Uploaded by User8477

kadin ve spor (1)

advertisement
KADIN VE SPOR
KADINLARDA YAPISAL ÖZELLİKLER
a- İskelet Sistemi
Kemik gelişimi kızlarda yaklaşık 18, erkeklerde 21-22
yaşlarına kadar devam eder.
Kadınlar daha ince, narin ve az kemik yoğunluğuna
sahiptirler.
Eklemler daha ince ve yüzeyleri dardır. Daha iyi stabilite
sağlanabilmesi
için
kadınların
diz
eklemleri
erkelerinkinden daha büyüktür.
1
b- Ağırlık Merkezi
Ağırlık merkezi, dengeyi belirleyen özelliğinden dolayı
spor branşları için önemli bir özelliktir.
Ağırlık merkezinin düşük veya yüksek oluşu cinsiyetten
çok boy ve vücut tipine bağlıdır.
Yapılan birçok araştırmada kadın ve erkekler arasında
%1’ lik bir fark bulunmuştur.
Kadınların ağırlık merkezlerinin daha aşağıda olması
sıçrama, atma ve atlama uygulamalarında dezavantaj
getirirken, cimnastiğin bazı branşlarında avantaj
sağlamaktadır.
2
c- Omuz Genişliği ve Pelvis
Yapısal olarak kadınlar daha geniş bir pelvise ve dar bir
omuz yapısına sahiptirler.
Bu farklılık genellikle 15 yaşından sonra daha da
belirginleşir. Kalça, pelvis genişliği ile kalça yağ
tabakasının toplamından oluşur.
Kalça oynakları arasındaki genişlik erkeklerden daha
büyüktür. Bu nedenle kadınlarda bacaklar X gibi bir yapı
ortaya koyar. Kalça genişliği performansı sınırlayıcı bir
faktördür.
Fakat yapılan araştırmalar kalça genişliğiyle koşu sürati
arasında bir ilişki olmadığın göstermiştir.
3
d- Göğüs Kafesi
Ergenlik dönemi içerisinde kızların göğüs kafeslerinin
gelişimi erkeklerden daha fazladır.
Ancak 16 yaşından itibaren erkeklerin göğüs
kafeslerinde, kadınların ise karın boşluklarında daha
fazla bir gelişim söz konusudur.
4
e- Alt ve Üst Ekstremiteler
Erkekler genelde daha uzun üst, ön kol ve bacaklara
sahiptirler.
Kadınların ise dirsek açısı daha büyüktür.
Araştırmalara göre erkeklerin bacak uzunlukları
boylarının yaklaşık %52’ sini, kızların ise %51 kadarını
oluşturmaktadır.
Alt bacak ve ayaklar kadınlarda daha kısa ve küçüktür.
5
f- Boy ve Kilo
Ergenlik çağına kadar kız ve erkekler arasında boy ve
kilo farklılığı yoktur.
Bu çağdan sonra kızların boy ve kilo gelişmeleri hızla
artış göstermesine rağmen 2-3 yıl sonra erkekler kızları
geçer.
Yetişkin kadınlarda boy ve kilo oranı erkeklere nazaran
düşüktür. Özellikle üst yapı ve kassal yapı daha zayıftır.
Kadınların
kadardır.
büyümesi
(gelişmesi)
18-20
yaşlarına
6
g- Vücut Yağ Oranı
Genel olarak bütün yaşlarda bayanların vücut yağ
oranları erkeklerden daha yoğundur.
Bu oranın fazla olmasının sebebi kadınlardaki östorojen
hormon seviyelerinin yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.
Yağ kitlesinin fazlalığı, dayanıklılık sporlarında hem
vücut kütlesinin uzun süre taşınması hem de kg başına
düşen oksijen miktarının azalması sebebiyle performansı
olumsuz etkilediği tespit edilmiştir.
7
KADINLARIN FİZYOLOJİK ÖZELLİKLER
a- Hormonal Sistem
Cinsiyet değişikliğine sebep, erkeklerde testosteron,
bayanlarda östrojen hormonlarıdır.
