ALDATILAN EŞİN TAZMİNAT HAKKI Bugünlerde sıkça karşılan hukuki hadiselerden biri de aldatılan eşin, eşi ve eşinin birlikte olduğu kişiye (3.Kişi) karşı manevi tazminat istemiyle hukuk mahkemelerinde dava açmasıdır ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu yönde vermiş olduğu kararından itibaren iki buçuk yıl geçmesine rağmen ilginçliğini muhafaza etmektedir. Bu üçlü ilişkinin taraflarının duruşma salonlarında bir araya gelmesi toplumun genel alışkanlıkları düşünüldüğünde bu durumun gündemi bir süre daha meşgul edeceği görülmektedir. Aldatılan eş, eşi ve eşinin sevgilisinden tazminat isteyebilir mi? Hukuki dayanağı nedir? Bu sorularla başlamak istiyorum çalışmama. Eşin Tazminat Sorumluluğu Bilindiği üzere aldatma daha önceki dönemlerde uzunca bir süre ceza kanunumuzda suç (Zina Suçu) sayılmış daha sonra yapılan yasal değişiklik ile ceza kanunundan zina suçu çıkarılmıştır. Artık ‘‘ALDATMA’’, ceza hükümlerine göre suç olmaktan çıkmış, Medeni Kanunda ‘‘Boşanma Sebebi’’ olarak sayılır olmuştur. Aile, Anayasa’da ve Medeni Kanun’da toplumun temeli olarak kabul edilmektedir. Ailenin korunması konusunda ,gerek Anayasa’da gerek Medeni Kanun’da çeşitli düzenlemelere de yer verilmiştir. Aileye bu kadar önem atfedilmesinin sebebi ise aile konusundaki düzensizliklerin doğrudan toplumun yapısına sirayet etmesidir. Bu nokta üzerinde durumu değerlendiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; 24.03.2010 tarih, Esas No: 2010/4-129, Karar No: 2010/173 nolu kararında: ‘‘ Zira, bir eylemin ceza kanununa göre suç teşkil etmemesi ve müeyyidesinin düzenlenmemiş olması, borçlar hukuku hükümlerine göre ahlaka ya da hukuka aykırı olarak kabul edilmesine engel teşkil etmemektedir. Diğer taraftan, eşler evlilik birliğini kurmakla birbirlerine sadakat borcu altına girdikleri gibi, mensubu oldukları aile birliğine karşı da sorumluluk altına girerler. Davacının eşinin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğindedir.’’ denilerek eşlerin birbirlerini aldatmaları halinde Medeni Kanun’da yer verilmiş Sadakat Yükümlülüğü’ne aykırılığın yanı sıra, Borçlar Hukukunda ‘Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri’ başlığı altında düzenlenen HAKSIZ FİİL (Borçlar Kanunu, Madde 49*) hükümlerinden de sorumluluğunun doğacağına işaret edilmiştir. Aldatılanın Eşi İle Birlikte Olan 3. Kişinin Sorumluluğu Aldatan eşin sorumluluğunu Evlilik Sözleşmesi, Sadakat ve Haksız Fiile dayandıran Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; Aldatan eş ile birlikte olan 3.Kişinin sorumluluğunun, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olan, aldatan eşin evlilik dışı birlikteliğinden ayrı düşünülemeyeceğini belirterek ‘’HAKSIZ FİİL’’ hükümlerinden doğduğunu belirtmiştir. Buna göre aldatan eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olan 3.Kişi, aldatılan eşin uğramış olduğu zararlardan aldatan eş ile müteselsilen sorumlu olacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.3.2010 tarihli kararı: ” Evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi, bu eyleme katılan kişinin eylemi de bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur. Davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğinin tarafların ve mahkemenin kabulünde olmasına göre; davalının sorumluluğu ahlaka ve adaba aykırılık nedeniyle gerçekleşen haksız fiilden kaynaklanmakta ; dava da yasal dayanağını haksız fiile ilişkin hükümlerden almaktadır”. Görevli Mahkemeler Bu tür davalarda sıkça karşılaşılan sorunlardan biri de görevli mahkemenin seçiminde hataya düşülmesi ya da davanın açıldığı mahkemenin kanunu farklı yorumla GÖREVSİZLİK kararı vermesidir. Husumetin aile hukukundan kaynaklandığı için görevli mahkemelerin ‘’Aile Mahkemeleri’’ olduğu görüşüne karşılık; davanın dayanağını Borçlar Kanununda düzenlenen ‘‘Haksız Fiil’’ hükümlerinden aldığını dolayısıyla ‘‘Asliye Hukuk Mahkemeleri’’nin görevli olduğunu savunan görüş bulunmaktadır. Kanımca bu hususta görevli Mahkemeler duruma göre değişiklik gösterecektir. Aldatma fiiline dayalı olarak açılmış bir boşanma davası ile birlikte aldatan eşten manevi tazminat davası talep edilmesi halinde Aile Mahkemeleri burada görevlidir, ancak bu davanın karşı tarafı sadece aldatan eş olabilir. 3. Kişiye karşı Asliye Hukuk Mahkemelerinde ayrıca tazminat davası açılmalıdır. Boşanma davası açılmamışsa ya da açılan boşanma davasında manevi tazminat talep edilmemişse; dava aldatan eş ve aldatan eş ile birlikte olan 3. Kişiye karşı Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılmalıdır. Ayrıca belirtmek isterim; boşanma davasının açılmamış olması tazminat istenmesine engel bir durum teşkil etmemektedir. Zamanaşımı Süresi Zamanaşımı Borçlar Kanunu 72. Maddeye ** göre belirlenecektir.Buna göre aldatma eylemi ve taraflarının öğrenilmesinden itibaren iki yıl her halde on yılda tazminat istemi zamanaşımına uğrayacaktır. Zararın Belirlenmesi Manevi Tazminat miktarı belirlenirken tarafların sıfatı, makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınır. Ancak belirlenecek manevi tazminat miktarı mağdur için zenginleşme aracı olacak tutarda olamaz. Mahkemece bu tazminatın ödenmesi yerine başkaca bir tazmin sureti ikame veya ilave edilebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar verilip, bu kararın basın yolu ile ilanına hükmedilmekle de yetinilebilir. *BORÇLAR KANUNU MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. **BORÇLAR KANUNU MADDE 72- Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.