamenin hazırlanması, gerek talep toplama,
fiyatın tespiti ve satış ile satılan sermaye piyasası
araçlarının alıcılara teslimi gibi teknik safhalar,
ihraççının aracı kuruluştan alacağı yüklenim
hizmeti sayesinde usulüne uygun ve hızlı bir
şekilde yürümektedir.
Yatırım kuruluşları sadece birinci el piyasa
dediğimiz ihraççıların çıkardığı araçların
yatırımcılara satıldığı ilk aşamada değil, bu
araçların yatırımcılar arasında el değiştirdiği
ikinci el piyasada da aracılık fonksiyonu
üstlenirler. Bu durumda yatırım kuruluşları
hem ihraççı hem yatırımcı için aracılık
faaliyetinde bulunabilmektedir.
İhraççılar tarafından çıkarılan sermaye piyasası
araçlarının organize bir piyasada ve sıkı kurallar
dahilinde el değiştirmesi Borsa yoluyla gerçekleşir.
Yatırım kuruluşları borsada gerçekleşecek
işlemlere aracılık edebilmek için borsaya üye
olurlar. Organize piyasalar olarak nitelenen
borsalar, şirket paylarına likidite sağlaması,
borsada oluşan fiyatın payların piyasa değeri
hakkında benimsenen bir gösterge sunması, halka
açılmayı teşvik etmesi, piyasaya derinlik
kazandırması gibi birçok yönden sermaye
piyasalarının gelişimi ve büyümesinde önemli rol
oynarlar.
Bunun yanı sıra borsada gerçekleşen alım
satım işlemlerinin tasfiyesini gerçekleştiren
takas kuruluşu da borsa işlemlerinin önemli
bir tarafını oluşturur ve borsa ile arasında
yakın bir organik bağ bulunur.
Yatırım kuruluşlarına, bir kamu tüzel kişisi
niteliğinde olan Türkiye Sermaye Piyasaları
Birliği’ne (TSPB) üye olma zorunluluğu da
getirilmiştir. Birlik aynı zamanda meslek etiğini
ve kurallarını belirleyerek, kuruluşların haksız
rekabet teşkil eden davranışlardan kaçınmasını
sağlayarak ve gerektiğinde de disiplin cezaları
uygulayarak piyasanın işleyişine katkı sağlar.
Paylarını halka arz ederek halka açık hale gelen
anonim şirketler, mali tablo ve raporlarını
bağımsız denetimden geçirmek ve bağımsız
denetimden geçmiş finansal tablolarını
periyodik
olarak
kamuya
açıklamakla
yükümlüdürler. Bu çerçevede lisanslı bağımsız
denetim kuruluşu ile ihraççı/HAAO arasında bir
ilişki
kurulmaktadır.
Bağımsız
denetim
kuruluşları, lisanslarını
Kamu Gözetimi,
Muhasebe
ve
Denetim
Standartları
Kurumu’ndan alır.
Mevzuatın, beli bir işlemle ilgili olarak işleme konu
varlıkların gerçek değerinin uzman bir kuruluş
tarafından tespit edilmesini şart koştuğu hallerde,
ihraççı/HAAO ile değerleme kuruluşu arasında
sözleşmesel bir ilişki kurulmaktadır.
İhraççı/HAAO’nun etkileşim içinde bulunduğu
diğer bir kuruluş derecelendirme kuruluşlarıdır.
Derecelendirme kuruluşları, ihraççı ve ihraç edilen
sermaye piyasası araçlarını önceden açıklanmış
belli kriterlere göre derecelendirerek, gerek
bireysel gerek kurumsal yatırımcılar için piyasa
analizinde faydalı olacak gösterge niteliğinde not
verirler.
Özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olan Merkezi
Kayıt Kuruluşu’nun işlevi sermaye piyasası
araçlarının kaydileştirilmesidir. Kural olarak
sermaye
piyasası
araçlarının
senede
bağlanmaksızın elektronik ortamda kayden ihracı
esastır. Bu esasa bağlı olarak artık ihraç edilen
menkul kıymetlerin fiziken basılması ve
saklanması söz konusu olmayıp, hepsi MKK’nın
tuttuğu merkezi kayıt sistemi üzerinde kaydi
olarak ihraç ve halka arz edilmektedir.
