YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ DERGİSİ 2 CİLT 3 SAYI 2 2011 ISSN 1307 -8593 Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi Sahibi Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi adına Prof. Dr. Türker Sandallı Editör Prof. Dr. Tülin Arun Yayın Kurulu Prof. Dr. Gündüz Bayırlı (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Senih Çalıkkocaoğlu (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Kenan Eratalay (Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Erdal Işıksal (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Ender Kazazoğlu (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Cengizhan Keskin (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Özen Doğan Onur (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Koray Oral (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Recep Orbak (Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Yasemin Özkan (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Hesna Sazak Öveçoğlu (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Hilmi Sabuncu (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Nüket Sandallı (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Peker Sandallı (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Kemal Şençift (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Mübin Soyman (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Selçuk Yılmaz (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Nurhan Güler (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Dilhan İlgüy (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Leyla Kuru (Marmara Üniversitesi) Doç. Dr. Esra Can Say (Yeditepe Üniversitesi) Yardımcı Editörler Doç. Dr. Fulya Işık Doç. Dr. Pınar Kursoğlu Yrd. Doç. Dr. Senem Selvi Kuvvetli Halkla İlişkiler Belgin Aras ISSN 1307-8593 Yapım Vira İstanbul Baskı Ömür Matbaası 3 İçindekiler Editörün mesajı................................................................................................................................................... 5 Kuşcu Ö., Sandallı N., Çağlar E. Çocuklarda Diş Travmaları ............................................................................................................................ 6 Yıldırım S., Kuru B. Dentogingival Problemler ve Dişeti Çekilmeleri .................................................................................. 15 Dergin G., Gözneli R., Düzgün Y., Kılınç C., Garip H., Moroğlu S. Eklem Yüzey Morfolojisinin TME Disfonksiyonları Üzerine Etkilerinin Araştırılması ........... 27 Nur B., Çakan D., Arun T. Fasiyal Asimetrinin Diagnozunda Kullanılan Yöntemler................................................................... 32 Çapa N., Malkondu Ö. Protetik Diş Tedavisinde Yüz-Arkı Uygulamak Gerekli midir?........................................................ 40 Mert S., Çapa N., Kazazoğlu E. Self Adeziv Simanlar........................................................................................................................................ 44 Yılmaz S., Köran M., Çakar G., İpçi Ş., Kuru B., Şençift K., Kazazoğlu E., Çöloğlu S. Sinüs Ogmentasyonunda Sığır Kaynaklı Kemik Grefti ile Otojen Kemik Grefti Kombinasyonunun Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bir Olgu Sunumu.............................................................................................................................................. 49 Özkan E., İpçi Ş., Çakar G., Kuru B., Şençift K., Kazazoğlu E., Çöloğlu S., Yılmaz S. Sinüs Ogmentasyonunda Trombositten Zengin Plazma ile Sığır Kaynaklı Kemik Grefti Kombinasyonunun Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bir Olgu Sunumu.............................................................................................................................................. 54 Eroğlu M., Gerek M. Üç Köklü Üst Birinci Küçük Azı Dişinin Kök Kanal Tedavisi: Olgu Sunumu............................. 60 Yurdagüven H., Çapa N. Ön Bölge Adeziv Köprüler ............................................................................................................................ 63 Fişekçioğlu E., İlgüy D., Dölekoğlu S. Dental Volumetrik Tomografi İle Kondil Kırığının Değerlendirilmesi: İki Olgu Nedeniyle.... 70 Can E, Yurdagüven H., Dikici B., Serin B., Soyman M. Er:YAG Lazerin Asit veya Self-etch Adezivler ile Birlikte Uygulanmasının Mine Yüzey Morfolojisi Üzerine Olan Etkisinin İncelenmesi.................................................................................... 75 Merhaba sevgili meslektaşlarım, Yayın hayatına 2005 yılında başlayan dergimizin, 6. yılında aynı heyecan ve titizlikle hazırladığımız yeni sayısıyla karşınızdayız. Bu sayıda da her zaman olduğu gibi güncel pratikte sıklıkla karşınıza çıkacak konularda sizlere ışık tutacak derlemeler, olgu sunumları ve araştırmalar yer almaktadır. Bu dergi bizim ekip olarak hazırladığımız son sayı, izninizle bayrağı bir sonraki ekibe devrediyoruz. Sonbaharın sarı, kırmızı yapraklarıyla dolu, serin, ıslak ve biraz gri bir İstanbul sabahından sesleniyorum bu defa size... Sonbahar yazın bittiğini, çizdiği bu naif tablo ile vurgularken, okulların açılması, şehrin yeniden canlanması, trafik, karmaşa ve hızlı adımlarla yürüyen insanlar bir anda doldurur etrafımızı …ve rutinimiz olur bu tablo. Doğal bulur, kapılır temposuna ve yaşarız hayatı sorgulamadan. Oysa hayat, Can Dündar’ın dediği gibi “Yaşadığıyla övünebilmek, istediğinde başını alıp gidebilmek, istediğinde kaldığı yerden ya da sil baştan başlayabilmektir”. Ben de dergimizin elde ettiği haklı başarıyla övünerek ve ilk günden beri işin mutfağında yer alan kişi olarak, yaşadığım bu farklı deneyimi sizlerle paylaşmak isterim. Dergi çıkarmanın zorluklarını bilmeden hevesle başladığım editörlük dönemim boyunca, daha önce aklıma hiç gelmeyen, benim içinde yeni olan pek çok problem ile karşılaştım; grafikerler değişti, ajanslar değişti, matbaa değişti…. yani ekibimiz çeşitli aralıklarla değişti. Amaç, zaman zaman yaşanan aksaklıkları size hissettirmeden dergiyi huzurlarınıza sunabilmekti. Her zaman elimizden gelenin en iyisini yapmaya çaba gösterdik. İlk sayılara oranla, değerlendirme için yollanan yayın sayısı günden güne arttı. Oysa ilk günlerde yayın yollamaları için öğretim üyelerine hatırlatma yazıları yollar, arkadaşlarımıza telefonlar ederdik. Gelen yayınlar arttıkça bizim de toplanma sıklığımızı arttırmamız gerekti. Biz de, tüm yoğunluğumuz içinde “7tepe klinik” dergisi ile ilgili hiçbir toplantımızı ertelemedik, hiçbir başvuruyu cevapsız bırakmadık ve hakemlerimizin de katkılarıyla, zengin içerikli dergiler hazırlamaya gayret ettik. Bu keyifli süreci ekibimle birlikte yaşadığım ve sonunda sizlerle paylaştığım içinse hep çok mutlu oldum. Bu vesile ile “7tepe klinik” dergisini çıkartmak üzere beni görevlendiren dekanımız Prof. Dr. Türker Sandallı’ya, bu süreçte birlikte çalışma fırsatı bulduğum,Yardımcı editör grubum Doç. Dr. Fulya Işık Özdemir, Doç. Dr. Pınar Kursoğlu ve Yard. Doç. Dr. Senem Selvi Kuvvetli’ye, Halkla İlişkiler Koordinatörümüz Belgin Aras’a, sekreterimiz Burcu Tanrıvermiş’e ve Vira İstanbul ekibine katkıları ve destekleri için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu süreç boyunca birbirinden değerli çalışmalarını bizimle paylaşan araştırmacılara, ilk yayınlarını bu dergi için hazırlayarak, literatüre katkıda bulunmanın heyecanını tadan sevgili öğrencilerime ve siz sevgili okurlara da saygılarımı sunuyorum. Tüm günlerinizin sağlıklı ve keyifli geçmesi dileğiyle.. Hoşçakalın… Prof. Dr. Tülin ARUN [email protected] 7 Özet Çocuklarda Diş Travmaları Diş travmaları çocukluk çağının önemli sağlık problemlerinden birini oluşturmaktadır. Süt dişlenmesi dönemini içeren 2-4 yaş aralığı ile daimi dişlenmeye geçişin yaşandığı 7- 10 yaş aralığı çocukların travmaya en sık maruz kaldıkları dönemleri kapsamaktadır. Bu noktada travmaların etiyolojisi, oluş şekilleri, tedavi yöntemleri ve korunma yöntemleri ayrıntılı olarak incelenmelidir. Diş hekimlerine düşen en büyük görev çocukları, aileleri, pediatristleri, öğretmen ve spor Yrd. Doç. Dr. Özgür Önder Kuşcu eğitmenlerini bu konuda bilgilendirmek ve uyarmaktır. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı Anahtar kelimeler: çocuk, dental travma, diş kırığı Prof. Dr. Nüket Sandallı SUMMARY Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı Dental trauma constitutes one of the most important childhood health issues. Primary dentition of ages 2-4 Yrd. Doç. Dr. Eşber Çağlar and mixed dentition of 7-10 are the eras where children Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı are mostly affected by trauma. At this point ethiology, types, treatment planing and preventive methodologies of trauma must be further investigated. It is important that practitioners must inform and guide the children, parents, pediatricians, teachers and sport coaches about the subject. Key words: child, dental trauma, tooth fracture Giriş Diş travmaları çocukluk çağının önemli sağlık problemlerinden birini oluşturmaktadır.1 Tarihçesine bakıldığında; dental travma insanlığın varoluşu ile birlikte başlamış olsa da, korunmaya yönelik ilk uygulamalar ve dental travma kavramının önemi 1920’lerin sonunda ortaya çıkmış ve sadece amerikan futboluna yönelik sınırlı kalmıştır. 1950’lerde ABD’de, 1960’lardan sonra ise İskandinav ülkelerinde sistematik olarak dental travma tanı, tedavi ve önlenmesine yönelik çalışmalar başlatılmıştır.2 Süt dişlenmesi dönemini içeren 2-4 yaş aralığı ile daimi dişlenmeye geçişin yaşandığı 7- 10 yaş aralığı çocukların travmaya en sık maruz kaldıkları dönemleri kapsamaktadır.3 Yazışma Adresi Çocuk hastanın diş travma tedavisi hekimler için zor bir Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi de beraberinde getirmektedir. Bu yükümlülük çocuğun durumu teşkil etmesinin yanısıra belirgin bir yükümlülüğü Yrd. Doç. Dr. Özgür Önder Kuşcu yaşının küçük olması ve süt ve gelişmekte olan daimi diş Pedodonti Anabilim Dalı dizisini ilgilendiren travmalarla daha da derinleşmektedir. Bağdat Cad. No: 238 Göztepe / İSTANBUL Bu noktada doğru tanı ve tedavinin uygulanması için Tel: (216) 363 60 44 dental travmanın etiyolojisi, doğası, tedavi protokolleri ve Faks: (216) 363 62 11 sınıflamalar önem kazanmaktadır. E-posta: [email protected] 8 Ç o c u k l a r d a D i ş Tr a v m a l a r ı Etiyoloji Oluş biçimi: Süt ve daimi dişi dizisini ilgilendiren travmaları içeren çalışmalar incelendiğinde düşmeler ve bisiklet sürmek ilk sıraları almaktadır.1-7 Yaş: 1-3 yaş arası çocuklar (toddler) yürümeyi yeni öğrendikleri; kas kontrolü ve karar yetisi tamamlanmadığı için travma riski artmaktadır. 7-10 yaş arası okul çağı dönemde ise sosyalleşme, çocuğun kendi vücudunu- yeteneklerini tanıması ve bireysel sportif aktivitelerin artışı ile travma prevelansı tekrar artış göstermektedir.2,8-11 Cinsiyet: Genellikle erkek çocukların kızlara oranla travmaya daha yatkın olduğu gözlenmekle birlikte1,4,12-13, bazı araştırmacılar kızların da en az erkekler kadar aynı riski taşıdığını bildirmişlerdir14-15. Resim 1. Bisikletten düşen 8 yaş kız çocuğunun ağız dışı görüntüsü Okluzyon: Sınıf II divizyon I iskeletsel kapanış ilişkileri olan, ağız solunumu yapan ve yoğun üst solunum yolu rahatsızlıkları olan çocuklar travma açısından risk taşımaktadır.1 Ayrıca 3-6 mm arası overjete sahip çocuklar 0-3 mm arasına göre 2 kat, 6 mm’den fazla overjeti olanlar ise 3 kat daha yüksek risk içermektedirler.16 Mevsim: Güney Avrupa ve ekvatoral bölgelerde yaz ayları çocukların ev dışı hareketliliğinin artması açısından faktörlerden biri olarak kabul edilebilir ancak bu durum hava şartları açısından Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa için geçerli olmayabilir.6,11 Resim 2. 11 yaş kız çocuğunda; avulsiyon nedeni ile kaybedilen üst sürekli sağ orta kesici dişin soketi ve aile tarafından replante edilmeye çalışılmış avulse üst sürekli sol orta kesici dişi Muayene Travma sonrası ağrı ve kaygı ile getirilen çocuğun ve tedirgin ailesinin öncelikli olarak sakinleştirilmesi tedavi açısından büyük önem taşımaktadır. Standart bir travma anamnez formu doldurularak alınan bilgiler tanı için önemli bir adım oluşturacaktır. Bilinç kaybı, kanama, denge kaybı, başağrısı, kusma, bulantı, konuşma zorlukları genel sağlığın değerlendirilmesinde kilit noktaları oluşturmaktadır.1 Bu noktada kazanın tam olarak ne zaman, nerede, nasıl gerçekleştiği; tıbbi geçmişi, aşı durumu (tetanoz) büyük önem taşımaktadır.11 Ağız içi ve dışı muayene çocuğun yaşının küçük olması nedeni ile olabildiğince kısa tutulmalıdır. Özellikle küçük çocuklarda muayene sırasında dizdize pozisyonu çocuk açısından en uygun model olarak gözükmektedir. Ağız dışı muayene: Dudak ve yüzde meydana gelen yaralanmalar ve kesiler dikkatle kontrol edilmelidir. (Resim 1) Günümüzde adli vaka potansiyeli oluşturabilecek şüpheli durumlar artmaktadır ve genellikle hekimler tarafından atlanabilmektedir. 9 7tepe klinik 2011-2 Ağız içi muayene: Ağız içi dokularda şişlik, yaralanma ve muko-gingival hemorajileri incelenmelidir. Okluzyon dikkatle incelendikten sonra kayıp, yer değiştirmiş veya sallanan dişler; var ise mine çatlakları ve kuron kırıkları belirlenmelidir. Ayrıca mobilite, ve perküsyona hassasiyet kontrol edilmelidir. Dişlerde meydana gelen renk değişiklikleri (özellikle palatinal yüzey gingival 1/3) travma sonrası hemen olabileceği gibi uzun zamanda da ortaya çıkabilir.8 Süt dişlerinde renk değişikliği olan dişlerin yarısından fazlasının daimi diş sürene kadar infekte olmadan asemptomatik olarak ağızda kalabildiği bildirilmiştir.17-18 Küçük çocuklarda korku nedeni ile pulpa canlılık testleri pek uygun olmayabilir. Radyolojik muayene: Radyografik bulgular travma gören diş dizisinin incelenmesinin yanısıra gelişmekte olan daimi diş germlerinin durumu açısından da hayati önem taşımaktadır. Diş ve alveol kırıklarında okluzal, panoramik ya da lateral radyografiler (özellikle gömülmüş dişler için) çekilmelidir. Çene kırıklarında öncelikli olarak panoramik radyografi tercih edilmelidir.1 Küçük çocuklarda radyografi alınması zor olabileceği için ebeveyn kucağında tutulan çocuk okluzal filmi dik açı ile verilen kısa süreli ışınla çektirebilir.8 Profilaksi: Herhangi bir sağlık problemi nedeni (endokardit profilaksisi gerektiren sistemik durumlar, vb) ile direkt koruyucu antibiyotik profilaksisi gerektiren Resim 3. Diş travmalarında ne yapılacağını anlatan eğitici broşür küçük çocuk grupları haricinde, belirgin yumuşak doku kaybı, diş ve alveolar zedelenmelerde de çocuğun kilosu hesap edilerek uygun doz antibiyotik verilmelidir. Bu konu makalenin ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Travmanın doğası Süt dişlenmesi döneminde travma gören süt dişinin hemen palatinalinde ve apeksine yakın bir bölgede daimi diş germleri yer almaktadır. Diş dizisini içeren travmalarda en sık travma gören dişler üst orta kesici dişlerdir.6,14,19 (Resim 2) Bu nedenle travmanın doğası büyük önem Resim 4. Atlı spor yapan bu çocuklar tok takmadıkları için yüz ve orofasiyel travmalara açıktırlar. (Tulya Kurtulan Fotoğraf Arşivi) taşımaktadır.2 İsviçre’de yapılan bir araştırmada travma görmüş süt kesici dişlerinin uzun süreli takibi sonunda arkalarından süren daimi kesici dişlerinin %23’ünde mine hipoplazileri ağırlıkta olmak üzere doku bozuklukları gözlenmiştir.20 Literatürde bu bozukluklar beyaz-sarı opasite, sarı-kahve opasite ve hipoplazili, sarı-kahve rengi opasite ve çevresel hipoplazili kuron dokusu; Resim 5 a,b. Buzhokeyi yüz koruyucu kask ve mouthguard kullanımını zorunlu kılmaktadır. kök oluşumu durması, kökte eğrilik, kök açılanması ve 10 Ç o c u k l a r d a D i ş Tr a v m a l a r ı odontoma benzeri oluşumlar olarak belirtilmiştir.1-3,8,21,23 Daimi dişlerde tedavi protokolleri Lüksasyon yaralanmaları Çocuklarda dişte yer değiştirmelere genellikle yumuşak dokuda hemoraji ve yaralar, dudaklarda şişlikler eşlik etmektedir. Sarsıntı Bu durumda radyografi alınmalıdır. Çocuk 1 hafta boyunca yumuşak gıdayla beslenmeli, asit ve baharatlı besinlerden uzak durmalıdır. Pulpa dokusunda iyileşme %75 oranında bildirilmektedir.2 Diş dokunmaya veya hafifçe vurmaya karşı hassastır; yer değiştirmemiş ve Resim 6. Korumalı zemin ve derin kanat kaydırak içeren bir oyun alanı çoğunlukla pozitif cevap verir ve radyolojik görüntüde bir tam artmış mobilite gözlenmemektedir. Canlılık testlerine anormallik gözlenmez. 4. haftada, 6-8 haftada ve 1. yılda genellikle klinik ve radyolojik kontrol yapılır. yapılmalıdır. pulpa revaskülarizasyonu alınmalıdır. Eğer kapanmış dişlerde devam eden pulpal hissizlik pulpa nekrozunu işaret eder. Bu tabloya periapikal dokularda silikleşme ve bazen kuronun renkleşmesi de eklenebilir. 1 Pulpa dokusunda iyileşme %20’dir. Apeksin açık olduğu Splint çıkarıldıktan sonra, 6-8. haftada, 6. ayda,1. yılda 2 durumlarda pulpa dokusunun toparlanması için daha ve 5. yılda klinik ve radyolojik muayene yapılır.8,22 uygun olacağından prognoz daha iyidir. Apeksin kapalı olduğu durumlarda kök kanal tedavisi endike olacaktır. Yükselme & Yer değiştirme Radyografide periodontal ligament aralığı kökün tüm veya bazı yüzeylerinde kaybolur. Eğer 3 hafta içerisinde Diş uzamış negatif sonuçlar derecede dişte bir hareket gözlenmezse, hızlı ortodontik repozisyon tavsiye edilir. Kök ucu oluşumu tamamlanmış dişlerde ise artmıştır. revaskularizasyonu ortodontik veya cerrahi olarak bir an önce repozisyonu görünür ve Canlılık alınır. testlerinden Olgun bazen; mobilitesi dişlerde, genellikle olgunlaşmamış pulpanın dişlerde periodontal ligament aralığı gözlenmektedir. Nazikçe kanal tedavisi tavsiye edilir.22 diş soketine yerleştirilmeli ve 2 hafta esnek splintleme uygulanmalıdır. Kök rezorbsiyonunun pulpanın durumu kontrol edilmelidir. 23 veya aşırı ise genellikle gözlenir. Radyografide apikalde artmış yapılmalıdır. Pulpanın muhtemelen nekrozu sebebiyle palatinal/lingual olan muhtemelen pozitif pulpal cevap ile yapılabilir. Kök ucu takip edilmelidir. İntrüziv lüksasyonların tedavisinde karar Diş gelişmekte olarak gözlenen devam etmekte olan kök gelişimi ve kuron gömülmenin şiddetine ve derecesine bağlı olarak verilir. Olgunlaşmamış, dişlerde revaskularizasyonun sağlanması radyolojik gözüküyorsa, beklenmeli ve dişin kendiliğinden sürmesi Yana yer değiştirme genişlemiş kök rezorbsiyonunun önlenmesi için kanal tedavisi muhtemelen negatif cevap alınacaktır. Olgunlaşmamış, Radyografi olarak Pulpal cevap kontrol edilir. Pulpa nekrozu gerçekleşirse yüksek, metalik bir ses verir. Hassasiyet testlerinden oluşabilir. Radyografik revaskülarizasyonu yerleştirilir. Esnek splintleme ile 4 hafta sabitlenir. değiştirmiştir. Hareketsizdir ve perküsyonda genellikle dişlerde oluşur. pulpa sıkıştığı kemik yuvasından çıkarılır ve orjinal yerine Diş dikey doğrultuda alveolün içine doğru yer sürmemiş dişlerde periodontal aralık gözlenir. Bir davye yardımı ile diş Gömülme & Yer değiştirme tam sürmemiş labial yönde yer dişlerde, değiştirmiştir. Hareketsizdir ve perküsyonda genellikle revaskularizasyonun teşhisi için Olgunlaşmamış gerçekleştiği devam eden kök oluşumu ve pulpa kanalının dolması ve pulpa yüksek, metalik bir ses verir. Pulpa canlılık testlerinden canlılık testlerinden alınan normal cevap ile anlaşılır. muhtemelen negatif cevap alınacaktır. Olgunlaşmamış, Kök oluşumunu tamamlamış dişlerde, pulpa testlerine 11 7tepe klinik 2011-2 verilmeye devam eden negatif cevap, pozisyonda olduğunun klinik ve radyografik olarak periapikal doğrulanması gerçekleştirilmelidir. Esnek bir splintin silikleşme ve bazen de kuron renkleşmesi ile birlikte 2 pulpa nekrozu olarak kabul edilmelidir. Avülsiyon Öncelikle çocuk hastanın haftaya kadar uygulanması gerekmektedir. Replantasyondan 7-10 gün sonra, splint çıkartılmadan kanal tedavisine başlanmalıdır. Kanal tedavisinda ara seanslarda kalsiyum hidroksit Ca(OH)2 kullanılmalıdır, sakinleştirilmesi yönlendirme kabul edilebilir bir kanal patı ile de 1 ay içinde kanal çıkmış süt dişi kesinlikle reimplante edilmemelidir. uygulanmalı, yumuşak diş fırçası ile diş fırçalanmalı, gerekmektedir. Bu amaçla davranış doldurulmalıdır. Bu sürede 2 hafta yumuşak diyet tekniklerinden olabildiğince yararlanılmalıdır. Yerinden klorheksidin gargara 1 hafta süreyle sabah ve akşam Bu noktada aile, öğretmen yada eğitimcilere; süt günde 2 kez kullanılmalıdır. 3., 6., 12. aylarda klinik ve ve sürekli dişlerin boyut farkı hatırlatıldıktan sonra, radyolojik kontrol yapılmalıdır.23-24 düşen dişi kökünden tutmadan, eğer diş kirli ise kısa Ağız dışında geçirdiği kuruma zamanı 60 dk.’dan bir süre (10 sn) akan soğuk su altında yıkandıktan sonra yerine yerleştirmesi, eğer bu yapılamıyorsa süt az olan dişlerde (Özel bir taşıma solusyonu içinde gelen hekime ulaştırmaları teşvik edilmelidir. Bu olguların fizyolojik, veya tükürük): dişlerde (Hank’s Balanced Salt Solution), süt, serum yada serum içerisinde en kısa sürede (en geç 2 saat) Eğer diş kontamine ise diş serum fizyolojik içine başarılı bir şekilde tedavisi için belirtilen bilginin tüm topluma ulaştırılması gerekmektedir (Resim 3). Bu yerleştirilmelidir. Soket içindeki pıhtı serum fizyolojik yerine yerleştirilerek yarı esnek splintlenmelidir. Bu splint edilerek, var ise kırık repozisyonu sağlanmalıdır. yardımı ile uzaklaştırılmalıdır. Alveol soketi kontrol süre sonunda soket kürete edilmeli, diş uygun şekilde Diş yavaş bir şekilde hafif parmak basıncı ile sokete ortodontik tel, kompozit yada güçlendirilmiş fiberden yerleştirilmelidir. Klinik ve radyolojik olarak dişin doğru hazırlanabilir. 10-14 gün sure ile ağızda kalacak olan pozisyonda olduğunu kontrol ederek, 2 hafta boyunca splinte ek olarak, karşı çeneye uygulanacak olan bir esnek bir splintleme yapılmalıdır. Sistemik antibiyotik okluzal ısırma plağı yardımı ile replante edilen diş ısırma uygulamasında daha önce belirtilen tür ve dozajlar kuvvetlerinden uzak tutulmuş olur. Sistemik antibiyotik geçerlidir. uygulamasında Tetrasiklin ilk seçenektir. Ancak dişlerde Replantasyondan 7-10 gün sonra, splint çıkartılmadan kanal tedavisine başlanmalıdır. Kanal gerçekleştireceği renkleşmeler hesaba katılarak 12 yaş tedavisinde ara seanslarda Ca(OH)2 kullanılmalıdır üstü çocuklarda Doksisiklin 2x1, 7 gün boyunca hastanın 12 yaş ve ve kabul edilebilir bir kanal patı ile de 1 ay içinde uygun olarak, tetrasikline alternatif olarak verilebilir. Bu yemekten sonra yumuşak diş fırçası ile diş fırçalama, yaşı ve kilosuna uygun olarak verilebilir. 25 altı çocuklarda Fenoksimetil penisilin yaşa ve doza kanal doldurulmalıdır. 2 hafta yumuşak beslenme, her dönem antibiyotik profilaksisi altında, iyi bir ağız hijyeni ve klorheksidin gargara 1 hafta süreyle sabah ve akşam sağlanarak geçirilmelidir. Radyografi ile takipler devam günde 2 kez kullanılmalıdır. Başlangıç, 3., 6., 12. aylar etmelidir. Eğer avülse diş toprakla kontağa geçmişse ve klinik ve radyolojik kontroller gerçekleştirilmelidir.23 Ağız dışı kuruma zamanı 60 dk’dan. fazla olan tetanoz aşısının varlığı belirsiz ise, tetanoz aşısı için bir çocuk doktoruna yönlendilmelidir. 10 gün sonunda kök dişlerde: süt dişleri kırılmadan daha çok yer değiştimektedirler. Kök rezorbsiyonunun önlenmesi için kanal tedavisi için 2 hafta, lateral luksasyon, kök kırığı (orta 1/3), alveol gibi 7-10 gün sonra da yapılabilir.8 Replantasyon için soket Gecikmiş replantasyonun zayıf bir prognozu vardır. kanal tedavisi gerçekleştirilmelidir. Daimi dişlerin aksine replantasyon öncesi veya diğer replantasyonlarda olduğu Splintleme süreleri subluksasyon, ekstruzyon, avulsiyon kırığı için 4 hafta, kök kırığı ( servikal 1/3) için ise 4 aydır.24 içindeki pıhtı serum fizyolojik yardımı ile uzaklaştırılarak Avülsiyonlarda kapalı apeksi olan dişler incelendiğinde; sodyumfluorid solüsyonunda bekletilmelidir. Diş yavaş Replante edilmiş olarak gelen dişlerde: Bölge serum fizyolojik veya klorheksidin alveol soketi kontrol edilir. Diş 20 dakika süre ile %2’lik bir şekilde hafif parmak basıncı ile sokete yerleştirilerek, ile klinik ve radyolojik olarak doğru pozisyonda olduğu temizlenmelidir. Dişi yerinden çıkartmadan normal kontrol edilmelidir. Sistemik antibiyotik uygulaması 12 Ç o c u k l a r d a D i ş Tr a v m a l a r ı daha önce belirtilen tür ve dozajlarda olmalıdır. 4 hafta olan, olgunlaşmamış dişlerin replantasyonunda amaç boyunca esnek bir splintleme yapılmalıdır. Kanal tedavisi pulpanın yeniden vaskularize olmasını sağlamaktır.8 splint çıkartılmadan yapılmalıdır. Kanal tedavisinde ara Bu sağlanamazsa, kanal tedavisinin yapılması tavsiye seanslarda Ca(OH)2 kullanılmalıdır ve kabul edilebilir edilebilir. Beslenme ve fırçalama ile ilgili kurallar daha bir kanal patı ile de 1 ay içinde kanal doldurulmalıdır. Gecikmiş replantasyonlarda periodontal önce belirtildiği üzeredir. Başlangıç, 1., 3., 6., ve ligament aylarda klinik ve radyolojik kontroller yapılmalıdır. nekrotize olur ve iyileşmesi beklenmez. Gecikmiş Ağız dışında geçirdiği kuruma zamanı 60 dk’dan replantasyonu yapmaktaki amaç alveol kemiği gelişimine fazla olan dişler: katkıda bulunmak ve replante dişi sarmasını sağlamaktır. Gecikmiş replantasyonun zayıf bir prognozu vardır. Burada beklenen iyileşme şekli ise ankiloz ve kök rezorbsiyonudur. Kanal tedavisi replantasyon öncesi açık olan apeksten 15 yaşın altındaki çocuklarda, eğer yapılabilir. Soket içindeki pıhtı serum fizyolojik yardımı ile ankiloz oluşursa, ve diş kuronu 1mm’den fazla miktarda uzaklaştırılır. Diş 20 dakika süre ile %2’lik sodyumfluorid infrapozisyonda kaldıysa, alveol kemiğinin konturlarını solüsyonunda bekletilir. Yavaş bir şekilde hafif parmak korumak amacı ile dekuronasyon (sadece kuronun basıncı ile sokete yerleştirilen dişin klinik ve radyolojik uzaklaştırılması) yapılması önerilir. Başlangıç, 1., 3, 6. ve 12. aylarda klinik ve radyolojik kontroller yapılır. olarak doğru pozisyonda olduğu kontrol edilerek 4 hafta boyunca esnek bir splintleme yapılır. Sistemik antibiyotik 23-24 Avülsiyonlarda açık apeksi olan dişler incelendiğinde; Replante edilmiş olarak gelen dişlerde: Bölge serum fizyolojik veya klorheksidin uygulaması, beslenme ve fırçalama kuralları daha önce belirtildiği üzeredir. Bu olgularda periodontal ligament ile nekrotize olur ve iyileşmesi beklenmez. Çocuklarda temizlenmelidir. Dişi yerinden çıkartmadan normal olgunlaşmamış dişlerin gecikmiş replantasyonundaki pozisyonda olduğunun klinik ve radyografik olarak amaç alveol kemiği konturunu korumaktır. Beklenen doğrulanması gerekmektedir. Esnek bir splint 2 hafta iyileşme biçimi ise ankiloz ve kök rezorbsiyonudur. Eğer boyunca uygulanmalıdır. Sistemik antibiyotik uygulaması daha önce Gelişmekte belirtildiği olan, üzere bir çocukta gecikmiş replantasyon gerçekleştiriliyorsa, gerçekleştirilmelidir. olgunlaşmamış uzun vadeli tedavi planı, dişin ankilozu ve ankilozun dişlerin alveol kreti konturu üzerine olan etkisi göz önüne replantasyonunda amaç pulpanın yeniden vaskularize olmasını sağlamaktır. Bu sağlanamazsa, alınarak yapılmalıdır. Eğer ankiloz oluşursa ve diş kanal kuronu tedavisinin yapılması tavsiye edilebilir. Beslenme ve 1mm’den fazla miktarda infrapozisyonda kaldıysa, alveol kemiğinin konturlarını korumak amacı fırçalama ile ilgili kurallar daha önce belirtildiği üzeredir. ile dekuronasyon (sadece kuronun uzaklaştırılması) Başlangıç, 1., 3., 6., ve 12. aylarda klinik ve radyolojik yapılması önerilir. kontroller yapılmalıdır.23 Belirtilen dişlerde radyolojik olarak duraksamış veya devam eden kök oluşumu ve Komplike olmayan kuron kırıkları çoğunlukla pulpa kanal obliterasyonu gözlenecektir. Kırık mine veya mine ve dentini kapsar, pulpa Ağız dışı kuruma zamanı 60 dk.dan az olan dişler ekspoze olmamıştır.23 Pulpa canlılık testlerine cevabın (Özel bir taşıma solusyonu içinde gelen dişlerde (Hank’s negatif olması başlangıçta geçici bir pulpal harabiyetin Balanced Salt Solution), süt, serum fizyolojik, veya belirtisi olabilir; ancak dişin canlılık durumunun kesin tükürük): olarak belirlenmesi için pulpal cevap takip edilmelidir. Üç Eğer diş kontamine ise kök yüzeyini ve apikal farklı açıdan radyografi (periapikal, okluzal radyografi ve forameni serum fizyolojik ile yıkayarak, serum fizyolojik lateralinden (mesial veya distal)) çekilmelidir. Muhtemel içerisine yerleştirilmelidir. Daha sonra soket içindeki diş parçaları veya yabancı cisimler için dudak veya pıhtı serum fizyolojik yardımı ile uzaklaştırılmalıdır. yanaklardan da radyolojik tetkik gerekebilir. Mine ve Diş yavaş bir şekilde hafif parmak basıncı ile sokete dentin yüzeyi düzeltilmeli, açık dentin yüzeyi cam yerleştirilmelidir. Klinik ve radyolojik olarak dişin doğru pozisyonda olduğu kontrol edilerek, 12. 23 iyonomer ile kapatılmalı ve doku kaybına göre adeziv 2 hafta boyunca restoratif materyaller ya da strip kuron ile kırık restore esnek bir splintleme yapılmalıdır. Sistemik antibiyotik edilmelidir.8 6-8. hafta ve 1. yılda klinik ve radyolojik uygulaması daha önce belirtildiği üzeredir. Gelişmekte tetkikler gerçekleştirilmelidir.22 13 7tepe klinik 2011-2 Pulpayı içine alan (komplike) kuron kırıkları Süt dişlerinde tedavi protokolleri Kırık mine, dentin ve ekspoze olmuş pulpayı kapsar. Süt dişinin kökü ile alttaki daimi diş germinin yakın Canlılık testi, pulpanın vitalitesi zaten gözlenebildiği için ilişkisi büyük önem taşımaktadır.23 Süt dişi /alveol kemiği tedavi şansı düşüktür. Kök gelişimi tamamlanmamış ve erupsiyon bozuklukları görülebilir. Bu potansiyel travmalarını takiben diş malformasyonları, gömük dişler gerekli değildir. Genellikle çok parçalı kırıkları içerir ve sekeller nedeni ile süt dişi travmalarında uygulanacak genç daimi dişlerde, pulpanın kuafaj ya da parsiyel pulpotomi yoluyla canlılığının korunmasına ve kök olan tedavi daimi dişlere her hangi ek bir zarar riski ve mineral trioksit agregat (MTA) (beyaz) kullanılabilecek tedaviye gösterdiği tutum, travma geçiren dişin kök ne kadar kuafaj ya da parsiyel pulpotomi seçilebilirse de tedavi seçimini etkileyen önemli faktörlerdir. Bu noktada travma ile tedavi arasında çok vakit geçmiş ve pulpa taşımaktadır.26 Çocuk hastaların ebeveynleri travma gelişiminin devam ettirilmesine çalışılmalıdır. Ca(OH)2 oluşturmamalıdır. Çocuğun yaşı ve acil durum anında materyallerdir. Kök gelişimini tamamlamış dişlerde, her rezorbsiyon derecesi, eksfoliye olma zamanı ve okluzyon kök kanal tedavisi tedavi seçenekleri arasına girer. Eğer periapikal, okluzal ve panaromik radyografiler büyük önem nekrotize olmuş ise kanal tedavisi tek seçenektir.22 sonrası dönemde; 10-14 gün süreyle yumuşak beslenme, emzik ya da biberon kullanımının önlenmesi, her yemekten sonra yumuşak diş fırçası ile diş fırçalanması, Kuron-Kök kırıkları klorheksidin emdirilmiş pamuk çubuklar ile 1 hafta Kırık mine, dentin ve kök yapısını içerir; pulpa açılmış süreyle sabah ve akşam günde 2 kez plak temizliğinin veya açılmamış olabilir.23 Lükse kırık sert doku parçası gerçekleştirilmesi konusunda bilgilendirilmelidirler. Aileler gözlenebilir. Pulpa canlılık testlerine yanıt genellikle şişlik, artan mobilite, renk değişimi, fistül oluşumu gibi pozitiftir. Kırık hattının görülebilmesi için birden fazla muhtemel komplikasyonlar, ileri yıllarda sürecek sürekli radyolojik tetkik gereklidir. Tedavi şekli komplike kuron dişlerde gelişebilecek potansiyel problemler hakkında kırıkları ile aynıdır. Ek olarak lükse diş parçasının, geçici bilgilendirilmelidir. Herhangi bir ağrı şikayeti olmadığı olarak da olsa, yapıştırılması tercih edilebilir. 6-8. hafta ve halde enfeksiyon gelişebileceğinden, aileye dişetinde 1. yılda klinik ve radyolojik tetkikler gereçekleştirilmelidir. şişlik gelişip gelişmediği ve dişlerdeki renk değişiklikleri konusunda dikkatli olmaları gerektiği bildirilmelidir. Kök kırıkları Bu olgularda kuronal segmentte mobilite veya yer Sarsıntı değiştirme görülebilmektedir. Diş perküsyona duyarlıdır. Bu durumda radyografi alınmalıdır. Çocuk 1 Başlangıçta pulpa canlılık testlerine geçici veya kalıcı hafta boyunca yumuşak gıdayla beslenmeli ve asit bir pulpal hasarı işaret eden negatif yanıt alınabilir; bu ve baharatlı besinlerden uzak durmalıdır. Kontroller durumun izlenmesi gereklidir. Geçici olarak kuronda aksatılmamalıdır.2 renkleşme (gri veya kırmızı) gözlenebilir. Radyolojik bulgu olarak yatay ya da dikey kırıklar gözlenir. Gömülme & Yer değiştirme Çoğunlukla kuronal 1/3’te gözlenen yatay kırıklar, Radyografi alınmalıdır. Eğer kuron gözüküyor periapikal radyografide görülebilirken, apikal ve orta ise, beklenmeli ve dişin kendiliğinden sürmesi takip 1/3’te gözlenen dikey kırıklar okluzal filmlerle daha iyi edilmelidir. Eğer diş tamamı ile gömülmüş ise, ankiloz görüntülenirler. riski nedeni ile dişin çekimi düşünülmelidir.1 Daimi Eğer yer değiştirme söz konusu ise, kuronal dişlerde gelişim bozukluğu beklenmelidir.26 segmentin mümkün olduğunca erken repozisyonu ve radyolojik kontrolü önemlidir. Orta 1/3 ve apikal 1/3 Yana yer değiştirme kırıklarının esnek yapıda bir splint ile 4 hafta sabitlenmesi Daimi dişlere uygulanan splintleme tekniği süt dişleri gereklidir. Eğer kırık hattı servikale yakınsa, 4 aya kadar için önerilmemektedir. uzayan splintleme düşünülebilir. Pulpanın durumu en az bir yıl takip edilmeli, pulpa nekrozu gelişirse kuronal diş Yükselme & Yer değiştirme parçasının kırık hattına kadar uzanan bölümünde kanal Mobilitenin çok fazla olduğu durumlarda dişin çekimi tedavisi gereklidir. uygundur. 14 Ç o c u k l a r d a D i ş Tr a v m a l a r ı Avülsiyon geleceğe yönelik koruyucu işlemler (fissür örtücü, fluorid Süt dişi kırıkları sıra iyi bir anamnez alarak spor aktiviteleri ile ilgilenen Yerinden çıkmış diş kesinlikle reimplante edilmemelidir. uygulamaları ve koruyucu-önleyici ortodontik tedavi) yanı Daimi dişlerin aksine süt dişleri kırılmadan daha çok çocukları tesbit etmelidir. (Resim 4) Amerikan futbolu, yer değiştimektedirler. buzhokeyi, Pulpayı içermeyen (mine/ mine-dentin ) kuron kırıkları binicilik, basketbol, futbol, skateboard, inline paten, box, karete gibi kontakt sporlar travma Mine ve dentin yüzeyi düzeltilmeli, açık dentin yüzeyi riskini arttırabilirler. Bunun yanı sıra yüzme, tenis ve cam iyonomer ile kapatılmalı ve doku kaybına gore voleybol gibi sporlarda da kaza riski bulunmaktadır. Bu asitleme tekniği ile kompomer/kompozit ya da strip kuron noktada unutulmamalıdır ki spor doğası gereği dişlere, ile restorasyon gerçekleştirilmelidir. çenelere ve ilgili yumuşak dokulara yönelik yaralanma ve 8 Pulpayı içeren (komplike) kuron kırıkları travma tehditlerini içermektedir.2,9-10,27-31 Spor yaparken, Genellikle çok parçalı kırıkları içerir ve pulpa dokusu dişleri çarpma kuvvetinden ve birbirlerinden uzak uygundur. Çekim sırasında kalabilecek kök parçaları lüksasyonları önlemeyi; ayrıca çeneleri birbirlerinden; da dahil olduğu için tedavi şansı düşüktür. Dişin çekimi tutarak, kuron kırıklarını, avulsiyonları, kök kırıklarını, bırakılabilir. Daimi dişin sürmesi ile birlikte düşeceği yumuşak dokuları ve dudakları dişlerden uzak tutarak varsayılmaktadır. intraoral laserasyonları önlemeyi hedefleyen apareye diş koruyucu (mouthguard) denir.31 Mouthguard uygulamaları Kuron-Kök kırıkları ağız bölgesine gelecek ilk şoku hızlıca absorbe ederek dişlere iletisini zayıflatmaktadır. Günümüzde kullanımı Dişin çekimi uygundur.3 en uygun mouthguard tipi kişiye özel hazırlanan Tip Kök kırıkları III Pressure formed dişliklerdir. (Resim 5 a,b) Kontakt Mobilite az ve yer değiştirme gözlenmiyor ise diş sporlarla ilgilenen tüm çocukların bu sporla uğraştıkları klinik ve radyografik olarak kontrol altında tutulabilir.3 zaman dilimi boyunca mouthguard kullanmaları, kask/tok takmaları ve her sezon dişhekimlerine kontrole gelmeleri Alveol kemik kırıkları gerekmektedir. Genellikle alt çene ön bölgede görülmektedir. Dişler Mouthguard kullanımının toplumda yaygınlaşması konusunda diş hekimlerine büyük görev kırılan alveol kemiği ile birlikte tekrar uygun pozisyona düşmektedir.31-36 Ayrıca getirilebilir. çocukların oyun alanları günümüzde büyük önem taşımaktadır (Resim 6). Günümüzde diş Travmadan korunma travmalarının önlenebilmesi için uygun yer zemini (rubber matting); ve sadece korumalı kaydırak ve salıncaktan Çocuk hastanın diş travma tedavisi hekimler için zor bir oluşan çocuk parkları önerilmektedir.10 Hekimin görevi durum teşkil etmesinin yanı sıra belirgin bir yükümlülüğü de beraberinde getirmektedir. Küçük çocuklar doğaları yerel yönetimleri bu konuda yönlendirmektir. Araştırmalar çocuklarla gün boyu zaman geçiren bireylerin büyük bir sağlık problemi olarak karşımıza çıkmaktadır. göstermektedir. Ailelere ve çocuklarla ilgilenen bireylere çocuk hastaları, aileleri, pediatristleri, öğretmen ve spor gereği keşfetmeye yönelik hareket Diş travmaları çocuk ve ailesi için maddi ve manevi edeceklerdir. Bu noktada diş hekimlerine düşen en önemli görev genellikle diş yaralanmaları hakkında fikirleri olmadığını 11 düşen birincil görev dental travmaya hazırlıklı olmalarıdır. eğitmenlerini bu konuda bilgilendirmek ve uyarmaktır. Bu hazırlık diş travmalarından korunma stratejileri, acil durumlarda ne yapılması gerektiğinin bilinmesi, sürekli KAYNAKLAR dişlerin süt ya da tükürük içerisinde saklanarak en kısa 1. sürede ulaştırılması ve ulaşılacak hekimin belirlenmesini içermektedir. Koruma yöntemleri arasında spor yaparken kask/tok kullandırılması, araç içi kemer ve koltuk 2. sayılabilir. Hekim çocuk hastalarını tedavi ederken, 3. kullanılması, evde ise düşmeyeceği ortamlar sağlanması 15 Cameron A, Widmer A, Gregory P, Abbott P. Trauma management. In: Cameron A, Widmer A. Handbook of Pediatric Dentistry.ed 2. Mosby, London. s.95-113. 