Östrojen ve testosteron hormonları her iki cinste de
bulunmasına rağmen sayı ve salgı miktarları cinsiyet
üzerinde önemli etkendir.
Testosteron hormonu salgısıyla kas gelişimi, östrojen
hormon salgısıyla yağ hücreleri gelişmektedir.
8
b- Kas Yapısı
Kadınların kas sistemi özellikle üst ekstremitelerde
hacim ve uzunluk bakımından erkeklere nazaran daha
az gelişmiştir. Kadınlardaki kas kitlesi aynı ölçüdeki
erkekğe nazaran %15-20 daha az orandadır.
Kadınların kas kitlesi, kas tendonları daha azdır ve buna
bağlı olarak da kas tonusu ve kas kuvveti daha az
kuvvetlidir.
Kadınlarda bu yapı gereği kuvvet ve sürat gelişimi daha
az gerçekleşirken esneklik ve eklemlerin hareket açıları
daha geniştir.
Bütün bu sebeplere bağlı olarak antrenmana cevapta
kuvvet, sürat ve dayanıklılık özelliklerinde daha az bir
gelişim tespit edilmiştir.
9
c- Dolaşım Sistemi
Dolaşım sistemi aktif dokuların beslenmesini sağlayan
kan, bu kanı taşıyan damarlardan ve kanı pompalayan
kalpten oluşmuştur.
Kadınlardaki kas kitlesi daha az olduğu için kalbin
büyüklüğü, kan miktarı ve kanın hacmini belirleyen
eritrositler parametrelerin yoğunluğu da daha azdır.
Damarlar, kalbin yapısı, pompalama gücü ve kan
hacminin miktarıyla orantılı olarak zayıf ve daha dardır.
10
d- Kalp ve Kan
Kan hacmi, miktarı ve içerisindeki şekilli elemanlarından
özellikle hemoglobin ve alyuvarların oranı erkeklere oranla
kadınlarda %5-10 daha az bulunmaktadır.
Enerji üretimi için gerekli olan oksijen her ne kadar Hb
aracılığıyla dokulara taşınsa da oksijeni asıl bağlayan
Hb’deki demir atomlarıdır. Hb’nin 100ml kandaki oranı
kadınlarda 14 g kadardır. Erkeklerde ise bu oran 15-16 g
civarıdır.
Kalp, iskelet kaslarıyla orantılı olarak gelişim gösterir.
Kadınlarda testosteron hormonunun salgısı daha az
olduğundan kas hipertrofisi çok az gelişmektedir. Bununla
birlikte kadınlardaki kan miktarı ve hacmi de azdır.
Kalp hem büyüklüğü hem de kendisine dönen kan miktarı az
olduğundan gerekli dokulara ihtiyaç oranında oksijen
gönderebilmesi için daha hızlı çalışmak zorundadır.
Bu ise kalbin daha çabuk yorulmasına neden olmaktadır.
11
e- Solunum Sistemi
Solunum sistemini oluşturan akciğerler ve solunum
kapasitesi yaş, boy, vücut ağırlığı ve vücut oranı ile
orantılı bir gelişim gösterir.
Kadınların akciğer kapasitesi erkeklerinkinden %10 daha
düşüktür.
Bununla bağlantılı olarak alveol çapları ve solunum
derinliği de erkeklerden düşüktür.
Bu fark kadınların küçük bedenle ve kas kitlelerinin
azlığından kaynaklanır.
Solunum volümü, solunum frekansının artışıyla telafi
edilebilir.
12
f- Bazal Metabolik Oran
Bazal
metabolik
oran,
vücut
yüzeyinin
her
metrekaresinin dinlenik durumda kullandığı en az oksijen
miktarı olarak ifade edilir.
Kadınların vücut yüzeylerinin ve kas kitlelerinin küçük
oluşuyla orantılı olarak bazal metabolik oran da
kadınlarda düşüktür.
Aynı aerobik koşullarda kadınların erkeklere oranla çok
oksijen harcadığı tespit edilmiştir.
