Tıp Fakültesi Dönem 3

advertisement
GELİŞİM GENETİĞİ
1. ZİGOTUN OLUŞUMU
2. BÖLÜNMENİN BAŞLAMASI
3. FARKLILAŞMANIN BAŞLAMASI
4. DOKU-ORGAN OLUŞUMU, ORGANİZMA
Prof.Dr. Davut Alptekin
Bu dersde;
1-Gelişim nedir?
2-Gelişim esnasında değişikliğe uğrayan kök
hücreler,
3-Gelişimi açıklayan hayvan modelleri,
4-Gelişime etki eden genlere örnek,
5-Gelişime katkısı olan apopitozis nedir?
ZİGOTUN OLUŞUMU
X Kromozomunun İnaktivasyonu
KÖK HÜCRELER
1-Totipotent kök hücreler (Blastomer hücreleri)
2-Pluripotent kök hücreler (Blastula evresindeki hücreler)
3-Multipotent kök hücreler (Erişkin kök hücreler)
Totipotent Hücreler
Erkeğin spermi ile kadının yumurtası birleştiğinde, yani
döllenme sonrası oluşan hücre (zigot) tek başına tüm organizmayı
meydana getirebilecek genetik bilgiye ve güce sahiptir. Vücuttaki
tüm hücrelere dönüşebilecek potansiyele sahip olan bu ilk
embriyonel hücreye "totipotent" her şeyi yapabilen anlamında
hücre denilmektedir. Döllenmeyi izleyen ilk dört ile beş gün
içerisinde tek hücreden meydana gelen tüm hücreler aynı güce
sahiptir. Bu hücreler rahim içerisine yerleştirildiğinde her biri tek
başına bir organizma, yani insan oluşturabilecek güçtedirler.
Anne karnında ilk dört gün içerisinde eğer herhangi bir nedenle
bu hücreler birbirinden ayrılırsa, ayrılan her hücre kendi başına
büyüyebilir ve ayrı bir insan meydana gelebilir. Genetik şifreleri
aynı olan bu kişiler tek yumurta ikizleridir.
Tarihte hayatta kalabilen ilk ve tek "Tek
yumurta beşizleri", Dionne" kardeşler
(Ontario, Kanada, 1934)
Pluripotent Hücreler
Beşinci günden, yani 6-8 hücre bölünmesinden
sonra meydana gelen hücreler "blastosit" denilen
küresel bir şekil alırlar. Bu kürenin içerisindeki hücreler
vücuttaki tüm hücrelere dönüşebilecek potansiyele
sahipler; ancak tek başlarına tüm organizmayı
oluşturamamaktadırlar. Yani, döllenmeden 6-7 gün sonra
meydana gelen hücrelerden herhangi biri alınıp rahime
yerleştirilirse bu hücre artık bir insan embriyosu
oluşturamaz. Gerekli ortam sağlandığında bu hücreler
bilinen yaklaşık 200 hücre türüne dönüşebilir. Bu
nedenle bu hücrelere "pluripotent" hücre denilir.
Multipotent Hücreler
Anne karnındaki organizmanın daha sonraki
gelişim aşamalarında hücreler biraz daha özel görevlere
sahip olur ve erişkin kök hücrelerine dönüşürler. Bu
erişkin kök hücreleri de belirli hücre çeşitlerini
meydana getirir. Örneğin kan kök hücresi kemik iliğinde
bulunur ve gerektiğinde beyaz kan hücreleri, kırmızı
kan hücreleri ve trombositlere dönüşür. Aynı şekilde
deri kök hücreleri de değişik deri hücrelerine
dönüşebilir. Biraz daha özelleşmiş olan bu kök
hücrelere "multipotent" (çok yetili) hücre denir.
GELİŞİM NEDİR?
Gelişimi tanımlamak için söylenenlerin en akla
yakın olanı, organizmadaki tüm hücreler
tarafından gerçekleştirilen farklılaşmış bir
duruma erişmedir denilebilir. Ör. Sinir, kas, kan
hücreleri farklılaşırken blastula evresindeki
hücreler henüz farklılaşmamıştır.
