BÖLÜM ‐ 6 1.5.8. Ruh Sağlığı ve Davranış Bozuklukları 1.5.8.1. Ruh ve Akıl Sağlığı Ruh Sağlığı: Erken çocukluktan (Hatta anne karnından) ölüme kadar devam eden ve düşünce, iletişim becerileri, öğrenme, duygusal gelişim, kendine güven gibi bir dizi süreci de ifade eden bir kavramdır. Genel olarak bakıldığında birey yaşamını, geçmekte olan zaman diliminin içinde ve değişen mekânlarda, kendisiyle, ailesiyle, yakın çevresiyle, içinde yaşadığı toplumla ve yaptığı iş ya da görevi ile yoğun bir ilişkiler ağı içinde sürdürmektedir. Eğer bu ilişkiler ağında: ‐ Denge, ‐ Uyum, ‐ Doyum, mevcut ise birey ruhsal açıdan sağlıklıdır. Ruh Sağlığı bozulan kişi, genellikle duygu, düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizlik özelliklerini taşımaktadır. Normal bir kişide de tutarsız, uygunsuz ve yetersiz davranışlar görülebilir. Hasta sayılabilecek kişide bu özelliklerin sürekli veya tekrarlayıcı olması, kişinin verimli çalışmasını ve kişilerarası ilişkilerini bozması gerekir. Ruhsal bozukluklar açısından en önemli risk grupları arasında; ‐ Yoksullar ve göçmenler ‐ Çocuk ve gençler ‐ Travmatize olmuş kişiler yer almaktadır. Toplumlarda özre neden olan ve sık rastlanan ruhsal ve nörolojik hastalıklar: Depresyon, intihar, şizofreni, demans (bunama), zihinsel özür ve epilepsidir. Akıl Sağlığı: Bireyin kendi kendisiyle, çevresini oluşturan kişilerle ve toplumla barış içinde olması; sürekli denge, düzen ve uyum sağlayabilmek için gerekli çabayı sürdürebilmesidir. Akıl sağlığının ölçütleri: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Düşünme ve problem çözme yeteneğinin yerinde olması Yeteneklerinin ve yapabileceği işlerin farkında olması Duygusal tepkilerinin dengeli olması Gerçekçi olması Yersiz kaygı ve korkulardan uzak olması Toplumsal uyumunun yeterli olması Sorunlarını akılcı ve gerçekçi yollardan çözmeye çalışması Mutlu olmaya ve bunu paylaşmaya çalışması vb. Aşırı ve sürekli bir tarzda yukarıdaki ölçütlerden uzak olmak ve bunun sonucu kendisi ve çevresiyle uyumsuzluğun süreğenliği davranış bozukluğunun göstergesi olarak kabul edilebilir. Hiçbir davranış tek başına ele alındığında anormal olarak nitelendirilemez. Davranış bozukluğu tanımı için, a) Davranışın içinde yer aldığı sosyal ortamla ilişkileri, b) Davranışın nicelik ve niteliğine bakmak gerekir. 36 Akıl sağlığını bozan faktörler şunlardır: 1‐ Engellenme Elde etmek istediğimiz bir nesneye, ulaşmak istediğimiz belirli bir amaca varmamız engellendiğinde ya da bir gereksinmemizin giderilmesi önlendiğinde, duyduğumuz olumsuz duyguya engellenme denir. Engelleri üç bölüme ayırabiliriz: Fiziksel (nesnel) Engeller: Bireyin amacına ulaşmasını engelleyen yağmur, kar, uzaklık, yangın gibi fiziksel nesne ve olaylara fiziksel (nesnel) engeller denir. Sosyal ve Yasal Engeller: Bireyin amacına ulaşmasını engelleyen toplumsal değerler ve kanunlara sosyal ve yasal engeller denir. Kişiden Kaynaklanan Engeller: Bu engelleme türünde bireyde engellenmişlik duygusu yaratan neden, yine bireyin gerçekçi olmayan beklentilerinden doğar. Örneğin: Kısa boylu olduğu halde basketbolcu olmak isteyen genç, amacına ulaşamayınca kendini engellenme duygusuna kaptırır. 2‐ Hayal Kırıklığı Engellenmişlik duygusunun çok şiddetli bir şekilde yaşanmasıdır. İnsanın beklentisinin gerçekleşmemesi durumuna denir. 