Parkinson Hastalığı Derneği

advertisement
“PARKİNSON HASTALIĞINDA
GEREĞİNDEN FAZLA ÇALIŞAN
BEYİN HÜCRESİ TOPLULUKLARI
(ÇEKİRDEKLER) VARDIR.”
Bu hücre gruplarının fazla çalışmasının engellenmesi hastalığın
bir çok belirtisini düzeltir.
Hücre gruplarının fazla çalışmasının
engellenmesi iki yolla olur:
Yakma
PARKİNSON
HASTALIĞININ
Parkinson hastalığında
cerrahi tedavi cerrahi tedavi
hangi hastalarda yararlı olur?
·
Bir iyi bir kötü olma nedeniyle zor durumda olan hastalar
(doz sonu kötüleşmesi)
Fazla çalışan hücre grubunun içine bir elektrod sokulur ve ucu
ısıtılıp yakılır. Bu yöntem çift taraflı uygulandığında bunama ve
·
konuşma zorluğuna yol açtığından hep tek taraflı uygulanır. Diğer
durumda olan hastalar
İlaca bağlı istemsiz hareketler (diskinezi) nedeniyle zor
yönteme göre ucuz, kolay ve kısadır.
Beyin pili (derin beyin stimülasyonu (DBS))
Fazla çalışan hücre gruplarının içine devamlı elektrik veren bir
kablo yerleştirilir, kablonun bataryası (pil) genellikle köprücük
kemiğinin altına takılır.
·
Belirtileri tek taraflı hastalar için genellikle yakma, çift taraflı
hastalar için genellikle beyin pili tedavisi tercih edilir.
·
Parkinson hastalığında cerrahi tedavi her hasta için uygun
değildir.
·
Titreme nedeniyle zor durumda olan hastalar
·
Parkinson ilaçlarını yan etkileri nedeniyle uygun şekilde
kullanamayan hastalar (bulantı, diskinezi, uyanıkken hayal görme,
aşırı kuşkuculuk, vb.)
·
**ameliyat kararı vermeden önce parkinson hastalığı
tedavisinde deneyimli bir nöroloji uzmanının önerileriyle en
uygun ilaç tedavisinin alındığında emin olunmalıdır**
CERRAHİ
TEDAVİSİ
Beyin pili ameliyatı
parkinson hastalığının
hangi belirtilerini düzeltmez?
Bunama, yürüme bozukluğu, konuşma bozukluğu. Genel bir kural
olarak sadece levodopa (l-dopa) adlı ilaçla kısa süre düzelen
belirtiler uzun süreli düzelir.
Beyin pili ameliyatı 65-70 yaşından sonra daha az etkilidir.
Beyin pili ameliyatının
riski nedir?
Yan etkiler hastaneden hastaneye çok değişkenlik göstermektedir
(%5-30 sıklığında).
Ameliyat olmayı planladığınız doktorla kendi yan etki oranını
tartışınız. Ameliyatı yapacak olan beyin cerrahının bu konuda
deneyimli olması yan etki oranı için en önemli etkendir.
Beyin pili ameliyatının
yan etkileri (komplikasyonları)
nelerdir?
Mikrop kapma (sıklıkla pilin çıkarılması gerekir)
Beyin kanaması (sıklıkla küçük ve iz bırakmadan iyileşen
kanamalardır, ancak nadiren felce yol açabilir)
Pilin cilt altında kayması, kabloların çıkması, kopması.
Konuşma zorluğu (konuşma akıcılığında bozulma ve ses
kısıklığı)
Yürüme zorluğu
Nadiren depresyon, içe kapanma, dürtü kontrol bozukluğu,
ardışık akıl yürütme zorlukları gibi davranışsal yan etkiler
Ameliyat bir ekip tarafından planlanmalı, ekipte en az bir beyin
cerrahı (nöroşirurjiyen), bir nöroloji uzmanı bulunmalıdır.
Fizyoterapist, psikolog, elektrofizyologların ekipte bulunması
kaliteyi arttırır.
Ameliyat nedeniyle hastayı kaybetme (ölüm) olasılığı son derece
düşüktür (%1'in altında), ancak yukarıda bildirilen oranlarda
sorunlarla karşılaşılabilir.
Beyin pili ameliyatından sonra
ortaya çıkabilir.
Parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan hiç bir ameliyat
hastalığı tamamen ortadan kaldırmaz. Hastaların hemen
hepsi ameliyattan sonra da parkinson ilaçları kullanmaya
devam eder.
Bilimsel
ne kadar iyileşilir?
çalışmalar
gereksiniminin
hastalık
belirtilerinin
%50,
ilaç
%80 azaldığını göstermektedir. Bu oranlar her
hasta için bireysel değişkenlik gösterir.
Beyin pili ameliyatından sonra
yapılır?
neler
Ameliyattan sonra parkinson ilaçlarının ve beyin pilinin
ayarlanması gerekir. Bu iş nöroloji uzmanı tarafından yapılır ve en
iyi sonucu almak 3-6 ay sürebilir.