Farklılaşma; ilk kez 1934 yılında Thomas H.
Morgan ve daha sonra 1950’lerde Edgar ve
Ellen Stedman ve Alfred Mirsky tarafından
ileri sürülen değişken gen aktivitesi hipotezi
olarak adlandırılmıştır.
Gelişime Sitoplazmanın Etkisi
Yumurta hücresi; sitoplazması heterojen olan ve
düzgün yayılmamış tek bir hücredir. Döllenmeyi ve ilk
bölünmelerini takiben maternal sitoplazma yeni
hücrelerin içerisinde yayılırken bu yavru hücrelerin
çekirdekleri kendilerini farklı bir ortamda bulurlar.
Bulgular farklı hücre sitoplazmalarının gelişimin belirli
noktalarında farklı transkripsiyonlara neden olarak
genetik yapı üzerinde etkide bulunduğunu ortaya
koymaktadır. Bu nedenle sitoplazmik yerleşim veya
her bir embriyonik hücre tarafından taşınan
sitoplazmik bileşenler gelişim sürecinde önemli bir
düzenleyici rol oynar.
Hücre-Hücre Etkileşimi
Zigot tarafından sentezlenen erken gen ürünleri
daha sonra her hücrenin sitoplazmasını değiştirir.
Ortaya çıkan farklı yeni hücresel çevre diğer genlerin
aktivasyonuna neden olur ve bu şekilde süreç yeni
çevre ve yeni genlerin aktivasyonu ile tekrarlanarak
devam eder. Hücre sayısı arttıkça hücreler, hücrehücre etkileşimi ile birbirini etkiler. Bu aşamadan
sonra genetik madde üzerine etki eden tüm çevre
kapsamına artık her bir hücrenin hem sitoplazması
hem de diğer hücrelerden gelen sinyallerde
girmektedir.
Genom Eşdeğerliği
Çok hücreli bir organizmanın her bir somatik
hücresinde genetik bilginin tam bir takımının olduğu
bilinmekte ve buna genom eşdeğerliği denmektedir. Bu
bir organizmanın bütün hücrelerindeki DNA miktarının,
o organizmadaki diploit içerik ile denk ve eşit olduğunu
gösteren biyokimyasal analizlerle desteklenmiştir.
Gerçi yüksek yapılı organizmalarda DNA miktarının
yalnızca küçük bir kısmını kodlayıcı genler
oluşturmaktadır. Ancak farklı hücreler biraz farklı gen
gruplarının çalışmasına izin vermektedirler.
Kurbağalarla yapılan çalışmalarda; bir
yumurtanın çekirdeğini çıkardıktan sonra,
farklılaşmanın çeşitli aşamalarındaki hücrelerin
çekirdeklerini alıp çekirdeği olmayan yumurta
hücresine aktararak somatik hücre çekirdeğinin
gelişim kapasitesi test edilmiştir. Gelişimin blastula
evresinden alınan çekirdek aktarıldığında tam ve
normal bir erginin gelişmesi mümkün olmuştur.
Gastrula ve daha ileri evrelerden alınan çekirdekler
aktarıldığında sadece kısmi gelişme gerçekleşmiştir.
X
Gurdon adlı araştırıcı;
Xenopus (kurbağa)’da
epitel hücrelerinden
alınan çekirdeğin,
çekirdeği çıkarılmış
yumurtaya
aktarıldığında ergin bir
kurbağanın gelişmesini
sağlalamıştır.
Genom Eşdeğerliği
Doly yine meme hücresinden alınan
bir çekirdeğin yumurta hücresine
verilmesi ile oluşmuştur. Bu durumlar
farklılaşan hücrelerin gerçekten
genomun tam bir takımını taşıdığını
göstermektedir.
Bu deneyde bir çekirdek aktarımı ile tamamen
farklılaşmış somatik bir hücrenin genleri tüm bir
organizmanın doğmasına izin verecek şekilde tekrar
programlanmıştır. Çarpıcı bir sonuç olmasına rağmen
Dolly'nin bu kadar ünlü olmasının nedeni bu değildir. Popüler
basının çok ilgilenmesinin nedeni, Dolly'nin genetik olarak
somatik hücresinin alındığı koyun ile tamamen benzer
olmasından kaynaklanmaktadır.
