İLETİŞİM ÇEŞİTLERİ PROF. DR. METİN IŞIK İletişim kavramını pek çok şekilde tasnif etmek mümkün olmakla birlikte; iletişimi genel olarak kişi içi (intrapersonal), kişilerarası (interpersonal), örgüt içi (organizational) ve kitle iletişimi (mass communication) olmak üzere 4 grupta toplamak mümkündür. (Dökmen, 2000: 21): A. Kişi İçi İletişim İki birim arasında gerçekleşen iletişimin bir benzeri bazen bireyin kendi içinde gerçekleşebilmektedir. İçsel iletişim olarak da ifade edilebilen bu iletişime örnek olarak, bireyin kendi iç dünyasını gözlemlemesi, ihtiyaçlarının farkına varması, üzülmesi ya da sevinmesi verilebilir. İçsel iletişim olarak da ifade edilen kişi içi iletişimi insanların kendi içlerinde birtakım mesajlar üreterek, bunları yorumlaması suretiyle gerçekleşmektedir. Kişilerarası iletişimin gerçekleşebilmesi, ortaya çıkabilmesi için öncelikle kişi içi (içsel) iletişimin gerçekleşmesi gerekmektedir. Zira kişilerarası iletişimde bireyin konumu ne olursa olsun (kaynak ya da hedef kitle) hem mesaj üretirken, hem de aldığı mesajı yorumlarken birey içsel iletişimde bulunmaktadır. Bu durumda kişilerarası iletişimin içsel iletişim sonucunda gerçekleştiği söylenebilir. B. Kişilerarası İletişim Yüz yüze iletişim olarak da adlandırılan kişilerarası iletişim, adından da anlaşılacağı üzere insanların oluşturduğu bir iletişim türüdür. Bir diğer ifadeyle kişilerarası iletişim sürecinde hem kaynak, hem de hedef kitle insanlardan oluşmaktadır. Dolayısıyla kişilerarası iletişim en az iki kişi arasındaki sözlü ya da sözsüz olarak gerçekleşebilmektedir. İletişimin sağlıklı bir şekilde başlatılıp, sürdürülebilmesi için kaynağın ve hedef kitlenin ortak kodlar kullanması gerekmektedir. Kullanılan kodlar ne kadar ortaksa, bireylerin mesajlara aynı ya da benzer anlamlar yükleme ihtimali de o oranda artacaktır. Ortak kodların kullanılmamsı durumunda ise bireyler mesajlara farklı anlamlar yükleyeceklerinden, iletişim süreci sağlıklı bir şekilde işlemeyecektir. Mesaj üretimi, aktarımı ve yorumlanması gibi süreçlerin söz konusu olduğu kişilerarası iletişim, psikolojik nitelikli bir bilgi alışverişi olarak da nitelendirilebilmektedir. Burada hangi iletişim biçiminin kişilerarası iletişim alanına girdiği sorusu akıllara gelmektedir. Herhangi bir iletişimin kişilerarası iletişim olarak kabul edilebilmesi için üç ölçüt ileri sürülmüştür (Dökmen, 2000: 24): Buna göre ilk olarak, kişilerarası iletişime girenlerin fiziki yakınlık içerisinde bulunmaları, bir diğer ifadeyle aynı mekânı paylaşarak, yüz yüze olmaları gerekmektedir. Dolayısıyla iletişime katılanlar arasında mekânsal birliğin sağlanması, oradalık ve yüz yüzelik olması şartı ileri sürülmektedir. İkinci olarak mesajla ilgili bir ölçüt getirilmiştir. Bu ölçüte göre, iletişime katılanlar arasında tek yönlü değil, çift yönlü ve karşılıklı bir mesaj alış verişinin söz konusu olması gerekmektedir. Bu ise feedback olayının anında gerçekleşmesi şartını beraberinde getirmektedir. Kaynak mesajını sunduğu anda kaynakla hedef kitle yer