Toplumsal Cinsiyet ve Siyaset Toplumsal cinsiyet ve siyaset Dünyada kadınların siyasete katılımında kadınlar aleyhine büyük bir eşitsizlik yaşanıyor. Kadınların siyasi partilere, sendikalara, yerel yönetimlere, parlamentolara, üst düzey bürokratik görevlere yani karar verme mekanizmalarına katılımları oldukça sınırlıdır. Kadınların siyasete katılımının yetersizliğini tartışmak neden önemlidir? Siyaset, kaynak dağıtım süreçlerini etkileyen eylemler bütünüdür. Kaynakların ne şekilde elde edileceği ve bunların hangi gruplar arasında nasıl paylaştırılacağı politik kararlardır. Bu süreçte karar verme mekanizmalarında yer almak, bu kararlar üzerinde söz sahibi olmak anlamına gelmektedir. “ Kadınların kendi koşullarında değişiklik yaratabilecek siyasi eylemlere katılamamaları, kendi koşullarında yapabilecekleri iyileştirmelerin önündeki en önemli engellerden biridir. Kadınların yüzyıllar boyunca siyasetten dışlanmasını destekleyen savlar arasında kamusal alan, özel alan ayrımını temel alan yaklaşımlar önemli yer tutmaktadırlar. Kamusal Alan, Özel Alan Ayrımı Kamusal alan yasaların yapıldığı, politik ilkelerin tartışılarak kararlaştırıldığı, vatandaşların bu sürece katılarak siyasete dahil olduğu bir alan olarak tanımlanmaktadır. Özel alan, yani aile ve hane içi alanı hayatın günlük ihtiyaçlarının karşılandığı bir alandır. Ailenin başı olarak görülen erkek kamusal alanda siyasete katılırken, kadınlar özel alanda, hane içinde, günlük yaşamsal ihtiyaçların giderilmesi (çocuk bakımı, yemek, temizlik vs) ile uğraşırlar. Kamusal Alan, Özel Alan Ayrımı □Özel alandaki kadınlar, kamusal alana katılamazlar. Ayrıca bu savlara göre kadınlar, doğuştan sahip oldukları iddia edilen bazı özellikleri sebebiyle siyasete uygun değillerdir. □Kamusal alanı özel alandan ayırmak, özel alanı da siyasetten arındırmaya çalışmak anlamına gelir. □ Dolayısıyla aile içi eşitsiz ilişkiler, siyasi bir tartışmanın ya da siyasi bir düzenlemenin konusu yapılamaz. Böyle bir bakış açısından kadınların ev içi emeği, çocuk bakımı ve aile içi şiddet gibi konular siyasi iradenin tartışma ve düzenlemesi dışında bırakılmaktadırlar. Bu bakış açısı nasıl değişti? Fikri tarihsel süreçler, olaylar ve düşünce akımlarının yanı sıra kadın hareketinin etkisi oldu. Birinci Dalga Feminizm Kadınların erkeklerle eşit olduğu fikri ilk defa Fransız devrimi (1789) sırasında telaffuz edilmiştir. Akıl, ilerleme, bireyselleşme ve eğitimin önemi gibi değerler kadın haklarının bu dönemde kendini temellendireceği felsefi altyapıyı oluşturdu. Birinci Dalga Feminizm □Kadın haklarına dair ilk teorik çalışmalar da bu dönemde geldi. Olympe de Gouges ‘in “Kadın ve Kadın Vatandaş Hakları Bildirgesi (Declaration of the Rights of Women)” adlı kitabı ve Mary Wollstonecraft’ın “Kadın Haklarının bir Savunusu (A Vindication of the Rights of the Women)” adlı kitabı ilk feminist teori eserlerinden sayılabilir. □ Wollstonecraft’ın temel vurgusu, Fransız devriminin temel ilkelerinin (eşitlik, özgürlük, dayanışma) kadınları da içeren bir tanımını yapmasıydı. Vatandaşlık □Vatandaşlık kavramına yapılan vurgu □Ülkenin toplumsal ve siyasal yaşamına tam katılabilme hakkını ifade eder. □Vatandaşlık kavramı, kadınlara, kanunlar önünde erkeklerle eşit olma hakkını tanır. Cinsiyetleri, etnik kökenleri, koşulları ne olursa