Giyinme
Kolay giyilebilecek kıyafetler seçin. Giysilerde düğme yerine
yapışan bant, kopça veya çıtçıt yeğleyin. Sırttan bağlanan veya
baştan geçirilen giysilerden çok, önden kapanan gömlek, ceket ve
elbiseler daha kullanışlıdır.
viruslar
Gerekli giysilerinizi yatağınızın üzerine yerleştirin, oturarak
giyinin. Özellikle pantolon giyerken tek ayak üzerinde durma
viruslar
zorunluluğu düşmeye zemin hazırlayabilir. Kıyafetlerinizi önce
hastalığın daha şiddetli olduğu taraftan giyip, sonra nispeten
esnek olan kol ve bacağınızdan devam edin.
Evde terlik yerine bantlı ayakkabılar size güvenli
yürüyüş sağlar.
PARKİNSON
Dengenizi
korumak için
yapabilecekleriniz
cerrahi tedavi
Ayakta dururken ayaklarınızı yan yana değil, omuz
açıklığınız kadar aralık tutun.
İki elinizde birer nesne taşımayın, bir eliniz daima serbet
Evde
düşme riskini azaltacak
önlemler
Yerde serbest kablo bırakmayın, duvara sabitleyin.
Halıların sabit olmasına, kaymamasına özen gösterin.
Banyoda küvet veya duş kabininin dış ve iç kısmında
tutunma yerleri hazırlayın, zemine kaydırmaz bantlar
yapıştırın.
Mutfakta lavabo ve fırın önünde kaymaz paspas
bulundurun, yere dökülen damlaları hemen silin.
Ev ortamı gündüz ve gece yeterli aydınlanmış olmalıdır.
Gerekirse koridorlar ve banyoda kendiliğinden açılan
ışıklandırma sağlayın.
Eşyaları birbirlerinden mesafeli yerleştirin. Geniş alanlarda
donma sorununuz azalır.
olsun. Aşırı ağır yük (5 kg.dan fazla) kaldırmayın.
Parkinson hastalığında yürürken kol salınımı azalmıştır.
Bilinçli olarak kollarınızı öne ve arkaya sallandırarak
yürümeniz dengenizi arttırır.
Yürürken adımlarınıza odaklanmalısınız, yürürken önünüze
değil, ileri doğru bakmanız, çevreyi incelememeniz düşmeyi
önler.
Yürürken ani duraksama (donma) probleminiz varsa, bu
durumlarda önünüzdeki bir çizginin üzerinden atlayarak
veya hayali bir engeli aşar gibi adımınızı yüksekten atarak
yürümeyi tekrar başlatabilirsiniz .
Dengenizi korumakta zorlanıyor hatta zaman zaman
düşüyorsanız, doktorunuza danışarak baston ve şikayetiniz
arttığında yürüteç kullanmaya başlamalısınız.
HASTALARI İÇİN
HAYATI KOLAYLAŞTIRACAK
BAZI PRATİK ÖNERİLER
Beslenme
Parkinson hastalığının
özel bir diyeti bulunmamaktadır.
Tahıl, sebze, meyve ağırlıklı, orta miktarda protein ve düşük yağ
içeren beslenme önerilmektedir. Ancak beslenmede dikkat
edilmesi gereken noktalar vardır. Levodopa içeren ilaç
kullananlar, ilacın kana ve beyne yeterince geçebilmesi için
haplarını yemekten 30 dakika önce veya 1 saat sonra gibi midenin
boş olduğu zamanlarda almalıdırlar.
Levodopa içermeyen Parkinson ilaçları için aç veya tok içilmesi
gibi bir kural yoktur. Ancak ilaç bulantıya neden oluyorsa bir iki
lokma yiyecek ile birlikte veya yemek sonrası alınması önerilir.
Bakla yemenin Parkinson hastalığına iyi geldiğine ilişkin yaygın bir
kanı vardır. Bakla levodopa içeren bir bitkidir. Hasta levodopa
temelli ilaç kullanmakta iken fazla bakla tüketirse, gıdanın
kapsamındaki etken madde de beyne ulaşacağından vücutta
istemsiz hareketlerle birlikte, hayal görme, şüphecilik gibi
psikiyatik belirtiler ortaya çıkabilir. Yenilen bakladaki levodopa
miktarı ölçülemediğinden hastaların aşırı doz etkilerine maruz
kalma riski yüksektir. Bu nedenle baklanın Parkinson hastalığında
koruyucu bir diyet olmadığını, hatta yan etkilere yol açabileceğini
hatırlatmak isteriz. Söz konusu ilaçları kullanmayanlarda bakla
yukarıda belirtilen olumsuz etkilere neden olmayabilir.
Parkinson hastalığına ve tedavide kullanılan ilaçlara bağlı olarak
barsak hareketleri yavaşlar, bu nedenle hastaların büyük
çoğunluğu kabızlık sorunu yaşarlar. Egzersiz yapmak, barsak
içeriğini yumuşatmak üzere günde en az sekiz bardak (2 litre) sıvı
tüketmek, öğünlere çiğ sebze meyve ve yulaf gevreği gibi bol lifli
gıdalar eklemek kolaylıkla uygulanabilecek yöntemlerdir.
Bazı hastalar yemek sonrası baş dönmesi ve halsizlik
hissedebilirler. Bu durum yemek sonrası hipotansiyonuna (kan
basıncında düşüşe) bağlı olabilir. Az sayıda, büyük miktarlar
yerine, günde 5-6 öğün, küçük porsiyonlarla beslenmek bu
sorunu ortadan kaldırabilir.