değiştirmeli, kaynak hedef kitle hedef kitle de kaynak konumuna geçebilmelidir. Üçüncü ölçüt ise mesajın niteliğiyle ilgidir. Buna göre mesaj sözlü olarak iletilebileceği gibi, sözsüz olarak da sunulabilmektedir. Kişilerarası iletişim konusunda en çok tartışılan konulardan biri de mektup vb. şeklindeki yazışmaların ve telefon görüşmelerinin kişilerarası iletişime dâhil edilip edilemeyeceği hususudur. Konuyla ilgili genel eğilim ise mektuplaşmaların ve telefon görüşmelerinin kişilerarası iletişi kapsamı içinde değerlendirilmesi şeklinde oluşuştur. Yukarıda da belirtildiği üzere kişilerarası iletişim, mesajın niteliği açısından sözlü ve sözsüz olmak üzere biçimde gerçekleşebilmektedir. Aşağıda bunlar sırasıyla ele alınacaktır: 1. Sözlü İletişim Sözlü iletişim adından da anlaşılacağı üzere sözcüklerle gerçekleştirilen bir iletişim türüdür. Burada hem kaynak hem de hedef kitle insandır. Bu bağlamda bireyler arasında gerçekleşen her türlü karşılıklı konuşmalar ve yazışmalar sözlü iletişim kapsamı içerisine girmektedir. Sözlü iletişimde dil sistemini oluşturan sözcükler ve harfler yardımıyla kişiler arasında karşılıklı mesaj ve bilgi alışverişi söz konusu olmaktadır. Dilin görevlerinin başında anlamlandırma sayılabilir. Anlamlandırma sonucunda nesne ya da kişiye bir kimlik ve ayırıcı bir nitelik kazandırılır. Böylece, toplumsal yaşamın bir anlatımı olan ve kendine özgü ayrı bir işaret hazineleri bulunan dil kuşaktan kuşağa geçer (Usluata, 1996: 53). Bireyler ürettikleri mesajları dil yardımıyla birbirlerine aktararak anlamlandırır ve böylece iletişim kurarlar. Bu esnada ise ses tonu, sesin hızı, şiddeti ve hangi kelimelerin vurgulandığı gibi hususlar önem kazanmaktadır. Dolayısıyla sözlü iletişimde, mesajın içeriğinin yanı sıra iletiliş biçimi de önem taşımaktadır. İletişim esnasında kişinin ses tonu psikolojik durumunu yansıtmakta, kızgınlık ve sevinç duygularını da dile getirebilmektedir. Nitekim bazı durumlarda bireyin ne söylediğinden ziyade, nasıl söylediği önem kazanmaktadır. Bir kahramanlık şiirini cılız bir şekilde kelimelerdeki vurgu ve tonlamaya dikkat etmeden okumak dinleyiciler üzerinde hiçbir etki oluşturmayacağı gibi tepki de çekebilmektedir. 2. Sözsüz İletişim Sözsüz iletişim sözcüklerle değil, hareket ve davranışlarla gerçekleşen bir iletişim türüdür. Sözsüz iletişim daha ziyade, sözlü iletişimi pekiştirmek amacıyla kullanılmakta ve böylece kişilerarası iletişimde duygu ve tavırları düzenleyerek sözlü iletişimi desteklemektedir. Kaynak konumundaki kişi, yüz ve bedeninin yardımıyla akıcılığı yakalamaya çalışırken; diğer yandan karşıdaki kişinin yüz ve beden ifadelerine bakarak mesajının algılanıp, algılanmadığının yanı sıra karşıdaki kişinin psikolojik durumunu da anlayabilmektedir. Bazı durumlarda, insanların duygularını anlamak zordur. Bazen birey o anki duygu ve düşüncelerini söylemek istemeyebilir ya da bunları ifade etme konusunda güçlük çekebilir. Bu gibi durumlarda kişinin yüz ifadelerine, jest ve mimiklerine, o anki fiziki mesafesine ve giysilerine