Nizamettin UĞUR Tokat-Akbelen doğumlu (1951). İki kız babası. Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü bitirdi, Türk Dili ve Edebiyatı lisansını Anadolu Üniversitesinde tamamladı. ☺ Hakkâri, Diyarbakır, Ankara’da değişik okullarda ve dershanelerde çalıştı. Meslek örgütlerinde temsilcilik, yöneticilik, şube başkanlığı görevlerinde bulundu. ☺ Yazı yaşamına, lise dergilerinde ve yerel gazetelerde şiirler, öyküler, eleştiri yazıları yayımlayarak başladı. İlk gençliğinde gazetecilik yaptı, arkadaşlarıyla birlikte Sanat ve Arkadaş adlı edebiyat dergilerini çıkardı (Tokat). Siyasal mücadeleye, örgütçülüğe ve yayıncılığa yönelince edebiyata ara verdi. ☺1980 sonrası edebiyata döndü, dil alanına ilgi duymaya başladı. ☺ Kaan İnce Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı ve bu vakfın uzun süre başkanlığını yaptı. İzlek dergisi (1993-1999, 43 sayı) ve İzlek Yayınları’nın sahipliğini, genel yayın yönetmenliğini üstlendi. Adnan Satıcı ile birlikte Mecaz dergisini (2001, 2 sayı) çıkardı. Şiir, öykü ve eleştiri yazarak başladığı yazma serüvenini, daha çok deneme, inceleme ve eleştiri ile sürdürdü. Zaman zaman takma adlarla da yazdı. ☺ Eylül 2007’den Haziran 2013’e kadar Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde Türk Dili dersi verdi. Kitapları: Türkçe Kavrayım Gücü I (ÖSYM Sınavları ve Üniversite Eğitimi İçin), Ankara: Dönüşüm Yayınları, Şubat 1988 / Murat İsmet Tunçer ile birlikte. Anlambilim / Sözcüğün Anlam Açılımı, İstanbul: Doruk Yayınları, 2007 (1. Baskı: Kasım 2003). Edebiyatın Gizi, Şiirin Dili, Ankara: Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Şubat 2014 (1. Baskı: Mayıs 2007). Anlamın Bulanık Sularında, Ankara: Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Şubat 2014. ...1... Kurgu Kültür Merkezi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Alaattın Topçu ISBN: 978-605-5009-13-7 © Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Nizamettin Uğur, 2014 Tüm hakları saklıdır. Yayıncı izni olmadan, kısmen de olsa fotokopi, film vb. elektronik ve mekânik yöntemlerle çoğaltılamaz. 1. Baskı: Şubat 2014 Genel Dizi: 213 İnceleme Dizisi: 42 Kapak Tasarım Murat Özkoyuncu Baskı ve Cilt Kurgu-1 Gıda Basın Yay. San. Tic. Ltd. Şti. Konur Sok. No: 13/5 Kızılay-Ankara Tel: (312) 419 54 85 www. kurgukulturmerkezi. com E-posta: kurgukulturmerkeziyayinlari@gmail. com ...2... Nizamettin Uğur ANLAMIN BULANIK SULARINDA Düzanlam, Yananlam, Düzdeğişmece, Eğretileme… Araştırma-Tartışma ...3... Babama!.. ...4... İÇİNDEKİLER Önsöz 7 GİRİŞ 11 Cürcani ile Wittgenstein: Yakın Mahallelerin İnsanları 13 I. BÖLÜM Düzanlam, Gerçek Anlam, Hakikî Anlam, Yananlam 21 Hakikî Anlam, Gerçek Anlam ve Düzanlam 23 Ortaöğretimde Sözcük Anlambilimi Kavramlarındaki Sorunlar 49 “Düzanlam” ve “Yananlam” Kavramları Üzerinden Bir Sözlük Eleştirisi 59 II. BÖLÜM Eğretileme (Metafor) 81 “Eğretileme” “Metafor”u Tam Karşılayamaz mı? 83 Eğretileme mi Değişmece mi? Benzetmenin Sınırları Nerede Bitiyor? 105 Metafor Kavramını Algılama Türleri 125 “Metafor”u “Mecaz” Diye Çevirirsek “Trope”a (ve “Figure”e) Ne Diyeceğiz? 154 “Metonimik ve Metaforik Eğretilemeler”(!) 