Parkinson hastalığında yüksek kalori alımına
rağmen kilo kaybı yaygın bir sorundur. Titreme
nedeniyle kalori kaybı artmıştır. Koku
duyusunun azalması, bulantı gibi nedenlerle
iştah azalabilir. Beyinde kilo kaybının kontrolü
bozulmuştur, metabolizma hızı artmıştır.
Kollarda takatsizlik, çiğneme ve yutma zorluğu
yeme hızını yavaşlatır, çoğu kez yemek bitmeden
öğünü sonlandırırlar. Tüm bu nedenler
hastaların giderek zayıflamalarına yol açar.
Beslenmede tüm gıda grupları yer almalıdır.
Vücut ağırlığının her kilogramı için günde 25-30
kalori yeterlidir, ancak diskinezisi olanlarda
günlük kalori arttırılmalıdır. Demir ve B6
vitamini ilaç emilimini bozar, bu nedenle farklı
saatlerde verilmelidir. İştah kaybı olan hastaların
az miktarda gıdayı sık öğünlerde tüketmelerini
öneriyoruz.
Parkinson hastalığında iştah kaybı, tedavinin bulantı yan
etkisinden kaynaklanabileceği gibi depresyon habercisi de
olabilir. Bu durumu kısa sürede doktorunuza bildiriniz.
İstirahat
Yorgunluk Parkinson hastalığına eşlik edebilen ve yaşam kalitesini
olumsuz etkileyen bir unsurdur. Parkinson hastası günü programlı
yaşamalı ve mutlaka egzersize zaman ayırmalıdır. Günde en az bir
istirahat dönemi olmalıdır. Bunun dışında bir işe başlarken veya
işin bitiminde ya da her ikisinde dinlenebilirler.
Enerjinizi tasarruflu kullanmak daha üretken olmanıza yardım
eder. Fiziksel kapasitenize göre belirleyeceğiniz işlerinizi, birer
birer yapmanızı aynı anda iki işe yetişmeye çalışmamanızı
öneririz. Yardımcı gereçlerden yararlanmak da yorgunluğunuzu
azaltacaktır.
Gen tedavileri
ve
Parkinson hastalığı
Moleküler biyolojideki gelişmeler sayesinde en küçük canlılar
olan virüslerin genetik yapısı değiştirilerek istenen maddeleri
üretmeleri şeklinde programlanabilmeleri mümkün hale
gelmiştir. Parkinson hastalığında “taşıyıcı viruslar” (viral vektör)
adı verilen genetik olarak değiştirilmiş bu virüsler beyine
nakledildiği çalışmalar üç temel hedef gözetilerek
yürütülmektedir. Birinci hedef beyinde dopamin yapımını
artıracak bazı enzimlerin bu virüslerce sağlanması olup şu an için
bu yöntemin çok etkili olmadığı düşünülmektedir. İkinci hedef
beyinde fazla çalışan hareket ile ilgili bazı bölgelerin nakledilen
virüslerin ürettiği bazı maddelerle susturulması ya da
engellenmesidir.
Bu yöntem etkinlik konusunda kanıt beklemektedir. Üçüncüsü ve
en çok gelecek vadeden ise beyne viral vektörler aracılığı ile sinir
hücrelerinin yaşamlarını uzatacak, onları hücre ölümünden
koruyacak nörotrofik faktör adı verilen maddeleri sağlayan
genlerin aktarımıdır.
Oldukça zahmetli ve araştırılması yıllar süren bu yöntemler ve
benzerleri ile ilgili hem hayvan deneyleri hem insan çalışmaları
sürmektedir.
Parkinson hastalığı
ve
Aşı çalışmaları
Parkinson hastalığında temel sorun beyin hücrelerinde ve
özellikle de dopamin hücrelerinde alfa-sinüklein isimli bir
proteinin birikmesidir. Bu proteinin beyinden temizlenmesi ile
Parkinson hastalığının yavaşlatılabileceği veya durdurulabileceği
öngörülmektedir. Parkinson aşısında amaç alfa-sinüklein
proteinine karşı aşılama ile bu proteine karşı vücudun savunma
maddeleri (antikor) geliştirmesini, bu sayede beyinde biriken
alfa-sinüklein
maddesinin
beyinden
uzaklaştırılmasını
sağlamaktır. Bu amaçla ilk geliştirilen aşı “PD01” bir çok deneysel
çalışmadan geçirildikten sonra Parkinson hastalarındaki ilk klinik
araştırması başlamış ve halen sürmektedir. Çalışmanın temel
hedefi aşının güvenliğini araştırmak ve ayrıca hastalık belirtileri
üzerindeki etkisi hakkında ilk izlenimleri edinmektir. 2014 Eylül
ayında açıklanan ilk sonuçlar aşının güvenli olduğunu göstermiştir
ve yeni bir çalışma sürmektedir. Bu arada PD03 isimli yeni bir aşı
çalışması da başlamak üzeredir.