Kadınlardaki bu düşük oran uzun süreli egzersizlerde
dayanıklılık için dezavantaj sağlamaktadır.
13
KADINLARDA ENERJİ SİSTEMLERİ VE
YENİDEN TOPARLANMA
a- Anaerobik Sistem
Kadınlarla erkekler arasında kg başına ATP-CP
konsantrasyonları benzerlik göstermektedir. Örneğin bir
kasta yaklaşık 4 mmol/kg ATP, 16 mmol/kg CP
bulunmaktadır.
Ancak toplam iskelet kas yoğunluğunun kadınlarda
düşük olması toplam ATP-CP miktarını ve anaerobik
gücü de etkilemektedir.
Kadınlarda kas glikojen oranının düşük lipit oranı
yüksektir. Bu da laktik asit üretiminin düşük olmasını
sağlar.
14
b- Aerobik Sistem
Aerobik kapasite, kardiyo-respiratuar sistemle ilişkili
olarak dokuların dakikadaki oksijenli tüketiminin
ifadesidir.
Kadınlarda bu sisteme bağlı olarak maksimum oksijen
tüketimi düşüktür.
Ayrıca kadınların adet dönemlerinde kaybettikleri demir
oranı aerobik kapasiteyi olumsuz yönde etkiler.
Yapılan araştırmalarda kadınların maxVo2tüketim değeri
erkeklerden %15-25 düşük bulunmuştur.
15
c- Toparlanma
Antrenman sonrası metabolizmanın toparlanması,
genelde antrenman başlangıcından beri oksijen açığı ve
uygulama sırasında tüketilen ATP-CP depolarının
yenilenmesi ile olmaktadır.
Bu yenilenmeyi gerçekleştiren en önemli faktör egzersiz
sonrası üretilen oksijen miktarıdır.
Kadınlarda laktik asit oluşumu kas glikojen ve anaerobik
sistemleriyle orantılı olmasına karşın toparlanma
dönemleri erkeklere nazaran daha uzundur.
Bunun için yüklenmeler arası dinlenme oranı kadınlarda
biraz daha uzun verilmelidir.
16
KADINLARDA ANTRENMAN VE FİZYOLOJİK
UYUM
Antrenman programları, kişinin mevcut kapasitesinin
üzerine çıkması amacıyla mevcut kapasite baz alınarak
planlanmaktadır.
Kadın ve erkekler arasında antrenman planlamasında
süre, şiddet, kapsam ve yoğunluğu bakımından herhangi
bir fark bulunmaması gerekir.
Fakat kadınların toparlanma süresi erkeklere nazaran geç
olduğundan dinlenme aralıklarının daha uzun olması
gerekir.
Dinlenme
aralıklarının
düzenlenmesinde
kadının
antrenmana cevabı ve fizyolojik uyum dikkatle takip
edilmelidir.
17
KADINLARDA MOTORİK ÖZELLİKLER
a- Kuvvet Gelişimi ve Kuvvet Antrenmanları
Kadınlarda kuvvet antrenmanı ve uygulanacak ilkeler fazla
farklılık göstermez.
Ancak kadınlarda kuvvet gelişimi kas ve hormonsal yapılarıyla
ilişkili olarak erkeklere oranla daha az gelişim gösterir.
Doğumdan itibaren kadınlarda 20, erkeklerde 25 yaşına kadar
kuvvet gelişimi devam eder ve bu yaşlardan sonra azalmaya
başlar.
Ancak kadınlardaki kuvvet kaybı erkeklere göre daha azdır.
Kadınlarla erkekler arasında kuvvet antrenman metodu
yönünden farklılık olmadığı tespit edilmiştir.
Fakat kapsam ve yoğunluk yavaş yavaş yükseltilmelidir.
18
b- Dayanıklılık Gelişimi ve Antrenmanı
Yapılan
çalışmalar
kadınların
oksijen
kullanma
kapasitelerinin erkeklerin ancak %70-75’ ine erişebildiklerini
göstermiştir.