164 ...5... ...6... “METAFOR”U “MECAZ” DİYE ÇEVİRİRSEK “TROPE”A (VE “FİGURE”E) NE DİYECEĞİZ? Metafor, çok tartışılan bir kavram, tarihsel süreçte de farklı değerlendirmelere uğradı zaten. Yine de genelde kabullenilen, çıkışında tüm mecazları (değişmeceleri)101 kapsayan Aristoteles’in metafor kavramının, orta ve yeni çağlarda daralmaya uğrayarak yalnızca benzerliğe dayalı mecazlar için kullanılmaya başlanan anlamıdır. Metaforun bu ikinci anlamı bizdeki eğretileme (istiare) kavramına denk gelir. 102 101 102 Daha önceki çalışmalarımda “mecaz”, “istiare”, “mecaz-ı mürsel” gibi terimler yerine genelde “değişmece”, “eğretileme”, “düzdeğişmece” gibi terimleri kullandım. Bu yazıda ise eski terimleri kullanmayı önceledim. Nedenim, biraz karışık gelebilecek bu yazının herkesçe anlaşılmasını sağlamaktı. “Metafor” kavramı geçen yüzyılın sonlarına doğru bir dil olayı olan mecaz (figure, trope) kavramını aşarak düşünsel bir kavram durumuna gelmeye başlamıştır. Bu gelişmenin başlangıcı, George Lakoff-Mark Johnson adlı yazarların 1980’de yayımlanan ve Türkçeye Metafor/Hayat, Anlam ve Dil olarak çevrilen (çeviren Gökhan Yavuz Demir, İstanbul, 2005) kitapları olmuştur. Bu görüş, tartışma konumuz “metafor-mecazistiare/eğretileme” eşlemesi olduğu için yazımızın çerçevesi ...154... Yazıya girerken kullandığımız “genelde” sözcüğünün iması, yani derin anlamı belli: Demek ki bu kavramın her şeye karşın farklı değerlendirmeleri var. Metaforla ilgili değerlendirme çeşitliliği ve özellikle anlam daralmasının Aristoteles çevirilerine yansıtılma biçimleri sorunlara yol açmıştır ister istemez. En somut örneği bizde görülmektedir bunun. Aristoteles’in Poetika kitabındaki metafor terimini, İsmail Tunalı mecaz olarak çevirirken, Mehmet H. Doğan, Samih Rifat ve Nazile Kalaycı ise eğretileme olarak çevirmiştir ama bu üç çevirmen açıklayıcı dipnot koyma gereğini duymuştur. Sözgelimi Samih Rifat, çevirisinin 88. sayfasına düştüğü dipnotta şöyle yazmıştır: Eğretileme: Dilbilgisinde olduğu gibi sözcük sanatlarında da kavramların henüz yerine oturmadığı bir çağdayız ve Aristoteles, eğretileme (metaphora) sözcüğünü, Antikçağ sonlarına doğru alacağı (ve oradan günümüze ulaşacak) anlamdan daha geniş bir anlamda kullanıyor; verdiği örneklerin belki yalnızca biri (akşam ve yaşlılık) gerçekten metafor, ötekilerse düzdeğişmece (fr. metonymie) ya da kapsamlayış (fr. synecdoque) tanımlarına daha çok uyuyor.103 Aristoteles’in kastının “mecaz (figure, trope)” olduğu konusunda herkes aynı görüşte, farklı düşünen yok. Bu gerçeklik ve kavramdaki anlam daralması göz önüne alındığında İsmail Tunalı’nın yaklaşımının daha doğru olduğu görülmektedir. Diğer çevirmenle- 103 dışında kalmaktadır. Daha önce yayımlanan bazı yazılarımda bu konuya kısa da olsa değinilmişti. Aristoteles, Poetika, çeviren Samih Rifat, Doğan Kitaplığı, İstanbul, 2003. ...155... rin “metafor”u “eğretileme” olarak çevirmeleri, yazarın ve metnin “niyeti”ne uygun değil. Çelişmenin açıklama yapma, dipnot düşme gibi yollarla aşılmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Sorunun temel nedeni de, belli ki, Poetika kitabının Yunancadan Batı