Halen araştırılmakta olan bir diğer madde ise Fenilbutirat’tır. Bu
madde genetik olarak Parkinson hastalığı geliştirmek üzere
programlanmış deneysel hücre modellerinde koruyucu bir nitelik
kazanmakta ve biriken anormal proteinlerin temizlenmesini
sağlamaktadır. Şu anda yeni teşhis konulmuş, ilaç tedavisi
almayan 20 Parkinson hastası üzerinde bir çalışma sürmektedir.
Bu bir ön çalışmadır ve başarılı olması durumunda daha fazla
sayıda hasta ile yeni bir çalışma planlanacaktır.
SONUÇ
Parkinson hastalığının nasıl oluştuğu, genetik nedenleri ve
hücresel mekanizmaları anlaşıldıkça yeni tedavi olasılıkları
gündeme gelmektedir. Yeni bir tedavi yönteminin hastaların
kullanıma girmesi süreci yıllar süren kapsamlı araştırmaları
gerektirmektedir. Yukarıda özetlenen çalışmalar önümüzdeki
dönemde Parkinson hastalığında yeni tedavilerin bulunması için
umut vericidir.
PARKİNSON
HASTALIĞININ
GELECEKTEKİ
TEDAVİLERİ
Parkinson
hastalığının tedavisi şu anda temel olarak ilaçlarla
yapılmakta, ilaç tedavisi ile yeterli sonuç alınmadığında uygun
hastalarda cerrahi tedaviler (beyin pili-derin beyin stimulasyonu)
ile tamamlanmaktadır. Bu tedaviler hastalığın belirtilerinde
belirgin düzelmeler sağlasa da hastalığın ilerlemesini
durdurmamakta, yıllar içinde hastalığın neden olduğu özürlülük
artmaktadır. Parkinson hastalığı tedavisinde en büyük beklenti
hastalığın ilerlemesini azaltacak ya da durduracak bir tedavi
yönteminin geliştirilmesidir. Parkinson hastalığında temel
bozukluk beyinde yer alan dopamin hücrelerinin ilerleyici olarak
ölümüdür. Son 15 yılda Parkinson hastalığının genetiği büyük
oranda anlaşılmış ve hücre ölüm mekanizmalarının anlaşılması
konusunda da ilerleme sağlanmıştır. Bu bilgi birikiminin tedavi
arayışına yansıması yeni ve hastalığı yavaşlatıcı-önleyici tedavi
araştırmalarının artması şeklinde olmuştur. Mevcut ilaç tedavileri
dışında önümüzdeki yıllarda kullanıma girme olasılığı bulunan
tedavi yöntemleri aşağıda özetlenmiştir.
Bu olası yöntemler
grupta toplanabilir:
1. Kök hücre araştırmaları
2. Hücre nakilleri
3. Gen tedavileri ve büyüme faktörü tedavileri
4. Aşı araştırmaları
Kök Hücre araştırmaları
ve
Parkinson hastalığı
Kök hücreler vücutta bulunan ve hemen her tip hücreye
dönüşebilen hücrelerdir. Bu hücreler ceninde, göbek kordonunda
ve erişkinlerin belli dokularında bulunur. Kök hücrelerin önemi bu
hücrelerin yeni hücre geliştirilmesi için bir potansiyele sahip
olmalarındandır. Araştırmaların temel hedefi Parkinson
hastalığında ölen dopamin hücrelerinin yerine kök hücreleri
aracılığıyla yeni hücreler nakledebilmektir.
Halen kök hücre araştırmaları çok erken aşamadadır ve Parkinson
hastalığına sahip hastalarda yapılmış bir çalışma/araştırma söz
konusu değildir. Deneysel olarak yürütülen çalışmaların başarılı
ve güvenli bulunması ardından insanlarda uygulanması
başlayabilir. Gerçekçi bir tedavi hedefi gibi görünen kök hücre
tedavisinin önündeki bazı ciddi sorunlar vardır ve bu sorunların
aşılması için zamana ihtiyaç vardır.
Unutulmamalıdır ki
Şu an için Parkinson hastalığında kök hücre tedavisi söz konusu
değildir. Yasal boşluklardan yararlanılarak bazı ülkelerde kök
hücre tedavisi uyguladığını iddia eden merkezler vardır.
Hastalarımızın dikkatli olmalarını ve bu konudaki gelişmeleri
hekimlerinden öğrenmelerini öneririz.
Hücre Nakilleri araştırmaları
ve
Parkinson hastalığı
Parkinson hastalığı tedavisinde yıllardan beri bilim adamlarının
ilgisi beyine dopamin hücrelerinin başka kaynaklardan elde
edilerek nakledilmesi yönünde olmuş ve bu yönde araştırmalar
yapılmıştır. Araştırmaların çoğunluğunda düşükle sonlanmış insan
ceninlerinin beyinlerinden elde edilen dopamin hücreleri bir çok
karmaşık süreçten geçirildikten sonra Parkinson hastalarının
beyinlerine nakledilmiştir. İlk yıllardaki küçük ve kontrol grubu
içermeyen çalışmalarda umut veren sonuçlar alınsa da ne yazık ki
kontrol grubu içeren daha büyük çalışmalarda olumlu sonuç
alınamamış ve bu yöntemin etkili olduğuna ilişkin yeterli kanıt
bulunamamıştır.