Antrenmanlarla kadınlar da en az erkekler
dayanıklılık özelliklerini geliştirebilmektedir.
kadar
Antrenman yöntemleri ve programlarında da bir farklılık
yoktur.
Bu sebeple bütün dayanıklılık antrenmanları kadınlar için
tavsiye edilebilir. Fakat kadınlar daha çabuk sürantrene
olmaktadır.
Bu nedenle özellikle interval antrenmanlarda dinlenme
aralıklarının uzun tutulması ve haftalık programda bu
antrenmana fazla yer verilmemesi tavsiye edilmektedir.
19
c- Sürat ve Süratin Geliştirilmesi
Sürat her ne kadar doğuştan getirilse de antrenmanlarla
belirli oranda geliştirilebilir.
Sürat geliştirilmesi sadece kas kuvveti ve metabolik yapının
geliştirilmesine bağlıdır.
Bu nedenle kadınlardaki sürat gelişimi erkeklere oranla
daha azdır. Metabolik olarak kas glikojeni kadınlarda azdır.
Her ne kadar laktik asit üretimi kadınlarda az olsa da
egzersiz esnasındaki enerji üretimi erkeklerde fazla
olduğundan
kadınların
sürat
gelişimi
daha
az
gerçekleşmektedir.
Antrenman programları bakımından farklılık yoktur. Çünkü
programlar, bireylerin maksimal fizyolojik özelliklerine göre
hazırlanmaktadır.
Kadınlarda dinlenme aralıkları biraz daha uzun olmalıdır.
20
d- Hareketlilik ve Geliştirilmesi
Hareketlilik konusunda bayanlar erkeklere göre daha
avantajlıdır.
Çünkü kadınların eklem bağ yapıları ince ve sürtünmeler
daha azdır.
Hareketlilik çalışmaları günün her saatinde ve yaşam boyu
yapılabilir.
Fakat esnetme ve gerdirme hareketleri yapılırken birbiri
ardına yapılan ani gerdirmeler yerine daha yavaş ve
esnetme boyunda belli bir süre sabit tutulan çalışmalar
tercih edilmelidir.
21
e- Beceri Antrenmanı
Becerinin geliştirilmesi beceriyi etkileyen faktörlere (vücut
ölçüleri oranı, kas kasılma hızı ve reaksiyon hızı) bağlıdır.
Bunlar içinde sportif beceri geliştirilmeden önce bu beceri
veya tekniğin uygulanması için gerekli olan motorik
özelliklerin geliştirilmesi gerekmektedir.
Çünkü koordinasyonun geliştirilmesi kas kuvvetiyle birlikte
gerçekleşmektedir.
Büyük kas kitlesi gerektiren hareketlerde bayanlar, fazla
bir yeteneğe sahip olmasalar da el becerisi gerektiren
durumlarda ve esneklik gerektiren sportif faaliyetlerde
erkeklere göre daha avantajlıdır.
22
KADINLARDA SPORA VE KONDİSYONEL
ÇALIŞMALARA BAŞLAMA YAŞLARI
Spora başlama yaşı, spor branşlarına göre belirlenmediği
konusundaki görüşler önem kazanmaktadır.
Çünkü hangi spor dalı olursa olsun yaş ve biyolojik
gelişime göre öncelikle koordinatif, kondisyonel ve
psikomotor nitelikler antrene edilmelidir.
Spora başlama yaşı konusunda bayanlarla erkekler
arasında farklılık yoktur.
Çünkü ergenlik gelişimine kadar her iki cins gelişimi de
aynıdır.
Spora başlama yaşı ortalama 6 olarak kabul edilir.
23
KADIN YAŞAMININ EVRELERİ
Bir kız çocuğu, doğumdan itibaren tüm ömrü boyunca
somatik, psişik ve hormonal yönden değişik tablolar
gösterir.
Kadının hayatını şu devrelere ayırmak mümkündür:
* Yeni doğan kız çocuğu (0-10 gün)
* Çocukluk devri (10 gün-10 yaş)
* Puberte devri (10-18 yaş)
* Cinsel olgunluk devri (18-45 yaş)
* Klimakteryum ve menapoz devri (60 yaş ve üzeri)
24
Cinsiyete
ilişkin
özellikler
puberte
devri
ile
belirginleşmeye başlar.