dillerine çevirilerinde “metafor” teriminin anlam daralmasına karşın genelde olduğu gibi korunması. Biliyoruz ki Yunanca kökenli bu terim-sözcük nerdeyse tüm dillerde kullanılıyor. Sorunun sorunsala dönüşmesinde rolü olan bazı kesimleri ise şöyle sıralabiliriz belki: Kavramdaki anlam daralmasını göz önüne almayanlar, bu karmaşa nedeniyle kafası karışık olanlar, yeterince bilgi sahibi olmadan konu hakkında yazı yazanlar... Konuyu yönlendirecek can alıcı iki soru sorabiliriz şimdi burada: i. (Antikçağın sonlarından bu yana kullanılan anlamıyla) “metafor” terimini “mecaz” diye çevirirsek “trope” ya da “figure”ü ne diye çevireceğiz peki?104 Aristotales’in “mecaz” anlamlı “metafor” kavramının Batı retoriğinde uzun zamandır “trope” ya da “figure” ile karşılandığını da biliyoruz üstelik.105 104 105 Bu sorumuzun, Aristoteles’in Poetika kitabının çevirisiyle değil, “metafor”un anlam daralmasına uğramış günümüzdeki anlamıyla ilgili olduğunu burada özellikle vurgulayalım. Aristotales’in “metafor” kavramının “mecaz” anlamına geldiğini konuyla yakından ilgilenen herkes zaten bilmektedir. İşin aslına bakılırsa “figure” her tür dilsel sapmanın, “trope” ise yalnızca anlamsal sapmaların, yani mecazların adıdır. Sözgelimi Cemal Süreya’nın bir kitabının adı olan Güvercinka, Özlem Çiçek’in Sana Bir Şey Susayım mı? kitabının adındaki sözdizimiyle ortaya çıkan durum ve bu kitaptaki bir öyküsünde geçen “anze” (anne yerine konulmuş teyze: anne+teyze) söz- ...156... ii. Diyelim Aristoteles’in “metafor” terimini günümüze o zamanki anlamıyla taşıyıp “mecaz”ın karşılığı olarak kabul ettik. O zaman aynı kavramı “mecaz”ın bir türü olan, yani aralarında içlem-kaplam ilişkisi olan “eğretileme (istiare)” ile nasıl eşanlamlı kılacağız? Bir terim, hem kendisiyle eşdeğerde hem de daha dar anlamda iki kavramı aynı anda nasıl karşılar?106 Bu iki sorunun yanıtı çok açık aslında ve bizdeki dilbilimcilerle yazınbilimcilerin nerdeyse hepsi “metafor” için “eğretileme (istiare)”, “figure” ve “trope” için ise “değişmece (mecaz)” terimlerini kabul etmektedir.107 Ama ne yazık ki bazı sözlükler ve akademisyenler düzeyinde durum içler acısı. Bazı sözlüklere bakalım önce: metafor a. Fr. Mecaz (Onur Dinçoğlu, Türkçede Yabancı Terimler Sözlüğü, İnkılap Yayınları, İstanbul, 2003) 106 107 cükleri birer dilbilgisel “figure” iken; Neşet Ertaş’ın söylediği bir türküde geçen “mühür gözlüm” motifindeki “mühür” ve Edip Cansever’in “Bir mendil niye kanar” dizesinde “mendilkanama” ilişkisi anlamsal figür (sapma) yoluyla gerçekleşen birer “trope”tur. Bu konuda yazdığım birkaç yazı: “Eğretileme mi Değişmece mi? Benzetmenin Sınırları Nerede Bitiyor?”, Ünlem dergisi, Ocak-Şubat 2004, Mor Taka dergisi, Bahar-Yaz 2006; “Metafor Kavramını Algılama Türleri”, yasakmeyve dergisi, OcakŞubat 2007; “Eğretileme’ ‘Metafor’u Tam Karşılayamaz mı?”, yasakmeyve dergisi, Mart-Nisan 2007. Doğan Aksan, Berke Vardar, Tahsin Yücel, Zeynel Kıran, Ayşe Kıran, Emel Huper, Mehmet Yalçın, Ahmet Kocaman, Mehmet Rifat, Fatma Erkman Akerson, Rıza Filizok; üniversitelerin İngiliz, Fransız, Alman dili ve edebiyatı bölümleri akademisyenleri… ...157... métaphore: değişmece, eğretileme (Beşir Göğüş, Anlatım Terimleri Sözlüğü, Ankara, 1998; dizin bölümünde.) metafor 1. Mecaz. 