3‐ Çatışma Aynı anda ulaşılması imkânsız iki güdüden bir tanesini seçememenin verdiği kararsızlık halidir. Yaklaşma‐Yaklaşma Çatışması: Aynı anda, istenen iki güdüden bir tanesini seçememenin verdiği kararsızlık halidir. Kaçınma‐Kaçınma Çatışması: Aynı anda iki istenmeyen durumdan bir tanesini seçmek zorunda kalan kişinin yaşadığı kararsızlık halidir. Yaklaşma‐Kaçınma Çatışması: Bireyin ulaşmaya çalıştığı amacın hem istenilen hem de istenilmeyen yönlerinin aynı anda bulunmasından ortaya çıkan kararsızlık halidir. 4‐ Kaygı Üzüntü, korku, başarısızlık gibi heyecan unsurlarının uzun süreli yaşanmasına kaygı denir. Kaygı nedenleri: • • • • • • • Bireye verilen desteğin çekilmesi Olumsuz bir sonucu beklemek Gelecekte ne olacağını bilmemek Hoş olmayan, insana üzüntü ve sıkıntı veren durumlar Geleceğe yönelik endişeli beklenti Bedensel gerginlik Ruhsal tedirginlik ve panik 37 5‐ Stres Organizmanın uyumunu bozan her türlü dış ve iç etkiye stres denir. Stres durumunda, daha fazla enerji için depolanmış şeker ve yağ kana karışır. Solunum artar. Oksijen taşımak için kandaki alyuvar sayısı artar. Kan basıncı yükselir. Kan kolay pıhtılaşma özelliği kazanır. Sindirim durur veya yavaşlar. Gözbebekleri büyür. Duyu organları en etkin oranda çalışır. İç salgı bezleri çalışmaya başlar, böbreküstü bezleri adrenalin ve nöradrenalin salgılar. Stresi ortaya çıkaran etkenler Dış Etkenler: • • • • • • • • • Mikroplar virüsler hastalığa yol açar hastalıklar psikolojik ve biyolojik dengeyi bozar. İklim ve doğa koşulları ve bunların değişimi organizmanın dengesini bozar. Gürültülü, tozlu, karanlık, havasız yerler dengeyi bozar. Hava sıcaklığının artması, nem oranının yükselmesi dengeyi bozar. Deprem sel gibi doğal afetler ‐çevre kirliliği, teknolojik gelişme gibi etkenler Savaş, kıtlık, salgın hastalık, ölüm gibi etkenler Bazı meslekler (öğretmen, polis) ve çalışma koşulları Kazalar, sakatlık, yaralanma gibi etkenler İşsizlik, yoksulluk, sıla hasreti gibi etkenler İç Etkenler: Hormon dengesinin bozulması, kaygı, öfke, sıkıntı da iç ortamdan kaynaklanan ruhsal etkenlerdir. Gençlik, Ergenlik, çocukluk, buluğ çağı gibi dönemler iç etkenlerdendir. Huy ve karakterimiz, olay anındaki psikolojik yapımız olayları farklı algılamamızı sağlar. Stres Çeşitleri: a) İyi Stres: Belirli ölçüler içinde stres, organizmanın çalışması, davranışta bulunması, gelişmesi için gereklidir. Buna da "iyi stres" denir. Stres sırasında bütün organlar en fazla etkin derecede çalıştığında sorunların üstesinden gelmek kolaylaşır. b) Kötü Stres: Yaşamı zorlaştıran, sağlığı bozan düzeydeki strese denir. c) Anlık Stres: Kısa süreli, kolayca başa çıkılan ve stresten sonra normale döndüğümüz strestir. Trafik, iş yaşamı, çeşitli aksaklıkların yarattığı stresler gibi. d) Sürekli Stres: Uzun süren, kolayca başa çıkılamayan, normale dönemediğimiz strestir. Ölüm, boşanma, evlilik, işten çıkarılma, aileden ayrılma, emeklilik, yoksulluk gibi. 38 Stres ve diğer akıl sağlığını bozan faktörlere karşı savunma mekanizmaları Kaygı, engellenme, hayal kırıklığı, çatışma insanın akıl sağlığını olumsuz yönde etkiler. Ancak, insan akıl sağlığını koruyacak mekanizmaları farkında olmadan kullanarak akıl sağlığını korur. İnsanın kaygısını azaltmak için bilinçsizce kullandığı bu mekanizmalara savunma mekanizması denir. Savunma mekanizmaları aşırı derecede kullanıldığında bireyin gerçeklikle ilişkisini keserek, akıl sağlığının bozulmasına neden olabilir. Başlıca Savunma Mekanizmaları 1‐ Hayal Kurma: Gerçeklere uymayan ya da günlük yaşamda doyum olanağı bulunmayan isteklere, beklentilere düş yoluyla doyum aramaktır. Bu mekanizma fazla kullanılırsa birey gerçeklikten kopar ve akıl sağlığı bozulur. Örneğin, amatör kümede oynayan başarısız bir futbolcu, kendisini dünyaca ünlü bir takımda top oynarken düşleyebilir. 