bakılarak önemli ipuçları elde edilebilir. Zira duygular sözcüklerden çok, bakış ve davranışlardan anlaşıldığından, düşünceler en iyi şekilde sözlü, duygular ise sözsüz iletişimle ifade edilmektedir. Sözsüz iletişim; yüz ve beden ifadeleri, jestler, kişilerarası mesafe ve giysiler olmak üzere 4 kategoride incelenebilir: a. Yüz İfadeleri Yüz ifadeleri sözsüz iletişimde önemli bir yer tutmaktadır. Zira insan vücudunun en çok dikkat çeken yeri yüzü, burada ise gözü olmaktadır. Yüzümüz ile neşe, hüzün ve kırgınlık gibi pek çok ifadeyi rahatlıkla anlatmamız mümkündür. Konuşma veya dinleme esnasında karşısındaki kişinin gözüne bakmak ya da o kişiden gözü kaçırmak değişik anlamlara gelebilmektedir. Kişinin konuşurken veya dinlerken karşıdaki kimsenin gözünün içine bakması iletişiminin etkisini artırmakta, bireyin o konu ya da kişiye ilgi duyduğunu göstermektedir. Diğer yandan, gözü kaçırmak ise isteksizlik ya da bilgisizlik söz konusu olduğunda sıkça başvurulan bir yol olmaktadır. Dersine çalışmayan veya ödevini yapmayan bir öğrencinin gözünü öğretmeninden kaçırması bu konuya örnek teşkil etmektedir. Özetle ifade etmek gerekirse; konuşmacı, karşısında bulunan kişi ya da kişilerin yüz ve beden ifadelerine bakarak onların bakış ve davranışlarını tahlil etmek suretiyle sıkılıp, sıkılmadıklarını, söylediklerinin ne oranda anlaşıldığını veya anlaşılmadığını rahatlıkla değerlendirebilmektedir (Usluata, 1996: 54). İletişim esnasında bedenin duruşu da çok önem arz etmektedir. Zira bedenin duruşu değişik anlamlara gelebilmekte, karşıdaki kişi ya da kişilere değişik mesajlar verebilmektedir. Konuşma sırasında bireyin diğerine sırtını dönmesi, konuşmayı bırakması için bir uyarı olarak nitelendirilebilirken; bacak bacak üstüne atmak ise bir saygısızlık ya da hakaret unsuru olarak algılanabilmektedir. b. Jestler Duyguların ifade edilmesinde bireylerin el ve kol hareketleri, yani jestleri önemli bir yer tutmaktadır. El ve kol hareketlerine bakarak kişinin içinde bulunduğu ruhi durumu hakkında önemli ipuçları elde etmek mümkündür. Bu bağlamda bilinçli veya bilinçsiz olarak yapılan el ve kol hareketleri insan ilişkileri ve iletişimde önemli bir bilgi kaynağı durumundadır. Kişinin kızgın veya rahatsız olup olmadığının yanı sıra, konuşulanlardan ne oranda etkilendiği de jestler yoluyla anlaşılabilmektedir. El ve kol hareketleri olarak ifade edilen jestler yardımıyla karşımızdaki kişiye doğrudan mesaj vermemiz mümkün olduğu gibi, el ve kol hareketlerinden yararlanarak konuşmamızı pekiştirmemiz de mümkündür (Işık, 2004: 26). Örneğin, konuşma esnasında sürekli olarak elleri ve parmaklarıyla oynayan bir kişinin parmaklarını sıkıldığını anlamak pek de zor değildir. c. Kişilerarası Mesafe Atalarımız boşuna söylememişler “gönül sevdiğiyle olmak ister” diye. Nitekim iletişim alanında yapılan araştırmalar bu atasözünü doğrulamaktadır. Kişinin diğer insanlarla olan fiziksel mesafesini ayarlaması, onlara yakın ya da uzak durması, ilişkileri hakkında önemli bir ipuçları vermektedir. Bir diğer ifadeyle