2. İstiare. 3. Kinaye. 4. Teşbih (D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, Vadi Yayınları, 15. baskı, Ankara, Ekim 2001) mecaz: 1. (…). 2. Edebiyatta bir kelimenin asıl anlamından başka anlamda kullanımı, metafor (Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı, Everest Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2009) mecaz 1. isim, edebiyat: Bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz. 2. Bir kelimeyi veya kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma, metafor; eğretileme: istiare (TDK Türkçe Sözlük).108 108 Dil Derneğinin Türkçe Sözlük’ünde “eğretileme”nin karşılığı “metafor, istiare” biçiminde verilir ama bu kez de benzer başka konuda önemli bir yanlışlık yapılır: “değişmece: metonimi, mecaz.” “Metonimi”nin Türkçe karşılığı tüm kaynaklarda “düzdeğişmece, mecaz-ı mürsel” olarak verilir. Onur Bilge Kura da benzer ilginç bir yanlışa düşmüştür Hürriyet Gösteri’deki yazısında: “Yazınsallığın biçem düzeyinde önemli unsurlarından olan ‘metafor’ Türkçede olduğu gibi kullanılmakla birlikte ‘istiare’ ve ‘eğretileme’ biçiminde de kullanılmaktadır. ‘Metonimi’ ise Türkçede metafora göre henüz pek kullanım yaygınlığı kazanmış bir kavram değildir; ancak ‘kinaye’, ‘ad-değişimi’ ve ‘değinmece’ olarak da bilinmektedir. Bu Türkçe karşılık önerileri arasında ‘değinmece’ giderek yerleşme eğilimi göstermektedir.” (“Dilsel kurgu ve yazın(sallık) ilişkisi”, Hürriyet Gösteri dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2011, sayı 303). Bilindiği gibi “değinmece”, “kinaye”nin yeni Türkçeki karşılığıdır ve bu iki terimin “metonimi (düzdeğişmece)” ile bir ilgisi yoktur. ...158... En trajik tanım D. Mehmet Doğan’ın sözlüğündeki. O. Dinçoğlu metaforun eski tanımını veriyor, ilk sorumuzun muhatabı. Diğerleri hem “mecaz”, hem de onun bir türü olan “eğretileme” ile aynı anlama karşılık düşürüyor terimi. Doğan ise, bırakın “mecaz” ve “istiare”yi diğer bazı mecaz türlerini de “metafor” terimine eşitliyor; sözcüklerin sözlüklerde verilen çokanlamlılık olgusu ile karıştırıyor aslında; terimlerde bunun olamayacağını da gözden kaçırıyor. Sözlükler böyle verirse konuyu öğrenmek isteyen sıradan kimseler ya da konuya yeni yeni giren akademisyenler ne yapacak peki? Bu akademisyenlerin yazdıklarını yeterli bulan hocalarına ne diyelim şimdi? İşte “Yrd. Doç. Dr.” bir akademisyenin Türk Dili dergisinde (TDK’nin aylık dergisi, Mayıs 2012) yayımlanan “Eğretilemenin Çevirisi” başlıklı yazısı. Bu yazıda önce şöyle bir bölüm okuyoruz: Eğretileme, bir sözcüğün alışılmış anlamının dışında bir başka anlamda kullanılmasıdır. Bir başka deyişle, bir şeyi anlatmak için ona benzetilen bir başka şeyin adını eğreti olarak kullanmadır. Eğretileme, sözlüklerde “mec.” biçiminde belirtilen bilgilerle ilgilidir. Herhangi bir şeyin ya da olayın karşılaştırılabileceği başka bir şeyden söz ederek betimlenmesine eğretileme (metaphor) denir. (Günay, 2007: 73. Günay’dan alıntılanan bölüm benim tarafımdan eğik yazı ile belirtilmiştir. N.U.) Birkaç sorunlu