1998 Andreasen JO, Andreasen FM, Bakland LK, Flores MT. Traumatic dental injuries. A manual. 2. ed. Munksgaard, Copenhagen. s 8-71. 2003. Welbury R, Gregg T. Prevention. In: Managing Dental Trauma in Practice. Ed.. QuintEssentials, London, p14, 2006. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. Cardoso M, de Carvalho Rocha MJ. Traumatized primary teeth in children assisted at the Federal University of Santa Catarina, Brazil. Dent Traumatol 2002; 18: 129-133. Onetto JE, Flores MT, Garbarino ML. Dental trauma in children and adolescents in Valparaiso, Chile. Endod Dent Traumatol 1994; 10: 223-227. Kargül B, Caglar E, Tanboga I. Dental trauma in Turkish children, Istanbul. Dent Traumatol 2003; 19: 72-75. Sandalli N, Cildir SK, Guler N. Clinical investigation of traumatic injuries in Yeditepe University during the last 3 years. Dent Traumatol 2005; 21: 188-194. Jacobsen I, Andreasen JO. Traumatic injuries: examination, diagnosis, and immediate care. In: Koch G, Poulsen S, Pediatric Dentistry- a clinical approach. 2nd ed. p 285, Wiley-Blackwell, West Sussex, UK, 2009. Caglar E, Sandalli N. Dental and orofacial trauma in pony and horseback riding children. Dent Traumatol 2006; 22: 287-291. Caglar E, Kuvvetli SS, Sandalli N. Safety for children of play equipment and surfaces in playgrounds regarding dental trauma. J OHDMBSC 2010; 9: 63-68. Caglar E, Ferreira LP, Kargul B. Dental trauma management knowledge among a group of teachers in two south European cities. Dent Traumatol 2005; 21: 258-262. Segura JJ, Poyato M. Tooth crown fractures in 3-year-old Andalusian children. Dent Child 2003; 70: 55-57. Wood EB, Freer TJ. A survey of dental and oral trauma in south-east Queensland during 1998. Aust Dent J 2002; 47: 142-146. Kramer PF, Zembruski C, Ferreira SH, Feldens CA. Traumatic dental injuries in Brazilian preschool children. Dent Traumatol 2003; 19: 299-303. Glendor U, Halling A, Andersson L, Eilert-Petersson E.Incidence of traumatic tooth injuries in children and adolescents in the county of Vastmanland, Sweden. Swed Dent J. 1996; 20: 15-28. Hall R. Pediatric orofacial medicine and pathology. ed. Chapman and Hall Medical London; 1994. Soxman JA, Nazif MM, Bouquot J. Pulpal pathology in relation to discoloration of primary anterior teeth. J Dent Child 1984; 51: 282-284. Holan G. Development of clinical and radiographic signs associated with dark discolored primary incisors following traumatic injuries: a prospective controlled study. Dent Traumatol 2004; 20: 276-287. Gabris K, Tarjan I, Rozsa N. Dental trauma in children presenting for treatment at the Department of Dentistry for Children and Orthodontics, Budapest, 1985-1999. Dent Traumatol 2001; 17: 103108. von Arx T. Developmental disturbances of permanent teeth following trauma to the primary dentition. Aust Dent J 1993; 38: 1-10. Wilson CF. Management of trauma to primary and developing teeth. Dent Clin North Am 1995; 39: 133-167. Flores MT, Andersson L, Andreasen JO, Bakland LK, Malmgren B, Barnett F, et al. Guidelines for the management of traumatic dental injuries. I. Fractures and luxations of permanent teeth. Dent Traumatol 2007; 23: 66–71. McDonald RE, Avery DR. Management of trauma to the teeth and supporting tissues (eds) In: Dentistry for the Child and Adolescent. 7th ed. St.Louis, Mosby; p. 485-542, 2000. Flores MT, Andersson L, Andreasen JO, Bakland LK, Malmgren B, Barnett F, et al. Guidelines for the management of traumatic dental injuries. II. Avulsion of permanent teeth. Dent Traumatol 2007; 23: 130–136. Meyers B, Salvatore M. Tetracyclines and chloramphenicol. In: Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds) Principles and Practice of Infectious Diseases, 6th ed.” s.357-66, Churchill Livingstone, New York, 2005. Flores MT, Andersson L, Andreasen JO, Bakland LK, Malmgren B, Barnett F, et al. Guidelines for the management of traumatic dental injuries. III. Primary teeth. Dent Traumatol 2007; 23: 196–202. 27. Caglar E, Kargul B, Tanboga I. Dental trauma and mouthguard usage among icehockey players in Turkey Premier League. Dent Traumatol 2005; 21:29-31. 28. Andreasen JO, Andreasen FM. Textbook an color atlas of traumatic injuries to the teeth, 3rd ed. Copenhagen. Munksgaard, 1994. 29. Caglar E, Kuscu OO, Kıranatlıoglu G, Sandalli N. Do American football players in Turkey protect themselves from dental or orofacial trauma? Dent Traumatol 2009; 25:115-117. 30. Çaglar E, Kuscu OO, Çaliskan S, Sandalli N. Orofacial and dental injuries of snowboarders in Turkey. Dent Traumatol 2010; 26: 164167. 31. Caglar E, Kuscu OO, Sandallı N. Mouthguard uygulamaları. Yeditepe U Dis Hek Fak Derg 2007; 3: 33-37. 32. Newsome PR, Tran DC, Cooke MS. The role of the mouthguard in the prevention of sports-related dental injuries: a review. Int J Paediatr Dent 2001; 11: 396-404. 33. Chapman PJ. Mouthguards in sport. Sport Health 1983; 1: 13–15. 34. Chapman PJ. The prevalence of orofacial injuries and use of mouthguards in rugby union. Aust Dent J 1985; 30: 364–367. 35. Biasca N, Wirth S, Tegner Y. The avoidability of head and neck injuries in ice hockey: A historical review. Br J Sports Med 2002; 36: 410-427. 36. Tran D, Cooke MS, Newsome PRH. Laboratory evaluation of mouthguard material. Dent Traumatol 2001; 17; 260-265. 16 ÖZET Dentogingival Problemler ve Dişeti Çekilmeleri Periodontal hastalıklar kapsamındaki gelişimsel ve kazanılmış deformiteler içerisinde yer alan dişeti çekilmesi, yumuşak doku kenarının apikale hareketiyle kök yüzeyinin ağız ortamına açılması olarak tanımlanan dentogingival bir problemdir. Hasta için önemli estetik şikayetlerden bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu defektin kapatılmasındaki başarı değerleri dişeti çekilmesinin boyutuna ve çevresindeki doku kaybının derecesine göre farklılık göstermektedir. Bu patolojik durumun Dr. Selin Yıldırım gün geçtikçe önemli bir konum kazanması sebebiyle, Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı bölgenin estetik rehabilitasyonunun sağlanmasında farklı periodontal tedavi seçenekleri geliştirilmiştir. Mevcut Prof. Dr. Bahar Eren Kuru derleme kapsamında, dişeti çekilmesinin nedenleri, Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı oluşum mekanizması, sınıflaması, yol açtığı problemler ve olası tedavi yaklaşımları değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Dentogingival yapı, dişeti çekilmesi, keratinize dişeti, dentin hassasiyeti SUMMARY Developmental or acquired deformities as well as periodontal pathologies have gained a different dimension recently in terms of new conceptions of aesthetic treatment. At this stage periodontal procedures present an important role for the solution of dentogingival problems. Gingival recession is a dentogingival problem which is characterized by the displacement of gingival margin apically from the cemento-enamel junction ending up with the exposure of root surface. Gingival recession appears to be one of the important aesthetic complaints for patients. In this review, the classification, etiology, factors and problems associated with gingival recession and treatment methods is presented. Key Words: Dentogingival structure, gingival recession, keratinized tissue, dentine hypersensitivity GİRİŞ Dişlerin ve dişetinin bir bütün olarak kabul edildiği dentogingival birliktelikte estetik; yumuşak dokunun Yazışma Adresi yapısı, şekli, hacmi, rengi, seviyesi, eğimi, konturu ve Dr. Selin Yıldırım simetrisiyle beraber dişlerin anatomisi, kontakt noktaları, Güzelbahçe Büyükçiftlik Sok. No.6 alveol kemik desteği, gülme hattı, dişeti kenar çizgisi, 34365 Nişantaşı/ İSTANBUL okluzal çizgi, kesici kenar ve alt dudak kavsinin konumu Tel: 0212 231 91 20-511 dikkate alınarak değerlendirilmelidir.1,2 Faks: 0212 246 52 47 Dişetinin E-posta: [email protected] iltihabi deformiteleri, alveol kret yetersizlikleri, yüksek frenum ataşmanları, dişeti kenar 17 7tepe klinik 2011-2 çekilmeleri, dişeti kenarı asimetrisi, dişeti kenar seviyesi ve görünme miktarı ile ilgili bozukluklar, papil kayıpları ve renk bozuklukları gibi dentogingival problemler doğal dişlerde etkilemektedir. Mikrobiyal estetik görüntüyü olumsuz yönde 3,4,5 dental plak, periodontal dokularda görülen pek çok problemin nedeni veya ana tetikleyicisi olarak rol almaktadır.6,7 Mikroorganizmalara bağlı gelişen enflamasyon varlığında yumuşak doku büyür, renk, kıvam, şekil, kenar çizgisi, kontur, yüzey özellikleri değişir, ödemli veya fibrotik olarak deformite gösterebilir (Resim 1).8,9 Uyumlu bir dentogingival ilişki kurmak veya dişler ile yumuşak doku arasındaki mevcut Resim1. Mikrobiyal dental plak varlığında yumuşak dokunun klinik görüntüsü. ilişkiyi değerlendirebilmek için önce enflamasyonun ortadan kaldırılması gerekmektedir.10,11 Hastaya ağız hijyen eğitimi verilerek ve diş/kök yüzeyinde ultrasonik cihazlarla/el aletleriyle/cila fırçalarıyla mekanik temizlik yapılarak enflamasyon ortadan kaldırılır veya kontrol altına alınır.12,13 Enflamasyon ortadan kalktığında ödeme bağlı yumuşak doku deformiteleri düzelmiş olur (Resim 2). Bu durum; doğru tedaviyi, estetik gereksinimlerin tespitini ve planlanmasını kolaylaştırmış olur. Mekanik tedavi yaklaşımı, tek başına bir tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkabileceği gibi mekanik tedavi ile gerekli sağlık ve estetik şartların sağlanamadığı olgularda, rezektif veya rejeneratif periodontal cerrahi Resim 2. Mekanik temizlik sonrasında yumuşak dokunun klinik görüntüsü işlemler için değerlendirme yapılıp uygun cerrahi seçeneğe karar verilmelidir.14 Dişeti Çekilmesi Dişeti çekilmesi yumuşak doku kenarının apikale hareketiyle kök yüzeyinin ağız ortamına açılmasıdır (Resim 3).14,15,16 Keratinize dokunun miktarına ve kalitesine, morfolojik ve anatomik faktörlere (ince fasiyal kemik, diş boyutları, diş dizisi bozukluğu, frenum çekmeleri), travmatik veya sert fırçalamaya, periodontal destek kaybına, hekim hatalarına ve aşırı fonksiyonel yüklenmeye bağlı olarak dişeti çekilmeleri ortaya çıkabilmektedir.17,18,19,20 Dişleri veya implantları çevreleyerek sımsıkı saran Resim 3. Dişeti çekilmesinin klinik görüntüsü keratinize dişeti dokusu; mekanik, bakteriyel ve cerrahi travmaya karşı dayanıklılık, operasyon sonrası yara bütünlüğünün sağlanması, korunması, papil estetik yapısının manüplasyonun korunması, dişeti çekilmesinin önlenmesi, ağız hijyeni sağlanmasında fırçanın yerleşmesinde önemli rol oynamaktadır.21,22,23 18 Dentogingival Problemler ve Dişeti Çekilmeleri Keratinize dişeti dokusu, diş ve implantlar çevresinde korunup, yokluğunda tekrar oluşturulması gereken bir dokudur. Ayrıca yetersiz keratinize dişetinin bulunduğu dişlerde, ortodontik veya restoratif tedavi işlemlerinden önce bu dokunun rehabilite edilmesi, sonradan oluşabilecek komplikasyonları önlemede önemlidir.5,24 Keratinize dikey dişeti boyutunun ve vestibül derinliğin az olduğu bireylerde dişeti kenarına yakın konumlanmış frenum bağlantılarına rastlanabilir (Resim 4).25,26 Yüksek frenum bağlantısı nedeniyle dişeti kenarı hareketli olabileceğinden ataşman sistemi etkilenebilir, mikrobiyal dental plak kontrolü zorlaşır, periodontal cep Resim 4. Frenumu çekmesi ve kenar ilişkileri veya dişeti çekilmesi oluşumu tetiklenmiş olur.27,28,29 Dişin vestibül pozisyonda olması, diş kökünün vestibül-oral boyutunun kalın olması ve kökün alveol kemiği içinde bulunduğu pozisyondan dolayı mevcut kemik ince olabilir. Bu durumda dişetinin kemik desteği azalır ve yumuşak dokunun gerilmesiyle dişetinde çekilme riski artabilir.30 Dehiscence ve fenestrasyon, vestibül pozisyondaki kök üzerinde31 (Resim 5), dişin ark içindeki pozisyonuna bağlı olarak malpoze dişlerde32,33,34,35,36 (Resim 6) veya ortodontik tedavi görmüş dişlerde37,38,39,40 (Resim 7) alveol kemiğindeki gelişimsel veya kazanılmış defektler olarak sıklıkla karşılaşılan oluşumlardır. Bu Resim 5. Dişin vestibül pozisyonda olması oluşumların mevcut olduğu dişeti bölgesi çevresel etkilere karşı yeterli direnç gösteremeyebilir. Ancak dehiscence olan dişeti bölgesinde keratinize dokunun kalitesi, kalınlığı ve miktarı yeterli ise dişeti çekilmesi ortaya çıkmayabilir.19 Böyle bir durumda dişeti çekilmesinin oluşabilmesi için dişeti epitelinin ve bağ dokusu ataşmanının mekanik travma veya enflamasyon ile bozulması gerekmektedir.41 Diş fırçalama, mikrobiyal dental plağın uzaklaştırılmasında ve enflamasyonun önlenmesinde dişeti sağlığı açısından önemlidir. Ancak yanlış diş fırçalama veya sert fırça kullanımı dişeti çekilmesine sebep olan önemli faktörler arasında yer alır (Resim Resim 6. Dişin ark içindeki poziyonuna bağlı malpoze dişlerdeki dişeti çekilmesi 8).33,42 Dişeti bölgesinde mekanik travma meydana getiren faktörler dişeti çekilmesinin meydana gelmesine neden olurlar. Dişeti çekilmesi miktarı ile diş fırçasının sertliği, fırçalama sıklığı ve yaş arasında pozitif bir ilişki olduğu belirtilmiştir.43 Fırçalama basıncı, süresi ve tekniği ile kıl demetlerinin sertliğinin dişeti çekilmesi oluşumunda etkili olduğu tespit edilmiştir.29,44 Aşırı ağız bakım alışkanlığı olan bireylerde dişeti çekilmelerinin dişlerin vestibül yüzeylerinde daha fazla olduğu bulunmuştur.45 Hastaların diğer travmatik veya kötü alışkanlıkları 19 7tepe klinik 2011-2 içerisinde yer alan yanlış diş ipi kullanımı46, dudakta veya dilde piercing bulunması47, tütün kullanımı veya çiğnenmesi, pipo ısırılması ve tırnak yeme gibi durumlar da dişeti çekilmesi oluşumuna yardımcı olabilmektedir.48,49 Dişeti çekilmesi; mikrobiyal dental plağa bağlı periodontal hastalıklarda oluşan kemik rezorpsiyonu, periodontal ligamentlerin yıkımı ve epitelin apikale yer değiştirmesi ile meydana gelen doku kaybı sonucunda dişlerin Resim 7. Ortodontik tedavi görmüş dişte dişeti çekilmesi vestibül veya oluşabilir (Resim 9). 50 interproksimal bölgelerinde Periodontal hastalığın yıkım safhasının bir sonucu olarak oluştuğu gibi periodontal tedavi sonrasındaki iyileşme safhasında (Resim 10), dişetinde büzülmenin oluşması ve sondalama derinliğinin azalması veya cep derinliğini azaltmayı amaçlayan rezektif periodontal cerrahi işlemler sonucunda da ortaya çıkabilir.51,52 Hekim tarafından biyolojik genişlik dikkate alınmadan yapılan geçici kuron uygulamaları , kole 53 restorasyonları54, derin subgingival alanda bitirilen sabit protez uygulamaları55,56, okluzal uyumsuzluk46 ve yanlış parsiyel protez planlaması57 gibi hatalı dişhekimliği uygulamaları da dişeti çekilmesine neden olabilmektedir. Resim 8. Hatalı ve travmatik diş fırçalama Aşırı fonksiyonel yükleme nedeniyle ataşman sisteminde doku değişimi ile sonuçlanan yaralanmalar okluzal travma olarak tanımlanır.15 Okluzal travma; malokluzyon, çapraşıklık, periodontal hastalık, ince yumuşak doku biyotipi gibi faktörlerle beraber dişeti çekilmeleri meydana gelmesinde rol oynayan diğer bir faktördür (Resim 11).39,58,59,60,61 Sonuç olarak, dişeti çekilmeleri sonradan kazanılmış veya gelişimsel olabilen, Resim 9. Periodontal hastalıklar sonucunda oluşan dişeti çekilmesi Resim 10. Periodontal hastalıklar ve başlangıç periodontal tedavisi sonrasında ortaya çıkan kenar doku değişimi 20 hazırlayıcı, kolaylaştırıcı Dentogingival Problemler ve Dişeti Çekilmeleri ve tetikleyici oluşmaktadır. birçok etyolojik faktör nedeniyle 17,18,20 Dişeti Çekilmelerinin Epidemiyolojisi Dişeti çekilmesi her yaşta tespit edilebilir. Görülme sıklığı ve boyutları yaşın ilerlemesiyle birlikte artmaktadır.32,33,45,62,63 Türk toplumundaki %78.29 toplumundaki vestibül %58.63 çekilmesi yüzeylerde iken, dişeti Amerikan oranında görülme çekilmesi bulunmuştur. sıklığının bireylerde prevalansı bireylerde Genellikle erkeklerde dişeti kadınlara göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.33,62 Dişeti çekilmesinin ağız içi dağılımına bakıldığında, en sık üst Resim 11. Okluzal travma ve dişeti çekilmesi çenedeki dişlerin vestibül yüzeylerinde tespit edildiği bildirilmiştir.33,62 Dişlerdeki dağılımına baktığımızda, sırasıyla büyükazılar, birinci premolarlar ve kesici dişlerde tespit edilmiştir.64,65 Bu durum, büyükazılarda plak ve diştaşı birikimi ile, premolarlarda ise aşırı diş fırçalama sonucu diş yüzeylerinde aşınma meydana gelmesi ile ilişkilendirilmiştir.62 Dişeti çekilmesi, ağız bakımı hem iyi hem de kötü olan bireylerde tespit edilmiştir. İyi ağız bakımı olan bireylerde aşırı ve hatalı diş fırçalamaya bağlı dişlerin vestibül yüzeylerinde kama defekti şeklinde bir veya daha fazla dişi ilgilendiren dişeti çekilmesi saptanabilir. Sağ elini kullanan bireylerde sol segmentte, sol elini kullananlarda ise sağ segmentte daha yüksek oranda dişeti çekilmesi tespit edilmiştir.66 Kötü ağız bakımı olan bireylerde ise supra ve subgingival diştaşı varlığı ve oluşan periodontal hastalıkla ilişkili olarak dişlerin tüm yüzeylerinde dişeti çekilmesi saptanmıştır.45 Dişeti Çekilmelerinin Oluşum Mekanizması Dişeti çekilmesinin oluşum mekanizması hala netlik kazanmamıştır. Yaşa bağlı olarak bağlantı epitelinin apikale doğru fizyolojik hareketini açılayan bir hipotez 1920’lerde ortaya konmuştur.67 Bu hipotez; yaşam boyu meydana gelen okluzal aşınmayı dengelemek için oluşan diş sürmesi sırasında, bağlantı epitelinin apikale hareketi ile meydana gelen fizyolojik dişeti çekilmesini tanımlayan pasif sürme teorisi ile örtüşmektedir.68 Daha sonraki yıllarda yapılan bazı hayvan çalışmaları, ortamda mikrobiyal dental plak ve enflamatuvar hücreler bulunmadığında bile bağlantı epitelinin apikale Resim 12. Miller’in dişeti çekilmesi sınıflaması4 doğru hareketinin meydana geldiğini göstermiştir.69,70 Deney hayvanlarının yaşı ile bağlantı epitelinin apikale hareketi arasında bir ilişki bulunurken, gingivitis ve dişeti 21 7tepe klinik 2011-2 çekilmesi arasında bir ilişki tespit edilmemiştir.71 Elde edilen bu bulgular, 1920’lerde ortaya atılan hipotezi desteklemektedir.67 Daha sonra yapılan hayvan çalışmaları, yeterli yapışık dişeti varlığında periodontal dokular sağlıklı ise okluzal diş hareketinin bağlantı epitelinin apikale doğru hareketini etkilemediğini ortaya koymuştur.72,73 Bağlantı epitelinin apikale hareketinin subepitelyal bağ dokusunda bulunan apoptotik hücrelerin artması ile ilişkili olduğu belirtilmiştir.74 Ancak hayvan ve insan çalışmaları arasında farklılık olmasına rağmen, insanlarda enflamasyon Resim 13. Miller I. sınıf dişeti çekilmesi varlığında da dişeti çekilmesi oluşabilmektedir. Enflamasyon varlığında meydana gelen ataşman kaybı, cep yada dişeti çekilmesi oluşumuyla kendini gösterebilir. Periodontitis geçmişi olan ve ataşman kaybı 18 aydan fazla devam eden hastalarda vestibül yüzeylerde ve artan cep derinliğiyle karakterize meziyal bölgelerde dişeti çekilmesine daha sık rastlanmıştır.41 Plağa bağlı oluşan periodontal hastalıklardaki doku yıkımı bakteri toksinleri, sitokinler ve nötrofiller tarafından salgılanan enzimler gibi birçok mekanizma sonucunda oluşabilmektedir.75 Epitelin apikale doğru hareketi ve Resim 14. Miller II. sınıf dişeti çekilmesi periodontal ligamentlerde meydana gelen yıkım kemik kaybıyla birlikte görülebilmektedir. Dişeti çekilmesi hastalığın bu safhasının sonucunda oluşabilmektedir. Periodontal tedavi sonucunda meydana gelen doku iyileşmesi, enflamasyon sonucu dokularda oluşan şişliğin ve kırmızılığın azalmasıyla meydana gelmektedir. Dokularda oluşan büzülme, dişeti kenarının sıkılaşması ve uzun bağlantı epitelinin oluşması cep derinliğini azaltmaktadır.75 Yani dişeti çekilmesi, yara iyileşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Mekanik Resim 15. Miller III. sınıf dişeti çeklimesi travma sonucunda, dişeti çekilmesi oluşabilmektedir. Böyle bir durumda ilgili bölgede ya gelişimsel olarak yetersiz alveol kemiği mevcuttur, ya da kronik travma ile sonradan alveol kemiği kaybedilmiştir. Kronik travma, dişeti dokularında yüzeysel hasar veya kronik enflamasyon ile birlikte olduğunda krestal kemik kaybı meydana getirmektedir. Bu yıkım aynı zamanda sığ ceplerde tekrarlanan diş yüzey temizliğinin bir sonucu olarak da görülmektedir.10 Diş fırçalamasıyla ilişkili dişetinde aşınma ya da çekilme bulunan bölgelerin histolojik kesitlerinin incelenmesi sonucunda; nekrotik doku, aktif proliferasyon, artmış epitel hücreleri ve bağ dokusunda Resim 16. Miller IV. sınıf dişeti çekilmesi belirgin enflamasyon görülmüştür.76 Uzun süreli dar 22 Dentogingival Problemler ve Dişeti Çekilmeleri dişeti çekilmelerinin bulunduğu bölgelerdeki proliferatif epitel ile bağ dokusunda enflamatuvar eksüda tespit edilmiştir. Daha geniş dişeti çekilmesi olan bölgelerde dentogingival epitel lamina propriya ile birleşmiş ve perivasküler alanlarda enflamatuvar eksüda varlığı görülmüştür. Epitelin penetrasyonu, oral ve dentogingival epitel arasındaki bağ dokusunun büyük bir bölümünü kaplayana kadar devam ettiği ortaya konmuştur.76 Bu bulgular, arada kalan bağ dokusunda meydana gelen yıkımın prolifere olan dentogingival epitel ile oral epitelin birleşmesine izin verdiği hipotezini desteklemektedir.34 Prolifere olan epitelin beslenememesi tutunmasını etkiler, desquamasyonunu ve ayrılmasını kolaylaştırır.34 Ataşman kaybıyla ilişkili olamasa da yapışık keratinize dişeti bandının dar olduğu alanlarda daha belirgin enflamasyon görülmektedir.77 Hayvanlarda yapılan bir çalışmada, plak birikimine bağlı dişeti çekilmesi sadece ince yapışık keratinize dişeti bandı olan bölgelerde tespit edilmiştir.78 Bu durum, ince yapışık keratinize dişetinde enflamasyonun olduğu bölgelerde, serbest dişetindeki bağ dokusunun yapısının bozulmasına bağlanmıştır. Resim 17. Miller I. sınıf dişeti çekilmesinin tedavisi öncesi ve sonrası görüntüsü Kalın bölgelerde ise bağ dokusunda enflamasyon görülmemekte ve doku bütünlüğü korunmaktadır.34 Dişeti Çekilmelerinin Sınıflaması Dişeti çekilmesi oldukça sık rastlanan klinik bir durumdur. Kolaylıkla tarif edilebilmesi ve tedavi şeklinin seçilebilmesi geliştirilmiştir. ilk 79,80,81,82 çalışmalardan için Dişeti birinde sınıflandırma çekilmesini çekilmeleri sistemleri inceleyen tanımlamak amacıyla “dar”, “geniş”, “sığ” ve “derin” olmak üzere 4 grup oluşturulmuştur.79 Diğer bir çalışmada, dikey ve yatay iki yönde de 3 mm’yi geçmeyen defektler “sığ- dar”, 3 mm’yi geçen defektler ise “derin-geniş” olarak sınıflandırılmıştır.80 Dişeti çekilmesinin kolaylıkla tarif edilebilmesi ve tedavi sonuçlarının öngörülebilirliğinin değerlendirilebilmesi için Miller 1985 yılında, çekilme olan bölgeye komşu interproksimal kemik ve yumuşak doku seviyesinin tam kök yüzeyi örtülmesinde belirleyici faktör olduğundan yola çıkarak günümüzde de kullanılan bir sınıflama yapmıştır.81 Bu sınıflama, en sık kullanılan indekstir ve çekilmeye komşu interproksimal bölgedeki periodontal doku kaybı ve dişeti çekilmesinin mukogingival birleşime göre konumu dikkate alınarak yapılmıştır. Dişeti çekilmesi Resim 18. İnterproksimal bölgede kemik yıkımına sahip Miller III. sınıf dişeti çekilmesinin tedavi öncesi ve sonrası görüntüsü 4 sınıfa ayrılmıştır (Resim 12): 23 7tepe klinik 2011-2 I. Sınıf: Kenar doku çekilmesi mukogingival birleşime altına alınması zordur. Mikrobiyal dental plağın kök doku kaybı yoktur (Resim 13). Uygun cerrahi teknik ile açılan sementin yüzeyinde meydana gelen değişiklikler yüzeylerinden temizlenememesi ve ayrıca ağız ortamına ulaşmamıştır. İnterdental bölgede kemik ve yumuşak nedeniyle çürük oluşma riski görülmektedir.18,57,83 tam kök yüzeyi kapanması beklenebilir. Gülme hattı içinde görünen bölgelerde dişeti II. Sınıf: Kenar doku çekilmesi mukogingival birleşime ulaşmış veya apikaline geçmiştir. İnterdental bölgede çekilmesinin bulunması cerrahi teknik ile tam kök yüzeyi kapanması beklenebilir. çekilmesinin doğal bir sonucu olarak klinik kuron ulaşmış veya apikaline geçmiştir. İnterdental bölgede oluşması hasta tarafından şiddetli bir periodontal karşılanmayan kemik ve yumuşak doku kaybı yoktur (Resim 14). Uygun estetik hasta bir tarafından problemdir.51,57 hoş Dişeti boylarının uzaması ve diş/dişlerde doku kaybının III. Sınıf: Kenar doku çekilmesi mukogingival birleşime problemle karşı karşıya olduğu şeklinde algılanmakta ve kemik ve/veya yumuşak doku kaybı bulunmaktadır kişi dişlerini kaybedeceği kaygısı taşımaktadır.20,51,57,84 (Resim 15). Uygun cerrahi teknik ile kısmen kök yüzeyi kapanması beklenebilir. Dişeti Çekilmelerinin Tedavisi IV. Sınıf: Kenar doku çekilmesi mukogingival birleşime Geniş bir yelpazeye sahip periodontal hastalıklar ulaşmış veya apikaline geçmiştir. İnterdental bölgede kemik ve/veya yumuşak doku kaybı bulunmaktadır kapsamında, gelişimsel ve kazanılmış deformiteler yüzeyi kapanması beklenmez. periodontal içerisinde (Resim 16). Dişte ileri derecede malpozisyon vardır. Kök bu Ancak günümüzde sınıflandırma klinik sistemindeki olarak tedavi patolojik durumlar14, yaklaşımları değişen doğrultusunda dentogingival estetik açısından dişhekimi ve hastanın kullandığımız sınıflara bulunan beklentisi yönünden farklı bir boyut kazanmıştır.89 Bu uymayan durumlar mevcuttur. Klinik uygulamalarda pratik olarak aşamada tanımlayabilecek üstlenmiştir. Dentogingival faktörler içerisinde yer alan duyulmaktadır. sistemlerine ihtiyaç tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır.90 Dişeti çekilmelerinin tedavisi; estetik ve hastalık ile ilgili kaygıların, hassasiyet şikayetlerinin ortadan Dişeti çekilmesiyle kök yüzeyinin ağız ortamına dentin hassasiyeti 20,51,57,82 , kaldırılması, kök yüzey çürüklerinin azaltılması, yapışık mikrobiyal dental plak birikimi ve enflamasyonun ortadan keratinize doku miktarının arttırılması ve diğer periodontal kaldırılamaması51,57, kök çürüğü oluşumu18,57,83, estetik sorunlar 20,51,84 problemlere kök yüzeyleri, hasta için önemli estetik şikayetlerden bir Problemler sonucunda; estetik ve dişeti kenarının çekilmesiyle ağız ortamına açılan Dişeti Çekilmelerinin Meydana Getirdiği açılması işlemler, ait çözümlerin bir parçası olarak önemli bir görev kullanılabilecek ve karşılaşılan her dişeti çekilmesini sınıflama periodontal , hastanın dişini kaybetme korkusu hastalıklara yatkınlığın azaltılması amaçlarıyla uygulanır. Dişeti çekilmesi sonucunda ağız ortamına açılan 20,51,57 gibi problemler ortaya çıkmaktadır. kök yüzeyleri, periodontal plastik cerrahinin günümüzde kimyasal, termal, dokunma ya da ozmotik uyarana amaçları Dentin hassasiyeti, dişeti çekilmesi olan vital dişlerde belirlenen ve netleşen biyolojik, fonksiyonel ve estetik karşı meydana gelen keskin, kısa süreli oluşan ağrı ile karakterize klinik bir durumdur. 85,86,87 uygulanmasıyla Dişeti çekilmesi ile kapatılmaktadır. cerrahi tekniklerin Hedeflenen bu çeşitli teknikler geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Kök yüzeyi ile bağlantılı olan dentin tubülleri de açığa çıkmakta kapatmayı amaçlayan bu cerrahi teknikler aşağıda ve kök yüzeyinin açığa çıkmasına bağlı olarak dişte aşırı duyarlılık meydana gelmektedir. farklı amaçların elde edilebilmesi için çok uzun yıllardan beri kök yüzeyinin açığa çıkmasının ardından, kök pulpası 51,82 çerçevesinde listelenmiştir: Kök yüzeyinin 1. Saplı yumuşak doku greftleri açılmasıyla pulpa, ağız ortamındaki bakteri ve ürünlerinin a. Yana kaydırılan flepler (Y.K.F.) zararlı etkilerine açık hale gelmektedir.88 Ayrıca dentin • • hassasiyeti olan bireylerde oluşan ağrı sonucunda Yana kaydırılan flep91 Çift papil yana kaydırılan flep92 b. Koronale kaydırılan flep (K.K.F.) fırçalama güçlüğü ve yetersiz ağız hijyen seviyesi • görülmektedir. Mikrobiyal dental plağın varlığında, dişeti enflamasyonunun ortadan kaldırılması veya kontrol 24 Koronale kaydırılan flep93 Dentogingival Problemler ve Dişeti Çekilmeleri • Semilunar koronale kaydırılan flep94 • Serbest dişeti grefti95 (S.D.G.) cerrahi tekniklerin literatürde verilen başarı değerleri 2. Sapsız yumuşak doku greftleri görülmektedir.109,110,111 Son Bağ dokusu grefti (B.D.G.) • • Farklı flep operasyonları ile kombinasyonlar Resorbe olan membran ile dişeti çekilmelerinin tedavisinde, B.D.G.’lerinin84,107,114; 4. Mine matriks proteini99 (M.M.P.) 5. Trombositten zengin plazma tedavisinde derlemeleri incelediğimizde; kök yüzeyini kapatma esaslı 98 100 çekilmelerinin ile inceleyen birçok derleme yayınlanmıştır.111,112,113 Bu Resorbe olmayan membran ile97 • dişeti belli bilimsel kriterlere sahip çalışmaları meta analiz 3. Yönlendirilmiş doku rejenerasyonu (Y.D.R.) • yıllarda, periodontal plastik cerrahinin etkinliğini değerlendiren, 96 K.K.F.’lerin (T.Z.P.) greftleriyle 117 tek başına99,115,116, yumuşak doku veya biomateryallerle (A.D.M.A., M.M.P.) 6. Aselüler dermal matriks allogrefti101 (A.D.M.A) kombine olarak118,119,120,121; ve Y.D.R. tekniğinin122,123 Tarihsel gelişimi içinde, 1902 ve 1911 yılları kapatılması ile beraber keratinize dokunun arttırılması 7. Kombine tedaviler kullanılabileceği ortaya konmuştur. Amacın, kök yüzeyi arasında cerrahi teknik olarak saplı ve serbest yumuşak olduğu durumlarda ise B.D.G.’lerinin en başarılı tedavi seçeneği olduğu gösterilmiştir.124,125 Ancak damaktan doku greftleri uygulanmış ancak bir süre bunların kullanımına ara verilmiştir. Son 40 yıl içerisinde K.K.F, elde edilen B.D.G. boyutlarının kök yüzeyini kapatmada flep operasyonları ile kombinasyonu, biomateryaller, düşünülebilir.126,127,128 Literatürde, yerleştirilen greftin yetersiz olduğu durumlarda A.D.M.A. bir alternatif olarak Y.K.F., S.D.G. ve B.D.G., yumuşak doku greftlerinin ağız ortamına açılan yüzeye daha iyi ataşmanının Y.D.R., çekilmenin boyutlarını azaltmak, klinik ataşman seviyesini amacıyla Miller’in ve keratinize doku uygulanmıştır. miktarını sağlanabilmesi amacıyla kök yüzeyi kapatma operasyonu arttırmak sırasında bazı kimyasal ajanlar kullanılmıştır.129,130 Ancak 91,92,93,95,96,102,103,104,105,106,107,108 sınıflamasıyla cerrahi sonuçların tahmin bu ajanların, tedavi prosedürüne ilave etki sağladıklarına dair yeterli kanıt mevcut değildir.131 Bütün bu bilgilerin edilebilirliği yükselmiş, sınıf I ve II çekilmelerin tamamen sonucunda, kapatılmasında veya kapanma yüzdelerinde başarılı sonuçlar elde edilmiştir (Resim 17). 80,111,112,113 Bunun tedavisinde ‘gold cerrahinin endikasyonları ile ilişkili faktörleri ve prognozu III. ve IV. sınıf çekilmelerde %100 başarılı sonuçların elde edilmesi zordur (Resim 18). çekilmelerinin standart’ bir teknik belirleyebilmek, periodontal plastik yanında, kemik kaybı ve malpozisyona bağlı Miller 80,111,112,113 dişeti ayırt etmek için daha fazla randomize ve kontrollü Tablo 1’de çalışmalara ihtiyaç vardır. Tablo 1. Dişeti çekilmesinde kök yüzeyi kapatmak amaçlı kullanılan cerrahi tekniklerin başarı değerleri. Teknikler Başlangıç Çekilme Dikey Boyutu (mm) Çekilme Dikey Boyutundaki Azalma Kök Yüzeyi Kapanma Miktarı (%) Tamamen Kök Yüzeyi Kapanan Bölgeler (%) Y.K.F. 3.79 (1-8) 2.75 67.5 46.6 K.K.F. 3.30 (1-7) 2.36 81 55.3 S.D.G. 3.24 (1-9) 1.97 58.1 27.5 S.D.G.+ K.K.F. 3.47 (1-8) 2.17 62.6 33.5 B.D.G. 2.70 (2-8) 2.13 89.5 48.5 Y.D.R. 2.72 (2-9) 1.92 51.9 29 M.M.P. 3.71 (1-7) 3.13 86 56 A.D.M.A. 3.35 (2-6) 2.84 84 39.2 25 7tepe klinik 2011-2 gingival tissue in dogs. J Clin Periodontol 1981, 8:311-328. 22. Miller PD Jr. Regenerative and reconstructive periodontal plastic surgery. Dent Clin North Am 1988, 32:287-306. 23. Pini Prato G, Clauser C, Cortellini P. Periodontal plastic and mucogingival surgery. Periodontol 2000 1995, 9:90-105. 24. Freedman AL, Salkin LM, Stein MD. ve ark. A 10-year longitudinal study of untreated mucogingival defects. J Periodontol 1992, 63:7175. 25. Lang NP, Löe H. The relationship between the width of keratinized gingiva and gingival health. J Periodontol 1972, 43:623-626. 26. Mirko P, Miroslav S, Lubor M. Significance of the labial frenum attachment in periodonatl disease in man. Part I. Classification and epidemiyology of labial frenum attachment. J Periodontol 1974, 45:891-894. 27. Parfitt GJ, Mjör JA. A clinical evaluation of local gingival recession in children. J Dent Child 1964, 31:257-259. 28. Stoner JE, Mazdyasna S. Gingival recession in the lower incisor region of 15-year-old subjects. J Periodontol 1980, 51(2): 74-76. 29. Toker H, Özdemir H. Gingival recession: Epidemiology and risk indicators in a university dental hospital in Turkey. Int J Dent Hygiene 2009, 7:115–120. 30. Caranza FA, Rapley JW. Clinical features of gingivitis. Eds: Newman MG, Takei HH, Carranza FA. In: Clinical Periodontology, 9th ed, USA, W.B. Saunders Co, 2002, 269-227. 31. Löst C. Depth of alveolar bone dehiscences in relation to gingival recessions. J Clin Periodontol 1984, 11:583-589. 32. Ramfjord SP. The periodontal status of boys 11 to 17 years in Bombay, India. J Periodontol 1961, 32:237-246. 33. Gorman WJ. Prevalence and etiology of gingival recession. J Periodontol 1967, 38(4): 316-322. 34. Baker DL, Seymour GJ. The possible pathogenesis of gingival recession. A histological study of induced recession in the rat. J Clin Periodontol 1976, 3:208-219. 35. Kallestal C, Uhlin S. Buccal attachment loss in Swedish adolescents. J Clin Periodontol 1992, 19:485-491. 36. Wennström JL. Mucogingival therapy. Ann Periodontol 1996, 1: 671701. 37. Dorfman HS. Mucogingival changes resulting from mandibular incisor tooth movement. Am J Orthod 1978, 74:286-297. 38. Coatoam GW, Behrents RG, Bissada NF. The width of keratinized gigiva during orthodontic treatment. Its significance and impact on periodontal status. J Periodontol 1981, 52:307-313. 39. Steiner GG, Person JK, Ainamo J. Changes of the marginal periodontium as a result of labial tooth movement in monkeys. J Periodontol 1981, 52:314-320. 40. Foushee DG, Moriarty JD, Simpson DM. Effects of mandibular orthognathic treatment on mucogingival tissues. J Periodontol 1985, 56: 727-733. 41. Beck JD, Koch GG. Characteristics of older adults experiencing periodontal attachment loss as gingival recession or probing depth. J Periodontal Research 1994, 29:290-298. 42. Khocht A, Simon G, Person P, Denepitiya JL. Gingival recession in relation to history of hard toothbrush use. J Periodontol 1993, 64:900905. 43. Rajapakse PS, Mc Cracken GI, Gwynnett E. ve ark. Does toothbrushing influence the development and progression of non-inflammatory gingival recession? A systematic review. J Clin Periodontol 2007, 334: 1046-1061. 44. Serino G, Wennström J, Lindhe J. ve ark. The prevalence and distribution of gingival recession in subjects with high standart of oral hygiene. J Clin Periodontol 1994, 21:57-63. 45. Löe H, Anerud A, Boysen H. The natural history of periodontal disease in man: Prevalence, severity and extent of gingival recession. J Periodontol 1992, 63:489-495. 46. Rawal S, Claman L, Kalmar JR ve ark. Traumatic lesions of the gingiva. A case series. J Periodontol 2004, 75:762-769. SONUÇ Dişeti çekilmelerinde pek çok tedavi yönteminin çok uzun yıllardan beri kullanıldığı, bununla birlikte başarılı ve başarısız sonuçların elde edildiği görülmektedir. Bu konu periodontolojinin genel sağlık, fonksiyon ve estetik amaçları içerisinde hala dinamik bir konu olma özelliğini sürdürmekte, yeni yöntem ve uygulamalar ortaya çıkmakta ve konu üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Doğru endikasyon, uygulama ve yeterli tecrübe, elde edilen klinik başarıları arttırmaktadır. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. Garber DA, Salama MA. The aesthetic smile: diagnosis and treatment. Periodontol 2000 1996, 11:18-28. Charruel S. ve ark: Gingival contour assessment: clinical parameters useful for esthetic diagnosis and treatment. J Periodontol 2008, 79(5):795-801. Kokich VO, Kiyak HA, Shapiro PA. Comparing the perception of dentists and lay people to altered dental esthetics. J Esthet Dent 1999, 11(6):311-324. Takei HH, Azzi RR. Periodontal plastic and esthetic surgery. Eds: Newman MG, Takei HH, Carranza FA. In: Clinical Periodontology, 9th ed, USA, W.B. Saunders Co, 2002, 851-875. Cohen ES. Atlas of Cosmetic and Reconstructive Periodontal Surgery. Ed 3, 2007, 45-87 Löe H, Theilade E, Jensen SB. Experimental gingivitis in man. J Periodontol 1965,36:177-187. Theilade E, Wright WH, Jensen SB. ve ark. Experimental gingivitis in man. II. A longitudinal clinical and bacteriological investigation. J Periodontal Res 1966,1:1-13. Badersten A, Nilveus R, Egelberg J. Effect of nonsurgical periodontal therapy. III. Single versus repeated instrumentation. J Clin Periodontol 1984, 11:114-124. Claffey N. Decision making in periodontal therapy. The re-evaluation. J Clin Periodontol 1991, 18:384-389. Lindhe J, Nyman S, Karring T. Scaling and root planing in shallow pockets. J Clin Periodontol 1982, 9(5):415-418. Cobb CM. Non-surgical pocket therapy: mechanical. Ann Periodontol 1996, 1:443-490. Badersten A, Nilvéus R, Egelberg J. Effect of nonsurgical periodontal therapy. VII. Bleeding, suppuration and probing depth in sites with probing attachment loss. J Clin Periodontol 1985, 12:432-440. Adriaens PA, Adriaens LM. Effects of nonsurgical periodontal therapy on hard and soft tissues. Periodontol 2000 2004, 36:121-145. American Academy of Periodontology. Consensus report. Mucogingival therapy. Ann Periodontol 1996, 1:702-706. American Academy of Periodontology. Glossary of Periodontal Terms 3th ed, Chicago;1992. Wennström JL. Mucogingival therapy. Ann Periodontol 1996, 1: 671701. Hall WB. Present status of soft tissue grafting. J Periodontol 1977, 48:587-597. Goldstein M, Brayer L, Schwartz Z. A critical evaluation of methods for root coverage. Crit Rev Oral Biol Med 1996, 7:87-98. Camargo PM, Melnick PR, Kenny EB. The use of free gingival grafts for aesthetic purposes. Peridontolo 2000 2001, 27:72-96. Kassab MM, Cohen RE. The etiology and prevalence of gingival recession. J Am Dent Assoc 2003, 134:220-225. Wennstrom JL, Lindhe J, Nyman S. Role of keratinized gingiva for gingival health. Clinical and histologic study of normal and regenerated 26 Dentogingival Problemler ve Dişeti Çekilmeleri 47. Er N, Özkavaf A, Berberoglu A, Yamalik N. An unusual case of gingival recession: oral piercing. J Periodontol 2000, 71:1767-1769. 