11.2001 - ZEKÂT İBADETİ

advertisement
11.2001 - ZEKÂT İBADETİ
zariyat,19
Muhterem Mü’minler!
Bilindiği üzere Zekat, İslam’ın temel şartlarından biridir. Mali bir ibadet olan zekat, dinen zengin olanların
yerine getirmesi gereken bir farzdır. Zekat; Hicretin ikinci senesinde, oruçtan önce farz kılınmıştır. Önemine binaen,
Kur’an-ı Kerimde otuz iki yerde, namazla birlikte zikredilmiştir.
Zekat, lugatte; artma, ziyadeleşme, temizlenme, temizlik ve bereket manalarına gelir. Dinimizde ise; bir malın
belirli bir miktarını, üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra, ihtiyacı olan Müslümanlara zekat niyetiyle temlik
etmek demektir.
Zekat; insanlar arasında sevgi, kardeşlik ve samimiyet bağlarını güçlendirir. Varlıklı kimselerden, yoksullara
uzanan bir yardım eli olarak, muhtaçları sevindirir. Cimrilik ve haset hislerini giderir. Toplumu meydana getiren fertler
arasında birlik ve beraberliğin doğmasına sebep olur.
Zekat; mü’minlerin, Allah (c.c.) sevgisini, mal ve servet sevgisinden üstün tuttuklarını gösteren bir özellik
taşımaktadır. Çünkü, zekatını veren kimse, onu alan şahıslardan hiçbir karşılık beklememektedir. Bunu, sadece ibadet
niyetiyle Allah rızası için yapmaktadır. Bu da, mü’min olmanın güzel bir belirtisidir.
Bir de şunu unutmamak gerekir ki; her insanın kazancında, çevresinin de bir payı ve emeği bulunmaktadır. Onun
için kişi, servetini kazandığı muhitte bulunan fakirlere vermeli ve içinde yaşadığı toplumun muhtaçlarına öncelik
tanımalıdır. “Zenginlerin mallarında fakir ve yoksulların hakları vardır"[1] mealindeki âyeti kerime, bizlere bu gerçeği
anlatmaktadır.
Aziz Mü’minler!
Zekat ibadeti, müslümanı tembellikten kurtarır. Çünkü sevgili Peygamberimiz, “Veren el, alan elden üstündür”2
buyurmakta ve veren el olmamızı tavsiye etmektedir. Veren el olabilmek için de, çalışıp kazanmak gerekir. Dinimizde,
“Bir lokma, bir hırka” anlayışı ile tedbirsiz tevekkülde bulunmanın yeri yoktur. O halde, Müslüman çalışkan, tutumlu,
tedbirli, zekat alan değil, zekat veren olmaya gayret eden, dosdoğru insan demektir. Çalışma gücü olanlar, mutlaka
çalışacak ve yoksulluktan kurtulmak için, meşrû her çareye baş vuracaktır. Zekat; ancak, çalışma gücünü ve kabiliyetini
kaybetmiş, bakıma muhtaç duruma düşmüş olanlara verilmelidir. Yoksa sağlam ve iş yapma kuvvetine sahip
kimselerin, çalışmayıp zekat veya fitre beklemeleri, dinimizce hoş karşılanmayan bir harekettir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), “Zekat İslamın köprüsüdür”3 buyurmakla, zekât sayesinde toplumun, çeşitli kesimleri
arasında bir bağ kurulmasına ve bu bağın güçlendirilmesine işaret buyurmuştur. Gerçekten zekât, sosyal dengenin
sağlanmasında güzel bir vesile ve hoş bir örnektir.
-------------------------------------------------------------------------------[1] Zariyat 19.
2 İsmail bin Muhammed el Acluni, Keşif’ül Hafa 2/539 H.No:3199.
3 İsmail bin Muhammed el Acluni, Keşif’ül Hafa 1/530 H.No:1416.
Download