M. Meclisi B : 88 25 . 5 . 1970 O : 3 bir şekilde kendini

advertisement
M. Meclisi
B : 88
bir şekilde kendini göstermektedir. Şöyle ki,
milyonlarca özel teşebbüs öyküsüyle Türkiye'yi
kalkındırmaya çalışmak, ve besleme sektör edebiyatiyle, az gelişmişlik çemberini kırmak, en
iyi bir yorumla, Adalet Partisinin özlemini duy­
duğu kapitalist ekonominin tarihsel gelişim
sürecinden habersiz olmak demektir.
Özel teşebbüs yolu ile kalkınmış ülkeler,
bazen bir iki asır sürmüş, uzun yıllar devam
etmiş bir iç ve dış sömürüden yararlanmış, ya
da Japonya olayında olduğu gibi, tamamen
kendine özgü koşullar altında devletin sağladı­
ğı geniş imkânlardan yararlanmışlardır. 20 nci
asrın ikinci yarısında, sömürüye dayalı böyle
bir kalkınma modelinin başarıya ulaşması müm­
kün görülmemektedir. Bu, sosyal adalete ay­
kırı olduğu kadar ekonomik gerçeklere de ay­
kırı düşmektedir.
Özel teşebbüs, vatandaşta marjinal tasarruf
eğiliminin ancak artması halindedir ki, söyle­
diğimiz çağ dışı usullere başvurulmaksızın eko­
nomiye olumlu bir katkıda bulunabilir. Fakat
Türkiye gibi, millî gelirden fert basma düşen
payın 200 doların biraz üzerinde olduğu bir ül­
kede, marjinal tasarruf eğilimine bel bağlama­
nın mümkün olamıyacağı aşikârdır.
Memleketimizde özel sermayenin üretici ol­
mayıp, gayrimenkullere veya kısa vadede bü­
yük kârlar getiren alım - satımdan ibaret bir
ticari faaliyete yönelmekte oluşunun nedeni bu­
dur. Elbette ki, ticari faaliyetlerin yersiz ve
gereksiz olduğunu savunmuyoruz. Bununla
hizmet, özellikle ticaret sektöründeki gelişme­
nin ekonomide gelişme demek olmadığını ifade
etmek istiyor; üretilen yeterli mal olmadan, mal
mubadelesindeki artışların garipsenecek bir du­
rum olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Kaldı ki, böyle bir durum sosyal adalete de
aykırı bulunmakta ve esasen son derece bozuk
bulunan gelir dağılımını daha da bozarak, sos­
yal kutuplaşmaları büsbütün artırmaktadır.
Adalet Partisi iktidarının ısrar ile dile getirdiği
«26 milyon özel teşebbüs» aldatmacasına rağ­
men; aslında 26 milyon insan, yarın sofrasına
koyacak bir lokma ekmeğin hesabını yapmakta
ve bu bozuk düzen, emeği ile hayatını kazan­
maya çalışanları kıskacı içinde dağıtmaktadır.
Hak edilmemiş kazançların imtiyazlısı bir mut­
lu azınlık ise, daha da mutlulaşmaya devam et­
mektedir.
25 . 5 . 1970
O : 3
Türkiye nüfusunun tarım kesiminde çalışan
% 72 si, millî gelirden 1/3 pay alamamakta, fe­
odal kalıntılar sonucu olarak kendi içinde daha
da adaletsiz bir bölüşüme sahip bulunmaktadır.
Tütün, pamuk, incir, fındık, zeytin, üzüm
ve narenciye gibi belli başlı ürünlerimiz, daha
tarlada iken anivre satışlarla tüccarın eline geç­
mekte, sömürünün en iğrenci olan tefecinin
elinde üretici bunalmaktadır. İşin garibi* Türk
köylüsünü daraltan bu sömürü mekanizmasının
resmî Devlet bankalarının kredileriyle beslen­
mekte oluşudur. Yüce Mecliste bu hususta ken­
di gözlemlerimize dayalı örneklerden bahsetme­
yi lüzumlu görmüyor, altında Sayın Adalet Par­
tili raportörlerin imzası bulunan, Ticaret Ba­
kanlığı 1970 yılı bütçe raporundan bir dileği be­
lirtmeyi yeterli görüyoruz. Eaporun «Teklif
vo temenniler» bölümünde aynen; «Ziraat Ban­
kası kredilerinin tarıma ve bilhassa küçük çift­
çiye tevzi edilmesini sağlamak üzere, mahallî
tüccarın kredi aracılığının kaldırılması, faydalı
sonuçlar sağlıyacaktır.» denildiği görülmekte­
dir. Yıllardan beri süregelen bu anormal du­
rumu. önlemenin :& çaresi, üreticiyi örgütliyerül: araç, ger™, ve kredi imkânları sağlıyan bir
kooperatifkşmeyi başarabilmekti. Üreticinin sır­
tından hak edilmemiş fahiş kazançlar sağlıyan
aracı ve tefecinin bertaraf edilebilmesi, ancak
kooperatifleşme ils mümkün olabilecektir.
Sayın milletvekilleri;
Burada 4 Mayıs 1970 günü Alman Rayfayzan
Kooperatifçileri temsilcileri önünde, sayın değer­
li Bakanın, kooperatifçiliği öven ve bizim bu
düşüncelerimizi benimser şekildeki olumlu ko­
nuşmasını duymaktan ayrıca kıvaç duyduğumu­
zu da belirtmeyi zaruri görüyorum.
Bunun dışında, Türkiye'deki banka düzenini
bütünü ile ele alarak ve günümüzün gereklerine
göre yeniden düzenlenmesi, önemli bir ihtiyaç­
tır. Türkiye bugün, bir banka ve kredi enflâs­
yonu içindedir. Banka ve kredi politikası dü­
zeltilmeden, Türkiye'nin kalkınması imkânsızdır.
Bankaların kredileri pahalı vermesi, piyasada iş
imkânını baltalamaktadır. Faiz nisbetlerinin
çok yüksek olması bir yana, rekabet adı. altında
çeşitli ve aldatıcı yollarla vatandaşlardan yüz­
de 2,5 faizle toplanan paralar, yüzâ.e 20 yi aşan
faizlerle verilmektedir. Elbetteki bu yüksek
654 —
Download