48. Campbell A, Moore A, Williams E. ve ark. Tongue piercing: Impact of time and barell stem length on lingual gingival recession and tooth chipping. J Periodontol 2002, 73:289-297. 49. Sardella A, Pedrinazzi M, Bez C. ve ark. Labial piercing resulting in gingival recession. A case series. J Clin Periodontol 2002, 29:961-963. 50. Hangorsky U, Bisada NB. Clinical assessment of free gingival graft effectiveness on the maintenance of periodontal health. J Periodontol 1980, 51:274-278. 51. Tugnait A, Clerehugh V. Gingival recession–Its significance and management. J Dent 2001, 29:381-389. 52. El Haddad SA, Abd El Razzak MY, El Shall M. Use of pedicled buccal fat pad in root coverage of severe gingival recession defect. Case report. J Periodontol 2008, 79:1271-1279. 53. Donaldson D. Gingival recession associated with temporary crowns. J Periodontol 1978, 44:691-696. 54. Padbury A Jr, Eber R, Wang HL. Interactions between the gingiva and the margin of restorations. J Clin Periodontol 2003, 30(5):379-385. 55. Koke U, Sander C, Heinecke A, Müller HP. A possible influence of gingival dimensions on attachment loss and gingival recession following placement of artificial crowns. Int J Periodontics Restorative Dent 2003, 23(5):439-445. 56. Kosyfaki P, del Pilar Pinilla Martin M, Strub JR. Relationship between crowns and the periodontium: A literature update. Quintessesnce Int 2010, 41:109-122. 57. Gartrell JR, Mathews DP. Gingival recession. The condition, process, and Treatment. Symposium on Periodontics. Dent Clin North Am 1976, 20;1:199-213. 58. Bernimoulin JP, Zvonimir C. Gingival recession and tooth mobility. J Clin Periodontol 1977, 4:107-114. 59. Rose GJ. Receding mandibular labial gingiva on children. Angle Orthod 1967, 37:147-150. 60. Geiger AM. Malocclusion as an etiological factor in periodontal disease: A retrospective assay. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2001, 120:112-115. 61. Ustun K, Sari Z, Orucoglu H. ve ark.. Sever gingival recession caused by traumatic occlusion and mucogingival stress: a case report. Euro J of Dent 2008, 2:127-133. 62. Joshipura KJ, Kent RL, De Paola PF. Gingival recession. Intra-oral distrubution and associated factors. J Periodontol 1994, 65:864-871. 63. Albandar JM, Kingman A. Gingival recession, gingival bleeding, and dental calculus in adults 30 years of age and older in the United States, 1988-1994. J Periodontol 1999, 70:30-43. 64. Murtooma H, Meurman JH, Rytömaa I. ve ark. Periodontal status in university students. J Clin Periodontol 1987, 14:462-465. 65. O’Leary TJ, Drake RB, Crump PP. ve ark. The incidence of recession in young males: A further study. J Periodontol 1971, 42:264-267. 66. Sangnes G, Gjermo P. Prevelance of oral soft and hard tissue lesions related to mechanical tooth cleansing procedures. Community Dent Oral Epidemiol 1976, 4:77-83. 67. Gottlieb B. Der Epithelansatz am Zahne. Deutsche Montaschrift fur Zahnheilkunde 1921, 39:142-147. 68. Gottlieb B, Orban B. Active and passive eruption of the teeth. J Dent Res 1933, 33:214. 69. Rushton MA. The epithelial down growth on the molar roots of golden hamsters. Br Dent J. 1951, 90(4):87-93. 70. Beertsen W, Everts V, Niehof A. ve ark. Loss of connective tissue attachment in the marginal periodontium of the Mouse following blockage of eruption. J Periodontal Res 1960, 39:158-169. 71. Klingsberg J, Butcher EO. Comparative histology of age changes in oral tissues of rat, hamster, and monkey. Dent Res 1960, 39:158-169. 72. Manson JD. Passive eruption. Dent Pract 1963, 14:2-9. 73. Anneroth G, Ericsson SG. An experimental histological study of monkey teeth without antagonist. Odontol Revy 1967, 18(4):345-359. 74. Sakai T, Kiyoshima T, Kobayashi I. ve ark. Age-dependent changes 75. 76. 77. 78. 79. 80. 81. 82. 83. 84. 85. 86. 87. 88. 89. 90. 91. 92. 93. 94. 95. 96. 97. 98. 99. 27 in the distribution of BrdU- and TUNEL-positive cells in the murine gingival tissue.J Periodontol 1999, 70(9):973-981. Williams DM, Hughes FJ, Odell EW. ve ark. Pathology of periodontal disease. Oxford Uni Press, 1992. Smukler H, Landsberg J. The toothbrush and gingival traumatic injury. J Periodontol 1984, 55(12):713-719. Stetler KJ, Bissada NF. Significance of the width of keratinized gingiva on the periodontal status of teeth with submarginal restorations. J Periodontol 1987, 58(10):696-700. Ericsson I, Lindhe J. Recession in sites with inadequate width of the keratinized gingiva. An experimental study in dog. J Clin Periodontol 1984, 11:95-103. Sullivan HC, Atkins JH. Free autogenous gingival grafts. I. Principles of successful grafting. Periodontics 1968, 6(3): 121-129. Miller PD Jr. A classification of marginal tissue recession, Int J Periodontics Restorative Dent 1985, 5:9-13. Mlinek A, Smukler H, Buchner A. The use of free gingival grafts for the coverage of denuded roots. J Periodontol 1973, 44:248-254. Smith RG. Gingival recession: reappraisal of an enigmatic condition and a new index for monitoring. J Clin Periodontol 1997, 24:201-205. Alkan A, Keskiner I, Yuzbasioglu E. Connective tissue grafting on resin ionomer in localized gingival recession. J Periodontol 2006, 77(8):1446-1451. Zucchelli G, Amore C, Sforzal NM ve ark. Bilaminar techniques for the treatment of recession-type defects. A comparative clinical study. J Clin Periodontol 2003, 30:862-870. Dowell PD, Addy M, Dummer PMH. Dentine Hypersensitivity. Aetiology, differential diagnosis and management. British Dent J 1985, 158:92-96. Addy M. Etiology and clinical implications of dentin hypersensitivity. Dent Clin North Am 1990, 34:503-514. Addy M. Dentin hypersensitivity: New perspectives on an old problem. Int Dent J 2002, 52:367-375. Markowitz K, Pashley DH. Discovering new treatments for sensitive teeth: The long path from biology to therapy. J Oral Rehab 2007, 35:300-315. Santana RB, Furtado MB, Mattos CML. ve ark. Clinical evaluation of single-stage advanced versus rotated flaps in the treatment of gingival recessions. J Periodontol 2010, 81:485-492. Oates TW, Robinson M, Gunsolley JC. Surgical therapies for the treatment of gingival recession. A systematic review. Ann Periodontol 2003, 8:303-320. Grupe HE, Warren RF Jr. Repair of gingival defects by a sliding flap operation. J Periodontol 1956, 27:92-95. Cohen DW, Ross SE. The double papillae repositioned flap in periodontal therapy. J Periodontol 1968, 39:65-70. Bernimoulin JP, Luscher B, Mühlemann HR. Coronally repositioned periodontal flap. Clinical evaluation after one year. J Clin Periodontol 1975, 2:1-13. Tarnow DP. Semilunar coronally repositioned flap. J Clin Periodontol 1986, 13:182-185. Sullivan HC, Atkins JH. Free autogenous gingival grafts. 3. Utilization of grafts in the treatment of gingival recession. Periodontics 1968, 6:152-160. Langer B, Langer L. Subepithelial connective tissue graft technique for root coverage, J Periodontol 1985, 56:715-720. Tinti C, Vincenzi G. The treatment of gingival recession with guided tissue regeneration procedure by means of Gore-Tex membranes. Quintessence Int 1990, 6:465-468. Gottlow J, Laurell L, Teiwik A. ve ark. Guided tissue regeneration using a bioresorbable matrix barrier. Pract Periodontics Aesthet Dent 1994, 6:71-78. Modica F, Del Pizzo M, Roccuzzo M. ve ark. Coronally advanced flap for the treatment of buccal gingival recessions with and without enamel matrix derivative. A split-mouth study. J Periodontol 2000, 71:1693-1698. 7tepe klinik 2011-2 100. Petrungaro PS. Using platelet-rich plasma to accelerate soft tissue maturation in esthetic periodontal surgery. Compend Contin Educ Dent 2001, 22:729-732. 101. Novaes AB Jr, Grisi DC, Molina GO. ve ark. Comparative 6-month clinical study of a subepithelial connective tissue graft and acellular dermal matrix graft for the treatment of gingival recession. J Periodontol 2001, 72:1477-1484. 102. Grupe HE. Modified technique for the sliding flap operation. J Periodontol 1966, 37:491-495. 103. Harvey PM. Management of advanced periodontitis. I. Preliminary report of a method of surgical reconstruction. N Z Dent J 1965, 61:4252. 104. Nabers JM. Free gingival grafts. Periodontics 1966, 4:243-245. 105. Sumner CF 3rd. Surgical repair of recession on the maxillary cuspid: incisally repositioning the gingival tissues. J Periodontol 1969, 40:119121. 106. Harvey PM. Surgical reconstruction of the gingiva. II. Procedures. N Z Dent J 1970, 66:42-52. 107. Harris RJ. The connective tissue and partial thickness double pedicle graft: a predictable method of obtaining root coverage. J Periodontol 1992, 63:477-486. 108. Wennström JL, Zucchelli G. Increased gingival dimensions. A significant factor for successful outcome of root coverage procedures? A 2-year prospective clinical study. J Clin Periodontol 1996, 23:770777. 109. Roccuzzo M, Bunino M, Needleman I. ve ark. Periodontal plastic surgery for treatment of localized gingival recessions: a systematic review. J Clin Periodontol 2002, 29:178-194. 110. Pagliaro U, Nieri M, Franceshi D. ve ark. Evidence-based mucogingival Therapy. Part 1: A critical review of the literature on root coverage procedures. J Periodontol 2003, 74:709-740. 111. Chambrone L, Sukekava F, Araujo MG. ve ark. Root coverage procedures for the treatment of localized recession-type defects. (Review). The Cochrane Library 2009, 2:1-67. 112. American Academy of Periodontology. Informational paper: Oral reconstructive and corrective considerations in periodontal therapy. J Periodontol 2005, 76:1588-1600. 113. Kassab MM, Badawi H, Dentino AR. Treatment of gingival recession. Dent Clin N Am 2010, 54:129-140. 114. Cordioli G, Mortarino C, Chierico A. ve ark. Comparison of 2 techniques of subepithelial connective tissue graft in the treatment of gingival recessions. J Periodontol 2001, 72:1470-1476. 115. Baldi C, Pini-Prato G, Pagliaro U. ve ark. Coronally advanced flap procedure for root coverage. Is flap thickness a relevant predictor to achieve root coverage? A 19-case series. J Periodontol 1999, 70:1077-1084. 116. Pini-Prato G, Baldi C, Pagliaro U. ve ark. Coronally advanced flap procedure for root coverage. Treatment of root surface: root planning versus polishing. J Periodontol 1999, 70:1064-1076. 117. McGuire MK, Cochran DL. Evaluation of human recession defects treated with coronally advanced flaps and either enamel matrix derivative or connective tissue. Part 2: Histological evaluation. J Periodontol 2003, 74:1126-1135. 118. Del Pizzo M, Zucchelli G, Modica F. ve ark. Coronally advanced flap with or without enamel matrix derivative for root coverage: a 2-year study. J Clin Periodontol 2005, 32:1181-1187. 119. Kuru B. Treatment of localized gingival recessions using enamel matrix derivative as an adjunct to laterally sliding flap: Two case reports. Quintessence International 2009, 40(6), 461-469. 120. Kuru B, Yılmaz S, Noyan Ü: Treatment of gingival recession using enamel matrix proteins: a case report with 4-year follow-up. Quintessence International 2007, 38(5), 254-262. 121. de Queiroz Côrtes A, Sallum AW, Casati MZ ve ark. A two-year prospective study of coronally positioned flap with or without acellular dermal matrix graft. J Clin Periodontol 2006, 33:683-689. 122. Roccuzzo M, Lungo M, Corrente G ve ark. Comparative study of a 123. 124. 125. 126. 127. 128. 129. 130. 131. 28 bioresorbable and a non-resorbable membrane in the treatment of human buccal gingival recessions. J Periodontol 1996, 67:7-14. Zucchelli G, Clauser C, De Sanctis M ve ark. Mucogingival versus guided tissue regeneration procedures in the treatment of deep recession type defects. J Periodontol 1998, 69:138-145. Paolantonio M, di Murro C, Cattabriga A ve ark. Subpedicle connective tissue graft versus free gingival graft in the coverage of exposed root surfaces. A 5-year clinical study. J Clin Periodontol 1997, 24:51-56. Rosetti EP, Marcantonio RA, Rossa C Jr ve ark. Treatment of gingival recession: comparative study between subepithelial connective tissue graft and guided tissue regeneration. J Periodontol 2000, 71:14411447. Harris RJ. Root coverage with a connective tissue with partial thickness double pedicle graft and an acellular dermal matrix graft: a clinical and histological evaluation of a case report. J Periodontol 1998, 69:1305-1311. Henderson RD, Greenwell H, Drisko C ve ark. Predictable multiple site root coverage using an acellular dermal matrix allograft. J Periodontol 2001, 72:571-582. Paolantonio M, Dolci M, Esposito P ve ark.. Subpedicle acellular dermal matrix graft and autogenous connective tissue graft in the treatment of gingival recessions: a comparative 1-year clinical study. J Periodontol 2002, 73:1299-1307. Common J, McFall WT Jr. The effects of citric acid on attachment of laterally positioned flaps. J Periodontol 1983, 54:9-18. Trombelli L, Scabbia A, Wikesjö UM ve ark. Fibrin glue application in conjunction with tetracycline root conditioning and coronally positioned flap procedure in the treatment of human gingival recession defects. J Clin Periodontol 1996, 23:861-867. Bouchard P, Nilveus R, Etienne D. Clinical evaluation of tetracycline HCl conditioning in the treatment of gingival recessions. A comparative study. J Periodontol 1997, 68:262-269. ÖZET Eklem Yüzey Morfolojisinin TME Disfonksiyonları Üzerine Etkilerinin Araştırılması Bu çalışmada TME (Temporomandibular eklem) morfolojisi ile disk deplasmanı ve artrit gibi TME patolojileri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Toplam 49 hastanın 98 eklemi (erkek: 32, bayan: 17, ortalama yaş: 36) TME-MRG (Manyetik rezonans görüntüleme) ile incelenmiştir. Dinamik MR (Manyetik rezonans) görüntülerinden elde edilen bilgiler ve klinik bulgular doğrultusunda hastalar 3 ana gruba ayrılarak; normal (N), redüksiyonsuz disk deplasmanı (DWOR) ve redüksiyonlu disk deplasmanı (DWR) olarak sınıflandı. Hastaların MRG bulguları üzerinde kondil sagital, kondil koronal, fossa derinliği, fossa uzunluğu ve fossa genişliği gibi ölçümler yapılarak artrit ve disk dejenerasyonuna Yrd. Doç. Dr. Gühan Dergin yatkınlık oluşturup oluşturmadığı araştırıldı. Çalışmanın Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız Diş Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı sonucunda kondil sagital uzunluğu az olan hastalarda artrit gelişimine yatkınlık, kondil koronal uzunluğu az Yrd. Doç. Dr. Rıfat Gözneli olan hastalarda disk deplasmanına yatkınlık açısından Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunmuştur. Fossa derinlikleri, uzunlukları ve genişlikleri ile artrit ve disk Dr. Yıldırım Düzgün deplasmanı açısından istatistiksel bir fark bulunmamıştır. Kasımpaşa Askeri Hastanesi, Radyoloji Departmanı SUMMARY Yrd. Doç. Dr. Cenk Kılınç The relation between the TMJ (Temporo mandibuler Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Anatomi Bölümü joint) pathology as TMJ morphology disorders, disc displacement and artritis were investigated in this study. Yrd. Doç. Dr. Hasan Garip Ninety eight TMJs of 46 patients (male: 32, female: 17, Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız Diş Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı average age: 36) were evaluated by using TMJ-MRI (Magnetic Resonance Imaging). According to the data Dt. Serap Moroğlu of the Dinamic MR (Magnetic Resonance) and clinical Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız Diş Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı findings, the patients were divided into 3 groups; normal (N), disc displacement without reduction (DWOR), disc displacement with reduction (DWR). On the condyl sagittal and condyl coronal MRI findings, the depth, length and width of TM fossa were measured to achieve the tendency to artritis and disc degeneration. The results of the study indicated statistically significant that the patients which have short condyl Sagittal length have tendency to artritis and the patients which have short condyl coronal length have tendency to disc displacement. There were no statistically significant difference between the relation of the depth, length, width of TM fossa and, artritis and Yazışma Adresi disc displacement. Yrd. Doç. Dr. Gühan Dergin Marmara Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Ağız Diş GİRİŞ Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı, Büyükçiftlik Anatomik olarak TME, iki kemiğin devamsız bir sokak, No: 6, 34365 Nişantaşı-Şişli, İSTANBUL. artikülasyonundan oluşan ilgili kasların izin verdiği ölçüde E-posta: [email protected] 29 7tepe klinik 2011-2 serbestçe hareket edebilen ve ligamentler tarafından Biz çalışmamızda bireylerdeki farklı fossa derinliği, sınırlandırılan diartroidal bir eklemdir. Form ve fonksiyon fossa uzunluğu, fossa genişliği, kondil sagital ve koronal Doğal olarak TME morfolojisinin kriterlerin TME fonksiyon bozukluklarında bir yatkınlıkla canlı biyomekaniğinde birbiriyle çok yakın ilişkide olan önemli iki bileşenidir. 1,2 kesitleri gibi eklem yüzey morfolojisini belirleyen bazı de fonksiyonel kuvvetlere göre şekillenmiş ve onlarla ilişkilenip ilişkilenmediğini araştırılmıştır. uyumlu olması beklenir. Fonksiyonel olarak TME, dört GEREÇ VE YÖNTEM adet eklem yüzeyi bulunan karmaşık bir eklemdir. Bu yüzeyler, temporal kemik ile mandibular kondil arası Toplam 49 olgunun 98 eklemi (erkek: 32, bayan: ve artiküler diskin süperior ve inferior yüzeyleridir. 17, ortalama yaş: 36) TME-MRG ile incelendi. Sistem ikiye ayırır. Alt kompartman, menteşe veya rotasyonel gradient gücünde olup, 8 kanallı radyofrekans (RF) koil Artiküler disk, eklemi alt ve üst kompartman olmak üzere (Siemens Vision Plus, Erlangen, Germany) 1.5 Tesla harekete izin verir ve “gingylmoid” olarak adlandırırlır. kullanıldı. Koronal T1 ağırlıklı gradient eko (T1A GRE) Üst kompartman ise, “artroidal” olarak isimlendirilebilen görüntüler elde edildikten sonra, aksial ve koronal, kayma (translasyon) hareketine izin verir. Böylece TME, sonra da sagital-parasagital oblik (T2A GRE) görüntüler bir bütün olarak “gingylmoartroidal” bir eklemdir.3,4 Her elde edildi. Sagital incelemeler ağız açık ve kapalı bireyde çiğneme kuvvetleri, bu kuvvetlerin mandibulada pozisyonlarda dağılımı ve dağılan bu kuvvetlerin kafa kaidesine gerçekleştirildi. Gradient sekansları sırasında kullanılan parametreler şöyle idi: T2A görüntüler iletimi bireyin iskeletsel ve oklüzal ilişkilerine göre için; ilgi alanı genişliği 160 mm, rektangüler ROI, kesit değişeceği açıktır. Bireye ait bu anatomik varyasyonların kalınlığı: 3 mm, TR (en uzun sekans): 345 msec, TE (en oluşturduğu fonksiyon, kondil ve fossa formlarında da kısa sekans): 11 msec, dönme açısı (flip angle): 30o, farklılıklar oluşturmaktadır. Oluşan bu form dinamiktir ve matrix: 256x256, çekim modu: 2D. T1A sekanslar için 5 her an değişen okuzal ilişkiler ve bireyin alışkanlıklarına ise; ilgi alanı genişliği: 160 mm, rektangüler ROI, kesit göre şekillenmektedir. Dinamik olan bu kondil ve fossa kalınlığı: 3 mm, TR: 400 msec, TE: 20 msec, flip angle: morfolojisi, fonksiyonu yakalayamıyorsa veya yetersiz 90°, matrix: 256x256, çekim modu: 2D olarak ayarlandı. kalıyorsa bireyde normalden patolojiye doğru bir kaymayı Klinik olarak TME disfonskiyonu saptanan tetikler. Daha sonra bu yapısal değişiklikler klinik belirtiler olgularda, TME MRG ile ilişkilendirilmiştir. Dinamik MR ve kapama da kısıtlama ve kilitlenmeler) ve ağrı olarak doğrultusunda hastalar üç ana gruba ayrılarak normal vermeye başlayarak biyomekanik uyumsuzluklar (açma görüntülerinden elde edilen bilgiler ve klinik bulgular karşımıza çıkmaktadır. Okluzal faktörler ile eklem (N), morfolojisi arasındaki ilişki Myers ve ark., Pullinger ve redüksiyonsuz disk deplasmanı (DWOR) ve redüksiyonlu disk deplasmanı (DWR) olarak sınıflandı. ark., O’Byrn ve ark. ve Schudy gibi bir çok araştırmacı Hastaların MRG bulguları üzerinden alınan verilere göre tarafından ortaya konulmuştur.6-9 istatistiksel değerlendirmeler yapıldı (Resim 1). TME disfonksiyonlarında patolojik süreci başlatan ana İstatistiksel Değerlendirme: kondil sagital, kondil sebebin mikro/makro travmalar olduğu bildirilmiştir. Mikro koronal, fossa derinliği, fossa uzunluğu ve fossa genişliği yüksek yatkınlık ve makro travma olgularından sorumlu parafonksiyonlar, yapılan dolgu ve protetik gibi ölcümler yapılarak, artrit ve disk dejenerasyonuna restorasyonlar, maloklüzyonların aşırı mandibular hareketler, esneme, çok stresler Disk ortalamaları arasında anlamlı farkın olup olmadığı varyans temporal kemiğe ve dolayısıyla kraniuma iletilir. Artiküler oluşturduğu araştırıldı. sagital, fossa derinliği, fossa uzunluğu ve fossa genişliği tedavilerin oluşturduğu travma, kondil başı ve disk yoluyla travmaların oluşturmadığı deplasmanı gruplarında (N, DWOR, DWR); kondil büyük nesnelerin çiğnenmesi, ani baskı, uzun süren diş yüzeylerde oluşturup analizi (ANOVA) ile sınanmıştır. Parametrik olmayan kondil eklem koronal ölçüleri ise Kruskall Wallis Testi uygulanılarak yüzeyindeki bağ dokunun çapraz ve horizontal kolejen değerlendirilmiştir. yapısını yıkarak eklem diskinin elastikiyetini ve kuvvetler Normal ve artrit grubun kondil sagital, fossa derinliği, fossa uzunluğu ve fossa genişliği karşınındaki direncini azaltırken, kondil ve fossa yüzeyinde ortalamaları arasında anlamlı farkın olup olmaması de artritlerin gelişmesine yol açar. Bütün bu olaylar TME Student-t testi ile incelenmiş, parametrik olmayan kondil disfonksiyonlarının patofizyolojisini hazırlar. koronal değerleri ise Mann-Whitney U Test ile sınanmıştır. 10-12 30 Eklem Yüzey Morfolojisinin TME Disfoksiyonları Üzerine Etkilerinin Araştırılması Tablo 1. N DWR DWOR Mean (mm) ± Standard Dv. (mm) Mean (mm) ± Standard Dv. (mm) Mean ± (mm) Standard Dv. (mm) Fossa Derinliği 8.24 ± 1.694 8.08 ± 1.429 7.55 ± 1.23 F= Fossa Uzunluğu 26.57 ± 3.488 26.74 ± 3.289 26.04 ± 4.543 Fossa Genişliği 29.22 ± 4.827 28.67 ± 4.4 28.6 ± Kondil Sagital 17.37 ± 4.82 16.37 ± 3.82 Kondil Koronal 24.37 ± 4.192 21.49 ± 4.443 Test value df p 1.2 2 0.306 a F= 0.205 2 0.815 a 5.692 F= 0.176 2 0.839 a 17.04 ± 6.942 χ2 = 1.449 2 0.485 b 20.59 ± 4.532 F= 6.748 2 *0.002 a Normal(N), Redüksiyonsuz disk deplasmanı( DWOR) , Redüksiyonlu disk deplasmanı(DWR) Tablo 1. Disk deplasmanı grubunda ölçüm verilerinin karşılaştırması Tablo 2. Artiküler Yüzey Dejenerasyonu Normal Mean (mm) Fossa Derinliği Fossa Uzunluğu Fossa Genişliği Kondil Sagital Kondil Koronal a. Student t-Test ± Standart Dv. (mm) 8.17 ± 1.342 26.49 ± 3.193 29.31 ± 4.939 18.25 ± 4.59 23.24 ± 4.863 b. Mann Whitney U Test Artrit Mean (mm) ± Standart Dv. (mm) Test value df p 7.97 26.6 28.53 15.66 22.21 ± ± ± ± ± 1.722 3.96 4.652 4.858 4.284 t = 0.631 t = -0.163 t= 0.8 Z = -3.429 t = 1.107 96 96 96 0.529 0.871 0.426 0.001 0.271 96 a a a b a Tablo 2. Fossa derinliği, uzunluğu, genişliği kondil başı uzunluğu ve genişliği değerlerinin artrit açısından değerlendirilmesi BULGULAR fossa genişliği (p=0.426>0.05) ortalamaları açısından Toplam 98 TM eklemin 47’si normal (% 48), 35’ i istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır redüksiyonlu anterior disk deplasmanı (% 35.7) ve 16’ (Tablo 1). sı redüksiyonsuz anterior disk deplasmanıdır (% 16.3). Normal grubun kondil sagital ortalaması ile artrit Toplam 49 TME’ de artrit bulgusu izlenirken (% 50), 49 grubun kondil sagital ortalaması arasında istatistiksel grubun fossa derinliği ortalaması ile redüksiyonlu ve Normal grubun kondil sagital değerleri, artrit grubun TME normal olarak değerlendirilmiştir (%50). Normal olarak ileri düzeyde anlamlı bir farklılık bulunmaktadır. redüksiyonsuz anterior disk deplasmanı gruplarının fossa kondil sagital değerlerine göre anlamlı düzeyde yüksektir derinliği (p=0.306>0.05), fossa uzunluğu (p=0.815>0.05) (p=0.001<0.01). Normal grubun kondil koronal ortalaması ve fossa genişliği (p=0.839>0.05) ortalaması arasında ile artrit grubun kondil koronal ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır Normal grubun kondil sagital ortalaması ile redüksiyonlu (p=0.271>0.05) (Tablo 2). ve redüksiyonsuz anterior disk deplasmanı gruplarının TARTIŞMA kondil sagital ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p=0.485>0.05). Kronik travmanın yol açtığı sinovit; yüzey sürtünmesi ve adeziv değişikliklikleri arttırır.7 Eksojen travmanın Normal grubun kondil koronal ortalaması ile redüksiyonlu ve redüksiyonsuz anterior disk deplasmanı gruplarının neden olduğu dejeneratif değişiklikler ise ilerlereyerek anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (*p=0.002<0.01). boyutlu patolojileri oluşturur.13-16 osteoartrit ve deplasmanlar ile sonuçlanan daha ileri Kondil Koronal ortalaması arasında olarak ileri düzeyde Bazı araştırmacılar kondil boyutları ve disk Normal grup ve artrit grup arasında fossa derinliği deplasmanı (p=0.529>0.05), fossa uzunluğu (p=0.871>0.05) ve 31 arasındaki ilişkiyi incelemişler ve 7tepe klinik 2011-2 Resim 1. TMJ eklem yüzeylerinin koronal ve saggital planda uzunlukları. a) Koronal plan görüntüde, kondil başı ortası hizasından geçen kesitte, fossa (noktalı çizgi) ve kondil başı (çizgi) koronal genişliği. (K: kronal genişlik (mm), *: kondil). b) Kondil başı ortasından geçen sagital plan görüntüde, eminens ve posterior tüberkül apekslerine teğet geçen çizgiye (horizontal çizgi) dik, fossa santraline uzanan çizgi (noktalı çizgi), eklem fossası derinliğini göstermektedir (D: fossa derinliği, *:kondil). c) Sagital planda, eminens posterior hududundan eklem posterior çizgisine kadar devam eden fossa sagital uzunluğu (kesikli çizgi) ve pterigoid sLPM insersiyosu üst hududundan başlayıp posteriorda aynı hizada sonlanan mandibüler kondil başı sagital artiküler yüzey uzunluğu (çizgi) belirtilmiştir (S: sagital kesit uzunluğu, *: kondil) Küçük kondil yüzey ölçülerinin mi disk deplasmanına araştırmalarının sonucunda anterior disk deplasmanı görülen bireylerin kondil ölçülerinin disk deplasmanı neden olduğu yoksa disk deplasmanlarının indüklediği olduğunu rapor etmişlerdir.17 Bizim çalışmamızda da yol görülmeyen bireylerden anlamlı derecede dejeneratif değişikliklerin mi kondil boyutunda küçülmeye küçük fossa derinliği, uzunluğu, genişliği, kondil sagital ve noktadır. 17 Kurita ve ark.,17 kondil AP (anterior-posterior) olmasının disk konulması gereken önemli bir Disk deforme oldukça kondilin medio-lateral azalmasıyla ilişkisi araştırılmıştır. küçük ortaya ((ML) (Koronal)) ölçülerinin azaldığı ve ML ölçülerin koronal kesit uzunluklarının eklem rahatsızlıklarıyla boyutunun açtığı anterior disk deplasman yatkınlığının arttığı rapor edilmiştir.17 De Leeuw ve ark.18 yaptıkları deplasmanının araştırma sonuçlarında kondil koronal yönde ölçülerinin göstergesi olarak değerlendirilebileceğini vurgulamıştır. azalması internal düzensizlikleri ve osteoartriti arttırdığı Bazı araştırmacılar TME kondilinin horizontal boyutlarını göstermiştir. Bizim çalışmamızın sonuçları da De Leeuw ve ark.18 sonuçları ile paraleldir. bilgisayarlı tomografi ile aksiyal görüntüler alarak Bazı değerlendirmişler ve deplase olan disklere ait eklemlerin araştırmacılar ileri dejenerasyonlarında bildirmişlerdir.17 Bizim çalışmamızda normal grubun ataşmanı da anterior disk deplasmanlarında kondil rezorpsiyon Kondil Sagital değerleri, Artrit grubunun Kondil Sagital da bunlara paralel olarak; normal grubun kondil koronal ortalaması ile redüksiyonlu anterior disk deplasmanı uzunluğu osteoartrit gelişmemiş gruba göre belirgin uyumludur. disk-kondil Kurita ve ark.17 tarafından bildirilmiştir. Bizim çalışmamız Yani TME osteoartriti gelişmiş grupta kondil sagital derecede kısadır. Bizim bulgularımız Kurita ve ark. Lateral kutuplarında lateral kutupta patolojik değişikliklere neden olabileceği değerlerine göre anlamlı düzeyde yüksektir (p=0.001). 17 gözlemlemişlerdir. lateral eklem kondil horizontal boyutlarının deplasman görülmeyen kondil horizontal boyutlarına göre daha küçük olduğunu kondil derecedeki ile grubunun kondil koronal ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p=0.011<0.05). 32 Eklem Yüzey Morfolojisinin TME Disfoksiyonları Üzerine Etkilerinin Araştırılması Normal grubun kondil koronal ortalaması, Redüksiyonlu Anterior disk deplasmanı grubunun kondil koronal 9. ortalamasına göre anlamlı düzeyde yüksektir. Rao ve ark.,19 TME MR görüntüsü üzerinde çalışmış 10. morfolojisindeki değişikliklerin internal düzensizliklerin 11. kondiler remodeling, erozyon gibi kondiler kemik şiddetiyle ilişkili olduğunu rapor etmiştir. Gössi ve 12. deformasyonlarına 13. ark.,20 eklem stres alanının dislokasyonlar ve disk göre şekillendiğini ve kondil morfolojisinindeki düzleşmelerde bu kompanzasyon remodeling sürecinin Araştırmacılar kondil etkili ve olduğunu fossa belirtmiştir. morfolojisindeki 14. olmadığının araştırılmasının önemli olduğu sonucuna 15. varyasyonların eklem dejenerasyonunda etkili olup varmışlardır. 16. SONUÇ 17. Kondilin sagital uzunluğu kısa ise sivri bir kondilin varlığını ifade eder. Bu açıdan sagital kondil uzunlu fazla olan hastalarda artrit oluşma riskinin azaldığını 18. söyleyebiliriz. Buna bağlı olarak da çiğneme kuvvetlerinin artiküler yüzeylerde daha yoğun olacağını, bu da kronik travmanın birim alandaki şiddetini arttıracağını ve 19. dolayısıyla zorlanma nedeni ile eklem dejenerasyonunu hızlanacağını göstermektedir. Araştırılması gereken önemli bir nokta ise bayanlarda TME sorunlarının 20. erkeklere göre daha fazla görülme nedeninin, erkeklere göre daha kücük kondil yüzey ölçülerine sahip olmalarıyla ilgisinin olup olmadığıdır. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Mongini F. Remodelling of the mandibular condyle in the adult and its relationship to the condition of the dental arches. Acta Anat (Basel) 1972;82:437-53. Mongini F. Dental abrasion as a factor in remodeling of the mandibular condyle. Acta Anat (Basel) 1975;92:292-300. Wedel A, Carlsson G, Sagne S. Temporomandibular joint morphology in a medieval skull material. Swed Dent J 1978;2:177-87. Shen G, Darendeliler MA. The adaptive remodeling of condylar cartilage---a transition from chondrogenesis to osteogenesis. J Dent Res 2005;84:691-9. Tanne K, Tanaka E, Sakuda M. Stress distributions in the TMJ during clenching in patients with vertical discrepancies of the craniofacial complex. J Orofac Pain 1995;9:153-60. Myers DR, Barenie JT, Bell RA, Willamson EH. Condylar position in children with functional posterior crossbites: before and after crossbite correction. Pediatr Dent 1980;2:190-4. Pullinger A, SolbergW, Hollender L, Petersson A. Relationship of mandibular condylar position to dental occlusion factors in an asymptomatic population. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1987;91:200-6. O’Byrn BL, Sadowsky C, Schneider B, Begole EA. An evaluation of 33 mandibular asymmetry in adults with unilateral posterior crossbite. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1995;107:394-400. Schudy F. Treatment of adult midline deviation by condylar repositioning. J Clin Orthod 1996;30:343-7. Mongini F. Influence of function on temporomandibular joint remodeling and degenerative disease. Dent Clin North Am 1983;27:479-94. Mongini F, Schmid W. Treatment of mandibular asymmetries during growth. A longitudinal study. Eur J Orthod 1987;9:51-67. Cohlmia JT, Ghosh J, Sinha PK, Nanda RS, Currier GF. Tomographic assessment of temporomandibular joints in patients with malocclusion. Angle Orthod 1996;66:27-35. Henderson B, Revell PA, Edwards JC. Synovial lining cell hyperplasia in rheumatoid arthritis: dogma and fact. Ann Rheum Dis 1988;47:348– 9. Henderson B, Edwards JC. Synovial lining in health and disease. London: Chapman and Hall; 1987. p. 41-7. Rasmussen OC. Description of population and progress of symptoms in a longitudinal study of temporomandibular arthropathy. Scand J Dent Res 1981;89:196-203. Stegenga B, de Bont LG, Boering G. Osteoarthrosis as the cause of craniomandibular pain and dysfunction: a unifying concept. J Oral Maxillofac Surg 1989;47:249-56. Burgess J. Symptom characteristics in TMD patients reporting blunt trauma and/or whiplash injury. J Craniomandib Disord 1991;5:251-7. Kurita H, Ohtsuka A, Kobayashi H, and Kurashina K. Alteration of the horizontal mandibular condyle size associated with temporomandibular joint internal derangement in adult females. Dentomaxillofac Radiol 2002:31:373-8. de Leeuw R, Boering G, van der Kuijl B, Stegenga B. Hard and soft tissue imaging of the temporomandibular joint 30 years after diagnosis of osteoarthrosis and internal derangement. J Oral Maxillofac Surg 1996;54:1270-80. Rao VM, Babaria A, Manoharan A, Mandel S, Gottehrer N, Wank H, Grosse S. Altered condylar morphology associated with disc displacement in TMJ dysfunction: observations by MRI. Magn Reson Imaging1990;8:231-5. Gössi DB, Gallo LM, Bahr E, Palla S. Dynamic intra-articular space variation in clicking TMJs. J Dent Res 2004;83:480-4. ÖZET Fasiyal Asimetrinin Diagnozunda Kullanılan Yöntemler Farklı bölge ve dokuları etkileyebilen kraniyofasiyal asimetrilerin etyolojisi multifaktöriyeldir. Belli sınırlar dahilinde izlenen asimetriler fizyolojik kabul edilmekte ve herhangi bir tıbbi girişim gerektirmemektedir. Fasiyal bölgede izlenen ciddi deviasyonlar veya patolojik asimetrilerde ise kabul edilebilir bir görüntünün elde edilmesi için multidisipliner tedavi şart olmaktadır. Patolojik olguların fizyolojik olanlardan ayırt edilmesi tedavi planlamasının sonuçlarının daha daha tatmin kapsamlı edici ve olmasına tedavi neden olmaktadır. Uzun yıllardır asimetrinin diagnozunda Dr. R. Burcu Nur antropometrik ölçümlerden, radyografik incelemelerden Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı ve fotoğraf analizlerinden yararlanılmaktadır. Üç boyutlu objenin iki boyuta indirgenmesi sonucu oluşan bilgi Yrd. Doç. Dr. Derya Germeç Çakan kayıplarının engellenmesi amacıyla günümüzde sert ve/ Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı veya yumuşak doku incelemesini mümkün kılan lazer tarayıcı, stereofotogrametri ve bilgisayarlı tomografi gibi Prof. Dr. Tülin Arun çeşitli üç boyutlu diagnoz yöntemleri de geliştirilmiştir. Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı Anahtar kelimeler: Fasiyal asimetri, iki boyutlu, üç boyutlu, diagnoz SUMMARY Craniofacial asymmetry can affect different regions and tissues and has mutifactorial etiology. Asymmetries within certain limits are considered physiological and do not require any treatment. On the other hand, serious deviations and pathological asymmetries need multidisciplinary treatment for creating acceptable facial appearance. More comprehensive treatment plans and satisfying results are obtained when pathologic cases are distinguished from physiologic ones. For many years, anthropometric measurements, radiological examinations and photographical analysis were used for the diagnosis of asymmetry. Nowadays, to prevent information loss caused by two dimensional examination of the three dimensional object and to analyze the hard Yazışma Adresi and/ or the soft tissue interaction, three dimensional Yeditepe Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, and computerized tomography are used. techniques like sterephotogrammetry, laser scanning Dr. R. Burcu Nur Ortodonti A.D. GİRİŞ Bağdat Cad. No: 238 Çağımızda estetik kavramı giderek daha da önem Göztepe-İstanbul / Türkiye Tel: 0216 363 60 44 kazanmakta ve bireylerin yüzlerindeki uyumsuzluğu E-posta: [email protected] göstermektedir. fark etmeleri de bu durumla doğru orantılı olarak artış Faks: 0216 363 62 11 34 Hastaların ortodontik tedavi talep Fasiyal Asimetrinin Diagnozunda Kullanılan Yöntemler etme nedenlerinin %25’ini fasiyal asimetri şikayetinin oluşturduğu belirlenmiştir.1 İnsan vücudunda total bir simetriyi ifade eden belli bir eksen üzerinde ayna görüntüsü söz konusu değildir. Belli sınırlar dahilinde olan deviasyonlar yani esas/ fizyolojik asimetriler kabul edilebilir olmakta ve tedavi gerektirmemektedir.2 Kraniofasiyal bölgede izlenen doğal kabul edilenden fazla olan deviasyonlar ise ciddi/ patolojik asimetriler olarak tanımlanmaktadır. Kalıtım, çevresel etkenler ve fonksiyonel deviasyonlar sonucunda meydana gelen ve dişleri, iskeletsel üniteleri ve yumuşak dokuları etkileyebilen patolojik asimetriler tedavi gerektirmektedir.3 Resim 1. Klinikte dijital kaliper yardımıyla yapılan antropometrik ölçümler. Fizyolojik kabul edilen fasiyal asimetrinin patolojik asimetriden ayrılması ise sadece asimetrinin doğru bir biçimde teşhis edilmesi ile mümkündür. Asimetriden etkilenen dokuların saptanması, asimetrinin derecelendirilmesi ve sayısal verilere dökülmesi ile tedavi sonuçları daha öngörülebilir olmakta ve hem hekimin hem de hastanın memnuniyeti artmaktadır. Fasiyal asimetri hastalarının tıbbi anamnezi alındıktan ve muayene edildikten sonra olgu hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olmak amacıyla hekim yardımcı teşhis yöntemlerine başvurmaktadır. Fasiyal asimetrinin incelenmesinde kullanılan teşhis yöntemleri şu şekilde özetlenebilir: Resim 2. Hastanın yüzünden ölçü alınması işlemi. 