olsun, bireyler, vatandaşlık tanımı altında yasalar önünde eşit hak ve yükümlülüklere sahiptirler. □19.yy sonlarında vatandaşlık kavramının sağladığı ek önündeki tek engel, var olan yasal düzenlemelerdi. □Bu dönemdeki feminist düşünceye göre kadınlara ve erkeklere eşit olanaklar, eşit fırsatlar sağlandığında, toplumsal ve siyasal eşitlik sağlanabilinecekti, bu dönem feminizminin temel mücadele alanı ve gündemi, yasal ve kurumsal düzenlemeler olarak ortaya çıktı. □Eğitim haklarının edinilmesi, mülkiyet, aile hukuku alanında düzenlemeler ve en temel olarak oy hakkının kazanılması yönündeki mücadeleler feminist hareketin gündemini oluşturdu. □Seçme ve seçilme hakkı gibi mülkiyet, aile hukuku gibi birçok alandaki yasal düzenlemeler de bu dönemin ürünleridir. □Yasal düzenlemeler, kadınların kamusal alanda karşı karşıya kaldığı eşitsizliklerin giderilmesinde rol oynadı. İkinci Dalga Feminizm □İkinci dalga feminizm 1960’larda ortaya çıktı. İlk dalga feministlerle karşılaştırıldığında siyasi, ekonomik ve toplumsal yaşam kadınlar için oldukça farklıydı. □Yasal hakların kadınlarca büyük oranda kazanıldığı, refah devletinin sağladığı olanaklarla eğitim oranlarının kadınlarda gittikçe arttığı, hayat standartlarının oldukça geliştiği bir dönemde ikinci dalga feminizm şekillendi. □İkinci dalga feminizm, gündemini, özel alan ve özel alandaki eşitsizlikler üzerine biçimlendirdi. □Bu akıma göre, özel alan siyasetten ve güç ilişkilerinden bağımsız bir alan değildi yani özel (kişisel) de siyasiydi. □ Hane içi roller içerdikleri güç ilişkileriyle birlikte, cinsler arası eşitsizliği besliyordu. □Bu dönem feminist hareketi en çok etkileyen iki eser, Fransız filozof Simone de Beauvoir’in İkinci Cins (Le Deuxieme Sexe) □ ve Amerikalı Betty Friedan’›n “Kadınlığın Gizemi (The Feminine Mystique)”dir. □ Bu kitaplar kadın olmanın erkek egemen bir toplumda ne anlama geldiğini ve kadınlık hallerini sorgulamaktadırlar. Siyasi Katılım Türleri ve Kadın Katılımı □Vatandaşların en çok kullandığı katılım yöntemi oy vermektir. Oy verme davranışı demokratik süreçlerde çok temel bir role sahiptir. □Kadınlarla erkekleri oy verme davranışları açısından karşılaştıran 1960 ve 1970lerdeki birçok çalışma, seçimlerde kadınların erkeklerden daha az sıklıkta oy kullandığını belirtmektedir. □ Bu çalışmalarda kadınların kocaları ya da babalarının seçimleri doğrultusunda oy kullandıkları ortaya konulmuştur. □ Bununla birlikte, kadın oylarının daha muhafazakâr eğilimler taşıdığı, kadınların oylarını var olan siyasi durumun korunması yönünde kullandıkları, yine bu çalışmalarda vurgulanıyor. □ Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar, kadın ve erkek arasında oy verme davranışları açısından farkların ortadan kalkmakta olduğunu belirtmişlerdir. □Kadınlar da erkekler kadar sıklıkla oy verme haklarını kullanmaktadırlar. □ □Hangi partilere oy verildiği konusunda bir cinsiyet farklılaşmasından çok, bir kuşak farklılaşması sözkonusu (yaşlı kadınlar muhafazakar eğilimlere sahip) □Ancak, özellikle 1980’lerden sonra yeni sol partilerin en önemli oy tabanını genç kadınlar oluşturuyor. □Kadınlar geleneksel olmayan katılım türlerinde daha fazla yer alıyor (ör. Savaş karşıtı, nükleer karşıtı çevreci hareketlerde yer alıyor). □Neden? Bu tarz katılım ev ve iş sorumlulukları üstlenen kadınlar