Her iki cinste de kapasite aynıdır.
Kızlarda ergenlik daha önce başlar ve hızlı bir seyirle
sonlanır.
Bu nedenle kız çocukları sportif açıdan daha erken
verimli hale gelir.
Ancak menstruasyon dönemleri bu verimi olumsuz
yönden etkiler.
Kadınlarda cinsel siklusun düzensizlik göstermeye
başlaması
ile
kesilmesi
arasındaki
döneme
KLİMAKTERYUM denir.
25
a- Menstruasyon
Kadının cinsel bakımdan aktif olduğu yıllarda her ay
tekrarlayan ritmik değişiklikler mevcuttur.
Bu değişiklikler dişi hormonların salgılanma miktarını ve
bunların etkisiyle cinsel organlarda meydana gelen
olayları kapsamına alır. Bu ritmik değişikliklere
MENSTRUASYON denir.
Bu siklusun ortalama süresi 28 gündür.
Normal menstruasyon sırasında yaklaşık 35 ml kan ve
35 ml seröz sıvı kaybedilir. 3-7 gün sürer.
Bu dönemde kadınların özellikle dayanıklılık gerektiren
sporlarda başarı oranının düştüğü tespit edilmiştir.
26
b- Premenstrual (Adet Öncesi) Sendrom
Bu dönemde en çok memelerde büyüme, gerginlik ve ağrı
mevcuttur.
Vücut ağırlığı bu dönemde sıvı tutulmasına bağlı olarak
artış gösterir.
İdrar miktarında azalma, karında büyüme ve şişlik, kabızlık,
migren tarzında ağrı kesicilerle geçmeyen tarzda baş ağrısı
da mevcuttur.
Bu dönemde kadın öfkelidir, küçük depsesif bozukluklar ve
ağlama krizleri görülebilir.
Tüm bu belirtiler adetin ortaya çıkmasıyla kaybolur.
Bu sendromun nedeni östrojen yükselmesi ve progesteron
seviyesinin düşmesidir.
Bu durumun hafif geçirilmesi için bir hafta kala tuzsuz diyet
uygulaması yapılabilir.
27
c- Bayan Sporcularda Menstruasyon Anormallikleri
Aylık siklusları normal kadınlarda, menstruasyon spor
yapmayı ve denize girme gibi faaliyetleri engellemez.
Buna karşın antrenman, önemli bir stres faktörü yerine
geçer ve kanama düzensizliklerine neden olabilir.
Haftada 50 km den fazla koşu yapan kadınlarda çeşitli
düzensizlikler görülebilir. Bu düzensizliklerin en ağırı
Amenore (adetten kesilme) dir.
Amenore ile en yakın ilişkili sporlar bale, jimnastik, kürek
ve aerobik karakter taşıyan diğer uzun mesafeli
koşulardır.
28
Siklus bozukluklarının nedeni;
- Vücuttaki yağ dokusu miktarının azalması,
- Uzun süreli yoğun egzersiz sonucu akut ve kronik
hormonal bozukluğun oluşması,
- Aşırı enerji harcanması ve psikolojik stresler.
Amenorenin gelişmesi halinde plazmadaki östrojen
seviyesinin azalmasına bağlı olarak kemik dokusundaki
kayıplar hızlanarak ileri yaşlarda osteoporoz (kemik
erimesi) riskinin artmasına neden olur.
Maksimal performans ve normal menstruasyon için en iyi
metot, dengeli ve düzenli beslenmedir.
29
d- Hamilelik ve Spor
Kadınların hamilelikte spor yapıp yapmayacağı kesinlikle
sınırlandırılamaz.
Hamilelikte sporun düşük tehlikesine yol açacağı
konusunda genel bir kanı vardır. Ancak zaten tehlikeli olan
gebelik durumunda spor katalizör bir rol oynayabilir.