1. Direkt klinik ölçümler ve alçı modeller 2. Fotoğraflama teknikleri 3. İki boyutlu görüntüleme yöntemleri a) Posteroanterior (PA) radyografiler b) Panoramik radyografiler 4. Üç boyutlu görüntüleme yöntemleri a) Stereofotogrametri ve Lazerle tarama b) Bilgisayarlı tomografi 1. Direkt Klinik Ölçümler ve Yüz Alçı Modelleri Hekimlerin, hastayı değerlendirmesinin ilk aşamasını klinikte yapılan direkt gözlemler (antroposkopi) ve ölçümler (antropometri) oluşturmaktadır (Resim 1).4-6 Bu yöntem, invazif değildir, maliyeti düşüktür ve normatif verilerin elde edilip karşılaştırılmasında herhangi Resim 3. Elde edilen alçı modeller üzerinde dijital kaliper ile yapılan ölçümler. bir etik problem oluşturmamaktadır; ancak çok vakit almakta ve hekimin tecrübesine ve hastanın işbirliğine dayanmaktadır. üç boyutlu Antropometrik olarak ölçümler değerlendirilmekte ile ve hasta, asimetri 35 7tepe klinik 2011-2 Resim 4. Dudak damak yarıklı bebeklerin yarık bölgesi asimetrisinin pre- ve postoperatif değerlendirilmesi amacıyla kullanılan alçı modeller. edilen bilgilerin arşivlenmesi ve ölçümlerin bu modeller üzerinde yapılması yoluna gidilmiştir (Resim 2 ve 3). Yüz ölçülerinin alınması, dudak damak yarıklı bebeklerin orta yüz asimetrisinin değerlendirilmesi ve ameliyattan önceki ve sonraki ölçümlerinin karşılaştırılması amacıyla da sıklıkla kullanılan bir yöntemdir (Resim 4).8, 9 Alçı modeller ile değerlendirme oldukça ekonomik bir yöntem olmakla beraber, kullanılan ölçü maddesinin ağırlığına bağlı olarak, yumuşak dokuda özellikle iskeletsel desteği az olan burun ucu, subnazal ve yanak gibi bölgelerde distorsiyonlar meydana gelmekte ve ölçümlerde hatalar oluşmaktadır.10, 11 Ölçü alımı esnasında hava yollunu güvence altına almak amacıyla uygulanan nazotrakeal ve orotrakeal tüpler de yumuşak doku ölçümlerini olumsuz etkilemektedir.12 Yüzün negatif kalıbının elde edilmesi için insan gücüne ve zamana ihtiyaç duyulması, depolama için yer gereksinimi ve kırılma gibi nedenlerle bilgi kayıpların oluşabilmesi yöntemin dezavantajları arasındadır. Son yıllarda ölçülerin ve modellerin dijitalizasyonu ile bu problemler aşılmaya çalışılmaktadır.13 Resim 5. Fasiyal asimetri değerlendirilmesi amacıyla kullanılan posteroanterior radyografiler. 2. Fotoğraflama teknikleri Rutin ortodontik kayıt işleminde farklı açılardan teşhisinde radyografik incelemelerden daha hassas hastanın statik ve dinamik fotoğraf kayıtları alınmaktadır. sert dokunun aynı anda incelenebildiği bu yöntemin fotoğraflarına ek olarak, fasiyal asimetrinin üç boyutlu uygun olduğu ifade edilmektedir. Bunun yanısıra özellikle kayıtlara ihtiyaç duyulmaktadır. çocuklarda direkt klinik ölçümlerin yapılması zordur. fotoğraflar bilgi paylaşımında da kullanılmaktadır. İyi paylaşımını, kayıt tutulmasını ve verilerin saklanmasını kadar güvenilirdir; ancak üç boyutlu bilgi sunmadıkları ölçümler sergilemektedir. Yumuşak ve sınırlı olarak da Hastanın önden ve profilden alınan istirahat- gülümseme kullanımının fasiyal asimetri değerlendirilmesinde de doğasının değerlendirilmesi için farklı açılardan da 7 Yumuşak dokular hakkında iki boyutlu bilgi veren mental retardasyonu olan sendromlu olgularda ve küçük Ayrıca klinik değerlendirme, hekimler arasında bilgi kalibre edilmiş fotoğraf ölçümleri, antropometrik ölçümler güçleştirmektedir. Bu yüzden de hastaların yüzlerinden için dokümantasyon değerleri daha azdır.14 Fasiyal ölçü alınarak yüzün alçı modellerinin elde edilmesi, elde 36 asimetri birçok araştırmada ekstraoral Fasiyal Asimetrinin Diagnozunda Kullanılan Yöntemler cephe fotoğrafları üzerinde değerlendirilmiştir.15-18 Asimetri, fotoğraflar üzerinde oluşturulan farklı simetri eksenlerine göre veya yüzün bir tarafı ile aynı tarafın ayna görüntüsünün birleştirilmesi ve normal fotoğraflar ile çakıştırması araştırmalarda, ile yüz belirlenebilmektedir.19 asimetrisinin Yapılan belirlenmesinde fotoğraf ve PA radyografilerin beraber kullanımının ucuz ve etkili bir yöntem olduğu da bildirilmiştir. 20, 21 Dudak damak yarığı gibi konjenital deformitelerde rastlanan asimetrilerin tespitinde frontal ve submental gibi farklı açılardan çekilen fotoğraf kayıtlarına da başvurulmaktadır.22, 23 Fotoğraf kayıtları üzerinde yapılan ölçümler ile yumuşak doku değerlendirilmesinin kabul edilebilir olduğunu bildirilen araştırmaların yanı sıra24, 25 Resim 6. Lazer taraması ile elde edilen görüntüler ve ölçümler. fotoğraf üzerinde asimetri teşhisinin araştırmacılar arasında uyum göstermediğini bildiren araştırmalar da mevcuttur.26, 27 3. İki boyutlu görüntüleme teknikleri a. Posteroanterior ve Baziller Sefalometrik Radyografiler 1895 yılında Roentgen’in radyografiyi bulması ile tıp ve dişhekimliğinde bir devrim gerçekleşmiştir. Ancak radyografilerin üç boyutlu objeyi iki boyuta indirgemesi ve magnifikasyon, distorsiyon ve süperposizyon sonucunda oluşan bilgi kayıplarının üstesinden gelinememiştir. Posteroanterior radyografiler vertikal ve transversal yönde fasiyal asimetrinin teşhisi için uzun yıllardır kullanılmaktadır. Uygulanan analizlerde, asimetri lateralde konumlanan işaret noktalarının, orta hatta belirlenen referans düzlemine doğrusal uzaklığı ve açısal ölçümler ile değerlendirilmektedir (Resim 5).28 Bu yöntemle morfolojinin belirlenmesinden ziyade, tekrarlanabilirliği yüksek ve Resim 7. Stereofotogrametri ile elde görüntü ve ölçümler. kolay belirlenen işaret noktalarının referans düzleme göre durumu incelenmektedir.29 Literatürde işaret noktalarının Resim 8. Bilgisayarlı tomografi ile elde edilen üç boyutlu görüntüler. 37 7tepe klinik 2011-2 zamanlı alınamaması da sorun yaratmaktadır.37 b.Panoramik Radyografiler Panoramik radyografiler; diş çürüğü, süpernümere veya eksik dişlerin tespiti ve kemik defektleri hakkında bilgi vermektedir. Habets ve ark.’ları38 1988 yılında yayımlanan makalelerinde, kondil ve ramus asimetrisini belirleyen bir indeks tanımlamışlardır. Araştırmacılar, panoramik radyografi üzerinde mandibular asimetrinin belirlenebileceğini belirtmişlerdir. Panoramik radyografiler standardize çekilmiş ve kalibre edilmiş olsa dahi üzerinde uygulanan ölçümler çok güvenilir bulunmamaktadır. Literatürde, konvansiyonel veya dijital panoramik radyografiler üzerinde yapılan Resim 9. BT ile hem sert hem de yumuşak dokunun birlikte incelenebildiğii görüntü. ölçümlerin asimetrileri mandibulanın eksik tespit posteriorundaki ettiği bildirilmiştir. 39 vertikal Total ramus yüksekliğinin sağ-sol farkı asimetri teşhisinde yerleşim tekrarlanabilirliğinin oldukça düşük olduğu kullanılabilmekle beraber teşhisin yetersiz kalıp, bazı bildirilmiştir. Çift taraflı konumlanmış işaret noktaları, 30 durumların atlanabilineceği de göz önünde tutulmalıdır.40 kasetten ne kadar uzaksa görüntü de o kadar büyümekte ve asimetri olduğundan daha şiddetli izlenmektedir. Bu yüzden de, anterior nazal spina ve menton gibi yüzün 4. Üç Boyutlu Teşhis Yöntemleri ark gibi yüzün daha posteriorunda yer alan noktalardan a.Stereofotogrametri ve Lazer Tarama önünde yer alan işaret noktaları, gonion ve zigomatik daha gerçekçi görüntü vermektedir.31 Bunun yanı sıra Son yıllarda hızla gelişen teknoloji ile birlikte radyografilerde yapılan genişlik ölçümlerinin, hastanın yumuşak dokuya yönelik çok sayıda üç boyutlu ve bu yüzden de bu yöntemin asimetriyi tanımlamada bu baş konumundaki en ufak değişiklikten bile etkilendiği görüntüleme tekniği geliştirilmiştir. İnvazif olmayan kullanımından kaçınılması gerektiği de idda edilmiştir.32 görüntü alınabilinmekte ve üç boyutlu veri olarak radyografilerinden de faydalanılmaktadır. Enacar’a 34 ile hastalardan istenilen miktarda saklanabilmektedir. Bu yöntemlerin en büyük dezavantajı Asimetri belirlenmesinde baziller/submentoverteks 33 yöntemler ise elde edilen görüntüler ile sadece yumuşak doku Uzel ve hakkında bilgi edinilmesi, sert dokunun değerlendirmesi göre, baziller radyografiler ile dişsel arkta izlenen sapmalar, orta hat kaymaları, kraniofasiyal için ek tetiklere ihtiyaç duyulmasıdır.41 kondil konumu, mandibulanın asimetrisi ve özellikle olan lazer tarayıcısı, 70000- 80000 noktayı 1 mm’lik değerlendirilmektedir. Kraniyofasiyal bölgede mevcut doku değerlendirilebilmekte, bilgiler saklanabilmekte, bu radyografi ile teşhis edilebileceği düşünülmektedir. doku görüntüleri ile çakıştırılabilmektedir.42 Ayrıca elde indirgemesi sonucu oluşan bilgi eksikliklerinin üstesinden işlenebilinmekte ve görüntüler üzerinde fasiyal asimetri Bu şekilde hastalar ölçümler yapılabilmektedir (Resim 6). Lazer ile tarama ancak hastanın maruz kaldığı radyasyon dozu artmakta artifakta neden olması, 3 yaşın altındaki çocuklarda engellenememektedir. Ayrıca tüm bu radyografilerin eş dudak damak yarıklı bireylerde ve ortognatik cerrahi asimetriler, fonksiyonel mandibular deviasyonlarda Yumuşak doku görüntüleme aygıtlarından biri asimetrisi hata payı ile taramaktadır. Bu yöntem ile yumuşak tüm asimetrinin ve kemiklerin birbirleriyle olan ilişkilerinin tomografi ve manyetik rezonans’dan elde edilen sert dudak damak yarıklarında maksillanın 35 edilen ham görüntüler farklı yazılım programlarında Radyografilerin üç boyutlu cisimleri, iki boyuta gibi gelmek için frontal, lateral ve baziller radyografilerin bir arada kullanımı da önerilmiştir. 36 patolojilerin değerlendirilmesine yönelik çeşitli sajital, transversal ve vertikal olarak değerlendirilmekte, süresinin uzun olması ve tarama esnasında hareketlerin ve süperimposizyon ve distorsiyonun ölçümleri etkilemesi kullanımını sınırlamaktadır; ancak daha ileri yaştaki 38 Fasiyal Asimetrinin Diagnozunda Kullanılan Yöntemler geçirecek hastalarda kullanımı uygun olmaktadır.43, 44 başka araştırmalarda ise dozun daha fazla olduğu ifade dezavantajlarının üstesinden gelmek için geliştirilmiştir aldığı radyasyon dozunun panoramik radyografide 0.05 lazer taramasına göre daha hassas ve net görüntüler mSv, maksilla ve mandibulanın tarandığı konvansiyonel Stereofotogrametri tekniği, lazer edilmiştir.54,55 Swennen ve ark.55, hastanın tek çekimde taramasının mSv, sefalometrik radyografide 0.1 mSv, KIBT’de 0.05 (Resim 7). Özellikle nostriller gibi girintili bölgelerde oluşturmaktadır. 11 En az bir çift kameranın aynı anda BT’lerde 0.41 mSv ve tüm kraniyofasiyal bölgenin görüntü elde etmesi esasına dayanan bu yöntem ile tarandığı BT’lerde 0.93 mSv olduğunu bildirmişlerdir. görüntü kısa sürede elde edilmekte ve mental retardasyonu Caloss ve ark.’nın52 dozunun panoramik radyografilerde 50µSv, sefalometrik bulunan sendromlu ve yaşı küçük dudak damak yarığına sahip bireylerin incelenmesi kolaylaşmaktadır. makalelerinde, etkin radyasyon radyografilerde 100µSv, konvansiyonel maksillofasiyal 45,46,47 Stereofotogrametride, renkli görüntü elde edilebildiği için BT’de 310- 410µSv ve KIBT’de 40-130 µSv olduğu ifade yumuşak dokunun yapı farkları hakkında da bilgi sahibi edilmiştir. olunabilir. Hastalar eldeki görüntü üzerinde daha kolay Yüz oranlarının belirlenmesinde, sert ve yumuşak oryantasyon sağlayabilmekte ve kendi görüntülerini doku ilişkisini daha net gösterdiği için tomografi, yöntemin ekipmanlarının pahalı olması ve ancak sayılı BT, algılayabilmektedir. Tekrarlanabilirliği yüksek olan bu antropometriden daha üstün üç boyutlu bir yöntemdir.56 daha önceleri antropometrik ölçümler ve sefalometrik incelemelerden elde edilen verilere ek araştırma merkezlerinde bulunması nedeniyle kullanımı bilgiler sunmakta ve başta sendromlu hastalarda olmak sınırlıdır. 48 üzere morfolojinin anlaşılmasına ve rekonstrüksiyonuna c. Bilgisayarlı Tomografi katkıda bulunmaktadır.57, 58 BT üzerinde yapılan ölçümler Tomografi kelimesi Yunanca’dan gelen iki kelimenin sonucunda, bazı spesifik sendrom verileri ile normal (görüntü). Bilgisayarlı tomografiyi (BT) basitçe; X- ışınını yapmak, tedavi seçeneklerini ve bunların sonuçlarını birleşiminden oluşmaktadır; tomos (kesit) ve graphy populasyon verileri arasında objektif karşılaştırmalar kullanarak, bir cismin kesitler halinde iki boyutlu veya üç üç boyutlu görüntülerinin oluşturulmasına yarayan radyolojik teşhis yöntemi olarak tanımlamak mümkündür. mümkündür. tomografi üç boyutlu olarak incelemek ve değerlendirmek 59 Üç boyutlu cisimlerin iki boyutlu tanı araçları ile 49 Bilgisayarlı boyutlu hacimsel değerlendirilmesinde, özellikle orta hattan uzakta olan mümkündür. Görüntülerin büyütülmesi ile anatomik görüntüleme tekniklerinde sorun yaratan magnifikasyon, görüntülerin her yönde hareketi ve döndürülmesi işaret noktalarında distorsiyon olmaktadır. İki boyutlu bölgeler daha detaylı incelenmekte, işaret noktalarının projeksiyon ve kafa konum hataları BT’de olmamaktadır.60 Ortodontik açıdan; ciddi fasiyal asimetrisi, apnea yerleşimi daha kolay olmakta ve ölçümler daha dikkatli uygulanabilinmektedir (Resim 8) . BT tekniği, organların problemi, gömük kanini olan veya minivida kullanımı 50 ve dokuların tek tek incelenmesine ve dış yapılar düşünülen hastalardan da bilgisayarlı tomografi kaydına uzaklaştırıldıktan sonra içyapıların değerlendirilmesine gerek duyulmaktadır.57 olanak sunmaktadır. 51 BT ile hem sert hem de yumuşak Fasiyal asimetrinin konvansiyonel yöntemler ile doku aynı teşhis yöntemi ile değerlendirilebilmekte ve anlaşılamamış olan üç boyutlu kompleks doğası, fasiyal (Resim 9). tomografi tetkiki endike hale getirmiştir. Moro ve ark.61, birbirleriyle olan ilişkileri daha rahat tanımlanabilmektedir asimetri olgularının değerlendirilmesinde bilgisayarlı Tomografi alınmasında en büyük problemi hastanın ciddi asimetri gösteren vakalarda bireysel anatominin Radyasyon dozu konvansiyonel tomografi tekniklerinde cerrahi sonuçların elde edilmesine neden olacağını maruz oldukça kaldığı radyasyon yüksek olmakla dozu beraber tam olarak yansıtılacağı üç boyutlu analizlerin daha iyi oluşturmaktadır. konik ifade etmişlerdir. Jung ve ark.62, asimetri gösteren ve ışınlı Yapılan göstermeyen Sınıf III hastaların ortognatik cerrahi dozunun, panoramik gibi konvansiyonel radyografi değişimlerini incelemişlerdir, BT görüntülerinin dokuların tomografilerde (KIBT) doz düşmektedir. girişimi öncesinde ve sonrasında sert ve yumuşak doku araştırmaların bazılarında KIBT’den alınan radyasyon tekniklerinden alınan doza yakın olduğu belirlenirken 52,53 , hareket 39 yönleri ve miktarlarının değerlendirilmesi 7tepe klinik 2011-2 açısından iki boyutlu radyografilerden ve üç boyutlu 14. Mommaerts MY, Moerenhout BA. Reliability of clinical meassurements used in the determination of facial indices. J Craniomaxillofac Surg 2008, 36: 279- 284. 15. Faure JC, Rieffe C, Maltha JC. The influence of different facial components on facial aesthetics. Eur J Orthod 2002, 24: 1- 7. 16. Haraguchi S, Iguchi Y, Takada K. Asymmetry of the face in orthodontic patients. Angle Orthod 2008, 78: 421- 426. 17. Sjursen RC, Legan HL, Werther JR. Case report: Assessment, documentation, and treatment of the developing facial asymmetry following early childhood injury. Angle Orthod 1999, 69: 89- 94. 18. Dahan J. A simple digitl procedure to assess facial asymmetry. Am J Orthod Dentofac Orthop 2001, 122: 110- 6. 19. Ko EW, Huang CS, Chen YR. Characteristics and corrective outcome of face asymmetry by orthognathic surgery. J Oral Maxillofac Surg 2009, 67: 2201- 9. 20. Edler R, Wertheim D, Greenhill D. Clinical and computerized assesment of mandibular asymmetry. Eur J Orthod 2001, 23: 485494. 21. Edler R, Wertheim D, Greenhill D. Comparison of radiographic and photographic measurement of mandibular asymmetry. Am J Orthod Dentofac Orthop 2003, 123: 167- 74. 22. Al- Mari I, Millet DT, Aoub AF. Methods of assesment of cleft related facial deformity: A review. Cleft Palate Craniofac J 2005, 42: 145- 156. 23. He X, Shi B, Kamdar M, Zheng Q, Li S. Development of a method for rating nasal appearance after cleft lip repair. J Plastic Recontr& Aesthetic Surg 2009, 62: 1437- 1441. 24. Kim SC, Nam KC, Rah DK, Cha EJ, Kim DW. Assesment of the cleft nasal deformity using a regression equation. Cleft Palate Craniofac J 2009, 46: 197- 203. 25. Benson PE, Richmond S. A critical appraisal of measurement of the soft tissue outline using photographs and video. Eur J Orthod 1997, 19: 397- 409. 26. Lauweryns I, VanCauwenberghe N. İnterobserver and intraobserver agreement of clinical orthodontic judgements based on intraoral and extraoral photographs. Angle Orhod 1994, 64: 23- 30. 27. Russell KA, Topmpson B, Paedo D. Correlation between facial morphology and esthetics in patients with repaired complete unilateral cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J 2009, 46: 319- 325. 28. Chebib FS, Chamma AM. Indices of craniofacial asymmetry. Angle Orthod 1981, 51: 214- 226. 29. Wong TY, Fang JJ, Wong TC. A novel method of quantifying facial asymmetry. Int Congress Series 2005, 1281: 1223- 1226. 30. Legrell PE, Nyquist H, Isberg A. Validity of identification of gonion and antegonion in frontal cephalograms. Angle Orthod 2000, 70: 157- 160. 31. Burstone CJ. Diagnosis and treatment planning of patients with asymmetries. Semin Orthod 1998, 4: 153- 64. 32. Lee KH, Hwang HS, Curry S, Byond RL, Norris K, Baumrind S. Effect of cephalometer misalignment on calculations of facial asymmetry. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2007, 132: 15- 27. 33. Grayson BH, LaBatto FA, Kolber AB, McCarthy JG. Basilar multiplane cephalometric analysis. Am J Orthop 1985, 88: 503- 16. 34. Uzel İ, Enacar AOrtodontide sefalometri, Baskı 2, Ankara, 2000. 35. Forsberg CT, Burstone CJ, Hanley KJ. Diagnosis and treatment planning of skeletal asymmetry with the submental-vertical radiograph. Am J Orthod 1984, 85: 224- 37. 36. Janson G, Cruz KS, Woodside DG, Metaas A, Freitas MR, Henriques JFC. Dentoskeletal treatmnet changes in Class II subdivision malocclusions in submentovertex and posteroanterior radiographs. Am J Orthod Dentofac Orthopedic 2004, 126: 450- 462. 37. Hwang HS, Youn IS, Lee KH, Lim HJ. Classification of facial asymmetry by cluster analysis. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2007, 132:279.e1- 279.e6. 38. Habets LL, Bezuur JN, Naeiji M,Hansson TL. The orthopantomogram, an aid in diagnosis of temporomandibular joint problems. II. The vertical symmetry. J Oral Rehab 1998, 14: 475- 471. 39. Ghosh S, Vengal M, Pai KM, Abhishek K. Remodelling of the yumuşak doku tarama sistemlerinden daha fazla bilgi verdiğini ileri sürmüşlerdir. Maeda ve ark63, maksiller asimetri teşhisinin üç boyutlu BT’de PA radyografilerden daha doğru olduğunu belirtmişlerdir. Fasiyal yöntemlere asimetrinin belirlenmesinde başvurulmaktadır. Radyografik çeşitli kayıt yöntemlerinin üç boyutlu cismi iki boyuta indirgemesi sonucunda bilgi kayıpları oluşmakta, klinik gözlemlerde bilgi paylaşımı güç olmakta ve sert doku sınırlı olarak incelenmekte, lazer taraması ve stereofotogrametri ise sadece yumuşak doku hakkında bilgi sunmaktadır. Tomografi rutin hasta kayıtları içinde yer almamakla beraber, fasiyal asimetri gibi üç boyutlu ve hem sert hem de yumuşak dokuyu kapsayan patolojilerin diagnozunda endike olduğu düşünülmektedir. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. Proffit WR, Philips C, Dann C. Who seeks surgical-orthodontic treatment? Int J Adult Orthodon Orthognath Surg 1990, 5: 153- 60. Lundström A. Some asymmetries of dental arches, jaws and skull and their etiological significance. Am J Orthod 1961, 47: 81- 106. Bishara SE, Burkey PS, Kharouf JG. Dental and facial asymmetries: a review. Angle Orthod 1994, 64: 89 -98. Ras F, Habets LL, vanGinkel FC, Prahl-Andersen B. Longitudinal study on three- dimensional changes of facial asymmetry in children between 4 to 12 years of age with unilateral cleft lip and palate, Cleft Palate Craniofac 1995, 32: 463- 468. Farkas LG, Katic MJ, Forrest CR. Surface anatomy of the face in Down’s syndrome: anthropometric proportion indices in the craniofacial regions. J Craniofac Surg 2001, 12: 519- 526. Farkas LG, Katic MJ, Forrest CR, Litsas L. Surface anatomy of the face in the Down’s syndrome: linear and angular measurements in the craniofacial regions. J Craniofac Surg 2001, 12: 373- 379. Landes CA, Zacher R, Diehl T, Kovacs AF. Introduction of a threedimensional anthropometry of the viserocranium. Part II: evaluation osseous and soft tissue changes following orthognathic surgery. J Cranio Maxillofac Surg 2002, 30: 25- 34. Xing H, Bing S, Mehlul K, Qian Z, Sheng L, Yan W. 110 infants with unrepaired unilateral cleft lip: An antropometric analysis of the lip and nasal deformities. Int J Oral Maxillofac Surg 2010, In press, Corrected Prof. Ferrario VF, Sforza C, Dellavia C, Tartaglia GM, Sozzi D, Caru A. A quantitative three-dimensional assessment of abnormal variations in facial soft tissues of adult patients with cleft lip and palate. Cleft Palate Craniofac J 2003, 40: 544- 549. Holdberg C, Schwenzer K, Mahaini L, Rudzki- Janson. Accuracy of facial plaster casts. Angle Orthod 2006, 76: 605- 11. Germeç- Çakan D, Canter HI, Nur B, Arun T. Comparison of facial soft tissue measurements on three- dimensional images and models obtained with different methods. J Craniofac Surg 2010, 21: 1393- 9. Bacher M, Göz G, Pham T, Bacher U,Werner O, Buchner P, Bacher A.Three dimensional analysis of cleft palate topology in newborn infants with reference to the cranial skeleton. Cleft Palate Craniofac J 1998, 35: 379- 95. Asquith J, Gillgrass T, Mossey P. Three-dimesional imaging of orthodontic models: A pilot study. Eur J Orthod 2007, 29: 517- 22. 40 Fasiyal Asimetrinin Diagnozunda Kullanılan Yöntemler 40. 41. 42. 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50. 51. 52. 53. 54. 55. 56. 57. 58. 59. antegonial angle region in the human mandible: A panoramic radiographic cross-sectional study. Med Oral Patol Oral Cir Bucal 2010, 15: e802- 7. Kambylafkas P, Murdock E, Gilda E, Tallents RH, Kyrkanides S. Validity of panoramic radiographs for measuring mandibular asymmetry. Angle Orthod 2006, 76: 388- 393. Lane C, Harrel WJr. Completing the 3- dimensional Picture. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2008, 133: 612- 20. McCance AM, Moss JP, Fright WR, Linney AD, James DR. Three dimensional analysis techniques- Part 1: Three dimensional softtissue analysis of 24 adult cleft palate patients following Le Fort I maxillary advancement: A prliminary report. Cleft Palate Craniofac J 1997, 34: 36- 45. DaSiliviera AC, Martinez O, DaSiliviera D, Daw JL, Cohen M. Threedimensional technology for documentation and record keeping for patients with facial clefts. Clin Plastic Surg 2004, 31: 141- 48. Schwenzer- Zimmerer K, Chaitidis D, Boerner I, Kovacs L, Schwenzer NF, Holberg C, Zeilhofer HF. Systematic contact- free 3D topometry of the soft tissue profile in cleft lips. Cleft Palate Craniofac J 2008, 45: 607- 613. Weinberg SM, Scott NM, Neiswanger K, Bradon CA, Marazita ML. Digital three- dimensional photogrammetry: evaluation of anthropometric precision and accuracy using a Genex 3D camera system. Cleft Palate Craniofac J 2004, 41: 507- 18. Krimmel M, Kluba S, Bacher M, Dietz K, Reinert S. Digital surface photogrammetry for anthropometric analysis of the cleft infant face. Cleft Palate Craniofac J 2006, 43: 350- 355. Singh G.D, Levy- Bercowski D, Santiago PE. Three- dimensional nasal changes following nasoalveolar molding in patients with unilateral cleft lip and palate: geometric morphometrics. Cleft Palate Craniofac J 2005, 42: 403- 409. Hood CA, Hosey MT, Bock M, White J, Ray A, Ayoub AF. Facial characterization of infants with cleft lip and palate using a threedimensional capture technique. Cleft Palate Craniofac J 2004, 41: 27- 35. White SC, Pharaoh MJ. The evaluation and application of dental maxillofacial imaging modalities. Dent Clin N Am 2008, 52: 689- 705. Farman AG, Scarfe WC. The basics of maxillofacial cone beam computed tomography. Semin Orthod 2009, 15: 2- 13. Park SH, Yu HS, Kim KD, Lee KJ, Baik HS. A proposal for a new anaalysis of craniofacial morphology by 3- dimensional computed tomography. Am J Orthod Dentofac Orthop 2006, 129: 600.e23- 600. e34. Caloss R, Atkins K, Stella JP. Three- dimensional imaging for virtual assessment and treatment simulation in orthognathic surgery. Oral Maxillofac Surg Clin North Am 2007, 19: 287- 309. Mah JK, Danforth RA, Bumann A, Hatcher D. Radiation absorbed in maxillofacial imaging with a new dental computed tomography device. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2003, 96: 508- 13. Brooks LS. CBCT dosimetry: Orthodontic considerations. Semin Orthod 2009, 15: 14- 18. Swennnen GR, Schutyser F. Three- dimensional cephalometry: spiral multi- slice vs cone- beam computed tomography. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2006, 130: 410- 6. Ludlow JB, Davies-Ludlow LE, Brooks SL. Howerton WB. Dosimetry of 3 CBCT devices for oral and maxillofacial radiology: CB Mercuray, NewTom 3G and i-CAT. Dentomaxillofac Radiol 2006, 35: 219- 226. White SC, Pae EK. Patient image selection criteria for cone beam computed tomography imaging. Semin Orthod 2009, 15: 19- 28. Mommaerts MY, Moerenhout BA. Reliability of clinical meassurements used in the determination of facial indices. J Craniomaxillofac Surg 2008, 36: 279- 284. Posnick JC, Al- Qattan MM, Moffat SM, Armstrong D. Cranio- OrbitoZygomatic measurements from standart CT scans in unoperated Treacher Collins syndrome patients: Comparison with normal controls. Cleft Palate Craniofac J 1995, 32: 20- 24. 60. Scarfe WC, Farman AG, Levin MD, Gane D. Essentials of maxillofacial cone beam computed tomography. Alpha Omegan 2010, 103: 62- 67. 61. Moro A, Correra P, Boniello R, Gasparini G, Pelo S.Three dimensional analysis in facial asymmetry: Comparison with model analysis and conventional two- dimensional analysis. J Craniofac Surg 2009, 20: 417- 422. 62. Jung YJ, Kim MJ, Baek SH. Hard and soft tissue changes after correction of mandibular prognathism and facial asymmetry by mandibular setback surgery: Three- dimensional analysis using computerized tomography. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2009, 107: 763- 771. 63. Maeda M, Katsumata A, Ariji Y, Muramatsu A, Yoshida K, Goto S, Kurita K, Ariji E. 3D- CT evaluation of facial asymmetry in patients with maxillofacial deformities. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2006, 102: 382- 90. 41 ÖZET Protetik Diş Tedavisinde Yüz-Arkı Uygulamak Gerekli midir? Yüz arkı, üst çenenin temporamandibular eklem ile olan ilişkisini kaydebilir ve bu kayıda göre, alt ve üst çene alçı modellerin artikülatorde doğru konumlandırılmasını sağlayabilir. Hastanın ağız içi ortamı artikülatör sayesinde ağız dışına taşınırken yüz arkı ile bu transferin en doğru şekilde olması amaçlanır. Bu uygulamayla protetik restorasyonların yapımı sırasında oluşabilecek hataların en aza indirilmesi istenir. Yüz arkı pergele benzeyen bir gövde ve ısırma çatalından oluşan bir alettir. Yüz arkının basit ve kinematik yüz arkı olarak adlandırılan farklı iki tipi mevcuttur. Yüz arkının bazı tiplerinin uygulaması kolay Yrd. Doç. Dr. Nuray Çapa değildir, yardımcı bir elemana ihtiyaç duyulur. Yüz arkı, Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı uygulama pratiği olmayan hekimler için zaman ve seans kaybına sebep olabilir. Ayrıca referans olarak kullanılan Yrd. Doç. Dr. Özlem Malkondu deri noktalarının güvenirlikleri tartışmalıdır. Avantaj ve Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı dezavantajları değerlendirildiğinde klinik olarak sabit veya hareketli protezlerde yüz arkı uygulamanın önemli faydalar sağlayıp sağlayamadığı kesin değildir. Bu makalede yüz arkının özellikleri açıklanmış ve protetik diş tedavilerinde yüz arkı kullanımı ile ilgili farklı görüşler tartışılmıştır. Anahtar kelimeler: yüz arkı, artikülatör, sabit ve hareketli protez başarısı. SUMMARY Facebow is an instrument used to record the relationship between maxilla and temporomandibular joint and then transfer the upper and lower casts to the articulator in the correct position with regard to the recording. While the mouth of the patient is transferred out by the help of the articulator, facebow usage is the most accurate way to make the transfer correctly. Reducing of the mistakes during making restorations is desired by using this technique. Face bow consists of two parts, one is a compas like body and the other is a biting fork. There are two types of facebow called arbitrary and kinematic. Using facebow was not so easy for some types, and the dentist should need an assistant. It may couse time and Yazışma Adresi session lost for the dentists without enough practice. Besides the trustworthiness of referance points are Yrd. Doç. Dr. Nuray Çapa Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik controversial. When we evaluate the adventages and Bağdat Caddesi No: 238 making a fixed or removable prosthesis is not certain. In Tel : 0216 363 6044 concepts about facebow usage is discussed. E-posta: [email protected] removable denture success. Diş Tedavisi A.D. disadventages, the usefullness of using a facebow during Göztepe- İstanbul, Türkiye this article the features of face bow is explained and varied Key words: Face bow, Articulator, Fixed and Faks: 0216 363 6211 42 P r o t e t i k D i ş Te d a v i s i n d e Y ü z - A r k ı U y g u l a m a k G e r e k l i m i d i r ? GİRİŞ Protez terimleri sözlüğünce (1999) yüz arkı, üst çenenin uzaysal ilişkisini kaydetmek ve bu ilişkiyi tam ve yarı ayarlanabilir artikülatöre aktarmak için kullanılan pergele benzeyen bir alet olarak tanımlanmıştır.1-4 Yüz arkı, üst çenenin temporamandibular eklem ile olan ilişkisini kaydetmek ve bu kayıda göre, hastadan elde edilen alt ve üst çene modellerin doğru konumlandırılmasını sağlamak için kullanılır.2,5,6 Yüz arkı yardımıyla hastadan alınan yüz ve ağız içi kayıtları artikülatore modellerin gerceğe en uygun sekilde aktarılmasını sağlar. Doğru konumlanmış modeller üzerinde yapılan analiz ile doğru teşhis ve uygun tedavi planlaması yapılabilir. Resim 1 : Artex basit yüz arkı (Girrbach, Almanya). Protetik tedavi işlemleri sırasında modellerin artikülatöre yanlış aktarılması sonucu pek çok zorlukla karşılaşılır. Restorasyonlarda bu nedene bağlı oluşabilecek hataları en aza indirmek için yüz arkı kullanılması önerilir.7-9 Bazı araştırıcılar protetik diş tedavilerinde sağladığı avantajları nedeniyle yüz arkı uygulamasının vazgeçilmez olduğuna inanırken5,10-12 bazı araştırmacılar ise sınırlı avantajları nedeniyle yüz arkı kullanımının tartışmalı bir uygulama olduğunu bildirmişlerdir.2,4,8,9 Yüz arkı, bir gövde ve ısırma çatalından oluşur. Gövde üzerinde ise ön ve arka referans noktalarını belirleyen parçalar mevcuttur.2,3,4 İki çeşit yüz arkı vardır. Bunlar; basit ve kinematik yüz arklarıdır. Resim 2 : Artex yüz arkının hastaya uygulanması; ön referans noktası; Glabellar destek, arka referans noktaları; sağ ve sol dış kulak yollarıdır. Basit Yüz Arkları Basit yüz arkları üst çeneye bağlanır, üst çenenin konumunu kaydetmek ve artikülatöre aktarmak için kullanılır.(Resim 1). 2-4,7,8,13,14 çene bu eksen etrafında rotasyon yapar.2,3 Menteşe İlk olarak 1900’lü yıllarda ekseni doğru belirlenirse modellerde doğru konumda Snow tarafından basit yüz arkı dizayn edilmiştir. Güncel artikulatöre bağlanmış olur.16 Basit yüz arkıyla menteşe yüz arkları Snow yüz arkının farklı modifikasyonlarıdır.2,6,15 eksenin yeri tahmini tespit edilir, bu nedenle menteşe Basit yüz arklarında var olan ön ve arka referans eksenin yerinin belirlenmesinde sapmalar olabileceği noktaları, farklı firmalara ait yüz arklarında değişiklik bildirilmiştir.7,13,14,17-22 Walker17 yaptığı çalışmasında 444 gösterir. Örneğin Dentatus artikülatörüne bağlanan doğru menteşe ekseni yeri tespit etti ve bunu çeşitli yüz arkında ön referans noktası infraorbital nokta, arka tahmini yerler ile karşılaştırdı. Gerçek anotomik menteşe referans noktaları kabaca sağ ve sol kondil merkezleridir. ekseninin seçilen herhangi bir tahmini yerle güvenilir WhipMix ve Artex yüz arkında ön referans noktası; olarak temsil edilmediğini bildirdi. Birçok araştırmacı Glabellar destek iken arka referans noktaları; sağ ve sol dış kulak yollarıdır (Resim 2). 2-5,7,8,13,14 menteşe ekseninin, basit yüz arkı ile saptanan noktadan Uygulanması daha yukarıda veya aşağıda ya da daha önde veya kolaydır ancak bazı modellerde yardımcı bir elemana arkada olduğunu bildirmişlerdir.4,7,8,23,24 ihtiyaç duyulur. Menteşe ekseni (hinge ekseni, rotasyon ekseni); Kinematik Yüz Arkları kondillerden geçen hayali bir hat olarak düşünülür. Alt Kinematik yüz arkları alt çeneye bağlanır. Basit 43 7tepe klinik 2011-2 yüz arklarından farkı üst çeneye değil alt çeneye mm’yi aşmadığını bildirilmiştir.28 Sabit restorasyon fazla bağlanmasıdır. Kinematik yüz arkı McCollum tarafından sayıda dişleri kapsadığında hastanın tamamen okluzal dişhekimliğinde kullanılması amacıyla geliştirilmiştir.2,4,16 ilişkileri bozulmuş olur bu nedenle yüz arkı uygulaması Condylator yüz arkı kinematik yüz arkına örnek verilebilir. gereğine inanılır. Böylece sabit restorasyonlarda daha az Kinematik yüz arkları yardımıyla menteşe eksenin yeri uyumlama yapmak gerekir.26 Preston24 menteşe eksenin kesin olarak saptanabileceği ifade edilmektedir.2,4,7,13 Alt üste veya altta tespit edilmesiyle ilgili yapılan hataların çeneye tekrarlatılan hareketlerle kinematik yüz arkında önde veya arkada olmasına göre daha büyük uyuşmazlık var olan yazıcı uçlarla hastanın kendi menteşe ekseni kayıt edilebilir. oluşturduğunu bildirmiştir. Uygulanması kolay değildir, teknik 2-4,16 Hareketli protezlerde yüz arkı kullanımının gerekliliği hassasiyet gösterilmelidir. sabit protezlere oranla daha fazla tartışılmaktadır. Hareketli protezlerin başarını etkileyen pek çok faktor Protetik Diş Tedavilerinde Yüz Arkı vardır ve yüz arkı bunlardan sadece bir tanesidir. Uygulamasının Avantaj ve Dezavantajları Yüz arkıyla sağlanan hassasiyet, yumuşak dokular Yüz arkı uygulaması zaman alıcı bir işlemdir. üzerinde oturan protezlerde beklenen anlamlı klinik Uygulamanın protez yapımını bir seans uzatması söz konusu olabilir. 2,6,8 Ancak Castle ve Anthony tarafından yüz arkı transferi farkı oluşturamadığı bildirilmiştir.9,29 Ellinger29 ve ark 64 hastanın 32’sine tam protezlerinin yapım aşamasında 25 için harcanan zamanın, yüz arkı uygulamışlar kalan 32 hastanın tam protez yüz arkı kullanılmadan yapılmış bir protezin kapanış yapım aşamalarında yüz arkı uygulamamışlardır. 20 uyumlanması için harcanan zamanın küçük bir kısmı yıl sonraki kontrollerinde aralarında anlamlı olduğu bildirilmiştir. olmadığını Bazı yüz arkı tiplerinde yardımcı bir elemana ihtiyaç protezlerle yapılan tedavilerde menteşe eksenin, basit ilgilendiren sabit restorasyonlarda avantaj sağlar. Tüm yüz arkıyla tahmini olarak belirlenmesinin yaygın bir 26 ağız rehabilitasyonlarında olduğu gibi, dikey boyutta metod olduğunu bildirmiştir. ABD de 54 diş hekimliği bir değişiklik planlanıyorsa yüz arkı kullanımı tavsiye Squier dikey boyutta fakültesinde değişiklik bildirmiştir. ve ark tam protezlerin yapımında yüz arkı kullanımı ile ilgili Çinli protez uzmanlarına yaptıkları anket çalışması Basit veya kinematik yüz arkı ile menteşe eksenin ve ark. 14 sonucunda protez uzmanlarının yaptıkları çoğu tam Simpson protezlerden hastalarının memnun olduklarını ve nadir da basit yüz arklarıyla menteşe eksenini olarak yüz arkı kullandıklarını bildirilmişlerdir. Ayrıca tespit etmeye çalışmışlar ve saptanan noktanın % yüz arkı kullanmamaya bağlı oluşabilecek muhtemel 78 ‘inin menteşe ekseninin 5 mm etrafında olduğunu bulmuşlardır. Schallhorn18 konumlarının %95’nin hataların okluzal düzenlemelerin yardımıyla ortadan gerçek menteşe ekseni hayali bir eksenin yarıçapı içinde olduğunu bildirdi. Weinberg 12 %75’inde farklı tipdeki protez işlerinde de terketmişlerdir.37 Wang9 kolaylaştıracağını yeri doğru olarak tespit edilmeye çalışılır. sonucunda uygulamasını sadece tam protezlerin yapımında değil edilecekse kullanılmasını önermiştir. Ayrıca üst çene tranferini anket bildirilmiştir.36 Ancak İskandinav diş hekimleri ise yüz arkı boyutta değişiklik yapılacaksa ve tüm ağız restore artikülatöre yapılan öğrencilerin tam protez yapımında yüz arkı kullanıldığı yapılmayacak ise yüz arkının gerekmediğini fakat dikey modelinin tam kullanılması tavsiye edilmiştir.4,7,30-35 Palik7 ve ark tam Yüz arkı uygulaması çok fazla sayıda dişleri edilir. çalışmada protez yapımına olumlu katkıları bildirilmiş bu nedenle da güvenirlikleri de tartışılmaktadır. 2-5 27 birçok yüz arkı kullanımıyla sağlanan hassasiyetinin duyulur. Ayrıca referans olarak kullanılan deri noktalarının 4,5,12,13,15,18,27 bildirmişlerdir.Ancak bir fark kaldırılabilecegini bildirmişlerdir 5mm’lik menteşe SONUÇ ekseninin 5 mm etrafında bulunan hataların ikinci Yüz arkı uygulaması çok fazla sayıda doğal dişleri büyük azı dişlerinde 0.2 mm’lik ihmal edilebilir okluzal ilgilendiren veya dikey boyutta bir değişiklik planlanan hataya sebep olduğunu bildirmişlerdir. Yapılan başka sabit restorasyonlarda avantaj sağladığı yaygın bir bir araştırmada menteşe ekseni doğru saptandığında düşüncedir. sabit restorasyonlarda okluzal hataların 0.05-0.075 Tartışılan bilgiler değerlendirildiğinde, hareketli protezlerin yapımında yüz arkı kullanımı, hekime 44 P r o t e t i k D i ş Te d a v i s i n d e Y ü z - A r k ı U y g u l a m a k G e r e k l i m i d i r ? bağlı bir tercih olarak gözükmektedir. Çünkü bilimsel of the condylar reference position. J Orofac Pain 1993, 7:68-75. 24. Preston JD. A reassessment of the mandibular transverse horizontal axis theory. J Prosthet Dent 1979, 41:605-613. 25. Castle AL. Anthony TH. Comparing vertikal dimension change with and without a face-bow transfer. J DentTechnol 1998, 15:23-25. 