için daha uygun bir katılım biçimi haline geliyor. □Kadınlar siyasi partilere, sendikalara ve diğer sivil toplum örgütlerine daha az üye olmakta, hükümetle daha az iletişim kurmaktadırlar. □Kadınlar karar alma mercilerine gelememektedirler. □Kadınlar tüm ülkelerde nüfusun yaklaşık olarak yarısını oluşturuyorlar. Buna rağmen meclis temsilleri bu oranı bulmamaktadır. □Dünya üzerindeki ortalama kadın temsili ya da parlamentolarda ortalama kadın sayısı %16 civarındadır. □Türkiye’de 1934 yılından günümüze kadar parlamentoya giren 9134 milletvekili arasından sadece 236’sı kadındır. □Kadının parlamentodaki temsili neden önemlidir? □Farklı temsil anlayışlarına bakmak lazım. Formel temsil anlayışı □Genellikle demokrasilerde seçim ve temsil coğrafi olarak tanımlanır. □Yani temsilciler benzer yerlerde yaşayan vatandaşları temsil etmektedirler. □Sınıflar, etnik sosyal grup üyelikleri gibi, cinsiyet de temsili gereken bir politik kategori olarak değerlendirilmemektedir. □ Bu temsil anlayışına göre fikirler ve çıkarlar temsil edilebilir ancak toplumsal cinsiyet ve diğer kimlikler temsil edilemezler. Tanımlayıcı temsil anlayışı □Feminist savlara göre, cinsiyetsiz olarak tanımlanan vatandaş kimliği, aslında erkek çıkarlarını ve ilgilerini ön plana çıkaran bir kimliktir. ■Toplumdaki her grubun, kendilerine özgü kimlikleri ve bu kimliklerinden doğan sorunları vardır. Kadınlar ayrı bir siyasi grup oluşturuyor. ■ Erkeklerden farklı çıkarları, ayrı siyasi pozisyonları, farklı siyasi tutumları vardır. Kadınların, kadınlar tarafından parlamentoda temsili önemlidir. Nitelikli temsil anlayışı □Feminist bakış açısı, temsil ilkesini bir adım ileri götürecek bir soru sormaktadır: Daha fazla sayıda kadının parlamentoda yer alması gerçekten kadın çıkarlarının temsili için yeterli midir? □Nitelikli temsil anlayışında kadınların sadece parlamentoda bulunması değil, aynı zamanda kadınların çıkarları yönünde davranması da gereklidir. □Kadınların özellikle siyasi elit olarak zayıf katılımlarını hangi faktörlerle açıklayabiliriz? Bu faktörlerin hangileri daha belirleyici olmaktadır? Kadının Siyasete Katılımındaki Engeller □Kültürel ideolojik Sebepler: □ Çoğu toplumda kültürel değerler ve gelenekler, kadınları değil, erkekleri politik aktör olarak onaylar. Kadınlarıysa özel alan ve çocuk bakımı yönünde çeşitli araçlarla teşvik ederler. □Sosyalizasyon süreçleri, içselleştirilen değerler vs. □Sosyoekonomik Faktörler: □Siyasi elit profilleri genel olarak iyi eğitim almış, maddi durumları yeterli, sosyal iletişim ağları güçlü profiller olmaktadırlar. □Kadınlar sosyal sermaye konusunda sıkıntılar yaşıyor □ Hane içi sorumluluklar ve özellikle çocuk bakımı □Kadınların eğitim durumu erkeklere kıyasla daha düşük olduğu için kadınlar yüksek gelirli ve statülü işlerde daha az istihdam edilmektedirler. □Siyaset maddi kaynağa dayalı. □Siyaset için gerekli diğer bir faktöre, yani zamana, kadınlar erkeklere kıyasla daha az sahip olabilmektedirler. □Kadınlar zamanlarını büyük oranda hane içi sorumluluklara ayırmaktadırlar. □Çalışan kadının bu anlamda omuzlarındaki yük daha fazladır. □Gelişmiş ülkelerdeki kadın katılımının daha fazla olmasının nedenleri nedir? □ Gelişmiş ülkelerde artan kadın eğitimi, profesyonel çalışma deneyimi, günlük ev sorumluluklarına yardım etmeyi amaçlayan sosyal