yan görünüyor burada. Birincisi, eğretilemenin verilen iki tanımının birbirine uymaması. İlk tümcede kaynak belirtmeden verilen “bir sözcüğün alışılmış anlamının dışında bir ...159... başka anlamda kullanılması” tanımı “eğretileme”ye değil, “mecaz”a ilişkindir; çünkü “eğretileme, sözcüğün yalnız benzerlik yoluyla alışılmış anlamının dışında kullanılması”na dayanır, mecaz ise “benzerlik içersin ya da içermesin sözcüğün alışılmış anlamının dışında kullanılması”dır. Verilen tanım; eğretileme, düzdeğişmece, yoksunlama gibi bütün mecazları, mecaz türlerini kapsar. İlk tanımdaki kapsam genişliği sezilmiş olacak ki daraltılmış yeni tanıma “Bir başka deyişle” diye başlayan ikinci cümlede yer veriliyor ve bu tanım Günay’dan aktarılan tanımla ayrıca yineleniyor.109 İkinci tanım, mecaz karşılığı olan metafor kavramının sonradan daralmaya uğramasıyla oluşan ve bizim geleneksel istiare (eğretileme) tanımımıza daha uygun. Tanım, hem bir bütün hem onun yalnızca bir parçası için yapılamaz; sözgelimi “cümle”nin tanımı, “özne” ya da herhangi bir öğe için geçerli olamaz, çünkü onların bütünlüğüne ilişkindir. İkinci sorun, Günay’dan alıntılanan “Eğretileme, sözlüklerde ‘mec.’ biçiminde belirtilen bilgilerle ilgilidir.” sözüyle ilgili. Doğrudur, eğretileme mecaz türlerinden biridir ve sözlüklerde mecazlar böyle verilir; ancak bu “Eğretilemenin Çevirisi” makalesinde 109 Eğretilemenin Çevirisi” makalesinin yazarı Yrd. Doç. Dr. Burcu İlkay Karaman, iki ayrı tanım verip D. Günay’ı kaynak olarak gösteriyor ama Günay’ın kitabına baktığımızda görüyoruz ki verilen sayfada ilk tanım yok. Akademik çevrelerde ne yazık ki böyle yanlış bir eğilim çok yaygın. Bir kavramdan söz edilirken verilen kaynaklarda aktarılan tanımlar genelde yer almıyor, yalnızca o konudan söz ediliyor. Oysa konuyu işleyen kaynaklar ile konunun paylaşılan tanımlarını verenler ayrı ayrı belirtilmeli. ...160... yer verilen eğretileme türlerinin bazıları, özellikle “ölü eğretileme” türü anlamlar mecazla ilgili değildir ve sözlüklerde “mec.” belirtmesiyle verilmez. Duygusal ya da öznel boyutunu yitirerek dile tamamen yerleşmiş, sözcüklerin nesnel yananlam çerçevesinde yer almaya başlamış “ölü” eğretilemeler (ve diğer ölü mecazlar) için “mec.” açıklaması yapılmaz.110 Bu tür anlamlar artık sözcüğün düz ya da gerçek anlamı sayılır ve en yaygını, en bilineni ilk başta olmak üzere sıralanır sözlüklerde. Bu yazıda eğretileme konusunda bir başka yanlış da şöyle: Genelleyecek olursak, bir sözcüğü sözlük anlamı (düz anlamı) dışında bir anlamla kullanma (yan anlamı) şeklinde ifade edilen eğretileme terimi, yazında, özellikle de şiir dilinde başvurulan bütün söz sanatlarının ortak adıdır. Böylece yine yukarıda belirttiğimiz ilk tanıma dönülüyor: “(…) bütün söz sanatlarının ortak adıdır.” Yeniden belirtelim; bu tanım, “eğretileme”ye değil “mecaz”a ilişkindir ya da Aristoteles’in, sonradan henüz daralmaya uğramamış olan “metafor”unun, yani “mecaz”ın tanımıdır. “Mecaz”ın sözlüklerdeki tanımları hep “bir sözcüğü sözlük anlamı (düz anlamı) dışında bir anlamla kullanma” biçiminde yapılmıştır. Akademisyen yazar, ikinci tanıma, “Eğretileme (…) benzer bir kavramı ifade etmek için kullanılan dilsel ögedir” tanımına yeniden döner sonra. 