bireyin diğer bireylerle olan fiziksel mesafesi, karşısındaki kişiyi tanıma derecesine ve ona karşı beslediği fikir ve duygulara göre değişmektedir. Bunun bir sonucu olarak kişi sevdiği birine yakın olmak isterken; sevmediği ya da tanımadığı biriyle arasına mesafe koymaya çalışmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere kişiler arasındaki mesafe, yakınlık ya da uzaklık diğer bireylere bir takım sonuçlar çıkarma fırsatı vermektedir. Bu bağlamda, mahrem mesafe, kişisel samimi mesafe, sosyal mesafe ve genel topluma açık mesafe olmak üzere dört çeşit kişisel mesafenin varlığından söz edilmektedir (Cüceloğlu, 1992: 38-39): Mahrem mesafe, cilt temasıyla otuzbeş santimetreye kadar olan mesafedir. Bireyin mahrem mesafesine ancak kendisine duygusal olarak çok yakın hissettiği ve samimi olduğu kişiler girebilir. Mahrem mesafeye giren bir kişi, karşıdaki insanın kendisi hakkında iyi duygular beslediğini ve kendisine güvendiğini düşünerek hareket etmektedir. Mahrem mesafenin istenmeyen ya da sevilmeyen kişilerce ihlal edilmesi durumunda birey karşıdaki kişiyi ikaz edebilir. Mahrem mesafenin istemeyerek de ihlal edilebileceği alanların başında asansörler, şehir içi otobüs durakları ve otobüs içleri gelmektedir. Bu gibi yerlerde bireyler istemeyerek de olsa karşıdaki kişi ya da kişilerin mahrem mesafelerini ihlal edebilmektedirler. İhlalin bir sonucu olarak tedirginlik, gerginlik ve sinirlilik durumları ortaya çıkmaktadır. Mahrem mesafe ihlalinin bilerek yapıldığının hissedilmesi durumunda ise taraflardan birinin diğerini uyarmasıyla birlikte tartışma ve çatışmalar baş gösterebilmektedir. Kişisel samimi mesafe, kırk santimle seksen santim arasında değişen bir mesafedir. Birbirlerini iyi tanıyan iki insan için en uygun mesafe kişisel samimi mesafe olarak nitelendirilmektedir. Söz konusu alan içerisindekilerin çok iyi iki arkadaş oldukları ve özgürce hareket ettikleri söylenebilir. Sosyal mesafe, seksen santimle iki metre arasında değişen bir alanı ifade etmektedir. Formel ilişkiler içerisinde olan bireyler, resmi işlemleri genellikle bu sınırlar içerisinde gerçekleştirmektedirler. Mekânların kullanılış şekli dostluğun yanı sıra statünün de bir göstergesi olabilmektedir. Bazı durumlarda önde olmak, yüksekte ya da sağda oturmak yüksek statüyü simgeleyebilmektedir. Nitekim yüksek rütbeli yöneticiler ile din adamları ve bilginler önde yürürlerken, yargıçlar ise yüksek kürsüde oturmaktadırlar. Genel topluma açık mesafe ise, iki metreden sonraki alanı ifade etmektedir. Günümüzde insanların mevkilerine bağlı olarak kişisel mekânlarının da değiştiğini söylemek mümkündür. Söz konusu durumla ilgili olarak ülkemizden de değişik örnekler vermek mümkündür. Özellikle kamu kurumlarında alt derecedeki memurlar küçük masalarda çalışırken, müdürler ise daha büyük masalar kullanmaktadırlar. Genel müdürlerin ve daire başkanlarının ise odaları diğer görevlilere nazaran daha büyük ve daha gösterişlidir. d. Giysiler Giysiler, kişilerarası iletişimde özellikle mesajların algılanması