2‐ Bastırma: Kaygı uyandıracak istek ve anıların bilinçten uzaklaştırılarak unutulmuş gibi gösterilmesine bastırma denir. Örneğin: Dişçiden korkan kişinin dişçi randevusunu unutması. 3‐ Mantığa Bürünme (Akla Uydurma – Bahane Bulma) : Amacına ulaşamayan bireyin başarısızlığını yok edecek bahaneler bulmasıdır. Örneğin: Yarışta istediği dereceyi alamayan bireyin yarışın önemli olmadığını söylemesi. 4‐Yansıtma: Kişinin, benliğini tehdit eden yetersizliklerini, suçluluk duygularını başkalarına yüklemesine yansıtma denir. İki şekilde yapılır. *Birey, kendi başarısızlıklarının suçunu başkalarına yüklemeye çalışır. Örneğin: Yarışı kazanamayan bireyin hakemleri suçlaması. * Birey, suçluluk duygusu uyandıracak nitelikteki dürtüleri, düşünceleri diğer insanlara mal etmek ister. Örneğin: Kopya çeken öğrencinin herkes kopya çeker demesi. 5‐ Ödünleme : Birey bir alandaki yetersizliğinin ortaya çıkardığı eksiklik duygusunu, başka bir alandaki üstün başarılarıyla telafi etmesidir. Örneğin, çelimsiz bir delikanlı bedensel yetersizliğini, akademik çalışmalarında üstün başarı sağlayarak ödünleyebilir. 6‐ Yüceltme: Cinsellik ve saldırganlık gibi ilkel nitelikteki isteklerin, toplumca beğenilen etkinliklere dönüştürülmesidir. Örneğin, birey saldırganlık eğilimini boksör olarak doyurabilir. 7‐ Özdeşim Kurma: İstediği başarıya ulaşamayan bireyin kendisini başka bir bireyle veya grupla özdeştirerek bu başarısızlığını kapatmaya çalışmasıdır. Örneğin, popüler olamama kaygısı taşıyan genç, bir futbol takımıyla özdeşleşerek bu kaygısından kurtulmaya çalışabilir. 8‐ Yön Değiştirme : Kişinin, kendisinde kaygı yaratan durumla karşılaştığında, öfkesini kaygının kaynağı yerine gücünün yettiği bir kişiye ya da nesneye yöneltmesidir. Örneğin, ofisteki müdürüne kızan bir memur, eve geldiğinde öfkesini karısından çıkarmasıdır. 9‐ Polyanna Davranışı (Tatlı Limon) : Olumsuz durumlardan iyi sonuçlar çıkarmaya Polyanna davranışı denir. Örneğin, sol kolu kırılan bir kişinin “iyi ki sağ kolum kırılmadı, yoksa yazı yazamazdım” demesi gibi. Polyanna davranışı, mantığa bürünme mekanizmasının bir türü olarak değerlendirilebilir. 10‐ Karşıt Tepki Geliştirme : Bireyin kaygısını azaltabilmek için gerçek duygusunun, tam tersi bir şekilde hareket etmesidir. Örneğin, kişi gerçekte kızgın olduğu birine gülerek davranabilir. 39 11‐Gerileme : Bir engelle karşılaşan bireyin çocuksu davranışlarına geri dönmesidir. Örneğin, isteği engellenen bir yetişkin, tıpkı çocukluğunda yaptığı gibi ayaklarını yere vurarak ağlamaya başlayabilir. 12‐ Yadsıma (İnkar) : Bireyde aşırı kaygıyı uyandıracak olan dış gerçekliğin yok sayılmasına yadsıma denir. Örneğin, trafik kazasında çocuğu ölen annenin çocuğunun ölmediğine inanması. 13‐ Şakaya Vurma : Kişide kaygı uyandıran duygu ve düşüncelerin ciddiye alınmamasıdır. Örneğin, yaptığı kek kabarmayan bir ev hanımının “komşular ne de marifetliyim değil mi?” demesi şakaya vurmadır. 14‐ Çilecilik : Kişi kendine zevk veren kişilerden, nesnelerden, olaylardan uzak kalabilmek için çaba harcar. Örneğin, rahibelerin manastıra kapanması. 