Kaydileştirme
düzenlemeleri
yürürlüğe
girmeden önce çıkarılmış ve kıymetli evraka
bağlanmış senetler de kaydileştirilir ve
senetlerin fiziki nüshaları imha edilir. Sermaye
piyasası araçlarının kaydileştirilmesine ilişkin
işlemleri gerçekleştirmek, kaydileştirilen bu
araçları ve bunlara bağlı hakları, elektronik
ortamda, üyeler ve hak sahipleri itibariyle
kayden izleme, kaydileştirilen araçların merkezi
saklamasını yapma görevi MKK’ya verilmiştir.
Sermaye piyasasının işleyişinin düzenli bir
şekilde gerçekleşmesi ve piyasadaki güven,
şeffaflık ve istikrarın korunması, yatırımcıların
adil ve eşit koşullara dayalı bir ortamda işlem
yapabilmeleri ve haksızlığa uğramamaları
için bir gözetleyici ve denetleyici otoriteye
ihtiyaç vardır. Türk sermaye piyasasında bu
görev Sermaye Piyasası Kurulu’na verilmiştir.
Özetle sermaye piyasasının işleyiş safhaları:
1. Sermaye piyasası araçlarının ihracı(birinci el piyasa
işlemleri/halka arz
2. İhraç edilen araçların organize piyasalarda el
değiştirmesi (ikinci el piyasa işlemleri/borsada işlem
görme)
3. İhraç edilen araçların kaydileştirilmesi ve saklanması
4. İhraç sırasında ve sonrasında araç ve ihraççı ile ilgili
bilgilerin yatırımcılara hızlı, eşit ve doğru şekilde
ulaştırılması (kamuyu aydınlatma)
5. Yatırımcıların yatırım kuruluşunun yükümlülüklerini
yerine getirmemesi nedeniyle uğradıkları zararlarının
belirli bir kısmının bu amaçla kurulan fondan tazmin
edilmesi
6. Yetkili kamu otoritesinin tüm piyasayı düzenlemesi ve
denetlemesi
Sermaye Piyasası Araçlarının İhracı ve
Halka Arz
1. İhraç
Kelime olarak çıkarma, dışarıya atma, yurtdışına
mal satma anlamlarına gelen ihraç (emmision),
sermaye piyasasına özgü teknik bir terim olarak,
sermaye piyasası araçlarının, özelikle anonim
şirketler tarafından çıkarılıp, halka arz edilerek
veya halka arz edilmeksizin satışını ifade eder.
Sermaye piyasası aracı ihraç edenler ihraççı
sıfatını kazanırlar.
İhraç ve halka arz, şirketlerin yatırım maliyetlerini
halktan para toplayarak karşılamasının, bir
yönüyle de halkın birikimlerinin şirketlere
aktarılabilmesinin
bir
yoludur.
Sermaye
piyasasının temeli aslında ihraca dayanır. Bir
şirketin menkul kıymet adı verilen değerlerini
piyasaya sürerek sermaye ya da kaynak elde etme
işlemi temel amaçtır.
İhraç, tamamen birinci el piyasalarını ilgilendiren
bir işlem olup, sermaye piyasası araçlarının ihdas
edilmesi ve birinci el piyasalarında satılması
sürecini ifade eder.
İhracın nasıl yapılacağı, nasıl düzenleneceği ve
en önemlisi nasıl denetleneceği konusunda farklı
iki temel sistem vardır. Bunlar izin sistemi ve
kamuyu aydınlatma sistemidir. Bizim hukuk
sistemimizde, SPK’da benimsenen sistem
kamuyu aydınlatma sistemidir.
İzin Sistemi
Sermaye piyasası araçlarının ihraç edilmeye layık
olup olmadığına idarenin karar verdiği, bu
bağlamda ihracın idarenin iznine tabi olduğu
sisteme izin sistemi denir. SPK ilk kabul
edildiğinde ihraç bakımından izin sistemi
geçerliydi.
Kamuyu Aydınlatma Sistemi
Bu sistemde yetkili kamu otoritesinin görev ve
yetkisi ihraççı ve ihraç edilen araçlarla ilgili
yatırımcıların karar vermesi için önemli tüm
bilgilerin eksiksiz olarak kamuya duyurulmasını
sağlamakla sınırlı olup, yatırım kararı ve riski
kendisine ait olmak üzere yeterli şekilde
aydınlatılan yatırımcıya bırakılmaktadır.