Ancak hücre nakli almış hastaların takipleri sonucunda bazı
hastaların bu tedaviden yarar gördüğü, beyine nakledilen
hücrelerin 10 yıldan daha uzun süre yaşamını sürdürdüğü ve
işlevsel oldukları saptanmıştır. Ancak bazı hastalarda bu
hücrelerin kontrolsuz işlev gördüğü ve istemdışı hareketlere
neden olduğu gözlenmiştir. Bu gözlemler sonucunda Avrupa’da
oluşturulan bir konsorsiyum (TransEuro Consortium) hücre nakil
çalışmalarına tekrar başlamış, 2014 yılında ilk hastaya hücre nakli
yapılmıştır. Halen devam eden bu çalışmanın sonuçları
önümüzdeki birkaç yıl içinde açıklanacak ve olumlu olması
durumunda bu yöntem yeni bir tedavi olarak gündeme
gelebilecektir.
Hastalığın ilerleyen
Hastalığın ileri dönemlerinde
Hastalık ilerledikçe hareket bozukluğu vücudun karşı tarafına da
geçerek şiddeti artar, ilaçların etki süreleri azalırken artan
dozlarda mevcut veya olası yan etkiler de artar. Özellikle
levodopaya bağımlılık artar ve ilacın etkisi kısa sürede biter.
Böylece bir yandan yavaşlık veya titremede şiddetli artışlar
olurken, hastaların bir kısmında da ilacın etki süresinin bitmesinin
yol açtığı hareket dışı doz sonu kötülüğü bulguları görülebilir.
PH ilerledikçe bahsedilen ilaçlar giderek yetersiz kalmaya başlar,
daha sık ve daha yüksek dozlarda alınmaları gerekir, bu da yan
etkilerin artmasına yol açar. Eğer tüm ayarlamalara karşın
hastanın kötü olduğu kapalılık hali günde toplam 4-5 saatten
daha fazlaya ulaşır, açıklık dönemleri de istemsiz hareketler gibi
yan etkilerle yeterince kaliteli geçmezse cerrahi müdahale
düşünülür. Cerrahi öncesi veya cerrahiye uygun olmayan
hastalarda kullanılabilecek iki yöntem daha vardır. Bunlardan
öncelikli ve daha kolay uygulananı apomorfin isimli etkisi
levodopaya daha yakın olan bir agonistin (cilt altından pompayla
devamlı verilmesidir. Yaklaşık 12-14 saatlik infüzyon süresince
hasta daha düzenli bir cevaba kavuşarak dalgalanmalardan
kurtulur, mevcut ilaçlarında da azaltma yapılarak bazı yan
etkilerden korunmuş olur. Bu tedaviye yeterince iyi cevap
alınmadığı durumlarda bu kez levodopa, özel jel içinde ince
bağırsaktan en çok emildiği bölgeye uygulanmak üzere mideden
bağırsağa uzanan bir kateter vasıtasıyla pompayla devamlı verilir.
Bu uygulama da gündüz ve 12-14 saat boyunca yapılarak benzer
şekilde hayatı kolaylaştırır.
dönemlerinde ilaçla tedavinin esasları
Bunlar özellikle gece ve sabaha karşı veya gün içinde doz sonuna
doğru olan şiddetli sıkıntı hissi, huzursuzluk, nefes almada zorluk
hissi, ağır terleme atakları, tansiyon çıkış veya inişleri, kalp ritim
bozuklukları, vücudun çeşitli bölgelerinde şiddetlenen ağrılar
şeklinde görülür. Yeni bir levodopa dozuyla bu belirtiler azalıyorsa
takip eden doktorun mutlaka bu bulgular hakkında
bilgilendirilmesi, buna göre de ince doz ayarı gerekir.
kullanılabilecek diğer ilaç seçenekleri
SONUÇ
Parkinson hastalığının nasıl oluştuğu, genetik nedenleri ve
hücresel mekanizmaları anlaşıldıkça yeni tedavi olasılıkları
gündeme gelmektedir. Yeni bir tedavi yönteminin hastaların
kullanıma girmesi süreci yıllar süren kapsamlı araştırmaları
gerektirmektedir. Yukarıda özetlenen çalışmalar önümüzdeki
dönemde Parkinson hastalığında yeni tedavilerin bulunması için
umut vericidir.
PARKİNSON
HASTALIĞININ
İLAÇLA TEDAVİSİ VE
BU SÜREÇTE DİKKAT EDİLMESİ
GEREKENLER
Parkinson
hastalığı
vücudun önce bir tarafında ortaya çıkan
istirahatta titreme, yavaşlık ile ince hareket becerilerinde
bozulma ve sertlik hissi gibi motor bulgularla tanınır. Benzer
bulgulara yol açabilen başka parkinsonizm tabloları dışlandıktan
sonra hastalara en kısa zamanda uygun ilaçlarla destek
tedavisinin planlanması gerekir. Tedaviye iyi cevap alınması tanıyı
daha kesin hale getirir. Diğer taraftan, motor bulgulara yol açan
beyindeki dopamin eksikliğinin hastalık tanı almadan yaklaşık 6-7
yıl önce başladığı, beyinin bu süre içinde eksikliğin üstesinden
gelmek üzere başarıyla geliştirdiği mekanizmaların bazılarının
zamanla zararlı sonuçlar oluşturabileceği bilinmektedir.