15‐ Özgeçicilik: İnsanın bencilliğini bastırarak, ilgi, sevgi ve saygısını başkalarına yöneltmesidir. Bu savunma mekanizmasında birey başkalarının sorunlarıyla ilgilenerek kendi kaygısından kurtulma yolları arar. Davranış bozuklukları ve akıl hastalıkları: Normal Davranış: Normal davranış, belirli doğal ve toplumsal ortamlarda, dıştan ve içten gelen belirli şiddet ve süredeki uyaranlara, insanın alışılagelen, düzgün, doğru, kurala uygun biçimde tepki göstermesidir. Normal davranış yere ve zamana uygun davranmaktır. Duygusal sağlığı yerinde olan insanların özellikleri şunlardır : • • • • • Gerçekliği doğru bir biçimde algılamak. Kendi güdülerinin ve duygularının farkında olmak. Davranışlarını kontrol altında tutabilmek. Sevecen bir şekilde ilişki kurabilmek Yeteneklerini üretken alanlara yönlendirebilmek Anormal Davranış: Anormal davranış ise belirli doğal ve toplumsal ortamlarda dıştan ve içten gelen belirli şiddet ve süredeki uyaranlara, insanın alışagelenin dışında hatalı, kurala uymayan, uygunsuz tepki göstermesidir. Anormal davranış yere ve zamana uygun davranmamaktır. Kişinin anormal davranış gösterip göstermediğini şu ölçüleri kullanarak anlayabiliriz: • • • • Davranışları çevresindeki insanların hoşgörü sınırını aşıyorsa İnsanlarla ilişkileri ve iletişimi bozulmuşsa Kendisinden beklenen beceri ve başarıyı göstermiyorsa Davranış, tutum ve düşünceleri gerçek dışı kabul ediliyorsa Anormal davranışların nedenleri: 1. Biyolojik Nedenler: Anormal davranışların temelinde kalıtım olabilmektedir. Ayrıca alkol, uyuşturucu madde veya yaşlılık gibi nedenlerde davranış bozukluklarına neden olur. 2. Psikolojik Nedenler: Yoğun stres, doyurulmayan sevgi, bağlılık gibi sosyal ihtiyaçlar davranış bozukluklarının nedeni olabilmektedir. 3. Sosyal Nedenler: Savaş, terör, göç, ekonomik kriz gibi etkenlerde davranış bozukluklarının nedeni olabilmektedir. 40 Davranış Bozuklukları: 1. Nevrotik Bozukluklar (Nevrozlar): Kişiliğin ve uyumun tümünü etkilemeyen, genellikle bunalım ve beden işlevleri üzerine yakınmalarla kendini belli eden ruhsal kaynaklı hastalıklardır. Anksiyete(Kaygı): Kaygı, nedeni bilinmeden yaşanan korkulardır Kaygı düzeyinin yükselmesi sonucu bedensel gerginliğin ve ruhsal tedirginliğin artmasıyla yaşanan panik durumudur. Bu durum, hasta tarafından ölüm korkusu, sıkıntı, sıkışma olarak anlatılır. Fobi: Gerçekte hiçbir tehlike olmadığı halde mantık dışı duyulan korkulardır. Örneğin, yükseklikten, kapalı yerlerde kalmaktan, asansörden, kalabalıktan, karşı cinsten korkmak fobik nevroz örnekleridir. Obsesif‐Kompülsif Nevroz: Obsesif, düşüncede ortaya çıkan takıntılardır. Örneğin, bir annenin sürekli çocuğunun başına kötü şeylerin geleceğini düşünmesi obsesif düşüncedir. Kompülsif ise davranışlarda ortaya çıkan takıntılardır. Örneğin, yoldaki çizgilere, karelere basarak yürümek kompülsif bir davranıştır. Hipokondriya : Hastalık hastalığı. Sağlıkla ilgili aşırı kaygı ve kuruntu durumu söz konusudur. Birey duyduğu hastalık belirtilerinin kendisinde de olduğunu zanneder. Histeri: Acı veren duygu yüklü bir düşüncenin baskı sonucunda bedensel işlev kayıplarına neden olmasıdır. Kişinin hiç bir organik bozukluğu olmadığı halde, organlarında işlev kayıpları ortaya çıkabilir. Örneğin, kişinin acı çektiği bir düşüncesi nedeniyle sağır olması histerik nevroz örneğidir. Disosiyatif Bozukluk(kopuntu‐kişilik çatlaması): Kişide kimlik, bellek, algı ve çevre ile ilgili duyumlar gibi normalde bir bütün halinde çalışan işlevlerin bütünlüğünün bozulmasıdır. Dissosiyasyon çoğunlukla travmaya karşı bir savunma olarak ortaya çıkar. 