Slayt 1 - Dindersim.com

advertisement
DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLER
Dinler, inanç ve ibadetleri bakımından
birbirlerinden farklıdır. Ancak amaçları
bakımından birbirlerine benzer yönleri vardır.
Dinler, insanların mutlu ve huzurlu
olabilmeleri için bazı ilkelere uyulmasını
öğütlemiştir. Bazı ahlak ilkelerinin bütün
dinlerde ortak olması, bu ilkelerin evrensel
olduğunu gösterir.
Doğruluk
Doğruluk; niyetin, sözün ve davranışların
birbirleriyle uyumlu olmasıdır. Geçmişten
günümüze insanlık, doğruluğu hep yüce bir değer
olarak görmüş ve ayakta tutup yaşatmak için
çalışmıştır. Peygamberlerin ve bütün dinlerin temel
amaçlarından biri; doğruluğun benimsenmesi,
davranışlara yansıtılması ve yaygınlaştırılmasını
sağlamak olmuştur.
Doğruluk, hem İslam dininin hem de diğer dinlerin
en önemli ahlak ilkelerinden biridir. Kişiyi erdemli
kılan ve saygınlığını artıran doğruluktur. Bunun için
her yerde ve her zaman doğru konuşmalı ve dürüst
davranmalıyız. Doğru ve dürüst insanlarla
arkadaşlık etmeli, konuşurken ve çalışırken
doğruluktan ayrılmamalıyız.
Temizlik
Temizlik; beden-giysi, ruh ve çevre temizliği olmak
üzere üç bölüme ayrılabilir. Dinler, beden ve çevre
temizliğinin yanı sıra yalan ve dedikodudan uzak
durmayı öğütleyerek insanın her bakımdan temiz
olmasını istemiştir. Bu anlamda maddi temizliğin
manevi temizlikle tamamlanması amaçlanmıştır.
Böylece kişinin beden ve ruh açısından sağlıklı ve
olgun bir kişiliğe sahip olmasının önemi üzerinde
durulmuştur.
İslam dini temizliğe büyük önem vermiştir. İslam’ın
ilk emirlerinden biri “Giysilerini temiz tut ve kötü
şeylerden kaçın.” şeklindedir. Bir başka ayette ise
“Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.”
buyrularak temiz olmak öğütlenmiştir.
Hz. Peygamber (a.s.) ise “Temizlik imanın
yarısıdır.” buyurmuştur. Ayrıca insanların gelip
geçtiği yolların, gölgelenip dinlendiği yeşil alanların
temiz tutulmasını öğütlemiştir.
Yahudilikte de temizliğe önem verilmiş ve
Tevrat’ta bu husus şöyle zikredilmiştir: “Kirli
olup kendisini temizlemeyen adam, halkın
arasından atılacaktır.” Yahudilikte maddi
temizliğin yanında gönül ve kalp temizliğine
de büyük önem verilmiştir.
Hristiyanlıkta ise ruh temizliği ile ilgili olarak
İncil’de şu ifadeler yer almaktadır: “Ne var ki
ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır. İnsanı
kirleten de budur. Çünkü kötü düşünceler...
yalancı şahitlik ve iftira hep yürekten
kaynaklanır. İnsanı kirleten de budur.”
Hinduizmde temizliğe önem verilmiş ve
ibadetlerde temiz olunması prensip haline
getirilmiştir. Bu dinde insanlar sabah şafaktan önce
kalkar, evde veya nehir kıyısında yapacağı sabah
ibadetine hazırlanır; tanrının adını anar ve yıkanır.
Budizm’ de de insanın maddi ve manevi temizliğe
önem vermesi öğütlenir.
İyilik ve Yardımseverlik
Bütün dinlerde iyilik yapma ve yardımseverlik
konusu en önemli ahlaki özelliklerden
sayılmaktadır. Dinlerde çeşitli adlar altında ihtiyacı
olanlara para, yiyecek ve giyecek gibi yardımlar
yapmak Allah’ın hoşnutluğunu kazanma
yollarından biri olarak kabul edilir.
İslam dini ihtiyaç sahipleri ve güçsüzler başta
olmak üzere bütün canlılara iyilik yapmayı
öğütlemiştir. Kur’an-ı Kerim’in bir ayetinde iyilik ve
yardımlaşma üzerinde şu şekilde durulmuştur:
“Muhakkak ki iyilikler, kötülükleri (günahları)
giderir.” Bir başka ayette ise şöyle buyrulmuştur:
“İyilikle kötülük bir olmaz, sen (kötülüğü) en
güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında
düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost
olur.”
İslam dininin temel ibadetlerinden biri
olan zekat ve sadaka, tam anlamıyla
bir iyilik ve yardımlaşmadır.