Bu nedenlerle hastanın tanı alır almaz dopamin eksikliğini
yerine koyucu veya takviye edici tedavilere hemen başlanması
gerekir.
Dopamin eksikliğini yerine koymaya
yönelik ne tür ilaçlar var, tanı sonrası
erken dönemde hangisi neye göre
tercih ediliyor ?
Tanıyı takiben hangi ilaç grubunun seçileceğine, hastanın yaşı,
belirtilerinin ağırlığı ve niteliği (titreme veya yavaşlıktan
hangisinin ön planda olduğu), tanı alana kadar geçen sürenin
uzunluğu, belirtilerin ne kadar işlevsel veya sosyal sorun
oluşturduğu ve nihayet hastanın eşlik eden genel sağlık sorunları
gibi faktörlerin hepsi bir arada dikkate alınarak karar verilir.
Dopamin doğrudan beyne geçmediği için onun öncü maddesi
olarak verilen levodopa ilk keşfedilen, 50 yılı aşan süredir
kullanımda olan ve PH ana belirtilerine karşı bilinen en etkili
ilaçtır. Ancak bağırsaktan emilimi ve beyne geçişi zorlu ve etki
süresi 3-4 saat gibi kısa olup, aç karnına ve belli saatlerde düzenli
alımı gerektir. Diğer taraftan etkinin kesintili ve kısa süreli oluşu
beyinde zaman içinde istenmeyen bazı yan etkilere yol açar.
Bunlar motor dalgalanmalar diye tariflenen dozun sonuna doğru
etkinin kaybedilmesi ve giderek doz aralıklarının sıklaştırılması
zorunluluğu ile beyindeki düzensiz dopamin artış ve azalışlarının
zaman içinde yol açtığı istemsiz hareketler şeklinde ortaya çıkar.
Bu yan etkilerin genç hastalarda ve tanısı gecikmiş hastalarda çok
daha kısa sürede ve daha şiddetli oluştuğu bilinmektedir.
Dolayısıyla, özellikle 65 yaş altında tanı alan hastalarda veya
tanısı yıllarca gecikmiş daha yaşlı hastalarda tedaviye levodopa
ile başlanması riskli olabilir, önce diğer ilaçların denenmesi
düşünülmelidir.
Levodopaya alternatif olarak geliştirilen dopamin benzeri ilaçlar
(dopamin agonistleri) daha uzun etkili oldukları için bahsedilen
motor yan etkileri daha az oluştururlar. Bu nedenle 65 yaşı
altındaki hastalarda levodopa öncesi genellikle tercih edilirler.
Ayrıca günde tek doz da alınabilecek uzun etkili formları ile
kullanım kolaylığı da sunarlar. Ancak onların da erken dönemde
levodopaya göre daha sık oranda gelişebilecek bulantı-kusma,
uykululuk, görsel halüsinasyonlar (hayaller), ayak bileğinde ödem
gibi yan etkileri olabilir. Uzun dönemde ve artan dozlarda ise
şüphecilik gibi düşünce bozuklukları, cinsel istekte artış,
kontrolsüz yeme ve para harcama, veya kumar-şans oyunlarına
düşkünlük gibi dürtü kontrol bozukluğu olarak isimlendirdiğimiz
davranış bozuklukları gelişebilir. Bu nedenlerle ve etkileri
levodopaya göre daha az olduğundan belli dozlara ulaşılmasına
karşın belirtiler devam ediyorsa tedavinin levodopa ile
desteklenmesi şart olur.
Levodopa ister başlangıçtan itibaren verilmiş, ister sonradan
eklenmiş olsun doktorun önerdiği dozlarda alınmalıdır. Levodopa
yeşil bakla kabuğunda da bulunur, ancak normalde vücutta
parçalandığı için beyinde etki etmez. Mevcut levodopa
preparatları bu parçalamayı yapan enzimleri engelleyen ek bir
ilaçla beraber hazırlandığı için, ilaç kullanımına başlandıktan
sonra yeşil bakla yemek ek doz ilaç almakla eşdeğerdir ve tüm
tedavi planını bozarak yan etkilere yol açabilir, dolayısı ile
yenmemelidir.
Levodopa tedavisinin bir başka desteği yine onun vücutta
parçalanmasını azaltan COMT inhibitorü dediğimiz ilaçlardır,
hatta bu amaca yönelik birleşik preparatlar da bulunmaktadır . Bu
durumda ilaç etkisi biraz daha uzarken etki ve yan etki şiddeti bir
miktar artabilir, dolayısı ile doktor önerisi ile değişim veya ekleme
yapılmalıdır.
Dopamin takviyesi konusunda tercih edilebilecek bir başka ilaç
grubu dopamin yıkımını azaltarak iş gören selejilin veya
rasajilindir. Bunlardan özellikle rasajilin tek dozda kullanımı ve
çok az yan etki potansiyeli ile en erken dönemlerde sıklıkla tercih
edilir. Levodopa ve agonistlere göre daha zayıf etkili olan bu
ajanlar, hastanın mevcut dopamin rezervini daha etkin ve düzgün
kullanmasına yardımcı olduğu için hafif bulgularla gelen
hastalarda ilk tedavi tercihidir, ileri dönemlerde de diğer ilaçlara
takviye olarak verilir.