Drosophila melanogaster (Meyve sineği)
Drosophila’nın embriyonik gelişimi gen ifadesi
üzerinde sitoplazmada bulunan bileşenlerin etkisini
göstermektedir. Neden belirli bir hücre, gelişim
sırasında özgül genlerini açar ya da kapar sorusu
gelişim biyolojisinin merkezi sorusudur.
Bu sorunun basit bir cevabı yoktur. Ancak pek çok
farklı organizmalarla yapılan çalışmalardan elde edilen
bilgiler bir başlama noktası oluşturmuştur.
Bu örneklerden Drosophila'nın embriyonik
gelişimi, bu alandaki bilgimizin yönünü ve
alanımızı yansıtmaktadır.
çalışma
Drosophila Gelişimi
Drosophila ergin olmadan
önce, döllenmiş yumurtadan
başlayarak beş farklı evre
geçirir; embriyo, üç larva
aşaması ve pupa oluşum
aşaması. Döllenme
olayından yaklaşık 10 gün
sonra pupadan ergin sinek
gelişir.
Drosophila yumurtasında
dışarıdan pek çok yapı
görülür. Bu yapılar, anterior,
posterior, dorsal ve ventral
bölgelerin şeklini verir.
Yumurtanın içerisindeki sitoplazma anneden gelen
bir dizi moleküler gradiyent şeklinde
düzenlenmiştir. Bu moleküler yapılar, gelişim
sırasında çoğalan çekirdeğin embriyonun özgül
bölgelerine doğru gitmesinde anahtar rol oynar.
Döllenmeden hemen sonra, zigot çekirdeği bir seri
bölünme yapar. Dokuz bölünme döngüsünden
sonra, yaklaşık 512 çekirdeğin çoğu yumurtanın
dış yüzüne doğru hareket eder ve orada daha ileri
bölünmeler gerçekleşir (c) ve (d). Bu embriyonik
gelişimin sinsityal blastoderm evresidir (Sinsityum
birden fazla çekirdeği olan hücredir). Hareket eden
çekirdek şimdi anneden gelen proteinleri içeren ve
burada yerleşim gösteren sitoplazma ile çevrilidir.
Sitoplazmik bileşenlerin etkisi altında çekirdekte
bazı genler çalışmaya başlar ve farklı hücreler
oluşmaya başlar.
Embriyonun posterior kutbunda
eşey hücrelerinin oluşumu sitoplazmik
bileşenlerin düzenleyici rolünü
gösteren bir örnektir.
Blastoderm sinsityal
oluşumunun ardından, her bir
çekirdeğin etrafında hücre zarı
oluşmaya başlar ve hücresel
blastoderm meydana gelir. Daha sonra
embriyo, çeşitli embriyonik genlerin
ifadeleri sonucu oluşan ve
parasegment adı verilen bir dizi
segment şeklinde yapılanmaya başlar.
Daha sonraki gelişim aşamasında bu
segmentlerden ergin vücut kısımlarının
oluşumu gerçekleşir.
Ergin Drosophila'nın vücut planı larvanın vücut planını oluşturan
organizasyon tarafından tayin edilir ve baş, göğüs ve karın
kısımlarından oluşur. Ayrıca, erginlerin pek çok belirgin vücut
yapıları larvanın blastoderm yapısı oluşur oluşmaz ortaya çıkan
küçük hücre adacıklarından oluşur. İki taraflı 12 çift disk (örneğin
göz-anten diski, ayak diski, kanat diski gibi) ve bir eşey organı
diski vardır.
Hücrenin kaderi, gelişimin erken döneminde
belirlenen her embriyonik hücrenin nesiller boyu
devamına dayanır ve farklılaşana kadar bu yolu takip
eder. Bu kader haritası Drosophila'da olduğu gibi
pek çok organizmada gelişimin erken döneminde
hücrenin pozisyonunun hangi hücre tipini
oluşturacağını belirlediğini göstermektedir
Metamorfoz (başkalaşım) sırasında, larvaların
vücut parçası parçalanarak küçük hücre kümeleri
mitoza girer ve ergin sineğin başını, göğsünü ve
karnını oluşturmak üzere farklılaşır.