Yahudilikte yardım etmek övülmüş ve bu
husus Kitab-ı Mukaddes’te şöyle belirtilmiştir:
“Yoksula verenin eksiği olmaz, yoksulu
görmezden gelense bir sürü lanete uğrar.”
Hristiyanlıkta da iyilik ve yardımlaşma teşvik
edilmiştir. Bu husus İncil’de şöyle ifade
edilmiştir: “İyi insan, içindeki iyilik
hazinesinden iyilik, kötü insan ise içindeki
kötülük hazinesinden kötülük çıkarır.”
Hinduizm ve Budizm de yoksullara ve
kimsesizlere iyilik yapmayı, toplumdaki yoksul
ve kimsesizlere yardım etmeyi ve cömert
olmayı öğütlemiştir.
Büyüklere Saygı, Küçüklere
Sevgi Göstermek
İnsana saygı ve sevgi göstermek, ona değer
vermenin gereğidir. Sevgi ve saygı toplumda
insanları birbirine bağlayarak sağlıklı bir
toplum oluşmasına yardımcı olur.
Dinler açısından büyüklere saygı, küçüklere sevgi
göstermek de evrensel davranışlardandır. İslam
dini bu konuya büyük önem verir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Rabb’in, sadece
kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi
davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan
biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa
kendilerine ‘Of!’ bile deme; onları azarlama;
ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak
gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve ‘Rabb’im!
Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse
şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!’ diyerek
dua et.”
Yahudilikte büyüklere saygıya önem verilmiştir.
Tevrat’ta birçok yerde anne babaya saygı
gösterilmesi istenmiştir. On Emir içerisinde geçen,
“Anne babana saygı göster.” ifadesiyle bu hususa
vurgu yapılmıştır.
Hristiyanlıkta da bu konu oldukça önemli
görülmüş ve İncil’de, “Anne babana saygı
göster.” şeklinde ifade edilmiştir.
Hayvanlara İyi Davranmak
Dinlerin evrensel ilkelerinden biri de hayvanlara iyi
davranılmasıdır. İslam dini bütün canlılara karşı
şefkatli davranılmasını emreder. Kur’an-ı Kerim’de
çeşitli konulardan bahsedilirken hayvanların
insanlara yararı ve hizmetlerinden söz edilerek
insanın bunun değerini ve önemini bilmesi
hatırlatılmaktadır. Bu hususta bir ayette şöyle
buyrulur: “Görmüyorlar mı ki biz, kudretimizin
eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan
yarattık.” Hz. Peygamber de hayvanlara karşı şefkatli
ve merhametli davranarak insanlara örnek olmuştur.
Yahudiliğin kutsal kitabı Tevrat’ta Allah’ın
yeryüzündeki hayvanları yarattığı belirtilerek
şöyle denilmektedir: “Tanrı çeşit çeşit yabani
hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı.”
Hinduizmde de bütün canlılara karşı iyi
davranılması istenir. Bütün canlıların aynı öneme
sahip oldukları kabul edilir. Bu yüzden bütün
canlılara değer verilmesi gerektiği inancı
Hinduizmin kutsal kitaplarında şöyle zikredilir: “Bu
bilgeliğe erenler her şeye aynı gözle bakarlar.
Sonsuz ruhu; bir rahipte, bir inekte, bir filde, bir
köpekte görürler."
Çevreyi Korumak
İçinde yaşadığımız doğal çevrede her yönüyle
bir denge ve düzen vardır. Dinler, insan
yaşamı için büyük önemi olan doğal çevrenin
korunmasını istemiştir.
İslam dini çevreyi koruma konusuna önem verir.
Kur’an-ı Kerim evrendeki her şeyin bir denge ve
düzen içinde olduğundan bahseder. Böylece Allah,
insanların bu nimetlerin farkına vararak
şükretmelerini, aynı zamanda bu nimetleri israf
etmeden, insani amaçlar doğrultusunda
kullanmalarını ve korumalarını ister.
Budizmde ahlaki beş emirden ilki canlı varlıklara
zarar vermemektir. Bu husus Budist metinlerinde
şu ifadelerle belirtilmiştir: “Bütün varlıklar tehlike
karşısında korkarlar ve hayat hepsi için de
kıymetlidir. Bu durumu kabul eden bir insan onları
öldürmez ve öldürülmelerine de sebep olmaz."
Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla ilgili şöyle
buyrulmaktadır: “İnsanların elleriyle kazandıkları
(günahları) yüzünden, karada ve denizde düzen
bozuldu. Belki dönerler diye (Allah) onlara,
yaptıklarının bir kısmını tattırıyor.” Peygamberimiz
de bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Bir
Müslüman bir ağaç diker de onda yetişenlerden bir
insan veya bir hayvan yerse muhakkak o yenilen
şey sahibi için sadakadır.”