26. ohnston JF, Phillıps RW, Dykema RW (Çeviren: Öktemer M, Taşer H.) Kuron ve Köprü Protezlerinde Modern Uygulamalar. Ankara: Dr İbrahim Çağlıyan Mezuniyet sonrası Eğitimi ve Bilimsel Teknik Araştırma Vakfı Yayını; 1982. 27. Squier RS. Jaw relation records for fixed prosthodontics. Dent Clin North Am 2004, 48:471-486. 28. Fox SS. The significance of errors in hinge axis location. J Am Dent Assoc 1967,74:1268-1272. 29. Ellinger CW, Wesley RC, Abadi BJ, Armentrout TM. Patient response to variation in denture tenique .Party VII: Twety- year patient status. J Prosthet Dent 1986, 62:45-48. 30. Bamber MA, Firouzal R, Harris M, Linney A.A comparative study of two arbitrary face-bow transfer systems for orthognathic surgery planning. Int J Oral Maxillofac Surg 1996, 25:339-343. 31. Renner RP, Lau VM. Hinge-axis location and face-bow transfer for edentulous patients. J Prosthet Dent 1976 , 35:352-356. 32. Loos LG. One face-bow adapts to three articulators. J Prosthet Dent 1978, 39:469-472. 33. bow transfers. J Oral Rehabil 1983, 10(6):495-503. 34. Yoshida N, Jost-Brinkmann PG, Miethke RR, König M, Yamada Y. An experimental evaluation of effects and side effects of asymmetric facebows in the light of in vivo measurements of initial tooth movements. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1998, 113(5):558-566. 35. Choi DG, Bowley JF, Marx DB, Lee S. Reliability of an ear-bow arbitrary face-bow transfer instrument. J Prosthet Dent 1999, 82(2):150-156. 36. Petropoulos VC, Rashedi B. Complete denture education in U.S. dental schools. J Prosthodont 2005, 14(3):191-197. 37. Carlsson GE. Critical review of some dogmas in prosthodontics. J Prosthodont Res 2009 , 53(1): 3-10. çalşmalardan elde edilen bilgiler hareketli protezlerde yüz arkı uygulamasının daha üstün olduğunu kesin saptamış değildir. Bu durumda farklı protetik diş tedavilerinde yüz arkı uygulamasının, klinik başarı üzerine etkilerini değerlendiren daha çok sayıda çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. Glossary of prosthodontic terms. J Prosthet Dent 1999, 81:71. Çalıkkocaoğlu S. Tam Protezler I. Cilt. 3.baskı, İstanbul, Protez Akademisi ve Gnatoloji Derneği Yayını; 1998. Çalıkkocaoğlu S, Kursoğlu P, Çapa N. Total Protezlerin Laboratuvar işlemleri. İstanbul, Yeditepe Üniversitesi Yayını; 2001. Çalıkkocaoğlu S. Dişsiz hastaların protetik tedavisi Klasik tam protezler. İstanbul, Quintessence yayıncılık Ltd Şti ; 2010. Collet, H. A.:The movments of temporomandibular joints and their relation to the problems of occlusion. J Prosthet Dent 1995, 5: 486496 Kotwal KR. The need to use an arbitary face –bow when remounting complete dentures with interocclusal records. J Prosthet Dent 1979, 42(2):224-227 Palik JF, Nelson DR, White JT. Accuracy of an earpiece face-bow. J Prosthet Dent 1985, 53:800-804. William W. Nagy, Thomas J.Smithy, Carl G.Wirth. Accuracy of a predetermined transverse horizontal mandibular axis point. J Prosthet Dent 2002, 87:387-394. Wang MQ, Xue F, Chen J, Fu K, Cao Y, Raustia A. Evaluation of the use of and attitudes towards a face-bow in complete denturefabrication: a pilot questionnaire investigation in Chinese prosthodontists. J Oral Rehabil 2008, 35(9):677-681. Kawai Y, Murakami H, Shariati B, Klemetti E, Blomfield JV, Billette L, Lund JP, Feine JS. Do traditional techniques produce better conventional complete dentures than simplified techniques? J Dent 2005, 33(8):659-668. Baily LR. Recording edentulous jaw relationships. Dent Clin North Am 1977, 21:271-283. Weinberg LA. An evaluation of the face-bow mountaing. J Prosthet Dent 1961,11:32. Lauritzen AG, Bodner GH. Variations in location of arbitrary and true hinge axis points. J Prosthet Dent 1961, 11:224-229. Simpson JW, Hesby RA, Pfeifer DL, Pelleu GB Jr. Arbitrary mandibular hinge axis locations. J Prosthet Dent 1984, 51:819-822. Shary J.J: Complete Denture Prosthodontics. USA, McGraw-Hill Book Inc.; 1974 . Shillinburg H.T,Hobo S,Whitssatt L.D. Fundemantals of fixed prosthosontics. 3rd. ed. Chicago, Quintessence Pub. Co ;1996. Walker PM. Discrepancies between arbitrary and true hinge axes. J Prosthet Dent 1980, 43:279-285. Schallhorn RG. A study of the arbitrary center and the kinematic centerof rotation for face-bow mountings. J Prosthet Dent 1957, 7:162169. Teteruck WR, Lundeen HC. The accuracy of an ear face-bow. J Prosthet Dent 1966, 16:1039-1046. Ricketts RM. Perspectives in the clinical application of cephalometrics. The first fifty years. Angle Orthod 1981, 51:115-150. Goska JR, Christensen LV. Comparison of cast positions by using fourface-bows. J Prosthet Dent 1988, 59:42-44. Razek A. Clinical evaluation of methods used in locating the mandibular hinge axis. J Prosthet Dent 1981, 46:369-373. Piehslinger E, Celar A, Celar R, Jager W, Slavicek R. Reproducibility 45 7tepe klinik 2011-2 ÖZET Self Adeziv Simanlar Son yıllarda artan estetik beklentiler, hekimlerin ve hastaların tam porselen ve zirkonya alt yapılı restorasyonlara talebini arttırmıştır. Bu durum klinikte rezin simanların daha çok tercih edilmesine neden olmaktadır. Ancak rezin simanların teknik hassasiyet gibi dezavantajları hekimleri yeni siman arayışına yöneltmiştir. Self adeziv simanlar, geleneksel ve rezin Diş Hekimi Selen Mert DDS simanların dezavantajlarını ortadan kaldırmak ve olumlu Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Ana Bilim Dalı özelliklerini tek bir üründe toplamak amacıyla üretilmiş yeni sistemlerdir. Self adeziv siman kullanımında diş sert Yrd. Doç. Dr. Nuray Çapa, DDS, M.Sc, PhD dokusunda herhangi bir ön hazırlığa gerek duyulmaz Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Ana Bilim Dalı yani asit, primer ve bonding uygulamalarına gerek yoktur. Bu sayede simantasyon işlemi kolaylaştırılmış Prof. Dr. Ender Kazazoğlu, DDS, PhD ve uygulama süresi kısaltılmış olur. Yapılarında asidik ve Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Ana Bilim Dalı hidrofilik monomerleri bir arada bulunduran simanların adezyon mekanizması, cam iyonomer simanlara benzer. Böylece mine ve dentini eş zamanlı olarak demineralize ederek monomer infiltrasyonu gerçekleştirebilirler. Cam iyonomer simanlar gibi fluor salınımı yaparlar. Sağladığı avantajlarıyla simantasyon basamaklarını azaltarak, asit, primer ve adeziv uygulamaları sırasında hekime bağlı oluşabilecek teknik hataları minimalize ederler. Bu makalenin amacı self adeziv simanların mekanik ve fiziksel özellikleri hakkında bilgi vermek, diş dokularına ve dental materyallere olan adezyonuyla ilgili yapılan araştırmaları karşılaştırmaktır. Anahtar Kelimeler: adezyon, rezin siman, self adeziv siman SUMMARY In recent years the demand for full porcelain and zirconia restorations increased proportional to the increasing esthetic expectations. This situation made resin cements cilinically more popular. Their disadvantages like technique sentivitiy direct the clinicians to persuit a new cement. Self adhesive Yazışma Adresi cements are the new systems produced to eliminate Yrd. Doç. Dr. Nuray Çapa the disadventages of convensional and resin cements. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimligi Fakültesi They don’t need any preparations and this makes the Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı cementation procedure easier. Self adhesive cements Bağdat Caddesi No: 238 have both acidic and hidrophillic monomers in their 34728-Göztepe/İstanbul, Türkiye formula and their adhesion mechanism is like the glass Tel: +90 216 363 60 44 ionomer cements. This way they can demineralize dentin Faks: +90 216 363 62 09 and enamel simultaneously and fulfill the monomer E-posta:[email protected] infiltration.This characteristic reduces the cementation 46 Self Adeziv Simanlar Resim 1a Resim 1b Resim 1d Resim 1c Resim 2a Resim 1e KLİNİK UYGULAMA AŞAMALARI Resim 2b Resim 1a Diş yüzeylerinin temizlenmesi Resim 1b Self adeziv rezin simanın karıştırılması Resim 1c Self adeziv rezin simanın zirkonya alt yapılı porselen köprüye uygulanması Resim 1d Self adeziv rezin simanla köprünün ağıza uygulanması Resim 1e Self adeziv rezin siman artıklarının tam sertleşme gerçekleşmeden temizlenmesi Resim 2a Metal destekli porselen restorasyonların ağızdan sökümü yapılmadan önceki resmi Resim 2b Self adeziv rezin simanla yapıştırılmış zirkonya alt yapılı porselen restorasyonların ağız içi resmi 47 7tepe klinik 2011-2 steps and minimize the technical failures. They release simanların az da olsa fluor salınımı yaptığı, dual-cure ve information about the advantages, disadvanteges and Self adeziv simanlar; geleneksel simanlar ile rezin fluor ions like glass ionomer cements. This article gives radyoopak olduğu bilinmektedir. 1 indications of self adhesive cements by comparing the simanların eksikliklerini gidermek ve olumlu özelliklerini properties of the cement. Diş yüzeyinde, asit, primer veya bonding uygulaması cement Klinik uygulama aşamaları Resim 1a-e de gösterilmiştir. researches about the adhesion, mechanical and physical tek bir üründe toplamak amacıyla üretilmişlerdir.5,7 Key words: Adhesion, resin cement, self adhesive gerektirmez bu da hekime Farklı metal, zirkonya (Resim 2a, b), seramik, kompozit Self adeziv simanlar materyalleriyle üretilmiş kuron- köprü, inley, onley ve post restorasyoların simantasyonunda kullanılabilirler.9 Simanlar restorasyon ve diş arasında bir bağ kurmayı Ancak porselen lamina simantasyonlarında kullanımları hedefler. Siman ve simantasyon tekniği restorasyonlar için büyük önem taşır. Son yıllarda hastaların 1 farklı kontraendikedir.9,10 Her ne kadar bunun nedeni olarak alt yapılardaki sabit restorasyonlara talebinin artması, ışıkla polimerize olan rezin simanların hekime daha uzun simanların önemini ve çeşitliliğini arttırmıştır.2,3 Klinikte ve kontrollü çalışma zamanı tanıdığı söylense de; self bu amaçla kullanılan simanlar, • çinko fosfat, • cam iyonomer, • • • adeziv simanların mineye bağlanması rezin simanlar kadar başarılı değildir.1,11 Ayrıca dentine ve restoratif materyallere de bağlanması farklılık gösterir.1,9,12-15 polikarboksilat, Self Özelikle inley, onley, tam porselen kuron, zirkonya tutunmanın sistemlere neden olur.1,9,15,16 Bu reaksiyon sonucu açığa çıkan su, simanın hidrofilikliğini arttırır ve nem toleransı ile dişe iki gruba ayırmak mümkün. Her iki sistemde de diş adaptasyon gelişir. Simanın, iyon salan doldurucularla ve 6 üzerinde hazırlıklar yapılarak restorasyonla kuvvetli bir asidik fonksiyonel gruplarla olan reaksiyonlarında suyun bağlanmanın elde edilmesi amaçlanır. Rezin simanların bir teknik gerektirir. Simanın olurlar.1 başlangıçta asidik olan sistemin nötralize edilmesine içinde olduğu- yıkanmayan (self-etch) sistemler olarak hassas neden arasındaki reaksiyonla pH’ın 1’den 6’ya yükselmesi, 5 göre asitlenen-yıkanan sistemler (total-etch) ve asidin uygulanması oluşmasına yapısındaki fosforik asit gruplarıyla alkali doldurucular edilmesinin artması rezin simanların kullanımını ve adeziv monomer polimerizasyonu ise çapraz bağlarla mikromekanik restorasyonların hekim ve hasta tarafından tercih simanları fonksiyonel simanın penetrasyonunu sağlarlar. Bu moleküllerin destekli porselen kuron-köprü ve porselen lamina rezin simanlar, yapısı sayesinde diş dokusunu demineralize ederek, rezin simanlar olarak beş gruba ayrılır. 4 Günümüzde adeziv bileşenlerinde bulunan fosforik metakrilatların asidik rezin modifiye cam iyonomer ve önemini artırmıştır. oldukça kolaylık sağlar.4,8 tekrar kullanılması; simana, hidrofilik yapının hidrofobik Ayrıca matrikse dönüşmesi ve fluor salınımı gibi iki farklı avantaj simantasyon işlemi sonrası mikrosızıntı ve pulpa da sağlar. Sonuçta monomer asidik gruplar ve hidroksiapatit hassasiyetin oluşabildiği bildirilmektedir. 1 arasında oluşan adezyonun, mikromekanik ve kimyasal Rezin simanların bir alt grubu olarak kabul edilen olduğu söylenir.1,9,10 İyi bir simandan beklenen başarılı bir adezyonun self adeziv simanlar, ilk olarak 2002 yılında 3M ESPE (USA) firması tarfından üretilen RelyX Unicem (3M yanında gelişmiş fiziksel özelliklerdir. Restoratif Bu gün bir çok markanın self adeziv ürününü bulmamız doğru orantılı olarak materyalin mekanik ve fiziksel materyallerde doldurucu partikül miktarının artmasıyla ESPE,St. Paul, Minn) adıyla kullanıma sunulmuştur. özelliklerinde de artış görülür.16 Han ve ark.17 2007 mümkündür. Bunlardan bazıları RelyX Unicem (3M yılında dört farklı self adeziv simanın fiziksel özelliklerini ESPE,USA), Maxcem (Kerr,USA), Multilink Sprint (Ivoclar inceledikleri Vivadent,Lichtenstein), BisCem (Bisco,USA) SmartCem yüzdelerini, (Dentsply,UK) dir. Renk seçenekleri, içerikleri, çalışma çalışmalarında, film kalınlıklarını materyallerin ve pH partikül değerlerini karşılaştırmışlar. Araştırmanın sonucuna göre en fazla ve sertleşme süreleri bakımından markadan markaya partikül yüzdesine sahip olan RelyX Unicem’in bütün farklılıklar gözlense de kullanılan bütün self adeziv 48 Self Adeziv Simanlar bu özellikleri gösterdiği söylenmiştir. Aynı araştırmacılar gösterdiği, dentinde tek başına kullanıldığında ise sonraki pH değerlerini 4’ün altında bulmuştur. Bu tek başına kullanılan RelyX Unicem’in, mine yüzeyindeki yaratarak bağlanmada pozitif rolü olduğu düşünülmüştür. yeterli mikromekanik bağlanmanın oluşamadığını ileri başarılı olduğunu bildirmişlerdir.11 Araştırmacılar minede kullanılan bütün materyallerin karıştırıldıktan 90 saniye smear tabakasını asitlemedeki yetersizliği nedeniyle düşük pH değerlerinin mine ve dentine asitlenmiş etkisi sürerek mikrosızıntıyı açıklamışlar.19 Mikro-mekanik Her ne kadar simanların karıştırıldıktan sonraki düşük retansiyonun yetersizliği ise; simanın karıştırıldıktan pH’larının bağlanmada pozitif etkisi olduğu düşünülse de sonraki viskozitesine, ışınlama öncesi diş dokularıyla bu değerleri çok uzun süre muhafaza etmeleri simanların dişe adezyonunu negatif yönde etkiler. temasının kısa sürmesine, başlangıçtaki düşük pH’nın 17 Başka bir araştırmada Hamar ve ark. RelyX Unicem, yeterli süre beklenmezse minenin asitlenmesi için yeterli Variolink II (Ivoclar Vivadent, Liechtenstein) ve Panavia’ (Kuraray Medical,Japonya) nın ısıyla olmamasına, nötralizasyon reaksiyonunun kısa sürede yaşlandırma gerçekleşmesine ve simantasyon sırasında yeterli basınç (termocycling) öncesi ve sonrasında mine ve dentine uygulanmamasına bağlanmaktadır.5,11 Cantaro ve ark 2008 yılında yaptıkları araştırmada, bağlanmasını karşılaştırmışlardır. Self adeziv simanların, minenin az dentinin fazla olduğu restorasyonların RelyX Unicem ve Panavia’yı kullanım öncesi sıcaklıklarına sürmüşlerdir. etkisini araştırmışlar. Her ne kadar self adeziv simanda simantasyonunda daha başarılı olacağını göre 4’er gruba ayırarak sıcaklığın bağlanma üzerine öne 18 2009 yılında Viotti ve ark.’nın altı self adeziv ve 3 rezin 60° derece sıcaklıkta simanın polimerize olmasından simanla yaptıkları araştırmalarında, rezin simanların self dolayı test yapılamasa da, sıcaklığın bağlanmayı adeziv simanlara göre anlamlı olarak yüksek bağlanma arttırdığı ve kullanım öncesinde buzdolabından çıkarılan değerleri gösterdikleri bulunmuştur. SeT (SDI, Australia) simanın oda sıcaklığı veya ağız sıcaklığına getirilerek haricindeki diğer self adeziv simanlar arasında her hangi simantasyon yapılmasının daha başarılı bağlanma sağlayacağını söylemişlerdir.21 Aynı çalışmada örnekler bir istatistiksel fark bulunamamıştır. Aynı araştırmada test öncesinde en fazla kayıp Maxcem ve Smartcem’ SEM’de incelenmiş ve sıcaklık arttıkça Panavia’da kopmalara en çok self adeziv simanlarda ve Panavia tagların uzadığı görülmüştür. RelyX Unicem ‘de her iki hibridize smear tabakası kalınlığının arttığı ve rezin de gözlenirken, dentin ve siman bağlatısında adeziv durumda da hibrit tabakası gözlenmezken, sıcaklık F’de rastlanmıştır. En başarılı bağlanmayı gösteren çok arttıkça dentin ve siman arasındaki porozitelerin azaldığı basamaklı sistemlerde ise daha çok dentin veya simanda meydana gelen koheziv kopmalar gözlenmiştir. 10 Dentin ve homojen bir siman tabakası oluştuğu gözlenmiştir. 22 Çapa ve ark. diğer bir çalışmalarında self adeziv ve siman arasındaki adeziv kopmaların nedeni olarak simanların başlangıçtaki düşük rağmen simanlar ile rezin modifiye cam iyonomer simanların, Bu nedenle Ni-Cr-Mo, Ni-Cr-Fe alaşımları, titanyum, zirkonya ve pH’larına sabit protezlerde kullanılan yedi (Au-Pd-Ag, Co-Cr, dentinde yeterli demineralizasyon yapamaması ve hibrit tabakası oluşturamaması gösterilmiştir. 5,19 de retantif olmayan restorasyonların simantasyonunda Empress 2) farklı alt yapı materyallerine bağlanmasını kullanılmaması önerilmiştir.10 karşılaştırmışlar ve self adeziv simanların daha başarılı Pavan ve ark, simantasyon öncesinde dentine polyacrylic asit uygulanmasının RelyX olduğunu bildirmişlerdir.23 Wolfart ve ark.14 titanyum abutmentlar üzerine Unicem’in bağlanmasını anlamlı derecede arttırdığını bulmuşlardır.20 kıymetli alaşımdan yapılan dökümlerin öjenolsüz çinko- simantasyon öncesinde dentine uygulanan Er: YAG self adeziv simanlarla bağlanmasını incelemişlerdir. Çapa ve ark 2010 yılında yaptıkları çalışmada lazerin, RelyX Unicem, SmartCem2, ve oksit, çinkofosfat, cam iyonomer, polikarboksilat ve Multilink Öjenolsüz çinkofosfat 177 N, çinkofosfat 346 N, cam Automix’in bağlanmasına etkisini karşılaştırmışlar. Farklı iyonomer 469 N, polikarboksilat 813 N, self adeziv 653 N frekanslardaki laser uygulamalarının bağlanma üzerinde ortalama retansiyon kuvvetlerini tespit etmişlerdir farklı etkiler oluşturduklarını bildirmişlerdir. Piwowarczyk ve ark 12 yüksek altın içerikli döküm 21 Ibarra ve ark yaptıkları araştırmada, RelyX Unicem’in alaşımı ve farklı 3 porselene (Procera AllCeram, IPS minede tek başına kullanıldığında en fazla mikrosızıntıyı Empress, IPS Empress 2) çinko fosfat, cam iyonomer, 49 7tepe klinik 2011-2 resin modifiye cam iyonomer, rezin ve self adeziv simanların bağlanma dayanımı incelemişlerdir. 4. Self adeziv siman ve 2 rezin siman 14 gün suda bekletme ve 5. kuvvetli bağlanma gösterdiklerini bildirmişlerdir. 6. ısısal yaşlandırma işleminden sonra protez materyallerine Pisani-Proenca ve ark 13 lidyumdisilikat ile güçlendirilmiş cam seramikleri (IPS Empress 2) iki 7. hidroflorik asit ve sonrasında silan uygulamışlar ikinci 8. gruba ayırmışlar birinci gruba yüzey hazırlığı olarak gruba herhangi bir yüzey hazırlığı yapmamışlardır. Her iki grubunun bir self adeziv (RelyX Unicem) ve 9. 2 rezin simanla (Multilink, Panavia F) bağlanmasını porselen 10. oluşturduğunu ve RelyX Unicem her iki grupta bağlanma 11. incelemişlerdir. Simantasyon işleminde yüzeylerine asit ve silan uygulamasının pozitif bir etki değerlerinin yüksek olduğu bildirmişlerdir. Endodontik postlar üzerine yapılan bir çalışmada RelyX Unicem’in tribokimyasal kumlama (Cojet, 3M 12. Vivadent, Liechtenstein) postlara ortalama bağlanma 13. ESPE,USA) yapılan zirkonya (Cosmo post, Ivoclar dayanımını 16.7 MPa gösterdiğini; tribokimyasal kumlama uygulanan cam fiberle güçlendirilmiş kompozit 14. postlara (FRC Postec, Ivoclar Vivadent, Liechtenstein) 24.1 MPa bağlanma dayanımı gösterdiği bildirilmiştir. 24 15. SONUÇ Sonuç olarak bütün bu araştırmaların ışığında self 16. adeziv simanların, Diş dokusunda herhangi bir ön hazırlığa gereksinim 17. Rezin simanlara göre teknik hassasiyet azlığı, 18. Fluor salınımı, 19. Geniş endikasyon alanı, 20. Ancak 21. duymama, Post operatif hassasiyet görülmemesi, Boyutsal stabilite, Estetik ve uygulama kolaylığı gibi avantajları vardır. yeni materyaller oldukları için yapısı ve adeziv özellikleriyle ilgili limitli bilgi mevcuttur. Bu konuda daha fazla araştırmaya ve uzun dönem takip edilen klinik uygulamaların değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. 22. KAYNAKLAR 23. 1. 2. 3. Radovic I, Monticelli F, Goracci C, Vulicevic ZR, Ferrari M. Selfadhesive resin cements: a literature review. J Adhes Dent 2008,10: 251-8. Reuggeberg FA. From vulcanite to vinyl, a history of resins in restorative dentistry. J Prosthet Dent 2002, 87: 364-79. Peumans M, Van Meerbeek B, Lambrechts P, Vanherle G. Porcelain 24. 50 veneers: a review of the literature. J Dent 2000, 28: 163-77. Diaz-Arnold AM, Vargas MA, Haselton DR. Current status of luting agents for fixed prosthodontics. J Prosthet Dent 1999, 81: 135-41. Nakamura T, Wakabayashi K, Kinuta S, Nishida H, Miyamae M, Yatani H. Mechanical properties of new self-adhesive resin-based cement. J Prosthodont Res 2010, 54: 59–64. De Munck J, Van Landuyt K, Hikita K, Lambrechts P, Van Meerbeek B. Bonding of an auto-adhesive luting material to enamel and dentin. Dent Mater 2004, 20: 963-71. Rosentritt M, Behr M, Lang R, Handel G. Influance of cement type on the marginal adaptation of all-ceramic MOD inlays. Dent Mater 2004, 20: 463-69. Vargas M, Vijay P, Van Landuyt K, Lambrechts P, Vanherle G. Buonocore memorial lecture. Adhesion to enamel and dentin: current status and future challenges. Oper Dent 2003, 28: 215-35. Çilingir ÇA, Gömeç Y. Self-adesif reçine simanlar. İst Üniv Diş Hek. Fak. Dergisi 2008, 42:31-40. Viotti RG, Kasaz A, Pena CE, Alexandre RS, Arrais CA, Reis AF. Microtensile bond strength of new self-adhesive luting agents and conventional multistep systems. J Prosthet Dent 2009,102: 306-12. Ibarra G, Jhonson GH, Geurtsen W, Vargas MA. Microleakage of porcelain veneer restorations bonded to enamel and dentin with a new self-adhesive resin-based dental cement. Dent Mater 2007, 2 3: 218–225. Piwowarczyk A, Lauer HC, Sorensen JA. In vitro shear bond strength of cementing agents to fixed prosthodontic restorative materials J Prosthet Dent 2004, 92:265-73. Pisani-Proenca J, Erhardt MCG, Valandro LF,Gutierrez-Aceves, Bolanos-Carmona MV, Castillo-Salmeron RD, Bottino MA. Influence of ceramic surface conditioning and resin cements on microtensile bond strength to a glass ceramic . J Prosthet Dent 2006, 96:412-7. Wolfart M, Wolfart S, Kern M. Retention forces and seating discrepancies of implant retained castings after cementation. Int j Oral Maxillofac implants 2006, 21: 519-525 . Reich SM, Wichmann M, Frankenberger R, Zajc D. Effect of surface treatment on the shear bond strength of three resin cements to a machinable feldspatic ceramic. J Biomed Mater Res B Appl Biomater 2005, 74: 740-6. Sabbagh J, Vreven J, Leloup G. Dynamic and static moduli of elasticity of resin-based materials. Dent Mater 2002, 18: 64-71. Han L, Okamoto A, Fukushima M, Okiji T. Evaluation of physical properties and surface degradation of self-adhesive resin cements. Dent Mater J 2007, 26: 906-14. Abo-Hamar SE, Hiller KA, Jung H, Federlin M, Friedl KH, Schmalz G. Bond strength of a new universal self-adhesive resin luting cement to dentin and enamel. Clin Oral Investig 2005, 9: 161-167. Monticelli F, Osorio R, Mazzitelli C, Ferrari M, Toledano M. Limited decalcification/diffusion of self-adhesive cements into dentin. J Dent Res 2008, 87: 974-9. Pavan S, Santos PH, Berger S, Berdan-Russo AK. The effect of dentin pretreatment on the microtensile bond strength of self-adhesive resin cements. J Prosthet Dent 2010, 104: 258-64. Capa,N, Aykor A, Ozel E, Calikkocaoglu S, Soyman M. Effect of Er:YAG Laser Irradiations on Shear Bond Strength of Three SelfAdhesive Resin Cements to Dentin. Photomed Laser Surg 2010, 28; 809–21. Cantoro A, Goracci C, Papacchini F, Mazzitelli C, Fadda GM, Ferrari M. Effect of pre-cure temperature on the bonding potential of self-etch and self-adhesive resin cements. Dent Mater 2008, 5: 577-83. N Capa, Z Ozkurt,C Canpolat, E Kazazoglu. Shear bond strength of luting agents to fixed prosthodontic restorative core materials. Aust Dent J 2009, 54: 334–40. Bitter K, Priehn K, Martus P, Kielbassa AM. In vitro evaluation of pushout bond strengths of various luting agents to tooth-colored posts. J Prosthet Dent 2006, 95: 302-310. ÖZET Sinüs Ogmentasyonunda Sığır Kaynaklı Kemik Grefti ile Otojen Kemik Grefti Kombinasyonunun Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bu olgu sunumunda, posterior maksiller atrofiye sahip bir hastada, sığır kaynaklı kemik grefti (SKKG) ve 1:3 oranında otojen kemik grefti (OKG) ile SKKG kombinasyonunun bilateral sinüs ogmentasyonunda kullanımının radyografik ve histolojik olarak karşılaştırılması amaçlandı. 53 yaşındaki erkek hasta üst çene total protezinin tutuculuğunun azalması şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Yapılan klinik ve radyografik muayeneler sonucunda ileri derecede kret rezorbsiyonu ve maksiller sinüslerde sarkma tespit edildi. İmplant destekli sabit protetik restorasyon yapılması düşünülen hastada bilateral sinüs ogmentasyonu planlandı. Lateral Bir Olgu Sunumu duvar osteotomi tekniği kullanılarak bir taraf OKG + SKKG diğer taraf ise SKKG + kollajen membran (KM) kombinasyonları ile ogmente edildi. Ogmentasyonlardan sekiz ay sonra yapılan radyografik değerlendirmelerde, Prof. Dr. Selçuk Yılmaz uygulanan her iki greft materyalinin de implantasyon Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı için gereken kemik yükseklik artışını sağladığı, histolojik Dt. Melek Altan Köran değerlendirmede ise greft materyali kalıntıları ile birlikte Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı yeni kemik oluşumuna rastlandığı, ancak OKG + SKKG kullanılan bölgede daha yaygın konak kemiği varlığı Yrd. Doç. Dr. Gökser Çakar saptandı. Bu olgu raporundan elde edilen radyografik Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı ve histolojik sonuçlar SKKG’nin implant cerrahisi öncesi Yrd. Doç. Dr. Şebnem Dirikan İpçi sinüs Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı ogmentasyonunda kullanımını desteklemekte ve OKG’nin SKKG ile kombinasyonunun ilave bir katkı sağlamadığını düşündürmektedir. Prof. Dr. Bahar Kuru Anahtar Kelimeler: Sinüs ogmentasyonu, sığır Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı kaynaklı kemik grefti, otojen kemik grefti Prof. Dr. Kemal Şençift SUMMARY Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim Dalı This case report focuses on the radiographic and histologic evaluation of bovine derived xenograft (BDX) Prof. Dr. Ender Kazazoğlu Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı and autogenous bone graft (ABG) in combination with Prof. Dr. Sedat Çöloğlu 53 years old edentolus patient suffering from insufficent BDX with a ratio of 1:3 used for sinus augmentations. A retention of his upper denture was referred to our clinic. Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı After clinic and radiographic evaluations, severely Yazışma Adresi resorbed maxilla with enlarged sinuses was detected. Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi order to construct the implant supported fixed prosthesis. Bağdat Cad. No: 238, 34728 Göztepe/İstanbul/Türkiye window approach, the floor of one side was augmented Faks: 0 216 363 62 11 after the surgery, radiographic analysis showed that both Prof. Dr. Selçuk Yılmaz Bilateral sinus augmentation procedures were planned in Periodontoloji Anabilim Dalı, Following the elevation of sinus membrane with lateral Tel: 0 216 363 60 44 with ABG + BDX while other side with BDX. Eight months E-posta: [email protected] graft materials led to a satisfactory increase in vertical 51 7tepe klinik 2011-2 dimensions of bone. Biopsies obtained eight months after the augmentations revealed residual graft materials and new bone formation on both sites. On the other hand, the site treated with ABG + BDX appeared to have more newly formed mature bone than the other site. Within its limits, radiographic and histologic results supported the use of BDX in sinus augmentation and also revealed that the addition of ABG to BDX with a ratio of 1:3 did not improve the treatment outcome. Resim 1: Tedavi öncesi PR görüntüsü Key Words: Sinus augmentation, bovine derived xenograft, autogenous bone graft GİRİŞ Posterior maksillada implant yerleştirilecek alandaki kemik yetersizliklerinde tek ya da iki aşamalı teknik ile sinüs ogmentasyonu Rezidüel uygulanmaktadır.1,2,3 kret yüksekliğinin 5 mm’nin altında olduğu durumlarda Resim 2: Ogmentasyon öncesi sağ maksiller CBCT görüntüsü uygulanan iki aşamalı teknikte, kullanılan greft materyaline bağlı olarak, sinüs ogmentasyonundan belli bir süre geçtikten sonra dental implantların yerleştirilmesi önerilmektedir.1 Otojen özellikleri, kemik greftleri osteoprogenitör (OKG), osteoindüktif hücreleri ve büyüme faktörlerini içermesi nedeniyle “gold standard” olarak kabul edilen greft materyalleridir.4,5 Ancak yeterli miktarda OKG’nin elde edilmesi için geniş bir cerrahi Resim 3: Ogmentasyon öncesi sol maksiller CBCT görüntüsü alanın oluşturulması ve ogmentasyon sonrası OKG’nin hızlı rezorbe olması gibi nedenlerle materyalin, rezorbsiyona dirençli ve oluşturulan hacmi koruyabilen ksenogreftler ile kombine kullanılabileceği bildirilmiştir.6 Sığır kaynaklı kemik grefti (SKKG) yapısal olarak insan kemiğine benzerlik gösteren, osteokondüktif özelliklere sahip bir ksenogrefttir.6 sinüs ogmentasyonunda Literatür incelendiğinde, OKG’nin SKKG ile farklı oranlarda kombinasyonlarının kullanımının incelendiği çalışmalarda farklı başarı oranlarının elde edildiği Resim 4: Ogmentasyondan 8 ay sonra sağ maksiller CBCT görüntüsü gözlenmektedir.1,7,8,9,10 Ancak ogmentasyon sonrası ideal kemik yüksekliğinin elde edilmesinde gerekli optimum kombinasyon çalışma bulunmamaktadır. oranını değerlendiren bir Bu nedenle bu olgu sunumunda, posterior maksiller atrofiye sahip bir hastada, SKKG ve 1:3 oranında OKG ve SKKG kombinasyonunun bilateral sinüs ogmentasyonunda kullanımının radyografik ve histolojik olarak karşılaştırılması amaçlanmıştır. Resim 5: Ogmentasyondan 8 ay sonra sol maksiller CBCT görüntüsü 52 Sinüs Ogmentasyonunda Sığır Kaynaklı Kemik Grefti ile Otojen Kemik Grefti Kombinasyonunun Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bir Olgu Sunumu. Olgu sunumu Bu olgu sunumunda, Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı Kliniği’ne üst çene total protezinin tutuculuğunun azalması şikayeti ile başvuran, yapılan klinik ve radyografik (panoramik radyografi) (PR) muayeneler sonucunda posterior maksiller atrofi teşhisi konulan (Resim 1) 53 yaşındaki bir erkek hasta değerlendirildi. Hastadan alınan medikal anamnezde herhangi bir Resim 6: İmplant cerrahisi sonrası PR görüntüsü sistemik hastalığının bulunmadığı, tedaviyi etkileyecek bir ilaç kullanmadığı ve sigara içmediği tespit edildi. Tedavi işlemlerine başlamadan önce yapılacak tedaviler, kullanılacak materyaller ve alternatif tedavi yöntemleri hakkında gerekli ve yeterli bilgi verilerek hastanın sözlü ve yazılı onayı alındı. Başlangıç periodontal tedaviden bir ay sonra alınan dental volümetrik tomografide (Cone Beam Computer Tomography) (CBCT) sinüs patolojisi olmadığı saptandıktan sonra, rezidüel kretler ölçülerek değerlendirildi (Resim 2, 3)11 ve iki aşamalı sinüs ogmentasyonu ve implant restorasyon planlandı. destekli sabit protetik Resim 7: SKKG uygulanan bölgeden elde edilen histolojik kesit (HE; X100) (ok: greft materyali etrafında kemik oluşumu) Operasyon sırasında, lokal anesteziyi takiben sinüs boşluğunun lateral duvarı üzerinde kemik penceresi oluşturuldu ve bu pencere OKG kaynağı olarak kullanılmak üzere sinüs membranı perfore edilmeksizin çıkarıldı ve sinüs membranı eleve edildi. Elde edilen OKG küçük parçalara ayrılarak 1:3 oranında SKKG (Bio-Oss®, 0.25–1.0 mm, Geistlich Pharma AG, CH – Wolhusen, İsviçre) ile karıştırıldı. Sinüslerden birine SKKG, diğerine ise OKG ve SKKG kombinasyonu uygulandı. Kemik pencerelerinin kapatılması için kollajen membran (Bio-Gide®, 25x25 mm, Geistlich Pharma AG, CH – Wolhusen, İsviçre) kullanıldı ve flep primer olarak kapatıldı. Operasyon sonrasında hastaya, sistemik antibiyotik Resim 8: OKG + SKKG uygulanan bölgeden elde edilen histolojik kesit (HE; X100) (ok:greft materyali) (amoksisilin + potasyum klavulonat kombinasyonu, 1000 mg, 2x1) bir hafta, ağrı kesici (naproksen sodyum, 550 mg, 2x1) üç gün ve klorheksidin diglukonat içeren ağız gargarası (% 0.2 klorheksidin diglukonat, 2x1) iki hafta süre ile verildi. Operasyondan 2 hafta sonra dikişler alındı. Ogmentasyon sonrası 8. ayda, implant cerrahisinden önce, kret yüksekliğinin değerlendirilmesi amacıyla CBCT alınarak ölçümler tekrarlandı (Resim 4, 5). Lokal anestezi altında tam kalınlık flebin kaldırılmasının 53 7tepe klinik 2011-2 Tartışma ardından, implant yerleştirilecek bölgelerden trefin frez kullanılarak histolojik inceleme amacıyla kemik biyopsileri Bu olgu sunumunda, sinüs ogmentasyonu amacıyla alındı. Toplam 8 adet; 3,5 - 4,5 mm çaplarında, 9 - 13 mm SKKG ya da 1:3 oranında OKG ve SKKG kombinasyonu Astra Tech AB, Mölndali, İsveç) yerleştirildi ve rezonans sonuçlar boylarında vida tipi implant (Astra Tech Implant System, kullanımının radyografik ve histolojik olarak başarılı frekans analizi (RFA) değerleri implantasyondan hemen ve posterior maksillada implant yerleştirilmesine izin verecek kemik yüksekliğini sağladığı sonra primer stabilitenin değerlendirilmesi için “Implant Stability Quotient” verdiği gösterildi. skoru olarak kaydedildi (Osstell Literatür incelendiğinde, OKG ve SKKG ve implantasyon kombinasyonunun 1:1 oranında kullanıldığı tek ve çift implant yerleşimlerinin değerlendirilmesi amacıyla tekrar OPG üzerinde ölçülen ogmentasyon öncesi ortalama Mentor, Osstell AB, Göteborg, İsveç) 12 bölgeleri primer olarak kapatıldı. Operasyon sonrası aşamalı tekniklerin beraber değerlendirildiği bir çalışmada, OPG alındı (Resim 6). kret yüksekliğinin 3,82 mm, ogmentasyondan sonraki 3. Kemik biyopsisi örnekleri rutin histolojik kesit ve 6. aylarda alınan ölçümlerin ise sırasıyla 12,22 mm ve 10,5 mm olduğu bildirilmiştir.7 Aynı kemik greftlerinin hazırlama işlemlerini takiben hematoksilen-eozin (HE) ile farklı oranlarda kullanıldığı olgumuzda, rezidüel kret boyanarak ışık mikroskobunda değernrildi. yüksekliği değerleri bu çalışmadaki değerlerden yüksek İmplant cerrahisinden 5 ay sonra implant bölgeleri bulunmuştur. Sonuçlardaki bu farklılıklar, kullanılan açıldı ve sekonder stabilite RFA ölçümleri ile kontrol greft materyallerinin oranlarının, operasyon tekniğinin, edildi ve 2 ay sonra implant destekli sabit protetik ogmentasyon sonrası implantasyona kadar geçen restorasyonlar yapıldı. sürenin ve yükseklikleri değerlendirmede kullanılan Operasyonlardan sonrasında ve iyileşme süresi yöntemin farklı olmasına bağlanabilir.6,7 boyunca hastada herhangi bir enfeksiyon gelişimine rastlanmadı. Bu olgu sunumunda, SKKG ve OKG + SKKG SKKG uygulanan bölgelerden elde edilen histolojik kesitlerde olarak ölçülen ortalama kret yüksekliğinin ogmentasyon görülmüştür. Scarano ve ark.3 tarafından yayınlanan bir CBCT ölçümleri değerlendirildiğinde; greft materyali ile yakın temasta yeni kemik oluşumu uygulanan tarafta ogmentasyon öncesi 3,9 ± 3,0 mm sonrası 8. ayda 11,3 ± 3,2 mm olduğu belirlendi. OKG + olgu sunumunda, SKKG ile ogmente edilmiş sinüsten ogmentasyon öncesi değerler ogmentasyon sonrası 8. seneye kadar greft parttiküllerinin saptandığı bildirilmiştir. elde edilen histolojik kesitlerde ogmentasyon sonrası 4. SKKG uygulanan tarafta ise 4,3 ± 3,9 mm olarak ölçülen Bu olgu sunumunda da ogmentasyondan 8 ay sonra ayda 13,2 ± 1,5 mm olarak bulundu. SKKG’nin tamamen rezorbe olmadığı gözlendi. Greft Histolojik örnekler değerlendirildiğinde; her iki rezorbsiyonu açısından OKG ile karşılaştırıldığında ogmentasyon bölgesinde de greft materyali kalıntılarının, SKKG’nin daha yavaş rezorbe olduğu bildirilmiştir.4,13,14 fibrotik doku ve konak kemiği ile temasta olduğu ve damarlanmanın oluştuğu gözlendi. Her iki bölgede de Olgumuzda, OKG + SKKG kombinasyonunun kullanıldığı hücrelerin olduğu, ancak OKG + SKKG kullanılan kombinasyondaki OKG’nin osteojenik ve osteoindüktif bölgede daha fazla yeni kemik oluşumu görülmesinin, bu yeni kemik oluşumunu destekleyen osteoblast benzeri özelliklerine bağlı olabileceği düşünülmektedir. bölgede daha yaygın konak kemiği varlığı saptandı OKG + SKKG kombinasyonu ile ogmente edilmiş (Resim 7, 8). RFA sonuçları değerlendirildiğinde; primer stabilite sinüslere yerleştirilen implantların RFA değerlerinin tarafta 67,5 ± 2,8 ve OKG + SKKG kullanılan tarafta edilen ortalama RFA değerlerinin 62,12 ± 10,62 olduğu incelendiği bir çalışmada, implant cerrahisi sırasında elde ölçümlerinde ortalama değerlerin SKKG kullanılan gösterilmiştir.15 Aynı çalışmada 6 ve 12 aylık takiplerde 53,8 ± 4,7 olduğu görüldü. Sekonder stabilite RFA elde edilen ortalama RFA değerlerinin ise sırasıyla 66 ± değerlerinin ise SKKG kullanılan tarafta ortalama 75,8 7,7 ve 70 ± 5,9 olduğu bildirilmiştir. Belirtilen değerlerin, ± 3,9 ve OKG + SKKG kullanılan tarafta 64,2 ± 3,2 bu olguda elde edilen değerlerden yüksek oluşu, OKG olduğu saptandı. Hem primer hem de sekonder stabilite + SKKG kombinasyonunun farklı oranlarda kullanılmış ölçümlerinde elde edilen değerler SKKG grubunda olmasına ve çalışmada tek ve iki aşamalı tekniklerin daha yüksek bulundu. 54 sonuçlarının ortak verilmiş olmasına bağlı olabilir. Ancak her iki bölgede de zamanla RFA değerlerinde artış 7. olması, implant cerrahisi sonrası greftin rezorbe olarak yeni kemikle yer değiştirdiğini göstermektedir. Literatürde SKKG’nin tek başına kullanıldığı iki aşamalı sinüs ogmentasyonunda kret yüksekliği ya da 8. olması nedeniyle bu uygulamayla elde edilen yükseklik 9. RFA değerlerinin verildiği bir çalışmaya rastlanmamış ve RFA değerlerinin karşılaştırılması mümkün olmamıştır. Sinüs ogmentasyonunda OKG ya da SKKG 10. kullanılmış çalışmalarda greft materyallerinin rezorpsiyon hızlarının farklılık gösterdiği saptanmıştır.2,16 Hem primer hem de sekonder stabilite ölçümlerinde elde edilen 11. RFA değerlerinin OKG + SKKG grubunda daha düşük bulunması, implantasyona kadar geçen süre içerisinde bu kombinasyon içerisindeki OKG’nin SKKG’den daha hızlı rezorbe olmasına bağlı bağlanabilir. 