ve hedefin ikna edilmesinde önem taşımaktadır. Kişinin kılık kıyafeti ve giyimi; mesleği, geliri ve sosyal statüsü hakkında önemli ipuçları vermektedir. Bazı durumlarda kılık kıyafetler davranışları etkileyebilmektedir. Nitekim geçmişten kalma bir gelenek olarak cenaze evindekiler siyahlara bürünmektedirler. Yas tuttuğu her halinden belli olan kişilerin yanında kahkaha atmak nasıl yanlış bir davranışsa, uygunsuz bir kıyafetle iş görüşmesine gitmek de o oranda yanlış bir davranış olacaktır. C. Örgüt İçi İletişim Örgütler belli amaçları gerçekleştirmek için oluşturulan yapılardır. Amaçların gerçekleştirilmesi için ise örgüt faaliyetlerinin iş bölümü anlayışı içerisinde koordine edilmesi gerekmektedir. Çevreleriyle etkileşim halinde bulunan örgütlerde, hiyerarşik bir düzen söz konusudur. Kişiler önceden tanımlanmış bir takım rollere girerek bu rollerin gereğini yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Örgütteki üst ve astlar arasındaki ilişkilerin nasıl olacağı örgüt şemalarında belirlenmiştir. Bu sayede kimin kimden emir alacağı ve kime emir vereceği önceden bilinmektedir. Örgüt içi iletişim konusunu daha iyi anlayabilmek için örgüt içi iletişim çeşitlerine değinmekte yarar vardır. Örgüt içi iletişim; yukarıdan aşağıya iletişim, aşağıdan yukarıya iletişim, çapraz iletişim ve yatay iletişim olmak üzere 4 şekilde sağlanmaktadır. Aşağıda bunlar sırasıyla ele alınacaktır: 1. Yukarıdan Aşağıya İletişim Yukarıdan aşağıya iletişim örgüt amaçlarına uygun olarak işle ilgili emirlerin genellikle yazılı olarak astlara ulaştırılması şeklinde işlemektedir. Bir anlamda formal iletişim türü olarak da kabul edilen bu yöntemde astlara resmi kanaldan bilgi ve emirler ulaştırılır. Genellikle yazılı olarak işleyen yukarıdan aşağıya iletişimde, görevle ilgili emir ve buyruklar yoluyla görevlerin nasıl ve ne şekilde yürütüleceğine yönelik bilgiler astlara iletilir (Gürsel, 2003: 42). Böylece astların çalışmalarının nasıl değerlendirileceği, başarı ya da başarısızlık halinde çalışanlara ne tür ödül ve cezalar verilebileceği de açık ve net olarak ortaya konulmuş olur. Çalışanlar da kendilerine ulaşan bu bilgilerden yola çıkarak, neyi nasıl yapacaklarını öğrendikleri gibi; nelerden kaçınmaları gerektiği bir diğer ifadeyle neleri yapmayacakları hususunda bilgilenmiş olurlar. 2. Aşağıdan Yukarıya İletişim Örgüt (kurum) şemasında belirtildiği şekilde astlardan üstlere doğru gerçekleşen bilgi ve haber akışı aşağıdan yukarıya iletişim olarak değerlendirilmektedir. Üstler astlara yukarıdan aşağıya doğru emir ve buyruklar iletirken, astlar da bu emir ve buyrukların ne ölçüde ve nasıl yerine getirildiği konusunda üstlere bilgi sunmak durumundadırlar. Dolayısıyla aşağıdan yukarıya iletişim, verilen görevin niteliğine uygun olarak astların üstlere yazılı veya sözlü şekilde rapor ve bilgi sunmaları şeklinde gerçekleşir. Örgütsel amaçların gerçekleştirilmesi, örgüt içindeki bireylerin motive edilmeleri ve işlerinden haz almalarıyla doğru orantılı olarak işlemektedir. Çalışanların iyi