Çok şiddetli fiziksel ve mental travma beklenmeyen
düşüklere neden olabilir.
Normal şartlarda sportif sportif uygulamalar gebeliğin seyri
ve doğum işlemi üzerinde olumlu etkiye sahiptir.
Hamileler için özellikle yüzme çok yararlıdır.
Günlük yaşamlarında hafif şiddetli egzersiz yapan
kadınların gebeliklerinin rahat geçtiği, düşüklerin,
prematüre doğumların daha az görüldüğü ve doğum
sonrası çabuk toparlandıkları görülmüştür.
30
e- Gebelikte Antrenman
Ağır olmamak şartıyla bisiklet, yüzme gibi sporlar anne ve
bebeğe yararlı olabilir.
Uygulama fazla kas kitlesini içermeli, ritmik ve aerobik
nitelikte olmalı, vücut iç ısısını artırmamalıdır.
Gebeliğin 5. ayından itibaren yapılacak jimnastik yararlıdır.
Düşük riskinin en fazla olduğu dönem 3 aydır. Bu dönemde
aşırı faaliyet ve egzersizlerden kaçınılmalıdır.
28. haftadan sonra uterusun büyümesi sonucu iç organlara
ve akciğerlere baskı ortaya çıkar ki bu durum performansı
azaltıcı niteliktedir.
Doğumdan sonrada annenin amaca uygun sportif
uygulamalar yapması gerekir. Bu uterusun toparlanmasını
kolaylaştırır.
31
f- Kadınlarda Spor Sakatlıkları
Kadınlarda kas yapısının zayıflığı, erkeklere nazaran
daha fazla kas yaralanmalarına maruz kalmalarına
neden olur.
Klaus’ a göre erkeklerde 20 yaralanmalara karşın
kadınlarda bu oran 39 civarındadır.
Kadın kaslarının topografik oluşumları da farklılık
gösterir.
Örneğin erkeklerde uyluk kas yaralanmaları fleksör ve
ekstansörler arasında eşit dağılım gösterirken,
kadınlarda daha çok ekstansör yaralanmaları meydana
gelir.
Erkeklerin aksine kadınlarda genital yaralanmalara daha
az rastlanır.
32
g- Kadınlarda Ortam Isısına Uyum
Kadınlar erkeklere oranla daha az terlemektedirler.
Erkekler ortam ısısına uyum sağlamak için daha fazla
terleyerek sıvı ve elektrolit kaybına uğrarlar.
Kadınlar daha az terleme ile ortama uyum sağlarlar.
Eğer bu durum avantaj olarak kabul edilirse sıcak
ortamlarda ve uzun süreli çalışmalarda kadınlar daha
yüksek performans sergileyebilirler.
Ancak kadınlar daha az dayanıklı oldukları için ısı
bitkinliği kadınlarda daha çabuk meydana gelir.
Bazı araştırmacılara göre ısı düzenlemesi yönünden
kadınlar uzun mesafe koşularında erkeğe oranla daha
avantajlıdır.
33
h- Menapoz Sonrası Kadınlarda Spor
Menapozdan sonra da kadınların spor yapmaları önerilir.
Çünkü spor, menapoz streslerini ve bu dönem
sonrasında hızlanan osteoporoz tehlikesine karşı en iyi
savunma mekanizması olarak gösterilmektedir.
Ayrıca inaktivite durumundan kaslarda meydana gelecek
olan artrofi (kas erimesi ya da zayıflaması) de spor
sayesinde engellenebilir.
34
Kadın Sporcu Üçlemesi
Kadın sporcu üçlemesi, ilk olarak 1992’de,
yeme bozukluğu, amenore ve osteoporozu
içeren bir sendrom olarak tanımlanmıştır.
Günümüzde, kadın sporcu üçlemesi, enerji
düzeyi, menstrüel fonksiyon ve kemik
mineral yoğunluğu arasındaki ilişkileri
içeren ve ideal sağlık ile klinik sendrom
arasında
değişen
bir
yelpazede
incelenmektedir.