12. Bu olgu raporundan elde edilen radyografik ve histolojik sonuçlar SKKG’nin implant cerrahisi öncesi sinüs ogmentasyonunda kullanımını desteklemekte ve 13. OKG’nin SKKG ile 1:3 oranında kullanılmasının ilave bir katkı sağlamadığını düşündürmektedir. İki aşamalı sinüs 14. ogmentasyonunda SKKG kullanımının implant stabilitesi üzerine etkilerine ve greft materyalindeki zamana bağlı yükseklik değişimlerinin değerlendirilmesine ve OKG + 15. SKKG kombinasyonunun optimum konsantrasyonunun belirlenmesine yönelik kontrollü klinik çalışmalara ihtiyaç vardır. 16. Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5. 6. Hassani A, Khojasteh A, Alikhasi M, Vaziri H. Measurement of volume changes of sinus floor augmentation covered with buccal fat pad: A case series study. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2009, 107: 369-374. Kim YK, Yun PY, Kim SG, Lim SC. Analysis of the healing process in sinus bone grafting using various grafting materials. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2009, 107: 204-211. Scarano A, Pecora G, Piatelli M, Piatelli A. Osseointegration in a sinus augmented with bovine porous bone mineral: Histologic results in an implant retrieved 4 years after insertion. A case report. J Periodontol 2004, 75: 1161-1166. Gerressen M, Hermanns-Sachweh B, Riediger D, Hilgers RD, Spiekermann H, Ghassei A. Purely cancellous vs. corticocancellous bone in sinus floor augmentation with autogenous iliac crest: A prospective clinical trial. Clin Oral Impl Res 2008, 20:109-115. Pejrone G, Lorenzetti M, Mozzati M, Valente G, Schlerano GM. Sinus floor augmentation with autogenous iliac bone block grafts: A histological and histomorphometrical report on the two step surgical technique. Int J Oral Maxillofac Surg 2002, 31: 383-388. Hallman M, Lundgren S, Sennerby S. Histological analysis of clinical biopsies taken 6 months and 3 years after maxillary sinus floor 55 augmentation with 80% bovine hydroxyapatite and 20% autogenous bone mixed with fibrin glue. Clin Oral Impl Res 2001, 2: 87-96. Hatano N, Shimizu Y, Ooya K. A clinical long term radiographic evaluation of graft height changes after maxillary sinus floor augmentation with a 2:1 autogenous bone/xenograft mixture and simultaneous placement of dental implants. Clin Oral Impl Res 2004, 15: 339-345. John HD, Wenz B. Histomorphometric analysis of natural bone mineral for maxillary sinus augmentation. Int J Oral Maxillofac Implants 2004, 19: 199-207. Marchetti C, Pieri F, Trasarti S, Corinaldesi G, Degidi M. Impact of implant surface and grafting protocol on clinical outcomes of endosseous implants. Int J Oral Maxillofac Implants 2007, 22: 399407. Tadjoedin ES, de Lange GL, Bronckers ALJJ, Lyaruu DM, Burger EH. Deproteinized cancellous bovine bone (Bio-Oss®) as bone substitute for sinus floor elevation. A retrospective, histomorphometrical study of five cases. J Clin Periodontol 2003, 30: 261-270. Schwartz Z, Goldstein M, Raviv E, Hirsch A, Ranly DM, Boyan BD. Clinical evaluation of demineralized bone allograft in a hyaluronic acid carrier for sinus lift augmentation in humans: A computed tomography and histomorphometric study. Clin Oral Implants Res 2007, 18: 204211. Meredith N, Book K, Friberg B, Jemt T, Sennerby L. Resonance frequency measurements of implant stability in vivo. A cross-sectional and longitudinal study of resonance frequency measurements on implants in the edentulous and partially dentate maxilla. Clin Oral Implants Res 1997, 8: 226-233. Karabuda C, Ozdemir O, Tosun T, Anil A, Olgac V. Histological and clinical evaluation of 3 different grafting materials for sinus lifting procedure based on 8 cases. J Periodontol 2001, 72: 1436-1442. Yıldırım M, Spiekermann H, Biesterfeld S, Edelhof D. Maxillary sinus augmentation using xenogenic bone substitute material Bio-Oss® in combination with venous blood. A histologic and histomorphometric study in humans. Clin Oral Impl Res 2000, 11: 217-229. Degidi M, Daprile G, Piatelli A, Carinci F. Evaluation of factors influencing resonance frequency analysis values, at instertion surgery, of implants placed in sinus-augmented and nongrafted sites. Clin Implant Dent Relat Res 2007, 3: 144-149. Schlegel KA, Fichtner S, Schultze-Mosgau S, Wiltfang J. Histologic findings in sinus augmentation with autogenous bone chips versus a bovine bone substitute. Int J Oral Maxillofac Implants 2003, 18: 53-58. Özet Sinüs Ogmentasyonunda Trombositten Zengin Plazma ile Sığır Kaynaklı Kemik Grefti Kombinasyonunun Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Son yıllarda, hastanın kendi kanından elde edilen ve içerdiği büyüme faktörleri nedeniyle kemik yapımını hızlandırdığı düşünülen trombositten zengin plazmanın (TZP) sinüs ogmentasyonunda kullanımı yeni bir yaklaşım olarak görülmektedir. Bu olguda, posterior maksiller atrofiye sahip bir hastada, bilateral sinüs ogmentasyonu amacıyla kullanılan TZP ile sığır kaynaklı kemik grefti (SKKG) ve SKKG ile kollajen membran (KM) kombinasyonlarının etkisinin radyografik ve histolojik olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Operasyondan 6 ay sonra radyografik analizi takiben, implantların yerleştirilmesi sırasında histolojik analiz için trefin frezi ile kemik biyopsileri alındı ve implantlar yerleştirildi. Yapılan radyografik değerlendirmelerde uygulanan her Bir Olgu Sunumu iki kombinasyonun da implant yerleştirilmesi için gerekli kemik miktarı artışını sağladığı belirlendi. Histolojik Dr. Ebru Özkan Karaca değerlendirmede ise her iki tarafta da yeni kemik Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı oluşumuna rastlandığı, ancak TZP kullanılan tarafta yeni oluşan olgun kemik miktarının daha yoğun olduğu, Yrd. Doç. Dr. Şebnem Dirikan İpçi SKKG+KM kullanılan tarafta ise daha fazla resorbe Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı olmamış greft partiküllerinin bulunduğu tespit edildi. Bu Yrd. Doç. Dr. Gökser Çakar olgu raporundan elde edilen radyografik ve histolojik Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı sonuçlar, her iki uygulamanın da sinüs ogmentasyonu ve implant cerrahisinde başarılı bir şekilde kullanılabileceğini Prof. Dr. Bahar Kuru göstermekledir. Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı Anahtar Kelimeler: Trombositten zengin plazma, Prof. Dr. Kemal Şençift Sığır kaynaklı kemik grefti, Sinüs ogmentasyonu Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı SUMMARY Prof. Dr. Ender Kazazoğlu Recently, the use of platelet rich plasma (PRP) as a Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi Protez Anablim Dalı source for growth factors in maxillary sinus augmentation Prof. Dr. Sedat Çöloğlu is a relatively new and promising technique. This case Yeditepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı report focuses on the radiographic and histologic bone formation after bilateral sinus augmentation with PRP/ Prof. Dr. Selçuk Yılmaz bovine derived xenograft (BDX) and BDX/collagen Yeditepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı membrane combinations. 8 months after suregery, bone biopsies were taken with a trephine bur from pre- Yazışma Adresi selected implant sites during implant placement for Dr. Ebru Özkan Karaca histologic analysis and implants were placed delayed. At Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 8 months, both combinations led a quantitative increase Periodontoloji Anabilim Dalı, in vertical bone height. Although newly formed bone was Bağdat Cad. No: 238, 34728 Göztepe/İstanbul/Türkiye detected in both sites, the site treated with PRP was Tel: 0 216 363 60 44 assumed to have more newly formed mature bone than Faks: 0 216 363 62 11 the contralateral side. These results suggest that both E-posta: [email protected] combinations seem to be suitable for sinus augmentation 56 S i n ü s O g m e n t a s y o n u n d a Tr o m b o s i t t e n Z e n g i n P l a z m a i l e S ı ğ ı r K a y n a k l ı K e m i k G r e f t i K o m b i n a s y o n u n u n Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bir Olgu Sunumu procedures and implant surgery. Key Words: Bovine derived xenograft, Platelet rich plasma, Sinus augmentation Giriş Dişsiz posterior maksillanın implant ile rehabilitasyonu, kalan maksiller kemiğin niceliği ve niteliğindeki sınırlamalar, sinüs pnömatizasyonu ve periodontal hastalıklara bağlı oluşan kemik yıkımları sebebiyle zorlaşmaktadır.1 İlk kez Boyne ve James2 ve daha sonra da Tatum3 tarafından tanımlanan sinüs Resim 1: Tedavi öncesi OPG görüntüsü ogmentasyonu posterior maksillada implant yerleştirilmesi için gerekli kemik yüksekliğinin elde edilmesini sağlayan bir cerrahi tekniktir.4 Bu amaca yönelik pek çok farklı teknik materyal kullanılarak ogmentasyonun başarısı arttırılmaya çalışılmıştır.5 Günümüze kadar otojen kemik greftleri, ksenogreftler, allogreftler, alloplastik materyaller ve bunların kombinasyonları değişik başarı oranları ile sinüs ogmentasyonunda kullanılmıştır.6,7,8,9 Resim 2: Ogmentasyon öncesi sağ maksiller CT görüntüsü Otojen greftler kemik iyileşmesini sahip oldukları osteogenez, osteoindüktif ve osteokondüktif özellikleri ile sağlamaları sebebiyle gold standard olarak kabul edilmektedirler.10,11 Bununla beraber ikinci bir cerrahi alanın oluşturulması, alıcı bölgeye bağlı ortaya çıkabilen komplikasyon riski, ağrı ve artan maliyet, araştırmacıları başka materyalleri kaynaklı kemik araştırmaya grefti (SKKG) yöneltmiştir. Sığır osteokondüktif ve biyouyumlu bir madde olması ve insan kemiğine Resim 3: Ogmentasyon öncesi sol maksiller CT görüntüsü benzerlik gösteren yapısı ile yeni oluşan kemiğe ideal bir yapısal destek sağlamaktadır.9,12 Materyalin osteoindüktif özelliğinin bulunmaması, araştırmacıları bu greft maddesinin büyüme faktörleri içeren biyoaktif mediyatörlerle kombine kullanımına yönlendirmiştir. Bu biyolojik mediatörlerden biri olan trombositten zengin plazma (TZP) doğal pıhtıdaki trombosit oranını arttırarak, büyüme faktörlerinin konsantre halde yara bölgesine etki etmelerini sağlamakta, yara bölgesinin Resim 4: Ogmentasyon 8 ay sonra sağ maksiller CT görüntüsü iyileşmesini ve rejenerasyonunu hızlandırmaktadır.13,14 İçerdiği trombosit kaynaklı büyüme faktörü, transforme edici büyüme faktörü, insülin benzeri büyüme faktörü gibi anjiojenik ve mitojenik büyüme faktörleri ile kemik iyileşmesine etki etmesi sebebiyle son yıllarda sinüs ogmentasyonunda kullanılmaya başlanmıştır.15 Literatürde TZP ve SKKG’nin kullanıldığı çalışmalar incelendiğinde farklı ogmentasyon teknikleri ve farklı greft materyalleri ile kombine edilen çalışmaların sonuçlarının Resim 5: Ogmentasyondan 8 ay sonra sol maksiller CT görüntüsü 57 7tepe klinik 2011-2 farklılıklar göstermesi materyallerin sorgulanmasına neden olmuştur. 15,16,17,18,19,20 etkinliğinin Bu nedenle bu olgu sunumunda posterior maksiller atrofiye sahip bir hastada, TZP ile SKKG kombinasyonu ve SKKG ile kollajen membran (KM) kombinasyonunun bilateral sinüs ogmentasyonunda kullanımının radyografik ve histolojik olarak karşılaştırılması amaçlanmıştır. Olgu sunumu Bu olgu sunumunda, Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı Kliniği’ne, posterior bölgede dişsizlik şikayeti ile başvuran, yapılan klinik Resim 6: İmplant cerrahisi sonrası OPG görüntüsü ve radyografik muayeneler (ortopantomografi-OPG) sonucunda posterior maksiller atrofi teşhisi konulan (Resim 1) 48 yaşındaki bir erkek hasta değerlendirildi. Hastadan alınan medikal anamnezde herhangi bir sistemik hastalığının bulunmadığı, tedaviyi etkileyecek bir ilaç kullanmadığı ve sigara içmediği tespit edildi. Tedavi işlemlerine başlamadan önce yapılacak tedaviler, kullanılacak materyaller ve alternatif tedavi yöntemleri hakkında gerekli ve yeterli bilgi verilerek hastanın sözlü ve yazılı onayı alındı. Başlangıç periodontal tedaviden bir ay sonra alınan bilgisayarlı tomografide (Computerized Tomography-CT) sinüs patolojisi olmadığı saptandıktan sonra, rezidüel kretler ölçülerek değerlendirildi7 (Resim 2, 3) ve iki Resim 7: TZP + SKKG uygulanan bölgeden elde edilen histolojik kesit (HE, X200) (ok:yeni kemik oluşumu) aşamalı sinüs ogmentasyonu ve implant destekli sabit protetik restorasyon planlandı. Operasyon sırasında uygulanacak TZP’nin (SmartPReP, Harvest Technologies Corp., Plymouth, MA) hazırlanması amacıyla, operasyondan yaklaşık 1 saat önce hastanın antekübital veninden 20 ml kan alındı. Alınan kan 2 ml antikoagülan solüsyonu ile karıştırıldı ve santrifüj edilerek TZP eldesi için bir dizi işlemden geçirildi. Santrifüj işlemi sonrasında, santrifüj kabının bir kısmında kırmızı ve beyaz kan hücreleri, diğer kısmında ise trombositler ve plazma ayrılmış halde elde edildi. Ucunda stopper olan özel bir enjektör yardımı ile bu kaptaki plazma çekildi ve plazmanın altında kalan yaklaşık 3 ml’lik trombosit konsantrasyonu yine ayrı bir enjektör yardımı ile alındı. Elde edilen bu Resim 8: SKKG uygulanan bölgeden elde edilen histolojik kesit (HE, X200) (ok:yeni kemik oluşumu) TZP, uygulamadan hemen önce trombositlerden büyüme faktörü salımının aktivasyonu amacıyla otolog trombin ile özel bir uygulama tabancası içinde karıştırıldı. Otolog trombin hazırlanması amacıyla, yine hastadan alınan 10 ml kan kullanıldı. Bu kan 1 ml antikoagülan solusyonu 58 S i n ü s O g m e n t a s y o n u n d a Tr o m b o s i t t e n Z e n g i n P l a z m a i l e S ı ğ ı r K a y n a k l ı K e m i k G r e f t i K o m b i n a s y o n u n u n Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bir Olgu Sunumu ile karıştırıldı ve bir dizi işlemi takiben oda sıcaklığında protetik restorasyonlar tamamlandı. eden santrifüj işlemi sonrasında 1 ml otolog trombin gerçekleşti ve bu süre boyunca hastada herhangi bir içeren 1 ml’lik enjektör tabanca şeklindeki özel bir alete CT ölçümleri değerlendirildiğinde; TZP + SKKG Operasyonlardan 45 dakika inkübasyona bırakıldı. İnkübasyonu takip sonra iyileşme sorunsuz enfeksiyon gelişimine rastlanmadı. elde edildi. TZP içeren 3 ml’lik enjektör ile otolog trombin adapte edilerek, enjeksiyon sırasında TZP ve trombinin uygulanan tarafta ogmentasyon öncesi 4,47 ± 1,32 mm olanak sağlandı. sonrası 8. ayda 11,11 ± 2,08 mm olduğu belirlendi. SKKG olarak ölçülen ortalama kret yüksekliğinin ogmentasyon ogmentasyon bölgesine aynı anda uygulanmasına + KM uygulanan tarafta ise 4,57 ± 0,81 mm olarak ölçülen Operasyon sırasında, lokal anesteziyi takiben sinüs boşluğunun lateral duvarı üzerinde oluşturulan kemik ogmentasyon öncesi değerler ogmentasyon sonrası 8. penceresi sinüs membranı perfore edilmeden çıkarılarak ayda 11,75 ± 2,58 mm olarak bulundu. Histolojik yukarı doğru eleve edildi. Sinüslerden birine TZP ve örnekler değerlendirildiğinde; her iki SKKG (Bio-Oss® ,1.0- 2.0 mm, Geistlich Pharma AG, bölgede de greft materyali kalıntıları gözlendi. Bu greft kapatıldı. Diğer sinüse ise SKKG tek başına uygulanarak olduğu görüldü. Her iki bölgede de damarlanmanın kalıntılarının konak kemiği ve fibrotik doku ile temasta İsviçre) kombinasyonu uygulanıp üzeri TZP membranı ile kemik penceresinin kapatılması için KM (Bio-Gide®, oluştuğu ve yeni kemik oluşumunda görülen osteoblast 25x25 mm, Geistlich Pharma AG, İsviçre) kullanıldı ve flepler primer olarak kapatıldı. Operasyon sonrasında hastaya, amoksisilin benzeri hücrelerin varlığı saptanırken, TZP kullanılan tarafta oluşan olgun kemik miktarının diğer bölgeye oranla daha yaygın olduğu gözlendi (Resim 7, 8). + RFA sonuçları değerlendirildiğinde; primer stabilite potasyum klavulanat kombinasyonu (1000 mg, 2x1) bir hafta, naproksen sodyum (550 mg, 2x1) üç gün ve ölçümlerinde ortalama değerlerin TZP + SKKG kullanılan 2x1) iki hafta süre ile verildi. Operasyondan 2 hafta sonra görüldü. Sekonder stabilite RFA değerlerinin ise sırasıyla klorheksidin diglukonat içeren ağız gargarası (% 0.2, tarafta 62 ve SKKG + KM kullanılan tarafta 60,5 olduğu dikişler alındı. 75,5 ve 62 olduğu saptandı. Hem primer hem de Ogmentasyon sonrası 8. ayda, implant cerrahisinden sekonder stabilite ölçümlerinde elde edilen değerler TZP grubunda daha yüksek bulundu. önce, elde edilen kret yüksekliğinin değerlendirilmesi amacıyla CT alınarak ölçümler tekrarlandı (Resim 4, 5). Tartışma Lokal anestezi altında tam kalınlık flebin kaldırılmasının ardından, implant yerleştirilecek bölgelerden trefin frez Bu olgu sunumunda, sinüs ogmentasyonu amacıyla kullanılarak, implant yapılması planlanan bölgeden kullanılan TZP + SKKG ve SKKG + KM kombinasyonlarının Toplam 6 adet; 3,5 - 4,5 mm çaplarında, 9-11 mm kombinasyonun da implant yerleştirilmesine izin verecek histolojik inceleme amacıyla kemik biyopsileri alındı. etkinliği radyografik ve histolojik olarak incelendi. Her iki miktar ve kalitede kemik oluşumunu sağladığı görüldü. boylarında vida tipi implant (Astra Tech Implant System, Astra Tech AB, Mölndali, İsveç) yerleştirildi Doğal büyüme faktörü kaynağı olan TZP, periodontal ve implantasyondan hemen sonra primer stabilitenin dokuların iyileşmesini arttırması sebebiyle son yıllarda (RFA) (Osstell Mentor, Osstell AB, Göteborg, İsveç) insanlarda kemik rejenerasyonu üzerine etkisi konusunda değerlendirilmesi için rezonans frekans yaygın olarak kullanılmaktadırlar.13,14 Ancak TZP’nin analizi21 değerleri “Implant Stability Quotient” (ISQ) skoru olarak çelişkili sonuçlar bulunmaktadır.16,17,19,22,23 Yapılan kaydedildi16 ve implantasyon bölgeleri primer olarak çalışmaların bir kısmında TZP’nin sinüs ogmentasyonunda değerlendirilmesi amacıyla tekrar OPG alındı (Resim 6). katkı sağladığı ortaya konarken kapatıldı. Operasyon sonrası implant yerleşimlerinin kemik greftleri ile kombine kullanımlarının 15,20,23,24,25 ilave , diğer bazı Kemik biyopsisi örnekleri rutin histolojik kesit çalışmalarda herhangi bir ilave katkısının olmadığı tespit ile boyandı ve ışık mikroskobunda analiz edildi. İmplant kullanılan sistem farklılıklarına28,29 ve bu sistemlerden edilmiştir.16,18,26,27 Bu farklılıkların, TZP hazırlanmasında hazırlama işlemlerini takiben hematoksilen-eozin (HE) elde edilen farklı trombosit konsantrasyonlarına bağlı cerrahisini takiben 4. ayda implant bölgeleri açılarak RFA olabileceği belirtilmiştir.30 ölçümleri tekrarlandı ve 2 ay sonra implant destekli sabit 59 7tepe klinik 2011-2 Literatür incelendiğinde, tek ve çift aşamalı sinüs çalışmaya rastlanmamış olması nedeniyle bu olgu ogmentasyonunu takiben elde edilen kemik yükseklik raporundaki RFA değerlerinin karşılaştırılması mümkün artışının linear olarak değerlendirildiği çok az sayıda olmamıştır. çalışmanın olduğu görülmektedir. Bu çalışmalardan Çalışmamızda elde edilen primer ve sekonder stabilite değerlerinin TZP + SKKG grubunda birinde OKG ve SKKG kombinasyonu 2:1 oranında daha yüksek bulunmuş olması, implantasyona kadar kullanılmış tek ve çift aşamalı teknikler beraber geçen süre içerisinde bu kombinasyon içerisindeki değerlendirilmiştir.31 Bu çalışmada OPG üzerinde ölçülen TZP’nin SKKG’nin kemik oluşum mekanizması üzerine ogmentasyon öncesi ortalama kret yüksekliğinin 3,82 etkisini desteklemesine bağlanabilir. mm, ogmentasyondan sonraki üçüncü ve altıncı aylarda Literatürde TZP + SKKG kombinasyonunun ve alınan ölçümlerin ise sırasıyla 12,22 mm ve 10,5 mm SKKG’nin tek başına kullanıldığı iki aşamalı sinüs olarak dizayn edilmiş bir başka çalışmada sinüsler TZP çalışmaya rastlanmamış olması nedeniyle bu grupta olduğu bildirilmiştir.31 Olgumuza benzer şekilde bilateral + SKKG ve SKKG kullanılarak ogmente edilmiştir. ogmentasyonunda verildiği bir Çalışmamızda elde edilen primer ve sekonder stabilite SKKG kullanılan grupta ortalama 1,8 mm ve SKKG’nın değerlerinin TZP + SKKG grubunda daha yüksek tek başına kullanıldığı grupta ise 2,2 mm olduğu, bulunmuş olması, implantasyona kadar geçen süre operasyon sonrası bu değerlerin sırasıyla 12,2 mm ve 11,6 mm olduğu bildirilmiştir. değerlerinin RFA değerlerinin karşılaştırılması mümkün olamamıştır. 20 Operasyon öncesi rezidüel kret yüksekliğinin TZP + 20 RFA içerisinde bu kombinasyon içerisindeki TZP’nin SKKG’nin Benzer materyallerin osteokondüktif etkisi üzerine yaptığı olumlu etkiden kullanıldığı olgumuzda her iki grupta elde edilen kret kaynaklanabilir. yükseklik artışı değerlerinin bu çalışmalardaki değerlere Bu olgu raporundan elde edilen radyografik ve benzer olduğu gözlendi. histolojik sonuçlar her iki kombinasyonunda implant bölgelerden elde edilen histolojik kesitlerde, uygulanan kullanımını desteklemektedir. Bu olgu raporundan elde Bu olguda TZP + SKKG ve SKKG + KM uygulanan cerrahisi öncesinde sinüs ogmentasyonunda başarı ile greft materyali ile yakın temasta yeni kemik oluşumu edilen bilgiler, iki aşamalı sinüs ogmentasyonunda TZP görüldü. Her iki grupta da rezorbe olmamış SKKG + SKKG kullanımının implant stabilitesi üzerine etkilerine partiküllerine rastlanmasına karşın, TZP + SKKG ve kombinasyonunun farklı zaman dilimlerindeki kemik uygulanan bölgelerde bu greft partiküllerinin daha az iyileşme paternlerinin gözlemlenebilmesine yönelik daha olduğu saptandı. Literatürde TZP + SKKG ile SKKG’nin fazla hasta üzerinde gerçekleştirilen kontrollü klinik tek başına karşılaştırıldığı bir çalışmada , her iki çalışmalara gereksinimi ortaya koymuştur. 20 ogmentasyon bölgesinde de yeni kemik oluşumunun gerçekleştiği belirtilmiş, ancak TZP + SKKG uygulanan Kaynaklar bölgede elde edilen kemik miktarının hacimsel olarak 1. fazla bulunmasına dikkat çekilmiştir. Literatürde SKKG’nin sinüs ogmentasyonunda tek başına kullanıldığı bir olgu 2. sunumunda SKKG partiküllerinin dokuz yıl sonrasında bile greftin tamamen rezorbe olmadığı belirtilmiştir. Bu 32 3. olgu sunumunda da ogmentasyondan sekiz ay sonra SKKG’nin tamamen rezorbe olmadığı gözlenmiştir. 4. bölgede daha fazla yeni olgun kemik oluşumu görülmesi, 5. etkisini arttırması yönünde pozitif katkı sağladığını 6. Olgumuzda, TZP + SKKG kombinasyonunun kullanıldığı bu kombinasyondaki TZP’nin SKKG’nin osteokondüktif düşündürmektedir. Literatürde TZP + SKKG kombinasyonunun ve 7. SKKG’nin tek başına kullanıldığı iki aşamalı sinüs ogmentasyonunda RFA değerlerinin verildiği bir 60 Steigmann M, Garg AK. A comparative study of bilateral sinus lifts performed with platelet-rich plasma alone versus alloplastic graft material reconstituted with blood. Implant Dent 2005, 14: 261-266. Boyne PJ, James RA. Grafting of the maxillary sinus floor with autogenous marrow and bone. J Oral Surg 1980, 38: 613-616. Tatum H. Maxillary and sinus implant reconstructions. Dent Clin North Am 1986, 30: 207-229. Guarnieri R 2002, Bovi M. Maxillary sinus augmentation using prehardened calcium sulfate: a case report. Int J Periodontics Restorative Dent 2002, 22: 503-8. Del Fabbro M, Testori T, Francetti L, Weinstein R. Systematic review of survival rates for implants placed in the grafted maxillary sinus. Int J Periodontics Restorative Dent 2004, 24: 565-577. Gapski R, Misch C, Stapleton D, Mullins S, Cobb C, Vansanthan A, Reissner M. Histological, Histomorphometric, and Radiographic Evaluation of a Sinus Augmentation With a New Bone Allograft: A Clinical Case Report. Implant Dent 2008, 17: 430-438. Schwarzt Z, Goldstein M, Raviv E, Hirsch A, Ranly DM, Boyan BD. Clinical evaluation of demineralized bone allograft in a hyaluronic acid carrier for sinus lift augmentation in humans: a computed tomography and histomorphometric study. Clin Oral Impl Res 2007, 18: 204-211. S i n ü s O g m e n t a s y o n u n d a Tr o m b o s i t t e n Z e n g i n P l a z m a i l e S ı ğ ı r K a y n a k l ı K e m i k G r e f t i K o m b i n a s y o n u n u n Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bir Olgu Sunumu 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. Valentini P, Abensur DJ. Maxillary sinus grafting with anorganic bovine bone: a clinical report of long-term results Int J Oral Maxillofac Implants 2003, 18: 556-60. Hallman M, Lundgren S, Sennerby S. Histological analysis of clinical biopsies taken 6 months and 3 years after maxillary sinus floor augmentation with 80% bovine hydroxyapatite and 20% autogenous bone mixed with fibrin glue. Clin Oral Impl Res 2001, 2: 87-96. Gerressen M, Hermanns-Sachweh B, Riediger D, Hilgers RD, Spiekermann H, Ghassei A. Purelly cancellous vs. corticocancellous bone in sinus floor augmentation with autogenous iliac crest: A propective clinial trial. Clin Oral Impl Res 2008, 20:109-115. Pejrone G, Lorenzetti M, Mozzati M, Valente G, Schlerano GM. Sinus floor augmentation with autogenous iliac bone block grafts: A histological and histomorphometrical report on the two step surgical technique. Int J Oral Maxillofac Surg 2002, 31: 383-388. Merkx MA, Maltha JC, Stoelinga PJ. Assessment of the value of anorganic bone additives in sinus floor augmentation: a review of clinical reports. Int J Oral Maxillofac Surg 2003, 32: 1-6. Marx RE. Platelet-rich plasma: evidence to support its use. J Oral Maxillofac Surg 2004, 62: 489-496. Anitua E, Andia I, Ardanza B, Nurden P, Nurden AT. Autologous platelets as asource of proteins for healing and tissue regeneration. Thromb Haemost 2004, 91:4-15. Aimetti M, Romano F, Dellavia C, De Paoli S. Sinus grafting using autogenous bone and platelet-rich plasma: histologic outcomes in humans. Int J Periodontics Restorative Dent 2008, 28: 585-591. Consolo U, Zaffe D, Bertoldi C, Ceccherelli G. Platelet-rich plasma activity on maxillary sinus floor augmentation by autologous bone. Clin Oral Implants Res 2007, 18: 252-262. Philippart P, Daubie V, Pochet R. Sinus grafting using recombinant human tissue factor, platelet-rich plasma gel, autologous bone, and anorganic bovine bone mineral xenograft: histologic analysis and case reports. Int J Oral Maxillofac Implants. 2005, 20: 274-281. Schaaf H, Streckbein P, Lendeckel S, Heidinger KS, Rehmann P, Boedeker RH, Howaldt HP. Sinus lift augmentation using autogenous bone grafts and platelet-rich plasma: radiographic results. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod, 2008;106: 673-678. Galindo-Moreno P, Avila G, Fernández-Barbero JE, Aguilar M, Sánchez-Fernández E, Cutando A, Wang HL. Evaluation of sinus floor elevation using a composite bone graft mixture. Clin Oral Implants Res 2007, 18: 376-382. Torres J, Tamimi F, Martinez PP, Alkhraisat MH, Linares R, Hernández G, Torres-Macho J, López-Cabarcos E. Effect of platelet-rich plasma on sinus lifting: a randomized-controlled clinical trial. J Clin Periodontol 2009, 36: 677-687. Meredith N, Book K, Friberg B, Jemt T, Sennerby L. Resonance frequency measurements of implant stability in vivo. A cross-sectional and longitudinal study of resonance frequency measurements on implants in the edentulous and partially dentate maxilla. Clin Oral Implants Res 1997, 8: 226–233. Witfang J, Kloss FR, Kessler P, Nkenke E, Schultze-Mosgau S, Zimmermann R, Schlegel KA. Effects of plateler-rich plasma on bone healing in combination with autogenous bone and bone substitutes in critical-size defects. An animal experiment. Clin Oral Implants Res 2004, 15: 187-193. Kassolis JD, Reynolds MA. Evaluation of the adjunctive benefits of platelet rich plasma in subantral sinus augmentation. J Craniofac Surg 2005, 16: 280-287. Kassolis JD, Rosen PS, Reynolds MA. Alveolar ridge and sinus augmentation utilizing plateler-rich plasma in combination with freezedried bone allograft: case series. J Periodontol 2000, 71: 1654- 1661. Rodriguez A, Anastassov GE, Lee H, Buchbinder D, Wettan H. Maxillary sinus augmentation with deproteinated bovine bone and platelet rich plasma with simultaneous insertion of endosseous implants. J Oral Maxillofac Surg 2003, 61: 157-163. Raghoebar GM, Schortinghuis J, Liem RS, Ruben JL, van der Wal 27. 28. 29. 30. 31. 32. 61 JE, Vissink A. Does platelet-rich plasma promote remodeling of autologous bone grafts used for augmentation of the maxillary sinus floor?. Clin Oral Implants Res 2005, 16: 349-356. Froum SJ, Wallace SS, Tarnow DP, Cho SC. Effect of platelet-rich plasma on bone growth and osseointegration in human maxillary sinus grafts: three bilateral case reports. Int J Periodontics Restorative Dent 2002, 22:45-53. Weibrich G, Kleis WK, Hafner G. Growth factor levels in the plateletrich plasma produced by 2 different methods:curasan-type PRP kit versus PCCS PRP system. Int Oral Pathol Oral Radiol Endod 1998, 85: 638-646. Weibrich G, Kleis WK, Buch R, Hitzler WE, Hafner G. The Harvest Smart PRePTM system versus the Friadent-Schütze platelet-rich plasma kit. Clin Oral Implants Res 2003, 14: 233-239. Weibrich G, Hansen T, Kleis W, Buch R, Hitzler WE. Effect of platelet concentration in platelet-rich plasma on peri-implant bone regeneration. Bone 2004, 34: 665-671. Hatano N, Shimizu Y, Ooya K. A clinical long term radiographic evaluation of graft height changes after maxillary sinus floor augmentation with a 2:1 autogenous bone/xenograft mixture and simultaneous placement of dental implants. Clin Oral Impl Res 2004, 15: 339-345. Traini T,Valentini P, Iezzi G, Piattelli A. A histologic and histomorphometric evaluation of anorganic bovine bone retrieved 9 years after a sinus augmentation procedure. J Periodontol 2007, 78: 955-961. ÖZET Üç Köklü Üst Birinci Küçük Azı Dişinin Kök Kanal Tedavisi Üst çene birinci küçük azı dişlerinin çoğunlukla iki köklü ve iki kanallı olduğu bilinmesine rağmen bazen bu dişler morfolojik olarak farklı özellikler gösterebilmektedirler. Başarılı bir endodontik tedavi yapabilmek için klinik ve radyolojik inceleme oldukça önem taşımaktadır. Bu olgu raporunda Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı’na üst sağ birinci küçük azı Olgu Sunumu dişinde ağrı ile başvuran ve radyolojik muayenede üç köklü ve üç kanallı olduğu saptanan dişe yapılan endodontik tedavi sunulmaktadır. Anahtar sözcükler: Kanal tedavisi, küçükazılar, morfoloji SUMMARY Dr. Mert Gökay Eroğlu Although it is well known that maxillary first premolars Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti A.D. most frequently have 2 roots and 2 root canals, these teeth may sometimes show morphologically different Dr. Müzeyyen Gerek properties. Clinical and radiological evaluation is Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti A.D. extremely important for a successful endodontic treatment. In this report, a case is presented in which a root canal treatment has been performed on a maxillary right first premolar of a patient who presented to the Endodontics Department of Yeditepe University, Faculty of Dentistry with pain. Radiological evaluation showed that the compromised tooth had 3 roots and 3 root canals. Keywords: morphology Root canal treatment, premolars, GİRİŞ Kök kanal tedavisi sırasında karşılaşılan zorlukların birçoğu kanalların farklı anatomik yapılar göstermesinden kaynaklanmaktadır. Kök kanal tedavisi yaparken kanalların anatomik morfolojilerini ve gözlenebilecek farklılıkları bilmek önemlidir. Normalden fazla olan kökler ve kanallar; kavitenin şekli, lokalizasyonu, kanalı şekillendirme ve temizleme yöntemi gibi tedavinin tüm aşamalarını etkilemektedir.1 Üst birinci küçük azı dişlerinde üç kök kanalı bulunma oranı %0,5 ve 6 arasında değişmektedir1-3 ve genellikle her kökte bir kanal bulunmaktadır.4 Bellizzi ve Hatwell 630 adet üst küçük azı dişinde yaptıkları çalışmada bu dişlerde 3 kanal görülme oranını %1,1 olarak bildirmiş ve hiçbir dişte üçüncü bir kök varlığı bildirmemişlerdir.2 Çalışkan ve ark.’nın Türk toplumunda sürekli dişlerin kök kanal morfolojilerini inceledikleri çalışmalarında üst birinci küçük azı dişlerinde üç ayrı köke raslanmamıştır.5 62 Ü ç K ö k l ü Ü s t B i r i n c i K ü ç ü k A z ı D i ş i n i n K ö k K a n a l Te d a v i s i Üç köklü küçük azı dişleri anatomik olarak incelendiğinde kanalların mesiobukkal, distobukkal ve palatinalde yerleştiği görülmektedir.1 Kök ve kanal morfolojisindeki farklılıkların belirlenmesinde periapikal radyografilerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi oldukça önemlidir.6 Ancak üç boyutlu olan kök kanal sistemi periapikal radyografilerde iki boyutlu olarak görülmektedir ve anatomik farklılıklar gözden kaçabilmektedir.6 Morfolojinin kesin olarak belirlenemediği durumlarda radyografik görüntüler bir büyüteç ya da x3/x5 büyütmeli göz lupu ile incelenmeli ve farklı açılardan radyografiler alınmalıdır.5-8 Sieraski ve ark. üst çene küçük azı dişlerinin radyografik görüntüleri incelendiğinde bu dişler üç köklü Resim 1. Üç köklü birinci küçük azı dişine ait teşhis radyografisi olduğunda, kökün ortasının mesiodistal genişliğinin kuronun mesiodistal genişliği kadar ya da ondan daha geniş olduğunu bildirmişlerdir.9 Bu olgu raporunda, küçük azı dişlerinin değişik morfolojiler gösterebileceği; bu nedenle radyografik ve klinik incelemenin önemli olduğu vurgulanmakta ve üç kök ve üç kanala sahip bir üst birinci küçük azı olgusu sunulmaktadır. OLGU SUNUMU 30 yaşında erkek hasta üst çene sağ bölgesinde ağrı şikayeti ile Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ne başvurdu. Hastanın tıbbi hikayesinde herhangi bir sistemik rahatsızlığının bulunmadığı saptandı. Hastadan alınan anamnezde üst sağ birinci küçük azı dişinin üzerine bastırdığında ağrı olduğu öğrenildi. Klinik muayenede Resim 2. Kök kanal tedavisi tamamlandıktan sonraki radyografik görüntü üst sağ birinci küçük azı dişinde kırık bir amalgam dolgu vardı ve dikey perküsyonda ağrı olduğu görüldü. Radyografik incelemede dişin üç köklü olduğu gözlendi TARTIŞMA (Resim 1). Dişe akut pulpitis tanısı konuldu ve kök Kök kanal tedavileri dişlerin farklı anatomik yapılar kanal tedavisi yapılmasına karar verildi. Lokal anestezi (Ultracaine DS Ampül, Aventis Pharma San. ve Ltd. Şti., gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Kanal tedavisi sırasında kaldırılarak endodontik giriş kavitesi açıldı. Mesiobukkal, kaynaklanmaktadır. Üst çene küçük azı dişlerinin görüldü. Radyografide çalışma boyu belirlenerek kanallar bulunmaktadır.4,5,10-13 Ancak üç köklü küçük azı dişlerinin İstanbul,Türkiye) yapılarak eski amalgam restorasyon karşılaşılan güçlükler de bu anatomik farklılıklardan distobukkal ve palatinal olmak üzere üç tane kanal ağzı farklı anatomik yapılarını gösteren çok sayıda çalışma K tipi (Antaeos, VDW Gmbh, München, Germany) varlığını bildiren çalışmaya az rastlanmaktadır.2,9,14-17 değişiminde kanallar %2,5 sodyum hipoklorit ile yıkandı. şeklini ve sayısını üç boyutlu olarak bilmek oldukça güçtür. (Dentsply, De Trey, Konstanz, Germany) ve gutta percha birbirine çok yakın olması sebebiyle kanallara girişte ile dolduruldu (Resim 2). olabilmesi için kanalların tam olarak temizlenmesi, Klinikte bir dişin anatomik yapısını, kök kanallarının eğelerle ve step back tekniği ile şekillendirildi. Her alet Kanallar steril paper pointlerle kurulandı ve AH Plus Üç köklü küçük azı dişlerinin bukkal kanallarının ağzının (Dentsply Maillefer) ile ve lateral kondensasyon tekniği zorluk yaşanabilmektedir. Kök kanal tedavisinin başarılı 63 7tepe klinik 2011-2 şekillendirilmesi ve hermetik olarak doldurulabilmesi gerekmektedir. 12. Pecora JD, Saquy PC, Sousa Neto MD, Woelfel JB. Root form and canal anatomy of maxillary first premolars. Braz Dent J. 1992;2:8-94. 13. Walker RT. Root form and canal anatomy of maxillary first premolars in a southern Chinese population. Endod Dent Traumatol 1987;3:130-4. 14. Barry GN, Heyman RA, Fried IL. Endodontic treatment of a threerooted maxillary first premolar. Case report. N Y State Dent J. 1975;4:75-7 15. Evans M. Combined endodontic and surgical treatment of a three rooted maxillary first premolar. Aust Endod J 2004;30:53-5. 16. Oruçoğlu H, Kont Çobankara F. Maxillary first premolar with three roots: a case report. Hacettepe Dişhekimliği Fakültesi Dergisi 2005;29:26-29. 17. Zaatar El, Al-Busairi MA, Behbahani MJ. Maxillary first premolars with three root canals: case report. Quintessence Int. 1990;21:1007-11. 1 Radyolojik inceleme ile üç kanallı üst küçük azı dişlerinin anatomik yapısını anlamak oldukça güçtür. Bu dişler tek köklü, iki köklü ve üç köklü olabilmektedirler.9 Doğru teşhis için radyografilerin çok iyi incelenmesi ve gerektiğinde farklı açılardan radyografi alınması önemlidir. Bu çalışmada teşhis radyografisine dikkatli bakıldığında dişin üç köklü olduğu görülmektedir (Resim1). Üç köklü küçük azı dişlerinin kanal tedavisinde giriş kavitesinin T şeklinde açılması önerilmektedir. Bu şekilde bukkalde sağlanabilmekte kolaylaşmaktadır. ve 9 Bu yeterli bukkal mesiodistal kanallara çalışmada kök genişlik ulaşmak kanallarının morfolojisi radyografik olarak saptanabildiği için giriş kavitesi bu esasa uygun olarak hazırlanmış ve kanalların bulunması ve şekillendirilmesinde herhangi bir sorunla karşılaşılmamıştır (Resim2). Sonuç olarak üst çene küçük azı dişlerinin değişik kök kanal şekilleri gösterebileceği unutulmamalı ve radyolojik ve klinik olarak gerekli muayene yapılmalıdır. Kanallara girişte sorun yaşanmaması için endodontik giriş kavitesi doğru açılmalıdır. KAYNAKLAR 1. Soares JA, Leonardo RT. Root canal treatment of three-rooted maxillary first and second premolars—a case report. Int Endod J. 2003 Oct;36(10):705-10. 2. Bellizzi R, Hartwell G. Radiographic evaluation of root canal anatomy of in vivo endodontically treated maxillary premolars. J Endod 1985;11:3-41. 3. Carns EJ, Skidmore AE. Configurations and deviations of root canals of maxillary premolars. