M. Meclisi B : 45 la, yaklaşık olarak 12 dolara yükselmiştir. Bu durum, sanayileşmiş ülkelerin petrole dayalı çeşitli imalât faaliyetlerinin büyük ölçüde sekteye uğramasına ve işsizliğe sebep olmuştur.» Değerli arkadaşlar; Sayın Ticaret Bakanımız, Plan Komisyonunda bu konuya şöyle değiniyor: «Türkiye kalkınma modelinde ve ticarî bakımdan dı­ şa dönüktür, dışa bağlıdır. Onun için fiyat artışları ve pahalılık ithal malıdır» diyor. Türkiye'yi 20 sene­ de dışa bağlı kim yapmış da, bunun hesabını kim­ den soruyorsunuz? (C. H. P. sıralarından «Bravo» sesleri) Değerli arkadaşlarım; söylenenler bana aslında havanda su dövme kabilinden geldi. Sizler, halk, he­ pimiz günden güne artan fiyatlardan, çayın, şekerin, yağın bulunmamasından şikâyetçi miyiz? Şüphesiz evet. «Neden denetlenmiyor, neden önlenmiyor» de­ miyor musunuz hem de hiddetlenerek? Evet. Bu dav­ ranış ve beyanlarınızla toplum olarak, Devleti, Hü­ kümeti, yönetimi bu işlerden sorumlu tutmuş oluyo­ ruz. Düzenlenmesini istiyoruz. O zaman «nasıl» so­ rusu çıkıyor karşımıza. Gerçekten Devlet bu işleri nasıl düzenler? Buna verilecek cevap sizinle - bizim, sağla - solun görüş ayrılıklarını ortaya koyar. Eko­ nomide; liberal ve kapitalist düzeni savunan sizler, «Devlet düzenlesin, ama fazla karışmasın» der; pla­ na, «pilav» diyerek alay eder; plan yolu ile de karrışılmasına karşı çıkarsınız? MEHDİ KESKİN (Kastamonu) — O planlan biz yaptık. EKREM ŞADI ERDEM (Devamla) — «Bu işle­ ri özel teşebbüs iyi becerir, yeterlidir, yeteneklidir; ekonomik gelişme ve özel hayat, özel teşebbüs eliyle iyi yürür, kalkınma olur, çok kazanan çok yatırır, yürür gider, Devlet bu işi beceremez» demiyor musu­ nuz? Bu çelişki oluyor. «Kendisi üretim, pazarlama yapmasın, fiyatları kontrol etsin; fazla fiyatla yağ satanı içeri tıksın.» Bu da bir başka çelişki oluyor. Özel teşebbüse kâr sınırı koymak, bu teşebbüs için geçmişte ayrı bir zulüm haline gelmiştir. Millî ko­ runma dönemlerinde 25 kuruş için 5 yıl içeri atılan­ lar, haksız uygulamalara maruz kalanlar hatırlarda­ dır. Devletin zabıta tedbirleri ile ekonomik hayatı tanzim etmesinin imkânsızlığı görülmüştür; ama bunu Sağ Cephe hâlâ anlamamıştır. Örneğin, Top­ rak. Mahsulleri Ofisinin, Et ve Balık Kurumunun ve Sümerbank'ın satış mağazalarından karaborsa şikâ­ yeti alıyor musunuz? ilçesinde, kasabasında Sümerbank satış mağazası bulunmayanlardan, bunun açıl­ 22 . 2 . 1975 O : 2 masına karşı çıkanınız var mı? Sanmıyorum. Sizden karşı çıkan olsa bile, halk şiddetle arzu eder. Neden? Piyasada nâzını rol oynar, kazıklanmayız diye, fiyat istikrarı sağlanır diye ister. C. H. P. zamanında bilime ve Türkiye gerçekle­ rine uygun olarak Devletin, kalkınma ve halkın geçi­ mi için ekonomik hayata yapacağı işler olduğunu kabul etmiş ve bunun adını; «Devletçilik» olarak, «Halkçılık» olarak koymuştur. Aynı anlayışa daya­ narak yenileri de doğmuş, bu kuruluşlara eklenmiş­ tir. Bugün Devlet piyasada biraz söz geçirebiliyorsa bunu kamu iktisadî kuruluşları yolu ile yapabili­ yor. Ama buna karşı olan sağ anlayış, özel sektörün bunlarda sırtından kolay kâr sağlama olanakları da veriyor. Örneğin; kasaba bakkalı Erzurum Şeker Fabrikasından, 3 ayda şeker alamazken, bir serma­ yedar 7 milyonluk şekeri kasabasına götürebiliyor. Devletin iktisadî hayata yaptığı doğrudan veya dolaylı müdahalelerine, «Kamusal ekonomi kesimi» diyoruz. Bu kesimin aksayan yanlarını düzenlemek, özellikle yeniden örgütleyip daha verimli hale, üret­ ken hale getirmek gerekli ve yararlıdır. Buradan halk sektörlerine geçiyorum. Halk sek­ törünün omurgası kooperatiflerdir. Anayasamız, sos­ yal adaletin gerçekleştirilmesini Devlete görev verir, 51 nci maddesi ile de, kooperatiflerin gelişmesini sağlayacak tedbirlerin alınmasını emreder. Bu maksatla hazırlanan Ecevit Koalisyonunun Kooperatifler Bankası Yetki Kanunu tasarısı, «is­ mail Cem heyecanı» içinde sayın A. P. li Komisyon Başkanı tarafından maalesef geri alınmıştır. Çünkü, temel ekonomik sorunlar onları fazla ilgi­ lendirmez; devamlı ve sadece sözünü ederler; «7 ay» derler de, 7 senede, 23 senede ne yaptıklarını düşün­ mek istemezler. Antrparantez ilâve edelim; ekonomimizi iç ve dış sömürüye açtılar ve dışa bağımlı hale getirdiler. Bu dışa bağlılık yüzünden, Ticaret Bakanı sayın Cillov, demin hatırlattığım sözü bilime, gerçeğe dayanarak ifade ediyorlar. Bu nedenle burada, şunu yüksek sesle ifade etmek isteriz: Türkiye'de önemli sanayi kolu olan motor sanayiine yabancı sermaye ortak olmamalıdır. Hiç bir suretle ortak olmamalıdır. Millî kuruluşlar, Makina Kimya önderliğinde bu işi yürütmeli ve halk sektörü de bu işe ortak olmalıdır. Kooperatif demiştik; seçim çevremde Sağbaş kö­ yünde kurulmuş bir tüketim kooperatifinden bir ör­ nekle konuşmamı sürdüreceğim. Konuyu nakleden de bir Adalet Partisi delegesidir. 602 —