35
• Enerji düzeyi, diyetle alınan enerji miktarından
egzersiz için harcanan enerji miktarının
çıkarılmasıyla belirlenir. Düşük enerji düzeyi,
uzun dönemde menstrüel bozukluklara ve
kemik sağlığının bozulmasına yol açar.
• Üç ya da daha uzun süre menstrüel döngünün
gerçekleşmemesi olarak tanımlanan amenore
Üçlemenin en önemli göstergesi olup düşük
enerji alımı ile yakından ilişkilidir.
• Kemik sorunları, stres kırıkları ve yaşa göre
düşük kemik mineral yoğunluğunu ifade eder.
36
Kadın Sporcu Üçlemesinin
Görülme Sıklığı Nedir?
Üçlemenin görülme sıklığı spor branşına
göre değişmekte ve incelik gerektiren
sporlarda
daha
yüksek
oranda
görülmektedir.
Üçlemenin üç unsurunun bir arada
görülme oranı % 0-16 arasında değişirken,
herhangi iki ya da bir unsurunun görülme
oranı sırasıyla, % 3-27 ve % 16-60
arasında değişmektedir .
37
Türkiye’de 307 sporcuda yapılan bir
çalışmada, üçlemenin her üç faktörünün bir
arada görülme oranı %3.9, düşük enerji alımı
%32, menstrüel düzensizlik %31 oranında
belirlenmiştir.
İncelik
gerektiren
sporlarda,
incelik
gerektirmeyen sporlara göre daha yüksek
oranda yeme bozukluğu (%16.3; %14),
patojenik kilo kontrol yöntemleri kullanma
(%19; %14), menstrüel düzensizlikler (%34.8;
%25.6) ve stres kırığı (%12.5; %6.2) risk
faktörleri belirlenmiştir .
Yeme Bozuklukları
“İncelik” baskısına cevap olarak, kadınlar ve
genç kızlar sağlıksız zayıflama yöntemlerine
yönelirler. Bunlar arasında en yaygın
kullanılanlar; besin alımını kısıtlamak, bilinçli
olarak kusmak, iştah baskılayıcı ilaçlar ve
laksatif kullanmaktır. Kadınların birçoğu
utanma, çekinme, diyetlerinin kontrolünün
bozulacağı
gibi
düşüncelerle
yeme
bozukluğunu saklama eğilimindedirler.
39
Yeme Bozukluğunun Belirtileri
• Aşırı incelik veya hızlı kilo kaybı
•Yemek, kilo, yemek saatleri ve vücut
görüntüsüyle fazla meşgul olma
•Kalabalık içinde yemekten kaçınma veya
gizli yemek yeme
• Kiloda aşırı dalgalanmalar
•Rutin antrenman programına ek olarak aşırı
egzersiz yapma
• Stres kırıkları
40
•Cildin sarı renge dönmesi
•Saç tellerinin incelmesi/zayıflaması
•Başka bir hastalık belirtisi olmaksızın boğaz
ağrısı (kusmaya bağlı olarak)
•Diş sağlığında bozulmalar (kusmaya bağlı
olarak)
•Yorgunluk, sersemlik, uyku hali
•Depresyon veya düşük özgüven
41
Menstrüel Bozukluklar
Kadın sporcu üçlemesinin diğer bir unsuru
menstrüasyon fonksiyonudur. Sporcular, fiziksel
aktivitenin
ihtiyaçları
sebebiyle
menstrüel
bozukluklarla ilgili daha fazla risk altındadır. Bu
risk,
sporcu
yeterli
enerji
almadığında
artmaktadır. Fiziksel aktiviteyle birlikte düşük
enerji alımı olduğunda, üreme sistemi cevap
olarak daha az östrojen üretmektedir. Bu durum
uzun süreli yaşandığında ise normalden daha az
sıklıkla menstrüasyon görülebilir (oligomenore)
veya hiç görülmeyebilir (amenore).