devlet uygulamaları, kadınların siyasete katılımını artırıyor. Siyasi Kurumlardan Kaynaklanan Nedenler □Egemen siyasi kültür de kadınların siyasete neden katılmadığına dair ipuçları verir. □ Siyasi hayat kaybeden kazanan, yarışma, rekabet gibi erkek kuralları ve değerleriyle tanımlanmaktadır. Toplumsal cinsiyet rolleri yapılar içinde devam etmektedir. Liderler, karar verme süreçlerinde kadınlara çok az yer vermektedirler. □Siyasete katılım süreçlerinde en etkin kurumlardan birisi siyasi partilerdir. Siyasi partiler, seçme ve aday gösterme süreçleriyle siyasete kimlerin katılacağına dair karar vermektedirler. Kadının Siyasi Katılımını Artırmaya Yönelik Stratejiler □. 1. Söylemsel stratejiler: Bu stratejiler söylemde kadın katılımını destekleyici bir tavır almayı gerektirmektedir. Böyle bir söylem, hem kadın katılımını destekleyici savları söylemde somutlaştırmayı, hem de bununla ilgili uluslararası antlaşmaları onaylamayı gerektirmektedir. □2. Olumlu eylem stratejileri (Positive Action): □Kadın adaylara maddi destek, kadınlara yönelik eğitim düzenlemek, destek birimleri kurmak böyle eylemlerden sayılabilir. □3. Pozitif ayrımcılık stratejileri: □Toplumsal cinsiyet kotaları □. Bu yaklaşıma göre, siyasi kurumlarda cinsiyet dengesinin kendisi hedeflenmeli ve bu yönde kadın lehine düzenlemeler yapılmalıdır. □Toplumsal cinsiyet kotaları, bir kuruluşun üyelerinin belli bir sayısının (yüzdesinin) kadınlar tarafından oluşturulması zorunluluğunu ortaya koyan bir kavramdır. □ Bu kuruluşlar; parlamentolar, hükümetler ve komiteler olabilmektedir. □Kota uygulamalarının olumsuz yönleri, şu savlarla ileri sürülmektedir: □ Siyasi temsil, sosyal kimlikler, kategoriler açısından değil, fikirler açısından olmalıdır. □ Sadece cinsiyetlerinden dolayı seçilen adaylar, siyasette liyakat ilkesine aykırı bir örnek oluşturmaktadır. □ □• Cinsiyet kotalarının uygulanması parti içi çatışmalara yol açabilir. □Kotalar “herkes için eşitlik” ilkesine aykırı bir durum teşkil etmektedir. □Toplumsal cinsiyet kotalarını savunan görüşler: □Kadın kotaları ayrımcılık teşkil etmez, adaletsiz temsilin sonuçlarını düzeltmeye çalışır. □ • Kotalar liyakat ilkesine aykırı bir durum oluşturmaz; çünkü kadınlar da siyasette erkekler kadar yetenekli ve birikimlidirler. Fakat kadın yetenekleri böyle bir siyasal sistemde değersizleştirilmektedir. Anayasal kotalar Bu kota türü, uygulamada en az görülen kota türüdür. Sadece onüç ülkede uygulanmaktadır. Kadınlar için parlamentoda belli sayıda sandalyenin ayrılması gerekliliği anayasalarında ifade edilmektedir. Parlamentoda nihai bir kadın sayısı öngörülür. Örnek olarak Uganda’da mecliste en az 56 koltuk kadınlar için ayrılmışken Ruanda’da koltukların en az %30’u kadınlar için ayrılmıştır. Siyasi parti kotaları □: Partilere belli sayıda kadını aday gösterme yükümlülüğünü veren, partilerin tüzüklerinde düzenlenen kotalardır. Anayasal ya da yasal bir yükümlülük olmadığında partiler, kendi inisiyatifleriyle tüzüklerinde kotalar düzenleyebilirler. Seçim yasaları kotaları □Parti kotalarının aksine anayasal kotalar gibi partilerin tümünün uygulamakla yükümlü oldukları kota düzenlemelerini içerir. Parlamentodaki kadınların nihai sayısından ziyade seçim süreçlerinde, aday gösterilme aşamasında belli bir kadın aday sayısını hedefleyen kotalardır.