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1973;36:880-6 4. Vertucci FJ, Gegauff A. Root canal morphology of the maxillary first premolar. Journal of the American Dental Assoc 1979;99:194-8 5. Çalışkan MK, Pehlivan Y, Sepetçioğlu F, Turkun M, Tuncer SS. Root canal morphology of human permanent teeth in a Turkish population. J Endod 1995;21:200-4. 6. Pineda F, Kuttler Y. Mesiodistal and buccolingual roentgenographic investigation of 7275 root canals. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1972;33:101-10. 7. Sert S, Şahinkesen G, Tunca YM, Aslanalp V, Altınova M. Türk toplumunda kadın alt ve üst çene sürekli diş kanal şekillerinin şeffaflaştırma yöntemi ile belirlenmesi. Gülhane Tıp Dergisi 2004;46:93-101. 8. Vertucci FJ. Root canal anatomy of the human permanent teeth. Oral Surg Oral med Oral Pathol 1984;58:589-99. 9. Sieraski SM, Taylor GT, Kohn RA. Identification and endodontic management of three-canalled maxillary premolars. J Endod 1985;15:29-32. 10. Kartal N, Özçelik B, Cimilli H. Root canal morphology of maxillary premolars. J Endod 1988;24:417-9 11. Loh HS. Root morphology of the maxillary first premolar in Singaporeans. Aust Dent J. 1998;43:399-402. 64 ÖZET Ön Bölge Adeziv Köprüler Diş eksikliklerinin teknolojisindeki gelişmeler, materyallerden yapılabilen giderilmesinde adeziv geleneksel tedavilere alternatif yeni tedavi seçenekleri sunmuştur. Farklı adeziv köprüler bu seçeneklerdendir. Adeziv köprülerin dişlerde minimum sert doku kaybı oluşturması, maliyet ve zaman avantajı Yrd. Doç. Dr. Haktan Yurdagüven sağlaması klinik kullanımlarını arttırmıştır. Bu makalede Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı metal-destekli porselen, fiber-destekli kompozit ve fiberdestekli porselen adeziv köprülerin klinikte kullanım alanları tartışılmıştır. Yrd. Doç. Dr. Nuray Çapa Anahtar sözcükler: Adeziv köprü, Fiber, Maryland Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı köprü. SUMMARY The developments in adhesive and fiber technologies increased the variations of new treatments beyond the conventional techniques in teeth deficiencies. The adhesive bridges produced with different materials is one of them. The advantages of adhesive bridges like removal of minimum hard tissue, cost and time increased their clinical application. In this article, clinical application area of metal-based porcelain, fiber reinforced composite and porcelain adhesive bridges are discussed. Key words: Adhesive bridge, Fiber, Maryland bridge, GİRİŞ Ön bölgeki diş kaybı, fonksiyon bozukluğuna ilave olarak estetik ve fonasyon sorunlarını da bereberinde getirir. Diş eksikliği ve estetik bozukluklarının düzeltilmesi için minimal invaziv yöntem olarak metal destekli adeziv (Maryland) köprüler uzun süredir kullanılmaktadır. Fiber teknolojisinin diş hekimliği pratiğinde kullanıma girmesi ile birlikte metal destekli adeziv küprülere alternatif fiberle güçlendirilmiş adeziv köprüler geliştirilmiştir.1,2 Adeziv köprülerde alt yapı materyelleriyle sağlanan çeşitlilik Yazışma Adresi sayesinde kullanım alanları da genişlemiştir. Yrd. Doç. Dr. Haktan Yurdagüven Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Adeziv Köprülerin Endikasyonları Diş Hastalıkları ve Tedavisi A.D Adeziv köprüler; eksik dişlerin tamamlanmasında, Bağdat Cad. No: 238 periodontal splint olarak, avülse olmuş dişleri adeziv Göztepe-İSTANBUL köprünün Tel: 0216 363 60 44 gövdesinde kullanılarak yerlerine tekrar yerleştirilmesinde, sağlık problemleri sebebiyle uzun Fax: 0216 363 62 11 süreli GSM: 0542 237 14 14 3 e-mail: [email protected] kalıcı lokal tedavi anesteziyi uygulanamayacak tolare edemeyen hastalarda, hastalarda, implant uygulanan hastalarda yükleme öncesi geçiçi restorasyonlarda3 ve ortodontik tedavi sonrasında yer 65 7tepe klinik 2011-2 tutucu olarak kullanılırlar.4,5,6,7 Metal veya fiber alt yapı desteği olan adeziv köprülerde doğru endikasyon, restorasyonun başarısında önemli rol oynar.8,9 Restore edilecek boşluğun mesafesi lokalizasyonu,10,11 (20 mm veya daha az aralık) destek olacak dişlerin kalan dokularının sağlıklı olması önemlidir. 11 Adeziv Köprülerin Kontrendikasyonları Adeziv köprünün planlaması sırasında hastanın alt- üst çene ilişkisi ve oklüzyonunun çok iyi değerlendirilmesi Resim1a: Alt sağ birinci kesici dişin periodontal sebeplerle kaybedilmesi sonucu oluşan dişsiz bölgenin görüntüsü. gerekir. Uygulandığı bölgede derin kapanışı, malokluzyonu, veya parafonksiyonu olan kişilerde bu tedavi kontraendikedir.3,8,12 Geniş diş eksiklikleri (20 mm fazla),11 oldukça geniş diestamalar, destek dişlerde büyük restorasyonlar sebebiyle yeterli diş dokusunun olmadığı olgularda kullanılması sakıncalıdır.3 Ayrıca klinik kuronu kısa olan dişlerde, arayüz bölgesinde kavite bitiş hattı dişeti sınırı altında olan olgularda da tercih edilmemelidir.6,13 Adeziv Köprülerin Avantajları Adeziv köprü uygulamasının minimal diş preperasyonu, düşük laboratuar maliyeti (indirek metod Resim1b: Laboratuar işlemi tamamlanmış Maryland köprünün görüntüsü. için), uygulama kolaylığı, klinikte seans sayısının az olması,3 periodontal problemlere bağlı kemik kaybı varlığında dişleri birbirlerine bağlayarak periodontal splint görevi yapması,5 temizlenmesinin kolaylığı,3 metal alerji riski olmaması (fiber destekli için),3 doğallık hissi vermesi,3 tamirinin kolay olması13,14 gibi avantajları mevcuttur. Adeziv Köprülerin Dezavantajları Adeziv köprülerin sınırlı yük taşıyabilmesi, titiz çalışma Resim1c: Maryland köprünün ağız içi görüntüsü. gerektirmesi,14 mekanik direnç azlığı,3 pontiklerden kırılma oranının yüksek olması, aşınması, renk değiştirmesi dezavantajlarındandır13. Adeziv köprüler kullanılan alt yapı materyallerine göre sınıflandırılır. Bunlar; 1. Metal destekli (maryland) adeziv köprüler 2. Fiber destekli adeziv köprüler 3. Tam porselen adeziv köprülerdir Metal ve porselen destekli adeziv köprüler laboratuarda hazırlanan indirek restorasyonlar iken, fiber Resim1d: Maryland köprünün dil tarafından ağız içi görüntüsü. destekli adeziv köprüler ise yapım tekniklerine göre13 66 Ön Bölge Adeziv Köprüler Resim 2a Resim 2d Resim 2b Resim 2e Resim 2a-b: Alt çene kesici dişler arasında oluşmuş olan diastemanın ağız içi ve ağız dışı görüntüsü. Resim 2d-e: Adeziv köprü ile kapatılmış diastemanın görüntüsü. - Kompozit rezinden hastaya özel yapılan dişler - Hastanın kendi doğal dişi - Porselenden hastaya özel yapılan dişlerdir 1. Metal Destekli (Maryland) Adeziv Köprüler İndirek olarak uygulanır, hekim ağız hazırlığını tamamladıktan sonra ölçü alır. Teknisyen modelde restorasyonun metal alt ve üst yapısını hazırlar. Metal alt yapının üzerine daha sıklıkla porselen uygulanır. Gövdedeki porselen istenilen estetiği sağlar ancak Resim 2c: Periodontal splint görevi de yapan adeziv köprünün lingual yüzden görüntüsü. şeffaflığı fazla olan destek dişlerden metalin yansıması sorun oluşturabilir. Ayrıca metal kısımların ağız içinde 2a. Direk fiber alt yapılı adeziv köprüler görülmesi estetik sorun oluşturabilir. Metal alerjisi riski 2b. İndirek fiber alt yapılı adeziv köprüler olarak vardır. Yetersiz bağlanma (adezyon) sorunu sıkça ayrılırlar. görülmektedir.3 Ancak hijyenin sağlanması kolaydır. Fiber destekli adeziv köprü yapımında direk veya Cilası yeterlidir. Porselen gövdede renk değişikliği indirek yöntemin her ikisinde de fiber şeritten hazırlanan görülmez ve maliyeti düşüktür.3 alt yapının üzerine gövde oluşturmak için kullanılan materyaller farklı olabilir. Bunlar; Olgu 1 - Akrilik veya porselen fabrikasyon yapay dişler (tam Periodontal sebeplere bağlı alt sağ santral dişini protez dişleri) kaybeden 58 yaşında bayan hasta (Resim 1a) kliniğimize 67 7tepe klinik 2011-2 bu sebepten oluşan estetik ve fonasyon sorunlarının tedavisi için başvurdu. Yapılan ağız içi muayenesinde periodontal tedavi sonrası dokuların sağlığına kavuştuğu, alt ön dişler de sallanmanın normal sınırlarda olduğu ve destek dişlerde çürük veya herhangi bir restorasyonun olmadığı tespit edildi. Hastaya maryland koprü yapılmasına karar verildi. Böylece geleneksel porselen köprü yapımı için gerekli olan komşu dişlerin tamamının preparasyonu bu yöntemle önlenmiş oldu. Dişlerin sadece palatinal yüzeylerinde metal alt yapının yerleşeceği bölgede preparasyon yapıldı, ölçü alındı, diş rengi seçildi ve teknisyen tarafından maryland köprü hazırlandı (Resim 1b). Hazırlanan metal destekli adeziv köprü rezin siman (Panavia F; Kuraray, Tokyo, Japan) Resim 3a: Üst çene sağ kanin diş kaybı sonucu oluşan bölgenin görüntüsü. kullanılarak simante edildi (Resim 1c-d) . 2. Fiber Destekli Adeziv Köprüler Fiber teknolojisinde ve adeziv tekniklerdeki ilerlemeler diş hekimliğinde fiber destekli adeziv koprülerin uygulanmasına imkan tanımıştır. Yüksek molekül ağırlıklı polietilen [ultrahigh moleculer weight polyethylen (UHMWP)] fiberler organik polimer yapısındadır3,13. Farklı fiber tiplerinden şerit fiber ağlar, adeziv köprülerin alt yapısı olarak kullanılabilirler. Polimerik yapıda olan bu fiberler diş yapısına adeziv tekniklerle bağlanabilirler. Fiber alt yapılar, gövde ile destek dişlerin birleşimindeki kritik stress toplanma bölgesinde kırılma direncinin ve gövdede oluşan yorgunluk direncinin arttırılmasında etkili olmuşturlar15,16. Bunun yanısıra fiber şeritler, şeffaf veya dişe yakın renkleri sayesinde estetiktirler16. Resim 3b 2a. Direk Fiber Alt Yapılı Adeziv Köprüler; Hekim tarafından, tek seansta eksik dişsizliğin giderilebildiği bir tedavidir. Sadece fiberle desteklenmiş adeziv köprülerde uygulanabilen bir yöntemdir. Laboratuar ücretinin olmaması, preperasyon süresinin kısalığı, bir seansta bitirilebilir olması ve buna bağlı olarak tedavi süresinin az olması, bu yönteminin protetik tedavilere olan üstünlüğüdür. Yapılan restorasyonların ağızda kalma sürelerinin uzunluğu ve klinik performansı bu restorasyonların tercih edilmesinde en önemli Resim 3c Resim 3b-c: Fiber Altyapılı Adeziv köprünün ağız içi görüntüsü. faktörlerden biridir. Tamiri kolaydır. Ancak ağızda çalışma süresi uzundur ve zamanla renkleşebilir.13 Olgu 2 38 yaşındaki kadın hasta, alt çene santral kesici dişleri 68 Ön Bölge Adeziv Köprüler arasında bulunan diastemanın görünüşünü ve ısırma fonksiyonunu olumsuz etkilediğini belirterek kliniğimize başvurmuştu (Resim 2a-b). Kendisine sunulan tedavi ve restorasyon seçeneklerinden en pratik ve diş dokusuna en az zarar verdiğini düşündüğü fiberle destekli adeziv köprüyü seçti. Dişlerin klinik incelemesinde mobilitenin normal sınırların üstünde olduğu tespit edilmiştir. Buna dayanarak adeziv köprünün periodontal splint (Resim 2c) görevini de yapması düşünülerek adeziv köprü alt çene sol kanin dişinde alt çene sağ kanin dişleri arasında yapılmasına karar verildi. Kanin-kanin arası alt dişlerin lingual yüzlerinde singulumun üzerinde oluklar açıldı ve fiber şerit (Everstick Perio; StickTech, Turku, Finland), Resim 4a: Hastanın uzun yıllar alt çene ön bölgede kullandığı hareketli protezin görüntüsü. adeziv sistem (Clearfil Se Bond; Kuraray, Tokyo, Japan) ve akıcı kompozit rezin yardımı ile yerleştirilerek polimerize edildi. Diastema kompozit rezin ile restore edilerek kapatıldı (Resim 2d-e). Olgunun tek seansta bitirilmesi zaman tasarrufu sağlamıştır. Laboratuar işlemleri yoktur. Maliyeti düşüktür. Ancak hekim tarafından dikkatlice yapılan işlemler teknik hassasiyet gerektirir. Olgu 3 Resim 4b: Teknisyen tarafından hazırlanan IPS Empress (Ivoclar Vivadent Liechtenstein) seramik gövde ve dil tarafında hazırlanan oluğun görüntüsü. 24 yaşında sol üst çenesindeki süt kanin dişi lüksasyon sebebiyle çekilen hastanın bu diş eksikliğinin fiber destekli adeziv köprü yapılarak giderilmesine karar veridi (Resim 3a). Ekonomik durumu iyi olmayan hastamızın talebi doğrultusunda maliyet göz önünde bulundurularak implant veya seramik köprüye alternatif olarak bu tip restorasyon seçildi. Sol üst yan kesici dişin palatinal ve sol üst birinci premolar dişin mesial ve okluzal yüzünü içerisine alan retantif kaviteler hazırlandı. Açılan bu kavitelere adeziv sistem ve akıcı kompozit rezin ile beraber fiber alt yapı yerleştirildi (Evestick C&B; Resim 4c StickTech, Turku, Finland) ve restorasyonun gövdesi kompozit rezin ile tamamlandı (Resim 3b-c). 2b. İndirekt Fiber Alt Yapılı Adeziv Köprüler: İndirekt teknik; çalışma kolaylığı sağlaması, kompozit reçinenin yüksek polimerizasyon oranına bağlı olarak dayanıklılığının artması ve bitim ile cila işlemlerinin daha iyi olması gibi avantajlara sahiptir. 13 Olgu 4 21 yaşındaki bayan hastamız alt sağ ve sol santral Resim 4d dişlerinin çekilmesiyle oluşan boşluğun kapanması için Resim 4c-d: IPS Empress (Ivoclar Vivadent Liechtenstein) seramik gövdeli fiber altyapılı adeziv köprünün tamamlanmış görüntüsü. kullandığı hareketli protezinden memnun olmadığını 69 7tepe klinik 2011-2 belirterek kliniğimize başvurdu (Resim 4a). Ayrıca destek çiğneme fonksiyonu sırasındaki stresleri direk olarak sabit protez kullanmak istedigini bildirdi. Bu boşluğun bağlanmanın zayıflamasına ve kopmalara sebep olduğu yapıştırıcı siman ile ara yüze iletmelerinin bu bölgede dişlerinde aşırı madde kaybı olmasını istemedigini ancak bildirilmektedir. 20,21 Metal destekli maryland köprülerin alt teknisyen tarafında hazırlanan IPS Empress (Ivoclar Vivadent Liechtenstein) porselen gövdeli fiber destekli yapısı olarak kullanılan materyallerden biri olan kobalt- laboratuarda işlenirken gövdenin lingual bölgesinde kadar olduğu bildirilmektedir.22 Fiber destekli adeziv krom metal alaşımında esneklik katsayısının 180 GPa adeziv köprü ile restore edilmesine karar verildi. Gövde köprü olgularında kullanılan fiber şeritlerin esneklik teknisyen tarafından bir oluk oluşturuldu. Porselen katsayılarının 27 GPa ve dentinin 18,6 GPa olduğu gövdede oluşturulan oluğun devamı destek dişlerin düşünüldüğünde, fiber destekli adeziv restorasyonların lingual tarafında hazırlandı (Resim 4b). Restorasyon dayanak dişler ile arasında oluşacak stress metal destekli destek dişlere adeziv sistemler ve kompozit rezin ile Maryland köprüye göre daha az olacaktır. Metal alt yapılı sabitlendi. Bu işlemi takiben destek dişler ve porselen adeziv köprü maliyetlerinin yüksekliği ve ön bölgede gövdede hazır olan oluğa önceden uygulanmış ve olumsuz estetik özelliklerinden dolayı daha az tercih polimerize edilmiş adeziv üzerine fiber şerit (Everstick edilmektedirler. Alt yapıda kullanılan metallerin 0.3-0.5 Perio; StickTech, Turku, Finland) akıcı kompozit rezin mm ve hatta kanin dişi bölgesinde 0.7 mm kalınlığında yardımı ile uygulanıp polimerize edildi. Hastanın doğal olması gerektiği belirtilmekte ve derin kapanışı vakalarda dişlerine uygun renk ve dokuda bir restorasyon ile bu tip restorasyonların yapılmasının imkanı olmadığı tedavisi tamamlandı (Resim 4c-d). belirtilmektedir. 20 TARTIŞMA Adeziv köprülerde pontik olarak kullanılan yapılar Adeziv köprülerin klinik başarısı dişsiz alanın boşluğun tipine, bölgesine, restorasyonun yapılma dokuların durumuna göre yapılacak planlamaya bağlıdır. Hastanın avulse olmuş ve herhangi bir sebeple çekilmiş sebebine ve dayanak dişlerin durumuna göre seçilir. genişliği ve bölgesi, oklüzyon, yaş, sert ve yumuşak kendi dişinin pontik olarak kullanılması renk, morfoloji, Uygulanacak restorasyonun altyapı ve gövde tercihinde şeffaflık, dayanak dişlere uyumu, aşınmasının diğer de bu planlamanın büyük rolü vardır. Fiber alt yapılı doğal dişlerle eşit ve ekonomik olması en büyük köprülerin seçim kriterleri Maryland adeziv köprü kriterleri ile uyum gösterir. 14 Ancak bu restorasyon tiplerinin avantajlarıdır.7 Zaman içinde doğal pontik dişin su seçiminde adezyon, estetik, bio-uyumluluk, maliyet ve kaybı ile beraber renginin opaklaşarak değişmesi en Gövde alt yapısında kullanılan cam-fiber veya çıktığı renk değişikliğine uğramayan, cilalı yüzeyi renginde olmaları, metal alt yapılı Maryland köprülere diğer restorasyonlara göre daha üstün olan porselen önemli dezavantajlarıdır.7 Özelikle estetiğin ön plana zamanda önemli rol oynar. sayesinde bakteri plağı tutunması ve renkleşmenin polietilen esaslı fiber şeritlerin ya şeffaf ya da diş pontiklerde seçeneklerden biridir. Tam seramik gövdeler göre estetik açısından büyük avantaj sağlamaktadır. 17,18 Restorasyonların estetik özellikleri ön planda hidroflorikasit ile asitlendirilerek mikromekanik retansiyon tutulduğunda porselen gövdeli fiber destekli köprülerin estetiğinin çok iyi olduğu 18 sağlanırken aynı zamanda silan uygulanarak adeziv ve metal destekli Maryland köprülerden esteğinin üstün olduğu belirtilmektedir. sistem aracılığıyla yapıştırıcı rezin simanlar ile kimyasal bağlanma sağlarlar.23 Bu sınıf adeziv köprüler indirek 17 Metal destekli adeziv koprülerde sıklıkla yetersiz bağlanma sorunu karşımıza çıkmaktadır. olarak hazırlanan en az iki seansta tamamlanabilen Yetersiz maliyeti diğer adeziv restorasyonlara göre yüksek bağlanma rezin siman-diş, rezin siman-metal arasında köprülerdir. oluşur . Metal alt yapı ile kompozit yapıştırıcı rezin Kompozit rezinin gövde olarak kullanıldığı fiber 3 siman arasında kopmaların oluştuğu bildirilmiştir. destekli adeziv direk olarak tek seansta yapılabilirler. esneklik yüzeyi oluşturmak oldukça zordur. Bunun yanında 19 Restorasyonların esneklik katsayıları ile diş dokularının katsayılarının uyumu da Ancak pontik bölgesinde gövde şeklini vermek ve cilalı restorasyonun kalıcılığı açısında önemli bir faktördür. Metal alt yapıların çiğneme kuvvetlerine maruz kalan bölgelerde aşınma esnekliklerinin az olması ve rijid yapılarından dolayı gelen dirençlerinin az olması restorasyonun uzun süreli 70 Ön Bölge Adeziv Köprüler devamlılığı açısında soru işareti yaratmaktadır. Tek seansta yapılması, ekonomik olması, alt yapı olarak 12. kullanılan fiber ağlar ile kimyasal olarak ve diş dokusuna 13. adeziv bağlanması büyük avantaj sağlar. Destek dişlerde diş hazırlığı yapılması tavsiye edilir. Özellikle destek 14. lingual veya palatinal mine yüzeylerine yapıştırılan 15. dişlerde herhangi bir kavite açılmadan direk dişlerin restorasyonlarda başarısızlık oranının yüksek olduğu bildirilmiştir.24 16. SONUÇ Adeziv köprüler hekim ve hastalara konservatif, 17. tipidir. Metal alt yapı ile yapılan ilk Maryland köprüleri, 18. köprüler takip etmiştir. Fiber destekli adeziv köprüler 19. ekonomik, pratik çözümler sunan bir restorasyon fiber teknolojisinin gelişmesi ile fiber destekli adeziv diş dokularına tutunmaları, estetik ve ucuz olmaları gibi avantajları sayesinde klinik pratiğinde tercih edilmektedir. 20. tecrübesi çok önemlidir. Hekimin materyali iyi tanıması, 21. bilmesi, uygulama metodunu doğru seçmesi, doğru 22. Bu restorasyonların yapımında hekimin bilgisi ve klinik materyalin uygulama sınırlarını ve fiziksel özelliklerini olgularda kullanması klinik başarısını belirler. 23. 24. KAYNAKLAR 1. Altieri JV, Burstone CJ, Jon Goldberg A, Patel AP. Longitudinal of fibrereinforced composite fixed partial dentures: a pilot study. J Prosthet Dent 1994;71:16-22. 2. Smith BGN. Planning and making crowns and bridges, 2nd ed. London:Martin Dunitz;1990. 3. Güner ÇA, Karacael Ö. Polietilen fiber destekli anterior adheziv köprü. (vaka raporu). GÜ Diş Hek.Fak. Derg 2007;24(3):173-177. 4. Ahistand WM, Finger WJ. Direct and indirect fiber-reinforced fixed partial dentures: Case reports. Quintessence Int 2002;33:359-365. 5. Göhring TN, Mörmann WH, Lutz F. Clinical and scanning electron microscopic evaluation of fiber-reinforced inlay fixed partial dentures: preliminary results after one year. J Prosthet Dent 1999;20:50-54. 6. Freilich MA, Niekrash CeE, Katz RV, Simonsen RJ. The effects of resin bonded and conventional fixed partial dentures on the periodontium: restoration type evaluated. J Am Dent Assoc 1990;121:265-269. 7. Yurdagüven HY, Say EC, Nurhan G. Long-term provisional anterior tooth replacement using Fiber-reinforced composite and avulsed tooth crowns as pontic. J Adhesive Dentistry 2010;12:71-75. 8. Berekally TL, Smales RJ. A retrospective clinical evaluation of resin bonded bridges inserted at the Adelaide Dental Hospital. Aus Dent J 1993;38:85-96. 9. Edelhoff D, Spierkermann H, Yıldırım M. Metal-free inlay-retained fixed partial dentures. Quintessence Int 2001;32:269-81. 10. El-Mowafy O, Rubo MH. Resin bonded fixed partial dentures-a literature review with presentation of a noval approach. Int J Prosthodont 2000;13:460-467. 11. Freilich MA, Duncan JP, Meiers JC, Goldberg AJ. Preimpregnated, fiber-reinforced prostheses. PartI. Basic rational and complete- 71 coverega and intracoronal fixed partial entures desings. Quintessence Int 1998;29:689-696. Hasson O, Bergström B. A longitudinal study of resin-bonded protheses. J Proshet Dent 1996;76:132-139. Eskimez Ş, İzgi AD. Adeziv köprüler ve klinik uygulamalar. 2008 Quintessence Yayıncılık Ltd Şti, İstanbul.p.41-56, 75-116. Gönülol N. Kalyancıoğlu E., Bulucu B. Fiberle güçlendirilmiş kompozit ile adeziv köprü uygulamaları (üç olgu sunumu). Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg. 2010;20:43-48. Meiers JC, Freilich MA. Use of prefabricated fiber-reinforced composite resin framework to provide a provisional fixed partial denture over an integrating implant: A clinical report. J Prosthet Dent 2006;95:14-18. Rosentritt M, Behr M, Leibrock A, Handel G, Friedl KH. Intra oral repair of fiber-reinforced composite fixed partial dentures. J Prosthet Dent 1998;79:393-398. Türker SB, Sener ID. Replacement of a maxillary central incisor using a polyethylene fiberreinforced composite resin fixed partial denture: A clinical report. J Prosthet Dent 2008;100:254-258. Vallittu PK. Prosthodontic treatment with a glass-reinforced resinbonded fixed partial denture: A Clinical Report. J Proshet Dent 1999;82:132-135. Pröbster B,Henrich GM,Gutenberg J. 11-year follow-up study of resinbonded fixed partial dentures. Int J Prosthodont 1997;19:259-268. Ibrahim AA, Byrne D, HusseyDL, Claffey N. Bond Strength of maxillary anterior base metal resin-bonded retainers with differnt thickness. J Prosthet Dent 1997;78:281-285. Ziada HM, Orr JF, Benninton IC. Photoelastic stres analysis in apier retainer of an anterior resin-bonded fixed partial denture. J Proshet Dent 1998;80:661-665. Philips RW. Skinner’s science of dental materials. 9th edition. Philadelphia: WB Saunders;1991. p. 373-375 Blatz MB, Sadan A, Kern M. Resin-ceramic bonding: a review of the literature. J Prosthet Dent 2003;89:268-274. van Heumen CC, van Dijken JW, Tanner J, Pikaar R, Lassila LV, Creugers NH, Vallittu PK, Kreulen CM. Five-year survival of 3-unit fiber-reinforced composite fixed partial dentures in the anterior area. Dent Mater 2009 Jun;25(6):820-827. Epub 2009 Mar 31. Özet Dental Volumetrik Tomografi İle Kondil Kırığının Değerlendirilmesi: İki Olgu Nedeniyle Dişhekimliği radyolojisinde son yıllardaki gelişmeler sonucunda kullanılmaya başlanılan dental volumetrik tomografi (DVT) ile görüntüler üç ortogonal düzlemde incelenebilmektedir. Bu makalede iki olgu nedeniyle dental volumetrik tomografinin kondil kırığı olgularındaki avantajlarını ve dişhekimliği vurgulanması amaçlanmıştır. yönünden öneminin Anahtar Kelimeler: Dental Volumetrik Tomografi, Kondil Kırığı Summary With the recent developments in maxillofacial radiology, the usage of dental volumetric tomography (DVT), which Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Fişekçioğlu provides analysis of the images in three orthogonal planes, Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Oral Diagnoz ve Radyoloji Anabilim Dalı widely spread. In this article advantages of the usage of DVT in condylar fracture patients and importance of this system in dental applications are emphasized with two Doç. Dr. Dilhan İlgüy cases of condylar fracture. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Oral Diagnoz ve Radyoloji Keywords: Dental Volumetric Tomography, Condyle Anabilim Dalı Fracture Yrd. Doç. Dr. Semanur Dölekoğlu Giriş Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Oral Diagnoz ve Radyoloji Anabilim Dalı Dişhekimliği radyolojisinde son yıllardaki gelişmeler sonucunda kullanılmaya başlanılan dental volumetrik tomografi (DVT) geleneksel, iki boyutlu radyografi sistemlerine alternatif olmuştur. DVT sistemleri, tek rotasyonda görüntü alabilme özelliği ve bilgisayarlı tomografiye (BT) göre oldukça düşük radyasyon dozu ile dişhekimlerine 3 boyutlu veri elde etme olanağı sağlamaktadır.1 DVT’de etkin radyasyon dozu ortalama 36,9-50,3 µSv’ dir.2-4 DVT’ nin en önemli avantajı aksiyal, koronal ve sagital düzlemlerde görüntü oluşturmasıdır. Aynı zamanda iki boyutlu görüntülerin koronal, sagital, oblik ve çeşitli eğimli düzlemlerde yeniden düzenlenebilmesine de izin vermektedir. Tüm Yazışma Adresi düzlemlerdeki görüntülerin tek rotasyonda elde edilmesi Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Fişekçioğlu nedeniyle tarama süreleri (10-70sn) hızlıdır.5-7 Tarama Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi süreleri hızlı olduğu için hastaların hareketlerine bağlı Oral Diagnoz ve Radyoloji Anabilim Dalı oluşabilen artefaktları azaltmıştır. Radyasyon dozunun Bağdat Caddesi No: 238 Göztepe daha az olması nedeni ile maksillofasiyal kompleks 34728 İstanbul kırıklarının pre/postoperatif incelenmesinde de tercih Tel: (0216) 363 60 44 (6424) edilmektedir.8,9 Faks: (0216) 363 62 11 Bu makalede iki olgu nedeniyle dental volumetrik E-posta: [email protected] tomografinin kondil kırığı olgularındaki avantajlarını ve [email protected] dişhekimliği yönünden önemini vurgulamak amaçlanmıştır. 72 D e n t a l Vo l u m e t r i k To m o g r a f i İ l e K o n d i l K ı r ı ğ ı n ı n D e ğ e r l e n d i r i l m e s i : İ k i o l g u n e d e n i y l e Olgu 1 21 yaşındaki erkek hasta bir gün önce yüzünün sağ bölgesine aldığı travma nedeniyle Oral Diagnoz ve Radyoloji Kliniği’ne başvurmuştur. Sistemik anamnezinde herhangi bir bulguya rastlanılmamıştır. Hastanın ağız açıklığında bir kısıtlama olmadığı belirlenmiştir. Klinik muayenede dişlerde herhangi bir kırık gözlenmemiştir. Hastanın kapanışında bir düzensizlik saptanmamıştır. Sağ kondil bölgesinin palpasyonda ağrılı olduğu belirlenmiştir. Hastadan alınan panoramik radyografide (OPTG) sağ kondil boynunda disloke kapalı kırık hattı izlenmiştir (Resim 1). Hastadan DVT alınarak aksiyal, koronal ve sagital düzlemlerde hasta Resim 2b: Sagital planda DVT görüntüsü değerlendirilmiş ve sağ kondil boynundaki kırık hattı her üç düzlemde ve 3 boyutlu rekonstriksiyonda net bir şekilde izlenmiştir (Resim 2, Resim 3). Hasta kondil kırığının tedavisi için Ağız, Diş, Çene Hastalıkları Cerrahisi Kliniği’ne yönlendirilmiştir. Resim 2c: Hastanın 3 boyutlu DVT görüntüsü Resim 1: Hastanın OPTG sinde sağ kondilde disloke kırık görüntüsü Resim 2a: Aksiyal planda DVT görünütüsü Resim 3a: Sağ ramus iç yüzeyinin 3 boyutlu DVT görüntüsü 73 7tepe klinik 2011-2 Resim 4b: Hastanın Clementisch sağ kondilde disloke kırık görüntüsü Resim3 b: Kondilin 3 boyutlu DVT görüntüsü Olgu 2 erkek Bir gün önce trafik kazası geçiren 25 yaşındaki hasta kliniğimize başvurmuştur. Sistemik anamnezinde herhangi bir bulgu olmadığı anlaşılmıştır. Resim 5a: Aksiyal planda DVT simfiz bölgesindeki kırık Hastanın ağız açıklığında kısıtlanma olduğu gözlenmiştir (< 40mm). Sağ arka bölgede açık kapanış, ön bölgede ise erken temas olduğu saptanmıştır. OPTG ve posteroanterior reverse-town (Clementisch) radyografilerinde hastanın sağ kondilinde ve simfiz bölgesinde kırıklar olduğu belirlenmiştir (Resim 4). Simfiz bölgesindeki kırık hattının 33 no’lu gömük diş boyunca olduğu tespit edilmiştir. Hastadan alınan DVT ile ileri tetkik ve değerlendirme üç ortogonal düzlemde yapılmıştır (Resim 5-7). Hasta tedavisinin yapılması için Ağız, Diş, Çene Resim 5b: Aksiyal planda DVT kondil bölgesindeki kırık Hastalıkları Cerrahisi Kliniği’ne yönlendirilmiştir. Resim 4a: Hastanın OPTG sinde sağ kondilde disloke kırık ve simfiz bölgesindeki kırık hattı görüntüsü Resim 6: Koronal planda kırık hattının 33 nolu diş boyunca oluşmasının görüntüsü 74 D e n t a l Vo l u m e t r i k To m o g r a f i İ l e K o n d i l K ı r ı ğ ı n ı n D e ğ e r l e n d i r i l m e s i : İ k i o l g u n e d e n i y l e Ancak ışının kırık hattıyla aynı düzlemde olmaması durumunda, kök kırıkları ve disloke olmayan kırıklar gözden kaçabilmektedir.1 İleri görüntüleme yöntemi olan BT uzun yıllardır tıp ve dişhekimliği radyolojisi alanında kullanılmaktadır. Maksillofasiyal kırıkların tespitinde BT altın standart olarak kabul edilmektedir.11 Bu bölgenin BT incelemelerindeki etkin radyasyon dozu cihazın özelliğine göre değişmekle beraber alt çene için 1320- 3324 µSv, üst çene için 1031-1420 µSv aralığındadır. DVT nin etkin radyasyon dozunun %98 oranına kadar düşük olabilmesi nedeniyle maksillofasiyal bölgedeki kırıkların değerlendirilmesinde avantajı olduğu çeşitli çalışmalarda belirtilmiştir.2-4,12 Resim 7a: Hastanın 3 boyutlu DVT görüntüsü DVT Dental Volumetrik Tomografi dişhekimlerine kısa sürede, submilimetre düzeyinde ve yüksek tanısal kalitede bilgi sağlamaktadır.13 DVT değerlendirilmesinin bu bölgeye hakim olan maksillofasiyal radyologlar tarafından yapılması sonucunda gözden kaçırılabilen kök kırıklarının da teşhisi konulabilmektedir.14,15 Sonuç olarak dişhekimliğindeki travma olgularında ileri görüntüleme yapılması gereken durumlarda özellikle maksillofasiyal bölge için geliştirilen DVT alınması hasta ve dişhekimi açısından daha avantajlıdır. Ancak radyografik değerlendirme yardımcı bir muayene yöntemidir. Radyasyondan korunmanın temel prensibi olan ALARA-As low as reasonably achievable-(mümkün olduğunca en az) gereği hastanın ve radyoloji çalışanının en az radyasyon dozu alması esastır. Gereksiz, tanıya katkısı olmayan radyolojik tetkikler hasta için risk oluşturmaktadır. Resim 7b: Kondilin 3 boyutlu DVT görüntüsü KAYNAKLAR 1. Tartışma ve 2. DVT genellikle maksillofasiyal bölgedeki kırıkların patolojilerin değerlendirilmesinde planlama-uygulamalarında ortodontik uygulamalarda, değerlendirilmesinde, ve kullanılmaktadır. periodontal implant Ayrıca 3. hastalıkların temporomandibular 4. eklem rahatsızlıklarında ve periapikal lezyonların tanısında ve tedavi takibinde kullanılmaktadır.2,5,10 Maksillofasiyal bölgedeki kırıkların 5. rutin 6. incelemelerinde konvansiyonel radyografi yöntemleri olan Clementisch gibi kafa grafileri ve OPTG 7. kullanılmaktadır. Bu farklı açılardan alınan iki boyutlu 8. radyografi yöntemleri ile kırıklar incelenebilmektedir. 75 White SC, Pharoah MJ. Oral Radiology: Principles and Interpretation 6th ed. Mosby Elsevier St. Louis, Missouri 2009. Scarfe WC, Farman AG, Sukovic P. Clinical applications of cone-beam computed tomography in dental practice. J Can Dent Assoc 2006, 72(1): 75-80. Cohnen M, Kemper J, Möbes O, Pawelzik J, Mödder U. Radiation dose in dental radiology. Eur Radiol 2002, 12(3): 634-7. Schulze D, Heiland M, Thurmann H, Adam G. Radiation exposure during midfacial imaging using 4- and 16-slice computed tomography, cone beam computed tomography systems and conventional radiography. Dentomaxillofac Radiol. 2004 Mar;33(2):83-6. Serdar U. Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi. Türkiye Klinikleri J Dental Sci-Special Topics 2010, 1(2): 36-43. Scarfe WC, Farman AG. What is cone-beam CT and how does it work? Dent Clin North Am 2008, 52(4): 707-30. Danforth RA, Dus I, Mah J. 3-D volume imaging for dentistry: a new dimension. J Calif Dent Assoc 2003, 31(11): 817-23. Heiland M, Schulze D, Blake F, Schmelzle R. Intraoperative imaging of zygomaticomaxillary complex fractures using a 3D C-arm system. Int J 7tepe klinik 2011-2 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. Oral Maxillofac Surg 2005, 34(4): 369-75. Heiland M, Schulze D, Rother U, Schmelzle R. Postoperative imaging of zygomaticomaxillary complex fractures using digital volume tomography. J Oral Maxillofac Surg 2004, 62(11): 1387-91. Lofthag-Hansen S, Huumonen S, Gröndahl K, Gröndahl HG. Limited cone-beam CT and intraoral radiography for the diagnosis of periapical pathology. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2007, 103(1): 114-9. Scarfe WC. Imaging of maxillofacial trauma: evolutions and amerging revolutions. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2005, 100: 75-96. Tsiklakis K, Donta C, Gavala S, Karayianni K, Kamenopolou V, Hourdakis CJ. Dose reduction in maxillofacial imaging using low dose Cone Beam CT. Eur J Radiol 2005, 56: 413-7. Kau CH, Bozic M, English J, Lee R, Bussa H, Ellis RK. Cone-beam computed tomography of the maxillofacial region--an update. Int J Med Robot. 2009 Dec;5(4):366-80. Ilguy D, Ilguy M, Fisekcioglu E, Bayirli G. Detection of jaw and root fractures using cone beam computed tomography: a case report. Dentomaxillofac Radiol 2009, 38(3): 169-73. Dölekoğlu S, Fişekçioğlu E, Ilgüy D, Ilgüy M, Bayirli G. Diagnosis of jaw and dentoalveolar fractures in a traumatized patient with cone beam computed tomography. Dent Traumatol 2010, 26(2): 200-3. 