PH’nın en sık bulgularından olan istirahatta titreme dopamin
eksikliği zemininde oluşmakla beraber yukarıda bahsedilen
dopaminerjik ajanlara her zaman iyi cevap vermeyebilir. Bu
takdirde antikolinerjik dediğimiz başka ajanlar tedaviye
eklenebilir Ancak bu ajanlar zihni işlevleri bozabildiği için yaşlı
hastalarda kullanılmamalı, gençlerde de dikkatle verilmelidir.
Erken dönemde düşük dozlardan başlayarak artan doz ve hastaya
göre belli bir sırada ekleme şeklinde kullanılan bu temel ilaçların
hastalık ilerledikçe kullanımı giderek daha incelikli ayar gerektirir.
Bu nedenle:
Tüm bu ilaçların,
Hasta ve yakınlarınca ismen ve kullanım gerekçesi
bilinerek tanınması,
Mutlaka uzman hekimce önerilen doz ve saatlerde
alınması,
Beklenen etki ve olası yan etkilerinin bilinerek yakından
takibi,
Düzenli doktor kontrolleri ile dozların gözden geçirilmesi,
gerekirse ayarlaması,
Yan etkilere karşı etkin tedbirlerin zamanında devreye
konulması,
PH’ında ilaç tedavisinde önemli olan genel kurallarıdır.
Parkinson Hastalığı Derneği web sayfasında
(www.parkinsondernegi.com)
denge ve duruşu korumaya yönelik
egzersizler şekillerle tarif edilmektedir.
Bu hareketlerin yararlı olması için bazı
koşullara uyulmasını öneririz.
cerrahi tedavi
Egzersiz öncesinde ısınma hareketleri yapmalı, sonunda
yine gevşemelisiniz.
İlk günlerde 10 dakika süreyle çalışmalı, süreyi giderek 30
dakikaya çıkarmalısınız.
Egzersiz sadece kol, bacak ve gövde hareketleri değildir.
Mimikleriniz için yüz kaslarını da çalıştırmanız yararlı olur.
Ayna karşısında mimik yapmak yüz ifadenizi anlamlı hale
getirir. Yüksek sesle okuma, şarkı söyleme ses kısıklığınızı
düzeltmeye yardımcıdır.
Egzersiz ortamının güvenliği için kaygan zemin, kayan veya
toplanan halı, loş ortam gibi tehlikelerden kaçınılmalıdır.
Denge sorunu olan Parkinson hastaları sabit bir yere
tutunarak egzersiz yapabilirler. Ayakta durma sorunu veya
kan basıncı düşmesine bağlı baş dönmesi, ya da doğrulma,
ayağa kalkma güçlüğü olan hastaların yatakta egzersiz
yapmaları uygundur.
Egzersiz sırasında kendinizi zorlamayın, incinme veya aşırı
yorgunluk hissettiğinizde o günkü programı sonlandırın.
Bahçe işleri ile uğraşmak, yüzme, yoga, tai chi gibi uğraşılar
egzersizi zevkle yapmanızı sağlar. Yüzme denge ihtiyacının
daha az oluşu ve eklemlerin daha rahat hareket edebilmesi
nedeniyle yapabilen Parkinson hastaları için ideal bir
spordur.
PARKİNSON
HASTALARI İÇİN
EGZERSİZİN
ÖNEMİ
Parkinson
hastalığının
orta ve ileri
evrelerinde, ilaçlara az yanıt veren yürüyüş bozuklukları, denge
Aileniz, arkadaşlarınız sizi yormamak için yapmanız gereken
kusurları, düşmeler ortaya çıkabilir. Denge, yürüyüş ve duruşu
birçok işi üstlenirler. Mümkün olduğunca buna izin
vermeyin
korumanın en iyi yolu hareket etmektir.
ve yavaş da olsa yapabildiğiniz işleri, istirahat molaları alarak,
kendiniz yerine getirin. Bu sizi yıllarca aktif tutacak bir yöntemdir.
Son yıllarda hem hayvan deneyleri, hem de insanlardaki
gözlemler, egzersizin beyinde yeni sinir şebekeleri oluşturarak,
beyin kan akımında değişiklikler yaparak, sinir hücrelerini
Egzersiz seçimini doktorunuzla birlikte
yapmanızda fayda vardır.
besleyici faktörleri arttırarak Parkinson hastalığının seyrini daha
ılımlı hale getireceğini düşündürmektedir.
Egzersiz sadece yürüyüş, denge, duruşu
düzeltmekle kalmaz, Parkinson hastalığının
Hekim size uygun olan hareketleri ve sakınmanız gerekenleri
söyleyip, egzersize ne kadar süre ve güç ayırabileceğinizi de
bildirecektir.
depresyon, durgunluk , yorgunluk ve kabızlık gibi diğer
Parkinson hastalığına özgü egzersizleri kısa süreli bir tedavi seansı
belirtilerini de olumlu etkiler. Hareketsizliğin davet edeceği kalp
değil, yaşam boyu sürdüreceğiniz bir
damar hastalıkları ve kemik erimesine karşı da koruyucu işlev
görür.
Parkinson hastalığı hareketleri yavaşlatır. Ancak hareketlerdeki
yavaşlama egzersiz ve
spor yapmaya engel değildir.