2. Psikotik Bozukluklar (Psikozlar) : Kişiliğin bütünlüğünü ve uyum gücünü geniş ölçüde yıkan ruhsal bozukluklardır. Kişi gerçeklikle bağlantısını kaybeder. Psikotik bozukluklar gerçekliğin çarpıtılmış algıları ve yaşamsal pek çok işlevin yerine getirilememesi olarak kendilerini gösterirler. Psikozlar, nevrozlardan daha ağır bozukluklardır. Şizofren: Şizofreninin anlamı ruhsal yaşamda bölünme, parçalanma, yarılmadır. Bu durum, hastanın gerçeklikle olan bağlantısını bozar. Şizofreni üç temel özelliğe sahiptir: Düşünce bozuklukları, hayaller, halüsinasyonlar. Çoğunlukla 20‐25 yaşlarında görülür. Basit şizofreni, hebefrenik şizofreni, katatonik şizofreni, paranoid şizofreni tipleri vardır. Paranoya : Bu düşünce bozukluğu gösterenlerde büyüklük, üstünlük, zenginlik, aşk, icat, keşif, düşmanlık, kıskançlık gibi konularda gerçekle ilişkisi olmayan düşünceler vardır. Manik‐ Depresif Psikoz: (Duygu ve Heyecan Bozuklukları): Duygu ve heyecan bozukluklarının temelinde mizaç ve duygu durumu değişikliği vardır. Kişinin duyguları haz, sevinç, öfke yönünde aşırı artarsa mani, elem ve karamsarlık yönünde aşırı artarsa depresyon adı verilen bozukluklar ortaya çıkar. Bunama: kaybolmasıdır. Anımsama, dikkat, algılama gibi zihinsel etkinliklerin aşamalı olarak Delirium: Kaygı, sanrı, sabuklama ile kendini gösteren alkol ile ortaya çıkan psikoz. 41 Alzheimer: Yaşamsal aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulma ile görülen, nöropsikiyatrik semptomların ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği bir hastalıktır. 3. Organik Beyin Hastalıkları : Beyin dokusunun bozulması, yıkılması, yozlaşması sonucu ortaya çıkan hastalıklardır. Duygu ve düşünce alanlında yer alan işlevlerde aksama, algı, dikkat ve bellek azalması, düşüncenin dağılması bu hastalığın temel belirtileridir. 4. Psikosomatik Hastalıklar : Ruhsal sıkıntı ve gerginliklerin neden olduğu, organlarda ortaya çıkan işlev bozukluklarıdır. En sık görülen psikosomatik hastalıklar şunlardır: Deri hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları (astım), migren, kalp‐damar hastalıkları, mide (ülser), bağırsak hastalıkları, uyku ve cinsel işlev bozuklukları vb. Psikosomatik hastalıkta ortada tanı konabilir bir fiziksel hastalık vardır ancak nedeninin ruhsal kaynaklı olduğu düşünülmektedir, Somatizasyon ise hastada bulunan fiziksel yakınmalarla ilgili herhangi bir fiziksel hastalık elde edilemediğinde kullanılan bir kavramdır. Somatizasyon ortada tanı konabilen ya da laboratuar tetkikleriyle gösterilebilen fiziksel bir hastalık yok iken hastada fiziksel yakınmaların olması durumudur. 5. Kişilik Bozuklukları: Davranışları toplum düzenini bozucu nitelikte olup çok sayıda kişiye zarar verdikleri halde suçluluk ve pişmanlık hissi duymazlar. Uyum amacıyla esneklik göstermezler. Çevreyi kendilerine uydurmaya çalışırlar. Belli başlı kişilik bozuklukları şunlardır: Psikopat: Empati ve vicdan eksikliği ile karakterize olan bir kişilik bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Acı vermek ve acı çekmekten hoşlanır. Sosyopat(anti sosyal kişilik bozukluğu): vicdan, Empati duyguları gelişmemiş, toplumla uyumlu yaşayamayan, suç işlemeyi anormal görmeyen kişilik bozukluğu. Kleptomani (Çalma hastalığı): Hiçbir nesnel gereksinme söz konusu olmadığı halde kişinin çalma zorunluluğu duyması. Sadizim : Başkalarına eziyet etmek, acı çektirmek tutkusu ve eylemi. Mazoşizm: Kendine acı verdirerek cinsel doyum sağlama tutkusu ve eylemi olarak kendini gösteren bir cinsel sapıklıktır. Serserilik: İçki ve uyuşturucu bağımlılığı. 42