76 Özet Er:YAG Lazerin Asit veya Self-etch Adezivler ile Birlikte Uygulanmasının Mine Yüzey Morfolojisi Üzerine Olan Etkisinin İncelenmesi Bu çalışmanın amacı, Er:YAG lazer uygulamasını takiben, fosforik asit veya 2 adet iki basamaklı ve 1 adet tek basamaklı self-etch adeziv sistem uygulamasının, mine yüzeyinde meydana getirdiği morfolojik değişiklikleri, taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile incelemektir. On adet çürüksüz üçüncü büyük azı dişlerini kronları mesio-distal yönde kesilerek bukkal ve lingual olmak üzere toplam 20 adet mine yüzeyi elde edildi. Dişler mine yüzeyine uygulanacak işleme göre rastgele 1) Kontrol, 2) Fosforik asit (%37.5 H3PO4; Kerr, 3) Er:YAG lazer, 4) Er:YAG lazer+fosforik asit, 5) Clearfil SE Bond (Kuraray), 6) Er:YAG lazer+Clearfil SE Bond, 7) AdHese (Ivoclar/Vivadent), 8) Er:YAG lazer+AdHese, 9) Xeno III (Dentsply), 10) Er:YAG lazer+Xeno III deney gruplarına Doç. Dr. Esra Can ayrıldı (n=2). Lazer uygulaması yapılan gruplarda Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı mine yüzeyine ER:YAG lazer (Versa Vave) 25 Hz 255 mJ parametrelerinde uygulandı. Çalışmada kullanılan self-etch adezivler üretici firmaların talimatlarına göre Yrd. Doç. Dr. Haktan Yurdagüven uygulandıktan sonra, örnekler 20 saniye aseton, daha Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı sonra da 20 saniye etanolde, dehidratasyon işlemi için de sırasıyla %25’lik, %50’lik, %75’lik, %95’lik ve %100’lük Öğretim Görevlisi Burcu Dikici etanolde 10’ar dakika bekletildi. Hazırlanan örnekler altın Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi ile kaplandı ve taramalı elektron mikroskobunda (JSM Anabilim Dalı 6335 F; JEOL; Japan; Tübitak MAM) incelendi. Sonuç: Er:YAG lazer uygulaması self-etch adezivlerin Msc Dt. Beliz Didem Serin mine Serbest hekim yüzeyinde oluşturduğu demineralizasyon ve mikroporoziteyi arttırdı, ancak en fazla morfolojik değişiklik Er:YAG lazer+ fosforik asit ile oluştu. Prof. Dr. Mübin Soyman Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Summary The purpose of this study was to evaluate morphological changes on enamel surfaces conditioned by, Er:YAG laser together with acid or self-etching primer using scanning electron microscope. Ten noncarious third molars were sectioned in mesio-distal direction to obtain buccal and lingual enamel surfaces (n=20). Intact enamel surfaces (n=2) were conditioned either with: 1) control, 2)Phosphoric acid Yazışma adresi (37.5%H3PO4; Kerr, 3) Er:YAG laser, 4) Er:YAG laser+ Doç. Dr. Esra Can Phosphoric acid, 5) Clearfil SE Bond (Kuraray), 6) Er:YAG Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi laser+Clearfil SE Bond, 7) AdHese (Ivoclar/Vivadent), 8) Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Er:YAG laser+AdHese, 9) Xeno III (Dentsply), 10) Er:YAG Bağdat Cad. No: 238 Göztepe/İstanbul laser+Xeno III (Kerr); Tel: 0216 363 60 44 / 63 44 at the same application was performed after Er:YAG laser (Versa Wave) application E-mail: [email protected] (25Hz;255mj). Self-etching primer applied specimens 77 7tepe klinik 2011-2 were thorougly rinsed with alternate baths of acetone tamamen ortadan kaldıramamaları ve sığ mikromekanik of ethanol. Then all specimens were gold-sputter coated Er:YAG lazerler suyun absorbsiyon dalga boyu (~3.0 and ethanol and then dehydrated in ascending grades retansiyona neden olmaları gösterilmektedir 3. and observed using a scanning electron microscope µm) ile benzer dalga boyuna sahip (2.94 µm), atımlı Application of Er:YAG laser together with acid caused değişen, hidroksiapatitin OH grupları tarafından çok whereas the same effect was not achieved with all of the sürelerinde yüksek atım gücüne erişerek, diş sert modda çalışan ve atım aralığı, 50-1000 μs arasında (JSM 6335 F;JEOL). a more micromechanical retentive iyi absorbe edilen lazerlerdir4. Bu sayede kısa atım enamelsurface dokularında herhangi bir termal yan etki oluşturmadan self etching primers. işlem yapabilmektedirler. Bu nedenle, 1997 yılında FDA tarafından, diş sert dokularında çürük temizlenmesi, kavite Giriş Güncel adeziv sistemler diş sert dokularında preparasyonu ve mine ile dentinin asitlenmesi öncesi etch (etch-rinse) ve self-etch (etch-dry) olmak üzere yapılan diş yüzeyinde, kalsiyum fosfat oranının değiştiği, çalışmaların sonuçlarına göre her iki yaklaşımın da oluştuğu, mine yüzeyinde ince bir tabakanın eriyerek her iki yaklaşımda da kullanılan materyale bağlıdır . katılaşma sonucu daha sağlam bir apatit yapı oluştuğu sistem uygulanmasından önce minenin fosforik asit ile meydana gelen deşiklikler yanında, uygulama esnasında mine yüzeyinde mikroporozite artışı ile yüzey alanını yüzeyinde mikroskopik ve makroskopik düzensizlikler de de arttırarak mikromekanik bağlanmayı arttırır2. Self- değişikliklerin ER:YAG lazer ve adeziv sistemlerin birlikte bağlanmasının ilk basamağında fosforik aside nazaran ve mikrosızıntısını inceleyen çalışmalar son yıllarda sistemler uygulama basamaklarına göre iki basamaklı lazer ve farklı self-etch adezivlerin birlikte uygulanmasının one) self-etch olarak adlandırıldıkları gibi, pH derecelerine değişiklikleri inceleyen çalışmaların sayısı azdır12,13. hazırlanmasında onay almıştır5. Bu lazerler ile uygulama gerçekleştirilen uygulama yaklaşımlarına göre totaliki ana grup altında toplanmaktadır. İn vitro ve in vivo karbonat oranının düştüğü, tetrakalsiyum difosfat fazının başarılı olduğu gösterilmiştir, ancak başarı büyük oranda inorganik maddenin burada çökeldiği ve eriyip tekrar 1 sürülmektedir6,7. Minenin kimyasal yapısında Bununla birlikte mineye bağlanmada altın standart, adeziv ileri asitlenerek smear tabakasının kaldırılmasıdır. Bu işlem meydana gelen mikro-patlamalar sonucunda mine genişletirken aynı zamanda serbest yüzey enerjisini meydana gelmektedir8. Oluşan bu morfolojik ve kimyasal etch adeziv sistemlerde ise gerek mine gerekse dentin uygulanması sonucu mine ve dentine bağlanmasını daha zayıf asit içeren asidik monomerler kullanılır. Bu araştırıcıların ilgi odağı olmuştur9,10,8,11. Ancak literatürde (two-step) self-etch veya tek basamaklı (one-step;all-in- mine göre de, çok hafif (ultra-mild; pH>2.5), hafif (mild; pH≈2), Bu nedenle bu çalışmada, Er:YAG lazer uygulamasını (strong;pH≤1) olmak üzere de gruplandırılırlar . Ancak 2 adet iki basamaklı ve 1 adet tek basamaklı self-etch sahip self-etch adezivlerin mine bağlanması yetersizdir getirdiği yüzeyinde meydana getirdiği ultramorfolojik takiben, fosforik asit veya farklı pH derecesine sahip orta şiddette (intermediately strong ;pH= 1-2) ve kuvvetli 1 kuvvetli self-etch adezivler dışındaki diğer pH derecesine adeziv sistem uygulanmasının mine yüzeyinde meydana bunun nedeni olarak mine yüzeyindeki smear tabakasını mikroskobu (SEM) ile incelenmesi amaçlanmıştır. morfolojik değişikliklerin taramalı Tablo 1: Çalışmada kullanılan materyeller, içerikleri ve üretici firmaları. Materyal Clearfil SE Bond İçerik Primer: MDP, HEMA, Dimetakrilat, monomer, su, Fotoinisiyatör Üretici Firma Kuraray AdHese Primer: Fosfonik asit akrilat, Bis-akrilamil, su, Fotoinisiyatör Xeno III Likit A: HEMA, su Etanol, BHT (2,6-Di-tert-butil-p-hidroksi toluen), Nanodoldurucular Likit B: Pyro-EMA, PEM-F, UDMA, BHT (2,6-Di-tert-butil-p-hidroksi toluen), Kamforokinon, EPD (p-Dimetilamino etilbenzonat) Dentsply % 37.5 fosforik asit Ultradent Asit 78 Ivoclar/Vivadent elektron E r : YA G L a z e r i n A s i t v e y a S e l f - e t c h A d e z i v l e r i l e B i r l i k t e U y g u l a n m a s ı n ı n Mine Yüzey Morfolojisi Üzerine Olan Etkisinin İncelenmesi GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmada kullanılan materyaller Tablo 1 de gösterilmektedir. Çalışmada 10 adet çekimden sonra +4oC’de timol kristali içeren distile suda bekletilen, apeksifikasyonu tamamlanmış çürüksüz üçüncü büyük azı dişi kullanıldı. Dişlerin kökleri düşük devirli elmas disk (Isomet; Buehler Ltd) ile su soğutması altında mine sement sınırından kesildi. Daha sonra dişler mesio-distal yönde tekrar kesilerek bukkal ve lingual olmak üzere toplam 20 adet mine yüzeyi elde edildi. Dişler mine yüzeyine uygulanacak işleme göre rastgele olarak 1) Kontrol, 2) Fosforik asit (%37.5 H3PO4; Kerr), 3) Er:YAG lazer (Versa Vave), 4) Er:YAG lazer+fosforik asit, 5) Clearfil SE Bond (Kuraray), 6) Er:YAG lazer+Clearfil Resim 1: Kontrol grubu mine örneğinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). SE Bond, 7) AdHese (Ivoclar Vivadent), 8) Er:YAG lazer+AdHese, 9)Xeno III (Dentsply) ve 10) Er:YAG lazer+Xeno III deney gruplarına ayrıldı (n=2). Lazer uygulaması yapılan gruplarda mine yüzeyine ER:YAG lazer 25 Hz ve 255 mJ non-kontakt (0,9 mm), 200 μs olarak uygulandı. Kontrol grubunda mine yüzeyine hiçbir işlem yapılmadı, fosforik asit grubunda mine yüzeyi 30 saniye asitlendi, daha sonra 30 saniye hava su spreyi ile yıkanarak kurutuldu. Clearfil SE Bond’un primeri üretici firmanın talimatları doğrultusunda mine yüzeyine 20 saniye uygulandı ve kurutuldu. AdHese’nin primeri mine yüzeyine 30 saniye uygulandı ve kurutuldu. Xeno III’ün Likit A ve B’sinden 1’er damla plastik bir godede 5 saniye karıştırıldı, mine yüzeyine 20 saniye uygulandı ve 2 saniye kurutuldu. Çalışmada self-etch adezivlerin mine Resim 2: %37.5’lik fosforik asit uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). yüzeyine morfolojik olarak asitleme etkisinin saptanması hedeflendiğinden, iki basamaklı self-etch adezivler, Clearfil SE Bond ve AdHese gruplarında, self-etching primer uygulaması sonrasında mine yüzeylerine bonding uygulanmadı. Örneklerin taramalı elektron mikroskobunda incelenebilmesi için öncelikle mine yüzeyindeki selfetching primer yapıları uzaklaştırıldı. Bu işlem için örnekler 20 saniye aseton, daha sonra da 20 saniye etanolde bekletildi. Bu aşamadan sonra örnekler dehidratasyon işlemi için sırasıyla %25’lik, %50‘lik, %75’lik, %95’lik ve %100’lük etanolde 10’ar dakika bekletildi. Kurulanan örnekler altın ile kaplandı ve taramalı elektron mikroskobunda (JSM 6335 F; JEOL; Tübitak MAM) 2000 büyütmede incelendi. Resim 3: Er:YAG lazer uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). 79 7tepe klinik 2011-2 Bulgular Örneklerin 2000 büyütmede elde edilen SEM görüntülerinin analizlerine göre: Kontrol grubu örneklerinde mine yüzeyinin pürüzsüz ve yüzey bütünlüğünün bozulmadığı saptandı (Resim 1). Fosforik asit grubunda mine prizmalarının merkezinden başlayan demineralizasyon ve yüzeyde homojen mikroporozite artışı gözlemlendi (Resim 2). Er:YAG lazer grubunda minede mikroporozite artışı ve bazı alanlarda mine prizmalarının çeperlerinde belirginleşme saptandı. Yüzeyde vitrifikasyon ve erime görüntüsü tespit edilmedi, ancak mikroçatlaklar gözlemlendi (Resim 3). Er:YAG lazer+ %37.5’lik fosforik asit grubunda, sadece Er:YAG lazer uygulamasına göre mikroporozitelerin Resim 6: Er:YAG lazer+ Clearfil SE Bond uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). ve demineralizasyonun daha belirgin olduğu, bununla Resim 7: AdHese uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). Resim 4: Er:YAG lazer+%37.5’lik fosforik asit uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). Resim 8: Er:YAG lazer+AdHese uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). Resim 5: Clearfil SE Bond uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). 80 E r : YA G L a z e r i n A s i t v e y a S e l f - e t c h A d e z i v l e r i l e B i r l i k t e U y g u l a n m a s ı n ı n Mine Yüzey Morfolojisi Üzerine Olan Etkisinin İncelenmesi kopmalara bağlı boşluklar tespit edildi (Resim 8). Bu değişimlerin Er:YAG lazer+%37.5’lik H3PO4 grubuna (Resim 4) göre daha az, ancak Er:YAG lazer+Clearfil SE Bond (Resim 6) ve Er:YAG lazer+Xeno III (Resim 10) gruplarına göre daha fazla olduğu gözlemlendi. Xeno III grubunun (Resim 9) SEM incelemelerinde minenin yüzey bütünlüğünün bozulmadığı, ancak birkaç mine prizmasının çeperinde yüzeyel belirginleşme olduğu saptandı. Er:YAG lazer+Xeno III grubunda mine yüzeyinde homojen mikroporozite artışı ile birlikte mine prizmalarının çeperlerinde belirginleşme gözlemlendi (Resim 10). Tartışma Resim 9: Xeno III uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). Er:YAG lazer diş sert dokularında termomekanik olarak etki gösterir. Öncelikle uygulandığı dokudaki su moleküllerini ve diğer hidrate organik yapıları buharlaştırır, oluşan basınç küçük patlamalar oluşturarak erime noktasına ulaşmadan önce inorganik yapıda kırılmalara ve parçalanmalara neden olur. Isı artışı hidroksiapatitte erime meydana getirirken, minede stres oluşumu sonucunda çatlak oluşur14. Su tarafından yüksek oranda absorbe edilen Er:YAG lazerlerin diş sert dokularındaki absorbsiyon derinliği 3-10µm arasındadır15. Minede kavite preparasyonu için önerilen güç su içeriği daha az olduğundan dentindekinden fazladır ve 4-8 Watt arasındadır. Bu parametrelerde yapılan preperasyon sonrası minede tebeşirimsi bir görüntü meydana gelmektedir16. Ancak mine yüzeyinde oluşan Resim 10: Er:YAG lazer+ Xeno III uygulanmış mine yüzeyinin SEM görüntüsü (X 2000 büyütme). morfolojik değişiklikler kullanılan lazer parametreleri ve birlikte yapıda derin çatlak ve kopmaların oluştuğu su soğutması ile yakın ilişkilidir17. bazı yüzeyde kavite preperasyonunu taklit edecek parametrelerde bütünlüğünün bozulmadığı tespit edildi (Resim 5). ve sonrasında uygulanan fosforik asit ve farklı pH prizmalarının çeperlerinin belirginleştiği, mikroçatlakların basamaklı self-etch adezivin mine yüzey morfolojisinde Bu çalışmada Er:YAG lazer ile mine yüzeyinde saptandı (Resim 4). Clearfil SE Bond grubunda, mine prizmalarının belirginleştiği, çatlakların oluştuğu ancak genel olarak mine yüzeyinin (255mJ/25 Hz=5,6 Watt; non-kontakt; 200 μs) çalışılmış Er:YAG lazer+Clearfil SE Bond grubunda (Resim 6), mine derecelerine sahip iki adet iki basamaklı ve 1 adet tek oluştuğu ve sadece Clearfil SE Bond uygulanan gruba meydana getirdiği değişiklikler SEM ile incelenmiştir. AdHese grubunda homojen olarak mine prizmalarının sürmüş ve apeksogenezisi tamamlanmış çürüksüz 3. (Resim 7). Bu değişimlerin Clearfil SE Bond ve Xeno III mine örnekleri üzerinde herhangi bir işlem yapılmamış asit grubuna (Resim 2) göre daha sığ olduğu saptandı. yüzeyini taklit etmesi hedeflenmiştir. SEM analizlerine merkezinden demineralizasyon ile mikroçatlaklar ve yüzeydeki ince aprizmatik mine tabakası (Resim 1), hafif Çalışmada (Resim 5) oranla demineralizasyonun arttığı belirlendi. standardizasyonun sağlanması için çeperinden başlayan demineralizasyon gözlemlendi büyük azı dişleri kullanılmıştır. Bukkal ve lingual-palatinal gruplarına göre (Resim 6) daha belirgin, ancak fosforik ve bu durumun klinikte preparasyon yapılmamış mine Er:YAG lazer+AdHese grubunda, mine prizmalarının göre, prepare edilmemiş mine yüzeyi, bir diğer değişle 81 7tepe klinik 2011-2 self-etch adeziv (pH= 1.9) Clearfil SE Bond’un primerinin18 beklenen sonuçtur (Resim 2). Bununla birlikte pH’ı fosforik görevi görmüştür (Resim 5). Orta şiddetteki self-etch aside göre daha az demineralizasyona neden olması yüzeyi demineralize etmesini engelleyici bir bariyer aside yakın kuvvetli self-etch Xeno III‘ün (Resim 9) fosforik adeziv (pH=1.5) AdHese’nin primeri19 ise mine yüzeyinde ilginçtir. Minenin fosforik asit uygulaması sonrası hava- fosforik asitten az, zayıf self-etch Clearfil SE Bond’dan su spreyi ile asitleme süresi kadar yıkanması ile yüzeyde daha fazla demineralizasyon meydana getirmiştir (Resim çözünen kalsiyum-fosfatın uzaklaştırılması, bunun yanı 6). İki self-etch adezivin mine yüzeyinde oluşturduğu sıra Xeno III’ün yıkanmayan bir sistem olması bu sonucun morfolojik farklılıklar, pH dereceleri arasındaki fark nedeni olabilir. Buna ilave olarak, Clearfil SE Bond ve ile uyumludur ve fosforik asit uygulanmış mine ile AdHese iki basamaklı self-etch adezivlerdir ve ilk uygulama karşılaştırıldığında demineralizasyon derecesinin daha basamakları asidik ve/veya fonksiyonel monomer içeren az olduğu gözlemlenmektedir (Resim 2). Bununla birlikte primer ikinci basamakları ise hidrofobik bonding içeren Er:YAG lazer+ Clearfil SE Bond (Resim 6), uygulaması adeziv uygulamasıdır. Tek basamaklı self-etch Xeno III’ün yapısında ise primer ve bonding bir arada bulunur21. sonucu mine prizmalarının çeperleri belirginleşmiş ve mikroçatlaklar oluşmuş, sadece Clearfil SE Bond Çalışmada self-etch adezivlerin minede demineralizasyon yüzey morflojisi oluşmuştur. Er:YAG lazer+AdHese ve AdHese’nin sadece asidik olan komponentleri yani etkisinin saptanması amaçlandığından, Clearfil SE Bond uygulaması ile kıyaslandığında daha mikroretantif bir primer basamakları uygulanmış, Xeno III’de ise primer ve grubunda mine prizmalarının merkezden demineralize bonding basamakları bir arada olduğundan tek basamak olduğu, interprizmatik alanların ise daha az etkilendiği saptanmıştır (Resim 7). SEM analizlerinde, şeklinde uygulama yapılmıştır. Bu mine yüzeyinde bir pH yandan demineralizasyon gerçekleşirken diğer yandan derecesi 0.7-1 arasında olan %37’lik fosforik asidin20 mine prizmalarının merkezinden başlayan düzenli bir demineralize alana bondingin penetre olması anlamına demineralizasyon meydana getirdiği (Resim 2), pH’ı 1‘den az olan kuvvetli self-etch Xeno III’ün 21 gelmektedir. Dolayısıyla diğer self-etch adezivlerde (Resim 9) atlanan bonding basamağı, Xeno III’de materyalin ise fosforik aside, zayıf self-etch Clearfil SE Bond ve orta tek dereceli self-etch AdHese’e kıyasla mine yüzeyinde çok Bu aşamada Xeno III uygulanan mine yüzeyinden rezin grupta (Resim 10), sadece Xeno III (Resim 9) ve sadece komponentin diğer self-etch adezivlere kıyasla yeterince uygulanan gruplara göre daha fazla uzaklaştırılamamış olmasına yol açmış olabilir. Belirtilen demineralizasyon meydana gelmiştir. Er:YAG lazer+selfbir arada kullanılması, Mine uygulama sonrasında aseton ve etanolde bekletilmektedir. görülmektedir. Er:YAG lazer+Xeno III’ün uygulandığı adezivlerin atlanamamıştır. yüzeyinden uzaklaştırılması gerekir, bu işlem için örnekler prizmasının çeperinde belirginleşmeye neden olduğu etch olmasından yüzeyindeki SEM incelemesi için rezin komponentin mine az demineralizasyon oluşturduğu, sadece bir kaç mine lazer (Resim 3) komponentli bu nedenlerden dolayı kuvvetli self-etch adezivin mine self-etch yüzey morfolojisinde fosforik asit, zayıf ve orta şiddetteki adezivlerin tek başlarına uygulanmalarına göre mine self-etch adezivlere göre daha az demineralizasyon prizmalarındaki demineralizasyonu belirginleştirmiştir. Bu görüntüsüne neden olduğunu düşünmekteyiz. sonucun lazer ile aprizmatik minenin kaldırılması sonucu Gerek in vivo, gerekse in vitro çalışmalarda hem self-etch adezivlerin yapısındaki asidik monomerlerin etch-rinse hem de self-etch adeziv sistemlerin mineye düşünülmektedir. Lazer sonrası uygulanan self-etch ile asitlenmesinden sonra elde edildiği gösterilmiştir22. yüzeyi daha iyi demineralize etmesi nedeniyle olduğu etkin ve uzun süreli bağlanmasının minenin fosforik asit Self-etch adezivlerin kullanıldığı durumlarda minenin adezivlerden mine yüzeyinde en fazla demineralizasyon selektif olarak öncelikle fosforik asit ile asitlenmesi, daha ve mikroporozite artışına neden olan sistem AdHese’dir. sonra dentine self-etching primer ve bunu takiben mine Lazer+self-etch adeziv uygulanan gruplar, sadece lazer ve dentine bonding uygulaması önerilmektedir 23,24,25. Tek uygulaması ile karşılaştırıldığında, Xeno III ve AdHese uygulamalarının demineralizasyon artışına neden olduğu basamaklı self-etch adezivlerde dahi, minenin ilk aşama Mine yüzeyinde en belirgin ve düzenli demineralizasyon Fosforik asit minede mikroretantif bir yüzey oluştururken olarak asitlenmesi bağlanma değerlerini arttırmaktadır. gözükmektedir . aynı zamanda rezin infiltrasyonu için bir yol teşkil ve mikroporozite artışının fosforik asit ile elde edilmesi 82 E r : YA G L a z e r i n A s i t v e y a S e l f - e t c h A d e z i v l e r i l e B i r l i k t e U y g u l a n m a s ı n ı n Mine Yüzey Morfolojisi Üzerine Olan Etkisinin İncelenmesi etmektedir26,27. Er:YAG lazer hem aprizmatik mineyi hem bu nedenle de aynı adeziv sistemin kullanıldığı farklı de smear tabakasını ortadan kaldırdığı için , minenin çalışmaların birbirleri ile çelişen sonuçlar vermesine 28 lazer uygulaması sonrasında asit ile pürüzlendirilmesinin gerekmediği düşüncesinden yola çıkılarak yapılan çeşitli asit uygulamasına alternatif olamadığını göstermiştir . sağlayacaktır. Sonuçlar mine yüzey morfolojisine etkisinin değerlendirilmesi açısından referans olarak kullanılmıştır. Er:YAG lazer ve self adezivlerin bir arada kullanılması, Er:YAG lazerin farklı parametreler (2,4,6,8Watt) ile self-etch su soğutması veya su kullanılmadan mine yüzeyinde göre uygulanmasının SEM ile incelenmesinde, yalnızca 8Watt su kullanmadan yapılan uygulamalarda ise özellikle KAYNAKLAR yüksek enerji seviyelerinde mine prizmalarının orjinal 1. yapısının bozulduğu ve net olarak mine prizmalarının görülemediği saptanmıştır12. Bu çalışmada Er:YAG lazer, su soğutması altında 5,6Watt (225 mJ/25 Hz) enerji düzeyinde uygulanmış ve uygulama sonrası minenin 2. aprizmatik yapısı ortadan kalkmış ve mine prizmalarının bununla 3. 3). Yüzeyde vitrifikasyon ve ablasyon görüntüsü tespit 4. preparasyonu ve pürüzlendirme etkilerinin araştırıldığı 5. birlikte mikro çatlaklar da meydana gelmiştir (Resim edilmemiştir. Bu sonuç, Er:YAG lazerlerin minede kavite SEM çalışmalarında elde mine yüzeyinde erime veya 6. yanmaya rastlanmadığı ile ilgili bulgular ile paralellik göstermektedir13,29. Ancak bazı çalışmalarda sagital kesit görüntülerinde mikro çatlakların sadece yüzeyde 7. süresi uzadıkça çatlakların azaldığı gösterilmiştir10,30,31. 8. olamadığı durumlarda minede koheziv kırıklar meydana 9. değil, aynı zamanda yüzey altında da izlendiği ve atım Rezinin meydana gelen bu çatlakların tamamına penetre gelebilmektedir32. Bu çalışmada da lazer uygulanan bütün gruplarda mikro çatlaklara rastlanması, kullanılan 10. adeziv sistemlerin bu çatlakların tamamına penetre olup olamayacağı konusunda tereddüt yaratmaktadır. Bu 11. nedenle, Er:YAG lazer ile kavite preperasyonundan sonra uygulanan adeziv sistem-mine arasındaki bağlanmada, kullanılan adeziv sistem kadar lazerin 12. uygulama parametrelerinin de çok önemli olduğu unutulmamalıdır. Er:YAG lazer ile kavite preparasyonunda altın standart olarak adlandırılabilecek parametrelerin tek prizmalarında başlarına uygulamalarına demineralizasyonu daha Er:YAG lazer+ fosforik asit ile oluştu. etkisi görüldüğü ve mine prizmalarının belirginleştiği, ancak adezivlerin mine belirginleştirdi. Ancak en fazla morfolojik değişiklik (400 mJ/2Hz) enerji seviyesinde minede hafif bir erime belirginleşmiş, operasyon adeziv sistem açısından daha net değerlendirilebilmesini uygulaması, lazer+ farklı self-etch adeziv uygulamalarının çeperleri lazerle dokusu arasındaki mikromekanik tutunmanın kullanılan Bu nedenle bu çalışmada Er:YAG lazer+fosforik asit özellikle Gelecekte parametrelerinin standardize edilmesi, lazer ve diş sert bağlanma çalışmaları lazer uygulamasının geleneksel 8,9,10 olmaktadır17. neden 13. olmaması, 14. araştırıcıların farklı parametreler kullanmalarına ve 83 Van Meerbeek B, Inoue S, Perdigao J, Lambrechts P,Vanherle G. Enamel and dentin adhesion. In: Summitt JB, Robbins JW, Schwartz RS, editors. Fundamentals of operative dentistry—a contemporary approach. 2nd ed. Carol Stream: Quintessence Publishing; 2001; p. 178–235. Perdigao J. New developments in dental adhesion. Dent Clinc of North Am 2007;51:333-57. Pashley DH, Tay FR. Aggressiveness of contemporary self-etching adhesives. Part II. Etching effects on unground enamel. Dental Materials 2001;17:430-44. Keller U., Hibst R. Experimental studies of the application of the ER:YAG laser on dental hard substances:II.Light microscopic and SEM investigations. Laser Surg Med 1989;9:345-51. Van AG. Erbium lasers in dentistry. Dent Clinc of North Am 2004; 48 (4):1017-59. Delbem AC, Cury JA, Nakassima CK, Gouveia VG, Theodoro LH. Effect of Er:YAG laser on CaF2 formation and its anticariogenic action on human enamel: An in vitro study, J Clin Laser Med Surg 2003; 21(4):197-201. Nammour S, Demortier G, Florio P, Delhaye Y, Preaux JJ, Morciaux Y, Povell L. Increase of enamel fluoride retention by low fluence argon laser in vivo. Lasers Surg Med 2003;33(4):260-3. Martinez-Insua A, Dominguez LS, Rivera FG and Santan-Penin UA. Difference in bonding to acid-etched or Er:YAG laser treated enamel and dentin surfaces. J Prosthet Dent 2000;84:280-8. De Munck J, Van Meerbeek B, Yudhira R, Lambrechts P, Vanherle G. Microtensile bond strength of two adhesives to Er:YAG lased vs. burcut enamel and dentin. Eur J Oral Sci 2002; 110:322-9. Dunn WJ, Davis JT, Bush AC. Shear bond strength and SEM evaluation of composite bonded to Er:YAG laser-prepared dentin and enamel. Dent Mater 2005;21 (7): 616-4. Delfino CS, Sauza-Zaroni WC, Corona SAM, Pecora JD, Palma-Dibb RG. Effect on Er:YAG laser energy on the morphology of enamel/ adhesive system interface. Applied Sur Sci 2006;252:8476-81. Hossain M, Nakamura Y, Yamada Y, Kimura Y, Nakamura G, Matsumoto K.. Ablation depths and morphological changes in human enamel and dentin after Er:YAG laser irradiation with or without water mist. J Clin Laser Med Surg ;199917(3):105-9. Olivi G, Genovese MD. Effect of Er:YAG parameters on enamel: SEM observations. J Oral Laser Applic 2007; 7:27-35. Li ZZ, Code JE, Van de Merwe WP. Er:YAG laser ablation of enamel and dentin of human teeth: determination of ablation rates at various 7tepe klinik 2011-2 fluences and pulse repetition rates. Lasers Surg Med 1992;12:625–30. 15. Walsh LJ. The current status of laser aplication in dentistry. Austral Dent J 2003;48:146-55. 16. Hibst R. Lasers for Caries Removal and Cavity Preparation:State of the Art and Future Directions. J Oral Laser Applic 2002; 2:203-12. 17. De Moor RJG, Delme KIM. Laser-assisted cavity preparation and adhesion to Erbium-lased tooth structure: Part 2. Present-day adhesion to Erbium-lased tooth structure in permanent teeth. J Adhes Dent 2010;12:91-102. 18. Clearfil SE Bond Technical Profile Kuraray Co. Osaka, Japan. 19. Adhese Technical profile. Ivoclar Vivadent AG Bendererstr. Liechtenstein. 20. Phosphoric acid Technical Profile Ultradent Co South Jordan, UT. USA. 21. Xeno III technical profile Dentsply De-Trey Konstanz Germany, 22. Pashley DH, Tay FR, Breschi L, Tjäderhane L, Carvalho RM, Carrilho M, Tezvergil-Mutluay A. State of the art etch-rinse adhesives. Dent Mater 2011; 27: 1-16. 23. Ermiş RB, Temel UB, Çelik EU, Kam O. Clinical performance of a two-step self-etch adhesive with additional enamel etching in Class III cavities. Oper Dent 2010; 35:147-55. 24. Özel E, Say EC, Yurdagüven H, Soyman M. One-year clinical evulation of two-step self-etch adhesive with and without additional enamel etching technigue. Australian Dental Journal 2010;55:156-161. 25. Peumans M, De Munck J, Van Landuyt KL, Poitevin A, Lambrechts P, Van Meerbeek B. Eight-year clinical evaluation of a two-step selfetch adhesive with and without selective enamel etching. Dent Mater 2010;26:1176-84. 26. Van Meerbeek B, Inokoshi S, Braem M, Lambrechts P, Vanherle G. Morphological aspects of resin–dentin interdiffusion zone with different dentin adhesive systems, J Dent Res 1992; 71: 1530–40. 27. Van Meerbeek B, Vargas M, Inoue S, Yoshida Y, Peumans M, Lambrechts P, Vanherle G. Adhesives and cements to promote preservation dentistry, Oper. Dent. 2001; 6: 119–44. 28. Keller U, Hibst R. Experimental studies of the application of the Er:YAG laser on dental hard substances: II. Light microscopic and SEM investigations. Laser Surg Med. 1989;9(4):345-51. 29. Goldman L, Gray JA, Goldman J, Goldman B, Meyer R. Effect of laser beam impacts on teeth. J Am Dent Assoc 1965;70: 601-6. 30. Matsumoto K. Laser Treatment of Hard Tissue Lesions. J Oral Laser Applic 2004;4: 235-48. 31. Otsuki M, Eguro T, Maeda T,Tanaka H. Comparison of the bond strength of composite resin to Er:YAG laser irradiated human enamel pre-treated with various methods in vitro. Lasers Surg Med 2002; 30(5): 351-59. 32. William JD, John TD, Anneke CB. Shear bond strength and SEM evaluation of composite bonded to Er:YAG laser-prepared dentin and enamel Dental Materials 2005;21:616–24. 84 haberler... O r t o d o n t i k Te d a v i S ı r a s ı n d a D e m i n e r a l i z a s y o n u n Ö n l e n m e s i Mezuniyet ve Kep Giyme Töreni üyelerinin oldukları ve artık velilerinin meslektaş ellerinden aldılar. Dekanımız Prof. Dr. Türker SANDALLI’nın derece ile mezun olan üç kız öğrencimize başarı plaketlerini vermesinin ardından dönem birincisi Dt. Merve ALTAY yaptığı konuşma ile duygularını izleyenlerle paylaştı. Ayrıca Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde yüksek lisans 2010-2011 yılı eğitim öğretim yılı 07 Temmuz 2011 tarihinde gereçekleştirilen giyme töreni geleneksel ile kep tamamlandı. Müzisyen Tuluyhan Uğurlu’nun renkli ve başlayan coşkulu ve Diş konseri ile Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türker SANDALLI, Yeditepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nurcan BAÇ eğitimlerini tamamlayan öğrenciler dönem İDO Başkanı Dt. Mustafa Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı ile devam eden törende, mezun olan aldılar. Mezunların beyaz önlükleri ile Öğretim Üyeleri ve öğrencilerin havaya fırlatılması ile coşkulu bir mezuniyet verilen kokteyl ile noktalandı. ile İstanbul Milletvekili ve önceki de mezuniyet belgelerini Sağlık DÜVENCİOĞLU’nun Prof. konuşmaları Dr. Mübin SOYMAN’dan öğrencilere Diş Hekimliği Fakültesi meslek yemini etmeleri ve keplerin aileleri şekilde sona eren tören, kutlama için eşlik ettiler. belgelerini 85 Öğrenciler öğretim 7tepe klinik 2011-2 2011 Mezuniyet Balosu Çırağan Sarayı’nda Düzenlendi Yeditepe Hekimliği mezunları, Üniversitesi Fakültesi 12 11. Temmuz Diş Dönem 2011 akşamı Çırağan Palace Kempinski Otel’de düzenlenen baloda, 5 yıl süren zorlu bir eğitim sürecinin sona yaptığı ve geleneksel mezuniyet yelken eden bu özel gecede mezunlar artık ermesi ile diş hekimliği mesleğine açmalarını kutladılar. Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Kemal Şençift’in açılış 86 konuşmasını pastasının kesilmesi ile devam meslektaşı oldukları öğretim üyeleri ile birlikte bu sevinci paylaştılar. ADA Akreditasyonu Sürecini Başlatan İlk Ziyaret Yapıldı Accreditation) site visitine davet edildiler. Bu Eğitim Komisyonu fakültemiz davet öğretim üzerine, üyelerinden başkanı Prof. Dr. İnci OKTAY ve yine bu komisyonun Yrd.Doç.Dr. Didem üyelerinden ÖZDEMİR ÖZENEN 4-6 Ekim 2011 tarihleri arasında ABD Kentucky eyaleti, Lexington’da bulunan University of Kentucky, College of Dentistry’de gerçekleştirilen site visitte sessiz gözlemci ziyaretin olarak bulundular. sonucunda, Bu değerli öğretim üyelerimiz gözlemleri ile ISO 9001, ISO 9002, ADEE ve JCI Akreditasyonları süreçlerinden başarı ile geçen Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, ADA (American Dental Association) Uluslararası resmi Akreditasyonu başvurusunu için yapmıştı. Bu başvurudan için hazırlıklara gerçekleşecek sonra olan ön 2013’te ziyaret başlanmasından önce, fakültemizden iki öğretim üyesi, ABD’de bir diş hekimliği fakültesinde yürütülecek CODA (Commission on olan Dental ADEE’nin Yıllık Toplantısı Antalya’da Yapıldı Avrupa’da diş hekimliği Dr. Türker SANDALLI liderliğinde Dental olan fakültelerin öğretim üyelerinin eğitiminin geliştirilmesi misyonunu üstlenen Education Association in of Europe (ADEE) yıllık toplantısı 07 – 10 Eylül 2011 tarihleri arasında Antalya, Gloria Golf Resort Otel’de gerçekleştirildi. Konu başlığı “Araştırma ve bunun diş hekimliği eğitimi üzerindeki etkisi” olarak belirlenen toplantıya fakültemiz öğretim üyelerinden oluşan bir grup da Dekanımız Prof. katıldılar. Yalnızca bu kuruluşa üye katılabildiği bu toplantıda bilimsel oturumların yanı sıra yürütülen Dekanlar Toplantısı’nda diş hekimliği eğitiminin sorunları tartışıldı ve öenmli kararlar alındı. Fakültemizi bir sözlü bildiri ve beş poster ile temsil eden öğretim üyeleri başarılı ve yararlı bir toplantı geçirdiklerini bildirdiler. 87 ilgili görüş ve önerilerini Dekanımız Prof. Dr. Türker SANDALLI ve Eğitim Komisyonu Üyeleri ile paylaştılar. Atılan bu önemli adımla, fakültemiz için önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilmesi hedeflenen ADA Akreditasyonu süreci başlamış oldu. O r t o d o n t i k Te d a v i S ı r a s ı n d a D e m i n e r a l i z a s y o n u n Ö n l e n m e s i 7 tepe klinik T.C. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Bilimsel Dergisi Yayın Kuralları Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi 7 sunumunun neden veya niçin yapıldı­ğı sorularına yanıt­ Fakültesi’nin bilim­sel yayın organıdır. Bu dergide 5. BİREY (GEREÇ) VE YÖNTEM. Bu bölümde tepe klinik dergisi, Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği verilmelidir. dişhekimliği alanındaki kliniğe yönelik araştırmalar, olgu çalışmanın birey/bireyleri veya materyali tanımlanmalı, sunumları, derlemeler, editöre mektuplar, yeni dental uygulanan tedavi yaklaşımı anlatılmalıdır. malzemelerin uygulamasını içeren pilot çalışmalar, 6. BULGULAR. Bu bölümde, elde edilen bulgular haber ve yorumlar Türkçe ola­rak yayınlanır. 7 tepe klinik açık ve kı­sa bir şekilde sunulmalıdır. Bu amaçla tablo, yılda iki sayı olarak yayınlanır ve dört sayıda bir cilt ta­ grafik ve fo­toğraflar kullanılabilir. mamlanır. 7. TARTIŞMA. Bu bölümde, giriş bölümünün tekrarı Makaleler yapıl­madan, bulguların önemi belirtilmelidir. Bu dergide yayınlanmak için gönderilen araştırma 8. SONUÇ(LAR). Bu bölümde çalışmanın sonuçları ve olgu sunumları daha önce­den yayınlanmamış olması verilme­lidir. sunumları 5 sayfayı (özet, re­feranslar, tablo ve şekiller çalışmaya katkıda bulunanlara yazılır. öncesi yazar(lar)dan metinde kısaltma ve düzeltmeler göre numaralandırılmalı ve metin içerisinde aldığı makale A4 boyutunda kağıda, sayfanın bir yüzüne iki listesi ayrı bir sayfada olmalıdır. Metin içerisinde kaynak şartı ile kabul edilir. Araştırma ve derlemeler 15, olgu 9. TEŞEKKÜR YAZISI. Gerekli görüldüğü durumlarda hariç) geçmemelidir. Gerektiğinde hakem değerlendirmesi 10. KAYNAKLAR. Kaynaklar makalede geçiş sırasına iste­nebilir. Bir orijinal ve iki kopya halinde hazırlanan numaraya göre kaynak listesinde gösterilmelidir. Kaynak satır aralıkla yazılmalıdır. Sayfanın tüm kenarlarında 2,5 numarası üst simge olarak ve­rilmelidir. Metin içinde yazar cm boşluk bırakılmalıdır. Yazı karakteri 12 pun­to Arial ad sayısı iki veya daha az ise tüm adlar yazılmalı, fa­kat olmalıdır. Sayfa numaraları sayfanın sağ al­t köşesinde iki taneden fazla ise ilk yazar adı yazılmalı ve “ve ark.” Makale formatı aşağıdaki bölümlerden oluşturulmalıdır. Kaynakların yazımında şu kurallara dikkat edilmelidir: yer almalı ve kapak sayfasına numara yazılmamalıdır. kısalt­ması kullanılmalıdır. Makale ve ekleri CDye de kaydedilmelidir. Dergiler: Yazar ad(lar)ı, makale adı, dergi adı 1. BAŞLIK SAYFASI. Bu sayfada içeriğe uygun kısa (“lndexMe­dicus” ta verilen listeye göre kısaltılmalıdır), ad(lar)ı, görev(ler)i ve kurum(lar)ı belirtilmelidir. Yazışmala­ Shannon KR, Nanda RS. Changes in the curve of ve açık ifadeli başlık, yazar(lar)ın akademik unvan(lar)ı ve yılı, cilt nu­marası, ilk ve son sayfa numarası. rın yapılacağı yazarın adres, telefon ve faks numarası Spee with treatment and at 2 years posttreatment. Am J ve e-mail adresi de bu sayfada yer almalıdır. Başlık Orthod Dentofacial Orthop 2004, 125: 589-596. sayfasına beş sözcüğü geçmeyecek şekilde kısa bir Kitaplar: Yazar ad(lar)ı, kitabın adı, kaçıncı baskı başlık da yazılmalıdır. Gönde­rilecek olan iki kopyada olduğu, yayınlandığı yer, yayınevi, yıl. içerisinde yer alan yazar ve kurum adlan silinmelidir. orthopedics with functional appliances. 2nd ed., St. başlık sayfasında sadece makale­nin adı olmalı ve metin Graber TM, Rakosi T, Petrovic AG. Dentofacial 2. ÖZET. Ayrı sayfada olmak üzere hazırlanmalı, 150 Louis, Mosby; 1997. sözcükten az 250 sözcükten fazla olmamalıdır. Özetin Kitap bölümü: İlgili bölüm yazar ad(lar)ı, ilgili bölüm altına üç anahtar sözcük yazılmalıdır. adı, editör(ler), kitabın adı, yayınlandığı yer, yayınevi, yıl, 3. SUMMARY. Özetin İngilizcesi yazılmalı, 150 ilk ve son sayfa numarası. sözcükten az 250 sözcükten fazla olmamalıdır. Özetin altına üç anahtar sözcük yazılmalıdır. 4. GİRİŞ. Bu bölümde araştırma veya Davidovitch Z, Gögen MH, Okamoto Y, Shanfeld JL. Neurotransmitters and cytokines as regulators of bone olgu remodeling. in: Carlson DS and Goldstein SA (eds). 89 7tepe klinik 2011-2 Bone biodynamics in orthodontic and orthopedic treat- yayın organı 7 tepe klinik dergisinde yayınlanan yazıların for Human Growth and Development, University of aittir, başka yerde yayınlanamaz. Dergi, editörden yazılı ment. Volume 27, Craniofacial Growth Series, Center telif hakkı Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ne Michigan, Ann Arbor, 1991, 141-162. izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kıs­men veya 11. TABLOLAR. Makale içindeki geçiş sıralarına göre tamamen kopya edilemez, fotokopi, teksir, baskı ve diğer Romen rakamı ile numaralandırılmalıdır. Metin içerisinde yollarla çoğaltılamaz. Yayınlanan makale ve reklamlardaki de yer­leri belirtilmelidir. Her tablo ayrı bir sayfaya fikir, görüş ve sonuçlar yazar(lar)a veya firmaya ait olup, yazılmalı, her biri ayrı bir başlık taşımalıdır. Tablolar tek Yayın Kurulunun düşüncele­rini yansıtmaz. CD başlarına an­lamlı olmalı ve metni tekrarlamamalıdır. Daha önce yayın­lanmış olan bilgi veya tabloların kaynağı, Makalenin yayına kabul edilmesini takiben makalenin ilgili tablonun altına iliştirilen bir dip not ile belirtilmelidir. son halinin CDye (Microsoft Word) kaydedilmiş olarak, 12. RESİM VE ŞEKİL ALT YAZILARI. Resim ve şekiller CD nin üzerinde yazarların adları ve makale başlığı Tablolar, ma­kale ile birlikte CD içerisinde yer almalıdır. bir basılı kopya ile birlikte editöre yollanması gereklidir. me­tinde geçiş sırasına göre numaralandırılmalıdır. Metin belirtilmelidir. içe­risinde de yerleri belirtilmelidir. Resim ve şekil alt Yazarlar için son kontrol listesi: yazıları maka­lenin sonunda ayrı bir sayfada verilmelidir. Resim ve şekil altyazıları kısa olmalı, metni tekrar Makalenizi 7 tepe klinik dergisine göndermeden etmemeli ve açıklayıcı olmalıdır. Resim veya şekillerde önce lütfen bu bölümdeki maddelerle karşılaştırarak kullanılan sayı, sembol ve harflerin anlamı açık bir eksik olmadığından emin olunuz. şekilde belirtilmelidir. 1. Editöre başvuru mektubu Resim ve şekiller: Her resim ve/veya şekil ayrı bir 2. Makalenin üç adet örneği sayfada basılmış olmalıdır. Resimler en az 7.5x10 cm., en fazla 12.5x17.5 cm. boyutlarında olmalıdır. Şekiller be­yaz kaydı ile bilgisayar çıktıları tercih edilir. Histolojik kesit • şablon, letraset veya bilgisayar ile yazılmalıdır. Renkli • basımlar mümkündür. Resim ve şekiller ayrıca jpeg ya da tiff formatında cd içinde resim klasöründe yer almalıdır. • Olgu sunumları Giriş, olgu veya olguların sunumu (tanı, etiyoloji, • tedavi planı, tedavi seyri ve sonuç) ve tartışma bö­ Başlık sayfası Birinci yazarın vesikalık fotoğrafı Makalenin başlığı (Türkçe). Yazarların isimleri, akademik unvanları, çalıştıkları kurumlar (Sadece orijinal makalede). Yazışma adresi, telefon, faks numaraları ve varsa e-mail adresi (Sadece orijinal makalede). Kısa başlık 4. Summary (İngilizce) rastlanan, alışılmışın dışında olması ya da mevcut diş 5. Yararlanılan kaynaklar (Ayrı sayfada). hekimliği bilgi­lerine katkı sağlayacak veya yeni bir görüş • getirecek nitelikte olması şartı aranır. doğacak Her bir kenarda 2.5 cm boşluk bırakılmalıdır. 3. Özet (Türkçe) lümlerini içermelidir. Olgu sunumlarında olgunun az uyulmamasından Yazı karakteri 12 punto Arial olmalıdır. • Resim veya şekil üzerindeki yazılar uygun boyutta ve kurallara • • fotoğraflarında büyütme ve bo­yama tekniği belirtilmelidir. Etik Makalenin tamamı çift aralıklı yazılmalıdır. • kağıda siyah çizim şeklinde olmalıdır, iyi basılmış olmak Etik • Kaynaklar metin içindeki geçiş sırasını izleyerek, yazım kurallarına uygun olarak sıralanmalıdır 6. Tablo, şekil ve resimler. her türlü sorumluluk yazar(lar)a aittir. Özellikle hastanın adı, adı­nın kısaltılması, hasta ve kayıt numarası kullanılmamalıdır. Hasta onayı ve/veya gözlere ilişkin • Üç kopya olarak hazırlanmalı ve başlıkları ayrı • Tabloların her biri ayrı sayfada yer almalıdır. • özel bir bulgu olmadıkça fotoğraflarda gözler bantlanmalı/ flulaştırılmalıdır. bir sayfa üzerine yazılmalıdır. Şekil ve resimlerin arka yüzlerine numaraları ve makalenin başlığı yazılmalı ve üst kısım ok ile işaretlenmelidir. Yayın Hakkı Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi bilimsel 90 Kuşcu Ö., Sandallı N., Çağlar E. Çocuklarda Diş Travmaları Yıldırım S., Kuru B. Dentogingival Problemler ve Dişeti Çekilmeleri Dergin G., Gözneli R., Düzgün Y., Kılınç C., Garip H., Moroğlu S. Eklem Yüzey Morfolojisinin TME Disfoksiyonları Üzerine Etkilerinin Araştırılması Nur B., Çakan D., Arun T. Fasiyal Asimetrinin Diagnozunda Kullanılan Yöntemler Çapa N., Malkondu Ö. Protetik Diş Tedavisinde Yüz-Arkı Uygulamak Gerekli midir? Mert S., Çapa N., Kazazoğlu E. Self Adeziv Simanlar Yılmaz S., Köran M., Çakar G., İpçi Ş., Kuru B., Şençift K., Kazazoğlu E., Çöloğlu S. Sinüs Ogmentasyonunda Sığır Kaynaklı Kemik Grefti ile Otojen Kemik Grefti Kombinasyonunun Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bir Olgu Sunumu Özkan E., İpçi Ş., Çakar G., Kuru B., Şençift K., Kazazoğlu E., Çöloğlu S., Yılmaz S. Sinüs Ogmentasyonunda Trombositten Zengin Plazma ile Sığır Kaynaklı Kemik Grefti Kombinasyonunun Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirilmesi: Bir Olgu Sunumu Eroğlu M., Gerek M. Üç Köklü Üst Birinci Küçük Azı Dişinin Kök Kanal Tedavisi: Olgu Sunumu Yurdagüven H., Çapa N. Ön Bölge Adeziv Köprüler Fişekçioğlu E., İlgüy D., Dölekoğlu S. Dental Volumetrik Tomografi İle Kondil Kırığının Değerlendirilmesi: İki olgu nedeniyle Can E, Yurdagüven H., Dikici B., Serin B., Soyman M. Er:YAG Lazerin Asit veya Self-etch Adezivler ile Birlikte Uygulanmasının Mine Yüzey Morfolojisi Üzerine Olan Etkisinin İncelenmesi Bağdat Caddesi No: 238 34728 Kadıköy-İstanbul Tel: 0216 363 60 44 Faks: 0216 363 62 11 www.dishekimligi.yeditepe.edu.tr 92