Kamuyu aydınlatma sistemi, Eski SPK’da 1992
yılında yapılan bir değişiklikle Türkiye’de de kabul
edilmiştir. Yeni SPK’da da bu sistem devam
etmektedir.
2. Halka Arz
Sermaye piyasasının temel amaçlarından biri
de, sermayenin tabana yayılması olup, bu
amaç halka arz yoluyla gerçekleştirilir. Bu
nedenle halka arz kavramı, sermaye piyasası
düzenlemelerinde ihraç kavramı kadar
öneme sahiptir.
Halka arz sayesinde geniş halk kitleleri büyük
ortaklıkların sermayesine katılarak pay sahibi
olabilmekte, böylece küçük tasarruflar bir araya
gelerek
önemli
yatırım
harcamalarının
finansmanında kullanılabilmektedir. Bu nedenle
halka arz, tüm dünya ülkelerinde ülke
ekonomisine olumlu katkıları nedeniyle,
yaygınlaşması teşvik edilen bir finansman
metodudur. Hatta devletler de özelleştirme
uygulamalarını halka arz yoluyla gerçekleştirmeyi
tercih etmektedirler.
Halka arz, şirketlere sadece ucuz finansman
sağlamakla kalmayıp, bunun dışında payların
borsada işlem görmesi sayesinde şirkete
kredibilite, tanıtım ve kurumsallaşma; pay
sahiplerine de likidite imkanı sağlamaktadır.
Ayrıca halka açık hale gelmenin şirkete getirdiği
ilave
yükümlülüklerin
pay
sahiplerinin
korunmasına hizmet etmesi, halka arzın diğer
bir önemli işlevi olarak sayılabilir.
Halka arz, SPK’da sermaye piyasası araçlarının
satın alınması için her türlü yoldan yapılan genel
bir çağrıyı ve bu çağrı devamında gerçekleştirilen
satış olarak tanımlanmaktadır. SPK, sermaye
piyasası araçlarının satın alınması için her türlü
yolla yapılan çağrıdan bahsetmektedir. Bu
nedenle çağrının şekli, halka arzda önemli
değildir. Çağrı yazılı olabileceği gibi sözlü de
olabilir. Çağrının yapıldığı mecra da önemli
değildir. Çağrı elektronik ortamda da yapılabilir.
Çağrının sadece belirli bir kişi ya da kişilere
yöneltilmesi, halka arz olarak kabul edilemez.
Örneğin sermaye artırımına giden bir anonim
şirketin pay sahiplerine rüçhan hakkı
kapsamında pay senetlerini satması halka arz
olarak nitelendirilemez. Belirsiz sayıda ve birbiri
ile ilişkisi olmayan kimselere yapılan çağrı halka
arz olarak kabul edilir.
Halka arzın nerede gerçekleştiği de önemli
değildir. Yurt içindeki çağrı ve satışlar halka arz
sayılacağı gibi yurt dışında yapılan çağrı ve
satışlar da halka arz sayılır.
SPK, halka arzda bir de sayıya bakarak kabulü
öngörmüştür. Buna göre, halka arz gerçekleşmese
bile ortak sayısı 500’ü geçen şirketlerin payları
halka arz olunmuş sayılacaktır.
SPK m. 16’da yer alan ortak sayısının 500’ü
geçmesi halinde halka arzın gerçekleşmiş
sayılacağına dair hükmün aksi kararlaştırılamaz.
Bazı hallerde Kurul tarafından ortak sayısı 500’ü
geçmiş olsa bile bu şirketler, bilanço ve sermaye
büyüklüğü, faaliyetlerinin devamlılığı, ortak
olmanın çeşitli kriterlerle sınırlandığı ya da
sermayenin ortaklar arasındaki dağılımına
bakılarak resen ya da talep üzerine SPK’dan
kaynaklanan bazı yükümlülüklerden kısmen ya
da tamamen muaf tutulabilmekte; bazı hallerde
SPK kapsamından tamamen çıkarılabilmektedir.
SPK m. 33/4’de ortaklık iradesi olmaksızın
gerçekleşen
halka
açıklık
statüsünün
değiştirilebilmesi için ortaklığa yeni bir imkan
getirilmiştir. Buna göre pay sahibi sayısı
nedeniyle halka açık sayılan ortaklıklardan,
paylarının
borsada
işlem
görmesini
istemeyenler, alınacak bir genel kurul kararı ile
SPK kapsamından çıkabilecektir.
Download