Embriyo oluşumunda Maternal etkili
genler ile Zigotik genler
Drosophila’da ya da diğer canlılarda
embriyo gelişimini kontrol eden genler ya
maternal-etkili genler ya da zigotik
genlerdir.
Maternal etkili genler; ürünleri (mRNA ve proteinler)
oogenez sırasında gelişmekte olan yumurta içinde
depolanan genlerdir. Bu ürünler yumurta
sitoplazmasına düzgün bir şekilde dağılmış olmasına
rağmen bazen katmanlar halinde ve bazen yumurtanın
belirli bir bölgesinde yoğunlaşırlar. Drosophila'da
maternal etkili genler transkripsiyon faktörlerinin,
reseptörleri ve translasyonu kontrol eden proteinleri
kodlar. Embriyonik gelişim sırasında bu gen ürünleri
zigot genlerini geçici veya kalıcı şekilde aktive etmek
ya da baskılamak üzere çalışır.
Zigotik genler; zigotun kendi gelişimini sağlayan
genlerdir ve bu nedenle döllenmeden sonra
transkripsiyona uğrarlar. Zigotik genlerde
mutasyonlar varsa embriyonun ölmesine neden olur.
Oysa maternal etkili genlerdeki mutasyonlar ölüm
yerine kısır bireyler oluştururlar. Çünkü annede
mutasyon varsa yeni oluşan embriyoda yabanil tip
sitoplazma olmaz ve bu durum ortaya çıkar.
Ön-arka ekseni kontrol eden
maternal etkili genler üç sınıfta
toplanır. Bunlar; anterior, posterior
ve terminal genlerdir. Embriyonun
anterior kısmının gelişimi için
gerekli olan genlerden en önemlisi
bicoid'tir. Oogenez sırasında ve
embriyonik gelişimin ilk saatlerinde,
bicoid mRNA'sı yumurtanın anterior
kutbunda küçük bir alanda yerleşir
ve sentezlenen bicoid proteini
anterior-posterior ekseni boyunca
yumurtanın posterior bölgesinde
yoğunluğun en az olduğu bir
gradiyent oluşturacak şekilde
dağılım gösterir.
Yumurtanın gelişim profilinde bu tabakalanma çok kritik bir rol
oynar. Bicoid proteini bir transkripsiyon faktörüdür. Bicoid
proteini gelişim sırasında aktif hale geçen ilk zigot genlerinden
olan ve embriyonun anterior kısmındaki çekirdekte bulunan
hunchback genini kontrol eder. Bu geni uyararak hunchback
proteininin salgılanmasını gerçekleştirir. Ortamda ne kadar fazla
bicoid proteini varsa hunchback proteininin salgılanması da o
oranda artar.
Döllenmeden hemen sonra posterior genlerden
nanos mRNA’sı nanos proteinlerini oluşturuken,
gelişen embriyonun posterior yapısının oluşumunu
kontrol eder ve bicoid proteinin görevinden daha farklı
davranırlar. Anterior genlerin aksine posterior genler
maternal genlerin transkriptleri üzerinde negatif bir
etki göstererek çalışırlar. Nanos proteinleri
embriyonun posteiror bölgesinde bulunabilecek
herhangi bir hunchback mRNA'sının translasyonunu
önlemek üzere hareket ederler ve karın bölgesini
oluşturan genlerin uyarılmasını sağlarlar.
Hunchback proteini baş ve göğüs oluşumunu
sağlayan genlerin transkripsiyona uğramasını
uyarırken, karın bölgesini oluşturan genlerin
aktivitesini ise baskılar. Nanos proteini ise posterior
kısımda karın bölgesini oluşturacak olan genleri
uyarırken, baş ve göğüs kısmını oluşturacak olan
genleri baskılar. Terminal genler; anterior-posterior
eksenin oluşumunu kontrol eden üçüncü takım
genlerini oluşturur. Bu genlerdeki mutasyonlar,
embriyonun anterior ve posterior kutbundan
gelişecek olan yapıların oluşmamasına neden olur.