motive olabilmeleri için iletişim kanallarının açık tutularak sağlıklı bir iletişim ortamının oluşturulması gerekmektedir. Bu bağlamda yöneticilerin verdikleri emir ve buyrukların ne oranda yerine getirildiğini tespit etmeleri için astlarından raporlama yoluyla yazılı veya sözlü bilgi almaları yeterli olmamaktadır. Yöneticiler, açık kapı yöntemiyle, çalışanlara dönük anketlerle, telefon hattı veya internet ortamında oluşturulan mail hattı gibi yöntemler yardımıyla çalışanların fikirlerini alabilirler. Astların örgüt, yönetim ve çalışma koşulları ile ilgili görüş, dilek, istek ve temennilerinin tespit edilerek, gelen geri bildirimler doğrultusunda kurumsal politikalara yön verilmesi örgütsel iklimi olumlu etkileyeceği gibi, kurumsal verimliliği de artıracaktır. 3. Yatay İletişim Örgütlerin zaman içinde büyüyüp genişlemesi iletişimsel sorunlarla birlikte beraberinde birtakım zorlukları da getirebilmektedir. Birimler arasındaki farklılaşmalar ve birimlerin sayısının artması kaçınılmaz olarak koordinasyon problemini ortaya çıkarmaktadır. Örgüt büyüyüp genişleyince aynı ve benzer birim sayısının artması, birimler arası koordinasyonun önemini artırmaktadır. Örgütte aynı statüde bulunan birimler arasında gerçekleşen iletişime yatay iletişim adı verilmektedir. Örneğin iki genel müdür yardımcısı arasında gerçekleşen bir yazışma yatay iletişim kapsamında değerlendirilebilir. Yatay iletişim bazı durumlarda zaman ve para kayıplarının önlenmesini sağlamaktadır. 4. Çapraz İletişim (Diyagonal) Bir Örgütsel İletişim yöntemi olarak bazı durumlarda zaman, para ve emek israfını önlemek amacıyla örgütsel hiyerarşinin gözetilmediği görülmektedir. İstisnai bir durum olmakla birlikte işin niteliğine göre, bir fabrika müdürü yardımcılarını atlayarak doğrudan ustabaşından bilgi isteyebilmektedir. Burada önemli olan çapraz iletişim yöntemin acil durumlarda istisnai olarak kullanılması gerektiğinin bilinmesidir. Eğer üst düzey yöneticiler hiyerarşik yapıyı bir kenara bırakarak çapraz iletişim yöntemini kullanmayı alışkanlık haline getirirlerse örgütteki tüm dengeler bozularak, örgütün büyük yaralar almasına sebep olunur. D. Kitle İletişimi Kişi içi iletişim, kişilerarası iletişim ve örgüt içi iletişimin ardından dördüncü bir iletişim türü de kitle iletişimidir. 1. Kitle İletişimi Nedir? Kitle iletişimi, “çeşitli türdeki iletilerin kitle iletişim araçları vasıtasıyla kitlelere aktarılması süreci” şeklinde tanımlamak mümkündür. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, çoğunlukla tek taraflı işleyen ilişkilere dayanan, bir tarafın verici diğer tarafın alıcı olduğu kitle iletişiminde, gönderici ile alıcı arasında yüz yüze bir ilişki kurulması mümkün olamamaktadır. Uzmanlaşma ve kurumsallaşmanın söz konusu olduğu bu iletişim türünde kaynak (gönderici) mesajını mekanik araçlar yardımıyla kısa zamanda hızlı ve sürekli bir biçimde alıcı olarak ifade edilen hedef kitleye iletmektedir. Günümüzde en sık ve yaygın olarak kullanılan kitle iletişim araçları arasında gazete, radyo ve televizyon sayılabilir. 