Egzersiz kasları güçlendirirken esnekliği korur, dengenin
korunmasını sağlar ve eklemlerde katılık gelişmesini önler.
benimsemelisiniz.
alışkanlık olarak
Parkinson
hastalığının
belirtileri nelerdir?
Hastalığın belirtileri yavaş gelişir. Erken bulgular hafif olup aylarca
fark edilmeyebilir. Belirtilerin ortaya çıkmasında belli bir sıra
olmadığı gibi her hastada hepsi birden olmaz. Başlangıçta sıklıkla
bir beden yarısında veya yalnızca bir uzuvda ortaya çıkan belirtiler
zaman içinde tipik olarak bir beden yarısında belirgin olmak üzere
iki yanlı belirtilere yol açar.
cerrahi tedavi
Başlıca belirti ve bulgular şunlardır:
İstirahat halinde ortaya çıkan titreme
Hareketlerde yavaşlama
Bir veya daha fazla uzuvda sertlik
Yürürken kolları sallamama
Konuşurken mimikler ve jestler gibi hareketlerin azalması
Yavaş, ufak adımlı veya ayak sürüyerek yürüme
Vücut duruşunun öne eğik şekil alması
Yumuşak ve alçak sesle, monoton konuşma
El yazısında küçülme, okunaksız olması
Ağızdan salya sızması
Halsizlik, yorgunluk
Ruh hali değişiklikleri, ruhsal çöküntü hali (depresyon),
nedensiz sıkıntılar
Kabızlık, aşırı terleme, tansiyon düşmesi
Ağrı, kas spazmları
PARKİNSON
HASTALIĞI
NEDİR?
Parkinson
hastalığı
ilk kez 1817 yılında Londra’lı bir hekim olan
James Parkinson tarafından tanımlanması nedeniyle bu ismi
almıştır. Parkinson hastalığı beyinde hareketlerimizden sorumlu
sonucu ortaya çıkar. Bu hücreler bilgileri bir sinir hücresinden
Parkinson Hastalığına
Yol Açan Nedir?
diğerine ulaştıran dopamin adı verilen kimyasal bir madde
salgılar. Beyinde yeterli dopamin yapılamazsa hareket hızı ve
Beyinde dopamin hücrelerinin niçin hasara uğradığı henüz
olan hücrelerin ufak bir bölümünün hasara uğraması ve kaybı
miktarı etkilenerek Parkinson hastalığı belirtileri ortaya çıkar.
Dopamin eksikliğinin temel sonuçları hareketlerde yavaşlama,
hareket miktarının azalması ve titremedir. Ancak titreme her
hastada olmayabilir. Hastalık yavaş bir şekilde ilerler. Her hastada
belirtilerin çeşitleri ve hastalığın ilerleme hızı farklıdır.
Günümüzde hastalığı tamamen iyileştirici, kesin bir tedavi henüz
bulunmamasına karşın, kullanılan ilaçlar belirtileri büyük ölçüde
düzeltmekte ve birçok hastanın yaşamını aktif ve üretken bir
şekilde sürdürmesini sağlayabilmektedir. Parkinson hastalarının
çoğu düzenli tedaviyle uzun yıllar normal sınırlarda bir yaşam
sürerler.
Ne Sıklıkla Görülür?
Yaşlılık Hastalığı mıdır?
Parkinson hastalığı tipik olarak orta ve ileri yaşın hastalığı olup,
ortalama 60 yaş civarında başlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde
65 yaşın üzerindeki her 100 kişiden biri Parkinson hastasıdır.
Yurdumuzda henüz kesin rakamlar bilinmemekle birlikte benzer
sayıda hasta olduğu düşünülmektedir. Hastalık genç yaşlarda da
başlayabilir. Yapılan çalışmalar PH’nın erkeklerde kadınlara göre
biraz daha sık görüldüğünü göstermektedir.
bilinmemektedir. Konuyla ilgili yoğun bilimsel araştırmalar
sürmekte olup, bu hasarın tek bir nedene bağlı olmadığı
düşünülmektedir. Hastalığın ortaya çıkmasında yaşlanma süreci
zemininde olası kalıtımsal ve çevresel faktörlerin beraberce rol
oynadığı sanılmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda
hastaların % 5-10 kadarında hastalığın kalıtımla ilişkili olduğu
saptanmıştır. Hastalık bulaşıcı olmadığı gibi, damar sertliğine bağlı
olmadığı da bilinmektedir.
Nasıl Tanı Konur?
Parkinson hastalığı tanısına varmak için özel bir laboratuar ya da
röntgen tetkiki yoktur. Tanı, hasta veya ailesinden alınan bilgi ve
hekimin muayene bulgularına dayanılarak konulur. Deneyimli bir
nörolog için tanı koymak güç değildir. Ancak Parkinson hastalığı
tanısı koymadan önce benzer bulgulara (parkinsonizm’e) yol açan
diğer nedenleri dışlamak gerekir. Parkinsonizm belirtileri
gösteren hastaların %75-80 kadarında altta yatan neden
Parkinson hastalığıdır. Psikiyatride kullanılan bazı ilaçlar, çeşitli
zehirlenmeler, beynin tümör veya damar hastalıkları gibi
dopamin hücrelerini etkileyen her türlü beyin hastalığı da
parkinsonizme neden olabilir.
Download