Yahudilikte çevre ile ilgili konular dünyanın
yaratılışıyla ilgili olarak ele alınmıştır. Bu
konuyla ilgili olarak Allah’ın evreni ve
içindekileri yarattığından ve bu durumdan
hoşnut olduğundan söz edilmektedir.
Hint dinlerinde bitkilerin de bir canı ve ruhu
olduğu kabul edilir. Bu sebeple bitki
tohumlarına ve filizlerine zarar verme,
istenmeyen davranışlardandır.
Zararlı Alışkanlıklardan Kaçınmak
Bütün dinler zararlı
alışkanlıklardan kaçınmayı
emreder ve insanlardan sahip
oldukları imkanları iyi amaçlarla
kullanmalarını ister.
İslam dini açık ve kesin olarak zararlı
alışkanlıklardan uzak durmayı ve kaçınmayı
emreder. Böylece, sorunlar ortaya çıkmadan
önlem alır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle
buyrulur: “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili
taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer
pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa
eresiniz.”
Yahudilikte de içki konusunda insanlar uyarılmış ve
onun verebileceği zararlardan uzak durmaları
istenmiştir.
Hristiyanlıkta şarap, dini ayinlerin bir nesnesi
olmasına karşın alkolü çok almak hoş karşılanmaz.
Bazı Hristiyan mezheplerine göre ise alkol almak
tamamen yasaklanmıştır. İncil’de bu durum şu
şekilde geçmektedir: “Şarapla sarhoş olmayın,
onda edepsizlik vardır.”
Budizmde de alkollü içkiler yasaklanmıştır.
Uyuşturucudan, sarhoş edici maddelerden ve
kumar oynamaktan uzak durmak, Budizmin
ahlaki ilkelerindendir. Aynı şekilde Hinduizmin
kutsal kitaplarında da içki ve kumar, kötü ve
zararlı olarak belirtilmiştir.
Başkalarına Zarar
Vermemek
Tüm dinler, insanların barış içinde kardeşçe,
huzurlu ve mutlu bir biçimde yaşamalarını
amaçlamış ve bunun için de birtakım yasaklar
getirmiştir. Bu yasaklardan biri de insan canına
kıyılmamasıdır. İnsanın sahip olduğu temel
hakların en önemlisi yaşama hakkıdır. Bu yüzden
herhangi bir insanı öldürmek büyük bir insanlık
suçudur.
İslam inancına göre her insan hür ve yaşama
hakkına sahip olarak doğar. Bu yüzden İslam
dininde bir kişinin öldürülmesi yasaklanmış ve
büyük günahlardan sayılmıştır.
Yahudilikte bir insanı öldürmek On Emir’deki
“Öldürmeyeceksin.” emriyle kesin bir dille
yasaklanmıştır
Hristiyanlıkta da insan canına kıymak büyük
günahlardan kabul edilmiştir. İncil’de bu
konuya şöyle yer verilmektedir: “
‘Öldürmeyeceksin!’ ve kim öldürürse hükme
müstehak olacaktır.”
Budizmde bir kişiyi öldürmek ağır bir suç olarak
kabul edilmiş, hiçbir canlıya zarar vermemek temel
ilke olarak kabul edilmiştir. Budizmin kutsal
metinlerinde şu ifadeler yer alır: “Bütün insanlar
cezalandırılırken titrerler, bütün insanlar ölümden
korkarlar; sen de onlara benzediğini hatırla ve ne
öldür ne de öldürmeye sebep ol.”
Yalancılık
Yalan söyleyerek insanları aldatmak, onları yalan
bilgilerle zarara uğratmak da bütün dinlerce kötü
bir davranış olarak nitelendirilmiştir. Özellikle
yalancı şahitlik yapılarak insanların haksızlığa
uğratılması; haksız olanın haklı, haklı olanın haksız
duruma getirilmesi büyük bir günah olarak kabul
edilmiştir.
İslam dini yalancı şahitliği ve yalancı şahitliğin
temelini oluşturan yalan söylemeyi ve yalan yere
yemin etmeyi kesin bir biçimde yasaklamıştır.
Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyrulmuştur:
“Ey inananlar! Adaleti tam yerine getirerek Allah
için şahitlik edenler olun, kendinizin, ana
babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa
(şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de
olsalar (adaletten ayrılmayın).
Çünkü Allah, ikisine de daha yakındır (onları
sizden çok kayırır). Öyle ise keyfinize uyarak
doğruluktan sapmayın. Eğer (şahitlik
ederken dilinizi) eğip bükerseniz ya da
doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah
yaptıklarınızı bilir.”
Yahudilikte yalancı şahitlik kötü davranış
olarak görülmüştür. Tevrat’ta bu davranış şu
emirle yasaklanmıştır: “Komşuna karşı yalan
yere şahitlik yapmayacaksın.”