2. Kitle İletişimi ve Kişilerarası İletişimin Karşılaştırılması Yukarıda kitle iletişim ile yüz yüze iletişim kavramları detaylı olarak ele alındığından bu bölümde, bunlar arasındaki temel farklar ortaya konulmaya çalışılacaktır. İletilerin kitle iletişim araçları yardımıyla geniş kitlelere aktarılması süreci olan kitle iletişim ile insanlar arasında yazılı ya da sözlü olarak gerçekleşen her türlü ileti alış verişi olarak nitelendirilen yüz yüze iletişim arasında birtakım farklar bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir: Yüz yüze iletişimde adından da anlaşılacağı üzere yüz yüzelik ve oradalık vardır. İletişime girenler genel olarak aynı fiziksel mekânı paylaşırlar. Kitle iletişimde ise yüz yüzelik ve oradalık yoktur. İletişime girenler farklı mekânlarda bulunduklarından aralarında belirli bir fiziksel mesafe bulunmaktadır. Yüz yüze iletişimde iletişime girenlerin sayısı sınırlıdır. Bu sayı en genel biçimde ikidir. Kitle iletişiminde ise, iletişime girenlerin sayısı yüz yüze iletişime nazaran daha fazladır. Aynı anda yüz binlerce ve milyonlarca insanın iletişime girmeleri söz konusudur. Yüz yüze iletişim genel olarak mekanik araçlar yardımı olmaksızın gerçekleşir. Kitle iletişim ise, aktarıcı, uydu vb. gibi mekanik araçlar olmaksızın gerçekleşemez. Yüz yüze iletişimde geri besleme anında alınabilmektedir. Bu sebeple kişi mesajını sunduğu anda alıcı olmaktadır. Kitle iletişimde ise geri besleme çoğu kez gerçekleşmez. Bu mümkün olsa bile çoğu kez gecikmeli olarak gerçekleşir. Yüz yüze iletişimde kaynakla alıcı yer değiştirilebilir. Yukarıda da belirtildiği üzere kişi mesajını sunduğu anda alıcı olur. Kitle iletişim de ise kaynakla alıcı arasındaki ayrım net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kaynak kitle iletişim araçlarıdır. Bu sebeple kaynakta kurumlaşma ve uzmanlaşma söz konusudur. Yüz yüze iletişim tutum ve davranış değiştirmede etkili olmaktadır. Yüz yüze iletişime nazaran daha hızlı ve süratli olarak gerçekleşen kitle iletişimi ise, bireylerin Kitle İletişim Araçları'na önyargılı yaklaşmaları sonucu tutum ve davranış değiştirmede yüz yüze (kişilerarası iletişime) oranla bireyleri daha az etkilemektedir. Bu sebeple Kitle İletişim Araçları ile verilen mesajlar yüz yüze iletişimle desteklenirse iletişimin başarı şansı artacaktır. KAYNAKÇA ALEMDAR Korkmaz ve KAYA Raşit: Kitle İletişiminde Temel Yaklaşımlar, Savaş Yayını, Ankara, 1983 ALEMDAR, Korkmaz: Türkiye’de Çağdaş Haberleşmenin Tarihsel Kökenleri, A.İ.T.İ.A. Yayını, Ankara, 1981 ALEMDAR, Korkmaz: Türkiye’de Çağdaş Haberleşmenin Tarihsel Kökenleri, A.İ.T.