42
Menstrüel düzensizliğe ve/veya düşük
kemik mineral yoğunluğuna sahip fiziksel
olarak aktif kadınlarda stres kırıkları daha
sık gözlenmektedir. Normal menstrüel
döngüye
sahip
kadınlarla
karşılaştırıldığında, amenorik kadınlarda
stres kırığı görülme riski iki ya da dört kat
daha fazla görülmektedir
43
Kemik Sağlığı
Kadın sporcu üçlemesinin üçüncü unsuru
kemik mineral yoğunluğudur. Kemik
mineral yoğunluğu, ideal kemik mineral
yoğunluğu
ile
osteoporoz
arasında
değişkenlik göstermektedir.
44
Osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik
dokunun
mikromimarisinde
bozulma
sonucu kemik kırılganlığında artış ile
karakterize bir hastalıktır. Kemik kuvveti ve
kırılma riski, kemik mineral yoğunluğuna,
yapısına ve kemik proteini kalitesine
bağlıdır. Bununla beraber, osteoporoz
taraması ve teşhisi kemik mineral
yoğunluğuna göre yapıldığından kadın
sporcu üçlemesinde de kemik mineral
yoğunluğu ölçüt olarak alınmaktadır.
45
Düşük enerji alımı ile birlikte hormon seviyelerinde
oluşan azalmalar, eski kemik hücrelerini yeni
hücrelerle değiştirme yeteneğini sekteye uğratır.
Özellikle
fiziksel
olarak
aktif
olan
ve
menstrüasyon düzensizliği yaşayan genç kızlar
kemik sağlığı açısından ciddi risk altındadır. Bu
dönemde, kemik yıkımının kemik yapımından
fazla olması stres kırıklarına ve osteoporozun
erken başlamasına yol açar. Enerji alımının
yetersiz olması, D vitamini ve kalsiyumun yetersiz
alınması kemik sağlığını daha da olumsuz etkiler.
46
Kadın Sporcu Üçlemesi Kimleri
Etkiler?
Kadın sporcular, yaptıkları spor dalının gereklilikleri
doğrultusunda ağır antrenmanlar yaptıkları gibi
enerji
alımını
sınırlayıcı
yöntemler
de
kullanmaktadırlar. Özellikle;
• İnceliğin, estetiğin, düşük vücut ağırlığının
vurgulandığı sporlarda (aerobik, artistik buz
pateni, bale, cimnastik, uzun mesafe koşusu vb.)
• Vücut ağırlığı dikkate alınarak yarışılan sıklet
sporlarında (karate, judo, taekwondo, güreş,
halter vb.) kadın sporcu üçlemesi unsurlarına
daha sık rastlanmaktadır
47
Kadın sporcuların hepsi risk altında olsa
da özellikle inceliğin önemli olduğu spor
dallarında yarışan kadın sporcular yüksek
risk altındadır.
İncelik gerektiren sporlar: Cimnastik, bale,
artistik buz pateni, aerobik, koşu, dalış
Sıklet sporları: Güreş, dövüş sporları
48
Üçlemenin Sağlık Üzerine
Etkileri
• Vitamin-mineral eksikliği, sıvı ve elektrolit
dengesizliğine bağlı sorunlar gelişebilir.
• Büyüme geriliğine yol açabilir.
•Gastrointestinal
(sindirim
sistemi)
rahatsızlıklara sebep olabilir.
• Mevcut ve gelecekteki kemik sağlığı
üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir.
• Gelecekte osteoporoz ve kırık oluşma
riskini artırır.
49
• Stres kırıklarının oluşumuna yol açabilir.
• Östrojen yetersizliğine bağlı olarak kalp
rahatsızlıklarına neden olabilir.
• Üreme fonksiyonunda bozukluklara sebep
olabilir.
• Yeme bozukluğu, depresyon, anksiyete,
konsantrasyon,
motivasyonda
ve
özgüvende düşüşe sebep olabilir.
50
Üçlemenin Performans
Üzerine Etkileri
• Aşırı yorgunluk.
• Toparlanma süresinin uzaması.
• Antrenmana yanıtın veya adaptasyonun
azalması.
• Sportif performansta düşüş
51
Download