C. elegans'ın Gelişimine Genel Bakış
Caenorhabditis elegans, gelişimin genetik kontrolü üzerine
yapılan çalışmalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tip
çalışmalar için bu organizmanın iki avantajı vardır. (1) Bu
organizmanın genetiği çok iyi bilinmektedir. (2) Erginlerinde
bireyler arasında farklılık göstermeyen, belli bir gelişim
yolunu takip eden oldukça az sayıda hücre bulunur.
Ergin C. elegans yaklaşık 1 mm uzunluğundadır ve 959
somatik hücreden (ve yaklaşık 2000 eşey hücreden) oluşur.
Döllenmiş yumurtadan ergin oluşumuna kadar giden yol
belirlenmiştir. Döllenen yumurtadan 2 gün içinde gelişir. Hayat
döngüsü, bir embriyonik aşama, dört larva aşaması (L1-L4) ve
ergin aşaması gibi dönemleri içerir. Diploit kromozom sayısı
12'dir (iki X kromozomu ve beş çift otozomal kromozom) ve
haploit genomda yaklaşık 15.000 adet gen olduğu tahmin
edilmektedir.
Erginler çift cinsiyetlidir; kendi kendini döllerler yani
hermafroditler. Mutajen maddelerle muamele edilerek, hızla,
yüzlerce homozigot mutant suşlardan oluşan bir stok
oluşturulabilir ve bu mutantların haritaları çıkarılıp arşivlenebilir.
Programlanmış hücre ölümü ve C. elegans
Canlı bünyesinde geri dönüşümü olmayan bir hücresel olay
vardır, o da hücre ölümüdür. Kromozom yoğunlaşması ve hücreyi
ölüme götüren hücre membranının şişmesi gibi çok tipik bir seri
olayların gerçekleştiği hücrelerde programlanmış hücre ölümü veya
apopitoz normal bir olaydır. Gelişim sırasında bu programlanmış hücre
intiharı, doku ve organların şeklini ve özelliğini almasına yardım eder.
Örneğin omurgalılarda ayak ve el parmaklarının oluşması için
parmaklar arasındaki hücrelerin ölmesi gibi.
Bu hücre olayı en iyi şekilde, gelişimi apopitoza dayanmakta
olan C. elegans'ta gösterilmiştir. C. elegans‘ın gelişimi sırasında pek
çok hücrenin ölümü yani 1090 hücreden 131'inde olduğu gibi hep aynı
şekilde olur. Gelişim sırasında belirli bir hücrenin öldüğü zaman hep
aynıdır ve ölen hücreler daima aynı tiptedirler.
C. elegans'ta gelişim sırasında ölen bütün
hücrelerin aynı genetik yolu kullandıkları
gösterilmiştir. İki genin, ced-3 ve ced-4
genlerinin ifadesi hücre ölümü için gereklidir.
Bu genlerden herhangi birini baskılayan
mutasyonlar, normalde ölmesi gereken
hücrelerin yaşamasına neden olmaktadır.
ced-3 ve ced-4 genlerinin ifadesi, ced-9
geni tarafından kontrol edilmektedir.
açık
Ced 3 ve Ced 4 Baskılanır ve hücre yaşar
kapalı
Ced 3 ve Ced 4 Baskılanmaz ise hücre ölür
Ced 9
İşlev kazandıran, yani ced-9 geninin devamlı veya aşırı
ifade olmasına neden olan mutasyonlar gelişim sırasında
hücre ölümünü engellemektedir. Tersine, işlev kaybettiren
yani ced-9 genini baskılayan mutasyonlar, embriyonik
ölümlere neden olmaktadır. Bu gözlemlere bakarak, ced-9
geninin yaşayan hücrelerde ced-3 ve ced-4 ifadesini önlediği
sonucuna varmak mümkündür.
Yani ced 9 geni aktif ise hücre yaşar, mutantlı ise hücre ölür.
Download