İ.A. Yayını, Ankara, 1981 BEKTAŞ, Arsev: Kamuoyu İletişim ve Demokrasi, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 1996 BROWN, L. Roger: “Kitle İletişim Araştırmalarının Tarihsel Gelişimi” Kitle İletişimde Temel Yaklaşımlar, Korkmaz Alemdar ve Raşit Kaya (yay. haz.), Savaş Yayınları, Ankara, 1983 CARNEGIE, Dale: Söz Söylemek ve İş Başarmak Sanatı, Kitsan Yayının, İstanbul, 1991 CÜCELOĞLU, Doğan: İnsan İnsana, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992 CÜCELOĞLU, Doğan: İnsan İnsana, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992 DÖKMEN Üstün: İletişim Çatışmaları ve Empati, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2000 DÖNMEZER, Sulhi: Sosyoloji, (Y.Y.Y) 1978 ERTEKİN, Yücel: “İletişimde Kaynağın Birtakım Nitelikleri” TODAİ Dergisi, C:13, S:1, Ankara, 1980 ERTEKİN, Yücel: “İletişimde Kaynağın Birtakım Nitelikleri” TODAİ Dergisi, C:13, S:1, Ankara, 1980 FİSKE, John: İletişim Çatışmalarına Giriş, Süleyman İrvan (çev.), Ark Yayını, Ankara, 1996 GAYLE, M. Pohl: Public Relation, Kendall, Hunt Publishing Company, Lowa, 1995 GÜNEŞ, Sadık: Medya ve Kültür, Vadi Yayını, Ankara, 1996 GÜRSEL, Musa: “Örgüt Kuramları”, Endüstri ve Örgüt Psikolojisi, Hüseyin Izgar (ed.), Eğitim Kitabevi, Konya, 2003 HOVLAND I. Carl ve WEISS Walter: “Kaynağın Güvenilirliği ve Haberleşmenin Etkinliği Üzerindeki Etkisi”, Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş, Ünsal Oskay (der.), Ankara Üniversitesi B.Y.Y.O. Yayınları, Ankara, 1985 IŞIK, Metin: Dünya ve Türkiye Bağlamında Kitle İletişim Sistemleri, Eğitim Kitabevi, Konya, 2002 IŞIK, Metin: Kitle İletişim Teorilerine Giriş, Eğitim Kitabevi, Konya, 2005 IŞIK, Metin: Sizinle İletişebilir Miyiz?, Eğitim Kitabevi, Konya, 2004 İNCEOĞLU, Metin: Tutum, Algı, İletişim, Verso Yayıncılık, Ankara, 1993 İNUĞUR, M. Nuri: Basın ve Yayın Tarihi, Hilal Yayınları, İstanbul, 1978 KAYA, Raşit: Kitle İletişim Sistemleri, Teori Yayınları, Ankara, 1985 KÜÇÜKKURT, Mehmet ve CAN, Bakî: “İletişimde Kaynak Faktörü ve İknaya Katkısı”, Düşünceler Dergisi, Sayı 2, İzmir, 1988 KÜÇÜKKURT, Mehmet ve TANRIKULU, Yeter: "Folklorik İletişim", Gazi Üniversitesi B.Y.Y.O. Dergisi, Sayı 8-9, Ankara, 1986 KÜÇÜKKURT, Mehmet: “Halkla ilişkiler Açısından Halk Kavramı”, Kurgu Dergisi, Sayı 5, Eskişehir, 1988 LAZARSFELD, Paul F. BERELSON, Bernard ve GAUDET, Hazel: The Pedple's Choice How The Voter Makes Up His Mind in a Presidential Compaign, Columbia Üniversty Press, New York, 1968 Mc LUHAN, Marshall: Understanding Media, The Extensions of Man, New York, Mc Graw Hill Book Company, 1964 McQUAIL, Denis ve WINDAHL Swen: İletişim Modelleri, (çev. Mehmet KÜÇÜKKURT) İmaj Yayını, Ankara, 1993 MUTLU Erol: İletişim Sözlüğü, Ark Yayını, Ankara, 1994 ODABAŞI, Yavuz: “Pazarlama, İletişimde Kaynağın Nitelikleri ve Türleri”, Kurgu, A.Ü.A.Ö.F. Dergisi, S:7, Eskişehir, 1990 OSKAY, Ünsal: İletişimin ABC’si, Ark Yayını, Ankara, 1992 SEZEN, Yumni: Sosyoloji Açısından Din, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayını, İstanbul, 1988 TREDGOLD, R. F. : Kişilerarası İlişkiler, (çev. Cevdet AYKAN) Yaprak Yayınları, İstanbul, 1992 USLUATA, Ayseli: İletişim, İletişim Yayını, Yeni Yüzyıl Kitaplığı, İstanbul, 1996 VIVIAN, John: The Media of Mass Communication, Allyn and Bacon, Boston, 1999 YÜKSEL, A. Haluk: “İletişim Süreci ve Sistem Yaklaşımı Açısından İletişim Sürecinin İncelenmesi,” Kurgu, Anadolu Üniversitesi A.Ö.F. Dergisi, Sayı 6, Eskişehir, 1989