110 Yananlam kavramındaki farklı yaklaşımları yazımızın dışında tutuyoruz bu yazıda. ...161... Yazarın zihninde mecaz-eğretileme özdeşliği olduğu için trajik yanlışlarla karşılaşıyoruz burada. Eğretileme terimi hiçbir yerde “bir sözcüğü sözlük anlamı (düz anlamı) dışında bir anlamla kullanma (yan anlamı) şeklinde ifade edilmez”, hele de “yazında, özellikle de şiir dilinde başvurulan bütün söz sanatlarının ortak adıdır” biçiminde tanımlanmaz. Dolayısıyla bir mecaz türü olarak dar anlamlı olan “eğretileme”yi genelleyerek” mecaz” yerine kullanan kimse de yoktur. Sorun “metafor”un hem “mecaz” hem de “eğretileme” olduğunu sanmaktan kaynaklanıyor. Bu karmaşa dışında aslında önemli bir yanlış daha var bu tanımda. Daha önce değinmiştik, mecaz ile eğretileme tanımlarını farkında olmadan iç içe veriyordu. Yazarın asıl amacının “mecaz”ı açıklamak olduğunu göz önüne alarak “eğretileme” yerine “mecaz” terimini koyup okuyalım bu tanımın ikinci bölümünü: Mecaz terimi, yazında, özellikle de şiir dilinde başvurulan bütün söz sanatlarının ortak adıdır. Bu kez başka bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Osmanlı’dan bu yana kaynakların hepsinde mecaz, tüm söz sanatlarının değil, anlama dayalı bir kısım söz sanatlarının ortak adı olarak anılır. Sözgelimi tevriye, tekrir, leff ü neşr gibi pek çok söz sanatı doğrudan anlamla ilgili olmadığı için mecazın türleri arasında sayılmaz. Mecaza dayalı sanatlar kaynaklarda genelde benzetme, eğretileme (istiare), düzde- ...162... ğişmece (mecaz-ı mürsel), kinaye, tariz adlarıyla verilir.111 Bu yazıda bence önemli bir eksiklik de, Newmark’tan aktarılarak tanıtılmaya girişilen eğretileme türlerinin hiçbirinin tanımlarının verilmemesi, ne olduğunun açıklanmaması, nerdeyse yalnızca örnekler üzerinden anlatılmasıdır. Eğretileme türleriyle anlatılmak isteneni, okur, örneklerden kendisi çıkarsın isteniyor. Böyle bir yöntem elbette sorunludur, kabul edilemez. Aslında haksızlık da etmemek gerekiyor makalenin yazarına. Bu karmaşa bir dönemdir pek çok kaynağa ve kimseye bulaşmış görünüyor. Yazımızı bitirirken metnimizin asıl niyetini içeren sorumuzu yineleyelim: Batılı “metafor” terimini “mecaz” diye çevirirseniz “trope” ( ve “figüre”) terimini ne diye çevireceksiniz o zaman?112 111 112 Ahmet Cevdet Paşa, Belâgat-ı Osmâniye, Hazırlayanlar Yard. Doç. Dr. Turgut Karabey-Yard. Doç. Dr. Mehmet Atalay, Yayın Yayınları, Ankara, 2000; İsmail Habib Sevük, Edebiyat Bilgileri, TDK Yayınları, Ankara, 1942; Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara, 1983; Nizamettin Uğur, Anlambilim/Sözcüğün Anlam Açılımı, Doruk Yayınları, İstanbul, 2007 (Birinci Baskı 2003) vb. Konuyu dağıtmamak için ikinci bir soruyu dipnotta soruyorum: “Metafor” terimini “mecaz” diye çevirmeniz ya da çevirmeden doğrudan onun yerine kullanmanız (ne kadar çok bunu yapan!), tersinden bir sonuç doğurur, “mecaz”ı Batı dillerine “metafor” olarak çevirmiş olursunuz. O zaman, “eğretileme (istiare)” kavramının Batı retoriğindeki karşılığı nedir, sorusunu nasıl yanıtlayacaksınız? ...163...