Hristiyanlıkta da yalancı şahitlik açık bir biçimde
yasaklanmıştır. Bu durum İncil’de şu şekilde
zikredilmiştir: “Yine atalarınıza, yalan yere ant
içme, ama Rabb’ine içtiğin antları tut denildiğini
duydunuz.”
Hinduizm ve Budizmde de yalancı şahitlik yapmak
yasaklanmıştır. Budizmin beş temel ilkesinden biri
de yalan söylememektir. Budizme göre her zaman
doğru konuşmak insanın düştüğü ıstıraptan
kurtulmasını sağlar.
Başkalarının İnançlarına Hoşgörülü
Olmak
Her insanın kendine özgü bir inancı vardır.
İnsanlar, inanç olarak benimsedikleri değerleri
kutsal kabul ederler. Bu yüzden dinleri ve
kutsal değerleri konusunda duyarlı
davranırlar.
İnançlarımız bizce nasıl kutsal ve değerli ise
başkalarının inançları da kendilerince aynı
şekilde değerli ve önemlidir. Bizler
inançlarımıza saygı gösterilmesini ve
inançlarımızın gereği olan uygulamalarımızı
rahatça yapmak isteriz. Bu, bizim olduğu
kadar başkalarının da hakkıdır.
İslam dini insanların inanç ve yaşayışlarına
hoşgörülü olunmasını, inanç konusunda hiç
kimseye baskı yapılmamasını istemektedir.
İslam dinine göre bir dine inanıp inanmama
veya herhangi bir dini seçme, bireyin
kendisine bırakılmıştır. Yüce Allah bu konuda
şöyle buyurur: “Dinde hiçbir zorlama yoktur.”
Dolayısıyla her insan inanç hürriyetine
sahiptir.
Onun daveti iyilik ve güzellikle olmuştur.
Türklerin tarih boyunca kurduğu devletlerde
farklı din ve mezheplerden insanlar bir arada
yaşamıştır. Egemenlikleri altındaki insanlara
din ve inançlarından dolayı herhangi bir baskı
uygulanmamıştır.
Farklı dinlerden topluluklar, Anadolu’da
yüzyıllar boyunca birbirlerinin inançlarına ve
değerlerine saygı göstererek yaşamışlardır.
Farklı din ve inançların bir arada yaşamasının
en güzel örneğini oluşturmuşlardır.
Günümüzde iletişim yaygınlaşmış, ülkeler
birbirleriyle iyice kaynaşmıştır. Buna bağlı olarak
farklı din ve inanç mensuplarının birbirleriyle olan
ilişkileri de artmıştır. İnsanların bulundukları ülke
ve ortamlarda kendi dinlerini ve inançlarını anlatıp
paylaşmaları eskiye oranla daha fazlalaşmıştır.
Bazı inanç mensuplarının kendi dinlerini tanıtma
çabaları, bulundukları ülkenin değerlerini
aşağılayarak tamamıyla kendi inançlarını
yerleştirme mücadelesine dönüşmüştür. Dinlerinin
tanıtımını değil adeta propagandasını yapmaya
başlayan bu kişiler, insanların maddi ve manevi
zaaflarını kullanmaya, istismar etmeye
yönelmişlerdir. Bu davranışlar, dini hoşgörü ve
inançlara saygılı olmaya aykırıdır. Bu tür
davranışlara karşı bireyler dikkatli olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti; laik, demokratik, sosyal bir
hukuk devletidir. Hiçbir yurttaş başka bir
yurttaşın dini inanç ve ibadetlerine karışmaz.
Yasal olarak da karışamaz. Çünkü herkes inanç ve
ibadetinde özgürdür. Atatürk bu konuda şöyle
demektedir: “Herkes vicdanının emrine uymakta
serbesttir. Biz dine saygı gösteririz, düşünüşe ve
düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini
millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya
çalışıyoruz.”
İnsanlar din ve inanç hürriyetine sahiptir. Bunun
için diğer din, örf ve adetlere saygı göstermek
gerekir. Çünkü başkalarının din, örf ve adetlerine
saygı göstermek insanları birbirlerine yaklaştırıp
dünya barışına katkı sağlar. Ancak misyonerlik
faaliyetlerinin bir kısmının istismara yönelik olduğu
da unutulmamalıdır. İnsanların zayıflıklarını
kullanarak onları kandırmak ve bir görüşe körü
körüne bağlamaya çalışmak doğru değildir.
Milletimiz hem kendi değerlerine sahip çıkmış hem
de başkalarının değerlerine hoşgörüyle
yaklaşmıştır. Onların din, inanç, örf ve adetlerine
daima saygılı ve hoşgörülü olmuştur. Atatürk
milletimizin bu niteliğini şu sözüyle dile getirmiştir:
“Hiçbir millet, milletimizden çok yabancı unsurların
inanış ve ibadetlerine saygı göstermemiştir.
Download